Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
4 pages
1 file
1. Gerçek varlık soyut ve sonsuzdur. Hakk ve bir tanedir. Ortağı olmadığı gibi; Varlığın zıddı olan yokluk da gerçekten yoktur. Bizim eşya ve nesneler dediğimiz şeyler ise, o sonsuz varlığın nokta görüntüleridir. Kur’anın tabiri ile onun şuün ve nitelikleridir. 2. Yani gerçek varlık öz olarak soyut olmakla beraber, sonsuz biçimlerde sayısız eşya ve olaylar olarak somutlaşır. 3. Bu somut varlıkların her birisi bir datadır. 4. Ve bu dataların her biri, diğerleriyle değişik araç ve yöntemlerle mesajlaşır. 5. Demek somut varlık ve kütle, çekim gücüne sahip olduğu gibi; bilgi ve mesaj üretme özelliğine de sahiptir. 6. Bilgi ve mesaj asıl olarak soyuttur. Fakat araç olarak, değişik enerji çeşitlerinden birini kendine elbise yapar.
Varlık olarak dünyanın neliği, dünya ile ilgili açıklamamız bu açıklamayı mantıksal yapan normlarla ilgili bilgimizi de içeriyorsa, ister istemez dünyanın ne olduğuna dair açıklamamızla örtüşecektir. Dilin varlıkla ilgili böylesine yakın bir bağa sahip olması, bize varlık kiplerinin ne olduğu ve dildeki belli kullanımlarına bakarak var olmanın ne demek olduğunu, inceleme imkânı vermektedir. Varlığın Hind-Avrupa dillerinde ortaya çıkan temel kullanımlardan birisi de onun, "A, B"dir örüntüsünde ortaya çıkan yüklemsel/bağlaçsal bir yapı içerisindeki kullanımıdır. Hiç şüphesiz varlığın başka kullanımlarında ortaya çıkan başka anlamları da vardır.
Sadruşşerîa'da Varlık ve Ulûhiyyet, 2022
This study, which examines the ontology of Sadr al-Shariah, reveals which phase of the Mâturîdî tradition Sadr al-Shariah represents in terms of kalam-philosophy and Maturidite-Ash'ari relationship. The conceptual development of the post-Razi kalam and the adaptation of the Hanafi-Mâturîdî tradition to the expansion of the issue are shown through Sadr al-Shariah. It is claimed that Sadr al-Shariah’s attempt at ta'dil should be considered and understood in terms of kalam-philosophy in general, and Maturidite-Ash'arism in particular. This assertion was reserved only for his attempt at the science of kalam; his attempts in the fields of Islamic legal theory, logic, rhetoric and astronomy have been left out of the focus of the study. The determinations about the later period of Maturidism are based on the historical background, the addressee and language change, the plan and content of his work. The chapters are designed as justification for the claim in question. While his encounter with the tradition through Avicenna, Razi, Tusi and Samarkandi shows a change in terms of his addressees, his handling of the topics discussed in the later period shows the expansion of the issue, and his dominance of the later period language shows his adaptation to the method. In the second part, the concept of being and Sadr al-Shariah’s approach in the discussions surrounding being were analyzed in order to determine his understanding of being. For this, the understanding of being and its consistency within the system have been revealed with the determination of the relationship between existence and essence, mental existence and state issues. In the third chapter, the effect of this understanding on the concepts of eternal-created and neccessity-contingency is discussed, where the understanding presented in the second chapter takes himself is chosen as the problem. In the fourth chapter, the proofs of necessary being that were first put forward by him were pointed out and his criticisms of the previous evidences were presented. In the last section, his approach to the divine attributes was examined and compared with the approach of sects such as Ash'arism, Mu'tazila, and peripateticism, which he criticized. Sadruşşerîa’nın varlık felsefesinin incelendiği bu çalışma, kelâm-felsefe ve Mâtürîdîlik-Eş‘arîlik ilişkisi açısından Sadruşşerîa’nın Mâtürîdî geleneğin hangi evresini temsil ettiğini ortaya koymaktadır. Hanefî-Mâtürîdî geleneğin Râzî sonrası kelâmın kavramsal gelişimi ve mesele genişlemesine adaptasyonu, Sadruşşerîa üzerinden gösterilmektedir. Sadruşşerîa’nın ta‘dîl teşebbüsünün genelde kelâm-felsefe, özelde ise Mâtürîdîlik-Eş‘arîlik ilişkisi açısından ele alınması ve anlaşılması gerektiği iddia edilmektedir. Bu hüküm yalnızca kelâm ilmine yönelik teşebbüsüne hasredilmiş; usûl, mantık, beleğat ve astronomi alanlarındaki teşebbüslerinin ne olduğu çalışmanın odağının dışında bırakılmıştır. Mâtürîdîliğin müteahhir dönemine dair tespitler daha genel perspektiften tarihsel arka plan, muhatap ve dil değişimi, eserinin planı ve içeriği ile temellendirilmektedir. Tezin diğer bölümleri söz konusu iddianın gerekçelendirilmesi olarak kurgulanmıştır. İbn Sînâ, Râzî, Tûsî ve Semerkandî üzerinden kendisinden önceki birikimle karşılaşması muhatapları açısından değişimi göstermekle birlikte müteahhir dönemde tartışılan başlıkları ele alması mesele genişlemesine, müteahhir dönem diline hâkimiyeti de yönteme adaptasyonunu göstermektedir. İkinci bölümde varlık anlayışının tespit edilmesi amacıyla varlık kavramı ve etrafında dönen tartışmalardaki yaklaşımı analiz edilmektedir. Bundan dolayı varlık-mâhiyet ilişkisi, varlığın zaitliği, zihnî varlık ve hal meselelerindeki tavrının tespiti ile varlık anlayışı ve sistem içi tutarlılığı ortaya konmaktadır. Bu anlayışın kıdem-hudûs ve vücûp-imkân kavramlarına dair yaklaşımına etkisinin ele alındığı üçüncü bölümde, ikinci bölümde sunulan anlayışın kendisini nereye götürdüğü ele alınmaktadır. Dördüncü bölümde ilk defa kendisi tarafından ortaya atılan isbât-ı Vâcib delillerine işaret edilip bu deliller formüle edilmiş ve önceki delillere yönelik eleştirileri sunulmuştur. Son bölümde Allah’ın sıfatları konusundaki yaklaşımı incelenip eleştirilerini yönelttiği Eş‘arîlik, Mu‘tezile, Meşşâîlik gibi fırkaların yaklaşımı ile karşılaştırılmaktadır.
Böyle bir sahayı keşfetmek, ondaki sonsuz kelimeleri ve yazılım dosyalarını deşifre etmek aslında 5–10 cilt kitap ister. Bu ise, hem zaman hem maddi imkân hem bedeni yetenek olarak beni aşıyor. Fakat insanlığın ruhunu, kültürünü, temel niteliğini yansıtan bu deryadan 12 harflik damıtma kabilinden bir kısım notlar yazacağız. Belki gelecek nesil bu konuyu tamamıyla aydınlatır; insanlık etrafındaki tartışmalar, bir anlam ve bir fayda sağlar; Sartre gibi nihilistlerin değersizliğine mukabil tarihe, varlığa, dile, dine bir açıklama olur.
2012
1 Ozet: Bu calisma post modern tartismalarin ana konularindan olan hakikat nosyonunu ele almaktadir. Bu makalede hakikat nosyonunun Aydinlanmayla sinirlanan tanimi di- sinda yeni bir yaklasim one surulmektedir. Aydinlanma dusuncesi hakikat ve gerceklik kavramlarini ayni baglamda kullanmaktadir. Bu baglam felsefenin realist tarzina aittir. Buna gore, dilin dunyayla sinirlanan cercevesi modern ve postmodern dusuncede hakikat ve gerceklik kavramlarinin delaletini belirlemektedir. Modern dusunce, hakikat kavrami- ni nesne baglaminda dil ile sinirlar, bilgi mutlaktir ve akil tek otoritedir. Buna karsin, postmodernizm, hakikat tartismasinda aklin otoritesine karsi cikarken baska bir yanlisa duser. Bu sapmanin temel nedeni, dili kendi basina mesruiyet araci olarak gormesi ve onu varlik baglamindan koparmasidir. Hakikatin hakikatsizligi, dili kendi basina otorite tayin etmekten kaynaklanmaktadir. Post modern felsefenin cikmazi da buradan beslenmekte ve yanilgi surup gitmektedir. Dil- varlik...
Nasıl ki, bütün gelişmişliğine rağmen yapay ürünler, doğal olanlarının yerini tutamıyor; çünkü yapay şeyler sınırlı ve belli bir zihin ve sürecin ürünüdürler. Doğal olanlar ise, milyarlarca yılı aşan ve kâinat kadar bilinç içeren bir sürecin meyvesidirler. Aynen bunun gibi, vahiy dediğimiz kâinatın logosu ve mantığı da, bütün geçmiş ve geleceğin, fizik ve metafiziğin dili ve ifadesidir. Buna mukabil günlük çarşı dilimiz ise, en fazla yüz yıllık bir birikime ve derinliğe sahiptir. Ana konumuza geçmeden önce, bir-iki örnek verirsek bu çetrefilli ve derin yapıyı biraz aydınlatmış oluruz. İşte: Âdem (insanoğlu) daha soyut kavramları bilmeden, çıplaklığın utanç verici olduğunu bilmiyordu. Sonra üst kortex ve süper ego sayesinde soyut değerleri öğrenince o çıplak kişiliğini meşeliğin içinde (bir orman gibi olan bilinçaltında) gizlemeye çalıştı. (Tekvin, 2–5) Bu tarz bir izah, belki sıradan bir insan için çok şey ifade etmeyebilir. Fakat Antropolojiyi, Psikolojiyi, Nörolojiyi bilen bir bilim adamı için bu iki satır, iki müstakil kitap kadar bilgi veriyor. Nitekim Tekvin kitabının daha ileriki baplarında bu meseleyi izah eden bir pasaj daha var: “İbrahim, Rabbi (geliştirici ilahi gücü) mamre meşeliği içinde gördü ” (Tekvin, 18 / 1) Evet, Âdem (insanoğlu) Rabbin (geliştiren ilahi gücün) onu gelişmeye çağırmasına mukabil, eski ilkel ve çıplak kişiliğini imha edemiyor; sadece süper ego ve üst kortex altında (yani bilinçaltında) onları gizliyor. Ve burada, bu insanî yapıda kadın ve erkek eşit olduğundan Allah (Rabb) direkt olarak âdem ile konuştu, deniyor. Âdem (insanoğlu) soyut kavramları (isimleri) öğrenince, ilahi bir varlık oldu. Bu devrenin sonunda Allah’ın oğulları ve kızları olan insanlar birbirleriyle evlendiler, diyor. Yani evlilik kavramı, namus, mülkiyet ve inanç gibi soyut değerlerden sonra var olmuştur. (Tekvin, 3, 9–11 ve 22) Burada dikkat etmeniz gereken şudur: Bu dinî ve vahiy ürünü olan metinler, ürün ve meyve manasında olan oğul ve oğullar deyimini kullanırken, Allah’ın sonsuz soyut varlığına yakışmayan veled ve doğurma gibi kelimeleri kullanmamışlardır. Fakat sonra bazı şekilci dindarlar oğul kavramını maddi bir doğurma gibi anlayınca, Kur’an bunu düzeltmeye çalıştı. Yani Tevrat ve İncil’in metnine yanlış demedi. “Yahudi ve Hıristiyanlar yanlış anlıyor; müşrikler gibi Allah’ı maddi olarak biliyorlar. ” dedi. (Tevbe, 30) Evet, varlık konusunda Tevrat ve İncil mucize oldukları gibi, Kur’an da, dil ve iman açısından yüksek mucizeler gösteriyor. Mesela tapılan nesne ve değerlere normal dil bilgisi kurallarına göre mabud kelimesi kullanılması gerekirken, buna bedel daima “Allah ve İlah” kelimelerini kullanıyor. Bununla der ki; ism-i meful siğası, edilgenliği, sınırlılığı ve donukluğu ifade ediyor. Hâlbuki Tanrı gibi tapılan hakikat aktif, kutsal ve sonsuz olmalı ki, ancak “İlah ve Allah” kelimeleri ile ifade edilebilir. Ve Kur’anda “mabud” kelimesinin geçmemesi gibi, “mahlûk” (yaratık) kelimesi de geçmiyor. Sadece “halık” (yaratan) ve “halk” (yaratma) kelimeleri geçiyor.
Bu çalışmada, varlık vergısı kısaca tanıtılmaya çalışılmıştır. Amaç varlık vergisi tartışmalarını yeniden canlandırmak ya da Gayrimüslim vatandaşları dışlamak değil, tam tersine tarihteki bu hatanın günümüzde bir daha yaşanmaması için ders alınmasını sağlamaktır.. Diğer taraftan, buradaki kısa bakışta tam ve kesin bir iddia yapılmadığını da belirtmekte yarar vardır.
Kutadgubilig: Felsefe-Bilim Araştırmaları, 2016
In this text, it has been tried to show the difference between Heidegger’s first and second era understanding of language. In his first era, to manifest Heidegger’s understanding of language, outlines of Being and Time have been discussed and relevant chapter is read carefully. To manifest his understanding of language in second era, the work of On the Way to the Language has been taken as a base. With this comparative study, it has been tried to shown the change that “language” has undergone in Heidegger philosophy.
"kadın" veya "erkek" olmaklık alt kümeleri; yaşamın alt kümeleri var mıdır; peki bunlar birer hayal midir?
1995
ÇevtreD:YrdDoç.Or.Vahdettln BAŞÇI AnI.Gör.Ruhattln YAZOÖLU 'Alla'l,ı. kuvvet. ve kudret sahibi oldugu için insan daima bu kuvvet ve kudret sahibine el açar. Bu yüzden Allah insanla her zaman irtibat halindedJr. İnsan bir engel ve güçlük olmaksızınO'nun ilahı bilgiSini gücü niSbetinde idrake çalışır. 1nsan mükemmelolsun veya olmasın statüsü i:cabı bulundugu alçak seviyeden Allah'm yüksek seviyesinde O'nunla buluşmayı arzu eder. Tanıklık ederim ki. Allah'tan başka ilah yolüur, O'nun eşi ve ortagı da yoktur. Benim şahitligim ancak O'nun yüksek sırlarını gönnek için O'na içten bagıı bir kalble mümkün olabilir. Bu baglı11k tek Tanncıhgı kabul eden her ınsanda açtga çıkan bir statüdür. Yine inanının ki, Muhammed de Allah'ın kulu ve Peygamberidir. O iyilik sırlanyla gii7..e1 bir ahlak halkası çizInişt1r. Allah da Hz. Peygamberi ve O'nun seçkin aileSini konımuştur. İbn Sına'nın ruh konusu üzerine ya7..chgı bu makale psikolojik bir yaklaşımla üç bölümde ele aIınnuştır. Birinci bölüm: Bedenden ayn olan ruhun mükemmelligini açıklamaktadır. İkinoi bölüm: Bedenin ölümünpen sonra ruhun ezeliligini açıklamaktadır. • Bu yazı, Ahmet Foad el-Ehvany'ln "Islamtc Phllosophy.:', Kahlre. 1957 basım tartlılı ıngilizce eserinin 157-167 sahifeleri arasında yeralmaktadır.
WRISK, 2019
Estudios de Deusto. Revista de Derecho Público, 2024
Barriers to Effective Labour Mobility in the African Leather Industry, 2024
Open Journal of Polymer Chemistry
Journal of Environmental Management, 2010
Journal of Non-Crystalline Solids, 2007
Molecular vision, 2010
Advances in Water Resources, 2001
Frontiers in Psychology, 2019
Journal of Cardiac Failure, 2009
Research in Veterinary Science, 1996
British Journal of General Practice, 2020