Makale Türü /Article Type/ نوع املقالة: Araştırma Makalesi /Research Article / البحث
Geliş Tarihi /Date Received/ تاريخ االستالم: 07.11.2020 • Kabul Tarihi /Date Accepted / تاريخ القبول: 19.12.2020
Atıf/Cite as/ االحالة: Çınarcı, Mehmet Nuri. “Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri” Mîzânü’l-Hak: İslami İlimler Dergisi 11
(Aralık 2020): 81-107.
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde
Bulunan Tarih Manzumeleri
Öz: Harflere ve sayılara anlam yüklemek ilkçağdan günümüze kadar süregelen bir anlayıştır. Dilin gündelik hayattaki somut yansıması olarak kabul edilen harfler ile ölçme ve tartma
gibi işlemlerin birimsel ifadesi olan sayılara gerek Doğu gerekse de Batı toplumlarında farklı
manalar yüklenmiştir. Evrenin yaratılışını sayılarla ifade etmeye çalışan Pisagor, harfler ve
sayılar arasındaki ilişkiyi açıklayabilmek amacıyla Kalde alfabesini oluşturmuştur. Bu yönüyle
de günümüzde çoğunlukla astrologların istifade ettiği ve evrendeki gizli yasa ve ilkeleri keşfetmeyi gaye edinen Numeroloji’nin kurucusu sayılır. Harf ve sayı gizemciliğinin Doğu’daki en
büyük temsilciliğini ise Hurufiler üstlenmiştir. Ebced hesabı yöntemiyle harflere sayısal değerler yükleyen Hurufiler, kutsal metinlerde harf ve kelimelerin sayı ve sıra bakımından şifreler
barındırdığını iddia etmişlerdir. İslam kültüründe geniş bir yer edinen ebced, Osmanlı şair ve
yazarlarının da özellikle tarih düşürme hususunda istifade ettikleri bir sistemdir. Osmanlı kültür hayatının ilk dönemlerinde kendine mezar taşlarında yer bulan tarih düşürme sanatı, daha
sonra cami inşâsından sultanın tahta çıkışına, edebi bir eserin itmamından kazanılmış bir zaferin kronolojik ifasına kadar geniş bir zemine yayılma fırsatı bulmuştur. Klasik edebiyatta ise
divan şairleri ve tezkireciler, tarih düşürme sanatını en çok kullanan sanat erbabı arasındadır.
Bilhassa klasik şairlerin biyografik bilgilerine yer veren tezkireciler için tarih düşürmeler bu
malzemenin olmazsa olmazıdır. Neticede biyografik malzemenin en önemli unsurlarından biri
de kişinin hayatındaki önemli olayların tarihleridir. Klasik edebiyatta yazılan ilk tezkireden itibaren tezkireciler şairlerin hayatlarıyla ilgili düşürülen tarihlere sıkça yer vermiş; kimi zamanda kendileri tarih düşürmüşlerdir. XIX. yüzyıl tezkirelerinden olan ve Mehmed Tevfik Efendi
tarafından kaleme alınmış olan Mecmû’atü’t-terâcim tezkiresinde de başta vefatları olmak
üzere şairlerle ilgili birçok önemli hususa düşülen tarihlere yer verilmiştir. Bu çalışmada, Mehmed Tevfik Efendi’nin tezkiresinde yer verdiği tarihlere ve tarihlerin türlerine yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Tarih Düşürme, Ebced, Tezkireler, Klasik Edebiyat
Mehmet Nuri
ÇINARCI
Composing Chronograms in Tezkire of Mecmu’atu’t-teracim
Abstract: Adding meaning to letters and numbers is an ongoing understanding from antiquity to the present day. Letters, which are accepted as the concrete reflection of language in
daily life, and numbers, which are unitary expressions of operations such as measuring and
weighing, have been loaded with different meanings in both Eastern and Western societies.
Trying to express the creation of the universe with numbers, Pythagoras created the Kalde
alphabet in order to explain the relationship between letters and numbers. In this respect,
he is also considered the founder of Numerology, which is mostly used by astrologers today
and aims to discover hidden laws and principles in the universe. The Hurufis have undertaken
the greatest representation of letter and number mysticism in the East. The Hurufis, who uploaded numerical values to letters with the Abjad calculation method, claimed that the letters
and words in the scriptures contain passwords in terms of number and order. Abjad, which
occupies a large place in Islamic culture, is a system that Ottoman poets and writers especially benefited from in terms of making history. The Composing chronogram, which found
itself on tombstones in the early periods of Ottoman cultural life, later had the opportunity
to spread on a wide range from the construction of a mosque to the sultan’s ascension to the
throne, from the pushing of a literary work to the chronological performance of a victory. In
classical literature, divan poets and lithographers are among the art connoisseurs who mostly
use the art of declining history. Especially for the biographical information of classical poets,
historical declines are indispensable for this material. After all, one of the most important
elements of biographical material is the dates of important events in a person’s life. Since the
first tezkire written in classical literature, Tezkire writers have frequently included the dates of
poets’ lives; sometimes they made history themselves. The Mecmû’atü’t-terâcim, which is one
of the 19th century tezkires and written by Mehmed Tevfik Efendi, includes the dates in which
many important issues related to poets, especially their deaths, are included. In this paper, the
dates and types of dates that Mehmed Tevfik Efendi included in his biography are included.
Keywords: Composing Chronograms, Abjad Calculation, Tezkire, Classical Literature.
*
Doç. Dr. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Bölümü,
Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Anabilim Dalı. E-Posta: mehmetnuriedb@gmail.com ORCID ID: https://
orcid.org/0000-0001-7493-3872
Giriş
Tarih düşürme, ebced olarak adlandırılan ve Arap harflerinin her birine sayısal
değer verilerek oluşturulan sistematikle, zuhur etmiş hadiselerin kronolojik tarihlerinin tespiti esasına dayanır. Düşürülen bu tarihler, bazen tek bir kelime olabildiği gibi birçok beyitten de meydana gelebilir. Tarih düşürmeler her ne kadar
Arap harfleriyle icra edilseler de Arap edebiyatına geçişi Türk edebiyatı vasıtasıyla olmuştur. Türk edebiyatında bilinen ilk tarih düşürme ile ilgili verilen bilgiler
genellikle Ahmet Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı Osmâniyye adlı eserinde geçen malumatlara dayandırılır. Buna göre Tazarrunâme eserinin müellifi olan Sinan Paşa’nın
babası Hızır Bey’in Fatih Sultan Mehmed’in yaptırdığı cami için söylemiş olduğu
Arapça mısra, edebiyatımızdaki ilk manzum tarihtir. Başlangıçta öğrenme ve
ezberleme kolaylığı için ortaya çıktığı tahmin edilen tarih düşürme, daha sonra
şairliğin gereklerinden biri sayılarak bu alanda sanat gösterme aracı durumuna
gelmiş, Bursalı Hâşimî ve Seyyid Osmân Surûrî gibi şairlerin elinde en güzel örneklerini vermiştir.1 Gerçekten de özellikle tezkirelerden takip edildiği zaman ilk
tarih düşürmelerin bir veya iki sözcükten oluştuğu görülür. Ancak klasik edebiyatta sanat zevki ve estetik değerlerin gelişmesi paralelinde tarihler, kronolojik
bir anı ifa etme misyonu dışında şairlerin sanatçılık kudretlerini göstermeye çalıştıkları bir saha haline gelmiştir.
Klasik edebiyatta hemen hemen her nazım şekliyle tarihler söylenmesine rağmen en çok tercih edilen nazım şekli kıtadır. Tarihler, kurgulanışları ve verecekleri mesajın konumu itibariyle manileri andırırlar. Tarihin düşürüldüğü mısranın
öncesindeki dizeler genellikle düşürülecek olan tarihe bir hazırlık mahiyeti taşır.
Tarih manzumelerinin şekil açısından vezin ve kafiyeye sahip olmaları onların
belagat kitaplarında bedi sanatların bir kolu olarak zikredilmelerini sağlamıştır.
Divan şairleri yazmış oldukları tarih manzumelerinin konularını oldukça geniş
tutmuşlardır. Doğum, evlenme, savaş, barış, ölüm, barış, ölüm... gibi olaylar,
çeşitli eserlerin (saray, cami, çeşme...) yapılışı ve onarılışı gibi nedenlerle, isim
sembolü olarak çocuklara isim verilirken, padişahların tahta çıkışlarında, mühim mevkilere yapılan tayinlerle ilgili olarak yangın, deprem, salgın hastalık tabii
olaylar tarih düşürme geleneği için birer vesile olurlar.2 Klasik Türk edebiyatında
1
2
Turgut Karabey, “Tarih Düşürme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2011), 40: 80.
Serhan Alkan İspirli, “Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Geleneği”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, 14 (2000): 80.
82
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
tarihlerin farklı şekillerde düşürüldüğüne tanıklık etmekteyiz. Bunlar 1. Söyleniş
Bakımından Tarihler (Lafzen, Manen, Lafzen-Manen tarihler), 2. Hesaplanması
Bakımından Tarihler (Tam, Ta’miyeli, Düta Tarihler), 3. Harflerin Kullanılışı Bakımından Tarihler (Bütün Harflerle Söylenenler, Noktalı Harflerle Söylenenler, Noktasız Harflerle Söylenenler, Noktalı ve Noktasız Harflerle Söylenenler), 4. Ustalık
Gösterme Babında Tarihler (Sade, Sanatlı Tarihler). Klasik Türk edebiyatında yazılmış olan tarih manzumeleri sadece divan şairleriyle sınırlı kalmamış tezkireciler
de tezkirelerinde çeşitli vesilelerle kimi zaman kendilerinin kimi zamanda başka
şairlerin düşürmüş oldukları tarihlere şair biyografilerinde yer vermişlerdir.
1. Tezkire-Tarih Düşürme İlişkisi
Harflere çeşitli sayısal değerlerin verilmesiyle belirli bir sistematik esasına dayalı
olan ebced, klasik edebiyatta sıkça kullanılmış bir yöntemdir. Klasik üslupla şiir
kaleme alan divan şairlerinin önemli bir kısmının divanlarında mutlaka çeşitli sebeplerden dolayı düşürülmüş tarihlere tesadüf edilir. Klasik şairlerin divanlarında
yer verdikleri bu tarihlerde yakın bir arkadaşın vefatından devrin sultanının tahta
çıkışına, devlet için önemli olan bir kalenin fethinden padişah kasrının bitirilişine
kadar toplumsal hayatın farklı katmanlarına mensup pek çok önemli olaya tarih
düşürülmüştür. Öte yandan tarih düşüren şair için mevzunun hayati bir nitelik
taşıması şart değildi. Bu yüzden hüner sahibi şair, kimi zaman kedisinin ölümü
veya sakal bıraktığı ana dahi tarih düşürmüştür. Divan şairlerinin divanlarında
düşürmüş oldukları tarihlerin türleri, içerikleri ve yansıttıkları sosyal yaşantıya
dair birçok akademik çalışma mevcuttur.3 Ancak tezkirelerde geçen mevcut tarihlerle ilgili çok az çalışma bulunmaktadır.4
3
4
Bu çalışmalar için bakınız: İspirli, S. Alkan, “Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Geleneği”, Atatürk
Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 14, (200): 79-88; Mehmet Kırbıyık, “İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesinde Tarih Düşürme İle İlgili Bir Yazma Eser”, Selçuk Üniversitesi, Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 8, (2010): 217-287; Şener Demirel, “Antepli Aynî Divanı’ndaki Tarih
Manzumeleri Üzerine Bir İnceleme”, Turkish Studies, 3/4 Yaz (2008): 372-398; Rıdvan Canım, “Klasik Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Sanatı ve Bir Ebced Ustası: Adanalı Surûrî”. Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13 (2009): 105-120; Rıza Oğraş, “Türk Edebiyatında Kitap
Yazımına ve Basımına Tarih Düşürme Geleneği”, Turkish Studies, 2/4 Kış (2007): 647-669; İ. Güven
Kaya, “Divan Şiirinde Tarih Düşürme Geleneği ve Yahya Bey’in Bir Kasidesi”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 30 (2006): 39-56; S. Ebubekir Şahin, “Keçeci-zâde İzzet
Molla’nın Yazdığı Tarih Manzumeleri”, Gazi Türkiyat, 9 (2011): 149-163; Pervin Çapan, “Şefik Divanı
Örnekleminde Manzum Tarih Düşürme Geleneği”, Prof. Dr. Mine Mengi Adına Türkoloji Sempozyumu Bildirileri (20-22 Ekim), Çukurova Üniversitesi, Adana, (2012), 85-69
Bu çalışmaların hiç kuşkusuz en çok bilineni Günay Kut’un kaleme aldığı “Aşık Çelebi’nin Meşâ’i-
83
Divan şairlerinin sıkça kullandıkları bu tarih düşürmeler elbette ki şairlerin biyografisini esas alan tezkirelere de yansımış ve kendisini farklı şekillerde göstermiştir. Bilindiği gibi tezkirecilerin temel gayesi eserlerine aldıkları şairlerin hayatları,
eserleri ve kimi zamanda şiir anlayışları hakkında bilgi vermektir. Tezkireci, şairle
ilgili bütün bu hususları okuyucunun hizmetine sunabilmek için de çeşitli kaynaklara müracaat eder. İşte müracaat edilen bu kaynakların en önemlilerinden
biri de hiç şüphesiz tarihlerdir. Şaire ait biyografinin olmazsa olmazı olan doğum
ve ölüm tarihleri ile ilgili bilginin kaynağını tezkireci, çoğu kez düşürülen tarih ya
da tarihlere dayandırır. Türk edebiyatında yazılan ilk tezkireden itibaren tezkireciler şairlerle ilgili biyografik bilgi için sık sık tarihlere müracaat etmişlerdir. Nitekim Sehî Bey’in Heşt Behişt tezkiresinde bu durumu görmek mümkündür. Sehî
tezkiresinde mevcut tarihlerden iki şekilde yararlanılmıştır. Bunlardan ilki şairin
tarih düşürme konusunda sahip olduğu kabiliyeti göstermek ikincisi ise onlardan biyografik bilgi olarak istifade etmektir. Tezkireci, şair Edirneli Hüseyin Yakînî
maddesinde önce şairin tarih söyleme hususundaki kabiliyetini övmüş akabinde
Edirne’de bulunan Lârî Mescidi’ne düşürdüğü tarihe yer vermiştir.
“Çok eyü târîhleri var. Edirne’de vâki’ olan Lârî Mescidine beytü’l-‘ibâdet tarih dimişdür.”5
Kâtib Hasan maddesinde ise tezkireci işi biraz daha ileriye götürür ve şairin biri
Farsça diğeri Arapça olmak üzere iki tane tarihine yer verir. Tezkiredeki bilgilere
göre Hadim Sinan Paşa’nın kâtibi olan Hasan Çelebi, çok sayıda şiir ve düzyazı
yazmasına rağmen asıl maharetini tarih düşürme konusunda göstermiştir. “Şi’r ü
inşâyı çok tetebbu’ itmişdür. Lakin tabî’atı târîh dimege kâbil ve ekser-i mümâreseti
tevârih cânibine mâyil olmagın gâyet eyü müverrihdür. Güzel târihler çok dimiş. Ve
cümle-i târîhlerinden Belgrad kal’ası fethine didügi târîh budur:
Goft târîheş heme ehl-i hıred
Feth-i Sultân Süleymân-ı zamân6
Ve Müftî Sa’dî Çelebi mevtine dahı târih bunı dimişdür. Tarih: Faked mâte şehîden.7”8
5
6
7
8
rü’ş-şu’arâ’da Söylediği Tarihler” adlı makalesidir. Ayrıntılı bilgi için bakınız. Günay Kut, “Aşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-şu’arâ’da Söylediği Tarihler”, Acâ’ibü’l-mahlûkat Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları-II, (İstanbul: Simurg Yayınları, 2010).
Haluk İpekten vd., Sehî Beg, Heşt Behişt, (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2017), 148
Bütün akıl sahipleri devrin Sultan Süleyman’ının fethini söylediler.
Bir şehit öldü.
İpekten, vd., Sehî Beg, Heşt Behişt,150
84
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
Yine Heşt Behişt’in Mevlana Bahârî maddesinde şairin tarih düşürme konusunda
maharetli olduğu ifade edildikten sonra şair Revânî’nin vefatına düşürdüğü bir
tarihe yer verilir. Düşülen bu tarih bir yandan Bahârî’nin tarih düşürme sanatındaki maharetini ortaya çıkarmayı amaçlarken diğer yandan Revânî’nin vefat tarihini vermesi babında biyografik bir kaynak niteliğindedir. “Haylî selâmet-i tab’ı
var. Eyü müverrihdür. Revânî fevtine güzel târîh diyüpdür:
Cihânı ser-te-ser tutmışdı nâmı
Emîr-i nazm ya’nî kim Revânî
Ecel câmını içdi dehr elinden
Şu denlü kim düşüp mest oldı ânî
İşidüp rûh-ı kudsı didi târîh
Cinândan yana cân atdı Revânî9
Tarih söyleyen şairlerden Osman Surûrî ve Keçecizâde İzzet Molla’nın divanlarına
bakıldığında divan şairlerinin kendilerini ve kendileri dışında tarih söyleyen şairleri müverrih yani tarihçi olarak adlandırdıkları görülür. Müverrihin lügat anlamına
bakıldığında ise karşımıza 1. Tarih yazan kimse, tarihçi, 2. Ebced hesabıyla tarih
düşüren kimse, anlamları çıkmaktadır. Tarih düşürme sanatının en büyük temsilcisi olarak kabul edilen Adanalı Osman Surûrî, bir tarihinde Surûrî mahlasından
önce kullandığı Hüznî mahlasıyla tarih düşürmeye heves ettiğini şu beyitlerle dile
getirir. Tabi şair, tarih düşüren kendisi için müverrih ifadesini kullanmaktadır.
Eş’âra tab’um iki sene sa’y idüp ana
Gâyetde oldı semt-i tevârih mültemes
Târîh-i sâl-i bedî’ mu’cem yazup didüm
Hüzni rakamla itdi müverrihlige heves (1187)10
Şiirlerini bir araya getirdiği divana “Neşât-engîz” ismini verip buna tarih düştüğü
manzumede şair, yine müverrih ifadesini kullanmıştır
Müverrihlige olmuşdum kibârun menkâbet-hânı
Tedârik eyledüm sî-sâle evrâk-ı perîşân
Didüm tertîb idince tesmiye kaydıyla târîhin
Surûrî’nin Neşât-engîz oldı nâm-ı dîvânı (1217)11
9 İpekten, vd., Sehî Beg, Heşt Behişt,162.
10 Rıdvan Canım, “Klasik Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Sanatı ve Bir Ebced Ustası: Adanalı
Surûrî”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 13 (2009): 107
11 Canım, “Klasik Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Sanatı ve Bir Ebced Ustası: Adanalı Surûrî”, 110.
85
Keçeci-zâde İzzet Molla da yine hem kendisi hem de tarih söylemiş olan diğer
şairler için müverrih ibaresini kullanmaktadır.
Olur olmaz müverrih anlamaz İzzet bu târîhi
Yine Hak eyledi Es’ad Efendi nutkunı12
Aslında tezkirelerin verdiği bilgilerden hareketle tarih düşüren şairlerin kendilerini müverrih olarak adlandırması XVIII. yüzyıl şairi Osman Surûrî ve XIX. yüzyıl
şairi Keçeci-zâde İzzet Molla’dan çok daha öncedir. 1568 tarihinde tamamlanıp
devrin hükümdarı II. Selim’e sunulan Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-şu’arâ tezkiresinde Hasan Çelebi’nin biyografisinden bahsedilirken şairin Çaldıran Savaşı zaferine
düşürmüş olduğu tarihte kendisi için müverrih ifadesini kullandığı görülür.
Ebü’l-feth Gâzî vü Sultân Selîm
Hıred deng ü hayrânıdur râyınun
Şeh-i tâc-dâr-ı selâtîn-i ‘ahd
Ser-i kisriyân hâkidür pâyınun
Firişte-hisâl ü felek-kevkebe
Melek hâfız u hâdimi câyınun
Kızılbaşın ceyşin kırup ser-te-ser
Sıdı başların kesdi alayınun
Didi kim müverrih tokuz yüz yigirmi
İkinci güninde Receb ayınun13
Tarih düşüren divan şairlerinin kendileri için kullandıkları müverrih ifadesine tezkirelerde de rastlanır. İlk tezkireden itibaren tezkireciler de tarih söyleyen şairler
için müverrih ifadesini kullanmışlardır. Tezkireciler müverrih olarak nitelendirdikleri ve düşürdükleri tarihlerden övgüyle bahsettikleri şairlerden kimilerinin bu
tarihlerine yer verirken kimilerinden de sadece övgü dolu sözlerle bahsederler.
XVI. yüzyılda yazılmış birkaç tezkireden hareketle bu durumu şöyle örneklendirebiliriz. Sehî tezkiresinin Bursalı Kandî maddesinde şairin tarih düşürme sanatındaki mahareti övülmesine rağmen örnek tarihe yer verilmez.
“Latîf eş’ârı ve garrâ kasîdeleri var. Ve ziyâde eyü müverrihdür. Çok eyü târîhler dimişdür.”14
12 Karabey, Tarih Düşürme Geleneği, 80.
13 Filiz Kılıç, Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2018), 266.
14 İpekten, vd.: Sehî Beg, Heşt Behişt,179
86
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
Latîfî, tezkiresinin İshak Çelebi maddesinde şairin iyi bir tarih düşürme ustası olduğunu belirttikten sonra şairin kendisinin Edirne’deki bir medreseye müderris
olması vesilesiyle söylemiş olduğu bir tarihe yer verir.
Nesr: Ve kemâlâtun ekserinde kâmil ü râsih ve hûb münşi müverrih idi. Şehr-i Edirne’de Medrese-i dârü’l-hadîs ve müdârese-i tedrîs kendülere tevcîh ü tefvîz olundukda bu matla’-ı müverrihi mefâhireten târîh dimişlerdür. Her bir târîh vâki’ olmışdur.
‘Âlim ü ehl-i tefsîr (933) rûşen-fakîh-i âfâk (933)
Allah ne müstehakdur (933) Dârü’l-hadîse İshak (933)15
Gülşen-i Şu’arâ müellifi Ahdî Çelebi de tezkiresinde tarih düşüren şairleri müverrih olarak tavsif eden ve onların tarih manzumelerine yer veren tezkirecilerindendir. Ancak Ahdî, diğer tezkirecilerden farklı olarak genellikle şairlerin Farsça
tarihlerine yer vermiştir. Hüsâm Beg maddesinde bu durum şöyle ifade edilir:
“Feemmâ ibdâ’-ı şi’rde icâd-ı târîhe nisbet ziyâde olduğı ba’isden ol fâik-i emsâl müverrih-i bî-misâl vâki’ olmışdur. Binâ’en ‘alâ zâlik İstanbul kurbında Hazret-i Eyyûb-i
Ensârî ‘aleyhi’r-rahmeti’l-bârî mukâbelesinde Südlüce nâm makâm-ı sürûr-encâmda Ka’be-i ‘ârifîn-i güzîn ve teferrüc-gâh-ı erbâb-ı yakîn olan zâviye-i Ca’fer-âbâd’un
itmâmı bünyâdında buyurdukları târîh-i hûb-makâl şâhid-hâlidür. Târîh:
Hamdüli’llâh ki in huceste-makâm
Şod besî dil-güşâ ve hem dil-keş
Geşt mülhem zi hâtif-i gaybem
Ka’betü’l-‘ârifîn târîheş16”17
2. Mehmet Tevfik Efendi ve Mecmû’atü’t-Terâcim
Çâker-i Âl-i Abâ bir fâzıl idi gitdi âh
Gelmeye bu âleme böyle bir tahrîr-i dakîk
Mesnevî-hân idi Hakkı söyledim târîhini
Bezm-i Mevlânâ’ya Allâh ide Tevfîk-i refîk
15 Rıdvan Canım, Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ Tabsıratü’n-Nuzamâ, (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, 2018), 131.
16 Elhamdülillah bu mübarek mekân çok hoş ve güzel oldu. Gayb elçisinden bana Ka’betü’l-arifin
tarihi mülhem oldu.
17 Süleyman Solmaz, Ahdî Çelebi, Gülşen-i Şu’arâ, (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
2018), 143.
87
Mehmet Tevfik Efendi’nin biyografisi ile ilgili bilgiler yukarıda tezkirenin “la” sayfasında bulunan dörtlük ve tezkirenin muhtelif yerlerinde kendisiyle ilgili verilen bilgilerle sınırlıdır. Bu dörtlükten de anlaşıldığı üzere şairin Hazreti Ali ve
aile efradına muhabbet beslediği ve Mevlevi dergâhında Mesnevihanlık yaptığı anlaşılmaktadır. Nüshanın başında tezkirenin “İnegöl Nâibi Efendi’nin pederi
Hacı Tevfîk Efendi merhûmun eser-i hâmesi olup Nâib-i mûmâ-ileyhden isti’âre
olunmakla emânettir.” kaydı ile birlikte Hacı Tevfîk Efendi’nin 1229/1814’te doğduğu ve 1274/1857’de öldüğü bildirilmektedir.18 Tezkirenin 128b sayfasında ise
eş-Şeyh es-Seyyid Mehmed Tefvîk Efendi’nin 26 Şubat 1272’de Eser-i Cedîd adlı
vapurla hacca gittiği, 24 Ekim’de döndüğü ve Receb ayında 1274’te öldüğü bilgisi verildikten sonra tezkirecinin vefatına ebced hesabıyla şu tarih düşülür.
Nağme-i ‘uzmâ ile yâ Mesnevî-hân
Türk edebiyatında ilk kez Agah Sırrı Levend’in Türk Edebiyatı Tarihi kitabında bahsettiği Mecmû’atü’t-Terâcim’in şu ana kadar tek bir nüshası (İstanbul Üniversitesi
Kütüphanesi, TY, no: 192) tespit edilmiştir. Eser, 1000 (1595) ile 1256 (1860) yılları
arasında yaşamış toplam 540 şahsın biyografisinden müteşekkildir. Alfabe sırası
gözetilmeden hazırlanan eserin tertibatı ilk sayfa hariç şairlerin ölüm tarihlerine
göre yapılmıştır. Eserin sonundaki “vefayatname” adını verebileceğimiz kısımda ise 1267 (1851) yılına kadar çeşitli kişilerin ölüm tarihleri kronoloji gözetilerek ebced hesabıyla düşürülen tarihlerle birlikte verilmiştir.19 Ancak Mecmû’atü’t-Terâcim’de hal tercümeleri verilen bütün şahıslar şair değildir. Şairler yanında
şair olmayanlara hatta bazı Arap ve Acem şairlerine de yer verilmiştir.20
Mehmed Tevfik tezkiresini oluştururken birçok yazılı ve sözlü kaynaktan yararlanmıştır. Mecmû’atü’t-Terâcim’de biyografik bilgi olarak müracaat edilen
şair tezkireleri Esrâr Dede’nin Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye’si ile Safâyî’nin Tezkiretü’ş-şu’arâ’sıdır. Öte yandan Rızâ, Hasan Çelebi, Beyânî, Fâ’izî ve Riyâzî gibi
tezkirecilerin biyografilerinde sadece tezkire sahipleri oldukları zikredilmiştir.21 Mehmed Tevfik’in şair tezkireleri dışında müracaat ettiği diğer yazılı kaynaklar şunlardır: Müstakîm-zâde’nin Mecelletü’n-nisâb ve Tuhfetü’l-hattâtîn’i,
Nev’î-zâde Âtâyî’nin Şakâyık Zeyli, Kâtib Çelebi’nin Fezlekesi, Na’îmâ’nın Târîh-i
18 Ruhsar Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, (Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1989), 1.
19 Azmi Bilgin, “Mehmed Tevfik Efendi’nin Mecmû’atü’t-Terâcim’inin Edebiyat Tarihimizdeki Yeri”,
İlmi Araştırmalar Dergisi, 1 (2004): 85.
20 Mustafa İsen, vd., Şair Tezkireleri, (Ankara: Grafiker Yayınları, 2011), 151.
21 Mehmet Nuri Çınarcı, Türkçe Şair Tezkirelerinin Kaynakları, (Ankara: Grafiker Yayınları, 2016), 233.
88
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
Na’îmâ’sı, Abdurrahman İmâdî’nin Hülâsatü’l-eser’i, Şeyh Mahmud Hulvî’nin Lemezât’ı, Uşşâkî-zâde’nin Zeyli’z-zeyl’i ve Zadullah-zede Fehîm Efendi’nin Sefînetü’ş-şu’arâ’sıdır. Mehmed Tevfik, tezkiresinde sözlü kaynaklara da yer vermesine
rağmen yazılı kaynaklara daha çok ağırlık vermiştir. Tezkirede sözlü kaynak olarak rivayetler ve III. kişilerden alınmış bilgilere yer verilmiştir.
3. Mecmû’atü’t-Terâcim’de Yer Alan Tarihler
Daha önce de ifade edildiği gibi divan şairlerinin önemli bir kısmı divanlarında
çeşitli sebeplerden dolayı bazen az bazen de çok tarih manzumelerine yer vermişlerdir. Divanlarda bulunan tarih manzumeleri, ilk bakıldığında her ne kadar
mühim bir meselenin meydana geldiği tarihi, zihinlerde kalıcı olması gayesi gütse de işin estetik yönü de bir tarafa bırakılmamalıdır. Yani bir tarih manzumesi
bir yandan tarih manzumesine konu olan şahıs veya olay hakkında bilgi verirken, bir yandan da tarih manzumesinin satır aralarında dile getirilmiş estetik unsurları gözler önüne serer.22 Öte yandan divan şairlerinin biyografilerini anlatan
tezkirelerde de tarih manzumelerine sık sık rastlanır. Tezkireci, zuhur etmiş kimi
önemli olayların tarihlerini okuyucuya anımsatmak amacıyla bir kaynak olarak
tarihlere başvurur. Peki tarihin belirli bir döneminde meydana gelmiş bu önemli
hadisenin kronolojik tespitini rakamlarla yapmak varken tezkireci neden bunu
tarih manzumeleriyle ifade etme ihtiyacı duyar. Gerçi başta Mecmû’atü’t-Terâcim
olmak üzere birçok tezkirede herhangi bir sanatlı ifadeye yer verilmeden kimi
olayların sadece rakamsal değerlerinin bulunduğu örnekler de çoktur. Bütün
tezkirelerde bu tarihler ya Arapça ya da Türkçe olarak verilir. Latîfî, tezkiresinin
Nazmî Mehmed Çelebi maddesinde şairin nazire mecmuasını oluşturup onu adlandırdığı tarihi 940 şeklinde bir tarih ile bildirmiştir.
“Ve şu’arâ-yı Rûm’un buhûr-ı muhtelife ve hurûf-ı teheccî üzre târîh-i hicretün 940
senesine gelince vâki’ olan nezâyirin taktî’âtı ve buhûr u evzânı birle cem’ idüp Câmi’u’n-Nezâ’ir tesmiye itmişdür.”23
Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-şu’arâ’sında ise tarihi hadisenin ifadesi Arapça olarak
belirtilir. Yûsuf-ı Sîne-Çâk maddesinde şair ve arkadaşlarının birlikte zikir yaptıkları anın tarihi şöyle dile getirilir:
22 Şener Demirel, “Antepli Aynî Divanı’ndaki Tarih Manzumeleri Üzerine Bir İnceleme”, Turkish Studies, 3/4 Yaz, (2008) 373-374.
23 Canım, Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ Tabsıratü’n-Nuzamâ, 522.
89
“Sene erba’a ve hamsîn ve tis’ami’e Muharreminün ‘âşûrâ güni merhûm Sîne-çâk’ün şâkirdi Mevlânâ Şûrî ve merhûmun pey-revi ya’nî Günâhî vesâ’ir
Mevlevî cem’ olup nağz u mergûb ve nâdirü’l-üslûb zikr ü âvâze eylediler.”24
XVII. yüzyıl tezkirecilerinden Rıza ise Fatih Sultan Mehmed’in tahta çıkışını Âşık
Çelebi’den farklı olarak Türkçe yazar.
“Sekiz yüz elli beşde evreng-nişîn-i taht-ı zer-endûd-ı pâdişâhî olup müddet-i saltanatları otuz bir ve müddet-i ömrleri elli bir senedir”25
Aynı durumun Mehmed Tevfik Efendi’nin tezkiresi için de geçerli olduğunu söylemek
yanlış olmaz. Mehmed Tevfik Efendi, tezkiresinde yer alan birçok şair ve ulema biyografisinde özellikle onların vefat tarihlerini rakamsal değerlerle ifade etmiştir. Şeyh
Abdulkerim Fethî maddesinde şairin vefatını detaylı bir şekilde şöyle izah eder:
“...Ayasofya-i kebîrde mahsûd-ı kirâmı olan kürsî-i ruhâmî üzre kıyâm
ve nush-ı enâm ile güzârende-i eyyâm iken hicret-i fethi 1106 târîhi Rebî’ü’l-âhirinin altıncı hamîs güni rıhlet ve azîzleri Şeyh Nûrî Efendi Türbesi
civârında defîn-i türbet kılındı.”26
Kimi şair biyografilerinde ise Mehmed Tevfik Efendi, bu durumu biraz daha ileriye
götürerek şairin ödüllendirildiği çeşitli payelerin tarihlerini de vermiştir. Ahmed
Efendi maddesinde şairin hocalık ve müderrislik aldığı tarihler ayrıca belirtilmiştir.
“Bin doksan hudûdunda mahrûsa-i Burusa’ya kâdime-cunbân ve musâhib-i şehriyârî İshâk Efendi’ye hâce olup İshâk Hâcesi ünvânıyla iktisâb-ı
şöhret ü şân ve bin doksan sekiz senesinde bâ-hâric-i İshâk Paşa müderrisiyle mazhar-ı ihsân olmuş idi. Ve bin yüz târîhinde Köprülü-zâde sadr-ı
şehîd Mustafa Paşa’nın zamân-ı sadâretinde ibtidâ’ dâhil ile Gâzî Hudâvendigâr Medresesine nakl ile dil-şâd...”27
Görüldüğü gibi tezkirecilerin kimi önemli hadiseler için rakamsal değerleri de
kullandıkları aşikârdır. Ancak sayısal veri olarak karşılaştırıldığında tarih man-
24
25
26
27
Kılıç, Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, 292.
Gencay Zavotçu, Rızâ Tezkiresi, (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2017), 43.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 194.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 218.
90
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
zumelerinin sayısı daha fazladır. Tezkirecilerin şair biyografilerinde onların tarih
manzumelerine yer vermelerinin temel sebebi şairin göstermiş olduğu mahareti ortaya koymaktır. Netice de tarih manzumesi tür olarak edebi sanatların bir
parçası olup şairin mahareti ölçüsünde estetik bir değere kavuşur. Çünkü şair,
tarih manzumesinde vezin, kafiye, edebi sanatlar gibi birçok ahenk unsurunu
başarıyla kullanmak durumundadır. Mecmû’atü’t-Terâcim tezkiresi de yer verdiği
tarih manzumeleri itibariyle oldukça zengin bir kaynaktır. Mehmet Tevfik Efendi,
özellikle şairlerin vefatları için tarih manzumelerine oldukça sık başvurmuştur.
Diğer yandan tezkirelerde çok sık görülmemekle beraber Mehmed Tevfik Efendi,
elinden geldiği kadar şairlerin defnedildikleri yerlerin isimlerini de belirtmiştir.
Böyle bir yaklaşımın sağladığı en önemli fayda ise hiç şüphesiz tezkirede bulunan âlim ve şairlerin mezar yerlerinin bugün dahi bulunabilmesine fırsat vermesidir. Tezkirede bulunan şairlerden Sabûrî Efendi’nin biyografisinde şairin vefatına düşülen tarih şu şekildedir:
“1130 târîhinde yevm-i âşûrâda dâhil-i dârü’s-sürûr ve mürşidleri Gafûrî
Efendi’nin kabr-i şerîfleri ittisâlinde makbûr kılındı.
Ola Dede Çelebi kâm-bîn-i kurb-ı Hudâ
mısra’ı dahı mütercim-i Mesnevî Süleyman Nahîfî Efendi’nin söyledikleri
târîh-i ra’nâdır.”28
Tezkireci, kimi şairlerin biyografilerinde ise sadece tek bir vefat tarihi yerine birden çok tarih manzumesine yer verir. Derviş Fasîh-i Mevlevi maddesinde şairin
vefatına düşülen iki tarih manzumesi bulunmaktadır.
“Mevlevi-hânesinde peygûle-güzîn-i vahdet iken hilâfet 1111 târîhinde
rıhlet ve zâviye-i merkûma hâmûşânında defîn-i türbet kılındı:
Göçdi bâkî mülkine dervîş Fasîh-i Mevlevî
“Cillve-gâh ola Fasîh’e gülşen-i dârü’n-na’îm” mısra’ları dahı tarîhdir.”29
Mecmû’atü’t-Terâcim’de tarih manzumeleri ile ilgili dikkat çeken diğer bir nokta ise şairlerin mezar taşlarında bulunan ve vefat tarihlerini bildiren tarih man-
28 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 235.
29 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 201.
91
zumelerinin sıkça kullanılmasıdır. Aslında mezar taşları biyografik birer kaynak
olmanın dışında farklı bilgiler de barındırır. Mezar taşlarından tek tek kişiler hakkında biyografik ve sanat tarihiyle ilgili bilgilerin yanı sıra tarihsel topoğrafya ve
demografi, sosyal ve idari tarih, kıyafetler ve aile yapısının geçmişi gibi alanlarda
da bilgi edinebiliyoruz. Bütün bunların ötesinde burada hiç değinmediğimiz dil
ve edebiyat tarihi hakkındaki bazı bilgileri de bu kaynaklardan edinmemiz olasıdır.30 Tezkirecinin bu tutumu, akla ister istemez çoğu şairin mezar yerlerini bilmesinden dolayı ihtiyaç halinde bu şairlerin mezar taşlarına bakarak onları vefat tarihleri hakkında bilgi veren biyografik birer kaynak olarak kullandığı düşüncesini
getirir. Şeyhülislam Feyzullah Efendi maddesinde bu durum şöyle ifade edilir:
“...1110 târîhi Rebî’ü’l-âhirinin on beşinci isneyn güni rıhlet idüp civâr-ı
Hazret-i Hâlid’de cedd-i a’zamları Hâce Sa’deddîn Efendi‘nin binâ buyurdukları zâviyenin hâtiresinde medfûn ve nakş-ı seng-i mezârları bu târîh-i
mevzûndur:
Fenâdan etdi rıhlet ölmüş iken
Faziletle fahûlün dil-pesendi
Hurûf-i mu’cemiyle oldı târîh
Yüz onda göçdi Feyzu’llâh Efendi”31
İdris Muhtefi maddesinde şeyhin mezar taşından alıntıladığını belirttiği üç beyitlik bir tarih manzumesine yer verir.
“Kabr-i şerîfleri tersâne verâsında Aynalı Kavak nâm mahalde ziyâret-gâh-ı erbâb-ı intibâhdır. Seng-i mezârında mahkûk ve merkûm olan
târîh-i manzûm budur:
Rıhlet etdi ol ‘azîz-i muhterem
Ravza-i Cennât-ı ‘adn ana hurem
Rahmet olsun dediler cümle ümem
Nâmıdır Hâcı ‘Alî ‘âlî-himem
Hem Rebî’ü’l-evvel ayın âhiri
Bin yirmi dört idi sâl-ı rakam32
30 Hans Peter Laqueur, Hüve’l-Baki, İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezar Taşları, (İstanbul: Tarih
Vakfı Yurt Yayınları, 2010), 169-168.
31 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 199.
32 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 67.
92
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
Tezkireci, Şeyh Mehmed Şeyhî maddesinde ise mezar taşında bulunan yazının
Egrikapulı Mehmed Rasim Efendi tarafından yazıldığını ifade etmesine rağmen
bu yazının ne olduğunu söylemez.
“Seng-i mezârında menkûş ve mersûm olan hqtt-ı celî Egrikapulı Mehmed
Rasîm Efendi merhûmundur.”33
Tezkirelerde bulunan tarih manzumeleri ile ilgili üzerinde durulması gereken diğer bir mevzu ise tarihlerin yazıldıkları dillerdir. Tarih manzumelerinin mevcut
olduğu hemen hemen bütün tezkirelerde tarihlerin yazıldıkları diller Türkçe,
Arapça ve Farsçadır. Bazen bu dillerden sadece biriyle yazılmış tezkirelere tesadüf edildiği gibi üç dilde yazılmış tarih manzumelerine yer veren tezkireler de
mevcuttur. Yer verdiği tarih manzumeleri itibariyle zengin bir içeriğe sahip olan
Mecmû’atü’t-Terâcim’de her üç dilde yazılmış tarih manzumeleri mevcuttur. Dal
Çelebi’nin biyografisinde vefatına Müstakimzâde’nin düşürdüğü tarih Türkçedir.
“...ibâdet-i Cenâb-ı Hudâ ile meşgûl iken “Li-külli ecelin kitâb” mantûkınca
rûznâmçe-i hayâtı metûyyü’l-elkâb olduğu Müstakîm-zâde merhûmun
bu târîh-i musanna’larıyla mahsûb-ı ehl-i hesâbdır:
Açdı mecmû’a-ı dilden ana fâl etdikde
Çıkdı ed-dâl ‘ale’l-hayr anun tarihi (1012)34
Sadece Kırımî Mustafa Rahmî adlı şairin biyografisinde onun vefatına Tatar lisanı üzere bir tarih söylenildiği bilgisi verilir. Tarihi düşüren kişi ise Süleyman İzzî Efendi’dir.
“...1164 târîhi Ramazan-ı mağfiret-nişânının yirmi yedinci gün mat’ûnen
evrâk-ı şecere-i pür-semere-i vücûdı berg-rezân gibi rîzân oldı. Sâhib-i
târîh Süleymân ‘İzzî Efendi’nin lisân-ı Tatar üzre söyledikleri târîhdür:
Me’âl-i ‘İrci’îden yazdım ‘İzzi fevtine târîh
Konak gel bunda îmâsiyle rûhı çapdı Firdevs’e35
Hâce Mehmed Miyân Ma’sûm maddesinde bu şairin vefatına düşülen tarih Farsça olarak yazılmıştır. Tezkirede yer alan Farsça tarihler Türkçe tarihlere göre daha
kısadır. Yani Farsça tarihler ya tek bir dizeden ya da bir veya iki sözcükten oluşan
tarihlerden meydana gelmektedir.
33 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 270.
34 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 49.
35 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 306.
93
“Mezâr-ı feyz-medârları Serhend’de ziyâret-gâh-ı sıgar u kibârdur. “Nidâ
amed zi-dünyâ reft Ma’sûm”36 mısra’ı dahı târîhdür.”37
Rûhî-i Bağdâdî de vefatına Farsça tarih düşülen diğer bir şairdir.
“Âhir-i ‘ömründe Şâm’da karâr u ârâm üzre iken “Rûhî fevt şode38 1014”
târîhinde rûh-ı revânı âlem-i fenâdan mülk-i bâkîye revân oldı.”39
Tezkirede bulunan Arapça tarihler ise hem Türkçe hem de Farsça beyitlerden
farklı bir nitelik taşımaktadır. Farsça ve Türkçe beyitler umumiyetle manzumelerden oluşurken Arapça tarihler genellikle kısa ibarelerden oluşmakta ve Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun babında anlamlar taşımaktadır. Arapça beyit
veya mısra sayısı ise diğer dillere nazaran daha azdır. Şeyhülislam Yahyâ Efendi
maddesinde;
“...1053 târîhi Zilhiccesinin on sekizinci Cum’a ertesi gecesi irtihâl-i dâr-ı
bekâ ve Çarşanbapazarı’nın peder-i cennet-makarları cenbinde dîde-dûz-ı rûz-ı likâ oldı. “Fi cenneti ‘aliyye”40 cümlesi dahı târîhdir.”41
3.1. Söyleyen Kişi Bakımından Tarihler
Tezkireciler için mühim biyografik kaynaklardan olan tarih manzumelerinin tezkirelerdeki en belirgin özelliklerinden birisi onun kimden alındığı ile ilgilidir. Bu
bakımdan tezkirelerde yer verilen tarihlerin bazen kimin tarafından söylenildiğine yer verilirken bazen de herhangi bir isim anılmadan direkt olarak tarih manzumesine yer verilir. Mevzu, söyleyeni belli tarihler olduğunda tezkirecinin gözünden bu duruma iki şekilde bakılır. İlk olarak biyografisi verilen şairin başka bir
hadiseye düşürmüş olduğu tarih, ikinci olarak ise yine aynı şairin biyografisinde
onun vefatına başka bir şair arkadaşı tarafından düşülen tarihtir. Şairlerin birbirlerine düşürmüş oldukları bu tarihlerin yanı sıra kimi şair biyografilerinde bu kez
tezkirecinin o şairin vefatına ya da başka bir hadisesine tarih düşürdüğü görülür.
Tezkirecinin belirgin bir şekilde tezkiresindeki şairlere tarih düşürdüğü en somut
36
37
38
39
40
41
Ma’sum, dünyadan göçtü şeklinde bir nida yükseldi.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 172.
Ruhi vefat etti.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 50.
Yüce cennette.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 118.
94
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
tezkire örneği hiç şüphesiz Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-şu’arâ’sıdır. Günay Kut, yukarıda ismini zikrettiğimiz makalesinde bu durumu tezkireden hareketle detaylı
bir şekilde anlatmaktadır. Bütün bunların dışında tezkireci, bazen de toplumda
duyduğu ancak müellifini bilmediği tarihler için “bazıları, bazı şu’ara” gibi belirsiz
ifadeler kullanır. Mecmû’atü’t-terâcim tezkiresinde de bu örneklere sıkça rastlanır.
3.1.1. Söyleyeni Belli Olan Tarihler
Tezkireciler başta şairlerin vefat tarihleri olmak üzere çeşitli hadiseler için kullanılmış olan tarih manzumelerine yer verirken kimi zaman onu yazan kişinin
ismini de belirtirler. Verilen bu isim bazen şairin ahbabı olan başka bir şair, bazen
hocası bazen de öğrencisidir. Genellikle şairin herhangi bir durumu ile ilgili tarih
düşüren kişi onu yakından tanıyan biri ya da birileridir. Benzer durum Mehmed
Tevfik Efendi’nin tezkiresinde de söz konusudur. Mecmû’atü’t-terâcim’de ismi zikredilerek tarihlerine en çok yer verilen kişi Müstakimzâde Süleyman Sadeddin
Efendi’dir. Müstakimzâde’nin tarihleri ise genellikle şairlerin vefatları ile ilgilidir.
Seyyid Hüseyin Vehbî maddesinde şairin vefatına Suyolcuzâde Mehmed Necib
Efendi tarih düşmüştür.
“...Cerrâh Mehmed Paşa Câmi’-i şerîfi kurbında ve hâneleri ittisâlinde
vâki’ Cânbâziye mescid-i şerîfi hatîresinde defn olundı. “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm, âh Vehbî-i hüner-pîşe cihândan gitdi 1149” mısra’ı dahı
âti’t-terceme Suyolcu-zâde Mehmed Necib Efendi’nin câvidân-ı zebân-ı
‘azâb-lisânlarından cereyân eden târîhdir.”42
Mustafa Cenânî maddesinde ise şairin vefatına Sirkezâde Muslî Çelebi tarih düşürmüştür.
“Cenânî âşiyân etdi Cinânı” 1004
mısra’ı dahı Sirke-zâde Muslî Çelebi’nin sebû-yi tab’ından teraşşuh eden
târîh-i halâvet-nümâdır.”43
Şeyh Seyyid Seyfullah Efendi maddesinde bu kez şaire değil şairin düşürmüş olduğu bir tarih manzumesine yer verilir. Şair, babası Şeyh Nizameddin Efendi’nin
vefatına şu tarihi düşürmüştür:
42 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 2-3.
43 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 26.
95
Peder-i cennet-makarları Şeyh Nizâmed’dîn Efendi ‘âzîm-i huld-ı berîn oldukda söyledikleri târîh-i rengîndir. “Çıkdı ortaya ecel, bozdı nizâm-ı ‘âlemi” 957. Nizâm lafzından ecel ihrâc oluna.”44
Tasavvuf büyüklerinden Şeyh Abdülmecid-i Sivasî maddesinde ise şairin vefatına büyük halifelerinden Şeyh Abdülehad Nuri’nin düşürdüğü dört dizelik bir
tarih manzumesine yer verilmiştir.
“Şeyh-i müşârü’n-ileyhin a’zam-ı hulefâsından Şeyh Abdü’l-ehâd Nûrî
Hazretlerinin söyledikleri târîhdir:
Çün sâl-i gamda intikâl etdi o memdûhu’l-hisâl
Ahbâbına var mı mecâl çeşminden akıtmaya kan
Gam etmiş iken ‘aklı çâk târîhini dedi bu hâk
Bin kırk dokuzda aldı pâk Sivasî uçmakda mekân45
Şair Rüşdî Efendi, devrinin önemli devlet adamlarından Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa’nın vefatına tarih şu tarihi söylemiştir:
“Köprülü-zâde Fazıl Mustafa Paşa’nın şehâdetine söyledikleri târîhdir.
“Adem-i cisrini geçdi râh râh Hakda Köprülü-zâde.”46
Mehmed Said maddesinde şairin mezar taşına üstadı olan Esad Efendi’nin Arapça yazmış olduğu bir terkip nakşedilmiştir. Seyyid Abdulhalim Hasîb Efendi maddesinde ise tam tersine şairin hocası Râsim Efendi’nin vefatına düştüğü tarihe
yer verilmiştir.
“Seng-i mezârında üstâdları Es’ad-ı mezkûrun bu terkîb-i edîbâneleri mûmâileyh Râsim Efendi’nin kalem-i mu’ciz-rakamlarıyla mersûm ü
merkûmdur.”47
“Üstâdları Hâce Râsim mersûm merhûm oldukda, söyledikleri târîh-i
manzûmdur.
‘İlm ü ma’ârifde benüm üstâdım olmuşdı tamâm
Üstâd-ı sânî’-i zamân göçdi didüm târîh-i tâm48
44
45
46
47
48
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 44.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 113.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 202.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 244.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 326
96
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
Söyleyeni belli olan tarihler içerisinde Türkçenin yanı sıra Arapça ve Farsça yazılan tarihler de mevcuttur.
3.1.2. Söyleyeni Belli Olmayan Tarihler
Tezkireciler kimi zamanda özellikle şairin vefatına düşürülmüş olan herhangi
bir tarihe yer verirken onun kime ait olduğu ile ilgili bilgi vermez. Sadece tarih
manzumesi verilir ve bu manzumenin şairin vefatını belirttiği söylenir. Mehmed
Tevfik Efendi’nin tezkiresinde de aynı durum görülür. Kadri Çelebi maddesinde
şairin vefatına düşülen tarihin sahibi belirtilmez.
“...1004 târîhi Zi’l-hiccesinde dârü’l-ins-i kudse rıhlet ve Fâtih civârında
Mi’mâr Sinân Mescidi sâhasında defîn-i türbet kılındı. “Gitdi hayfâ bilinmedi Kadrî” mısra’ı dahı tarihdir.”49
Tezkirenin Mustafa Ali Efendi maddesinde ise bu kez tezkireci alıntıladığı tarihin
sahibi olarak “zamanın şairleri” ibaresine yer verir. Aslında bu durum toplumda
söylenegelen böyle bir tarihin var olduğunu ancak tezkirecinin tarihin sahibini
bulamadığı için lafı genele yaydığını ortaya koymaktadır.
“...âhir-i ömründe Cidde’de defterdâr iken sâlifü’z-zikr Bâkî Efendi ile bir
senede vefât etdikde şu’arâ-yı zamân bu târîh-i evride-i kilk-i beyân etmişlerdir. “Mâte el-‘Alî ve kıs ‘aleyhi’l-Bâkî”50 1008.”51
3.2. Tezkirede Yer Alan Tarihlerin Konuları
Divan şairlerinin divanlarında yer verdikleri tarih manzumelerinin konu bakımından sınırları oldukça geniştir. Padişahların tahta çıkmaları, tanınmış kişilerin
mühim mevkilere tayinleri, şehzadelerin, sultanların, konu komşu eş ve dost çocuklarının doğumları, intihar edenler, boynu vurulanlar, şehit olanlar ölüm vs.
gibi ferdi olayların yanı sıra yangın, salgın hastalık, zafer ve fetihler gibi genel
hadiselere varana kadar tarihlenmiştir.52 Özellikle Surûrî ve Antepli Aynî gibi şair49
50
51
52
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 25.
Ali öldü ve Baki’ye rahmet olsun.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 38.
İsmail Yakıt, Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme, (Ankara: Ötüken Yayınları,
1992), 67.
97
liklerinden ziyade tarih düşürme hususunda ün kazanmış olan müverrihler, rastlamış oldukları her hadiseye tarih düşürme ihtiyacı hissetmişlerdir. Müverrihlerin
bu hissiyatı, hadisenin tarihini vurgulamaktan ziyade sanatsal kabiliyetin dışa
vurumu şeklinde algılanmalıdır. Mecmû’atü’t-terâcim tezkiresinde geçen tarih
manzumelerinin hasredilmiş olduğu konuları şu şekilde sıralayabiliriz.
3.2.1. Vefatlar
Sadece Mecmû’atü’t-terâcim değil denilebilir ki Türk edebiyatında yazılmış olan
şair tezkirelerinde yer verilen tarih manzumelerinin çoğu şairlerin vefatlarıyla ilgilidir. Öte yandan vefat tarihleri için gösterilen hassasiyetin doğumlar için gösterilmediği görülür. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri şairin vefatı esnasında tezkirecinin bunu birebir görmesi veya şairin yakın çevresinden öğrenme
fırsatına sahip olmasıdır. Ancak her biri farklı bir aile ve çevreye mensup değişik
şehirlerde yaşayan şairlerin doğum tarihleri ile ilgili bilgi toplamak oldukça güçtür. Mahmud-i Antakî maddesinde şairin vefatına düşülen Farsça ibare şöyledir:
“...Medrese-i Rizâ’iyye’de ikâmet idüp sinîn-i vâfire neşr-i ‘ulûm-ı nâfi’a ile
meşgul iken “Der-âmed der-bihişt”53 târîhinde rıhlet eyledi.”54
Tezkireciler, kimi zamanda bazı şairlerin vefatına birden fazla tarih düşer. Mehmed Tevfik Efendi de tezkiresinin Hattat Seyyid Abdullah Efendi’nin biyografisini aktarırken Türkçe ve Arapça olmak üzere vefatına düşülen iki adet tarihe yer
vermektedir.
“...el-Hâc Evhad Tekyesi Şeyhi Seyyid Hüseyin Efendi’den ahz-ı yed-i inâbet
edüp gâh kitâbet ve gâh tâ’ât ü ‘ibâdet ile güzârende-i şuhûr ve sinîn iken
“Teveffenî müslimen ve el-hıknî bi’s-sâlihîn” 1144 târîhinde kırtâs-ı hayâtı
dest-i ecelde çâk ve Bahâriyye kurbında vâki’ Şâh Sultân Tekyesi verâsında
pederleri cenbinde medfûn-ı zîr-i hâk kılındı.
Sarây-ı ‘Adn’a zîbâ Seyyid ‘Abdu’llâh ola” mısra’ı dahı târîhdir.55
Ancak tezkireciler sadece şairlerin vefatlarına yer vermemişlerdir. Yeri geldiğinde
bir şeyhin, bir hükümdarın hatta bir şairin babasının vefatına düşülen tarihlere
53 Cennete gitti.
54 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 297.
55 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 65.
98
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
de yer vermişlerdir. Mahmud Vakıf Efendi maddesinde şairin babasının vefatına
düştüğü tarih şöyledir.
“Pederlerinin irthâlinde söyledikleri târîhdir:
Ref’ edüp iki elüm fevtine târîh didüm
Vâlidim Hâce Efendi ide ‘adnı menzil56
Feyzî mahlasıyla şiirler yazan Tursunzâde maddesinde ise bu kez şairin II. Selim’in
vefatına düşmüş olduğu tarihe yer verilmiştir.
“Selîm Hân-ı Sânî’nin rıhletine mu’ammâ-gûne bu târîh-i bî-hemtâ zâde-i
tab’-ı ra’nâlarıdır.
“Tahtdan dûr oldı ‘âdil pâdişâh” 98257
3.2.2. Veladetler
Mecmû’atü’t-terâcim tezkiresinde sadece iki adet doğum tarihine yer verilmiştir.
Bu doğum tarihlerinden ilki bir hükümdara ikincisi ise bir şehzadeye aittir. Tezkirecinin şairlerin doğumları için yer verdiği herhangi bir tarih manzumesi mevcut
değildir. Tezkirede veladete dair düşülen ilk tarih Sultan IV. Murad ikincisi ise III.
Ahmed’in şehzadesi İsa içindir. Abdülkerim Şânî IV. Murad’ın doğumuna tarih
düşen şairdir.
“Sultân Mehmed Hân-ı Râbi’ Hazretleri’nin velâdet-i hümâyunlarına “Nûrdur geldi Muhammed Sulb-ı İbrâhîm’den” târîh-i ra’nâsı nazm ve terkîm ve
huzûr-i pâdişâhiye takdîm etdikde makbûl-i şehinşâhî olup...”58
Şehzade İsa’nın veladetine ise Muhammed Rezmî tarih düşürmüştür.
“Sultân Ahmed Hân-ı Sâlis Hazretleri’nin ‘İsâ nâm şehzâde-i cüvân-bahtları zîver-ârâ-yı mehd-i vücûd ve revnak-bahş-ı ‘âlem-i şühûd oldukda
bi-tarîkı’t-ta’miye söyledikleri târîh-i bî-hemtâdır:
Nâm-ı ‘İsâ gökden indi şüphesiz şehzâdeye59
56
57
58
59
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 254.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 59.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 157.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 238-239.
99
3.2.3. Kitap İtmamı ve Tab’ı
Türk kültür tarihinde özellikle Osmanlı devleti ve onun âlim ve şairleri himaye eden
hükümdarlarının varlığı, birçok farklı bilim alanında insanların yetişmesini sağlamış yetişen neferlerin önemli bir kısmı da tahsil ettiği bilgiyi kitaba dönüştürmüştür. Bu kadar çok bilim insanının yetiştiği bir çevrede elbette ki muhtelif sahalarda
yazılmış eserlerin ortaya çıkması da gayet doğaldır. Osmanlı kültür hayatında mevcut geleneklerden birisi de kitabını tamamlayan müellifin özellikle kitabın sonuna
eserinin tamamlandığı tarihi yazmasıdır. Yaygın bir gelenek halinde kitapların bitiriliş tarihleri, istinsah ve ferağ kayıtları pek çok yazmanın sonunda belirtilir.60 Tezkirelerde bahis konusu olan şair veya âlimin biyografisi verildikten sonra varsa eğer
eserlerinden de bahsedilir. Mecmû’atü’t-terâcim tezkiresinde de Mehmed Tevfik
Efendi, bazı şairlerin eserlerinin isimlerini verdikten sonra varsa eğer kitabının bitirilişine kendi düştüğü ya da başka biri tarafından düşürülmüş tarihe yer verir. Sineçâk Osman Efendi maddesinde şairin Gülşen-i İrfân adındaki eserini bitirdikten
sonra kitabın sonuna itmam tarihi olarak Farsça bir manzume yazdığı belirtilir.
“On cüz mikdârı Gülşen-i ‘İrfân nâmında bir kitâbları vardır ki kitâb-ı mezbûr
bin elli iki târîhinde şirâze-bend-i hitâm olduğı âhir-i kitâbda mastûrdur.
Çü nivîş-i Gülşen-i ‘İrfân be-hâni
Eger hâhi ki târîheş be-dânî
Pes ez-hicret hezâr pencah u dü
Ki ez-gayb in kitâb âmed nişânî61”62
İbrahim Cevrî de yine tamamlamış olduğu Hall-i Tahkîkât adlı kitabının sonuna
onu bitirdiği tarihi yazmıştır.
“Mesnevî-i şerîfden kırk beyt-i şerîf-i ma’ârif-redîf intihâb edüp ebyât-ı
mezkûreyi beşer beyt ile îzâh ve terceme ve Hall-i Tahkîkât ismiyle tesmiye etmişdir ki lafz-ı mezkûr târîh-i tamâm-ı kitâb olduğı âhir-i kitâbda
mastûrdur:
Buldı bu manzume-i hikmet nizâm
Hall-i Tahkîkât ile târîh-i tâm63
60 Rıza Oğraş, “Türk Edebiyatında Kitap Yazımına ve Basımına Tarih Düşürme Geleneği”, Turkish Studies, 2/4 Kış (2007): 647-669.
61 Gülşen-i İrfan’ın yazıldığı tarihi bilmek istersen, Hicretin bin elli iki yılında hâsıl oldu bu kitap.
62 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 120.
63 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 129.
100
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
XVIII. yüzyıl tezkirecilerinden olan Mustafa Safâyî’nin biyografisinde tezkirecinin
tezkiresinin bitirilişine düşürmüş olduğu tarihe yer verilmiştir.
“Bin elli senesinden bin yüz otuz iki târîhine kadar Tezkiretü’ş-şu’arâ cem’
etmişdir. Tezkire-i mezkûrenin hitâmında söyledikleri târîh-i lafzîdir.
Bu cerîdem be-lutf-ı Rabb-ı enâm
Bin iki yüz otuz ikide oldı tamam64
Tezkireci, el yazısıyla yazılan kitaplara düşülen itmam tarihlerinin yanı sıra matbaada basılan bir kitabın basıldığı tarihe düşülen tarih manzumesine de yer
vermiştir. Muhammed Emin Atıf Efendi’nin biyografisinde şairin Ferheng-i Şu’ûri
adındaki sözlüğünün matbaada basımına dair düşülen tarih şöyledir:
“Ve Ferheng-i Şu’ûrî nâm lügat tab’ olundukda âhirinde mersûm olan işbu
târîh-i manzûm dahı bunların zâde-i tab’-ı âzâdeleridir:
Âtıfâ Güft-i bahtmış târîh
Bes ki Ferheng-i Şu’ûrî matbû’65
3.2.4. Yeni Bir Vazife veya Makam
Klasik edebiyatta özellikle Osmanlı bürokratik hayatı içerisindeki devlet adamlarının önemli bir paye ile ödüllendirilmelerine tarihler düşülmüştür. Bu paye kimi
zaman bir kadılık kimi zaman bir vezirlik kimi zamanda bir sadrazamlık vazifesi
olmuştur. Hatta bütün bu payelerin üstünde yer alan hükümdarlık tahtına yeni
bir padişahın oturmasına da tarih düşülmüştür. Bu anlamda Mecmû’atü’t-terâcim’de yer alan makamlara dair tarihleri iki guruba ayırabiliriz. Bunlardan ilki devlet vazifesine dair maddi makamlar, diğeri ise özellikle dinsel olgunlaşma neticesinde elde edilen manevi makamlardır. Maddi makamlara dair ilk tarih Mir Hanîf
maddesinde geçmektedir. Şairin Hekimzâde Ali Paşa’nın üçüncü kez sadrazam
oluşuna dair düştüğü Farsça beyit şöyledir:
64 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 257.
65 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 288.
101
“Hekîm-zâde ‘Alî Paşa’nın üçüncü def’a sadâretlerine söyledikleri târîh-i
Fârisî’dir.
Be-târîheş te’emmül kerd Hanîfâ
Be-fâl âmed ki zi nâ .............be-sâlis 66” 67
Şair ve devlet adamı olan Mehmed Maruf Efendi’nin biyografisinde onun Mısır’a
kadı oluşuna dair şair Hâşimî’nin söylediği tarih manzumesi şöyledir:
“Sâhibü’t-terceme Mısır’a kâdî oldukda Hâşimî’nin söylediği tarihdir:
Ey kân-ı kerem fazl ile zâtın mevsûf
Hakk Mısr’ı senün adline kıldı mevkûf
Dünyâda olup ‘adl ile nâmın târîh
Dâd ile Mısır’da ol efendim Ma’rûf 100168
Mehmed Agah Efendi maddesinde ise şairin Mehmed Emin-i Tokadî’nin Emir Buharî Tekyesine şeyh oluşuna dair düştüğü tarihe yer verilmektedir.
“Sâbıku’t-terceme Mehmed Emîn-i Tokadî Emîr Buhârî Tekyesine şeyh oldukda söyledikleri târîhdir
Beyt: Hâce-i hâcegân didi târîh
Cây-i mîre halîfe oldun Emîn69
3.2.5. Yeni İnşa Edilen veya Açılan Yapılar
Osmanlı döneminde özellikle padişahlar sosyal hayatın icrasını temin ve halkın
çeşitli ihtiyaçlarını gidermek amacıyla birçok yapı inşa etmişlerdir. Bu yapılar bazen bir kervansaray, bazen bir darüşşifa bazen de küçük bir çeşme olmuştur. Öte
yandan devlet içerisindeki bu yapıların inşası sadece padişahların teşebbüsleriyle
sınırlı kalmamış makam sahibi bürokratlar veya mal mülk sahibi zenginler de sevap işlemek babında bu faaliyetlere ortak olmuşlardır. Hadizâde Mehmed Emin
maddesinde tezkireci, şairin Sultan I. Mahmud döneminde Ayasofya Camisi’nin avlusunda yaptırdığı şadırvanın yapılışına düşürdüğü tarihin yine aynı şadırvanın etrafına yazıldığını söyler. Tarihin çok güzel olduğu belirtilir ancak ona yer verilmez.
66
67
68
69
Hanifa tarihini etraflıca düşündü ve dedi ki: Vücuda geldi...........üçüncü kez.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 347.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 19.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 291.
102
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
“Sultân Mahmûd Hân-ı Evvelin Ayasofyâ Câmi’-i şerîfi havlısında binâ buyurdukları şadırvânın etrâfında muharrer olan târîh bunların nâdirân-ı
zebân-ı ‘azbü’l-beyânlarından cereyân etmişdir.”70
Sultân III. Ahmed maddesinde hükümdarın At Meydanı’nda yaptığı bir caminin
bitirilişine Kur’an-ı Kerim’in nahl suresinin 30. ayetinde bulunan “le ni’me dâru’l-muttekîn” ibaresi tarih olarak düşülmüştür.
“At meydânında buyurdukları câmi’-i nûr-ı lâmi’in hıtâmına “le ni’me dâru’l-muttekîn”71 âyet-i kerîmesi târîh-i rengîndir.”72
Mehmed Râkım Paşa maddesinde ayrıca devlet adamı olan şairin padişah köşklerinden birisine düşürmüş olduğu tarihe yer verilir. Tezkireciye göre latif olan bu
tarih kusursuzdur.
“Kusûr-ı hümâyûndan birine söyledikleri târîh-i bî-kusûrdur.
Vasf-ı kasr-ı pâdişâha Râkımâ
Düşdi berceste târîh-i benâm
Yazdı levh-i tab’ıma kilk-i ezel
Kasr-ı Hâkânîye lafzın bi’t-tamâm73
Daha önce de ifade edildiği gibi tarihler içerdikleri konu bakımından çok önemli
hadiseleri dile getirebildikleri gibi sıradan bir duruma da düşürülebilirler. Mehmed Tevfik Efendi de yukarıda yer verdiği bütün bu ihtişamlı ve görkemli yapıların inşa edilişlerine düşürülen tarihlerin dışında bir de küçük bir mürekkep
dükkânının açılışına düşülmüş bir tarihe yer vermiştir. Şair Mehmed Emin Atıf
Efendi’nin ilgili tarihi şöyledir.
“Bir mürekkebci dükkânına söyledikleri târîhdir:
Beyt: Bu resme Âtıfâ kilk-i ‘Utârid yazdı târîhin
Bu dükkân midâdı zîb ü ziynetden mürekkebdür74
70
71
72
73
74
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 295.
Ne güzeldir korunanların yurdu (Nahl Suresi, 30. Ayet).
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 72.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 340.
Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 288.
103
3.2.6. Fetihlere Düşülen Tarihler
Uzun bir dönem çok geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş olan Osmanlı devletinin tarihi, fetihlerle doludur. Ancak şairler daha çok imparatorluk için önemli
sayılan fetihlere tarih düşürmüşlerdir. Tezkireciler de şairlerin biyografilerinden
ziyade sanatçılık maharetlerini gösterdikleri bu tarihlere yer vermişlerdir. Mecmû’atü’t-terâcim’de özellikle Bağdat fethini konu alan tarihlerle ilgili farklı bir
kullanım vardır. Tezkireci, Şeyh Feyzullah maddesini bitirdikten sonra “Târîh-i
Feth-i Bağdâd” şeklinde yeni bir başlık atar ve bu başlık altında Sultan Murad’ın
Bağdat’ın fethine dair söylemiş olduğu Arapça ve Farsça iki tarihe yer verir. Bu
tarihlerden sonra da yine Bağdat fethine düşürülmüş Türkçe bir tarih manzumesi
bulunur.
“Târîh-i Feth-i Bağdâd: Pâdişâh-ı mekârim-mu’tâd Cenâb-ı Sultân Murâd
feth-i Bağdâd-ı behişt-âbâd ile ber-murâd oldukda “’azzâm” 1048 lafzını
târîh buyurmuşlardır ve “Çî gam” 1048 fıkrasıyla mukâbele etmişlerdir.
Târîh-i manzûm:
Beyt: ‘Asker Şâhî düşünce fethine târîh olur
Aldı Bağdâd’ı ‘adûdan cenk ile Sultân Murâd75
Tarih manzumesine bahis konusu olan diğer bir fetih ise Belgrat’ın fethidir. Mir
İbrahim Münif maddesinde şairin Belgrad fethine düşmüş olduğu tarih şöyledir:
“Belgrad fethine söyledikleri târîh-i Türkî’dir.
Cevherîn ‘add edüp târîhini didüm Hanîf
Zecren aldılar Belgrad’ı gürûh-ı mü’minîn76
Son olarak hem şair hem de devlet adamı olan Ali İzzet Paşa’nın Sultan Ahmed’in
Hemedan fethine dair söylemiş olduğu tarih bulunmaktadır.
“Hemedân fethine söyledikleri târîh-i mu’ciz-nişândır
Ben de bu feth-i cemîle didüm ‘İzzet târîh
Aldı Hân Ahmed-i ‘Âdil Hemedân ülkesini77
75 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 111.
76 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 347.
77 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 277.
104
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
3.2.7. Doğa Olaylarına veya Mucizevi Bir Olaya Düşülen Tarihler
Doğa olaylarında beklenmedik durumların yaşanması veya günlük hayatta
mucizevi bir olayın zuhur etmesi tarihin her döneminde insanoğlunun ilgisini
çekmiştir. Zihinleri şaşırtan bu olaylar çoğu kez toplumların muhayyilesinde efsane olarak yer etmiş ve kuşaktan kuşağa aktarılarak gelmiştir. Hem şairler hem
de tezkireciler bu duruma kayıtsız kalmamış ve bu tür mucizevi olayların insan
zihninde kalıcı olabilmesi için onları tarih manzumesi olarak dile getirmişlerdir.
Mecmû’atü’t-terâcim’de bu tarz tarih düşürmelere çok rastlanmaz. Garîbe başlığı
altında tezkireci Marmara Denizi’nin donmasını ve bu donma neticesinde insanların Sarayburnu’ndan Üsküdar’a buz üzerinden gidişlerini şöyle anlatır:
Bin otuz senesi Rebî’ulevveli ibtidâsından on beşine kadar rûy-ı deryâ sertâ-be-pâ müneccimden fakat Akındı Meydânında bir nehr-i sâgîr mikdârı
mahal kalup mâh-ı mezbûrun on yedinci güni Sarayburnı ile Üsküdar arası
dahı buz bağlayup nice kimseler safha-i melsâ-yı mâ üzre Üsküdar’a güzâr
etdikleri Hâşimî Çelebi’nin lafzen ve manen bu târîhinden zâhir ve âşikârdır.
Yol oldı Üsküdar’a bin otuzda Akdeniz dondı
Târîh-i ‘Arabî: “Cemmede’llâhu’l-bahre mine’l-berdi’ş-şedîd.”78 Târîh-i diger: “Be meded dondı sovukdan bin otuzda deryâ. 1030”79
Tezkirede “Garibe” başlığı altında anlatılan ikinci hadise ise bin seksen dokuz tarihinde zuhur eden bir olaydır. Tezkireciye göre bu tarihte İstanbul’da yumurtadan
yılan çıkmıştır ve bu sebeple İstanbul halkı yumurta yemekten vazgeçmiştir. Devrin şairlerinden Hüseyin Can bu durumu şu tarih manzumesiyle dile getirmiştir:
“Garîbe: Bin seksen dokuz târîhinde yumurtadan yılan çıkdı deyü İslâmbol
halkı yumurta eklinden ferâgat eyledikde şâ’ir-i mu’ciz-beyân Hüseyin Cân
bu târîhi âverde-i kilk-i beyân etmişdir.
Beyt: Var kıyâs eyle kim n’olsa gerekdir bu sâl
Ana târîh ola çıkdı yılan beyzâdan (1089)80
78 Kışın şiddetiyle deniz dondu.
79 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 76.
80 Zübeyiroğlu, “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, 162.
105
Sonuç
Klasik Türk edebiyatında tarih manzumeleri divan şairleri tarafından sıkça icra
edilmiştir. Hatta şairlikleri dışında sadece tarih düşürme hususundaki maharetlerinden dolayı müverrih olarak adlandırılan şairlere de tesadüf edilir. Divan şairlerinin kaleme aldıkları bu tarih manzumelerini belirli bir konu ile sınırlandırmak
mümkün değildir. Hükümdarın tahta çıkışından bir caminin yapılışına, stratejik
olarak önemli konumda olan bir kalenin fethinden büyük bir şeyhin vefatına
kadar her konuya tarih düşürülmüştür. Şairlerin biyografilerini esas alan tezkireciler de bu duruma kayıtsız kalmamış ve tezkirelerinde tarih manzumelerine
sıkça yer vermişlerdir. Tezkireci, esas itibariyle tarih manzumelerinden iki şekilde
istifade eder. Bunlardan ilki şairin biyografisi ile ilgili bilgi elde etmek ikincisi ise
şairin tarih manzumesinde göstermiş olduğu sanatçılık kabiliyetini gözler önüne
sermektir. Mehmed Tevfik Efendi de tezkiresinde tarih manzumelerinden sıkça
istifade etmiş bir tezkirecidir. Tezkirecinin özellikle şairlerin vefatları için sık sık
tarih manzumelerine müracaat ettiği görülür. Öte yandan Mecmû’atü’t-terâcim
tezkiresinde yer verilen tarihlerin kimler tarafından yazıldıkları bazen zikredilirken bazen de herhangi bir müellif ismi verilmeden sadece tarih manzumesi yazılır. Mecmû’atü’t-terâcim’de bulunan tarih manzumelerinde şairlerin vefatları, hükümdarların veladetleri, inşası bitmiş ve toplum yararına sunulan yapılar, fetihler,
tevdi edilmiş makamlar ve tabiat olayları gibi farklı konular işlenmiştir. Tezkireci,
hadisenin meydana geldiği tarihi ifade etmek için tarih manzumelerinin yanı
sıra rakamsal değerlere de başvurmuştur. Hatta bazen düşürülen tarihi kendisi
hesaplamış ve bunu tarih manzumesinin hemen sonuna rakam olarak yazmıştır.
Bu bakımdan içerdiği tarih manzumelerinin çokluğu ve farklı oluşları sebebiyle
Mecmû’atü’t-terâcim tezkiresi kayda değer bir nitelik taşımaktadır.
Kaynakça
Bilgin, Azmi. “Mehmed Tevfik Efendi’nin Mecmû’atü’t-Terâcim’inin Edebiyat Tarihimizdeki Yeri”. İlmi
Araştırmalar Dergisi, 1 (2004): 83-88.
Canım, Rıdvan. “Klasik Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Sanatı ve Bir Ebced Ustası: Adanalı Sürûrî”.
Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2 (2009): 105-120.
Canım, Rıdvan. Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (Tenkitli Metin). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2018.
Çınarcı, M. Nuri. Türkçe Şair Tezkirelerinin Kaynakları. Ankara: Grafiker Yayınları, 2016.
Demirel, Şener. “Antepli Aynî Divanı’ndaki Tarih Manzumeleri Üzerine Bir İnceleme”. Turkish Studies,
3/4 Yaz (2008): 372-398.
106
Mehmet Nuri ÇINARCI
Mecmû’atü’t-terâcim Tezkiresinde Bulunan Tarih Manzumeleri
İpekten, Haluk, vd. Heşt Behişt, Sehî Beg. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2017.
İsen, Mustafa, vd. Şair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yayınları, 2011.
İspirli, S. Alkan. “Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Geleneği”. Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 14, (2000): 79-88.
Karabey, Turgut. “Tarih Düşürme”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 40: 80-82. İstanbul: Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, 2011.
Kılıç, Filiz. Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2018.
Kut, Günay. Acâ’ibü’l-Mahlukât, Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: Simurg Yayınları, 2010.
Laqueur, H. Peter. Hüve’l-Baki, İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezar Taşları. İstanbul: Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, 2010.
Levend, A. Sırrı. Türk Edebiyatı Tarihi, 1. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1998.
Oğraş, Rıza. “Türk Edebiyatında Kitap Yazımına ve Basımına Tarih Düşürme Geleneği”. Turkish Studies,
2/4 Kış (2007): 647-669.
Solmaz, Süleyman. Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâ’sı (İnceleme-Metin). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2018.
Yakıt, İsmail. Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme. İstanbul: Ötüken Yayınları, 1992
Zavotçu, Gencay. Rızâ Tezkiresi. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2017.
Zübeyiroğlu, Ruhsar. “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”. Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1989.
107