Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
T.C. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ ANTİK YUNAN DİN ANLAYIŞI Hazırlayan: MENEKŞENUR TÜRK Danışman: Dr. Öğretim Üyesi ALİ RIZA TOSUN Lisans Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü İçin Öngördüğü Bitirme Tezi Olarak Hazırlanmıştır. KASTAMONU/2018 T.C. Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanlığına, Menekşenur Türk tarafından hazırlanan Antik Yunanda Din Anlayışı adlı Bitirme Tezi Önerisi tarafınızdan kabul edilmiştir. Başkan: Dr. Öğretim Üyesi Yavuz Unat Üye (Danışman): Dr. Öğretim Üyesi Ali Rıza Tosun Üye: Üye: Yukarıdaki imzaların, adı geçen Öğretim Üyelerine ait olduğunu onaylarım. 28.05.2018 Felsefe Bölüm Başkanı T.C. Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Başkanlığına, Bölümümüz 145421010 numaralı öğrencisi Menekşenur Türk’e ait olan bu çalışma, tarafımdan Felsefe Bölümünde BİTİRME TEZ ÖNERİSİ olarak kabul edilmiştir. DANIŞMAN: Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Tosun Bu çalışma, Bölümümüz tarafından BİTİRME TEZ ÖNERİSİ olarak kabul edilmiştir. 28.05.2018 Felsefe Bölüm Başkanı ÖNSÖZ Tarihimizi ve farklı uygarlıkların tarihleri hakkında bilgi sahibi olmamız gerekir. Bu araştırmada Antik Yunan Din anlayışını ele alındı. Mitoloji nedir? Etkileri nelerdir? Döneme damga vurmuş Tanrı ve Tanrıçaları, özellikle Tanrıçaların Mitolojiye etkileri araştırılmalıdır. Bu çalışmada bana gerek kaynak bakımından gerek başka konularda büyük yardımı olan Prof. Dr. Hasan Sacit KESEROĞLU(Kastamonu Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Başkanı) ve Bitirme Tezimde fikirleri ve düşünceleriyle bana yardımcı olan Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Tosun(Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi) ve Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Kütüphanesine, bana desteklerini hiç esirgemeyen aileme teşekkür ederim. Menekşenur TÜRK Kastamonu, Mayıs,2018 İÇİNDEKİLER İç Kapak……………………………………………………… Jüri Onay Sayfası……………………………………………. Danışman Onay Sayfası…………………………………….... ÖNSÖZ i İÇİNDEKİLER…………………………………………....ii-iii ŞEKİLLER DİZİNİ…………………………………………iv TABLOLAR DİZİNİ………………………………………...v GİRİŞ………………………………………………………..1-2 1. ANTİK YUNAN DİN ANLAYIŞI 3 1.1- Din Nedir? 3 1.2- Eski Yunanda Din 4 1.3- Mit Nedir? 4-5 1.4- Mitoloji Nedir? 5-6 1.5- Antik Yunanda Mitoloji 6-7-8-9 1.6- Dünyanın Kökeni ve Tanrıların Doğuşu 9-10-11 1.7- Olympos Tanrıçaları 12 1.8- Antik Yunanda Kadın Kavramı……………………….13 1.9- Antik Yunan Mitolojisindeki İlk Kadın Nasıl yaratıldı..13 2.ÜÇ GÜZELLERİN MİTOLOJİDE Kİ YERLERi……..14 2.1- Tanrıça Hera’nın Doğuşu ve Kişiliği 14-15 2.2- Zeus ve Hera 16-17 2.3- Hera ve Çocukları 17-18-19 2.4- Afrodit’in Doğuşu ve Kişiliği 20 2.5- Afrodit’in Aşk Hayatı 21-22 2.6- Athena’nın Doğuşu ve Kişiliği 22-23 3. Üç Güzeller ile ilgili Mitolojik Hikayeler…………………24 3.1- Hera ile ilgili Hikayeler……………………………...24-25 3.2- Afrodit ile ilgili Hikayeler…………………………....26-27 3.3- Athena ile ilgili Hikayeler……………………......27-28-29 Kaynakça…………………………………………………30-31 ŞEKİLLER DİZİNİ Sayfa Şekil 1.1. Kronous’un çocuğunu yemesi……………………………………… Şekil 1.2. Hera ………………………………………………………………... Şekil 1.3. Hera ve Zeus………………………………………………………… Şekil 1.4. Hephaistios…………………………………………………………. Şekil 1.5. Zeus’un Ganymes’i Kaçırışı………………………………………... Şekil 1.6. Afrodit’in Doğuşu…………………………………………………… Şekil 1.7. Athena……………………………………………………………….. Şekil 1.8. Afrodit, Ares ve Hephaistios………………………………………... Şekil 1.9. Athena ve Poseidion Karşılaşması…………………………………… TABLOLAR DİZİNİ Sayfa Tablo 1.1 Olympos Tanrılar ve Tanrıçaları GİRİŞ Bu araştırmanın amacı, Kastamonu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Bitirme Tezidir. Bu tez Antik Yunan Mitolojisi Din anlayışı üzerine yapılmıştır. Yazılan bu çalışma çeşitli kaynakların yardımıyla ele alınmış bir çalışmadır. Bitirme Tezi kurallarına uygun olarak yapılması esas kılınmıştır. Antik Yunan Mitolojisinin özüne, bugünkü ortak düşüncelerimize ve hatta tarih boyunca süregelen dilsel ve dinsel terimlerimizin yerini göstermektir. Mitoloji tarihi Orta Asya dünyasından İtalya ve Afrika’ya kadar gidilebilir. Ancak sadece elimizde güncel olarak Eski Yunan Mitolojisi simgeleri vardır. Bugün hala mitolojik kavramları filmlerde hatta insanlara koyduğumuz lakaplarda bile görebiliriz. Bugün Antik Yunan Din anlayışının somut örneği olarak Homeros’un İlyadasın’da kapsamlı bir şekilde ele alındı. Mitoloji hakkında çoğu kavramı Homeros’ta bulduğumuz ve Mitolojinin kavramlarının ve Mitolojik simgelerin buradan halk içine yayıldığını biliniyor. Antik Yunanda Din, anlayışının kökeni Anadolu, Grit ve Mezopotamya’dan almıştır. Antik Yunan da din anlayışı çok tanrılı bir din anlayışına sahiptir. Yunan din anlayışın oluşmasında destanlar ve mitlerin oldukça önemli bir payı vardır. Destanları yazanlar çok Tanrılı inancın şekillenmesinde oldukça etkilemiştir. Yazdıklarında Tanrıları yüceltmelerinden dolayı halk içinde çok tanrılı din anlayışı biçimlenmiştir. Tanrılara olan şükranlarını ayinler ve törenlerle onlara sunmuşturlar. Tanrılar da buna karşılık olarak halkın isteklerini yerine getiriyorlardı. Tanrıların heykellerini yaparlar ve onlara ibadet ederlerdi lakin Antik Yunanda ibadet yönünden zorlama yoktu. Tanrılar Baştanrıları Zeus’un etrafındaydılar, Zeus en yüce ve en kudretli Tanrıdır. Zeus babası Kronus’u yenmesiyle Olympos’un en yüce Tanrısı olma unvanını eline aldı. Bu araştırmamda, üç güzelleri el kapsamlı olarak ele alınacaktır. Bunlar Baştanrının karısı ve evliliğin sembolü olan “Hera” , “Aphrodite” ve “ Athena’dır. Hera, çapkın olan Zeus’un aşk kaçamaklarından doğan çocuklara kiniyle onları öldürmekle sembolleşmektedir. Lakin bunun yanı sıra Hera evliliğin sembolüdür yeni evlenen insanlara törenlerle onları kutsardı. Dişi Tanrıların en yücesi ve en kudretliydi Hera belki de böyle olmasında en önemli faktör eşinin Baştanrı olmasıdır. Aphrodite ise aşk ve cinsellikle sembolleşmiştir. Aşkın ve tutkunun tanrısı olan Aphrodite, hikayeye göre Tanrılar, Thetis ile Peleus'un düğünü için toplandıklarında, düğüne davet edilmeyen Eris (Nifak), Athena, Hera ve Afrodit'in bulunduğu yere altın bir elma atar. Elmanın üzerinde "en güzeline" yazılıdır. Üç tanrıça arasında "en güzel benim" tartışması başlar. Zeus, en güzelin seçilmesinde hakem olarak İda Dağın’da bulunan Paris'in görevlendirilmesini buyurur. Tanrıçalar, Paris'in önünde güzellikleriyle övünüp, ona armağanlar vaadederler. Hera, Paris'e kendisini seçmesi durumunda evrenin krallığını; Athena savaşta yenilmezliği; Afrodit ise kadınların en güzeli Helena'nın aşkını vaad etmektedir. Bunun üzerine Paris, üç tanrıçadan en güzelinin Afrodit olduğuna karar verir ve altın elmayı ona verir. Athena, bilge Bakire olarak adlandırılır, kıvrak zekasıyla en kuvvetli kahramanları bile yendiği bilinir. Afrodit’in güzelliği ve evlendiği Tanrının topal ve çirkin olması ve kocası defalarca aldatması Ares’ten çocuk sahibi olması gibi birçok aksiyon dolu hayatlarını bu çalışmamda oldukça bahsettim Üç güzeller deyince insanların hemen akıllarına masum, güzel yüzlü iyi kalpli Tanrıçalar gelmiştir. Ne yazık ki bizim üç güzellerimiz o kadar masum değildir o güzel yüzlerinin bir maske olduğunu ve maskeyi kaldırınca acımasız, zalim ve kıskanç yönlerini Mitoloji de yer verildiği kadar yazımda yer vermeye çalıştım. 1. ANTİK YUNAN DİN ANLAYIŞI Din Nedir? Din, kelimesi Arapça bir kelimedir. Dil bilimciler bu kelimelerin Arapça “deyn” kelimesinden türemiş olduğu kabul etmektedir. Deyn yükümlülük, belirli bir zamanda ödenmesi gereken borç anlamına gelmektedir. Din kelimesinin anlamı zamanla değişmiştir. Örf, adet, durum, itaat, hüküm, ferman, yönetme ve yönetilme, itikat, tapınma gibi anlamlara da çekilmiştir. Din, kelimesinin Latince karşılığı ise “religio" kelimesinden türemiştir. Religio kelimesi itaat, muamele etmek anlamına gelen “relegere” ile bir şeye bağlı kalmak anlamına gelen “religare” kelimesinden türemiş olduğu söylenmektedir. Din kelimesinin birden çok kelimelerden türetilmiş olduğu bilinmektedir. Din, terim anlamı bakımından evren ve insanın yaratıcısına inanç ve bu inançlara uygun emirlere ibadet etmek anlamına gelmektedir. Ancak din tanım olarak karışıklar içindedir. Dine karşıt olan ve olmayanlar birden fazla tanımlarda bulunmuştur. Din karşıtı tanımlardan birini yapan Karl Marks dini şu şekilde tanımlamıştır. “Din halkın afyonudur, Din toplumsal ilişkilerin bir ürünü ve yansımasıdır. Öyle bir yansıma ve uygulama ki perde gibi bu ilişkilerdeki derin eşitsizliklerin görünmesini engeller.” Ziya Türkyılmaz, “Din Nedir; Düşünce ve Araştırma”, makalesi, Caferilik.com Sitesi, 2014, s.1 Din karşıtı olmayan biri olan, Emanuel Kant din için şöyle bir tanımda bulunmuştur. “Din, bütün görevlerimize tanrısal buyruklar olarak bakmaktır” demiştir Bunlara örnek olacak birçok örnek vardır ve karmaşıklar içindedir. İslam dinine göre en mutlak tanım Kur’an-ı Kerim deki ayetlerden yola çıkılarak yapılan tanımlar doğru olarak kabul edilmektedir. Kapsamlı bir tanım yapacak olursak Din, peygamberin yüce Allah tarafından tebliğ etmek, insanlara ulaştırmakla görevlendirdikleri konuların tümünden ibadettir tanımı bizim için kapsamlı bir tanım olarak yer almaktadır. Eski Yunanda Din Eski Yunan Din anlayışının kökeni Anadolu, Grit ve Mezopotamya’dan almıştır. Eski Yunan da din anlayışı çok tanrılı bir din anlayışına sahiptir. Yunan din anlayışın oluşmasında destanlar ve mitlerin oldukça önemli bir payı vardır. Destanları yazanlar çok Tanrılı inancın şekillenmesinde oldukça etkilemiştir. Yazdıklarında Tanrıları yüceltmelerinden dolayı halk içinde çok tanrılı din anlayışı biçimlenmiştir. Tanrılar isim ve görevler vermişlerdir. Bu Tanrıları insan biçiminde düşündükleri gibi onları o şekilde göstermişlerdir. Eski Yunanlılar Tanrılara kendi anlayışlarına göre ve isteklerine göre ibadet ederlerdi. Yunanlılar Tanrılarını memnun etmek ve onları kötülüklerden korumak için ibadet ederlerdi. Tanrılar için kurbanlar keserler, büyük Tanrılar içinde eğlenceler, şenlikler ve oyunlar düzenlerlerdi. Tapınaklar, ibadet yeri değildi tapınaklarda Tanrıların heykelleri ve değerli eşyaları bulunmaktaydı. Yunanlılar ayrıca bayramlar ve dini törenlerde Tanrıların adına onların şerefine spor faaliyetleri düzenlerlerdi. Düzenledikleri en büyük spor faaliyeti ise baş Tanrı Zeus adına düzenledikleri Olympos Dağının eteklerinde düzenlenen ve ilki M.Ö 776 yapılan Olimpiyat Oyunlarıdır. Bu oyunlar altı gün sürer ve dini nitelikli oyunlardır. Birinci gelen kişiye başına çelenk konur ve heykelinin yapılmasına izin verilirdi. Eski Yunan dininde din adamları sınıfı yoktur. Tanrıların eşyalarını ve heykellerine bakan rahipler birer devlet memuru olup halk içinde herhangi bir sınıfta yer almamaktadırlar. Bu dinin kutsal bir kitabı yoktur, dini yaymak için çabaları ve fedakârlıkları da yoktur. Günah kavramı yerine kusur kavramı vardır Tanrılara karşı yapılan her şey bir kusur olarak sayılmaktadır. Mit Nedir? Mit (myth) kelimesi köken olarak‚ söz ya da konuşma anlamlarına gelen Yunanca‚ muthos veya mithosdan gelmekte olup genel anlamda sözlü olarak nakledilen/anlatılan hikâyelerdir. Cengiz Batuk, Mit, Tarih ve Gerçeklik Sorunu Üzerine Notlar, Milel ve Nihal, inanç, kültür, mitoloji 2009, s.28 Platon gibi ilk dönem filozoflarının insanları doğru yoldan saptırdıkları gerekçesiyle karşı çıktıkları bilinmekle birlikte mit kelimesinin daha çok modern kullanımı negatif bir şey olarak görülür. Gerçeklik dünyasından ayrı hatta ona zıt olan hayal âlemine ait kabul edilir. Cengiz Batuk, Mit, Tarih ve Gerçeklik Sorunu Üzerine Notlar, Milel ve Nihal, inanç, kültür, mitoloji 2009, s.28 Mit, Doğaüstü Varlıkların başarıları sayesinde, ister eksiksiz olarak bütün gerçeklik yani Kozmos olsun, isterse onun yalnızca bir parçası (sözgelimi bir ada, bir bitki türü, bir insan davranışı, bir kurum) olsun, bir gerçekliğin nasıl yaşama geçtiğini dile getirir. Demek ki mit, her zaman bir yaratılışın öyküsüdür: Bir şeyin nasıl yaratıldığını, nasıl var olmaya başladığını anlatır. Mit ancak gerçekten olup bitmiş, tam anlamıyla ortaya çıkmış olan şeyden söz eder. Mitlerdeki kişiler Doğaüstü Varlıklardır. Özellikle “başlangıçtaki o eşsiz zamanda yaptıkları şeylerle tanınırlar. Mircea Eliade, Çev. Sema Rifat, Mitlerin Özellikleri, Simavi Yayınları, İstanbul, 1993, s.16 Mitler, halk, kendi içlerinde “gerçek öyküler” ve “yalancı öyküler” olarak ikiye ayırırlar. Gerçek öykülerin içinde tanrısal varlıklar, yıldızlar ve kozmos ile ilgili öykülerdir. Yalancı öyküler ise dindışı olan öykülerdir. Mitleri böyle ikiye ayıran halktır. Çünkü halk tanrıların dışında olan başarıları yalancı olarak adlandırmışlardır. Mitler de var olan varlıklara doğadan bir parça, bir görev vermişlerdir. Örnek verecek olursak Danaous’un kızları kocalarını öldürmüşler bunun sonucu olarak onlara dipsiz bir fıçın doldurulması cezası verilmiştir. Bu ceza halk arasında bolluk bereketlik anlamına gelmektedir. Mit öğelerinden biri olan Anka kuşu kendi küllerinden yeniden doğduğu için sonsuzluğun sembolü olmuştur. Gördüğümüz gibi soyut, somut olan bütün kavramlar Mit’in bir parçası olmuştur bu durumu da o dönem de yaşayan halkların etkisi olmuştur. Birçok kültür Mit’in gücünden etkilenip onun rüzgarında savrulmuşlardır. Mitoloji Nedir? Mit bilimi manasına gelen Mitoloji, tarih öncesi dönemlerde toplumların tarihlerini, inançlarını ve kültürlerini içine alan bilimdir. Bu bilim dalına mitoloji denmektedir. Mitoloji kelimesi mythos (masal-hikâye) ve logos (söz) kelimesinden türetilmiştir. Nedim Bakırcı, Eflâtun Cem Güney’in “Masallar” Adlı Kitabında Yer Alan Metinlerde Mitolojik Unsurlar, Türük Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi 2014 Yıl:2, S.4,s.1 Mitoloji çok eski zamanlarda yaşamış inançlara dayanır. Bu inançlar halk arasında yaşayarak, anlatarak günümüze kadar gelmiştir. Mitoloji, bazı kaynaklarda söylenen ve duyulan anlamına gelen sözdür. Mitolojiye pek güven olmadığını çünkü sözlerin ve duyuların uydurma ve yalanlarla dolu olduğu söylenir. Herodot gibi ünlü bir tarihçi de tarihi değeri olmayan söylenti demektedir. Ploton için ise gerçeklerle ilgili olmayan boş gülünç masal anlamına gelmektedir. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi A.Ş, İstanbul, 1972, s.1 Mit öğelerin bazıları doğada bulunan simgelere verilmiştir (su tanrısı, doğa tanrı vb. örnekler). Mitoloji gerçek hayattan çok bilinçaltının öğeleridir. İlk mitolojik simgeler evreni, varlığı tanınması üzerine ortaya çıkarılmış mitolojik öğelerdir. Eski Yunan dilinde söz kavramını vermek için bir değil, üç sözcük vardır: Biri "mythos", öbürü "epos", üçüncüsü "logos". Mythos söylenen veya duyulan sözdür. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi A.Ş, İstanbul, 1972, s.1 Platon'un tutumu daha da ibret vericidir. Homeros'u tanrılar üstüne yalanlar uydurdu, topluma zararlı efsaneler düzdü diye suçlamakla başımızı şişiren bu filozof "Devlet", ya da "Gorgias" gibi en önemli diyalogların sonunda gerçeğin gerçeğini, tanrılar katındaki hakikati gözümüzün önüne sermek, fizik üstü kanıtlarla tanımlamak istediği, bir mythos uydurur. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi A.Ş, İstanbul, 1972, s.3 Mythos, çok tanrılı bir dinin tanrıları üstüne anlatılan efsane, mythologia da bu efsanelerin bir araya geldiği kitap olduğuna göre, Mythologia ilkçağın din kitabı olması gerek, oysa değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi A.Ş, İstanbul, 1972, s.3 Mitler evren ve insanın yaratılışı dahası, doğa güçlerinin birer dev olarak türettiği tanrılar hakkında ana sorulara cevapta veriyorlar. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.5 Antik Yunanda Mitoloji Antik Yunan Mitolojisi, Yunan Tanrıları, Tanrıçaları ve kahramanları hakkındaki hikâyelerden oluşan sözlü edebiyatla yaratılmış ve yaygınlaşmış bir mitolojidir. Antik Yunanda her Tanrının bir görevi vardır. Tanrılar her yerde ve her zaman bütün işlere hazırdırlar. Kendilerini simgelerle belli ederler ve birçok işlevleri vardır. Çok güçlü, doğa olaylarından sorumludurlar, insanların hayatlarına yön verirler. Antik Yunanların bağlı oldukları sitelerin koruyucu bir Tanrısı vardır ve sorumlu olan Tanrıya bağlı olmak zorundadırlar. Felsefenin gelişmesi ve bilimin ilerlemesi ile birlikte önemli filozoflar Tanrıların varlıklarından kuşkulanmaya başlamışlardır. Mitolojik unsurları uydurma ve akıldışı olarak görmektedirler, bunun üzerine Tanrılara olan bağlılıklarında sıkıntılar ve sarsılmalar ortaya çıkmıştır. Tarihöncesinin bitiminde, MÖ 3100-2400 Anadolu’dan gelen istilacılar Yunanistan’a yerleşirler. Beraberlerinde tuncu getiren ve Kikladlara egemen olan bu insanlara Yunanlılar ‘’Pelasglar’’ der. MÖ 1950’lere doğru Tuna’dan gelen Hint- Avrupalı yeni bir boylar dalgası kendini gösterir. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.6 Kimileri Küçük Asya’dan geçer, bunlar İonyanlılardır. Bu halklar ve bunlardan Teselya’ya yerleşen Eosliler ki ilk Yunanlılarla bir tutulurlar. MÖ VI-II. Yüzyıla doğru kendilerine Helenler diyecekler. Grek sözü daha sonraları, Latinler tarafından ortaya atılmıştır. Mykenai, uygarlığı (MÖ 1600’lerden itibaren,) Homeros’un Ahkalar denen yeni istilacılara bağlanacaktır. MÖ 1220’lere doğru sıra başka Hint-Avrupalılara yani dorlara gelir. Dorlar demiri getirir ve savaşçı bir toplum oluştururlar. Başta Zeus ile Apollon tanrılar ve tanrıçaların yerini alır. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.7 Yunan Mitolojisinin temellenmesinde ve bizim Yunan Mitolojisi hakkında bilgileri Homeros ve Hesiodos’un sayesinde kavrayabildiğimiz söylenebilir. Homeros ve Hesiodos’un mitolojik hikâyeleri ve efsaneleri anlatan, tanrıların soylarını anlatmalarıyla Antik Yunan mitolojisi ortaya çıkmıştır denilebilir. Homeros ve Hesiodos’un ilk tanrı kavramlarını yaratmalarıyla, Yunan halkı içinde yeni mitolojik öğeler yaratılmaya başlanmıştır. Halk kendi içlerinde tanrı seçip onlara koruyucu ismi vermişlerdir. Koruyucu adı altındaki tanrı bu haklarını din ve devlet demokrasi üzerinde kullanmaya başlamışlardır. Bu efsanevi uydurmalar devlet üzerinde çıkarları olan insanların işine yaramıştır. Antik Yunan mitolojisinde, semboller, simgeler önemli yere sahiptir. Halkın tanrılara verdiği semboller denizler, dağlar, ormanlar vb. doğasal nesnelere verilmiştir. Deniz, Antik Yunan ve Din Mitolojisinde önemli bir yeri olan merkezdir. Deniz girintileri ve çıkıntılarıyla Yunan dünyasının ortak yeridir. Hem ticaretin ana kaynağı hem de savaşların yaz kış sürdüğü yer olan deniz Delos ve Kithira adalarıyla dinsel ilişkilerinde merkezi olmuştur. O dönem de pusulanının olmamasından dolayı sadece gündüz yolculuk edilmiştir. Yunus balığının denizcilerin sembolü olması ile birlikte ayrıca tanrı Apollon’un da sembolü olmuştur. Bir efsaneye göre Girit adasındaki mitos bir güney Ionia kenti olan Miletos kentinin kuruluş mythosudur. Öyküye göre Minos’un oğlu Miletos ülkeden sürülür, kaçabilmek için Apollon’dan yardım ister. Apollon kendisine bir Delphin (yunus) gönderir. Apollon, Miletos’un yunusun sırtına binerek ilk durduğu yerde bir kent kurma emrini verir. Bu emri alan Miletos, karaya çıktığı ilk yerde kendi adıyla anılan kenti kurar ve limana en yakın olan yerde yine tanrının buyruğunca Apollon Delphinion tapınağını ve kültünü kurar. Bunun üzerine yunus balığı da Apollon’un sembolü olmuştur. Özkan Öztürk, Folklor ve Mitoloji Sözlüğü, phoenix yayınları, Ankara,2009, s.76 Antik yunan mitolojisinde diğer bir kutsal mekân olan yer de dağlar ve ormanlardır. Ormanlar ve dağlar doğa güçlerini simgeleyen tanrısal varlıklardan satyrlerle doludur. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.11 Oralarda tanrılar Apollon, Artemis’le karşılaşmak oldukça mümkündür. Yunanistan’ın büyük bir bölümünü de dağlar ve engebeli araziler kaplamaktadır. Önemli dağlardan biri olan İda dağı kutsal bir dağdır. Bu dağdaki mağaralarda ana tanrıçaya tapınma yerleri bulunmaktadır. Bir efsaneye göre tanrı Zeus’un çocukluğunu burada geçirdiğini söylenmektedir. Zeus burada keçi Amelthia tarafından beslendiği söylenmektedir. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.10 Antik Yunan Mitolojisinin şekillenmesinde en önemli rollerinden biride verimli ovalarında olmuştur. Yunan halkı yaşam yerleri olarak verimli kıyıları seçmiştir. Ancak sulanabilir araziler oldukça az olduğu için deniz ve dağlarla çevrili olan ovaları seçmişlerdir. Tarım alanında buğday ekmekle görevli olan tanrıça demeterdir. Her tarla sınır taşı Tanrıça Hermes’i simgeler. Diğer bir önemli beslenme kaynağı ve maddi gelir olarak kullanılan diğer bir üründe zeytindir. Zeytin ayrıca aydınlatmakta da kullanılmaktadır. Bir efsaneye göre Athena ve Poseidon Atina’yı tartışıyorlar. Tanrıça Atinalılara zeytin ağacı vererek galip gelir. Tanrıçanın o vakit yerden çıkardığı on iki filize MÖ V. Yılda hala tapılıyordu. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.11 Zeytin ağacı o dönemde kutsaldır ve devlet malı olarak bilinmektedir. Zeytin ağaçların kesilmesi ve yakılması yasaktır. Bal, tanrıların yiyip içtiği, nektar ve Ambriosanın kaynağıdır. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.13 Antik Yunan mitolojisinde birçok kavram ve semboller önemli yere sahiptir. Aile kavramı da bu önemli kavramlardan biridir. Aile, Antik Yunan da kutsal bir makamdır ve sosyal yapılanmanın temelidir. Sosyal yapılanmanın temelinde dine dayalıdır. Evlilik kutsal törenler eşliğinde yapılır. Düğünde evlenecek olan genç kız oyuncaklarını, Artemis ve Afrodit’e verir ve dinsel bir törenle yıkanırlar. Nişanlanma ve evlilik Hera’ya ve Zeus’a verilen söz demektir. Yeni bir bebeğin doğmasıyla etrafa kutsal su serpilir. Evin kapısında Apollon, Hermes ve Hekate nöbet tutar bu işlem doğum ve ölümler de olur bunun amacı doğum ve ölümler de evden kötülükleri uzak tutmak ve arındırmak içindir, bu ev baş tanrı Zeus tarafından korunmaktadır. Gördüğümüz üzerine antik yunan mitolojisi yunan kültürünün ve yaşamının her anında görülmektedir. Yunan kültürünün efsanelerden etkilenmesi yüzyıllarca sürmüştür bu efsanevi yaşam biçimi Hristiyanlık dini çıkana kadar sürmüştür. Dünyanın Kökeni ve Tanrıların Doğuşu Evren başlangıçta herkes ve her nesne için aynı ve değişmezdi. Sonsuz uzay, karanlık boşluğun somutlaşması olan “Khaos” vardı. Bir çeşit ilkel Tanrısal olarak görülen Khaos, düzenden yani evrenden (kozmos) önce gelmiştir. Düzensizliği de düzenleyici bir ilkenin olmamasıyla özleştirmişlerdir. Khaos’tan Yerküre veya Dünya ya da Toprak ( Gaia ya da Ge) çıktı; bu cinsel birleşme olmaksızın Gökyüzü ’nü (Ouranos), kendisini tümüyle kucaklayabilsin diye dağları ve en sonra da Deniz’i ( Pontos) doğuran birincil varlıktır. Toprakla aynı zamanda Eros da doğdu. Roza Agızza, Çev. Z. Zühre İlkgelen, Antik Yunanda Mitoloji, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.18 Khaos, ayrıca yoğun sisi Erebos’u ve cehennem karanlıkları ile Gece’yi (Nyks) yarattı. Geceden ise dişi Tanrısal varlık olan Gündüz ( Hemera) ile yukarı Gök’ün toprağa daha uzak olduğu için daha temiz olan Gök’ün kişileşmiş biçimi Aither doğdu. Roza Agızza, Çev. Z. Zühre İlkgelen, Antik Yunanda Mitoloji, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.18 Evrenin oluşumu biçimsel olarak yaratılınca sıra MİT’in kutsi varlıklarına geldi. Titanların doğuşu ile birlikte evrende Tanrıların doğuşu oldu. Titanlar, Okeanos, Koios, Krios, Lapetos, Hyperion erkek titanlardır. Dişi Titanlar ise Thia, Rheia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tethysdir. Roza Agızza, Çev. Z. Zühre İlkgelen, Antik Yunanda Mitoloji, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.18 Asıl kendi konumuza gelecek olursak, Tanrılar insan şeklindedir. Toprak dediğimiz tanrısal varlığın ilk somut görünümü olan “Koca Memeli” Gaia Büyük Evrensel Annedir. Gece Tanrıçası, Nyks, evrenin oluşumunda birinci derecede yük verilir. Gecenin Rüzgâr tarafından döllenmesiyle Dünyaya gümüş bir yumurta getirir. Bu yumurtadan “İlk Doğan” anlamına gelen Eros dünyaya gelir. Bu varlığa parlak anlamına gelen Phanes de denilir. Eros çift eşeyli ve altın kanatlıydı aynı zamanda Eros ’un dört başı vardır. ( aslan, boğa, yılan ve koç) Nyks gece kudretini elinde tutan Tethys’in düzenin ve adaletin Tanrıçasıydı. Bu kudreti Gök Tanrısı olan Ouranos’a geçirinceye kadar elinde tutabildi.Ouronos toprağın birleşmesiyle zorunlu olarak doğan birinci kozmik varlıktı. Cinsellikten başka bir şey bilmeyen Ouronos her gece karısını döllerdi. Bu döllemeden sonucu ortaya çıkan oğullarından nefret ederdi. Doğan çocuklarının onun yerine geçecek olması korkusuyla bir kural getirdi bu kurala göre doğan çocuklar toprağa gömülecekti. Bu sadistlikten zevk alan Ouronos, Gaianın oyunlarından haberleri yoktu. Gaia oğullarının gün ışığı duymamasından dolayı üzüntü içindeydi. Oğullarını kışkırtan Gaia kendi vücudundan bir demir çıkarır ve keskin bir orak yapar, oğullarının babasından korkmasıyla ilk aşamada planları suya düşer ama Titanların sonuncusu olan Kronos Gaia ile birlike olur. Ouronos birleşmeye hazırlanırken Kronos ortaya çıkar ve babasını hadım eder ve organı denize atar. Ouronos’un organın atıldığı denizin dalgaların köpüğünden Aşk Tanrıçası Aphrodite doğdu. Tanrıların doğuşu ve öyküleri Ouronos’un yenilmesiyle başlar. Yunan mitolojisinin ilk büyük adı Kronosdur. Kronos Rheia ile birleşti bunun sonucunda üç erkek ve üç kadın dünyaya getirdi. Üç erkek, hades, Poseidon ve Zeus dur. Üç kadın ise Heista, Demeter, Heradır. Büyük Kronos korkuya kapılıp oğullarını yemeye başlar. Bu olaylardan dolayı çocukların annesi Rheia artık bunlara katlanamadı ve annesi ve babasına başvurdu. Onlarda yardım etti hamile olan Rheiayı Arkadia’daki Lykeion Dağına gitti. Orda Zeus doğdu. Rheia Kronos anlamasın diye bir taş aldı onu Kronos’a verdi. Kronos taş olduğunu anlamadı ve taşı yedi. Zeus’u hemen alıp Neda Irmağında yıkadılar. Daha sonra Zeus’u alıp Aigaion Dağında kovukta sakladılar. Roza Agızza, Çev. Z. Zühre İlkgelen, Antik Yunanda Mitoloji, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.22 Zeus’u Nymphelerinden Adrasteia ile lo’ ya emanet edildi. Melisseus ve Amaltheia’nın kızlarıdır. Amaltheia Zeus’un sütannesi oldu. Kronos Zeus’u bulamasın diye altın bir beşik yaptılar ve bu beşiği ağaca astılar. Roza Agızza, Çev. Z. Zühre İlkgelen, Antik Yunanda Mitoloji, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, s.18 Kronos içindeki şüphe ile çocuğu aramaya başladı. Zeus kaçmak için yılan kılığına sütannesi de ayı kılığına girdi. Bunun sonucunda Yılan takımyıldızı ve Büyük ve Küçük Takımyıldızları oluştu. Zeus İda Dağına çıktı ve orda büyüdü. Metis’e başvuruncaya kadar orda kaldı. Akıl Tanrıçası olan bu Titan Rheiayı ile anlaşma yaptılar. Metis babasına içki verdi bu içki kusturucu bir içkiydi ve bütün çocuklarını kustu ve Kronos taşı gördü ve savurdu. Kronos oğullarına karşı savaş açtı ve Titanlardan yardım istedi. Titanlar Kronos yaptığı ihaneti unutmadılar ve Hyperion, Tethys, Themis, Mnemosyne ve Zeus’un yanında yer aldılar. Zeus savaşa girmek için on yıl hazırlanmıştır ancak babasına savaş açacak yeterince gücü toplayamamıştır. Zeus evrenin dibine inip zindancı Kampeyi öldürüp zindanın anahtarlarını aldı. Zindanda hapis olan savaşçıları çıkardı ve bunların güçlü olması için belli zaman bekledi savaşçılar ona minnettarlıklarını sunmak için yıldırım, şimşek ve gök gürültüsünü hediye ettiler. Hades’e kimsenin göremeyeceği bir zırh, Poseidon’a da üç dişli yaba verildi. Zeus oldukça güçlendi ki üç büyük kayayı kaldırıp atabiliyorlardı. Artık yenebilecek güçteydi, Titanlara savaş açtı kudretli gök gürültüsü ile onları yıktı ve geçti ve Zeus zaferini elde etti. Şekil 1.1 Kronus’un çocuğunu yemesi Olympos Tanrıçaları “Olympos” kelimesinin eski Yunanca da “ulu dağ” anlamına geldiğine inanılmaktadır. Tanrılarının evi sayılan, Thessalian tepesidir. Olymos Tanrıçaları en başta Hera olmak üzere Athena, Artemis, Aphrodite Hestiadır. Hera, Kronos ve Rheia’nın kızı, Zeus’un yasal karısı olan Hera, Olympos’un en yüksek dişi tanrısal varlığıdır. Evlilik tanrıçası, evli kadınların ve evlilik bağının en büyük temsilcidir. Diğer Olympos dişi Tanrılarından biri olan kişi de Athenadır. Athena savaşçı bir bakire olan Athena bilgeliğinde sembollerinden biridir. Zekasıyla en güçlü kudretli kahramanları bile yenecek güçtedir. Athena savaşçı ve korkutucu yanının olması yanında yapım ve dokuma işlerinde incellik göstermektedir. Hatta atları evcilleştirdiği bilinir. Artemis, başlıca özellikleri bakire olması, doğayı ve hayvanlarla ilişkisi olması ve avcılıkta üstüne kimsenin tanınmasıyla bilinen yalnızlık Tanrıçasıdır. Aphrodite, aşkın ve güzelliğin ve cinselliğin Tanrıçası olarak bilinir. Kronos organın kesilmesiyle denizin’in köpüklenmesiyle doğduğu bilinir. Tanrıçaların sonuncusu olarak bilinen Hestiadır. Gerek ailenin özel ocağının gerekse yönetimin malı olan herkesin ocağının tanrıçasıdır. Hareketsiz ve mitolojisi de çokta önemli yeri olan bir tanrıça değildir. Aşağıda bulunan tabloda Olympos Tanrıçalarının dizilimi verilmiştir. Tablo 1.1 Olympos Tanrıları ve Tanrıçaları Antik Yunanda Kadın Kavramı Kadın, kavramı Antik Yunan da her zaman küçük olarak görülmüştür. Hiçbir yasal yetkisi yoktur, on beş yaşına girmiş her kadın babası tarafından evlendirebilirdi. Mal satın almak ya da elde etmek yasaktı. Eğitim seviyesi ise sadece ev işleriyle sınırlıydı. Buğdayları kadınlar öğütür, çeşmeden su taşırlardı. Evin anahtarı kadın da durur, evden olan biten kadın sorumlu tutulur ev işlerinde ise kadına köleler yardım ederdi. Kadınların erkeklerle odaları ayrıydı kadınlar olduğu odaya Harem denirdi. Antik Yunanda Sparta rejimine kadar kadınlara özgürlük tanınmamıştı rejimden sonra kadınlar özgürdü kadınlarla ilgili fazla yazı yoktur. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.56 Antik Yunan Mitolojisindeki İlk Kadın Nasıl Yaratıldı? Tanrılar tanrısı Zeus, Prometheus’un verdiği akıllar insanlığı şımartınca topluma ceza vermeye karar verdi. Zeus’un sadece erkeklerden oluşan topluma vermeyi düşündüğü ceza, aralarına bir kadın göndermekti. Bunun için ise oğlu Hephaistos’tan yardım istedi. Hephaistios babasının isteğini yerine getirmek için kolları sıvadı. Çamuru su ile yoğurdu ve Olympos’un en güzel tanrıçası ve kendi karısı Afrodit’i model alarak oldukça güzel bir kadın vücudu yarattı. Çamurdan heykelini bitirdiğinde, kalbine kıvılcım koydu. Heykelin gözleri açıldı, hareket etmeye ve konuşmaya başladı. Tüm tanrı ve tanrıçalar onu süslemeye başladılar. Ona elbiseler, takılar ve daha birçok hediye verdiler. Bu nedenle de ona, Rumca “bütün armağan “ anlamına gelen “Pandora” adını taktılar. ÜÇ GÜZELLERİN MİTOLOJİDE Kİ YERLERİ Hayatların çoğu entrika ve maceralarla geçen Tanrısal varlıkların çoğunu kıskançlıklar, kardeş kavgaları taht savaşlarından oluşmaktaydı. Üç güzellerimiz olan “ Hera, Afrodit ve Athenadır.” Hera hayatının çoğunu Baştanrı olan kocası Zeus’un yasak aşklarının peşinde koşmakla geçmişti. Yasak aşklardan doğan çocukların gözünün yaşına bakmadan öldürdüğü bilinmektedir. Afrodit, Ouronus’un hadım edildikten sonra cinsel organın kesilip denize atılması sonucunda dalgaların köpüğünden Afrodit doğar. Afrodit güzelliğiyle tüm Olympos’ta namı duyulmuştur. Tanrıça Hera’nın Doğuşu ve Kişiliği Kronos ve Rhea’nın kızı olan Hera, Zeus ile diğer Olymposlu Tanrılarında kardeşidir. Babası Kronos onu doğar doğmaz yutar sonra da kusar. Samos Adasın da ya da bazılarının dediği gibi Argos’da dünyaya geldiği söylenmektedir. Pelasgos’un oğlu Temenos tarafından büyütüldüğü bilinmektedir. Robert Graves, Çev. Uğur Akpur, Yunan Mitleri, Say Yayınları, 2012, s.5959 Kardeşi Zeus onu kendine eş olarak seçmiştir. Homeros destanlarında inek gözlü, ak kollu, altın tahttı diye anlatılan Tanrıça tam bir Grek tanrıçasıdır. Yani Yunanistan yarımadasının ırk, soy, din ve Dünya görüşlerini, çıkarlarını daha ileri bir kültürün simgesi Ege ve Anadolu'ya karşı savunan, bu yüzden kişiliği ve efsaneleri hep bir kavga, kin, hınç ve geçimsizlik havası yansıtan sevimsiz bir tanrıçadır. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi, s.142 Bütün kusurlarıyla kadını canlandırır, kıskanç, hırçın olmasına rağmen düzen kurar yaptığı kötü işleri açık seçik yapmaz saman altından su götürür. Sevgi ve nefretleri hiçbir mantığa dayanmaz silah ve yetkilerini kötüye kullanmaktan çekinmez. Benzetmeler yapmak gerekirse günümüzdeki zengin varlıklı bencil kadınlardan hiçbir farkı yoktur. Yunanca kadın anlamına gelen Hera Dişi koruyucu anlamına gelen “Herwa” kelimesinden türetildiği bilinmektedir. O Helen öncesi dönemin “Ulu Tanrıçasıdır.” Robert Graves, Çev. Uğur Akpur, Yunan Mitleri, Say Yayınları, 2012, s.60 Samos ve Argon Tanrıçanım başta gelen ibadet yerleri olarak bilinmektedir. Evliliğin, evli kadınların temsilcisi olarak bilinen Hera’ya Yunan dünyasının her yerindeki mabetlerde ona taparlardı. Antik Yunan da Hera çoğu zaman elinde bir asa ve başında bir taç ile ağırbaşlı bir kraliçe olarak tasnif edilmiştir. Jenny March, Çev. Semih Lim, Klasik Mitler, İletişim Yayınları, 2014, s.68 Olympos’un en yüksek dişi tanrısal varlığıdır. Çok yönlü bir Tanrıça olan Hera baharla da ilişkilendirilir mitolojik simgeleri ise Tavus Kuşu, zambak ve narla benimsenmiştir. Şekil 1.2 Hera Zeus ve Hera Hera Baş Tanrı Zeus’un ikiz kardeşidir. Babası Kronos Hera’yı gökten indirdikten sonra ikiz kardeşi Zeus onun peşini bırakmadı çeşitli yollarla onu etkilemek istedi ama hiçbiri olmadı en sonunda Zeus ona bir oyun oynadı bilinenlere göre Zeus Thornax Dağında (günümüzdeki adı Tavus Kuşu Dağı) onu buldu. Hera Tavus kılığına giren Zeus’a çok acıdı onu nazikçe göğsünde ısıttı bunun üzerine Zeus bir hamleyle Hera’ya orda sahip oldu. Robert Graves, Çev. Uğur Akpur, Yunan Mitleri, Say Yayınları, 2012, s.59 Bunun üzerine gösterişli bir düğün yapıldı. Zeus ve Hera’nın düğüne bütün tanrılar katıldı ve onlara hediyeler getirdiler. İki Tanrısal varlığın ilk geceleri 300 yıl sürdü. Hera Kanathos pınarında yıkanıp bekâretini geri kazanıyordu. Evli kadınların koruyucusu niteliğinde olan Hera kocasının sevgililerinin peşini hiç bırakmazdı ve onlara karşı hiç acıması olmamıştır. Hera kocasına olan kıskançlıklarıyla, hırçınlıklarıyla Tanrıçalar arasında dikkat çeken bir sembol olmuştur. Efsanelerde anlatılanlara göre düğünleri Batı kızları Hesperides’in bahçelerinde olmuştur. O bahçeden gelen altın elmaları da Gaia Hera’ya düğün hediyesi olarak vermiştir. Hera da Okeanos kıyılarında bulunduğu zaman kendi elleriyle Batı kızlarının bahçesine ekmiştir. Ama Baş Tanrı Zeus’un yaptıklarının karşın Hera’nın gösterdiği kıskançlıkları çoğu eserlerde abartılı olarak görünse de aslında Hera’nın yaptığı kıskançlıklar normal karşılanmaktadır. Zeus hiç rahat durmayan tanrıydı karısından fırsat buldukça onu aldatmaktan hiç çekinmezdi. Gayri meşru çocuklarının peşine düşüp onların doğumuna engel olmuştur. Zeus’un kadınlara olan düşükünlüğü oldukça fazladır. Bir seferinde Europa’yla birlikte olabilmek için bir boğaya dönüşmüştür. Cinsel galibiyetlerinin sonucu olarak çok sayıda tanrı, yarı tanrı ve canavar Zeus’un babaları olduğunu iddia etmişlerdir. Sayıyla ifade edilecek olunursa 120 den fazla tanrının ve kahramanın soyu Zeus’a dayanmaktadır. Mark Daniels, Çev. Pınar Üstel, Bir Nefeste Dünya Mitolojisi, Maya Kitap Yayınları, 2015, s.129 Hera kocasının yasak aşkları yüzünden bir gün bir plan yapar ve Hestia dışında tüm tanrıları bu oyunun içine sokar. Bir gün Zeus uyurken onu bastırıp sağlam deri bağlarla yüzlerce düğüm atarak Zeus’u bağladılar. Ancak diğer tanrıların Zeus’tan sonra kim başa gelecek korkusuyla onu serbest bıraktılar. Zeus çözüldükten sonra bu komplonun elebaşı olan karısı Hera’yı herkese ders olacak şekilde cezalandırdı. Hera’nın el bileklerinde olan altın bileziklerle onu gök kubbeye astı ayak bileklerine de örs bağlamıştı. Hera’nın çığlıkları tüm Olympos’u inletti Tanrılar sonsuza kadar ona sadık kalacakları üzerine yemin etmedikçe onu askıdan indirmedi. Hera’nın düşmancı yaklaşımı sadece Zeus’un yasak aşklarından doğmuyordu. Hedefi sadece ölümlü ya da Tanrısal varlıklar değildi Zeus’un ötekilerden ayırdığı insanoğlu Herakles’e ( Herkül) olan eğilimleri yüzünden Hera Herakles’in başına da oldukça da bela açtığı bilinmektedir. Hera evlilik dışı olan sevgiden nefret ederdi. Evlilik bağının bozulmasından öyle nefret ederdi ki Porphyrion’un ve İksion’un kendisini baştan çıkarma çabaları yüzünden büyük bir tiksinti ile onlara karşı çıkmıştır. Ancak onu bu girişimden kurtaran kişi Zeus olduğu bilinmektedir belki de Zeus onu kurtarmasaydı o da yasak aşkın içine düşebilirdi. Hera ne olursa olsun ne kadar öfkelenirse öfkelensin Zeus’un onu aldatmalarına rağmen kocasına asla ihanet etmemiştir. Şekil 1.3 Hera ve Zeus Hera ve Çocukları Hera ve Zeus’un evliliğinden Ares, Hephaistios ve Hebe doğdu. Fakat bazılarına göre Hera bir çiçeğe dokunduğunda Ares ve onun ikiz kardeşi Eris’e, bir tere otuna dokunduğunda Hebe’ye ve Hephaistios’a da tek başına hamile kalmıştı denilmektedir. Robert Graves, Çev. Uğur Akpur, Yunan Mitleri, Say Yayınları, 2012, s.60 Hephaistios bu mucizeye inanmamştır ve Hera’yı mekanik bir sandalyiye hapsedip yalan yalan söylemediğine dair Styx Nehrinin üzerine yemin ettirdiği de bilinmektedir. Bazılarına göre de Hephaistios’un Daidalos’un yeğeni Talos ve Hera’nın çocuğu olduğu da söylenmektedir. Robert Graves, Çev. Uğur Akpur, Yunan Mitleri, Say Yayınları, 2012, s.60Ama bu söylenenler Hera’nın kocasına olan bağımlılığından dolayı yasak bir birliktelikten ve evlilik koruyucusu olmasından dolayı belli kuralları olan bir Tanrıçanın böyle bişey yapması mümkün sayılmamaktadır. Hephaistios, ateş tanrısıdır bilinenlere göre topal olarak doğmuş ve bütün hayatı boyunca yıldırımın zikzak yürüyüşünü taklit etmiştir. Hephaistios doğduğunda annesi ona yüzüne bakıp çirkinliğinden utanıp onu Olympos’tan aşağı fırlatmıştır. Topal ve çirkin olmasından dolayı herkes tarafından hor görülmüştür. Tanrılar dağından atılınca, Lennos adasına düşmüş orda bir demir gibi değerli maddeleri işleyen bir hoca onu yanına almış ona bu işin inceliklerini öğretmiştir. Daha sonra kendi demirhanesi kurulup sanatına devam etmiştir. Çeşitli yüzük, bilezikler ve kalkanlar değerli eşyalar yapmıştır. Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, Ötüken Yayınları, 2011, s.147 Olympos’tan kovulan bu topal Tanrı annesi etkilemek için gösterişli hiç kimsede olmayan altın bir taht yapmış, bu taht basit bir taht değildi bunun bazı yerlerinde kıskaçlar vardı. Bu tahtı gören Hera tahtın güzelliğin karşısında hayran kalmıştır. Hera bu tahta oturunca oraya bağlandı ve acılar çekmeye başladı. Baş Tanrı Zeus karısının acılarına dayanamadı ve Hermes’i Hephaistios’u çağırmaya yolladı. Hephaistios bu çağırılara kulak vermedi. Ares annesinin acı çekmelerine karşı dayanamayınca Hephaistios’u zorla Olympos’a getirmeye çalıştı ama topal Tanrı Ares’i yendi. Ares ile birlikte haber yollattı annesini bir şartla serbest bırakacağını, Olympos’a kabul edilmesi ve Afrodit’in ona verilmesi şartıyla annesini serbest bırakacağını söyledi bunun üzerine babası onun bu şartlarını kabul etti. Hephaistios Olympos’a yerleşince kendine ilk olarak bir saray kurdu yaptığı işin sesi bütün Olympos’tan duyuluyordu. Şekil 1.4 Hephaistios Diğer Hera ve Zeus’un çocuklarından biri de Ares’tir. Ares, tanrılar ve insanlar arasında pek sevilmezdi hatta annesi ve babası da onu sevmezdi. Bu tanrıya ne kadar değer vermişler, saygı göstermişseler de, Yunan dünyası onu o kadar hor görmüş, sevimsiz, giderek gülünç bir kişi olarak canlandırmıştır. Homeros destanlarında kaba kuvveti simgeleyen Ares'e eklenmedik aşağılayıcı sıfat kalmamıştır. Azgın, çılgın deli, uğursuz olarak nitelendirilen Ares insanların baş belası, elleri kanlı, kaleler yıkan olumsuz bir varlıktır. Onu seven Tanrısal varlıklar Hades ve Afrodit’ti. Afrotitle inişli çıkışlı bir ilişki yaşamıştır. Ares Savaş Tanrısı olarak bilinir önceden fırtına Tanrısı olarak bilinirdi daha sonra aslında savaş Tanrı olduğu öğrenildi. Ares tam anlamıyla acımasız bir Tanrıydı ve çatışmalara, savaşlara karşı haz duyardı. Savaşlara olan düşkünlüğü haz almak için değildi savaşların çıkardığı sonuçlardan zevk alırdı. Zeus ve Hera’nın bilinen diğer çocuğu da Hebe’dir. Hebe, Yunanca gençlik anlamına gelmektir. Hebe eli her işe yatkın tipik bir ev kızıdır. Asıl görevi Tanrılara içki sunmaktır. Hebe İlyada’da Hera ve Athena’nın arabasının yıkadığı savaş dönüşü kardeşi Ares’i yıkadığı bilinmektedir. Zeus Ganymes’i kaçırdıktan sonra Tanrılara içki sunma görevi Ganymes’e verilir. Yunan mitolojisinde pekte bilinen bir Tanrıça değildir. Ama Herakles öldükten sonra Olympos’a gelip ölümsüzlüğe kavuşunca Hebe, Ölümlü Tanrısal varlık olan Herakles(Herkül) ile evlenmiştir. Hebe ve Herakles’in evlenmesi kutsal evlenme anlamına gelen “ Hieros Gamos” dur. Anadolu kaynaklarından kutsal evlilik motiflerini almıştır. Şekil 1.5 Zeus’un Ganymes’i kaçırışı Afrodit’in Doğuşu ve Kişiliği Aşk ve güzellik Tanrıçası olan Afrodit’in doğuşu Homeros ve Hesiodos ta farklı anlatılmaktadır. Hesiodos’ta anlatılanlara göre Afrotin’in denizin köpüklü dalgalarından doğduğu anlatılır. Efsaneye göre Uranos Gaia’dan doğan çocuklarını toprağa gömüyordu, annesinin etkisiyle Kronos babasının bu zalimliğine karşı çıktı ve babası Uranos’u hadım etti, babasının organını alıp denize attı bu Tanrısal organ denizle birleşti ve dalgaların köpüğünden bir kız doğdu bu kız ilk önce kutsal Kytheraya gitti ordan da etrafı denizlerle çevrili olan Kıbrısa gitti. Karaya çıkınca her attığı adımda yeşil çimenler açıyordu. Bu kıza Afrodit adını verdiler. Homerosa göre Afrodit Zeus ve Okeanos’un kızı Dione’den doğmadır. Afrodit Homeros ‘ta altın Afrodit denmektedir. Afrodit hep gülümser, işveli cilveli gönül almasına bilen bir Tanrıçadır. Bunun sırrını Homerosta ak memelerinden kaynaklandığını söylerler. Hatta Hera ondan memelerini bile istemiştir. Hera sevginin, cilvenin tutkunun ak memelerde olduğunu söylemiştir ve bir günlüğüne istemiştir Afrodit Hera’ ya memelerini bir günlüğüne vermiştir. Şekil 1.6 Afrodit’in Doğuşu Afrodit’in Aşk Hayatı Aşk Tanrısı olan Afrodit bazı kaynaklarda Zeus’un oğlu olan Hephaistos ile zorla evlendirildiği bilinir. Hephaistios annesini serbest bırakmak için Afrodit ile evlenmek istediğini söyler bunun üzerine Zeus’ta Afrodit’i topal ve çirkin Tanrı ile evlendirir. Ancak bu evliliğe Afrodit ihanet eder. Çünkü o Savaş Tanrısı Ares’e âşıktır. Afrodit her zaman sevgiyle, güzelliğiyle Tanrılar arasından dikkat çeken Tanrısal bir varlık olmuştur. Ancak onun savaş Tanrısı Ares’i seçmesinde bir çelişmezlik olduğuda fark edilebilir. Bir efsaneye göre Ares'le Aphrodite'nin seviştiklerini Güneş Tanrısı görür ve Hephaistos'a haber verir, ünlü demirci tanrı’da kırılmaz, çözülmez zincirlerden büyülü bir ağ örer, yerleştirir onu yatağının altına, sonra da yalancıktan Lemnos adasına gider. İki tanrı sevişirlerken demir ağın içinde tutuklu kalırlar, onları suçüstü yakalayan Hephaistos da acı acı bağırır, sahneye seyirci olan tanrılar arasında da dinmez bir kahkaha kopar. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Cezmi Kitapevi, s.43Aprodit’in çalkantılı hayatı ve aldatmaları oldukça ünlüdür. Afrodit’in başka sevgilileri de olmuştur. Bunlar Adonis ile Troya kral soyundan Aineias babası Ankhises’tir. Tanrı Hermes ile birlikte olan Afrodit'in Hermaphroditos diye bir oğluda olur. Afrodit her zaman sevgi ve aşk ile benimsenmiş olsa bile öfkesi çok tehlikelidir. Şafak tanrıçası Eos'a, Phaidra ve Pa-siphae'ya belalı aşklar esinler, kendilerine yeterince tapınmayan Lemnos kadınlarına ceza olarak kocalarının bile dayanamadığı bir koku verir, Kinyras'ın kızlarını kendilerini yabancılara satmaya zorlar. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Cezmi Kitapevi, s.43 Bir başka efsaneye göre üç güzellerin olduğu bir yarışma düzenlenir. Bu yarışma da ölümlü olan Paris’te jüri görevi görmektedir. Athena, Afrodit ve Hera’nın katıldığı bu yarışma da Paris’i baştan çıkartmak için çırılçıplak soyunurlar ancak Afrodit Paris’i etkilemek için ona bir teklifte bulunur altın elmanın ona verilmesi şartıyla Troyalı Helen ile evlendirileceği söylenir. Bunun üzerine Paris altın elmayı Afrodit’e verir. Ancak Helen Paris’le evlendirilmez çünkü zaten Helen Yunan Kralı Menelaus ile evlidir. Mark Daniels, çev. Pınar Üstel, Bir Nefeste Dünya Mitolojisi, Maya Kitap Yayınları, 2015 s.134 Afrodit güzelliğiyle ölümsüzlerin arasında ün salmasıyla ünlü olmasına karşın öfkesi ve hırslarıyla da oldukça ünlüdür. Eğer bir şeyi istiyorsa onu eninde sonunda elde ederdi. Afrodit hakkında Mitolojide bilebileceğimiz şeyler bunlardır. Kaynaktan kaynağa değişse bile çoğu kaynakta kabul edilen doğruluk ölçütleri olarak bilinmektedir. Athena’nın Doğuşu ve Kişiliği Zeus’un ve Metis’in kızı ve Olympos’lu İki Tanrıdan biridir. Çoğu zaman iki adla, Pallas Athena olarak anılır. Athena isminin kökeni bilinmediği gibi Pallas’ın da kökeni bilinmemektedir. Pallas adlı bir Titan vardır, adının Yunanca; "Pallo", kargı sallamak, atmak anlamına gelen bir kökenden türemiş olduğu sanılır; ayrıca bir efsanede tanrıça Athena'nın Pallas adında Attika'lı bir devi öldürdüğü, derisini yüzüp kalkan yaptığını ve sonra saçlarından tutup onu Sicilya Adasına fırlattığını bilinmektedir. Athena, savaşçı bir bakire ve yeni yetmelerin, sanatların bilge koruyucusudur. Athena etnik gruplarında dinginliğini de güvence altına alır. Roza Agızza,Çev. Zühre İlkgelen, Antik Yunan’da Mitoloji, Arkeoloji ve Sanat Yayınları,2006, s.41 Ayrıca Athena Üretkenlik ve Zafer Tanrıçasıdır. Athena savaş tanrısı olmasının yanı sıra zekası ve yapım ve dokum işlerinde ve at evcilleştirmede de oldukça da başarıdır. Athena'nın ek adı bu devlerle ve kargı sallamakla ilgili midir? Bilindiği gibi, bir efsaneye göre, tanrıça Athena babası Zeus'un kafasından silahlı ve elinde kargısı olarak çıkmıştır. Yoksa Pallas ek adı, kız oğlan kız anlamına gelen bir sıfattan mı türemedir ve Pallas Athena mı anlaşılmaktadır? Bunu bugün kesinlikle saptamak güçtür Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Cezmi Kitapevi, s.68 İlyada eserinde Zeus kızına Tritogeneia olarak seslendiği de bilinir. Athena birçok isimle hitap edildiği ama neden farklı isimlerle hitap edildiği hala Mitolojinin derin sırlarından biridir. Athena bir Savaş Tanrısı olarak çıkar karşımıza ama Akhalar tarafını tuttuğu bilinir. Akhilleus, Diomedes, Odysseus ve Menelaos'u her fırsatta korur, Troya'lı savaşçılara karşıda kötü oyunlar oynamaktan da hiç çekinmez. İlyada eserinde çirkin bir rol oynar bu erdem tanrıçası hiç haktan yana görünmez, davranışları hep hırs ve tutkuların etkisiyle olur. Hatta o kadar hırs tutkunudur ki İlyada’da Hera ve Poseidon’la birlikte babasını nasıl zincire vurmak istediğini anlatmıştır. Sevmediği, kendisine rakip gördüğü Afrodit ve Ares'e karşı turumu insafsızdır, yenilip yaralanmalarına yardım eder, sonra da yüksekten bakar onlara babası Zeus karşısında da atıp tutar, onu eleştirmekten çekinmez onları Baş Tanrı Zeus’un gözünde küçük göstermek ister. Odysseia'da Athena'nın rolü bir başkadır ve anlamlıdır. Zeus'un dediğine göre Odysseus "ölümlülerin en üstünüdür akıldan yana", bu akıllı adamı akıl ve erdem Tanrıçası Athena tutar, tutması da doğal görünür, İlyada'da Zeus'un oynadığı yönetici rolü, Odysseia'da Athena oynar. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Cezmi Kitapevi, s.69 Athena Mitoloji de Bilge Bakire olarak bilindiği için hiç çocuğu olmamıştır ve evlenmemiştir. Hayatını savaşlara ve savaşların sonunda zaferlere adamıştır. Şekil 1.7 Athena ÜÇ GÜZELLER İLE İLGİLİ MİTOLOJİK HİKÂYELER Hera İle İlgili Hikâyeler Hera Zeus tarafından defalarca aldatılmıştır. Hera hakkında olan efsanelerin çoğunda Zeus’un Herayı aldatmasından ortaya çıkmıştır. Zeus Hera’yı İo adlı bir kız tarafından aldatması üzerine Hera kızın peşine düşmüş, bunun üzerine Zeus kızı koruyabilmek için sığıra çevirmiştir. Hera bunun üzerine İo’nun peşine Argus adlı 100 gözlü devi peşine takmış, Zeus kızı koruması için bu seferde Hermes’e emanet etmiştir. Hermes canavarı kandırıp, uyuttuktan sonra onu öldürür, bunun üzerine Hera canavarın gözlerini söküp, Tavus kuşunun kuyruğuna takmıştır. Bir başka efsaneye göre, Hera su perisi, Kallisto’yu ayıya dönüştürmüş ve oğlunun ölümüne sebep oluyordu. Yine Hera, Zeus’un yarı insan yarı tanrı olan oğlu Herakles’i öldürmek için çeşitli kumpaslar düzenlemiştir. Bir seferinde Herakles’i öldürmek için yılan yollamış ama Herakles yılanı öldürmüştür. Sadece kocasının yasak aşkları ve gayrimeşru çocuklarının yanı sıra Tanrıçalar arasında düzenlenen güzellik yarışmasında kendisini birinci yapmayan Paris’ öfkelenince Troya Savaşında Yunanlıların yanında yer almıştır. Devlete karşı savaş açtığı zaman Porphyrion ona aşık olur, elbisesinden Hera’yı tutarak kendisini çeker bunu gören Zeus devi şimşekleriyle yerle bir etmiştir. İk-sion da Hera ile birleşmek istemiş ama Zeus Hera’nın buluttan bir görüntüsünü yaparak İk-sion’u kandırmıştır. Zeus Maia ile Arkadia'nın güneyinde Kyllene dağının bir mağarasında buluşmakta ve sevişmektedir. Gölgeli mağaraya sığınmış olan Nympha'yı Tanrılar Tanrısı Zeus geceleri karısı Hera uykuya daldıktan sonra gelip bulur. Bir süre sonra Maia bir çocuk doğurur. Bunu Öğrenen Hera çocuğu öldürmeye çalışır arayıp tarar çocuğu bulamaz bunun üzerine Zeus çocuğu insan kılığına sokar Hermes Hera’dan kaçar. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Cezmi Kitapevi, s.148 Zeus’un sevdiği kadınlardan biri olan Semele Tanrıların başına aşık olur. Zeus Semele’nin her isteğini yapacağı üzerine yemin eder. Hırçın Tanrıça Hera bunu öğrenir. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.135 Hera Semele’nin dadısı biçimine girerek Semele’yi tuzağına düşürür. Zeus’un ona bütün görkemiyle görünmesini ister. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.135 Bunun üzerine Semele Zeus’a bütün görkemiyle görünmesini ister ancak Zeus bunun sonucunu bilir bütün görkemiyle görünmesi şimşeklerinin Semele’nin üstünde olmasıdır. Semele buna dayanmayacağını bilir ama ona yemin ettiği için yapar. Zeus’un şimşeklerinin çarpması sonucu Semele ölür ve Hera istediğini almış olur. Kral Peleus ile deniz Nymphes’i Thetis’in düğününe Eris’i yani Geçimsizliği çağırmayı unuturlar. Bunun üzerine ortaya altın bir elmayı atar. Bunu en güzele vereceğini söylerler. Hera, Afrodit ve Athena her biri kendilerinin en güzeli olduğunu iddia ederler. Zeus hakem olarak Paris’i atar. Hera Paris’e Asya İmparatorluğunu vermeyi, Athena bilgeliği ve her savaşı kazanmayı vaat eder. Afrodit ise ölümlülerin en güzelini Helena’nın aşkını sunar. Paris Afrodit’i seçer. Hera öfkesinden deliye döner bunun üzerine onun hep karşısında yer alır. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002, s.159 Afrodit İle İlgili Hikâyeler Afrodit Tanrıçalar arasında önemli bir yerde olmasına rağmen Afrodit’in kendisi hakkında hikâyeleri azdır. Afrodit genelde yer aldığı hikâyeler de ikinci planda yer almaktadır. Afrodit ve topal Tanrı Hephaistos’la evlendirilir. Afrodit’in kocasını aldatmasını şairler, yazarlar abarta abarta anlatırlar. Alkineos'un sarayında toplanmış konuklara Ares'le Afrodit'in seviştiklerini Güneş Tanrısı görür ve Hephaistos'a haber verir, ünlü demirci Tanrı da kırılmaz, çözülmez zincirlerden büyülü bir ağ örer, yatağın altına yerleştirir, sonra da onlara tuzak kurup Lemnos adasına gider. İki Tanrısal varlık birlikte olurken demir ağın içinde tutuklu kalırlar, onları suçüstü yakalayan Hephaistos da acı acı bağırır, sahneye seyirci olan Tanrılar arasında da dinmez bir kahkaha kopar. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Cezmi Kitapevi, s.43 Şekil 1.8 Afrodit,Ares ve Hephaistos Aphrodite'nin başka sevgilileri de olur, bunlardan biri Adonis, öbürü Troya kral soyundan Aineiasm babası Ankhises'tir. Tanrı Hermes ile sevişen Afrodit Hermaphroditos diye bir oğlu olur. Afrodit’in öfkesi hikâyelerine de yansımıştır. Kendisine yeterince tapınmayan Lennos kadınlarına kocasına bile dayanamayacağı bir koku verir kadınları kocalarından uzaklaştırır. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Cezmi Kitapevi, s.43 Kral Peleus ile deniz Nymphes’i Thetis’in düğününe Eris’i yani Geçimsizliği çağırmayı unuturlar. Bunun üzerine ortaya altın bir elmayı atar. Bunu en güzele vereceğini söylerler. Hera, Afrodit ve Athena her biri kendilerinin en güzeli olduğunu iddia ederler. Zeus hakem olarak Paris’i atar. Hera Paris’e Asya İmparatorluğunu vermeyi, Athena bilgeliği ve her savaşı kazanmayı vaat eder. Afrodit ise ölümlülerin en güzelini Helena’nın aşkını sunar. Paris Afrodit’i seçer. Hera öfkesinden deliye döner bunun üzerine onun hep karşısında yer alır.( sayfa 29 da yer alan Hera’nın hikâyelerinde de yer almaktadır.) Athena İle İlgili Hikayeler Savaş Tanrıçası Athena’nın başarıları ve bilgeliğini temsil eden bazı savaş hikâyelerini ele alalım. Athena Yunanlılar adı altında savaşa girer, bu savaşta Athena, Troya’yı koruyan Afrodit ve Ares’i yaralar. Böylece onlar savaşın geri planında kalırlar. Tanrıların babası altın bir terazi ortaya çıkarır. Bu terazi bazı Tanrıların ölümünü belirleyecek altın bir terazidir. Hektor’un ölüm günü Hades’in ölüm gününden daha ağır basmaktadır. Athena bu esnadan kendi mızrağını Akhilleus’a verirken Hektor mızraksız kalır ve anlar o anda Tanrılar kendi ölümüne karar vermişlerdir. Bu kanlı savaşta ne yazık ki daha fazla dayanamayan Hektor ölür. On yıl boyunca süren bu savaşta Troya’nın kaleleri sapa sağlam duruyordu. Bunun üzerine Odysseus bir plan düşünür. Koca bir tahtadan at yaptırır, bazı savaşçıları ikna ederek atın içinden yan yan sıralayarak gizlenmesini sağlamasına ikna eder. Yunanlı savaşçılar Troya’yı gizlenmiş gibi yapıp Tenedos yakınlarında ki bir adaya saklanırlar. Diğer gün uyanan Troyalılar karşıların Yunan askerlerini göremez ve devasa büyüklükte tahtan bir at görürler, bunun bir tuzak olduğunu düşünüp mızrak atarlar, attan boş tahta sesi gelince tehlike olmadığını anlarlar. Çoban’ının biri Yunanlı askerini rehin alır gelir, Troyalılar bu atın ne olduğunu sorarlar, Yunanlı asker Bu at Athena’ya Yunanlıların armağınıdır, bunun üzerine Troyalılar Tanrıça’ya saygısızlık etmemek için atı kabul ederler. Troyalılar bu hileye Tanrıçaya yararlanmak için kanarlar. Gece olunca Yunanlı askerler, saklandıkları yerden geri dönerler, Sinon atın içindeki askerleri salıverir, Yunanlılar bu akıl almaz saldırının üstüne şehri bozguna uğratırlar, Troya’nın zenginliği, şöhreti yok olup gider. Colette Estin, Helene Laporte, Çev. Musa Eran, Yunan ve Roma Mitolojisi, TÜBİTAK Yayınları,2002,s.169 Athena’nın Atina devletin baş Tanrısı olması için, poseidon ile mücadele eder. Kimin baş Tanrı olacağına halkın karar vermesi istenmiş ve seçim yapılmıştır. Seçimden önce Poseidon Atinalılara büyük bir göl hediye eder. Athena ise zeytin ağacı hediye eder. Atina’daki vatandaşların erkek olanlarının sayısı kadınlardan bir eksikmiş ve bütün kadınlar Athena’ya oy vermiş. Bütün erkeklerde Poseidon’a oy vermiş. Poseidon 1 oyla kaybedince Atina’ya bir sel gönderir. O günden sonra Atinalı kadınların seçme ve seçilme haklarını elinden alır. Bununla da yetinmeyip Atina da insanların annesinin adıyla anılmasını yasaklamış. Şekil 1.9 Athena ve Poseidon karşılaşması İnsanların dünyasında olan kaoslar, entrikaları, Tanrılar dünyasında da görüyoruz. Mitoloji de Tanrıların insani özellikleri olduğunu aslında bu insani özellikleri Mitolojinin kendisini verdiğini görüyoruz. Antik Yunan da din anlayışın da, Tanrıların belli görevleri olduğunu, her şeyin bir Tanrısının olduğunu ve Tanrısal olmayan varlıkların yani insanların Tanrılarına sonsuz bağlılıklarını inançları ortaya çıkardık. Bu eserin asıl konusu olan “üç güzellerin” ortak özellikleri aslında bütün Tanrıçaların ortak özelliği olan kıskançlık, öfke, fesatlık duyguları vardır. bu duygular Afrodit ve Hera da erkekler yüzünden ortaya çıkmıştır. Kocasını çok kıskanan Hera kocasının yasak aşklarına türlü türlü planlar uyguladığını hatta onları öldürdüğünü bile biliyoruz. Yasak aşklardan ortaya çıkan çocuklarının doğmasının engellemeye çalışıyordu. Doğan çocuklardan biri olan yarı insan yarı Tanrısal varlık olan Herakletes’i öldürmek için onu yok etmek için türlü türlü oyunlar çevirmiş ama bunu başaramamıştı. Afrodit ise zorla evlendiğini kocası topal Tanrı ve demir ustası olan kocası Hephaistos’u defalarca aldatması Ares ile aşk yaşaması bunun dışında birçok kişiyle aldatması ortadadır. Afrodit bunun dışında ona karşı gelen bütün insanları farklı yollarla cezalandırmıştır. İçlerinde en masum Tanrıçamız diye bileceğimiz Athena ise bilgeliyle zekâsıyla ortaya çıkan bir kişiliğe sahiptir. Savaş esnasında çok fazla hırslanan bu Tanrıçamız yenilmeyi kendisine asla yakıştırmaz. Yenilmemek için elinden geleni yapan gerekirse hileyi ortaya koyan bir tanrıçadır. İnsanlar dünyasında olan kıskançlık, entrikalar tuzaklar Tanrılarda da var olduğunu biliyoruz. Bu Tanrısal özellikler hatta bedenleri görünüşleri bile insanlarla aynıdır. Peki, bu nasıl oluyor? Mitolojik hikâyeler, efsaneler insanlar tarafından ortaya çıktığı için onları anlatan kişiler Tanrısal varlıklara insani özellikler kazandırarak ortaya çıkarmışlardır. İnsanların o zamanlar kendilerini, doğayı sorgulamaları bir varlık arayışında olmaları belki de mitolojinin doğmasını etkilemişlerdir. Yıllarca hatta yüzyıllarca insanlar varlığın ne olduğunu sorguladılar. Varlık nedir? Varlığın özü nedir? Doğa nedir? Doğanın özü nedir? İnsanın özü nedir? Kimi temel sorularla insan doğayı kendini, kendi özünü sorgulamaya başlamıştır. Arayış içinde olan insan kendilerine tanrılar yaratmıştır. Bu tanrılara belli görevler verdiler bu görevleri tanrıların kişilikleriyle bağladılar. Bazıları ateş tanrısı oldu bazıları doğa tanrısı bazıları aşk bazıları da savaş tanrısı oldu. Bu tanrıların başına da baş tanrı koydular. Bu baş tanrı bütün tanrıların tanrısı, tanrıların en yücesi oldu, diğer tanrılar bu tanrıdan çıktı. Baş tanrı nasıl oluştu? Onun da oluşmasından tanrısal unsurlar vardı öyle oluştu. Bu tanrısal varlıklar aynı insanlar gibi evleniyorlar, çocukları oluyor, yiyorlar, içiyorlar hatta bazı tanrılar sadece kendisi gibi tanrısal varlık olan biriyle sadece evlenmiyorlardı, insanlarla da evlenenler oluyordu. İnsandan olan çocuk ise yarı tanrı yarı insan sıfatı veriyorlardı. Bu tanrılardan bazıları insan gibi çalışıyordu örneğin demircilik işi yapıyordu. Yani buradan ortaya çıkan şey Tanrıların oluşmasını sağlayan insanlar tanrılara belli sıfatlar belli görevler belli biçimlemeler yaptılar. Onların dış görünüşlerine bile kendilerinden pay vererek ortaya çıkardılar. İfadelerin çoğu davranışların hepsi insani özellikler taşıyarak ortaya çıktı. Mitoloji, insanların oluşturduğu bir daldır. İnsanlar sayesinde günümüze kadar geldi, insanların söylemleriyle mitoloji oluştu. Bu çalışma da gördüğümüz gibi mitoloji insanın ürünüdür. İnsan tarafından çıkmıştır. KAYNAKÇA Eliade Mircea,(1993). Mitlerin Özellikleri. (Çev. Sema Rifat) İstanbul: Simavi Yayınları. Estin Colette & Laporte Helene, (2002). Yunan ve Roma Mitolojisi.(Çev. Musa Eran,) Ankara: TÜBİTAK Yayınları. Agızza Roza ,(2006). Antik Yunanda Mitoloji. (Çev. Z. Zühre İlkgelen). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Batuk Cengiz,(2009). Mit, Tarih ve Gerçeklik Sorunu Üzerine Notlar. Milel ve Nihal, inanç, kültür, mitoloji. Öztürk Özkan, (2009). Folklor ve Mitoloji Sözlüğü. Ankara: phoenix yayınları. Can Şefik,(2011). Klasik Yunan Mitolojisi. İstanbul: Ötüken Yayınları. Graves Robert,(2012). Yunan Mitleri. (Çev. Uğur Akpur). İstanbul: Say Yayınları. March Jenny ,(2014). Klasik Mitler. (Çev. Semih Lim) İstanbul: İletişim Yayınları. Bakırcı Nedim,(2014). Eflâtun Cem Güney’in “Masallar” Adlı Kitabında Yer Alan Metinlerde Mitolojik Unsurlar. Türk Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, Yıl:2. Ziya Türkyılmaz,(2014). “Din Nedir; Düşünce ve Araştırma”. Makalesi, Caferilik.com Sitesi. http://www.caferilik.com/makaleler/d%C3%BC%C5%9F%C3%BCnce-ve-ara%C5%9Ft%C4%B1rma/728-din-nedir pdf sayfasından erişilmiştir. Erhat Azra,(2015). Mitoloji Sözlüğü. İstanbul: Cezmi Kitapevi. Daniels Mark,(2015). Bir Nefeste Dünya Mitolojisi. (Çev. Pınar Üstel). Maya Kitap Yayınları. ?