Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

4T PART5

MALİYE POLİTİKASI 744. Bir ekonomide üretim ve istihdamın toplam talebe bağlı olduğunu ileri süren iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) M. Friedman B) A. Smith C) J.B. Say D) A. Marshall E) J.M. Keynes Çözüm: Bir ekonomide üretim ve istihdamın toplam talebe bağlı olduğunu ileri süren iktisatçı J.M. Keynes’tir. Keynes’e göre, 1929 ekonomik buhranında baş gösteren işsizliğin nedeni toplam talep yetersizliğidir. ap e • Kapalı bir ekonomide, toplam talep (AD), özel kesim tüketim ve yatırım harcamaları ile kamu kesimi harcamalarının toplamıdır. C • Dışa açık ekonomide; toplam talep (AD), özel kesim tüketim (C) ve yatırım harca­ maları (I), kamu kesimi harcamaları (G) ve net ihracatın (X-M) toplamıdır. İşsizliğe neden olan özel kesim tüketim ve yatırım harcamalarının yetersizliği, kamu harca­ malarını arttırmak suretiyle giderilebilir. Cevap, E seçeneğidir. Y*= Tam istihdam milli gelir düzeyi; AD=toplam talep; AD<Y* (P l.Q l) (Deflasyon: Toplam talep yetersizliği) Th e AD= Y* (P.Q*) • Ekonomide toplam har­ cama talebi tam istih­ dam milli gelir düzeyine eşittir. • Milli gelir, tam istihdam milli gelir düzeyindedir. • Ekonomi tam istihdam dengesindedir. • İradi işsizlik vardır. • Ekonomi dengededir. • Ekonomide toplam har­ cama talebi tam istih­ dam milli gelir düzeyinin altında gerçekleşmiştir. • Milli gelir tam istihdam milli gelir düzeyinin altın­ dadır. • Ekonomi eksik istihdam dengesindedir. • Gayri iradi işsizlik vardır. • Ekonomide deflasyonist bir eğilim vardır. AD>Y* (ÎP.Q*) (Enflasyon: Toplam talep fazlalığı) • Ekonomide toplam har­ cama talebi tam istih­ dam milli gelir düzeyinin üzerinde gerçekleşmiştir. • Milli gelir, tam istihdam milli gelir (reel milli gelir) düzeyini aşmıştır. • Ekonomide toplam har­ cama talebi tam istihda­ mı aşmıştır. • Enflasyon vardır. • Ekonomide enflasyonist bir eğilim vardır. - Not 1: Keynesyen iktisatçılara göre, ekonomik problemlerin kaynağı toplam talepteki dalgalanmalardır. Bir ekonomide toplam talebe bağlı iki problem baş gösterebilir. Bunlar işsizlik, enflasyondur. • Toplam talep yetersizliği sonucu işsizlik sorunu ortaya çıkar. 486 4T Maliye Soruları • Toplam talep fazlalığı sonucu enflasyon sorunu ortaya çıkar. - N ot 2: Bir ekonomide toplam talebe bağlı olarak ortaya çıkan problemlere karşı iki tür politika uygulanır. Bunlar genişletici (gevşek) ve daraltıcı (sıkı) politikalardır. • İşsizlik sorunu gidermek için genişletici politika uygulanır. • Enflasyon sorunu gidermek için daraltıcı politika uygulanır. - N o t 3: Genişletici tüm politikalar ekonomide üretim ve istihdamı artırarak ( Q î) işsizlik sorunu gidermek için uygulanır. Bunlar genişletici maliye ve para poli­ tikalarıdır. Toplam talebi artırıcı yönde etkiler. Genişletici tüm politikalar ekonomiye satın alma gücünü yani “parayı” sürmeyi gerekli kılar. Örneğin; • Genişletici maliye politikası: Vergilerin azaltılması, kamu harcamalarının artmlması, bütçe açığı verilmesidir. • Genişletici para politikası: Para arzının artırılmasıdır. ap e - N o t 4: Daraltıcı tüm politikalar ise ekonomide enflasyonu düşürmek (P0) için uygulanır. Bunlar daraltıcı maliye ve para politikalarıdır. Toplam talebi azaltıcı yönde etkiler. Daraltıcı tüm politikalar ekonomiden satın alma gücünü yani “parayı” çekmeyi gerekli kılar. Örneğin; C • Daraltıcı maliye politikası: Vergilerin artırılması, kamu harcamalarının kısılması, bütçe fazlası verilmesidir. • Daraltıcı para politikası: Para arzının kısılmadır. Th e - N o t 5: Bir ekonomide 1973 petrol krizi sonrası olduğu gibi stagflasyon sorunu baş gösterebilir. Stagflasyon, yüksek enflasyon ile işsizliğin bir arada görülmesidir. Talep yanlı para ve maliye politikalan bu sorunun çözümünde yetersiz kalmıştır. Çünkü 1970’li yıllarda yaşanan stagflasyon sorunu ekonominin arz yanından kay­ naklı olarak ortaya çıkmıştır. Stagflasyonda yüksek enflasyonla işsizlik bir arada görüldüğünden eşanlı olarak daraltıcı ve genişletici politika uygulanması tutarsızdır. Bu sorunun çözümü için gelirler politikası veya arz yanlı politikalar önerilmiştir. - Not 6: Para ve maliye politikaları ortadoks politikalardır. Ortadoks politikalar, ekonomide fiyat mekanizmasına (fiyat, ücret veya döviz kuru gibi) müdahale et­ meden toplam talebi yönlendirmek için uygulanan politikalardır. Gelirler politikası ise heteredoks bir politikadır. Heteredoks politikalar; örneğin hükümetin, fiyat, üc­ ret veya döviz kurunun oluşum sürecine doğrudan müdahale ettiği politikalardır. 745. Klasik iktisatçılar Büyük Buhran’m nedenini aşağıdakilerden hangisi ile açıklamışlardır? A) Efektif talep yetersizliği B) Para arzının gereğinden az artırılması C) Para arzının gereğinden fazla artırılması D) Reel ücretlerin yüksek olması E) Nominal ücretlerin yüksek olması 487 Maliye Politikası Çözüm: 1929 Krizinin nedeni ile ilgili olarak iktisadi okulların farklı görüşleri söz konusudur. Bunları şu şekilde sınıflandırmak mümkündür: / Klasik iktisatçılara göre, reel ücretlerin yüksek olması / Keynesyen iktisatçılara göre, efektif talep yetersizliği / Monetarist iktisatçılara göre, para arzının zamanında ve yeterince artırılmamasıdır. Cevap, D seçeneğidir. 746. Aşağıdakilerden hangisi J. M. Keynes’in Genel Teori’de ortaya koydu­ ğu varsayımlarından biri değildir? A) Ekonomi eksik istihdam dengesindeyken, özel kesim harcamalarıyla kamu harcamaları birbiriyle rekabet halinde değildir. B) Piyasaya arz olunan her mal kendi talebini yaratır e C) Ekonomi her zaman tam istihdam düzeyinde dengede değildir. ap D) Faizler her zaman yatırım-tasarruf eşitliğini sağlamaz E) Ücret düzeyinin düşmesiyle işsizliğin azalması beklenemez. Çözüm: Keynes, Genel Teoride, Klasik görüşün tam aksine piyasaya arz olunan her C malın kendi talebini yaratmayacağını ileri sürmüştür. Keynes, say kanunu veya mahreçler yasası olarak ifade edilen bu durumun geçerli olmadığını savunmuştur. Cevap, B seçeneğidir. e • Klasik görüş ile Keynes’in görüşünün karşılaştırılması Keynes Th Klasik Görüş • Tam rekabet koşulları geçerlidir • Ücretler aşağı yönlü esnek de­ ğildir • Ücretler, fiyatlar ve faizler es­ Ekonomiye • Yatırım-tasarruf eşitsizliği söz nektir ilişkin konusudur • Her arz kendi talebini yaratır varsayımları • Her arz kendi talebini yaratmaz • Miktar kuramı geçerlidir • Miktar kuramı geçerli değildir Ekonomik problem Devletin rolü Bu varsayımlar altında ekonomi tam istihdamdadır. Ücretler, fiyat­ lar ve faizler esnekliği ekonomiyi tam istihdam dengesine getirir. Problemler geçicidir. Bu varsayımlar altında ekonomi her zaman tam istihdam düzeyin­ de dengede değildir. Ekonomi ek­ sik istihdam koşullarında da den­ geye gelebilir. İşsizliğin nedeni toplam talep yetersizliğidir. Devletin ekonomiye müdahale et­ Devlet, toplam talep yetersizliğini gidermek, ekonomiyi tam istih­ mesine gerek yoktur. dam milli gelir düzeyine ulaştır­ mak için kamu harcamaları ve vergileri kullanmak suretiyle eko­ nomiye müdahale etmelidir. 488 4T Maliye Sorulan 747. Aşağıdakilerden hangisi ekonomide “Likidite Tuzağı” olduğu varsayı­ mında bulunarak, ekonomide denge m illi gelir düzeyinin belirlenme­ sinde para politikasının etkin olmadığını, buna karşın maliye politika­ sının kullanılması gerektiğini ileri sürmüştür? A) Monetarist görüş B) Klasik görüş C) Neo-klasik görüş D) Keynesyen görüş E) Arz yanlı görüş Çözüm: Durgunluk içindeki bir ekonomide “Likidite Tuzağı” olduğu varsayımında bulu­ narak, ekonomide denge milli gelir düzeyinin belirlenmesinde para politikasının etkin olmadığını, buna karşın maliye politikasının kullanılması gerektiğini ileri süren, Keynesyen görüştür. Cevap, D seçeneğidir. Klasik Görüş Keynes e Para nötr değildir. Klasik dikoto­ mi geçersizdir. Nominal değişken olan para, kısa dönemde üretim ve istihdam gibi reel değişkenleri etkileyebilir. ap Para, nötrdür. Nominal değişken olan para, üretim ve istihdam gi­ bi reel değişkenleri etkilemez. Paranın rolü Klasik dikotomi geçerlidir. Para sadece fiyatlar genel düzeyini be­ lirler. C Th e Para talebi Para, sadece işlem amaçlı talep Para, sadece işlem amaçlı değil, edilir ve gelire karşı duyarlıdır. ihtiyat ve spekülatif amaçlı da ta­ lep edilir. İşlem amaçlı ve ihtiyat para talebi gelire, spekülasyon amaçlı para talebi ise faize karşı duyarlıdır. Politika etkinliği Devletin vergi veya borçlanmaya yönelmesi, özel kesimdeki verim­ li kaynakların etkin olmayan ka­ mu kesimine transfer edilmesi anlamına geleceğinden ekonomi­ deki geçici problemler karşısın­ da, maliye politikası değil para politikası araçları kullanılmalıdır. Spekülasyon amaçlı para talebi­ nin faiz esnekliğinin “sonsuz” ol­ duğu durumda ekonomide likidi­ te tuzağı vardır. Bu durumda pa­ ra politikasının etkin değildir. Üretim ve istihdamı arttırmak için maliye politikası araçlarını kullanılmalıdır. (Para ekonomi­ ye, para politikası değil maliye politikası araçlarıyla girmelidir.) 748. K am u harcamalarının özel sektörün marjinal verimliliğini arttırıcı yönde bir etki meydana getirmesi durumu aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilmektedir? A) Crowding-in etkisi B) Crowding-out etkisi C) Kalabalıklaşma etkisi D) Hızlandıran etkisi E) Çarpan etkisi 489 Maliye Politikası Çözüm : Kamu harcamalarının eğitim, alt-yapı, araştırma-geliştirme gibi alanlara yön­ lenmesi durumunda özel sektörün verimliliğinde artış meydana gelir. Kamu sektörünün özel sektörün marjinal verimliliğini arttırıcı yöndeki etkisi, özel sektör yatırımlarını tamamlayıcı nitelikte olduğu için özel sektörü çekme etkisine sahiptir. Literatürde bu duruma “Croıvding-irı etkisi” adı verilmektedir. Kamu harcamalarının gıda, konut, sağlık hizmetleri gibi sektörlerde gerçekleşmesi ise, özel sektör yatırımlarını ikame edici özelliğe sahip olduğu için özel sektör yatırımlarında bir daralmaya neden olacaktır. Bu duruma “Croıvding-out etkisi ” (dışlama etkisi) adı verilmektedir. Cevap, A seçeneğidir. 749. Milton Frİedman’a göre maliye politikası uygulamasının kaçınılmaz olduğu durumda aşağıdaki politika uygulamalarından hangisi uygulan­ malıdır? B) Vergi politikası ap e A) Kamu harcamaları C) Borçlanma politikası D) Açık bütçe uygulaması E) Transfer harcamaları Çözüm : Monetarist iktisatçılar ekonomi üzerinde en önemli rolü, paraya biçmişlerdir. Th e C Onlara göre, iktisadi istikrarsızlığın kaynağı yanlış uygulanan para politikalarıdır. İktisa­ di istikrarın sağlanması için maliye politikasının kullanılması zaruret arzediyorsa, harca­ ma politikası yerine vergi politikasının kullanılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Milli gelirin azaldığı dönemlerde, vergi oranları düşürülüp, arttığı dönemlerde vergi oranlarının arttırılması gereği üzerinde durmuşlardır. Frİedman’a göre, vergi yapısı maliye politikasının gücünü belirler. En iyi vergi sistemi kaynaktan kesilen artan oranlı gelir vergisidir. Böyle bir sistem, verginin tespitiyle toplanması arasındaki zaman farkını kısaltarak, toplam vergiler içinde dolaylı vergilerin payını azaltır. Cevap, B seçeneğidir. 750. I. İstihdamı arttırmak II. Vergi gelirlerini arttırmak III. Gelir dağılımında adaleti sağlamak IV. Kamu harcamalarını azaltmak Yukarıdakilerden hangisi maliye politikasının am açlarından biri değildir? A) Yalnız I B) Yalnız IV D) I, II ve III E) I, II, III ve IV C) II ve IV Çözüm : Maliye politikası, bir ülkede temel makroekonomik amaçlara ulaşmak için kamu harcamaları ve gelirlerinin miktar ve bileşiminde yapılan düzenlemelerdir. Vergi gelirlerini arttırmak veya kamu harcamalarını azaltmak maliye politikasının amacı değil, çeşitli amaçlara ulaşmak için kullandığı bir aracıdır. Cevap, C seçeneğidir. 490 47 Maliye Soruları Maliye Politikasının Amaçları Maliye Politikasının Araçları • • • • • Kamu harcamaları Kamu gelirleri (vergiler) Bütçe açığı veya fazlası Tam istihdam bütçe açığı veya fazlası Borçlanma C ap e • Ekonomik istikrarın sağlanması -Fiyat istikrarının sağlanması -Tam istihdamın sağlanması • Ekonomik kalkınmanın gerçekleştiril­ mesi ve istikrarlı büyüme hızının sağ­ lanması • Gelir dağılımının düzeltilmesi • Ödemeler bilançosu dengesinin sağlan­ ması • Bölgesel dengesizliklerin giderilmesi • Sektörel teşviklerin gerçekleştirilmesi • Çevre sorunlarının giderilmesi Not: Maliye politikasının kısa dönemli amacı, ekonomik istikrarın sağlanması iken; uzun dönemli amacı ise istikrarlı bir ekonomik büyüme hızının sürdürülmesi­ dir. Günümüzdeki en önemli amacı ise fi­ yat istikrarını sağlamakür. 751. Aşağıdakilerden hangisi maliye politikasının amaçları arasındaki çatış­ maya bir örnektir? e A) Durgunluk döneminden talebi canlandırmak için arttırılan kamu cari harcama­ larının tüketimi arttırması Th B) Enflasyonist dönemde talebi düşürmek için arttırılan dolaylı vergilerin tüketimi kısması C) Durgunluk dönemlerinde talebi artırmak için uygulanan genişletici maliye po­ litikasının ekonomik büyümeyi hızlandırması D) Enflasyonist dönemde talebin kontrol edilmesi amacıyla uygulanan sıkı maliye politikasının ekonomik büyümeyi yavaşlatması E) Enflasyonist dönemde talebi düşürmek için arttırılan dolaysız vergilerin tüketi­ mi kısması Çözüm: Mali araçları kullanmak suretiyle gerçekleştirilmek istenen bir amaç, başka bir amaçla uyum içerisinde olmayabilir. Örneğin, fiyat istikrarının sağlanması için alman bir mali önlem, tam istihdamı veya ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebilir. Cevap, D se­ çeneğidir. • Maliye politikasının amaçları arasındaki çatışmalar: Maliye politikası, hükü­ metin belirli amaçlara ulaşmak için mali araçları kullanılmasıdır. Ancak vergi ve kamu harcamaları gibi mali araçları kullanmak suretiyle amaçların eşanlı gerçekleştirilmesi zordur. 491 Maliye Politikası • Fiyat istikrarı (P) ile tam istihdamı sağlama (Q) amacı arasındaki çatışma: İşsizliği azaltmak için uygulanan genişletici maliye politikası ekonomi tam istihdama ulaştıktan sonra enflasyona neden olabilecektir. (Q’yu artırma yönünde uygulanan bir politika, P’nin artmasına neden olabilecektir.) • Fiyat istikrarını (P) sağlama ile ekonomik büyüme ve kalkınma (Q) ama­ cı arasındaki çatışma: Enflasyonu düşürmek için uygulanan daraltıcı maliye poli­ tikası, örneğin kurumlar vergisinin artırılması ekonomik büyüme ve kalkınmayı olum­ suz etkileyebilecektir. (P’yi düşürmeye yönelik bir politika, Q ’nun azalmasına neden olabilecektir.) • Fiyat istikrarını (P) sağlama ile gelir dağılımını iyileştirme (S) amacı ara­ sındaki çatışma: Enflasyonu düşürmek için artırılan dolaylı vergiler gelir dağılımın­ daki eşitsizliği daha da kötüleştirebilecektir. ap e 752. Aşağıdakilerden hangisi maliye politikasının diğer politikalarla uyum­ lu bir şekilde yürütülmesinde yaşanan sorunlardan biridir? A) Uzun vadeli borçlanma ile düşürülmeye çalışılan likiditenin, daraltıcı para po­ litikasıyla desteklenmesi C B) Enflasyonist dönemde arttırılan dolaylı vergilerle birlikte, ticari bankaların kre­ di genişlemesine gitmesi C) Deflasyonist dönemde likiditeyi arttırmaya yönelik bir borçlanmaya politikası ile birlikte, genişletici para politikası uygulanması Th e D) Deflasyonist dönemde genişletici maliye politikası ile birlikte, para arzının ve kredi hacminin arttırılması E) Enflasyonist dönemde azaltılan kamu harcamasının, kredi daralmasıyla des­ teklenmesi Çözüm : Maliye politikasının başarısı, önemli ölçüde ekonomik problemin doğru teşhis edilmesine, önlemlerin zamanında alınmasına (gecikmeler sorununun minimize edilme­ si), maliye politikasının diğer politikalarla uyumlu bir şekilde yürütülmesi ve desteklen­ mesine bağlıdır. Bu bakımdan enflasyonist dönemde arttırılan, dolaylı vergilerle talep kı­ sılmaya çalışılırken, ticari bankaların kredi genişlemesine gitmesi, talebi arttıracağından maliye politikasının başarısını sınırlayacaktır. Cevap, B seçeneğidir. • Maliye politikasının başarısını sınırlayan faktörler: Maliye politikasının başa­ rılı bir şekilde yürütülmesi belli faktörlere bağlıdır. Bunlar aşağıya çıkarılmıştır; - Ekonomik problemin doğru teşhis edilmesi: Ekonomik problemin doğru teşhis edilmesi önemlidir. Örneğin enflasyonun (P) ekonominin arz yanından mı yoksa talep yanından mı kaynakladığının iyi belirlenmesi gerekir. Aksi halde uygu­ lanacak politika beklenen sonuçları vermemenin ötesinde sorunu daha da kötüleş­ tirebilecektir. - Ekonomik problemlere karşı politikanın zamanında uygulanması: Mali­ ye politikası belli bir gecikmeyle uygulanabilmektedir. Örneğin, vergi oranlarının 492 47 Ma/iye Sorulan değiştirilmesi parlamentonun onayına bağlıdır. Önlemlerin zamanında alınmaması maliye politikasını başarısını sınırlar. - Mali önlemin büyüklüğü ve bileşiminin belirlenmesi: Ekonomik problem­ ler karşısında mali araçların bileşimi ve büyüklüğü iyi belirlenmelidir. Örneğin, enf­ lasyonu önlemede hangi vergilere ne kadar ağırlık verileceğinin belirlenmesi gere­ kir. - Ekonomik problemin yapısal olup olmadığı: Ekonomik problem ülke eko­ nomisinin yapısal özelliklerinden kaynaklı olabilir. Örneğin durgunluk veya enflas­ yon belli sektörlerde ağırlıklı olarak ortaya çıkabilir. Bu durumda uygulanacak ma­ liye politikası önlemleri belli sektörlere yönelik olmalıdır. Aksi halde diğer sektör­ lerde veya ekonomi üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkarabilir. - Politik sınırlamalar: Maliye politikasının başarısını sınırlayan önemli bir faktör ap e de politik sınırlamalardır. Kamu harcamaları ve vergiler ekonomik amaçlar yerine politik amaçlara yönelik kullanılabilir. Örneğin, enflasyonist bir eğilim olsa bile po­ litikacılar oylarını maksimize etmek için çoğu kez genişletici politikaları tercih et­ me eğiliminde olacaklardır. - Uyumlu diğer politikalarla desteklenmesi: Maliye politikasının başarısı C önemli ölçüde uyumlu diğer politikalarla desteklenmesine bağlıdır. Örneğin enflas­ yonu önlemeye yönelik daraltıcı maliye politikası, sıkı para ve kredi politikasıyla desteklenmelidir. Aksi halde maliye politikasının başarısı azalır. - Kamuoyu tarafından desteklenmesi: Maliye politikasının başansını sınırlayan e bir diğer faktörde maliye politikası önlemlerinin kamuoyu desteğini almasıdır. Th 753. Phillips eğrisi aşağıdakilerden hangisinde doğru tanımlanmıştır? A) Vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki doğru yönlü, ancak istikrarsız ilişki­ yi gösteren eğridir. B) Enflasyon ile işsizlik oranı arasındaki doğru yönlü ve istikrarlı ilişkiyi gösteren eğridir. C) Parasal ücretler ile ekonomik büyüme oranı arasındaki ters yönlü ve istikrarlı ilişkiyi gösteren eğridir. D) Vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki ters yönlü ilişkiyi gösteren eğridir. E) Enflasyon ile işsizlik oranı arasındaki ters yönlü ve istikrarlı ilişkiyi gösteren eğ­ ridir. Çözüm: Phillips eğrisi, enflasyon ile işsizlik oranı arasındaki ters yönlü ve istikrarlı iliş­ kiyi gösteren eğridir. A. Phillips 1958 yılında yayımlanan çalışmasında, parasal ücretler ile işsizlik oranları arasındaki ters yönlü ilişkinin varlığına dikkati çekmiştir. Phillips’in bu çalışmasına dayanarak, P.Samuelson ve R. Solow (1960) tarafından yapılan ortak çalış­ mada, enflasyon ile işsizlik oranı arasındaki ters yönlü ve istikrarlı bir ilişkinin var oldu­ ğu ifade edilmiştir. Cevap, E seçeneğidir. 493 Maliye Politikası • Phillips eğrisi: Phillips eğrisi, enflasyon ile işsizlik oranı arasındaki ters yönlü ve is­ tikrarlı ilişkiyi gösteren eğridir. Philips Eğrisi Genişletici Politika e Enflasyon ap Phillips eğrisi analizi, enflasyon pahasına işsizliği azaltma; işsizlik pahasına enflasyo­ nu düşürme olanağı sunduğu için 1960 ile 1970’li yıllar arasında Keynesyen politi­ kaların önemli bir aracı haline gelmiştir. Keynesyen yaklaşıma göre, genişletici poli­ tikalarla toplam talebi arttırarak enflasyon pahasına işsizlik düşürebilir. C Phillips Eğrisi Analizine iktisat Okullarının Bakışı Kısa Dönem Uzun Dönem • Keynesyen analiz, kısa • Geçerlidir. dönemlidir. ® Enflasyonla işsizlik arasında değiş-tokuş vardır. • Phillips eğrisi negatif eğimlidir. Monetarist Yaklaşım • • • • • • • Geçerlidir. Enflasyonla işsizlik arasında değiş-tokuş vardır. Phillips eğrisi negatif eğimlidir. Beklenen enflasyon değişmemiştir. Adaptif beklentiler söz konusudur. Doğal işsizlik oranı sabittir. Gerçekleşen işsizlik oranı, doğal işsizlik oranının altında veya üstünde olabilir. • Genişletici para politikası söz konusu ise gerçekleşen işsizlik oranı, doğal işsizlik oranının altında olur. • Daraltıcı para politikası sözkonusu ise gerçekleşen işsizlik oranı, doğal işsizlik oranının üstünde olur. • Geçersizdir. « Enflasyonla işsizlik arasında değiş-tokuş yoktur. • Phillips eğrisi diktir. • Beklenen enflasyon değişmiştir. • Adaptif beklentiler söz konusudur. • Doğal işsizlik oranı sabittir. • Gerçekleşen işsizlik oranı, doğal işsizlik oranına eşittir. Yeni Klasik Yaklaşım • • • • • • • Geçersizdir. • Enflasyonla işsizlik arasında değiş-tokuş yoktur. • Phillips eğrisi diktir. • Rasyonel beklentiler söz konusudur. • Doğal işsizlik oranı söz konusudur. • Gerçekleşen işsizlik oranı, doğal işsizlik oranına eşittir. Th e Keynesyen Yaklaşım Geçersizdir. Enflasyonla işsizlik arasında değiş-tokuş yoktur. Phillips eğrisi diktir. Rasyonel beklentiler söz konusudur. Doğal işsizlik oranı söz konusudur. Gerçekleşen işsizlik oranı, doğal işsizlik oranına eşittir. 494 4T Maliye Soruları 754. Aşağıdakilere!en hangisi Yeni Klasik yaklaşım ile Monetarist yaklaşı­ mın Phillips eğrisi ile ilgili görüşleri arasındaki farklardan birisidir? A) Monetarist yaklaşıma göre, Phillips eğrisi kısa dönemde negatif eğimleyken, Yeni Klasik yaklaşım göre diktir. B) Hem Monetarist, hem de Yeni Klasik yaklaşıma göre, Phillips eğrisi kısa dö­ nemde negatif eğimli, uzun dönemde dik bir görünüm arz eder. C) Monetarist yaklaşım, Phillips eğrisini sadece uzun dönemde negatif eğimli ola­ rak kabul ederken; Yeni Klasik yaklaşım, hem uzun hem de kısa dönemde ne­ gatif eğimli olarak kabul etmektedir. D) Monetarist yaklaşım uzun dönemde dik Phillips eğrisinin varlığını kabul eder­ ken, Yeni Klasik yaklaşım Phillips eğrisinin sadece uzun dönemde dik olacağı­ nı ileri sürmektedir. e E) Hem Monetarist yaklaşım, hem de Yeni Klasik yaklaşım, uzun dönemde Phil­ lips eğrisinin dik olduğunu ileri sürer. ap Çözüm: Phillips Eğrisi işsizlik ile enflasyon arasındaki ters yönlü ilişkiyi gösterir. Keynesyen, Monetarist ve Yeni Klasiklerin Phillips Eğrisine ilişkin yaklaşımları şu şekildedir: C / Keynesyenlere göre Phillips eğrisi negatif eğimlidir ve enflasyon ile işsizlik arasında­ ki bir değiş-tokuşu temsil etmektedir. e / Monetaristler, Phillips eğrisinin kısa dönemde geçerli olacağını; yani kısa dönemde negatif eğimli olabileceğini, uzun dönemde ise, adaptif beklentilerden dolayı dik ola­ cağını ifade etmektedir. Yani, uzun dönemde Phillips eğrisi analizi geçerli değildir. Th / Yeni Klasik Yaklaşım ise, iktisadi karar birimlerinin rasyonel beklentilere sahip oldu­ ğunu varsaymak suretiyle Phillips eğrisi analizinin hem kısa hem de uzun dönemde geçerli olmayacağını ileri sürmüşlerdir. Dolayısıyla Yeni Klasik Yaklaşım hem kısa, hem de uzun dönem Phillips eğrisinin dik olacağını ileri sürer. / A seçeneği Yeni Klasikler ile Monetaristlerin Phillips Eğrisine bakışları konusundaki farklılığı; E seçeneği benzerliği ifade etmektedir. Cevap, A seçeneğidir. 755. Beklenen enflasyon oranının yükselmesinin kısa dönemli Phillips eğri­ sine etkisi ne olur? A) Konumu değişmez. B) Dikey eksene paralel hâle gelir. C) Yatay eksene paralel hâle gelir. D) Bir bütün olarak aşağı kayar. E) Bir bütün olarak yukarı kayar. 495 Maliye Politikası Çözüm: Enflasyon e Oranı Th e C ap Şekilde dikey eksende enflasyon oranı, yatay eksende işsizlik oranı yer almaktadır. A noktasında beklenen enflasyon oranı gerçekleşen enflasyon oranına eşittir ve aynı za­ manda işsizlik oranı doğal seviyesindedir. Dolayısıyla PC^, sıfır enflasyon beklentisine dayalı olarak çizilen kısa dönem Phillips Eğrisini ifade etmektedir. Böyle bir durumda iken, politika yapıcının işsizliği doğal düzeyinin altına düşürmeyi hedeflediğini varsaya­ lım. Bunun için gerçekleşen enflasyon oranının beklenen enflasyon oranını aşması ge­ rekmektedir. Dolayısıyla politika yapıcının para arzını gerçekleşen enflasyon oranının beklenen enflasyon oranını aşacak ölçüde arttırması gerekmektedir. Para arzının artma­ sı ile birlikte toplam talepte bir artış meydana gelecektir. Toplam talepte meydana ge­ len artış ise firmaların üretimi arttırmasına ve dolayısıyla da işçilere daha yüksek ücret ödemelerine neden olacaktır. Ücretlerde meydana gelen artış ise cari ücret düzeyinden iş bulma imkanına sahip iken, ücretleri yeterli bulmadığı için çalışmayan doğal işsizleri çalışmaya teşvik edecektir. Böylece fiili işsizlik oranı doğal işsizlik oranının altına inecek ve % 2 gibi bir değer alacaktır. Artık yeni denge B noktasında oluşmuştur. B noktasın­ da işsizlik oranı % 2 iken enflasyon oranı % 4 olarak gerçekleşmiştir. Dolayısıyla kısa dönemde Phillips Eğrisi analizi geçerliliğini korumuştur. İşçiler bir süre sonra enflasyonun % 4 ’e yükseldiğini fark ettiklerinde yanıldıklarını anla­ yacak ve enflasyon beklentilerini değiştireceklerdir. Beklenen enflasyon oranının % 4 ol­ ması işçilerin daha yüksek ücretli iş aramak için işten çıkmalarına neden olacaktır. Do­ layısıyla işsizlik oranı doğal seviyesine geri dönerken, enflasyon oranı % 4 düzeyinde ka­ lacaktır. İşsizlik oranının doğal seviyesine geri dönmesi ile birlikte Kısa Dönem Phillips Eğrisi}, sağa doğru kayacak ve Phillips Eğrisİ2 şeklini alacaktır. Yeni denge C noktasın­ da oluşacaktır. C noktasında beklenen enflasyon oranı doğal işsizlik oranına eşit olduğu için fiili işsizlik oranı doğal işsizlik oranına eşittir. Politika yapıcının, işsizliği doğal düze­ yin altına düşürme yönünde ısrar etmesi durumunda işsizlik kısa dönemde tekrar düşe­ cek (D noktası), enflasyon % 9’a yükselecektir. Uzun dönemde işsizlikteki düşme tekrar ortadan kalkarken, yüksek enflasyon devam edecektir (E noktası). Şekilde A, C ve E noktalarında beklenen enflasyon oranı, gerçekleşen enflasyon oranına eşit olduğu için 496 4T Maliye Soruları işsizlik oranı doğal seviyesindedir. Bu noktalar birleştirilirse, Uzun Dönem Phillips Eğri­ sine ulaşılır. Dolayısıyla dik bir görünüm arz eden Uzun Dönem Phillips Eğrisi, enflas­ yon ile işsizlik arasında ilişki olmadığını göstermektedir. Adaptif Beklentiler Varsayımı Altında Phillips Eğrisinin Yer Değiştirmesi * Beklenen enflasyon oranı artarsa, Phillips Eğrisi sağa doğru kayar. • Beklenen enflasyon oranı azalırsa, Phillips Eğrisi sola doğru kayar. Cevap, E seçeneğidir. 756. Doğal işsizlik oranı görüşüne göre aşağıdaki koşulların hangisi altında işsizlik ve enflasyon oranı arasında bir ilişki bulunmaktadır? A) Kısa dönemde beklenen enflasyon oranı gerçekleşirse ap e B) Kısa dönemde beklenmeyen enflasyon oranı gerçekleşirse C) Uzun dönemde beklenen enflasyon oranı gerçekleşirse D) Uzun dönemde beklenmeyen enflasyon oranı gerçekleşirse E) işsizlik oranı doğal düzeyine eşit olursa Çözüm: Doğal işsizlik oranı görüşüne göre enflasyon ile işsizlik arasındaki değiş tokuş C yalnızca kısa dönemde ve beklenmeyen enflasyon oranının gerçekleşmesi durumunda söz konusudur. Th e / Kısa dönemde beklenen enflasyon oranı gerçekleşirse, işsizlik ve enflasyon oranı ara­ sında bir değiş-tokuş olmayacaktır. Beklenen orana göre iktisadi karar birimleri zaten kendini uyarlamışlardır. / Uzun dönemde beklenen enflasyon oranı gerçekleşirse, Phillips Eğrisi dikey olacak­ tır. Yani enflasyon-işsizlik ilişkisi olmayacaktır. / Uzun dönemde, beklenmeyen enflasyon durumu söz konusu olmadığı için uzun dö­ nem Phillips eğrisi dikey bir görünüm arz eder. / işsizlik oranı doğal düzeyine eşitken dikey görünümlü uzun dönem Phillips Eğrisi söz konusudur. Cevap, B seçeneğidir. 757. Adaptif beklentiler varsayımı altında kısa dönemli Phillips eğrisinin bir bütün olarak yukarıya kaymasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Gerçekleşen enflasyonun artması B) Gerçekleşen enflasyonun düşmesi C) Gerçekleşen enflasyonun beklenen enflasyondan büyük olması D) Beklenen enflasyonun düşmesi E) Beklenen enflasyonun artması 497 Maliye Politikası Çözüm: Adaptif Beklentiler Varsayımı Altında Phillips Eğrisinin Yer Değiştirmesi • Beklenen enflasyon oranı artarsa, Phillips Eğrisi sağa doğru kayar. • Beklenen enflasyon oranı azalırsa, Phillips Eğrisi sola doğru kayar. Cevap, E seçeneğidir. 758. Kamu gerçek harcamalarında yapılan 50 milyar TL’lik bir artış, marji­ nal tüketim eğilimi (c) 0,75, vergi oranı (t) %20 iken milli gelir üzerin­ deki etkisi aşağıdakilerden hangisidir? A) 200 milyar TL genişletici B) 250 milyar TL genişletici C) 200 milyar TL daraltıcı D) 50 milyar TL daraltıcı 125 milyar TL genişletici e E) ap Çözüm: Eksik istihdam varsayımı altında kamu gerçek harcamalarındaki bir artışın mil­ li gelir üzerindeki etkisi genişleticidir. Vergilerin gelire bağlı olduğu, dışa kapalı bir eko­ nomide kamu gerçek harcamaları (AG) çarpanı 1/1-c (l-t)’dir. Kamu gerçek harcama­ larındaki bir artışın milli gelir üzerindeki etkisi; C AY= 1/1-c (l-t).AG den, AY= 1/1-0,75 (1-0,20). (50 Milyar TL) AY= 1/1-0,75 (0,8). (50 Milyar TL) e AY= 1/1-0,6. (50 Milyar TL) Th AY= 1/0,4. (50 Milyar TL) AY= 2,5. (50 Milyar TL) AY= 125 Milyar TL genişletici olacaktır. Cevap, E seçeneğidir. Dışa kapalı ekonomide Y=C+I+G Dışa açık ekonomide Y=C+I+G+(X-M) Çarpan Vergiler götürü (T) Vergiler gelire bağlı (tY) Vergiler götürü (T) Vergiler gelire bağlı (tY) Gerçek harcama (G) 1/1-c l/l-c(l-t) 1/1-c+m l/l-c(l-t)+m Transfer harcaması (TR) c/l-c c/l-c(l-t) c/l-c+m c/l-c(l-t)+m Vergi (T) -c/l-c -c/l-c(l-t) -c/l-c+m -c/l-c(l-t)+m Denk bütçe çarpanı 1-c/l-c k=l.AG l-c/l-c(l-t) kcl.AG 1-c/l-c+m kcl.AG l-c/l-c(l-t)+m kcl.AG Not: c=marjinal tüketim eğilimi; t, vergi oranı; m, marjinal ithalat eğilimidir. 75 9 . Aşağıdakilerden hangisi basit çarpanın cebirsel ifadesidir? A) 1/1-c B) l/l-c(l-t) C) -c/l-c 498 4T Maliye Sorulan D) c/l+c E) c/l-c Çözüm: B seçeneğinde verilen çarpan, vergilerin de dikkate alındığı durumdaki çarpa­ nı ifade etmektedir. Ancak soruda basit çarpan formülü istendiği için doğru cevap, A se­ çeneğidir. Basit çarpan ya da kamu harcamaları çarpanı 1 1- c vergi oranları dahil edildiğinde k = 1 1 - c (1- t) + m Transfer ödemeleri çarpanı: k = —£— 1- c e açık ekonomi koşullarında k = 1 1 - c (1- t) ap k_ = Vergi oranlan dahil edildiğinde k = --- £--- C 1 - c (1-f) Th e açık ekonomi koşullarında k = ----- £----1 - c (1- t) + m Otonom Vergi Çaıpanı k = - —£— 1- c Vergi oranları dahil edildiğinde k = Açık ekonomi koşullarında k = - 1 - c ( 1— t) 1 - c (1- t) + m Dış ticaret çarpanı = k = --- i-— 1- c + m 760. M arjinal tüketim eğiliminin 0.4 ve vergi oranının da % 50 olduğu bir ekonomide, vergi miktarındaki 10 liralık bir artışın milli gelirde mey­ dana getireceği azalma ne kadar olacaktır? A) 10 B) 11 C) 5 D) 1 E) 14 499 Maliye Politikası Çözüm: Vergi miktarındaki bir değişmenin milli gelirde meydana getireceği değişme, aşağıdaki formülasyon yardımı ile hesaplanmaktadır. Bu çarpan formülünde, hem oto­ nom vergiler, hem de gelire duyarlı vergiler göz önüne alınmıştır. 04 A Y = ------- ------- -.10 1 - 0 ,4 . (1 - 0 ,5 ) M A Y = ------1 - 0 ,4 . (0,5) °;4 1 - 0,2 AY = - . 1 0 0,8 .10 = - 0 , 5 . 10 = - 5 C Cevap, C seçeneğidir. ap e AY~- 10 761. I. Vergi oranları yüksekse, çarpan büyüktür. II. Vergi oranları küçükse, çarpan büyüktür. e III. Marjinal tüketim eğilimi düşükse, çarpan büyüktür. Th IV. Marjinal tüketim eğilimi büyükse, çarpan büyüktür. V. Marjinal ithalat eğilimi büyükse, çarpan büyüktür. VI. Marjinal ithalat eğilimi düşükse, çarpan büyüktür. Çarpan ile ilgili olarak yukarıda verilen ifadelerden hangileri doğrudur? A) I, III, V B) II, IV, V D) II, IV, VI E) I, IV, VI Çözüm : C) II, III, VI I. Vergi oranlan yüksekse, çarpan küçüktür. II. Vergi oranları küçükse, çarpan büyüktür. III. Marjinal tüketim eğilimi düşükse, çarpan küçüktür. IV. Marjinal tüketim eğilimi büyükse, çarpan büyüktür. V. Marjinal ithalat eğilimi büyükse, çarpan küçüktür. VI. Marjinal ithalat eğilimi düşükse, çarpan büyüktür. Vergilerin gelire bağlı ve dış ticaretin olduğu bir ekonomide çarpan şu şekilde hesapla­ nır: 500 4T Maliye Sorulan 1 - c (1 - t) + m / cf, kf c i, k i I \ tf, k i t i, kî mî, k i m i, kî Cevap, D seçeneğidir. 762. Aşağıdakilerden hangisi denk bütçe kuramının varsayımlarından biri değildir? A) Kamu harcamalarındaki artışın milli gelir üzerindeki genişletici etkisinin yapı­ lan kamu harcamasından daha fazla olması ap e B) Kamu harcamalarından yararlanılanlar ile vergiyi yüklenenlerin marjinal tüke­ tim eğilimlerinin aynı olması C) Ekonomide faiz oranlarının değişmemesi D) Kamu harcamalarındaki bir artış, özel kesim harcamalarını azaltmaması E) Kamu harcamalarının tamamının mal ve hizmet alımına yönelmesi Th e C Çözüm : J.M. Keynes (1936) tarafından “Genel Teori’”de ileri sürülen denk bütçe kuramı, kamu harcamalarındaki bir artışın eşit miktarda artan vergilerle finanse edilmesi halinde toplam talep ve milli gelir üzerindeki etkinin yapılan kamu harca­ ması kadar genişletici olduğunu ileri sürer. Ancak denk bütçe kuramı (çarpanı) be­ lirli varsayımlar altında geçerlidir. Kamu harcamalarındaki artışın milli gelir üzerin­ deki genişletici etkisinin yapılan kamu harcamasından daha fazla olması bu varsa­ yımlardan biri değildir. • -Denk bütçe çarpanı: Kamu harcamaları (AG) çarpanı, 1/1-c; vergi çarpanı (AT) -c/l-c ise kamu harcamalar rındaki bir artışın eşit miktarda artan vergilerle finanse edilmesi halinde (AG=AT) ola­ cağından; milli gelir üzerindeki değişim: AY= [ (1/1-c) - (c/l-c)] (AG) den, AY= [1-c/l-c] (AG) AY= [1] (AG) Denk bütçe çarpanı “1” olacaktır. Böylece toplam talep ve milli gelir üze­ rindeki etkisi yapılan kamu harcamasına eşit ve genişletici olacaktır. Cevap, A seçene­ ğidir. 763. Kamu harcamalarındaki bir artışın eşit miktarda vergilerle finanse edilmesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Denk bütçe çarpanı sıfırdır. 501 Maliye Politikası B) Vergilerin daraltıcı etkisi kamu harcamalarının genişletici etkisine eşittir. C) Denk bütçe çarpanı birden büyüktür. D) Vergilerin daraltıcı etkisi kamu harcamalarının genişletici etkisinden büyüktür. E) Denk bütçe çarpanı, vergiler gelire bağlı ise birden küçüktür. Çözüm: Kamu harcamalarındaki bir artışın eşit miktarda vergilerle finanse edilmesi “denk bütçe çarpanı” ile ifade edilir. Bu durumda kamu harcamalarının genişletici etki­ si, vergilerin daraltıcı etkisinden daha büyüktür. Örneğin, kamu harcamalarındaki 100 milyar TL’lik bir artış marjinal tüketim eğilimi (c) 0,8 iken eşit miktarda vergilerle finan­ se edilmesi halinde milli gelir üzerindeki etkisi ve denk bütçe çarpanı şu şekilde hesap­ lanır: Kamu harcamalarının genişleti­ Eşit miktarda vergilerin Denk bütçe etkisi: Toplam etki daraltıcı etkisi: AY= 1/1-c .a G den, AY= -c/l-c.AG den, AY= 1/1-0,8.(100 Milyar TL) AY= -c/1-0,8.(100 Milyar TL) AY= 1/0,2.(100 Milyar TL) AY= -0,8/0,2.(100 Milyar TL) AY= 1.(100 Milyar TL) AY= 5.(100 Milyar TL) AY= -4.(100 Milyar TL) AY= 100 Milyar TL genişleticidir. AY= 500 Milyar TL genişleticidir. AY= -400 Milyar TL daraltıcıdır. Denk bütçe çarpanı k=“l"dir. e ci etkisi: AY= 1-c/l-c.AG den, C ap AY= 1-0,8/1-0,8.(100 Milyar TL) Th e Denk bütçe çarpanı, vergiler gelire bağlı ise birden küçük olacaktır. Örneğin kamu harcamalarındaki 100 milyar TL’lik bir artış marjinal tüketim eğilimi (c) 0,8, ver­ gi oranı (t) 0,2 iken eşit miktarda vergilerle finanse edilmesi halinde milli gelir üzerinde­ ki etkisi ve denk bütçe çarpanı şu şekilde hesaplanır: Kam u harcamalarının genişleti­ Eşit miktarda vergilerin daraltı­ ci etkisi: AY= l/l-c(l-t).AG den, cı etkisi: AY= -c/l-c(l-t).AG den, Denk bütçe etkisi: Toplam etki AY= l-c/l-c(l-t).AG den, AY= 1/1-0,8(1-0,2).(100 Milyar AY= -0,8/1-0,8(1-0,2).(100 Milyar AY= 1-0,8/1-0,8(1-0,2).(100 TL) TL) Milyar TL) AY= 1/0,36.(100 Milyar TL) AY= -0,8/0,36.(100 Milyar TL) AY= 0,2/0,36.(100 Milyar TL) AY= 2,77.(100 Milyar TL) AY= -2,22.(100 Milyar TL) AY= 0,55.(100 Milyar TL) AY= 277 Milyar TL genişleticidir. AY= -222 Milyar TL daraltıcıdır. AY= 55 Milyar TL genişleticidir. Denk bütçe çarpanı “k=0,55” dir. . Kamu harcamalarındaki bir artışın eşit miktarda vergilerle finanse edilmesi halinde “denk bütçe çarpanı k = l’dir. Vergiler gelire bağlı ise denk bütçe çarpanı k=0,55 yani l ’den küçük olacaktır. Cevap, E seçeneğidir. 502 4T Maliye Soruları Dışa kapalı ekonomide Y=C+I+G Çarpan Dışa açık ekonomide Y=C+1+G+(X-M) Vergiler götürü Vergiler gelire Vergiler götürü Vergiler gelire (T) (T) bağlı (tY) bağlı (tY) Gerçek harcama (G) 1/1-c l/l-c(l-t) 1/1-c+m l/l-c(l-t)+m Transfer harcaması (TR) c/l-c c/l-c(l-t) c/l-c+m c/l-c(l-t)+m Vergi (T) Denk bütçe çarpanı -c/l-c -c/l-c(l-t) -c/l-c+m -c/l-c(l-t)+m 1-c/l-c k=l.AG l-c/l-c(l-t) kcl.AG 1-c/l-c+m kcl.AG l-c/l-c(l-t)+m kcl.AG 764. Kamu harcamalarındaki bir artışın, merkez bankası kaynaklarıyla fi­ nanse edilmesi halinde IS-LM eğrilerinin konumu nasıl etkilenir? e A) Hem IS eğrisi, hem de LM eğrisinin konumu sağa kayar B) LM eğrisi sola kayarken, IS eğrisinin konumu değişmez ap C) IS eğrisinin konumu sola kayarken, LM eğrisinin sağa kayar D) Hem IS eğrisi, hem de LM eğrisinin konumu sola kayar E) LM eğrisinin konumu değişmez iken, IS eğrisi sağa kayar C Çözüm: Kamu harcamalarındaki bir artışın, merkez bankası kaynaklarıyla finanse edil­ e mesi (para arzının arttırılması) halinde hem IS eğrisi, hem de LM eğrisinin konumu sa­ ğa kayar. Eğer kamu harcamalarındaki bir artış, vergileme veya özel kesime borçlanma biçinde finanse edilecek olursa, sadece IS eğrisinin konumu sağa kaymakta, LM eğrisi­ nin konumu değişmemektedir. Cevap, A seçeneğidir. Th • Açıklama: J.R. Hicks ve A. Hansen (1937) tarafından geliştirilen IS-LM eğrileri ana­ lizi, Klasik görüş ile Keynes’in ve 1936 yılında yayımlanan kitabı “Genel Teori”’nin bir yorumu niteliğindedir. Bu analizde IS eğrisi, mal piyasasını dengede tutan, LM eğ­ risi ise para piyasası dengede tutan faiz oranı ve gelir düzeyini gösteren eğridir. ISLM modeli, ekonominin nominal yönü (para piyasası) ile reel yönünü (mal piyasası) ele alarak, ekonomik dengenin eşanlı olarak sağlanabileceğini gösterir265. 265 Ancak eşanlı denge, yani bir ekonomide para ve mal piyasasının birlikte dengede olması, o ekonominin her za­ man tam istihdam milli gelir düzeyinde dengede olduğunu ifade etmemektedir. 503 Maliye Politikası Genişletici etki: (+ ADÎ,YÎ) Maliye ve Para Politikası Daraltıcı etki (-ADİ, Y İ) Kamu harcamalarının arttırıl­ Kamu harcamalannın azaltıl­ ması, vergilerin azaltılması ha­ ması, vergilerin artırılması ha­ linde, linde, IS eğrisi: Mal piyasası dengesi IS sağa kayar IS sola kayar. Ekonomik denge Faizler artar (Ait), Gelir düzeyi artar (AYÎ). Faizler düşer (Aii), Gelir düzeyi azalır (AYİ). Para politikası araçlan: LM’in konumunu etkiler Para arzının arttırılması Para arzının azaltılması LM eğrisi: Para piyasası den­ gesi LM sağa kayar LM sola kayar Ekonom ik denge Faizler düşer (Aii), Gelir düzeyi artar (AYÎ). Faizler yükselir (Ait), Gelir düzeyi düşer (AYİ). e Maliye politikası araçları: IS’in konumunu etkiler ap • Not: Kapalı bir ekonomide, toplam talep (AD), özel kesim tüketim ve yatırım harca­ AD<Y* (Pİ.Qİ) Deflasyon: Toplam talep yetersizliği Th e Ekonomik sorun C maları ile kamu kesimi harcamalarının toplamıdır. Dışa açık ekonomide; toplam ta­ lep (AD), özel kesim tüketim (C) ve yatırım harcamaları (I), kamu kesimi harcamaları (G) ve net ihracatın (X-M) toplamıdır. Y*= Tam istihdam milli gelir düzeyi; AD=toplam talep; İktisat politikası Genişletici maliye ve para politikası AD>Y* (ÎP.Q*) Enflasyon: Toplam talep fazlalığı Daraltıcı maliye ve para politikası 765 . IS-LM modeli çerçevesinde kamu harcamalarındaki artış IS ve LM eğ­ rileri üzerinde nasıl bir etki meydana getirir? A) IS eğrisi sola, LM eğrisi sağa kayar B) IS ve LM eğrileri birlikte sağa kayar C) IS eğrisi sağa LM, eğrisi sola kayar D) IS eğrisi değişmez, LM eğrisi sağa kayar E) LM eğrisi değişmez, IS eğrisi sağa kayar Çözüm : Kamu harcamaları artışı maliye politikası uygulamaları içerisinde yer almakta­ dır. Dolayısıyla değişmesi halinde mal piyasasında bir değişim söz konusu olacaktır. Mal piyasası dengesi IS eğrisi ile gösterildiğine göre, etki IS eğrisinin sağa veya sola kayma­ sı şeklinde görülecektir. LM eğrisi üzerinde doğrudan bir etki gözlenmez. Yani LM eğri­ si değişmez. Kamu harcamalarındaki artış toplam harcamaların artışına yol açarak top­ lam talebi arttırır. Bu durum milli gelir atışma yol açacaktır. Dolayısıyla IS eğrisi sağa doğru kayar. 504 4T Maliye Soruları Cevap, E seçeneğidir. e 766. IS-LM modeline göre, genişletici bir maliye politikası, kendisinden da­ ha küçük genişletici bir para politikası ile birlikte uygulandığında aşağıdakilerden hangisi ortaya çıkar? ap A) Faiz oranı değişmezken, milli gelir düzeyi artar. B) Faiz oranı ve milli gelir düzeyi aynı oranda artar. C) Faiz oranındaki artış, milli gelir düzeyindeki artıştan küçüktür. C D) Faiz oranındaki artış, milli gelir düzeyindeki artıştan büyüktür. E) Faiz oranı kesinlikle artarken, milli gelir düzeyindeki değişme belirsizdir. Th e Çözüm: Uygulanan genişletici bir maliye politikası, kendisinden daha küçük genişletici bir para politikası ile birlikte uygulandığında, hem faiz oranları, hem de gelir düzeyi ar­ tacaktır. Genişletici maliye politikası faiz oranlarını yükseltirken, genişletici para politi­ kası faiz oranlarını düşürmektedir. Ancak maliye politikasının faiz oranını arttırıcı etkisi, para politikasının faiz oranını azaltıcı etkisinden büyük olduğu için net etki faiz oranının yükselmesi şeklinde olacaktır. Diğer taraftan, hem genişletici para, hem de maliye poli­ tikası milli geliri arttıracaktır. Bu yüzden milli gelirdeki artış, faiz oranındaki artıştan bü­ yük olacaktır. Bu durumu şekil yardımıyla görmek mümkündür. r Genişletici Maliye Politikasının Genişletici Para Politikasından Büyük Olduğu Durum Cevap, C seçeneğidir. 505 Maliye Politikası 767. Aşağıdaki hangi iktisadi yaklaşım “dik bir LM ve yatık bir IS ” varsayı­ mında bulunarak para politikasının etkinliğini savunmaktadır? A) Post Keynesyen yaklaşım B) Neo-klasik yaklaşım C) Monetarist yaklaşım D) Keynesyen yaklaşım E) Yeni klasik yaklaşım Çözüm: Para arzındaki bir artışın, toplam talep ve denge milli gelir düzeyi üzerindeki ap e etkisi, spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği ile faizlerin düşmesine bağlı olarak yatırımların gerçekleşip gerçekleşmediğine yani yatırım talebinin faiz esnekliğine bağlıdır. Monetarist yaklaşım, spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliğinin dü­ şük (dik bir LM) ile faizlerin düşmesine bağlı olarak yatırım talebinin faiz esnekliğinin ise yüksek (yatık bir IS) olduğunu ileri sürerek para politikasının etkinliğini266 savunmakta­ dır. Cevap, C seçeneğidir. Politika etkinliği LM ve IS eğrilerine ilişkin varsayımı Keynesyen (i)Spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği sonsuz: Yatık bir LM (ii)Yatırım talebinin faiz esnekliği düşük (sıfır): D ik bir IS Maliye politikası etkin: Üretim ve istihdam ancak ma­ liye politikası araçları kullanı­ larak arttırılabilir. M onetarist (i)Spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği düşük: D ik bir LM (ii)Yatırım talebinin faiz esnekliği yüksek: Yatık bir IS Para politikası etkin: Üre­ tim ve istihdam para politikası araçları kullanılarak arttırılabi­ lir. Th e C İktisadi görüş 768 . Maliye politikasının tam etkin olduğu durumda aşağıdakilerden hangi­ si söz konusudur? A) Para talebinin faiz esnekliği sıfırdır. B) Para talebinin faiz esnekliği sonsuzdur. C) Para yalnızca işlem amacıyla talep edilmektedir. D) LM eğrisi pozitif eğimlidir. E) Para talebinin gelir esnekliği sonsuzdur. Çözüm : Maliye politikasının tam etkin olduğu durumda, LM eğrisi üzerinde Keynesyen bölge durumu söz konusudur. Keynesyen bölgede iken, LM eğrisi yatay eksene paralel, eğimi sıfır, esnekliği sonsuz, para talebinin faiz esnekliği sonsuz (likidite tuzağı) ve para spekülasyon güdüsüyle talep edilmektedir. 266 Buradaki etkinlikten, uygulanan makro ekonomik politikanın üretim, istihdam veya denge milli gelir düzeyini ar­ tırması anlaşılmaktadır. 506 4T Maliye Soruları r Cevap, B seçeneğidir. e 769. Yatıranın faize duyarlılığı sıfır ise, ise para ve maliye politikalarının et­ kinliği ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? ap A) Para politikası etkinken maliye politikası etkin değildir. B) Para politikası etkin değilken maliye politikası etkindir. C) Para politikası, maliye politikasından daha fazla etkindir. C D) Hem para hem de maliye politikası etkin değildir. E) Hem para hem de maliye politikası etkindir. Th e Çözüm: Yatırımın faize duyarlılığı sıfırken yatırım talep eğrisi dikeydir. Yatırımın faize duyarlılığı ise, IS eğrisinin eğimi üzerinde belirleyicidir. Yatırımın faize duyarlılığı sıfır iken, IS eğrisinin eğimi sonsuzdur. Yani, IS eğrisi dikey eksene paraleldir. IS eğrisinin di­ key eksene paralel olduğu bir durumda maliye politikası tam etkindir. Çünkü yatırımla­ rın faize duyarlılığı sıfır olduğu için faiz oranında meydana gelen arüş, yatırımların azal­ masına yol açmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, dışlama etkisi ortaya çıkmayacaktır. IS eğ­ risinin dikey eksene paralel olduğu durumu hem para politikası hem de maliye politika­ sı açısından şekil çizerek görmek mümkündür. IS eğrisi dikey eksene paralel iken genişletici para politikası uygulanması durumunda LM eğrisi sağa doğru kayacak ve faiz oranı düşecektir. Ancak yatırımların faize duyarlı­ 507 Maliye Politikası lığı sıfır olduğu için faiz oranında meydana gelen düşme yatırım miktarını artırmayacak­ tır. Dolayısıyla çıktı ve hasıla düzeyinde de bir değişme meydana gelmeyeceği için para politikası etkin değildir. IS eğrisi dikey eksene paralel iken genişletici bir maliye politikası uygulanması durumun­ da, IS eğrisi sağa doğru kayacak, yeni denge B noktasında oluşurken faizlerde artış mey­ dana gelecektir. Ancak yatırımların faize duyarlılığı sıfır olduğu için faiz oranında mey­ dana gelen artış özel kesim yatırımları üzerinde dışlama etkisine neden olmayacaktır. Genişletici maliye politikası sonucunda -kamu harcamalarının arttırıldığı varsayımı altın­ da- yatırımların faize duyarlılığı sıfır olduğu için hasıla çarpan kadar artacaktır. Dolayısıy­ la maliye politikası tam etkindir. Cevap, B seçeneğidir. A) Yatırımların azalması B) Net ihracatın azalması C) Parasal daralma D) Döviz kurunun yükselmesi ap e 770. Mundel Fleming Modeline göre esnek kur sisteminin uygulandığı bir ekonomide yurt içi faiz oranları dünya faiz oranlarından yüksekse aşağıdakilerden hangisi m ali genişlemenin etkisiz olmasının nedenidir? C E) Otonom tüketim harcamalarının artması Çözüm: Tam sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru varsayımında yurt içi faiz oran­ Th e ları dünya faiz oranlarının üstünde ise, ülkeye sermaye girişi olur. Ödemeler bilançosu fazla verir, ulusal paranın değeri artar. Yurtiçi mallar görece pahalı hale gelir, ihracat aza­ lır, ithalat artar. IS eğrisi sola kayar. Diğer bir ifadeyle böyle bir durumda IS eğrisinin so­ la kayma nedeni olarak IS eğrisini sola kaydıran diğer unsurları değil, net ihracattaki azalmayı ele almak gerekir. Yani, dışlamanın nedeni, yüksek faiz oranlarının ulusal pa­ ranın değerini arttırmak suretiyle ihracatı azaltıp, ithalatı arttırması; yani net ihracatı azaltmasıdır. Cevap, B seçeneğidir. 771. Dışa açık bir ekonomide uygulanan politika uygulamaları ile ilgili ola­ rak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Sınırlı sermaye hareketliliği ve sabit döviz kuru sisteminde maliye politikası BP eğrisi LM eğrisine kıyasla dikken, yatık olduğu duruma göre daha etkilidir B) Sınırlı sermaye hareketliliği ve sabit döviz kuru sisteminde maliye politikası BP eğrisi LM eğrisine kıyasla dikken, yatık olduğu duruma göre daha az etkilidir C) Sınırlı sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru sisteminde maliye politikası BP eğrisi LM eğrisine kıyasla dikken, yatık olduğu duruma göre daha az etkilidir D) Sınırlı sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru sisteminde maliye politikası BP eğrisi LM eğrisine kıyasla yaükken, dik olduğu duruma göre daha etkilidir E) Sınırlı sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru sisteminde para politikası kıs­ mi olarak etkilidir; çünkü hem faiz oranı hem de gelir düzeyi yükselir 508 4T Maliye Soruları Çözüm: Esnek Döviz Kuru Sistemi Sermaye Har. Düzeyi Tam Sermaye Hareketliliği Para Politikası Etkili Maliye Politikası Para Politikası Etkisiz BPcLM Kısa dönemli Sınırlı Etkili Faiz oranı yükselir, etkilidir ancak gelir artışı BP>LM durumuna göre daha fazla olur Maliye Politikası Etkili BP>LM iken, BPcLM durumuna göre daha etkili BPcLM iken, BP>LM durumuna göre daha az etkili e Sınırlı Etkili BP>LM Sermaye Çünkü faiz Sınırlı Hareketliliği oranı düşer, etkilidir gelir artar. ancak gelir artışı BPcLM durumuna göre daha az olur Sabit Döviz Kuru Sistemi ap Not: BP>LM, BP eğrisinin LM’ye göre daha yatık olduğunu; BPcLM, BP eğrisinin LM’ye göre dik olduğunu ifade eder. Cevap, B seçeneğidir. C 772. Aşağıdakilerden hangisi tam sermaye hareketliliği ve sabit döviz kuru varsayımı altında uygulanan genişletici bir maliye politikasının sonuç­ larından birisi değildir? e A) Ödemeler bilançosu fazla verir C) Ulusal para arzı artar Çözüm: Döviz kuru düşer Th E) r B) Ulusal paraya talep artar D) Faiz oranları yükselir 509 Maliye Politikası Yeni denge e1, gelir Y yurtiçi faiz rd olur Genişietici Maliye Politikası -> Yurtiçi faiz oranı yurt dışı faiz oranından daha yüksek olur. Sermaye girişi olur. Ödemeler bilançosu fazla verir. Ulusal paraya talep artar. —» Ulusal paranın değeri artar. Döviz alıp ulusal para satar. ap e MB döviz piyasasına müdahale eder. Yeni denge e2,gelir düzeyi Y 2 ve faiz oranı yurtdışı faiz oranlarına eşit olur. C Ulusal para arzı artınca LMQeğrisi LMj şeklinde sağa kayar. Ancak sabit Döv. Kur. olduğu için ulusal para değerinin artmaması gerekir. Th e Sonuç olarak faiz oranı tekrar yurtdışı faiz oranlarına eşitlenirken gelir düzeyinde artış meydana gelir. Maliye politikası tam etkindir. Cevap, E seçeneğidir. 773. Tam istihdam bütçe dengesi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğ­ rudur? A) Ekonominin her zaman tam istihdamda olması mümkün olmadığından eksik istihdam düzeyinde bütçe fazlası verilmesi halinde maliye politikası genişletici, açık vermesi halinde daraltıcı etki yaratır. B) Tam istihdam düzeyinde bütçe fazlası verilmesi halinde para politikası daraltı­ cı etki yaratırken, açık vermesi halinde genişletici etki yaratır. C) Eksik istihdam düzeyinde bütçe fazlası verilmesi halinde maliye politikası ge­ nişletici, açık vermesi halinde daraltıcı etki yaratır. D) Tam istihdam düzeyinde bütçe fazlası verilmesi halinde maliye politikası deflasyonist, açık vermesi halinde enflasyonist etki yaratır. E) Ekonominin her zaman tam istihdamda olması mümkün olmadığından eksik istihdam düzeyinde bütçenin açık veya fazla vermesinin ekonomi üzerindeki etkisi önemsizdir. 510 4T Maliye Soruları Çözüm : Ekonomi tam istihdamda267 olduğu varsayımından hareketle elde edilecek mil­ li gelir düzeyinde, kamu harcamaları ile vergiler arasındaki fark, tam istihdam bütçe den­ gesini vermektedir. Maliye politikasının ekonomi üzerindeki etkileri, ekonominin tam is­ tihdam düzeyinde olup olmamasına bağlıdır. Eğer tam istihdam düzeyinde bütçe fazlası verilmesi halinde maliye politikası daraltıcı, açık vermesi halinde genişletici etki yarata­ caktır. Bir başka ifadeyle, tam istihdam düzeyinde bütçe açığı verilmesi halinde maliye politikası enflasyonist, fazla vermesi halinde ise deflasyonist etki yaratacaktır. Cevap, D seçeneğidir. K onjonktür Maliye politikası: Bütçe dengesi Ekonom i üzerindeki etkisi Eksik istihdam Bütçe açığı (+G>-T) Daraltıcı, deflasyonist Bütçe açığı (+G>-T) Genişletici ancak enflasyonist Bütçe fazlası (-T>+G) Daraltıcı, deflasyonist e Bütçe fazlası (-T>+G) ap Tam istihdam Genişletici ancak enflasyonist değil A) Klasik okul C 774. Aşağıdaki iktisat okullarından hangisi borçlanmanın daha enflasyonist olduğunu ileri sürmektedir? B) Neo-klasik Okul C) Keynesyen Okul D) Monetarist Okul Th Çözüm: e E) Yeni Klasik Okul / Klasik ve Neo-klasik okul, borçlanmaya karşı çıkmakla birlikte enflasyonun temel kay­ nağını para arzındaki artışa bağlamışlardır. Miktar teorisi gereğince para arzındaki bir artış aynı yönde ve aynı oranda enflasyon oranlarını arttıracaktır. / Keynesyen okul, enflasyonu tam istihdamdan sonraki bir olgu olarak ele almıştır. Bu­ nun doğal sonucu tam istihdama kadar yapılacak bir borçlanma politikası enflasyo­ nist olmayacaktır. Çünkü Keynesyenler ekonomiyi eksik istihdamda kabul etmekte­ dirler. / Monetarist Okulun en önemli temsilcisi Milton Friedman’a göre, “enflasyon her za­ man ve her yerde parasal bir olgudur.” Monetarist okul, modern miktar teorisi çev­ resinde para arzında meydana gelen bir artışın fiyatlar genel düzeyini aynı yönde fa­ kat daha yüksek oranda arttırdığını ileri sürmüştür. / Yeni Klasik Okulun önemli temsilcilerinden Thomas Sargent ve Neil Wallace tarafın­ dan ortaya konulan “Hoş Olmayan Monetarist Aritmetik” çerçevesinde borçlanma­ 267 Tam istihdam dar anlamda, cari ücret düzeyinde çalışma isteği ve yeteneğinde olan herkesin iş bulabilmesi; geniş anlamda ise bir ekonomide bütün üretim faktörlerinin üretime katılması anlamına gelir. Ekonomi tam istihdamda iken milli gelir düzeyi maksimum olmaktadır. 511 Maliye Politikası nın para arzı artışına göre daha enflasyonist olduğu ortaya konulmuştur. Şöyle ki, bütçe açığının derhal para arzı artışı ile finansmanının, nihayetinde para arzı artışı ile finanse edilecek bir borçlanma politikasına göre daha az enflasyonist olduğunu ileri sürmektedir. Cevap, E seçeneğidir. 775. Toplam talepte ortaya çıkacak bir istikrarsızlığı, iradi bir değişikliğe gerek kalmadan ortadan kaldırmak veya gelir düzeyi üzerindeki etki­ sini azatlamak için m ali sistemin yapısına yerleştirilmiş kamu harca­ maları ve vergilere ilişkin araçlara ne denir? A) Mali sürüklenme B) Mali kaldıraç C) Otomatik stabilizator D) Mali engel ap e E) Formül esnekliği Çözüm: Toplam talepte ortaya çıkacak bir istikrarsızlığı, iradi bir değişikliğe gerek kal­ madan ortadan kaldırmak veya gelir düzeyi üzerindeki etkisini azatlamak için mali siste­ me konulan kamu harcamaları ve vergilere ilişkin araçlara “otomatik stabilizator (istik­ rar sağlayıcı)” denir. Cevap, C seçeneğidir. C • Otom atik istikrar sağlayıcılar (stabilizatörler): Toplam talepte ortaya çıkacak e bir istikrarsızlığı, iradi bir değişikliğe gerek kalmadan ortadan kaldırmak veya gelir dü­ zeyi üzerindeki etkisini azatlamak için mali sisteme konulan kamu harcamaları ve ver­ gilere ilişkin araçlara “otomatik stabilizator (istikrar sağlayıcı)” denir. Th • Ekonomik istikrarın sağlanması önemlidir. Otomatik stabilizator, hiçbir iradi ve yasal işleme gerek kalmadan, durgunluk dönemlerinde otomatik olarak bütçe açığının ve­ ya enflasyon dönemlerinde otomatik olarak bir bütçe fazlası oluşturacak mali araçla­ rın kullanılmasıdır. Otomatik Stabilizatörler Kamu Mali Sistemine İlişkin Özel Kesime İlişkin • Artan oranlı gelir vergisi • Düz oranlı kurumlar vergisi ® işsizlik sigortası • Tarımsal destekleme alımlan • Gelir ve fiyat düzeyindeki değişmelerden kaynaklı bütçe açıkları veya fazlalan • Gelir ve fiyat düzeyindeki değişmelerden kaynaklı vergi gelirlerindeki artış ve azalışlar • Birey ve firmalann tasarrufla­ rı • Sigorta primleri • İşsizlik tazminatı • Firmaların stoklardaki artış veya azalışlar 512 4T Maliye Soruları 776. Aşağıdakilerden hangisi ya da hangileri otomatik istikrar sağlayıcıları­ dır? II. Artan oranlı vergi I. İşsizlik sigortası III. Sigorta primleri IV. Faiz oranı V. Servet A) Yalnız II B) i veli D) II, III ve IV E) I, II ve V C) I, II ve III Çözüm: Ekonomiyi otomatik olarak herhangi bir müdahale olmaksızın denge yönüne ap e iten bir takım güçler vardır. Bunlar; işsizlik sigortası, artan oranlı vergi, sigorta primi, şir­ ketlerin kar payı ödemeleri, hanehalklannın tasarruflarıdır. Bunlara “otomatik istikran sağlayıcılar” denilmektedir. Otomatik istikrarı sağlayıcı politikalar, herhangi bir istikrar­ sızlık olması durumunda kendiliğinden devreye girerler ve istikrarsızlığın şiddetini azaltır­ lar. / İssizlik sigortası: Eğer ekonomide bir durgunluk sözkonusu ise, işsizlik sigortası Th e C devreye girecektir. Çünkü durgunluk zamanlarında işsizlerin sayısında artış meydana gelir, işsizliğin artması, bir ekonomide gelir elde eden harcama birimlerinin gelirlerin­ den mahrum kalmaları anlamına gelmektedir. Gelir elde edemeyen harcama birimle­ ri doğal olarak harcamalarını kısmak zorunda kalacaklardır. Bu durum ise, durgunlu­ ğu daha da derinleştirecektir. Oysaki işsizlik sigortasının uygulandığı ekonomide, har­ cama birimleri işsiz kaldıkları esnada işsizlik sigortasından yardım alacaklar ve harca­ ma düzeylerini çok kısmak zorunda kalmayacaklardır. Bu durum durgunluktan çıkış sürecine olumlu katkıda bulunacaktır. Tersine, ekonominin genişleme aşamalarında çalışanların gelirlerinin bir kısmı, işsizlik sigortası primi olarak kesileceği için harcama birimlerinin kullanılabilir gelirinde bir azalma meydana gelecek ve talep baskısı neti­ cesinde oluşabilecek enflasyonist bir sürecin frenlenmesine olumlu bir katkıda bulu­ nacaktır. / Artan oranlı vergi. Gelir vergisi artan oranlı olarak uygulandığı zaman, ekonomi­ nin içinde bulunduğu duruma göre otomatik olarak istikran sağlayıcı bir rol üstlenir. Örneğin ekonomi canlanma sürecinde ise, üretim, istihdam ve gelirde bir artış yaşa­ nacaktır. Gelirde meydana gelen artışa paralel olarak, vergi politikası artan oranlı ol­ duğu için ortalama vergi oranında da bir artış yaşanacaktır. Böylece hem devlet ge­ lirlerinde bir artış yaşanmış olacak, hem de gelir artışından dolayı oluşabilecek bir ta­ lep baskısı ve sonrasında enflasyonist sürecin önlenmesine olumlu katkı yapılmış olu­ nacaktır. Tersine ekonomi işsizliğin arttığı, üretimin azaldığı bir daralma aşamasında ise, vergi miktarında da bir düşme yaşanmaktadır. Dolayısıyla gelir azalışına paralel olarak, vergi miktarında da bir azalma yaşanacak ve harcanabilir gelirde büyük oran­ da azalma olması önlenecektir. Böylece tüketimdeki azalma çok fazla olmayacaktır. Bu durum GSMH’da meydana gelen düşüşün duraklaması anlamına gelmektedir. 513 Maliye Politikası / Hanehalklarıram tasarrufları: Hanehalkları ekonominin genişleme döneminde gelirlerinde bir artış meydana geldiği için bu gelirin bir kısmını tasarruf etme eğilimi içine girerler. Bu durum gelir artışından dolayı meydana gelebilecek bir talep baskısı­ nı engellediği için enflasyonist bir sürece girilmesini önlemeye yardımcı olur. Diğer ta­ raftan ekonomi, üretimin azaldığı, işsizliği arttığı bir daralma sürecinde ise, daha ön­ ceden yapılmış tasarruflar kullanılmak suretiyle harcama düzeylerini devam ettirme­ ye çalışırlar. Dolayısıyla daralmadan dolayı tüketimde çok hızlı bir azalma olması en­ gellenmiş olur. Cevap, C seçeneğidir. 777. Aşağıdakilerden hangisinin otomatik stabilizator gücü en fazla olduğu kabul edilen bir vergidir? e A) Kişisel gelir vergisi C) Veraset ve intikal vergisi D) Harcama vergisi E) Servet vergisi ap B) Kurumlar vergisi Th e C Çözüm: Bir verginin otomatik stabilizator gücü, gelir düzeyindeki değişmeler karşısın­ da vergi gelirlerinin esnekliğine bağlıdır. Bu bakımdan esnekliği yüksek olan bir verginin otomatik istikrar sağlama gücü de yüksektir. Özellikle artan oranlı tarife yapısına sahip olması nedeniyle esnekliği en yüksek vergi, kişisel gelir vergidir. Düz oranlı tarife yapı­ sına sahip olması nedeniyle kurumlar vergisi otomatik stabilizator gücü daha azdır268 Harcama vergileri mal ve hizmetlerin fiyatları üzerinden alındıkları için gelirdeki değişik­ likleri takip edemezler. Ancak tüketimin gelir ve fiyat düzeyine bağlı olduğu düşünüldü­ ğünde bu vergilerin de esnekliği söz konusu olabilecektir. Buna rağmen harcama vergi­ lerinin otomatik stabilizator gücü nispeten azdır. Servet vergilerinin ise esnekliği olduk­ ça düşüktür, dolayısıyla otomatik stabilizator gücünün olmadığı kabul edilir. Cevap, A se­ çeneğidir. 778. Aşagıdakilerden hangisi kişisel gelir vergisinin otomatik stabilizator gücünü arttıran özelliklerden biri değildir? A) Vergi tarifesinin dik artan oranlı olması B) Fazla kaçakçılık olmaması C) Verginin götürü usulle tarh edilmesi D) Genel bir vergi olması 268 Kişisel gelir vergisinde verginin esnekliği, hem tarife yapısına hem de matraha bağlı iken, kurumlar vergisinin es­ nekliği sadece matraha bağlıdır. 514 4T Maliye Soruları E) Her çeşit gelir ve kazancı vergilendirmesi Çözüm: Bir verginin otomatik stabilizator gücü, • Genel bir vergi olup olmamasına, • Artan oranlı tarife yapısının derecesine, • Muafiyet ve istisnalara yer verilip verilmediğine, • Vergi kaçakçılığındaki yaygınlık ve verginin tahsil edilme biçimine bağlıdır. Kişisel gelir vergisinin, genel bir vergi olması, vergi tarifesinin dik artan oranlı olması, bu verginin beyan ve kaynakta kesinti (stopaj) usulüyle tahsil edilmesi ve fazla kaçakçılı­ ğın söz konusu olmaması otomatik stabilizator gücünü arttırmaktadır. Cevap, C seçene­ ğidir. e 779. Aşağıdakilerden hangisinin otomatik stabilizator gücü olduğu kabul edilen bir kamu harcamasıdır? B) işsizlik sigortası ödemeleri C) Gerçek harcamalar C D) Emekli memur maaşları ap A) Tüketim sübvansiyonları E) Memur ve işçilere yapılan ödemeler Th e Çözüm: Vergi sistemi karşısında kamu harcama sistemin otomatik stabilizator gücü nis­ peten azdır. Ancak işsizlik sigortası ödemeleri, tarımsal destekleme ödemeleri gibi bazı tür kamu harcamaları mali sisteme bir esneklik kazandırmaktadır269. Örneğin, ekono­ minin genişleme (enflasyonist), dönemlerinde artan sigorta primi ödemeleri ile toplam talep düşerken, durgunluk (deflasyonist) dönemlerinde artan işsizlik ödemeleri ile toplam talep artmaktadır. Böylece herhangi bir iradi değişikliğe gerek kalmadan toplam talep istikrara gelmekte ve gelir düzeyi üzerindeki etkileri azaltmaktadır. Cevap, B seçeneği­ dir. 780. Toplam arz eğrisinin üç bölgesi için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Keynesyen bölgede genişletici politikalar sadece hasılayı arttırır. B) Klasik bölgede genişletici politikalar fiyatlar genel düzeyini etkilemez. C) Ara bölgede genişletici politikalar fiyatlar genel düzeyini düşürür, hasıla düze­ yini arttırır. D) Klasik bölgede, toplam arz eğrisinin esnekliği sonsuzdur. E) Keynesyen bölgede toplam arz eğrisinin eğimi sonsuzdur. 0f \Q Savunma harcamaları ekonomik konjonktüre karşı duyarlı değildir. Bu nedenle savunma harcamalarının otoma­ tik istikrar sağlayıcı özelliğinin olmadığı unutulmamalıdır. 515 Maliye Politikası Çözüm: P P _____Maliye Politikası Klasik Bölge / AS eğrisi dikey eksene paraleldir. (Yatay eksene / AD’yi arttmcı politikalar, hem diktir.) fiyatları hem de hasılayı / AS eğrisinin esnekliği sıfırdır. arttırır. / AS eğrisinin eğimi sonsuzdur. / Ekonomi tam istihdama / Ekonomi tam istihdamdadır yönelmiştir. / Ücretler ve fiyatlar esnektir. / Çarpan etkisi azalmaya / Genişletici politikalar, sadece başlar. fiyatlar genel düzeyini arttırır. / Genişletici politikalar, hasıla düzeyini değiştirmez. / Çarpan mekanizması işlemez. / Genişletici para ve maliye politikaları ile çıktıyı arttırmak mümkün değildir. / Devlet müdahalesi etkin değildir. Ara Bölge ap e / AS eğrisi pozitif eğimlidir. Th e Keynesyen Bölge / AS eğrisi yatay eksene paraleldir. (Dikey eksene diktir.) / AS eğrisinin esnekliği sonsuzdur. / AS eğrisinin eğimi sıfırdır. / Ekonomi eksik istihdamdadır. / Ücretler ve fiyatlar rijittir. / Genişletici politikalar, sadece hasılayı arttırır. / Çarpan mekanizması etkin biçimde işler. / Genişletici politikalar, fiyatlarda değişme meydana getirmez. / Enflasyon problemi yoktur. Bu yüzden Keynesyen iktisatçılar enflasyonu tam istihdamdan sonraki bir olay olarak kabul etmektedirler. / Genişletici politikalar ile enflasyona yol açmadan çıktıyı arttırmak mümkündür. / Devlet müdahalesi etkindir. Genişletici Para ve Maliye Politikası C Maliye Politikası Cevap, A seçeneğidir. 781. Aşağıdakilerden hangisi toplam talep eğrisinin negatif eğimli olması­ nın nedenlerinden birisi değildir? A) Reel balans etkisi B) Reel servet etkisi C) Gelir-ikame etkisi D) Faiz oranı etkisi E) Açık ekonomi etkisi Çözüm : Toplam talep eğrisinin negatif eğimli olmasının nedenleri şunlardır: Reel Balans (Servet) Etkisi: Fiyatlarda meydana gelen bir değişmenin reel servet miktarını arttırmak suretiyle tüketimi, yatınmı ve toplam talebi arttırmasıdır. 516 47 Maliye Sorulan / Fiyatlarda meydana gelen bir düşme, reel servet miktarını arttırır. Reel servet mikta­ rının artması, tüketimi ve yatırımı arttırmak suretiyle toplam talebi arttırır. / Fiyatlarda meydana gelen bir yükselme, reel servet miktarını azaltır. Reel servet mik­ tarının azalması, tüketimi ve yaürımı azaltmak suretiyle toplam talebi azaltır. Faiz Oram Etkisi: Fiyatlar genel düzeyinde meydana gelen bir değişmenin faiz oran­ larını etkilemek suretiyle borçlanma maliyetlerini arttırması, bireylerin tüketimlerini, firmaların yatırımlarını değiştirmesine yol açtığı için toplam talebin değişmesine ne­ den olacaktır. / Fiyatlarda meydana gelen bir yükselme, faiz oranlarının artmasına neden olur. Faiz oranlarında meydana gelen artış, borçlanma maliyetlerini arttırır. Borçlanma maliyet­ lerinin artması sonucunda bireyler tüketimlerini, firmalar yatırımlarını azaltırlar ve toplam talepte azalma meydana gelir. C ap e / Fiyatlarda meydana gelen bir düşme, faiz oranlarının düşmesine neden olur. Faiz oranlarının düşmesi, borçlanma maliyetlerini azaltır. Borçlanma maliyetlerinin azal­ ması sonucunda bireylerin tüketim harcamaları, firmaların yatırım harcamaları artar ve toplam talepte artış meydana gelir. Açık Ekonomi Etkisi: Fiyatlarda meydana gelen bir değişme, yurtiçi malların fiyatla­ rının yurt dışı malların fiyatlarına göre değişmesine neden olacaktır. Bu durum ise, ihra­ catı ve ithalatı etkilemek suretiyle toplam talebi etkileyecektir. e / Fiyatlarda meydana gelen yükselme, yurtiçi malların fiyatlarının yurtdışı malların fi­ yatlarına göre artmasına neden olur. Dolayısıyla ihracat azalır, ithalat artar; yani, net ihracat azalır. Net ihracatta meydana gelen azalma sonucunda toplam talepte azalma meydana gelir. Th / Fiyatlarda meydana gelen düşme, yurtiçi malların fiyatlarının yurtdışı malların fiyatla­ rına göre azalmasına neden olur. Dolayısıyla ihracat artar, ithalat azalır; yani, net ih­ racat artar. Net ihracatta meydana gelen artma sonucunda toplam talepte artma meydana gelir. Cevap, C seçeneğidir. 782. D ışa açık bir ekonomide uygulanan iktisat politika uygulamaları ile il­ gili olarak aşagıdakilerden hangisi doğru değildir? A) Tam sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru sisteminde para politikası etki­ lidir B) Tam sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru sisteminde maliye politikası et­ kisizdir C) Tam sermaye hareketliliği ve sabit döviz kuru sisteminde maliye politikası et­ kilidir D) Sınırlı sermaye hareketliliği ve sabit döviz kuru sisteminde maliye politikası BP eğrisi LM eğrisine kıyasla dikken, yatık olduğu duruma göre daha az etkilidir. 517 Maliye Politikası E) Sınırlı sermaye hareketliliği ve esnek döviz kuru sisteminde maliye politikası BP eğrisi LM eğrisine kıyasla yatıkken, dik olduğu duruma göre daha etkilidir Çözüm: Para Politikası Etkili Etkili Sınırlı Çünkü faiz Sermaye Hareketliliği oranı düşer, gelir artar. Para Politikası Etkisiz Maliye Politikası BP>LM Sınırlı etkilidir ancak gelir artışı BPcLM durumuna göre daha az olur BPcLM Kısa dönemli Sınırlı Etkili Faiz oranı yükselir, etkilidir ancak gelir artışı BP>LM durumuna göre daha fazla olur Maliye Politikası Etkili BP>LM iken, BPcLM durumuna göre daha etkili BPcLM iken, BP>LM durumuna göre daha az etkili e Tam Sermaye Hareketliliği Sabit Döviz Kuru Sistemi Esnek Döviz Kuru Sistemi ap Sermaye Har. Düzeyi Cevap, E seçeneğidir. C Not: BP>LM, BP eğrisinin LM’ye göre daha yatık olduğunu; BPcLM, BP eğrisinin LM’ye göre dik olduğunu ifade eder. 783 . “Fiscal Drag” ne demektir? Th e A) Daralma dönemine giren bir ekonomide, özel kesim borçlarındaki artışların ekonomik büyümeyi olumlu etkilemesidir. B) Esnek bir vergi sistemine sahip olan ve genişleme dönemine giren bir ekono­ mide, vergi gelirlerindeki otomatik artışların ekonomik büyümeyi olumsuz et­ kilemesidir. C) Genişleme dönemine giren bir ekonomide, kamu kesim borçlarındaki artışla­ rın ekonomik büyümeyi olumlu etkilemesidir. D) Esnek bir harcama sistemine sahip olan ve daralma dönemine giren bir eko­ nomide, vergi gelirlerindeki azalışların ekonomik büyümeyi olumsuz etkileme­ sidir. E) Esnek olmayan bir vergi ve harcama sistemine sahip olan bir ekonomide, ver­ gi gelirlerindeki azalışların ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemesidir. Çözüm : Esnek bir vergi sistemine sahip olan ve genişleme dönemine giren bir ekono­ mide, vergi gelirlerindeki otomatik artışların ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemesine “Fiscal Drag” veya mali sürüklenme (mali engel) denir270. 2 Otomatik stabilizatörler olarak vergiler, ekonomiyi istikrara getiren önemli bir araçtır. Ancak genişleme dönemle­ rinde vergi gelirlerinde otomatik artışlann bütçe fazlasına neden olarak ekonomiye daraltıcı bir eğilim vereceği hu­ susunda eleştirilmektedir. 518 47 Maliye Sorulan 784. Enflasyonla mücadelede hükümetin uygulanacağı bütçe politikası aşağıdakilerden hangisi olabilir? A) Kamu harcamalarını değiştirmeden vergilerin azaltılması B) Kamu harcamalarının ve vergilerin artırılması C) Kamu harcamalarının azaltılması ve vergilerin artırılması D) Kamu harcamalarını ve vergileri azaltılması E) Bütçenin açık vermesini sağlamak Çözüm: Enflasyonla mücadelede toplam talep fazlalığını gidermek için kamu harcama­ ları azaltılmalı ve vergiler arttırılmalıdır271. Enflasyonist bir ortamda bütçe fazlası verile­ rek daraltıcı maliye politikası uygulanmalıdır. Cevap, C seçeneğidir. İktisat politikası Genişletici maliye ve para politikası AD>Y* (ÎP.Q*) Enflasyon: Toplam talep fazlalığı e AD<Y* (P-İ.Qİ) Deflasyon: Toplam talep yetersizliği Daraltıcı maliye ve para politikası ap E k o n o m ik sorun • Not: Kapalı bir ekonomide, toplam talep (AD), özel kesim tüketim ve yatırım harca­ C maları ile kamu kesimi harcamalarının toplamıdır. Dışa açık ekonomide; toplam ta­ lep (AD), özel kesim tüketim (C) ve yatırım harcamaları (I), kamu kesimi harcamaları (G) ve net ihracatın (X-M) toplamıdır. Y*= Tam istihdam milli gelir düzeyi; AD=toplam taleptir. • Enflasyon: Enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışları ifade eder. Günü­ Th e müzde en önemli ekonomik sorundur272. Bir ekonomide talep yanlı, arz yanlı ve ya­ pısal olmak üzere üç tür enflasyondan bahsedilebilir. - Talep enflasyonu: Ekonominin talep (harcama) yanından kaynaklanan enflas­ yondur. Toplam talebin tam istihdam milli gelir düzeyini aşan kısmını ifade eder. Toplam talep fazlalığını ifade eder. Para ve maliye politikası önlenmeye çalışılan enflasyon, talep enflasyonudur. - Maliyet enflasyonu: Ekonominin arz (üretim) yanından kaynaklanan enflasyon­ dur. Girdi fiyatlarındaki artışlardan kaynaklanır. Örneğin petrol fiyatlarının artma­ sı sonucu maliyet enflasyonu belirgin hale gelir. - Yapısal enflasyon: Ülkedeki nitelikli işgücü, hammadde kıtlığı gibi yapısal ne­ denlerden kaynaklanan enflasyondur. • Enflasyonla mücadelede maliye politikası: Daraltıcı maliye politikası uygulanır. Enflasyonla mücadelede kullanılacak mali araçların bileşimi aşağıya çıkarılmıştır. 271 Enflasyonla mücadelede talebi kısıcı etkileri daha belirgin ortaya çıktığı için dolaylı vergilerin arttınlması gerekir. OHO Yüksek enflasyondan annmış ve %2-3 gibi düşük ve istikrarlı oranlannın yakalandığı ekonomilerde başta makro ekonomik performansın olumlu etkilendiği bilinmektedir. 519 Maliye Politikası Ekonomik sorun AD>Y* (ÎP.Q*) Enflasyon: Toplam talep fazlalığı C+I+G+ (X-M): AD>Y* (ÎP.Q*) Maliye politikası Daraltıcı maliye politikası Vergiler artınlmalı (ATÎ) Muafiyet ve istisnalar daraltılmak Kamu harcamalan azaltılmalı (AG-İ) Vergiler Kamu harcamaları Bütçe politikası Bütçe fazlası verilmelidir. Denk bütçe ve bütçe açığı politikası uygulanmamalıdır. Borçlanma Bütçe fazlası verilme amacıyla borçlanma kişi ve firmalardan, uzun vadeli ve yüksek faizli olmalıdır. Merkez bankasına borçlanmamalıdır. ap e 785. Enflasyonist bir ortamda borçlanma politikasını başarılı olabilmesi için aşağıdakilerden hangisi gereklidir? A) Devlet borç senetlerinin kişilere değil, firmalara satılması B) Firmaların yatırım yapmak yerine devlet tahvili alması C C) Merkez bankasının devlet tahvillerini satın alması D) Kişilerin ve firmaların tüketimlerini kısarak devlet tahvili satın almaları E) Hâzinenin doğrudan ticari bankalara borçlanması e Çözüm : Enflasyonda, toplam talep fazlalığını gidermek için devlet tahvilleri kişi ve fir­ Th malara satılmalıdır. İç borçlanma yoluyla kişilerin ve firmaların tüketim veya yatırım har­ camalarını kısmak suretiyle devlet tahvili satın almaları borçlanma politikasının başarısı için gereklidir273. Cevap, D seçeneğidir. 786. Enflasyonist dönemlerde vergilerin tarh ve tahsili arasındaki sürenin uzaması sonucu, vergi gelirlerinin reel değerinin azalmasına ne denir? A) Figou etkisi B) Tanzi etkisi D) Fisher etkisi E) Keynes etkisi C) Servet etkisi Çözüm : Enflasyonist dönemlerde vergilerin tarh ve tahsili arasındaki sürenin uzaması, vergi gelirlerinin reel değerinin azalmasına neden olur. Kamu kesiminin reel satın alama gücü kaybına uğradığı bu duruma “Tanzi Etkisi” denir274. Cevap, B seçeneğidir. 7 8 7 . Konjonktür dalgalanmalara uygun bir bütçe politikası aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? 273 Borç geri ödemesinin ise ekonomi durgunluğa girdiği dönemde yapılması, borçlanma politikasının başansının di­ ğer yanı olduğu unutulmamalıdır. on a ' Olivera’nm çalışmaya olan katkılarından dolayı “Olivera-Tanzi Etkisi” olarak da bilinir, 520 4T Maliye Soruları A) Daralma dönemlerinde bütçe fazlası, genişleme dönemlerinde bütçe açığı ve­ rilmelidir. B) Daralma dönemlerinde bütçe denk olmalı, genişleme dönemlerinde bütçe açı­ ğı verilmelidir. C) Genişleme dönemlerinde bütçe denk olmalı, daralma dönemlerinde bütçe faz­ lası verilmelidir. D) Ekonomi tam istihdamda iken bütçe denk olmalı, eksik istihdam da iken büt­ çe fazlası verilmelidir. E) Genişleme dönemlerinde bütçe fazlası, daralma dönemlerinde bütçe açığı ve­ rilmelidir. e Çözüm: Genişleme dönemlerinde bütçe fazlası, daralma dönemlerinde bütçe açığı ve­ rilmelidir. Konjonktür dalgalanmaların olumsuz etkilerini azaltmak, toplam talebi istikra­ ra kavuşturmak için izlenen bu politikaya “Fine Tuning” denir. Cevap, E seçeneğidir. A) Sıkı para ve maliye politikası C) Daraltıcı maliye politikası ap 788. Aşağıdakilerden hangisi durgunlukta uygulanacak bir maliye politika­ sıdır? B) Genişletici maliye politikası D) Gevşek para politikası C E) Bütçe fazlası veren bir maliye politikası Çözüm: Durgunlukta toplam talep yetersizliğini gidermek için kamu harcamaları arttı­ Th e rılmalı ve vergiler azaltılmalıdır. Bir başka ifadeyle deflasyonist (durgunluk) bir ortamda bütçe açığı verilerek genişletici maliye politikası uygulanmalıdır. Cevap, B seçeneğidir. E k o n o m ik sorun AD<Y* (Pİ.Qİ) Deflasyon (durgunluk): Toplam talep yetersizliği AD>Y* (ÎP.Q*) Enflasyon: Toplam talep fazlalığı ik tisat p o litik a sı Genişletici maliye ve para politikası Daraltıcı maliye ve para politikası Not: Kapalı bir ekonomide, toplam talep (AD), özel kesim tüketim ve yatırım harcama­ ları ile kamu kesimi harcamalarının toplamıdır. Dışa açık ekonomide; toplam talep (AD), özel kesim tüketim (C) ve yatırım harcamaları (I), kamu kesimi harcamaları (G) ve net ih­ racatın (X-M) toplamıdır. Y*= Tam istihdam milli gelir düzeyi; AD=toplam taleptir. • Durgunluk: Toplam talep yetersizliği sonucu milli gelirin tam istihdam milli gelir dü­ zeyinin altına inmesidir. Bu durumda ekonomide üretim ve çıktı azalır. Gayri iradi iş­ sizlik oluşur. Keynesyen iktisatçılara göre, 1929 Büyük buhran ve sonrasında ortaya çıkan gayri iradi işsizliğin nedeni özel kesim tüketim ve yatırım harcama talebindeki yetersizliktir. Onlara göre, hükümet kamu harcamalan ve vergilerle ekonomiye mü­ dahale ederek toplam talepteki bu yetersizliği giderebilir. Böylece işsizlik sorunu çö­ zülebilir. 521 Maliye Politikası • Durgunlukla mücadelede maliye politikası: Genişletici maliye politikası uygulanır. Durgunlukla mücadelede kullanılacak mali araçların bileşimi aşağıya çıkarılmıştır. Ekonomik sorun AD<Y* (Pİ.Qİ) Durgunluk: Toplam talep yetersizliği C+I+G+ (X-M): AD<Y* (Pİ.Qİ) Maliye politikası Genişletici maliye politikası Vergiler Vergiler azaltılmalı (AT-İ) Muafiyet ve istisnalar genişletilmeli Kamu harcamaları Kamu harcamalan artırılmalı (AGÎ) Bütçe açığı verilmelidir. Denk bütçe politikası da genişleticidir. Bütçe fazlası politikası uygulanmamalıdır. Borçlanma Merkez bankasından borçlanılmalıdır. Bu tür borçlanma her durumda harcama talebini artmr. Kişi ve firmalardan da borçlanılabilir. Ancak bu tür borçlanma özel kesimde kişi ve fir­ maların kullanmadığı atıl fonlan harekete geçirmek için yapılır. ap e Bütçe politikası C 789. Deflasyonla mücadelede borçlanma politikasını başarılı olabilmesi için aşağıdakilerden hangisi gereklidir? A) Devlet borç senetlerinin kişilere değil, firmalara satılması B) Firmaların yatırım yapmak yerine devlet tahvili alması e C) Merkez bankasının devlet tahvillerini satın alması D) Hâzinenin doğrudan ticari bankalara borçlanması Th E) Kişilerin tüketimlerini kısarak devlet tahvili satın almaları Çözüm : Durgunlukta toplam talep yetersizliğini gidermek için kamu harcamaları arttı­ rılmalı ve vergiler azaltılmalıdır. Oluşacak bütçe açığını, kişi ve firmalar, kurumlar veya ticari bankalar yerine merkez bankası kaynaklarına başvurularak finanse edilmesi halin; de maliye politikası daha genişletici olacaktır. Cevap, C seçeneğidir. 790. Aşağıdakilerden hangisi durgunluk içindeki bir ekonomiyi canlandır­ maya yönelik kullanılan politika araçlarından biridir? A) Dolaylı vergilerin artırılması B) Kamu yatırım harcamalarının azaltılması C) Para arzının azaltılması D) Kamu cari harcamalarının azaltılması E) Dolaysız vergilerin azaltılması Çözüm : Durgunluk içindeki bir ekonomiyi canlandırmak için toplam talebi artıncı po­ litikaların uygulanması gerekir. Toplam talep artışını sağlamak için genişletici para ve maliye politikaları uygulanabilir. 522 4T Maliye Soruları • Vergilerin azaltılması, harcanabilir geliri artırmak suretiyle tüketimi ve toplam talebi artırır. Vergilerin artırılması, harcanabilir gelir azaltma suretiyle tüketimi ve toplam ta­ lebi azaltır. • Kamu harcamalarının artırılması, tüketim ve yatırımı artırmak suretiyle toplam talebi artırır. Kamu harcamalarının azaltılması, tüketim ve yatırım harcamalarını azaltmak suretiyle toplam talebi azaltmaktadır. • Para arzının daraltılması, faiz oranlarını yükselterek, yatırımların ve istihdamın azal­ tılması suretiyle toplam talebi azaltmaktadır. Para arzının artırılması, faiz oranlarını düşürerek, yatırımların ve istihdamın artması suretiyle toplam talebi artırır. Cevap, E seçeneğidir. A) Gelirler politikası C) İndeksleme D) Arz yanlı teşvik politikaları E) Genişletici maliye politikası ap B) Vergi temelli gelirler politikası e 791. Aşağıdakilerden hangisi stagflasyon sorunun çözümde uygulanacak bir politika değildir? Th e C Çözüm : Stagflasyon, yüksek enflasyon ile işsizliğin bir arada görülmesidir. 1973 petrol krizi sonrası ekonomilerde stagflasyon sorunu baş göstermiştir. Stagflasyon sorunu eko­ nominin arz yanından kaynaklı ortaya çıktığı için talep yanlı Keynesyen para ve maliye politikaları bu sorunun çözümünde yetersiz kalmıştır. Çünkü talep yanlı politikalar; işsiz­ lik sorunun çözümüne yönelik genişletici yönde, enflasyon sorunun çözümüne yönelik daraltıcı yönde uygulanabilir. Yüksek enflasyon ile işsizliğin bir arada görülmesi halinde ise hem daraltıcı hem de genişletici politikanın aynı anda uygulanması olanaksızdır. Bu sorunun çözümü için gelirler politikası, vergi temelli gelirler politikası veya arz yanlı teş­ vik politikaları önerilmiştir. Cevap, E seçeneğidir. • Stagflasyon: Yüksek enflasyon ile işsizliğin bir arada görülmesidir. Stagflasyon so­ rununun baş göstermesi Keynesyen yaklaşımla ileri sürülen Phillips eğrisi analizinin sorgulanmasına neden olmuştur. • Stagflasyon sorunun çözümüne yönelen politikalar: Stagflasyon sorunun çö­ zümü için gelirler politikası, vergi temelli gelirler politikası veya arz yanlı teşvik poli­ tikaları önerilmiştir. - G elirler politikası: Devletin ücret ve fiyatların oluşum sürecine doğrudan müda­ hale etmesidir. Gelirler politikası daha çok ücret ve fiyat artışlarını düşürme yönün­ de uygulanır275. 275 Gelirler politikası, kamu harcamaları ve vergileri değiştirmeksizin enflasyonist baskıları önlemek amacıyla piyasa mekanizmasına müdahale edilmesidir. Heteredoks bir politikadır. Heteredoks politikalar; örneğin hüküm etin, fi­ yat, ücret veya döviz kurunun oluşum sürecine doğrudan müdahale ettiği politikalardır. Para ve maliye politikala­ rı ise ortadoks politikalardır. Ortadoks politikalar, ekonomide fiyat mekanizmasına müdahale etmeden to p lam ta­ lebi yönlendirmek için uygulanan politikalardır. 523 Maliye Politikası * Ücret ve fiyat artışlarının sınırlandırılması (tavan belirlenmesi), * Ücret ve fiyatların dondurulması, * Ücret ve fiyat artışları için kabul edilebilir göstergeler belirlemesi, * Not: Gelirler politikasının başarısı, kamuoyu desteğiyle birlikte uyumlu para ve maliye ve kredi politikasıyla yürütülmesine bağlıdır. Örneğin İsrail ve Meksi­ ka’da 1980’lerde uygulanan gelirler politikası, bu dönemde mali disiplinin sağ­ lanması nedeni ile başarılı olmuştur. Diğer yandan Brezilya ve Arjantin’de gibi ülkelerde uygun politikalarla desteklenmediğinden başarılı sonuçlar alınamamıştır. - Vergi temelli gelir politikası: Vergi temelli gelir politikaları, ücret ve fiyat ar­ e tışlarını sınırlandırmak için vergi sisteminin kullanmasını öneren politikalardır. Ör­ neğin, düşük ücret artışını kabul eden firmalar ve işçilerin vergi sistemiyle mali yük­ lerinin azaltılması; tersi durumda ise mali yüklerinin artırılmasıdır. Bu politika uy­ gulama alanı bulamamıştır. ap - İndeksleme: Her türlü nominal sözleşmenin cari enflasyon oranına indekslenmesidir. Örneğin, vergiler, ücretler ve kira sözleşmeleri, işsizlik tazminatları gibi her türlü nominal sözleşme cari enflasyon oranına göre indekslenir. Böylece enflasyon beklentisinden doğan işsizlik maliyeti ortadan kalkar. İşsizlik oranı düşer. Th e C - Arz yanlı üretim teşvik politikaları: Arz yanlı iktisatçılar, üretim faaliyetleri üzerinden alınan yüksek oranlı vergilerin toplam arzı olumsuz etkilediğini ileri sü­ rerler. Üretim ve üretim faaliyetleri üzerindeki vergi yüklerinin azaltılması, üretimi, yatırımı teşvik eder. Böylece bu politikanın uygulanması stagflasyon soruna çözüm olabilecektir. 792. Aşağıdakilerden hangisi bütçe açığının finansmanı için para arzının arttırılmasının sonuçlarından biridir? A) Ekonomik büyüme oranında para arzı artışı devlet için gelir olmakla birlikte enflasyonist bir eğilim verecektir. B) Para arzının arttırılması her zaman devletin önemli bir gelir kaynağı olmakla birlikte daha çok kamu yatırım harcamalarının finansmanı için kullanılmakta­ dır. C) Ekonomik büyüme oranında para arzı artışı devlet için gelir olmakla birlikte enflasyonist baskı yaratmayacaktır. D) Ekonomik büyüme oranından daha düşük para arzı artışları devlet için gelir ol­ makla birlikte daha çok enflasyona neden olacaktır. E) Büyüme oranından daha fazla para arzı artışı devlet için gelir olmakla birlikte ekonomiyi durgunluğa sürükleyecektir. Çözüm : Bütçe açıklarının finansmanı için para arzının artırılması, Hazine tarafından ih­ raç edilen devlet tahvillerinin Merkez Bankasına satılması anlamına gelir. Devlet, para 524 4T Maliye Soruları basmak suretiyle reel gelir elde edebilir276. Büyüme oranından para arzı artışı devlet için gelir olmakla birlikte enflasyonist baskı yaratmayacaktır. Ancak büyüme oranından da­ ha fazla para arzı artışlarıyla bütçe açıklan finanse edildiğinde sonuç enflasyonist olacak­ tır277. Cevap, C seçeneğidir. 793. Operasyon el açık ya da fazla aşağıdakilerden hangisini gösterir? A) Geleneksel açık - faiz ödemelerinin enflasyondan aşınan kısmı B) Kamu gelirleri ile kamu harcamaları arasındaki farka C) Ekonomi potansiyel GSYİH düzeyinde olsaydı ortaya çıkacak olan açık ya da fazlayı D) Kamu gelirleri ile kamu harcamaları arasındaki farka e E) Kamu kesimi borçlanma gereği ile toplam borç faiz ödemeleri arasındaki far­ ka ap Çözüm: Geleneksel açık, kamu kesimi borçlanma gereği olarak ifade edilmektedir. Ka­ mu harcamaları He kamu gelirleri arasındaki fark, geleneksel açığa ya da kamu kesimi borçlanma gereğine eşittir. KKBG = Kamu Gelirleri - Kamu Harcamaları • Faiz dışı açık: Birincil açık (primary deficit), faiz ödemelerinin kamu harcamaları C dışında tutulması suretiyle hesaplanmaktadır. Birincil Açık = KKBG - Toplam Borç Faiz Ödemeleri e • İşlevsel Açık. İşlevsel Açık = Birincil açık + reel faiz ödemeleri Işleusel Açık = Geleneksel açık - faiz ödemelerinin enflasyondan aşınan kısmı Th • Yapısal Açık: Ekonomi potansiyel GSYIH düzeyinde olsaydı ortaya çıkacak olan açığı ifade etmektedir. Kamu harcamaları vergi gelirlerinden büyük olmak koşuluyla yapısal açık şu şekilde ifade edilebilir: Yapısal Açık = G - T(Y*,t) Cevap, A seçeneğidir. 794. Vergi oranlan düşürülüp kamu açıklan borçlanma ile finanse edildiğin­ de, vergi indirimlerinin tüketim üzerine bir etkisinin olmayacağını sa­ vunan hipotez aşağıdakilerden hangisidir? A) Hoş olmayan monetarist aritmetik B) Tasarruf paradoksu C) Ricardo-Barro hipotezi 276 Senyoraj devlet için bir gelir kaynağı olmakla beraber enflasyona neden olursa, vergi toplamadaki gecikmeler (Tanzi etkisi) nedeniyle beklenen reel gelir artışı sağlanamayabilir. 277 Ekonomik büyüme gerçekleşirken para arzının sabit kalması ekonomik daralmaya neden olabilir. Ekonomik ıstikrann sağlanması için para arzının ekonominin büyüme oranı kadar artırılması, ” sabit parasal artış kuralı“ ilk kez Monetarist iktisatçı M. Friedman tarafından önerilmiştir. 525 Maliye Politikası D) Dönemler arası bütçe sınırlaması hipotezi E) Bütçe denkliği hipotezi Çözüm: Ricardo-Barro hipotezine göre, kamu açıkları borçlanmayla finanse edilirse, vergiler gelecek döneme kaydırılacaktır. Kamu borçlanması nedeniyle ortaya çıkan ver­ giler, cari dönemdeki özel kesim tarafından tam olarak algılanır ve bugünkü değerine iskonto edilirse cari dönemdeki vergi indirimi veya kamu harcamalarının artışı özel kesim tasarruflarını gelecekteki vergileri ödemeye yetecek düzeyde artıracaktır. Böylece kamu borçlanması ekonomi üzerinde herhangi bir reel etki meydana getirmeden emilecektir. Diğer bir ifadeyle açık finansman karşısında bireyler, dönemler arası dengeyi sağlayabi­ lecek biçimde tasarruflarını artıracaklardır. ap e Ricardo-Barro hipotezine göre, bütçe açıklarının ekonomik birimlerin tüketim ve tasar­ ruf kararlarını verirken tüm yaşam boyu gelirlerini dikkate aldıklarını varsaymaktadır. Eğer devlet cari vergileri düşürürse, bireyler tüketim kalıplarını değiştirmeden tasarrufla­ rını artıracaktırlar. Çünkü rasyonel bireyler cari vergilerde meydana gelen bir düşüşün gelecekte bütçe açıkları olarak karşılarına çıkacağını bilmektedirler. Böylece bugünden tasarruflarını artırarak gelecek dönemlerde bütçe açığını finanse etmek için konulacak yüksek vergi yükünü karşılamaya çalışacaklardır. Cevap, C seçeneğidir. C 795. Birincil gelir dağılım ı ne demektir? A) Devletin mali araçlarla müdahalesi sonucu ortaya çıkan gelir dağılımı B) Piyasanın işleyiş mekanizması sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımı e C) Milli gelirin, nüfusa göre dağılımı Th D) Milli gelirin, bölgelere göre dağılımı E) Milli gelirin, sosyal gruplara göre dağılımı Çözüm : Piyasanın işleyiş mekanizması sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımına birincil gelir dağılımı; devletin mali araçlarla müdahalesi sonucu ortaya çıkan gelir dağılımına ikincil gelir dağılımı denir. Cevap, B seçeneğidir. • Piyasa ekonomisi ve gelir dağılımı: Piyasa ekonomisinde gelir, tam rekabet ko­ şulları altında üretime katılan faktörler marjinal verimliliğine bağlı olarak dağılır. Üre­ tim faktörlerinin bu şekilde elde ettiği payın adil olduğu kabul edilir. Ancak tam reka­ bet koşulları geçerli değilse piyasanın ortaya çıkardığı gelir dağılımı adaletli olmaya­ bilir ve devletin gelir dağılımı iyileştirme gereği ortaya çıkabilir. Bu noktada birincil ve ikincil gelir dağılımı olmak üzere iki tür gelir dağılımından bahsedilebilir. - Birincil gelir dağılımı: Piyasanın işleyiş mekanizması sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımındır. Piyasanın ortaya çıkardığı gelir dağılımı her zaman adaletli olma­ yabilir. - ikincil gelir dağılımı: Devletin mali araçlarla müdahalesi sonucu ortaya çıkan gelir dağılımıdır. Bu gelir dağılımı da her zaman adaletli olmayabilir. Devlet vergi ve harcama araçlarını kullanma yönüne göre gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltabi­ leceği gibi artırabileceği unutulmamalıdır. 526 4T Maliye Sorulan 796. Milli gelirin ücret, faiz, kar ve kira şeklinde dağılım ına ne denir? A) Kişisel gelir dağılımı B) Bölgesel gelir dağılımı C) Sektörel gelir dağılımı D) ikincil gelir dağılımı E) Fonksiyonel gelir dağılımı Çözüm: Milli gelirin ücret, faiz, kar ve kira şeklinde dağılımına, fonksiyonel veya faktÖrel gelir dağılımı denir. Cevap, E seçeneğidir. • Gelir dağılımı: Gelir dağılımı, bir ülkedeki üretilen mal ve hizmetlerin veya elde edi­ len gelirin toplumun çeşitli kesimlerine dağılımı ifade eder. • Gelir dağılımı türleri: Bir ülkede elde edilen gelir, bu gelirin elde edilmesinde kul­ e lanılan faktörlere ve kişilere göre dağılacağı gibi bölgelere ve sektörlere göre de da­ ğılabilir. - Faktörel gelir dağılımı: Bu gelir dağılımı türüne “fonksiyonel gelir dağılımı da ap denir. Bir ülkede elde edilen gelirin, bu gelirin elde edilmesinde kullanılan üretim faktörlerine göre dağılımı ifade eder. Fonksiyonel gelir dağılımı, gelirin ücret, faiz, kar ve kira şeklinde dağılımıdır. Maliye politikasının amacı bu gelir dağılımını etki­ lemek değildir. C - Kişisel gelir dağılımı: Bir ülkede elde edilen gelirin, toplumdaki kişilere, tüketi­ cilere veya nüfusa göre dağılımı ifade eder. Maliye politikasının amacı bu gelir da­ ğılımını etkilemektir. e - Bölgesel gelir dağılımı: Bir ülkede elde edilen gelirin, bölgelere göre dağılımı Th ifade eder. Bu gelir dağılımı türü maliye politikasının büyüme ve kalkınma amacı­ na yönelik kullanılır. - Sektörel gelir dağılımı: Bir ülkede elde edilen gelirin, sektörlere göre dağılımı ifade eder. Bu gelir dağılımı türü de maliye politikasının büyüme ve kalkınma ama­ cına yönelik kullanılır. 797. Kamu harcamalarının gelir dağılım ını iyileştirici özellikte olmasıyla il­ gili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Kamu harcamalarının yüksek gelirli sosyal sınıfların yararlandığı mal ve hiz­ metlere yapılması B) Kamu harcamalarının tüm sosyal sınıfların yararlandığı mal ve hizmetlere ya­ pılması C) Kamu harcamalarının sadece düşük gelirli sosyal sınıfların yararlandığı mal ve hizmetlere yapılması D) Kamu harcamalarının sadece ekonomik transfer harcamalarına yönelmesi E) Kamu harcamalarının tüm sosyal sınıfların yararlandığı olağanüstü harcamala­ ra yapılması . 527 Maliye Politikası Çözüm: Kamu harcamaları düşük gelirli sosyal sınıfların yararlandığı mal ve hizmetlere yapılması halinde gelir dağılımı iyileştirir. Gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltır. Cevap, C seçeneğidir. • Gelir dağılım ı ve maliye politikası: Gelir dağılımında adaletin sağlanması maliye politikasının sosyal amacıdır. Günümüzde devletler kamu harcamaları ve vergiler gibi mali araçları kullanmak suretiyle gelir ve servetin yeniden dağılımında önemli rol üst­ lenir. Gelir dağılımın iyileştirilmesi için devletin yüksek gelirli kimselerden düşük gelir­ li kimseler lehine gelir transfer eden vergi ve harcama politikası uygulaması gere­ kir278. Gelir dağılımını iyileştirme yönünde mali araçların kullanılması: - Vergiler: Gelir dağılımı vergileri kullanmak suretiyle iyileştirilebilir. Vergi politika­ * Artan oranlı tarifenin uygulanması, e sı, yüksek gelirlilerin vergi yüklerini artırmalı; düşük gelirlilerin vergi yükünü azalt­ malıdır. Vergi sistemi, mükelleflerin ödeme gücünü gözeten araçlarla donatıldığı sürece gelir dağılımı iyileşir. Bu amaçla vergi politikası; ap * Gelir ve servet artışlarının vergilendirilmesi, * Fizyolojik geçim düzeyinde gelir elde edenlerden vergi alınmaması, * Zorunlu tüketim harcamalarının düşük vergilendirilmesi veya alınan vergilerin iade edilmesi, C * Ayırma ilkesinin uygulanması, yani emek gelirinin sermaye gelirine göre daha düşük tarifeyle vergilendirilmesi, * Vergi muafiyet ve istisnaların kapsamının amaca yönelmesi gözetmelidir. e - Kamu harcamaları: Gelir dağılımı kamu harcamalannı kullanmak suretiyle iyi­ Th leştirilebilir. Kamu harcama politikası, kamu kaynakları düşük gelirlilere yönlendi­ rildiği sürece gelir dağılımı iyileşir279. Bu amaçla kamu harcama politikasında; * Kamu cari ve kamu yatırım harcamaları düşük gelirlilerim yararlandığı mal ve hizmetlere yönlendirilmelidir. Örneğin, okulu veya sağlık ocağı olmayan bir böl­ geye yapılan kamu harcamaları gelir dağılımında eşitsizliği azaltır (progresif et­ ki). * Kamu transfer harcamaları düşük gelirlilere veya hiç geliri olmayanlara yönlen­ dirilmelidir. Emekli memur maaşları, işsizlik sigortası ödemeleri, yaşlılık, sakat­ lık maaşları gibi sosyal transfer ödemelerinin artırılması gelir dağılımını iyileşti­ rir. Diğer yandan borç faiz ödemeleri azaltılmalıdır. Çünkü bu ödemeler gelir da­ ğılımındaki eşitsizliği yükseltir (regresif etki). 278 Devletin düşük gelirli sosyal sınıflardan yüksek gelirli sosyal sınıflara doğru gelir transfer etmesi gelir dağılımında eşitsizliği yükseltir. Örneğin, devletin tüm sosyal sınıflardan vergilemeyle elde ettiği kaynaklan borç faiz ödemesi şeklinde yüksek gelirli sosyal sınıflara yönlendirmesi gelir dağılımında eşitsizliği yükseltir. 979 Gelir dağılımında eşitsizliği azaltıcı (progresif) özellikte kullanılmalıdır. 528 47 Maliye Sorulan 798. Lorenz eğrisiyle aşağıdaki hangi değişkenler arasındaki ilişki ele alı­ nır? A) Gelirin yüzdesi-nüfusun yüzdesi B) Vergi oranlan-vergi gelirleri C) Kamu giderleri-kamu gelirleri D) Gelirin yüzdesi-verginin yüzdesi E) Vergi oranları-kamu gelirleri Çözüm: Lorenz eğrisi, bir ülkedeki kişisel gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçülmesinde yararlanılan bir araçtır. Milli gelirin, o ülkedeki kişilere göre dağılımını gösterir. Bir baş­ ka ifadeyle milli gelirin yüzde kaçının, nüfusun yüzde kaçına dağıldığını gösterir. Cevap, A seçeneğidir. • Kişisel gelir dağılım ındaki eşitsizliğin ölçülmesi: Kişisel gelir dağılımındaki e adaletsizlik; Lorenz eğrisi ve Gini katsayısı yardımıyla ölçülebilir. ap - Lorenz eğrisi: Lorenz eğrisi, bir ülkedeki milli gelirin o ülkedeki kişilere göre da­ ğılımını gösterir. Bir başka ifadeyle milli gelirin yüzde kaçının, nüfusun yüzde kaçı­ na dağıldığını gösterir. Th e C Lorenz Eğrisi * A noktası: Mutlak eşitlik doğrusu üzerindeki A noktasında milli gelirin %10’unu, nüfusun %10 almaktadır. Bu doğru üzerindeki A, B, C gibi her noktada milli gelirin yüzdesi, nüfusun yüzdesine eşittir. Kişisel gelir dağılımında mutlak adale­ tin sağlandığı anlamına gelir. Bir ülkede gelir dağılımında mutlak eşitliğin olma­ sı durumunda Lorenz eğrisi 45°’lik eğri yani OM arasında düz bir çizgidir. An­ cak mutlak eşitlik bir ülke için neredeyse imkânsızdır. * K noktası: Bir ülkede eşitliğin sağlanamadığı durumda ise Lorenz eğrisi, 45°’lik mutlak eşitlik OM doğrusunun altında kalan kavisli bir eğri konumundadır. K noktasında milli gelirin %10’nunu, nüfusun %60’ı almaktadır. 529 Maliye Politikası * Lorenz eğrisi ile eşitsizliğin ölçülmesi: Bir ülkenin Lorenz eğrisi mutlak eşitlik doğrusuna yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik azalırken, mutlak eşit­ lik doğrusundan uzaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik artar. - G in i k atsa y ıs ı: Kişisel gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçülmesinde bir diğer araç Gini katsayısıdır. Lorenz eğrisini temel alınarak hesaplanır. Örneğin, bir ülkenin Gini katsayısı, OKM’nin alanın, OMN’nin alanına oranlanmasıyla hesaplanır. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir değer alır. * Gini katsayısı ile eşitsizliğin ölçülmesi: Bir ülkenin Gini katsayısı “0”’a yaklaştık­ ça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik azalırken, “l ’”e yaklaştıkça kişisel gelir da­ ğılımındaki eşitsizlik artar. 2004 yılı için İsveç’in Gini katsayısı 0,25, Türki­ ye’nin 0.40 olarak hesaplanmıştır. ap e 799. Sosyal kayıtsızlık eğrisi ile ortalama gelir doğrusu arasında kalan ge­ lir farkı arttıkça, gelir dağılım ında eşitliği sağlamanın maliyetinin arta­ cağını ileri süren iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) Lorenz B) Gini D) Dalton E) Atkinson C) Sen C Çözüm: Nobel ödüllü Hintli iktisatçı Amartya Sen, ortalama gelir farkı arttıkça gelir da­ ğılımında eşitliği sağlamanın maliyetinin artacağını ileri sürmüştür. Cevap, C seçeneği­ dir. e • Gelir dağılım ında eşitsizliğin ölçülmesinde alternatif ölçütler: Gelir dağılı­ Th mında eşitsizliğin ölçülmesinde Lorenz eğrisi ve Gini katsayısı dışında ileri sürülen iki ölçütten bahsedilebilir. Bunlar; - Dalton- Atkinson Eşitsizlik ölçütü: Bu ölçü, toplumların daha eşitlikçi bir da­ ğılımı tercih ettikleri varsayımına dayanır. Bir ülkenin gari gelir dağılımı ile eşitlik­ çi gelir dağılımı arasındaki fark eşitsizliği ifade eder. Eşitlikçi dağılıma ancak top­ lam gelirin bir kısmı feda edilerek ulaşılır. Feda edilecek bu kısım(miktar) sosyal re­ fah fonksiyonuna bağlıdır280. Bu ölçü devlet müdahalesinin eşitsizlik üzerindeki et­ kisini ölçmede kullanılabilir. - Amartya Sen Eşitsizlik ölçütü: İki farklı gelir düzeyine sahip iki kişinin olduğu bir toplumda eşitsizlik; sosyal kayıtsızlık(refah) eğrisi ile ortalama gelir doğrusu ara­ sında kalan ortalama gelir farkına bağlıdır. Ortalama gelir farkı arttıkça gelir dağı­ lımında eşitliği sağlamanın maliyeti de artar. 8 0 0 . Gelir dağılım ı ve vergi kapasitesi arasındaki ilişki ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? OOA Ravvlsa sosyal refah fonksiyonu ile feda edilecek bu miktar, Benthamcı(faydaa) sosyal refah fonksiyonuna göre daha büyüktür. 530 4T Maliye Soruları A) Artan oranlı bir gelir vergisi uygulanması halinde daha eşitlikçi bir gelir dağılı­ mı vergi kapasitesini artırır. B) Artan oranlı bir gelir vergisi uygulanması halinde gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesini artınr. C) Düz oranlı bir gelir vergisi uygulanması halinde daha eşitlikçi bir gelir dağılımı vergi kapasitesini azaltır. D) Düz oranlı bir gelir vergisi uygulanması halinde gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesini azaltır. E) Sadece gider vergisinin uygulandığı bir vergi sisteminde gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesini etkilemez. Çözüm: Vergi kapasitesini etkileyen önemli faktörlerden biri de gelir dağılımıdır. Artan Tarife 0-2000 %20 Vergi kapasitesi (T) (eşitlikçi bir dağılımda) Vergi kapasitesi (T) (çarpık bir dağılımda) A: 2000x%20=400 B: 2000x%20=400 A: 1000%20=200 C Matrah (TL) ap e oranlı bir gelir vergisi uygulanması halinde gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesi­ ni artırır. Şöyle ki, A ve B bireylerinin olduğu iki kişinin ve toplam gelirin 4000 TL ol­ duğu bir ülkede, artan oranlı tarife, eşitlikçi ve çarpık gelir dağılımı varsayımları altında vergi kapasitesini şu şekilde etkiler. Basitleştirmek için sınıf artan oranlı tarife esas alın­ mıştır. Cevap, B seçeneğidir. T(A+B)=800 TL %30 Th e 2001-4000 B:3000%30=900 T(A+B)=1100 TL 801. Yaygın büyüme ile yoğun büyüme arasındaki farkla ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Bir ülkede nüfusun artması yaygın büyüme iken, ülke sınırlarının genişlemesi yoğun büyümedir. B) Bir ülkenin sınırlarının genişleme yaygın büyüme iken, ülke nüfusunun artma­ sı yoğun büyümedir. C) Bir ülkedeki mal ve hizmetlerin miktarının artması yaygın büyüme iken, kişi başına düşen mal ve hizmet miktarının artması yoğun büyümedir. D) Bir ülkedeki kişi başına düşen mal ve hizmet miktarının artması yaygın büyü­ me iken, mal ve hizmetlerin miktarının artması yoğun büyümedir. E) Bir ülkedeki kişi başına nominal gelirin artması yaygın büyüme iken, kişi başı­ na reel gelirin artması yoğun büyümedir. Çözüm: Bir ülkedeki mal ve hizmetlerin miktarının artması yaygın büyüme iken, kişi ba­ şına düşen mal ve hizmet miktarının artması yoğun büyümedir. Cevap, C seçeneğidir. 531 Maliye Politikası • Ekonomik büyüme: Maliye politikasının uzun döneli amacı olan ekonomik büyü­ me, bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin reel olarak artmasıdır. Bir başka ifadeyle reel GSMH’daki artışlardır. - GSMH, belli bir dönemde bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin(Q) o dönemin ca­ ri fiyatları(P) ile hesaplanan toplam parasal değeridir. - Yaygın büyüme: Bir ülkedeki mal ve hizmetlerin miktarının artmasıdır. - Yoğun büyüme: Bir ülkedeki kişi başına düşen mal ve hizmet miktarının artma­ sıdır. Şu halde yaygın büyümeden bahsedebilmemiz için bir ülkede mal ve hizmet­ lerin artışının nüfus artışından fazla olması gerekir. • Ekonomik büyümenin yararları: - Yüksek istihdam düzeyinin yakalanmasını sağlar. Yüksek istihdam toplumsal huzu­ ru sağlar. Toplumsal refahı artırır. e - Yapısal dönüşümü kolaylaştırır281. - Gelir dağılımı adaletsizliğinden kaynaklanan sorunları azaltır. ap - Sosyal güvenlik sisteminin gelişmesine yardımcı olur. - Ekonomik, sosyal ve çevre sorunlanyla ilgilenecek güçlü bir kamü mâliyesinin ge­ lişmesini sağlar. C • Ekonomik büyümeyi belirleyen stratejik faktörler: - Emek(L) - Sermaye(C) e - Teknolojik gelişmedir. Th - Not: Ekonomik istikrar maliye politikasının kısa dönemli amacıdır. Maliye politikası­ nın uzun dönemli amacı ise bu üç faktörü mali araçlarla etkilemek suretiyle ekono­ mik büyümeyi sağlamak ve sürdürmektir. • Ekonomik kalkınma: Ekonomik büyümeden daha geniş kavramdır. Ekonomik kal­ kınma, reel GSMH’daki artışlarla birlikte sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal yapıda da toplumsal refah artışının sağlanmasıdır. - Ekonomik istikrardan farklı olarak büyüme ve kalkınmada uzun dönemli refah ar­ tışı gözetilir. - Ekonomik büyümede ekonomide niceliksel unsurları öne çıkarırken, kalkınma ni­ celiksel unsurların yanında niteliksel unsurlarda öne çıkar. - Reel GSMH artması, her zaman ülke refahının da artması anlamına gelmez. Bu bakımdan kalkınma kavramı öne çıkar282. Yapısal dönüşüm: Kalkınma sürecinde mevcut kaynaklann bir üretim sektöründen bir başka üretim sektörüne transfer edilmesidir. Yapısal dönüşümle kaynak kullanımında verimliliği artırmak suretiyle ekonomik kalkınmayı hızlandırmak amaçlanır 282 Gelişmişliğin ölçütü kişi başına gelirdir. Kişi başına geliri yüksek olan petrol zengini bazı ülkelerde toplumsal refa­ hın fazla olduğu söylenemez. Hatta bu ülkeler az gelişmiş ülke olarak kabul edilir. 532 4T Maliye Soruları 802. Aşağıdakilerden hangisi azgelişmiş ülkelerin kamu m ali sistemiyle ilgi­ li aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) İşsizliği azaltmak ve toplumsal hoşnutsuzluğu gidermek amacıyla kamu harca­ malarında personel ve savunma harcamaları önemli bir yer tutması B) Gelirin önemli ölçüde tarımsal üretime bağlı olması nedeniyle vergi kapasite­ sinin düşüklüğü C) Vergi kapasitesini artıracak etkin bir vergi idaresinin bulunmaması D) Vergi sistemiyle üretimin teşvik edilememesi E) Vergi sisteminde dolaysız vergilerin önemli bir yer tutması e Çözüm: Az gelişmiş ülkelerde kamu mali sistemine ilişkin önemli sorunlar bulunur. A, B, C ve D şıklarında bunlar özetlenmiştir. Bununla birlikte az gelişmiş ülkelerin vergi sis­ temlerinde dolaysız vergiler değil daha çok dolaylı vergiler önemli bir yer tutmaktadır. Vergi sisteminde dış ticaretten elde edilen vergiler ağırlıklıdır. Cevap, E seçeneğidir. ap 803. Kalkınma sürecindeki ekonomilerin geleneksel/tarım-modern/sanayi şeklinde en az iki alt sektöre ayrılması gerektiği ileri süren iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) W.A. Lewis B) N. Kaldor D) W. Rostow E) A.O. Hirschman C C) A. Sen Çözüm: W.A. Lewis(1954), yapısal dönüşümün gerçekleşmesi için kalkınma sürecin­ Th e deki ekonomilerin geleneksel/tarım/kırsal-modern/sanayi/kentsel şeklinde en az iki alt sektöre ayrılması gerektiği ileri sürmüştür. • Yapısal dönüşüm: Kalkınma sürecinde mevcut kaynakların bir üretim sektöründen bir başka üretim sektörüne transfer edilmesidir. Yapısal dönüşümle kaynak kullanı­ mında verimliliği artırmak suretiyle ekonomik kalkınmayı hızlandırmak amaçlanır. W.A. Lewis(1954), yapısal dönüşümün gerçekleşmesi için kalkınma sürecindeki ekonomilerin geleneksel/tarım/kırsal-modern/sanayi/kentsel şeklinde en az iki alt sektöre ayrılması gerektiği ileri sürmüştür. Emeğin marjinal verimliliği düşük gelenek­ sel tarım kesiminden marjinal verimliliği yüksek modern sanayi sektörüne kaydırılma­ sı halinde sanayide üretim artışı tarımdaki üretim azalmasından daha fazla olacağın­ dan toplam üretim de artacaktır. Üretim artışı sonucu elde edilen kaynaklar yatırım­ lara dönüşmesi halinde daha fazla istihdam ve modern sanayi sektörüne daha fazla işgücü geçecektir. Böylece yapısal dönüşüm gerçekleşebilecektir. - Kalkınma sürecinin temelinde yapısal dönüşüm vardır. Yapısal dönüşüm dengeli büyüme veya dengesiz büyüme stratejileri çerçevesinde açıklanabilir. - Dengeli kalkınma modelinin öncülerinden R. Nurkse. az gelişmiş ekonomilerin geri kalmışlığını yine kendisine bağlar. Ona göre, bu ülkelerde düşük gelir dü­ zeyi—> düşük tasarruf-* düşük yatırım-» düşük gelir düzeyi şeklinde kısır 533 Maliye Politikası döngü vardır(fakirliğin kısır döngüsü). Az gelişmiş ekonomilerde, yatırımların birbi­ rini tamamlayıcı şekilde farklı sektörler arasında dağıtılması halinde dengeli kalkın­ manın gerçekleşeceğini ileri sürer. Bu model talep yetersizliği varsayımına dayanır. Her üretim artışı ise talebini yaratır. Ancak talep yetersizliği yatırımların çeşitli sek­ törlere aynı anda yapılması halinde giderilebilir. - A.O. Hirschman’a göre, kalkınma sürecindeki gelişmekte olan ülke ekonomi­ leri bütün sektörlerde eşanlı gelişmeyi sağlayacak dengeli bir büyüme için yeterli kaynağa sahip değillerdir. Dengesiz büyüme stratejisinin öncüsü Hirschman’a qöre, bazı öncelikli sektörler veya sanayi kolları belirlenir. Bu kollarındaki hızlı geliş­ me283, diğer sektörleri de harekete geçirerek ekonomide lokomotif işlevi görür. Son dönemde ülkemizde inşaat sektörü buna örnek gösterilebilir. e 804. Optim al büyüme ile dengeli büyüme arasındaki farkla ilgili aşağıdakilerden hangisinde doğrudur? ap A) Optimal büyüme bir ülkedeki kişi başına düşen mal ve hizmet miktarının art­ ması iken, dengeli büyüme toplam mal ve hizmet miktarının artmasıdır. B) Optimal büyüme bir ülkedeki reel milli gelirdeki artışlar iken, dengeli büyüme nominal artışlardır. C C) Optimal büyüme sosyal refahı maksimize eden büyüme iken, dengeli büyüme, tüketim, yatırım harcamaları ile istihdamdaki büyüme oranının milli gelirin bü­ yüme oranına eşit olmasıdır. e D) Optimal büyüme pareto optimallik koşulları altında gerçekleşene büyüme iken, dengeli büyüme ikinci en iyi büyümedir. Th E) Optimal büyüme tüketim, yatırım harcamaları ile istihdamdaki büyüme oranı­ nın milli gelirin büyüme oranına eşit olması iken, dengeli büyüme sosyal refa­ hı maksimize eden büyümedir. Çözüm : Optimal büyüme sosyal refahı maksimize eden büyüme iken, dengeli büyüme, tüketim, yatırım harcamaları ile istihdamdaki büyüme oranının milli gelirin büyüme ora­ nına eşit olmasıdır. Cevap, C seçeneğidir. • Ekonomik büyüme: Bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin reel olarak artmasıdır. Bir başka ifadeyle reel GSMH’daki artışlardır. - Eğer büyüme belli bir dönem esas alınarak yani sabit fiyatlarla hesaplanıyorsa re­ el büyümeyi ifade eder. Cari fiyatlarla hesaplanıyorsa nominal büyümeyi ifade eder. - Optimal büyüme: Sosyal refahı maksimize eden büyümedir. Bir başka ifadeyle çalışan birey başına tüketimin maksimum olduğu optimal noktadaki büyümedir284. OQO 00 Bu gelişme devletin katkısıyla planlı bir şekilde de olabilir. QQA Sermaye birikiminin altın kuralı: Optimal nokta; nüfustaki büyüme oranının sermayenin marjinal verimliliği­ ne eşit olduğu noktada gerçekleşir. Bir başka ifadeyle sermaye birikiminin altın kuralı tasarruf oranının kar oranı­ na eşit olduğu noktada gerçekleşir. 534 4T Maliye Soruları - Dengeli büyüme: Tüketim, yatırım harcamaları ile istihdamdaki büyüme oranı­ nın milli gelirin büyüme oranına eşit olmasıdır. Ekonominin bütün sektörlerindeki büyüme oranın milli gelirin büyüme oranına eşit olmasıdır. R. Nurkse, az gelişmiş ekonomilerde, yatırımların birbirini tamamlayıcı şekilde farklı sektörler arasında dağıtılması halinde dengeli kalkınmanın gerçekleşeceğini ileri sürer. - Dengesiz büyüme: Ekonomideki bazı sektörlerin büyüme oranın diğer sektörle­ rin ve milli gelirin büyüme oranından fazla olmasıdır. A. O. Hirschman; az geliş­ miş ülkelerde dengeli büyüme yerine, seçilen bazı sektörlerin sırçama şeklinde ge­ lişmesini ifade eden dengesiz büyümenin daha uygun olduğunu savunmuştur. 805. Artan oranlı gelir vergisi yerine genel bir harcama vergisinin ikame edilmesi halinde ekonomik büyümenin hızlanacağını ileri süren iktisat­ çı aşağıdakilerden hangisidir? B) A.O. Hirschman D) N. Kaldor E) R. Lucas ve P. Romer C) R. Solow e A) W.A. Lewis ap Çözüm: Artan oranlı gelir vergisi yerine genel bir harcama vergisinin ikame edilmesi C halinde ekonomik büyümenin hızlanacağını ileri süren iktisatçı N. Kaldor’dur. Ona gö­ re, yüksek artan oranlı gelir vergisi tüketim vergilerine göre özel tasarruflara daha zarar vermektedir. Aynca bu tür verginin ikame etkisi daha belirgin ortaya çıkmaktadır. Cevap, D seçeneğidir. Th A) R. Malthus e 806. Belli bir dönemdeki sermaye birikiminin sonraki dönemdeki büyüme­ nin kaynağı olacağını ileri süren iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir? C) R.F. Harrod ve E.D. Domar B) J. M. Keynes D) R. Solow E) R. Lucas ve P. Romer Çözüm: Belli bir dönemdeki sermaye birikiminin sonraki dönemdeki çıktının(büyüme) kaynağı olacağını ileri süren iktisatçılar R.F. Harrod ve E.D. Domar’dır. • Ekonomik teorileri: Dışsal büyüme teorileri ve içsel büyüme teorileri olmak üzere iki başlık altında incelenebilir. 535 Maliye Politikası A. Dışsal büyüme Açıklama teorileri Not • A.Smith, D. Ricardo, J.S. Mili ve R. Malthus tarafından savunulur. • Kıt üretim faktörü olan toprağın sabit, nüfu­ sun giderek artması karlı yatırım alanlarını azalır. • Yatırımların kapasite etkisi azalır. • Azalan verimler kanunu geçerli olduğundan büyüme son bulur. Klasik teori, arz yanlı­ dır. Sadece yatınmların üretim kapasitesini artırıcı etkilerine önem verir. Yatırımla­ rın toplam talep yanlı gelir artırıcı etkisi ih­ mal edilir. Keynes’in büyüme teorisi • Keynes’in (1936) Genel Teoride ortaya koy­ duğu teoridir. • Kısa dönemde tam istihdam milli gelir düzeyi­ ne ulaşılması önemlidir ve bu nedenle yatırım­ ların milli gelir üzerindeki etkisine önem verilir. • Büyüme, ekonomik istikrar yani tam istihdam denge milli gelir düzeyinin korunması için ge­ reklidir. Keynes’in teorisi ise, talep yanlıdır. Sadece yatırımlann gelir artırı­ cı etkisine önem veri­ lir. Yatırımların gele­ cek dönemlere yayılan kapasite artırıcı etkisi ihmal edilir. Harrod-Domar’ın büyüm e teorisi • R.F. Harrod (1939) ve E.D. Domar’m (1944) ayrı ayrı ele alarak geliştirdiği teoridir. • Yatırımların hem gelir artırıcı hem de ülkenin üretim kapasitesini artırıcı etkisi dikkate alınır. • Büyüme sermaye birikimiyle (stokuyla) çıktı arasındaki ilişkiyle açıklanır. • Büyüme hızı marjinal tasarruf oranı ile serma­ ye/çıktı katsayısına bağlıdır. • Büyüme için marjinal tasarruf oranı yüksek; sermaye/çıktı katsayısına ise düşük olmalıdır. • Belli bir dönemdeki sermaye birikimi sonraki dönemdeki çıktının kaynağıdır. Klasik teori ile Key­ nes’in sentezi niteliği­ ni taşır. Keynes’ten farklı ola­ rak model dinamik ya­ pıdadır ve büyüme ko­ şullarını uzun dönemli ele alır. Yatıranların hem üre­ tim kapasitesini artırıcı hem de gelir artırıcı etkisi gözetilir. Büyü­ me sermaye biriki­ miyle açıklanır. • R. Solow (1956) un öncülüğünü yaptığı ve sonraları değişik iktisatçılar tarafından gelişti­ rilen teoridir. • Bu modelde büyüme hızı teknolojik gelişme ve nüfus artışı tarafından belirlenir. • Teknolojik gelişme, büyüme için etkisi yadsınamayan dışsal bir güçtür. Beşeri sermayenin hiçbir katkısı olmaksızın güneş ve yağmur gibi olan bu güç, emek ve sermeyenin verimliliği­ ni artırarak büyümeyi hızlandırır285. • Emekten daha yüksek oranda artan sermeye birikimi, sermayenin getirisini azaltır ve büyü­ meyi yavaşlatır. Solow öncesi dönem­ de büyümenin kayna­ ğı yatırımlardır. Emek ve sermaye olmak üzere iki üretim faktö­ rü vardır. Harrod-Domar’ın mo­ delinde, nüfus (emek potansiyeli) ve tekno­ lojik gelişme ihmal edilmiştir. Büyüme otonom tek­ nolojik gelişme ve nü­ fus artışıyla açıklanır. Th e C ap e Klasik büyüme teorisi Neo-klasik büyüm e teorisi 285 Solour artığı: Ekonomik büyümenin emek ve sermaye artışıyla açıklanamayan kısmını ifade eden teknolojik ge­ lişmedir. Solovv’un katkısıyla ekonomik büyümeyi belirleyen üç faktörün emek, sermeye ve teknolojik geliş­ me olduğu kabul edilmiştir. 536 4T Maliye Sorulan Açıklama Not ® 1980’li yıllarda R. Lucas, P. Romer ve R. Bar- Neo-klasik kuramda gelişme ro’nun öncülüğünde geliştirilen teorilerdir286. teknolojik • Bu teoriler teknolojik gelişmenin nasıl sağla­ otonomdur. Yani Eği­ tim, AR-GE ve organi­ nacağı konusunda açıklama getiriler. • Büyüme oranını içselleştirilmesi, makroeko- zasyonlara ilişkin yatınomik politikalarla büyüme oranın artırılabile­ rımlann teknolojik ge­ lişme üzerindeki etkisi ceği anlamına gelir. • Teknolojik gelişme ve tasarruflar içselleştirildi- ihmal edilmiştir. Halbuki insana yapı­ ği ölçüde büyüme içselleştirilebilecektir. • Tasarruf oranı artmlarak, eğitim, sağlık, ulaş­ lan yatırımlarla(maliye tırma, haberleşme ve AR-GE yatırımlarına politikası burada dev­ önem verilerek yüksek büyüme oranlan yaka­ reye girer) teknolojik gelişme uyarılabilir. İç­ lanabilir. • Asya kaplanları287 olarak ifade edilen ülkeler­ sel büyüme teorileri­ de yüksek büyüme oranları teknolojik gelişme nin katkısı bu noktada ve tasarruflar içselleştirilmesiyle yakalanmıştır. olmuştur. e B. İçsel büyüme teorileri içsel büyüme teorileri ap Büyüme, insana ya­ pılan yatırımlarla, uyarılmış teknolojik gelişme ile açıklanır. C • Büyüme teorileri ve maliye politikası: Neo-klasik büyüme teorisine göre, eko­ Th e nomik büyüme uzun dönemde teknolojik gelişme ve nüfus artış oranına bağlıdır. Ve­ rimli harcamalar ve saptırıcı olmayan vergiler, maddi veya beşeri tüm sermeye unsur­ larını yatırımlara teşvik edebilir. Ancak bu teşvikler uzun dönemde ekonomik büyü­ meyi değil sermaye/çıktı oranını etkileyebilir. İçsel büyüme teorine göre ise, Verimli harcamalar ve saptırıcı olmayan vergiler uzun dönemde büyüme oranı üzerinde etki­ li olabilmektedir. - Verimli-verimsiz harcamalar: Üretim kapasitesini artıran harcamalar verimli, artırmayanlar ise verimsizdir. Eğitim-sağlık, ulaştırma, haberleşme, AR-GE harca­ maları verimli sayılırken, sosyal güvenlik harcamaları verimsiz harcama grubunda sayılmaktadır. - Saptırıcı - saptırıcı olmayan vergiler: Verginin ikame etkisinin ortaya çıktığı vergiler saptırıcı iken, çıkmadığı vergiler saptırıcı olmayan vergilerdir. Gelir vergi­ si saptırıcı bir vergi sayılırken, gider(tüketim) vergileri saptırıcı olmayan vergilerden sayılır. - Genel olarak: Verimli kamu harcamaların ekonomik büyümeyi hızlandırdığı; sap­ tırıcı vergilerin ise yavaşlattığı ileri sürülür. Şu halde verimli kamu harcamaları sap­ tırıcı olmayan vergilerle finanse edilmesi halinde ekonomik büyümeyi hızlandıra­ cağı açıktır. 286 içse] büyüme teorilerinde; Lucas, beşeri sermaye yatırımlarının önemine; Borro, AR-GE yatırımlarının önemine; Romer ise sermaye yatırırdan ve teknik bilginin önemine dikkat çekmiştir. o on Asya kaplanları: Hong Kong, Singapur, Güney Kore ve Tayvan 1965-1990 yıllarında yüksek büyüme oranları yakalayan ülkelerdir. 537 Maliye Politikası 807. (I) .............. Modelinde emekten daha yüksek oranda artan sermeye bi­ rikimi, sermayenin getirisini azaltır ve büyümeyi yavaşlatırken, (II) .............. göre yatırımların pozitif dışsallıklan yeterince büyükse sermeyenin azalan getirisi ortaya çıkmayabilir. Yukarıdaki paragrafta boşluk­ lara uygun gelen model aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? A) Klasik-Harrod-Domar yaklaşımı B) Solow- Neo-klasik yaklaşım C) İçsel büyüme- Solow yaklaşımı D) Harrod-Domar- Keynes yaklaşımı E) Solow- İçsel büyüme yaklaşımı Çözüm: Solow modelinde (neo-klasik) emekten daha yüksek oranda artan sermeye bi­ rikimi, sermayenin getirisini azaltır ve büyümeyi yavaşlatırken, içsel büyüme yaklaşımı­ na göre yatırımların pozitif dışsallıklan yeterince büyükse sermeyenin azalan getirisi or­ taya çıkmayabilir. Cevap, E seçeneğidir. A) Büyümeyi olumlu etkiler. ap e 808. Kamu tasarruflarının büyüme üzerindeki etkisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? C) Büyümeyi olumlu etkilemez. E) Nominal büyüme azalır. B) Büyümeyi olumsuz etkiler. D) Reel büyüme azalır. C Çözüm: Kamu tasarrufları ekonomik büyümeyi olumlu etkiler. Çünkü kamu tasarrufla­ rı yurt içi tasarrufları artırmakta ve bu gelişmekte olan ülkeler için büyüme için gerekli kaynağı ifade etmektedir. Birçok çalışma kamu tasarrufları ile ekonomik büyüme arasın­ da pozitif bir ilişkinin olduğunu göstermiştir. Cevap, A seçeneğidir. e • Kamu tasarrufları ve büyüme: Toplam kamu gelirleri ile yatırım hariç kamu gi­ Th derleri arasındaki farktır. Kamu tasarrufları, devletin ilave yatırım gücünü gösterir. İla­ ve yatırım gücü kamu yatırımı şeklinde olabileceği gibi özel kesime kredi verme şek­ linde de olabilir. Kamu tasarruflan yurt içi tasarrufları artırmakta ve bu gelişmekte olan ülkelerde büyüme için gerekli kaynağı ifade etmektedir. • Kalkınmacı devlet teorisi: Kamu tasarruflannın ekonomik büyüme üzerindeki olumlu etkisi “kalkınmacı devlet teorisiyle” açıklanabilir. Bu teori, yüksek büyüme oranlarının devletin finansal kaynakları stratejik sanayi sektörlerine yönlendirmesiyle(tahsis etmesiyle) mümkün olabileceğini savunur. 1960’lı yıllarda hızla sanayileşme­ ye başlayan Asya Kaplanları (Hong Kong, Singapur, Güney Kore ve Tayvan) buna örnek gösterilebilir. 709. Kamu harcamalarının özel yatırımlar üzerindeki etkisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Harcamalar özel sektörün maliyetini düşüren kamu hizmetlerine yöneldiği sü­ rece özel kesim yatırımları üzerinde olumlu etki yaratır. B) Harcamalar banka kredileriyle finanse edilirse özel sektörün yatırımlarını üze­ rinde olumlu etki yaratır. C) Harcamalar özel sektörün maliyetini düşüren kamu hizmetlerine yöneldiği sü­ rece karlar üzerinde olumlu etki yaratır. 538 4T Maliye Soruları D) Harcamalar banka kredileriyle finanse edilirse özel sektörün yatmmlannı üze­ rinde olumsuz etki yaratır. E) Harcamalar borçlanmayla finanse edilirse karlar üzerinde olumsuz etki yaratır. Çözüm: Kamu harcamaları özel sektörün maliyetini düşüren kamu hizmetlerine yönel­ diği sürece özel kesim yatırımları üzerinde olumlu etki yaratır. Diğer yandan kamu har­ camaları banka kredileriyle finanse edilmesi halinde ise özel sektörün yatırımlarını üze­ rinde olumlu değil olumsuz etki yaratır. Cevap, B seçeneğidir. 810. Bütçe açıklarındaki bir artışın, dış borçla finanse edilmediği bir durum­ da aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Yabancı tasarruflar artar. B) Net özel tasarruflar artar. C) Özel yatırımlar artar. D) Yabancı yatıranlar azalır. E) Net özel tasarruflar azalır. e Çözüm: Bütçe açığı (G-T), net özel tasarruflar(S-I) ve yabancı tasarruflar(M-X) şeklinde ifa­ C ap de edilecek olursa; (G-T)= (S~I)+ (M-X) iken; bütçe açıklarındaki bir artış, dış borçla finan­ se edilmediği takdirde net özel tasarruflar artar. Faiz ödemesi nedeniyle kamu tasarrufları azalırken net özel tasarruflar artar. Ülke tasarruflan değişmez. Bütçe açıklarındaki bir artış, iç borçla finanse edilmediği takdirde ise yabancı tasarruflar artar. Faiz ödemesi nedeniyle kamu tasarruflan azalırken, kaynak akışı yabancılara doğru olur. Cevap, B seçeneğidir. e 811. Gelişmekte olan ülkelerde kaynak dağılım ı bozan politikaların uygu­ lanm ası halinde, uzun dönemde ekonomik büyümenin olumsuz etkile­ yeceğini ileri süren yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? B) Yapısalcı yaklaşım C) Kalkınmacı devlet yaklaşımı D) Telafi edici maliye yaklaşımı Th A) Parasalcı yaklaşım E) Heteredoks yaklaşım Çözüm: Parasalcı (monetarist-ortadoks) yaklaşım, gelişmekte olan ülkelerde kaynak dağılımı bozan politikaların uygulanması halinde, uzun dönemde ekonomik bü­ yümenin olumsuz etkileyeceğini ileri sürer. Bu yaklaşıma göre, uzun dönemde serbest ticaret ve müdahaleci olmayan politikalarla büyüme sağlanabilir. Yapısalcı yaklaşım ise, gelişmekte olan ülkeler arasında yapısal farklılıklar olduğundan farklı kalkınma mo­ dellerinin kullanılması gerektiğini ileri sürer. Cevap, A seçeneğidir. 812. Aşağıdakilerden hangisi IMF ve Dünya Bankası tarafından desteklenen yapısal uyum programıyla gündeme gelen değişikliklerden biri değildir? A) Devalüasyon B) Dışa açık ekonomi politikası C) Finansal reformların gerçekleştirilmesi D) Fiyat kontrollerinin azaltılması ve kaldırılmasın' E) Düzenleme (regülâsyon) artırılması 539 Maliye Politikası Çözüm: Gelişmekte olan ülkelerde iç ve dış dengenin sağlanması ve sürdürülebilir bir bü­ yüme amacıyla IMF ve Dünya Bankası tarafından desteklenen yapısal uyum programıyla önemli değişiklikler gündeme gelmiştir288. A, B, C ve D seçenekleri ile düzenleme(regülâsyon) artınlması değil azaltılması bu değişikliklerden biridir. Cevap, E seçeneğidir. • Yapısal uyum politikaları: Kalkınma politikası çerçevesinde piyasa aksaklıklarını gi­ dermek suretiyle ekonominin arz yanını güçlendirmeyi amaçlayan politikalardır. Yapısal uyum politikalan ile kalkınma politikalan aynı anlama gelmek üzere kullanılmaktadır. • • Ekonomik istikrar politikaları: Ekonomi politikası çerçevesinde toplam talebi kontrol altına almaya yönelen politikalardır. • Yapısal uyum ve maliye politikası- IMF ve Dünya Bankası tarafından destekle­ nen yapısal uyum programlarının başarısı kamu kesiminin m ali uyumuyla yakından ap e ilgilidir. IMF’in önemli iktisatçılarından Vito Tanzi’ye göre, gelişmekte olan ülkelerde Polak modeli gibi yapısal uyum programlarının uygulanabilmesi bir dizi mali reform­ larla mümkün olabilir. Tanzi, mali reformlara ilişkin dört başlık öne çıkarmıştır. Bun­ lar, (I) öncelikle mevcut mali dengesizliğin ölçülmesi, (II) mali uyumun miktarı belir­ lenmesi, (ili) mali uyumun içeriği, (IV) mali uyumun zamanlanmasıdır. - Mali dengesizliğin ölçülmesi: Mali uyumun miktarının doğru belirlenmesi açısın­ Th e C dan mali dengesizliğin ölçülmesi önemlidir. Tartışmalı bir konu olmakla birlikte mali dengesizliğin ölçülmesinde, bütçe açığı, birincil açık, operasyonel açık kavramlan öne çıkar. Gelişmekte olan ülkelerde yüksek ve kronik enflasyon nedeniyle operasyonel açık iyi bir ölçü olmaktan uzaktır289. Bu nedenle mali dengesizliğin ölçülmesinde bi­ rincil açık daha doğru bir ölçüdür. Birincil açık, faiz hariç kamu giderlerinin kamu ge­ lirlerini aşan kısmıdır. Not: Sürekli birincil açık veren ülkelerde kamu borçları artıraca­ ğından, mali uyum açısından maliye politikası önerilerinin daraltıcı olacağı açıktır. - Mali uyumun miktarı: Mali uyumu sağlamak için bütçe açıklannın, birincil açı­ ğın ne kadar azaltılacağı veya ne kadar faiz dışı bütçe fazlası verileceği önemlidir. Ortadoks kural, bütçe açıklarının tamamen kapatılması ve bütçe denkliğinin sağlanmasını ifade eder. Keynesyen telafi edici yaklaşım ise, ortadoks kura­ lın aksine bütçe açıklarını kapatarak bütçe denkliğini sağlama çabasının kısa dö­ nemde daraltıcı etkilerinin olabileceğini savunur. Bütçe açıklarının enflasyonist so­ nuç çıkarmadan (kişi ve firmalardan elde edilen gelirlerle veya dış kaynaklarla) azal­ tılması kısa dönemde mali uyumu sağlayabilecektir. - Mali uyumun içeriği: Bütçe açıklannın azaltılması, her şeyden önce kamu gelir­ lerin artırılması ve kamu harcamalarının kısılmasına bağlıdır. îlke olarak saptırıcı ol­ mayan vergi gelirleri artırılırken, verimsiz harcamalar kısılmalıdır. - Mali uyumun zamanlaması: Mali uyumu sağlamaya yönelik politikalar zaman­ laması ve en az gecikmeyle uygulanması gerekir. • Yapısal uyum ve heteredoks politikalar: Yapısal uyum ile ekonomik istikrann tedrici olarak gerçekleştirilmesi için heteredoks politikalar önerilmiştir. Bu politikala­ rın temel amacı, gelişmekte olan ülkelerde enflasyonu kontrol altına almaktır. 1980’li yıllarda Meksika, Arjantin, İsrail ve Brezilya’da uygulanmıştır. Döviz kurunun sabitlen­ 288 îMF’in yapısal uyum modellerinden biri de J.J. Polak(1957)’ın finansal programlama modeline dayanır. 289 Operasyonel açık, birincil açık + reel faiz ödemelerinin toplamıdır. Bu açıkta, faiz ödemelerinin enflasyonda aşı­ nan kısmının düşülür. Yüksek ve kronik enflasyonun olduğu ülkelerde bu açığın ölçülmesi güçleşir. 540 4T Maliye Soruları mesi veya belli bir düzeyde tutulması, ücret ve fiyat artış oranlarının doğrudan sınır­ landırılması veya uzlaşma ile belirlenmesi, kamu dengelerinin gözetilmesi şeklinde or­ taya çıkmıştır. Bu politikaların başarısı mali disiplinin sağlanmasına ve kamuoyu tara­ fından benimsenmesine bağlıdır. Bu politikaların İsrail ve Meksika’da başarılı sonuç­ lar vermesinin ardında bu iki unsur vardır. 813. Kredi genişlemesinin ödemeler dengesi üzerindeki etkisiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Reel geliri azalttığından ödemeler dengesini olumsuz etkiler. B) Reel geliri azalttığından ödemeler dengesini olumlu etkiler. C) Nominal geliri azalttığından ödemeler dengesini olumlu etkiler. D) Nominal geliri artırdığından ödemeler dengesini olumsuz etkiler. E) Yatırımları azalttığından dış fazlaya neden olur. e Çözüm: IMF’in yapısal uyum290 modellerinden biri de J.J. Polak(1957)’ın finansal ap programlama modeline dayanır. Polak modeline göre, kredi genıslemesi nominal geliri artırdığından ödemeler dengesini olumsuz etkiler. Diğer yandan dışsal olarak artan dö­ viz gelirleri İse. ödemeler dengesini olumlu etkiler. Cevap, D seçeneğidir. C 814. Bütçe açıklarını azaltmanın etkilerine ilişkin Ortadoks kural ile Yapı­ salcı yaklaşım arasındaki temel fark aşağıdakilerden hangisidir? e A) Ortadoks kural bütçe açıklarını azaltmanın üretim daralmasına neden olacağı­ nı savunurken, yapısalcı yaklaşım ise toplam talep yüksek olduğundan bütçe açıklarını azaltarak ekonominin stabilize edilmesi gerektiğini savunur. Th B) Ortadoks kural bütçe açıklarını azaltmanın daraltıcı olduğunu savunurken, ya­ pısalcı yaklaşım ise genişletici olduğunu savunur. C) Ortadoks kural bütçe açıklarını azaltmanın deflasyonist, yapısalcı yaklaşım ise enflasyonist olacağını savunur. D) Ortadoks kural toplam talep yüksek olduğundan bütçe açıklarını azaltarak eko­ nominin stabilize edilmesi gerektiğini savunurken, yapısalcı yaklaşım ise bütçe açıklarını azaltmanın üretim daralmasına neden olacağını savunur. E) Ortadoks kural bütçe açıklarını uzun dönemde azaltmanın enflasyonist olacağını savunurken, yapısalcı yaklaşım ise kısa dönemde enflasyonist olacağını savunur. Çözüm: Bütçe açıklarını azaltmanın etkilerine ilişkin Ortadoks kural ve Yapısalcılar olmak üzere iki yaklaşımdan bahsedilebilir. Ortadoks kural toplam talep yüksek olduğundan büt­ çe açıklarını azaltarak ekonominin stabilize edilmesi gerektiğini savunur. Ekonomide top­ lam talep fazlası olduğundan bütçe açıklannı azaltma üretim azalmasına neden olmayacak­ tır. Yapısalcı yaklaşım ise bütçe açıklarını azaltmanın üretim daralmasına neden olacağını savunur. Daraltıcı bir politika üretim talebini de azaltacaktır. Cevap, D seçeneğidir. Yapısal uyum, kalkınma politikası çerçevesinde piyasa aksaklıklarını gidermek suretiyle ekonominin arz yanını güçlendirmeyi amaçlayan politikalardır. Yapısal uyum politikalan ile kalkınma politikalan aynı anlama gelmek üze­ re kullanılmaktadır. Ekonomik problemin kaynağı ÇAĞDAŞ KEYNESYEN KEYNESYEN KLASİK Tüm piyasalarda, (i)Tam rekabet koşullan geçerlidir. (ii) Her arz kendi talebini yaratır{Say yasası). (iii)Ücret, faiz ve fiyatlar esnektir.(Görünmez el) (iv)Paranın miktar kuramı geçerlidir. [M.V =P.Y*(Q*)] Bu varsayımlar altında ekonomi tam istihdam dengesindedir. Ekonomik ve sosyal sorunlar geçicidir. İşsizlik iradidir. Bu nedenle devletin ekonomiye müdahalesi gereksizdir. (i)Ücretler aşağı yönde esnek değildir. (ii)Ücretler Ekonomideki talep dalgalan-malannm düşse bile gelir azalır. (Tüketim cari gelirin çoğunun özel sektörün harcama fonksiyonudur.) Tüketim ve buna bağlı olan isteğindeki değişmelerden kaynaklan­ yatırım talebi azalır. Toplam talep azalır. maktadır. (iii)Belirsizlik ortamında faiz oranlan düşse bile yatıranlar artmayabilir. (Yatnm-tasarruf eşitsizliği vardır.) (iv)Ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebilir. Her şey toplam talebe bağlıdır. Toplam talep yetersizliği, gayri iradi İŞSİZLİĞE; toplam talep fazlalığı ise ENFLASYONA neden olur. Devlet ekonomiye müdahale ederek toplam talebi yönlendirebilir. C Geçici problemlerin çözümünde Problemlerin çözümünde maliye politikası Devletin, durgunluk döne-minde: bütçe p ara p o litik a s ı a r a ç la rı araçları kullanılmalıdır. Ç ünkü kamu açığıyla birlikte parasal genişleme Ekonomik kullanılmalıdır. harcamaları/vergiler toplam talebi belirleyen programı uygulaması; yüksek probleme ilişkin önemli bir unsurdur. Ayrıca durgunlukta para enflasyon dönemde ise bütçe fazlası çözüm politikası, likidite tuzağı nedeniyle etkin değildir. programıyla birlikte daraltıcı para politikası uygulanması doğru olacaktır Diğer Ekonomiyi istikrara kavuşturmak için aktif maliye ve para politikası uygulamasının karşısmdadırlar. Ekonominin istikrarı, büyük ölçüde, para arzının sabit bir oranda arttırılmasına bağlıdır. Para arzı artışları ekonominin büyüme oranına sabitlenmelidir. Serbest piyasa varsayımı altında devlet faaliyetleri sınırlandırılmalıdır. Hükümetin genişletici para ve maliye politikası, kısa dönemde işsizliği düşürse de, sürekli olarak, işsizlik oranını DOĞAL İŞSİZLİK oranının altına indiremez. Para kısa dönemde Q'yu etkiler, uzun dönemde ise bu etki kalkar P(fiyatları)’yi etkiler. (Uyumcu(adaptif) beklentiler) Klasik Dikotomi geçerlidir. Para ekonomide sadece nom inal değişken P(fiyatlan)’yi etkiler. Reel değişken Q { ç ı k t ı y ı ) ’ yu etkilemez.(Çünkü ekonomi tam istihdamdadır.) Para sadece işlem amaçlı talep edilir. Para P(fiyatları)’yi etkiler. Nötrdür. Klasik Dikotomi geçerli değildir. Para ekonomide reel değişken Q(çıktıyı)’yu etkiler. (Çünkü ekonomi eksik istihdamdadır.) Para Q ’yi etkiler. Nötr değildir. Para sadece işlem amaçlı değil, ihtiyat ve spekülasyon amacıyla da talep edilir. Çağdaş miktar kuramcılara göre, maliye politikasının ekonomik faaliyet düzeyindeki etkisi kamu harcamalarının nasıl finanse edildiğine bağlıdır. Kişi ve firmalardan finanse edilirse dışlama etkisi ortaya çıkar. Merkez bankasından finanse edilirse milli gelir üzerindeki etki en fazladır. Bu da esasen para politikası olayıdır. e Keynesyen görüşte devletin rolü önemlidir. Devlet kamu harcamalan ve vergileri kullanarak toplam talebi yeterli düzeye ulaştırabilir. Ekonomi tam istihdam denge düzeyine ulaşır. İşsizlik/enflasyon sorunu çözülür. (Taraflı Maliye: Müdahaleci) 541 Klasikler devlete karşı güvensizdirler. Devletin rolü sınırlıdır. Jandarma devlettir. Kamu harcamaları temel hizmetlere yönelmeli ve sınırlı tutulmalıdır. Vergiler ise düşük oranlı ve objektif esaslara göre alınmalıdır. B ü tçe si kü çü k ve denk olmalıdır.(Tarafsız Maliye), Th Devletin ekonomideki rolü MONETARIST Tüketim, sürekli gelirin bir fonksiyonudur. Bu nedenle cari gelirde ver-gi yoluyla yapılacak deği-şikliklerin toplam talep düzeyini belirleme etkisi az ve önemsizdir. Dolayısıyla maliye politikasının uygulama alanı oldukça sınırlı olacaktır. Hem maliye hem para politi-kası Ekonomik dalgalanmaların temel nedeni araçları kullanılmalıdır. uygulanan yanlış para politikalarıdır. Yani yalnızca para arzındaki düzensiz dalgalan­ malardan kaynaklanır. Büyüme oranından daha fazla para arzı artışları ENFLAS­ YONA; daha düşük para arzı artışları ise DEFLASYONA (işsizlik) neden olur. ap e Görüş Temel Varsayımları Maliye Politikası EKONOMİK PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜNDE MAKROEKONOMİK YAKLAŞIMLAR EKONOMİK PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜNDE MİKROEKONOMİK YAKLAŞIMLAR YENİ KLASİK YENİ KEYNESYEN POST KEYNESYEN Varsayımları En önemli varsayımı (i)Rasyonel beklentiler kuramıdır, (ii) Tam esnek fiyatlar piyasayı temizler. Emek dahil tüm piyasalar dengededir. Yeni klasiklerin aksine, (i)Ücret ve fiyatlardaki yavaş ayarlanma nedeniyle piyasalar temizlenmez. (ii)Yeni Keynesyenlerin çoğu Yeni Klasik ekonomistler gibi beklentilerin rasyonel olduğunu varsayar. Belirsizliği temel alarak, geleceğin bilinemeyeceğini ve hesaplanamayacağını ileri sürerler ve ekonomik krize belirsizlik temelinde yaklaşırlar. Ekonomik problemin kaynağı Bir ekonomideki ekonomik dalgalanmalar, kişilerin fiyat düzeyini öngörmedeki natalanndan kaynaklanmaktadır. Ancak bu hatalar tesadüfidir. Ekonomik problemin en önemli nedeni ücret ve fiyatların rijit olmasıdır. Ücretlerin rijitli(katılığı) etkin ücret, içerdekilerdışarıdakiler, zımni sözleşmeler teoremiyle açıklanır. Fiyat rijitliği ise katalog maliyetlerine bağlanır. Ekonomik problemler, çeşitli gruplar arasında gelirdenfücret ve karlar) daha fazla pay almak için yapılan mücadele sonucu olarak ortaya çıkar. Bir ekonomide ücret ve karlar arasındaki dağılımın tüketim ve yatırım kararlarını etkilemede önemli rol oynar. Ekonomik probleme ilişkin çözüm Ekonomiyi istikrara kavuşturmak için devletin aktif para ve maliye politikaları uygulamasına gerek yoktur. Piyasaların temizlenmediği durumda, ekonomide sürekli bir eksik istihdam olacaktır. Bu nedenle, genişletici makro politikaların reel çıktı ve istihdam üzerinde etkileri söz konusu olacaktır. ap e Görüş Temel C Para Q ’yi etkiler. Devletin üretim ve istihdamı arttırmak için para Eksik istihdamı gidermek için devlet, para ve maliye Devletin ekonomideki rolü ve maliye politikalanna başvurması gereksizdir. politikalarına başvurabilir Para kısa dönemde de uzun dönemde de P(fiyatları)’yi etkiler. Nötrdür. ‘Ancak devletin uygulayacağı (genişletici para ve maliye) politika, ekonomik birimler tarafından önceden tahmin edilemeyen veya beklenmedik bir politika ise KISA DÖNEMDE üretim ve istihdam (Q’yu) artabilecektir. Ekonomik büyüme ve gelir dağılımını belirleyen temel unsur YATIRIM ORANI’DIR. Onlara göre, talepteki değişiklikler nispi fiyatlara göre değil de gelire daha duyarlıdır ve yatmmlar daha çok gelir etkisini ortaya çıkaracağı için önemlidir. 4T Maliye Soruları Diğer Th e Çünkü makro politikalarını önceden tahmin eden rasyonel bireyler, devletin bu politika uygulamaları karşısında aktif bir tavır alarak politikayı etkisiz bırakacaklardır.(Politika etkinsizliği) Toplam talep politikaları 1970’Ii yıllarda petrol krizi sonrası ekonomilerde baş gösteren Stagflasyon sorununu önlemede tek başına yeterli değildir. Bu nedenle, bu politikalar yanında mutlaka GELİRLER POLİTİKASI gibi heteredoks politikalarda uygulanmalıdır. MALİYE POLİTİKASI KONU DENETLEYİCİSİ 815. Aşağıdakilerden hangisi toplam talep yetersizliğine neden olmaz? A) Firmaların yatırımlarını ertelemesi B) Tüketim hacminin daralması C) Kredi hacminin daralması D) Vergilerin düşürülmesi E) Bütçe açıklarının merkez bankasından finanse edilmesi ap e Çözüm: Dışa açık bir ekonomide; toplam talep (AD), özel kesim tüketim (C) ve yatırım harcamaları (I), kamu kesimi harcamaları (G) ve net ihracatın (X-M) toplamıdır. Toplam talebi azaltan her unsur toplam talep yetersizliğine bir başka ifadeyle durgunluğa neden olabilir. Durgunlukta genişletici para ve maliye politikası uygulanır. Vergilerin düşürülme­ si genişletici bir politikadır. Toplam talebi artırır. Cevap, D seçeneğidir. AD<Y* (Pİ.Qİ) Deflasyon: Toplam talep yetersizliği AD>Y* (ÎP.Q*) Enflasyon: Toplam talep fazlalığı iktisat politikası Genişletici maliye ve para politikası Daraltıcı maliye ve para politikası e C Ekonomik sorun Th 816. Artan oranlı bir gelir vergisi sisteminde çarpık bir gelir dağılım ı ile ver­ gi kapasitesi arasındaki ilişki ile ilgili aşagıdakilerden hangisi doğru­ dur? A) Gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesini artırır. B) Gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesini azaltır. C) Gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesini etkilemez. D) Daha eşitlikçi bir gelir dağılımı vergi kapasitesini artırır. E) Daha eşitlikçi bir gelir dağılımı vergi kapasitesini azaltır. Çözüm: Vergi kapasitesini etkileyen önemli faktörlerden biri de gelir dağılımıdır. Artan oranlı bir gelir vergisi uygulanması halinde gelir dağılımındaki çarpıklık vergi kapasitesi­ ni artırır. Şöyle ki, A ve B bireylerinin olduğu iki kişinin ve toplam gelirin 4000 TL ol­ duğu bir ülkede, artan oranlı tarife, eşitlikçi ve çarpık gelir dağılımı varsayımları altında vergi kapasitesini şu şekilde etkiler. Basitleştirmek için sınıf artan oranlı tarife esas alın­ mıştır. Cevap, A seçeneğidir. 544 4T Maliye Soruları Matrah (TL) Tarife 0-2000 %20 Vergi kapasitesi (T) (eşitlikçi bir dağılımda) Vergi kapasitesi (T) (çarpık bir dağılımda) A: 2000x%20=400 B: 2000x%20=400 A: 1000%20=200 T(A+B)=800 TL 2001-4000 B:3000%30=900 %30 T(A+B)=1100 TL 817. Aşağıdakilerden hangisi bütçe açıklarının finansmanında kullanılan yollardan birisi değildir? A) Merkez Bankasının kamu kesimi tahvillerini ikinci el piyasalardan satın alma­ sı ap e B) Merkez Bankasının emisyon hacmini artırması C) Gelir vergisi oranlarının yükseltilmesi D) Dış borçlanmaya gidilmesi E) Bütçe emanetlerine başvurulması C Çözüm: Devlet bütçesinin finansmanında kullanılan yollar şunlardır: Kamu gelirlerinin artırılması, emisyona gidilmesi ve iç-dış borçlanma oranlarının yükseltilmesidir. Merkez bankaları emisyon hacmini ilave para basıp piyasaya çıkarmak suretiyle genişletecektir. e Yine gelir vergisi oranlarının artırılması, dış borçlanmaya gidilmesi ve bütçe emanetleri­ ne başvurulması devletin bütçe açıklarının finansmanında kullanılan yöntemler arasında­ dır. Th Kamu kesimi tahvillerini ikinci el piyasalardan satın alınması durumunda piyasadaki pa­ ra miktarında bir artış olacaktır. Ancak bu piyasaları fonlamak amacıyla uygulanan bir politikadır. Oysa ki, bütçe açıklarına sahip olan bir devlet hazine bonosu ya da devlet tahvili satmak suretiyle borç bulma yoluna gidecektir. Bu durumda para arzı azalmış ola­ caktır. Ancak kamu kesimi açıklarını finanse edecek fonu temin etmiş olacaktır. (Bu ay­ rıma dikkat etmek gerekir) Cevap, A seçeneğidir. 818. Denk bütçe çarpanı bire eşit olma koşulu ile ilgili aşağıdakilerden han­ gisi doğrudur? , A) Transfer harcama artışı, vergi artışından büyük ve ekonomi dışa açıktır. B) Transfer harcama artışı, gelire bağlı vergi artışına eşit ve ekonomi dışa kapalı­ dır. C) Gerçek harcama artışı, gelire bağlı vergi artışına eşit ve ekonomi dışa kapalı­ dır. D) Gerçek harcama artışı, gelire bağlı vergi artışından büyük ve ekonomi dışa açıktır. 545 Maliye Politikası E) Gerçek harcama artışı, vergi artışına eşit ve ekonomi dışa kapalıdır. Çözüm: Kamu harcamalarındaki bir artışın eşit miktarda vergilerle finanse edilmesi “denk bütçe çarpanı” ile ifade edilir. Bu durumda kamu harcamalarının genişletici etki­ si, vergilerin daraltıcı etkisinden daha büyüktür. Denk bütçe çarpanı(k) 0>k<l olacaktır. Gerçek harcama artışı, vergi artışına eşit ve ekonomi dışa kapalı iken denk bütçe çar­ panı “k= 1”’dir. Bu durumda denk bütçenin milli gelir üzerindeki etkisi her zaman geniş­ leticidir. Çarpan Dışa açık ekonomide Dışa kapalı ekonomide Y=C+I+G+(X-M) Y=C+I+G Vergiler götürü Vergiler gelire Vergiler götürü Vergiler gelire bağh(tY) (T) (T) bağlı (tY) 1/1-c l/l-c(l-t) 1/1-c+m l/l-c(l-t)+m Transfer harcaması (TR) c/l-c c/l-c(l-t) c/l-c+m c/l-c(l-t)+m Vergi (T) -c/l-c -c/l-c(l-t) -c/l-c+m Denk bütçe çarpanı 1-c/l-c k=l.AG ap e Gerçek harcama (G) l-c/l-c(l-t) k<l.AG 1-c/l-c+m k<l.AG -c/l-c(l-t)+m l-c/l-c(l-t)+m kcl.AG C Not: c=marjinal tüketim eğilimi; t, vergi oranı; m, marjinal ithalat eğilimidir. Th e Lorenz Eğrisi 819. Yukarıda Lorenz eğrileri verilen A, B, C ve D ülkelerinin gelir dağılı­ mında eşitsizliği yüksek olandan düşük olana doğru sıralaması aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? A) A>B>C>D B) D>B>C>A D) D>C>B>A E) C>B>A>D C) C>B>A>D Çözüm : Lorenz eğrisi, bir ülkedeki kişisel gelir dağılımındaki adaletsizliği ölçülmesinde yararlanılan bir araçtır. Milli gelirin, o ülkedeki kişilere göre dağılımını gösterir. Bir ülke­ 546 4T Maliye Soruları nin Lorenz eğrisi mutlak eşitlik doğrusuna yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki adalet­ sizlik azalırken, mutlak eşitlik doğrusundan uzaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsiz­ lik artar. Mutlak eşitlik doğrusundan en uzak olan ülke, gelir dağılımının en adaletsiz ol­ duğu ülkedir. D>C>B>A sırlaması doğrudur. Cevap, D seçeneğidir. 820. Keynes’e göre, ekonominin tam istihdama ulaşmasını engelleyen en önemli unsur aşağıdakilerden hangisidir? A) Geleceğin belirsiz olması B) Nominal ücretlerin rijitliği C) Spekülasyon güdüsüyle para talebi D) Parasal aldanma E) Keynes etkisi Th e C ap e Çözüm : Keynes’e göre, Klasiklerin ileri sürdüğü gibi ekonominin tam istihdamda olma­ sı mutlu bir rastlantı sonucu olabilir. Ancak tam istihdam özel bir durumdur. Tam istih­ damdan bir sapma olması durumunda, örneğin işsizliğin olması durumunda, ücretler ve fiyatlar esnek olmadığı için ekonomi tam istihdam dengesine geri dönmeyecek; yeni denge eksik istihdam da oluşacaktır. Şöyle ki, Klasiklere göre işsizlik olması durumunda tüm işsizler iş bulana kadar ücretler düşecektir. Keynes bu duruma karşı çıkar. İşsizlik ol­ ması durumunda ücretlerin aşağıda doğru düşmesine, sendikalar, asgari ücret yasaları, vb. kurumsal düzenlemeler engel olduğu için nominal ücretler aşağı doğru düşmeyecek ve ekonomi eksik istihdamda dengeye gelecektir. Ekonomiyi eksik istihdamda oluşan dengeden tam istihdama yönlendirmek için devletin genişletici politikalarla müdahale et­ mesi gerekmektedir. Cevap, B seçeneğidir. 821. Kalkınma sürecindeki ülkelerde, emeğin marjinal verimliliği düşük ta­ rım sektöründen, m arjinal verimliliği yüksek sanayi sektörüne kaydırıl­ m ası halinde, toplam üretimin artacağını ve yapısal dönüşüm ün ger­ çekleşebileceğini ileri süren iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) N. Kaldor B) A. Sen D) W. Rostow E) A.O. Hirschman C) W.A. Lewis Çözüm: Yapısal dönüşüm, kalkınma sürecinde mevcut kaynakların bir üretim sektörün­ den bir başka üretim sektörüne transfer edilmesidir. Yapısal dönüşümle kaynak kullanı­ mında verimliliği artırmak suretiyle ekonomik kalkınmayı hızlandırmak amaçlanır. W.A. Lewis(1954), yapısal dönüşümün gerçekleşmesi için kalkınma sürecindeki ekonomiler­ de, emeğin marjinal verimliliği düşük geleneksel tarım sektöründen, marjinal verimliliği yüksek modern sanayi sektörüne kaydırılması halinde sanayide üretim artışı tanmdaki üretim azalmasından daha fazla olacağından toplam üretim de artacaktır. Üretim artışı sonucu elde edilen kaynaklar yatırımlara dönüşmesi halinde daha fazla istihdam ve mo­ dern sanayi sektörüne daha fazla işgücü geçecektir. Böylece yapısal dönüşüm gerçekle­ şebilecektir. Cevap, C seçeneğidir. 547 Maliye Politikası 822. Yatık bir LM eğrisi varsayımında bulunarak maliye politikasının etkin­ liğini savunan iktisadi yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? A) Klasik yaklaşım B) Neo-klasik yaklaşım C) Monetarist yaklaşım D) Keynesyen yaklaşım E) Yeni klasik yaklaşım Çözüm: Yatık bir LM eğrisi varsayımında bulunarak maliye politikasının etkinliğini sa­ vunan Keynesyen yaklaşımdır. Cevap, D seçeneğidir. kası etkin: Üretim ve istihdam para politikası araçları kullanılarak arttırılabilir LM ve IS eğrilerine ilişkin varsayımı İktisadi görüş Maliye politikası etkin: (i)Spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz Üretim ve istihdam ancak ma­ esnekliği sonsuz: Yatık bir LM (ii)Yatırım talebinin faiz esnekliği düşük (sıfır): liye politikası araçları kullanı­ larak arttırılabilir. Dik bir IS e Keynesyen Politika etkinliği Yatık bir IS Para politikası etkin: üre­ tim ve istihdam para politikası araçları kullanılarak arttırılabi­ lir. C ap Monetarist (i)Spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği düşük: Dik bir LM (ii)Yatırım talebinin faiz esnekliği yüksek: 823. Aşağıdakilerden hangileri IS eğrisinin şekilde görüldüğü gibi hareket etmesine yol açar? e I. Kamu harcamalarının arttırılması Th II. Kamu harcamalarının azaltılması III. Vergi miktarının yükseltilmesi IV. Vergi miktarının düşürülmesi i A) Yalnız I B) II ve IV D) I ve IV E) II ve III Çözüm : Şekilde IS eğrisi sağa kaymıştır. C) I ve III 548 4T Maliye Soruları IS eğrisini sola kaydıran nedenler Talepte meydana gelen artış Talepte meydana gelen azalma Tüketimin artması Tüketimin azalması Kamu harcamalarının artması Kamu harcamalarının azalması Vergilerde meydana gelen azalma Vergilerde meydana gelen artış Transfer ödemelerinin artması Transfer ödemelerinin azalması Ülke parasının değer yitirmesi Ülke parasının değer kazanması Yatırımların artması Yatırımların azalması İhracatın artması İthalatın artması Olumlu beklentiler Olumsuz beklentiler ap e IS eğrisini sağa kaydıran nedenler Denk bütçe çarpanı Cevap, E seçeneğidir. C 824. I. Kamu cari harcamaların artmlması II. Transfer harcamalarının artırılması e III. Vergi muafiyet ve istisnaların azaltılması IV. Dolaylı vergilerin artırılması Th V. Gelir vergisi oranlarının düşürülmesi Yukarıdaki maliye politikalarından hangisi durgunluk döneminde uy­ gulanması uygundur? A) II ve III B) I, II ve III D) II, IV ve V E) I, II, IV ve V C) I, II ve V Çözüm: Durgunlukta toplam talep yetersizliğini gidermek için genişletici maliye politi­ kası uygulanması uygun olur. Vergi muafiyet ve istisnaların azaltılması ve dolaylı vergile­ rin artırılması daraltıcıdır. Cevap, C seçeneğidir. • Durgunlukla mücadelede maliye politikası: Genişletici maliye politikası uygu­ lanır. Durgunlukla mücadelede kullanılacak mali araçların bileşimi aşağıya çıkanlmıştır. 549 Maliye Politikası Ekonomik sorun AD<Y* (Pİ.Qİ) Durgunluk: Toplam talep yetersizliği C+I+G+ (X-M): AD<Y* (Pİ.Qİ) Maliye politikası Genişletici maliye politikası Vergiler Vergiler azaltılmalı (ATİ) Muafiyet ve istisnalar genişletilmeli Kamu harcamaları Kamu harcamalan artırılmalı (AGÎ) Bütçe politikası Merkez bankasından borçlanılmalıdır. Bu tür borçlanma her durumda harcama talebini artırır. Kişi ve firmalardan da borçlanılabilir. Ancak bu tür borçlanma özel kesimde kişi ve firmaların kullanmadığı atıl fonları harekete geçirmek için yapılır. ap e Borçlanma Bütçe açığı verilmelidir. Denk bütçe politikası da genişleti­ cidir. Bütçe fazlası politikası uygulanmamalıdır. 825. Toplam arz eğrisinin üç bölgesi için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? C A) Keynesyen bölgede genişletici politikalar sadece hasılayı arttırır. B) Klasik bölgede genişletici politikalar fiyatlar genel düzeyini etkilemez. e C) Ara bölgede genişletici politikalar fiyatlar genel düzeyini düşürür, hasıla düze­ yini arttırır. Th D) Klasik bölgede, toplam arz eğrisinin esnekliği sonsuzdur. E) Keynesyen bölgede toplam arz eğrisinin eğimi sonsuzdur. Çözüm : 550 4T Maliye Sorulan P P Maliye Politikası Keyncsyen Bölge Maliye Politikası Ara Bölge Genişletici Para ve Maliye Politikası Klasik Bölge / AS eğrisi dikey eksene paraleldir. (Yatay eksene diktir.) / AS eğrisinin esnekliği sıfırdır. / AS eğrisinin eğimi sonsuzdur. / Ekonomi tam istihdamdadır. S Ücretler ve fiyatlar esnektir. / Genişletici politikalar, sadece fiyatlar genel düzeyini arttırır. / Genişletici politikalar, hasıla düzeyini değiştirmez. / Çarpan mekanizması işlemez. / Genişletici para ve maliye politikaları ile çıktıyı arttırmak mümkün değildir. / Devlet müdahalesi etkin değildir. Th e C ap e / AS eğrisi yatay eksene </AS eğrisi pozitif eğimlidir. paraleldir. (Dikey eksene / A D ’yi arttmcı politikalar, hem diktir.) fiyatları hem de hasılayı / AS eğrisinin esnekliği arttırır. sonsuzdur. / Ekonomi tam istihdama / AS eğrisinin eğimi sıfırdır, yönelmiştir. / Ekonomi eksik istihdamdadır. / Ücretler ve fiyatlar rijittir. / Çarpan etkisi azalmaya başlar. / Genişletici politikalar, sadece hasılayı arttırır. / Çarpan mekanizması etkin biçimde işler. / Genişletici politikalar, fiyatlarda değişme meydana getirmez. / Enflasyon problemi yoktur. Bu yüzden Keynesyen iktisatçılar enflasyonu tam istihdamdan sonraki bir olay olarak kabul etmektedirler, / Genişletici politikalar ile enflasyona yol açmadan çıktıyı arttırmak mümkündür. / Devlet müdahalesi etkindir. Cevap, A seçeneğidir. 826. Aşağıdakilerden hangisi genişletici bir maliye politikasının sonucudur? A) Tüketimi artırır, yatırımı azaltır B) Yatırımı artırır, geliri azaltır C) Tüketim ve yatırım azaltır D) Tüketim ve yatırımı artırır E) İstihdamı azaltır, geliri artırır Çözüm: Genişletici bir maliye politikasının amacı, ekonomideki harcama düzeyini artı­ rarak tüketimi, yatırımı, istihdamı ve milli geliri artırmaktır. Dolayısıyla en doğru seçe­ nek hem tüketimdeki artışa hem de yatırımdaki artışa vurgu yapan D seçeneğidir. 827. ikincil gelir dağılımı ne demektir? A) Devletin mali araçlarla müdahalesi sonucu ortaya çıkan gelir dağılımı 551 Maliye Politikası B) Piyasanın işleyiş mekanizması sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımı C) Milli gelirin, nüfusa göre dağılımı D) Milli gelirin, bölgelere göre dağılımı E) Milli gelirin, sosyal gruplara göre dağılımı Çözüm: Piyasanın işleyiş mekanizması sonucunda ortaya çıkan gelir dağılımına birincil gelir dağılımı; devletin mali araçlarla müdahalesi sonucu ortaya çıkan gelir dağılımına ikincil gelir dağılımı denir. Cevap, B seçeneğidir. 828. Aşağıdakilerden hangisi veya hangileri Klasik iktisatçıların savunduğu görüşlerden birisi değildir? I-Ekonomide Say Kanunu geçerlidir. III-Yatırımlar tasarrufa eşittir. ap IV-Ücretler ve fiyatlar esnek değildir. e II-Ekonomi genelde tam istihdamdadır. V-Devlet maliye ya da para politikası ile ekonomiye müdahale etmelidir. A) I, II ve III B) I ve V D) I, III ve V E) I, II, IV C Çözüm : C) IV ve V e / Klasik iktisatçılara göre “her arz kendi talebini yaratır” şeklinde ifade edilen “Say Ka­ nunu” geçerlidir. Çünkü üretim esnasında o ürünü talep edecek gelirde yaratılmakta­ dır. Th / Ekonomi tam istihdamdadır. Tam istihdamdan geçici sapmalar olabilir. Ancak piyasa mekanizması sayesinde hiçbir müdahaleye gerek kalmaksızın derhal tam istihdam denge düzeyine dönülecektir. / Ekonomide harcanmayan ve tasarruf edilerek sızıntıya neden olan tasarruflar, yatırım olarak geri dönmektedir. Dolayısıyla yatırımlar, tasarruflara eşittir. / Klasikler ücret ve fiyatların esnek olduğunu savunurlar. / Devlet müdahalesine kesinlikle karşıdırlar. Çünkü devletin ekonomiye müdahale et­ mesine gerek yoktur. Piyasa mekanizması varolan bir istikrarsızlığı çözecektir. Eğer devlet ekonomiye müdahale ederse, daha büyük istikrarsızlığa neden olacaktır. Cevap, C seçeneğidir. 8 2 9 . Devletin ücret ve fiyatların oluşum sürecine doğrudan müdahale ede­ rek ücret ve fiyat artışlarını düşürme yönünde uyguladığı politikalara ne denir? A) Daraltıcı maliye politikası B) Sıkı para politikası C) Gelirler politikası D) îndeksleme 552 4T Maliye Soruları E) Arz yanlı politika Çözüm : Gelirler politikası, devletin ücret ve fiyatların oluşum sürecine doğrudan mü­ dahale etmesidir. Gelirler politikası daha çok ücret ve fiyat artışlarını düşürme yönünde uygulanır291. * Ücret ve fiyat artışlarının sınırlandırılması (tavan belirlenmesi), * Ücret ve fiyatların dondurulması, * Ücret ve fiyat artışları için kabul edilebilir göstergeler belirlemesi, Not: Gelirler politikasının başarısı, kamuoyu desteğiyle birlikte uyumlu para ve maliye ve kredi politikasıyla yürütülmesine bağlıdır. Örneğin İsrail ve Meksika’da 1980’lerde uygulanan gelirler politikası, bu dönemde mali disiplinin sağlanması nedeni ile başarılı olmuştur. Diğer yandan Brezilya ve Arjantin’de gibi ülkelerde uygun politikalarla destek­ lenmediğinden başarılı sonuçlar alınamamıştır. ap e 830. Monetarist iktisatçılara göre uzun dönem Philips eğrisinin şekli nasıl­ dır? A) Negatif eğimlidir B) Pozitif eğimlidir C) Yatay eksene düşeydir D) Yatay eksene paraleldir E) Önce azalan sonra artan eğimlidir Th e C Çözüm : Monetarist iktisatçılara göre, Philips Eğrisi analizi yalnız kısa dönemler için geçerlidir. Uzun dönemde enflasyon ile işsizlik arasında değiş-tokuş ilişkisi yoktur. Dolayı­ sıyla uzun dönem Philips eğrisinin şekli yatay eksene düşeydir. Diğer bîr ifadeyle, dikey eksene paraleldir. Cevap, C seçeneğidir. 831. Aşağıdakilerden hangisi maliye politikasının amaçlarından biri değil­ dir? A) Enflasyonun düşürülesi B) Gelir dağılımının düzeltilmesi C) İşsizliğin azaltılası D) Bütçe açığının azaltılması E) Ödemeler bilançosu dengesinin sağlanması Çözüm: Maliye politikası, hükümetin belli ekonomik ve sosyal amaçlara ulaşmak için kamu harcamaları ve gelirlerinin miktar ve bileşiminde yapılan düzenlemelerdir. Büt­ çe açığını azaltılması veya artırılması maliye politikasının amacı değil, A, B, C ve E seçeneklerinde belirtilen amaçlara ulaşmada kullandığı bir aracıdır. Cevap, D seçene­ ğidir. OQl Gelirler politikası, kamu harcamaları ve vergileri değiştirmeksizin enflasyonist baskıları önlemek amacıyla piyasa mekanizmasına müdahale edilmesidir. Heteredoks bir politikadır. Heteredoks politikalar; örneğin hükümetin, fi­ yat, ücret veya döviz kurunun oluşum sürecine doğrudan müdahale ettiği politikalardır. Para ve maliye politikalan ise ortadoks politikalardır. Ortadoks politikalar, ekonomide fiyat mekanizmasına müdahale etmeden toplam ta­ lebi yönlendirmek için uygulanan politikalardır. 553 Maliye Politikası 832. Enflasyonist bir ekonomide izlenmesi gereken politika aşağıdakilerden hangisidir? A) Kamu harcamaları azaltılır ve vergiler azaltılır B) Kamu harcamaları arttırılır ve vergiler arttırılır C) Kamu harcamaları arttırılır ve vergiler azaltılır D) Kamu harcamaları azaltılır ve vergiler arttırılır E) Kamu harcamaları azaltılır ve para arzı arttırılır ap e Çözüm: Ekonomide enflasyonist bir durum mevcut ise, bunun nedeni aşırı taleptir. Ya­ ni talep fazlasından kaynaklanan bir talep baskısı söz konusudur. Devletin izlemesi ge­ reken politika, daraltıcı para ve maliye politikasıdır. Bunun için kamu harcamalarını azal­ tarak ve tüketicilerin elindeki alım gücünü azaltmak için vergi oranlarını yükselterek ta­ lep kontrol altına alınmaya çalışılmalıdır. Cevap, D seçeneğidir. 833. Toplam talebin tam istihdam m illi gelir düzeyinin altında gerçekleştiği bir ekonomiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Toplam harcama talebi yetersizdir. B) Gayri iradi işsizlik vardır. C C) Milli gelir tam istihdam milli gelir düzeyinin altındadır. D) Ekonomi eksik istihdam dengesindedir. Th e E) Ekonomide enflasyonist bir eğilim vardır. Çözüm: Toplam talebin tam istihdam milli gelir düzeyinin altında gerçekleştiği bir eko­ nomide deflasyonist bir eğilim vardır. Ekonomide toplam talep yetersizliği söz konusu­ dur. Gayri iradi işsizlik vardır. Cevap, E seçeneğidir. • Keynesyen iktisatçılara göre, ekonomik problemlerin kaynağı toplam talepteki dalga­ lanmalardır. Bir ekonomide toplam talebe bağlı iki problem baş gösterebilir. Bunlar işsizlik ve enflasyondur. - Toplam talep yetersizliği sonucu işsizlik sorunu ortaya çıkar. - Toplam talep fazlalığı sonucu enflasyon sorunu ortaya çıkar. • Bir ekonomide toplam talebe bağlı olarak ortaya çıkan problemlere karşı iki tür po­ litika uygulanır. Bunlar genişletici(gevşek) ve daraltıcı (sıkı) politikalardır. - İşsizlik sorunu gidermek için genişletici politika uygulanır. - Enflasyon sorunu gidermek için daraltıcı politika uygulanır. 8 3 4 . Likidite tuzağında aşağıdaki durumlardan hangisi söz konusudur? A) Para arzının faiz esnekliğinin sonsuz olması B) Para politikasının etkisiz olması C) İşlem güdüsüyle para talebinin faiz oranını düşürmesi 554 4T Maliye Soruları D) Spekülatif para talebinin sınırlı olması E) Para politikasının etkin olması e Çözüm: Likidite tuzağı durumunda, para talebinin faiz esnekliği sonsuzdur. Yani para talebi eğrisi, yatay eksene paralel bir görünüm sergiler. Para talep eğrisinin yatay ekse­ ne paralel olduğu durumda, para arzında meydana gelecek bir artış, faiz oranlarında bir düşmeye neden olmayacaktır. Çünkü Keynes’e göre, faizlerin düşebileceği asgari bir dü­ zey vardır. Bu asgari düzeyden sonra, para arzındaki artışlar, faiz oranlarını düşürmeye­ cektir. Para arzı artışları ise, spekülasyon güdüsüyle atıl ankeslere gidecektir. Dolayısıy­ la böyle bir durumda para politikası etkisiz, maliye politikası etkilidir. Bu durumu şekil yardımıyla görmekte mümkündür. Şekilde Para talebinin yatay eksene paralel olduğu noktada, para arzının Ms ı’den Ms2’ye çıkarılması, faiz oranlarında herhangi bir düşüşe neden olmamaktadır. Para politikasının etkisiz olduğu açıkça görülmektedir. Cevap, B seçeneğidir. ap 835. Gini katsayısı verilen aşağıdaki ülkelerden hangisinde kişisel gelir da­ ğılım ındaki eşitsizlik en azdır? A) Almanya- 0,25 B) Fransa- 0,35 C) Türkiye- 0,42 C E) Norveç- 0,21 D) İsveç- 0,22 Th e Çözüm: Gini katsayısı, kişisel gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçülmesinde kullanılan bir araçtır. Lorenz eğrisini temel alınarak hesaplanır. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir de­ ğer alır. Bir ülkenin Gini katsayısı “0”’a yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik azalırken, “l ”’e yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik artar. Gini katsayısı sıfıra en yakın 0,21 olan Norveç’te kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik en azdır. Cevap, E se­ çeneğidir. 836. Enflasyonist bir ekonomide izlenmesi gereken politika aşağıdakilerden hangisidir? A) Kamu harcamaları azaltılır ve vergiler azaltılır B) Kamu harcamaları arttırılır ve vergiler arttırılır C) Kamu harcamaları arttırılır ve vergiler azaltılır D) Kamu harcamaları azaltılır ve vergiler arttırılır E) Kamu harcamaları azaltılır ve para arzı arttırılır Çözüm: Ekonomide enflasyonist bir durum mevcut ise, bunun nedeni aşın taleptir. Ya­ ni talep fazlasından kaynaklanan bir talep baskısı söz konusudur. Devletin izlemesi ge­ reken politika, daraltıcı para ve maliye politikasıdır. Bunun için kamu harcamalarını azal­ tarak ve tüketicilerin elindeki alım gücünü azaltmak için vergi oranlarını yükselterek ta­ lep kontrol altına alınmaya çalışılmalıdır. Cevap, D seçeneğidir. 555 Maliye Politikası 837. Kalkınma sürecindeki ekonomilerde, yatırımların birbirini tamamlayıcı şekilde farklı sektörler arasında dağıtılması halinde dengeli kalkınma­ nın gerçekleşeceğini ileri süren iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) N. Kaldor B) R. Nurkse C) W A. Lewis D) W. Rostow E) A.O. Hirschman Çözüm: Kalkınma sürecinin temelinde yapısal dönüşüm vardır. Yapısal dönüşüm den­ C ap e geli büyüme veya dengesiz büyüme stratejileri çerçevesinde açıklanabilir. Dengeli kalkın­ ma modelinin öncülerinden R. Nurkse göre, az gelişmiş ekonomilerde, yatırımlann bir­ birini tamamlayıcı şekilde farklı sektörler arasında dağıtılması halinde dengeli kalkınma­ nın gerçekleşeceğini ileri sürer. Dengesiz büyüme stratejisinin öncüsü Hirschman’a göre, bu ekonomilerde bazı öncelikli sektörler veya sanayi kolları belirlenir. Bu kollarında­ ki hızlı gelişme292, diğer sektörleri de harekete geçirerek ekonomide lokomotif işlevi gö­ rür. Cevap, B seçeneğidir. 838. Aşağıdakilerden hangisi Klasik iktisadi görüşün ekonomiye ilişkin var­ sayımlarından biri değildir? A) Ekonomik problemlerin geçicidir. B) Ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebilir. e C) Ücretler ve fiyatlar esnektir. Th D) Faiz oranlarının her zaman yatırım-tasarruf eşitsizliğini sağlar. E) Say yasasının geçerlidir. Çözüm : Klasik iktisadi görüşe, ücretler, fiyatlar ve faizler esnekliği ekonomiyi tam istih­ dam dengesine getirir. Ekonomik problemler geçicidir. Devletin ekonomiye müdahale etmesine gerek yoktur. Ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebileceği Keynes’in görüşüdür. Cevap B seçeneğidir. 839. Aşağıdakilerden hangisi enflasyonist bir ortamda başarı şansı düşük olan bir iktisat politikası aracıdır? A) Vergi oranlarını yükseltme B) Bireylerden borçlanma C) Kamu harcamalarının kısılması D) Faiz oranlarını yükseltme E) Reeskont oranlarını düşürme 29^ Bu gelişme devletin katkısıyla planlı bir şekilde de olabilir. 556 4T Maliye Sorulan Çözüm : Enflasyonist bir ortamda önerilen politika genellikle toplam talebi kısmaya yö­ nelik politikalardır. Toplam talep bilindiği gibi, tüketim, yatırım, devlet harcamaları ve net ihracattan oluşmaktadır. / Vergi oranlarının yükseltilmesi, kullanılabilir geliri azaltmak suretiyle tüketimin kısıl­ masına neden olacak ve enflasyonu baskı altına alacaktır. / Bireylerden borçlanma, özel kesimin elindeki kullanılabilir fonların azalması anlamı­ na gelmektedir. Bu durumda bireylerin tüketim imkânını azaltacaktır. Çünkü tüketim yapmak yerine, ellerindeki fonları faiz karşılığında borç vermeyi tercih edeceklerdir. / Kamu harcamaları, toplam talebin bir bileşenidir. Kamu harcamaların kısılması doğ­ rudan toplam talepte bir azalmaya neden olacak ve enflasyonun baskı altına alınma­ sına yardımcı olacaktır. C ap e / Yüksek faiz oranlarında bireyler tüketim ya da yatırım yapmak yerine faiz geliri kar­ şılığında borç vermeyi yeğleyeceklerdir. Çünkü yüksek faiz oranlarında bugünkü tü­ ketimi ertelemek, gelecekte daha çok tüketim yapmak anlamına gelmektedir. Diğer taraftan yüksek faiz oranlarında yatırım yapmak risklidir. Hiçbir risk almadan yüksek faiz elde etmek ise, çok daha kolaydır. Dolayısıyla yatırıma gidecek fonlar, faize gide­ cektir. Bu durum ise, toplam talebin önemli bir bileşeni olan yatırımların ve tüketimin azalması suretiyle enflasyonun baskı altına alınmasına neden olacaktır. Th e / Reeskont oranları yükseltildiği zaman, Merkez Bankasına ellerindeki senetleri kırdır­ mak isteyen ticari bankalar için maliyet artacaktır. Yüksek iskonto oranlarında elle­ rindeki senetleri kırdırmak istemeyeceklerdir. Çünkü vadesinden önce bir senedi nak­ de dönüştürmenin maliyetinde bir artış olacaktır. Düşük reeskont oranlan uygulandı­ ğında ise, bankalar vadesi gelmemiş senetlerini Merkez Bankasına getirerek düşük bir maliyetle nakde dönüştüreceklerdir. Dolayısıyla ekonomideki para miktarında bir ar­ tış yaşanacaktır. Para miktarındaki artış ise, enflasyonun daha da şiddetlenmesine ne­ den olacaktır. Cevap, E seçeneğidir. 840. Kamu harcamalarının regresif etki göstermesi ne demektir? A) Gelir dağılımını etkilememesi B) Gelir dağılımında eşitsizliği yükseltmesi C) Gelir dağılımında eşitsizliği azaltması D) Gelirin üretim faktörleri arasında dengeli dağıtılması E) Kamu harcamalarının düşük gelirlilere yönelmesi Çözüm: Gelir dağılımı kamu harcamalarını kullanmak suretiyle iyileştirilebilir. Kamu harcama politikası, kamu kaynaklan düşük gelirlilere yönlendirildiği sürece gelir dağılı­ mı iyileşir293. Bu amaçla kamu harcama politikasında; Kamu cari ve kamu yatırım harcamaları düşük gelirlilerim yararlandığı mal ve hizmet293 Gelir dağılımında eşitsizliği azaltıcı(progresif) özellikte kullanılmalıdır. 557 Maliye Politikası 1ere yönlendirilmelidir. Örneğin, okulu veya sağlık ocağı olmayan bir bölgeye yapılan kamu harcamaları gelir dağılımında eşitsizliği azaltır. Bu etkiye progresif etki denir. * Kamu transfer harcamaları düşük gelirlilere veya hiç geliri olmayanlara yönlendiril­ melidir. Emekli memur maaşları, işsizlik sigortası ödemeleri, yaşlılık, sakatlık maaşla­ rı gibi sosyal transfer ödemelerinin artırılması gelir dağılımını iyileştirir. Diğer yandan borç faiz ödemeleri azaltılmalıdır. Çünkü bu ödemeler gelir dağılımındaki eşitsizliği yükseltir. Bu etkiye regresif etki denir. 841. Mali genişlemenin sadece milli geliri arttırdığı durumda aşağıdakilerden hangisi söz konusudur? A) Maliye politikası kısmi etkindir. B) Para politikası kısmi etkindir. e C) Ekonomi likidite tuzağındadır. D) Spekülasyon güdüsüyle para talebi sıfırdır. ap E) Klasik bölge koşulları söz konusudur. Çözüm: Mali genişlemenin faiz oranlarını etkilemeyip, sadece milli geliri arttırdığı du­ Th e C rumda, ekonomi likidite tuzağında olduğu için para talebinin faiz esnekliği sonsuz ve LM eğrisi üzerinde Keynesyen bölge durumu söz konusudur. Yani, LM eğrisini yatay eksene paralel, esnekliği sonsuz ve eğimi sıfırdır. Keynesyen bölgede, para politikası tam etkisiz, maliye politikası tam etkindir. Bu durumu şekil yardımıyla görmek müm­ kündür. r Cevap, C seçeneğidir. 742. Likidite tuzağında olan bir ekonomi için aşağıdakilerden hangisi doğ­ rudur? A) İşlem amaçlı para talebinin gelir esnekliği yüksektir. B) Spekülasyon amaçlı para talebinin faiz esnekliği düşüktür. 558 4T Maliye Sorulan C) İhtiyat amaçlı para talebinin gelir esnekliği düşüktür. D) Spekülasyon amaçlı para talebinin faiz esnekliği sonsuzdur. E) İşlem amaçlı para talebinin faiz esnekliği sonsuzdur. Çözüm: Keynes’e göre, para nötr değildir. Klasik dikotomi geçersizdir. Para, kısa dö­ nemde üretim ve istihdam gibi reel değişkenleri etkileyebilir. Para, sadece işlem amaçlı değil, ihtiyat ve spekülatif amaçlı da talep edilir. İşlem amaçlı ve ihtiyat para talebi geli­ re, spekülasyon amaçlı para talebi ise faize karşı duyarlıdır. Spekülasyon amaçlı para ta­ lebinin faiz esnekliğinin “sonsuz” olduğu durumda ekonomide likidite tuzağı vardır. Bu durumda para politikasının etkin değildir. Üretim ve istihdamı arttırmak için maliye po­ litikası araçlarını kullanılmalıdır. Cevap, D seçeneğidir. 843. LM eğrisinin üç bölgesi için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? C ap e A) Keynesyen bölgede mali genişleme sadece faiz oranlarını arttırır. B) Klasik bölgede mali genişleme sadece hasılayı arttırır. C) Ara bölgede mali genişleme, faiz oranlarını düşürür, hasılayı arttırır. D) Klasik bölgede dışlama etkisi sıfırdır. Çözüm: Th e E) Keynesyen bölgede dışlama etkisi sıfırdır. 559 Maliye Politikası Ara Bölge Klasik Bölge / LM eğrisi pozitif eğimlidir. / Mali genişleme hem faiz oranlannı hem de hasılayı arttırır. / Maliye politikası kısmi etkindir. / Parasal genişleme faiz oranlarını düşürür, hasılayı arttırır. / Para politikası kısmi etkindir. / LM eğrisi dikey eksene paraleldir. (Yatay eksene diktir.) / LM eğrisinin esnekliği sıfırdır. / LM eğrisinin eğimi sonsuzdur. / Para talebinin faiz esnekliği sıfırdır. / Spekülatif para talebinin faiz esnekliği sıfırdır. / Para yalnızca işlem amacıyla talep edilir. / Mali genişleme, sadece faiz oranlarını arttırır. / Tam dışlama söz konusudur. / Mali genişleme, hasılayı etkilemez. / Maliye politikası tam etkisizdir. / Parasal genişleme faiz oranını düşürür, hasıla düzeyini arttırır. / Para politikası tam etkindir. / Yatırımların faiz esnekliği yüksektir. C e Cevap, E seçeneğidir. ap e Kcyncsycn Bölge / LM eğrisi yatay eksene paralel­ dir. (Dikey eksene diktir.) / LM eğrisinin esnekliği sonsuzdur. / LM eğrisinin eğimi sıfırdır. / Para talebinin faiz esnekliği sonsuzdur. / Spekülatif para talebinin faiz esnekliği sonsuzdur. / Likidite tuzağı söz konusudur. / Faiz oranlan asgari seviyesinde olduğu için tahvil fiyatları yüksektir. / Mali genişleme sadece hasılayı arttırır. / Mali genişleme faiz oranlarını etkilemez. / Dışlama etkisi sıfırdır. / Maliye politikası tam etkindir. / Parasal genişleme denge faiz ve hasıla düzeyini değiştirmez. / Para politikası tam etkisizdir. / Yatıranların faiz esnekliği sıfırdır. Çünkü ekonomi likidite tuzağmdadır. Yatırımların faiz esnekliğinin IS eğrisini dikleştirici etkisiyle karıştırılmamalıdır. Th 844. Aşağıdakilerden hangisi Keynesyen iktisatçıların mali araçlar ile ilgili yaklaşımlarından biri değildir? A) Mali araçlar ekonomiyi etkileyen güçlü bir araçtır B) Mali araçlar parasal araçlardan bağımsız uygulanmaması gerekir. C) Mali araçlar ekonomik istikrarsızlığı önlemede yararlı araçlardır. D) Mali araçlar toplam talebi doğrudan etkileyebilir. E) Mali araçlar toplam talebi dolaylı etkileyebilir Çözüm : Mali araçlar parasal araçlardan bağımsız uygulanmaması gerektiği fikri Monetaristlerin maliye politikası ile ilgili yaklaşımlarından biridir. Cevap, B seçeneğidir. 8 4 5 . Klasik büyüme teorisiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Ekonomik büyüme, yatırımların sadece üretim kapasitesini artırıcı etkisiyle açıklanır. B) Ekonomik büyüme, yatırımların sadece milli geliri artırıcı etkisiyle açıklanır. C) Ekonomik büyüme, yatırımların hem üretim kapasitesini artırıcı hem de milli geliri artırıcı etkisiyle açıklanır. D) Ekonomik büyüme, sermaye birikimiyle açıklanır. 560 4T Mal ipe Soruları E) Ekonomik büyüme, otonom teknolojik gelişme ve nüfus artışıyla açıklanır. Çözüm: Klasik büyüme teorisi arz yanlıdır. Sadece yatırımların üretim kapasitesini artı­ rıcı etkilerine Önem verilir. Yatırımların toplam talep yanlı gelir artırıcı etkisi ihmal edilir. A seçeneği, Klasik büyüme teorisini; B seçeneği, Keynesyen büyüme teorisini; C ve D seçeneği, Harrod-Domar büyüme teorisini; E seçeneği ise Neo-klasik büyüme teorisini açıklar. Cevap, A seçeneğidir. 846. Aşağıdakilerden hangisi Keynesyen yaklaşımın maliye politikası açısın­ dan ileri sürdüğü görüşlerden birisi değildir? A) Kamu harcamalarının toplam talep üzerinde etkili olması B) Kamu harcamalarındaki artışın ekonomiyi canlandırması C) Toplam talebi etkilemede vergilerin kamu harcamalarına tercih edilmesi e D) Ekonomik istikrarsızlığı önlemede bütçe açıklarına sıcak bakılması E) Ekonomik istikrarsızlığı önlemede borçlanma politikasına sıcak bakılması ap Çözüm: Keynesyen yaklaşım, maliye politikalarının para politikalarına göre daha etki­ Th Cevap, C seçeneğidir. e C li olduğunu ileri sürmektedirler. Maliye politikası çerçevesinde kamu harcamaları, vergi politikaları ve borçlanma bulunmaktadır. Bilindiği gibi Keynesyen iktisat Büyük Buhran’m temel nedeni olarak efektif talep yetersizliğini göstermektedir. Bunun için devle­ tin bireylerin harcamadığı tasarruflarını onlardan borçlanarak harcaması gerektiğini sa­ vunmaktadırlar. Çünkü kamu harcamalarında meydana gelen bir artış, denk bütçe çar­ panından dolayı kendisine eş düzey bir gelir artışına neden olacaktır. Dolayısıyla Key­ nesyen iktisat, vergi politikalarını dışlamamakla birlikte en büyük payeyi kamu harcama­ larına biçmiştir. 847. Gini katsayısı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Gini katsayısı, kişisel gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçülmesinde kullanılan bir araçtır. B) Gini katsayısı, Lorenz eğrisini temel alınarak hesaplanır. C) Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir değer alır. D) Bir ülkenin Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik artar. E) Bir ülkenin Gini katsayısı bir’e yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik artar. Çözüm: Gini katsayısı, kişisel gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçülmesinde kullanılan bir araçtır. Lorenz eğrisini temel alınarak hesaplanır. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir de­ ğer alır. Bir ülkenin Gini katsayısı “0”’a yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik azalırken, “ l ”’e yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik artar. Gini katsayısı sıfıra en yakın 0,21 olan Norveç’te kişisel gelir dağılımındaki eşitsizlik en azdır. Cevap, D se­ çeneğidir. 561 Maliye Politikası 848. Aşağıdakilerden hangisi maliye politikasının amaçlarından biridir? A) Kamu borçlarının azaltılması B) Vergi gelirlerinin artırılması C) Gelir dağılımının iyileştirilmesi D) Kamu harcamalarının azaltılması E) Muafiyet ve istisnaların kapsamını daraltılması Çözüm: Maliye politikası, hükümetin belli ekonomik ve sosyal amaçlara ulaşmak için ka­ mu harcamaları ve gelirleri kullanmasıdır. Vergi gelirlerinin artırılması, muafiyet ve istis­ naların kapsamının daraltılması, kamu borçlarının azaltılması, kamu harcamalarının azal­ tılması maliye politikasının amacı değil, belli amaçlara ulaşmada kullandığı araçlarıdır. Ge­ lir dağılımının iyileştirilmesi maliye politikasının sosyal amacıdır. Cevap, C seçeneğidir. Maliye Politikasının Araçları ap e Maliye Politikasının Amaçları • • • • • Kamu harcamaları Kamu gelirleri (vergiler) Bütçe açığı veya fazlası Tam istihdam bütçe açığı veya fazlası Borçlanma Th e C • Ekonomik istikrarın sağlanması - Fiyat istikrarının sağlanması - Tam istihdamın sağlanması • Ekonomik kalkınmanın gerçekleştiril­ mesi ve istikrarlı büyüme hızının sağ­ lanması • Gelir dağılımının düzeltilmesi • Ödemeler bilançosu dengesinin sağlan­ ması • Bölgesel dengesizliklerin giderilmesi ® Sektörel teşviklerin gerçekleştirilmesi • Çevre sorunlarının giderilmesi Not: Maliye politikasının kısa dönemli amacı, ekonomik istikrarın sağlanması iken; uzun dönemli amacı ise istikrarlı bir ekonomik büyüme hızının sürdürülmesi­ dir. Günümüzdeki en önemli amacı ise fi­ yat istikrarını sağlamaktır. 8 4 9 . Keynesyen iktisatçılara göre, toplam talep fazlalığı aşağıdaki hangi ekonomik probleme neden olur? A) İşsizlik B) Belirsizlik D) Enflasyon E) Friksiyonel işsizlik C) Gayri iradi işsizlik Çözüm : Keynesyen iktisatçılara göre, ekonomik problemlerin kaynağı toplam talepte­ ki dalgalanmalardır. Bir ekonomide toplam talebe bağlı iki problem baş gösterebilir. Bunlar işsizlik ve enflasyondur. - Toplam talep yetersizliği sonucu işsizlik sorunu ortaya çıkar. - Toplam talep fazlalığı sonucu enflasyon sorunu ortaya çıkar. Cevap, D seçeneğidir. 562 4T Maliye Sorulan 850. Bütçe açıklarının merkez bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi halin­ de IS-LM eğrilerinin konumu nasıl etkilenir? A) LM eğrisi sola kayarken, IS eğrisinin konumu değişmez B) IS eğrisi sola kayarken, LM eğrisi sağa kayar C) Hem IS eğrisi, hem de LM eğrisi sola kayar D) Hem IS eğrisi, hem de LM eğrisi sağa kayar E) LM eğrisinin konumu değişmez iken, IS eğrisi sağa kayar e Çözüm: Bütçe açıklarının merkez bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi(para arzının arttırılması) halinde hem IS eğrisi, hem de LM eğrisinin konumu sağa kayar. Eğer kamu harcamalarındaki bir artış, vergileme veya özel kesime borçlanmayla finanse edilecek olursa, sadece IS eğrisinin konumu sağa kaymakta, LM eğrisinin konumu değişmemektedir. Cevap, D seçeneğidir. A) Neo-klasik büyüme teorisi C) Solow’un büyüme teorisi B) Keynesyen büyüme teorisi D) Harrod-Domar büyüme teorisi C E) Lucas-Romer büyüme teorisi ap 851. Yatırımların hem üretim kapasitesini artırıcı hem de m illi geliri artırıcı etkisine önem verildiği, ekonomik büyümenin sermaye birikimiyle açıklandığı dışsal büyüme teorisi aşağıdakilerden hangisidir? Th e Çözüm: Büyüme teorileri, dışsal büyüme teorileri ve içsel büyüme teorileri olmak üze­ re iki başlık altında incelenebilir. Harrod-Domar büyüme modelinde, yatırımların hem üretim kapasitesini artırıcı hem de milli geliri artırıcı etkisine önem verilir. Ekonomik bü­ yüme sermaye birikimiyle açıklanır. (İçsel büyüme teorileri, R. Lucas, P. Romer ve R. Barro’nun öncülüğünde geliştirilmiştir.) Cevap, D seçeneğidir. Lorenz Eğrisi 852. Yukarıda Lorenz eğrileri verilen A, B ve C ülkeleriyle ilgili aşağıdakiterden hangisi doğrudur? 563 Maliye Politikası A) Gelir dağılımında adaletsizliğin en fazla olduğu ülke A ülkesidir. B) B ülkesinde A ülkesine göre daha adil bir gelir dağılımı vardır. C) C ülkesinde B ülkesine göre daha adil bir gelir dağılımı vardır. D) Gelir dağılımının en adaletsiz olduğu ülke C ülkesidir. E) Gelir dağılımında adaletsizliğin en düşük olduğu ülke B ülkesidir. Çözüm: Lorenz eğrisi, bir ülkedeki kişisel gelir dağılımındaki adaletsizliği ölçülmesinde yararlanılan bir araçtır. Milli gelirin, o ülkedeki kişilere göre dağılımını gösterir. Bir ülke­ nin Lorenz eğrisi mutlak eşitlik doğrusuna yaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki adalet­ sizlik azalırken, mutlak eşitlik doğrusundan uzaklaştıkça kişisel gelir dağılımındaki eşitsiz­ lik artar. Mutlak eşitlik doğrusundan en uzak olan ülke C ülkesi olduğundan, gelir dağı­ lımının en adaletsiz olduğu ülke C ülkesidir. Cevap, D seçeneğidir. ap e 853. Kapalı bir ekonomide IS eğrisinin sağa kayması ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Kamu harcamaları arttırılmıştır. B) Vergilerin azaltılmıştır. C) Ekonomide faizler yükselir. D) Milli gelir azalır. E) Milli gelir artar. Th e C Çözüm : Kapalı bir ekonomide, kamu harcamalannm artırılması veya vergilerin azal­ tılması yönünde uygulanan genişletici maliye politikası IS eğrisinin sağa kaymasına ne­ den olur. Sonuçta, ekonomide faizler yükselirken, milli gelir artar. Cevap, E seçeneği­ dir. Maliye ve Para Politikası Genişletici etki: (+ADÎ,YÎ) Daraltıcı etki (-ADİ, Y İ) Maliye politikası araçları: IS’in konumunu etkiler Kamu harcamalarının arttınl- Kamu harcamalarının azaltıl­ ması, vergilerin azaltılması ha­ ması, vergilerin artırılması ha­ linde, linde, IS eğrisi: Mal piyasası dengesi IS sağa kayar IS sola kayar. Ekonomik denge Faizler artar (Ait), Gelir düzeyi artar (AYÎ). Faizler düşer (Aii), Gelir düzeyi azalır (AYİ). Para politikası araçları: L M ’in konumunu etkiler Para arzının arttırılması Para arzının azaltılması L M eğrisi: Para piyasası den­ gesi LM sağa kayar LM sola kayar Ekonom ik denge Faizler düşer (A ii), Gelir düzeyi artar (AYÎ). Faizler yükselir (Aiî), Gelir düzeyi düşer (AY-l). 564 4T Maliye Soruları 854. Solow’un büyüme teorisiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Ekonomik büyüme, yatırımların sadece üretim kapasitesini artırıcı etkisiyle açıklanır. B) Ekonomik büyüme, yatırımların sadece milli geliri artırıcı etkisiyle açıklanır. C) Ekonomik büyüme, yatırımların hem üretim kapasitesini artırıcı hem de milli geliri artırıcı etkisiyle açıklanır. D) Ekonomik büyüme, sermaye birikimiyle açıklanır. E) Ekonomik büyüme, otonom teknolojik gelişme ve nüfus artışıyla açıklanır. ap e Çözüm: Klasik büyüme teorisi arz yanlıdır. Sadece yatırımların üretim kapasitesini artı­ rıcı etkilerine önem verilir. Yatırımların toplam talep yanlı gelir artırıcı etkisi ihmal edilir. A seçeneği, Klasik büyüme teorisini; B seçeneği, Keynesyen büyüme teorisini; C ve D seçeneği, Harrod-Domar büyüme teorisini; E seçeneği ise Neo-klasik(Solow) büyüme te­ orisini açıklar. Cevap, E seçeneğidir. 855. Kapalı bir ekonomide spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz es­ nekliğinin sıfır olduğu durumda, m illi gelir düzeyini arttırmak için izle­ necek iktisat politikası aşağıdakilerden hangisidir? B) Para arzının kısılması C A) Para arzının arttırılması C) Kamu harcamaların arttırılması D) Kamu harcamaların kısılması Th e E) Vergi oranlarının arttırılması Çözüm: Kapalı bir ekonomide spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliğinin düşük(sıfır) olduğu durumda, para politikası etkindir. Milli gelir düzeyini arttırmak için iz­ lenecek iktisat politikası genişletici yönde olmalıdır. Para arzının artırılması genişletici yönde bir politikadır. Cevap, A seçeneğidir. 856. Kam u harcamaları ve vergileri değiştirmeye gerek kalmadan, durgun­ luk dönemlerinde kendiliğinden bütçe açığı veya enflasyon dönemle­ rinde kendiliğinden bütçe fazlası oluşturan mali araçlara ne denir? A) Mali sürüklenme B) Mali kaldıraç C) Mali engel D) Formül esnekliği E) Otomatik stabilizatör Çözüm: Ekonomik istikrarsızlıkların çözümünde iradi maliye politikasına gerek kalma­ dan, durgunluk dönemlerinde otomatik olarak bütçe açığı veya enflasyon dönemlerinde otomatik olarak bütçe fazlası oluşturan mali araçlara, otomatik stabilizatörler denir. İş­ sizlik sigortası ödemeleri, artan oranlı vergiler, tarımsal destekleme ödemeleri otomatik stabilizatörlerdir. Cevap, E seçeneğidir. 565 Ma/iye Politikası 8 5 7 . 1. Artan oranlı gelir vergisi II. İşsizlik sigortası III. Tarımsal destekleme alımları IV. Birey ve firmaların tasarrufları V. Emekli memur maaşları Yukarıdakilerden hangileri otomatik stabilizatörlerden biridir? A) I ve U B) II ve III C) III, IV ve V D) I, II, III ve IV E) I, II, III, IV ve V Çözüm: Ekonomik istikrarsızlıkların çözümünde iradi maliye politikasına gerek kalma­ dan, durgunluk dönemlerinde otomatik olarak bütçe açığı veya enflasyon dönemlerinde otomatik olarak bütçe fazlası oluşturan mali araçlara, otomatik stabilizatörler denir. Emekli memur maaşları otomatik stabilizatörlerden biri değildir. Cevap, D seçeneğidir. Özel Kesime İlişkin ap Kamu Mali Sistemine İlişkin e Otom atik Stabilizatörler • Birey ve firmaların tasarrufla­ rı • Sigorta primleri ■İşsizlik tazminatı • Firmaların stoklardaki artış veya azalışlar Th e C • Artan oranlı gelir vergisi • Düz oranlı kurumlar vergisi • işsizlik sigortası • Tarımsal destekleme alımları 8 Gelir ve fiyat düzeyindeki değişmelerden kaynaklı bütçe açıkları veya fazlaları • Gelir ve fiyat düzeyindeki değişmelerden kaynaklı vergi gelirlerindeki artış ve azalışlar 858 . Kurumlar vergisinin kişisel gelir vergisine göre otomatik stabilizator gücünün düşük olmasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Artan oranlı tarife yapısına sahip olması B) Düz oranlı tarife yapısına sahip olması C) Genel bir vergi olmaması D) Muafiyet ve istisnalara yer verilememesi E) Stopaj usulüyle tahsil edilememesi Çözüm : Bir verginin otomatik stabilizator gücü, gelir düzeyindeki değişmeler karşısın­ da vergi gelirlerinin esnekliğine bağlıdır. Bu bakımdan esnekliği yüksek olan bir verginin otomatik istikrar sağlama gücü de yüksektir. Özellikle artan oranlı tarife yapısına sahip olması nedeniyle esnekliği en yüksek vergi, kişisel gelir vergidir. Düz oranlı tarife yapı­ sına sahip olması nedeniyle kurumlar vergisi otomatik stabilizator gücü daha azdır294. Cevap, B seçeneğidir. 294 Kişisel gelir vergisinde verginin esnekliği, hem tarife yapısına hem de matraha bağlı iken, kurumlar vergisinin es­ nekliği sadece matraha bağlıdır. Verginin esnekliği, gelire bağlı olarak artması veya azalmasıdır. 566 47 Maliye Soruları 859. Tam istihdam düzeyinde olan bir ekonomide aşağıdakilerden hangisi bir deflasyonist açık meydana getirir? A) Tüketim harcamalarındaki bir artış B) Otonom vergilerdeki bir artış C) Yatırım harcamalarındaki bir artış D) Net ihracattaki bir artış E) Para arzındaki bir artış ap e Çözüm: Deflasyonist açık, ekonominin dengesinin tam istihdam denge milli gelirinin altında bir noktada oluşması durumunda söz konusudur. Tam istihdam düzeyinde olan bir ekonomide deflasyonist bir açığın oluşabilmesi için daraltıcı bir etkinin olması gerek­ lidir. Otonom vergilerde meydana gelen bir artış, toplam talebi azaltıcı bir nitelik taşıdı­ ğı için deflasyonist açığa yol açabilir. Cevap, B seçeneğidir. 860. Aşağıdakilerden hangisi orjinal Phillips eğrisiyle ilgili doğru bir ifade­ dir? A) Enflasyon oranı ile işsizlik arasındaki doğru yönlü ilişki B) Nominal ücret artışı ile enflasyon arasındaki ters yönlü ilişki C C) Enflasyon oranı ile işsizlik oranı arasındaki ters yönlü ilişki D) Ücret artışları ile açık iş sayısı arasındaki ters yönlü ilişkiyi E) Ücret artışları ile enflaayon arasındaki ters yönlü ilişki Th e Çözüm: Phillips eğrisinin çıkış noktası, ücret artışları ile enflasyon oranı arasındaki ters yönlü ilişki üzerine şekillenmiştir. Dolayısıyla orjinal philips eğrisi, ücret artışı ile enflas­ yon oranı arasındaki ters yönlü ilişkiyi ifade etmektedir. Ancak daha sonra Philips eğri­ siyle ilgili Samuelsan ve Solow’un yorumu, enflasyon ve işsizlik arasındaki ters yönlü iliş­ kiye dikkat çekmiştir. Buna göre, bir ekonomide daha düşük işsizlik oranı, ancak daha yüksek enflasyon oranı pahasına gerçekleşecektir. Ya da daha düşük enflasyon, daha yüksek işsizlik oranı pahasına gerçekleşecektir. Cevap, E seçeneğidir. 861. A şağıdaki gelir dağılımı türlerinden hangisi bir ülkede elde edilen ge­ lirin tüketicilere göre dağılımı ifade eder? A) Kişisel gelir dağılımı B) Bölgesel gelir dağılımı C) Sektörel gelir dağılımı D) İkincil gelir dağılımı E) Fonksiyonel gelir dağılımı Çözüm: Gelir dağılımı, bir ülkedeki üretilen mal ve hizmetlerin veya elde edilen gelirin toplumun çeşitli kesimlerine dağılımı ifade eder. Kişisel gelir dağılımı, bir ülkede elde edi­ len gelirin toplumdaki kişilere, tüketicilere veya nüfusa göre dağılımı ifade eder. Maliye politikasının amacı bu gelir dağılımını etkilemektir. Cevap, A seçeneğidir. 567 Maliye Politikası 862. Aşağıdakilerden hangisi Keynes’in görüşlerinden birisi değildir? A) Kamu harcamaları arttırılarak toplam talep arttırılmalı B) Ekonomi tam istihdamda da dengede olabilir C) Say yasası geçersizdir D) Denge faiz oranı, para talebi ve arzının dengede olduğu noktada belirlenir E) Fiyatlar ve ücretler tam esnektir Çözüm: Seçenekler incelendiğinde, / Kamu harcamalarının artırılması, Keynes’in Büyük Buhrandan çıkmak için sunduğu bir çözümdür. e / Keynes ekonominin tam istihdamda da dengeye geleceğini ileri sürmektedir. Keynes’e göre ekonomi tam istihdam da dengeye gelebilir. Ancak tam istidam dengesi, özel bir durumdur. Genel olan, eksik istihdam dengesidir. ap / Say yasası, Büyük Buhran Döneminde seçerliliğini yitirmiştir ve Keynes’e göre önemli olan arz değil, taleptir. C / Denge faiz oranı klasiklerde olduğu gibi tasarrufların yatırımlara eşit olduğu düzeyde değil, para piyasasının dengede olduğu noktada belirlenir. Çünkü Keynes’e göre ta­ sarrufların tamamı yatırıma dönüşmeyebilir. / Fiyat ve ücretlerin esnek olmadığını savunan Keynes bu durumu şu şekilde ifade et­ Th e mektedir. Fiyatlar ve ücretler aşağı rijittir (yapışkan). Aşağı inmesine engel olan işçi sendikası gibi kurum ve kuruluşlar-bulunmaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 863. Aşağıdakilerden hangisinin otomatik stabilizatör gücü olduğu kabul edilen bir kamu harcamasıdır? A) Tarımsal destekleme ödemeleri B) Gerçek harcamalar C) Emekli memur maaşları D) Memur maaşları E) Borç verme Çözüm : Vergi sistemi karşısında kamu harcama sistemin otomatik stabilizatör gücü nis­ peten azdır. Ancak işsizlik sigortası ödemeleri, tarımsal destekleme ödemeleri gibi bazı tür kamu harcamaları mali sisteme bir esneklik kazandırmaktadır295. Cevap, A seçene­ ğidir. 864. Aşağıdakilerden hangisi genişletici maliye politikasının işsizlik oranın­ da bir azalmaya neden olacağını ileri sürer? A) Neo-klasik okul B) Klasik Okul 295 Savunma harcamaları ekonomik konjonktüre karşı duyarlı değildir. Bu nedenle savunma harcamalarının otoma­ tik istikrar sağlayıcı özelliğinin olmadığı unutulmamalıdır. 568 4T Maliye Sorulan C) Keynesyen Okul E) D) Rasyonel Beklentiler Okulu Arz Yanlı İktisatçılar Okulu Çözüm: Genişletici maliye politikalarının etkin olduğunu talep yanlı bir iktisadi anla­ yış gösteren Keynesyen okul ileri sürmüştür. İlk Keynesyenler, para politikasının kesin­ likle etkisiz olduğunu (ekonomi likidite tuzağında olduğu için) ileri sürerken çağdaş Key­ nesyenler para politikasının da etkin olduğunu; ancak maliye politikasının daha etkin ol­ duğunu ileri sürmüşlerdir. Çağdaş Keynesyenlerin para politikasına bakış açılarındaki bu yumuşama, Keynes’in İkinci Dünya Savaşı Sonrası beklediği durgunluk hipotezinin ger­ çekleşmemesi yatmaktadır. Cevap, C seçeneğidir. e 865. Aşağıdakilerden hangisi enflasyonla mücadelede borçlanma politikası­ nın başarı şansını daha olumlu etkiler? ap A) Devlet borç senetlerinin kişilere kısa vadeli ve düşük faizle satılması B) Devlet borç senetlerinin kurumlara kısa vadeli ve düşük faizle satılması C) Devlet borç senetlerinin kişi ve firmalara uzun vadeli ve yüksek faizle satılması C D) Devlet borç senetlerinin merkez bankasına satılması E) Devlet borç senetlerinin ticari bankalara satılması Çözüm: Enflasyonla mücadelede maliye politikası daraltıcı yönde uygulanır. Borçlanma Th e politikasının, kişi ve firmalardan, uzun vadeli ve yüksek faizli olması enflasyonla müca­ delede başarı sansını daha olumlu etkiler. Borçlanma politikasında amaç bütçe fazlası vermektir. Cevap, C seçeneğidir. E konom ik sorun AD>Y* (ÎP.Q*) Enflasyon: Toplam talep fazlalığı C+I+G+ (X-M): AD>Y* (ÎP.Q*) M aliye politikası Daraltıcı maliye politikası Vergiler Kam u harcam aları Vergiler artınlmalı (ATÎ) Muafiyet ve istisnalar daraltılmalı Kamu harcamalan azaltılmalı (AGİ) Bütçe p olitikası Bütçe fazlası verilmelidir. Denk bütçe ve bütçe açığı politikası uygulanmamalıdır. Borçlanma Bütçe fazlası verilme amacıyla borçlanma kişi ve firmalardan, uzun vadeli ve yüksek faizli olmalıdır. Merkez bankasına borçlanmamalıdır. 569 Maliye Politikası 866. IS-LM eğrileri vasıtasıyla iç dengenin sağlandığı bir durumda vergi miktarında meydana gelen bir azalma aşağıdakilerden hangisine yol açar? A) IS eğsinin sola kaymasına, faiz oranında ve gelir düzeyinde azalmaya neden olur. B) IS eğrisinin sağa kaymasına, faiz oranında ve gelir düzeyinde artışa neden olur. C) IS eğrisinin sağa kaymasına gelir düzeyinde azalışa ve faiz oranında artışa ne­ den olur. D) IS eğrisinin sola kaymasına, gelir düzeyinde artışa ve faiz oranlarında artışa neden olur. e E) LM eğrisinin sağa kaymasına, gelir düzeyinde artışa ve faiz oranında azalma­ ya neden olur. ap Çözüm: Vergi miktarında (otonom vergilerde) meydana gelen bir azalma, IS eğrisinin sağa kaymasına neden olur. IS eğrisinin sağa kaymasıyla birlikte, denge faiz ve gelir dü­ zeyinde artış meydana gelir. Th e C r Cevap, B seçeneğidir. 867. I. Artan oranlı tarifenin uygulanması II. Gelir ve servet artışlarının vergilendirilmesi III. Fizyolojik geçim düzeyinde gelir elde edenlerden vergi alınması IV. Zorunlu tüketim harcamaların vergilendirilmesi V. Emek gelirinin sermaye gelirine göre daha yüksek tarifeyle vergilendirilmesi Yukarıdakilerden hangileri vergilerin gelir dağılım ını iyileştirici özellik­ te olmasıyla ilgilidir? A) I ve II B) II ve III D) II, III, IV ve V E) I, II, III ve IV C) I, II ve IV 570 4T Maliye Soruları Çözüm : Gelir dağılımı vergileri kullanmak suretiyle iyileştirilebilir. Vergi politikası, yük­ sek gelirlilerin vergi yüklerini artırmalı; düşük gelirlilerin vergi yükünü azaltmalıdır. Ver­ gi sistemi, mükelleflerin ödeme gücünü gözeten araçlarla donatıldığı sürece gelir dağılı­ mı iyileşir. Bu amaçla vergi politikası; - Artan oranlı tarifenin uygulanması, - Gelir ve servet artışlarının vergilendirilmesi, - Fizyolojik geçim düzeyinde gelir elde edenlerden vergi alınmaması, - Zorunlu tüketim harcamalarının düşük vergilendirilmesi veya alınan vergilerin iade edilmesi, - Ayırma ilkesinin uygulanması, yani emek gelirinin sermaye gelirine göre daha düşük tarifeyle vergilendirilmesi, e - Vergi muafiyet ve istisnaların kapsamının amaca yönelmesi gözetmelidir. Cevap, A seçeneğidir. C ap 868. Büyüme için etkisi yadsınamayan, beşeri sermayenin hiçbir katkısı ol­ maksızın güneş ve yağmur gibi olan bu güç, emek ve sermeyenin ve­ rim liliğini artırarak büyümeyi hızlandırır. Neo-klasik büyüme modeli çerçevesinde ileri sürülen güneş ve yağmur gibi olan bu güç aşağıdakilerden hangisidir? A) Tasarruflar B) Teknolojik gelişme D) Uyarılmış yatırımlar e C) Nüfus artışı E) Beşeri sermaye Th Çözüm: Neo-klasik büyüme modeli, R. Solow(1956)’un öncülüğünü yaptığı ve sonraları değişik iktisatçılar tarafından geliştirilmiştir. Bu modelde büyüme hızı teknolojik ge­ lişme ve nüfus artışı tarafından belirlenir. Teknolojik gelişme, büyüme için etkisi yadsınamayan dışsal bir güçtür. Beşeri sermayenin hiçbir katkısı olmaksızın güneş ve yağmur gibi olan bu güç, emek ve sermeyenin verimliliğini artırarak büyümeyi hızlandırır296. Ce­ vap, B seçeneğidir. 869. Diğer koşullar sabitken, Keynesçi çarpan analizine göre, m arjinal tü ­ ketim eğiliminin 0,8 olduğu bir durumda hem devlet harcamalarında, hem de vergilerde ortaya çıkacak 7,5 birimlik bir düşüşün m illî gelir üzerindeki net etkisi nasıl olur? A) 7,5 birim artar. B) 7,5 birim düşer. C) 37,5, birim düşer. D) 30 birim artar. E) Değişme olmaz. Solo w artığı: Ekonomik büyümenin emek ve sermaye artışıyla açıklanamayan kısmını ifade eden teknolojik ge­ lişmedir. 571 Maliye Politikası Çözüm : Kamu harcamalarında ve vergilerde meydana gelen azalmanın milli gelir üzerinde meydana getirdiği etkiyi bulabilmek için kamu harcamalarında meydana ge­ len 7,5 birimlik azalmanın milli gelir üzerindeki azaltıcı etkisini, vergilerde meydana gelen 7,5 birimlik azalmanın milli gelir üzerindeki arttırıcı etkisinden çıkartmak gerek­ mektedir. A Yi = JL AG = —İ— . -7,5 1-c 1-0,8 A Y ı = 5 .-7,5 =-37,5 A'Y? = — AT - - M - . -7,5 1-c 1-0,8 A Y 2 = -4 . -7,5 = 30 ap e AY =-37,5 + 30 AY = -7,5 870 . C Cevap, B seçeneğidir. I. Kamu harcamalarını II. Vergilerin artırılması Th e III. Merkez bankasından borçlanılması IV. Bütçe fazlası verilmesi V. Para arzının artırılması Yukandakilerden hangisi enflasyonla mücadelede alınacak önlemler­ den biri değildir? A) Yalnız I B) I ve III D) I, III ve V E) II, III, IV ve V C) II ve IV Çözüm : Enflasyonla mücadelede ekonomideki toplam talep fazlalığını gidermek için daraltıcı para ve maliye politikası uygulanmalıdır. I, III ve V. maddelerde toplam talebi genişletici ifadeler yer almaktadır. Cevap, D seçeneğidir. 871. Aşağıdakilerden hangisi transfer harcaması çarpanının cebirsel ifadesidir? A) 1/1-c B) l/l-c(l-t) D) c/l+c E) c/l-c C) -c/l-c Çözüm : Transfer harcamaları çarpanı, kamu harcamaları çarpanından farklı ve küçük­ tür. Çünkü transfer harcamalarından yararlanan yardıma muhtaç kişiler, ellerine geçen 572 4T Maliye Soruları paranın tamamını harcamazlar, bir kısmını tasarruf ederler. Devletin yapmış olduğu transfer harcamaları, transfer harcamalarından yararlanan kişilerin marjinal tüketim eği­ limine bağlı olarak milli gelirde bir artışa neden olur. Örneğin ATH kadarlık bir transfer ödemesi yapıldığında bunun marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak cATH kadarlık bir kısmı toplam talepte artışa neden olur. Bu durumda kamu harcamaları çarpanında AG yerine, cATH yazılarak transfer harcaması çarpanı elde edilir. Transfer ödemeleri çarpanı: k = —-— cATH - —^— ATH 1 -c 1 - c j—i —> -S—1yani kamu harcamaları çarpanı, transfer ödemeleri çarpanından V1—c 1-c/ büyüktür. ap e Cevap, E seçeneğidir. 872. Aşağıdakilerden hangisi toplam talep düzeyini düşürmek amacıyla iz­ lenebilecek bir politika değildir? A) Zorunlu karşılık oranlarının arttırılması C B) Merkez bankasının para arzını kısması C) Faiz oranlarının düşürülmesi e D) Vergilerin artırılması E). Kamu harcamalarının kısılması Th Çözüm : Toplam talep düzeyini düşürme politikası enflasyonla mücadelede uygulanır. Enflasyonla mücadelede daraltıcı para ve maliye politikası uygulanır. Faiz oranlarının dü­ şürülmesi genişletici bir para politikasıdır. Cevap, C seçeneğidir. 873. Kapalı bîr ekonomide tüketim fonksiyonu C = 50 + 0,75(Y-T) ise oto­ nom vergi çarpanı kaçtır? (C:tüketim, Y:gelir, T:vergiler) A) - / B) -4 C) -2 D) -5 E) -6 Çözüm: Tüketim fonksiyonundaki 0,75 değeri marjinal tüketim eğilimidir. Buna göre, otonom vergi çarpanı şu şekilde hesaplanır: k= c 1-c 0,75 1 - 0,75 k = - 2 » Z ! = _3 q 25 Cevap, A seçeneğidir. 573 Maliye Politikası 874. Aşağıdakilerden hangisi toplam talep eğrisinin negatif eğimli olması mn nedenlerinden birisi değildir? A) Reel balans etkisi B) Reel servet etkisi C) Gelir-ikame etkisi D) Faiz oranı etkisi E) Açık ekonomi etkisi Çözüm: Toplam talep eğrisinin negatif eğimli olmasının nedenleri şunlardır: Reel Balans (Servet) Etkisi: Fiyatlarda meydana gelen bir değişmenin reel servet miktarını arttırmak suretiyle tüketimi, yatırımı ve toplam talebi arttırmasıdır. / Fiyatlarda meydana gelen bir düşme, reel servet miktarını arttmr. Reel servet mikta­ rının artması, tüketimi ve yatırımı arttırmak suretiyle toplam talebi arttırır. / Fiyatlarda meydana gelen bir yükselme, reel servet miktarını azaltır. Reel servet mik­ tarının azalması, tüketimi ve yatırımı azaltmak suretiyle toplam talebi azaltır. e Faiz Oram Etkisi: Fiyatlar genel düzeyinde meydana gelen bir değişmenin faiz oran­ ap larını etkilemek suretiyle borçlanma maliyetlerini arttırması, bireylerin tüketimlerini, firmaların yatırımlarını değiştirmesine yol açtığı için toplam talebin değişmesine ne­ den olacaktır. C / Fiyatlarda meydana gelen bir yükselme, faiz oranlarının artmasına neden olur. Faiz oranlarında meydana gelen artış, borçlanma maliyetlerini arttırır. Borçlanma maliyet­ lerinin artması sonucunda bireyler tüketimlerini, firmalar yatırımlarını azaltırlar ve toplam talepte azalma meydana gelir. Th e / Fiyatlarda meydana gelen bir düşme, faiz oranlarının düşmesine neden olur. Faiz oranlarının düşmesi, borçlanma maliyetlerini azaltır. Borçlanma maliyetlerinin azal­ ması sonucunda bireylerin tüketim harcamaları, firmaların yatırım harcamaları artar ve toplam talepte artış meydana gelir. A cık Ekonomi Etkisi: Fiyatlarda meydana gelen bir değişme, yurtiçi mallann fiyatla­ rının yurt dışı malların fiyatlarına göre değişmesine neden olacaktır. Bu durum ise, ih­ racatı ve ithalatı etkilemek suretiyle toplam talebi etkileyecektir. / Fiyatlarda meydana gelen yükselme, yurtiçi malların fiyatlarının yurtdışı malların fi­ yatlarına göre artmasına neden olur. Dolayısıyla ihracat azalır, ithalat artar; yani, net ihracat azalır. Net ihracatta meydana gelen azalma sonucunda toplam talepte azalma meydana gelir. / Fiyatlarda meydana gelen düşme, yurtiçi malların fiyatlarının yurtdışı malların fiyatla­ rına göre azalmasına neden olur. Dolayısıyla ihracat artar, ithalat azalır; yani, net ih­ racat artar. Net ihracatta meydana gelen artma sonucunda toplam talepte artma meydana gelir. Cevap, C seçeneğidir. 8 7 5 . Aşağıdakilerden hangisi toplam talep fazlalığına neden olmaz? A) Kredi politikasının tüketim hacmini artırması B) Vergilerin azaltılması 574 4T Maliye Sorutan C) İşçi ücretlerinin yükselmesi D) Kamu transfer harcamalarının azaltılması E) Ülkeye gelen turist sayısının artması Çözüm: Dışa açık bir ekonomide; toplam talep(AD), özel kesim tüketim(C) ve yatırım harcamaları (I), kamu kesimi harcamaları (G) ve net ihracatm(X-M) toplamıdır. Toplam talebi artıran her unsur toplam talep fazlalığına bir başka ifadeyle enflasyona neden ola­ bilir. Enflasyonla mücadelede daraltıcı para ve maliye politikası uygulanır. Kamu trans­ fer harcamalarının azaltılaması genişletici bir politikadır. Cevap, D seçeneğidir. AD<Y* (Pİ.Qİ) Deflasyon: Toplam talep yetersizliği AD>Y* (ÎP.Q*) Enflasyon: Toplam talep fazlalığı İktisat politikası Genişletici maliye ve para politikası Daraltıcı maliye ve para politikası ap e Ekonomik sorun 876. I. Vergi oranları yüksekse, çarpan büyüktür. II. Vergi oranları küçükse, çarpan büyüktür. Marjinal tüketim eğilimi düşükse, çarpan büyüktür. C III. IV. Marjinal tüketim eğilimi büyükse, çarpan büyüktür. V. Marjinal ithalat eğilimi büyükse, çarpan büyüktür. e VI. Marjinal ithalat eğilimi düşükse, çarpan büyüktür. Çarpan ile ilgili olarak yukarıda verilen ifadelerden hangilen doğrudur? B) II, IV, V Th A) I, III, V D) II, IV, VI Çözüm: C) II, III, VI E) I, IV, VI I. Vergi oranları yüksekse, çarpan küçüktür. II. Vergi oranları küçükse, çarpan büyüktür. III. Marjinal tüketim eğilimi düşükse, çarpan küçüktür. IV. Marjinal tüketim eğilimi büyükse, çarpan büyüktür. V. Marjinal ithalat eğilimi büyükse, çarpan küçüktür. VI. Marjinal ithalat eğilimi düşükse, çarpan büyüktür. Vergilerin gelire bağlı ve dış ticaretin olduğu bir ekonomide çarpan şu şekilde hesaplanır: 1______ k _______ 1 - c (1 - 1) + m / cf, kî c l, k i I tj, k İ t i, kt \ mf, k İ m İ, kt Cevap, D seçeneğidir. 575 Maliye Politikası 877. Gelişmekte olan ülkelerde eğitim, sağlık, ulaştırma, haberleşme ve AR-GE yatırımlarına önem verilerek uzun dönemde yüksek büyüme oranlarının yakalanabileceğini ileri süren büyüme teorisi aşağıdakilerden hangisidir? A) Klasik büyüme teorisi B) Keynesyen büyüme teorisi C) Harrod-Domar büyüme teorisi D) İçsel büyüme teorisi E) Dışsal büyüme teorisi Çözüm: İçsel büyüme teorileri, 1980’li yıllarda R. Lucas, P. Romer ve R. Barro’nun e öncülüğünde geliştirilmiştir. Bu teoriler teknolojik gelişmenin nasıl sağlanacağı konusun­ da açıklama getiriler. Büyüme oranını içselleştirilmesi, makroekonomik politikalarla bü­ yüme oranın artırılabileceği anlamına gelir. Gelişmekte olan ülkelerde teknolojik gelişme ve tasarruflar içselleştirildiği ölçüde büyüme içselleştirilebilecektir. Bu ülkelerde tasarruf oranı artırılarak, eğitim, sağlık, ulaştırma, haberleşme ve AR-GE yatırımlarına önem ve­ rilerek uzun dönemde yüksek büyüme oranları yakalanabilir. Cevap, D seçeneğidir. C ap 878. Fonksiyonel gelir dağılım ı aşağıdakilerden hangisinde doğru tanımlan­ mıştır? A) Bir ülkede elde edilen gelirin, toplumdaki kişilere, tüketicilere veya nüfusa gö­ re dağılımı ifade eder B) Bir ülkede elde edilen gelirin, bu gelirin elde edilmesinde kullanılan üretim fak­ törlerine göre dağılımıdır. e C) Bir ülkede elde edilen gelirin, bölgelere göre dağılımıdır. D) Bir ülkede elde edilen gelirin, sektörlere göre dağılımıdır. Th E) Hükümetin maliye politikası önlemleri sonucu ortaya çıkan gelir dağılımıdır. Çözüm : Fonksiyonel(faktörel) gelir dağılımı, bir ülkede elde edilen gelirin, bu gelirin el­ de edilmesinde kullanılan üretim faktörlerine göre dağılımı ifade eder. Milli gelirin ücret, faiz, kar ve kira şeklinde dağılımıdır. Maliye politikasının amacı bu gelir dağılımını etki­ lemek değildir. Cevap, B seçeneğidir. 8 7 9 . Monetarist iktisatçılara göre aşağıdaki durumların hangisinde dışlama (crowding-out) etkisi görülür? A) Genişletici maliye politikası uygulandığında B) Genişletici para ve gelirler politikası uygulandığında C) Savunma harcamalarındaki artış, tüketimde azalmaya neden olduğunda D) Daraltıcı maliye politikası özel harcamaların düşmesine neden olduğunda E) Aşırı daraltıcı hükümet politikalan sonucunda ekonomik durgunluk yaşandı­ ğında Çözüm : Monetarist iktisatçılara göre dışlama etkisi genişletici para politikası uygulama­ larında değil, genişletici maliye politikası uygulamalarında görülür. Zira genişletici para 576 4T Maliye Sorulan politikası uygulamalarının klasik iktisatçılara göre, özellikle de monetarist iktisatçılara göre meydana getireceği sonuç, para arzı artışı reel büyümeden (nominal büyümeden değil) daha fazla olursa enflasyon şeklinde olacağıdır. Diğer taraftan genişletici bir mali­ ye politikası, kamu harcamalarının artırılması suretiyle ortaya çıkar. Ancak burada asıl önemli husus, genişletici maliye politikasının nasıl finanse edileceği ile ilgilidir. Örneğin borçlanma ile finanse edildiğinde ödünç verilebilir fonlar piyasasında, ödünç verilebilir fon talep eğrisi devletin ekonomiye yapmış olduğu borçlanma miktarı kadar artacaktır. Bu durum ise, ödünç verilebilir fonlar piyasasında faiz oranlarının yükselmesine neden olacaktır. Faiz oranlarındaki artış ise, özel kesimin borçlanma imkânını azaltarak dışla­ ma (crowding out) etkisine neden olacaktır. Savunma harcamalarındaki artış, borçlanma ile finanse edildiğinde yine bir dışlama et­ kisine neden olur. Ancak burada tüketim üzerindeki etkisi üzerinde durulduğundan doğ­ ru yanıt olarak düşünmek mümkün değildir. C ap e D ve E seçeneklerinde uygulanan daraltıcı maliye politikaları ödünç verilebilir fonlar pi­ yasasında faiz oranlannın artmasına neden olmayacağı için dışlama etkisine neden ol­ maz. Aksine uygulanan daraltıcı maliye politikasının kamu harcamalarının azaltılması su­ retiyle gerçekleştirildiği düşünüldüğünde devletin borçlanma piyasasına girerek ödünç verilebilir fon talep eğrisini sağa kaydırmasının faiz oranlarını yükseltmek gibi bir sonu­ ca neden olması mümkün değildir. Cevap, A seçeneğidir. 880. Aşağıdakilerden hangisi durgunlukta uygulanacak bir maliye politika­ sı önlemi değildir? e A) Kamu transfer harcamalarının artırılması B) Bütçe açığı verilmesi Th C) Denk bütçe politikası D) Vergilerin artırılması E) Vergi muafiyetlerinin genişletilmesi Çözüm: Durgunlukta genişletici maliye politikası uygulanmalıdır. Durgunlukta, hükü­ met toplam talep yetersizliğini gidermek için kamu harcamalarını arttırılmalı, vergileri azaltılmalı ve vergi muafiyeti ve istisnaları genişletilmelidir. Bütçe açığı verilmelidir. Denk bütçe politikasının da toplam talep üzerindeki etkisi genişleticidir. Vergilerin artırılması durgunlukta uygulanacak bir maliye politikası değildir. Cevap, D seçeneğidir. 881. Toplam arz eğrisinin ara bölgesi için aşağıdakilerden hangisi doğru­ dur? A) Toplam arz eğrisinin eğimi sıfırdır. B) Toplam arz eğrisinin eğimi sonsuzdur. C) Toplam arz eğrisi pozitif eğimlidir. D) Ekonomi tam istihdamdadır. E) Toplam talebi genişletici politikalar faizleri düşürür, hasılayı arttırır. 577 Maliye Politikası Çözüm: P Ara Bölge İi Toplam Talebi Genişletici ve Daraltıcı Politikalar • AS eğrisi pozitif eğimlidir. • AD’yi arttırıcı politikalar, hem fiyatlar genel düzeyini, hem de hasılayı arttırır. • AD’yi daraltıcı politikalar, hem fiyatları hem de hasılayı azaltır. • E konom i tam yönelmiştir. • Çarpan etkisi tam istihdama yaklaştıkça azalır. istihdam a e Cevap, C seçeneğidir. ap 882. İsrail ve Meksika’da 1980’lerde uygulanan gelirler politikasının başa­ rılı olmasında aşağıdakilerden hangisi önemli olmuştur? A) Bütçe açığı politikasıyla desteklenmesi C B) Gevşek para politikasıyla desteklenmesi C) Kamu harcamalarının artırılması D) Mali disiplinin sağlanması Th e E) Politikacıların kararlılıkla uygulaması Çözüm : Gelirler politikası, devletin ücret ve fiyatların oluşum sürecine doğrudan müda­ hale etmesidir. Gelirler politikasının başarısı, kamuoyu desteğiyle birlikte uyumlu para ve maliye ve kredi politikasıyla yürütülmesine bağlıdır. Örneğin İsrail ve Meksika’da 1980’lerde uygulanan gelirler politikası, bu dönemde mali disiplinin sağlanması nedeni ile başarılı olmuştur. Diğer yandan Brezilya ve Arjantin’de gibi ülkelerde uygun politika­ larla desteklenmediğinden başarılı sonuçlar alınamamıştır. Cevap, D seçeneğidir. 883 . Toplam gelirdeki her bir birimlik artışın vergilerde 0,4 birimlik artış yarattığı durumda, m arjinal tüketim eğilimi 0,75 ise vergilerdeki 10 birimlik bir artış denge gelir düzeyini nasıl etkiler? A) 12,1 birim artırır. B) 18,2 birim azaltır. C) 16 birim artırır. D) 13,6 birim artırır. E) 13,6 birim azaltır. Ç özüm : Toplam gelirdeki her bir birimlik artışın vergilerde 0,4 birim artış meydana getir­ diği durumda marjinal vergi oranı (t), 0,4’dir. Marjinal vergi oranı şu şekilde hesaplanabilir: DT 0,4 578 4T Maliye Soruları t, marjinal vergi oranını, vergilerdeki 10 birimlik artış ise otonom vergi miktarını ifade etmektedir. Dolayısıyla vergilerde meydana gelen artışın milli geliri ne kadar azaltacağı­ nı tespit etmek için yararlanılacak çarpan vergilerin hem otonom, hem de gelire bağlı olduğu durumdaki çarpan yardımıyla bulunabilir: DY = k x DT t DY = k x DT î DY = -- ----- x DT î l-c(l-t) -0,75 DY -------------- x 10 1-0,75 (1-0,4) C ap -0,75 DY = ------- x 10 1-0,45 - 0,75 DY -------- x 10 0,55 Th Cevap, E seçeneğidir. e DY = - 1,36 x 10 DY = - 13,6 e -0,75 DY ------------ x 10 1-0,75 (0,6) 884. Keynes, ekonomideki talep yetersizliğinin giderilmesi ve tam istihdam düzeyinin sağlanabilmesi için aşağıdaki politikalardan hangisini öner­ m iştir? A) Genişletici para politikası B) Genişletici maliye politikası C) Daraltıcı para politikası D) Daraltıcı maliye politikası E) Bütçe fazlası politikası Çözüm : Keynes, eksik istihdamda olan bir ekonomide durgunluktan çıkmak ve tam is­ tihdam düzeyine ulaşmak genişletici maliye politikası uygulanmasını önermiştir. Cevap, B seçeneğidir. 885. B ir ülkedeki milli gelirin o ülkedeki kişilere göre dağılımını gösteren eğri aşağıdakilerden hangisidir? A) Laffer eğrisi B) Kayıtsızlık eğrisi C) Lorenz eğrisi D) Dönüşüm eğrisi 579 Maliye Politikası E) Mutlak eşitlik eğrisi Çözüm: Lorenz eğrisi, bir ülkedeki kişisel gelir dağılımındaki eşitsizliğin ölçülmesinde yararlanılan bir araçtır. Milli gelirin, o ülkedeki kişilere göre dağılımını gösterir. Bir baş­ ka ifadeyle milli gelirin yüzde kaçının, nüfusun yüzde kaçma dağıldığını gösterir. Cevap, C seçeneğidir. 886. Tam istihdamın geçerli olduğu bir ekonomide, vergilerde meydana ge­ len bir azalma, kısa dönemde fiyatlar genel düzeyi ile çıktı düzeyini na­ sıl etkiler? Fiyatlar genel düzeyi Çıktı düzeyi Düşer Değişmez B) Artar Değişmez C) Artar Düşer D) Düşer Artar E) Artar Artar ap e A) Çözüm: Tam istihdamda olan bir ekonomide kısa dönemde çıktı düzeyini arttırmak müm­ Th P e C kün değildir. Çıktı düzeyi, uzun dönemde ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesiyle arttı­ rılabilir. Tam istihdamda olan bir ekonomi için toplam arz eğrisi dikey eksene paraleldir. Şekilde başlangıç dengesi eQ noktasında oluşmuş ve bu noktaya tekabül eden fiyat düzeyi P0, gelir düzeyi Y o ’dır. Vergi miktarında meydana gelen bir azalma toplam talep eğrisi AD^ şeklinde sağa kaymasına neden olur. Yeni denge noktası e^’de oluşurken, fiyatlar ge­ nel düzeyi P^’e çıkmakta; ancak çıktı düzeyinde herhangi bir değişiklik olmamaktadır. ADX ------»*Y Cevap, B seçeneğidir. 8 8 7 . Aşağıdakilerden hangisi maliye politikasının başarısını sınırlayan fak­ törlerden biri değildir? A) Ekonomik problemin doğru teşhis edilememesi B) Maliye politikası önlemlerin zamanında alınamaması C) Maliye politikası araçların bileşiminin ve büyüklüğünün iyi belirlenememesi D) Daraltıcı maliye politikasının uyumlu diğer para ve kredi politikasıyla destek­ lenmesi 580 4T Maliye Soruları E) Kamu harcamaları ve vergilerin ekonomik amaçlardan ziyade politik amaçla­ ra yönelmesi Çözüm: Maliye politikasının başarısı, önemli ölçüde ekonomik problemin doğru teşhis edilmesine, önlemlerin zamanında alınmasına(gecikmeler sorununun minimize edilmesi), maliye politikasının diğer politikalarla uyumlu bir şekilde yürütülmesi ve desteklenmesine bağlıdır. A, B, C ve E seçenekleri maliye politikasının başarısını sınırlayan faktörlerdir. Da­ raltıcı maliye politikasının uyumlu diğer para ve kredi politikasıyla desteklenmesi maliye politikasının başanlı bir şekilde yürütülmesine yardımcı olur. Cevap, D seçeneğidir. 888. Kamu transfer harcamalannda meydana gelen 100 birimlik bir artışı­ nın eşit bir vergi artışı ile finanse edilmesi durumunda denge gelir dü­ zeyinde nasıl bir değişme meydana gelir? (mpc =0,8) A) 100 B) 200 C) 500 0,2 0,2 e Aff = 4.100-4.100 C AY = —° ’8 .100- -’8 .100 1-0,8 1-0.8 ap AY = —S— .ATR-- ^— .AT 1- c 1- c AY = M . . 100-5»?-. 100 E) 1000 e Çözüm: D) 0 AY = 0 Th Not: Bu soru denk bütçe çarpanı ile karıştırılmamalıdır. Denk bütçe çarpanının değeri l ’e eşittir. Kamu harcamalannda bir artışın (kamu transfer harcam aları değil) eşit miktarda vergi artışı ile finanse edilmesi durumunda yapılan kamu harcamasına eşit bir milli gelir artışı meydana geleceğini ifade etmektedir. Cevap, D seçeneğidir. 889. 1965-1990 yıllarında Asya Kaplanları olarak ifade edilen Hong Kong, Singapur, Güney Kore ve Tayvan’ın yakaladıkları yüksek büyüme per­ form ansı aşağıdaki hangi büyüme teorisiyle açıklanır? A) İçsel büyüme teorisi B) Dışsal büyüme teorisi C) Klasik büyüme teorisi D) Keynesyen büyüme teorisi E) Solow’un büyüme teorisi Çözüm: 1965-1990 yıllarında Asya Kaplanlan olarak ifade edilen Hong Kong, Singa­ pur, Güney Kore ve Tayvan’ın yakaladıkları yüksek büyüme performansı içsel büyüme teorileriyle açıklanır. 1980’li yıllarda R. Lucas, P. Romer ve R. Barro’nun öncülüğünde geliştirilen bu teoriye göre, gelişmekte olan ülkelerde tasarruf oranı artırılarak, eğitim, 581 Maliye Politikası sağlık, ulaştırma, haberleşme ve AR-GE yatırımlarına önem verilerek uzun dönemde yüksek büyüme oranları yakalanabilir. Cevap, A seçeneğidir. 890. Aşağıdakilerden hangisi enflasyonla mücadelede hükümetin uygulana­ cağı maliye politikası önlemlerinden biri olabilir? A) Muafiyet ve istisnaların kapsamının genişletilmesi B) Kamu cari harcamaları artırılmalı C) Bütçe denkliği sağlanmalı D) Bütçe açığı verilmeli E) Bütçe fazlası verilmeli Çözüm: Enflasyonla mücadelede toplam talep fazlalığını gidermek için kamu harcama­ e ları azaltılmalı ve vergiler arttırılmalıdır297. Enflasyonist bir ortamda bütçe fazlası verile­ rek daraltıcı maliye politikası uygulanmalıdır. Cevap, E seçeneğidir. ap 891. Kamu harcamaları ve vergilerin ekonomik büyüme üzerindeki etkisiy­ le ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? C A) Verimli harcamalar saptırıcı vergilerle finanse edildiği takdirde büyümeyi hız­ landırır. B) Verimsiz harcamalar saptırıcı olmayan vergilerle finanse edildiği takdirde bü­ yümeyi hızlandırır. e C) Verimsiz harcamalar saptırıcı vergilerle finanse edildiği takdirde büyümeyi ya­ vaşlatır. Th D) Verimli harcamalar saptırıcı olmayan vergilerle finanse edildiği takdirde büyü­ meyi hızlandırır. E) Verimli harcamalar saptırıcı olmayan vergilerle finanse edildiği takdirde büyü­ meyi yavaşlatır. Çözüm : Verimli kamu harcamaların ekonomik büyümeyi hızlandırdığı; saptırıcı vergile­ rin ise yavaşlattığı ileri sürülür. Şu halde verimli kamu harcamaları saptırıcı olmayan ver­ gilerle finanse edilmesi halinde ekonomik büyümeyi hızlandıracağı açıktır. Cevap, D se­ çeneğidir. 8 9 2 . Aşagıdakilerden hangisi Monetarist yaklaşımın IS-LM eğrilerine ve po­ litika etkinliğine ilişkin görüşlerinden biri değildir? A) Spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği düşüktür. B) LM eğrisi dik konumdadır. C) Yatınm talebinin faiz esnekliği yüksektir. D) IS eğrisi yatık konumdadır. E) Üretim ve istihdam maliye ve para politikası araçları kullanılarak arttmlabilir. 297 Enflasyonla mücadelede talebi kısıcı etkileri daha belirgin ortaya çıktığı için dolaylı vergilerin arttırılması gerekir. 582 4T Maliye Soruları Çözüm: Monetarist yaklaşıma göre, üretim ve istihdam para politikası araçlan kullanı­ larak arttırılabilir. Cevap, E seçeneğidir. İktisadi görüş LM ve IS eğrilerine ilişkin varsayımı Maliye politikası etkin: Keynesyen (i)Spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği sonsuz: Yatık bir LM (ii)Yatırım talebinin faiz esnekliği düşük (sıfır): Dik bir IS (i)Spekülasyon güdüsüyle para talebinin faiz esnekliği düşük: Dik bir LM (ii)Yatmm talebinin faiz esnekliği yüksek: Para politikası etkin: Üre­ Monetarist Yatık bir IS Politika etkinliği Üretim ve istihdam ancak maliye politikası araçlan kul­ lanılarak arttmlabilir. tim ve istihdam para politika­ sı araçları kullanılarak arttırılabilir. ap e 893. İçsel büyüme teorisine göre, aşağıdakilerden hangisi verimli harcama değildir? A) Eğitim harcaması B) Sağlık harcaması C) Sosyal güvenlik harcaması D) Ulaştırma-Haberleşme harcaması E) AR-GE harcaması Çözüm: İçsel büyüme teorine göre ise, verimli harcamalar ve saptırıcı olmayan vergiler Th e C uzun dönemde büyüme oranı üzerinde etkili olabilmektedir. Üretim kapasitesini artıran harcamalar verimli, artırmayanlar ise verimsizdir. Eğitim-sağlık, ulaştırma, haberleşme, AR-GE harcamalan verimli sayılırken, sosyal güvenlik harcamalan verimsiz harcama gru­ bunda sayılmaktadır. Diğer yandan verginin ikame etkisinin ortaya çıktığı vergiler saptıncı iken, çıkmadığı vergiler saptıncı olmayan vergilerdir. Gelir vergisi saptırıcı bir vergi sayılır­ ken, gider (tüketim) vergileri saptıncı olmayan vergilerden sayılır. Cevap, C seçeneğidir. 894. Tüketim fonksiyonu C=80+0,8Yd olan kapalı bir ekonomide hükümet harcam alan 250, planlanmış yatırımlar 120 ve vergiler de 250 birim ise, bu ekonomiye ilişkin denk bütçe çoğaltanı kaçtır? (Yd =Harcanabilir gelir) A) 10 B) 5 C) -1 D) 1 E) 0 Çözüm : Denk bütçe çarpanı l ’e eşittir ve şu şekilde formüle etmek mümkündür: AG = AT A Y = -J— A G ---- AT 1-c 1-c A Y = - i — A G — — AG = 1-c 1-c A Y = A Q _ cAG = AG —cAG 1-c 1-c 1-c AY =AG ( i l i ) = AG=AT \l-c/ Cevap, D seçeneğidir. VERGİ HUKUKU ÖĞRETİCİ SORULAR 895. Aşagıdakilerden hangisinde vergi hukukunun anlamı doğru olarak ve­ rilmiştir? A) Yürürlükte bulunan yazılı vergi kurallarını ifade eder. B) Devletin ve diğer kamu kuruluşlarının gelir elde etmesine ilişkin faaliyetlerini düzenleyen hukuk kurallannın bütünüdür. ap e C) Vergi ilişkilerinden doğan hak ve yükümlülüklerle, bunların belirlenmesini, hu­ kuken korunmasını ve gerçekleşmesini düzenleyen kurallar bütünüdür. D) Devlet ya da kamu kuruluşlarına yapacakları giderler için izin ve gelir toplama­ sına yetki veren kurallar bütünüdür. E) Devletin ve diğer kamu kuruluşlarının gider yapmasına ilişkin faaliyetlerini dü­ zenleyen hukuk kurallarının bütünüdür Th e C Çözüm: Mevzuat, yürürlükte bulunan yazılı hukuk kurallarının bütünüdür. Bu anlam­ da vergi mevzuatı vergi konusunda yürürlükte bulunan kanun, tüzük ve yönetmelik gi­ bi yazılı hukuk kurallarından oluşur. Hukuk ise toplum hayatında, kişilerin birbiri ile olan ilişkilerini düzenleyen ve yaptırım gücünü devletten alan, uyulması zorunlu olan düzen­ leyici kuralların tümüne denir. Mevzuat adı verilen yazılı hukuk kurallarını da kapsayan ve inceleme konusu yapan hukuk bilimi, bu kurallan sistematikleştirmeye ve olması ge­ reken hukuka en uygun hale getirmeye çalışır. Vergi hukuku da vergi ile ilgili yürür­ lükteki kurallan ele almakla birlikte, onların hazırlanmasında ve uygulanmasında dikka­ te alınması gereken ilkeleri de belirlemeye çalışır. Bu bağlamda vergi hukuku; devletle kişiler arasındaki vergi ilişkilerinden doğan hak ve ödevleri düzenleyen bir hukuk dalı olarak ortaya çıkmaktadır. Vergi hukuku; vergi ilişkilerinden doğan hak ve yükümlülük­ lerle, bunlann belirlenmesini, hukuken korunmasını ve gerçekleşmesini düzenleyen ku­ rallar bütünüdür298. Cevap, C seçeneğidir. 8 9 6 . Aşağıdakilerden hangisi Vergi Hukukunun, hukuk sisteminde kamu hukuku içerisinde yer almasına neden olan unsurlardan birisi olamaz? A) Verginin cebren alınması B) Verginin karşılıksız olması C) Ödeme gücüne göre alınması D) Vergide taraflardan birinin devlet olması E) Alacak ve borçlunun eşit olması 298 Sadjk KIRBAŞ, Vergi Hukuku, Siyasal Kitabevi, Ekim 1997, syf 23. 584 4T Maliye Sorulan ap e Çözüm : Kamu hukuku, devletin kuruluş ve işleyişi ile egemen bir tüzel kişi olarak, kişi­ lerle veya devletlerle olan ilişkilerini düzenleyen bir hukuk dalıdır. Bu hukuk dalının dü­ zenlediği ilişiler hukuksal yönden eşit kişiler arasındaki bir ilişki değildir. Bir tarafta ege­ menlik sahibi devlet, diğer tarafta da buna uymak zorunda olan kişiler vardır. Özel hu­ kuk ise, bir toplum içerisinde eşit hak ve yetkilerle donatılmış kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Burada söz konusu olan hukuksal eşitliktir, bu nedenle de bir astlık, üstlük yoktur299. Vergi hukuku da kamu hukuku içerisinde yer almaktadır. Bura­ da vergi; devletin ve yetkisini devrettiği kamu kurumlarının cebren ve karşılıksız olarak, ödeme güçlerine göre kamu giderlerini karşılamak üzere aldığı ekonomik değerlerdir. Alacaklı olan devlet ile borçlu durumda bulunan mükellef arasında kamu hukukundan kaynaklanan bir eşitlik söz konusu değildir, aksine devlet egemenlik gücüne sahiptir ve alacağını gerektiğinde Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edebilmektedir. Cevap, E seçeneğidir. 897. Vergi Hukukunun özerkliği neyi ifade etmektedir? A) Hukuk sistemi içerisinde kendine özgü bir takım kavram ve kurallarının olma­ sı B) Özel hukukun bir parçası olması C C) Hukuk bütünlüğünün dışına çıkılması D) Hukuk sisteminin dışında kendine özgü bir takım kavram ve kurallarının bu­ lunması e E) Hukuk sistemi içinde kendine özgü bir takım kavram ve kurallarının bulunma­ ması Th Çözüm : Bir hukuk dalının özerkliği denildiğinde, ayrı niteliği olan toplumsal ilişkileri dü­ zenlemesi, kendine özgü bir takım kavram ve kurallarının olması anlaşılmaktadır. Hukuk ise değişik nitelikteki bu kavram ve kuralları bir araya getiren bir bütündür. Vergi huku­ kunun da örneğin, tarh, tahakkuk, matrah vb. gibi kendine özgü kavram ve kuralları var­ dır. İşte bu husus vergi hukukunun özerkliğini ifade etmektedir300. Ancak bir hukuk da­ lının özerkliği, hiçbir şekilde hukuk bütünlüğünün dışına çıkılması anlamına gelmez. Ver­ gi hukuku, kamu hukuku ana kolu içerisinde maliye hukukunun bir kolu olarak yer al­ maktadır. Cevap, A seçeneğidir. 898. Vergi Hukukunun aşağıdaki hukuk dallarından hangisiyle olan ilişkisi diğerlerinden farklıdır? A) Anayasa Hukuku B) İdare Hukuku C) Borçlar Hukuku D) Ceza Hukuku E) Yargılama Hukuku 299 KIRBA Ş a.g.e syf 25. 300 KIRBA Ş a.g.e syf 27-28. 585 Vergi Hukuku Çözüm: Hukuk bilimi, özel hukuk ve kamu hukuku olmak üzere iki ana dala ayrılmakta­ dır. Özel hukukta taraflar eşit durumdadırlar; kamu hukukunda ise devletin egemen­ lik gücü söz konusudur ve taraflar arasında eşitlik bulunmamaktadır. Vergi hukuku da ka­ mu hukukunun bir dalı olduğu için kamu hukuku içerisinde yer alan; anayasa hukuku, ida­ re hukuku, ceza hukuku, yargılama hukuku ve uluslararası hukuk ile doğrudan ilişki içeri­ sindedir. Vergi hukuku, kamu hukuku ile olan bu yoğun ilişkisinin yanı sıra bazı durum­ larda özel hukukun (medeni hukuk, borçlar hukuku, ticaret hukuku vb.) bazı kavram ve kurumlarından da yararlanmaktadır. Örneğin özel hukukun inceleme alanına giren ika­ metgah, evlilik, sözleşme vb. kavramlar ve ilkeler vergi hukuku tarafından da esas alın­ maktadır301. Yukarıdaki soru bu açıdan değerlendirildiğinde; anayasa hukuku, idare hu­ kuku, ceza hukuku ve yargılama hukukunun kamu hukukunun bir dalı olduğu, borçlar ka­ nununun ise özel hukukun bir dalı olduğu ortaya çıkmaktadır. Cevap, C seçeneğidir. e 899. ‘Verginin kanuniliği ilkesi’ neyi ifade etmektedir? ap A) Vergilendirme yetkisine yürütme organının sahip olmasıdır. B) Vergilendirme yetkisine yargı organının sahip olmasıdır. C) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir, kaldırılır. C D) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler Bakanlar Kurulu Kararı ile konulur, değiştirilir, kaldırılır. e E) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler Maliye Bakanlığı tarafından konulur, değiştirilir, kaldırılır. Th Çözüm: Verginin kanuniliği ilkesinin anlamı, çağdaş demokratik ülkelerde güçler ayrı­ lığı veya güçler dengesi ilkeleri çerçevesinde, vergilendirme yetkisine, yasama organının sahip olmasıdır302. Buna göre Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanun­ la konulur, değiştirilir, kaldmlır. Diğer taraftan ‘Kanunsuz vergi olmaz’ biçiminde de ifade edilen bu kural Anayasanın 73. maddesin 3. fıkrasında yer alan “vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur, kaldırılır ve değiştirilir. ” ifadesiyle hükme bağ­ lanmıştır. Bu ilke gereğince; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler yasama or­ ganı (TBMM) tarafından konulup, kaldırılabilir veya değiştirilebilir. Yasama organı bu yetkisinden vazgeçemez, bu yetkisini yürütme organına bırakamaz veya devredemez ve­ ya böyle bir sonucu doğuracak bir tasarrufta bulunamaz. Cevap, C seçeneğidir. 900 . Vergi sistemi içerisinde yer alan vergi türlerine ilişkin özel ilke ve ku­ ralları inceleyen vergi hukuku dalı aşağıdakilerden hangisidir? A) Genel vergi hukuku B) Maliye hukuku C) Şekli vergi hukuku D) Maddi vergi hukuku E) Özel vergi hukuku 301 ¡vfua]|a ÖNCEL, Ahmet KUMRULU, Nami ÇAĞAN, Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara 1999, syf, 4-5. 302 KIRBAŞ a.g.e syf 30. 586 4T Maliye Soruları Çözüm : Vergi hukuku genellik - özellik, maddilik - şeklilik ve alt dallan açısından ol­ mak üzere üç farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmalar neticesinde aşağıda­ ki vergi hukuku kavramları ortaya çıkmaktadır303: Genellik ve özellik açısından, genel vergi hukuku - Özel vergi hukuku; maddilik, şeklilik açısından, maddi vergi hu­ kuku - şekli vergi hukuku ve alt dalları açısından ise vergi icra hukuku, vergi ce­ za hukuku, vergi yargılama hukuku, uluslararası vergi hukuku, vergi usul hukuku. Bu kapsamda vergi sistemi içerisinde yer alan vergi türlerine ilişkin özel ilke C ap e ve kuralları inceleyen vergi hukuku dalı, özel vergi hukuku olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel Vergi Hukuku: Vergi hukukunun tamamını ilgilendiren ve sistemde yer alan bütün vergi türlerine uygulanabilecek ilke ve kuralları, vergi borcunun doğması ve sona ermesine ilişkin hükümleri düzenler. Vergi hukukunun tümüne ilişkin ve bütün vergiler­ de uygulanacak temel ilkeler ve kurallar, vergi borcu ve vergi ilişkisinin niteliği, vergi bor­ cunun doğması ve sona ermesi, vergilendirme alanında çıkan uyuşmazlıklar ve çözüm yollan incelenir. Genel kavramlar ele alınır. Genel vergi hukuku; vergilendirmeye ilişkin temel kurallara yer verir ve çerçeve niteliğindedir. Özel Vergi Hukuku: Vergi sistemi içerisinde yer alan vergi türlerine ilişkin özel ilke ve kuralları içerir. Burada Konularına göre tek tek vergiler ve bunları düzenleyen yasalar incelenir. Örneğin; Gelir Vergisi Ka­ nunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu vb. kanunlar özel vergi hukuku içerisinde yer almaktadır. Özel vergi hukuku, genel vergi hukukunun hükümle­ rine uygun olarak oluşturulur. Aynı konuda genel vergi hukuku ile özel vergi hukukunun her ikisinde de hüküm bulunması halinde özel vergi hukukunun hükmü uygulanır. Cevap, E seçeneğidir. Th e 901. ‘Kişileri belirli bir verginin borçlusu durumuna sokan kurallardan olu­ şur. Vergi alacağının doğması, vergi alacağının uğrayacağı esaslı deği­ şiklikler ve vergi alacağının sona ermesi bu hukukun konusuna girer.’ Yukarıda tanımı yapılan hukuk kavramı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mevzu hukuk B) Maliye hukuku C) Şekli vergi hukuku D) Maddi vergi hukuku E) Vergi icra hukuku Çözüm : Vergi alacağının doğması, vergi alacağının uğrayacağı esaslı değişiklikler ve vergi alacağının sona ermesi bu hukukun konusuna giren ve kişileri belirli bir verginin borçlusu durumuna sokan kurallardan oluşan hukuk, vergi hukukunun maddi vergi hu­ kuku dalıdır. Mevzu hukuk (Mevzuat Hukuku, Pozitif Hukuk): Yürürlükteki huku­ kun yazılı olan bölümüdür. Yazısız bölümüne töre hukuku denir. Maliye hukuku: Dev­ letin ve diğer kamu kurumlarının gelirlerinin elde edilmesine, giderlerinin yapılmasına ve malvarlıklarının yönetilmesine ilişkin faaliyetlerini düzenleyen hukuk kurallannın bütünü­ dür. M addi vergi hukuku: Kişileri belli bir verginin borçlusu durumuna sokan kural­ lardır. Vergi alacağının doğması ile esaslı değişiklikleri ve sona ermesi maddi vergi hu­ kukunun konusuna girer. Vergi borcu konusunda hak ve ödevlerin doğumunu, sona er303 Hilmi Ü NSAL, Vergi Hukuku Türk Vergi Sistemi, Detay Yayıncılık, Ankara 2009, syf 3. 587 Vergi Hukuku meşini ve bunların içeriğine ilişkin hukuki ilkeleri inceleyen daldır. Maddi vergi hukuku, vergi alacağının konusunu, yöneldiği kişiyi, vergi idaresinin yükümlü ve sorumlu karşı­ sında yetkilerini belirler. Sekli vergi hukuku: Maddi hukukça belirlenen vergi ilişkisin­ de hak ve yükümlülüklerin gerçekleştirilme usullerini düzenleyen daldır. Başka bir deyiş­ le; devletle kişiler arasında vergi kanunları nedeniyle ortaya çıkan hukuki ilişkinin yön­ lerini düzenler. Bu anlamda, verginin tarh, tahakkuk, tahsili; uyuşmazlıkların çözümlen­ mesi ve vergilerin cebri icra yoluyla tahsil edilmesi şekli vergi hukukunun alanına girer. Cevap, D seçeneğidir. 902. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunun alt dallarından biri değildir? A) Vergi ceza hukuku B) Vergi usul hukuku C) Uluslararası vergi hukuku D) Vergi icra hukuku e E) Vergi iflas hukuku ap Çözüm: Vergi Hukukunun alt dalları şunlardır; Vergi Ceza Hukuku, Vergi Usul Huku­ ku, Uluslararası Vergi Hukuku, Vergi Yargılama Hukuku ve Vergi İcra Hukuku. Diğer ta­ raftan vergi hukukunun vergi iflas hukuku gibi bir dalı bulunmamaktadır. Cevap, E seçeneğidir. • Vergi ceza hukuku: Devlet egemenlik gücüne dayanarak, mükelleflerden bazı C ödevleri yerine getirmelerini, bazı şeyleri yapmalarını istemektedir. Bunlar yapılmadı­ ğı takdirde suç ve ceza kavramları karşımıza çıkmaktadır. İşte vergi hukukunun suç ve cezalarla uğraşan dalı vergi ceza hukukunu oluşturur. e • Vergi usul hukuku: Genel anlamda vergi ilişkilerinden doğan hak, yetki ve görev­ Th lerin gerçekleştirilme ve kullanılma şekillerini gösteren kurallardan oluşur. Bu anlam­ da vergilerin başlıca tarh ve tahakkuku, süreler, tebliğ, zamanaşımı, defter tutma, ver­ gi uyuşmazlıkları, vergi yargısı vergi usul hukukunun konusuna girer. 213 sayılı Ver­ gi Usul Kanunu ile düzenlenmiştir. • Uluslararası vergi hukuku: İki ya da daha fazla devleti ilgilendiren vergi ve vergi­ den doğan ilişkileri düzenleyen ve bu amaçla uluslar arası hukuk ilkelerine göre ge­ rekli anlaşmalan sağlayan kuralları inceleyen vergi hukuku dalıdır. • Vergi Yargılama Hukuku: Mükellef ile idare arasındaki vergi anlaşmazlıklarının yargı organlarında çözümüne ilişkin hukuki düzenlemeleri içermektedir. Örneğin, vergi mahkemelerinde, Danıştay’da ve Bölge İdare Mahkemelerinde görülen vergi davalan vergi yargılama hukukunun konusuna girmektedir. İdari Yargılama Usulü Ka­ nunu ile düzenlenmiştir. • Vergi İcra hukuku: Bilindiği üzere alacaklının, devlet kuvveti yardımıyla alacağına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalına icra iflas hukuku ya da cebri icra hukuku denir. Bu anlamda vergi icra hukuku da devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin kamu gücüne dayanan gelirlerinin zorla (cebren) tahsilini düzenleyen bir vergi hukuku dalı­ dır. Vergi icra hukukunun kaynağını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun oluşturmaktadır. 588 4T Maliye Soruları 903. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunun hükümlerine uyulması zo­ runlu kaynaklarından değildir? A) Anayasa B) Kanun C) Vergi kanunu D) Uluslararası vergi anlaşmaları E) Örf ve adet ap e Çözüm: Vergi Hukuku; kaynağını yasama, yürütme veya yargı organından alabilmek­ tedir. Ayrıca örf ve adetler ile bilimsel çalışmalar da vergi hukukunun kaynağı olabilmek­ tedir. Vergi hukukunun bu kaynaklarından bazıları asli kaynak niteliğindedir. Asli kay­ nakların hükümlerine uymak zorunlu olup, aksi takdirde cezai müeyyidelerle karşılaşıla­ bilir. Vergi hukukunun asli kaynakları; Anayasa, Kanun, Uluslararası Anlaşmalar, İçtiha­ dı Birleştirme Kararları, Kanun Hükmünde Kararnameler, Bakanlar Kurulu Kararları, Tüzük, Yönetmelik ve Tebliğlerdir. Bazı kaynaklar ise yardımcı (tali) kaynaklardır. Bunların hükümlerine uyulması ise zorunlu değildir. Bunlar sadece yol gösterici nitelik­ tedirler. Vergi hukukunun yardımcı kaynakları; Mukteza (Özelge), Genelge, Genel Yazı­ lar, Sirküler, Yargı Kararları, Bilimsel Görüşler, Örf ve adetlerdir. Cevap, E seçeneğidir. 904. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunun yasama organından doğan kaynakları arasında ver almaz? B) Kanun C) Vergi kanunu C A) Anayasa D) Uluslararası vergi anlaşmaları E) Kanun hükmünde kararname Th e Çözüm : Vergi Hukukunun Yasama Organından Doğan Kaynakları Anayasa, Ka­ nun, Uluslararası Vergi Anlaşmalarıdır. Yürütme Organından Doğan Kaynaklan Kanun Hükmünde Kararname, Bakanlar Kurulu Kararı, Tüzük, Yönetmelik, Genel Teb­ liğ, Özelge (Mukteza), Genelge, Sirkülerdir. Yargı Organından Doğan Kaynaklan Anayasa Mahkemesi Kararları, İçtihadı Birleştirme Kararları, Diğer Yargı Kararlarıdır. Ayrıca Ö rf ve Adetten Doğan Kaynaklar ve Bilimsel Öğretiden (Doktrin) Do­ ğan Kaynaklan bulunmaktadır. Görüldüğü üzere Kanun hükmünde kararnameler ver­ gi hukukun yasama organdan doğan kaynaklarından değil, yürütme organından doğan kaynakları arasındadır. Cevap, E seçeneğidir. 905. Aşağıdakilerden hangisine Vergi Usul Kanunu hükümleri uygulana­ m az? A) Gelir vergisi B) Emlak vergisi C) Motorlu taşıtlar vergisi D) Gümrük vergisi E) Tapu harcı Çözüm: Vergi Usul Kanunu, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanır. Ayrıca bu ver­ gi, resim ve harçlara bağlı olan vergi, resim ve zamlar da bu kanuna tabidir. Buna göre 589 Vergi Hukuku e örneğin, gelir vergisi, kurumlar vergisi, gecikme faizi, emlak vergisi, tapu harcı V.U.K’nun uygulama alanına girecektir. Ayrıca V.U.K’nun uygulanacağı vergi, resim ve harçların, genel bütçeli kuruluşlar ile İl Özel İdareleri ve Belediyelere ait olması gerek­ mektedir304. Bu kuruluşların neler olduğuna ise 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli 1. sayılı cetvelde yer verilmiştir. Dolayısıyla bu cetvelde sayılan genel bütçeli kuruluşlara ait vergi, resim ve harçlar için V.U.K uygulanmayacaktır. Buna göre örneğin, özel bütçeli idareler arasında yer alan üniversiteler ve diğer özel bütçeli idarelere ait vergi, resim ve harçlar için V.U.K uygulanmayacaktır. Diğer taraftan Güm­ rük idareleri tarafından alınan vergi ve resimler V.U.K’a tabi değildir. Bu vergi ve resim­ lerle ilgili olarak 4458 sayılı Gümrük Kanunu hükümleri uygulanır. Buna göre örneğin, gümrük vergisi ve ithalde alınan KDV, VUK kapsamına girmemekte, dahilde alman KDV, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi VUK kapsamına girmektedir. Cevap, D seçeneğidir. ap 906. Vergi kanunlarının yer bakımından uygulanması ile anlatılmak istenen husus aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) Bir ülkenin vergi kanunlarının o ülke sınırları içindeki yabancıların bütün hu­ kuksal işlemlerine uygulanmasıdır. C B) Bir ülkenin vergi kanunlarının sadece o ülke sınırları içindeki vatandaşlarına uygulanmasıdır. Th e C) Bir ülkenin kanunlarının o ülkenin sınırları içindeki yerli ve yabancı herkese ve bütün hukuksal işlemlere uygulanması ile bir ülke vatandaşının hem ülke için­ de hem de ülke dışında elde ettiği tüm vergi unsurlannın, kendi ülkesinin ver­ gi kanunlarına göre vergilendirilmesidir. D) Bir ülke vatandaşının sadece ülke içinde elde ettiği vergi konusunu oluşturan tüm unsurlardan kendi ülkesinin kanunlarına göre vergilendirilmesidir E) Bir ülke vatandaşının sadece ülke dışında elde ettiği vergi konusunu oluşturan tüm unsurlardan kendi ülkesinin kanunlarına göre vergilendirilmesidir Çözüm : Kanunların yer bakımından uygulanmasında esas olarak kanunu çıkaran dev­ letin egemenlik gücü ifade edilir. Burada iki temel ilke söz konusudur: vergi kanunları­ nın mülkiliği ve vergi kanunlarının şahsiliği ilkesi. Vergi kanunlarının mülkiliği (verselljği) ilkesine göre; her ülkenin kanunları o ülkenin sınırları içindeki yerli ve yaban­ cı herkese ve bütün hukuksal işlemlere uygulanır. Dolayısıyla vergiyi doğuran olayı ya­ ratan kişinin o ülke vatandaşı olup olmaması önemli değildir. Vergi kanunlarının şah­ siliği (kişiselliği) ilkesine göre ise, bir ülke vatandaşının hem ülke içinde hem de ül­ ke dışında elde ettiği tüm vergi unsurlarının, kendi ülkesinin vergi kanunlarına göre ver­ gilendirilmesidir305. Bir başka deyişle, aynı vergi kanunlarım ülke dışında yaşayan vatan­ daşlara da uygulanmasına ise “şahsilik ilkesi” denir. Buna göre vergi kanunlarının yer bakımından uygulanması ile anlatılmak istenen husus; bir ülkenin kanunlarının o ülke sı­ 30^ Mahmut K ALENDEROĞLU, Vergi Hukuku Türk Vergi Sistemi, Agon Bilgi Akademisi, Ankara 2010, syf, 32. 30 5 KIRBAŞ, a.g.e, syf 60-61. 590 4T Maliye Soruları nırları içindeki yerli ve yabancı herkese ve bütün hukuksal işlemlere uygulanması ile bir ülke vatandaşının hem ülke içinde hem de ülke dışında elde ettiği tüm vergi unsurlannın, kendi ülkesinin vergi kanunlarına göre vergilendirilmesidir. Cevap, C seçeneğidir. 907. Aşağıdakilerden hangisi vergi kanunlarının zaman bakımından uygu­ lanmasını ihtiva etmez? A) Vergi kanunlarının yürürlüğe girmesi B) Vergi kanunlarının yürürlükten kalkması C) Vergi kanunlannın geriye yürümesi D) Vergi kanunlarının ileriye yürümesi E) Vergi kanunlarının mülkiliği C ap e Çözüm: Vergi kanunlarının zaman bakımından uygulanması, en geniş manasıyla bir vergi kanunun uygulanabileceği zaman boyutunun ortaya konmasını ifade etmektedir. Buna göre, bir vergi kanunun ne zaman yürürlüğe gireceği, ne zaman yürürlükten kal­ kacağı, yürürlüğe girdikten önceki veya yürürlüğe girdikten sonraki olaylara uygulanıp uygulanamayacağı, vergi kanunlarının zaman bakımından uygulanmasının konusunu oluşturur. Vergi kanunlarının mülkiliği ise vergi kanunlarının yer bakımından uygulanma­ sının konusudur. Cevap, E seçeneğidir. e 908. Vergi kanunlarının yürürlüğe girmesi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Vergi kanunlarının yürürlüğe girmesi için yayımlanmaları şarttır. Th B) Vergi kanunlannın yürürlüğe girmesi için yayımlanması şart değildir. C) Vergi kanunlan resmi gazetede yayımlandıklarında yürürlüğe girerler. D) Vergi kanunlarına yürürlük tarihini belirleyen maddeler konulabilir. E) Vergi kanunlarında yürürlük tarihi belirlenmemişse, resmi gazetede yayımlan­ dıktan 45 gün sonra yürürlüğe girer. Çözüm: Vergi kanunlannın, diğer bütün kanunlarda olduğu gibi yürürlüğe girebilmele­ ri için birinci koşul, bunların yayımlanmalarıdır. Çünkü yazılı hukuk kuralları resmi gaze­ tede yayımlanmadıkça yürürlüğe girmezler. Buna göre ilke olarak vergi kanunları da res­ mi gazetede yayımlandıklarında yürürlüğe girerler. Ancak bazen kanunlara yürürlük maddesi adı verilen bir madde konularak, ne zaman yürürlüğe girecekleri kararlaştırıla­ bilir. Bu gibi durumlarda vergi kanunlan o tarihte yürürlüğe girerler. Yürürlük maddesi vergi kanununun tüm maddeleri için getirilebileceği gibi, çeşitli maddeler için de ayrı ay­ rı belirlenebilir. Vergi kanunlarında yürürlük tarihine ilişkin olarak, herhangi bir yürürlük maddesi konulmamış olabilir. Böyle durumlarda ise vergi kanunları resmi gazetede ya­ yımlandıktan 45 gün sonra yürürlüğe girer. Cevap, B seçeneğidir. 591 Vergi Hukuku 909. Aşağıdaki durumların hangisinde vergi kanunları yürürlükten kalk­ maz? t A) Yeni bir kanun çıkması. A B) Anayasa Mahkemesinin vergi kanununu iptal etmesi. C) Süreli olarak çıkmış olan vergi kanununun süresinin dolması. D) Vergi kanunlarının bir maddesine ilişkin yürürlük süresinin dolması. E) Genel nitelikteki yeni çıkan vergi kanununun, genel nitelikteki eski kanunu yü­ rürlükten kaldırması. Th e C ap e Çözüm : Vergi kanunlarının yürürlükten kalkması çeşitli şekillerde olabilmektedir. Bunla­ rın birincisi ve en sık rastlanılanı, başka bir kanunla yürürlükten kalkmasıdır. Burada ge­ nel kural yeni çıkan kanunun eski kanunu yürürlükten kaldırmasıdır. Ancak kanunların genel ve özel nitelikte olmaları bu genel kuralın işleyişini engellemektedir. Buna göre iki genel ya da iki özel kanun söz konusu ise bu kural geçerli olur, yani yeni kanun eskisini yürürlükten kaldınr. Ancak kanunlardan birisi genel diğeri özel ise; eğer genel kanun özel kanundan önce çıkmışsa, özel kanun genel kanunun o kısmını yürürlükten kaldınr. Eğer genel kanun özel kanundan sonra çıkmışsa, bu durumda kanun koyucunun iradesinin araştırılması gerekmektedir. Kanunların yürürlükten kalkmasının İkincisi yolu, yargı karar­ ları ile yürürlükten kalkmadır. Bu daha çok Anayasa mahkemesinin kanunu iptal etmesi şeklinde olur. Kanunların yürürlükten kalkmasının üçüncü şekli, süreli olarak çıkarılan ka­ nunun, süresinin dolmasıyla yürürlükten kalkmasıdır. Ancak vergi kanunlarının herhangi bir maddesine yönelik yürürlük süresinin dolması sadece o maddeyi yürürlükten kaldırır, tüm vergi kanununu yürürlükten kaldırmaz. Cevap, D seçeneğidir. 91 0 . Vergi kanunlarının geriye ve ileriye yürümesiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Vergi kanunlarının geriye yürümemesi, bir vergi kanununun yürürlüğe girdik­ ten önceki olay ve işlemlere uygulanmasıdır. B) Vergi kanunlarının geriye yürümemesi, bir vergi kanununun yürürlüğe girdik­ ten sonraki olay ve işlemlere uygulanmasıdır. C) Yeni çıkan kanun, kendinden önceki kanun döneminde başlamış fakat sonuç­ lanmamış olaylara uygulanıyorsa, gerçek olmayan geriye yürüme söz konusu­ dur. D) Yeni çıkan kanunun kendinden önceki zamanlarda tamamlanmış olaylara uy­ gulanması gerçek geriye yürümeyi ifade eder. E) Vergi kanunlannm yürürlükten kalktıktan sonraki olay ve işlemlere uygulanamaması, ileriye yürümeyi ifade eder. Çözüm : Vergi kanunları kural olarak, yürürlüğe girdikleri tarih ile yürürlükten katlıkları tarihler arasında uygulanmaktadır. Aynı şekilde yürürlüğe girdikten önceki ve yürürlük­ ten kalktıktan sonraki olaylara ya da işlemlere uygulanamazlar. Literatürde buna kanun­ ların geriye ve ileriye yürümemsi adı verilmektedir. Vergi kanunlarının geriye yürüme­ 592 4T Maliye Soruları C ap e mesi, bir vergi kanununun yürürlüğe girdikten sonraki olay ve işlemlere uygulanmasıdır. Buna göre yürürlük tarihinden önceki olay ve işlemlere, o tarihte yürürlükte bulunan ka­ nunlar uygulanır. Bu kuralın benimsenmesindeki belli başlı amaç, kanun koyucunun key­ fi hareketlerini engellemek ve hukuk kurallanna karşı toplumun güven duymasını sağla­ maktır306. Vergi kanunlarının özellikle vergi yükünü artırıcı niteliklerinden dolayı, geç­ mişe yürütülmemesi, hukuki güvenlik ilkesi açısından önem taşır. Vergi kanunlarının geçmişe yürütülmesi ekonomik düzene zarar verir307. Vergi kanunlarının geriye yürü­ memesi konusunda bazı istisnai durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu istisnai durumlarda yeni çıkarılan vergi kanununun hükümlerinin geçmişe doğru yürütüldüğü görülmektedir. Bu şekilde ortaya çıkan geriye yürümeyi, gerçek geriye yürüme ve gerçek olmayan ge­ riye yürüme olarak iki başlık altında inceleyebiliriz. Gerçek geriye yürüme; yeni çıka­ rılmış bir yasanın, bu yasa çıkarılmadan önceki dönemlerde hukuki sonuç ve durumla­ rın eski yasaya göre tamamlanmış olaylara ve durumlara uygulanmasıdır. Yani yeni çı­ kan yasa kendinden önceki zamanlarda tamamlanmış olaylara uygulanıyorsa bu gerçek geriye yürümedir. Gerçek olmayan geriye yürüme; yeni çıkarılmış olan bir yasanın, bu yasa çıkarılmadan önceki dönemlerde başlamış fakat hukuki sonuçlarını doğurmamış olaylara uygulanmasıdır. Yani yeni çıkan yasa, kendinden Önceki yasa döneminde baş­ lamış fakat sonuçlanmamış olaylara uygulanıyorsa gerçek olmayan geriye yürüme söz konusudur308. Vergi kanunlarının ileriye yürümesi: Bu kurala göre, kanunlar yü­ rürlükten kalktıktan sonraki olay ve işlemlere uygulanamaz. Cevap, A seçeneğidir. A) Kıyas Th B) Yorum e 911. Aşağıdakilerden hangisi bir vergi kanununun objektif olarak anlamının ortaya konulmasını ifade eder? C) Atıf D) Vergi kanunlarının geriye yürümemesi E) Vergi kanunlarının ileriye yürümemesi Çözüm: Vergi kanunlannın objektif olarak anlamının ortaya konulması; vergi kanunla­ rının anlam bakımından uygulanmasını, başka bir deyişle yorumlanmasını ifade eder. Kanunların yorumu, soyut hükümler içeren kanunların somut olaylara uygulanabilmesi için anlamının belirlenmesidir. Kanunları doğru olarak uygulanması isabetli bir biçimde yorumlanmasına bağlıdır. Cevap, B seçeneğidir. 912. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunda yorum türlerinden birisi değildir? A) Bilimsel yorum 306 KIRBAŞ, a.g.e, syf,65. 307 UNSAL, a.g.e, syf, 13. 308 K A LEN D E R O ĞLU , a.g.e, syf 33. B) Tarihi yorum 593 Vergi Hukuku C) İdari yorum D) Yasama yorumu E) Yargısal yorum Th e C ap e Çözüm : Vergi kanunlarının yorumlanması, yorumu yapanın kimliğine göre; bilimsel yo­ rum, idari yorum, yasama yorumu ve yargısal yorum olarak sınıflandırılır ve bulara yo­ rum türleri (çeşitleri) adı verilir. Tarihi yorum ise, bir yorum türü değil, bir yorumlama yöntemidir. Vergi hukukunda yorum türleri: 1) Bilimsel Yorum: Bilim adamla­ rınca yapılan yorumlardır. Bu başta akademisyenler olmak üzere uzmanlar tarafından yapılır. Yargısal yorum gibi bağlayıcı değildir. Ondan farkı kuramsal ve genel oluşudur. Bilimsel yorum, yasama, yürütme ve yargı organına yorum ve uygulamalarında ışık tu­ tar. Bu tür yorumlar yargı kararları ile idari karar ve işlemler üzerinde etkili olmaktadır. 2) İdari Yorum: Vergi idaresinin vergi kanunlarının nasıl uygulanması konusunda yap­ tığı yorumdur. Vergi uygulamasında bu çeşit yorum, her ne kadar vergi memurları tara­ fından yapılır ise de, vergi idaresinin tamamını ilgilendiren yorumlar Maliye Bakanlığı ta­ rafından genel tebliğler çıkarılmak suretiyle gerçekleştirilmektedir. İdari yorum yargı or­ ganlarını bağlamaz. Ancak idarenin kendi yorumu neticesinde yaptığı idari işlemler yar­ gı denetimine tabi olabilecektir. Bu sebeple idare yorum yaparken yargı organlarını dik­ kate alarak titiz davranmalıdır. 3) Yasama Yorumu: Kanun hükmünün yasama orga­ nı tarafından yorumlanmasıdır. Yasama organı tarafından böyle bir yorumun yapılabil­ mesi için anayasada yetki verilmesi gerekir. Ancak 1924 Anayasası yorumu kabul et­ mişken, 1961 ile 1982 Anayasalarında yasama yorumu kabul edilmemiştir. 4) Yargı­ sal Yorum: Mahkemeler tarafından yapılan yoruma yargı yorumu denir. Vergi uygula­ malarında bu çeşit yorum, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde yargı organları tarafından yapılır. Hiçbir yorum diğer hakimi bağlamadığı gibi hakimin daha önce yapmış olduğu yorumlar dahi kendisini bağlamaz. Ancak Danıştay’ın içtihadı birleştirme kararları için aynı şey söylenemez. Yorum çeşitlerinden en geçerli olanı, yargı yorumudur. Cevap, B seçeneğidir. 91 3 . Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunda yorum yöntemlerinden biri­ si değildir? A) Lafzi (deyimsel) yorum B) Tarihi Yorum C) Sistematik yorum D) Yargısal yorum E) Gai (amaçsal) yorum Çözüm : Kanunların doğru olarak uygulanması, isabetli bir biçimde yorumlanmasına bağlıdır. Hukukta yorum kadar bu konuda seçilecek yöntem ve usuller de çok önemlidir. Uygulamada hangi yönteme göre sonuç elde edilirse o yöntem dikkate alınmakta; an­ cak diğer yorum yöntemleri de dışlanmadan çözüm yoluna gidilmektedir. Bu çerçevede vergi kanunlarının yorumlanmasında kullanılabilecek yöntemler; lafzi (deyimse veya sö­ zel) yorum, gai (amaçsal) yorum, tarihsel yorum ve sistematik yorumdur. Vergi huku­ kunda yorum yöntemleri: 1) Lafzi (Deyimsel veya Sözel) Yorum: Bu yorum yöntemine lâfzi, sözel, teknik, sistematik yorum da denmektedir. Bu yorum yöntemin­ de kanun hükümleri maddeler, fıkralar, bentler, cümleler, sözcükler, yan ve bölüm baş­ 594 4T Maliye Sorulan C ap e lıkları dış görünüşleriyle yorumlanır. Her yorumun temelinde kelimelerden yararlanmak vardır. Ancak, sözel yorum dışındaki yöntemler kelimelere sözlük anlamlarının ötesine geçerek başka anlamlar yüklemeye çahşmalan sebebiyle sözel yorumdan ayrılırlar. Ka­ nunun sözlerinden hareketle anlamının belirlenmesi her zaman mümkün olmayabilir. Çünkü kanunun sözü ile konuluş maksadı arasında önemli farklılıklar ortaya çıkabilir. Bu nedenle, kanunun yorumunda, sözlerinin yanında konuluş maksadının veya gayesinin araştırılması gerekir. 2) Amaçsa! Yorum: Bu yönteme gaye yorum, amaca uygun yo­ rum, mantıki yorum, ruhsal yorum adları da verilmektedir. Amaçsal yorum yönteminde kanunlarının zamanının ihtiyaca göre yorumlanması esastır. Burada kanun koyucunun iradesinden ziyade kanunun amacı önemlidir. Bu yorumlama yöntemi kanunların zama­ na ve koşullara uymasını sağlayacak ortamı hazırlamaktır. 3) Tarihsel Yorum: Tarih­ sel yorum yöntemi, kanun koyucunun kanunu koyduğu zamandaki iradesinin veya ama­ cının ortaya çıkanlması için yapılan bir yorumdur. Kanunun hazırlık aşamasından kanunlaşmcaya kadar geçirdiği tüm aşamalar( kanun tasarı veya teklifleri, gerekçeler, komis­ yon tutanaklan ve meclis görüşmeleri v.b.) dikkate alınarak yapılır. 4) Sistematik Yo­ rum: Sistematik yorum kanun hükmü araştırılırken, hukuk sistemini bir bütün olarak ele alır ve araştırılacak konunun sistem bağlantılarını dikkate alır. Bu yorum yönteminde yo­ rumlanmak istenen kanun hükmünün, kanun yapısı içindeki yerine ve diğer kanun hü­ kümleri ile bağlantısına bakılarak yorumunun yapılmasıdır. Yargısal yorum ise bir yorum yöntemi değil, yorum türüdür. Cevap, D seçeneğidir. A) Yorum B) Atıf C) İspat E) İstisna Th D) Kıyas e 914. Vergi kanunlarında yer alan bir kuralın, kanun tarafından öngörülm e­ yen benzer bir olaya uygulanması aşağıdakilerden hangisidir? Çözüm: Vergi kanunlarının yorumlanması; vergi kanunlarının objektif olarak anlamının ortaya konulmasını, vergi kanunlarının anlam bakımından uygulanmasını ifade eder. Ka­ nunların yorumlanması, bir hukuk kuralının vergi ile ilgili olaya en uygun anlamını tes­ pit etmeyi amaçlar. Kıyas ise, bir olay hakkında yasada yer alan kuralın, nitelikleri ve koşulları ona benzeyen ve fakat yasada düzenlenmemiş diğer bir olaya uygulanmasıdır. Vergi hukukunda hakimin kıyas yapma yasağı vardır. Bunun nedeni ise hukuk güvenli­ ği ve verginin yasallığı ilkesine aykırılıktır309. Bir diğer tanıma göre kıyas, nedenlerde­ ki benzerliğe dayanarak, öngörülen bir kuralın kanun tarafından öngörülmüş olmayan bir olaya uygulanması demektir. Kıyas kanunun anlamını ortaya koymak için değil, ka­ nundaki boşlukları ortaya koymak için yapılan genişletici bir işlemdir310. Vergi hukukun­ da kıyas yasaktır, çünkü verginin kanuniliği ilkesi kıyas yapmayı engellemektedir. Cevap, D seçeneğidir. 309 Ö N C E L , KUMRULU, Ç AĞA N , a.g.e, syf, 39. 310 Sadık K JR B A Ş , a.g.e syf, 69. 595 Vergi Hukuku 915. Verginin kanuniliği ilkesinin neyi ifade ettiği aşağıdakilerden hangisin­ de doğru olarak verilmiştir? A) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin Yürütme organı tarafından konulması, değiştirilmesi veya kaldırılmasıdır. B) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin Bakanlar Kurulu Kararı ile konulması, değiştirilmesi veya kaldırılmasıdır. C) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin Yargı kararlan ile konulma­ sı, değiştirilmesi veya kaldırılmasıdır. D) Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulması, değiş­ tirilmesi veya kaldırılmasıdır. E) Hiçbiri. ap e Çözüm : Vergi alacaklısı, vergilendirme yetkisine sahip olandır. Vergilendirme yetkisi, devletin ülkesi zerindeki egemenliğine dayanarak vergi alma konusunda sahip olduğu hukuki ve fiili gücüdür. Bu kural vergilerin kanuniliği olarak da adlandırılır. Verginin ka­ nuniliği Anayasanın ‘Vergi Ödevi’ başlıklı 73. maddesinde yer almaktadır. Buna göre; herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü­ dür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. C Vergi, resim, harç ve benzeri m alî yükümlülükler kanunla konulur, değişti­ rilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istis­ Th e nalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir. Cevap, D seçeneğidir. 9 1 6 . Vergi Usul Kanunu’na göre ‘mükellef’ aşağıdakilerden hangisinde doğ­ ru tanımlanmıştır? A) Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir. B) Vergi kanunlarına göre kendisine vergi alacağı terettüp eden gerçek veya tü­ zel kişidir. C) Verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan ki­ şidir. D) Verginin ödenmesi bakımından, borçlu vergi dairesine karşı muhatap olan ki­ şidir. E) Verginin tahsil edilmesi bakımından, borçlu vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Çözüm : Mükellef; vergi kanunlanna göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir (VUK Mad.8). Vergi sorumlusu ise, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller istisna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel mukaveleler ver­ gi dairelerini bağlamaz. Vergi Usul Kanunu’nda geçen mükellef tabiri vergi sorumluları­ 596 4T Maliye Soruları nı da kapsamaktadır. Yukarıdaki tanımda vergi mükellefinin en önemli unsuru olarak vergi borcunun ödenmesi vurgulanmaktadır. Buna aynı zamanda maddi vergi mükel­ lefiyeti de denilmektedir. Oysaki mükelleflerin vergi borcunun ödenmesinin yanı sıra bazı biçimsel ve usule ilişkin ödevleri de vardır. Sekli vergi mükellefiyeti: Mükellefle­ rin biçimsel ve şekle ilişkin ödevlerini kapsamaktadır. İşletmelerin büyüklüğüne göre bu ödev ve sorumlulukların yoğunluğu değişmektedir. Biçimsel vergi ödevlerini yerine ge­ tirmeyen mükellefler cezalandırılırlar. Bu nedenle de ‘mükellef’ tabirini geniş olarak dü­ şünmek ve hem vergi borcu ödeyen hem de kanunlarla kendisine verilen biçimsel ve usule ilişkin ödevleri yerine getiren kişi olarak algılamak gerekmektedir311. Mükellefiyet yasadan doğmaktadır, bu nedenle de başkasına devredilemez. Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasaklanmış olması da mükellefiyetin doğumuna engel teşkil etmez. Cevap, A seçeneğidir. e 917. Verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan ve mâliyenin fahri tahsildarı olarak nitelendirilen kişi kimdir? B) Vergi taşıyıcısı ap A) Vergi mükellefi C) Vergi sorumlusu D) Vergi dairesi E) Vergi yüklenicisi C Çözüm: Vergi mükellefi: vergi kanunlanna göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişilerdir. Vergi sorumlusu: Verginin ödenmesi bakımından, alacak­ Th e lı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller dışın­ da, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel sözleşmeler vergi dairelerini bağ­ lamaz (VUK Mad.8). Vergi dairesi: Mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir. Mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağlı oldukları vergi kanunları ile belirlenir. Cevap, C seçeneğidir. 918. Vergi sonucunda mal varlığında azalma olan kişi kimdir? A) Vergi memuru B) Vergi taşıyıcısı C) Vergi sorumlusu D) Vergi dairesi E) Vergi alacaklısı Çözüm: Vergi memurlan, vergi işlerinde görevli devlet memurlarıdır. Vergi taşıyıcısı (yüklenicisi): Vergiyi ödeyen ile sonuç olarak mal varlığında azalma olan kişi farklı ola­ bilir. Eğer, kanuni mükellef vergiyi ödedikten sonra, yansıma ve benzeri şekillerde baş­ kasına aktarmış ise, kendisi aracı mükellef durumuna girecek, vergi soncu mal varlığın­ da azalma olan kişi ise yüklenici olacaktır312. Bir başka deyişle vergiyi en son ödeyen ve artık başkasına yansıtamayan bu nedenle de fiilen mal varlığında alma olan kişiye ver­ gi taşıyıcısı (yüklenicisi) denir. Vergi sorumlusu: Verginin ödenmesi bakımından, ala­ caklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir. Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller dı311 K IR B A Ş, a.g.e, syf 77. 312 A bdurrahm an A K D O Ğ A N , Kamu Mâliyesi, Gazi Kitabevi. Kasım 1999, Syf 146. 597 Vergi Hukuku şmda, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel sözleşmeler vergi dairelerini bağlamaz. Vergi dairesi: Mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir. Mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağlı oldukları vergi kanunları ile belirlenir. Vergi alacaklısı, devlettir. Cevap, B seçene­ ğidir. 919. ‘Vergi ehliyeti’ kavramı aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak ta­ nımlanmıştır? A) Mükellef olmak için gerekli ehliyet B) Vergi tahsil edebilmek için gerekli ehliyet C) Mükellef veya vergi sorumlusu olmak için gerekli ehliyet D)} Vergi kesmek için gerekli ehliyet e E) Hiçbiri Çözüm: Vergi ehliyeti, mükellef veya vergi sorumlusu olmak için gerekli ehliyettir. Ver­ Th e C ap gi mükellefi ve vergi sorumlusu olmak için kanuni ehliyet şart değildir. Vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması, mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Medeni Kanunda gerçek kişiler için iki türlü ehliyet söz konusudur. Bunlar­ dan birincisi, haklara sahip olma ve borç altına girebilmeyi ifade eden hak ehliyetidir. Sağ doğmuş olmak koşulu ile ceninlerin de hak ehliyeti vardır. İkincisi ise, hakları kulla­ nabilme ve kendi fiil ve hareketleri ile borç atıma girebilmeyi ifade eden fiil ehliyetidir. Vergi ehliyeti için fiil ehliyetine sahip olunması şart değildir. Vergi ödeme gücüne sahip olunması yeterlidir. Çünkü vergi ödevleri kanuni temsilciler vasıtasıyla yerine getirilebi­ lir313. Vergi ehliyetinde kanuni ehliyet şartının aranmamasının nedeni ise verginin gü­ vence altına alınmasıdır. Buna göre bir kişi fiil ehliyetine sahip olmadığını ileri sürerek vergi mükellefiyetinden kaçamayacaktır. Cevap, C seçeneğidir. 9 2 0 . Vergi borcunun doğabilmesi için kanunlarda belirtilen vergi mükellef­ leri ile vergi konusunun kurduğu ilişki, vergi hukukunun hangi kavra­ mını ifade eder? A) Vergiyi doğuran olay B) Verginin konusu C) Verginin kapsamı D) Verginin stopajı E) Vergi yansıması Çözüm : Vergi borcunun doğabilmesi için kanunlarda belirtilen vergi mükellefleri ile ver­ gi konusunun kurduğu ilişki vergiyi doğuran olay kavramını ifade etmektedir. Vergiyi doğuran olay; vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın gerçekleşme­ si veya hukuki durumun ortaya çıkması ile doğar. Örneğin, gelir vergisi kanununa göre gelirin elde edilmesi halinde vergiyi doğan olay gerçekleşmiş olacaktır. Vergi alacağı, mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder. Cevap, A seçeneğidir. 3 1 3 K ALENDEROĞLU, a.g.e, syf 40. 598 4T Maliye Sorulan 921. Üzerine vergi konulan ve bu nedenle de doğrudan ya da dolaylı olarak verginin kaynağını oluşturan ekonomik unsurlara ne ad verilir? A) Verginin konusu B) Vergiyi doğuran olay C) Verginin yansıması D) Vergi muafiyeti E) Vergi mükellefiyeti Çözüm: Verginin konusu, üzerine vergi konulan ve bu nedenle doğrudan ya da do­ ap e laylı bir şekilde verginin kaynağını oluşturan ekonomik unsurdur. Vergi borcunun doğu­ muna neden olan ekonomik unsurlar verginin konusunu oluşturmaktadır. Verginin ko­ nusu genel ve soyut bir kavramdır. Vergi kanunları genellikle vergi kavramlarını tanım­ lamaktadır. Ancak verginin konusunu belirleyen genel bir tanım getirilmemiştir. Kanun koyucu her vergi için konuyu belirtmeyi uygun bulmuştur. Böylece her vergi kanunun genellikle ilk maddelerinde o verginin konusu belirtilmiştir. Verginin kanuniliği ilkesi ge­ reği verginin konusunun belirtilmesi şarttır. Vergi kanunları genellikle konularına uygun adlar taşımaktadırlar314. Örneğin, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Kat­ ma Değer Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu gibi. Cevap, A seçeneğidir. A) Matrah C 922. Verginin hesaplanmasında esas alman değer ya da miktara ne ad veri­ lir? B) Vergi tarifesi C) Vergi muafiyeti D) Vergi istisnası e E) Verginin konusu Th Çözüm: Verginin hesaplanmasında esas alman değer ya da miktara verginin matra­ hı denir. Bu matrahın üzerine bir vergi tarifesi uygulanarak vergi borcu hesaplanır. Ör­ neğin gelir vergisinin matrahı bir takvim yılı içerisinde elde edilen kazanç ve iratların sa­ fi tutarıdır. Cevap, A seçeneğidir. 923. Vergi konusunun verginin hesaplanmasında esas alınan değer ya da m iktarına matrah adı verilir. Aşağıdakilerden hangisi vergi matrahının saptanm asına ilişkin usullerden birisi değildir? A) Beyan usulü B) Karineler usulü C) idarece takdir usulü D) Götürü usul E) Hiçbiri Çözüm: Verginin hesaplanmasında esas alman değer ya da miktara verginin matrahı denir. Bu matrahın üzerine bir vergi tarifesi uygulanarak vergi borcu hesaplanır. Vergi matrahının belirlenmesinde dikkate alman usuller; beyan usulü, karineler usulü, idarece takdir usulü ve götürü usuldür315. Beyan Usulü: Bu usule göre, mükellef ya da vergi 314 K IRBAÇ, a.g.e, syf 96-97. 315 K IRB A Ş, a.g.e, syf 107-108. 599 Vergi Hukuku ap e sorumlusu vergi matrahını kanunda belirtilen esaslara göre saptayarak vergi dairesine yazılı olarak bildirmektedir. Vergi dairesi sadece beyanname ile bildirilen matrahın doğ­ ruluğunu denetlemekle yetinmektedir. Karineler (Pis Göstergeler) Usulü: Bilinen değerlerden bilinmeyen bir değerin varlığını belirlemektir. Bu usulde mükellefin gelir ve servetinin ölçüsü olarak bazı dış belirtilerden yararlanılır. Örneğin, işçi sayısı, makine ve alet sayısı ise mükellefin vergi ödeme gücü belirlenir. Adaletsiz ve verimsiz bir usuldür. İdarece Takdir Usulü: Vergi matrahı vergi idaresince tek taraflı olarak saptanmakta­ dır. Takdir komisyonları Vergi Usul Kanununun öngördüğü hallerde ve belirttiği prose­ düre göre matrahı saptamaktadır. Ayrıca ortalama kâr hadleri ile zirai kazançlar merkez ve il komisyonları da matrahın saptanmasına yönelik hizmetler görmektedir. Götürü Usul: Bu usulde de matrah idarece saptanmaktadır. Ancak karineler ve idarece takdir usullerinde olduğu gibi her mükellef için ayrı ayrı değil, yükümlüler gruplandırılarak ya­ pılmaktadır. Bu bakımdan diğerlerine göre daha genel ve objektiftir. Gerçek olarak sap­ tanamayan gelir ya da kazançlar bazı belirti ya da karinelerden yararlanarak tahminen saptanmaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 924. ‘Vergi matrahının ne kadarından vergi alınacaktır?’ sorusunun karşılı­ ğı olan ve matraha uygulanacak bir takım ölçüleri ifade eden kavram aşağıdakilerden hangisidir? B) Vergi tarifesi C) Vergi matrahı D) Vergi tarhiyatı e E) Vergi endeksi C A) Beyan Çözüm: Vergi tarifesi: Vergi tutarını hesaplayabilmek için matraha uygulanması ge­ Th reken ölçüye veya ölçülerin oluşturduğu bütüne vergi tarifesi adı verilir. Bir vergi kanu­ nunun, vergisel yükü gösteren kısmını oluşturan tarifenin, vergileme açısından taşıdığı büyük önem, ayrı bir tarife teorisinin gelişmesine yol açmıştır. Vergi tarifesinin en esas­ lı unsuru vergi oranı (nispeti)’dir. Bu oran, bünyesi itibariyle spesifik (fiziki ölçülere da­ yanan) veya advalorem (kıymete dayanan) olabilir. Belirli bir verginin oranı da mutla­ ka tek bir anlamı ifade etmez; bir başka deyişle bir verginin birden fazla oranı olabilir. Ayrıca, vergi oranı ile vergi matrahı arasındaki ilişkiler, oranın sabit kalmasına ya da azalmasına sebep olabilir. Bu takdirde vergiler oran açısından; nispi (oranı sabit olan) vergiler, ric’i nitelikli (miktarı sabit olan) vergiler, artan oranlı (müterakki) vergiler ve azalan oranlı (mütedenni) vergiler şeklinde bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Ülkemizde uygulanan vergi oranı, gelir vergisi için artan oranlı olup, kurumlar vergisi açısından ise sabit oranlıdır. Cevap, B seçeneğidir. 9 2 5 . Vergi muafiyeti, istisnası ve indirimleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Muafiyette, gerçek ve tüzel kişiler vergi dışı bırakılırken, istisnada bazı vergi konuları vergi dışı bırakılmaktadır. Vergi indirimleri ise, geliri elde etmek için yapılan giderlerin indirilmesidir. 600 4T Maliye Sorulan B) Muafiyette, bazı vergi konuları vergi dışı bırakılırken, istisnada gerçek ve tüzel kişiler vergi dışı bırakılmaktadır. Vergi indirimleri ise, geliri elde etmek için ya­ pılan giderlerin indirilmesidir. C) Muafiyette, gerçek ve tüzel kişiler vergi dışı bırakılırken, istisna, geliri elde et­ mek için yapılan giderlerin indirilmesidir. Vergi indirimleri ise, bazı vergi ko­ nularının vergi dışı bırakılmasıdır. D) Muafiyette, geliri elde etmek için yapılan giderler indirilmekte iken, istisnada bazı vergi konulan vergi dışı bırakılmaktadır. Vergi indirimleri ise, gerçek ve tü­ zel kişilerin vergi dışı bırakılmasıdır. E) Hiçbiri Çözüm : Muafiyet: Aslında vergi mükellefi olması gereken bir gerçek veya tüzel kişi­ e C ap e nin, kanunda yazılı hükümler gereğince vergi dışında kalmasıdır. Dolayısıyla muafiyet ki­ şi ya da kurumlar için geçerlidir. İstisna: Burada ise aslında vergiye tabi olması gere­ ken bir vergi konusunun, yine kanunda yazılı hükümler gereğince vergi dışında kalması söz konusudur. Dolayısıyla istisnalar verginin konusu için geçerlidir. indirimler: Vergi matrahını küçülten etkenlerden birisidir. Bunlar aslında vergi konusunun ölçülmesi için yapılan bir takım işlemlerdir. Burada net gelir hesaplanırken, geliri elde etmek için ya­ pılmış olan giderlerin indirilmesi söz konusudur. Vergi kanunlarında, vergi toplamanın maliyetinin yüksek olması, vergi adaletinin sağlanması, ekonomik nedenler, siyasi ne­ denler ve uluslararası hukuka ilişkin bir takım nedenlerle vergi indirimleri, muafiyet ve istisnalara yer verilmektedir316. Görüldüğü üzere; muafiyette, gerçek ve tüzel kişiler ver­ gi dışı bırakılırken, istisnada bazı vergi konuları vergi dışı bırakılmaktadır. Vergi indirim­ leri ise, geliri elde etmek için yapılan giderlerin indirilmesidir. Cevap, A seçeneğidir. Th 926. Aşağıdakilerden hangisi vergilendirme sürecinin (4T) aşamalarından birisi değildir? A) Verginin tarhı B) Verginin tebliği C) Verginin tahakkuku D) Verginin tahsili E) Verginin terkini Çözüm: Vergilendirme süreci 4T ile ifade edilmekte olup bunlar sırasıyla, Tarh, Tebliğ, Tahakkuk ve Tahsil aşamalarından oluşur. Verginin tarhı, vergi alacağının kanunların­ da gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu ala­ cağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir. Verginin tebliği, vergilendirmeyi il­ gilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin Ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir. Mahiyetleri itibariyle tahakkuku tah­ sile bağlı vergilerde, verginin tahsili tahakkuku da içine alır. Verginin kesinleşmesi, tahakkuk etmiş olan vergilere, sözgelimi dava açılması vb durumlarında davanın netice­ lenmesi ve artık vergi borcunun kesinleşmiş olmasını ifade eder. Verginin tahsili, ka­ 316 K IR B A Ş , a.g.e, syf 102-103. 601 Vergi Hukuku nuna uygun surette ödenmesidir. Verginin terkini tahakkuk veya tahsil edilmiş bir ver­ ginin veya cezanın, tahakkuk kaydının iptal edilmesi veya tahsil edilen vergi/cezanın idarece red ve iade edilmesidir. Mükellefler yönünden amme borcundan kurtulma, ida­ re yönünden ise; amme alacağından vazgeçmedir. Terkinin kelime anlamı, silinmedir. Bu yolla vergi alacağı ve vergi cezası, kısmen veya tamamen, bütün hukuksal sonuçlan ile ortadan kalkmaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 927. Vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerin­ den vergi dairesi tarafından hesaplanarak, bu alacağı miktar itibariyle tespit eden İdari muamele aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? B) Verginin tebliği C) Verginin tahakkuku D) Verginin tahsili e A) Verginin tarhı E) Verginin takdiri C ap Çözüm: Verginin tarhı; vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve oranlar e üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak, bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari işlemdir. Tarh işlemi idari bir işlem olup, vergi dairesi tarafından yapılır. Tarh idari işlemi; sübjektif (bireysel), belirtici, yürütülmesi zorunlu, asli bir idari işlemdir. Dolayısıy­ la her idari işlemde olduğu gibi tarh işleminin de yetki, sebep, konu, şekil ve maksat un­ surları yönünden idari işlemlere uygun olmalı ve bu unsurlar yönünden sakat olmamalı­ dır317. Cevap, A seçeneğidir. Th 928. Vergi kanunlarındaki tarha ilişkin hükümler göz önünde bulunduruldu­ ğunda aşağıdakilerden hangisi tarh şekillerinden biri değildir? A) Beyannameye dayanan tarh B) îkmalen vergi tarhı C) Re’sen vergi tarhı D) Verginin idarece tarhı E) Verginin mükelleflerce tarhı Çözüm : Tarh usulleri; beyannameye dayanan tarhiyat, ikmalen tarhiyat, re’sen tarhiyat, idarece tarhiyat ve düzeltme yoluyla tarhiyattır. Beyannameye Davalı Tarh: Ver­ gi kanunlarına göre beyan üzerinden alınan vergiler Tahakkuk fişi’ ile tarh ve tahakkuk ettirilir. Vergi dairesince beyannamenin alınması üzerine bir tahakkuk fişi düzenlenir ve bir nüshası mükellefe verilir. Bu suretle vergi tahakkuk etmiş olur. Tahakkuk fişinin mü­ kellefe verilen nüshası aynı zamanda beyannamenin makbuzu yerine geçer. İkmalen Vergi Tarhı: Her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra, bu vergiye iliş­ kin olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit edilen bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edil­ mesidir Düzeltme Yoluyla Tarhı: Vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede ya­ pılan hatalar nedeniyle haksız yere fazla ya da eksik tarh edilmiş olan vergilerin düzel­ tilmesine yönelik tarhiyatür. Cevap, E seçeneğidir. 317 M ahm ut K ALENDEROĞLU, a.g.e, syf 52. 602 4T Maliye Sorulan 929. Vergi beyannamesi kanuni süresi içinde verilmiş; ancak beyannamede vergi mat­ rahına ilişkin bir kısım bilgiler gösterilmemiştir. Beyannamede gösterilmeyen mat­ rah kısmı vergi inceleme elemanlannca tespit edilerek ve vergi inceleme raporla­ rında belirtilmiştir. Buna göre vergi inceleme raporunda belirlenen matrah farkına ilişkin tarhiyatm türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Beyannameye dayanan tarh B) İkmalen vergi tarhı C) Re’sen vergi tarhı D) Verginin idarece tarhı E) Verginin mükelleflerce tarhı Çözüm: Re’sen Vergi Tarhı: Vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve ap e belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde, takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlannda belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda belirlenen matrah veya matrah farkı re’sen takdir olunmuş sayılır. Cevap, C seçeneğidir. A) Vergi yansıtanın tarhı C 930. Verginin kanunlarındaki tarha ilişkin hükümler göz önünde bulundu­ rulduğunda aşağıdakilerden hangisi tarh şekillerinden birisidir? C) Verginin sorumlularca tarhı B) Verginin taşıyıcılarca tarhı D) Verginin idarece tarhı E) Verginin mükelleflerce tarhı Th e Çözüm: Verginin İdarece Tarhı: ikmalen ve re’sen vergi tarhını gerektiren haller dı­ şında kalan hallerde, mükelleflerin verginin tarhı için vergi kanunları ile belirtilen zaman­ larda müracaat etmemeleri veya aynı kanunlarla düzenlenen mecburiyetleri yerine ge­ tirmemeleri sebebiyle zamanında tarh edilemeyen verginin kanunen belli matrahlar üze­ rinden idarece tarh edilmesidir. Bu takdirde vergi, yoklama fişine istinaden tarh olunur. Bu şekilde tarh edilen vergilerle cezalarına ilişkin ihbarnameler bir taraftan, mükellefin bilinen adresine posta ile yollanır; diğer taraftan mükellefin adını, soyadını, hesap nu­ marasını, işini, adresini tarh edilen verginin ve kesilen cezanın miktar ve cinsini göste­ rir bir ilan vergi dairesine asılır. Verginin tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçme­ si gereken vergi mahkemesinde dava açma süresi; mükellefin bilinen adresinde tebligat yapıldığı hallerde tebliğ tarihinden, aksi halde tutanakla tespit olunan ilan tarihinden başlar. Cevap, D seçeneğidir. 931. Vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların mükelle­ fe ya da vergi sorumlusuna yazı ile bildirilmesine ne ad verilir? A) Tarhiyat B) Tahakkuk D) Düzeltme E) Tahakkuk Fişi C) Tebliğ Çözüm: Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve oranlar üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden 603 Vergi Hukuku idari işlemdir. Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gere­ ken bir safhaya gelmesidir. Verginin Tebliği, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifa­ de eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Düzeltme, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması durumunda mükellefler, vergi muamelelerindeki hatalann düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile is­ teyebilirler. Bu gibi durumlarda eğer vergi hatası varsa, yapılan bu hatanın telafi edilme­ si için yapılan işleme düzeltme denir. Vergi hatalannın düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürü karar verir. Bu hatalar düzeltme fişine dayanılarak düzeltilir. Tahakkuk Fişi, Vergi kanunlarına göre beyan üzerinden alman vergilerin tarh ve tahakkuk ettirilmesi için kullanılan belgedir. Doğru cevap C seçeneğidir. 9 3 2 . Aşağıdakilerden hangisi tebliğ yapılacak kimselerden değildir? ap e A) Mükellef B) Mükelleflerin kanuni temsilcileri C) Mükelleflerin umumi vekilleri D) Vergi cezası kesilenler E) Hiçbiri Th e C Çözüm : Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır. Tüzelkişilere yapılacak tebliğ, bunlann başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşek­ küllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Tüzelkişilerin birden fazla mü­ dür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılması yeterlidir. Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır. (Bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne göre 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir su­ rette ehliyetsiz bulunmaması gerekir). Cevap, E seçeneğidir. 93 3 . Tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir aşamaya gel­ mesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Verginin tarhı B) Verginin tebliği C) Verginin tahakkuku D) Verginin tahsili E) Verginin kesinleşmesi Çözüm : Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve oranlar üze­ rinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden ida­ ri işlemdir. Verginin Tebliği, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususla­ rın yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gel­ mesidir. Mahiyetleri itibariyle tahakkuku tahsile bağlı vergilerde, verginin tahsili tahak­ kuku da içine alır. Verginin kesinleşmesi, tahakkuk etmiş olan vergilere, sözgelimi dava 604 4T Maliye Soruları açılması vb durumlarında davanın neticelenmesi ve artık vergi borcunun kesinleşmiş ol­ masını ifade eder. Verginin tahsili, kanuna uygun surette ödenmesidir. Cevap, C seçeneğidir. 934. Aşağıdakilerden hangisi vergi borcunu sona erdiren hallerden değil­ dir? A) Ödeme B) Terkin C) Tahakkuktan Vazgeçme D) Takas E) Hiçbiri Th e C ap e Çözüm: Vergi borcu birçok durumda sona ermektedir. Bu durumlar, ödeme, zamana­ şımı, takas, terkin, hata düzeltme, uzlaşma, yargı kararları, tahakkuktan vazgeçme ve af olarak özetlenebilir. Ödeme: Vergi borcu; ödeme ile sona erer. Vergi borcu, mükellefin bu bakımdan bağlı olduğu vergi dairesine ödenir. Mükellef vergi borcunu vergi dairesi­ nin bulunduğu belediye sınırlarının dışındaki vergi dairelerine de yatırabilir. Bu takdirde ödemenin hangi vergi dairesi hesabına yapıldığının bildirilmesi şarttır. Vergi, kanunların­ da gösterilen süreler içinde ödenir. Ödeme süresinin son günü verginin vadesi tarihidir. Terkin tahakkuk veya tahsil edilmiş bir verginin veya cezanın, tahakkuk kaydının iptal edünrıesi veya tahsil edilen vergi/cezanın idarece red ve iade edilmesidir. Mükellefler yö­ nünden borçtan kurtulma, idare yönünden ise; kamu alacağından vazgeçmedir. Terkinin kelime anlamı, silinmedir. Tahakkuktan vazgeçme: Burada vergi idaresi tarh edilen vergi ve cezalann belli bir tutarı aşmaması durumunda bunların tahakkuklarından vaz­ geçmektedir. İkmalen, resen veya idarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin cezalann toplam miktarının belirli bir tutarı318 aşmaması ve tahakkukları için yapılacak giderlerin bu miktardan fazla olacağının tespiti halinde, tahakkuklarından vazgeçilebilir. Takas: Tahsil edilip de kanuni sebeplerle reddi gereken amme alacakları, istihkak sahiplerinin kamu idaresine olan muaccel borçlarına mahsup edilmek suretiyle iade edilir. Af: Yasa­ ma organının çıkardığı af kanunları ile bazı vergi borçlarını affetmesidir. Bu durumda vergi borçları tüm hukuksal sonuçlarıyla ortadan kalkar. Cevap, E seçeneğidir. 935. ‘Vergi alacağının doğduğu yılı takip eden takvim yılı başından başlayarak 5 yıl için­ de tarh ve mükellef tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar’ Yukarıda tanımı yapılan husus aşağıdakilerden hangisidir? A) Tahakkuk zamanaşımı B) Tahsil zamanaşımı C) Tahakkuktan vazgeçme D) Takas E) Ödeme Çözüm : Zamanaşımı, belirli bir sürenin geçmesiyle vergi alacağının ortadan kalkması­ dır. Vergi idaresi zamanaşımı süresi geçtikten sonra vergiyi tahakkuk ettiremez ve tahsil edemez. Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksı­ zın hüküm jfade eder. Ancak bu durumda olan vergi borcu eksik borç niteliğinde olup, 318 411 S ıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2012’den itibaren 20,00 -TL 605 Vergi Hukuku mükelleflerin rızaen yapacakları ödemeler kabul edilir. Tahakkuk ve tahsil .zamanaşımı olmak üzere iki türlü zamanaşum,.v®rdır. Soruda tanımlanan, tahakkuk zamanaşımıdır. Tahakkuk zamanaşımı: Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başın­ dan başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Buna göre vergi tahakkuk aşamasına gelmemiştir. Burada tahakkuk zamanaşımı­ nın hesaplanabilmesi için, vergiyi doğuran olayın hangi tarihte meydana geldiğinin bi­ linmesi önemlidir. Ancak örneğin veraset ve intikal vergisinde zamanaşımının başlangı­ cı, vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği tarihi izleyen yılda değil, bunun idarece öğrenil­ diği tarihi izleyen yıldan itibaren başlar. Aynı durum emlak vergisi için de geçerlidir. Bu­ nun yanı sıra bazı vergiler fiilen tahakkuk zamanaşımına uğramaz. Örneğin motorlu ta­ şıtlar vergisi her yıl ocak ayında yıllık olarak tahakkuk ettirildiği için bu verginin tahak­ kuk zamanaşımına uğraması söz konusu değildir. Cevap, A seçeneğidir. e 936. Tahakkuk zamanaşımının durması ve kesilmesine yönelik olarak aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? ap A) Zamanaşımının durması halinde, önceden işlemiş olan süreler, zamanaşımını durduran nedenin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye devam eder. C B) Zamanaşımının durması halinde, önceden işlemiş olan süreler, zamanaşımını durduran nedenin ortadan kalktığı tarihten itibaren sıfırdan tekrar işlemeye başlar. C) Matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. e D) Matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması halinde, zamanaşımını durur; ancak işlemeyen süre bir yıldan fazla olamaz. Th E) Zamanaşımının kesilmesi halinde, önceden işlemiş olan süreler silinir ve kesil­ me nedeninin ortadan kalktığı tarihten itibaren sıfırdan tekrar işlemeye başlar. Çözüm : Tahakkuk zamanaşımı, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamana­ şımına uğramasını ifade eder. Zamanaşımının durması, sürelerin işlemeye devam et­ memesini ifade eder. Zamanaşımının durması halinde, önceden işlemiş olan süreler, za­ manaşımını durduran nedenin ortadan kalktığı tarihten itibaren işlemeye devam eder. Vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı takdir komisyonu kararının vergi dairesine geldiği takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre bir yıl­ dan fazla olamaz. Zamanaşımının kesilmesi ise o zamana kadar işlemiş olan sürele­ rin silinmesi ve zamanaşımı süresinin yeniden başlamasını ifade eder. Zamanaşımının kesilmesi halinde ise, daha önce işlemiş olan süreler silinir ve kesilme nedeninin orta­ dan kalktığı tarihten sonra zamanaşımı sıfırdan tekrar işlemeye başlar. Cevap, B seçeneğidir. 606 4T Maliye Soruları 937. ‘Amme alacağı vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar’ Yukarıda tanımı yapılan husus aşağıdakilerden hangisidir? A) Tahakkuk zamanaşımı B) Tahsil zamanaşımı C) Tahakkuktan vazgeçme D) Takas E) Ödeme ap e Çözüm: Soruda tanımlanan kavram tahsil zamanaşımıdır. Tahsil zamanaşımı: amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait tahsil zamanaşımı ise, kendi kanunlarında düzenlenmiştir. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul edilir. Dikkat edileceği üzere tahsil zamanaşımı vadeyle ilgilidir. Dolayı­ sıyla bir vergi tahakkuk etmeden, tahsil zamanaşımından söz edilemez. Tahakkuk etme­ miş bir vergi ancak tahakkuk zamanaşımına uğrar. Tahakkuk etmiş bir vergi eğer vade­ sinde ödenmezse tahsil zamanaşımı söz konusu olur. Tahakkuk ve tahsil zamanaşımı arasındaki asıl fark; temel alınan yıldır. Bu tahakkuk zamanaşımında vergiyi doğuran ola­ yın gerçekleştiği yıl iken, tahsil zamanaşımında verginin vadesinin rastladığı takvim yılı­ dır. Cevap, B seçeneğidir. C 938. Aşağıdakilerden hangisi tahsil zamanaşımını kesen nedenlerden birisi değildir? A) Borcun borçlu tarafından ödenmesi e B) Borcun kefil tarafından ödenmesi C) Borçlunun teminat göstermesi Th D) Borçlunun yabancı memlekette bulunması E) Borçlunun mal bildiriminde bulunması Çözüm: Zamanaşımının durması, sürelerin işlemeye devam etmemesini, zamanaşımı­ nın kesilmesi ise o zamana kadar işlemiş olan sürelerin silinmesi ve zamanaşımı süresi­ nin yeniden başlamasını ifade eder. Tahsil zamanaşımını kesen nedenler: 1. Öde­ me, 2. Haciz tatbiki, 3. Cebren tahsil ve takip sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, 4. Ödeme emri tebliği, 5. Mal bildiriminde bulunulması, 6. İlk 5 sıradakilerin kefillere veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması, 7. İh­ tilaflı amme alacaklarında yargı mercilerince bozma kararı verilmesi, 8. Amme alacağı­ nın teminata bağlanması, 9. Yargı mercilerince icranın ertelenmesine karar verilmesi, 10. İki kamu idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı kamu idaresi tarafından borç­ lu kamu idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi. 11. Amme alacağı­ nın özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planı­ na bağlanması hallerinde zamanaşımı kesilir. Kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Tahsil zama­ naşım ının durması: borçlunun yabancı memlekette bulunması, hileli iflas etmesi veya terekesinin tasfiyesi dolayısıyla hakkında takibat yapılmasına imkan yoksa bu hallerin 607 Vergi Hukuku devamı müddetince zamanaşımı işlemez. Zamanaşımı, sebeplerin kalktığı günün bitme­ sinden itibaren başlar veya durmasından evvel başlamış olan cereyanına devam eder. Cevap, D seçeneğidir. 939. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunda sürelerin kaynaklarından bi­ ri olamaz? A) Vergi kanunları B) Maliye Bakanlığı C) Yargı organları D) Mükellef E) Belediye ap e Çözüm: Vergi Hukukunda süre; bazı görevlerin yapılması ya da bazı işlemlerin yerine getirilmesi için belirlenmiş zaman boyutudur. Bü şekilde belirlenmiş sürelere uyulmadığı takdirde, bir hakkın kaybedilmesi, ek bir yükümlülüğün ortaya çıkması veya bazı yaptı­ rımların uygulanması söz konu olabilmektedir. Vergi hukukunda süreler çeşitli kriterlere göre tasnif edilmektedir. Organik açıdan süreler, kanuni süreler, idari süreler ve yargısal süreler olmak üzere üçe ayrılmaktadır319. Dikkat edileceği üzere; mükelleflerin süreleri serbestçe belirleme hakları bulunmamaktadır. Cevap, D seçeneğidir. • Kanuni süreler: Vergi kanunlannda öngörülen sürelerdir. Bu sürelerin konulması, C değiştirilmesi ve kaldırılması mutlaka kanunla gerçekleştirilmektedir. Vergi kanunla­ nnda asıl olan sürelerin kanunla belirlenmesidir. Örneğin, vergi türleri itibariyle belir­ lenen beyanname verme süreleri, dava açma süreleri, ödeme emrine karşı itiraz sü­ resi kanuni sürelerdendir. Th e • İdari süreler: Vergi kanunlannın vermiş olduğu yetkiye dayanarak vergi idaresince belirlenmiş olan sürelerdir. Genel bütçe gelirlerinde bu yetki Maliye Bakanlığına ait iken, belediye vergilerinde belediyeye aittir. Örneğin VUK’nun 14. maddesine göre, vergilendirmeyle ilgili herhangi bir işlem için eğer kanunda bir süre belirtilmemişse, idare 15 günden az olmamak üzere süre verebilmektedir. • Yargısal süreler: Yargı organlannca belirlenen sürelerdir. Yargısal süreler, yargıya intikal eden olaylarla ilgili olarak taraflardan istenen bazı bilgi ve belgelerin temini için yargı organları organlarınca verilmektedir. Örneğin vergi mahkemeleri, yargıda taraf olan mükelleften defter ve belgelerini belirli bir süre içerisinde mahkemeye ibraz et­ mesini isteyebilir. 9 4 0 . Vergi hukukunda sürelerin hesaplanması ile ilgili olarak aşagıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Süre gün olarak belli edilmişse, başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün mesai saati sonunda biter. B) Süre hafta ya da ay olarak belli edilmişse, başladığı güne son hafta ya da ay­ da tekabül eden günün tatil saatinde biter. 31 9 jvjami ç a ĞAN , Vergi Hukukunda Süreler, A .Ü Hukuk Fakültesi Yayınlan, No:389, Sevinç Matbaası, Ankara 19 75 , syf 15-22. 608 4T Maliye Soruları C) Sonu belli bir gün ile belirtilen sürelerde, süre o günün tatil saatinde biter. D) Resmi tatil günleri süreye dahildir. Sürenin son günü resmi tatile rastlarsa ta­ tili izleyen ilk çalışma gününün tatil saatinde biter. E) Süreler tebliğ, yayın ya da ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. e Çözüm: Vergi kanunlarında yazılı süreler şu şekilde hesaplanır: 1) Süre gün olarak bel­ li edilmişse başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil saatinde biter; 2) Süre haf­ ta veya ay olarak belli edilmişse başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa süre o ayın son gününün tatil saatinde biter; 3) Sonu belli bir gün ile belirlenmiş sürelerde, süre o günün tatil saatinde biter; 4) Resmi tatil günleri süreye dahildir; ancak sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takip eden ilk iş gününün tatil saatinde biter. Dikkat edileceği üzere, E seçeneğinde sürelerin tebliğ, yayın ya da ilan tarihinden itibaren işle­ meye başladığı belirtilmiştir. Oysaki sürelerin hesabında başladığı gün hesaba katılmaz. Cevap, E seçeneğidir. C ap 941. Aşağıdakilerden hangisi vergi hatasını ifade etmektedir? A) Vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden hak­ sız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır B) Vergiye ilişkin hesaplarda herhangi birinin bulunması halinde bu sebep orta­ dan kalkıncaya kadar sürelerin işlememesidir. C) Verginin, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından iti­ baren 5 yıl içinde tahsil edilememesidir. Th e D) Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilememesidir. E) Hiçbiri. Çözüm: Vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır. Hesap hatala­ rı; matrah hataları, vergi miktarında hatalar ve verginin mükerrer olmasıdır. Vergilen­ dirme hataları ise; mükellefin şahsında hata, mükellefiyette hata, mevzuda hata ver­ gilendirme veya muafiyet döneminde hatalardır. Cevap, A seçeneğidir. 942. Aşağıdakilerden hangisi hesap hatalarından birisi değildir? A) Vergi matrahının eksik hesaplanması B) Vergi matrahının fazla hesaplanması C) Vergiden istisna olan unsurlar üzerinden vergi hesaplanması D) Vergi oranının yanlış uygulanması E) Verginin mükerrer hesaplanması Çözüm: Hesap hataları: 1) Matrah hataları: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname ve kararlarda matraha ait rakamlann veya indirimlerin eksik 609 Vergi Hukuku veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır. 2) Vergi miktarında hatalar: Ver­ gi oran ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması, beyanname ve diğer evraklarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gös­ terilmiş olmasıdır. 3) Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanma­ sında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır. Vergiden istisna olan unsurlar üzerinden vergi hesaplanma­ sı, hesap hatası değil, vergilendirme hatasıdır. Cevap, C seçeneğidir. 943. Aşağıdakilerden hangisi vergilendirme hatalarından birisi değildir? A) Vergi miktarında hata B) Mükellefin şahsında hata C) Mükellefiyette hata. D) Verginin konusunda hata e E) Vergilendirme ve Muafiyet döneminde hata Th e C ap Çözüm: Vergilendirme hataları: 1) Mükellefin şahsında hata: Binverginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınmasıdır; 2) Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi isten­ mesi veya alınmasıdır; 3) Mevzuda hata: Açık olarak verginin konusuna girmeyen ve­ ya vergiden istisna olan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınmasıdır; 4) Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olmasıdır. Vergi miktarında hata, bir vergilendir­ me hatası değil, hesap hatasıdır. Cevap, A seçeneğidir. 944. Vergi hatalarının düzeltilmesine kim karar verir? A) Vergi Dairesi Müdürü B) Maliye Bakanı C) Bakanlar Kurulu D) Hatayı Yapan kimse E) Mükellef Çözüm : Vergi hatalarının düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürü karar verir. Bu hatalar düzeltme fişine dayanılarak düzeltilir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış ol­ ması halinde, fazladan tahsil edilen vergi aynı fişe dayanılarak terkin edilir ve tahsil edil­ miş ise mükellefe iade edilir. Düzeltme fişinin bir nüshası, iade edilecek vergi miktarı, müracaat edeceği birim ve müracaat süresi belirtilmek suretiyle mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden başlayarak bir yıl içinde parasını geri almak üzere müracaat etmediği takdirde hakkı düşer. Vergi dairesi başkanlıklarında, düzeltme yetkisi ver­ gi dairesi başkanına ait olup, başkan bu yetkisini ilgili grup müdürlerine ve/veya mü­ dürlere devredebilir. Cevap, A seçeneğidir. 610 4T Maliye Soruları 945. Mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden daire aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) Maliye Bakanlığı B) Vergi Dairesi C) Gelir İdaresi Başkanlığı D) Mal Müdürlüğü E) Mükellef Hizmetleri Dairesi Çözüm: Vergi dairesi; mükellefi tespit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tah­ sil eden dairedir. Mükelleflerin, vergi uygulaması bakımından hangi vergi dairesine bağ­ lı oldukları vergi kanunları ile belirlenir. Ancak, Maliye Bakanlığı gerekli gördüğü haller­ de, mükelleflerin işyeri ve ikametgâh adresleri ile il ve ilçelerin idari sınırlarına bağlı kal­ maksızın vergi daireleri ve bölge bilgi işlem merkezleri kurmaya, vergi dairelerine bağlı şubeler açmaya ve vergi dairelerinin yetki alanı ile mükelleflerin bağlı olacaklan vergi da­ iresini belirlemeye yetkilidir. Cevap, B seçeneğidir. A) Yoklama C) Arama E) İfade alma C ap e 946. ‘Mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddî olayları, kayıtlan ve mevzu­ ları araştırmak ve tespit etmek’ olarak tanımlanan vergi idaresinin bil­ gi edinme yolu aşağıdakilerden hangisidir? B) Vergi incelemesi D) Bilgi toplama Th e Çözüm: VUK’a göre vergi idaresinin bilgi edinme yolları; yoklama, vergi incelemesi, arama ve bilgi toplamadır. Yoklama: Mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddî olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmektir. Yoklamaya yetkili memurlar, a) Özel yetki verilmiş olmak kaydıyla günlük hasılatı tespit etmek, b) Ödeme kaydedici cihaz kul­ lanmak mecburiyetinde olanların bu mecburiyete uyup uymadıklarını, bu cihazları belli edilmiş esaslara göre kullanıp kullanmadıklarını ve günlük hasılatı tespit etmek, c) Gü­ nü gününe kayıt yapılması zorunlu defterlerin iş yerlerinde bulundurulup bulundurulma­ dığına tasdikli olup olmadığını usulüne göre kayıt yapılıp yapılmadığını, belgelerin usu­ lüne göre düzenlenip düzenlenmediğini, belge kullanılıp kullanılmadığını, faturasız mal bulunup bulunmadığını tespit etmek, d) Nakil vasıtalarını, özel işaretle durdurmak ve ta­ şıtta bulundurulması icap eden taşıt pulu, yolcu listesi, fatura veya sevk irsaliyesi, yolcu bileti ile taşıma irsaliyelerinin muhtevası ile taşman yolcu ve malların miktar ve mahiyet­ lerini ölçmek, tartmak, saymak suretiyle tespit etmek, e) Taşıma irsaliyesi, sevk irsaliye­ si ve faturanın taşıtta bulunmaması halinde bu belgelerin ibrazına kadar nakil vasıtalannı trafikten alıkoymak, taşman mâlın sahibi belli değilse tespitine kadar malı bekletmek ve muhafaza altına almak, yetkisine sahiptirler. Cevap, A seçeneğidir. 947. ‘Ödenm esi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlam ak’ olarak tanımlanan vergi idaresinin bilgi edinme yolu aşağıdakilerden hangisidir? A) Yoklama B) Vergi incelemesi 611 Vergi Hukuku C) Arama D) Bilgi toplama E) İfade alma Çözüm: Vergi incelemesi: Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergile­ rin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. İncelemeye yetkili olanlar ta­ rafından gerek görüldüğü takdirde, işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin fiili envanteri ya­ pılabilir ve beyannamelerde gösterilmesi gereken unsurlar tetkik edilebilir. Fiili envante­ rin yapılmasının gerektirdiği ve incelemeyi yapan tarafından tasdik edilen giderler, Hâ­ zinece mükellefe ödenir. Cevap, B seçeneğidir. 948. Aşağıdakilerden hangisi, ihbar veya yapılan incelemeler dolayısıyla, bir mükellefin vergi kaçırdığını gösteren emarelerin bulunması duru­ munda başvurulabilecek, vergi idaresinin bilgi edinme yollarından bi­ risidir? B) Vergi incelemesi C) Arama D) Bilgi toplama ap e A) Yoklama E) İfade alma Th e C Çözüm : İhbar veya yapılan incelemeler dolayısıyla, bir mükellefin vergi kaçırdığına işa­ ret eden emareler bulunursa, bu mükellef veya kaçakçılıkla ilgisi görülen diğer şahıslar nezdinde ve bunların üzerinde arama yapılabilir. Aramanın yapılabilmesi için: 1. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların buna gerek duyması ve gerekçeli bir yazı ile arama karan vermeye yetkili sulh yargıcından bunu istemesi; 2. Sulh yargıcının istenilen yer­ lerde arama yapılmasına karar vermesi şarttır. İhbar üzerine yapılan aramada ihbar sa­ bit olmazsa, nezdinde arama yapılan kimse muhbirin adının bildirilmesini isteyebilir, bu durumda, vergi dairesi muhbirin ismini bildirmeye mecburdur. Cevap, C seçeneğidir. 9 4 9 . Aşagıdakilerden hangisi Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre kurula­ bilecek komisyonlardan birisi değildir? A) Takdir komisyonları B) Zirai kazançlar il komisyonları C) Arsa birim değer tespitinde takdir komisyonları D) Arazi birim değer tespitinde takdir komisyonu E) Hiçbiri Çözüm : VUK’a göre kurulabilecek komisyonlar; takdir komisyonu, zirai kazançlar il ko­ misyonları, arsa birim değer tespitinde takdir komisyonları ve arazi birim değer tespitin­ de takdir komisyonudur. Takdir Komisyonu: illerde defterdarın, ilçelerde malmüdürünün veya bunlann belirleyecekleri memurların başkanlığı altında ilgili vergi dairesinin yetkili iki memuru ile seçilmiş iki üyeden kurulur. Takdir komisyonunun görevleri şunlar­ dır: 1. Yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak, 2. Vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek. Zirai 612 4T Maliye Sorulan ap e Kazançlar II Komisyonu valinin başkanlığında defterdar, gelir müdürü, ziraat müdü­ rü, veteriner müdürü, il merkezindeki ziraat bankası şube müdürü ve seçilmiş üç üyeden kurulur. Ormancılığa ilişkin konuların görüşülmesinde komisyona veteriner müdürü ye­ rine orman işletme müdürü veya tevkil edeceği bir temsilci katılır. Arsalara ait asga­ rî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; belediye başkanı veya yetki­ lendirdiği memurun başkanlığı altında belediyenin yetkili bir memuru ile defterdarın, ver­ gi dairesi başkanlığı bulunan yerlerde ise vergi dairesi başkanınm görevlendireceği iki memur, tapu sicil müdürü veya yetkilendirdiği bir memur ve ticaret odasınca seçilmiş bir üye ile ilgili mahalle ve köyün muhtarından kurulur. Bu komisyon 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29. maddesi uyarınca arsalar için her mahalle ve arsa sayılacak par­ sellenmemiş arazide her köyün cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeleri iti­ bariyle asgarî ölçüde birim değer tespit etmekle görevlidir. Araziye ait asgarî ölçüde birim değer tespitinde takdir komisyonu; valinin başkanlığı altında defterdar, Ta­ rım Orman ve Köyişleri Bakanlığı il müdürü ile il merkezlerindeki ticaret ve ziraat oda­ larından seçilmiş birer üyeden kurulur. Bu komisyon 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu­ nun 29. maddesi uyarınca her il veya ilçe için arazinin cinsi (Kıraç, taban ve sulak) iti­ bariyle asgari ölçüde birim değer tespit etmekle görevlidir. Cevap, E seçeneğidir. C 950. Mükellefiyet türlerine ve işletmelerin büyüklüğüne göre değişebilen ve mükelleflerin biçimsel ve usule ilişkin ödevleri aşağıdakilerden hangi­ siyle adlandırılır? B) Şekli vergi mükellefiyeti C) Vergi sorumluluğu D) Vergi ehliyeti e A) Maddi vergi mükellefiyeti E) Vergi yükümlülükleri Th Çözüm : Maddi vergi mükellefiyeti: Mükellefin en önemli ödevi vergi borcunun ka­ nuna uygun biçimde ödenmesidir. Bu yapılmadığı takdirde vergi borcu mükelleften zor­ la ve gecikme zammı uygulanarak alınmaktadır. İşte vergi borcunun ödenmesine ilişkin hususlar maddi vergi mükellefiyetini oluşturur. Sekli vergi mükellefiyeti: Mükellefle­ rin biçimsel ve şekle ilişkin ödevlerini kapsamaktadır. İşletmelerin büyüklüğüne göre bu ödev ve sorumlulukların yoğunluğu değişmektedir. Biçimsel vergi ödevlerini yerine ge­ tirmeyen mükellefler cezalandmlırlar. Vergi yükümlülükleri: Vergi mükelleflerinin VUK’tan kaynaklanan ödev ve sorumluluklarının tamamıdır. Cevap, B seçeneğidir. 951. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisi m ükel­ le fin ödevleri arasında yer almaz? A) Bildirmeler B) Defter tutma C) Değişiklikleri bildirmeme D) Beyannameleri tasdik ettirme E) Envanter çıkarma Çözüm: VUK’a göre mükellefin ödevleri; 1) Bildirimde bulunma ödevi; işe başlamanın bildirilmesi, iş değişikliklerinin bildirilmesi, işi bırakmanın bildirilmesi ile bina ve arazi de­ 613 Vergi Hukuku ğişikliklerinin bildirilmesidir. 2) Defter tutma ödevi 3) Envanter çıkartma, değerleme yapma ve bilanço düzenleme ödevleri 4) Belge düzenleme ödevi 5) Ekim sayım beya­ nında bulunma ödevi 6) Muhafaza ve ibraz ödevi 7) Beyannameleri tasdik ettirme öde­ vi 8) Diğer ödevler. Görüldüğü üzere mükelleflerin değişiklikleri bildirmeme değil, aksi­ ne bildirme ödevi bulunmaktadır. Cevap, C seçeneğidir. 952. Tüccarlar açısından aşağıdakilerden hangisi işe başlama belirtilerin­ den değildir? A) Tüccarın belli bir yerde bilfiil ticari veya sınai faaliyete geçmesi B) Tüccarın ticaret siciline kaydolması C) Tüccarın mesleki bir kuruluşa kaydolması D) Tüccarın işyeri kiralaması e E) Basit usule tabi tüccann işle bilfiil uğraşmaya başlaması e C ap Çözüm: Ticaret erbabı açısından işe başlama belirtileri kavramı, tüccarlar ve serbest meslek erbaplannı kapsamaktadır. Tüccarlar için su hallerden herhangi biri işe başlandığını gösterir: 1) Bir iş yeri açmak (İş yeri açmaktan maksat, belli bir yerde bilfiil ticari veya sınai faaliyete geçmek demektir. Bir yerin ne maksatla olursa olsun sa­ dece tutulmuş olması veya içinde tertibat ve tesisat yapılmakta bulunması iş yerinin açıldığını göstermez); 2) İş yeri açılmamış olsa bile ticaret siciline veya mesleki bir teşek­ küle kaydolunmak; 3) Kazançları basit usulde tespit edilen tüccarlar için işle bilfiil uğraş­ maya başlamak. Cevap, D seçeneğidir. Th 953. Serbest meslek erbapları açısından aşağıdakilerden hangisi işe başla­ ma belirtilerinden değildir? A) Serbest meslek erbabının muayenehane açması B) Serbest meslek erbabının çalıştığı yere tabela asması C) Serbest meslek erbabının mesleki bir kuruluşa kaydolması D) Serbest meslek erbabının faaliyette bulunduğunu gösteren ilanlar vermesi E) Serbest meslek erbabının işyeri kiralaması Çözüm : Serbest meslek erbapları açısından şu hallerden herhangi biri ise başlandığını gösterir; 1) Muayenehane, yazıhane, atölye gibi özel iş yerleri açmak; 2) Çalışılan yere tabela, levha gibi mesleki faaliyette bulunulduğunu ifade eden alamet­ leri asmak; 3) Her ne şekilde olursa olsun devamlı olarak mesleki faaliyette bulunduğu­ nu gösteren ilanlar yapmak; 4) Serbest olarak mesleki faaliyette bulunmak üzere mes­ leki teşekküllere kaydolunmak. Mesleki teşekküllere kaydolunanlardan görevleri veya durumları icabı bilfiil mesleki faaliyette bulunmayacak olanlar bildirmelerinde bu durumu da açıklarlar. Bir işyerinin sadece kiralanmış olması, işyerinin açıldığını göstermez. Cevap, E seçeneğidir. 614 4T Maliye Sorulan 954. I, Tasfiye II. İflas III. Ölüm IV. İşlerin geçici bir süre durdurulması Yukandakilerden hangisi veya hangilerinin gerçekleştiği durumda işi bırakma bildirimi verilmez? A) Yalnız I B) Yalnız I ve II D) II, III ve IV E) Yalnız IV C) II ve III Th e C ap e Çözüm: VUK’a göre vergiye tabi olmayı gerektiren muamelelerin tamamen durdurul­ ması ve sona ermesi işi bırakmayı ifade eder. İşlerin herhangi bir sebep yüzünden geçi­ ci bir süre için durdurulması işi bırakma sayılmaz. İşi bırakanlar bunu vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktı­ ğının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerin­ de bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememe­ si halinde, mükellef (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dahil) işi bırakmış sa­ yılır ve mükellefiyet kaydı vergi dairesince silinir. Bu durum, ilgili kamu kurum ve kuru­ luşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek üst kuruluşlarına da bildirilir. Mükellefiyet kaydının silinmesi, işi bırakmadan önceki döneme ilişkin yükümlülükleri ortadan kaldır­ maz. Mükellefin bu tarihten sonra faaliyette bulunduğu tespit edilirse, bu dönemlere iliş­ kin vergilendirme ve sahte belge düzenleme fiilini işleyenler hakkında kovuşturma yapı­ labilir. Ölüm işi bırakma hükmündedir. Ölüm mükellefin mirası reddetmemiş mirasçılan tarafından vergi dairesine bildirilir. Mirasçılardan herhangi birinin ölümü bildirmesi diğer mirasçıları bu ödevden kurtarır. Görüldüğü üzere, tasfiye, iflas ve ölüm hallerinde işi bı­ rakma bildirimi verilecektir; ancak işlerin geçici bir süre ile durdurulması işi bırakma sa­ yılmayacağından, işi bırakma bildirimi verilmesine gerek bulunmamaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 955. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşagıdakilerden hangisi, defter tutm akla zorunlu tutulan gerçek ve tüzel kişilerden değildir? A) Ticaret ve sanat erbabı B) Ticaret şirketleri C) İş ortaklıkları D) Serbest meslek erbabı E) Basit usulde vergilendirilen ticaret erbabı Çözüm : VUK’a göre defter tutma zorunluluğu bulunan mükellefler şunlardır: 1) Tica­ ret ve sanat erbabı; 2) Ticaret şirketleri; 3) İktisadi kamu müesseseleri; 4) Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler; 5) Serbest meslek erbabı; 6) Çiftçiler. İktisadi kamu müesseseleriyle dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler defter tutma bakımından, tüccar­ ların tabi oldukları hükümlere tabidirler. Basit usulde vergilendirilen ticaret erbabının def­ ter tutma zorunluluğu bulunmamaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 615 Vergi Hukuku 956. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisi, defter tutmakla zorunluluğu bulunmayan gerçek ve tüzel kişilerden değildir? A) Vergiden muaf esnaf B) Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçi C) Kurumlar vergisinden muaf müessese D) Serbest meslek erbabı E) Basit usulde vergilendirilen ticaret erbabı ap e Çözüm: VUK’a göre haklarında defter tutma mecburiyeti uygulanmayacak olan gerçek ve tüzel kişiler şunlardır: 1) Gelir vergisinden muaf olan esnaf ve gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler; 2) Gelir Vergisi Kanununa göre kazançları basit usulde tes­ pit edilenler, 3) Kurumlar vergisinden muaf olan iktisadi kamu müesseseleri ile yine kurumlar vergisinden muaf olan dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler. Ancak bu is­ tisna hükümleri, gelir veya kurumlar vergilerinden muaf olmakla beraber diğer vergiler­ den birine tabi olan ve bu vergileri götürü usulde tespit edilmeyen mükelleflerin muaf ol­ madıkları vergiler için tutacakları defterleri kapsamaz. Serbest meslek erbaplarının def­ ter tutma zorunluluğu bulunmaktadır. Cevap, D seçeneğidir. C 957. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre mükelleflerin defter tutm a bakı­ mından birinci ve ikinci sınıf tüccar olarak ayrılmasında dikkate alman kriter yada kriterler aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiş­ tir? Th e A) Tüccarın statüsü B) Tüccarın yıllık alım satım tutan C) Tüccarın isteği D) Tüccarın hem statüsü hem de yıllık alım satım tutarı E) Hiçbiri Çözüm: V.U.K’da birinci sınıf tüccarlar sayılırken, mükelleflerin yıllık alış ve satış tutar­ ları ile gayrisafi iş hasılat tutarları dikkate alınmıştır. Diğer taraftan benzer şekilde, her türlü ticaret şirketleri ile kurumlar vergisine tabi olan diğer tüzel kişilerin de birinci sınıf tüccar sayılacağı belirtilmektedir. Bu durum ise mükelleflerin statülerinin göz önünde bu­ lundurulduğunu gösterir; Cevap, D seçeneğidir. 958. Aşağıdakilerden hangisi birinci ve ikinci sınıf tüccarların tutm ak zorun­ da oldukları defterlerden değildir? A) Yevmiye defteri B) Defteri kebir C) Envanter defteri D) İşletme hesabı defteri E) Günlük kasa defteri Çözüm : Bilindiği üzere birinci sınıf tüccarlar bilanço usulünde defter tutarken, ikinci sı­ nıf tüccarlar işletme hesabı esasında defter tutarlar. Bilanço usulünde tutulacak defterler; 616 4T Maliye Soruları 1. Yevmiye defteri, 2. Defteri kebir ve 3. Envanter defteri (Mevcudat ve mu­ vazene defterindir. Diğer taraftan işletme hesabı esasında ise, işletme hesabı def­ teri tutulmaktadır. ‘Günlük kasa defteri’ bilanço usulünde defter tutan mükelleflerin tu­ tacakları defterlerden birisi iken, 4369 sayılı Kanunun 82/1-b maddesiyle kaldırılmış olup, artık günlük kasa defteri tutma uygulaması bulunmamaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 959. Aşağıdakilerden hangisi serbest meslek kazanç sahiplerinin tuttukları defterlerden değildir? A) Protokol defteri B) Serbest meslek kazanç defteri C) Yevmiye defteri D) Noterlerin resmi defteri E) Borsa acentalarının resmi defteri Çözüm: Serbest meslek erbapları, serbest meslek kazanç defteri tutarlar. Bu def­ Th e C ap e terin bir tarafına giderler, diğer tarafına da hasılat kaydedilir. Defterin gider tarafına, ya­ pılan giderlerin türü ile yapıldığı tarih; hasılat tarafına ise ücretin alındığı tarih ve mikta­ rı ile kimden alındığı yazılır. Diğer taraftan hekimler diledikleri takdirde, bu bilgileri pro­ tokol defterinde göstermek şartıyla ayrı kazanç defteri tutmayabilirler. V.U.K’da bir takım özel defterlere yer verilmiş ve bu özel defterleri tutanların bu defterlerinin, serbest meslek kazanç defterinin yerine geçeceği belirtilmiştir. Buna göre bu özel defterler şun­ lardır: 1) Noterlerin ve noterlik görevini ifa edenlerin resmi defteri, 2) Borsa acentalarının resmi defteri. Bunlar serbest meslek kazanç sahiplerinin tuttukları defterler iken, yevmiye defteri bilanço usulünde defter tutan birinci sınıf tüccarların tutacakları defter­ lerden birisidir. Cevap, C seçeneğidir. 960. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar nasıl düzeltilir? A) Muhasebe ilkelerine göre B) Üzeri çizilerek C) Doğrusu yanına yazılarak D) Düzeltilemez E) Hiçbiri Çözüm: Yevmiye defterî maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kaidelerine göre düzeltilebilir. Diğer bilumum defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldı­ ğı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veyahut ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. Def­ terlere geçirilen bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz bir hale ge­ tirmek yasaktır. Çünkü bu durumda V.U.K’nun 359. maddesi kapsamında kaçakçılık su­ çu işlenmiş olacaktır. Yevmiye defterindeki hatalar her zaman muhasebe ilkelerine göre düzeltilir. Ancak defteri kebir yada envanter defterindeki bir hata, üzeri çizilip, yanma doğrusu yazılmak suretiyle düzeltilebilir. Cevap, A seçeneğidir. 617 Vergi Hukuku 961. Aşağıdakilerden hangisi tasdike tabi defterlerden değildir? A) Yevmiye defteri B) Defteri kebir C) Envanter defteri D) İşletme defteri E) Serbest meslek kazanç defteri Çözüm: V.U.K hükümlerine göre tasdike tabi defterler şunlardır; 1) Yevmiye defteri, 2) Envanter defteri, 3) İşletme defteri, 4) Çiftçi işletme defteri. 5) İmalat ve İstihsal Ver­ gisi defterleri; (Basit İstihsal Vergisi defteri dahil), 6) Nakliyat Vergisi defteri, 7) Yaban­ cı nakliyat kurumlarının hasılat defteri, 8) Serbest meslek kazanç defteri, 9) VUK’da be­ ap e lirtilen hallerde bu defterlerin yerine kullanılacak olan defterler de tasdike tabi tutulur. Dikkat edileceği üzere sayılan bu defterler arasında defteri kebir bulunmamaktadır. Defteri kebirin Ticaret kanunu hükümlerine göre ispat edici vesika olabilmesi için tasdik edilmesi gerekmektedir, ancak VUK’a göre böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Cevap, B seçeneğidir. 962. Satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meb­ lağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari belgeye ne denir? A) Perakende satış vesikası C) Fatura B) Sevk irsaliyesi E) Borç ekstresi C D) Tahsilat makbuzu Th e Çözüm: VUK hükümlerine göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve mu­ amelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir. Fatura, satılan emtia veya yapılan iş ^karşılığında müşterinin borçlandığı mgbl^L 9 öst^mek..üz^re,. emtiayı satan. ..veyiişi ya­ pan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Sevk irsaliyesi; satılan malla­ rın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satı­ cının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, ta­ şınan veya taşıttırılan mallar için düzenlenen ve taşıtta bulundurulması şart olan belge­ dir. Tahsilat makbuzu; birden fazla nüsha olarak düzenlenen, karşı taraf için parayı ödediğini kanıtlayan belgeye verilen isimdir. Tahsilat makbuzunun aslı parayı ödeyen fir­ maya verilir, bir örneği ise işletmede kalır. Ödemeler, banka, kredi kartı ve diğer yollar­ dan yapılmayıp elden nakit veya çek ile yapılmış ise, ödemeyi yapan firmaya bu öde­ meyi belgeleyen bir tahsilat makbuzu düzenlenir. Cevap, C seçeneğidir. 963. Aşağıdakilerden hangisi perakende satış vesikalarından değildir? A) Perakende satış fişleri B) Makineli kasaların kayıt ruloları C) Giriş biletleri D) Yolcu taşıma biletleri E) Sevk irsaliyesi Çözüm : Perakende Satış Vesikası, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usul­ de tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin fatura vermek mecbu­ riyetinde olmadıklan satışları ve yaptıkları işlerin bedelleri 1) Perakende satış fişleri. 618 47 Maliye Soruları 2. Makineli kasaların kayıt ruloları, 3. Giriş ve yolcu tasıma biletleri nden herhangi biri ile tevsik olunur. Perakende satış fişi; makineli kasaların kayıt ruloları ve biletlerde, işletme veya mükellefin adı, düzenlenme tarihi ve alınan paranın miktarı gös­ terilir. Perakende satış fişi ile giriş ve yolcu taşıma biletleri seri ve sıra numarası dahilin­ de teselsül ettirilir. Bu fiş ve biletler kopyalı iki nüsha olarak tanzim edilir ve bir nüshası müşteriye verilir. Makineli kasa kullanıp da müşteriye fiş verilmemesi halinde, peraken­ de satış fişi tanzimi ve müşteriye verilmesi mecburidir. Cevap, E seçeneğidir. 964. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre defter tutmak mecburiyetinde olanlar defter ve vesikaları hangi süre içerisinde muhafaza etmeye mecburdur? A) 1 yıl B) 3 yıl D) 7 yıl E) 10 yıl C) 5 yıl e Çözüm : Defter ve vesikaları muhafaza; defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tut­ e C ap tukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden tak­ vim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar. Defter tutma mecburiyetinde olmayanların muhafaza ödevi; defter tutmak mecburiyetinde ol­ mayanlar, almaya mecbur oldukları fatura ve gider pusulası ve müstahsil makbuzlarını, tarih sırası ile tanzim tarihlerini takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar. Karnelerin muhafazası; Mükellefler aidıklan vergi karnelerini, işin devam ettiği, Gelir Vergisi Kanununa göre indirimlerle ilgili olarak bu indirimlerden faydalandıkları sürece muhafaza ederler. Defter ve vesikaların muhafaza süresi Türk Ticaret Kanunu’na göre ise 10 yıldır. Cevap, C seçeneğidir. Th 965. Vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin vergi ka­ nunlarında gösterilen gün ve zamanlardaki değerlerinin saptanması iş­ lem ine ne ad verilir? A) Hasılat tespiti B) Dönem karının hesaplanması C) Rayiç bedel tespiti D) Değerleme E) Amortisman ayrılması Çözüm: Değerleme, vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin tak­ dir ve tespitidir. Dolayısıyla doğru cevap D seçeneğidir. 966. Aşağıdakilerden hangisi değerleme ölçülerinden değildir? A) Maliyet bedeli B) Borsa rayici C) Tasarruf değeri D) Mukayyet değer E) Ortalama değer Çözüm: Değerleme ölçüleri şunlardır: 1) Maliyet bedeli, 2) Borsa rayici, 3) Tasarruf de­ ğeri, 4) Mukayyet değer, 5) İtibari değer, 6) Vergi değeri, 7) Rayiç bedel, 8) Emsal be­ 619 Vergi Hukuku deli ve ücreti, 9) Alış Bedeli, Buna göre değerleme, iktisadi kıymetin nevi ve mahiyeti­ ne göre, bu değerleme ölçülerinden biri ile yapılır. Cevap, E seçeneğidir. Tanımı Maliyet bedeli İktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara bağlı olarak yapılan her türlü giderlerin toplamını ifade eder. Borsa rayici Gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasına, gerekse ticaret borsalanna kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvel­ ki son muamele gününde borsadaki muamelelerin ortalama değerlerini ifade eder. Tasarruf değeri Bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arz ettiği gerçek değerdir. Mukayyet değer Bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlannda gösterilen hesap değeridir. İtibari değer Her nevi (türlü) senetlerle, esham (hisse senetleri) ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değerlerdir. Vergi değeri Vergi değeri, bina ve arazinin Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre tespit edilen değeridir. Rayiç bedel Bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeridir. Emsal bedeli ve ücreti Gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir. Emsal bedeli sıra ile ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası ve takdir esasına göre tayin olunur. Th e C ap e Değerleme Ölçüleri Alış Bedeli VUK’nda maddede sayılanlara ilave olarak var olan diğer değerleme ölçülerinden birisidir ve iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi karşılığında ödenen veya borçlanılan bedeli ifade eder. 967. Bir malın üretim ve tüketim aşamalarında kendiliğinden oluşan ve baş­ langıçta miktarı kesin olarak tespit edilemeyen ancak envanter sırasın­ da kayıtlardan ortaya çıkanlabilen azalmayı ifade etmek için kullanı­ lan kavram aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) Maliyet B) Değer kaybı D) Zarar E) Zayiat C) Fire Çözüm: Bir malın üretim ve tüketim aşamalarında kendiliğinden oluşan ve başlangıçta miktan kesin olarak tespit edilemeyen ancak envanter sırasında kayıtlardan ortaya çıkarılabilen azalmayı ifade etmek için kullanılan kavram fire kavramı olup, vergi kanunla­ rında özel olarak tanımlanmış bir konu değildir. Vergi mevzuatı açısından işletme stok­ larında ticari teamüllere uygun olarak ortaya çıkan miktar azalmaları ‘olağan fire’ olarak kabul edilmekte ve ticari icaplara uygun ortaya çıkan olağan firelerin gider veya maliyet 620 4T Maliye Sorulan unsuruna dönüşmesi için takdir komisyonu kararı gerekmemektedir. Olağan firenin ka­ bul edilebilmesi için de şu şartların var olması gerektiği kabul edilmektedir: Fire, işin ge­ reği olarak ve önceden öngörülebilir olmalıdır. Fire sonucu ortaya çıkan değerler eko­ nomik bir değer taşımamalıdır. Fire, kabul edilebilir bir oranda olmalıdır. Fire oranı satı­ şa veya üretime sevk edilen stok tutanna uygulanmalıdır. Cevap, C seçeneğidir. 968. Vadesi gelmemiş alacak ve borç senetlerinin değerleme günündeki kıy­ metine irca ederek değerleme işlemine ne ad verilir? A) Reeskont B) Tasarruf değerinin tespiti C) Iskonto D) Maliyet bedelinin tespiti E) İtibari değerinin tespiti C ap e Çözüm: VUK hükümlerine göre alacak ve borçlar mukayyet değerleri ile değerlenir. Ancak yasada öngörülen şekilde bazı mükellefler zorunlu, diğer bir kısmı ise ihtiyari ola­ rak senede bağlı alacak ve borçlarını değerleme gününün değerine getirebilmektedirler. Bu şekilde senede bağlı alacak ve borçların değerleme gününün değerine getirilmesi iş­ lemine pratikte reeskont işlemi denilmektedir. Bir başka ifade ile alacak ve borç se­ netlerini mukayyet değerlerinden, vadelerine ve faiz oranına göre değişen, bir meblağı düşmek suretiyle net bugünkü değere (değerleme günü-bilanço günü) ulaşılması rees­ kont işlemini ifade etmektedir. Cevap, A seçeneğidir. Th e 969. Kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir iktisadi kıymetin mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan riskler ile yararlarının tamamının veya tam am ına yakını­ nın belli bir dönemde bir bedel karşılığında kiracıya bırakılması sonu­ cunu doğuran kiralamalara ne ad verilir? A) Kiralama B) Leasing D) Fortfaiting E) Baliğ C) Faktoring Çözüm: Finansal kiralama (leasing); Kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracı­ ya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir İktisadî kıymetin mülkiyetine sahip ol­ maktan kaynaklanan tüm riskler ile yararların kiracıya bırakılması sonucunu doğuran ki­ ralamalardır. Aşağıdaki hallerden herhangi birinin varlığı durumunda kiralama işleminin finansal kiralama olduğu kabul edilir: 1) İktisadî kıymetin mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi, 2) Kiracıya kira süresi sonunda İktisadî kıymeti rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması, 3) Kiralama süresinin İktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80’inden daha büyük bir bölümünü kapsaması veya 4) Sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının İkti­ sadî kıymetin rayiç bedelinin % 90’ından daha büyük bir değeri oluşturması. 621 Vergi Hukuku Doğal kaynakların araştırılması veya kullanılmasına yönelik kiralama sözleşmeleri ile si­ nema filmleri, video kayıtları, patentler, kopyalama haklan gibi kıymetlerle ilgili lisans sözleşmeleri finansal kiralama kapsamında değerlendirilmez. Arazi, arsa ve binalarla il­ gili kiralama sözleşmeleri, sadece, sözleşmede kira süresi sonunda mülkiyet hakkının ki­ racıya devri öngörülmüşse veya kiracıya kira süresi sonunda kiralama konusu gayrimenkulü düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınmışsa finansal kiralama kapsamında değer­ lendirilir. Cevap, B seçeneğidir. 970. Aşağıdakilerden hangisi amortisman ayırma yöntemlerinden değildir? A) Normal amortisman usulü B) Azalan bakiyeler usulü C) Madenlerde amortisman D) Fevkalade amortisman E) Gerçek amortisman e Çözüm: VUK’da yer alan amortisman ayırma yöntemleri; normal amortisman, azalan bakiyeler usulünde amortisman, madenlerde amortisman ve fevkalade amortismandır. ap Normal amortisman: Mükellefler amortismana tâbi İktisadî kıymetlerini Maliye Ba­ Th e C kanlığının tespit ve ilân edeceği oranlar üzerinden itfa ederler. İlân edilecek oranlann tespitinde İktisadî kıymetlerin faydalı ömürleri dikkate alınır. Azalan bakiyeler usu­ lünde amortisman: Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenler, amortismana tabi iktisadi değerlerini, azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulü ile yok edebilirler. Bu usulde her yıl, üzerinden amortisman hesaplanacak değer, evvelce ayrılmış olan amortismanlar toplamının tenzili suretiyle tespit olunur. Bu usulde uygula­ nacak amortisman oranı % 50’yi geçmemek üzere normal amortisman oranının iki ka­ tıdır. Bu usulde amortisman süresi normal amortisman oranlarına göre hesaplanır. Bu sürenin son yılma devreden bakiye değer, o yıl tamamen yok edilir. Madenlerde amortisman: İşletme sebebiyle içindeki cevherin azalmasından dolayı maddi değerini kaybeden madenlerin ve taş ocaklarının imtiyaz veya maliyet bedelleri, ilgililerin, müra­ caatları üzerine bunların büyüklük ve mahiyetleri göz önünde tutulmak ve her maden ve­ ya taş ocağı için ayrı ayrı olmak üzere Maliye ve Sanayi Bakanlıklarınca belli edilecek nispetler üzerinden yok edilir. Fevkalade amortisman: Amortismana tabi olup; yan­ gın, deprem, su basması gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybe­ den; yeni icatlar dolayısıyla teknik verim ve kıymetleri düşerek tamamen veya kısmen kullanılmaz bir hale gelen; cebri çalışmaya tabi tutuldukları için normalden fazla aşınma ve yıpranmaya maruz kalan menkul ve gayrimenkullerle haklara, mükelleflerin müraca­ atları üzerine ve ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığınca her işletme için işin mahiyetine göre ayrı ayrı belli edilen ‘Fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetleri’ uygulanır. Cevap, E seçeneğidir. 971 . Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre amortismanlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A) Normal amortisman usulünde amortisman oranları, İktisadî kıymetlerin fayda­ lı ömürleri dikkate alınarak tespit edilir. 622 4T Maliye Soruları B) Azalan bakiyeler usulünde amortisman ayırmak için bilanço esasında defter tutmak şarttır. C) Azalan bakiyeler usulünde amortisman oranı azami %50’dir. D) Yangın nedeniyle değerini kısmen yitiren gayrimenkuller için fevkalade amor­ tisman oranları uygulanamaz. E) Yeni icatlar nedeniyle teknik verim ve kıymeti düşen gayrimenkuller için fev­ kalade amortisman oranları uygulanabilir. Çözüm: Bir önceki soruda yer alan açıklamalar tekrar incelendiğinde; yangın nedeniy­ le değerini kısmen yitiren gayrimenkuller için fevkalade amortisman oranlarının uygula­ nabileceği görülecektir. Cevap, D seçeneğidir. e 972. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre amortisman ayırma yönteminin seçilme ve değiştirilmesiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru­ dur? ap A) iktisadi ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için normal ve aza­ lan bakiyeler usulü ile amortisman usullerinden her ikisi de bir arada uygula­ nabilir. C B) Bir iktisadi kıymet için aktife girdiği yıl normal amortisman yöntemiyle amor­ tisman ayrılmış ise, müteakip vergilendirme dönemlerinde isteğe göre bu usul­ den dönülemez. e C) Bir iktisadi kıymet için aktife girdiği yıl normal amortisman yöntemiyle amor­ tisman ayrılmış ise, müteakip vergilendirme dönemlerinde isteğe göre bu usul­ den dönülebilir Th D) Azalan bakiyeler usulünden normal amortisman yöntemine dönülemez. E) Amortisman ayırma yöntemini değiştirenler durumu beyannamelerinde veya eski bilançolarda belirtmeye mecburdurlar. Çözüm: iktisadi ve teknik bakımdan bir bütün teşkil eden değerler için normal veya aza­ lan bakiyeler usulü ile amortisman usullerinden yalnız birisi uygulanabilir. Bir iktisadi de­ ğer üzerinden normal amortisman usulüne göre amortisman ayrılmasına başladıktan sonra bu usulden dönülemez. Bir iktisadi değer üzerinden azalan bakiyeler usulüne gö­ re amortisman ayrılmaya başlandıktan sonra normal amortisman usulüne geçilebilir. Bu suretle usul değiştirenler durumu beyannamelerinde veya eski bilançolarda belirtmeye mecburdurlar. Kabul edilen yeni usul bu bildirimin yapıldığı beyannamenin ilgili bulun­ duğu dönemden itibaren nazara alınır. Bu takdirde henüz yok edilmemiş olan değer kıs­ mı, bakiye amortisman süresine bölünmek suretiyle eşit miktarlarla yok edilir. Cevap, B seçeneğidir. 973. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisi şüpheli alacaklar ile ilgili olarak doğru değildir? A) Alacağın şüpheli hale gelmesi için dava safhasında olmalıdır. 623 Vergi Hukuku B) Alacağın şüpheli hale gelmesi için icra safhasında olmalıdır. C) Alacağın şüpheli hale gelmesi için, yazı ile veya protesto ile bir defadan fazla istenmesi gerekmektedir. D) Şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte kar­ şılık ayrılabilir. E) Alacağın bir kısmı için teminat verilmiş olsa dahi, bu alacak şüpheli hale gelir­ se alacağın tamamına karşılık ayrılabilir. ap e Çözüm: Şüpheli alacaklar: Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilme­ si ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklar ile yapılan protes­ toya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sa­ yılır. Şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ay­ rılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda, teminattan geri kalan miktara karşılık ayrılabilir. Şüpheli alacakların sonra­ dan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir. Cevap, E seçeneğidir. C 974. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisi ‘alacak­ larda amortisman’ kapsamında değildir? A) Değersiz hale gelen alacaklar B) Şüpheli hale gelen alacaklar e C) Konkordato yoluyla vazgeçilen alacaklar D) Ticari alacaklar Th E) Sulh yoluyla vazgeçilen alacaklar Çözüm : VUK’nun alacaklarda ve sermayede amortisman başlıklı ikinci bölümünde; de­ ğersiz alacaklar, şüpheli alacaklar ve vazgeçilen alacaklara yer verilmiştir. Değersiz ala­ caklar: Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kal­ mayan alacaklar değersiz alacaktır. Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte ta­ sarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin değersiz alacakları, gider kayde­ dilmek suretiyle yok edilirler. Vazgeçilen alacaklar: Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alı­ nır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl için­ de zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına alınır. Ticari alacaklar ise başlı başına amortismanın konusuna girmez. Cevap, D seçeneğidir. 9 7 5 . Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre vergi suçlarında birleşme ve iş­ tirak ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Ceza gerektiren tek bir fiil ile vergi ziyaı ve usulsüzlük birlikte işlenmiş olursa bunlara ait cezalardan sadece miktar itibariyle en ağırı kesilir. 624 4T Maliye Sorulan B) Ceza gerektiren tek bir fiil ile vergi ziyaı ve usulsüzlük birlikte işlenmiş olursa bunlara ait cezalardan sadece miktar itibariyle en hafifi kesilir. C) Vergi ziyaı cezasında, tek bir fiil ile başka neviden birkaç vergi ziyaa uğramış olursa her vergi bakımından ayrı ayrı ceza kesilir. D) Ayrı ayrı yapılmış olan vergi ziyaı veya usulsüzlükten dolayı ayrı ayrı ceza ke­ silir. E) Vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları ile diğer kanunlarda yazılı cezalar; iç­ tima ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez. Çözüm: Tek Fiil İle Çeşitli Suç İşlenmesi: a) Muhtelif Vergi Ziyama Sebebi­ yet Verilmesi: Vergi ziyaı cezasında cezayı gerektiren tek bir fiil ile başka neviden bir­ kaç vergi ziyaa uğramış olursa her vergi bakımından ayrı ayrı ceza kesilir, b) Muhtelif Cezayı Gerektirmesi: Cezayı gerektiren tek bir fiil ile vergi ziyaı ve usulsüzlük birlik­ Th e C ap e te işlenmiş olursa bunlara ait cezalardan sadece miktar itibariyle en ağırı kesilir. Usulsüz­ lük cezası kesilen bir fiil ile vergi ziyama da sebebiyet verildiği sonradan anlaşıldığı tak­ dirde, evvelce usulsüzlük cezası kesilmiş olması, bu cezanın ziyaa uğratılan vergiden do­ layı kesilmesi gereken vergi ziyaı cezası ile mukayesesine ve noksan kesilen cezanın ik­ maline mani değildir. Fiil ayrılığı: Ayrı ayrı yapılmış olan vergi ziyaı veya usulsüzlükten dolayı ayrı ayrı ceza kesilir. Ancak usulsüzlüklerden, ayrı takvim yılı içinde aynı neviden birden fazla yapıldığı takdirde birden fazlasının her biri için, birincisine ait cezanın dört­ te biri kesilir. Suçlarda birleşme: VUK’da yer alan vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük ce­ zaları ile 359. maddede yazılı kaçakçılık cezalan ve diğer kanunlarda yazılı cezalar; içti­ ma ve tekerrür hükümleri bakımından birleştirilemez. Vergi cezasıyla cezalandınlan fiil­ ler, aynı zamanda kaçakçılık suçunu da oluşturduğu takdirde vergi cezası kesilmesi, ka­ çakçılık cezası için takibat yapılmasına engel olmaz. Cevap, B seçeneğidir. 976. ‘Veraset ve intikal vergisine ilişkin mükellefiyetlerde tahakkuk muamelesinin ya­ pılması için beyanname verme süresinin sonundan başlayarak........ beklenir. Be­ yanname bu süre içinde verilirse vergi ziyaı olmamış sayılır. ’ Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir? A) 3 gün B) 10 gün D) 30 gün E) 45 gün C) 15 gün Çözüm: V U K’nun 342. maddesi vergi ziyaı açısından veraset ve intikal vergisi beyan­ nameleri için ayrı bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre; veraset ve intikal vergisin­ de ek süre: Veraset ve intikal vergisine ilişkin mükellefiyetlerde tahakkuk muamelesi­ nin yapılması için beyanname verme süresinin sonundan başlayarak 15 gün beklenir. Beyanname bu süre içinde verilirse vergi ziyaı olmamış sayılır. Ayrıca mükellefe tebliğ edilmek şartı ile yeniden 15 günlük mühlet verilir. Cevap, C seçeneğidir. 625 Vergi Hukuku 977. Vergi z i yat ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Mükellefin vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi ve­ ya eksik yerine getirmesi nedeniyle, verginin zamanında tahakkuk ettirilememesi veya eksik tahakkuk ettirilmesidir. B) Mükellefin veya vergi sorumlusunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanın­ da yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi nedeniyle, verginin zama­ nında tahakkuk ettirilememesi veya eksik tahakkuk ettirilmesidir. C) Mükellefin veya vergi sorumlusunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanın­ da yerine getirmemesi nedeniyle, verginin zamanında tahakkuk ettirilememe­ si veya eksik tahakkuk ettirilmesidir. D) Mükellefin veya vergi sorumlusunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanın­ da yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi nedeniyle, verginin zama­ nında tahakkuk ettirilememesidir. ap e E) Mükellefin veya vergi sorumlusunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanın­ da yerine getirmemesi nedeniyle, verginin eksik tahakkuk ettirilmesidir. Th e C Çözüm : Vergi ziyaı. mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini za­ manında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanın­ da tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder. Şahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya benzer şekillerle ver­ ginin eksik tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir. Yukarıdaki hallerde verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi ve­ ya tamamlanması veyahut haksız iadenin geri alınması ceza uygulanmasına mani teşkil etmez. Cevap, B seçeneğidir. 97 8 . Mükellef veya vergi sorumlusunun Vergi Usul Kanunu’nun 341. mad­ desinde yazılı fiillerle vergi ziyama sebebiyet vermesi durumunda ke­ silecek ceza tutarı aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiş­ tir? A) Bir kat B) Bir buçuk kat D) İki buçuk kat E) Üç kat C) İki kat Çözüm : Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini za­ manında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder. Diğer taraftan ver­ gi ziyama yol açanlara uygulanacak vergi ziyaı cezası ise VUK’nun 344. maddesinde yer almaktadır. Buna göre, vergi ziyama sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir. Vergi ziyaına kaçakçılık yapma fiilleriyle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere işti­ rak edenlere ise bir kat olarak uygulanır. Vergi incelemesine başlanılmasından veya tak­ dir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için kesilecek ceza yüzde elli oranında uy­ 626 4T Maliye Sorulan gulanır. Görüldüğü üzere, 341. maddede yazılı hallerde vergi ziyama sebebiyet verilme­ si durumunda uygulanacak ceza tutarı bir kat, buna karşılık 359. maddede yazılı fiiller­ le sebebiyet verilmesi halinde ise bu ceza üç kat olarak uygulanacaktır. Cevap, A seçeneğidir. 979. Vergi kanunlarının, vergi uygulamaları bakımından koydukları bazı şe­ kil ve usul hükümlerine uyulmaması durumunda kesilecek ceza aşağıdakilerden hangisidir? A) Vergi ziyaı cezası B) Usulsüzlük cezası C) Matrah artırımı cezası D) Resen tarhiyat cezası E) idarece takdir edilecek ceza Çözüm: Vergi uygulamaları bakımından koydukları bazı şekil ve usul hükümlerine uyul­ maması durumunda kesilecek ceza, usulsüzlük cezasıdır. Usulsüzlük dereceleri ve ce­ C ap e zaları VUK’nun 352. maddesinde düzenlenmiştir. Usulsüzlükler; birinci ve ikinci derece usulsüzlükler olmak üzere iki gruba ayrılır. Hangi usulsüzlüğe hangi tutarda ceza kesile­ ceği; kanuna ekli cetvelde belirlenmiştir. Usulsüzlüğün derecesine göre, bu cetveldeki tu­ tarlara göre ceza kesilir. Usulsüzlük fiili re’sen takdiri de gerektirirse, cezalar iki kat ola­ rak uygulanır. Sorudaki veriler incelendiğinde, matrah artırımı ve idarece takdir edilecek ceza diye bir ceza yoktur. Re’sen tarhiyat ise bir ceza değil, tarhiyat türüdür. Cevap, B seçeneğidir. e 980. Aşagıdakilerden hangisi birinci derece usulsüzlükler arasında ver al­ m az? Th A) Vergi ve harç beyannamelerinin süresinde verilmemiş olması. B) Tutulması mecburi olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olması. C) Veraset ve intikal vergisi beyannamelerinin süresinin sonundan başlayarak bi­ rinci 15 günlük süre içinde verilmiş olması. D) Veraset ve intikal vergisi beyannamesinin ikinci 15 günlük süre içerisinde ve­ rilmiş olması. E) VUK’nun kayıt nizamına ait hükümlerine uyulmamış olması. Çözüm: VUK’da şekil ve usul hükümlerine uyulmaması, birinci ve ikinci derce usulsüz­ lük olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Buna göre birinci derece usulsüzlükler şunlardır: 1) Vergi ve harç beyannamelerinin süresinde verilmemiş olması; 2) Tutulması mecburi olan defterlerden herhangi birinin tutulmamış olması; 3) Defter kayıtlarının ve bunlarla ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz veya karışık olması; 4) Çiftçiler tarafından muhtar ve ihtiyar heyetlerin­ ce yapılan davete müddetinde icabet edilmemesi; 5) VUK’nun kayıt nizamına ait hü­ kümlerine uyulmamış olması 6) işe başlamanın zamanında bildirilmemesi; 7) Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin yapünlmamış olması (Kanuni sürenin sonundan başlayarak 1 ay geçtikten sonra tasdik ettirilenler tasdik etti­ 627 Vergi Hukuku rilmemiş sayılır.); 8) Diğer ücretler üzerinden salman Gelir Vergisinde, tarh zamanı geç­ tiği halde verginin tarh ettirilmemiş olması; 9) Veraset ve intikal vergisi beyannamesi­ nin ikinci 15 günlük süre içerisinde verilmiş olması. Cevap, C seçeneğidir. 981. Aşağıdakilerden hangisi ikinci derece usulsüzlükler arasında ver al­ maz? A) Vergi kanunlarında yazılı bildirmelerin zamanında yapılmamış olması. B) Vergi karnesinin süresinin sonundan başlayarak 15 gün geçtiği halde alınma­ mış olması. C) Veraset ve intikal vergisi beyannamelerinin süresinin sonundan başlayarak bi­ rinci 15 günlük süre içinde verilmiş olması. D) İşe başlamanın zamanında bildirilmemesi. e E) Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin, süre­ sinin sonundan başlayarak bir ay içinde yaptırılmış olması. ap Çözüm : İkinci derece usulsüzlükler şunlardır: 1) Veraset ve intikal vergisi beyanname­ lerinin süresinin sonundan başlayarak birinci 15 günlük süre içinde verilmiş olması; 2) Th e C Ekim ve sayım beyanlarının süresi içinde veya kanunda istenilen bilgileri ihtiva edecek doğru bir şekilde yapılmaması; 3) Vergi kanunlarında yazılı bildirmelerin zamanında ya­ pılmamış olması (işe başlamayı bildirmek hariç); 4) Vergi karnesinin süresinin sonundan başlayarak 15 gün geçtiği halde alınmamış olması; 5) Tasdiki mecburi olan defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin, süresinin sonundan başlayarak bir ay içinde yap­ tırılmış olması; 6) Vergi beyannameleri, bildirimler, evrak ve vesikaların kanunen belli şekil ve muhteviyatı ve ekleri ile bunlarla ilgili olarak yapılan diğer düzenlemelere ilişkin hükümlere uyulmamış olması; 7) Hesap veya muamelelerin doğruluk veya açıklığını bozmamak şartıyla bazı evrak ve vesikaların bulunmaması veya ibraz edilmemesi. Cevap, D seçeneğidir. 98 2 . 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden han­ gisi özel usulsüzlük cezasını gerektiren fiillerden değildir? A) Fatura ve benzeri evrakların verilmemesi ve alınmaması. B) Bilgi verme ve ibraz ödevinin yerine getirilmemesi. C) İşe başlamanın zamanında bildirilmemesi. D) Maliye Bakanlığı’nca getirilen zorunluluklara uyulmaması. E) Elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması. Çözüm : VUK’ta bazı usulsüzlükler özel olarak düzenlenmiş ve bu usulsüzlüklerin ceza­ lan da ayrı olarak belirlenmiştir. Buna göre özel usulsüzlükler şunlardır; fatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması ile diğer sekil ve usul hükümlerine uyulmamaşı, noterlerin Damga Vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları, vergi ve ceza­ sı tahsil edilmeden tasdik etmesi, bilgi vermekten çekinenler ile VUK’ta ver alan zorun- 628 4T Maliye Soruları tuluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini verine getirme­ yen yöneticiler dahil) birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile bunların dışında kalanlara kesile­ cek ceza, tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumlan veya posta idarelerin­ ce düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflere kesilecek ce­ za, elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesil­ mesi gereken özel usulsüzlük cezası vb. (VUK Mad.353, Mükerrer Mad.355). Diğer ta­ raftan işe başlamanın zamanında bildirilmemesi ise VUK’nun 352. maddesinde düzen­ lenmiş olup, usulsüzlük cezasını gerektirmektedir. Cevap, C seçeneğidir. 983. Aşağıdakilerden hangisi Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde yer alan ve hapis cezası ile birlikte üç kat vergi ziyaı cezasını gerektirir ni­ telikteki fiillerden değildir? A) Defter ve kayıtlarda muhasebe ve hesap hileleri yapılması ap e B) Sahte belge düzenlenmesi C) Maliye bakanlığı ile anlaşma yapılmaksızın belge basılması D) Defter, kayıt ve belgelerin tahrif edilmesi veya gizlenmesi E) Beyannamelerin zamanında verilmemesi C Çözüm: VUK’nun kaçakçılık suçları ve cezalarını düzenleyen 359. maddesine göre ka­ çakçılık suçları ve cezalan aşağıdaki gibidir. a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bu­ Th e lunan; 1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defter­ lere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kay­ dedenler, 2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviya­ tı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, hakkında on se­ kiz aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair su­ retlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muame­ le veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltı­ cı belgedir. b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sayfalarını yok ederek yeri­ ne başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kulla­ nanlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele ve­ ya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir. c) VUK hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basa­ bileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basanlar veya bilerek kulla­ nanlar iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 629 Vergi Hukuku Pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara bildirenler hakkında hapis ce­ zası uygulanmaz. Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında hapis cezalarının uygulanma­ sı, vergi ziyaı cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez. Yapılan bu açıklama­ lardan da görüleceği üzere beyannamelerin zamanında verilmemesi, kaçakçılık cezasını gerektiren bir fiil değil, usulsüzlük cezasını gerektiren bir fiildir. Bu nedenle de sorunun doğru cevabı E seçeneğidir. 984. Gecikme faizi ve gecikme zammı ile ilgili olarak aşağıdakilerden han­ gisi yanlıştır? A) İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergiler için, bunların ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden, dava konusu yapılmaksızın kesinleş­ meleri halinde tahakkuk tarihine kadar gecikme faizi uygulanır. e B) İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergiler için, bunların ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden, dava konusu yapılmaları halinde, yar­ gı organı kararının tebliğ tarihine kadar gecikme faizi uygulanır ap C) Uzlaşma halinde, uzlaşılan vergilere normal vade tarihinden, uzlaşma tutana­ ğının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için gecikme zammı oranında gecik­ me faizi uygulanır. C D) Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına, vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için gecikme zammı oranında gecikme faizi uygula­ nır. Th e E) Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına, vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için gecikme zammı oranında gecikme zammı uy­ gulanır. Çözüm : Gecikme faizi VUK’nun 112. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ikma­ len, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda; a) Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme iliş­ kin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar; b) Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar; geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz. Dikkat edileceği üzere vergi cezaları için gecikme faizi uygulanamaz. Gecikme zammı ise; 6183 sayılı AATUHK’nun 51. maddesinde düzenlenmiştir. Bu­ na göre amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı % 1,40320 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir. Gecikme zammı 1 TL’den az olamaz. Gecikme zammı; VUK’a göre uygulanan vergi 3 2 0 19 .10.2010 tarih ve 27734 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 20 10 /96 5 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile be­ lirlenen oran. 630 4T Maliye Sorulan ziyaı cezalarında burada belirtilen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahi­ yetinde olan amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların dı­ şındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı uygulanmaz. Gecik­ me zammı oranını değiştirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yapılan bu açıklamalardan görüleceği üzere, sorunun doğru cevabı D seçeneği olup, amme alacağının ödeme müd­ deti içinde ödenmeyen kısmına, vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için gecikme zammı oranında gecikme faizi değil, gecikme zammı uygulanır. 985. Aşağıdakilerden hangisi vergi uyuşmazlıklarının idari aşamalarda çö­ züm yollanndan birisi değildir? A) Uzlaşma B) Tarhiyat Öncesi Uzlaşma E) Dava Açma ap e C) Ücretlilere Vergi iadesinde Uzlaşma D) Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Çözüm: VUK hükümlerine göre mükellef ile vergi idaresi arasında doğabilecek vergi C uyuşmalıklarının idari aşamalarda çözüm yolları; uzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma, üc­ retlilere vergi iadesinde uzlaşma ve tarhiyat sonrası uzlaşmadır. Dava açma ise idari bir çözüm yolu değil, yargısal bir çözüm yoludur. Cevap, E seçeneğidir. Th e 986. A dına vergi salman ve ceza kesilen mükelleflerin başvurabileceği ge­ nel uzlaşma müessesesi aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak ve­ rilm iştir? A) Tarhiyat öncesi uzlaşma B) Tarhiyat sonrası uzlaşma C) Pişmanlık D) İslah E) indirim Çözüm: VUK’nda birisi genel uzlaşma müessesesi (Tarhiyat sonrası uzlaşma), diğeri de tarhiyat öncesi uzlaşma olmak üzere iki türlü uzlaşma mevcuttur. Genel uzlaşma m ü­ essesesi (Tarhiyat sonrası uzlaşma), mükellef tarafından, ikmalen, re’sen veya ida­ rece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (359 uncu maddede yazılı kaçakçılık fiilleriyle vergi ziyama sebebiyet verilmesi halinde tarh edi­ len vergi ve kesilen ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilen ceza hariç) ta­ hakkuk edecek miktarları konusunda idare ile uzlaşmasıdır. Uzlaşma konusu verginin matrah farkları itibariyle bölünebildiği durumlarda uzlaşma sadece toplam matrah farkı­ nın bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir. Uzlaşma talebi vergi ihbar­ namesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır. Uzlaşmanın vaki olmaması ve­ ya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz. Uzlaşmanın va­ ki olmadığına dair tutanağa idarenin nihai teklifi yazılır. Mükellef dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirirse bu takdir­ de uzlaşma sağlanmış sayılır. Mükellef, uzlaşma görüşmelerinde, bağlı olduğu meslek 631 odasından bir temsilci ve 3568 sayılı Kanuna göre kurulan meslek odasından bir mes­ lek mensubu bulundurabilir. Uzlaşmaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıka­ rılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Nitekim Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanmış, tarhiyat öncesi uzlaşma yönetmeliği ve tarhiyat sonrası uzlaşma yönetmelikleri mevcut­ tur. Cevap B seçeneğidir 987. Aşağıdakilerden hangisi uzlaşma talebi için ileri sürülebilecek gerekçe­ lerden birisi olamaz? A) Kanun hükümlerine yeterince nüfuz edilememesi nedeniyle vergi ziyama se­ bebiyet verilmesi. B) Yanılma nedeniyle vergi ziyama sebep olunması. C) Vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata nedeniyle vergi ziyama sebep olunması. ap e D) Vergi ziyama Yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığı­ nın olması nedeniyle sebep olunması. E) Vergi ziyama muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanılarak sebep olunması. Çözüm: VUK hükümlerine göre mükellef tarafından, ikmalen, re’sen veya idarece tarh Th e C edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının tahakkuk edecek miktarları konu­ sunda idare ile uzlaşma talep edebilmek için ileri sürülebilecek gerekçeler şunlardır: 1) Kanun hükümlerine yeterince nüfuz edilememesi nedeniyle vergi ziyama sebebiyet ve­ rilmesi, 2) Yanılma nedeniyle vergi ziyama sebep olunması, 3) Vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata nedeniyle vergi ziyama sebep olunması, 4) Vergi ziyama Yargı kararlan ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olması nedeniyle se­ bep olunması. Vergi ziyama muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanılarak sebep olun­ ması, VUK 359. madde kapsamında kaçakçılık fiilli ile vergi ziyama sebebiyet verme su­ çunu oluşturmakta olup, uzlaşma kapsamı dışındadır. Cevap E seçeneğidir 988. Vergi incelemelerine dayanılarak salınacak vergi ve kesilecek cezalar için mükellefin başvurabileceği uzlaşma müessesesi aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) Tarhiyat öncesi uzlaşma B) Tarhiyat sonrası uzlaşma C) Pişmanlık D) Islah E) İndirim Çözüm : Tarhiyat öncesi uzlaşma; Maliye Bakanlığı, vergi incelemesine dayanılarak tarh edilecek vergilerle kesilecek cezalarda (359. maddede yazılı kaçakçılık fiille­ riyle vergi ziyama sebebiyet verilmesi halinde tarh edilecek vergi ve kesile­ cek ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilecek ceza hariç) tarhiyat öncesi uz­ laşma yapılmasına izin verebilir. Tarhiyattan önce uzlaşmaya varılması halinde tutanak­ la tespit edilen bu husus hakkında dava açılamaz ve hiçbir mercie şikâyette bulunulamaz. Uzlaşılan vergi miktarı üzerinden gecikme faizi hesaplanır. Tarhiyat öncesi uzlaşmanın 632 47 Maliye Soruları temin edilememiş veya uzlaşma müzakeresinde uzlaşmaya varılamamış olması halinde mükellefler veya ceza muhatabı olanlar verginin tarhından ve cezanın kesilmesinden sonra uzlaşma talep edemezler. Yapılan bu açıklamalardan da görüleceği üzere; vergi in­ celemelerine dayanılarak salınacak vergi ve kesilecek cezalar için mükellefin başvurabi­ leceği uzlaşma yolu, tarhiyat öncesi uzlaşma müessesesi olup, doğru cevap A seçeneği­ dir. 989. Aşağıdakilerden hangisi tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamı dışındadır? A) 344. maddenin birinci fıkrasına göre bir kat vergi ziyaı cezası kesilmiş tarhiyatlarda vergi aslı B) 344. maddenin birinci fıkrasına göre bir kat vergi ziyaı cezası kesilmiş tarhiyatlarda vergi ziyaı cezası D) Özel usulsüzlük cezaları ap e C) Usulsüzlük cezalan E) 344. maddenin ikinci fıkrasına göre üç kat vergi ziyaı cezası kesilmiş tarhiyatlarda vergi ziyaı cezası C Çözüm: VUK’nda birisi genel uzlaşma müessesesi (Tarhiyat sonrası uzlaşma), diğeri de tarhiyat öncesi uzlaşma olmak üzere iki türlü uzlaşma mevcuttur. Her iki uzlaşma türün­ de de VUK’nun 359. maddesinde yazılı kaçakçılık fiilleriyle vergi ziyama se­ bebiyet verilmesi halinde tarh edilecek vergi ve kesilecek ceza ile bu fiillere iştirak edenlere kesilecek cezalar uzlaşma kapsamı dışındadır. Bir başka deyişle, üç Th e kat vergi ziyaı cezası kesilmiş tarhiyatlarda vergi ziyaı cezası uzlaşma kapsamı dışında­ dır. Dolayısıyla doğru cevap E seçeneğidir. 990. Uzlaşma ve vergi mahkemelerinde dava açma konusunda aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Mükellef ancak uzlaşma vaki olmadığı takdir dava açma yoluna gidebilir. B) Uzlaşma vaki olmuşsa mükellef dava açamaz. C) Uzlaşma vaki olmuşsa mükellef dava açabilir. D) Uzlaşmanın vaki olmaması durumunda, buna ilişkin tutanağın kendisine tebli­ ğinden itibaren mükellef dava açabilir. E) Uzlaşma vaki olmamışsa, buna ilişkin tutanağın mükellefe verildiği tarihte da­ va açma süresi bitmişse, bu süre tutanağın tebliğinden itibaren 15 gün uzar. Çözüm: Süresi içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yolu­ na gidebilir. Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahke­ melerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hü­ kümsüz sayılır. Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve ce­ 633 Vergi Hukuku zaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesil­ miş bulunan, üzerinde uzlaşılan işbu cezaya karşı dava açamaz. Uzlaşmanın vaki olma­ ması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarh edilen vergiye veya kesilen cezaya, uz­ laşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden iti­ baren 15 gün olarak uzar. Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, durdurulmuş olan dava­ nın görülmesine vergi mahkemesinde devam edilir. Cevap, C seçeneğidir. 991. Aşağıdakilerden hangisi vergi mahkemesinde dava açmaya yetkili değildir? A) Mükellef B) Kendisine vergi cezası kesilen kişi e C) Kendisine vergi cezası kesilmemiş vergi sorumlusu ap D) Belediye varidat müdürü E) Vergi dairesi başkanlıkları (belli bir tutara kadar) Th e C Çözüm: Vergi Mahkemesinde Dava Açmaya Yetkili Olanlar: Mükellefler ve ken­ dilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mah­ kemesinde dava açabilirler. Vergi dairesi, tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir. Belediyelerde dava aç­ ma yetkisini belediye adına varidat müdürü, olmayan yerlerde hesap işleri müdürü veya o görevi yapan kullanır. Vergi dairesi başkanlıkları ile vergi daireleri, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenen tutarları aşan davalarda Gelir İdaresi Başkanlığının (İl özel idareleri ile belediyeler, valilerin) muvafakatini almadan vergi mahkemesi karar­ ları aleyhine temyiz yoluna gidemezler. Gelir İdaresi Başkanlığı, tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini vergi dairesi müdürlüklerinin taraf bu­ lunduğu davalar için vergi dairesi başkanlıklarına ve/veya defterdarlıklara devredebilir. Cevap, C seçeneğidir. 992. Aşağıdakilerden hangisi vergi davasının konusunu oluşturabilecek hu­ suslardan birisi değildir? A) İkmalen, re’sen veya idarece yapılan bir tarhiyat soncu ek vergi tarh edilmiş olması B) Ceza kesilmesi C) Takdir ve tadilat komisyonu kararlan D) Kesinti yoluyla bir verginin alınmış olması E) Beyan edilen matrah üzerinden verginin tarh edilmiş olması Çözüm : Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın ke­ silmesi, tadilat ve takdir komisyonlan kararlannın tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alı­ 634 4T Maliye Soruları nan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından ver­ ginin kesilmiş olması gerekmektedir. Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu mat­ rahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Vergi hatalarına ait hüküm­ ler saklıdır. Yapılan bu düzenlemeden de görüleceği üzere; ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlar, kesilen cezalar, takdir ve tadilat komisyonu kararları ve kesinti yoluy­ la bir verginin alınmış olması vergi davasının konusunu oluşturmaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 993. Vergi uyuşmazlıklarında genel görevli mahkemeler hangisidir? A) Danıştay B) Bölge İdare Mahkemeleri C) Vergi Mahkemeleri D) İdare Mahkemeleri E) Yargıtay Th e C ap e Çözüm: 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkeme­ lerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre, vergi mahkemele­ ri vergi davaları bakımından genel görevli mahkemelerdir. Buna göre vergi mahkemeleri; a) Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin dava­ ları, b) Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin konularda 6183 sayılı AATUHK’un uygulanmasına ilişkin davaları, c) Diğer kanunlarla verilen iş­ leri, çözümler. Diğer taraftan Danıştay Kanunu uyarınca bakanlıkların düzenleyici iş­ lemlerine karşı açılacak davalarda Danıştay ilk derece mahkemesi olarak görevlidir. Cevap, C seçeneğidir. 994. Temyiz başvurusunda bulunma süresi ile ilgili olarak aşagıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) Temyiz başvurusunun, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay dava dairelerin­ de görülen davalarla ilgili nihai kararların veya vergi mahkemesi kararlarının ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılması gerekmektedir. B) Temyiz başvurusunun, ilk derece mahkemesi olarak Bölge İdare Mahkemele­ rinde görülen davalarla ilgili nihai kararların veya vergi mahkemesi kararları­ nın ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılması gerekmek­ tedir. C) Temyiz başvurusunun, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay dava dairelerin­ de görülen davalarla ilgili nihai kararların veya vergi mahkemesi kararlarının ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde yapılması gerekmektedir. D) Temyiz başvurusunun, ilk derece mahkemesi olarak Bölge İdare Mahkemele­ rinde görülen davalarla ilgili nihai kararların veya vergi mahkemesi kararları­ nın ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde yapılması gerekmek­ tedir. 635 Vergi Hukuku E) Temyiz başvurusunun, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay dava dairelerin­ de görülen davalarla ilgili nihai kararların veya vergi mahkemesi kararlarının ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde yapılması gerekmektedir. Çözüm: Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, baş­ Th e C ap e ka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da temyiz edilebilir. Özel kanunla­ rında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahke­ melerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştay’da tem­ yiz yoluna başvurulabilir (İYUK Mad.46). Yapılan bu açıklamalardan da görüleceği üze­ re, temyiz başvurusunun, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay dava dairelerinde görü­ len davalarla ilgili nihai kararların veya vergi mahkemesi kararlarının ilgiliye tebliğ edil­ diği tarihten itibaren 30 gün içinde yapılması gerekmektedir. Cevap, A seçeneğidir. VERGİ HUKUKU DENETLEYİCİ SORULAR 995. Aşağtdakilerden hangisinde vergi hukukunun tanım ı doğru olarak ve­ rilmiştir? A) Yürürlükte bulunan yazılı vergi kurallarının bütünüdür. B) Devletin varlıklarının yönetimine ilişkin faaliyetlerini düzenleyen hukuk kural­ larının bütünüdür. ap e C) Yürürlükte bulunan ve devletin bütün mali faaliyetlerini düzenleyen hukuk ku­ rallarının bütünüdür. D) Devletle kişiler arasındaki vergi ilişkilerinden doğan hak ve yükümlülüklerini düzenleyen hukuk krallarının bütünüdür. E) Hiçbiri. Çözüm: Mevzuat; yürürlükte bulunan yazılı vergi kurallarının bütünüdür. Maliye Hukuku: Devletin ve diğer kamu kurumlarının gelirlerinin elde edilmesine, gider­ Th e C lerinin yapılmasına ve malvarlıklarının yönetilmesine ilişkin faaliyetlerini düzenleyen hukuk kurallarının bütünüdür. Burada maliye hukuku devletin bütün mali faaliyetle­ rini kapsadığı halde, vergi hukuku yalnız kamu gelirlerinin bir bölümünü kapsamak­ tadır. Toplum hayatında kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve yaptırım gücünü devletten alan kurallar topluluğuna Hukuk denir. Vergi, devlet ile kişi arasında mali bir ilişki kurar. Vergi ilişkisini düzenleyen hukuk kurallarının tü­ mü Vergi Hukukunu oluşturur. Vergi hukuku, vergi ilişkilerinden doğan hak ve ödevlerle bunların belirlenmesini, hukuken korunmasını ve gerçekleşmesini düzen­ leyen kuralların bütünüdür. Vergi hukuku, Devletle kişiler arasındaki vergi ilişkilerin­ den doğan hak ve yükümlülüklerini düzenleyen hukuk krallarının bütünüdür. Cevap, D seçeneğidir. 996. Aşağtdakilerden hangisi vergi hukukunun alt dallarından birisidir? A) Genel vergi hukuku B) Özel vergi hukuku C) Şekli vergi hukuku D) Maddi vergi hukuku E) Vergi icra hukuku Çözüm: Vergi Hukukunun alt dallan şunlardır; vergi ceza hukuku, vergi usul hu­ kuku, uluslararası vergi hukuku, vergi yargılama hukuku ve vergi icra huku­ ku. Bu kapsamda vergi icra hukuku, vergi hukukunun bir alt dalıdır. Vergi icra hukuku; devletin ve diğer kamu kuruluşlarının kamu gücüne dayanan gelirlerinin zorla tahsilini düzenleyen vergi hukuku dalıdır. Bilindiği üzere alacaklının, devlet kuvveti yardımıyla ala­ 637 Vergi Hukuku cağına nasıl kavuşacağını düzenleyen hukuk dalma icra iflas hukuku ya da cebri icra hu­ kuku denir. Bu anlamda vergi icra hukuku da devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin ka­ mu gücüne dayanan gelirlerinin zorla (cebren) tahsilini düzenleyen bir vergi hukuku da­ lıdır. Vergi icra hukukunun kaynağını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun oluşturmaktadır. Cevap, E seçeneğidir. 997. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunun yardımcı kaynaklarından bi­ risi değildir? A) Bilimsel öğreti (doktrin) B) Örf ve Adet C) Yönetmelik D) Sistematik eserler E) Tezler Th e C ap e Çözüm : Vergi Hukuku; kaynağını yasama, yürütme veya yargı organından alabilmek­ tedir. Ayrıca örf ve adetler ile bilimsel çalışmalar da vergi hukukunun kaynağı olabilmek­ tedir. Vergi hukukunun bu kaynaklarından bazıları asli kaynak niteliğindedir. Asli kay­ nakların hükümlerine uymak zorunlu olup, aksi takdirde cezai müeyyidelerle karşılaşıla­ bilir. Vergi hukukunun asli kaynakları; Anayasa, Kanun, Uluslararası Anlaşmalar, İçtiha­ dı Birleştirme Kararları, Kanun Hükmünde Kararnameler, Bakanlar Kurulu Kararları, Tüzük, Yönetmelik ve Tebliğlerdir. Bazı kaynaklar ise yardımcı (tali) kaynaklardır. Bunların hükümlerine uyulması ise zorunlu değildir. Bunlar sadece yol gösterici nitelik­ tedirler. Vergi hukukunun yardımcı kaynakları; Mukteza (Özelge), Genelge, Genel Yazı­ lar, Sirküler, Yargı Kararları, Bilimsel Görüşler, Örf ve adetlerdir. Yönetmelikler, vergi hukukunun yürütme organından kaynaklanan asli nitelikte bir kaynağı olup, uygulayıcı yönetmelik hükümlerini uygulamakla yükümlüdür. Cevap, C seçeneğidir. 998. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunun yürütme organından doğan kaynaklan arasında ver almaz? A) Kanun hükmünde kararname B) Bakanlar Kurulu kararları C) Tüzük D) Uluslararası vergi anlaşmaları E) Yönetmelik Çözüm : Uluslararası vergi anlaşmaları vergi hukukunun yürütme organından değil, ya­ sama organından doğan kaynağıdır. Çünkü bu anlaşmalar, yasama organı olan meclis tarafından onaylanarak yürürlüğe girerler. Cevap, D seçeneğidir. 9 9 9 . Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunun yargı organından doğan kaynaklan arasında yer almaz? A) Anayasa Mahkemesi kararları B) İçtihadı birleştirme kararlan 638 4 T Maliye Soru/an C) Bakanlar kurulu kararları D) Vergi dava daireleri kararlan E) Hiçbiri Çözüm: Vergi hukukunun yargı organından doğan kaynakları; Anayasa Mahkemesi Kararları, İçtihadı Birleştirme Kararları ve Vergi dava daireleri kararlarıdır. Bakanlar Ku­ rulu Kararlan, yürütme organından doğan kaynaklardandır. Cevap, C seçeneğidir. 1000. 1982 Anayasasına göre ‘Vergi’ nedir? A) Belirli bir takım işlemlerin devlet tarafından yapılması karşılığında ödenen be­ dellerdir. B) Kamu giderlerini karşılamak üzere herkesin mali gücüne göre vermekle yü­ kümlü olduğu ekonomik değerdir. C ap e C) Kamu giderlerini karşılamak üzere herkesin mali gücüne göre istediği tutar­ da ödeyebileceği ekonomik değerdir. D) Kamu giderlerini karşılamak üzere herkesin aynı tutarda vermekle yükümlü olduğu ekonomik değerdir. E) Kamu giderlerini karşılamak üzere herkesin aynı ve istediği tutarda vermek­ le yükümlü olduğu ekonomik değerdir. Th e Çözüm: 1982 Anayasasının 73. maddesine göre, herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi; devlet ve diğer kamu ku­ ruluşlarının, kamu hizmetlerinin finansmanını karşılamak amacıyla kişilerden ve kuruluş­ lardan, kanun yoluyla zorla aldıkları ekonomik değerlerdir. Vergi anayasamızda yer alan ve herkesin ödeme gücüne göre ödemekle yükümlü olduğu bir görev ve ödevdir. Kamu­ sal hizmetlerin yerine getirilebilmesi için yapılacak harcamalarda vergiler, çok önemli bir mali kaynak oluşturmaktadır. Vergiler devletin kamu hizmetlerinin finansmanını sağlar­ ken aynı zamanda devleti sosyal, ekonomik ve politik hayata müdahale etmesini de sağ­ layan bir araçtır. Cevap, B seçeneğidir. 1001. Vergi kanunlarının yürürlüğe girmesiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? A) Vergi kanunları resmi gazetede yayımlanmadıkça yürürlüğe girmez. B) Vergi kanununda ne zaman yürürlüğe gireceği konusunda açık bir hüküm varsa o tarihte yürürlüğe girer. C) Vergi kanununda yürürlük tarihine ilişkin herhangi bir hüküm getirilmemiş­ se, ilgili kanun resmi gazetede yayımını izleyen günden başlayarak 45 gün sonra yürürlüğe girer. D) Vergi kanunlarının yürürlük maddelerinde, çeşitli maddelerin hangi tarihler­ de yürürlüğe gireceği düzenlenemez. E) Vergi kanunlannın yürürlük maddelerinde, çeşitli maddelerin hangi tarihler­ de yürürlüğe gireceği düzenlenebilir. 639 Vergi Hukuku Çözüm : Vergi Kanunlarının zaman bakımından uygulanması; vergi kanunlarının yürür­ lüğe girmesi ve yürürlükten kalkması hususlarını ihtiva eder. Vergi kanunlarının yürürlü­ ğe girebilmeleri için, bütün diğer kanunlarda olduğu gibi bunların yayımlanmalan gerek­ mektedir. Vergi kanunları resmi gazetede yayımlanmadıkça yürürlüğe girmez. Diğer ta­ raftan yürürlük tarihinin de belirlenmesi gerekmektedir. Eğer kanunda yürürlük tarihi, yürürlük maddesi ile belirlenmişse o tarihte yürürlüğe girer. Vergi kanunlanna yayımı ta­ rihinde değil de başka bir tarihte yürürlüğe girebileceğine dair hükümler yürürlük mad­ desi ile konulabilir. Vergi kanunlarında yürürlük tarihine ilişkin herhangi bir hüküm ko­ nulmamışsa, bu kanun resmi gazetede yayımlandığı günü izleyen günden başlayarak 45 gün sonra yürürlüğe girer. Cevap, D seçeneğidir. 1002. Aşağıdakilerden hangisi vergi kanunlarının yorumlanması yöntemle­ rinden birisi değildir? B) Lafzi yorum C) Amaçsal yorum D) Ruhsal yorum e A) Deyimsel yorum ap E) Bütünsel yorum Th e C Çözüm :. Bu çerçevede vergi kanunlarının yorumlanmasında kullanılabilecek yöntem­ ler; lafzi (deyimse veya sözel) yorum, gai (amaçsal) yorum, tarihsel yorum ve sistematik yorumdur. Lafzi (Devimsel veya Sözel) Yorum: Bu yorum yöntemine lâfzi, sözel, teknik, sistematik yorum da denmektedir. Bu yorum yönteminde kanun hükümleri mad­ deler, fıkralar, bentler, cümleler, sözcükler, yan ve bölüm başlıkları dış görünüşleriyle yo­ rumlanır. Her yorumun temelinde kelimelerden yararlanmak vardır. Amaçsal Yorum: Bu yönteme gaye yorum, amaca uygun yorum, mantıki yorum, ruhsal yorum adları da verilmektedir. Amaçsal yorum yönteminde kanunlarının zamanının ihtiyaca göre yorum­ lanması esastır. Burada kanun koyucunun iradesinden ziyade kanunun amacı önemlidir. Tarihsel Yorum: Tarihsel yorum yöntemi, kanun koyucunun kanunu koyduğu zaman­ daki iradesinin veya amacının ortaya çıkarılması için yapılan bir yorumdur. Sistematik Yorum: Sistematik yorum kanun hükmü araştırılırken, hukuk sistemini bir bütün olarak ele alır ve araştırılacak konunun sistem bağlantılarını dikkate alır. Bu yorum yöntemin­ de yorumlanmak istenen kanun hükmünün, kanun yapısı içindeki yerine ve diğer kanun hükümleri ile bağlantısına bakılarak yorumunun yapılmasıdır. Doğru cevap E seçeneği­ dir. 100 3. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre vergi ile ilgili işlemlerde aşağıdakilerden hangisi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz? A) Resmi evrak B) Sözleşme metni C) Banka hesap ekstresi D) Yemin E) Vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunan tanık ifadesi Çözüm : Vergi hukukunda ispat; vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin ortaya konmasıdır. Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu ola­ 640 4T Maliye Soruları ya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Bu muamelelerin gerçek mahiyeti, ye­ min hariç her türlü delille ispatlanabilir. Ancak vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz. İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun id­ dia edilmesi halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir. Cevap, D seçeneğidir. 1004. Vergi Usul Kanunu’na göre mükellef, vergi kanunları uyarınca kendi­ sine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişidir. Aşağıdakilerden hangisinde mükellef doğru olarak verilmemiştir? A) Gelir Vergisi Kanunu’na göre gerçek kişiler B) Damga Vergisi Kanunu’na göre kağıtları imza edenler C) Veraset ve İntikal Vergisinde, veraset yoluyla yada ivazsız biçimde mal ikti­ sap edenler ap e D) Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, sermaye şirketleri, kooperatifler, dernek ve vakıflar E) Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre, mal teslim eden, hizmet ifa eden ve ithalatta bulunan kişiler Çözüm: Gelir Vergisinin mükellefi; gerçek kişilerdir. Türkiye’de yerleşmiş olan ger­ Th e C çek kişiler ile resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye’de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dola­ yısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşı gerçek kişiler, Türkiye içinde ve dı­ şında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler. Damga Ver­ gisinin mükellefi: kağıtları imza edenlerdir. Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemle­ re ait kağıtların Damga Vergisini kişiler öder. Yabancı memleketlerle Türkiye'deki ya­ bancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtların vergisini, Türkiye'de bu kağıtları resmi dairelere ibraz eden, üzerlerinde devir veya ciro işlemleri yapanlar veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalananlar öderler. Veraset ve İntikal Vergisinin m ü­ kellefi, veraset yoluyla ya da ivazsız bir biçimde mal iktisap eden şahıslardır. Kurum­ lar Vergisinin mükellefi, sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler ve iş ortaklıklarıdır. Katma Değer Vergisinin m ükellefi, mal teslim eden, hizmet ifa eden ve ithalatta bulunan kişilerdir. Dikkat edi­ leceği üzere, kurumlar vergisinde, dernek ve vakıfların kendisi değil, bunlara ait iktisadi işletmeler kurumlar vergisinin mükellefidir. Dolayısıyla cevap D seçeneğidir. 1005. Aşağıdakilerden hangisi kanuni mükellefin vergiyi ödemesinden son­ ra, bu yükü yansıtma yolu ile intikal ettirmesi neticesinde, fiilen mal varlığında alma olan üçüncü şahsı ifade eder? A) Kanuni mükellef B) Aracı Mükellef C) Vergi taşıyıcısı (yüklenicisi) D) Vergi sorumlusu E) Vergi alacaklısı 641 Vergi Hukuku Th e C ap e Çöziim: Vergi mükellefi ya da yükümlüsü, vergi kanunlarına göre kendisine vergi bor­ cu düşen gerçek veya tüzel kişidir. Vergi mükellefi, kanuni ve aracı mükellef olmak üze­ re iki şekilde olmaktadır321. Kanuni m ükellef, vergi kanunları bakımından mükellef olarak tanımlanan, adına vergi borcu düşen ve bu borcu ödemek zorunda olan kişidir. Bu mükellefiyet kişiye bağlıdır ve sözleşmeyle başkasına devredilemez. Ancak bazı kişi­ ler, ödemek zorunda oldukları vergileri piyasadaki fiyat hareketlerinden yararlanarak başkalarına yansıtabilirler. Bu durumda kanuni mükellef ile gerçek anlamda vergiyi öde­ yen kişi ayrı ayrı kişiler olabilir. Böyle olunca da kanuni mükellef ile aracı mükellef çoğu zaman birbirinden farklı kişiler olmaktadır. Aracı mükellef: Aracı mükellef ise, kanuni mükellef olduğu vergiyi başkasına yansıtan kişidir. Başka bir ifadeyle, kanuni mükellef durumunda bulunan kişinin, ödemiş olduğu bir vergiyi başkasına aktarması sonucu kar­ şılaştığı durumu aracı mükellef ifade etmektedir. Örneğin, katma değer vergisinde kanu­ ni mükellef, vergiye tabi mal veya hizmeti sunan kişidir. Ancak, bu kanuni mükellef ver­ giye tabi mal veya hizmeti satarken, yükümlüsü olduğu vergiyi çoğu zaman bu mal ve­ ya hizmetin fiyatına ekleyerek alıcıya devreder. Bu durumda ilgili mal veya hizmetin ka­ nuni mükellefi aslında aracı mükelleftir. Vergi taşıyıcısı (yüklenicisi): Buna karşılık mal ve hizmeti satın almak suretiyle, bu mal ve hizmetin fiyatı içinde gizlenmiş olan ver­ giyi ödemek zorunda olan nihai tüketici ise vergi yüklenicisi olmaktadır. Yani vergiyi en son ödeyen ve artık başkasına yansıtamayan bu nedenle de fiilen mal varlığında alma olan kişiye vergi taşıyıcısı (yüklenicisi) denir. Vergi sorumlusu: Verginin ödenmesi ba­ kımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir (VUK Mad.8) .Vergi ala­ caklısı: Genel anlamda her verginin alacaklısı devlettir. Ancak devletle beraber devre­ dilmiş vergilendirme yetkisine sahip, il özel idareleri belediye ve köy idareleri kamu tü­ zel kişileri aktif vergi süjesi olarak vergi alacaklısıdırlar. Cevap, C seçeneğidir. 1006. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tüzel kişilerle küçüklerin ve kı­ sıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekkülle­ rin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilmemesi durumunda vergi ve buna bağlı alacaklar kimden tahsil edilir? A) Mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tahsil edilemez. B) Mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tahsil edilir; ancak tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yeri­ ne getirmeyenlerin varlıklanndan alınır. C) Mükellef veya vergi sorumlularının varlığından tahsil edilir; ancak tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yeri­ ne getirmeyenlerin varlıklarından alınamaz. D) Kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. E) Kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınmaz. Abdurrahman AK DOĞA N , Kamu Mâliyesi, Gazi Kitabevi, Kasım 1999, Syf 146. 642 4T Maliye Soruları Çözüm: Tüzel kişilerin, küçüklerin, kısıtlıların ve vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler; kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bun­ ların temsilcileri tarafından yerine getirilir. Bu kimselerin bu ödevleri yerine getirmeme­ leri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlık­ larından alınır. Bu kural Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır. Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri ver­ giler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfi­ ye edilmiş olmalan, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz. Cevap, B seçeneğidir. A) Müşterek sorumluluk C) Kusursuz sorumluluk E) Sorumsuzluk ap e 1007. Vergi borcunun ödenmesi için, birden fazla kişinin vergi borcunun ta­ mamından aynı anda sorumlu olduğu durum aşağıdakilerden hangi­ sidir? B) Müteselsil sorumluluk D) Kusurlu sorumluluk Çözüm: Müşterek sorumluluk; bir vergi borcunun tamamından birden fazla mükel­ Th e C lefin sorumlu tutulmasıdır. Bu mükelleflerden birinin verginin tamamını ödemesi diğer­ lerinin mükellefiyetini de ortadan kaldırmaktadır. Örneğin mükellefler arasında müşte­ rek sorumluluk, emlak vergisinde iştirak halinde mükellefiyette söz konusudur. Mükellef ile sorumlu arasında müşterek sorumluluk; kanuni temsilcilerin sorumluluğu ve vergi ke­ senlerin sorumluluğu da müşterek sorumluluktur322. Müteselsil sorumluluk: birden fazla kişinin aynı vergi borcunun tamamından sorumlu olmasını ifade etmektedir. Bura­ da vergi idaresi, vergi alacağı için kanunlarda müteselsilen sorumlu tutulmuş olan kişi­ lerden öncelikle istediğine gitmekte serbesttir. Müteselsil sorumluluk; mükellef ile sorum­ lu arasında ve sorumlu ile sorumlular arasında olabilir. Mükellef ile sorumlu arasında mü­ teselsil sorumlulukta; esas mükellefin yanında vergiyi doğuran olayla bağlantısı olmayan üçüncü bir kişi de vergiden sorumlu tutulmaktadır. Örneğin, motorlu taşıtlar vergisinde sorumluluk, karnesiz hizmet erbabı çalıştıranların sorumluluğu ve SM, SMMM ve YMM’lerin sorumluluğu bu kapsamdadır. Sorumlular arasındaki müteselsil sorumluluk ise, birden fazla vergi sorumlusunun verginin ödenmesi bakımından sorumluluğunu ifa­ de etmektedir. Örneğin tasfiye memurlarının sorumluluğu bu kapsamdadır323. Cevap, B seçeneğidir. 1008. Aşağıdakilerden hangisi vergiyi doğuran olayın saptanmasının önemi v e sonuçlarından birisi değildir? A) Vergilendirme döneminin saptanması. 322 Şerafettin AKSOY, Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi, Filiz Kitabevi, İstanbul 1996, syf, 43. 323 ö zh an U L U ATAM, Yaşar METHİBAY, Vergi Hukuku, İmaj Yayıncılık, Ankara 2001, syf, 101 643 Vergi Hukuku B) Verginin temel öğelerinin uygulanması. C) Zamanaşımının hesaplanması. D) Mükelleflerin beyanname verme ve diğer ödevlerinin belirlenmesi. E) Mükellefin mal varlığında azalma olması. Çözüm: Vergi hukukunda mükellef için vergi borcu, devlet için ise vergi alacağı, vergi­ yi doğuran olayın ortaya çıkması ile başlar. Vergiyi doğuran olayın zamanında ve sağlık­ lı bir şekilde tespit edilmesi hem mükellefler hem de vergi idaresi bakımından önemli so­ nuçlar doğuracaktır. Bunlar; vergilendirme döneminin saptanması, verginin temel un­ surlarının (matrah, konu, mükellef, oran gibi) uygulanması, zamanaşımı süresinin tespi­ ti, mükellefin beyanname verme ve diğer ödevlerini yerine getirmesi bakımından önem­ lidir. Cevap, E seçeneğidir. e 1009. Aşağıda vergi türleri ve verginin konusu ile ilgili olarak verilen eşleş­ melerden hangisi yanlıştır? ap A) Gelir vergisi - Gerçek kişilerin bir takvim yılında elde ettikleri kazanç ve irat­ ların safi tutarı. C B) Kurumlar vergisi - Kurumlann bir takvim yılında elde ettikleri kazanç ve iratlann gayrisafi tutarı. C) Emlak vergisi - Türkiye sınırları içerisinde bulunan bina, arazi ve arsalar e D) Katma Değer vergisi - Kanunun 1. maddesinde yazılı teslim, hizmet, ithalat ve diğer işlemler E) Damga vergisi - Damga Vergisi Kanunu’na ekli tabloda yazılı kağıtlar Th Çözüm : Gelir vergisinin konusu, gerçek kişilerin bir takvim yılında elde ettikleri ka­ zanç ve iratların safi tutarı. Kurumlar vergisinin konusu; kurumlann bir takvim yı­ lında elde ettikleri kazanç ve iratların safi tutarı. Emlak vergisinin konusu; Türkiye sınırları içerisinde bulunan bina, arazi ve arsalar. Katma Değer vergisinin konusu; Kanunun 1. maddesinde yazılı teslim, hizmet, ithalat ve diğer işlemler. Damga vergi­ sinin konusu; damga vergisi kanununa ekli tabloda yazılı kağıtlardır. Dikkat edileceği üzere kurumlar vergisinde vergini konusu, kurumlann bir takvim yılında elde ettikleri ka­ zanç ve iratların gayrisafi tutarı değil, safi tutarıdır. Dolayısıyla cevap B seçeneğidir. 1010. Vergiler matrah türlerine göre bir ayrıma tabi tutulduğunda, aşağıdakilerden hangisi bu vergi türleri olabilir? A) Spesifik vergiler B) Advalorem vergiler C) Spesifik ve advalorem vergiler D) Spesifik, advalorem ve karma vergiler E) Karma vergiler 644 4T Maliye Soruları Çözüm: Verginin Matrahı: Verginin hesaplanmasında esas alınan değer ya da mik­ tara matrah denir. Bu matrahın üzerine bir vergi tarifesi uygulanarak vergi borcu he­ saplanır. Örneğin gelir vergisinin matrahı bir takvim yılı içerisinde elde edilen kazanç ve iratların safi tutarıdır. Vergi matrahları; matrahı oluşturan değerlerin özelliğine gö­ re ikiye ayrılmaktadır. Advalorem m atrah (değer esaslı) parasal değerlerden olu­ şan matrahtır. Burada matrah ekonomik unsurların değerleri esas alınarak hesaplanır ve bu matraha belirli bir vergi oranı belirlenir. Örneğin bir kazançtan %20 vergi al­ mak gibi. Spesifik matrah (miktar esaslı matrah) fiziki değerden oluşan matrah­ tır. Bu matrah türünde vergiye tabi unsurun fiziki varlığı, ağırlık, yaş, hacim, litre vb. fiziki ölçüler matrah olarak esas alınmaktadır. Örneğin, motorlu taşıtlar vergisinde, ta­ şıtın yaşı, cinsi, vb. gibi fiziki ölçüler esas alındığı için fiziki matrah söz konusudur324. Genellikle parasal değeri düşük olan vergi konularında uygulanan bir matrahtır. Cevap, C seçeneğidir. C ap e 1011. Kanun koyucu vergi kanunlarında muafiyet, istisna ve indirimlere yer vermek suretiyle, vergi gelirlerinde bir azalmaya yol açtığı gibi, çoğu zam an da vergide genellik ve yatay eşitlik ilkelerinin zedelenmesine yol açmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi kanun koyucunun vergi mu­ afiyeti, istisna ve indirimlere yer vermesinin nedenlerinden birisi de­ ğildir? A) Vergi adaletinin sağlamak B) Vergi toplamanın masraflı olması e C) Hâzinenin gelir ihtiyacını karşılamak D) Baskı gruplarının rolü gibi siyasal nedenler Th E) Uluslararası hukuka ilişkin nedenler Çözüm: Muafiyet: Aslında vergi mükellefi olması gereken bir gerçek veya tüzel kişi­ nin, kanunda yazılı hükümler gereğince vergi dışında kalmasıdır. Dolayısıyla muafiyet ki­ şi ya da kurumlar için geçerlidir. İstisna: Burada ise aslında vergiye tabi olması gere­ ken bir vergi konusunun, yine kanunda yazılı hükümler gereğince vergi dışında kalması söz konusudur. Vergi kanunlarında muafiyet, istisna ve indirimlere yer verilmesinin ne­ denleri; Vergi adaletini sağlamak, Vergi toplamanın maliyetinin yüksek olması gibi tek­ nik nedenler, Ekonomik nedenler (teşvikler gibi), Siyasi nedenler (baskı gruplarının rolü gibi), Uluslararası hukuka ilişkin bir takım nedenlerdir. Diğer taraftan hâzinenin gelir ih­ tiyacının karşılanması ise, muafiyet, istisna ve indirimlere yer verilmesinin nedenlerin­ den değildir. Çünkü bunlar vergi gelirlerinin artmasına değil aşınmasına neden olan un­ surlardır. Cevap, C seçeneğidir. 324 Ü N S A L , a.g.e, syf 52. 645 Vergi Hukuku 1012. ‘Re’sen vergi tarhı; vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve bel­ gelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yet­ kili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır.’ Aşağıdaki hallerden hangisinin bulunması durumunda, vergi matrahı­ nın tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni öl­ çülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilmez? A) Vergi beyannamesinin kanuni süresi geçtiği halde verilmemesi B) Tutulması mecburi olan defterlerin hepsinin veya bir kısmının tutulmaması C) Beyanname ve eklerinin imzalatılmaması D) Vergi matrahına ilişkin bilgilerin gizlenmesi E) Vergi matrahına ilişkin bilgilerin gizlenmemesi e Çözüm: Vergi Usul Kanunu hükümleri uyannca, aşağıdaki hallerden herhangi birinin Th e C ap bulunması durumunda, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgele­ re veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir. 1) Vergi beyannamesinin kanuni süresi geçtiği halde verilmemesi, 2) Vergi beyannamesinin ka­ nuni veya ek süreler içinde verilmekle beraber, beyannamede vergi matrahına ilişkin bil­ gilerin gösterilmemesi, 3) Tutulması mecburi olan defterlerin hepsinin veya bir kısmının tutulmaması veya tasdik ettirilmemesi veya vergi incelenmesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi, 4) Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, ver­ gi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usul­ süz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmaması, 5) Tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulun­ ması, 6) V.U.K hükümleri uyarınca 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek men­ suplarına imzalattırma mecburiyeti getirilen beyanname ve ekleri imzalattırılmazsa veya tasdik kapsamına alınan konularda yeminli mali müşavir tasdik raporunun zamanında ibraz edilmemesi. Cevap, E seçeneğidir. 1013. ‘Mükellef A, 2009 takvim yılı kazancına ilişkin gelir vergisi beyannamesini 2010 takvim yılı Mart ayında bağlı olduğu vergi dairesine zamanında vermiş ve beyan ettiği matrah üzerinden hesaplanan gelir vergisini ödemiştir. Ancak daha sonra vergi dairesince mükellefin 2009 takvim yılı defter ve kayıtlan incelenmiş ve mü­ kellefin amortisman giderlerini fazla hesapladığı tespit edilmiştir. ’ Buna göre fazladan giderleştirilen amortismanlardan kaynaklanan matrah farkı üzerinden hesaplanacak vergiye ilişkin tarhiyat türü aşağıdakilerden hangisidir? A) Re’sen tarhiyat B) İkmalen tarhiyat C) İdarece tarhiyat 646 4T Maliye Soruları D) Beyana dayalı tarhiyat E) Vergi hatalannın düzeltilmesi yoluyla tarhiyat e Çözüm : Dikkat edileceği üzere, sorudaki verilerde mükellef A beyannamesini vermiş ve beyan ettiği matrah üzerinden hesaplanan gelir vergisini ödemiştir. Diğer taraftan asıl önemli husus amortisman giderlerinin fazla yazıldığının, kanuni ölçülere dayanılarak tes­ pit edilmiş olmasıdır. Tespit edilen bu matrah farkı üzerinden tarh edilecek vergiye iliş­ kin tarhiyat türü, ikmalen vergi tarhıdır. Zira ikmalen vergi tarhı; her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye ilişkin olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah ve­ ya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir. Diğer taraftan bu matrah farkı, vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlannda belirtilen bir matrah farkı olsaydı, bu rapora istinaden yapılacak tarhiyat türü, re’sen tarhiyat olacaktı. Ancak soruda verilen durumda, vergi inceleme raporu tanzim edilme­ miştir. Cevap, B seçeneğidir. pılır. ap 1 0 1 4 .1. Tüzel kişilerde tebligat, bunları başkan, müdür ya da kanuni temsilcilerine ya­ II. Tüzel kişiliği olmayan cemaatlerde tebligat, bunları idare edenlere ya da tem­ silcilerine yapılır. C III. Kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebligat, en büyük amirlerine ya da bunların yardımcılarına veyahut en büyük amirin yetkili kılacağı memurlara yapılır. Th e IV. Silahlı kuvvetler eratına yapılacak tebliğler ise, kıta komutanı ya a kurum amiri gibi en yakın üst aracılığıyla yapılır. V. Yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çı­ karan merci tarafından doğrudan Türkiye elçilik veya konsolosluğuna gönde­ rilir. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tebligat ile ilgili olarak yukandakilerden hangisi veya hangileri doğru değildir? A) Yalnız I ve II B) Yalnız II ve III D) 1, II ve III E) II, III ve IV C) Yalnız V Çözüm: Tüzelkişilere yapılacak tebliğ, bunlann başkan, müdür veya kanuni tem­ silcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Tüzelkişilerin birden fazla müdür veya temsilcisi var­ sa tebliğin bunlardan birine yapılması yeterlidir. Veli, Vasi ve Kayyımlara Tebliğ: Mükellef yerine geçen veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumlusu birden fazla olursa, tebliğ bunlardan yalnız birine yapılabilir. Şayet tebliğin konusu olan işe ayrı bir vasi ve­ ya kayyım bakmakta ise, tebliğ bunlara yapılır. Vasıtalı Tebliğ: Kara, deniz, hava ve jandarma eratına yapılacak tebliğler kıta komutanı veya müessese amiri gibi en yakın üst vasıtasıyla yapılır. Bu evrakı derhal tebliğ olunacak kimseye vermediği takdirde üst tazminle mahkum olur. Bu hususun tebliğ evrakında yazılı olması şarttır. Yabancı Mem­ 647 Vergi Hukuku lekette Bulunanlara Tebliğ: Yabancı memlekette bulunanlara tebliğ o memleketin yetkili makamı vasıtasıyla yapılır. Bunun için anlaşma varsa veya o memleketin kanun­ ları müsait ise o yerdeki Türk siyasi memuru veya konsolosu tebliğin yapılmasını yetkili makamdan ister. Kendisine tebliğ yapılacak kişi Türk vatandaşı ise tebliğ Türk siyasi me­ muru veya konsolosu vasıtasıyla de yapılabilir. Yabancı memleketlerde bulunan kimsele­ re tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu Bakanlık vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığına, oradan da Türkiye elçilik veya konsolosluğuna gönderilir. Yabancı memlekette resmi görevle bulunan Türk memurlarına tebliğ Dışişleri Bakanlığı vasıtasıy­ la yapılır. Yabancı memlekette bulunan askeri şahıslara yapılacak tebliğ, bağlı bulunduk­ ları kara, deniz, hava kuvvetleri komutanlıklarıyla Jandarma Genel Komutanlığı vasıta­ sıyla yapılır. Kamu İdare ve Müesseselerine Tebliğ: Kamu idare ve müesseselerine yapılacak tebliğ bu idare ve müesseselerin en büyük amirlerine veya bunların muavinle­ rine veya en büyük amirin yetkili kılacağı memurlara yapılır. Cevap, C seçeneğidir. e 1015. Aşağıdakilerden hangisi tebliğ usullerinden değildir? B) Memur aracılığıyla tebliğ ap A) Posta ile tebliğ C) Daire ve komisyonda tebliğ E) Duyuru yoluyla tebliğ D) İlan yoluyla tebliğ C Çözüm : VUK’a göre tahakkuk fişi hariç olmak üzere, vergilendirme ile ilgili olup, hü­ Th e küm ifade eden bilumum vesikalar ve yazılar, adresleri bilinen gerçek ve tüzelkişilere posta vasıtasıyla, ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile teb­ liğ edilir. Ayrıca ilgilinin kabul etmesi şartıyla, tebliğin daire veya komisyonda yapılması caizdir. Bu kapsamda VUK hükümlerine göre tebliğ usulleri şunlardır: Posta Yolu İle Tebliğ: Posta ile tebliğde tebliğ edilecek vesika kapalı bir zarf içinde postaya verilir. Bu­ nun için, şekilleri Maliye Bakanlığınca tespit edilen özel zarflar kullanılır. Tebliğ oluna­ cak zarf posta idaresince muhatabına verilir ve keyfiyet muhatap ile posta memuru ta­ rafından taahhüt ilmühaberine tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. İlan Yo­ lu İle Tebliğ: Muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya de­ ğişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden do­ layı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa ve yabancı memleketlerde bulunan­ lara tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa, tebliğ ilan yolu ile yapılır. İlan yazısı tebliğ ya­ pan vergi dairesine asılır ve ilana çıkarılır. İlan üzerine bizzat veya vekalet ile müracaat edenlere yerinde, adres bildirenlere ise posta ile tebliğ yapılır. İlan tarihinden başlayarak bir ay içinde vergi dairesine müracaat etmeyen ve adresini de bildirmemiş olanlara bir ayın sonunda tebliğ yapılmış sayılır. Memur Vasıtasıyla Tebliğ: Maliye Bakanlığı teb­ liğleri posta yerine memur vasıtasıyla da yaptırabilir. Elektronik O rta m d a Tebliğ: Tebliğ yapılacak kimselere, tebliğe elverişli elektronik bir adres vasıtasıyla elektronik or­ tamda tebliğ yapılabilir. Ancak bununla ilgili bütün usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. Daire veya Komisyonlarda Tebliğ: Mükellef veya tebliğ yapıla­ cak kimsenin kabul etmesi şartı ile tebliğin daire veya komisyonda yapılmasıdır. Çakma Y öntem i İle Tebliğ: Bu tebliğ yöntemine kapıya yapıştırma usulü ile tebliğ de denir. 648 4T Maliye Sorulan Tebligat Kanununda yer alan bir tebliğ usulüdür. Bu yola normal koşullarda başvurul­ maz. Sonuç olarak vergi sistemimizde duyuru yoluyla tebliğ gibi bir tebligat usulü yok­ tur. Cevap, E seçeneğidir. 1016. Beyan edilen matrahlar üzerinden alınan vergilerde, vergi ne zaman tahakkuk etmiş olur? A) Beyannamenin verilmesi ile B) Tahakkuk fişinin kesilmesi ile C) Tahakkuk fişinin mükellefe tebliğ edilmesi ile D) Beyannamenin kabulü ile E) Beyannamenin kesinleşmesi ile e Çözüm: VUK hükümlerine göre beyan üzerinden alınan vergiler “Tahakkuk fişi” ile tarh ve tahakkuk eder. Bu esasa göre, vergi dairesince beyannamenin alınması üzerine ap bir tahakkuk fişi tanzim olunur ve bunun bir nüshası mükellefe veyahut be­ yannameyi mükellef namına vergi dairesine tevdi edene verilir. Bu suretle vergi tahakkuk etmiş olur. Tahakkuk fişinin mükellefe verilen nüshası aynı zaman­ Th e C da beyannamenin makbuzu yerine geçer. Tahakkuk şekilleri; beyan üzerinden alınan vergilerde, tahakkuk fişinin kesilmesi ile vergi tahakkuk etmiş olur. Örneğin, gelir, ku­ rumlar ve katma değer vergilerinde tahakkuk böyledir. İkmalen ve re’sen tarhiyatta, tarhiyat sonucu mükelleflere tebliğ edilir. Mükellefler bu tarhiyatlara karşı 30 gün içerisin­ de dava açabilirler. Bu süre geçerse ya da açılan davayı kaybederlerse vergi tahakkuk et­ miş olur. Diğer ücretli olarak vergilendirilen hizmet erbaplarının vergisi, vergi karnesine yazıldığında tahakkuk eder. Ayrıca mahiyetleri itibariyle tahakkuku tahsile bağlı vergiler­ de, verginin tahsili tahakkuku da içine alır. Bir başka deyişle bu tür vergiler tahsil edildi­ ğinde, aynı zamanda tahakkuk etmiş de olurlar. Cevap, B seçeneğidir. 1017. Gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı ve kurumlar vergisi mükelleflerinin cari vergilendirme dönem inin gelir ve kurumlar vergilerine mahsup edilmek üzere öde­ dikleri vergilere ne ad verilir? A) Geçici vergi B) Tevkifat C) Yıllık vergi D) Katma değer vergisi E) Gelir vergisi Çözüm : Gerçek usulde gelir vergisine tabi ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek er­ babı ve kurumlar vergisi mükelleflerinin cari vergilendirme döneminin gelir ve kurumlar vergilerine mahsup edilmek üzere ödedikleri vergilere geçici vergi (peşin vergi) adı verilmektedir. Buna göre, ticari kazanç sahipleri (basit usulde vergilendirilenler hariç) ile serbest meslek erbabı, cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, ilgili hesap döneminin üçer aylık kazançları (birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işleri ile noterlik görevini ifa ile mükellef olanların bu işlerden 649 Vergi Hukuku e sağladıkları kazançlar hariç) üzerinden gelir vergisi tarifesinin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi öderler. Kurumlar ise Kurumlar vergisi oranında geçici vergi öder­ ler. Geçici vergi matrahının hesaplanmasında dönem sonu mal mevcutları, kayıtlar üze­ rinden tespit edilebilir. Hesaplanan geçici vergi, üç aylık dönemi izleyen ikinci ayın ondördüncü günü akşamına kadar bağlı olunan vergi dairesine beyan edilir ve onyedinci günü akşamına kadar ödenir. Aynı dönem içinde tevkif edilmiş bulunan gelir vergisi he­ saplanan geçici vergiden mahsup edilir. Bir önceki takvim yılında üçer aylık dönemler halinde tahakkuk ettirilerek tahsil edilen geçici vergi, yıllık beyanname üzerinden hesap­ lanan gelir vergisinden mahsup edilir. Mahsup edilemeyen tutar, mükellefin diğer vergi borçlarına mahsup edilir. Bu mahsuplara rağmen kalan geçici vergi tutarı, o yılın sonu­ na kadar yazılı olarak talep edilmesi halinde mükellefe red ve iade edilir. İşin bırakılma­ sı halinde, işin bırakıldığı dönemi izleyen dönemlerde geçici vergi ödenmez. Cevap, A seçeneğidir. ap 1018. Ödenmiş bir verginin ödenmemiş bir vergiden indirilmesine ne ad ve­ rilir? A) Verginin mahsubu B) Verginin terkini C) Verginin takası D) Verginin tahsili C E) Uzlaşma Çözüm: Ödenmiş bir verginin ödenmemiş bir vergiden indirilmesine vergi mahsubu Th e adı verilir. Buna göre, yıllık beyannamede gösterilen gelire dahil kazanç ve iratlardan ke­ silmiş bulunan vergiler, beyanname üzerinden hesaplanan Gelir Vergisi’nden mahsup edilir. Mahsubu yapılan miktar Gelir Vergisi’nden fazla olduğu takdirde aradaki fark ver­ gi dairesince mükellefe bildirilir ve mükellefin tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde mü­ racaatı üzerine kendisine red ve iade olunur. Mahsuben iade işlemi, aranan tüm belge­ lerin tamamlanması koşuluyla, yıllık gelir vergisi beyannamesinin verildiği tarih itibarıy­ la yapılır. îkmalen veya resen yapılan tarhiyatlarda mahsup işlemi, mahsup talebine iliş­ kin dilekçe ve eklerinin eksiksiz olarak vergi dairesi kayıtlarına girdiği tarih esas alınarak yapılır. Cevap, A seçeneğidir. 1019. Tahakkuk etmiş veya tahsil edilmiş bir verginin, tahakkuk kaydının iptali ya da tahsil edilen verginin mükellefe red ve iadesi suretiyle vergi alacağının ortadan kalkmasına ne ad verilir? A) Verginin tahsili B) Verginin iadesi C) Verginin terkini D) Verginin tahakkuku E) Verginin mahsubu Çözüm : Tahakkuk etmiş veya tahsil edilmiş bir verginin, tahakkuk kaydının iptali ya da tahsil edilen verginin mükellefe red ve iadesi suretiyle vergi alacağının ortadan kalkma­ sına verginin terkini denir. Verginin terkini vergi alacağını ortadan kaldıran bir işlem­ dir. Verginin terkinine; tabii afetler nedeniyle zarara uğramada verginin terkin edilmesi, 650 4T Maliye Soruları vergi hatalarından dolayı fazladan alınan vergilerin iade edilmesi, ikmalen veya re’sen salman ve yargı organlarınca kaldırılan vergilerin tahakkuk kayıtlarının iptali, örnek ve­ rilebilir. Terkin edilecek vergi borcunun, zarar vukuundan evvel kapanmış vergilendirme dönemi ile ilgili bulunması ve henüz tahsil edilmemiş olması gerekir. Normal ödeme va­ desi geçtiği halde ödenmemiş vergi borçlan terkin olunmaz. Terkin için mükellefin bağ­ lı olduğu vergi dairesine veya mahalli idare heyetine terkin edilecek verginin ödeme va­ desi gelmeden veya ödenmiş olan vergiler için zamanaşımı süresinde başvurulması uy­ gun olur. Terkin yetkisi Maliye Bakanlığmındır. Mahalli idare heyetlerince yapılan tespi­ ti yeterli görmeyen mükellefler idare mahkemesine dava açabilirler. Cevap, C seçeneğidir. ap e 1020. Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesine göre ‘Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak, beş yıl içinde tarh ve mükellefe teb­ liğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar’ Yukarıda tanımı yapılan zamanaşımı kavramı aşağıdakilerden hangi­ sidir? A) Tahakkuk zamanaşımı C) Ceza kesme zamanaşımı D) Ceza tahsil zamanaşımı C E) Ceza tehir zamanaşımı B) Tahsil zamanaşımı Çözüm: Soruda tanımı yapılan zamanaşımı kavramı tahakkuk (tarh) zamanaşımıdır. Ta­ hakkuk zamanaşımı, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından Th e başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğ­ rayacağım ifade etmektedir. Ancak, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyo­ nuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı komisyon kararının ver­ gi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder. An­ cak işlemeyen süre her hâl ve takdirde bir yıldan fazla olamaz. Şarta bağlı istisna veya muafiyet uygulamaları sonucu kısmen veya tamamen alınmayan vergilere ilişkin zama­ naşımı süresi, istisna veya muafiyet şartlarının ihlâl edildiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren başlar. Damga vergisine tabi olup vergi ve cezası zamanaşımına uğra­ yan evrakın hükmünden tarh zamanaşımı süresi dolduktan sonra faydalanıldığı takdirde mezkûr evraka ait vergi alacağı yeniden doğar. Cevap, A seçeneğidir. 1021. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşagıdakilerden hangisi mücbir sebeplerden birisi değildir? A) Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak ağır hastalık B) Tutukluluk C) Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın D) Defter ve vesikaların sahibinin iradesiyle elinden çıkmış bulunması E) Defter ve vesikalann sahibinin iradesi dışındaki sebeplerle elinden çıkmış bu­ lunması 651 Vergi Hukuku Çözüm : VUK hükümlerine göre, mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halin­ de bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez. Bu takdirde tarh zamanaşımı iş­ lemeyen süreler kadar uzar. Bu hükmün uygulanması İçin mücbir sebebin malum olma­ sı veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi gerekir. Mücbir sebepler: 1) Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk; 2) Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler; 3) Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gay­ bubetler; 4) Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elin­ den çıkmış bulunması, gibi hallerdir. Cevap, D seçeneğidir. 1022. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunda sürelerin uzaması hallerin­ den birisi değildir? B) Ölüm C) Zor durum D) Yasal zorunluluklar e A) Mücbir nedenlerin varlığı E) Zamanaşımı Th e C ap Çözüm: Mücbir sebeplerin varlığı, ölüm, zor durum ve yasal zorunluluk durumları ile mali tatilde süreler uzayabilmektedir. Ölüm Halinde Sürenin Uzaması: Vergi kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirme ve beyanname verme sürelerine üç ay eklenir. Zor durum: Zor durumda bulunmaları nedeniyle vergiye ilişkin ödevleri süresi içinde yerine getiremeye­ cek olanlara, kanuni sürenin bir katını, kanuni sürenin bir aydan az olması halinde bir ayı geçmemek üzere, Maliye Bakanlığınca münasip bir mühlet verilebilir. Bu mühletin verilebilmesi için: 1) Mühlet isteyen, sürenin bitmesinden evvel yazı ile istemde bulun­ malıdır. 2) İstemde gösterilen mazeret, mühlet verecek makam tarafından kabule layık görülmelidir. 3) Mühletin verilmesi halinde verginin alınması tehlikeye girmemelidir. M ali Tatilde Sürelerin Uzaması: 5604 sayılı Mali Tatil Yasası 28.03.2007 tarih ve 26476 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve aynı gün itibariyle yürürlüğe girmiştir. Bu yasaya göre Mali tatil her yıl Temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) uy­ gulanacaktır. Yasada mükelleflerle ilgili yükümlülüklerin malî tatil süresince işlemeyece­ ği belirtilirken, genel olarak yasada belirtilen yükümlülükler için tatil süresinin bitiminden itibaren 7 günlük ek süre getirilmiştir. Bu durumda, Yasada özel olarak ek sure getirilen­ ler dışında kalan diğer yükümlülükler sadece tatil süresi boyunca işlemeyecek; tatil biti­ miyle birlikte işlemeye kaldığı yerden devam edecektir. Özel Haller: 1) Arama sonu­ cunda mükelleften alman defter ve belgelerin alındığı tarihten itibaren beyannamenin verileceği tarihe kadar 1 aydan az bir süre kalmışsa beyanname verme süresi kendiliğin­ den bir ay uzar. 2) Maliye Bakanlığı 500’den fazla mükellefi bulunan vergi dairelerinde para yatırma sürelerini vadenin bitimini izleyen tarihten başlayarak 15 gün uzatabilir. 3) İYUK’un 18. maddesine göre, sürelerin son günü adli tatile denk geliyorsa süreler 7 gün uzar. Cevap, E seçeneğidir. 652 4T Maliye Soruları 1023. Mali tatilin başlangıç ve bitiş tarihleri aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) 30. Haziran -21. Temmuz B) 30. Haziran - 20. Temmuz C) 01. Temmuz - 21. Temmuz D) 01. Temmuz - 20. Temmuz E) 01. Temmuz - 25. Temmuz ap e Çözüm: Mali tatile ilişkin düzenlemeler, 15.03.2007 tarih ve 5604 sayılı Mali Tatil İh­ das Edilmesi Hakkında Kanun’la yapılmıştır. Bu kanunun 1. maddesine göre, her yıl Temmuz ayının birinden yirmisine kadar (yirmisi dahil) mali tatil uygulanır. Ha­ ziran ayının son gününün tatil günü olması halinde, malî tatil, temmuz ayının ilk iş gü­ nünü takip eden günden başlar. Son günü malî tatile rastlayan aşağıda belirtilen süreler, tatilin son gününü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır. Cevap, D seçeneğidir. 1024. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisi vergi hatalarının ortaya çıkarılma yollarından birisi değildir? A) İlgili memurun hatayı bulması veya görmesiyle. C B) Üst memurların yaptıkları incelemeler neticesinde hatanın görülmesiyle. C) Hatanın teftiş sırasında meydana çıkarılmasıyla. D) Hata nedeniyle fazla vergi ödeyen mükellefin müracatıyla. e E) Hata nedeniyle fazla vergi Ödeyen mükellefin rızasıyla. Th Çözüm: Vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır. Vergi hataları şu yollarla meydana çıkarılabilir; 1) İlgili memurun hatayı bulması veya görmesiyle, 2) Üst memurların yaptıkları incelemeler neticesinde hatanın görülmesiyle, 3) Hatanın teftiş sı­ rasında meydana çıkarılmasıyla, 4) Hatanın vergi incelenmesi sırasında meydana çıka­ rılmasıyla, 5) Mükellefin müracaatıyla. Cevap, E seçeneğidir. 1025. İlçelerde en büyük maliye memuru hangisidir? A) Vergi dairesi müdürü B) Mal müdürü C) Kaymakam D) Tahsildar E) Vergi dairesi başkanı Çözüm: İlçelerde en büyük maliye memuru mal müdürüdür. İllerde ise en büyük mali­ ye memuru defterdarlardır. Cevap, B seçeneğidir. 1026. Aşağıdakilerden hangisi yoklama yapmaya yetkili değildir? A) Yoklama memurları 653 Vergi Hukuku B) Vergi incelemesine yetkili olanlar C) Gelir uzmanlan D) Vergi dairesi müdürleri E) Vergi dairesi müdür yardımcıları Çözüm : Yoklama yapmaya yetkililer; 1) Vergi dairesi müdürleri; 2). Yoklama memur­ ları; 3) Yetkili makamlar tarafından yoklama işi ile görevlendirilenler; 4) Vergi incele­ mesine yetkili olanlar; 5) Gelir uzmanları. C ap e Yoklama yapanların elinde yoklama yetkilerini gösteren fotoğraflı resmi bir kimlik bulu­ nur. Yoklama yapanlar bu vesikayı, kendilerinden sorulmasa bile, nezdinde yoklama ya­ pılan kimseye gösterirler. Yoklama her zaman yapılabilir. Yoklamanın ne zaman yapıla­ cağı ilgiliye haber verilmez. Yoklama neticeleri tutanak mahiyetinde olan ‘yoklama fişi­ ne’ geçirilir. Bu fişler yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihlenir, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirilir; bunlar bulunmaz veya im­ zadan çekinirlerse keyfiyet fişe yazılır ve yoklama fişi polis, jandarma, muhtar ve ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılır. Yoklama fişlerinin birinci nüshası yoklaması yapı­ lan şahıs veya yetkili adamına bırakılır. Cevap, E seçeneğidir. 1027. Aşağıdakilerden hangisi vergi incelemesi yapmaya yetkili değildir? A) Vergi müfettişleri B) İlin en mal memuru C) Vergi dairesi müdürleri e D) Mali Müşavirler Th E) Gelir İdaresi Başkanlığının merkez teşkilatında müdür kadrolarında bulununlar Çözüm : Vergi incelemesi; vergi müfettişleri, vergi müfettiş yardımcıları, ilin en büyük mal memuru veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır. Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar her hal ve takdirde ver­ gi inceleme yetkisini haizdir. Vergi Usul Kanunu veya diğer kanunlara göre defter ve he­ sap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzelkişiler vergi incelemelerine tabidirler. Vergi incelemesinin ne zaman yapılacağının evvelden haber verilmesi mecburi değildir. İnceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir. Ev­ velce inceleme yapılmış veya matrahın re’sen takdir edilmiş olması yeniden inceleme ya­ pılmasına ve gerekirse tarhiyatın ikmaline mani değildir. Vergi incelemeleri, esas itiba­ riyle incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır. İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükel­ lef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir. Bu takdirde incelemeye ta­ bi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesi kendisinden yazılı olarak iste­ nilir. İncelemenin dairede yapılması halinde istenilen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmeyenler, bunları ibraz etmemiş sayılırlar. Haklı bir ma­ 654 47 Maliye Soruları zeret gösterenlere, defter ve vesikalarını daireye getirmesi için münasip bir mühlet veri­ lir. Cevap, D seçeneğidir. 1028. Arama yapılmak suretiyle alınan defter ve belgeler üzerindeki incele­ menin ne kadar süre içerisinde bitirilmesi gerekir? A) 1 ay B) 2 ay D) 4 ay E) 5 ay C) 3 ay Çözüm: VUK’nun 143. maddesine göre, aramada bulunan defter ve vesikalardan in­ Th e C ap e celenmesine lüzum görülen defter ve vesikalar müfredatlı olarak bir tutanakla tespit olu­ nur. Vesikaların dosya ve dosya içinde sayı itibariyle tespit olunması müfredatlı tespit de­ mektir. Arama neticesinde alman defter ve vesikaların iyi saklanması şarttır. Bunların iyi saklanmamasından doğacak zararı idare tazmine mecburdur. Arama yapılan hallerde in­ celeme çabukça ve her işten önce yapılır. İnceleme sırasında vergi ile ilgisi olmayan şah­ si ve özel mektup ve diğer evrak makbuz karşılığında sahiplerine geri verilir. Defter ve vesikaların muhafaza altına alınmış olması, süresi gelen vergi beyannamelerinin verilme­ si ödevini kaldırmaz. Mükellef beyannamesini düzenlemek için gerekli bilgileri defter ve vesikalardan çıkarabilir. Mükellefin bu husustaki yazılı isteği yetkililerce derhal yerine ge­ tirilir. Defter ve vesikaların muhafaza altına alındığı tarihten vergi beyannamesinin veri­ leceği tarihe kadar olan süre bir aydan az ise beyanname verme süresi kendiliğinden bir ay uzar ve ek süre bu müddetin sonundan başlar. İncelemenin Bitmesi: Arama neti­ cesinde alınan defter ve vesikalar üzerindeki incelemeler en geç üç ay içinde bitirile­ rek sahibine bir tutanakla geri verilir. İncelemelerin haklı sebeplere binaen üç ay içinde bitirilmesine imkan olmayan hallerde sulh yargıcının vereceği karar üzerine bu süre uza­ tılabilir. Cevap, C seçeneğidir. 1029. Aşağıdakilerden hangisi Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecbur de­ ğildir? A) Kamu idare ve müesseseleri B) Mükellefler C) Mükelleflerle muamelede bulunan gerçek kişiler D) Mükelleflerle muamelede bulunan tüzel kişiler E) Memleket dışı imtiyazlarından faydalanan yabancı devlet memurları Çözüm: B ilgi toplama kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incele­ mesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar. Bilgiler yazı veya sözle istenilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir mühlet tayin olunur. Bilgi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla getirilemez. Memleket dışı imtiyazlarından faydalanan yabancı Dev­ let memurları bilgi verme mecburiyetine tabi olamazlar. Kamu idare ve müesseseleri 655 Vergi Hukuku (Kamu hizmeti ifa eden kurum ve kuruluşlar dahil) ile gerçek ve tüzelkişiler vergilendir­ meye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye Bakanlığı ve vergi dairesince kendilerinden ya­ zı ile istenecek bilgileri belli aralıklarla ve devamlı olarak yazı ile vermeye mecburdurlar. Cevap, E seçeneğidir. 1030. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hü­ kümlerine göre aşağıdakilerden hangisi ihtiyati haciz uygulanması nedenlerinden biri değildir? A) Borçlu borcunu ödememişse. B) Teminat istenmesini gerektiren haller mevcut ise. C) Borçlunun belli ikametgahı yoksa. D) Borçlu kaçmışsa. ap e E) Borçlunun mallarını kaçırma ihtimali varsa. Th e C Çözüm: İhtiyati haciz: Aşağıdaki hallerden herhangi birinin varlığı halinde, hiçbir sü­ reye bağlı olmaksızın alacaklı amme idaresinin, mahalli en büyük memurunun kararıy­ la, haczin derhal uygulanmasıdır: 1) Teminat istenmesini gerektiren haller mevcut ise, 2) Borçlunun belli ikametgahı yoksa, 3) Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçır­ ması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa, 4) Borçludan teminat göstermesi isten­ diği halde belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse, 5) Mal bildirimine çağrılan borçlu belli müddet için­ de mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunmuşsa, 6) Hüküm veril­ miş bulunsun bulunmasın para cezasını gerektiren fiil dolayısıyla amme davası açılmış ise, 7) İptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar el­ den çıkarılmışsa (AATUHK Mad.13). Cevap, A seçeneğidir. 1031. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hü­ kümlerine göre aşağıdakilerden hangisi kamu alacaklarının korunma­ sı için getirilmiş müesseselerden değildir? A) Teminat isteme B) İhtiyati haciz C) İhtiyati tahakkuk D) Amme alacaklarında rüçhan hakkı E) Zamanaşımı Çözüm : 6183 sayılı AATUHK’nunda kamu alacağının korunması için getirilmiş mües­ seseler; teminat isteme, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve amme alacaklarında rüçhan hakkıdır. Teminat isteme: vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile kaçakçılık suçlarına temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmışsa, vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden 656 4T Maliye Soruları vergi dairelerince teminat istenir. Türkiye’de ikametgahı bulunmayan amme borçlusu­ nun durumu, amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa, tahsil dairesi kendisinden teminat isteyebilir. İhtiyati tahakkuk: Aşağıdaki hallerden birinin bulunması takdirinde vergi dairesi mü­ dürünün (vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürünün ve/veya müdürün) yazılı talebi üzerine defterdar ve/veya vergi dairesi başkanı, mükellefin henüz tahakkuk etme­ miş vergi ve resimler ile bunların zam ve cezalarının derhal tahakkuk ettirilmesi husu­ sunda yazılı emir verebilir. Vergi dairesi müdürü (vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürü ve/veya müdür) bu emri derhal tatbik eder: 1) ihtiyati haciz sebeplerinden biri­ si mevcut ise, 2) Mükellef hakkında takibata girişilmişse, 3) Teşebbüsün muvazaalı ol­ duğu ve gerçekte başkasına ait olduğu hakkında deliller elde edilmişse. C ap e Amme alacaklarında rüçhan hakkı: Üçüncü şahıslar tarafından haczedilen mallar paraya çevrilmeden evvel o mal üzerine amme alacağı için de haciz konulursa bu ala­ cak da hacze iştirak eder ve aralarında satış bedeli garameten taksim olunur. Rehinli ala­ caklıların hakları mahfuzdur. Ancak, gümrük resmi, bina ve arazi vergisi gibi eşya ve gayrimenkulün aynından doğan amme alacakları o eşya ve gayrimenkul bedelinden tah­ silinde rehinli alacaklardan evvel gelir. Borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin res­ mi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak olarak 2004 sa­ yılı icra ve İflas Kanununun 206. maddesinin üçüncü sırasında, bu sıranın önceliğini alan alacaklar da dahil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tabi tutulur. Cevap, E seçeneğidir. e 1032. B ir gerçek kişi devlete olan vergi borcu için aşağıdakilerden hangisi­ ni teminat olarak gösteremez? Th A) Bir başka şahsı B) Süreli banka teminat mektubu C) Süresiz bakma teminat mektubu D) Para E) Gayrimenkul Çözüm: 6183 sayılı AATUHK’nun 10. maddesine göre teminat olarak şunlar kabul edilir: 1) Para, 2) Bankalar ve özel finans kurumlar tarafından verilen süresiz teminat mektupları, 3) Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetleri veya bu senetler yerine düzenlenen belgeler (Nominal bedele faiz dahil edilerek ihraç edilmiş ise bu işlemlerde anaparaya tekabül eden satış değerleri esas alınır.), 4) Hükümetçe bel­ li edilecek Milli esham ve tahvilat (Bu esham ve tahvilat, teminatın kabul edilmesine en yakın borsa cetvelleri üzerinden % 15 noksanıyla değerlendirilir.) 5) İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idarelerince haciz varaka­ larına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar. Teminat sonradan tama­ men veya kısmen değerini kaybeder veya borç miktarı artarsa, teminatın tamamlanma­ sı veya yerine başka teminat gösterilmesi istenir. Borçlu verdiği teminatı kısmen veya ta­ mamen aynı değerde başkalarıyla değiştirebilir. Ayrıca teminat sağlayamayanlar mute­ 657 Vergi Hukuku ber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilir. Dikkat edileceği üzere, bir başka şahıs, süresiz banka teminat mektupları, para ve gayrimenkuller temi­ nat olarak gösterilebilecektir. Cevap, B seçeneğidir. 1033. Aşağıdakiler den hangisi mükellefin ödevleri arasında yer almaz? A) Muhafaza ve ibraz B) Defter tutma C) Belge düzenleme D) Vergi levhası asma E) Yılda bir kez vergi dairesine gitme Çözüm: Mükellefin ödevleri, 213 sayılı VUK’nun II. Kitabında düzenlenmiştir. Buna göre mükellefin ödevleri, 1) Bildirimde bulunma; İşe Başlamayı Bildirme, Değişiklik­ leri Bildirme, İşi Bırakmanın Bildirilmesi, Bina ve Arazi Değişikliklerinin bildirilmesidir. e 2) Defter Tutma, 3) Envanter Çıkartma, Değerleme Yapma ve Bilanço Dü­ zenleme, 4) Belge Düzenleme, 5) Ekim Sayım Beyanında bulunma, 6) Mu­ hafaza ve İbraz Ödevi, 7) Beyannameleri Tasdik Ettirme Ödevi, 8) Diğer ödevlerdir. Görüldüğü üzere mükelleflerin yılda bir kez vergi dairesine gitme gibi bir C ap ödevleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla doğru cevap E seçeneğidir. 1034. Aşağıdakilerden hangisi mükellefin ilgili vergi dairesine bildirmekle zorunlu tutuldukları hususlardan değildir? A) İşe başlamanın bildirilmesi B) Adres değişikliklerinin bildirilmesi e C) İşyeri sayısındaki değişikliklerin bildirilmesi Th D) İşi bırakmanın bildirilmesi E) İşçi sayısının bildirilmesi Çözüm: Vergi Usul Kanununu hükümlerine göre mükelleflerin vergi dairesine bildirimde bulunması gereken hususlar; işe başlamanın bildirilmesi, değişikliklerin bildirmesi, işi bırak­ manın bildirilmesi ve bina ve arazi değişikliklerinin bildirilmesidir. Cevap, E seçeneğidir. 1035. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisinin işe başlamayı vergi dairesine bildirme zorunluluğu bulunmamaktadır? A) Vergiye tabi ticaret erbabı B) Serbest meslek erbabı C) Gayrimenkul sermaye iradı sahipleri D) Kurumlar vergisi mükellefleri E) Kollektif şirket ortakları Çözüm : Vergi Usul Kanunu’nu hükümlerine göre işe başlamayı bildirmek zorun­ da olan mükellefler şunlardır: 1) Vergiye tabi ticaret ve sanat erbabı, 2) Serbest mes­ lek erbabı, 3) Kurumlar vergisi mükellefleri, 4) Kollektif ve adi şirket ortaklanyla koman­ 658 4T Maliye Sorulan dit şirketlerin komandite ortaklan. Ticaret sicili memurlukları, kurumlar vergisi mükelle­ fi olup da Türk Ticaret Kanunu’na göre tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evrak­ larının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu mükelleflerin işe başlamayı bil­ dirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. Diğer taraftan işe başlamayı bildirmek zorunda olmayanlar ise şunlardır; 1) Ücret, 2) Gayri Menkul Sermaye İradı, 3) Men­ kul Sermaye İradı (Hazine bonosu, Devlet tahvili v.s. faiz geliri.), 4) Diğer kazanç ve irat, geliri veya bu sayılanların birkaçından dolayı gelir elde eden mükellefler, vergi yükümlü­ lüğüne girişlerini, vergi yükümlülüklerinde meydana gelen değişiklikleri ve yükümlülük­ ten çıkışlarını bildirmek zorunda değildirler. Cevap, C seçeneğidir. 1036. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisinin ver­ gi dairesine bildirilmesine gerek bulunmamaktadır? A) Yeni işçilerin alınmasına yönelik değişiklikler ap e B) İş veya ikamet yeri adreslerinde meydana gelen değişiklikler C) Yeni bir vergiye tabi olmayı gerektirecek değişiklikler D) İşyeri sayısındaki artış veya azalışlara ilişkin değişiklikler E) Bina ve arazide medya gelen değişiklikler Th e C Çözüm: Vergi Usul Kanunu’nu hükümlerine göre vergi dairesine bildirilmesi gereken değişiklikler şunlardır; 1) Adres değişikliklerinin bildirilmesi: İş veya ikamet yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdur­ lar. 2) İş değişikliklerinin bildirilmesi: İşe başladıklannı bildiren mükelleflerden; a) Yeni bir vergiye tabi olmayı; b) Mükellefiyet şeklinde değişikliği; c) Mükellefiyetten mu­ aflığa geçmeyi; gerektirecek surette işlerinde değişiklik olanlar, bu değişiklikleri vergi da­ iresine bildirmeye mecburdurlar. 3) İşletmede değişikliğin bildirilmesi: Aynı teşeb­ büs veya işletmeye dahil bulunan iş yerlerinin sayısındaki artış veya azalışları mükellefler vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. İşi bırakmanın bildirilmesi: VUK’nun 160. maddesine göre, işi bırakan mükellefler, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdur­ lar. Bina ve arazi değişikliklerinin bildirilmesi: Mükellefler, bina ve arazide mey­ dana gelen değişiklikleri ve İratsız arsanın iratlı arsa veya iratlı arsanın İratsız arsa hali­ ne geldiğini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Cevap, A seçeneğidir. 1037. Aşağıdakilerden hangisi işe başlama bildiriminde bulunacak gerçek k iş i mükelleflerde aranacak belgelerden değildir? A) İşe başlama bildirimi B) Şirket ana sözleşmesinin noter onaylı örneği C) Onaylı nüfus cüzdan sureti D) İkametgah senedi E) Noter onaylı imza sirküleri Çözüm: V U K hükümlerine göre, İşe başlama bildirimi; gerçek kişilerde mükellef tara­ fından imzalanırken, tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayanlarda temsile yetkili kişiler 659 Vergi Hukuku e tarafından imzalanır. İşe başlama bildiriminin serbest muhasebeci, serbest muhase­ beci mali müşavir veya yeminli mali müşavir aracılığıyla düzenlenmesi halinde, bu kişi­ ler tarafından da ayrıca kaşe/mühür basılmak suretiyle imzalanır. Gerçek kişi mükel­ lefler için işe başlama bildirimlerinde eklenecek belgeler şunlardır325: 1) İşe b a ş l a m a / b ı r a k m a bildirimi, 2) Onaylı nüfus cüzdan sureti (Mükellefin Vergi Dairesine bizzat başvurması halinde nüfus cüzdanının fotokopisi Müdür Yardımcısı, Şef veya gö­ revlendirilecek bir memur tarafından aslı ile karşılaştırılarak “Aslının Aynıdır” şeklinde tasdik edilir.), 3) İkametgah senedi (Resimli), 4) Noter onaylı imza sirküleri (Basit usul­ de vergilendirilenler hariç), 5) Basit usulde vergilendirme talep eden mükelleflerden iş­ yerinin kendisine ait olması halinde emlak vergisine esas olan vergi değerini gösterir, be­ lediyeden alınacak onaylı bir belge, işyerinin kiralanmış olması halinde ise kira kontratı­ nın bir örneği, 6 ) Nakil Vasıtalarında, plakasız yeni araçlarda fatura fotokopisi, plakalı araçlarda noter satış senedi (Aynı gün müracaat şarttır). Şirket ana sözleşmesinin noter onaylı örneği, tüzel kişi mükellefler için aranan belgedir. Cevap, B seçeneğidir. ap 1038. Aşağıdakilerden hangisi işe başlama bildiriminde bulunacak tüzel ki­ şi mükelleflerde aranacak belgelerden değildir? A) Şirket ana sözleşmesinin noter onaylı örneği B) Ticaret siciline müracaat edildiğine dair belge C C) Şirketi temsile yetkili kişilerin onaylı nüfus cüzdanı sureti D) Şirketi temsile yetkili kişilerin ikametgah ilmühaberi e E) Şirket ortaklarının tamamının imza sirküleri Th Çözüm: VUK hükümlerine göre, Tüzel kişilerde ise işe başlama bildirimlerine aşağıdaki belgelerin eklenmesi gerekmektedir; 1) İşe b aşlam a/b ırak m a bildirimi, 2) Şirket ana sözleşmesinin noter onaylı bir örneği ile Ticaret Siciline müracaatına ait belgenin bir örneği, 3) Şirketi temsile yetkili müdürün imza sirküleri (Noter onaylı), 4) Şirketi temsile yetkili kişilerin onaylı nüfus cüzdanı sureti, resimli ikametgah ilmühaberi, 5) Kooperatiflerden varsa üst birliğe kayıtlı olduklarına dair yazı. Görüldüğü üzere, tü­ zel kişilerde işe başlama bildirimi verilirken, şirket ortaklarının tamamının imza sirküleri istenmemekte, sadece şirketi temsile yetkili müdür yada müdürlerin imza sirküleri isten­ mektedir. Cevap, E seçeneğidir, 1039. ikinci smıf tüccar olarak defter tutan bir mükellef aşağıdaki şartların hangisinin ya da hangilerinin gerçekleşmesi durumunda birinci sınıfa geçebilir? A) Bir hesap döneminin iş hacmi kanunda yazılı hadlerden %20’ye kadar bir fazlalık gösterirse ve arka arkaya iki dönemin iş hacmi kanunda yazılı hadle­ re göre %20’ye kadar bir fazlalık gösterirse ¡şe başlama bildirimlerinde hangi evrakların arandığı, 167. 173, 240 ve 264 seri nolu Vergi usul Kanunu Gene! Tebliğlerinde açıklanmıştır. 660 4 T Maliye Sorulan B) Bir hesap döneminin iş hacmi kanunda yazılı hadlerden %20’yi aşan bir nis­ pette fazla olursa ve arka arkaya iki dönemin iş hacmi kanunda yazılı hadle­ re göre %20’ye kadar bir fazlalık gösterirse C) Bir hesap döneminin iş hacmi kanunda yazılı hadlerden %15’e kadar bir faz­ lalık gösterirse ve arka arkaya iki dönemin iş hacmi kanunda yazılı hadlere göre %15’e kadar bir fazlalık gösterirse D) Bir hesap döneminin iş hacmi kanunda yazılı hadlerden %15’i aşan bir nis­ pette fazla olursa ve arka arkaya iki dönemin iş hacmi kanunda yazılı hadle­ re göre %15’e kadar bir fazlalık gösterirse E) Bir hesap döneminin iş hacmi kanunda yazılı hadlerden %20’ye kadar bir fazlalık gösterirse ve arka arkaya iki dönemin iş hacmi kanunda yazılı hadle­ re göre %15’e kadar bir fazlalık gösterirse C ap e Çözüm : Birinci sınıf tüccarların ikinci sınıfa ve ikinci sınıf tüccarların birinci sınıfa geç­ melerine sınıf değiştirme adı verilmektedir. İki türlü sınıf değiştirme vardır: 1) Birin­ ci sınıftan, İkinci sınıfa geçiş: İş hacmi bakımından birinci sınıfa dahil olan tüccar­ ların durumları belirli şartlara uyduğu takdirde, bunlar, bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlayarak, ikinci sınıfa geçebilirler. Bu şartlar şunlardır; 1) Bir hesap döneminin iş hacmi tutarlarının kanunda yazılı hadlerden % 20’yi aşan bir nispet­ te düşük olması veya 2) Arka arkaya üç dönemin iş hacmi tutarlarının kanunda hadle­ re nazaran % 20’ye kadar bir düşüklük göstermesi. Th e 2) İkinci sınıftan, birinci sınıfa geçiş: İş hacmi bakımından ikinci sınıfa dahil tüccar­ ların durumları belirli şartlara uyduğu takdirde bunlar bu şartların tahakkukunu takip eden hesap döneminden başlayarak birinci sınıfa geçebilirler. Bu şartlar şunlardır: 1) Bir hesap döneminin iş hacmi tutarlarının kanunda yazılı hadlerden % 20’yi aşan bir nispette fazla olursa veya 2) Arka arkaya 2 dönemin iş hacmi tutarının kanunda yazılı hadlere nazaran % 20’ye kadar bir fazlalık gösterirse, böyle bir durumda olan ikinci sınıf bir tüccar takip eden hesap döneminden başlayarak birinci sınıfa geçebilecektir. Bu husus bize aynı za­ manda mükellefin iş hacmi olarak büyüdüğünü de göstermektedir. Cevap, B seçeneğidir. 1040. Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) İkinci sınıf tüccarlar, isterlerse birinci sınıf tüccar olarak bilanço esasında def­ ter tutabilirler. B) İkinci sınıf tüccarlar, hiçbir şekilde birinci sınıf tüccar olarak bilanço esasında defter tutamazlar. C) Yeni işe başlayan tüccarlar, birinci sınıf tüccar olarak bilanço esasında defter tutamazlar. D) Yeni işe başlayan tüccarlar, isterlerse ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabı esasına göre defter tutamazlar. E) Yeni işe başlayan tüccarların, ikinci sınıf tüccar olarak işletme hesabı esasına göre defter tutması zorunludur. 661 Vergi Hukuku Çözüm: V.U.K’nun 181. maddesi ihtiyari sınıf değiştirmeyi düzenlemektedir. Bu­ na göre ikinci sınıf tüccarlar diledikleri takdirde bilanço esasına göre defter tutabilirler. Bu suretle birinci sınıfa dahil olanlar, sonradan ikinci sınıfa geçmek isterlerse bir önceki soruda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde ikinci sınıfa geçebileceklerdir. Cevap, A seçeneğidir. 1041. Vergi Usul Kanunu’na göre defterlerin kayıt nizamına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Defter ve kayıtlar Türkçe tutulur. B) Türkçe kayıtlar bulunmak kaydıyla defterlerde başka dilden kayıt yapılamaz. C) Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. D) Defterler 'mürekkeple veya makine ile yazılır. E) Hesaplar kapatılıncaya kadar toplamlar geçici olarak kurşun kalemi ile yapı- ap e labilir. Th e C Çözüm : Defterlere yapılacak kayıt nizamına ilişkin hükümler şunlardır: 1) Defter ve ka­ yıtların Türkçe tutulması zorunludur. Ancak, Türkçe kayıtlar bulunmak kaydıyla defter­ lerde başka dilden kayıt da yapılabilir. 2. Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla, yabancı para birimine göre de düzen­ lenebilir. Belirli koşulları sağlayan işletmelere, kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına Bakanlar Kurulunca izin verilebilir. Bu şartların ihlâl edil­ diği hesap dönemini izleyen hesap döneminden itibaren Türk para birimine göre kayıt tutma zorunluluğu başlar. 3) Tutulması mecburi defterler mürekkeple veya makine ile yazılır. Kopya kağıdı kullanılması ve ıstampa ve sair damga aletleriyle kopya konulması da caizdir, 4) Defterlerde hesaplar kapatılıncaya kadar toplamlar geçici olarak kurşun kalemi ile yapılabilir. 5) Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhase­ be kaidelerine göre düzeltilebilir. Diğer defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıl­ dığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst ve­ ya yan tarafına veyahut ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir. 6) Defterlere geçirilen bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz bir hale getirmek yasaktır. 7) Defterlerde kayıtlar arasında usulen yazılmaya mahsus olan satır­ lar, çizilmeksizin boş bırakılamaz ve aflanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli çıkarılıp takılabilir yapraklarda bu yaprakların sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz. Cevap, B seçeneğidir. 1 0 4 2 . Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre işlemlerin yasal defterlere kay­ dedilme süresi kaç gündür? A) 5 B) 10 D) 20 E) 25 C) 15 Ç ö z ü m : VUK hükümlerine göre yapılan işlemlerin en geç on gün içerisinde deftere kaydedilmesi şarttır. Ayrıca kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri ve bordro gibi yet- 662 47 Maliye Soruları kili amirlerin imza ve parafım taşıyan belgelere dayanarak yürüten işletmelerde, muame­ lelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu muamelelerin esas defterlere en geç 45 günden içerisinde intikal ettirilmesi gerekmektedir.Diğer taraftan günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest meslek kazanç def­ terine muameleler günü gününe kaydedilir. Cevap, B seçeneğidir. 1043. Öteden beri işe devam etmekte olan tüccarlar defterlerini ne zaman ve kime tasdik ettirirler? A) Defterin kullanılacağı hesap döneminin ilk ayında, noter veya noterlik göre­ vini ifa etmekle sorumlu olanlara tasdik ettirirler. B) Defterin kullanılacağı hesap döneminden önceki hesap döneminde, noter veya noterlik görevini ifa etmekle sorumlu olanlara tasdik ettirirler. ap e C) Defterin kullanılacağı hesap döneminin herhangi bir ayında, noter veya no­ terlik görevini ifa etmekle sorumlu olanlara tasdik ettirirler. D) Defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda, noter veya noterlik görevini ifa etmekle sorumlu olanlara tasdik ettirirler. E) Defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen sondan bir önceki ay­ da, noter veya noterlik görevini ifa etmekle sorumlu olanlara tasdik ettirirler. Th e C Çözüm: Tasdike tabi defterler; 1) Öteden beri işe devam etmekte olanlar defterin kul­ lanılacağı yıldan önce gelen son ayda; 2. Hesap dönemleri Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda; 3) Yeni­ den işe başlayanlar, sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler işe başlama, sı­ nıf değiştirme ve yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi muafiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak on gün içinde; 4) Tasdike tabi defterlerin dol­ ması dolayısıyla veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce tasdik ettirilmesi zorunludur. Diğer taraftan defter­ lerini ertesi yılda da kullanmak isteyenler Ocak ayı, hesap dönemleri Maliye Bakanlığın­ ca tespit edilenler bu dönemin ilk ayı içinde tasdiki yeniletmeye mecburdurlar. Tasdik makamı: Defterler, iş yerinin, iş yeri olmayanlar için ikametgahın bulunduğu yerdeki noter veya noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar, menkul kıymet ve kambiyo borsasındaki acentalar için borsa komiserliği tarafından tasdik olunur. Defterler anonim ve limited şirketlerin kuruluş aşamasında, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret sicili memuru veya noter tarafından tasdik edilebilir. Görüldüğü üzere öteden beri işe devam etmekte olan tüccarlar defterlerini, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ayda, noter veya noterlik görevini ifa etmekle sorumlu olanlara tasdik ettirirler. Cevap, D seçeneğidir. 1044. Aşağıdakilerden hangisi vergi beyannamesini tasdik edecek kişi ya da kurum lardan birisi değildir? A) Vergi Dairesi 663 Vergi Hukuku B) Mal Müdürlüğü C) Serbest Muhasebeciler D) Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler E) Mükellef C ap e Çözüm: Kural olarak vergi beyannameleri vergi idaresi tarafından tasdik edilir. Dolayı­ sıyla vergi dairesi ve vergi dairesi olmayan yerlerde mal müdürlükleri, vergi beyanname­ lerini tasdik etmeye yetkilidir. Diğer taraftan Maliye Bakanlığı326; 1) Vergi beyanname­ lerinin serbest muhasebeci, serbest muhasebeci malî müşavir veya yeminli malî müşa­ virler tarafından da imzalanması mecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrı uygulatmaya, 2) Vergi kanunlarında yer alan muafiyet, istisna, yeniden değerleme, zarar mahsubu ve benzeri hükümlerden yararlanılmasını Maliye Bakanlığınca belirlenen şartlara uygun olarak ye­ minli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibraz edilmesi şartına bağlamaya, 3) Vergi kanunları kapsamındaki yeminli mali müşavirlik tasdik işlemlerini elektronik or­ tamda gerçekleştirmeye ve tasdike konu işlemleri mükellef grupları, faaliyet ve tasdik ko­ nuları itibarıyla ayrı ayrı belirlemeye ve uygulatmaya, bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. Maliye Bakanlığı da bu yetkisini kullanarak, vergi beyan­ namelerinin, meslek mensupları tarafından da imzalanabileceğini hükme bağlamıştır. Bu durumda serbest muhasebeciler ve serbest muhasebeci mali müşavirler de beyanname­ leri imzalayabilecekleridir. Cevap, E seçeneğidir. e 1045. Aşagıdakilerden hangisi fatura yerine geçen vesikalardan değildir? A) Perakende satış vesikaları Th B) Gider pusulası C) Müstahsil makbuzu D) Döviz alım ve satım belgesi E) İrsaliyeli fatura Çözüm: Perakende Satış Vesikası, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usul­ de tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin fatura vermek mecbu­ riyetinde olmadıkları satışları ve yaptıkları işlerin bedelleri 1) Perakende satış fişleri, 2. Makineli kasaların kayıt ruloları, 3. Giriş ve yolcu tasıma biletleri nden herhangi biri ile tevsik olunur. Perakende satış fişi; makineli kasaların kayıt ruloları ve biletlerde, işletme veya mükellefin adı, düzenlenme tarihi ve alınan paranın miktarı gös­ terilir. Perakende satış fişi ile giriş ve yolcu taşıma biletleri seri ve sıra numarası dahilin­ de teselsül ettirilir. Bu fiş ve biletler kopyalı iki nüsha olarak tanzim edilir ve bir nüshası müşteriye verilir. Makineli kasa kullanıp da müşteriye fiş verilmemesi halinde, peraken­ de satış fişi tanzimi ve müşteriye verilmesi mecburidir. 3 2 6 Bu yetki Maliye Bakanlığı’na 213 sayılı Vergi Usul K anununun Mükerrer 257. maddesi ile verilmiştir. 664 4T Maliye Soruları Gider pusulası; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden mu­ af esnafa; yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapa­ na veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edilir. Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev’i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadlarını (Tüzel kişilerde unvanlarını) ve adreslerini ve tarihi ihtiva eder ve iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası işi yapana veya malı satana verilir. Gider pusulaları, seri ve sıra numarası dahi­ linde teselsül ettirilir. Müstahsil makbuzu, birinci ve ikinci sınıf tüccarlar ile kazancı basit usulde tespit edi­ e C ap e lenler ve defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerden satın aldıkları malların bedelini ödedikleri sırada iki nüsha makbuz tanzim et­ meye ve bunlardan birini imzalayarak satıcı çiftçiye vermeye ve diğerini ona imzalatarak almaya mecburdurlar. Mal tüccar veya çiftçi adına bir adamı veya mutavassıt tarafından alındığı takdirde makbuz bunlar tarafından tanzim edilir ve imzalanır. Çiftçiden avans üzerine yapılan alımlarda, makbuz, malın teslimi sırasında verilir. Müstahsil makbuzunun tüccar veya alıcı çiftçi nezdinde kalan nüshası fatura yerine geçer. Müstahsil makbuzun­ da en az aşağıda yazılı bilgiler bulunur: 1. Makbuzun tarihi; 2. Malı satın alan tüccar ve­ ya çiftçinin soyadı, adı unvanı ve adresi; 3. Malı satan çiftçinin soyadı, adı ve ikametga­ hı adresi; 4. Satın alman malın cinsi, miktarı ve bedeli; Müstahsil makbuzları hiçbir re­ sim ve harca tabi değildir. Müstahsil makbuzları seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Th İrsaliyeli fatura: Sattıklan mallar dolayısıyla, malın tesliminden itibaren faturanın yedi gün içinde düzenlenmesi imkanından vazgeçerek, bu yükümlülüğü derhal yerine getir­ mek isteyen mükellefler, fatura ve sevk irsaliyesini ayrı ayrı düzenlemeksizin, diledikleri takdirde, aşağıda sıralanan esaslara uygun olarak “irsaliyeli fatura” düzenleyebileceklerdir. Bu usulü seçen mükellefler, o takvim yılı sona ermeden fatura veya sevk irsaliyesini ayrı ayrı düzenleyemezler. İrsaliyeli fatura uygulamasını seçen mükelleflerden mal satın alan mükelleflerin, bu malları taşımalan veya taşıttırmaları esnasında “irsaliyeli fatura” bulunması halinde, bunların “sevk irsaliyesi” düzenleme yükümlülükleri yoktur. Malı sa­ tan mükellefler irsaliyeli faturayı en az üç örnek olarak düzenleyeceklerdir. En az üç nüs­ ha düzenlenmeyen irsaliyeli faturalar hiç düzenlenmemiş sayılacaktır. “İrsaliyeli Fatura”nm iki nüshası mutlaka malı taşıyan araçta bulundurulacak, yoklama ve denetimler­ de “irsaliyeli fatura”nm iki nüshası da ibraz edilecektir. İrsaliyeli faturada; faturayı düzen­ leyenin adı, ticari ünvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası, malın nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı ile nereye ve kime gönderildiği; müşterinin adı, ticari ünvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası, faturanın seri ve müteselsil sıra nu­ marası, düzenleme tarihi ve saati ile anlaşmalı matbaa ile ilgili bilgilere yer verilecektir. Bu bilgilerin eksik olması halinde “irsaliyeli fatura” hiç düzenlenmemiş sayılacaktır327. 327 211 Seri Nolu VUK Genel Tebliği 665 Vergi Hukuku Döviz Alım satım belgesi; Yetkili müesseseler döviz alış ve satışlarında döviz alım ve satım belgelerini düzenlemek ve kullanmak zorundadırlar. Düzenlenecek döviz alım ve döviz satım belgelerinde, T.C. Merkez Bankasınca yayımlanan Genelgelere göre bulun­ ması zorunluluğu getirilen bilgilere ilave olarak, belgeyi düzenleyen yetkili müessesenin iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarasının da bulunması zorunludur. Dö­ viz alım ve satım belgeleri en az iki örnek olarak düzenlenecektir. Bu belgelerin ikiden fazla örnek olarak düzenlenmesi halinde her birinin kaçıncı olduğu belirtilecektir. Döviz alım ve satım belgelerinin yukarıda sayılan bilgileri taşıması şartıyla bilgisayar kullanmak suretiyle düzenlenmesi de mümkün bulunmaktadır. Döviz alım ve satım belgeleri, anlaş­ ması bulunan matbaalara bastırılmak veya noterlere tasdik ettirilmek suretiyle kullanıla­ cak ve bu belgelerde belirli bir ölçü aranılmayacaktır328. e Yukarıda yapılan açıklamalardan da görüleceği üzere, irsaliyeli faturalar, fatura yerine geçen bir belge değil, bizzat faturanın kendisidir. Gevap, E seçeneğidir. A) Fatura C ap 1046. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler ile defter tutm ak zorunda olan serbest meslek erbabı ve çiftçiler; ver­ giden m uaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları em­ tia için tanzim ettikleri belgenin adı nedir? B) Müstahsil makbuzu C) Gider pusulası e D) Adisyon E) Perakende satış vesikası Th Çözüm: Gider pusulası; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edi­ lenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergi­ den muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip, işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf ta­ rafından verilmiş fatura hükmündedir. Bu belge, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eş­ yalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tan­ zim edilir. Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev’i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyad­ larını (Tüzel kişilerde unvanlarını) ve adreslerini ve tarihi ihtiva eder ve iki nüsha olarak tanzim ve bir nüshası işi yapana veya malı satana tevdi olunur. Gider pusulaları, seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir. Adisyon: Masada servis yapılan ve gerçek usulde vergiye tabi; 1) Kurumlar vergisine tabi olan kurumlar tarafından çalıştırılan veya Vergi Usul Yasası hükümleri uyarınca bi­ lanço ve işletme hesabı esasına göre defter tutulan ve alkollü içki servisi yapılan gece ku­ lüpleri, diskotekler, barlar, pavyonlar, gazinolar, meyhaneler ve lokantalar gibi işletme­ ler, 2) Kurumlar veya gerçek usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar tarafından işletilen 328 226 Seri Nolu VUK Genel Tebliği 666 4T Maliye Sorulan şehirlerarası karayolları üzerinde hizmet veren lokanta, kafeterya pastane, kulüp ve ben­ zeri işletmeler, 3) Vergi Usul Yasası hükümleri uyarınca bilanço veya işletme hesabı esa­ sına göre defter tutan gece kulüpleri, diskotekler, barlar, pavyonlar, gazinolar, meyhane­ ler, lokantalar, kafeteryalar ve pastane işletmeleri, adisyon düzenlemek ve kullanmak zo­ rundadırlar. Hizmetin bitiminde adisyon329 müşteriye ibraz edilerek ve adisyon üzerinde yer alan bilgiler doğrultusunda hesap ödenir. Bu bağlamda da ödeme aşamasında müş­ terinin istemi olmaksızın derhal fatura, faturanın istenmemesi veyahut da fatura düzen­ lenmesini gerektirmeyen hallerde yazar kasa veyahut da perakende satış fişi düzenlene­ rek müşteriye verilir. Adisyon ödemeyi kanıtlayan bir belge değildir. Adisyonun işlevsel görevi hizmet işletmesinde müşterinin tükettiği maddeleri göstermeye yöneliktir Cevap, C seçeneğidir. 1 0 4 7 .1. Taşıma İrsaliyesi e II. Ambar tesellüm fişi IV. Günlük müşteri listeleri V. Adisyon VI. Fatura C VII. Reçete ap III. Yolcu listeleri VIII. Götürü usulde tespit edilen giderler A) I, II ve III e Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri vergi usul kanununa göre ka­ yıtlan tevsik etmeye yarayan belgelerden değildir? Th C) I, III, IV ve VI B) II, III, IV ve V D) I, II, III, IV, V, VI ve VII E) VIII Çözüm: VUK’da aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslar­ la olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir. Defter tutmak mecburiyetinde olmayan mükellefler vergi matrahlarının tespiti ile ilgili giderlerini tevsi­ ke mecburdurlar. (Götürü usulde tespit edilen giderler hariç.) Belgelerin öngörülen zo­ runlu bilgileri taşımaması halinde, bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlen­ memiş sayılır. Tasıma irsaliyeleri: Ücret karşılığında eşya nakleden bütün gerçek ve tüzelkişiler nak­ lettikleri eşya için, ambar defterinde yer alması gereken bilgilerle, sürücünün ad ve so­ yadı ve aracın plaka numarasını ihtiva eden ve seri ve sıra numarası dahilinde teselsül eden irsaliye kullanmak zorundadırlar. Bu irsaliyenin bir nüshası eşyayı taşıttırana, bir nüshası eşyayı taşıyan aracın sürücüsüne veya kaptanına verilir ve bir nüshası da taşı­ mayı yapan nezdinde saklanır. 329 Vergi mevzuatımızda adisyona ilişkin usul ve esaslar ise 185, 200, 298 ve 299 sıra numaralı VUK Genel tebliğ­ leri ile belirlenmiştir 667 Vergi Hukuku Yolcu listeleri: Şehirler arasında yapılan yolcu taşımalannda yolcu taşıma bileti kes­ meye mecbur olan mükellefler (T.C. Devlet Demiryolları hariç), taşıtların her seferi için müteselsil seri ve sıra numaralı ve oturma yerlerini planlı şekilde gösteren iki nüsha yol­ cu listesi düzenlerler ve bu listenin bir nüshasını sefer sonuna kadar taşıtta ve diğer nüs­ hasını işyerinde bulundururlar. Yolcu taşıma biletlerinin komisyoncu veya acenteler tara­ fından kesilmesi halinde yolcu listeleri 3 nüsha olarak düzenlenir ve bir nüshası bu kim­ seler tarafından saklanır. Yolcu listelerinde aşağıdaki bilgiler bulunur: 1. Yolcu listesini düzenleyen işletmenin adı veya unvanı ile adresi, 2. Taşıtı işleten mükellefin adı, soyadı varsa unvanı, adresi vergi dairesi ve hesap numarası, 3. Taşıtın plaka numarası, sefer tarihi ve hareket saati, 4. Bilet numaraları işaretlenmek suretiyle yolcu sayısı ve toplam hasılat tutarı. ap e Günlük müşteri listeleri: Otel, motel ve pansiyon gibi konaklama yerleri, odaları, bölmeler ve yatak planlarına uygun olarak müteselsil seri ve sıra numaralı günlük müş­ teri listeleri düzenlerler ve işletmede bulundururlar. Bu listelerde aşağıdaki bilgiler bulu­ nur: 1. Mükellefin adı, soyadı, varsa unvanı ve adresi, 2. Oda numaralan yazılmak su­ retiyle müşterinin adı, soyadı ve oda ücreti, 3. Düzenleme tarihi. Reçete: VUK’nun Mükerrer 257. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak maliye Bakan­ C lığı Özel muayenehane, özel poliklinik, özel hastane sahibi veya buralarda çalışan hekim­ lerce (diş hekimi dahil) özel muayene ve tedaviler için düzenlenen reçeteleri VUK uya­ rınca düzenlenmesi zorunlu belgeler kapsamına almıştır. Reçeteler sadece defterdarlık­ larla anlaşmalı matbaalara bastırılarak kullanılacaktır. Th e Faturanın ise önceki sorularda yapılan açıklamalar uyarınca, kayıtların tevsikinde kulla­ nılacak belgelerden olduğu aşikardır. Görüldüğü üzere soruda verilen tüm belgeler kayıt­ ların tevsiki amacıyla kullanılabilecek belgelerdir. Cevap, E seçeneğidir. 1048. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşagıdakilerden hangisi vergi karnesi almaya mecburdur? A) Gerçek usulde vergilendirilen ticaret erbabı B) Gerçek usulde vergilendirilen serbest meslek erbabı C) Ücret geliri elde edenler D) Gelir Vergisi Kanununa göre diğer ücret kapsamında vergilendirilenler E) Gerçek usulde vergilendirilen sanat erbabı Çözüm : Aşağıda yazılı olanlar vergi karnesi almaya mecburdurlar: 1) Gelir Vergisi Ka­ nununa göre diğer ücret kapsamında vergilendirilenler; 2) Gelir Vergisi Kanununa gö­ re indirimden faydalanmak isteyenler; 3) Gelir Vergisi Kanununa göre karne almak zo­ runda olanlar. Durumu yukarıdaki şartların birden fazlasına girse bile, bir mükellef tek vergi karnesi alır. Mükellef vergi karnelerinin kendileri tarafından yazılması gereken kı­ sımlarını doldurduktan sonra, vergi bakımından durumlannı kayıt ve tescil ve karneye işaret ettirmek üzere, bunları bağlı oldukları vergi dairesine ibraz ederler. Mükellefiyete müessir olacak değişikler de yukandaki esaslara göre karneye işaret ettirilir. GVK’ya gö­ 47 Maliye Sorulan 668 re diğer ücret kapsamında vergilendirilen mükelleflerin doldurdukları karneyi vergi da­ iresine ibraz etmeleri veya değişikliği karneye işaret ettirmeleri süresi, işe başladıkları ve­ ya değişikliğin vuku bulduğu tarihten başlayarak bir aydır. GVK’ya göre yapılacak indi­ rimler, karnedeki kayıtların vergi dairesine tescil ettirildiği tarihten evvelki zamanlar için ugulanmaz. Cevap, D seçeneğidir. 1049. Birinci sınıf bir tüccar 2009 takvim yılına ilişkin olarak bilanço esa­ sında, yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri tutmuştur. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre mükellefin bu defterleri muha­ faza etme yüküm lülüğü ne zaman sona erecektir? A) 31.12,2012 B) 31.12.2013 C) 31.12.2014 D) 31.12.2015 E) 31.12.2016 e Çözüm: VUK’a göre* defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçün­ Süre 1 yıl C ap cü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar. Sorudaki verilerde 2009 takvim yılına ilişkin defterlerden bahsedilmektedir. Dolayısıyla bu defterlerin ilgili bulundukları yıl olan 2009’dan sonraki takvim yılı olan 01.01.2010 tarihinden itibaren beş yıl süre ile mu­ hafaza edilmesi gerekmektedir. Buna göre; 01.01.2010-31.12.2010 01.01.2011 -31.12.2011 3 yıl 01.01.2012-31.12.2012 Th e 2 yıl 4 yıl 01.01.2013-31.12.2013 5 yıl 01.01.2014-31.12.2014 Görüldüğü üzere bu defterlerin muhafaza yükümlülüğü 31.12.2014 tarihinde sona ere­ cektir. Cevap, C seçeneğidir. 1050. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisi vergi incelemeleri ve kontrolleri ile gayrimenkullerin rayiç bedellerinin tes­ p iti sırasında mükellefin uymak zorunda olduğu diğer ödevlerden değildir? A) İncelemeye yetkili memura çalışma yeri göstermek B) İşe başlamayı bildirmek C) Resmi çalışma saatlerinde memurun müessesede çalışmasını sağlam ak D) Değeri tespit edilecek bina ve araziyi memurlara gösterip gezdirmek E) İşletmede envanter yapılması halinde gerekli yardım ve kolaylığı göstermek 669 Vergi Hukuku Çözüm: Vergi inceleme ve kontrolleri ile gayrimenkullerin rayiç bedelinin tespiti sırasmda mükellefler aşağıda yazılı ödevleri yerine getirmeye mecburdurlar: 1) İncelemeye yetkili memura müessesenin durumuna göre, çalışma yeri göstermek ve resmi çalışma saatlerinde memurun müessesede çalışmasını sağlamak; 2) İnceleme ile ilgili her türlü izahatı vermek (Bu mecburiyet hem iş sahibine, hem de işletmede çalışan memurları kapsar); 3) İncelemeye yetkili memurun, lüzumunda iş yerinin her tarafını gezip görme­ sini sağlamak; 4) Bina ve arazinin rayiç bedelinin tespitinde değeri tespit edilecek bina ve araziyi, Maliye Bakanlığınca yetkili kılınan memurlara gösterip gezdirmek, bu gibi gayrimenkullerin genel ahvaline, kullanış tarzına ve kirada ise kiranın miktarına müteal­ lik her türlü bilgileri vermek (bu mecburiyetler kiracıları da kapsar); 5) İşletmede envan­ ter yapılması halinde araç, gereç ve personeliyle bu işlemlerin intacına gerekli yardım ve kolaylığı göstermek. Cevap, B seçeneğidir. A) Satın alma bedeli C ap e 1051. Maliyet bedeli, bir İktisadi kıymetin iktisap edilmesi ya da değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara ilişkin bilumum giderlerin toplamını ifade eder. Buna göre aşağıdakilerden hangisi maliyet bedeli içerisinde değerlendirilebilecek gider ve ödemelerden değildir? B) Satın alma sırasında ortaya çıkan vergiler C) İktisadi kıymet imal edilmiş ise imalat giderleri D) İktisadi kıymetin değerini artırıcı ödemeler e E) İktisadi kıymetin iktisap edilmesini önleyen giderler Th Çözüm : Maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırıl­ ması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder. Bu tanımdan hareketle maliyet bedelinin şu hususlardan oluştuğu anlaşılmak­ tadır: 1) İktisadi bir kıymet iktisabı için yapılan ödemeler: İktisadi kıymet satın alınmış ise satın alma bedeli, satın alma sırasında ortaya çıkan vergiler ile satın alma iş­ lemine ilişkin olarak ortaya çıkan diğer giderlerden;iktisadi kıymet imal edilmiş ise ima­ lat sırasında kullanılan hammadde ve yardımcı maddelerin alımı için ödenen bedeller, imalat giderleri, imalatta kullanılan sabit kıymetlerin amortismanları gibi giderlerden oluşmaktadır. 2) iktisadi kıymetin değerini artırıcı ödemeler: İktisadi kıymetin el­ de edilmesinden sonra yapılan ödemelerin, maliyete eklenebilmesi için yapılan giderle­ rin, iktisadi kıymetin değerini artırması gerekir. 3) Bunlara müteferri (bağlı) diğer giderler: Bir harcamanın bağlı gider olarak iktisadi kıymetin maliyetine eklenmesi için yapılan giderin sabit kıymetin satın alma bedeline veya iktisadi kıymetin değerini artırı­ cı giderine bağlı olarak yapılması ve ödeme yapılmadan iktisadi kıymetin elde edileme­ mesi gerekmektedir. Görüldüğü üzere iktisadi kıymetin iktisap edilmesini önleyen gider­ ler, maliyet bedeli içerisinde değerlendirilebilecek giderlerden değildir. Cevap, E seçene­ ğidir. 670 47 Maliye Soruları 1052. Bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arzettiği gerçek değer aşağıdakilerden hangisidir? A) Borsa rayici B) Tasarruf değeri C) Mukayyet değer D) Maliyet bedeli E) Vergi değeri ap e Çözüm: Borsa rayici: Borsa rayici, gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasma, gerekse ticaret borsalarına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvelki son mu­ amele gününde borsadaki muamelelerin ortalama değerlerini ifade eder. Tasarruf de­ ğeri: Tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arz ettiği ger­ çek değerdir. Mukayyet değer: Mukayyet değer, bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlannda gösterilen hesap değeridir. Maliyet bedeli: İktisadi bir kıymetin iktisap edilme­ si veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara bağlı olarak yapılan her türlü giderlerin toplamını ifade eder. Vergi değeri: Vergi değeri, bina ve arazinin Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre tespit edilen değeridir. Cevap, B seçeneğidir. 1053. Emsal bedelinin tespiti sırasıyla aşağıdaki yöntemlerden hangileriyle yapılır? C A) Emsal bedeli, ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası B) Ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası, takdir esası C) Alış fiyatı fiyat esası, maliyet bedeli esası, takdir esası e D) Ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası, alış fiyatı esası E) Ortalama fiyat esası, alış fiyatı esası, maliyet bedeli esası Th Çözüm: Emsal bedeli ve ücreti: Gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsali­ ne nazaran haiz olacağı değerdir. Emsal bedeli sıra ile aşağıdaki esaslara göre belirlenir. Birinci sıra: (Ortalama fiyat esası) Aynı cins ve nevideki mallardan sıra ile değerle­ menin yapılacağı ayda veya bir evvelki veya bir daha evvelki aylarda satış yapılmışsa, emsal bedeli bu satışların miktar ve tutarına göre mükellef tarafından çıkarılacak olan “Ortalama satış fiyatı” ile hesaplanır. Bu esasın uygulanması için, aylık satış miktarının, emsal bedeli tayin olunacak her bir malın miktarına nazaran % 25’ten az olmaması şart­ tır. İkinci sıra: (Maliyet bedeli esası) Emsal bedeli belli edilecek malın, maliyet be­ deli bilinir veya çıkarılması mümkün olursa, bu takdirde mükellef bu maliyet bedeline, toptan satışlar için % 5, perakende satışlar için % 10 ilave etmek suretiyle emsal bede­ lini bizzat belli eder. Üçüncü sıra: (Takdir esası) Yukarıda yazılı esaslara göre belli edilemeyen emsal bedelleri ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca takdir yo­ lu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve kullanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edilen be­ dellere karşı mükellefler vergi mahkemesinde dava açabilirler. Ancak, dava açılması ver­ ginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz. Emsal bedelinin mükellef tarafından bizzat hesap­ 671 Vergi Hukuku landığı hallerde, bu hesaplara ait kayıt ve cetveller ispat edici kağıtlar olarak muhafaza edilir. Yukarıdaki esaslara tabi olmaksızın kaza mercilerinin re’sen biçtikleri değerler ile zirai kazanç Ölçülerini tespit eden kararnamelerde yer alan unsurlar emsal bedeli yerine geçer. Ücretle yapılan imalatta ücretin gerçek miktarının bilinmemesi veya doğru olarak tayin edilememesi hallerinde tespit edilecek emsal ücret de aynı esaslara göre tayin olu­ nur. Cevap, B seçeneğidir. 1054. Emsal bedelinin takdir esasına göre tespit edilmesiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Birinci sıra (Ortalama fiyat esası) ve ikinci sıraya (maliyet bedeli esası) göre belli dilemeyen emsal bedelleri, ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyon­ larınca belli edilir. C ap e B) Takdirler, piyasa kıymetleri araştırılmak ve kullanılmış eşya için yıpranma de­ receleri nazara alınmak suretiyle yapılır. C) Takdir edilen bedellere karşı mükelleflerin vergi mahkemelerinde dava açma hakları yoktur. D) Takdir edilen bedellere karşı mükelleflerin vergi mahkemelerinde dava açma­ sı, verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz. E) Takdirler, maliyet bedeli ve kullanılmış eşya için yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Çözüm : Emsal bedelini tanımlayan VUK’nun 267. maddesinin üçüncü sırasında takdir Th e esasına yer verilmiştir. Buna göre, ortalama fiyat esası ve maliyet bedeli esasına göre belli edilemeyen emsal bedelleri, ilgililerin müracaatı üzerine takdir komisyonunca tak­ dir yolu ile belli edilir. Takdirler, maliyet bedeli ve piyasa kıymetleri araştırılmak ve kul­ lanılmış eşya için ayrıca yıpranma dereceleri nazara alınmak suretiyle yapılır. Takdir edi­ len bedellere mükelleflerin vergi mahkemesinde dava açma hakkı mahfuzdur. Ancak, dava açılması verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmaz. Görüldüğü üzere takdir edilen bedellere karşı mükelleflerin dava açma hakları vardır. Cevap, C seçeneğidir. 1055. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre iktisadi işletmelere dahil aşağı­ daki gayrimenkullerden hangisi maliyet bedeli ile değerlenmez? A) Gayrimenkullerin mütemmim cüzileri ve teferruatı B) Tesisat ve makineler C) Gemiler ve diğer taşıtlar D) Gayrimaddi haklar E) Maliyet bedeli tespit edilemeyen gayrimenkuller Çözüm : iktisadi işletmelere dahil bilumum gayrimenkuller maliyet bedelleri ile değerle­ nir. Aynca aşağıdaki yazılı kıymetler de gayrimenkuller gibi değerlenir: 1) Gayrimenkul­ lerin mütemmim cüzileri ve teferruatı; 2) Tesisat ve makineler; 3) Gemiler ve diğer ta­ 672 4 T Maliye Sorulan şıtlar; 4) Gayrimaddi haklar. Gayrimaddi haklar; gayrimenkul olarak tescil edilen haklar­ la, imtiyaz, ihtira, telif, alamet-i farika, ticaret unvanı, marka gibi haklardan oluşur. Gayrimenkullerde, maliyet bedeline satın alma bedelinden başka, aşağıda yazılı giderler gi­ rer: 1) Makine ve tesisattan gümrük vergileri, nakliye ve montaj giderleri; 2) Mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler. No­ ter, mahkeme, kıymet takdiri, komisyon ve tellaliye giderleri ile Emlak Alım ve Özel Tü­ ketim Vergilerini maliyet bedelini ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermek­ te mükellefler serbesttirler. Cevap, E seçeneğidir. 1056. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden hangisi stokla­ rın maliyet bedellerinin tespiti yöntemlerinden birisi değildir? A) Fiili maliyet yöntemi C) FİFO D) LİFO ap E) Amortisman ayırma yöntemi e B) Ortalama maliyet yöntemi C Çözüm: VUK’a göre esas olan emtiaların maliyet bedelleriyle değerlenmesi olmasına karşın, işletmelerde bulunan stokların maliyet bedellerinin tespiti aşağıdaki yöntemlerle de yapılabilir. Mükellefler fiili maliyetlerin saptanmasında diledikleri usulü uygulamada serbesttir. e 1) Fiili Maliyet Yöntemi: Stokta bulunan malların kendi maliyetleri ile değerlenmesi­ dir. Buna fiili maliyet prensibi de denilmektedir. Stokta bulunan malların hangi partiden kaldığı biliniyorsa ait olduğu partinin birim fiyatıyla değerlenmesi gerekir. Th 2) Ortalam a Maliyet Yöntemi: Stokta bulunan malların fiilen hangi partiden kaldığı bilinemiyorsa veya hangi fiyatla alındığı tespit edilemiyorsa ortalama maliyet yöntemi kullanılmalıdır. Birbirine benzer mallarda (yağ, şeker, un, peynir, süt gibi) belirli maliyet­ lerle değerleme yapılamıyor ise ortalama maliyet yöntemi uygulanır. Ortalama maliyet yöntemi üç şekilde uygulamada yer almaktadır; i) Basit Ortalama Maliyet Yöntemi, Yıl içinde satın alınan belli bir malın, birim alış fiyatının toplanarak alış sayısına bölün­ mesiyle bulunan ortalama maliyettir. Bu yöntem uygulanırken, ünite sayısı ve fiyatların eşit olmadığı durumda gerçek dışı ve hayali sonuçlar ortaya çıkabileceğinden doğru bir değerleme olarak kabulü oldukça zordur, ti) Ağırlıklı Ortalam a Maliyet Yöntemi, Satın alınan mal miktarı ile birim fiyatı çarpımı olan mal alış değerleri toplamının alman toplam mal miktarına bölünmesiyle bulunur. Fiyat dalgalanmaları olan ekonomilerde uy­ gulama alanı bulabilen, çok yüksek ve çok düşük fiyattan alman malzemeleri adil bir bi­ çimde ortalama fiyattan değerleyen yöntemdir. III) Hareketli Ağırlıklı Ortalama Maliyet Yöntem i. Her yeni alış ve satış durumunda işletmede bulunan mal mevcutlannın ortalama birim maliyeti hesaplanır. Böylece, her yeni işlemde mevcut mal stokla­ rının maliyet değeri ve her satış işleminde satılan malın ortalama birim maliyeti ve top­ lam maliyet değeri bulunmuş olur. 673 Vergi Hukuku 3) tik Giren İlk Çıkar (FIFO) Yöntemi: _Bu değerleme yönteminde işletmede kulla­ nılan, üretime verilen veya satılan malların işletmenin stoklarına en önce girenlerden ol­ duğu kabul edilir. Dönem sonunda envanter alma sisteminde, FIFO değerleme yöntemi­ nin varsayımı, mal satıldığında işletmeye giriş sırasına göre çıkışı yapılacağından dönem sonunda kalanlar en son giren partilerin birim fiyatlan ile değerlendirilir. FIFO stok de­ ğerleme yöntemi enflasyonist dönemlerde satılan malın maliyetini olduğundan düşük bir değerle buna karşılık stokları piyasa fiyatına en yakın maliyet değeri ile değerleyecektir. Buna bağlı olarak mal satış karı şişirilmiş olacaktır. C ap e 4) Son Giren İlk Çıkar (UFO) Yöntemi: Bu değerleme yönteminde işletmede kul­ lanılan üretime sevk edilen veya satılan malların işletme stoklarına en son girenlerden olduğu kabul edilir. Bu yönteme göre çıkışlar işletmeye en son giren mallardan başlar, mallar satılırken öncelikle işletmeye en son alınan mallardan çıkış yapılır ve bu sistem böyle devam eder. Satılan malların maliyeti çıkış sırası gelen partinin birim maliyetine göre hesaplanır. Mevcut stokların maliyet değeri ise işletmeye önceden giren malların birim maliyetine göre bulunur. LIFO stok değerleme yöntemi fiyatların yükseldiği dö­ nemlerde satılan malın maliyetini gerçeğe yakın hesaplayarak brüt satış karının şişiril­ mesini önler. Bununla beraber stoklar, daima ilk giren partilerin birim fiyatıyla değerlen­ diğinden gerçekten çok düşük bir değerle bilançoda yer almış olur. Stok miktarının yılar boyunca çok az değişmesi yıllar öncesi stok değerini aynen veya ona çok yaklaşık bir değerle yıllar sonraki bilançoya taşır. Th e 5) Standart Maliyet Yöntemi: İsletme ambarında bulunan değerlemesi yapılacak olan her stok kalemi, önceden saptanmış bir standart birim fiyatı ile giriş çıkışları yapıl­ maktadır. Her bir stok kalemi için standart bir birim fiyat saptanıp değerleme işlemi ger­ çekleştirildikten sonra, standart ve gerçek birim fiyatlar arasında karşılaştırma yapılır. Aradaki farklar stoklar ve satılan mallann maliyeti arasında dağıtılarak standart maliyet­ lerin fiili maliyetlere dönüştürülmesi sağlanır. Maliyetlerin standart maliyetlere göre sap­ tanması durumunda, fiili maliyetlerle standart maliyetler arasındaki farkların GVK’nun 40 ncı maddesine göre doğrudan gider kaydedilmeyerek maliyetlere aktarılması, oradan da stoklar ile satılan mallann maliyetine dağıtılması gerekir. 6) Emsal Bedeli İle Değerleme Yöntemi: Emtia, maliyet bedeliyle değerlenir. Em­ tianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelleri %10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef, maliyet bedeli yerine 267. maddenin ikinci sı­ rasındaki usul (maliyet bedeli esası) hariç olmak üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik ede­ bilir. Bu usul mamuller (imal edilen emtia) için de uygulanabilir. Cevap, E seçeneğidir. 1057. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yabancı paraların değerlemesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir B) Borsa rayicinin oluşumunda muvazaa olduğu anlaşılırsa alış bedeli ile değer­ lenir 674 4T Maliye Soruları C) Yabancı paranın borsa rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığı’nca tespit olunur D) Yabancı paranın borsa rayici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Merkez Bankası’nca tespit olunan döviz alış fiyatıdır. E) Vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, değerleme günü kıymetine irca edilebilir. ap e Çözüm: Yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Borsa rayicinin oluşumunda muva­ zaa olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli esas alınır. Yabancı paranın borsada ra­ yici yoksa, değerlemeye uygulanacak kur Maliye Bakanlığınca tespit olunur. Bu madde hükmü yabancı para ile olan senetli veya senetsiz alacaklar ve borçlar hakkında da geçerlidir. Bunlardan vadesi gelmemiş senede bağlı alacak ve borçlar, değerleme günü kıy­ metine irca edilebilir. Ancak senette faiz oranının yazılı olmadığı durumlarda değerleme gününde geçerli olan Londra Bankalar Arası Faiz Oranı (LÎBOR) esas alınır. Görüldüğü üzere, yabancı paranın borsa rayici yoksa değerlemeye uygulanacak kur Merkez Banka­ sı’nca tespit olunan döviz alış fiyatı değil, Maliye Bakanlığınca tespit edilecek kurdur. Cevap, D seçeneğidir. 1058. Senetsiz alacak ve borçlar nasıl değerlenir? C) Borsa rayici E) Vergi değeri B) Tasarruf bedeli C A) Maliyet bedeli D) Mukayyet değeri Th e Çözüm: Alacaklar mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşme­ lerine bağlı alacaklar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır. Vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu durumda, senette faiz oranı açıklanmış ise bu oran, açıklanmamışsa Cum­ huriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi uygulanır. Bankalar ve bankerler ile si­ gorta şirketleri alacaklannı ya Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi iskonto haddi veya muamelelerinde uyguladıkları faiz haddi ile değerleme günü kıymetine irca ederler. Borç­ lar da mukayyet değerleriyle değerlenir. Mevduat veya kredi sözleşmelerine bağlı borçlar değerleme gününe kadar hesaplanacak faizleriyle birlikte dikkate alınır. Vadesi gelmemiş olan senede bağlı borçlar değerleme günü kıymetine irca olunabilir. Bu takdir­ de senette faiz nispeti açıklanmışsa bu nispet, açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Ban­ kasının resmi iskonto haddinde bir faiz uygulanır. Banka ve bankerler ile sigorta şirket­ leri borçlarını, Cumhuriyet Merkez Bankasına resmi iskonto haddi veya muamelelerin­ de uyguladıklan faiz haddiyle, değerleme günü kıymetine irca ederler. Alacak senetleri­ ni değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar. Dolayısıyla senetsiz alacak ve borçlar mukayyet değer­ leri ile değerlenmekte olup, doğru cevap D seçeneğidir. 675 Vergi Hukuku 1059. Alacak ve borç senetlerinin reeskont tutarının hesaplanması hangi yöntemle yapılmaktadır? A) Dış iskonto B) İç iskonto D) Reel faiz E) Bileşik faiz C) Baliğ Çözüm: Alacak ve borç senetlerinde reeskont hesaplanmasında iç iskonto yöntemi kul­ lanılır. İç iskonto yönteminde, reeskonta konu edilecek senedin net bugünkü (hali hazır değeri) esas alınarak hesaplama yapılır. Bunun için önce senedin hali hazır değerinin bu­ lunması daha sonra bu değere iskonto oranının uygulanması gerekir. Doğru cevap B se­ çeneğidir. e 1060. Kazançlarım bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar ver­ gisi mükelleflerinin Maliye Bakanlığının yetkisini kullanmasına gerek kalmaksızın m ali tablolarını enflasyon düzeltmelerine tabi tutabilme­ leri için gerçekleşmesi gereken şartlar aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? ap A) Fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döne­ minde % 100’den ve içinde bulunulan dönemde %10’dan fazla olması C B) Fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döne­ minde % 100’den ve içinde bulunulan dönemde %20’den fazla olması C) Fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döne­ minde %110’dan ve içinde bulunulan dönemde %10’dan fazla olması Th e D) Fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döne­ minde %110’dan ve içinde bulunulan dönemde %20’dan fazla olması E) Fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap döne­ minde %100’den ve takip eden dönemde %10’dan fazla olması Çözüm: Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükel­ lefleri; fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dahil son üç hesap dönemin­ de %100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde % 10’dan fazla olması halinde ma­ lî tablolarında yer alan parasal olmayan kıymetleri enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar. Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer. Kapsama giren mükellefler, geçici vergi dönemlerinin sonu itibarıyla malî tablolan düzenlemek ve enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadırlar. Geçici vergi dönemlerinde yukarıda belirtilen oranların tespitinde, son üç hesap dönemi yerine üçer aylık dönem­ lerin son ayı dahil önceki otuzaltı ay ve içinde bulunulan hesap dönemi yerine son oniki ay dikkate alınır. Bir hesap dönemi içindeki geçici vergi dönemlerinin herhangi birin­ de düzeltme yapılması halinde takip eden geçici vergi dönemlerinde ve içinde bulunulan hesap dönemi sonunda da düzeltme yapılır. Görüldüğü üzere mükelleflerin mali tablola­ rını enflasyon düzeltmesi tabi tutabilmeleri için, fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunu­ lan dönem dahil son üç hesap döneminde %100’den ve içinde bulunulan dönemde %10’dan fazla olması gerekmektedir. Dolayısıyla doğru cevap A seçeneğidir. 676 4T Maliye Soruları 1 0 6 1 .1. İşletmelerde kullanılma ve envantere alınma II. Kullanım süresinin bir yılı aşması III. Yıpranma, aşınma ve değer düşme etkisi altında bulunması IV. İktisadi kıymetin değerinin belli bir tutarı aşmaması V. İşletmenin isteğine bağlı olması Yukandakilerden hangisi veya hangileri amortisman ayırmak için ge­ rekli koşullardır? A) Yalnız I B) I ve II C) I, II, III D) I, II, III ve IV E) I, II, III, IV ve V e C ap e Çözüm : İşletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan gayrimenkullerle, gayrimenkul gibi değerlenen iktisadi kıymet­ lerin, alet, edavat, mefruşat, demirbaş ve sinema filmlerinin değerinin yok edilmesi amortismanın konusunu teşkil eder. İlgili mevzuat gereğince sözleşme süresinden son­ ra bedelsiz olarak devlete veya devletçe tensip olunan bir teşekküle veya belediyeye in­ tikali öngörülen amortismana tabi iktisadi kıymetlerden, sermayenin veya özel maliyet bedellerinin itfası hükümlerine göre amortismana tabi tutulanlar, genel hükümler uya­ rınca ayrıca amortismana tabi tutulamazlar. Değeri 800.-TL330’yi aşmayan peştemallıklar ile işletmede kullanılan ve değeri 800,-TL’yi aşmayan alet, edevat, mefruşat ve demirbaşlar amortismana tabi tutulmayarak doğrudan doğruya gider yazılabilir. İktisa­ di ve teknik bakımdan bütünlük arz edenlerde bu had topluca dikkate alınır. Cevap, C seçeneğidir. Th 1062. Azalan bakiyeler usulünde amortisman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) Azalan bakiyeler yöntemi ile amortismanı ancak bilanço esasında defter tu­ tan mükellefler uygulayabilirler B) Azalan bakiyeler yöntemi ile amortismanı ancak işletme hesabı esasında def­ ter tutan mükellefler uygulayabilirler C) Azalan bakiyeler yöntemi ile amortisman, her yıl önceden ayrılan amortis­ manlar toplamının hurda değerden çıkarılması ile bulunan bakiye değer üze­ rinden hesaplanır D) Azalan bakiyeler yöntemi ile ayrılacak amortisman oranı, normal amortis­ man oranının üç katıdır E) Azalan bakiyeler yöntemi ile ayrılacak amortisman süresi beş yıldır Çözüm: Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerden dileyenler, amortismana tabi iktisadi değerlerini, azalan bakiyeler üzerinden amortisman usulü ile yok edebilirler. Bu usulün tatbikinde; her yıl, üzerinden amortisman hesaplanacak değer, evvelce ayrılmış olan amortismanlar toplamının düşülmesi suretiyle tespit olunur. Bu usulde uygulanacak 330 422 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2 01 3’den itibaren 800 -TL. 677 Vergi Hukuku amortisman oranı % 50 yi geçmemek üzere normal amortisman oranının iki katıdır. Bu usulde amortisman süresi normal amortisman nispetlerine göre hesaplanır. Bu sürenin son yılma devreden bakiye değer, o yıl tamamen yok edilir. Cevap, A seçeneğidir. 1063. ‘Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satışından veya doğal afetler nedeni ile zarar görmeleri halinde alınan sigorta tazminatları dolayısı ile doğan kar, belli şartlar altında yenileme fonuna alınabilir’ Buna göre aşağıdakilerden hangisi yenileme fonu ayırabilir? A) İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler B) Kazancı basit usulde tespit edilen ticari kazanç sahipleri C) Zirai işletme hesabı esasına göre kazançları tespit edilen çiftçiler D) Bilanço usulünde defter tutan ticari kazanç sahipleri e E) Serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbapları Çözüm: Amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alman bedel ile bunla­ Th e C ap rın envanter defterinde kayıtlı değerleri arasındaki fark kar ve zarar hesabına geçirilir. İş­ letme hesabı esasında defter tutan mükelleflerle serbest meslek kazanç defteri tutan mü­ kellefler bu farkı defterlerinde hasılat veya gider kaydederler. Amortisman ayrılmış olan­ ların değeri ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağdır. Devir ve tram­ pa satış hükmündedir. Ancak, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi, işin mahiyetine göre zaruri bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbü­ se geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan doğan eden kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta azami üç yıl süre ile tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde kullanılmamış olan karlar üçüncü yılın vergi matrahına eklenir. Uç yıldan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi halinde bu karlar o yılın matrahına eklenir. Yukarıdaki esaslar dahilinde yeni değerlerin iktisabında kullanılan kar, yeni de­ ğerler üzerinden bu kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlara mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanı­ na devam olunur. Görüldüğü üzere satıştan elde edilen karın pasifte geçici bir hesaba alınması için, bilanço usulünde defter tutmak gerekmektedir. Dolayısıyla soruda verilen­ lere bakıldığında bilanço usulünde defter tutan ticari kazanç sahipleri yenileme fonu ayı­ rabilecektir. Cevap, D seçeneğidir. 1064. Aşağıdakilerden hangisi vergi cezalarının hukuksal niteliğini açıkla­ yan görüşlerden birisi olamaz? A) Vergi zammı görüşü B) Tazminat görüşü C) Para cezası olduğu görüşü D) İdari ceza görüşü E) Keyfilik görüşü 678 47 Maliye Sorulan e Çözüm : Bilindiği üzere kamu düzenini bozucu nitelikte olan vergi suçlarına verilen ce­ zalar, genel ceza hukukunun kapsamına girmektedir. Ceza hukukunda cezalar için ge­ çerli olan ilkeler burada da uygulanır. Dar anlamdaki vergi cezası niteliğinde olan ve ver­ gi dairesince uygulanan cezaların hukuksal niteliği konusunda çok farklı görüşler bulun­ maktadır: Vergi zammı görüsü: Buna göre, vergi cezası aslında bir ceza değil, bir ver­ gi zammı ve bir misil zammıdır. Bunun alınmasındaki amaç, vergide olduğu gibi devlete gelir sağlamaktır. Tazminat görüsü: Bu görüşe göre, vergi cezası devlet hâzinesine ve­ rilen zarar nedeniyle hükmedilen parasal bir yaptırımdır. Para cezası olduğu görü­ sü: Bu görüşe göre vergi cezası, ceza kanunlarında yer alan ve suçluyu belirli miktarlar­ da parayı ödemeye zorlayan bir para cezası niteliğindedir. İdari ceza görüsü: Bu gö­ rüşe göre ise dar anlamdaki vergi suçlarında fiil ve yaptırım idari usullerle saptanır. Baş­ ka bir deyişe fiil vergi dairesince suç olarak saptanır ve yine vergi dairesince, yani bir idari merci tarafından ceza kesilir. Diğer taraftan vergi cezalarının keyfiliği diye bir hu­ sus olamaz, keyfi olarak vergi cezası kesilemez. Cevap, E seçeneğidir. ap 1065. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre vergi cezalan ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Vergi cezaları; vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezalarından oluşur. C B) Velayet altında bulunanlar veli, vasi ya da kayyımın vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı cezaya muhatap tutulmazlar. C) Tüzel kişilere kesilecek vergi cezalan, ortakların her birine kesilir. Th e D) Tüzel kişilere kesilecek vergi cezaları, tüzel kişiler adına kesilir. E) Damga vergisi ile ilgili cezadan sorumlu olanlar birden fazla olduğu takdirde, bunlar müteselsilen sorumlu tutulurlar. Çözüm: Vergi cezası: Vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler, vergi ziyaı cezası, usulsüzlük cezaları ve diğer cezalarla cezalandırılırlar. Küçükler ve kısıtlılann ceza m uhatabı olmadığı haller: Velayet ve vesayet altında bulunanlar veya işlerinin idaresi bir kayyıma bırakılmış olanlar, kendilerine izafeten veli, vasi veya kayyımın vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden dolayı cezaya muhatap tutulmazlar. Bu hallerde ce­ zanın muhatabı, veli, vasi veya kayyımdır. Tüzel kişilerin sorumluluğu: Tüzel kişile­ rin idare ve tasfiyesinde vergi kanununa aykırı hareketlerden doğacak vergi cezalan tü­ zel kişiler adına kesilir. 359. maddede yazılı fiillerin (kaçakçılık) işlenmesi halinde bu fiil­ ler için 3 5 9 ve 360. maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur. D a m g a vergisi ve damga resminde sorumluluk: Damga vergisi ve dam­ ga resmi uygulamalarında gerek nispi, gerek maktu vergi ve resimlerle ilgili cezadan so­ rumlu olanlar birden fazla olduğu takdirde, diğerine müracaat hakları mahfuz kalmak üzere, müteselsilen sorumlu tutulurlar. Cevap, C seçeneğidir. 679 Vergi Hukuku 1066. Vergi cezalarının uygulanmasında tekerrür ile ilgili aşagıdakilerden hangisi doğrudur? A) Vergi kaybına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere; vergi ziyamda beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza ke­ silmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır. B) Vergi kaybına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere; vergi ziyamda beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza ke­ silmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde yüz, usulsüzlük cezası yüzde elli oranında artmlmak suretiyle uygulanır. C ap e C) Vergi kaybına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere; vergi ziyamda on, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza ke­ silmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır. D) Vergi kaybına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesinleştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere; vergi ziyamda on, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza ke­ silmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde yüz, usulsüzlük cezası yüzde elli oranında artmlmak suretiyle uygulanır. Th e E) Vergi kaybına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüz­ de elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygula­ nır. Çözüm: Vergi cezalarının uygulanmasında tekerrür: vergi ziyama sebebiyet ver­ mekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, cezanın kesin­ leştiği tarihi takip eden yılın başından başlamak üzere vergi ziyamda beş, usulsüzlükte iki yıl içinde tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük ceza­ sı yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Cevap, A seçeneğidir. 1067. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenler, defter tutmak zorunda olan çiftçiler, serbest meslek erbabı ile vergi­ den muaf esnaf kendi aralarında yapacakları ticari işlemler ile nihai tüketicilerden mal ve hizmet bedeli olarak yapacakları 8.000.-TL’yi aşan tahsilat ve ödemelerini, aşağıdaki kurumlardan hangisinin dü­ zenleyeceği belgelerle tevsik edemezler? A) Bankalar B) Finans kurumlan 680 4T Maliye Soruları C) Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü D) Katılım bankaları E) Noterler Çözüm: Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurum lan veya posta ida­ relerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için işleme konu tutarın % 5’i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, bir takvim yılı içinde kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı 940.000 TL331 yi geçemez. Maliye Bakanlığı tevsik zorunluluğunun kapsamını ve uygulamasına ilişkin usul ve esaslarını belirlemeye yetkilidir. Yapılan bu düzenleme incelendiğinde, no­ terler tevsik edici belge düzenleyecek kurumlar arasında sayılmamıştır. Dolayısıyla soru­ nun doğru cevabı E seçeneğidir. A) Kaçakçılık suçlan B) Usulsüzlük suçları ap e 1068. Aşağıdakilerden hangisi Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre hürri­ yeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılacak suçlardan birisi değildir? C) Vergi mahremiyetinin ihlal edilmesi D) Kaçakçılık suçlarına iştirak C E) Memurun mükellefin özel işlerini yapması Çözüm: VUK’da hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılacak bir takım suçla­ ra yer verilmiştir. Bunlar kaçakçılık suçlan, iştirak, vergi mahremiyetinin ihlali ve mükel­ Th e leflerin özel işlerini yapan memurlardır. VUK’nun 359. maddesinde yer alan kaçakçılık suçları için yine aynı maddede hürriyeti bağlayıcı cezalar öngörülmüştür. 362. maddede ise, vergi mahremiyetine uymaya mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal eden­ ler, Türk Ceza Kanununun 239. maddesi hükümlerine göre cezalandırılır (hapis cezası). 363. maddede ise vergi muameleleri ve incelemeleri ile vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar, mükelleflerin vergi kanunlarının uygulan­ ması ile ilgili hesap, yazı ve sair özel işlerini ücretsiz de olsa yapamazlar. Bu memurlar­ dan bu yasağa aykırı harekette bulunanlar Türk Ceza Kanununun 257. maddesinin bi­ rinci fıkrası hükmüne göre cezalandırılır. Bu hareketlerle vergi ziyama neden olunması halinde, kişiye ayrıca vergi ziyaı cezası kesilir. Usulsüzlük suçları hürriyeti bağlayıcı ceza­ yı gerektirmez. Cevap, B seçeneğidir. 1069. 2 1 3 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre aşağıdakilerden han­ gisi vergi mahremiyetine uymaya mecbur olan kimselerden değildir? A) Vergi işlemleri ile uğraşan memurlar B) Vergi incelemeleri ile uğraşan memurlar C) Danıştay’da görevli olanlar 331 422 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2 01 3’den itibaren 940.000 -TL. 681 Vergi Hukuku D) Vergi işlerinde kullanılan bilirkişiler E) Vergi sorumluları Çözüm: Vergi mahremiyeti, bazı kişilerin görevleri dolayısıyla, mükellefin ve mükel­ lefle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin olmak üzere öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım olan diğer hususlan ifşa edememeleri ve kendilerinin veya üçüncü şahısların lehi­ ne kullanamamalarını ifade etmektedir. Buna göre vergi mahremiyetine uymak zorun­ da olan kişiler şunlardır 1) Vergi muameleleri ve incelemeleri ile uğraşan memurlar; 2) Vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay’da görevli olanlar; 3) Vergi kanunlarına göre kurulan komisyonlara iştirak edenler; 4) Vergi işlerinde kullanılan bi­ lirkişiler. C ap e Bu yasak, bu kişiler görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder. Vergi mahremiyetinin is­ tisnaları ise şunlardır: 1) Vergi güvenliğini sağlamak amacı ile gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah ve vergilerinin vergi dairelerine asılacak cetvellerle ilan edilmesi; 2) Vergi levhasının alınması; 3) Mükelleflerin vergi tarhına esas olan beyanları, kesinle­ şen vergi ve cezaları ile vadesi geçtiği halde ödenmemiş bulunan vergi ve ceza miktar­ larının Maliye Bakanlığınca açıklanabilmesi; 4) Kamu görevlilerince yapılan adli ve ida­ ri soruşturmalar ile ilgili olarak talep edilen bilgi ve belgeler ile bankalara, yapacakları vergi tahsiline yönelik bilgilerin verilebilmesi; 5) Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıl­ tıcı belge düzenledikleri veya kullandıkları vergi inceleme raporuyla tespit olunanların, kanunla kurulmuş mesleki kuruluşlarına ve birlik ve meslek odalarına bildirilmesi. Th e Diğer taraftan vergi mahremiyetine uymaya mecbur olan kimselerden bu mahremiyeti ihlal edenler, Türk Ceza Kanunu’nun 239. maddesi gereğince hapis cezaları ile cezalan­ dırılır. Suçları tekerrür edenler bir daha devlet hizmetinde kullanılmazlar. Yapılan bu açık­ lamalardan da görüleceği üzere vergi sorumlularının VUK açısından vergi mahremiyeti­ ne uyma zorunlulukları bulunmamaktadır. Doğru cevap E seçeneğidir. 1070. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre vergi cezalarım gerektiren olay­ lar aşagıdakilerden hangisi tarafından tespit olunamaz? A) Vergi dairesi B) Yoklamaya yetkili olanlar C) Vergi incelemesine yetkili olanlar D) îlin en büyük mal memuru E) Emniyet müdürü Çözüm : Cezayı gerektiren olayın tespiti: Vergi cezalarını gerektiren olaylar vergi dairelerince veya yoklamaya ve vergi incelemesine yetkili olanlar tarafından tespit olu­ nur. Yoklama ve vergi incelemesi sırasında rastlanan, vergi cezasını gerektirici olayların, raporlarda gösterilmesi, delillerin kaybolması ihtimalinin bulunduğu hallerde bunların tu­ tanakla tespit edilmesi şarttır. Ceza kesme yetkisi: Vergi cezalan olayların ilgili bulun­ duğu vergi bakımından mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi tarafından kesilir. Damga 682 47 Maliye Soruları resmine ve pul ile alınan diğer vergilere ilişkin olaylarda vergi cezasını kesecek vergi da­ irelerini Maliye Bakanlığı belli eder. Cevap, E seçeneğidir. 1071. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre kesilen vergi cezala­ rı ilgiliye ne ile tebliğ olunur? A) Ceza ihbarnamesi B) Tahakkuk fişi C) Tahsil almdısı D) Ödeme emri E) Tahsilat makbuzu Çözüm: Kesilen vergi cezaları ilgililere ceza ihbarnamesi ile tebliğ olunur. Ceza ihbar­ ap e namesinde aşağıdaki bilgiler bulunur-, 1. İhbarnamenin sıra numarası; 2. Tanzim tarihi; 3. İlgililerin soyadı, adı ve unvanı; 4. Varsa mükellef hesap numarası; 5. İlgilinin açık ad­ resi; 6. Olayın izahı; (Kanunun madde ve fıkra numaraları gösterilmek ve mevcut delil­ ler bildirmek suretiyle) 7. Olayın ilgili bulunduğu vergilendirme veya hesap dönemi; 8. Varsa cezanın ilgili bulunduğu vergiye ait ihbarnamenin tarih ve numarası; 9. Varsa te­ kerrür ve içtima durumu; 10. Vergi cezasının hesabı ve miktarı; 11. Vergi mahkemesin­ de dava açma süresi. Cezayı gerektiren olayın tespitine dair tutanak sureti ile inceleme raporunun birer örneği ihbarnameye bağlanır. Cevap, A seçeneğidir. C 1072. Vergi cezalarının ödenme zamanı ile ilgili olarak aşağıdakilerden han­ gisi doğrudur? e A) Vergi mahkemelerinde dava açılmamışsa, ceza ihbarnamesinin tebliğinden itibaren bir ay içinde Th B) Vergi mahkemelerinde dava açılmamışsa, dava açma süresinin bittiği tarih­ ten itibaren bir ay içinde C) Vergi mahkemelerinde dava açılmamışsa, dava açma süresinin bittiği tarih­ ten itibaren iki ay içinde D) Vergi mahkemelerinde dava açılmışsa, vergi mahkemesinin kararından itiba­ ren bir ay içinde E) Vergi mahkemelerinde dava açılmışsa, vergi mahkemesinin kararı üzerine vergi dairesince düzenlenecek ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde Çözüm: Vergi cezalan: 1) Cezaya karşı vergi mahkemesinde dava açılmamışsa dava açma süresinin bittiği tarihten; 2) Cezaya karşı dava açılmışsa, vergi mahkemesi kararı üzerine vergi dairesince düzenlenecek ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir. Cevap, B seçeneğidir. 1073. Aşağıdakilerden hangisi vergi cezası kesilmeyecek hallerden de­ ğ ild ir? A) Yanılma ve görüş değişikliği B) Ölüm 683 Vergi Hukuku C) Mücbir sebepler D) Pişmanlık ve ıslah E) Mükellefin isteği Th e C ap e Çözüm: VUK’a göre, vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edilmesi durumunda, vergi cezası kesilmeyecek özel durumlar şunlardır: 1) Yanılma ve görüş değişikliği: Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası ke­ silmez ve gecikme faizi hesaplanmaz. Diğer taraftan burada yetkili makamlar’ tabirin­ den, Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Dairesi Başkanlığı, Vergi Dairesi başkanlığı Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlükleri anlaşılmalıdır. 2) Ölüm: Ölüm halinde vergi cezası düşer. Ölen kişinin kendi fiilinden kaynaklanan suçlarla ilgili olan ve vergi kanunlarına aykırı hareketleri nedeniyle kesilmesi gereken cezalar ölüm halinde kesilmez, kesilip kesinle­ şen cezalar düşer. Ancak ölüm tarihi itibariyle tahsil edilmiş bulunan ceza tutarları varis­ lere iade edilmez. 3) Mücbir sebepler: Mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa, vergi cezası kesilmez. Mücbir sebepler şunlardır; 1) Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak de­ recede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk; 2) Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler; 3) Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler; 4) Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla def­ ter ve vesikalannın elinden çıkmış bulunması gibi hallerdir. 4)Pismanlık ve ıslah: Be­ yana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükelleflerle bun­ ların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber vermesi halinde, haklarında aşağıda yazılı kayıt ve şart­ larla vergi ziyaı cezası kesilmez: 1) Mükellefin keyfiyeti haber verdiği tarihten önce bir muhbir tarafından her hangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması (Di­ lekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.). 2) Haber verme dilekçe­ sinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde her hangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (Kaçakçılık su­ çu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması. 3) Hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin mükellefin haber verme dilek­ çesinin verildiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde tevdi olunması. 4) Eksik veya yan­ lış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlayarak on­ beş gün içinde tamamlanması veya düzeltilmesi. 5) Mükellefçe haber verilen ve ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla birlikte haber verme tarihinden başlayarak onbeş gün içinde ödenmesi. Diğer taraftan pişmanlık ve ıslah hükümleri, emlak vergisi ile ilgili olarak uygulanmaz. 5) M ü­ kellefin isteği: Vergi kanunlarımızda mükellefin isteği halinde vergi cezasının kesilme­ yeceğini düzenleyen bir hüküm bulunmamakta olup, vergi cezaları, kesilmesini gerekti­ ren bir durumun tespiti halinde vergi idaresi tarafından mükellefin isteyip istememesine bakılmaksızın kesilir. Cevap, E seçeneğidir. 684 4T Maliye Soruları 1074. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre kaçakçılık suçlarına iştirak edenlere, bu suçların işlenmesinde menfaatlerinin bulunmaması du­ rumunda TCK hükümlerine göre verilecek cezanın ne kadarı indirilir? A) Tamamı B) Yarısı D) Dörtte biri E) Beşte biri C) Üçte biri Çözüm: VUK’nun ‘cezadan indirim’ başlıklı 360. maddesine göre; 359. maddede ya­ zılı suçların işlenişine iştirak eden suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, Türk Ceza Kanununun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı indirilir. Cevap, B seçeneğidir. 1075. Aşağıdakilerden hangisinin varlığı halinde gecikme zammının hesap­ lanm a süresi durmaz? A) Ödeme C) Borçlunun iflası D) Borçlunun acze düşmesi E) Mücbir sebeplerin bulunması ap e B) Borçlunun tecil talebinin kabul edilmemesi Th e C Çözüm: Gecikme zammı, 6183 sayılı AATUHK’nun 51. maddesinde düzenlenmiş olup, gecikme zammının uygulanma süresine ise 52. maddede yer verilmiştir. Buna gö­ re gecikme zammının uygulanma süresi, amme alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, if­ las halinde iflasın açıldığı, aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar olan müd­ dettir. Gecikme zammının önceden borçluya bildirilmesi gerekmez. Aslın ödenmiş olma­ sı gecikme zammının takip ve tahsiline mani değildir. Diğer taraftan gecikme zammının hesaplanması; ödeme, tecil talebinin kabul edilmesi, borçlunun iflası, borçlunun acze düşmesi, mücbir sebeplerin bulunması veya ödeme süresinin uzatılması hallerinde dur­ maktadır. Görüldüğü üzere gecikme zammının uygulamasının durması için borçlunun tecil talebinin idarece kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla doğru cevap B seçene­ ğidir. 1076. Gccikme zammı oranın değiştirmeye aşağıdakilerden hangisi yetkili­ d ir? A) Maliye Bakanlığı B) Bakanlar Kurulu D) Danıştay E) Vergi Dairesi C) TBMM Çözüm: Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim ta­ rihinden itibaren her ay için ayrı ayrı %1,40332 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir. Gecikme zammı bir Türk Lirasından az olamaz. Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre 332 1 9 / 1 0 / 2 0 1 0 tarihli ve 27734 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1 2 /1 0 /2 0 1 0 tarihli ve 2 0 1 0 /9 6 5 sayılı Ba­ kanlar K u ru lu Kararının eki Kararın 1 inci maddesiyle, gecikme zammı oranı her ay için ayn ayn uygulanmak üze­ re % 1,4 0 olarak belirlenmiştir. 685 Vergi Hukuku uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca belirlenen oranda, mahkemeler ta­ rafından verilen ve ceza mahiyetinde olan amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçü­ sünde uygulanır. Bunların dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez. Bakanlar Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oram ile gecikme zammı asgari tutarını iki katma kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı ora­ nını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını bileşik faiz usulüyle ay­ lık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya yetkilidir. Görüldüğü üzere ge­ cikme zammı oranını değiştirme yetkisi Bakanlar Kurulu’ndadır. Dolayısıyla sorunun doğru cevabı B seçeneğidir. 1077. Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre uzlaşma vaki olduğu takdirde, uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezalar ne zaman ödenir? e A) Uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce ilgiliye teb­ liğ edilmişse kanuni ödeme zamanlarında ap B) Uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce ilgiliye teb­ liğ edilmişse, tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde C C) Ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ edilmişse ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren üç ay içinde e D) Ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ edilmişse ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden itibaren otuz gün içinde Th E) Hiçbiri. Çözüm: Uzlaşma konusu yapılan vergi ve cezalar; 1) Uzlaşma vaki olduğu takdir­ de, uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce ilgiliye tebliğ edil­ mişse kanuni ödeme zamanlarında; ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra tebliğ edilmişse ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğinden iti­ baren bir ay içinde; 2) Uzlaşma vaki olmadığı takdirde, VUK’nun 112 ve 368. madde hükümleri ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27/8. madde hük­ mü çerçevesinde ödenir. Cevap, A seçeneğidir. 1078. Vergi uyuşmazlıkları birinci derecede hangi mahkemelerde çözümle­ nir? A) Vergi mahkemeleri veya ilk derece mahkemesi olarak Bölge İdare Mahke­ melerinde B) Vergi mahkemeleri veya ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da C) İdare mahkemeleri veya Bölge İdare Mahkemelerinde D} Vergi ve idare Mahkemelerinde 47 Maliye Soruları 686 E) Danıştay ve Bölge İdare Mahkemelerinde ap e Çözüm : Mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesi­ len cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilirler. Diğer taraftan vergi davalarının görülmesi ile ilgili hususlar 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’da düzen­ lemiştir. Buna göre haklarında vergilendirme sürecinin çeşitli aşamalarında vergi (ihtirazi kayıt olmaksızın verilen beyannameler üzerine verilen tahakkuklar hariç) ceza, faiz ve­ ya zam uygulamasına gidilen mükelleflerin; uzlaşma istemesi fakat uzlaşmanın sağlana­ maması, düzeltme talebinin vergi dairesi tarafından kabul edilmemesi ve bunların dışın­ da diğer vergi ile ilgili uyuşmazlıklar yaşamaları durumunda yargı organlarına başvurma hakları vardır. Bu uyuşmazlıklar bakımından yargı mercii, vergi mahkemeleri veya ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’ın görevlendirildiği davalarda ise Danıştay’dır. İlk de­ rece yargı merciinin verdiği kararlara karşı yapılacak başvurular itiraz yoluyla Bölge İda­ re Mahkemesinde veya temyiz yoluyla Danıştay’da çözümlenmektedir. Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalar için temyiz mercii Danıştay Vergi Dava Daire­ leri Kurulu’dur. Cevap, B seçeneğidir. 1079. Vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılm asının hukuki sonuçları aşağıdakilerden hangisinde doğru ola­ rak verilmiştir? C A) Vergi mahkemelerinde dava açılmasının durumunda, tarh edilen vergi ve ce­ zaların tahsil işlemi durur. e B) Vergi mahkemelerinde dava açılmasının durumunda, tarh edilen vergi ve ce­ zaların tahsil işlemi durmaz. Th C) Vergi mahkemelerinde dava açılmasının durumunda, tarh edilen vergi ve ce­ zaların tahsil işlemi durmaz, ancak bunlar için yürütmenin durdurulması iste­ nebilir. D) Vergi mahkemesi kararlarına karşı Bölge İdare Mahkemesine itiraz başvuru­ sunda bulunulması durumunda tahsil işlemi durur. E) Vergi mahkemesi kararlarına karşı Danıştay’a temyiz başvurusunda bulunul­ ması durumunda tahsil işlemi durur. Çözüm: Vergi mahkemelerinde dava açılması durumunda, tarh edilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin tahsil işlemi İYUK’un 27. maddesinde düzenlen­ miştir. Buna göre, Danıştay’da veya idari mahkemelerde dava açılması dava edilen ida­ ri işlemin yürütülmesini durdurmaz. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygu­ lanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hu­ kuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yü­ rütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Vergi mahkemelerinde, vergi uyuş­ m azlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri m alî yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu e d i­ len b ölüm ünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, davacının gösterdiği adrese tebligat yapılmaması halinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden 687 Vergi Hukuku C ap e kaldırılması durumunda tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosya­ nın yeniden işleme konulması ile ihtırazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan iş­ lemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir. Yürütmenin durdurulması istemli davalar­ da, tebligat ve cevap verme süreleri kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılma­ sına da karar verilebilir. Yürütmenin durdurulması kararları teminat karşılığında verilir; ancak, durumun gereklerine göre teminat aranmayabilir. Taraflar arasında teminata iliş­ kin olarak çıkan anlaşmazlıklar, yürütmenin durdurulması hakkında karar veren daire, mahkeme veya hâkim tarafından çözümlenir. İdareden ve adlî yardımdan faydalanan kimselerden teminat alınmaz. Yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen ka­ rarlar; Danıştay dava dairelerince verilmişse konusuna göre İdarî veya Vergi Dava Da­ ireleri Kurullarına, bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mah­ kemesine, idare ve vergi mahkemeleri ile tek hâkim tarafından verilen kararlara karşı bölge idare mahkemesine, çalışmaya ara verme süresi içinde ise İdare ve vergi mahke­ meleri tarafından verilen kararlara en yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı veren hâ­ kimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye kararın tebliğini izleyen günden itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebilir. İtiraz edilen merciler dosyanın ken­ disine gelişinden itibaren yedi gün içinde karar vermek zorundadır. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Yürütmenin durdurulması kararı verilen dava dosyalan öncelikle ince­ lenir ve karara bağlanır. Görüldüğü üzere, vergi mahkemelerinde dava açılmasının du­ rumunda, tarh edilen vergi ve cezaların tahsil işlemi durmaktadır. Cevap, A seçeneğidir. Th e 1080. Vergi mahkemelerinin tek hakimle verdikleri kararlara karşı başvuru­ lacak bir üst mahkeme ve başvuru şekli aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? A) Danıştay -Temyiz B) Danıştay - İtiraz C) Bölge İdare Mahkemesi -Temyiz D) Bölge İdare Mahkemesi -İtiraz E) Yargıtay - Temyiz Çözüm: İYUK’ta vergi davalarında ilk derece mahkemelerinin verdikleri kararlara kar­ şı, üst mahkemeye başvuru için itiraz ve temyiz olmak üzere iki başvuru şekli öngörül­ müştür. Bunlardan biri itiraz, diğeri temyiz yoludur. İtiraz, idare ve vergi mahkemeleri­ nin, belli bazı konulardan kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verdikleri nihai karar­ lar ile tek hâkimle verilen nihai kararlara, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa da­ hi, mahkemelerin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebi­ lir. İtiraz süresi, tebliğ tarihini izleyen günden itibaren otuz gündür. İtiraz, temyizin şekil ve usullerine tabidir. Bölge idare mahkemesi evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeter görürse veya itiraz sadece hukuki nokta­ lara ilişkin ise veya itiraz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi halde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak 4T Maliye Sorulan 688 Th e C ap e esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan itirazı haklı bulduğu veya davaya görevsiz hakim tarafından bakılmış olması hal­ lerinde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir, bölge idare mahkemesinin bu ka­ rarları kesindir. Bölge idare mahkemesinin kararları kesindir; temyiz yoluna başvurula­ maz. İtiraza konu edilen kararı veren yada karara katılan hâkim, aynı davanın itiraz yo­ luyla bölge idare mahkemesince incelenmesinde bulunamaz. Temyiz, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hü­ küm bulunsa dahi Danıştay’da temyiz edilebilir. Özel kanunlarında ayrı süre gösterilme­ yen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları­ na karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir. Yapılan bu açıklamalardan da görüleceği üzere, vergi mahkemelerinin tek hakimle ver­ dikleri kararlara karşı Bölge İdare mahkemelerine itiraz edilebilecektir. Cevap, D seçeneğidir.