Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
ÖZET 1822-1830'da Afyon'da kadı, naib, müftü ve nakibü'l-eşraf kaim-i makamları, Afyon'un idari yapısı içerisinde önemli rol oynayan ilmiye mensubu görevlilerdi. Bu dönemde bir çok müessesede olduğu gibi bu müesseselerde de bozulmalar başlamış, suistimal ve yolsuzluklar ortaya çıkmıştır. Buna karşı devlet, pek çok tedbir almışsa da tam anlamıyla başarılı olamamıştır. Anahtar Kelimeler: Karahisar-ı Sahib, kadı, naib, müftü, nakibü'l-eşraf kaim-i makamı ABSTRACT Between 1822-1830 in Afyon those status like kadı, naib, müftü and nakibü'l-eşraf kaim-i makamı were officals of the group ilmiye and played important roles in the administrative structure of Afyon. In this era, like many other institutions, this status faced to the process of consuption, abuse, bribery. Although many measurements were taken against this distortions by the central goverment, they were not succesful.
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2018
Osmanlı Devleti, Girit Adası, Muhtacîn-i İslâmiye, Aydın Vilayeti, Yardım Faaliyetleri
JOURNAL OF TURKISH STUDIES ( TÜRKLÜK BİLGİSİ ARAŞTIRMALARI), 2008
2021
Osmanlı Devleti’nin ülke genelindeki ilk genel nüfus sayımının II. Mahmut döneminde, H. 1246- M. 1830-1831 tarihleri arasında Anadolu ve Rumeli’nin büyük bir kısmında gerçekleştirildiği bilinmektedir. Konuyla alakalı yapılmış öncü çalışmaların tamamında nüfus sayımların asli amacının Yeniçeri Ocağının ilgasından sonra yeni kurulmuş olan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusu için insan kaynağının belirlenmesi ile cizye mükelleflerinin tespiti olduğu noktasında görüş birliği mevcuttur. Söz konusu öncü çalışmalar şüphesiz sayımın asli amacını doğru olarak tespit etmişlerdir. Buna karşın Osmanlı’nın ilk genel sayımının ne şekilde yapılmasına dair bir talimatname halen bulunamamıştır. Bu çerçevede literatür sayımın amacına dair bu açıklamasına dayanak olarak sayıma dair merkez ve taşrada üretilen belgeler ve ayrıca sayım sonuçlarının pratiğe yansımaları olan nüfus defterlerini merkeze koymakta ve sayıma dair işleyiş ile süreci bunlar üzerinden açıklamaktadır. Bu bağlamda özellikle askerlik yapabilecek nüfusun tespiti için nüfus defterlerinde kaydedilenlerin isimlerinin altına mim (م ( harfinin konulduğu ve bunun askerlik yapabilecek kimseleri gizli bir şekilde belirleyen bir şifre olduğu araştırmacılar tarafından belirtilmektedir. Yukarıdaki izahların doğruluğuna karşın nüfus defterleri tekil olarak incelendiğinde konuyla alakalı yapılan açıklamalarda izahı mümkün olmayan bir durum söz konusudur. Bu da nüfus defterlerinde askerlik yapmaya uygun olanlar için standart bir yaş grubunun olmamasıdır. Çünkü çalışmada değinileceği üzere Osmanlı coğrafyasının muhtelif bölgelerine ait nüfus defterlerinde farklı yaş gruplarının askerliğe elverişli olduğunu ifade eden işaretlemeler mevcuttur ve bu konuda standart bir yaş aralığı olduğunu söylemek mümkün değildir. Çalışmada özellikle bu konunun üstünde durulmuş ve sayıma dair kaleme alınan eserlerin Mansûre ordunun teşekkülüne dair mevzuat ile nüfus sayımının bağlantısını göz ardı ettiklerine kanaat getirilmiştir. Bu çerçevede makale 1830-1831’de yapılan nüfus sayımlarının 1826 tarihli Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Kanunnamesi ile bağlantıları ve söz konusu ilişkinin nüfus defterlerine olan yansıması değerlendirilmektedir.
ÖZET: Geçmişten günümüze kadar çeşitli düşünürlerin ortaya attığı birçok vergileme ilkesi bulunmaktadır. Bu vergileme ilkeleri kendi başına bir kanun olmaktan daha çok, anayasaların vergileme ile ilgili konularda felsefi temellerini oluşturmuşlardır. 1982 Anayasası da geçirdiği değişimlerle beraber vergileme açısından bu felsefi temellere dayanılarak oluşturulmuştur. Bu noktadan hareketle 1982 Anayasası'nda yer alan sosyal hukuk devleti, laik devlet, eşitlik, genellik, kanunilik, belirlilik, mali güç ve adalet ilkelerinin felsefi temellerinin geçmişten günümüze çeşitli düşünürlerin ortaya attığı vergileme ilkeleri ile örtüştüğü teorik olarak belirlenmiştir. Ayrıca söz konusu ilkelerin kolektif bir yapıda olmakla beraber bireysel bir yapıda olduğu saptanmıştır. ABSTRACT: From past to the present there are lots of taxation principles come up with by various philosophers. These taxation principles have formed philosophical foundations of constitutions in the subjects related to taxations rather than being a law. With having a metamorphosis, 1982 Constitution Act have been formed according to these philosophical foundations in terms of taxation. From this viewpoint, it has been theoretically determined that philosophical foundations of the principles of social law state, secular state, equality, generality, lagality, specificity, ability to pay and justice overlap the principles of taxations come up with by various thinkers from past to the present. Moreover, the taxation principles are individualistic as well as collectivist. GİRİŞ Vergilendirme ilkeleri vergilerin tercihinde ve uygulanmasında vergiden beklenen mali ve mali olmayan fonksiyonların gerçekleştirilebilmesi için göz önünde bulundurulması gereken ilkelerdir (Sağbaş, 2011:73) ve çok eski zamanlardan beri toplumların ve devletlerin önem verdikleri konuların başında gelmiştir. Verginin devletler açısından bir kamu geliri olması, bireyler açısından ise gelirlerini azaltan bir faktör olması, vergilendirmenin bu konudaki önemini ortaya koymaktadır. Eski çağda vergileme ile ilgili bilinenleri şu şekilde ifade etmek mümkündür (Schmölders,1976:7-9): Eski çağda Mısır'da vergi yükündeki ağırlık İsraillilerin Mısır'dan kaçmasına neden olmuştur. Bunun sebebi de verginin tahsili konusunda son derece sert davranılmasıydı ki eski memur şehri olarak tabir edilen Sakkaro bei Memphis'deki bir rölyefte üç vergi mükellefinin firavunun tahsildarları önünde diz çökmesi ve dördüncü mükellefin bir denetçi tarafından ensesinden yakalanarak diz çökmeğe zorlanması vergi konusundaki sert tutumları ortaya koymaktadır. Helenistik dönemde ise vergiler Yunanistan'da isteğe bağlı bir şekilde ödenmekteydi. Ancak bu sadece tam vatandaşlar için geçerliydi. Esirler ve Antik Yunan'da oturma hakkına sahip olup ticaret yapan yabancılar ise vergi ödemek zorundaydılar. Verginin ihtiyari olmasındaki sebep ise kamu giderlerinin düşük tutulmasıydı. Söz konusu giderler daha ziyade kamusal işlerden dolayı ortaya çıkmaktaydı. Söz gelimi dini ve özel merasimler, zenginler tarafından toplum adına yapılmayan kamusal binalar ve tesislerin inşası gibi harcamalar kamu giderlerini oluşturmaktaydı. Kamusal gelirleri ise müttefik devletlerin hediyelerinden ve belirli hizmetler karşılığında alınan harçlardan oluşmaktaydı. Antik Yunan Devleti'nin nihayetinde mükemmel bir vergi sistemine kavuşmasının nedeni ise isteğe bağlı ödemelerin kamusal hizmetlerin finansmanını sağlaması, dolaylı vergilerin ağırlık kazanması ve iltizam usulünün kullanılmasıydı. Antik Yunan mirasını devralan Roma İmparatorluğu'nda ise vergileme sistemi pek gelişmemiş olmakla birlikte bu açık Roma'nın fethettiği ülkeleri vergi yönünden sömürmesiyle kapatılabiliyordu. Roma vatandaşları ise " tributum " adı verilen ordunun finansmanı için
The Sanjak of Avlonia and Administrators (1750-1800), Avlonya, an important port city in southern Albania, is a city that has maintained its importance throughout history with its large and safe harbor and its name in ancient times is Aulon. The Albanians called it Vlorë, the Italians Valona and the Ottomans Avlonya. Avlonya, Byzantine and Serbs, after 1378 in Alexandria Balşa, the Ottomans in 1417 and entered into a sanjak dominated. Avlonya has gained a special importance since it was the first port of the Ottomans on the Adriatic coast. A shipyard was established here and it was also an important base of the Ottoman navy in the Mediterranean. Avlonya XVII. century, a significant Muslim population. Most of them were Albanians. After the temporary Venetian occupation of 1690, Avlonya began to decline economically. XIX. In the 19th century, after the administrative arrangements of the Ottoman Empire, it was the center of the sanjak. In this article XVIII. In the second half of the 19th century, the administrative structure of the Avlonia will be put forward on the basis of the bonds and ruus records. Güney Arnavutluk’ta önemli bir liman şehri olan Avlonya, büyük ve güvenli limanı ile tarih boyunca önemini koruyan bir şehir olup antik çağlardaki ismi Aulon’dur. Buraya Arnavutlar Vlorë, İtalyanlar Valona, Osmanlılar da Avlonya adını vermişlerdir. Avlonya; önce Bizans ve Sırpların, 1378’den sonra İskenderiyeli Balşa beylerinin, 1417’de ise Osmanlıların hâkimiyetine girdi ve burada bir sancak kuruldu. Avlonya, Osmanlıların Adriyatik sahillerindeki ilk limanı olması sebebiyle ayrı bir önem kazandı. Burada bir tersane kuruldu, ayrıca Osmanlı donanmasının Akdeniz’de mühim bir üssü hâline getirildi. Avlonya XVII. yüzyılda önemli ölçüde Müslüman nüfusa sahip oldu. Bunların çoğu mühtedi Arnavutlardı. 1690’daki geçici Venedik işgalinden sonra Avlonya ekonomik yönden gerilemeye başladı. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin idari düzenlemeleri sonucu sancak merkezi olma özelliğini de kaybederek yeni teşkil edilen Yanya vilâyetinin bir kaza merkezi hâline geldi. Bu makalede XVIII. yüzyılın ikinci yarısında tahvil ve ruus kayıtları esas alınarak Avlonya’nın idari yapısı ortaya konulacak ve 1750 tarihinden başlanılarak 1800 tarihine kadar görev yapan idareciler ve bunların döneminde meydana gelen olaylar hakkında arşiv kaynakları esas alınarak bilgi verilecektir.
DÜŞÜNCE DÜNYASINDA TÜRKİZ Ulusal Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in 1453’te İstanbul’u fethetmesinin akabinde yine onun tarafından camiye çevrilerek Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif adını almıştır. Fatih Sultan Mehmed Ayasofya’nın tahribini önlemiş, burada ilk Cuma namazını kıldıktan sonra camiyi kendi hayratının ilk eseri olarak vakfetmiştir. Fatih’ten sonra da Osmanlı padişahları cami-i şerifin çevresinde hem yeni yapılar inşa etmiş hem de gerektiği zamanlarda bunların tamirini de yaptırarak yapının bir bütün olarak Cumhuriyet’e intikal etmesini sağlamışlardır. Biz de bu çalışmamızda, Osmanlı arşiv belgelerini referans alarak, Ayasofya Cami-i Şerifi çevresindeki dinî ve sosyal yapıların günümüze intikaline vesile olan Osmanlı döneminde geçirdikleri tamiratları ele almaya çalışacağız.
TYB AKADEMİ, 2014
ÖZET Edebiyat tarihçiliği, bir yandan edebiyat biliminin öte yandan tarih biliminin arasında, daha ziyade tarih yazımı yaklaşımı ile çalışan bir alt disiplindir. Bu makalede Fuat Köprülü ile başlayan modern edebiyat tarihçiliğinin üsluba yansıyan, hatta üslubu belirleyen bir faktör olarak ideolojiyle ilişkisi ele alınacaktır. Aynı zamanda uluslaşma ve ulusdevlet inşası sürecinde edebiyat tarihi yazımının rolü de söz konusu üslup özellikleriyle ilgisi üzerinde durulmuştur. Konu edindiğimiz dönemde yazılmış olan on beş edebiyat tarihi gerek dönemin koşulları ve gerekse yazarlarının niyetleri bakımından ilgi çekici örnekler oluşturmaktadır. ABSTRACT Historiography of literature, between on the one hand literal science on the other hand history is a subdiscipline works by historiographical approach more. In this paper, relationship betweenmodern historiography of literature started from Fuat Koprulu and ideology that reflects to style, even determines the style is going to be handled. At the same time, it's put emphasis on that; revelance, between role of historiography of literature and stylistic aspects said in the process ofnation building and nation statebuilding. Fifteen literature history books which are written in the period we work on, composes interesting samples in terms of the period's conditions and intentions of authors.
Türkiye İran Araştırmaları Dergisi (TİAD), 2023
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Psychological Research-psychologische Forschung, 2016
Conference Trees in Middle Ages and Early Modern, 2023
Rivista Italiana di Filosofia del Linguaggio, 2016
Sebilürreşad Dergisi, 2024
… Trends, Nova Science …, 2007
Dalton Transactions, 2011
Iranian journal of medical sciences, 2011
Chemical Communications, 1997
Journal of Research in Science Teaching, 2015
Diabetes, 2001
Journal of Business & Economic Policy