Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

Savaş Haberciliği ve Etik Sorunlar

2013, Yüksek Lisans Seminer Çalışması

SAVAŞ HABERCİLİĞİ VE ETİK SORUNLAR Mehmet YAMAK* mehmet.yamak@gazi.edu.tr ÖZET Tartışmasız bugünün koşulları savaşları tarihteki pek çok savaştan farklı kılmaktadır. Bütün bu savaşların en önemli silahlarından biri geçmişte olduğu gibi günümüzde de “haber” olmuştur. Çünkü savaş başta olmak üzere her türden şiddet medya için haber değeri taşır. Bu yüzden medyanın savaşları, felaketleri, krizleri sevdiği bir gerçektir. İlk olarak 1854 yılındaki Kırım Savaşı ile başlayan Savaş Haberciliğinin tarihi çeşitli aşamalardan geçip farklı boyutlar kazanarak günümüze kadar gelmiş ve önemini korumuştur. Bu süreç boyunca her savaşta kabuk değiştiren Savaş Haberciliği anlayışı etik sorunları da beraberinde getirmiştir. Örneğin, 2003 yılındaki İkinci Körfez Savaşında ortaya çıkan “İliştirilmiş Gazetecilik” kavramı habercilik etik anlayışıyla ilgili yeni tartışmalara neden olmuştur. Bu tartışmalar sürerken gerçeğin bize ulaşmadan bir yerlerde kurban edildiğine dair şüphe her geçen gün artmakla birlikte, medyanın habercilik etik kurallarına uyma eğilimi de tam tersi olarak azalmaktadır. Anahtar Kelimeler: Savaş Haberciliği, Etik Sorunlar, İliştirilmiş Gazetecilik ABSTRACT Arguably the wars in history, today's conditions makes it different from many battles. All this happened in the past one of the most important weapons of war today as "news" has been. Mainly because of war violence of any kind is newsworthy for the media. That's why the media wars, disasters, crises loved one is real. First, starting with the Crimean War in 1854, the history of War Reporting passes through various stages until today has acquired new dimensions and has maintained its importance. During this process, changing its shell in every battle of the war Journalism understanding of ethical issues were brought. For example, the Second Gulf War in 2003, resulting in "embedded journalism" concept led to new discussions about the understanding of the ethics of journalism is. While these discussions were sacrificed in the place of truth reaches us no doubt that increases every day, although the media tends to follow the rules of ethical journalism is declining as well as vice versa. Keywords: War Journalism, Ethics Issues, Embedded Journalism Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo-Televizyon ve Sinema Anabilim Dalı, Radyo-Televizyon ve Sinema Bilim Dalı, Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi, Ankara-2013 * Sayfa |2 1. Giriş Savaş, tarih boyunca insanoğlunun saldırgan yönünü tetikleyen, yüzyıllar boyu süren maddi ve manevi yıkımlara neden olan bir “hastalık” tır. Tartışmasız bugünün koşulları savaşları tarihteki pek çok savaştan farklı kılmaktadır. Bütün bu savaşların en önemli silahlarından biri geçmişte olduğu gibi günümüzde de “haber” olmuştur.1 Kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve globalleşmesi ile birlikte yöneticiler her an kamuoyu desteğinin aranması gerektiğini kabul etmişlerdir. Halkın özellikle savaş, ekonomik kriz ve doğal afetlerin yaşandığı dönemlerde medya araçlarından haber alma gereksinimi artmaktadır. Bu bakımdan medya araçları vasıtası ile duyurulan her şey az ya da çok kamuoyunda bazı etkiler yaratmaktadır. Yani medyanın gündeminin kamu gündemini belirlediği söylenebilir.2 Medya, savaş haberlerini gündeme taşır ve kamu gündeminde tartışılmasını sağlar. Çünkü savaşlar, çatışmalar, ölümler, dramlar kamuoyunun her zaman ilgisini çekmiştir, hatta kendi ülkeleri savaş veya çatışmada taraf olarak ortaya çıktıysa, bu durum medya kuruluşları için tiraj ve reyting anlamına gelmektedir. Bu yüzden medyanın savaşları, felaketleri, krizleri sevdiği bir gerçektir. Çünkü savaş başta olmak üzere her türden şiddet medya için haber değeri taşır. Aslında haber değeri taşımaktan öte medya adeta şiddet ile beslenir. Doğal olarak da medyanın bu özelliğini kullanmaya çalışan savaş kararını alacak olanlar da medya araçlarının yayma işlevini kullanarak propagandalarını etkin kılmaya, toplumdaki tutumları kendileri lehinde değiştirmeye ve kendilerine yandaş sağlayarak savaşı haklı göstermeye çalışacaklardır. Global medya özellikle Soğuk Savaş sonrası askeri operasyonları ele alışında daha önceki deneyimlerine göre özgür medya düşüncesinden daha da uzaklaşarak, adeta bir propaganda bürosu biçiminde faaliyetlerini sürdürmekte başarılı olmuştur. Kurşun ve bombalarla yapılan savaşın dışındaki enformasyon savaşında propaganda, manipülasyon ve dezenformasyon terimleri yeniden sıcak gündeme taşınmıştır.3 Kısacası çoğu medya kuruluşu yaptığı haberlerde tarafsız olduğunu iddia etmekle birlikte tasarladığı veya yayınladığı haberlerle ilgili her seçimde içeriğe ilişkin bir müdahale yapmakta, dolayısıyla gerçeği yeniden biçimlendirmekte ve yeniden üretmektedir. 1 http://haber.gazetevatan.com/0/7228/4/yazarlar, (27.10.2013) YILDIRAN ÖNK, Ürün, Televizyonda Savaş Haberleri Üzerine Bir Karşılaştırma, 2003 Irak ve 2011 Suriye O layları, http://journal.yasar.edu.tr/wp-content/uploads/2012/10/5.urun_yildiran_onk.pdf, (27.10.2013) 3 İNCEOĞLU, Yasemin, Radikal Gazetesi, 23.04.2003, http://www.yasemininceoglu.com/makaleler26.php, (27. 10.2013) 2 Sayfa |3 Sonuç olarak televizyon kuruluşlarının savaş yayınları sırasında resmi söylemden bağımsız olamadığı acı bir gerçektir. Bu da haliyle savaş haberciliğinde etik sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. 2. Savaş Haberciliğinin Kısa Tarihi Savaş haberlerinin gazetelerde yer alması ve gazetelerin birer propaganda aracı olarak kullanılması basının ilk yıllarına kadar dayanmakla birlikte dünya basın tarihinde bir muhabirin bizzat yerinden izleyip aktardığı ilk savaş 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’dır.4 Bazı kaynaklar bunu daha geri götürerek çağdaş savaş haberciliğinin tarihini 1854 Kırım Savaşı’yla başlatırlar. W. Howard Russell, 1854 yılında Kırım Savaşı’nı haberleştiren gazeteci ve ilk savaş muhabiri olarak kabul edilir.5 Birinci Dünya Savaşı’nın hem öncesinde hem de savaş sırasında yürütülen siyasal propaganda çalışmalarıyla basının önemi daha da artmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda da kitle iletişim araçlarının öneminin ve etkisinin daha iyi anlaşıldığı gözlenmektedir. Savaş yıllarında Amerika Birleşik Devletleri’nin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin ve Almanya, İtalya gibi birçok Avrupa ülkesinin propaganda çalışmalarında kitle iletişim araçlarına ağırlık verdikleri, sadece bu konuda çalışmalar yürütmeleri için kurumlar oluşturdukları görülmüştür. Bu konuda Almanya güzel bir örnek oluşturmaktadır. Adolf Hitler'in ünlü halkla ilişkiler ve propaganda bakanı Goebbels İkinci Dünya Savaşı boyunca Almanya’nın haklı propagandasını yapmakla görevlendirilmiştir.6 Diğer yandan sınırları kolaylıkla aşan ve hızla insanlara ulaşabilen radyo yayınları, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki propaganda çalışmalarının en önemli araçlarından biri olarak kullanılmıştır. Bundan sonra ise televizyon, toplum yaşantısına girmiş ve gerek savaş yayınlarında gerekse propaganda alanında kendinden önceki kitle iletişim araçlarının önüne geçmiştir. Tarihte televizyon ekranlarından yayınlanan ilk savaş Vietnam Savaşı olmuştur. ABD’den çok uzaklarda yaşanan bu savaş Amerikalıların evlerine medyanın bakış açısıyla yansıtılmış, savaş alanları televizyon ekranları sayesinde evlere taşınmıştır. Bu dönemde ABD’deki ABC, CBS ve NBC gibi üç büyük televizyon kanalının yayınlarında, ticari YILDIRAN ÖNK, Ürün, Televizyonda Savaş Haberleri Üzerine Bir Karşılaştırma, 2003 Irak ve 2011 Suriye O layları, http://journal.yasar.edu.tr/wp-content/uploads/2012/10/5.urun_yildiran_onk.pdf, (27.10.2013) 5 ÇUBUKÇU, Mete, Ateş Altında Gazetecilik, Savaş ve Savaş Haberciliği, Metis Yayınları: İstanbul, s72,(2005) 6 İNCEOĞLU, Yasemin, Radikal Gazetesi, 23.04.2003, http://www.yasemininceoglu.com/makaleler26.php, (27. 10.2013) 4 Sayfa |4 sponsorlarını kaybetmemek, yöneticilerin baskısı ve geniş halk kitleleriyle karşı karşıya gelmemek gibi nedenlerle iç sansür uygulandığı dile getirilmiştir. Vietnam Savaşı’nın Amerikan yönetimi açısından önemi, kitlelerin desteğini sağlamada kitle iletişim araçlarının öneminin kavranmış olmasıdır. Zira savaş karşıtı bir tutum izleyen televizyonların, savaşın başarısızlığa uğramasında payı olduğu yolunda görüşler de ağırlık kazanmıştır. Televizyonda savaş yayınlarının bir başka dönüm noktası Birinci Körfez Savaşı’dır. Kıyameti de görüntüleyeceğiz sloganıyla habercilik anlayışını özetleyen CNN, Birinci Körfez Savaşı’nda gerçekleştirdiği “naklen savaş” yayıncılığında tüm dünya televizyonlarının önüne geçmiştir. Pentagon’un ihalesine rakipsiz olarak girerek naklen yayın haklarını elde eden CNN, Pentagon’un “temiz” ve “medyatik” olarak nitelediği bu savaşı 16 Ocak 1991’den itibaren canlı yayınla aktarmaya başlamıştır. Her ne kadar savaşın başladığı haberini veren ilk kanal ABC olsa da savaş yayınları tüm dünya tarafından CNN’den izlenmiştir.7 Savaş muhabiri Bernard Shaw Birinci Körfez Savaşı sırasında savaşın naklen izlendiği televizyon kanalı CNN’de Irak’ın bombalanmasını havai fişek gösterileri ve 4 Temmuz kutlamalarına benzetmesi habercilik alanında özellikle de savaş haberciliği alanında önemli etik tartışmaların başlamasına neden olmuştur.8 Savaş haberciliğindeki asıl değişim 2003 yılındaki İkinci Körfez Savaşı’nda yaşanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’a girmesiyle başlayan savaş, habercilik açısından önemli bir kavramı gündeme getirmiştir. “İliştirilmiş Gazetecilik” diye Türk medya terminolojisine giren “Embedded Gazeteci” ya da “Embedded Muhabir” kavramı, haber yapan kişinin, savaşı ordu mensuplarının içinde yer alarak izlediği, dolayısıyla tarafsız kalmasının mümkün olmadığı bir savaş muhabirliği biçimini ifade etmektedir. İliştirilmiş haberciler en gizli brifinglere katılıp, üst düzey komutanlardan bilgi alıyor, uydu resimleriyle savaş alanındaki son gelişmelerden haberdar oluyor, ancak komutanların izni olmadan ne bilgi, ne fotoğraf, ne de görüntü yayınlayabiliyordu. Dolayısıyla bu durum zorunlu olarak bağımlı olmayı gerektiriyordu. Savaş boyunca sivil halkın ve Amerikan askerlerinin ölüm görüntüleri ekranlara ve gazete sayfalarına çok seyrek yansımış, bu da ordunun ve hükümetin istediği “temiz savaş” kuramını destekleyen bir yöntem olarak ortaya çıkmıştır. “İliştirilmiş Gazetecilik” yöntemi bir anlamda gazeteciyi engellemek üzere kurulmuş olmakla birlikte teorik olarak gazeteciliğin temel ilkelerine aykırıdır. YILDIRAN ÖNK, Ürün, Televizyonda Savaş Haberleri Üzerine Bir Karşılaştırma, 2003 Irak ve 2011 Suriye O layları, http://journal.yasar.edu.tr/wp-content/uploads/2012/10/5.urun_yildiran_onk.pdf, (27.10.2013) 8 CENGİZ, Ayşe ve ÇAĞLAR, Şebnem, 21. YY. Savaşları ve Haber, https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j &q=&esrc=s&source=web&cd=34&cad=rja&ved=0CDkQFjADOB4&url=http%3A%2F%2F, (27.10.2013) 7 Sayfa |5 3. Savaş Haberciliğinde Yeni Bir Boyut: İliştirilmiş Gazetecilik Savaş, çatışma ve kriz koşullarında gazetecilere habercilik konusunda uygulanan üç farklı çalışma sistemi ve haber elde etme yöntemi vardır. Bunlar9:  Akreditasyon Sistemi  Pool (Havuz) Sistemi  Embedded Journalist Sistemi Akreditasyon Sisteminde, savaş koşullarında bölgede çalışacak, bir ordunun faaliyetlerini ya da savaşı izleyecek muhabir, oradaki yetkililere çalıştığı medya kuruluşu adına başvurur. Aynı durum belli bir kurum için çalışmayan serbest muhabirler için de geçerlidir. Bu sisteme göre, muhabirle haber kaynağı arasında bir ilişki oluşur ve bu ilişki sadece birbirlerini tanımayla sınırlıdır. Haber kaynağı, muhabire yaka kartı ya da tanıtım kartı vererek muhabirin daha rahat çalışmasını sağlar. Akreditasyon yönteminde muhabirle haber kaynağı arasında nispeten bir mesafe vardır. Muhabir haber kaynağının karargâhında ya da mekânında yatıp kalkmaz, sadece kuruma kolaylıkla girer çıkar ya da izlenecek olay mahalline yaka kartı sayesinde kolayca ulaşabilir. Pool (Havuz) Sistemi, savaş ve çatışma bölgelerinde sıkça başvurulan bir yöntemdir. Muhabir havuza dâhil olur ve birlikte olduğunuz ordu sizi (hem can güvenliğinizi sağlamak hem de hareketliliğinizi kısıtlamak adına) kontrollü bir şekilde savaş bölgesinde dolaştırır ve size hazır bilgiler sağlar. Birinci Körfez Savaşı sırasında Kuveyt’te havuz sistemi ile çalışan bazı gazeteciler, ordunun izin verdiği oranda belli bölgelere giderek çekimler yapabiliyordu. Bu havuza dâhil olmayanlar ise bu imkândan yararlanamıyordu. Yani üstü kapalı da olsa bir haber tekeli ve sansürü söz konusuydu. Embedded Journalist, diğer bir deyişle “İliştirilmiş Gazetecilik” İkinci Körfez Savaşı’nda ortaya çıkan bir kavramdır. Amerikan ya da İngiliz ordusunun neredeyse her birliğine yerleştirilerek çatışmaları ve ordunun hareketlerini doğrudan izleme olanağı bulan gazetecilere “iliştirilmiş” anlamına gelen “embedded” adı verildi. Böylelikle habercilik terminolojisine yeni bir deyim katılmış oldu: “Embedded Journalist” yani “İliştirilmiş Gazeteci”. Bu terim savaşı ordunun imkânlarıyla ve ordunun gözüyle izleyen gazeteci anlamına gelmektedir.10 ÇUBUKÇU, Mete, Ateş Altında Gazetecilik, Savaş ve Savaş Haberciliği, Metis Yayınları: İstanbul, s83,(2005) GÜNDÜZ, Uğur, Savaş Haberciliğinde ve Medya Terminolojisinde Yeni Bir Boyut: İliştirilmiş Gazetecilik, http://journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/iletisim/article/viewFile/12962/12190, (30.10.2013) 9 10 Sayfa |6 Savaş muhabiri en temel anlamıyla, çatışma ve kriz bölgelerinde görev yapan ve herhangi bir askeri güçle hareket etmeden bağımsız olarak davranan sivil kişidir. Embedded’lar ise savaş veya çatışma zamanlarında ordular ve askeri birliklerle hareket eden muhabirlerdir. Doğal olarak ta sansüre uğrarlar ve sansürü baştan kabul ederler. Temel farklılık birincisinin sivil olmasıdır. Genelde imkânlar ölçüsünde bağımsız hareket edilir. Taraf değildir, gördüklerini yazar ve iletir. İkinci kategoriye giren Embedded’lar ise tabiri caizse asker gazetecilerdir. Çatışma durumunda Embedded’lar taraftırlar ve bu taraf olmaları onları direkt olarak ateş altında bırakabilir ve hedef haline getirebilir. Cenevre Antlaşması’na göre bir askeri birliğe akredite olanlar, örneğin yakalandıkları zaman savaş esiri muamelesi görürler. Özellikle İkinci Körfez Savaşı’yla en üst noktaya ulaşan bu uygulamaya yaklaşık olarak 600 muhabir katılmıştır. Oysa aynı dönemde Bağdat’ta savaşı haberleştirenlerin sayısı sadece 100 kadardır. Embedded Gazeteciler savaşın başlamasından aylar önce ABD ordusunun basınla ilgili bölümüne başvurarak eğitime alınmışlardır. Eğitimlerinin bir kısmı askeri kışlalarda gerçekleşmiş, uzun süre savaşa gidecek olan birliklerle beraber yaşamışlar, savaş alanında karşılaşabilecekleri tehlikelerle ilgili asker gibi eğitim almışlardır. Bu muhabirler savaş sırasında uymaları gereken kuralları içeren uzun bir taahhütnameyi de imzalamak zorunda kalmışlardır. Farklı birliklere iliştirilen bu muhabirler sadece izin verilen oranda görüntü ve haber geçmişlerdir. Yasaklananların başında ölen ya da yaralanan ABD askerlerinin görüntüleri gelmiştir. Ayrıca, kurallara göre birliğin hareketi ve bulunduğu bölge hiçbir şekilde bildirilmeyecektir. Bu noktada neyin haber olup olmadığına askerin karar vermesi, gazetecilik açısından sakıncalıdır. İlkesel olarak eleştirilen bu yöntemin avantaj ve dezavantajları karşılaştırılarak yeni bir tartışma başlamıştır. Çünkü sorun haber, gazetecilik ve etik üçgeninde düğümlenmektedir.11 Askerlerle ilerleyen muhabirlerin ne kadar tarafsız olabileceği ya da ne kadar özgür haber geçebilecekleri soru işaretleri oluşturur. Kurallara uymayıp emirlere karşı gelen muhabirler “disembedded” olmakta, yani birlikten atılmaktadır. Ayrıca savaş koşullarında gazeteciliğin en önemli dezavantajı, uzun süre yan yana olunan askerlere karşı belli bir sorumluluk hissetmeye başlanmasıdır. Bu ardından duygusal olarak askeri birliğe, askerlere bağlanmayı da getirir ve yapacağınız haberi de etkiler. 11 ÇUBUKÇU, Mete, Ateş Altında Gazetecilik, Savaş ve Savaş Haberciliği, Metis Yayınları: İstanbul,s86,(2005) Sayfa |7 “İliştirilmiş Gazetecilik” bir anlamda muhabirin kendini sansürlemesine de yol açar. Hele birlikte olunan asker sizin ülkenizin askeri ise bu duygusal yakınlığın habere yansıması daha kolay olacaktır. Doğal olarak bazı noktalar atlanacak, görmezden gelinecek ve habere konu edilmeyecektir. İliştirilmiş muhabirlerin en büyük handikabı da budur. İkinci Körfez Savaşı sonrasında iliştirilmiş olarak görev yapan bazı muhabirler, savaş sırasındaki görüntülerin temiz olmasına dikkat edildiğini kabul etmişlerdir. Televizyon seyircisine bazı görüntülerin haber etiği çerçevesinde yansıtılmaması bir yana, iliştirilen gazetecilerin görüntüleri ayıklayarak ve hatta kurgulayarak bir anlamda televizyon için farklı bir kopya hazırladıkları ortaya çıkmıştır. Bu da bize Embedded Gazeteciliğin bir manipülasyon aracı olduğunu göstermektedir. 4. Habercilikte Yeni Arayışlar: Barış Gazeteciliği “Barış Gazeteciliği” kavramı ilk kez 1970’lerde Johan Galtung tarafından kullanılmıştır. Çatışma konusunun taraflar arasında şiddete dönüşmeden çözüme ulaşmasını hedef alan bir yayını ve haberciliği öngörmektedir. Bu sebeple çözümden yana olup, her türlü şiddete ve savaşa karşı tavır alır.12 Savaş ile gazeteci ve gazetecilik mesleği birbiri ile doğaları gereği uyuşmayan iki olgudur. Gazeteci barış, insan hakları ve demokrasi taraftarı iken, savaş bu değerleri ihlal eden bir olgudur. Bu yüzden dünyanın bütün basın yayın meslek ilkelerinde yer alan savaş karşıtı, barış yanlısı görüşler uyarınca medya, ilk aşamada savaşı önlemek için barışçı girişimleri desteklemeli, savaşın korkunçluğunu ve vahametini ancak savaştan caymak, caydırmak için etkileme unsuru olarak kullanmalıdır. Böylece savaşın kendisine karşı çıkarken, savaş koşullarında gerçeklerin iletilmesinin çok zor olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu anlamda bazı gazeteciler savaş muhabirliğinin yanlış bir tanım olduğunu iddia ederler. Gazetecinin savaştan yana olmaması gerektiğini, “Savaş Gazeteciliği” yerine “Barış Gazeteciliği” kavramının kullanılması gerektiğini söylerler.13 Son yıllarda bir grup Batılı akademisyen ve gazeteci, “savaş gazeteciliği” olarak gördükleri gazetecilik tarzına karşı “barış gazeteciliği” olgusunu ve girişimini yaygınlaştırmaya çalışmaktadırlar. Savaşla gazeteciliğin yan yana gelemeyeceğini savunan bu görüş, teorik olarak doğru olsa bile pratikte tartışmalı bir konudur. TÜRKKOL, Fatma, Habercilikte İdeal Arayışı: Barış Gazeteciliği, http://mukaddime.artuklu.edu.tr/documents /Makaleler/Sayi5/129.pdf, (20.11.2013) 13 İNCEOĞLU,Yasemin, Radikal Gazetesi, 23.04.2003, http://www.yasemininceoglu.com/makaleler26.php, (27. 10.2013) 12 Sayfa |8 Savaşlar olduğu sürece savaş muhabirliğinin de olacağı gerçeğinden yola çıkarsak, savaş gazeteciliğinin, savaşçı gazetecilik anlamına gelmediği söylenebilir. Bu bağlamda muhabirin işi sadece sıcak çatışmaları ve kanlı görüntüleri iletmek değil, cephe gerisinde neler yaşandığını, sivillerin nasıl etkilendiğini, savaşın nelere mal olduğunu, neden ve nasıl çıktığını da anlatarak “Barış Gazeteciliği” yapmaktır. Bunları anlatıp haberleştirirken de savaştan yana tavır takınmamalı, aksine insanlara savaşın gerçek yüzünü gösterip, kilometrelerce ötede sıcak odalarında oturan insanları etkileyip savaşa karşı tavır almalarını sağlayabilmelidir. Bu noktada gazeteci belki savaşları engelleyemez ancak bir daha olmaması için savaşın en acı yanlarını yansıtarak insanları bilinçlendirebilir. 5. Savaş Haberciliğinde Etik Sorunlar Türkiye’de ve dünyada gazetecilik ve televizyon haberciliği alanlarında oluşturulmuş bazı basın meslek ilkeleri ve etik kurallar mevcuttur. Bu ilkeler ve kurallar özellikle de savaş, çatışma ve kriz dönemlerinde yapılan habercilikte daha ön plana çıkmaktadır. Gerçeklere riayet etme, doğru haber yapma, tarafsızlığını koruma ve en önemlisi objektif olma gibi etik ilkeler, gazetecilik ve televizyon haberciliğinde uyulması gereken en önemli ve belli başlı ilkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazetecilik meslek örgütlerince belirlenen etik ilke ve kurallar, gazetecinin bilgiyi toplama, haberleştirme ve yorum konusunda dürüst, adil ve cesur olması gerektiğini, bağımsız davranmayı ve kamuoyunun bilme hakkı dışında hiçbir çıkara hizmet etmemesi gerektiğini, kaynaklarına, konu ettiği şahıslara ve meslektaşlarına karşı saygılı davranmayı ve hesap verebilmeyi bir ilke haline getirmesi gerektiğini söylemektedir.14 Gazetecinin şiddet, zorbalık ve savaş kışkırtıcılığı yapmayacağı ya da buna araç olmayacağı, uluslararası nefreti ve düşmanlığı körükleyici yayınlardan kaçınması gerektiği belirtilmektedir. Ancak başka bir açıdan bakacak olursak savaş ve çatışma durumlarında etik kuralların uygulanması kadar nesnellik ve denge prensiplerinin uygulanması ve hayata geçirilmesinde de ciddi problemler olduğunu görmekteyiz. Bazı deneyimli muhabir ve gazeteciler barış zamanı ya da başkalarının sorunları söz konusu olduğunda geçerli olan bu prensip ve değerlerin savaş ve çatışma gibi korku, dehşet ve acıma duygularının yoğun olduğu ortamlarda ve insanlık onurunu ilgilendiren olaylar karşısında geçerli olmayacağını söylemektedirler.15 14 http://www.medyadernegi.org/turkiyeli-gazeteciler-icin-etik-ilkeler/, (01.11.2013) ÇUBUKÇU, Mete, Ateş Altında Gazetecilik, Savaş ve Savaş Haberciliği, Metis Yayınları: İstanbul, s.66, (2005) 15 Sayfa |9 Objektiflik, gazetecilik tarihi kadar eski ve gazetecilikle özdeşleşmiş bir kavramdır. En basit tanımıyla, habere kendi görüş ve yorumunu katmadan bütün yönleri ve taraflarıyla haberi ele almaktır. Savaş haberciliğinde de objektiflik genel bir kıstas olarak kabul edilir. Savaş ya da kriz ortamlarında objektifliğin mümkün olup olmadığı konusu yeni bir tartışma değildir. Bir görüşe göre muhabir, objektif olmaya çalışmalıdır. Diğer görüş ise bire bir objektifliğin imkânsız olduğunu savunur. İkinci görüşe göre muhabirin de yargıları vardır ve tarafsız olması mümkün değildir. Burada doğruluk payı olduğunu düşünecek olursak, muhabir kendi görüşleriyle haber arasına mesafe koymasını bilmelidir. Tam bir tarafsızlık ideal durumdur ama pratikte bunu başarmak imkânsız değilse de zordur. Savaş haberciliğinin en önemli isimlerinden BBC yapımcısı Martin Bell, objektif gazeteciliğin sadece görgü tanıklığına dayandığını, bununda fazla bir anlam ifade etmediğini, genel olarak her türlü haberciliğin sübjektiflik içerdiğini belirtmiştir.16 Bu noktada objektiflik, ekonomi veya sağlık haberlerinde korunabilir. Bu çok normal ve olması gereken bir durumdur. Savaş alanlarının karmaşası, vahşeti ve kaosunda objektiflik beklentisi çok doğru olmayabilir. Bu doğrultuda gazeteci, habere görgü tanığı olarak dışarıdan yaklaşmamalı, objektifliğini koruyarak kendi yaklaşımını da ortaya koymalıdır. Savaş haberciliğindeki en önemli etik sorunlardan birisi de sansürdür. Savaş dışı zamanlarda bu sorunlar söz konusu olabilir, ancak savaşlar bir anlamda medya dünyasında turnusol işlevi gördüğü için savaş sırasındaki habere yaklaşım tarzı barış zamanlarından farklıdır. Bazı şeyler görmezden gelinir, üstü kapatılır. Hatta savaşlar, barış zamanında görülmeyen birçok şeyi daha net olarak ortaya çıkarır. Mesela Vietnam Savaşı’yla medyanın kötü alışkanlıkları gün yüzüne çıkmıştır. Aynı durum Birinci Körfez Savaşı’nda da söz konusudur. Savaş, seyirciye ölülerin olmadığı, silahların görülmediği, bir video oyunu havasında, sadece akıllı bombaların kullanıldığı görüntü ve fotoğraflarla aktarılmıştır. Çatışmalar sadece birkaç ölüyle geçiştirilmiştir. Haberlerde kullanılan dil tüm vahşeti saklamış, ölen siviller yerine “kısmi zarar”, halk yerine “yumuşak hedefler”, bomba yağdırmak yerine “halı döşemek” terimleri kullanılmıştır. Genel olarak gazetecilik mesleğinin temel kuralları ve özellikle muhabirin etik kaygıları savaş durumunda erozyona uğrayabilir, taviz verme ihtimali gündeme gelebilir. Olaylar karşısında nasıl davranılacağını ve haberi nasıl biçimlendireceğini kestiremeyen ÇUBUKÇU, Mete, Ateş Altında Gazetecilik, Savaş ve Savaş Haberciliği, Metis Yayınları: İstanbul, s.60, (2005) 16 S a y f a | 10 muhabir çeşitli sorularla yüz yüze gelebilir. Örneğin; Cesetlerin fotoğrafları gösterilmeli midir? Düşman kuvvetlerinden haber aktarılmalı mıdır? Savaş alanlarında askerlerin koyduğu sınırlara uyulmalı mıdır? Bütün bunlar savaş haberciliği ile ilgili konulardır. Hepsinin temelinde, gazeteci ve habercilikle ilgili etik ikilemler yer almaktadır. 6. Sonuç Genel olarak savaş haberciliğinin tarihi süreç içerisindeki seyrine baktığımızda, meydana gelen savaşlarda, çatışmalarda ve krizlerde gerçekte ne olup bittiğini öğrenmek ya da en azından gerçekleri öğrenemediğimizi bilmek, doğrudan habercilik etik kurallarını ilgilendiren bir konudur. Gerçeğin bize ulaşmadan bir yerlerde kurban edildiğine dair şüphe her geçen gün artmakla birlikte, medya tarafından habercilik etik kurallarına uyma eğilimi de tam tersi olarak azalmaktadır. Savaş döneminde normal dönemlere göre gerçekler hassasiyet kazanır. Sansür, siyasi bağlantılar ve hükümetlerin etkisi medyanın içinde bulunduğu engellerden yalnızca bir kaçıdır. Bu engeller genel olarak habercilikteki gerçeklerin sunulmasını etik manada etkilemektedir. Bu noktada gazetecilerin neleri haber yapıp, neleri yapmayacağına ilişkin ağır etik kararlarla boğuştuğunu düşünmek yanlış olur. Zaten gazetecilerin savaş ortamı içinde sıkı bir enformasyon yoğunluğu altında bu tür kararlar vermeye de pek zamanları olduğu söylenemez. Rekabet ve yaptıkları işin rutini içinde bu kararlar zaten başkaları tarafından verilmiştir.17 Birinci Dünya Savaşı ile anlaşılmaya ve artmaya başlayan propagandanın önemi, medyanın ve dolayısıyla savaş haberlerinin de önemini arttırmıştır. Küresel medya gücünü elinde bulunduran ABD, savaş haberciliğini ve propagandayı en etkili kullanan ülke olarak öne çıkmaktadır. Birinci Körfez Savaşı ile birlikte savaşa taraf olan ABD’nin küresel medya hâkimiyeti, haberlerin yönlendirilmesinde de önemli bir etken olmuştur. Savaşın yıkıcı bombardımanını görsel şölen gibi sunan ama aslında orada olup bitenleri anlatmayan savaş haberciliği kavramı da bu dönemde önem kazanmıştır. Daha sonraki İkinci Körfez Savaşı sırasında habercilik alanında ortaya çıkan kavramların kökeni de her zaman küresel politikaların bir sonucu olmuştur. Yine bu dönemde ortaya çıkan İliştirilmiş Gazetecilik de bu kavramlardan bir tanesidir.18 GÜNDÜZ, Uğur, Savaş Haberciliğinde ve Medya Terminolojisinde Yeni Bir Boyut: İliştirilmiş Gazetecilik, http://journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/iletisim/article/viewFile/12962/12190, (30.10.2013) 18 CENGİZ, Ayşe ve ÇAĞLAR, Şebnem, 21. YY. Savaşları ve Haber, https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct= j&q=&esrc=s&source=web&cd=34&cad=rja&ved=0CDkQFjADOB4&url=http%3A%2F%2F, (27.10.2013) 17 S a y f a | 11 Geçmişte ve bugün olduğu gibi gelecekte de gerçeğin nirengi noktası namuslu, bağımsız ve profesyonel habercilik olacaktır. Profesyonel, namuslu, bağımsız, ya da bağımsız, profesyonel, namuslu. Sıralama önemsiz çünkü bu değerlerin arasında önem ve öncelik farkı yoktur. Bu değerlerin geometrisi eşkenar üçgene tekabül eder. Bu eşkenar üçgenin eşit iç açılarından biri şaştı mı yapılan habercilik yamuk üçgen misali yamulur ve “yamuk habercilik” olur. İşte o zaman işin adına habercilik değil, habercilik kisveli siyasi aktivizm denilmesi gerekir.19 19 http://dunya.milliyet.com.tr/suriye-haberciligi-kime/dunya/ydetay/1712647/default.htm, (27.10.2013)