Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
KORUMA SORUNLARI BAĞLAMINDA SURİYELİ SIĞINMACILAR: GAZİANTEP TARİHÎ KENT DOKUSUNDA ÖRNEK BİR ÇALIŞMA SYRIAN REFUGEES IN CONTEXT OF CONSERVATION CHALLENGES: A CASE STUDY IN THE OLD CITY OF GAZIANTEP Esra İSLAMOĞLU Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü, Gaziantep Türkiye ORCID ID: 0000-0002-0111-1680 Dr. Tülay KARADAYI YENİCE Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Gaziantep Türkiye. ORCID ID: 0000-0001-7063-65202 ÖZET Onuncu yılını Mart 2021’de dolduran Suriye İç Savaşı, komşu ülkelere büyük bir mülteci akınına neden oldu. Güncel resmî rakamlar, kuzey komşu Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısının dört milyona yaklaştığını göstermektedir. Bu veri, Türkiye’nin dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğu anlamını taşır. Siyasî ve sosyoekonomik açılardan Türkiye, Suriye'deki insanî krizden en çok etkilenen ülkelerden biridir. Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların yalnızca %1,4’ü kamplarda yaşamakta olup, ekseriyetle Suriye sınırındaki illere ve ülkenin büyük metropol alanlarına yerleşmişlerdir. Türk hükümetince misafir olarak nitelendirilen Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği yapan önemli şehirlerden biri Gaziantep’tir. Halep'in kuzeyinde, Türkiye-Suriye sınırına bir saat mesafedeki bu metropol, yüzbinlerce insanın kendine mesken tuttuğu bir yer olarak sığınmacı krizinin ana merkezlerden birisidir. 2021 yılı itibarıyla kayıtlı 450.000'den fazla Suriyeli sığınmacıyı misafir etmekte olan Gaziantep, İstanbul’dan sonra Türkiye’de en fazla sayıda Suriyeli sığınmacı barındıran kenttir. On yıldır devam eden Suriye İç Savaşı, sığınmacı olma durumunu “kalıcı bir geçicilik” hâline getirmiştir. Mekân meselesi bu bağlamda önemlidir, çünkü sığınmacıların hayata tutunabilmeleri ve devam edebilmeleri, mekânın edinimiyle mümkündür. Bu araştırmanın ana sorun alanı, Suriyeli sığınmacıların yaşam pratiklerinin tarihî çevrede geleneksel konutlar üzerine etkisinin incelenmesidir. Daha spesifik olarak, bu araştırma, sığınmacıların barınma ihtiyaçlarını karşıladıkları tarihî konutlar ve çevreleri üzerindeki müdahalelerine odaklanmakta, sığınmacı sorununu tarihî çevre koruma bağlamında irdelemekte ve olası koruma ve restorasyon çalışmalarının sürdürülebilirliği için sosyal ve kültürel sağlıklaştırma çabalarının birlikte yürütülmesi gereğine dikkat çekmektedir. Araştırmanın örneklem alanını, Gaziantep tarihî kent merkezinde bulunan Şekeroğlu Mahallesi ve yakın çevresi oluşturmaktadır. Bulgular, saha araştırması yöntemine dayalı olarak bölgede barınan sığınmacıların tarihsel değerlere müdahale biçimlerinin tespitine dayanmaktadır. Sonuç olarak, seçilen bölgeyi mesken tutan sığınmacılar tarafından yapılan fizikî müdahaleler ile özgün tarihî dokunun zarar görebildiği tespit edilmiştir. Bu müdahalelerin ileriki çalışmalarda irdelenebilecek ekonomik ve sosyokültürel değişkenlere bağlı olduğu düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Gaziantep, göç çalışmaları, sığınmacı, tarihi çevre, koruma. https://www.capitalconference.org/ 141 ABSTRACT As March 2021 marked the anniversary of the Syrian civil war, the number of Syrian refugees has exceeded seven million. Syria's northern neighbour Turkey is home to nearly 3.6 million Syrian refugees, who constitute the vast majority of over 4 million refugees and asylum seekers currently living in the country, making Turkey the world's biggest host of refugees. Politically and socioeconomically, Turkey is one of the most affected countries by the humanitarian crisis in Syria. Only 1.4% of Syrian refugees in Turkey live in camps, and they mostly settled in the provinces bordering Syria and the country's major metropolitan areas. Gaziantep is one of the Turkish cities hosting a great number of Syrian refugees, referred to as guests by the Turkish government. This metropolis to the north of Aleppo, an hour away from the Turkish-Syrian border, has become one of the epicenters of the refugee crisis for hosting more than 450,000 registered Syrian refugees as of 2021, which makes her the second province in terms of refugee population in Turkey after Istanbul. The Syrian Civil War, which has been going on for more than ten years, has turned the status of being a refugee into a state of being in permanent transience. Architectural space is crucial in this context because through the construction of a place as home refugees can hold on to life. This research focuses on Syrian refugees' way of life in traditional Antep houses and their use of nearby urban areas. More specifically, it analyzes the changes, variations, and interventions from refugees to historic buildings in the process of remaking the home. The case study area of the research is the Şekeroğlu Neighbourhood, located in the old city of Gaziantep and its immediate surroundings. The findings are based on-site observations upon ways of interventions to heritage buildings and the level of conservation awareness among refugees. In conclusion, buildings of heritage value are exposed to damage by the physical interventions from refugees residing in the case study area. We assume that there might be several causes behind this, including but not limited to economic and socio-cultural issues, which can be further explored in future studies. Keywords: Gaziantep, migration studies, Syrian refugees, heritage conservation. 1. GİRİŞ En genel anlamda bir yer değiştirme olarak tanımlanabilen göç kavramı, insanların, kültürel, ekonomik, siyasal ya da sosyal nedenlerden dolayı bulundukları yerden ayrılarak başka sınırlar içine yerleşmesi olarak ifade edilebilir (Koçak ve Terzi, 2012). Dolayısıyla göç kavramı aynı zamanda bireylerin ya da grupların sembolik veya siyasî sınırların ötesine, yeni yerleşim alanlarına ve toplumlara doğru kalıcı hareketini içerir (Marshall, 1999). İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olsa da, göçün küresel düzeyde hissedilmesi sanayi devrimine tarihlenir. Onsekizinci yüzyılda kırsal alandaki nüfusun kentlere hareketiyle başlayan bu dönemin ülkemizdeki etkileri, yirminci yüzyılın ortalarından itibaren görülmeye başlanmıştır. Kırsaldan kentsel alanlara doğru gerçekleşen bu hareket temelde toplumların iç işleyişi olarak görülürken süreç daha sonraları dış dünyadaki çekim merkezlerine doğru bir harekete doğru evrilmiştir. Bir başka ifadeyle yerel, bölgesel ve ulusal düzeydeki göç kavramı küreselleşme etkisiyle giderek ulusötesi bir olguya dönüşmüştür (Kara ve Korkut, 2010). Küreselleşmenin etkisi ile ulusötesi göçler varlığını sürdürse de günümüzdeki bu göçlerin birer tercih olarak değil zorunluluk olarak ortaya çıkması dikkat çekmektedir. Bu zorunlulukların temelinde ise ülkelerin içinde bulunduğu siyasî istikrarsızlık, zorla yerinden ettirilme ve iç çatışma ortamının sürmesi gibi nedenler vardır. Onuncu yılını Mart 2021’de dolduran Suriye İç Savaşı, komşusu olan ülkelere büyük bir mülteci akınına neden oldu. Güncel resmî rakamlar, Türkiye’de kayıtlı geçici koruma altındaki https://www.capitalconference.org/ 142 Suriyeli sayısının neredeyse dört milyona ulaştığını göstermektedir (UNHCR Turkey, 2020). Bu veri, Türkiye’nin dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğu anlamını da taşır. Siyasî ve sosyoekonomik açılardan Türkiye, Suriye'deki insanî krizden en çok etkilenen ülkelerden biridir. Türkiye'deki Suriyeli sığınmacıların yalnızca %1,4’ü kamplarda yaşamakta olup, ekseriyetle Suriye sınırındaki illere ve ülkenin büyük metropol alanlarına yerleşmişlerdir (Mülteciler Derneği, 2021). Suriye sınırına bir saat uzaklıkta bulunan Gaziantep, on yıldır sığınmacı krizinin ön saflarındadır. İç savaş etkisiyle Türkiye’ye yönelen nüfus hareketi ile birlikte bilhassa ilin güneyinde birçok mülteci kampı açıldı, ancak sığınmacıların büyük bir kısmı kentsel alanlarda yaşamını sürdürüyor. 2019 yılı itibariyle kayıtlı 445 binden fazla Suriyeli sığınmacıyı misafir etmekte olan Gaziantep, İstanbul’dan sonra Türkiye’de en fazla sayıda Suriyeli sığınmacı barındıran kenttir (Erdoğan, 2019). Sığınmacılar kentin birçok farklı bölgesinde var olmakla birlikte bazı semt ve mahallelerde yoğunlaşmaktadır. Tarihî kent merkezi ve yakın çevresindeki geleneksel konut dokuları sığınmacıların sıklıkla yerleştiği yerlerdendir. Genellikle yoksul gruplar barınma ihtiyaçlarını karşılamak üzere bu bölgeyi seçmiştir. Geleneksel konutların sahip olduğu mekânsal niteliklerin Suriye’deki konutlar ile benzerlik göstermesi, bir konutun birden fazla ailenin kullanımına olanak sağlaması, kent merkezine yakınlık gibi nedenler, yer seçimini etkileyen temel faktörlerdir. Bu araştırmanın amacı, Gaziantep tarihi kent merkezi ve yakın çevresinde barınan Suriyeli sığınmacıların yaşam pratiklerinin tarihî çevrede geleneksel konutlar üzerine etkisinin incelenmesidir. Daha spesifik olarak, bu araştırma, sığınmacıların barınma ihtiyaçlarını karşıladıkları tarihî konutlar ve çevreleri üzerindeki müdahalelerine odaklanmakta, sığınmacı sorununu tarihî çevre koruma bağlamında irdelemekte ve olası koruma ve restorasyon çalışmalarının sürdürülebilirliği için sosyal ve kültürel sağlıklaştırma çabalarının birlikte yürütülmesi gereğine dikkat çekmektedir. MATERYAL VE METOD Araştırmanın kapsamını Gaziantep kent merkezi sınırları içerisindeki Şekeroğlu Mahallesi’nde Suriyeli sığınmacılar tarafından kullanılan geleneksel konutlar oluşturmaktadır. Alan Gaziantep Kalesi’nin güneydoğusunda olup, kültür turizmi açısından önemli miras alanlarına yakın bir bölge olarak çok sayıda sivil mimarlık örneği barındırmaktadır (Şekil 1). Şekil 1. Şekeroğlu Mahallesi’nin Gaziantep Eski Kent Merkezi İçindeki Konumu https://www.capitalconference.org/ 143 Bu çalışmada, nitel araştırmalarda sıklıkla kullanılan amaçlı örnekleme yöntemlerinden tipik durum örnekleme seçilmiştir. Gaziantep’in göç profili çalışmanın yapılacağı kent olarak seçilmesinde etkili olmuştur. Amaç doğrultusunda, eski kent merkezinde pek çok tarihî yapıya ev sahipliği yapan Şekeroğlu Mahallesi çalışma alanı olarak seçilmiştir. Çalışma, Gaziantep eski kent merkezinde yaşayan Suriyeli sığınmacıların mevcut durumunu betimleyici araştırma grubunda yer almakta; temel materyali, saha araştırmasına dayalı olarak tespitlere dayandırılmaktadır. Bununla birlikte küçük odak gruplarla yapılan görüşmelerden de faydalanılmıştır. Saha araştırmaları 15/09/2021 ve 20/09/2021 tarihleri arasında yazarlar tarafından gerçekleştirilmiştir. 3. ARAŞTIRMA BULGULARI Bilindiği üzere tarihî kent merkezleri, geçmiş medeniyetlerden günümüze ulaşan kültür katmanlarının iç içe yer aldığı miras alanlarındandır. Bu alanların özgün nitelikleri ile korunarak gelecek nesillere aktarılması, toplumsal bellek ve kültürel sürdürülebilirliğin sağlanması açısından oldukça önemlidir. Ancak özellikle yirminci yüzyıl ortalarından itibaren değişen yaşam koşulları ve konfor şartları, tarihî kent merkezlerinin önemini yitirmesine neden olmuştur. Tarihî bölgelerde yaşayan yerel halkın ekserisi zaman içinde kentin yeni mahallelerine, modern dairelere taşındı. Mülk sahiplerinin yer değiştirmesi ile fiziksel eskime süreci hızlanan bu bölgeler zamanla üretim veya depolama alanlarına dönüştü. Fiziksel eskimenin yanı sıra sosyal, ekonomik ve kültürel boyutta da birçok sorun eş zamanlı olarak yaşandıkça, tarihî kent merkezlerinin çöküntü bölgelerine dönüşümü hızlandı (Yenice, 2012). Yirminci yüzyılın sonlarına doğru artan koruma bilinci ve yirmibirinci yüzyıl başlarından itibaren gelişen kültür turizmi olanakları, tarihî kent merkezlerine duyulan ilginin tekrar artmasını sağlamıştır. Bu gelişmelerden zengin bir kültürel mirasa sahip olan Gaziantep tarihi kent merkezi de payını almıştır. Kent, kültür turizminden aldığı payı artırmak üzere birçok anıtsal ve sivil mimarlık örneğinin korunmasına ve sağlıklaştırılmasına yönelik projeler geliştirmiştir. Ancak son on yıldır yaşanmakta olan Suriye İç Savaşı nedeniyle kentin sosyal, ekonomik ve kültürel gelişiminin olumsuz yönde etkileniyor olması muhtemeldir. Zira ülkelerindeki siyasî iktidarsızlık ve çatışma ortamından kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli nüfusun bir kısmı Gaziantep tarihî kent merkezi ve yakın çevresinde barınma ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Zor koşullar altında yaşam mücadelesi veren sığınmacılar, gündelik hayatta karşılaştıkları sorunlara çözüm üretmek ve yaşam koşullarını iyileştirmek üzere bulundukları tarihî konutlara çeşitli müdahalelerde bulunmaktadırlar. Bu müdahalelerin etkilerini iyi okuyabilmek için öncelikle tarihî Antep evlerinin genel karakteristiklerini tanımlamak gereklidir. Bu nedenle, bir sonraki bölümde geleneksel Antep evlerinin mimarî karakteristiği tanımlanmakta ve sığınmacıların gerçekleştirdiği müdahaleler ile özgün doku ve konut yapılarının nasıl etkilendiği açıklanmaktadır. GAZİANTEP TARİHİ KENT MERKEZİ VE GELENEKSEL ANTEP EVLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ Gaziantep'in tarihî kent merkezi birçok anıtsal yapısı, geleneksel taş evleri, dar sokakları, çıkmaz sokakları, kabaltı ve meydanları ile tipik bir Osmanlı kentidir. Bu kentin, sivil mimarlık örneklerinden olan geleneksel evleri genellikle iki katlı, avlulu, taş evler şeklinde inşa edilmiştir. Evleri çevreleyen sokaklar iklim ve mahremiyet ihtiyacının etkisiyle yüksek avlu duvarları ile kapatılmış, dar ve kıvrımlı karakterdedir. Evlerin plan şemaları ise yüksek avlu duvarlarının arkasında yer alan merkezî avlu etrafında şekillenmiştir. Bu avlular hayatın geçtiği mekânlar olmaları hasebiyle hayat adını almıştır. Genellikle tam ortalarında yerel ağızda gane https://www.capitalconference.org/ 144 olarak adlandırılan bir havuz yer alır. Sokak duvarına bakan kısımlarında ise asmalı çardaklar bulunur. Zemin döşemelerinde yöredeki taş ocaklarından çıkarılan siyah bazalt ve sarı kalker taşları birlikte kullanılmıştır. Bu kullanım birer sıra olarak karşımıza çıkabileceği gibi yıldız, çiçek gibi farklı şekillerde de döşenerek hayat zemin süslemeleri oluşturulmuştur (Şekil 2). Hayat ile aynı düzlemde, yani zemin katta mutfak ve odalar yer alır. Hayatın içerisinde, yapıya bitişik ve taş işlemeciliği bakımından oldukça özenli yapılmış merdivenlerle üst kata ve bodrumdaki kilerlere ulaşılır. Bodrum katta yer alan kiler, geniş bir alanda serin depolama imkânı sağlamasıyla halkın zengin yemek kültüründe oldukça önemli rol oynamıştır. Bazı evlerde bu bodrumlar doğal oluşumlu ya da insan yapımı mağaralarla birleşerek daha da büyümüşlerdir. Türk Evi plan tipolojileri üzerinden baktığımızda, geleneksel Antep evleri sofasız plan tipindedir. Bu nedenle merdivenler genellikle odaların önündeki balkon şeklindeki geçitlere ya da odalar arasındaki eyvanlara açılırlar. Bu eyvanlardan üst kattaki odalara girilir. Odaların girişlerinde Türk evlerinde tipik olduğu gibi ayakkabıların çıkarıldığı pabuçluk (yerel ağızda eşiklik) alanı bulunmaktadır. Üst kattaki odalarda günlük yaşama ait bütün ihtiyaçlar karşılanmaktadır. Saklama ihtiyacına cevap vermek için odaların iki ya da üç duvarı boyunca ahşap yüklükler yapılmıştır. Yörede bu ahşap işçiliğine nacar denilmektedir (Şekil 3). Bazı evlerde bu nacar işçiliği dolapların içerisine, bazen çatı arasına bazen de büyük evlerde üst kat şahnişin odalarına çıkan merdivenler yerleştirilmiştir (Şekil 2). Şekil 2. Hayat (solda) ve dolap içi merdivenleri (sağda) örnekleri Üst kat odaların avluya bakan cephelerinde, oda pencerelerinin üst kotlarında havalandırma ve kuş pencereleri pencereleri bulunmaktadır (Şekil 3). Yörede kuş tağası olarak da bilinen bu pencereler dikdörtgen, kemerli ya da sivri kemerli formları ile avlu cephesinde yerlerini alırlar. Oda içerisinde ahşap kapakları veya camlı pencere kanatları olan kuş pencerelerinin dış tarafında genellikle demir şahar veya ahşap oymalı kapakları bulunur (Atalar, 1998). https://www.capitalconference.org/ 145 Şekil 3. Nacar işçiliği dolaplar ve tavan (solda), havalandırma ve kuş pencereleri (sağda) örnekleri Evler kuru yığma sistemde inşa edilmiş, döşemelerde ise ahşap kirişler kullanılmıştır. Gaziantep evlerinin bir diğer karakteristik özelliği ise hem iç hem dış mekânlarında bol ahşap malzeme kullanımıdır. İç mekânlarda kapı, pencere, dolap, kübbiye, camekân ve duvar kaplamaları gibi bilumum yüzeyde sıklıkla ahşap kullanılmıştır. Düz ahşap kaplamaların yanı sıra, tezyinatın önemli bir parçası olan oldukça karakteristik ve ilgi çekici ahşap üzeri işlemeler Antep evlerinde sıklıkla görülür. Dolap kapakları, duvar kaplamaları ve iç pencere kapakları üzerlerinde uygulanan oyma, süsleme ve motifler birbirini tamamlayacak şekilde tasarlanmış olup, göbeklerinde desenler, selviler, hayvan ve çiçek motifleri bulunur (Ülker, 1994). SIĞINMACI MÜDAHALELERİNİN GELENEKSEL EVLER ÜZERİNE ETKİSİ Çalışma kapsamında, Gaziantep Kültür Yolu olarak bilinen, kentin en turistik mahallelerinden biri olan Şekeroğlu Mahallesi’nde bazı evler örnek olarak seçilmiştir. Evlerin seçimi konusunda mahalle muhtarı ile görüşülmüş ve nihayetinde üç tanesi Köroğlu Sokak’ta, iki tanesi ise Kazancı Sokak’ta yer alan beş evde karar kılınmıştır. 2011 yılında yenileme ve sokak sağlıklaştırma çalışmaları kapsamında Kültür Yolu’na katılan bu sokakların (Şekil 4) tercih edilmesinin nedeni, mahallede kültür yolu güzergâhına en yakın sokaklar olmalarıdır. https://www.capitalconference.org/ 146 Şekil 4. Kazancı ve Köroğlu Sokaklarında Sağlıklaştırma Çalışmaları (GBB, 2011) Saha araştırması sırasında sığınmacı olarak kente gelen konut kullanıcılarıyla yapılan görüşmelerde, düşük kira bedelleri, tanıdık veya akrabalarının bu bölgelerde yaşamaları gibi nedenlerle bu evleri barınma ihtiyaçlarını karşılamak için tercih ettikleri öğrenilmiştir. Evlerin bulundukları sokaklar, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından sokak sağlıklaştırma projesi kapsamında yenilenmiştir. Fakat evlerin iç bölümleri sığınmacılar tarafından yapılan hatalı onarım ve yanlış müdahaleler sonucunda bir tahribat sürecine girmiştir. Gözlemler sırasında, sığınmacıların, barınma ihtiyaçlarını görme ve konfor gereksinimlerini mümkün olan en az masraf ve çaba ile karşılama isteğiyle yaptıkları bu müdahalelerin yapılara zarar verdiğinin farkında olmadıkları izlenimi edinildi. Anıtlarda bozulma nedenleri arasında, dış etkiler kategorisinde önemli bir başlık olan “insanların neden olduğu hasarlar” içerisinde yer alan savaş, dolaylı olarak; kötü kullanım ve onarımlar ise doğrudan bu yapılar için bozucu etkendir. Hatalı müdahalelerin en önemlilerinden biri evlerin tarihî kesme taş duvarlarının hem iç mekânlarda hem avlularda bakımının zor olduğu gerekçesi ile boyanmasıdır (Şekil 5). Bu boyamalarla evlerin ana yapı malzemesi olan kalker kökenli gözenekli taş malzemelerin gözenekleri inorganik bir malzeme ile doldurulmuştur. 19. yüzyıl sonlarına ya da 20. yüzyıl başlarına tarihlenen bu yapıların orjinal yapı taşları nefes alabilme özelliklerini kaybettikleri için hızlıca içten içe çürüme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. Şekil 5. Kesme taş duvarların boyanmasına çeşitli mekânlardan örnekler https://www.capitalconference.org/ 147 Bir diğer bozulma ise evlerin planimetrisine yapılan müdahalelerdir. Hayat olarak adlandırılan avlulara ev sakinleri tarafından kendi kullanım gereksinimlerine göre birçok muhdes ek yapılmıştır. Çoklu kiracıların kullanımına açmak adına büyük evlerin bölünmesi de hayatların içine yapılan önemli müdahalelerdendir. Bölünen evlerde avlular bazen rastgele örülmüş briket duvarlarla ayrılırken bazen de bir avlunun tamamı bölünen bir parçada kalmıştır. Bu durumda merdivenin olmadığı bölümde kalan kısımlarda üst kat odalara çıkabilmek için avlulara beton merdivenler inşa edilmiştir (Şekil 6). Avlulara yapılan bir başka müdahale, duvarların güvenlik ve mahremiyet gerekçeleri ile briket duvarlarla yükseltilmesidir. Bazı evlerde avlunun bir bölümünü perdelerle kapatmak suretiyle yeni mekânlar oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu mekânlar bazan oda gibi, çoğu zaman da depo olarak kullanılmaktadır. Bu uygulamalar sonucu genellikle merdiven altlarında kapı, pencere ve merdiven detayları kapatılmış, havasız kalmış, bazen depolamalar sonucunda detay taşlarında kopma ve deformasyonlar oluşmuştur. Bazı evlerde avluların üzeri korozyona uğrayabilen demir ve galvaniz saç gibi uygun olmayan malzemelerle kapatılmıştır. Bu malzemelerin zamanla korozyona uğraması sonucunda yapının orjinal taşları ve detayları kimyasal ve fiziksel hasara uğramaktadır. Bazı örneklerde avluların üzerine naylon çekilmiş, bu işlem için yapının orjinal taşlarına demir kancalar çakılmıştır. Bu kancalar korozyona uğramış ve yapı taşında çatlama, kopma gibi zararlara neden olmuştur. Şekil 6. Hayat içinde betonarme merdiven eklemeleri (sol, orta), hayat duvarlarına briket eklemler (orta, sağ) Son olarak, avlu içerisinde çeşitli yerlere rastgele tesisat çekilmiştir. Avluların içindeki tarihî yapı elemanları bilinçsizce lavabo olarak kullanıldığı gibi, tarihî yapıya uymayan muhdes lavabolar da eklenmiştir (Şekil 7). Bu tesisatlar döşenirken, tarihî yapıya uygun şekilde nasıl ve nereden döşenmesi gerektiğine dair detaylar göz ardı edildiği için yapı elemanları tahrip olmuştur. https://www.capitalconference.org/ 148 Şekil 7. Avlularda çekilen su tesisatına örnekler, tarihi yapı elemanı (orta) Evlerin plan düzenini etkileyen bir diğer durum ise bölünmüş evlerde, mutfağın olmaması nedeniyle zemin katlardaki bir mekânın mutfağa dönüştürülmesidir. Bu doğrultuda bu mekânlarda bazı fiziksel değişikliklere gidilmiştir. Temizlik kolaylığı sağlamak adına zeminlerine beton dökülmüş, duvarlarına muhdes mutfak rafları ve dolaplar çakılmıştır. Bu mekânlarda elektrik tesisatları da rastgele çekilmiş olup, yapı ve kullanıcıları için güvenlik tehlikesi oluşturmaktadır. Ayrıca duvarlara yapılan bu monteleme ve tesisat işlemleri yapı taşlarında kırılma, çatlama ve kopmalara neden olmuştur. Benzer şekilde zemin kat odalarının birçoğunda ahşap döşemeler kaldırılarak zeminlere beton dökülmüştür. Tipik bir Türk evinde oda içerisinde günlük ihtiyaçların karşılanmasında en önemli yapı elemanları yüklüklerdir. Geleneksel Antep evlerinde de nacar olarak adlandırılan bu yüklükler, ev sakinleri tarafından yağlı boya ile kaplanmıştır (Şekil 8). Tıpkı duvarlarda olduğu gibi, yağlı boya, organik bir malzeme olan ahşabın hava ile temasını keserek çürümesine neden olmakla beraber, ahşap yüzey üzerinden ancak kimyasallarla temizlenebileceği için oldukça zarar vericidir. Şekil 8. Nacar işçiliği ahşapların boyanmasına örnekler https://www.capitalconference.org/ 149 Zemin döşemeleri gibi tavan yüzeylerine de benzer şekilde hatalı müdahalelerde bulunulmuştur. Çoğu odada ahşap kirişler bakım ve temizliklerinin zor olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır. Bu uygulama kontrplaklarla, kumaşlarla veya naylon örtülerle yapılmıştır (Şekil 9). Yapı elemanlarının hava ile temasını kesen bu uygulama çürümeyi hızlandırır. Özellikle naylonla kapatılan ahşap tavanlar, terleme neticesinde nemlenerek, ileride oluşabilecek taşıma problemlerine altyapı oluşturmaktadır. Şekil 9. Ahşap kirişlerin farklı malzemeler ile kapatılması kumaş (sol), naylon (orta), kontrplak (sağ) Evlerin tamamında bakım ve ısı yalıtımı zorluğu gerekçesiyle orijinal ahşap kapı ve pencere doğramaları sökülmüş, yerlerine plastik doğramalar tercih edilmiştir. Antep evlerinin en özgün detaylarından biri olan havalandırma ve kuş pencerelerinden soğuk girdiği gerekçesiyle bu elemanlar kapatılmıştır (Şekil 10). https://www.capitalconference.org/ 150 Şekil 10. PVC doğramalar (solda) ve kapatılmış kuş pencereleri (sağda) Zemin kattaki beton dökümleri sonucu ise evlerin zemin katlarında kiler olarak kullanılan bölümler pencereleri de dâhil olmak üzere görünmez olmuştur. Geleneksel Antep evlerinin ana mekânlarından biri olan, yemek kültürünün geliştirdiği, toprağa gömülü kiler mekânlarının bu evlerde olup olmadıklarını anlamak için artık kazı çalışması yapmak gerekmektedir. Evlerin orijinal planlarındaki bu değişiklikler ve muhdes ekler özgün plan şemalarını bozmuş ve kayıp olabileceği düşünülen mekânlar oluşturmuştur. TARTIŞMA VE SONUÇ Tarihi kent merkezleri, geçmiş ve gelecek arasında bağ kurulmasını sağlayan önemli miras alanlarıdır. Bu mirasın önemli bir bölümünü ise sivil mimarlık örnekleri oluşturur. Belirli bir dönemin yaşayış biçimini, kültürünü, plan şemasını, malzeme ve yapım tekniklerini yansıtmaları açısından önemli olan bu yapılar, zaman içerisinde uzun süreli doğal etkenlerin yanı sıra, sosyal, ekonomik, teknolojik olmak üzere birçok nedene bağlı olarak özgün karakterini yitirmeye ve yok olmaya yüz tutmuşlardır. Günümüzde tarihî şehir dokularının ve geleneksel konutların karakterinin bozulmasında bir diğer etken savaş ve göçlerdir. Farklı bir coğrafyadan gelen, kültür farklılıkları gösteren sığınmacılar, günümüzde genellikle kiralarının düşük olması, evlerin bölünerek çoklu kiracılara verilebilmesi gibi ekonomik nedenlerden dolayı tarihî kent merkezlerinde yaşamaktadırlar. Gaziantep tarihî kent merkezinde yaşayan Suriyeli sığınmacıların yaşam pratiklerinin, kültürel mirasın korunması bağlamında geleneksel konutlar üzerine etkisi inceleyen bu araştırma sonucunda, kullanıcı kaynaklı çeşitli müdahalelerle yapıların zarar gördüğü tespit edilmiştir. Öncelikleri barınma ihtiyaçlarını görme ve konfor gereksinmesini az masraf ve çaba ile karşılama arzusu olan sığınmacıların, yaşadıkları evlerin tarihî değerlerinin farkında olmaları, olsalar dahi bu yapıları gereğince kullanabilmeleri her zaman mümkün olmamaktadır. https://www.capitalconference.org/ 151 Binalarda daha fazla kişinin barınabilmesi, istenen mahremiyet düzeyini ve konfor şartlarını sağlama amacıyla yapılan müdahaleler, tarihî yapılara zarar verebilmektedir. Kentsel alanlar, mülteci kamplarının aksine, sığınmacıların serbestçe yaşamalarına, sosyal hayata katılmalarına ve daha iyi bir gelecek inşa etmelerine izin vermekle beraber çeşitli tehlike ve zorlukları da ihtiva ederler. Bu nedenle bilhassa tarihî kent bölgelerinde sığınmacıların yaşamının iyileştirilmesine dair politikalar geliştirilmesi önemli görülmektedir. Tarihî evlerde yaşayan sığınmacıların, konfor şartlarını uygun malzeme ve doğru onarım teknikleriyle sağlayabilmeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Ancak türlü imkânsızlıklar içinde oldukları da göz önünde bulundurularak, ulusal ve uluslararası kurumlardan sağlanan fonlarla, barınma alanlarının iyileştirilmesi konusunda desteklenmeleri gerekiyor. Diğer taraftan, geçici olarak başlayan ve kalıcı hale gelen sığınmacı olma hâline ilişkin birlikte yaşama kültürü ve kentselsosyal hayata entegrasyon konularında proaktif yaklaşımlar benimsenmelidir. Kültürel mirası koruma sorunları da bu tarz bir yaklaşımla ele alınması elzem olan konulardan biridir. KAYNAKÇA Anonymous, (1997). UNHCR Comprehensive Policy on Urban Refugees. Geneva. Erişim Adresi: https://www.refworld.org/pdfid/41626fb64.pdf Erişim Tarihi: 15.09.2021 Atalar, A. (1998). Gaziantep Evlerinde Kuş Pencereleri, Yorum Dergisi, 16 (12), pp. 9-11. Erdoğan, M.M. (2019). Türkı̇ ye’dekı̇ Surı̇ yeli Mülteciler. Erişim Adresi: https://www.kas.de/documents/283907/7339115/T%C3%BCrkiye%27deki+Suriyeliler .pdf/acaf9d37-7035-f37c-4982-c4b18f9b9c8e?version=1.0&t=1571303334464 Erişim Tarihi: 14.09.2021. GBB, (2011). Kazancı-Köroğlu Sokaklar Kültür Yoluna Katılıyor. Erişim Adresi: https://www.gaziantep.bel.tr/tr/haberler/kazanci-koroglu-sokaklar-kultur-yolunakatiliyor Erişim Tarihi: 18.09.2021. Kara, P & Korkut, R. (2010). Türkiye’de Göç, İltica ve Mülteciler. Türk İdare Dergisi, 467, pp. 153-162. Koçak, Y. & Terzi, E. (2012). Türkiye’de Göç̧ Olgusu, Göç̧ Edenlerin Kentlere Olan Etkileri ve Çözüm Önerileri. Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 3(3), pp. 163-184. Marshall, G. (1999). Sosyoloji Sözlüğü. (Çev. O. Akınhay ve D. Kömürcü.), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. Mülteciler Derneği, (2021). Erişim Adresi: Türkiye'deki Suriyeli Sayısı Eylül 2021. https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/, Erişim Tarihi: 20.09.2021. UNHCR Turkey - Fact Sheet September 2020 (22 Sept 2020). Erişim Adresi: https://reliefweb.int/report/turkey/unhcr-turkey-fact-sheet-september-2020 . Erişim Tarihi:15.09.2021 Ülker, M. (1994). Geleneksel Türk Sanatında Oyma Eserler, Türkiyemiz Kültür Sanat Dergisi, 6(8), pp. 32-37. Yenice, M.S. (2012). A Gis-Based Method For Determining Of Regeneration Strategies In Historic Urban Quarters. International Journal of Arts & Sciences, 5 (7), pp. 245-255. https://www.capitalconference.org/ 152