Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
IV. Uluslararası Orta Doğu Sempozyumu: Orta Doğu’da Barışı Tesis Etmek (17-19 Nisan 2018, İstanbul, Türkiye) 4th International Middle East Symposium: Peacebuilding in the Middle East (April 17-19, 2018, Istanbul, Turkey) Editörler / Editors: Dr. Alihan Limoncuoğlu Dr. Fatih Fuat Tuncer İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları Istanbul Gelisim University Press 2018 İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Yayın Kurulu’nun 14.09.2018 tarih ve 2018/02 sayılı toplantısında alınan 2018/021 numaralı kararı, İGÜ Yayın Kurulu Başkanlığı’nın 08.10.2018 tarih ve 65460130-806.01.05-E.9493 sayılı basıma uygunluk kararı ile İGÜ Yönetim Kurulu’nun 10.10.2018 tarihinde yapılan 2018/13 numaralı toplantısında alınan 08 numaralı karar uyarınca Üniversitemiz Yayınevi tarafından basımına karar verilmiştir. © İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları © Istanbul Gelisim University Press Her hakkı saklıdır. All rights reserved. 2018 Sertifika No: 23696 ISBN NO: 978-605-4827-50-3 İGÜ Yayınları; 60 Yayına Hazırlayan: Ahmet Şenol ARMAĞAN Kapak Tasarımı: Özgür KIYAK İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları Adres: Rektörlük Binası-Cihangir Mah. Şehit Jandarma Komando Er Hakan Öner Sok. No: 1 34310 Avcılar / İstanbul / TÜRKİYE Telefon: +90 212 422 70 00 / 350 Belgeç: +90 212 422 74 01 E-posta: iguyayinlari@gelisim.edu.tr Ağ sayfası: www.gelisim.edu.tr Facebook: iguyayinlari Twitter: IGUYayinlari Baskı ve cilt: Servet İşler Sertifika No: 29956 Tel: 0212 5939467 islercopy@hotmail.com ii TÜRK-ARNAVUT İLİŞKİLERİNE SURİYE KRİZİNİN ETKİSİ Fatih Fuat TUNCER* Öz Bu çalışma, sosyal inşacı yaklaşım çerçevesinde, Türkiye, Kosova ve Arnavutluk dış politikalarının belirlenmesinde kimliklerin, kültürlerin, söylemlerin ve karşılıklı imgelerin etkisini Suriye krizi üzerinden ortaya koymaya çalışmaktadır. Çalışma, söz konusu üç ülkenin Suriye krizine yaklaşımlarını inceleyerek karşılıklı ilişkilerin şekillenmesinde ötekilik söyleminin etkisini, Arap Baharı ve özellikle de Suriye krizi üzerinden yorumlamaya çalışmıştır. Türkiye’nin Kosova’nın ve Arnavutluk’un özellikle Soğuk Savaş süresince ve sonrasındaki kimlik ve müttefik algılamalarındaki değişimler göz önüne alınarak çalışmada Suriye Krizinin bu üç ülkenin karşılıklı algılarına etkisi çalışmada irdelenmiştir. Sonuç olarak Türkiye, Kosova ve Arnavutluk ilişkilerinde ve karşılıklı imgelerin inşasında “içsel” yani tarihsel ortak geçmişin etkisi olduğu kadar “dışsal” yani “Batı kimliği” içerisinde yer almanın da etkisinin olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Suriye, Arap Baharı, Kosova, Arnavutluk, Türkiye, Balkanlar Abstract This study utilizes the constructivist approach in order to shed light on the foreign policy determining processes of Turkey, Kosovo and Albania. The Syria Crisis is studied as a case study for the significance of cultures, discourses and comparative imagery in foreign policy making. We studied approaches of the mentioned three countries to the Syrian crisis in the perspective of the Arabian Spring and the discourse of the other. The changing faces of identity politics and ally perceptions have been put under the looking glass in the example of the Syrian crisis. We studied how the Syrain crisis effected and reflected the said perceptions and policies in the three countries. We concluded that the relations between Turkey, Kosovo and Albania rely on a "internal" and historical imagery as well as an "outer" or "Western identity" imagery in terms of belonging. Keywords: Syria, The Arab Spring, Kosovo, Albania, Turkey, Balkans Giriş Osmanlı’nın Balkanlar’ı fethinden itibaren kader ortaklığı yapan ve tarihi bir geçmişe sahip oldukları ve karşılıklı ilişkilerinin şekillenmesinde bu geçmişlerinin etkili olduğu görülen Türkler ve Arnavutlar kendi ulus inşalarında aralarındaki bu ortak geçmişe sıkça vurgu yapmaktadırlar. Türkiye, Kosova ve Arnavutluk arasındaki bu tarihi geçmiş, bilimsel, objektif ve sabit bir olgu değil tam aksine bu üç devletin ilişkilerindeki siyasi yumuşama ve gerilimlerine bağlı olarak değişkenlik gösteren bir referansa dönüşmektedir. Türkiye, Kosova ve Arnavutluk dış politikalarının Avrupalılaşma/Batılılaşma yönünde seyrettiği gözlenmektedir. Türkiye örneğinde 1952 NATO üyeliğine ve 1999 Helsinki Zirvesi’nde ülkenin AB adaylığının onaylanmasına; Kosova örneğinde ülkenin NATO müdahalesi sonrası 2008 yılında bağımsızlığını ilan etmesine ve sonra AB denetiminde bir ulus devlet olma yolunda ilerlemesine; Arnavutluk örneğinde ise 2009 NATO üyeliğine ve 2014 AB adaylığının onaylanmasının siyasi öncelik olarak görülmesine dayandırılmaktadır. Özellikle Türkiye’nin bölgede Ahmet Davutoğlu dönemi ile birlikte söylem olarak etkin bir rol izlemeye çalıştığı ve Arnavutluk ve Kosova’ya da bu ölçüde “stratejik ortak” rolü biçildiği görülmektedir. Ancak Türkiye’nin bu yaklaşımı Arnavutluk ve Kosova tarafından tam anlamı ile destek görmemekte ve “Yeni Osmanlıcılık” tartışmalarının her iki ülkede de alevlenmesine neden olmaktadır. Özellikle Suriye krizinde, Türkiye’nin kendi politikasına destek çıkması beklenen bu “doğal müttefiklerin” tutumları dikkat çekmektedir. Bu bildiri çalışması da farklı Avrupalılaşma/Batılılaşma tanımları ve araştırma boyutlarından hariç olarak; bu üç ülkenin birbirlerine yönelik tutumlarının ve Balkanlar’a yönelik geleneksel politikalarının ve karar alma süreçlerinin Suriye Krizi * Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Gelişim Üniversitesi, İstanbul, Türkiye, E-posta: fftuncer@gelisim.edu.tr 407 bağlamında bu Avrupalılaşma/Batılılaşma hedefine uygun olarak değişim geçirip geçirmediğini incelemeye çalışacaktır. Çalışmada ilk olarak “İnşacılık Yaklaşımı Üzerinden Türk-Arnavut İlişkilerini Okumak” tartışması ele alınacaktır. Zira inşacılık, uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde yükselen “post” hareketlerin aşırı tonlardaki çıkışlarına karşı verilen bir cevap niteliğindedir. İnşacılar, post-modern düşünürlerin uç boyutlardaki yakıpyıkmaları reddetmekte, ampirik araştırmaları ve sosyal bilimi benimsemekte ve sosyo-politik dünyanın insanlarca inşa edilmiş olduğu görüşünü öne sürmektedir. Kısaca inşacı yaklaşım, en temelde insan bilincini ve bu bilincin uluslararası ilişkilerde oynadığı rolü tartışmaktadır. Çalışma da bu noktada Türkiye, Kosova ve Arnavutluk ilişkilerine Suriye krizinin etkisini inşacı teori üzerinden yaklaşacaktır. Çalışmanın ikinci bölümü ise “Türk-Arnavut İlişkilerinde Söylem” başlığını taşımakta ve bu bölümde karşılıklı kimlik inşasında kullanılan söylemler kısaca incelenecektir. Bu bölümde Türk-Arnavut ilişkilerinde Kosova, Arnavutluk ve Türkiye’yi birbirine yakınlaştıran ve birbirinden uzaklaştıran olaylar üzerinden söylemler irdelenecek ve uluslararası ilişkilerdeki söylem tartışması incelenecektir. Çalışmanın son bölümü ise “Suriye Krizi ve Türk-Arnavut İlişkileri” başlığını taşımaktadır. Türkiye’nin Kosova ve Arnavutluk ilişkilerinde geçmişten bugüne çok büyük uyuşmazlıkların yaşanmadığı bilinmektedir. Ancak dönemsel olarak, Türkiye’nin Kosova ve Arnavutluk ile ilişkilerinin gerginleştiği, önemsizleştiği veya pozitif anlamda ivme kazandığı görülmektedir. Örneğin, Türkiye’nin bu iki ülkeye NATO ve diğer uluslararası örgütlere üyelik ve entegrasyon konusunda verdiği destek bu iki ülkeyi Türkiye’ye yakınlaştırırken, Türkiye’nin ilgili ülkelerin ders kitaplarındaki Osmanlı ile ilgili “işgalci” ve “katil” betimlemelerinin kaldırılmasını istemesi Kosova ve Arnavutluk’ta büyük bir tepkiye neden olabilmektedir. Yine Türkiye’nin MİT aracılığı ile Kosova’da yaşayan FETÖ mensuplarına karşı gerçekleştirdiği operasyon Kosova tarafından “iç işlerine dış müdahale” şeklinde algılanmış; Türkiye ve Kosova arasında büyük tartışmalara sebep olmuştur. Söz konusu gerginliğin veya iyi ilişkilerin oluşturulmasındaki en önemli nedenlerden birisini bu üç ülke halkının ve yöneticilerinin birbirlerine ilişkin değer yargılarının ve algılamalarının oluşturduğu kabul edilmektedir. Öğrenilmiş yargı ve algılamaların büyük ölçüde biz ve öteki ayrımına dayandığı ve karşılıklı ilişkileri şekillendirdiği söylenebilir. Özellikle, Suriye iç savaşının çıkış sürecinde ve sonrasında ortaya çıkan tartışmaların Türkiye, Kosova ve Arnavutluk ilişkilerinde de bir takım tartışmalara sebebiyet verdiği görülmektedir. Savaşın başında Suriye’ye Kosova benzetmesinin yapılması ancak ilerleyen süreçte IŞİD’in büyük bir tehdit olarak bölgede güç kazanması ile bu üç ülkenin konuya yaklaşımı temel ölçüde değişmiştir. Özellikle, krizin başında Türkiye ile benzer söylemleri kullanan “eski doğulu yeni batılı” aktörler olan Kosova ve Arnavutluk, BATI dünyası içerisinde farklı görüşlerin ağırlık kazanması ile Türkiye’den bu noktada ayrışmayı tercih etmiş görünmektedir. Bu çalışma da bu noktadan hareketle Suriye’deki iç savaşı örneğine dayanarak Türkiye, Kosova ve Arnavutluk dış politikalarının bu kimlik algılamalarına göre değişebileceği savını sorgulayacaktır. Sonuç bölümünde ise çalışma bir bütün olarak değerlendirilerek baştaki varsayımın yani Kosova ve Arnavutluk’un Türkiye’ye yönelik oluşturdukları dış politikalarının içerisinde yer almak istedikleri “batı kimliğine” göre değiştiği iddiasının ne ölçüde doğrulandığı tartışılacak ve inşacılık yaklaşımının dış politika analizi için yeterli ve kapsamlı olabilirliği ortaya konulacaktır. İnşacılık Yaklaşımı Üzerinden Türk-Arnavut İlişkilerini Okumak Bildiri çalışmasının giriş bölümünde de vurgulandığı üzere inşacılık, “post” hareketlerin meydan okumasına karşı verilen bir yanıt niteliğindedir. Post-modernizmin eleştirel teoriden ayrıldığı gibi inşacılığın da ampirik analize yaptığı vurgu nedeniyle bir anlamda ilk dalga eleştirel teoriden ayrıldığı görülmektedir.1 İnşacı kuramı savunanlar, post-modernistlerin radikal çıkışlarına karşı bir “orta yol” olduğunu savunmaktadırlar.2 Eleştirel teoriler içerisinde sıkça tartışılan yapı-eden kavramlarından hangisinin öncelendiği konusunun, inşacılıkta yerini ontolojik bir eşitliğe bıraktığı söylenebilecektir. Klasik teoriler ve eleştirel teoriler arasında bir orta yol arayan İnşacılık yaklaşımının tüm sosyal bilimler çalışmalarını derinden etkilediği söylenebilecektir. Belki de bu sebepten dolayı birçok çalışmada inşacılık çoğunlukla ‘sosyal inşacılık” olarak adlandırılmaktadır. Başta psikoloji olmak üzere, sosyoloji, felsefe, edebiyat, iletişim ve uluslararası ilişkiler gibi birçok disiplinde 1 2 Reus Smith, 2012: 292. Ateş, 2008: 215. 408 etkisini gösteren ‘sosyal inşacılık’ yaklaşımını ilk olarak psikolojinin ele alması şaşırtıcı değildir. Örneğin psikoloji üzerine çalışan akademisyen Vivien Burr, sosyal inşacılığı şu şekilde tarif etmektedir: “Sosyal inşacılık, kendimiz de dahil olmak üzere dünyayı anlamakta kesin doğru addedilen yollara karşı eleştirel bir duruşta ısrarcıdır. Bizi gözlemlerimizin dünyanın yapısını bize sorunsuz şekilde verdiği düşüncesine karşı eleştirel dünyaya ve geleneksel bilginin dünyanın nesnel ve tarafsız gözlemine dayandığı görüşüne meydan okumaya davet eder. Dolayısıyla sosyal inşacılık, geleneksel bilimde pozitivizm ve görgüllük olarak işaret ettiğimiz görüşün dünyanın doğasının gözlem yoluyla açığa çıkartılabileceği ve var olanın bizim var olduğunu algıladığımız şey olduğunu varsayımlarının tam tersidir. Sosyal inşacılık, dünyanın bize nasıl göründüğü hakkındaki varsayımlarımıza her zaman şüpheyle yaklaşmamız için uyarır.”3 Burr’un açıklamasındaki “dünyanın bize nasıl göründüğü hakkında varsayımlarımıza her zaman şüpheyle yaklaşmamız için uyarır” cümlesi dikkat çekicidir. Türkiye’deki birçok vatandaşın da Türk-Arnavut ilişkilerine bakış açısı aslında bu yaklaşıma benzer şekildedir. Yani, “Arnavutlar bizim kardeşimizdir” yaklaşımımız veya Davutoğlu’nun sıkça değindiği “Arnavutlar, Balkanlardaki doğal müttefiklerimizdir” söylemi bizi belirli varsayımlar ve yargılarla donatmaktadır.4 Genel anlamı ile inşacılar, aktörler ve uluslararası çevre arasındaki etkileşim/iletişim sonucunda oluşan fikir ve normların, ulus devletlerin çıkarlarını, davranışlarını ve dış siyasetlerini etkilediğini savunur. Hatta bu söz konusu fikir ve normların sürekli yenilenerek uluslararası sistemin yapısını da etkilediğini ve değiştirdiğini ifade ederler. İnşacılara göre gerçeklik sosyal olarak inşa edilmiştir ve “değişemez” değildir. Bu durumu Alexander Wendt şu şekilde ifade etmektedir: “Konstrüktivistler, kimliklerin ve çıkarların inşası ile ilgilenir ve bu şekilde sistem kuramına ekonomikten ziyade daha sosyolojik bir yaklaşımı benimserler. Bu temelde devletlerin yapısal veya dışsal olarak verili olmadığını ve tarihsel olarak beklenmeden oluşan etkileşimler ile inşa edildiğini savunurlar.”5 Bu çalışma da Wendt’in söylediklerinden hareketle Türk-Arnavut ilişkilerindeki karşılıklı kimlik ve çıkar algısının yapısal veya dışsal olarak verili olmadığını savunmakta ve gerek karşılıklı gerekse uluslararası sistem içerisindeki etkileşimler ile sürekli yeniden inşa edildiği iddiasında hareket etmektedir. Suriye krizi ise bu iddiayı doğrulamak için iyi bir örnek olarak görülebilecektir. Türk-Arnavut İlişkilerinde Söylem Bu çalışma, Türkiye, Kosova ve Arnavutluk’un Avrupalılaşma/Batılılaşma süreci ile ötekilik söylemleri ile arasında sıkı bir bağlantı olduğu ve karşılıklı imgelerin dış politikayı etkileyebileceği hipotezini sınamak amacı ile ortaya çıkmıştı. Bu bölümde de bu iddiadan hareketle kuruluşundan bugüne “Batılı” bir kimlik inşa etmeye çalışarak yol alan Türkiye ve komünist/sosyalist dönem sonrası birincil amaçları “Batılılaşmak” olan Arnavutluk ve Kosova’nın birbirlerine yönelik yaklaşımlarının, Balkanlar’a dair geleneksel politikalarının ve karar alma süreçlerinin bu Avrupalılaşma/Batılaşma macerasına uygun olarak değişim geçirip geçirmediğini incelenecektir. İlk olarak Türkiye açısından, dış politikada bir kimlik değişiminin yaşandığı tartışması 1990’lı yıllarda başlamıştır. Bu durum özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile Türkiye’nin, Soğuk Savaş boyunca etkisiz kaldığı bölgelerde tekrar nüfuz kazanma şansı yakalaması ile ortaya çıkmıştır. Ereker, bu durumu şu şekilde ifade etmektedir: “1990’lı yıllar boyunca Türkiye’nin bölgesel güç olma girişimleri, özellikle Osmanlı coğrafyasıyla ilintili olduğundan Türkiye’nin değişen kimliğine sıkça vurgu yapılmıştır. Bu değişim süreci ulusal kimlik tanımlarındaki neo-Osmanlıcı eğilimlerle birlikte, Türkiye’nin kimliğinin değiştiğine/değişiyor olduğuna dair argümanları sağlamlaştırmıştır. Ne var ki, bir kimlik değişiminden söz edebilmek, yalnızca davranışlara bakılarak ortaya koyulamaz, bir kimlik değişiminden söz edebilmek için devletin dış politika algılamalarının değiştiğinin ve bir süreklilik kazanarak dış politikanın mantığını tümden dönüştürdüğünün ortaya koyulabilmesi gereklidir.”6 Burr, 2012: 3-4. Kosova Mamuşa Belediye Başkanı’nın Türk-Arnavut dostluğu/düşmanlığı ilgili değerlendirmesi için bkz: https://www.yenisafak.com/dunya/arnavutlar-kardesimizdir-2434864, (Erişim Tarihi: 12.04.2018) ve Aziz Üstel’in Davutoğlu’nun Arnavutlara yönelik yaklaşımını da ele alan yazısı için bkz: http://www.star.com.tr/yazar/davutoglu-vestratejik-derinlik-yazi-930678/, (Erişim Tarihi: 12.04.2018). 5 Wendt, 2013: 551. 6 Ereker, 2010: 213. 3 4 409 Arnavutluk açısından ise dış politikada radikal dönüşümler Soğuk Savaş sonrası özellikle Enver Hoca’nın ardından daha hızlı bir şekilde gerçekleşmiş ve dış politika yapımındaki algı bu hızlı kimlik dönüşümüne bağlı olarak evrim geçirmiştir. Özellikle, NATO’ya üye olan ve AB’ye tam üyeliğinin 2025 yılına kadar gerçekleşmesi beklenen Arnavutluk’un tam anlamı ile Batılı/Avrupalı bir kimliği benimsediği ve dış politika karar alışlarında da bu kimliğe uygun hareket etmeye çalıştığı görülmektedir.7 Kosova ise Arnavutluk’a benzer şekilde bir dönüşüm içerisindedir. Yugoslavya’nın dağılmasının ardından NATO müdahalesi sonrası bağımsızlığını 2008 yılında tek taraflı olarak ilan eden Kosova’nın bugün en büyük savaşı Sırbistan ile olan problemleri çözebilmek, BM nezdinde tanınmak ve bir an önce uluslararası kurumlara ve özellikle de NATO ve AB’ye entegre olabilmektir.8 Kosova’nın da Arnavutluk gibi bu hedeflere uygun bir şekilde dış politikasında Batılı/Avrupalı bir kimlik ile hareket ettiği gözlenmektedir. 1990’lı yıllardan bugüne Türk-Arnavut ilişkilerini etkileyen üç önemli olay dikkati çekmektedir. Bunlar: Kosova krizi, tarih ders kitapları tartışması ve yeni Osmanlıcılık tartışması. Bu üç olaya kısaca değinmek Suriye krizinde her üç ülkenin tutumunu anlamak açısından faydalı olacaktır. Balkan Savaşları sonrası oluşan bugünkü Arnavutluk sınırları dışında yaşayan Arnavutlar konusunun Arnavutluk için en önemli meselelerden biri olması dikkat çekicidir. Özellikle Kosova krizi, 1990’lı yıllardan itibaren Arnavutluk dış politikasının ve ulusal davasının en önemli meselesi olmuş ve Kosova meselesine dair diğer devletlerin tutumu Arnavutluk’un söz konusu devletlere olan tutumunu da etkilemektedir. Kosova, Arnavutluk ve Türkiye’yi etkileyen bir diğer önemli olay ise tarih yazımı tartışmalarıdır. Türkiye’nin, Kosova ve Arnavutluk tarih ders kitaplarındaki Osmanlı Devleti aleyhine ön-yargılı tarih anlatımının düzeltilmesi talebi ile başlayan tartışma, hem Arnavutluk hem de Kosova’da büyük bir tartışma doğurmuştur. Yeni Osmanlıcılık tartışması ise ilk olarak Turgut Özal’ın bölgeye yönelik politikası ve kullandığı söylem ile gündeme gelse de, özellikle Ahmet Davutoğlu’nun Balkanlara yönelik geliştirdiği politika ve söylem ile tekrar dikkat çekmiştir. Birçok Balkan ülkesinde olduğu gibi Arnavutluk ve Kosova’da da Türkiye’nin Balkanlara yönelik gizli bir ajandası olduğu iddiası ortaya atılmış ve Türkiye’nin bölgeye yönelik politikaları tartışmaya açılmıştır. İnşacılık yaklaşımının, aktörler (devletler, devlet dışı aktörler, bireyler) ile uluslararası çevre arasındaki etkileşim sonucunda oluşan düşünce ve normların devletlerin çıkarlarını, kimliklerini, tutum ve davranışlarını, dış politikalarını hatta uluslararası sistemin yapısını etkilediğini ifade ettiğini hatırlarsak TürkArnavut ilişkilerindeki kimlik ve söylem çatışması daha rahat çözümlenebilecektir. Soğuk Savaş sonrası Balkanlarda yaşanan dönüşüm ve bu dönüşüme karşı Türkiye’nin izlediği politikayı Hüseyin Emiroğlu şu şekilde yorumlamaktadır: “Bu noktada temel sorun, Türk dış politikasının temel parametrelerinin nasıl formüle edileceği, hangi dış politika araçlarının ne düzeyde devreye sokulacağı olmuştur. 1945-1989 dönemini Avrupa-Atlantik kurumlarına üyelik ya da üye olma perspektifi ile şekillendiren Türk dış politikasını oluşturan seçkinler, Soğuk Savaş’ın hemen sonrasında, gerek stratejik adımların atılmasında gerekse askeri ve ekonomik dış politika araçlarının hazırlık kapasitesi ve etkinlik düzeyleri konusunda hazırlıksız ve kararsızlardır. Bu yeni dönemde Balkanlar bölgesine yönelik vizyoner bir yaklaşım söz konusu değildir. Türk dış politikasını oluşturan seçkinler açısından Balkanlar bölgesine yönelik algı, Yugoslavya’nın parçalanması ve sonuçlarının negatif bir protip olarak Türkiye’nin ülkesel bütünlüğüne vermesi olası zararlara dönük söylemler ile Osmanlı bakiyesi Türk ve Müslüman azınlık sorunlarına indirgenmiştir. …Çok uzun süredir Avrupa-Atlantik kurumlarıyla ilişkide bulunan ‘Türkiye modeli’nin ulaştığı düzey, çoğu Balkan ülkesi açısından sorunludur. Bu bağlamda, kendi içerisinde tutarı ve bütünlüklü bir dış politika stratejisi modelinin oluşturulması ile ekonomik, siyasal ve toplumsal açılardan başarılı bir ‘Türkiye modeli’ Balkan ülkeleriyle yeni dönemde geliştirilecek ilişkilerde büyük önem taşımaktadır”9 Emiroğlu’nun da vurguladığı üzere Türkiye, Balkanlara yeni bir model sunmak durumundadır. Ancak bu modelin Balkanlarda nasıl karşılanacağı da büyük önem taşımaktadır. Bu noktada Türkiye’nin Kosova sorununa, tarih ders kitapları ve Yeni Osmanlıcılık tartışmalarına olan yaklaşımı ve bu yaklaşımın Arnavutluk ve Kosova’da nasıl bir algı yarattığı çok önemlidir. Kültür, etnik ve din temelli tartışmaların hala bölgenin siyasi atmosferini belirliyor olması ve NATO ve AB gibi uluslararası örgütlerin bölgede yarattığı dönüşüm ile birlikte yeniden https://www.reuters.com/article/us-eu-balkans/eu-opens-door-to-balkans-with-2025-target-for-membershipidUSKBN1FQ1XE, (Erişim Tarihi: 12.04.2018). 8 https://www.timeturk.com/tr/2012/12/03/amacimiz-kosova-nin-ab-ve-nato-ya-uye-olmasi.html, (Erişim Tarihi: 10.04.2018). 9 Emiroğlu, 2015: 5761. 7 410 bölgede var olmak isteyen Türkiye’nin bölgeye yönelik yeni bir yaklaşım ve söylem inşa ettiği dikkat çekicidir. Türkiye’nin söz konusu meselelerde sergilediği tutum ve geliştirdiği söylem de bölgede Batılı/Avrupalı bir kimlik inşa etmeye çalışan Kosova ve Arnavutluk tarafından yakından izlenmektedir. 1990’lardan 2013 yılına kadar her üç ülkenin medyasında söz konusu üç ülkeye bir müttefiklik duygusu katan mesele hiç kuşkusuz ki Kosova’nın bağımsızlığı mücadelesidir. Türkiye’nin bu süreçte Batı ile birlikte hareket etmesi ve Kosova’nın bağımsızlığı için en büyük desteği veren bölge ülkesi olması önemlidir. Zira Kosova’nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birinin Türkiye olması Arnavutları oldukça memnun etmiş ve Türkiye imgesi hem Arnavutluk’ta hem de Kosova’da dost imgeler arasında yer almıştır. Örneğin Kosova devleti, bağımsızlık sonrası ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiş ve Kosova devletini temsil eden heyet, İstanbul Eyüp Belediyesi tarafından düzenlenen “Kosova Bağımsızlık Günü” kutlamalarına katılmıştır. Kutlamalarda Kosova heyetine eşlik eden dönemin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun açıklamaları dikkat çekicidir: “O insanlarla aramızda hiçbir top ateşinin yıkamayacağı kadar güçlü ve sağlam bir köprü ve bir gönül bağı vardır. Bugün burada Kosova’nın bağımsızlığını kutlamamız, Kosovalı kardeşlerimizin ülkelerinin bağımsızlığından dolayı duyduğu coşku ve mutluluğu yüreklerimizde hissetmemiz ve Türkiye’nin Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerden biri olması, bu gönül bağının güçlenerek sürdüğünün en güzel örneğidir”10 Nimet Çubukçu’nun bu açıklaması, ulus kimlik içerisindeki dost ve düşman imgeleri ayrımında Arnavutların Türkiye açısında nereye konulduğunu anlayabilmek için önemlidir. Ayrıca, Ankara sadece Kosova’nın bağımsızlığını tanımak ile kalmamış ve diğer devletlerin de Kosova’nın bağımsızlığını tanıması için gayret göstermiştir. Yine 2008 yılı Mart ayında düzenlenen İslam Konferansı Örgütü zirvesine Kosova’nın dahil edilmesi için büyük bir çaba gösteren Türkiye’nin bu yaklaşımı hem Arnavutluk hem de Kosova tarafında büyük bir memnuniyet yaratmıştır.11 Türkiye’nin bu politikası dönemin başbakanı Erdoğan’ın 2008 yılı Mart ayındaki Arnavutluk ziyaretine yansımış ve ziyaret sebebi ile başkent Tiran’da cadde ve sokaklar Türk bayrakları ile süslenmişti.12 Kosova’nın bağımsızlığı konusundaki yaklaşımı Türkiye’ye bölgede alan açsa da zaman zaman ilişkilerin gerildiği de görülmektedir. Özellikle, tarih ders kitapları tartışması Türkiye’nin Arnavutlar nezdindeki imajını yeniden tartışmaya açmıştır.13 Zira Arnavut kimliği inşasında ana ötekinin Osmanlı olması ve özellikle Davutoğlu ile birlikte Türkiye’nin Osmanlı referansları ile bölgede bir politika izlemeye çalışması Arnavutlar tarafından tepki ile karşılanmıştır. Yani, Türkiye’nin bölgede Batı dışı bir söylem ve politika geliştirmesi Arnavutları rahatsız etmekte ve Türkiye’nin savunduğu sarsılmaz Türk-Arnavut müttefikliği ilişkisini zedelemektedir.14 Söz konusu Batılı dış politika yaklaşımı tartışması Suriye krizinde de görülmekte ve Türk-Arnavut ilişkilerini etkilemektedir. Suriye Krizi’nin Türk-Arnavut İlişkilerine Etkisi Türk-Arnavut ilişkilerinin son on yılda bir ivme kazanmasında ve karşılıklı kimlik tartışmalarının ortaya çıkmasında daha önce de değindiğimiz gibi eski dış işleri bakanı ve eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bölgeye yönelik geliştirdiği politika ve söylem etkili olmuştur. Ancak bu söylemin ortaya çıkışında Türkiye’nin NATO üyesi olması ve AB üyeliğine aday olması ve bu açıdan Balkanlara bir model sunması etkilidir. Bugün ise Ahmet Davutoğlu’nun artık görevde olmaması, Suriye’deki iç savaşın her geçen gün Türkiye için hayati bir önem taşıyor hale gelmesi ve Türkiye içerisinde yaşanan darbe girişimi ve siyasi gelişmeler, Türkiye’nin AB ve Balkanlar vizyonunun birkaç yıl önceye göre daha geri plana kalmış gibi görünmesine neden olmaktadır. Türkiye’nin son http://www.milliyet.com.tr/feshane-de-kosova-soleni-magazin-500980/, (Erişim Tarihi: 28.03.2018). http://www.milliyet.com.tr/zirvede-kosova-catismasi/dunya/dunyadetay/14.03.2008/505165/default.htm, (Erişim Tarihi: 29.03.2018). 12 http://www.milliyet.com.tr/--siyaset-509747/, (Erişim Tarihi: 29.03.2018). 13 Örneğin, Kosova’nın en çok satan gazetelerinden “Express” gazetesi Ömer Dinçer’in Tarih ders kitapları konusunda değişiklik talebini “Vezirin Emirleri” başlığı ile duyurmuştur. İlgili manşet için bkz: http://www.kosovahaber.net/?page=1,9,8120, (Erişim Tarihi: 04.04.2018). 14 Yeni Osmanlıcılık tartışmaları da söz konusu üç ülke ilişkilerini zedeleyen bir diğer önemli husustur. Örneğin, Kosova tarih ders kitaplarının yazarlarından Fehmi Rexhepi, Osmanlı konusunda kimsenin tarihi gerçeklerden kaçamayacağını vurgulayarak Türkiye’nin bölgeye yönelik söylemini eleştirmiştir. İlgili haber için bkz: http://topchannel.tv/lajme/artikull.php?id=217282, (Erişim Tarihi:10.04.2018). 10 11 411 yıllardaki dönüşümü ile Türk demokrasisinin zarar gördüğünü savunan AB, Türkiye’yi eleştirirken, Türkiye de AB’yi ikiyüzlülükle suçlamakta ve sıkça AB karşıtı söylemler üretmektedir.15 Türkiye-AB-Balkanlar ilişkisini değerlendirecek olursak Türkiye’nin bölgeye yaklaşımı özellikle 1990’ların ikinci yarısından sonra AB’nin bölgeye olan yaklaşımı ile paralel görünmektedir. European Council of Foreign Relations Sofya Ofisi Başkanı Dimitar Bechev’in de bu benzerliğe vurgu yaparken değindikleri dikkat çekicidir: “Türkiye’nin Balkanlara yönelik politikasını değerlendirecek olursak, her şeyden önce Türkiye’nin yaklaşımını AB’nin yaklaşımıyla uyumlu buluyorum. Çünkü Türkiye’nin en önemli aracının AB tarafından belirlenen ortak çerçevede sürdürülmesi bu uyumun açık bir göstergesi. Örneğin Türkiye, Gümrük Birliğinin bir parçası olduğu için AB, bir Batı Balkan ülkesi ile ortaklık anlaşmasına vardığı zaman Türkiye de dış ticari ilişkilerini bu anlaşma ile bağdaştırmak zorunda. Sonuç olarak bu aynı siyasetin bir parçasıdır. Ancak Türkiye, şu sıralar Orta Doğu ve Suriye odaklı bir politika izlediği için Ankara’dan Balkan topraklarını yayılan bir enerji göremiyorum.”16 Bechev’in beş yıl önce değindikleri bugün hala geçerliliğini korumakta gibi görünmektedir. Ancak şu an ki perspektifte kesinlikle mümkün görünmese de önümüzdeki yıllarda eğer mümkün olur da AB’nin Türkiye dışındaki Balkan ülkelerine yönelik geliştirdiği 2025 perspektifine benzer şekilde Türkiye’nin AB ilişkilerinde yaşanacak pozitif bir ivme Türkiye’nin Arnavutluk, Kosova ve Balkanlar’a yönelik politikasında AB ile benzer bir yaklaşıma dönmesine neden olabilecektir. Arnavutluk; Kosova ve Türkiye bağlamında sıkışmadan toparlamak gerekirse Ankara’nın Balkanlar politikasının önemli bir boyutunu AB faktörünün oluşturduğunu söylemek mümkündür. Özellikle 2004 yılından bugüne Balkanlar için birinci öncelik ve dikkat noktası olan AB’nin Merkez ve Doğu Avrupa genişlemesi ile AB, Batı Balkanlar için en önemli faktör haline geldi. Bu sebeple de AB’nin Suriye konusuna yaklaşımı ile Türkiye’nin yaklaşımı arasındaki fark da Türk-Arnavut ilişkilerini etkilemektedir. Arap Baharı’ndan itibaren ve özellikle Suriye’deki iç savaşından itibaren Türkiye’nin Balkanlara yönelik ilgisinin azaldığını ve bütün dikkatin Orta Doğu’ya ve özelde de Suriye’ye yöneldiği görülmektedir. Bu durum Türk medyasının haberlerinde de dikkati çekmekte ve Balkanlara yönelik haberler gidererek azalırken Suriye haberleri Türk medyasının ana konusu haline gelmektedir. Ancak, 2013 yılı Ağustos ayından itibaren Suriye ve Kosova’nın aynı haberlerde değerlendirilmeye başlaması dikkat çekicidir. Türk medyasının Arap Baharı ile birlikte başlayan Suriye iç savaşında Kosova örneğini zorlayıcı bir şekilde Suriye’ye benzeterek kullanması ilginçtir. Yalnız burada kullanılan Kosova benzetmesi Suriye’den ayrılacak bağımsız bir ülke çağrısı yapmamakta ancak Suriye’ye yönelik yapılması tartışılan uluslararası bir askeri operasyon için emsal yaratmaya çalışmaktadır.17 Özellikle 2013 yılı boyunca Suriye’ye askeri müdahale tartışması doruğa çıkmışken, gerek hükümetin gerek muhalefetin gerekse Türk medyasının devamlı Kosova’ya NATO müdahalesi örneğini kullanması dikkat çekicidir.18 Türk medyası bu süreçte Suriye’ye askeri operasyon tartışmalarında sadece NATO’nun Kosova’ya gerçekleştirdiği operasyonu örnek vermemiş Kosovalı siyasilerin bu konudaki görüşlerine de yer vermiştir. Örneğin, Milliyet Gazetesi’nden Güneri Civaoğlu, dönemin Kosova Başbakanı Haşim Thaci ile bir röportaj gerçekleştirmiş ve Thaci’nin “Esad uzlaşmayla durdurulamaz. Esad ve Milosevic öldürmede farklı değiller” sözünü röportajın ana manşeti yapmıştır.19 2013’ten itibaren Türkiye’deki ana gündemin Suriye olduğuna ve Kosova’nın olası bir Suriye operasyonunda emsal olabileceğine medyada sıkça tartıldığına bir önceki paragrafta yer verilmişti. O dönem Kosova Başbakanı olan Haşim Thaci’nin, Esad ile ilgili açıklamaları Türkiye medyasında geniş yer bulmuş ve Suriye içerisindeki yaşananların Kosova’da savaş sırasında yaşananlardan daha kötü olduğu medya tarafından vurgulanmıştı. Türkiye’de Suriye operasyonuna karşı olanlar ise komşumuz Suriye’nin bir terör bataklığına döndüğünü ve Esad’ı devrilmesi için mücadele eden örgütlerin mutlaka ileride Esad’ın devrilmesini amaçlayan devletlere de zarar verebileceğini vurguluyordu. Daha sonraki süreçte bu yorumların haklı çıktığı gerek Avrupa’da gerekse Türkiye’de yaşanan terör saldırılarında tartışılmıştır. Ancak, 2014 yılı Mart ayında Türkiye’de http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160524_times_turkiye_ab. (Erişim Tarihi: 19.03.2018). Bechev, 2013: 33. 17 http://www.milliyet.com.tr/1999-un-kosovasi-gibi/dunya/detay/1755153/default.htm, (Erişim Tarihi: 09.04.2018). 18 İlgili haberler için bkz: http://www.milliyet.com.tr/bahceli-den-suriye-cikisi-/siyaset/detay/1755974/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018), http://www.milliyet.com.tr/baas-rejimini-cokertmeden/dunya/ydetay/1756142/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018) ve http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/dusunenlerin-dusuncesi/suriye-ye-bir-mudahalekosova-gibi-olabilir-mi-1757753/, (Erişim Tarihi: 02.02.2018). 19 http://www.milliyet.com.tr/milosevic-de-esad-da-ayni-/siyaset/ydetay/1764033/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). 15 16 412 gerçekleşen bir olay Arnavutluk, Kosova ve Türkiye arasında yeni bir tartışmanın ortaya çıkmasına neden olmuş ve Suriye konusunda yaşanacak görüş ayrılıklarının da habercisi olmuştur. Niğde’de meydana gelen olayda güvenlik kontrolünde durmak istemeyen IŞİD mensubu teröristler 1 astsubay ve 1 polisi şehit etmişler ve olay sonrası yakalanan teröristlerin ikisinin Arnavutluk diğerinin de Kosova vatandaşı olduğu ortaya çıkmıştı.20 Hatırlanacak olursa o dönemde Suriye’de savaşan gruplara/örgütlere mensup olanların Türkiye’nin Suriye sınırını rahatça geçebildikleri iddiası dünya medyasında gündeme gelse de asıl tartışma Suriye’den geri dönen savaşçıların/teröristlerin başta Türkiye ve Avrupa ülkelerinde de terör saldırılarına girişmesi ile başlamıştır. Suriye’deki Arnavut teröristler konusu Arnavutluk ve Kosova’da şok etkisi yaratmış ve Suriye konusunda daha farklı bir politika takip edilmesi gerekliliği hem Arnavutluk hem de Kosova medyasında tartışılmaya başlanmıştır.21 Özellikle 2014 yılı Temmuz ayında yayınlanan bir IŞİD propaganda videosu geleceğini Avrupa içerisinde gören Arnavutlar arasında deyim yerinde ise büyük bir infial yaratmıştır. Söz konusu videoda Kosovalı olduğu belirlenen bir IŞİD militanın, bir esirin kafasını keserek infaz etmesi ile başlayan tartışma dikkat çekicidir. Suriye’ye savaşmaya giden Arnavut cihatçılar/teröristler ile ilgili haberlerin medyada daha da artması, IŞİD’in Arnavutluk ve Kosova üzerindeki etkisinin tartışılmasına neden olmuştur. 22 Söz konusu terör eylemlerinde adı geçen Balkan kökenli teröristler sadece Arnavutluk ve Kosova’da tedirginliğe neden olmamış ve dünya medyasında da gündeme gelmiştir. Örneğin, New York Times Gazetesi’ndeki makalesinde Carlotta Gall “Kosova, IŞİD için Nasıl Verimli Bir Toprak Haline Geldi?” manşeti ile Amerikan başkanlarının heykellerinin bulunduğu ve isimlerinin caddelere verildiği Batı yanlısı bu iki ülkedeki dönüşüme değinmiştir. Gall’un makalesinde Suudilerin Kosova’daki Müslümanlara yönelik politikasından bahsetmesi ve Suudi Arabistan’ın finanse ettiği program ve projelerle Kosova’daki yüzyıllardır var olan İslam kültürünü değiştirdiğini belirtmesi dikkat çekicidir.23 Yine aynı dönemde Kosova’da IŞİD başta olmak üzere şüpheli örgütlere ait kamplar ve kurtarılmış bölgeler bulunduğu iddiası Avrupa’da büyük yankı uyandırmış ve Avrupa medyası haberlerinde bu iddiayı sıkça gündeme getirir olmuştur. Terör eylemleri ile tedirgin olan Avrupa artık Avrupa’daki Arnavutları tartışmaya başlamıştır. Zira İsviçre başta olmak üzere Almanya, Yunanistan, İtalya, Norveç gibi ülkelerde önemli bir Arnavut nüfusu yaşamaktadır. Bu tartışma Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olmayı hedefleyen Arnavutları endişelendirmiş ve Kosova ve Arnavutluk medyalarında yer alan haberlerde Kosova’daki cihatçı yapıların oluşumunda Türkiye’nin de büyük payı olduğu ortaya atılmıştır. Arnavut medyasındaki artan iddialar sonucu Kosova’da Türkiye bağlantılı dini kurumlara ve birçok STK’ya operasyon yapılmış ve bu kurumlarda çalışan birçok kişi gözaltına alınmıştır. Bu operasyonlarda dikkat çeken ise devlete bağlı olan TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da bu operasyonlar kapsamına girmesidir. Türkiye, söz konusu terör operasyonunda kendi resmi kurumlarının da IŞİD’e destek iddiası ile suçlanmasına büyük tepki göstermiştir.24 Örneğin, Express Gazetesi Türkiye adına konu ile ilgili açıklama yapan Numan Kurtulmuş’un sözlerini, “Türkiye’nin Kosova Vizyonu Bu: Cami ve Medrese Yaparak Yardıma Devam Edeceğiz” manşeti ile vermiş ve Türkiye’nin Kosova’da yardım amaçlı din işleri maskesi altında şüpheli işler ile uğraştığını vurgulayarak IŞİD bağlantısı iddialarını gündeme getirmiştir.25 Türkiye’nin o dönem sıkça IŞİD ile ilişkilendirilmesi ve Suriye konusunda Batı ile ayrışması medyada Türkiye’yi suçlayan çokça haberin çıkmasına neden olmuştur. Örneğin; İngiliz Telegraph gazetesinden Colin Freeman yazdığı makalede Kosova’nın cihatçı yuvasına dönüşmesinde Türkiye’nin büyük payı olduğu iddiasını ortaya atmıştır. Freeman’a göre, Ankara’daki İslamcı hükümet Kosova’daki Osmanlı mirası camileri restore ederek Kosova’daki Müslümanları etkiliyor ve Suriye’de IŞİD’i el altından destekleyerek de Kosova’da cihatçıların Kosovalı Müslümanlar tarafından normal karşılanmasına neden oluyordu. Freeman, makalesinde Kosovalı Avrupa Bakan Yardımcısı Ramazan İlazi ile de bir görüşme gerçekleştirmiş ve İlazi bu görüşmede AB’nin Kosova http://www.milliyet.com.tr/ucuncu-terorist-de-yakalandi-/gundem/detay/1854935/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). 21 http://archive.koha.net/?id=27&l=3683, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). 22 http://www.gazetatema.net/web/2014/07/29/fotot-tronditese-lavdrim-muhaxheri-pret-koka-njerezish-ne-siri/, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). 23 https://www.nytimes.com/2016/05/22/world/europe/how-the-saudis-turned-kosovo-into-fertile-groundforisis.html?_r=0, (Erişim Tarihi: 03.04.2018). 24 http://www.milliyet.com.tr/isid-iddiasi-serefsizliktir/siyaset/detay/1946526/default.htm, (Erişim Tarihi: 03.04.2018). 25 http://www.gazetaexpress.com/lajme/zevendeskryeministri-turk-thote-se-agjencia-tika-qe-operon-ne-kosovenuk-kalidhje-me-isis-45538/?archive=1, (erişim tarihi: 03.04.2018). 20 413 ve Arnavutluk’u AB içerisine alarak bu tarz problemlerden bölgenin kurtulacağını belirtmiştir.26 Haberde dikkati çeken nokta, Türkiye’den teokratik bir ülke gibi bahsedilmesi ve AB’nin Kosova ve Arnavutluk’u birliğe alarak Türkiye’nin yarattığı bu problemlerden kurtulabileceğinin Kosovalı Arnavut bir siyasi tarafından vurgulanmasıdır. Bu haberle aslında İlazi’nin açıklaması ile Kosova, Arnavutluk ve Türkiye arasındaki sıkı işbirliği ve söz konusu iyi ilişkilerdeki “ortak geçmiş”, “dost ülke” ve “kardeşlik” gibi söylemlerin aslında inşa edilmiş olduğu ve yeniden farklı şekilde inşa edilebileceği ortaya çıkmaktadır. Sonuç Yerine Bu çalışmada Arnavutluk, Kosova ve Türkiye dış politikalarının değişiminin/devamlılığının Avrupalılaşma/Batılılaşma serüvenine uygun olup olmadığının Suriye Krizi örneği üzerinden inceleneceğine değinmiştik. Türkiye’nin özellikle Kosova konusundaki tutumunun Yugoslavya krizi başındaki “Sırbistan’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterme” noktasından bugünkü duruma gelmesinde hiç kuşkusuz ki Batılılaşma/Avrupalılaşma serüvenine uygun olduğu görünmektedir. Türkiye, görüldüğü üzere içerisinde yer aldığı uluslararası sistemdeki etkileşime uyarak kendi çıkarlarını, kaygılarını, politikasını ve kimliğini yeniden yorumlamış ve ona göre bir söylem üretme gerekliliği hissetmiştir. Suriye sorunu merkezli IŞİD tartışmasında, Türkiye’yi dışarda bırakarak AB’nin, Arnavutluk ve Kosova’yı birliğe alarak bu problemlerden kurtulabileceğini savunan Kosovalı siyasetçi aslında inşacılık yaklaşımındaki kimliklerin yeniden inşa edilebilirliği iddiasını doğrulamaktadır. Yine aynı zamanda da bu durum, Arnavutluk ve Kosova’nın dış politikalarında Batılılaşma/Avrupalılaşma serüvenine uygun olarak yeniden çıkar, kaygı, politika ve kimlik tanımlamasının yapıldığı göstermektedir. Tam da bu noktada akla Wendt’in “kim olduğumuzu bilmeden ne istediğimizi bilemeyiz” sözü gelmektedir. Zira bu söz kimliklerin çıkarların, çıkarların da eylemlerin kaynağını olduğunu vurgulamaktadır. Yani, kimlikler çıkarlar olmadan motivasyonsuz, çıkarlar da kimlikler olmadan hedefsiz kalmaktadır. Sosyal inşacı yaklaşımdaki temel odak noktası daha öncede değinildiği gibi sahip olduğunuz kimliklerin verili olmadığını inşa edildiğini/icat edildiğini anlamaktır. Çalışmaya uygun olarak açmak gerekirse; Arnavutluk ve Kosova’daki çıkar algısının değiştiği ölçüde Arnavut kimliğindeki “öteki” algısı da değişebilmektedir. Bu durum Suriye krizinin başında Türkiye ile beraber hareket eden Arnavut siyasilerin, Suriye’den sonra Dünya’yı tehdit etmeye başlayan IŞİD’in Avrupa için tehdit haline gelmesi ve IŞİD konusunda Türkiye’nin gerekenleri yapmadığı konusunda Batı tarafından eleştirilmesi ile birlikte Türkiye’nin karşısında bir tutum almaları noktasında görülmektedir. Hatta Kosova’da Türkiye’nin resmi kurumlarına terör operasyonu yapılması bu politika değişiminin boyutunu yansıtmaktadır. Bu da Suriye krizi örneğinde olduğu gibi uluslararası sistemin yapısının/algısının da Arnavut kimliği üzerinde belirleyici ve kurucu etkisi olduğunu göstermektedir. Çalışmada incelendiği üzere inşa edilmeye çalışılan “yeni” Batılı/Avrupalı kimlikte “Türkiye, Kosova ve Arnavutluk’un nerede yer alacakları” veya “biz kimliğini oluşturanlar tarafından nerede konumlandırılacakları” sorusu gelecekte Türk-Arnavut ilişkilerinde hiç kuşkusuz ki yeni tartışmaları doğuracaktır. KAYNAKÇA Ateş, D. (2008). “Uluslararası İlişkilerde Konstrüktivizm: Orta Yol Yaklaşımının Epistemolojik Çerçevesi” AKÜ Sosyal Bilimler Dergisi,10(1): 213-235. Bechev, D. (2013). “Türkiye-AB İlişkileri ve Balkanlar”. Analist, Haziran: (28): 33. Burr, V. (2012). Sosyal İnşacılık. (çev. S. Arkonaç). Nobel Yay, Ankara. Emiroğlu, H. (2015). “Balkanlarda Yeni Dinamikler: Sorunların Çözüm Sürecinden Karşılıklı Bağımlılığa”. Yeni Türkiye, 5(70): 5760-5797. Ereker, F. (2010). Dış Politika ve Kimlik: İnşacı Perspektiften Türk Dış Politikasının Analizi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/kosovo/11818659/Inside-Kacanik-Kosovos-jihadistcapital.html, (Erişim Tarihi: 03.04.2018). 26 414 Reus-Smit, C. (2012). “Konstrüktizm”, S. Burchill ve A. Linklater (Ed). Uluslararası İlişkiler Teorileri, (çev: A. Aslan ve M. A. Ağcan). Küre yayınları, İstanbul, 279-310. Wendt, A. (2013). “Ortak Kimlik Oluşumu ve Uluslararası Devlet”, ”, Diri Esra (Ed). Uluslararası İlişkilerde Anahtar Metinler, (çev: E. Erşen). Röle Akademik Yayıncılık, İstanbul, 679-708. İnternet Kaynakları Cıvaoğlu, G., “Milosevic de Esad da Aynı”. http://www.milliyet.com.tr/milosevic-de-esad-da-ayni/siyaset/ydetay/1764033/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). Freeman, C., “Inside Kacanik, Kosovo's jihadist capital”, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/kosovo/11818659/Inside-Kacanik-Kosovosjihadistcapital.html, (Erişim Tarihi: 03.04.2018). Gall, C., “How to Saudis Turned Kosovo into Fertile Ground”. https://www.nytimes.com/2016/05/22/world/europe/how-the-saudis-turned-kosovo-into-fertile-groundforisis.html?_r=0, (Erişim Tarihi: 03.04.2018). Gürsel, K., “Baas Rejimini Çökmeden Cezalandırmak”. http://www.milliyet.com.tr/baas-rejiminicokertmeden/dunya/ydetay/1756142/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). Üstel, A., “Davutoğlu ve Stratejik Derinlik”. http://www.star.com.tr/yazar/davutoglu-ve-stratejik-derinlikyazi-930678/, (Erişim Tarihi: 12.04.2018). “1999’un Kosova’sı Gibi”. http://www.milliyet.com.tr/1999-un-kosovasigibi/dunya/detay/1755153/default.htm, (Erişim Tarihi: 09.04.2018). “Times: AB, Türkiye’nin Üyelik Süreci Saçmalığını Bitirmeli”, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160524_times_turkiye_ab. (Erişim Tarihi: 19.03.2018). “Amacımız Kosova’nın AB ve NATO’ya Üye Olması”. https://www.timeturk.com/tr/2012/12/03/amacimiz-kosova-nin-ab-ve-nato-ya-uye-olmasi.html, (Erişim Tarihi: 10.04.2018). “Arrestohen tre shqiptarë, të dyshuar për sulmin e fundit terrorist në Turqi”. http://archive.koha.net/?id=27&l=3683, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). “Arnavutlar Kardeşimizdir”. https://www.yenisafak.com/dunya/arnavutlar-kardesimizdir-2434864, (Erişim Tarihi: 12.04.2018). https://www.nytimes.com/2016/05/22/world/europe/how-the-saudis-turned-kosovo-into-fertileground-forisis.html?_r=0, (Erişim Tarihi: 03.04.2018). “Bahçeli’nin Suriye Çıkışı”. http://www.milliyet.com.tr/bahceli-den-suriye-cikisi/siyaset/detay/1755974/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). “Erdoğan Arnavutluk’a NATO ve Doğalgaz Sözü Verdi”. http://www.milliyet.com.tr/--siyaset-509747/, (Erişim Tarihi: 29.03.2018). “EU opens door to Balkans with 2025 target for membership”. https://www.reuters.com/article/us-eubalkans/eu-opens-door-to-balkans-with-2025-target-for-membership-idUSKBN1FQ1XE, (Erişim Tarihi: 12.04.2018). “Feshane’de Kosova Şöleni”. http://www.milliyet.com.tr/feshane-de-kosova-soleni-magazin-500980/, (Erişim Tarihi: 28.03.2018). “Fotot tronditese lavdrim muhaxheri pret koka njerezish ne Siri”. http://www.gazetatema.net/web/2014/07/29/fotot-tronditese-lavdrim-muhaxheri-pret-koka-njerezish-nesiri/, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). “IŞİD İddiası Şerefsizliktir”. http://www.milliyet.com.tr/isid-iddiasiserefsizliktir/siyaset/detay/1946526/default.htm, (Erişim Tarihi: 03.04.2018). “Ky është vizioni i Turqisë për Kosovën: Do të vazhdojmë të ndërtojmë xhami dhe medrese”. http://www.gazetaexpress.com/lajme/zevendeskryeministri-turk-thote-se-agjencia-tika-qe-operon-nekosovenuk-ka-lidhje-me-isis-45538/?archive=1, (erişim tarihi: 03.04.2018). “Ndryshimi i Historisa”. http://top-channel.tv/lajme/artikull.php?id=217282, (Erişim Tarihi:10.04.2018). “Urdhrat e Vezirit”. http://www.kosovahaber.net/?page=1,9,8120, (Erişim Tarihi: 04.04.2018). 415 “Üçüncü Terörist de Yakalandı”. http://www.milliyet.com.tr/ucuncu-terorist-de-yakalandi/gundem/detay/1854935/default.htm, (Erişim Tarihi: 02.04.2018). “Zirve’de Kosova Çatışması”. http://www.milliyet.com.tr/zirvede-kosovacatismasi/dunya/dunyadetay/14.03.2008/505165/default.htm, (Erişim Tarihi: 29.03.2018). 416