ISBN: 978-605-69671-5-3
Editörler
DOÇ. DR. HÜSEYİN YILDIZ
DOÇ. DR. ABDULKADİR ÖZTÜRK
II. GENÇ
TÜRKOLOGLAR
ÇALIŞTAYI
4-5 NİSAN 2019, ORDU
BİLDİRİLER KİTABI
ORDU ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI
Yayın No: 0015
II. Genç Türkologlar Çalıştayı
(4-5 Nisan 2019, Ordu / Türkiye)
BİLDİRİ KİTABI
II. YOUTH TURCOLOGISTS WORKSHOP
(4-5 April 2019, Ordu / Turkey)
PROCEEDINGS BOOK
EDİTÖRLER
Doç. Dr. Hüseyin Yıldız
Doç. Dr. Abdulkadir Öztürk
ISBN: 978-605-69671-5-3
Ordu, Mart 2022
KAPAK TASARIM – DİZGİ / MİZANPAJ
Doç. Dr. Hüseyin Yıldız
İLETİŞİM
Ordu Üniversitesi Cumhuriyet Yerleşkesi Fen Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 1. Kat, Altınordu / ORDU, Telefon: 0452 226 52 00
Bu kitabın yayın hakkı, yazarı ile Ordu Üniversitesi arasında yapılan sözleşme gereği Ordu
Üniversitesi Yayınevi'ne aittir. Kitabın hukuki sorumluluğu yazarına aittir, kitapta yer alan fikir
ve önermeler yayınevine yasal bir sorumluluk doğurmaz. Kaynak gösterilmeden kitaptan alıntı
yapılamaz. Yayınevinin yazılı izni olmadan radyo ve televizyona uyarlanamaz. Oyun, CD/DVD
veya manyetik bant haline getirilemez, fotokopi ya da herhangi bir yöntem ile çoğaltılamaz.
II. Genç Türkologlar Çalıştayı
(4-5 Nisan 2019, Ordu / Türkiye)
BİLDİRİ KİTABI
II. YOUTH TURCOLOGISTS WORKSHOP
(4-5 April 2019, Ordu / Turkey)
PROCEEDINGS BOOK
EDİTÖRLERDEN…
Genç Türkologlar Çalıştayı Ordu Üniversitesi Türkoloji Kulübü öncülüğünde, Ordu
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih ve Sanat Tarihi bölümlerinde öğrenim gören
lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin katılımıyla 04-05 Nisan 2019 tarihlerinde
Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi salonlarında gerçekleştirilmiştir.
Çalıştayın gerçekleştirilmesinde başta, Ordu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tarık
Yarılgaç, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Tevfik Noyan ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Öznur Ergen Akçin, üniversitemizin çeşitli birimlerinde görev yapan tüm
akademisyen hocalarımıza ve idari personelimize çok teşekkür ederiz.
Çalıştayda Türk dili, Türk edebiyatı, Türk tarihi, Türk folkloru ve Türk sanatı
alanlarında bildiriler sunulmuş olup, tarihten günümüze, üç kıtada Türk kültürünün
izleri sürülmüştür.
Çalıştayın gerçekleştirilmesinde emek veren Türkoloji Kulübü öğrencilerinin
tamamına ve bildiri kitabının hazırlanmasında emek veren öğrencilerimiz Gürkan
Şentürk, Şahan Polat Tekin ve Hakan Güler’e de ayrıca teşekkür ediyoruz. Temennimiz
üniversitemizin ve bölümlerimizin desteğiyle her yıl bu çalıştayın devamını getirmek ve
Genç Türkologlar Çalıştayı’nı gelenekselleştirmektir.
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |1
O N U R
K U R U L U
Prof. Dr. Tarık Yarılgaç (Ordu Üniversitesi Rektörü)
Prof. Dr. Öznur Ergen Akçin (Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı)
D Ü Z E N L E M E
K U R U L U
Dr. Öğr. Üyesi Abdulkadir ÖZTÜRK – Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin YILDIZ
D A N I Ş M A
V E
B İ L İ M
K U R U L U
Prof. Dr. Abdullah EREN, Prof. Dr. Fatih ÜNAL, Prof. Dr. Ferruh AĞCA, Prof. Dr.
İlhan EKİNCİ, Prof. Dr. Necip Fazıl DURU, Doç. Dr. Ayşe PUL, Doç. Dr. Mesut
TEKŞAN, Doç. Dr. Özer ŞENÖDEYİCİ, Doç. Dr. Sadullah GÜLTEN, Doç. Dr. Salim
KÜÇÜK, Dr. Öğr. Üyesi Abdulkadir ÖZTÜRK, Dr. Öğr. Üyesi Beytullah BEKAR, Dr.
Öğr. Üyesi Fethi NAS, Dr. Öğr. Üyesi Fuat HACISALİHOĞLU, Dr. Öğr. Üyesi Gönül
ERDEM NAS, Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin YILDIZ, Dr. Öğr. Üyesi İsa SARI, Dr. Öğr. Üyesi
İsmail ÖZER, Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Emin YILDIZLI, Dr. Öğr. Üyesi Seçkin
EVCİM, Dr. Öğr. Üyesi Sevinç EREN, Dr. Öğr. Üyesi Sinan GÜZEL, Dr. Öğr. Üyesi
Yavuz UYSAL, Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz ÖZKAYA, Dr. Dinçer APAYDIN, Dr. Erkan
KARAGÖZ, Dr. Işılay IŞIKTAŞ SAVA, Dr. Musa SALAN, Dr. Reyhan GÖKBEN
SALUK, Öğr. Gör. Serap KARADEMİR
İ L E T İ Ş İ M
Web sitesi: turkoloji.odu.edu.tr, E-posta: oduturkoloji@gmail.com
Arş. Gör. Dilara KARAKAŞ – Arş. Gör. Dr. Mesut KARAKULAK
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |2
İçindekiler
Editörlerden… ...................................................................................................................................................... 1
Ordu Ağzı Söz Varlığında Güzel Adlandırma Örnekleri ............................................................................ 7
Vehbi Akdi
İsmail Güzelsoy’un Sincap Romanında Anlatım Teknikleri..................................................................... 24
Ömer Aksan
Ardahan / Damal Manileri ve Ağız Özellikleri ............................................................................................ 34
Cansu Akyol
Üç İstanbul Romanında Arka Plan ................................................................................................................. 48
Orçun Aydoğdu
İbnül Emin Mahmud Kemâl’in Nazarında İdeal Şair ................................................................................. 63
Selma Ataman
Moğolistan’da Yaşayan Kazakların Dil Durumu ......................................................................................... 69
Raima Auyeskhan
Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Ömer Seyfettin Hikâyelerinin Atasözleri ve Deyimlerin
Öğretilmesindeki İşlevi .................................................................................................................................... 74
Tuncay Ayverdi
Türkçe ve Farsça Gazelleri Üzerinden Nevâyî’nin Şiir Dünyasına Genel Bir Bakış ............................ 88
Eyüp Tugay Bahar
Rize İli Ağzı Deyim Varlığı ........................................................................................................................... 100
Handan Beyaz
XIX. Yüzyılda Karadeniz Bölgesi’nde Mısır Tarımı .................................................................................. 106
Ayşe Boran
Osmanlıda Nizamı Tesis Edenler: Ases, Şahne ve Muhtesib’in Şiire Hükmü ..................................... 118
Keziban Çakır
Giresun ve Yöresi Ağızlarının Söz Varlığı Üzerine Bir Araştırma ......................................................... 134
Samet Cantürk - Neslihan Saylık
Türk Sanatında Hayat Ağacı İkonografisi .................................................................................................. 154
Cansu Çarkcı
Cedit Hareketi ve Cedit Hareketinde Kadın ............................................................................................... 165
Fatma Çelik
Hasan Ali Toptaş’ın “ Gölgesizler ” Adlı Romanında Anakronizm ve Plüralizm .............................. 169
Hatice Çarlı
Kasım Tınıstanov’un Oquu Kitebi (Metin – Aktarma – İnceleme) ........................................................ 179
Çiğdem Demir
Ardahan İli Karagöl Mahallesinde Bulunan İş Yeri Adları Üzerine İnceleme ..................................... 193
İbrahim Demirci
Haldun Taner’in “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” Adlı Tiyatro Oyununun İzleksel ve
Sosyal Yapısı Üzerine Bir İnceleme .............................................................................................................. 204
Merve Engin
Kısas-ı Enbiyâ’ya (Ankara Nüshası) Göre Bâbil ve Babilliler ................................................................. 209
Esranur Er
Ordulu Ozan Osman ve Şiirleri Üzerine Bir Değerlendirme .................................................................. 217
Mustafa Eren
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |3
Yeşilyurt Köyündeki (Rize) Halk Hekimliği Uygulamalarına Bir Bakış .............................................. 227
Nükran Erbaş
İgor Destanı Üzerine Türk Dünyasında ve Türkiye’de Yapılan Çalışmalar......................................... 238
Salise Hilal Ergün
Keştibân-ı Aşka Nakş Bağlamak: Salih Baba Divanı’nda Aşk ................................................................ 247
Büşra Esmer
Divan Edebiyatında Eleştiri Anlayışının Bulunduğu Kaynaklara Fahriye Beyitleri Dâhil Edilebilir Mi? 256
Beril İzel Esmer
Şer’iye Sicillerine Göre XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Mardin’de Kadın ........................................... 263
Menci Eye
Cengiz Aytmatov'un Gün Olur Asra Bedel Romanında Zaman Kavramının İşlenişi ....................... 272
Ümit Yakut Gedikoğlu
Servet Somuncuoğlu ve Türkoloji’ye Katkıları ......................................................................................... 283
Işılcan Gökçe
Nedîm’in Seheri Üzerine Bir İnceleme ........................................................................................................ 288
Suat Güldaş
Ana Sözü Gazetesi İnternet Sitesinde Bir Köşe: Paalı Sözler .................................................................. 296
Hakan Güler
Kalkandelenli Mu‘îdî Divanında Gurbet ................................................................................................... 302
Tuğçenur Güneş
İsmail Gaspıralı’nın Türk Dünyasına Katkıları......................................................................................... 312
Şadıman Güven
Atasözleri ve Deyimlerde Geçen Peygamber Adlarının Mitik Arka Planı Üzerine Bir İnceleme .... 318
Kaan Hasan Halıcı
Tereke Defterlerinin Tarih Yazımındaki Yeri ............................................................................................ 333
Tuba Hayal
Yeni Türkçe Lügat’ten Türkçe Sözlük’e Fiillerde Anlam Değişmeleri .................................................. 352
Nurbanu Şahin Hatipoğlu
Ordu Livası’nda Müslim-Gayrimüslim Nüfus (Nüfus Defterleri ve Salnamelere Göre) .................. 362
Erdal Hürol
Yozgat Sürmelilerinde Tarihi, Dini ve Kültürel İmgeler ......................................................................... 377
Ali İnce
Türkmen Türkçesinde Hayvan İsimleriyle Yapılmış Atasözleri ............................................................ 386
İbrahim İpek
Türkiye Selçukluları Devrinde Bir Kurum: İğdişlik ................................................................................. 400
Emine Kabakulak - Ali Gezginci ..................................................................................................................... 400
Yeniçeri Ocağı ve Hayvan Motifli Flamalar ................................................................................................ 410
Halil Kahriman
Cengiz Aytmatov’un Üç Eserindeki Kadın Tiplerinin Ele Alınışı ......................................................... 420
Yağmur Karahasanoğlu
Münyetü’l- Guzȃt’ta Algı Fiilleri .................................................................................................................. 430
Serap Karameşe
Abdürreşid İbrahim’in Seyahatnamesi ve Mehmet Akif’in Süleymaniye Kürsüsünde Şiiri Üzerine
Bir Karşılaştırma .............................................................................................................................................. 436
Betül Karataş
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |4
Süleymân-nâme-i Kebîr’in 32. Cildi Üzerine.............................................................................................. 446
Filiz Kaynak
Ukraince-Türkçe Örnekleminde İki Dillilik Problemi............................................................................. 456
Mürşide Kelleci
Türkçe İlk Kur’ân Tercümelerinde İkilemeler ........................................................................................... 462
Ayşe Kılıç
Nedîm ve Hammâmiyesi ................................................................................................................................ 478
Gökçe Kılıç
Aşk’ın Çilesi: Hüsn ü Aşk’ta Çile ................................................................................................................. 491
Burçak Kızıltaş
Çağatay Türkçesi, Özbek Türkçesi ve Türkiye Türkçesinde Kullanılan İsim Yapımı Eklerinin
Karşılaştırılması ............................................................................................................................................... 498
Fadime Nur Kocaağa
Yabancılara Türkçe Öğretiminde Kavramsal-İşlevsel İzlence ile Hazırlanmış A1 Düzeyindeki
Metinlerin Bağdaşıklık, Bağlaşıklık ve Tutarlılık İlişkisi İçinde İncelenmesi.................................... 567
Büşra Köseoğlu
Yabancılara Türkçe Öğretiminde Konuşma Becerisi Üzerine Yapılan Düzeltme Türleri ............... 577
Sevgi Genç Köylü
Dede Korkut Kitabı’ndaki Analitik Fiil Şekillerinde Asimetri .............................................................. 583
Anastasiia Krainiuchenko
Birhan Keskin Şiirlerinde “Yeryüzü ve İnsan” .......................................................................................... 591
Gamzenur Mortepe
Türkistan Coğrafyasında Millî Uyanış ve Özbekistan’daki Gelişmeler. .............................................. 603
Gözde Mortepe
Nevşehir İli Acıgöl Ağzı Derleme Örneği Üzerinden Türk Lehçelerinde Yaşayan Ortak Söz Varlığı ...... 608
İlknur Öner
“Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” Adlı Hikâyede Kahramanın Bilinci Üzerine Bir İnceleme .......... 616
İbrahim Özakman
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun Basındaki Akisleri................................................................................... 622
Şeyma Nur Özden
Ahmet Paşa Dîvânı’nda Hazân ...................................................................................................................... 633
Öznur Özer
Değerler Eğitimi Açısından Divan Şiirinde Örnek Metin İncelemeleri................................................ 642
Burcu Pala
Ardahan’ın Merkez’e Bağlı Bağdaşen Köyü’nde Erkeklerin Aletle Oynadığı Oyunlar ..................... 650
Mirza Polat - Leyla Yılmaz Polat
Roman ve Senaryo Arasında Aşk-ı Memnu ................................................................................................ 660
Şahsenem San
Yahya Kemal’in Şiirlerinde Soyut ve Somut Zaman Algısı ..................................................................... 665
Melek İlayda Sarı
Yeniden Doğuşun Mevsimi: Bahar ve Unsurları (Mostarlı Hasan Ziyâ’î) ............................................ 678
Merve Serin
Codex Cumanicus ve Kumuk Türkçesinin Söz Varlığı: İsimler ............................................................. 688
Berna Sert
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |5
Ziya Gökalp ve Uygulamalı Mitoloji: Ala Geyik Şiiri Üzerine Bir İnceleme ....................................... 704
Dilanur Sipahi
Güney Azerbaycan Türklerinde Tekemcilik Geleneği............................................................................. 713
Ahmet Şahin
Dȋvânu Lugâti’t-Türk’teki Atasözlerinde Aklı Kullanma / Akılcılık Değeri ....................................... 724
Nazmi Şen
Karapınar (Konya) Yöresi Halk Hekimliğinde Kısırlık Tedavisi ........................................................... 734
Ayşe Nur Şentürk
Türkiye Türkçesi Ağızlarında Cinsiyete Bağlı Sıfat Kullanımı: Ankara, Rize, Kars Örneklemi ..... 743
Gürkan Şentürk - Burhan Şimşek - Abdurrahman Erin
Eliyahu Ben Yosef Qılcı’s Anthology Bağlamında Kök Fiiller................................................................ 767
Metehan Şentürk
M. F. Ahundzade`nin “Aldatılmış Kevakib” Eserinde Doğu ve Batı Karşılaştırılması Doğrultusunda
Yazarın İleriçi Görüşleri ................................................................................................................................. 776
Vüsale Tağızade
The Levant Herald Gazetesine Göre Afganistan Üzerinde Rus - İngiliz Rekabeti ............................. 783
Ebru Uygun
Türk Folklor Çalışmalarında Bir Yerel Dergi: Çağrı Dergisi ................................................................... 792
Duygu Uysal
Dursun Ali Akınet’ in Şiirlerinde Geçen Ek Kalıplaşması Yoluyla Oluşmuş Adlar .......................... 799
Fatma Hatun Ünlüyol
Aganta Burina Burinata ile Yaşlı Adam ve Deniz Romanlarının Deniz Ortak Teması Üzerine
İncelenmesi. ...................................................................................................................................................... 806
Meltem Yanık
Dîvânu Lügati’t Türk’te Geçen Neŋ Kelimesinin Kullanım Özellikleri ............................................... 815
Mükremin Yıldırım
Ali Şir Nevai’nin Sedd-i İskenderi Adlı Eserinde -GAn -GEn Sıfat Fiil Eki ........................................ 831
Talip Yıldırım - Pakize Yıldırım ..................................................................................................................... 831
Derleme Sözlüğü’nde Kadın Giyimi İle İlgili Fiiller ................................................................................ 844
Açelya Yılmaz
Yunus Emre ve Şükrü Erbaş Şiirlerinde İnsan Kavramı........................................................................... 850
Erhan Yılmaz
Çorum’da Yaşayan Halk İnanışı Olarak Memorat: Alkarısı ................................................................... 861
S. Sena Yiğit
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |6
TÜRKİYE SELÇUKLULARI DEVRİNDE BİR KURUM: İĞDİŞLİK
Emine Kabakulak
Gaziantep Üniversitesi, Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi
Ali Gezginci
Gaziantep Üniversitesi, Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi
Öz: XII.-XIV. yüzyıllar arasında, İğdişlik ve bu kurumun mensupları İğdişler, iktisadi bir kurum
olarak Konya başta olmak üzere Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde etkin olmuşlardır.
İğdiş kelimesinin köken bakımından Farsça’daki ikdiş kelimesinden geldiği bazı tarihçiler ve
dilbilimciler tarafından savunulmakta ise de Eski Türkçe’de ‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’
manalarına gelen igid- fiilinden türediği ihtimali daha kuvvetle savunulmaktadır. Aynı zamanda
iğdiş kelimesinin melez ve hadım edilmiş hayvan gibi birçok anlamda kullanıldığı ile de
karşılaşmaktayız. Türkiye Selçuklu şehirlerinin ileri gelenlerinden olan İğdişlerin başlıca vazifeleri
bulundukları şehirlerdeki mali işler ile ilgilenmekti. Ayrıca İğdişler sarayın, ordunun ve halkın her
türlü yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak, güçsüz insanların emniyetini ve huzurunu
sağlamak ile görevliydiler. İğdişlerin reislerine İğdişbaşı, Emîr-i İğdişan veya Emîrü’l Egâdişe
denilmekte ve bu reisler Türkiye Selçuklu taşra teşkilatında şehir divanında yer almaktaydılar.
Kutadgu Bilig’de şehir halkını oluşturan zümrelerin arasında İğdişçi adı verilen zümre de
bulunmaktadır. Karahanlılar’da da İğdişlerin devletin en önemli görevlileri arasında sayılması, bu
teşkilatın Türkistan’ın sosyal hayatında önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Bu
çalışmada Türkiye Selçuklu Devleti’nin siyasi, iktisadi ve sosyal hayatında İğdişlik kurumunun
konumu dönemin kaynakları doğrultusunda incelenecek ve bu kurumun muhtevası ana hatlarıyla
belirlenmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: İğdişler, İğdişlik kurumu, Türkiye Selçukluları
Giriş
Anadolu’da Türkiye Selçuklu Devleti devri Türk tarihinin önemli bir devresini
oluşturmaktadır. Selçukluların önemli bir kolunu teşkil eden Türkiye Selçukluları
döneminde, Anadolu Türk yurdu haline gelmiştir. Türk tarihinde en önemli dönüm
noktalarından olan ve Türkiye Selçuklu Devleti ile Bizans Devleti arasında gerçekleşmiş
olan Miryakefalon Savaşı ile birlikte de Anadolu’nun Türk yurdu olduğu kesinleşmiştir.
Genel olarak Türk tarihine bakıldığında devamlılık esası olduğu görülür. Bu
devamlılık sadece kültürel ögelerde olmayıp aynı zamanda devlet kurumlarında da
görülmektedir. Türkiye Selçuklu Devleti’nde görülen İğdişlik kurumu bu duruma örnek
teşkil etmektedir. Karahanlılar döneminde İğdişlik ve bu kurumun mensupları İğdişlerin
devletin en önemli görevlileri arasında gösterilmesi bu durumun ispatı niteliğindedir.
Bununla birlikte İğdişler, Türkiye Selçuklu ve Karahanlı Devleti’nin siyasi, sosyal ve
iktisadi hayatında önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda İğdişlik kurumunun
Türkistan’dan Anadolu’ya Türk devlet teşkilatında önemli bir rol oynadığını
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 400
söyleyebiliriz. Fakat bu konuda yapılmış olan nitelikli çalışmaların kâfi miktarda
olmadığı görülmektedir.
İğdişlik kurumu ve İğdişler hakkında müstakil olarak Faruk Sümer ve Tuncer Baykara
tarafından yapılmış çalışmalar vardır. Bunların yanı sıra Türkiye Selçuklu Devleti idari
kurumları ve sosyal hayatı ile ilgili yapılan çalışmalarda İğdişler hakkında bazı
mülahazalar yapılmıştır.241 İğdişler hakkında kaynaklarda yeterli derecede mâlûmat
bulunmasa da bu kurumun teşkilatı ve muhtevası hakkında bazı çıkarımlar yapılabilir.
Bu çalışmada, İğdişlik kurumu hakkındaki bulgular verilmeden önce “İğdiş”
kelimesinin etimolojik kökeni üzerinde durulacaktır. Bunun ardından Türkiye Selçuklu
Devleti devlet teşkilatında İğdiş-başı ve İğdişlerin konumu ile görevleri hakkında
malumatlar değerlendirilecektir. Aynı zamanda İğdişlik ve Ahilik arasında bir takım
kıyaslamalar yapılarak, bu iki kurumun münasebetleri hakkında tespitlerde
bulunulacaktır. Bu durumda, ana kaynaklar doğrultusunda, İğdişlik kurumunun ana
muhtevasını belirlemek bu çalışmanın asıl amacı olacaktır.
1. “İğdiş” Kelimesinin Etimolojik Kökeni
İğdiş kelimesi ile ilgili Türkçe Sözlüğe bakıldığında “Erkeklik bezleri çıkarılarak veya
burularak erkeklik görevini yapamayacak duruma getirilmiş olan (hayvan ve özellikle at)” anlamı
ile karşılaşırız. Sözlükte bu kelimenin köken olarak Farsça dilinde bulunan ve melez
manasını karşılayan “ikdiş” ( )ﺍﮐﺪشsözcüğünden Türkçeye geçtiği belirtilmektedir (TDK,
1998: 1050; Şen, 2007: 124). Fakat burada Farsçadan dilimize geçmiş olarak gösterilen İğdiş
kelimesi ile ilgili bazı itirazlar vardır (Şen, 2007: 124). Buna göre, Eski Türkçe’de
‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’ manalarında kullanılan igid- fiilinden türediği ihtimali
daha kuvvetlidir (Çağbayır, 2007: 2101). Aynı zamanda Faruk Sümer, Kutadgu Bilig’de
“terbiye edilmiş kişi” anlamı ile de kullanılan iğdiş kelimesinin bugün kullanılan “hadım
edilmiş insan veya hayvan” manası ile bağlantılı olabileceğini savunmuştur (Sümer, 2000:
524). Bu bağlamda, kelimenin Türkçe Sözlükte verilen anlamını sonradan kazandığını
düşünmek daha yerinde olacaktır.
Kutadgu Bilig ve Divân-ı Lügati’t-Türk’te iğdiş kelimesi “igdiş” biçiminde
kullanılmıştır. Bununla birlikte Divân-ı Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de “igdiş” olarak
harekelenen kelimenin, yanlış seslendirildiği ifade edilerek, “ögdeş” biçiminde okunması
şeklinde görüş beyan edilmiştir. Bu görüşü desteklediği görülen Reşit Rahmeti Arat,
Kutadgu Bilig’in dizin kısmında, kelimeyi “anaları bir olan” şeklinde anlamlandırmış ve
parantez içerisinde “ögdeş” olarak göstermiştir. Fakat, Divân-ı Lügati’t-Türk ve Kutadgu
Bilig’de aynı sözcüğün hatalı yazılması ihtimali oldukça zayıftır (Şen, 125: 2007).
Divân-ı Lügati’t-Türk’te “igdiş” kelimesi “kanğdaş kuma urur igdiş örü tartar” ifadesinde
geçmekte ve “Baba bir olanlar birbirini çekemedikleri için çok dövüşürler. Ana bir kardeşler
aralarında sevgi olduğu için birbirine yardım ederler” olarak açıklanmaktadır (DLT III, 382:
1941). Serkan Şen ise bu durumu; babaları bir olan çocukların soydan gelen haklara sahip
olabilme gayesi yatarken, sadece anası bir olan çocukların böyle haklara sahip
241 Türkiye Selçuklu Devleti hakkında yapılmış olan çalışmalara bakıldığında İğdişlik konusuna değinildiği, fakat
yeterince üzerinde durulmadığı görülecektir. Bu konuda özellikle Osman Turan, Claude Cahen, Tuncer Baykara gibi
tarihçileri sayabiliriz. (Bkz. Turan, 2014; Cahen, 2012; Baykara, 1985)
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 401
olmadıklarından dolayı bu gibi sıkıntılarının bulunmadığı şeklinde yorumlamaktadır.
Yani eserin Karahanlılar döneminde yazıldığı göz önüne alındığında ve Karahanlı
dönemi ailesi ataerkil bir yapıya sahip olduğundan dolayı, aynı babadan doğmayanların
ikinci evlat ya da diğer bir deyişle evlatlık sayılmaları normal olarak karşılanmalıdır.
Sonuç olarak, Divân-ı Lügati’t-Türk’te “anaları bir olan” manasında verilen “igdiş”
kelimesinin, “beslemek, büyütmek, yetiştirmek” manalarına gelen igid- fiilinden
türediğini düşünmek daha doğru olacaktır (Şen, 127; 2007).
Kutadgu Bilig’de “igdiş” olarak kullanılan iğdiş kelimesine üç yerde rastlamaktayız.
Bu kelime Kutadgu Bilig’in 2884. beyitinde “öz igdiş kerek ked sınamış yılın / köngül basmış
erse könitmiş yolın” yani “Öz kardeşlerinden veya uzun yıllar iyice sınanmış, nefsine
hakim ve doğru yolda yürüyen biri olmalı” olarak günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Bu
beyitte Ögdülmiş hükümdara içkicibaşının nasıl olması gerektiğini anlatmaktadır. İğdiş
kelimesinin bu beyitte “anaları bir olan” manasında olarak verildiği düşünülmüştür (KB,
2006: 535). Fakat, burada geçen “öz kardeşleri” ifadesi sakıncalıdır. Çünkü “anaları bir
olan” manası ile anlatılmak istenen öz değil üvey kardeştir. Ayrıca hükümdarın öz veya
üvey kardeşini içkicibaşı olarak tayin etmesi mantıklı değildir ve görülmemiştir.
Bu yüzden 2884. beyitte “Öz kardeşlerinden veya uzun yıllar iyice sınanmış” yerine
“Kendi beslemelerinden ya da uzun yıllar iyice tecrübe edilmiş” şeklinde anlaşılması
daha doğru bir yaklaşım olacaktır (Şen, 2007: 125-6). Kelimenin Kutadgu Bilig’de diğer
kullanıldığı yer 1554. beyittir. Bu beyitte, Ögdülmiş hükümdara cevaben “men igdiş
kulung men tapugçı sening / yulug bolsu canım iligke mening” yani “Ben senin himaye ettiğin
bir kulunum hizmetkârınım; hükümdar için canım feda olsun” demektedir. Burada ise
iğdiş kelimesinin “himaye etmek” manasında kullanıldığı anlaşılmaktadır (KB, 2006: 336337). İğdiş kelimesinin son olarak geçtiği yer ise 5590. beyittir. Bu beyitte ise toplumsal
tabakaların görevleri anlatılırken “tarıgçı tarıgka irig bolsunı / yime yılkıçı igdiş öklütsüni”
yani “Çiftçiler çiftlikte gayret etsin, hayvan besleyenler de onları çoğaltsın” olarak
anlatılmaktadır. Kelime bu beyitte “beslemek” anlamı ile ilgili kullanılmıştır (KB, 2006:
932-3). Görüldüğü üzere “igdiş” kullanımlarının, Kutadgu Bilig dizininde verildiği üzere,
“anaları bir olan” tanımlamasından uzaklığı anlaşılmaktadır (Şen, 2007: 125). Bununla
birlikte, Kutadgu Bilig’de bu kelime temel olarak ‘besleme, büyütme, yetiştirme işi’ni
anlatmaktadır. Bu sebeple, 1554. beyitte “men igdiş kulung men tapugçı sening” mısrasını
“Ben senin himaye ettiğin bir kulunum hizmetkârınım” yerine “Ben senin besleyip
büyüttüğün bir kulunum, senin hizmetkârınım” şeklinde anlamak daha doğru olacaktır.
5590. beyitte geçen “yime yılkıçı igdiş öklütsüni” mısrasını ise “hayvan besleyenler de onları
çoğaltsın” yerine “hayvan besleyenler de hayvan yetiştirmeyi arttırsın” olarak anlamak
daha yerinde olacaktır (Şen, 2007: 126).
Görüldüğü üzere iğdiş kelimesine birden fazla anlam yüklenmiştir. Bu kelimeyi
sadece “anaları bir olan” manasında tanımlamak doğru olmayacaktır (Şen, 2007: 126).
Ayrıca kelimenin Farsça kökenli olması ihtimali zayıf olmakla birlikte Eski Türkçe’de
‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’ manalarında kullanılan igid- filinden türediği ihtimali
daha kuvvetli olarak görülmektedir.242 Bu bağlamda, İğdiş kelimesinin kökeni ile ilgili
İğdiş kelimesinin etimolojik kökeni ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Şen, S. (2007). İğdiş Sözcüğü Nereden
Geliyor?. İlmî Araştırmalar Dergisi, 23: 123-130.
242
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 402
yapılan izahlardan yola çıkarak, İğdişlerin ve İğdişlik kurumunun sadece bir mana
üzerinden açıklanamayacağı ortaya çıkmaktadır.
2. Türkiye Selçukluları Devrinde İğdişlik Kurumu
Türkler, Anadolu’ya göçleri ile birlikte sadece kültürlerini değil aynı zamanda askeri,
idari ve iktisadi kurumlarını da bu coğrafyaya taşımışlardır. Özellikle XII.-XIII
yüzyıllarda Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde, Konya başta olmak üzere Sivas,
Kayseri, Malatya’da iktisadi bir kurum olan İğdişlik ve bu kurumun mensubu İğdişlerin
mevcut olduğu görülmektedir. Aynı zamanda, Kutadgu Bilig’in 4439. beyitinde
“munıngda basa ol bu igdişçiler / kamug yılkılarla bular başçılar” yani “Bundan sonra hayvan
yetiştirenler gelir; Hayvan sürülerinin başında bunlar bulunur.” (KB, 2006: 763) ve yine
4454. beyitte “bu yanglıg bolur emdi igdişçiler / katılmak tilese sözüm yolçılar” yani “İşte
hayvan yetiştirenler böyle olurlar; Onlara katılmak istersen, bu sözüm sana yol gösterir”
(KB, 2006: 765) igdişçi ifadesi geçmektedir. Görüldüğü üzere, Kutadgu Bilig’de igdişçi
“hayvan yetiştiricisi” olarak tanımlanmaktadır. İgdişçiler şehir halkını oluşturan zümreler
arasında zikredilmekte ve aynı zamanda şehir halkının en temel ihtiyacı yiyecek ve
giyeceğin bu unsur tarafından temin edildiği anlaşılmaktadır (Sümer, 2000: 524; Baykara,
1996: 688-9). Bu kurumun Karahanlılar’da da mevcut olduğu görülmekte ve yine “iğdiş”
devletin en önemli görevlilerine verilen unvanlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
602/1205-6 yılında Benaket’te basılan bir sikkede görülen “Uluğ İğdiş ( )ﺍﻟغ ﺍﮐﺪشÇağrı Han”
unvanı buna ispat niteliğindedir (Baykara, 2006: 689). Buna göre, İğdişlik kurumunun
Türkistan sosyal hayatında önemli bir yer teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Bu izahlardan
sonra, bu kurumun Türkistan’dan Anadolu’ya Türkiye Selçuklu Devleti’ne intikal ettiği
sonucuna varabiliriz.
Bir önceki bölümde bahsettiğimiz üzere, iğdiş kelimesinin Farsça kökenli olma
ihtimalinin zayıf olduğunu ve Eski Türkçe’de ‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’
manalarına gelen igid- fiilinden türeme ihtimalinin daha doğru olacağı üzerinde
durmuştuk. Kelimenin “melez” manasından yola çıkılarak iğdişlerin karışık soydan
geldikleri iddia edilen birtakım tetkikler mevcuttur. İlk olarak İsmail Hakkı Uzunçarşılı,
Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal adlı eserinde iğdişin ‘Türk olmayan melez bir insan’
olduğunu söylemiştir. Aynı zamanda askeri bir teşkilat olması ihtimali üzerinde
durmuştur (Uzunçarşılı, 1988: 105-6). Bu görüşü Osman Turan da desteklemiş ve
Selçuklularda, iğdişin, ‘ana ve babası gayrimüslim ve kendisi Müslüman olan ve türlü kavimlere
mensup bulunan’ ifadesini karşıladığını belirtmiştir. Buna ek olarak, Selçuklularda,
Osmanlı Devleti’nde uygulanan devşirme sistemine benzer bir şekilde iğdişlerin Türk ve
İslamlaştırıldığını savunmuş ve Hıristiyan çocuklardan oluşan ve şehrin düzeninin
korunmasından sorumlu olan askeri bir sınıf olduğu hakkında görüş beyan etmiştir
(Turan, 2014: 393-4). Fransız âlimlerinden Claude Cahen ise eserinde iğdiş kelimesinin
Farsça kökenli olduğunu ve sonradan Türkçe ve Arapçaya geçtiğini belirterek özellikle
İran-Türk topraklarında ‘melez insan’lara verilen isim olduğunu savunmaktadır. Ayrıca,
iğdişlerin askeri bir sınıf değil de şehirlerde asayişi sağlamakla görevli ‘bir tür polis veya
milis gibi’ olması ihtimalinin daha güçlü olduğunu düşünmektedir (Cahen, 2011: 154-5).
İğdişler hakkında müstakil bir çalışma yapan Faruk Sümer, ‘Anadolu igdişlerinin
babalarının Türk ve analarının da yerli kadınlar olduklarını’ açıklamasını yaparak iğdişlerin
melez olduklarını kabul etmekte (Sümer, 1985: 18) ve çalışmasında iğdişlerin kesinlikle
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 403
askeri bir sınıf olmadığını vurgulamaktadır (Sümer, 1985: 21). İğdişlerin melez yani
karışık soydan geldiğine dair iddiaların bir diğer dayanak noktası ise, İbn Bibi’de ismi
geçen ve gayrimüslim olan Kayseri İğdiş-başısı Hacuk-oğlu Hüsâm’dır243 (İbn Bibi, 2014:
503). Fakat, kaynaklarda ismi geçen İğdiş-başı’lar arasında Hacuk-oğlu Hüsâm’dan başka
gayrimüslim kimsenin olmadığını görmekteyiz. Nitekim elimizde bulunan kaynaklarda
iğdişlerin melez olduğuna dair kanaati destekleyebilecek bir bilginin bulunmaması da bu
iddiayı kesinlikle ortadan kaldırmaktadır244 (Baykara, 1985: 102).
İğdişlerin karışık soydan geldiği ve askeri bir birlik olma ihtimalini değerlendirdikten
sonra, Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde konumları ve vazifeleri üzerinde
durmak gerekmektedir. Özellikle, XIV. yüzyılda Ahmed Eflâkî tarafından kaleme alınmış
olan Menâkıbü’l-ʿârifîn adlı eserinde iğdişlerin şehirlerdeki konumları hakkında verdiği
kayıt önemli bir niteliğe sahiptir. Mevlânâ, oğlu Bahaeddin Sultan Veled’e bir konuşması
sırasında şöyle demektedir:
“… Konya şehrine bak, kaç bin emîrin, büyüğün ve ileri gelenin evi, köşkü ve sarayı
vardır. Tacirlerin ve iğdişlerin evleri zanaat erbabının evlerinden, emîrlerin sarayları
tacirlerin, sultan ve meliklerin köşkleri ve takları bunların hepsinden yüzlerce derece
yüksek ve büyüktür.” (Eflâkî, 1973: 267)
Hiç şüphesiz burada Mevlânâ, Konya başta olmak üzere, Türkiye Selçuklu şehirlerinin
sosyal ve iktisadi yapısını ifade etmiş bulunuyor. Buna göre, evlerinin büyüklük
durumlarından yola çıkarak, Konya’daki sosyal sınıfları; 1- Sultanlar ve melikler, 2Emîrler, 3- İğdişler ve Tüccarlar, 4- Zanaat erbabı şeklinde sıralayabiliriz (Akdağ, 1979:
16-17).
Kaynakların ihtivâ ettiği bilgilerden, iğdişlerin Türkiye Selçuklu şehirlerinde önemli
bir konumda oldukları anlaşılmaktadır. Özellikle, XIII. yüzyılın sonlarında kaleme
alınmış, Selçuklu devrine ait bir inşâ kitabına göre, iğdişlerin sözüne itibar edilen şehrin
ileri gelenleri arasında sayıldığı belirtilmektedir (Turan, 1958: 178). Bununla birlikte,
iğdişler ikâmet ettikleri şehirlerde eşraf ve ayanlar arasında zikredilmektedirler (Baykara,
1996: 686). Bu durumlarından dolayı, iğdişlerin mahalle başı olarak vazife yaptıkları ve
bu vazifeleri gereğince mahalle halkını dönemin hükümeti nezdinde temsil ettikleri
düşünülmüştür (Akdağ, 1979: 22).
İğdişlerin Türkiye Selçuklu şehirlerindeki vazifelerine bakıldığında, kaynaklarda
açıkça görüldüğü üzere, en başta vergi toplamak gelirdi. Bu konuda en önemli
kaynaklarımızdan olan Hasan b. Abdül-mü’min el-Hoyî tarafından kaleme alınan Rusûm
ur-Risâil adlı eserde, iğdişlerin halkın gelirine göre ödeyeceği avârız vergisinin
dağıtımından sorumlu oldukları görülmektedir.245 Bu vazifelerini ifâ ederlerken adaletli
davranmaları, zengin-yoksul arasında fark gözetmemesi, haketmeyen kimseyi himaye
243 Osman Turan Hacuk-oğlu Hüsâm hakkında ‘bir Ermeni mühtedisi olduğu görülmekte ve samimi bir müslüman olmadığı
da anlaşılmaktadır.” ifadesini kullanmıştır (bkz. Turan, 2014: 393).
244 Buna ek olarak Tuncer Baykara, Altun-apa Vakfiyesi’nde Konya şehrinde dükkan sahibi olarak adı geçenler
arasında hiç gayrimüslim olmadığı ve aynı zamanda, babasının adı Abdullah, yani yeni kimsenin bulunmadığını bu
nedenle de XIII. yüzyılın başlarında Konya esnafı arasında Türk ve Müslümanların daha hakim konumda olduğunu
belirtmektedir. (bkz. Baykara, 1996: 682)
245 Hoyî tarafından yazılan ve günümüze ulaşan vesikada, iğdişlerin vergi toplamak ile ilgili görevleri, ‘tefrikaî avâriz
ve ta’yin-i vucûh’ olarak geçmektedir (Sümer, 1985: 19).
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 404
etmemesi, zanaat erbabı ve yoksulların adaletsizliğe uğramamaları emredilmektedir
(Turan, 2014: 393; Turan, 1958: 178). Nitekim Türkiye Selçuklu şehirlerindeki vergi
memurlarına iğdiş adının verildiği söylenebilir. Buna ek olarak, bu dönemde Selçuklu
şehirlerinde Hıristiyan nüfusun kalabalık olmasından dolayı yerli Hıristiyanların da
vergi işlerinde görevlendirildikleri söylenebilir (Sümer, 2000: 524). Yine Hoyî’den
öğrendiğimize göre, ‘server-i hwâcegân ve mu’teberân’ yani tacirlerin ve eşrafın idaresinin
İğdiş-başıya verilmesi iğdişlerin ticaretle de uğraştıklarını göstermektedir (Sümer, 1985:
19). İğdişler, Türkiye Selçuklu şehirlerinde halkın, ordunun ve sarayın her türlü yiyecek
ve diğer eşya ihtiyaçlarını temin etmekle yükümlüydüler. Bazen de ihtiyaç gereği koyun
ve at beslemek de iğdişlerin görevleri arasındaydı. Bu ihtiyaçları ise şehirlerarası ve daha
büyük ölçekte milletlerarası ticaret yaparak karşılamaktaydılar (Baykara, 1996: 689-90).
Bu sebeple İğdiş-başılar tarafından, Dokuzun Hanı örneğinde olduğu gibi, ticaret
yolları üzerine hanlar inşa ettirdikleri anlaşılmaktadır (Konyalı, 1964: 1028).
Bütün bu açıklamalardan sonra belirttiğimiz üzere kelimenin “beslemek, büyütmek,
yetiştirmek” manalarını karşılayan igid- fiilinden türemesi ihtimalinin kuvvetli olması,
Kutadgu Bilig’de igdiş kelimesinin temel olarak “besleme, büyütme, yetiştirme işi”ni
anlatması ve iğdişlerin ‘şehirli halkın ve ordunun her türlü yiyecek ve öteki eşya ihtiyacını temin
eden kişiler’ (Baykara, 1996: 689) olmasının tesadüf olmadığı kanaatindeyiz.
3. İğdiş-başı ve Görevleri
Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde, Konya başta olmak üzere, önemli bir yer
tutan iğdişlik kurumunun başında İğdiş-başı adı verilen bir görevli bulunmaktaydı.
Kaynaklarda bu ismin Arapça ve Farsça şekilleriyle de verildiği görülmektedir: Emîrü’lEgâdişe ve Emir-i İğdişân.246 İğdiş-başı teriminin İbn Bibi’de “ ”ﺍﮐﺪش ﺑﺎﺷﯽşeklinde aynen
Türkçesi ile verilmesi ve inanç bilge, ulug bilge gibi unvanların verilmesi bu kurumun Türk
menşeili olduğuna ispat niteliğindedir (Baykara, 1985: 101; Turan, 1958: 174-8).
Kaynaklardan öğrendiğimize göre bilinen İğdiş-başlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
1 - Hürremşah: “Sivas İğdiş-başı”sı, 1240 yılında Babaî isyanı sırasında Sivas’ı
savunurken kendisiyle birlikte şehrin ileri gelenleri de öldürülmüştür (İbn Bibi, 2014:
480).
2 - Hacuk oğlu Hüsam: “Kayseri İğdiş-başı”sı olup babasının isminden de anlaşılacağı
üzere İğdiş-başıları arasında bilinen tek gayrimüslimdir. Moğollar Kayseri şehrini Baycu
Noyan öncülüğünde kuşattıklarında şehir halkı tarafından bir direnişle karşılaşmışlardır.
Bunun üzerine Baycu Noyan, halkın uzun süre direnişinden dolayı, kuşatmayı kaldırıp
bir sonraki yıla ertelemeyi düşünmüştür. Fakat, 1243’te Kayseri İğdiş-başısı Hüsam,
Baycu Noyan’ın yanına giderek ona şehrin zayıf ve kuvvetli durumları üzerine detaylı
bilgi vermiştir. Sonuç olarak Hüsam Kayseri’yi Moğollara teslim etmiş ve bunun üzerine
Moğollar şehri ele geçirerek yağma etmişlerdir (İbn Bibi, 2014: 503-4).
3 - Muin: “Malatya İğdiş-başı”sı, Türkiye Selçuklu Devleti’nde Üç Kardeş Devri olarak
adlandırılan dönemde, II. İzzeddin Keykavus ile IV. Rükneddin Kılıç Arslan arasında
Konya civarında bulunan Dokuzun Hanı kitabesinde İğdiş-başı, ‘emir-i iğdişân’ ( )ﺍمﻴﺮ ﺍﮐﺪﺷﺎنadıyla anılmıştır
(Konyalı, 1964: 1028).
246
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 405
vuku bulan mücadelede, 1253 yılında Keykavus’un kumandanı Ali Bahadur tarafından
öldürülmüştür (Abû’l-Farac, 1987: 565).
4 - Hacı İbrahim bin Ebu Bekir: “Emîr-i İğdişân”, 607/ Temmuz 1210 tarihinde,
I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, Konya’nın 24 km kuzeyinde Dokuzun Hanı’nı inşa
ettirmiştir. Aynı zamanda Dokuzun Hanı’nda bulunan kitabeden anlaşıldığına göre bu
yapının mimarı Osman bin Abdurrahman’dır (Konyalı, 1964: 1028).
5 - Fahreddin: “Emîrü’l-Egâdişe”, son “Konya İğdiş-başı”sı idi. Fahreddin, 1277 yılında
Konya’yı Karamanoğullarına karşı savunmuş ve 20 Safer 678/ 2 Haziran 1279 tarihinde
vefat ettiği anlaşılmaktadır (Sümer, 1985: 16; Baykara, 1996: 686).
6 - Şemseddin: Hoyî’nin eserinde “Emîr-i İğdişân” olarak gösterilmekte ve hakkında
pek bir bilgi bulunmamaktadır (Baykara, 1996: 686).
7 - Said oğlu Hass Beğ: “Aksaray İğdiş-başı”sı, adına dikilen kitabeden anlaşıldığına
göre Şevval 743 / Şubat-Mart 1343 tarihinde öldürülmüştür (Konyalı, 1974: 1549).
Türkiye Selçuklu Devleti şehirlerinde bir teşkilat olarak öne çıkan İğdişlik kurumunun
başı konumunda bulunan İğdiş-başı, bulunduğu şehrin halkını temsil eden en yüksek
görevli idi. Bu özelliklerinden dolayı günümüz Belediye Başkanı makamına denk olduğu
düşünülmüştür (Baykara, 1996: 687). İğdiş-başı, yine Hoyî’den öğrendiğimize göre, bir
takrir ile görevlerine atanır ve Türkiye Selçuklu Devleti taşra teşkilatı şehir divanında yer
alırdı. Aynı zamanda Hoyî’nin vermiş olduğu takrir-i emîr-i iğdişân vesikasına göre İğdişbaşılar, ‘server-i hwâcegân247 ve mu’teberân’ yani tacirlerin ve eşrafın idaresinden sorumlu
idiler (Turan, 1958: 178). Bu bilgiden anlaşıldığına göre İğdiş-başı’nın ticaret ve tüccarlar
ile yakından alakadar olduğu anlaşılmaktadır. Mevlana’nın Mektuplar’ına bakıldığında,
‘Sivas İğdişler Beyi, onlardan, onların hısımlarından para istemekte, vergi dilemekte pek ileri
varmadaymış.’ ifadesinden anlaşıldığına göre, İğdiş-başının asıl vazifelerinden birinin de
vergi toplamak ve yazmak olduğunu anlamaktayız (Mevlana, 1963: 138). Bunlara ek
olarak, eski sultanları veya şehzadeleri evinde misafir edebildiği görülen İğdiş-başı ve
iğdişlerin şehirdeki mevkilerinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir (İbn Bibi,
1941: 58).
Görüldüğü üzere İğdiş-başılar olağanüstü bir tehlike vukuu bulduğunda, şehrin
müdafaasında görev aldıkları anlaşılmaktadır. Lakin bunların aslında bir askeri birlik
olmadığına yukarıda değinmiştik. Sivas İğdiş-başısı Hürremşah, Babailer isyanı sırasında
şehri müdafaa ederken isyancılar tarafından şehrin ileri gelenleri ile birlikte
öldürülmüştür. Ayrıca, Konya İğdiş-başısı Fahreddin’in yine 1277 yılında şehir halkı
tarafında yer alarak Karamanoğullarına karşı şehir savunmasında büyük rol oynadığı
görülmektedir (Baykara, 1996: 687). Nitekim Türkiye Selçuklu Devleti şehirlerinde
İğdişlerin ve bunların başı konumundaki İğdiş-başıların bulunması ve göreve hükümet
tarafından verilen bir takrir ile atanması İğdişliğin bir kurum olduğunu kanıtlar
niteliktedir.
Hwâcegân, ‘büyük tacirler olarak şehrin etkili kişiler arasında idiler. Özellikle ülkeler arası ticaretle uğraşırlar, “divan” için
son derece mühim idiler’ (Baykara, 1985: 76).
247
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 406
4. İğdişlik ve Ahilik
Esnaf teşkilatı denildiğinde akla ilk olarak ahilik gelmektedir. Oysaki ahilik
Anadolu’da teşkil edilmeden önce esnafların bir teşkilat olarak Türkiye Selçuklu Devleti
şehirlerinde mevcut olduğu görülmektedir (Baykara, 1985: 99). Yukarıda da
bahsettiğimiz üzere İğdiş-başının tacirlerin ve eşrafın idaresini elinde bulundurması,
esnaf teşkilatının iğdişlik kurumu aracılığıyla oluşturulduğu söylenebilir. İğdişlik ve
ahiliğin münasebetleri hakkında kaynaklarda kesin ifadeler bulunmasa bile yine de bazı
çıkarımlar yapılabilir.
XIII. yüzyılda, siyasi ve sosyal açıdan bir bunalım içerisinde bulunan İslam dünyası,
Abbasi halifesi Nâsır-Lidînillâh, sosyal huzurun yeniden sağlanabilmesi için fütüvvet
birliklerini teşkilatlandırma gayretinde bulunmuştur. Türkiye Selçuklu Devleti’nde ilk
defa fütüvvet birliklerinin görülmesi I. Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında olmuştur.
Anadolu’da Ahiliğin tam olarak benimsenmesi ve kuruluşunun tamamlanması,
I. İzzeddin Keykâvus ve I. Alâeddin Keykubad’ın fütüvvet teşkilatına girmeleriyle
gerçekleşmiştir. Ahilik, İslami-tasavvufi düşünce yapısına ve fütüvvet ilkelerine bağlı
kalmış ve iş yerlerinde usta, kalfa ve çırak münasebetlerini tanzim etmiştir. Bu bağlamda
Ahilik, özellikle Anadolu’da ve Türkiye Selçuklu Devleti bünyesinde büyük nüfuza
eriştiği, XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iktisadi hayat açısından önemli bir kurum
olmuştur (Kazıcı, 1988: 540).
XIII. yüzyılın ortalarından itibaren iğdişlik kurumunun şehirlerde gücünü kaybettiği
ve yerini ahiliğe bıraktığı görülmektedir. Fakat bu iki kurumun birbirinin devamı olduğu
ile ilgili elimizde kaynak olmasa da ahiliğin iğdişlikten bazı unsurları aldığını
söyleyebiliriz (Baykara, 1985: 105). İğdişler, şehir halkının, ordunun ve sarayın
ihtiyaçlarını temin ederken ticaret yolunu kullanmaktaydılar. Buradan anlaşıldığına göre
iğdişler büyük oranda satış işleriyle alakadar olurken, ahiler daha çok üretim ile
ilgilenirlerdi. Ahilerin iğdişler ile birlikte şehir müdafaasında aynı safta mücadele
ettikleri de görülmektedir.248 Bunlara ek olarak Hoyî, Selçuklu şehir divanında bulunan
görevlilerden bahsederken “ehli fütüvvet” ismini de zikretmektedir. Bununla birlikte
Ahiler ile İğdişlerin devlet işlerini ilgilendiren toplantılarda isimlerinin birlikte anıldığı
görülmektedir (Baykara, 1985: 75-6).
Sonuç
İğdişlik kurumu, Konya başta olmak üzere Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı
şehirlerde siyasi, sosyal ve iktisadi açıdan büyük önem teşkil etmektedir. “İğdiş”
kelimesinin etimolojik kökenine bakıldığında ise bu kelimenin Farsça ‘melez’ manasına
gelen ikdiş kelimesinden gelmediği anlaşılmaktadır. Aksine iğdiş kelimesi Eski Türkçe’de
kullanılan ve “beslemek, büyütmek, yetiştirmek” manalarını ihtiva eden igid- fiilinden
türediği kuvvetle muhtemeldir. Bu sebeple, kelimenin ‘melez’ manasından yola çıkılarak
İğdişlik kurumu ve bu kurumun mensupları olan iğdişler hakkında yorum yapmak
doğru olmayacaktır.
248 1277 yılında Konya şehrinin üzerine yaptığı baskılar neticesinde Konya’nın son İğdiş-başısı Fahreddin ile Ahi
Ahmed ve Ahi Ahmed Şah adlı iki ahinin şehrin müdafaasında birlikte hareket ettikleri görülmektedir (Sümer,
1985: 17).
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 407
İğdişler, Türkiye Selçuklu şehirlerinde etkin rol oynamışlardır. En önemli
vazifelerinden birisi vergi toplamak ve yazmak idi. Selçuklu dönemine ait bir inşâ
kitabından öğrendiğimize göre İğdişler, halkın gelirine göre avarız vergisinin
dağıtımından da sorumlu idiler. Ayrıca şehirli halkın, ordunun ve sarayın yiyecek ve
diğer eşya ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüydüler. Bu ihtiyaçların karşılanması için
İğdişlerin, şehirlerarası ve hatta milletler arası ticaret ile uğraştıkları görülmektedir.
Bununla birlikte, iğdişlerin başı konumunda bulunan “İğdiş-başı”ların atama beratı olan
takrir-i emir-i iğdişân vesikasında belirtildiğine göre tacirlerin ve eşrafın idaresi İğdişbaşılarına verilmiştir. İğdiş-başı, şehir divanında bulunmakta ve şehir halkını temsil eden
en üst görevli hüviyetine sahipti. Tehlike arz ettiği durumlarda ise şehri müdafaa etmek
de bir başka görevleri arasındaydı. XIII. yüzyılın ortalarından itibaren iğdişliğin önemini
kaybettiği ve ahiliğin ön plana çıktığı görülmektedir. Ahiler ve iğdişler devlet işlerini
alakadar eden toplantılarda beraber bulunmuş ve aynı zamanda şehir müdafaalarında da
birlikte hareket ettikleri görülmüştür. Bir başka husus ise iğdişler ve ahiler ticaret ile
meşgul olurken, iğdişlerin daha çok satışla, ahilerin ise üretimle ilgilendikleri
anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, iğdiş kelimesinin Türkçe kökenli olması ihtimalinin kuvvetli olması,
Kutadgu Bilig’te İgdişçi adlı görevlinin halkın yiyecek ve diğer eşyalarını temin etmesi,
aynı teşkilatın Karahanlılarda önemli bir unvan olarak kullanılması gibi bulgular, iğdişlik
kurumunun Türkistan’dan Anadolu’ya, Türkiye Selçuklu Devleti ve diğer Anadolu
beyliklerine intikal ettiğini ortaya koymaktadır.
KAYNAKLAR
Ahmet Eflâkî. (1973). Âriflerin Menkıbeleri I (Çev. Tahsin Yazıcı). İstanbul: Hürriyet Yayınları.
Akdağ, M. (1979). Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi I. İstanbul: Tekin Yayınevi.
Baykara, T. (1985). Türkiye Selçuklu Devrinde Konya. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Baykara, T. (1996). Selçuklular Devrinde İğdişlik ve Kurumu. Belleten Dergisi. LX/229: 681-693.
Cahen, C. (2011). Osmanlılardan Önce Anadolu (Çev. Erol Üyepazarcı). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt
Yayınları.
Çağbayır, Y. (2007). Ötüken Türkçe Sözlük II. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Gregory Abû’l-Farac. (1987). Abû’l-Farac Tarihi II (Çev. Ömer Rıza Doğrul). Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları.
İbn Bibi. (2014). El-Evâmirü’l-Alâ’iyye Fi’l-Umûri’l-Alâ’iyye - Selçukname II. Tercüme (Çev. Mürsel
Öztürk). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Kaşgarlı Mahmud. (1998). Divân-ı Lügati’t-Türk III (Çev. Besim Atalay). Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Kazıcı, Z. (1988). Ahîlik. DİA, 1: 540-542.
Konyalı, İ.H. (1964). Âbideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi. Konya: Yeni Kitap Basımevi.
Konyalı, İ.H. (1974). Âbideleri ve Kitâbeleri ile Niğde-Aksaray Tarihi II. İstanbul: Fatih Yayınevi
Matbaası.
Mevlânâ Celâleddin. (1957). Dîvân-ı Kebîr I (Çev. Abdülbâki Gölpınarlı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Mevlânâ Celâleddin. (1963). Mektuplar (Çev. Abdülbâki Gölpınarlı). İstanbul: İnkılap ve Aka
Kitapevleri.
Sümer, F. (1985). Selçuklu Tarihinde İğdişler. Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi. 35: 9-23.
Sümer, F. (2000). İğdiş. DİA. 21: 524-525.
Şen, S. (2007). İğdiş Sözcüğü Nereden Geliyor?. İlmî Araştırmalar Dergisi. 23: 123-130.
TDK Sözlüğü (1998). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 408
Turan, O. (1958). Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar. Ankara: Türk Tarihi Kurumu
Yayınları.
Turan, O. (2014). Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Uzunçarşılı, İ.H. (1988). Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Yusuf Has Hacib. (2006). Kutadgu Bilig (Çev. Reşit Rahmeti Arat). İstanbul: Kabalcı Yayınları.
AN ESTABLISHMENT IN THE TURKEY SELJUKS PERIOD: IGDISH (İĞDIŞLIK)
Abstract: Between XII. and XIV. centuries, Igdish and members of castration these institutions, who are called
Igdishs, as an economic institution, they were active in the cities of the Seljuks of Turkey, mainly in Konya.
According to some historians and linguists, the word "Igdish" originated from the word of "İkdiş" in Persian. But
in the old Turkish, Igdish ‘feeding, growing, raising' meaning that the act of Igid is claimed to be derived from the
possibility. At the same time, we also encounter that the word "Igdish" is used in many ways, such as hybrids and
castrated animals. The elders of Seljuks of Turkey, who are called Igdish, their main task was to deal with the
financial affairs in the cities they were in. They were also tasked with meeting all kinds of food and other needs of
the palace, the army, and the people, and ensuring the safety and well being of the weak. The chief of İğdiş is called
İğdişbaşı, Emir-i İğdişan or Emirü’l Egadişe. These chiefs are located in the provincial organization in the city
council of Seljuks of Turkey. In Kutagdu Bilig, there is a clan called İğdişci, which is among the groups that make
up the people of the city. In Karahans, Igdishs are the most important officials of the state, which shows that this
organization has an important place in the social life of Turkestan. In this study, Turkey Seljuk Empire of political,
economic and social life, Igdish will be determined by examining the position of the institution in line with the
sources of the period and to outline the contents of this institution.
Keywords: Igdishs, Institution of Igdish, Turkey Seljuks.
04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye
I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 409