Uluslararası
Mercidabık’tan Günümüze
500 Yılda Orta Doğu
Sempozyumu
International Symposium on the Middle East in 500 Years
from Mercidabık to Present
ػبو يٍ يزط داثك إنٗ انٕلذ انؾبظز٠ٓٓ ٙ فٙيؤرًز انشزق األٔطػ انذٔن
BĠLDĠRĠ KĠTABI
Symposium Proceedings
كزبة انًؤرًز
Editör / Editor
Doç. Dr. Mehmet Ali YILDIRIM
Kilis 7 Aralık Üniversitesi
26-27 Ekim 2017
Sayfa: 338
ISBN: 978-605-2151-00-6
Kapak: Kadir POLAT
Kilis 7 Aralık Üniversitesi,
Basın Yayın ve Halkla ĠliĢkiler Müdürlüğü
Dizgi-Mizanpaj: Mustafa ÖZYAĞLI
Kilis 7 Aralık Üniversitesi,
Basın Yayın ve Halkla ĠliĢkiler Müdürlüğü
Baskı Yeri: Kilis 7 Aralık Üniversitesi Matbaası, 2017
ĠÇĠNDEKĠLER / CONTENTS / بدٕٚانًؾز
SUNUġ
ÖNSÖZ
ĠÇĠNDEKĠLER
AÇILIġ KONUġMALARI
KÜLTÜREL ZENGĠNLĠK VE BĠR ARADA YAġAMA AÇISINDAN ORTA DOĞU
PROF. DR. ġinasi GÜNDÜZ…………………………………………………………………………….1-6
BĠLDĠRĠLER
ARAP BAHARI SONRASI ORTA DOĞU‘DA MEZHEP HAREKETLERĠ BAĞLAMINDA ĠSLAM
COĞRAFYASININ GÜVENLĠĞĠ YAHUT MEZHEP SAVAġI
In the context of sectarian movements in the Middle East after Arab Spring The Safety of Islamic
Geography or Mazhap War
Prof. Dr. Mehmet DALKILIÇ…………………………………………………………………………7-15
19. YÜZYIL SONLARINDA ĠSLÂHĠYE KAZASI ĠNTĠLLĠ NAHĠYESĠNDE YAġAYAN AĠLELER
Families Living in the Intilli Township Connected to the Town of Islâhiye at the ends of 19th Century
Prof. Dr. Zeynel ÖZLÜ………………………………………………………………………………..16-43
ġĠHABEDDĠN AHMED EN-NÜVEYRĠ (Ö.1333)‘YE GÖRE MEMLÛKLERĠN SĠYASET VE
ADALET ANLAYIġININ SÂĠKLERĠ
Incentıves Of Mamluks‟ Political And Justice Conceptıons Accordıng To Sıhabeddın Ahmad Al-Nuwayrı
(D.1333)
ArĢ. Gör. Yusuf ÖTENKAYA………………………………………………………………………...44-54
ĠKĠ BÜYÜK SAVAġ ARASI DÖNEMDE ĠRAN EKONOMĠSĠ VE ĠRAN‘DA ALMAN NÜFUZU
(1918-1939)
Iranıan Economy Durıng The Interwar Perıod And The German Domınance In Iran (1918-1939)
Okt. Dr. Murat YÜMLÜ, Dr. Perihan ÜNLÜ SOYLU………………………………………………..55-68
BĠR CĠHAN PADĠġAHINI SAHNEDE SEYRETMEK -A. TURAN OFLAZOĞLU‘NUN ―YAVUZ
SELĠM‖ ADLI TĠYATROSU ÜZERĠNE BĠR ĠNCELEME
Watching an Ottoman Emperor on Stage -An Analysis of A. Turan Oflazoğlu‟s Theater Play “Yavuz
Selim”Dr. Selami ALAN, Öğr. Gör. Yakup ALAN…………………………………………………………..69-73
KĠLĠS SANCAĞI TAHRĠR DEFTERLERĠNDE SANCAĞA AĠT BAZI ÖZEL UYGULAMALAR
Some Special practices belongs to Tahrir Defteris of Kilis Province
Prof. Dr. Metin AKĠS………………………………………………………………………………….74-81
ĠġGAL YILLARINDA KĠLĠS
Kilis In The Occupation Years
Doç. Dr. Hüseyin DOĞRAMACIOĞLU……………………………………………………………...82-96
OSMANLI DEVLETĠNĠN SON DÖNEMĠNDE ARAP VĠLAYETLERĠNDE YAYINLANAN GAZETE
VE MECMUALARA UMUMĠ BĠR BAKIġ
A General Look At Newspapers And Journals Publıshed In Arab Provınces Durıng The Fınal Perıod Of
Ottoman Empıre
Doç. Dr. Hamza ALTIN……………………………………………………………………………...97-110
―OSMANLI KĠLĠS‘ĠNDE ġEHĠR VE MĠMARĠ‖ BAĞLAMINDA, TURGUT CANSEVER GÖZÜYLE
―OSMANLI YÖNETĠM DÜġÜNCESĠ‖
Ottoman Management Thought From The Viewpoint Of Turgut Cansever In The Context Of The City And
Architecture At Ottoman Period
Sıdıka BEBEKOĞLU……………………………………………………………………………….111-120
ĠSRAĠL‘DE DĠNĠ PARTĠLER
Jewısh State Or The State Of The Jews: An Evaluatıon In Relatıon To The Effect Of Relıgıon On Polıtıcs
Yrd. Doç. Dr. Eldar HASANOĞLU………………………………………………………………...121-131
EMPERYALĠZMĠN GÖLGESĠNDE ORTA DOĞU‘DA MEZHEP ÇATIġMALARI
Sectarıan Conflıcts In The Shade Of Imperıalısm In Mıddle East
Rabia Nur KAYA…………………………………………………………………………………...132-143
19. YÜZYILDA AYINTAB‘DA GAYRĠMÜSLĠM (ERMENĠ) HEKĠMLER
Non-Muslim Doctors (Armenian) in 19th Century Aintab
Enver DEMĠR……………………………………………………………………………………….144-154
DEMOKRAT PARTĠ‘NĠN SURĠYE POLĠTĠKASI
Syria Policy Of The Democrat Party
Yrd. Doç. Dr. ġerif DEMĠR…………………………………………………………………….......155-161
MERCĠDABIK DÜZENĠNDEN ORTA DOĞU‘DA KAOS DÜZENĠNE
From Order of Marj Dabiq to Chaotic Order in the Middle East
Yrd. Doç. Dr. Metin AKSOY, Yrd. Doç. Dr. Faruk TAġKIN………………………………….......162-168
GÖÇ VE KĠLĠS‘TE SURĠYELĠ ÖĞRENCĠSĠ BULUNAN OKULLARDAKĠ DĠN EĞĠTĠMCĠLERĠNĠN
PROBLEMLERĠ
İmmigratıon and The Problem Of Religion Educators İn Schools Which Syrian Students Attended İn Kilis
Yrd. Doç. Dr. Rıdvan DEMĠR, Yrd. Doç. Dr. Yusuf OKġAR…………………………………….169-176
DĠNĠ ANLAMA METOTLARI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME
An Evaluation On Religious Understanding Methods
Prof. Dr. Selim ÖZARSLAN……………………………………………………………………….177-182
OSMANLI DEVLETĠ‘NĠN SON DÖNEMLERĠNDE GERÇEKLEġTĠRĠLEMEYEN ġARKÎ
ANADOLU DEMĠRYOLU PROJESĠ
Eastern Anatolıan Raılway Project That Could Not Be Realızed In The Late Era Of Ottoman Empıre
Prof. Dr. Ġbrahim YILMAZÇELĠK, Yrd. Doç. Dr. Sevim ERDEM………………………………..183-199
ĠRAN ELÇĠSĠ HACI HAN‘A KĠLĠS MENZĠLĠNDE YAPILAN MASRAFLAR
The Expendıtures Made For The Delegate Of Iran “Hacı Han” In The Halt Of Kılıs
Prof. Dr. Ahmet GÜNDÜZ…………………………………………………………………………200-205
KĠLĠS ĠLĠ AĞIZLARININ ANADOLU AĞIZLARI ĠÇĠNDEKĠ YERĠ
The Place of Kilis Dialects in Anatolian Dialects
Prof. Dr. Hülya ARSLAN-EROL…………………………………………………………………...206-211
KĠLĠS‘TE YAZILMIġ BĠR CÖK ÜZERĠNE
About a Conk Written in Kilis
Doç. Dr. Mehmet EROL…………………………………………………………………………….212-223
KĠLĠS ĠLĠ KÖY ADLARI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME
An Evaluatıon On The Kilis Rural Vıllage Names
Doç. Dr. Ahmet DEMĠRTAġ……………………………………………………………………….224-236
KĠLĠS‘TE ATEġ VE OCAK KÜLTÜYLE ĠLGĠLĠ ĠNANIġLAR
Beliefs On Fire And Fireplace Culture İn Kilis
Okt. Dr. Mehmet ALPTEKĠN………………………………………………………………………237-244
REFĠK HALĠT KARAY‘IN GURBET HĠKÂYELERĠ‘NDE ORTA DOĞU
Mıddle East In Expat Stroıes Of Refik Halit Karay
Doç. Dr. M. Fatih KANTER………………………………………………………………………..245-250
KĠLĠS'E SURĠYELĠ GÖÇÜ VE PRATĠK ARAPÇA ÖĞRENĠMĠNE KATKISI
The Migration of Syrians to Kilis And It‟s Contribution to Practical Arabic Learning
Yrd. Doç. Dr. Orhan OĞUZ, ArĢ. Gör. Sait SÖYLEMEZ………………………………………...251-256
SURĠYE SAVAġININ KÜLTÜR VE ĠNANÇ TURĠZMĠ ÜZERĠNE ETKĠLERĠ
آثار الحرب في سورية على السياحة الثقافية والدينية
Effects of Syria War on Culture and Belife Tourism
Prof.Dr. Mustafa Doğan KARAÇOġKUN Prof. Dr. Sadettin PAKSOY Dr. Saleh ALMACHI….257-273
العثماني في المطبخ الحلبي-تأثير المطبخ التركي
The influence of Turkish-Ottoman cuisine in the Aleppo cuisine
Yrd. Doç. Dr. Asad LAYEK………………………………………………………………………..274-278
أغراضها- تاريخها-المنظمات الدولية غير الحكومية دمحم اجغيف مفهومها
The Understanding, Aims and History of International NGOs
Öğr. Gör. Mohammad AJGĠHF…………………………………………………………………….279-285
)تجربة الجامعات التركية الحكومية في توظيف األكاديميين السوريين (دراسة نقدية
The Experıence Of The Turkısh Government Unıversıtıes In Employıng Syrıan Academıcs (A Crıtıcal
Study)
Yrd. Doç. Dr. Emad KANAAN…………………………………………………………………….286-290
عمالة األطفال الالجئين السوريين في دول الجوار
Syrıan Refugee Chıld Labor In The Neıghborıng Countrıes
Yrd. Doç. Dr. Ahmad SHAIKH HUSAYN…………………………………………………………291-305
الموقف التركي من الثورة السورية وأبعاده السياسية واإلنسانية
The Turkısh Posıtıon Of The Syrıan Revolutıon And Its Polıtıcal And Humanıtarıan Dımensıons
Doç. Dr. Hasan AL-KHATTAF…………………………………………………………………….306-312
المسجد األقصى والتدنيس الصهيوني
Aqsa Mosque And Zıonıst Desecratıon
Yrd. Doç. Dr. Abdulaziz MUHAMMED…………………………………………………………...313-321
Aleppo's Strategıc Importance In The Regıo
Yrd.Doç.Dr. Muhammed Nur HAMDAN………………………………………………………….322-330
أسباب ضعف الدولة العثمانية وسبل عالجها عند جمال الدين األفغاني
The Reasons Behind The Weakness Of The Ottoman Empire And Jamal Al-Deen Al-Afghani Methods Of
Treating Them
Yrd. Doç. Dr. Sulaiman TAAN……………………………………………………………………335-338
DEMOKRAT PARTĠ’NĠN SURĠYE POLĠTĠKASI
Syria Policy Of The Democrat Party
ġerif DEMĠR
Özet
Suriye 1946‘da Fransa‘dan bağımsızlığını kazandı. Türkiye, Suriye‘nin bağımsızlığını olumlu
bir geliĢme görerek desteklediğini açıkladı. Fakat Suriye‘nin 1939‘da Türkiye‘ye katılan Hatay‘ı hukuken
tanımaması, her iki ülke iliĢkilerinin daha ilk günden itibaren sorunlu baĢlamasına sebep oldu. 1950
yılında Demokrat Parti iktidara geldiği zaman, aktif ve faal bir dıĢ politika izleyeceğinin iĢaretlerini verdi.
Türkiye‘nin 1952 yılında NATO‘ya üye olması, Demokrat Parti‘nin dıĢ politika anlayıĢında ABD ve Batı
eksenli bir bakıĢ açısının hâkim olmasını sağladı. DP döneminde Türkiye ile Suriye öncelikle Bağdat
Paktı meselesinde karĢı karĢıya geldiler. Türkiye Suriye‘nin pakta üye olması için büyük çaba gösterdi
fakat baĢarılı olamadı. Suriye pakta üye olmadığı gibi Türkiye‘ye karĢı son derece düĢmanca politikalar
izledi. Böylece her iki ülke arasında bozuk iliĢkiler geliĢerek devam etti.
Türkiye, Suriye‘nin Sovyetler Birliğiyle iyi iliĢkiler geliĢtirmesinden rahatsız oldu, bu
rahatsızlığını da Suriye‘ye iletmekten çekinmedi. Her geçen gün Suriye‘de Sovyet askeri varlığının artıĢ
göstermesini Türkiye, kendisine karĢı yapılmıĢ bir saldırı olarak değerlendirdi. Buna karĢılık Türkiye‘de
Suriye‘ye karĢı son derece sert ve olumsuz politikalar izledi. 1957 yılında Suriye ile Türkiye savaĢın
eĢiğine kadar geldiler. Suriye‘nin bazı Amerikan diplomatlarını rejime karĢı faaliyetten sınır dıĢı
etmesiyle baĢlayan kriz Türkiye‘ye sıçradı ve Demokrat Partinin aktif ve heyecanlı dıĢ politikası
neticesinde kontrolden çıktı. Her iki ülke arasındaki sorun BirleĢmiĢ Milletler Genel Kuruluna kadar
taĢındı. Türkiye ile Suriye arasındaki diplomatik savaĢa Sovyetler Birliği‘de katıldı. Sovyetler Birliği
Türkiye‘yi açıkça savaĢla tehdit etmeye baĢladı. Türkiye ile Suriye savaĢın eĢiğinden döndüler.
Anahtar Kelimeler: Demokrat Parti, Suriye, Türkiye, Orta Doğu
Abstract
Syria gained its independence from France in 1946. Turkey has supported Syria's independence
by seeing a positive development. On the other hand, Syria has not officialy recognized Turkish
sovereignty over Hatay, it was joined Turkey in 1939, it was the reason that the Syria and
Turkey‘relations started as problematic from the begining. When the Democratic Party came to power, in
1950, it gave signals that shows an active foreign policy. That Turkey joined NATO in 1952 caused
domination of U.S. and west-oriented perspectives in foreign policies of Democrat Party. Turkey and
Syria faced primarily for Baghdad pact during the Democratic Party's period. Turkey has spent great
efforts to make Syria a member for the pact but has not succeeded. As if Syria didn‘t joined the pact and
has pursued very hostile policies against Turkey. So broken relations between two countries continued.
Russia and Syria close ties annoyed Turkey and Turkey didn‘t hesitate to transmite this
annoyance to Syria. Turkey interpreted the increasing Soviet Union military presence in Syria as a threat
to her own interest. On the other hand, Turkey carried out a severe and negative policy against Syria.
Turkey and Syria were on the brink of war in 1957. The crisis, began with the deportation of some
American diplomats who acted against the regime, jumped toTurkey and came out of control due to the
active and exciting foreign policy of the Democratic Party. The problem between the two countries has
moved to the agenda of the United Nations General Assembly. The Soviet Union took part in the
diplomatic war between Turkey and Syria.The Soviet Union began to threaten Turkey with war. Turkey
and Syria was on the bring of a war but it was prevented tangentially in the last moment.
Key Words: Democratic Party, Syria, Turkey, Middle East
Yrd.Doç.Dr., Siirt Ünv. Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi, tanzimat1839@gmail.com
155
GiriĢ
Osmanlı Devleti‘nin yıkılmasından sonra Batılı ülkelerin aralarında yaptıkları paylaĢımlara göre
Suriye, Fransa‘nın nüfuz sahası içerisinde kaldı. Fransa Suriye‘yi iĢgal etti ve kendi idaresini tesis etti
fakat hiçbir zaman tam olarak kontrolü sağlayamadı. Suriyeliler de Fransa‘nın yönetiminden hiç memnun
olmadılar. Fransa Suriye‘deki huzursuzlukları çözmek için birçok tedbir alarak bölgenin idari ve etnik
yapısında değiĢikliklere gitti. Fransa‘nın aldığı bu tedbirler de baĢarılı olamadığı gibi Suriye‘deki halk
arasındaki huzursuzlukları iyice arttırdı. Halk ısrarla bağımsızlık talebinde bulunmaya baĢladı. Halkın bu
arzusu karĢılanmayınca Suriye‘de Fransız yönetimine karĢı 1925 ve 1927 yıllarında ayaklanmalar
meydana geldi (Owen ve Pamuk, 2002:90). Fransa, kontrolü kaybedeceğini anlayınca Suriye üzerinde
askeri ve ekonomik ayrıcalıklarını koruyarak ülkeden çekilme planları yapmaya baĢladı (Saray, 2010;78;
Ayrancı, 2006:24).
Fransa 1936‘de Suriye'ye bağımsızlık vermeyi kabul etti (Cleveland ve Bunton, 2009:224;
Kasalak, 2004: 79; Mansfield, 2012:291; Soysal, 1983:188). Avrupa'da hızla tırmanan Nazi tehdidi,
Fransa‘nın kendi iç politikasından kaynaklanan sorunlar Suriye'nin bağımsızlığına iliĢkin anlaĢmanın
Fransa parlamentosunda ki onayını geciktirdi. Suriye‘nin bağımsızlık taleplerinin karĢılanması savaĢ
sonrasına bırakıldı. II. Dünya SavaĢı sonrasında Suriye‘deki milliyetçilerin bağımsızlık taleplerini ABD
ve Ġngiltere‘de destekleyince Fransa, Suriye‘den çekilmeyi kabul etti (Fraser vd., 2011:359). Böylece
Fransa‘nın Suriye‘deki 1920-1946 yılları arasındaki siyasal ve askeri iĢgali sona ermiĢ oldu (Karpat,
2001:18; Mansfield, 2012: 324).
Suriye 1946‘da bağımsız bir devlet olmasına (Cleveland ve Bunton, 2009: 230; Demir, 2011:
696) rağmen birçok açıdan tam bir ulus-devlet değildi, hatta siyasi bir toplum olamayan bir insan
oluĢumuydu (Dam, 2000:23). Bu durum Suriye'de; istikrarsız yönetimler, iç çatıĢmalar, askeri
müdahaleler gibi pek çok siyasi problemleri ortaya çıkardı. Suriye'nin istikrarsızlığının temelinde
Fransa'nın böl-yönet politikasının sonucu olarak hayata geçirdiği uygulamaların da büyük etkisi vardı.
Fransa‘nın Suriye‘yi rahat yönetebilmek için gerçekleĢtirdiği politikalar halkın ortak bir vatan etrafında
birleĢmesine imkân tanımadı (Dam, 2000: 20-21; Mansfield, 2012: 290). Çünkü yerel unsurlara aĢırı
bağlılık Suriye'de homojen bir üst kimlik oluĢumunu engelliyordu. Böylece her grup kendi çıkarlarını
Suriye'nin ulusal çıkarlarının önüne koyunca, ülkede çatıĢma ve huzursuzluk kaçınılmaz oluyordu (Arı,
2012:139).
Orta Doğu ve Bağdat Paktı
II. Dünya SavaĢı sonrasında uluslararası arenada sınırlar ve siyasal dengeler yeniden belirlendi.
Yeni dünya düzeninde BirleĢik Amerika ve Sovyetler Birliği iki süper güç olarak dünya siyasetine yön
vermeye baĢladılar. Bu iki güç arasında ki rekabet ve çatıĢma soğuk savaĢın yaĢanmasına sebep oldu. Her
iki süper güç dünya üzerinde daha fazla etkili olabilmek için kıyasıya bir siyasi çatıĢmaya giriĢtiler. Bu
dönemde güç odakları arasındaki rekabette Orta Doğu coğrafyası en ciddi mücadelelerin yaĢandığı
alanlardan birisi oldu (Köksal, 2009: 66). Büyük güçlerin Orta Doğu‘ya olan ilgisine, Ġsrail Devleti‘nin
eklenmesi ve bölgede bulunan petrolün ekonomik bir ürün olarak soğuk savaĢın stratejik bir aracı haline
gelmesi taraflar arasındaki çatıĢma ve gerilimin süreklilik kazanmasını sağladı.
Avrupa ile Orta Doğu arasında ki bir coğrafyada yer alan Türkiye, Lozan BarıĢ AntlaĢması'ndan
sonra yüzünü Batı‘ya çevirdi (Hourani, 2013: 375; Gerger, 2008:28; Karpat, 2001: 144-145; Fuller,
2017:49). II. Dünya SavaĢı sonrasında meydana gelen askeri ve siyasi dengeler, Türkiye‘yi ABD ile yakın
iliĢki içerisine girmeye zorladı. ABD‘nin Orta Doğu‘ya büyük önem vermesi Türkiye‘nin geleneksel Orta
Doğu politikasında önemli değiĢikliklere yol açtı (Fırat ve Kürkçüoğlu, 2001: 615). Türkiye‘nin Orta
Doğu‘yla siyasi irtibatı çok zayıftı. Artık yeni dengeler Türkiye‘yi Orta Doğu coğrafyasındaki siyasi
geliĢmeleri yakından takip etmeye zorladı. Türkiye‘nin izlediği dıĢ politika anlayıĢında 1950 yılında
iktidarın Cumhuriyet Halk Partisi‘nden Demokrat Parti‘ye geçmesi bir değiĢikliğe yol açmadı. Yeni
hükümetin dıĢ politika anlayıĢı da Batıyla yakın iĢ birliği ve ABD ile sıkı dostluk arayıĢına dayanıyordu
(YeĢilbursa, 2010: 68). Demokrat Parti‘de Orta Doğu ve Suriye‘yi yakından izlemeye devam etti.
ABD Sovyetler Birliği‘nin Orta Doğu‘da nüfuz kazanması ve rejim ihraç etmesine engel olmak
için çaba gösterirken, Türkiye ABD‘nin bu politikalarının gereği olarak ve kendi güvenliği bakımından
Sovyetler Birliği‘nin Orta Doğu ve Suriye üzerinde etkili olmasından rahatsız oldu. Türkiye, Suriye‘ye
yönelik geliĢtirdiği politikalarını sadece ABD‘nin çıkarları ve batı menfaatlerin göre belirlemiyordu.
Dönem içinde Türkiye, kendi güvenliğine yönelik en tehlikeli tehdit olarak Sovyetler Birliğini görüyor,
Sovyetler Birliğinin kendi komĢuları üzerinde etkili olmasından rahatsız oluyordu.
Türkiye Sovyetler Birliği‘nin Orta Doğu'da etkili olmasını engellemek amacıyla 24 ġubat
1955'te Irak‘la Bağdat Paktı'nı kurdu (Düstur, 1955: 422-425; Ayın Tarihi, 1955: 185-188). Aynı yıl
156
içinde bu anlaĢmaya Pakistan, Ġran ve Ġngiltere de katıldı (YeĢilbursa, 2010: 80; Bishku, 2012: 37;
Cleveland ve Bunton, 2009: 309). Türkiye, Paktı geniĢletmek ve diğer Arap ülkelerinin katılımını
sağlamak için büyük çaba gösterdi. Fakat pakta Irak‘tan baĢka hiç bir Arap ülkesinin katılmaması Arap
ülkeleri arasında ki bölünmeleri, kutuplaĢmaları ve görüĢ ayrılıklarını derinleĢtirdi.
BaĢbakan Menderes, Ocak 1955'te Suriye'ye gitti. Menderes'in bu ziyareti aynı zamanda
Türkiye'den baĢbakanlık düzeyinde Suriye'ye yapılan ilk ziyaretti. BaĢbakan Menderes, Suriye‘nin
Bağdat Paktı'na üyeliğini gündeme getirdiğinde Suriyeliler sadece Hatay konusunu konuĢmak
istediklerini ifade ettiler. Türkiye, Orta Doğu'da komünizm tehdidine dikkat çekerken, Suriye'nin
öncelikleri ve rahatsız olduğu sorunlar çok daha farklıydı (Ġsrail ve Hatay meselesi). Menderes Suriye
Parlamentosunda eleĢtirilerle karĢılandı (Karpat, 2001: 174). Suriye sokaklarında BaĢbakan Menderes,
Hatay'ı zorla ele geçirmiĢ bir ülkenin baĢbakanı gibi kabul edilerek sert bir Ģekilde protesto edildi (Tekin,
2013: 193). Medyada Türkiye aleyhine sert eleĢtiri yazıları yayınlandı. Türkiye- Suriye görüĢmelerinden
herhangi bir netice elde edilemedi (BaĢ, 2012: 94). Hatta BaĢbakan Menderes‘e karĢı iyi komĢuluk ve
misafirperverlik geleneklerine aykırı bir tavır izlendi.
BaĢbakan Menderes‘in çabalarına rağmen Suriye, pakta katılmadığı gibi hiçbir Arap ülkesinin bu
ittifaka kesinlikle katılmaması gerektiğini ilan etti. Bunun üzerine pakta katılıp katılmamayı düĢünen
Ürdün, Suriye‘den çekinerek pakta üye olmaktan vazgeçti (Bostancı, 2013: 175). Menderes‘in Suriye
ziyareti dostluğa ve karĢılıklı iĢ birliğinin geliĢmesine hiçbir katkı sağlamadı. Hatta her iki ülke arasındaki
karĢılıklı güvensizliğin artmasına yol açtı.
Suriye, Türkiye‘nin diplomasi ve nezaket içerindeki giriĢimlerini geri çevirerek, Mısır ve Suudi
Arabistan‘la askeri, siyasi ve ekonomik iĢ birliğini içeren yeni bir anlaĢma imzaladı. Suriye Türkiye
karĢıtı politikaların merkezi haline geliyordu. Menderes, Arap ülkelerinin Bağdat Paktına katılmamasında
Suriye‘nin büyük payının olduğunu söyledi (Milliyet, 07 Mart 1955). Mısır'ın yanında Suriye, Bağdat
Paktı ve Türkiye'ye karĢı cephe alan yeni bir oluĢum içerisine girdi. Bu durum Türkiye tarafından
endiĢeyle takip ediliyordu.
Türkiye, Bağdat Paktı‘nın dıĢında yeni bir oluĢumdan duyduğu rahatsızlığı Suriye hükümetine
protesto notası vererek gösterdi (Dağ, 2013: 194). Zira Türkiye bu oluĢumun kendisine karĢı yapıldığını
düĢündü (Bishku, 2012: 38). Türkiye 10 Mart 1955'te ġam Maslahatgüzarı Ġsmail Faysal'a, "Son
zamanlarda Suriye'nin Türkiye ve dost Orta Ģark memleketlerine karĢı takip ettiği politika ve muhtelif
vesilelerle izhar ettiği gayri dostane siyaset ve gaye protesto edilmektedir" dedi. Türkiye ile Suriye
arasında karĢılıklı notalar verildi. Mısır Suriye‘nin yalnız olmadığını açıkladı. Suriye‘de Türkiye aleyhine
yürüyüĢler ve okullar da boykotlar gerçekleĢtirildi (Gerger, 2008: 96-98). Türkiye‘nin sert tepkisi
karĢısında geri adım atan Suriye Hükümeti, Mısır ve Suudi Arabistan'la yapılan ittifakın Türkiye ve diğer
komĢu ülkelere karĢı olmadığını Ġsrail'e karĢı bir savunma olduğunu açıklamak zorunda kaldı (Fırat ve
Kürkçüoğlu, 2001: 625). Suriye DıĢiĢleri Bakanı Halit El Azem, "KomĢumuz Türkiye ile aramızda
malum hudut ve emlak ihtilafı hariç, belli baĢlı bir ihtilaf yoktur. Bu ihtilafların da tarafeyni memnun
edecek bir Ģekilde halledeceğini ümit ediyoruz" dedi (Milliyet, 11 Mart 1955).
Türkiye ile Suriye arasındaki iliĢkilerde gerilim düĢmedi ve her geçen gün hızla tırmanmaya
devam etti. Türkiye, 26 Mart 1955'te Suriye'ye ait uçakların Türk toprakları üzerinde izinsiz uçtuklarını
iddia etti (Milliyet, 27 Mart 1955). Türkiye Suriye'ye bir kez daha nota vererek, uçakların Türk tarafına
geçmemesini istedi. Suriye iddiaları reddederek, Türkiye ile iliĢkileri düzeltmek ve geliĢtirmek istediğini
bildirdi (Milliyet, 28 Mart 1955). Her iki ülke arasında askeri terminoloji kullanılarak karĢılıklı ithamlar
yapıldı. Türkiye ile Suriye arasında diplomatik iliĢkiler kopma noktasına geldi. Bağdat Paktı üzerinden
baĢlayan tartıĢmalar Suriye‘de Türkiye karĢıtlığını ve tepkisini iyice artırdı (Karpat, 2001: 175).
Türkiye‘nin tavrı diğer Arap ülkelerinin de tepkisini çekti. Örneğin Mısır Türkiye'yi "Batı
emperyalizminin jandarması olmakla" suçladı (Gerger, 1983: 539). Oysa Türkiye‘nin Suriye‘yle yaĢadığı
siyasi krizden ABD de rahatsızlık duyuyordu (Hale, 2003: 129).
ABD ve Türkiye, Bağdat Paktı ile Orta Doğu'da Sovyetlere karĢı bir birlik ve bütünlük kurmayı
amaçlarken, tam tersi bir durum ortaya çıktı. Türkiye ile Suriye arasındaki diplomatik çatıĢmalar ve
karĢılıklı ithamlar Suriye‘nin Sovyetler Birliği‘yle olan iliĢkilerini hızla geliĢtirmesine yol açtı (Güler,
2004: 141). Böylece bu süreç Sovyetler Birliği'nin bölgeye girmesine ve bölge ülkeleri üzerinde daha
fazla nüfuz kazanmasına kapı açtı (Özkoç, 2008: 84; YeĢilbursa, 2011: 95).
1957 Türkiye-Suriye Bunalımı
Suriye'nin Bağdat Paktı'na katılmayı reddetmesi, Sovyetler Birliği'ni son derece memnun etti.
Sovyetler Birliği, Suriye'ye askeri ve ekonomik yardım önerilerinde bulunmaya baĢladı (BaĢ, 2012: 97).
1956 yılından itibaren Suriye Sovyetler Birliği'nden askeri ve ekonomik yardımlar almaya baĢladı
157
(YeĢilbursa, 2010: 84). Aynı zamanda Suriye Komünist Çin‘i tanıdığı gibi ABD‘nin bölge ülkelerine
sunduğu yardımları içeren Eisenhower Doktrinini reddetti (Gönlübol, 1995:290). Bu geliĢmelerin hepsi
Türkiye‘nin daha da endiĢelenmesine sebep oldu. Bu durumdan rahatsız olan Batılı ülkelerde Suriye'ye
karĢı izlenecek yeni politikaların Ģeklini tartıĢmaya baĢladılar (Milliyet, 13 Kasım 1956).
1957 yılına doğru Suriye‘yi Sovyetler Birliği‘ne daha da yakınlaĢtıran geliĢmeler oldu.
Suriye‘nin Ürdün‘ün içiĢlerine karıĢması, Suriye ordusunun baĢına ―komünist eğilimli‖ General Afif
Bizrî getirilmesi, Suriye‘de Batı karĢıtlığını artıran Sovyet yandaĢlığını güçlendiren geliĢmelerdi (Köksal,
2009: 68-69; Dağ, 2013: 194; YeĢilbursa, 2010: 85-86). Aynı yıl içinde Sovyetler Birliği ile Suriye
arasında birçok yeni askeri ve ekonomi içerikli yeni anlaĢmalar imzalandı. Sovyetler Birliği‘nden birçok
heyet ve askeri yetkili sıklıkla Suriye'yi ziyaret ederek ortaklıkların kapsamını geliĢtirmek için çalıĢtılar.
Suriye ile Sovyetlerin yoğun bir iĢ birliği içinde oldukları bir zamanda Suriye üç ABD'li
diplomatı 13 Ağustos 1957'de sınır dıĢı etti (Gerger, 2008: 170; Milliyet, 14 Ağustos 1957; Fırat ve
Kürkçüoğlu, 2001: 630). Suriye ülkesinde ABD‘lilerin yönetimi devirmek için bir darbe hazırlığında
olduğunu iddia ediyorlardı. ABD bu duruma çok sert yanıt verdi ve Suriye'nin ABD büyükelçisini
istenmeyen adam ilan etti. ABD, 21 Ağustos 1957'de Beyaz Saray'da (BaĢ, 2012: 95) ve daha sonra
Türkiye, Ürdün ve Irak Devlet BaĢkanları ile birlikte bir durum değerlendirmesi yaptı (Milliyet, 25
Ağustos 1957; Gerger, 2008: 172). ABD Suriye ile yaĢadığı bu diplomatik krizi çözmek için askeri ve
siyasi seçenekler de dahil her türlü tedbirler üzerinde çalıĢmaya baĢladı. Fakat Suriye Batı dünyasından
gelen eleĢtirileri umursamadan Sovyetler Birliği‘nin verdiği destekle geri adım atmadı (Milliyet, 24
Ağustos 1957).
Diplomatik krizin tırmandığı bu zamanlarda Suriye ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan
askeri antlaĢmalar açıklandı. Türkiye, Sovyetler Birliğinin en uzun sınıra sahip bir komĢusuyla bu Ģekilde
bir iĢ birliğine gitmesinden daha da rahatsız oldu. Sovyetler Birliğine hiçbir Ģekilde güvenmeyen Türkiye,
daha evvel de Bulgaristan‘ın tehditlerine maruz kalmıĢtı (YeĢilbursa, 2010: 87). Türkiye doğuda
Sovyetler Birliği, batıda Bulgaristan, Ģimdi de güneyde Suriye tarafından çembere alınmıĢ olarak
hissediyordu (Fırat ve Kürkçüoğlu, 2001: 630; Gaytancıoğlu, 2008: 50). Türkiye, Bulgaristan ve
Suriye‘yi fazla umursamıyor Fakat Sovyetler Birliği'ne karĢı alınacak tedbirler için ABD'nin adım
atmasını bekliyordu.
Suriye‘de yaĢanan geliĢmeler Bağdat Paktı ve NATO‘nun gündemine de geldi. ABD, Batı
Avrupa‘daki askeri varlığının bir kısmını Adana‘ya taĢıdı, Fransız sahillerinde bulunan Altıncı Filo Doğu
Akdeniz‘e doğru hareket etti. ABD‘nin bu askeri hareketlenmesine mukabil Sovyetler Birliği Doğu
Akdeniz‘deki askeri varlığına takviye yaptı ve Suriye‘nin Lazkiye limanına Sovyet gemileri demirledi
(Milliyet, 20 Eylül 1957). Bloklar arasında ihtilaf Türkiye ve Suriye üzerinden ABD ve Sovyetler
Birliği‘nin güç ve gövde gösterisine dönüĢtü (Köksal, 2009: 71).
ABD BaĢkanı, Türkiye‘ye Suriye tarafından olası bir saldırı karĢısında askeri destek ve yardım
taahhüdünü bildirdi. ABD'nin tavrı sertleĢtikçe Türkiye'nin Suriye'ye yönelik aldığı tedbirleri artırmaya
baĢladı. Türkiye Suriye'yi ikaz ederek ve Sovyetlere yönelik politikalarını gözden geçirmesini istiyordu.
Bu amaçla Türkiye, yedek askerlerini silah altına aldı. Suriye sınırına yakın bölgelerde askeri tatbikata
baĢladı. Türkiye‘nin aldığı tedbirler dıĢarıdan bakıldığında bir savaĢa hazırlandığı izlenimine yol açıyordu
(Ayrancı, 2006: 100; BaĢ, 2012: 98; Fırat ve Kürkçüoğlu, 2001:630; Gerger, 2008: 181; Karpat,
2001:178; Özkoç, 2008: 86). Türkiye'nin aldığı askeri tedbirler, Suriye tarafından, Suriye'yi yönelik bir
iĢgal hazırlığı olarak kabul edildi. Türkiye, alınan tedbirlerin rutin ve normal faaliyet olarak
gerçekleĢtiğini ifade etse de Suriye bu açıklamalardan tatmin olmadı. Suriye seferberlik ilan ederek,
ordudaki bütün izinleri kaldırdı, kendi sınır bölgesine asker ve askeri malzeme taĢıdı. Her iki ülke
arasında savaĢ ihtimali oldukça güçlendi. Suriye ile Türkiye karĢılıklı suçlamalar eĢliğinde askeri
hazırlıklarını sürdürürken sorun BirleĢmiĢ Milletlere taĢındı. Suriye‘nin Ģikayetine mukabil Türkiye,
"Güney hududumuza komĢu bir memleketin bir silah ve mühimmat deposu haline getirilmesinin arz ettiği
bir manayı Türk Hükümeti sükunetle incelemekte ve sulh içinde yaĢamayı arzulayan bütün memleketlerin
yapacakları gibi gerekli dahili tedbirleri almaktadır" dedi (Milliyet, 29 Eylül 1957).
8 Ekim 1957'de Suriye, Türkiye'ye bir nota vererek Türkiye'yi, sınır hadiseleri çıkarmak ve
Suriye sınırına tecavüz etmekle suçladı (Milliyet, 10 Ekim 1957). Aynı gün Sovyet Komünist Parti Genel
Sekreteri Nikita KruĢçev, ABD‘nin Türkiye‘yi Suriye‘ye saldırmaya teĢvik ettiğini iddia ederek ―Bir
savaĢ halinde Türkiye bir gün bile dayanamaz...‖ dedi. KruĢçev Türkiye'yi açıkça tehdit ederek, "Suriye
hududuna askeri kuvvetlerini sevk etmekle, Rus toprakları boyunca uzanan kendi öz hudutlarını hemen
hemen çıplak bıraktığını" ileri sürdü (Gerger, 2008: 193; Milliyet 9 Ekim 1957). Bu arada Mısır, Suriye'yi
savunmak üzere Suriye'ye asker göndermeye baĢladı (Gerger, 2008: 194; Milliyet 15 Ekim 1957). Ġki gün
sonra ABD, Sovyet iddialarını reddederek olası bir savaĢta Türkiye‘nin yanında olduklarını açıkladı.
158
ABD kısa bir süre sonra füze taĢıyan bazı savaĢ gemilerini Ġzmir limanına gönderdi (Köksal, 2009: 71).
ABD, her fırsatta Türkiye'ye askeri ve siyasi desteğini açıklayarak, tırmanan gerilimde Türkiye'nin
yanında olduğunu söylüyordu.
Sorunun hızla savaĢa doğru sürüklenmesi üzerine Suudi Arabistan, krizi çözmek için her iki ülke
nezdinde giriĢimlerde bulundu. Suudi Arabistan Türkiye ve Suriye'ye resmi arabuluculuk teklifinde
bulundu ve her iki ülke de bu teklifi kabul etti (Karpat, 2001: 178; Köksal, 2009:75; Milliyet, 21 Ekim
1957). Kral Suud her iki tarafa gönderdiği mesajlarla gerilen havayı yumuĢatmaya çalıĢtı, meseleyi
diplomatik yoldan çözmek için çaba gösterdi. Fakat daha sonra Suriye, Suudi Arabistan'ın
arabuluculuğunu reddetti. Suriye'nin BM ısrarı ve Sovyetlerin bu konuda Suriye'yi desteklemesi üzerine
Suudi Arabistan arabuluculuktan çekildi (Milliyet, 27 Ekim 1957; Köksal, 2009: 75).
Suriye BirleĢmiĢ Milletlere (BM) yaptığı müracaatta, Türkiye tarafından Suriye ordusuna ateĢ
açıldığını, Türk uçaklarının Suriye'yi taciz ettiğini iddia etti. BirleĢmiĢ Milletlerdeki görüĢmelerde
Türkiye, saldırı ve savaĢ açmak gibi bir niyetinin bulunmadığını sadece kendisini savunmak amacıyla
hazırlık yaptığını ifade etti. Suriye de benzer görüĢleri tekrarlayınca görüĢmelerden bir sonuç elde
edilemedi. 30 Ekim'de Suriye, hududun her iki tarafında incelemelerde bulunarak iddiaları araĢtıracak ve
soruna çözüm bulacak yedi kiĢilik bir BM komisyonu kurulmasını istedi (Milliyet, 31 Ekim 1957).
BM‘ye sunulan ikinci bir öneride, meselenin BM Genel Sekreterinin gözetimi altında her iki ülkenin
karĢılıklı görüĢmeler yoluyla kendi aralarında çözmeleri isteniyordu. Tasarıların oylanmasından önce söz
alan Endonezya, Türkiye ve Suriye‘nin dostluk içinde bir arada yaĢamak için uzlaĢma yoluyla sorunu
çözmesi gerekir dedi. Endonezya temsilcisinin önerisini Türkiye ve Suriye‘nin de olur vermesi üzerine bu
görüĢ BM'de kabul gördü. Böylece Türkiye-Suriye ihtilafı BirleĢmiĢ Milletler gündeminden çıkarıldı
(Milliyet, 1 Kasım 1957; Gaytancıoğlu, 2008: 50; Köksal, 2009: 77).
Türkiye-Suriye krizindeki tansiyonun düĢmesinde en önemli etken Suriye‘yi tahrik ve teĢvik
eden Sovyetler Birliği'nin politik tavrındaki değiĢimdir. Konunun BirleĢmiĢ Milletlerde görüĢülmesinden
bir gün önce Türkiye‘nin Moskova Büyükelçiliği'nin organize ettiği 29 Ekim balosuna katılan Devlet
BaĢkanı Nikita KruĢçev'in Türkiye hakkında verdiği sıcak mesajlar (Gerger, 2008: 197; Milliyet, 30 Ekim
1957; Hale, 2003: 131) dikkat çekiciydi. Kasım ayında BaĢbakan Menderes‘e bir mektup gönderen
Sovyet BaĢbakanı Bulganin mektubunda bir hayli yumuĢak ve kibar bir üslupla ülkesinin Ġstiklal
SavaĢında Türkiye‘ye yaptığı silah yardımlarını hatırlatarak konunun müzakere yoluyla çözülmesini teklif
etti. Daha evvel ABD‘de kendi çıkarlarının zarar göreceğini düĢünerek Türkiye‘ye itidalli olması
çağrısında bulunmuĢtu (BaĢ, 2012: 102; Gerger, 2008: 197). Böylece ABD ve Sovyetlerin gerilimi
düĢüren yapıcı mesajları Türkiye‘yi etkiledi. Türkiye‘nin olumlu tavrı Suriye krizinde tansiyonu düĢürdü.
Türkiye‘nin, 1 ġubat 1958‘de Mısır ile Suriye‘yi birleĢtiren BirleĢik Arap Cumhuriyetini (DemirtaĢ,
2014: 160; Lewis, 2006: 420) diplomatik olarak tanıması (Milliyet, 12 Mart 1958; YeĢilbursa 2010: 8990; Karpat, 2001: 179) her iki ülke arasındaki krizin tamamen son bulmasına neden oldu (Köksal, 2009:
78-79).
Türkiye ile Suriye arasındaki kriz her iki ülke arasındaki güvensizliği ve karĢılıklı husumeti daha
da derinleĢtirdi. Bu kriz Türkiye‘nin uluslararası imajına zarar verdi ve diğer Arap ülkelerinin Türkiye'ye
karĢı yaklaĢımını olumsuz etkiledi. Bu olay sayesinde Sovyetler Birliği, Suriye‘nin savunucusu ve
bölgede söz sahibi ülke olarak etkinliğini daha da arttırdı. Böylece Sovyetler Birliği Suriye üzerindeki
nüfuzunu ve etkinliğini daha da geliĢtirme fırsatı buldu.
Sonuç
Türkiye Suriye‘nin 1946‘da bağımsızlığını kazanmasından çok memnun oldu, fakat Suriye‘nin
ilk günden Hatay konusunu ikili iliĢkilerde gündeme taĢımasından da çok rahatsız oldu. Suriye‘de
istikrarlı bir yönetim ve halkın çıkarlarına hizmet eden bir iktidarın olmaması her iki ülke arasında
sağlıklı bir iĢ birliği ve iletiĢime imkân bırakmadı. Suriye sürekli askeri darbeler, iktidar savaĢları ve
siyasi krizlerle karĢı karĢıya kaldı.
II. Dünya SavaĢı sonrasında iki süper güç ABD ve Sovyetler Birliği arasında kıyasıya bir rekabet
ve soğuk savaĢ yaĢandı. Türkiye uluslararası konjonktürde ulusal çıkarlarını düĢünerek Sovyetler
Birliği‘nin karĢısında ABD‘nin yanında yer alarak, ABD‘yle siyasi ve askeri ittifak kurdu. Türkiye bu
tavır ve tercihi sonrasında Orta Doğu‘da ABD‘yle birlikte olmak zorunda kaldı. ABD‘nin izlediği Suriye
politikasına ek olarak Türkiye‘nin endiĢeler Türkiye‘yi Suriye ve Orta Doğu‘da Sovyetler Birliği
karĢısında tavır almaya mecbur bıraktı.
Yeni dünya düzeninde Suriye‘nin öncelikli tehdit olarak gördüğü ülkeler ile Türkiye‘nin
öncelikli tehditleri çok farklıydı. Suriye ulusal güvenliğine yönelik en önemli tehdit olarak Ġsrail‘i ve
kendi topraklarını daha evvel sömüren Batılı ülkeleri gördüğü için Sovyetler Birliği‘ni kendi varlığına
159
karĢı bir tehlike ve tehdit olarak görmüyordu. Hatta Suriye Sovyetler Birliği‘ni emperyalist Batılı ülkeler
karĢısında bir denge unsuru, faydalanabileceği güç olarak değerlendiriyordu. Oysa Türkiye, Sovyetler
Birliği‘nin daha evvel kendisinden toprak ve boğazlarda üs talep eden notalarını unutmuyor ve Sovyetler
Birliği‘nin varlığına yönelik en önemli tehdit olarak görüyordu. Türkiye ile Suriye arasındaki bu politika
farklılığı her iki ülkeyi sık sık karĢı karĢıya getirdi.
Türkiye ile Suriye önce Bağdat Paktı‘nın geniĢlemesinde karĢı karĢıya geldiler. Sovyetlerin Orta
Doğu‘ya girmesini engellemek isteyen Batılı ülkelerin arzusuyla kurulan bu paktı savunan Türkiye ile bu
paktın Araplar arasında geniĢlemesine mâni olan Suriye sert bir politik çatıĢmanın tarafları haline
geldiler. Bu gerilim Suriye‘nin Sovyetler Birliği‘yle yakınlaĢmasının önünü açtı. 1957 yılında Suriye ile
Türkiye‘nin savaĢın eĢiğine kadar gelmesi Sovyetler Birliği‘nin Suriye üzerindeki nüfuzunu daha da
artırdı. Türkiye ilk günlerden itibaren Sovyetler Birliği‘nin Suriye ve Orta Doğu‘dan uzak tutmak için
çabalamasına rağmen yaĢanılan siyasi krizler neticesinde Sovyetler Birliği Suriye üzerinde büyük siyasi
güç kazanarak, Orta Doğu‘da ki etki alanını geniĢletti.
Kaynakça
Arı, T. (2012), Geçmişten Günümüze Orta Doğu, c.I, Bursa: Mkm Yay.,
Ayın Tarihi, ġubat 1955, No: 255, s 185-188
Ayrancı, Z. ġ. (2006), Türkiye-Suriye İlişkileri, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), EskiĢehir
BaĢ, A. (2012), "1957 Suriye Krizi ve Türkiye", History Studies, Vol.VI/1, s.89- 109
Bishku, Michael B., "Turkish-Syrian Reletions: A Checkered History", Middle East Policy, Vol.XIX/3,
Fall 2012, p.36-53
Bostancı, Mustafa, ―Türk-Arap ĠliĢkilerine Etkisi bakımından Bağdat Paktı‖, Akademik Bakış, c.VII , S.
13, KıĢ 2013, s. 171-184
Cleveland, W. L.- Bunton, M. (2009), A History of the Modern Middle East, New York: Westview Press
Dağ, A. E. (2013), Suriye, Ġstanbul: Mavi Ofset
Dam, N. V. (2000), Suriye‟de İktidar Mücadelesi, Çev. S. Ġdiz-A. Falay Çalkıvik, Ġstanbul: ĠletiĢim yay.
Demir, ġ. (2011), "Dünden Bugüne Türkiye'nin Suriye ve Orta Doğu Politikası", Turkish Studies, Volume
6/3 Summer, p.691-713
DemirtaĢ, E. (2014), Orta Doğu'da Devlet ve İktidar, Ġstanbul: Metis yay.
Düstur, 3. Tertip, c. XXXVI, 422-425
Fırat, M.- Kürkçüoğlu, Ö. (2001), "1945-1960, Arap Devletleriyle ĠliĢkiler", Türk Dış Politikası Kurtuluş
Savaşından Bugüne Olaylar, Belgeler, Yorumlar, Edt. Baskın Oran, C.I, Ġstanbul, s.615-634
Fraser, T.G. – Mango, A. – Mcnamara, R. (2011), Modern Orta Doğu‟nun Kuruluşu, çev. F. Doruker,
Ġstanbul: Remzi Kitapevi
Fuller, E. G. (2017), Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Çev. M. Acar, Ankara: Eksi Kitaplar
Gaytancıoğlu, K. (2008), Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türkiye-Suriye İlişkilerinin Orta Doğu
Politikasına Etkisi, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası ĠliĢkiler Anabilim Dalı,
(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Edirne
Gerger, H. (2008), ABD, Orta Doğu, Türkiye, Ġstanbul: Yordam Kitap.
Gerger, H. (1983), "Türk DıĢ politikası (1946-1980)" Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, c. II,
Ġstanbul: ĠletiĢim yay., s 537-549
Gönlübol, M. (1995), Olaylarla Türk Dış Politikası (1919-1995), Ankara: Siyasal Kitabevi
Güler, Z. (2004), Süveyşin Batısında Arap Milliyetçiliği Mısır ve Nasırcılık, Ġstanbul: Yeni Hayat
Kütüphanesi
Hale, W. (2003), Türk Dış Politikası 1774-2000, çev. P. Demir, Ġstanbul: Mozaik yay.,
Hourani, A. (2013), Arap Halkları Tarihi, çav. Y. Alogan, Ġstanbul
160
Karpat, K. H. (2001), Orta Doğu‟da Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, Çev. R. Boztemur, Ankara: Ġmge
Yay.,
Kasalak, K. (2004), ―Manda Sistemi ve Irak ile Suriye‘de Uygulaması‖, I. Orta Doğu Semineri
Bildirileri, Elâzığ, s.57-86
Köksal, O. (2009), ―Soğuk SavaĢ Döneminde Güç Merkezlerinin Orta Doğu‘ya Yönelik Kaotik
Siyasetine Somut Bir Örnek: 1957 Suriye Krizi ve Türkiye‘nin Orta Doğu Politikasına Etkileri‖, F Orta
Doğu Araştırmaları Dergisi, c.VII, S.2 Temmuz, s.65-84
Kurat, Y. T. (1975), "Elli Yıllık Cumhuriyetin DıĢ Politikası", Belleten, XXXIX/154, Nisan, s.267-308
LEWĠS, B. (2006), Orta Doğu, çev. S.Y. Kölay, Ankara: ArkadaĢ yay.
Mansfield, P. (2012), Orta Doğu Tarihi, Çev. Ü. H. Yolsal, Ġstanbul, Say yay.
Milliyet Gazetesi, Ġlgili nüsha sayıları metin içinde verildi.
Owen R. – Pamuk, ġ. (2002), 20. Yüzyılda Orta Doğu Ekonomileri Tarihi, Çev. A. Edirne, Ġstanbul:
Sabancı Ünv. Yay,
Özkoç, Ö. (2008), Suriye Baas Partisi: Kökenleri, Dönüşümü, İzlediği iç ve Dış Politika (1943-1991),
Ankara: Mülkiyeliler Birliği yay.
Saray, M. (2010), Türkiye Ve Yakın Komşuları, Ankara: Atatürk AraĢtırma Merkezi yay.,
Soysal, Ġ. (1983), ―Türk-Fransız Siyasal ĠliĢkileri (1921 – 1984)‖, Belleten, C.XLVII, Sayı: 188, Ankara,
s. 959–1044
YeĢilbursa, B. K. (2011), ―Bağdat Paktı (1955-1959)‖, Tarihin Peşinde, S. 6, s.85-100
YeĢilbursa, B. K. (2010), ―Demokrat Parti Dönemi Türkiye‘nin Orta Doğu Politikası (1950-1960),
History
Studies,
Orta
Doğu
Özel
Sayısı,
s.
67-98
161