Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

Türkiye Selçukluları Devrinde Bir Kurum: İğdişlik

2022, Türkiye Selçukluları Devrinde Bir Kurum: İğdişlik

Between XII. and XIV. centuries, Igdish and members of castration these institutions, who are called Igdishs, as an economic institution, they were active in the cities of the Seljuks of Turkey, mainly in Konya. According to some historians and linguists, the word "Igdish" originated from the word of "İkdiş" in Persian. But in the old Turkish, Igdish ‘feeding, growing, raising' meaning that the act of Igid is claimed to be derived from the possibility. At the same time, we also encounter that the word "Igdish" is used in many ways, such as hybrids and castrated animals. The elders of Seljuks of Turkey, who are called Igdish, their main task was to deal with the financial affairs in the cities they were in. They were also tasked with meeting all kinds of food and other needs of the palace, the army, and the people, and ensuring the safety and well being of the weak. The chief of İğdiş is called İğdişbaşı, Emir-i İğdişan or Emirü’l Egadişe. These chiefs are located in the provincial organization in the city council of Seljuks of Turkey. In Kutagdu Bilig, there is a clan called İğdişci, which is among the groups that make up the people of the city. In Karahans, Igdishs are the most important officials of the state, which shows that this organization has an important place in the social life of Turkestan. In this study, Turkey Seljuk Empire of political, economic and social life, Igdish will be determined by examining the position of the institution in line with the sources of the period and to outline the contents of this institution.

ISBN: 978-605-69671-5-3 Editörler DOÇ. DR. HÜSEYİN YILDIZ DOÇ. DR. ABDULKADİR ÖZTÜRK II. GENÇ TÜRKOLOGLAR ÇALIŞTAYI 4-5 NİSAN 2019, ORDU BİLDİRİLER KİTABI ORDU ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI Yayın No: 0015 II. Genç Türkologlar Çalıştayı (4-5 Nisan 2019, Ordu / Türkiye) BİLDİRİ KİTABI II. YOUTH TURCOLOGISTS WORKSHOP (4-5 April 2019, Ordu / Turkey) PROCEEDINGS BOOK EDİTÖRLER Doç. Dr. Hüseyin Yıldız Doç. Dr. Abdulkadir Öztürk ISBN: 978-605-69671-5-3 Ordu, Mart 2022 KAPAK TASARIM – DİZGİ / MİZANPAJ Doç. Dr. Hüseyin Yıldız İLETİŞİM Ordu Üniversitesi Cumhuriyet Yerleşkesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 1. Kat, Altınordu / ORDU, Telefon: 0452 226 52 00 Bu kitabın yayın hakkı, yazarı ile Ordu Üniversitesi arasında yapılan sözleşme gereği Ordu Üniversitesi Yayınevi'ne aittir. Kitabın hukuki sorumluluğu yazarına aittir, kitapta yer alan fikir ve önermeler yayınevine yasal bir sorumluluk doğurmaz. Kaynak gösterilmeden kitaptan alıntı yapılamaz. Yayınevinin yazılı izni olmadan radyo ve televizyona uyarlanamaz. Oyun, CD/DVD veya manyetik bant haline getirilemez, fotokopi ya da herhangi bir yöntem ile çoğaltılamaz. II. Genç Türkologlar Çalıştayı (4-5 Nisan 2019, Ordu / Türkiye) BİLDİRİ KİTABI II. YOUTH TURCOLOGISTS WORKSHOP (4-5 April 2019, Ordu / Turkey) PROCEEDINGS BOOK EDİTÖRLERDEN… Genç Türkologlar Çalıştayı Ordu Üniversitesi Türkoloji Kulübü öncülüğünde, Ordu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı, Tarih ve Sanat Tarihi bölümlerinde öğrenim gören lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin katılımıyla 04-05 Nisan 2019 tarihlerinde Ordu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi salonlarında gerçekleştirilmiştir. Çalıştayın gerçekleştirilmesinde başta, Ordu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tarık Yarılgaç, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Tevfik Noyan ve Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Öznur Ergen Akçin, üniversitemizin çeşitli birimlerinde görev yapan tüm akademisyen hocalarımıza ve idari personelimize çok teşekkür ederiz. Çalıştayda Türk dili, Türk edebiyatı, Türk tarihi, Türk folkloru ve Türk sanatı alanlarında bildiriler sunulmuş olup, tarihten günümüze, üç kıtada Türk kültürünün izleri sürülmüştür. Çalıştayın gerçekleştirilmesinde emek veren Türkoloji Kulübü öğrencilerinin tamamına ve bildiri kitabının hazırlanmasında emek veren öğrencilerimiz Gürkan Şentürk, Şahan Polat Tekin ve Hakan Güler’e de ayrıca teşekkür ediyoruz. Temennimiz üniversitemizin ve bölümlerimizin desteğiyle her yıl bu çalıştayın devamını getirmek ve Genç Türkologlar Çalıştayı’nı gelenekselleştirmektir. 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |1 O N U R K U R U L U Prof. Dr. Tarık Yarılgaç (Ordu Üniversitesi Rektörü) Prof. Dr. Öznur Ergen Akçin (Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı) D Ü Z E N L E M E K U R U L U Dr. Öğr. Üyesi Abdulkadir ÖZTÜRK – Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin YILDIZ D A N I Ş M A V E B İ L İ M K U R U L U Prof. Dr. Abdullah EREN, Prof. Dr. Fatih ÜNAL, Prof. Dr. Ferruh AĞCA, Prof. Dr. İlhan EKİNCİ, Prof. Dr. Necip Fazıl DURU, Doç. Dr. Ayşe PUL, Doç. Dr. Mesut TEKŞAN, Doç. Dr. Özer ŞENÖDEYİCİ, Doç. Dr. Sadullah GÜLTEN, Doç. Dr. Salim KÜÇÜK, Dr. Öğr. Üyesi Abdulkadir ÖZTÜRK, Dr. Öğr. Üyesi Beytullah BEKAR, Dr. Öğr. Üyesi Fethi NAS, Dr. Öğr. Üyesi Fuat HACISALİHOĞLU, Dr. Öğr. Üyesi Gönül ERDEM NAS, Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin YILDIZ, Dr. Öğr. Üyesi İsa SARI, Dr. Öğr. Üyesi İsmail ÖZER, Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Emin YILDIZLI, Dr. Öğr. Üyesi Seçkin EVCİM, Dr. Öğr. Üyesi Sevinç EREN, Dr. Öğr. Üyesi Sinan GÜZEL, Dr. Öğr. Üyesi Yavuz UYSAL, Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz ÖZKAYA, Dr. Dinçer APAYDIN, Dr. Erkan KARAGÖZ, Dr. Işılay IŞIKTAŞ SAVA, Dr. Musa SALAN, Dr. Reyhan GÖKBEN SALUK, Öğr. Gör. Serap KARADEMİR İ L E T İ Ş İ M Web sitesi: turkoloji.odu.edu.tr, E-posta: oduturkoloji@gmail.com Arş. Gör. Dilara KARAKAŞ – Arş. Gör. Dr. Mesut KARAKULAK 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |2 İçindekiler Editörlerden… ...................................................................................................................................................... 1 Ordu Ağzı Söz Varlığında Güzel Adlandırma Örnekleri ............................................................................ 7 Vehbi Akdi İsmail Güzelsoy’un Sincap Romanında Anlatım Teknikleri..................................................................... 24 Ömer Aksan Ardahan / Damal Manileri ve Ağız Özellikleri ............................................................................................ 34 Cansu Akyol Üç İstanbul Romanında Arka Plan ................................................................................................................. 48 Orçun Aydoğdu İbnül Emin Mahmud Kemâl’in Nazarında İdeal Şair ................................................................................. 63 Selma Ataman Moğolistan’da Yaşayan Kazakların Dil Durumu ......................................................................................... 69 Raima Auyeskhan Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Ömer Seyfettin Hikâyelerinin Atasözleri ve Deyimlerin Öğretilmesindeki İşlevi .................................................................................................................................... 74 Tuncay Ayverdi Türkçe ve Farsça Gazelleri Üzerinden Nevâyî’nin Şiir Dünyasına Genel Bir Bakış ............................ 88 Eyüp Tugay Bahar Rize İli Ağzı Deyim Varlığı ........................................................................................................................... 100 Handan Beyaz XIX. Yüzyılda Karadeniz Bölgesi’nde Mısır Tarımı .................................................................................. 106 Ayşe Boran Osmanlıda Nizamı Tesis Edenler: Ases, Şahne ve Muhtesib’in Şiire Hükmü ..................................... 118 Keziban Çakır Giresun ve Yöresi Ağızlarının Söz Varlığı Üzerine Bir Araştırma ......................................................... 134 Samet Cantürk - Neslihan Saylık Türk Sanatında Hayat Ağacı İkonografisi .................................................................................................. 154 Cansu Çarkcı Cedit Hareketi ve Cedit Hareketinde Kadın ............................................................................................... 165 Fatma Çelik Hasan Ali Toptaş’ın “ Gölgesizler ” Adlı Romanında Anakronizm ve Plüralizm .............................. 169 Hatice Çarlı Kasım Tınıstanov’un Oquu Kitebi (Metin – Aktarma – İnceleme) ........................................................ 179 Çiğdem Demir Ardahan İli Karagöl Mahallesinde Bulunan İş Yeri Adları Üzerine İnceleme ..................................... 193 İbrahim Demirci Haldun Taner’in “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” Adlı Tiyatro Oyununun İzleksel ve Sosyal Yapısı Üzerine Bir İnceleme .............................................................................................................. 204 Merve Engin Kısas-ı Enbiyâ’ya (Ankara Nüshası) Göre Bâbil ve Babilliler ................................................................. 209 Esranur Er Ordulu Ozan Osman ve Şiirleri Üzerine Bir Değerlendirme .................................................................. 217 Mustafa Eren 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |3 Yeşilyurt Köyündeki (Rize) Halk Hekimliği Uygulamalarına Bir Bakış .............................................. 227 Nükran Erbaş İgor Destanı Üzerine Türk Dünyasında ve Türkiye’de Yapılan Çalışmalar......................................... 238 Salise Hilal Ergün Keştibân-ı Aşka Nakş Bağlamak: Salih Baba Divanı’nda Aşk ................................................................ 247 Büşra Esmer Divan Edebiyatında Eleştiri Anlayışının Bulunduğu Kaynaklara Fahriye Beyitleri Dâhil Edilebilir Mi? 256 Beril İzel Esmer Şer’iye Sicillerine Göre XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Mardin’de Kadın ........................................... 263 Menci Eye Cengiz Aytmatov'un Gün Olur Asra Bedel Romanında Zaman Kavramının İşlenişi ....................... 272 Ümit Yakut Gedikoğlu Servet Somuncuoğlu ve Türkoloji’ye Katkıları ......................................................................................... 283 Işılcan Gökçe Nedîm’in Seheri Üzerine Bir İnceleme ........................................................................................................ 288 Suat Güldaş Ana Sözü Gazetesi İnternet Sitesinde Bir Köşe: Paalı Sözler .................................................................. 296 Hakan Güler Kalkandelenli Mu‘îdî Divanında Gurbet ................................................................................................... 302 Tuğçenur Güneş İsmail Gaspıralı’nın Türk Dünyasına Katkıları......................................................................................... 312 Şadıman Güven Atasözleri ve Deyimlerde Geçen Peygamber Adlarının Mitik Arka Planı Üzerine Bir İnceleme .... 318 Kaan Hasan Halıcı Tereke Defterlerinin Tarih Yazımındaki Yeri ............................................................................................ 333 Tuba Hayal Yeni Türkçe Lügat’ten Türkçe Sözlük’e Fiillerde Anlam Değişmeleri .................................................. 352 Nurbanu Şahin Hatipoğlu Ordu Livası’nda Müslim-Gayrimüslim Nüfus (Nüfus Defterleri ve Salnamelere Göre) .................. 362 Erdal Hürol Yozgat Sürmelilerinde Tarihi, Dini ve Kültürel İmgeler ......................................................................... 377 Ali İnce Türkmen Türkçesinde Hayvan İsimleriyle Yapılmış Atasözleri ............................................................ 386 İbrahim İpek Türkiye Selçukluları Devrinde Bir Kurum: İğdişlik ................................................................................. 400 Emine Kabakulak - Ali Gezginci ..................................................................................................................... 400 Yeniçeri Ocağı ve Hayvan Motifli Flamalar ................................................................................................ 410 Halil Kahriman Cengiz Aytmatov’un Üç Eserindeki Kadın Tiplerinin Ele Alınışı ......................................................... 420 Yağmur Karahasanoğlu Münyetü’l- Guzȃt’ta Algı Fiilleri .................................................................................................................. 430 Serap Karameşe Abdürreşid İbrahim’in Seyahatnamesi ve Mehmet Akif’in Süleymaniye Kürsüsünde Şiiri Üzerine Bir Karşılaştırma .............................................................................................................................................. 436 Betül Karataş 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |4 Süleymân-nâme-i Kebîr’in 32. Cildi Üzerine.............................................................................................. 446 Filiz Kaynak Ukraince-Türkçe Örnekleminde İki Dillilik Problemi............................................................................. 456 Mürşide Kelleci Türkçe İlk Kur’ân Tercümelerinde İkilemeler ........................................................................................... 462 Ayşe Kılıç Nedîm ve Hammâmiyesi ................................................................................................................................ 478 Gökçe Kılıç Aşk’ın Çilesi: Hüsn ü Aşk’ta Çile ................................................................................................................. 491 Burçak Kızıltaş Çağatay Türkçesi, Özbek Türkçesi ve Türkiye Türkçesinde Kullanılan İsim Yapımı Eklerinin Karşılaştırılması ............................................................................................................................................... 498 Fadime Nur Kocaağa Yabancılara Türkçe Öğretiminde Kavramsal-İşlevsel İzlence ile Hazırlanmış A1 Düzeyindeki Metinlerin Bağdaşıklık, Bağlaşıklık ve Tutarlılık İlişkisi İçinde İncelenmesi.................................... 567 Büşra Köseoğlu Yabancılara Türkçe Öğretiminde Konuşma Becerisi Üzerine Yapılan Düzeltme Türleri ............... 577 Sevgi Genç Köylü Dede Korkut Kitabı’ndaki Analitik Fiil Şekillerinde Asimetri .............................................................. 583 Anastasiia Krainiuchenko Birhan Keskin Şiirlerinde “Yeryüzü ve İnsan” .......................................................................................... 591 Gamzenur Mortepe Türkistan Coğrafyasında Millî Uyanış ve Özbekistan’daki Gelişmeler. .............................................. 603 Gözde Mortepe Nevşehir İli Acıgöl Ağzı Derleme Örneği Üzerinden Türk Lehçelerinde Yaşayan Ortak Söz Varlığı ...... 608 İlknur Öner “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” Adlı Hikâyede Kahramanın Bilinci Üzerine Bir İnceleme .......... 616 İbrahim Özakman Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun Basındaki Akisleri................................................................................... 622 Şeyma Nur Özden Ahmet Paşa Dîvânı’nda Hazân ...................................................................................................................... 633 Öznur Özer Değerler Eğitimi Açısından Divan Şiirinde Örnek Metin İncelemeleri................................................ 642 Burcu Pala Ardahan’ın Merkez’e Bağlı Bağdaşen Köyü’nde Erkeklerin Aletle Oynadığı Oyunlar ..................... 650 Mirza Polat - Leyla Yılmaz Polat Roman ve Senaryo Arasında Aşk-ı Memnu ................................................................................................ 660 Şahsenem San Yahya Kemal’in Şiirlerinde Soyut ve Somut Zaman Algısı ..................................................................... 665 Melek İlayda Sarı Yeniden Doğuşun Mevsimi: Bahar ve Unsurları (Mostarlı Hasan Ziyâ’î) ............................................ 678 Merve Serin Codex Cumanicus ve Kumuk Türkçesinin Söz Varlığı: İsimler ............................................................. 688 Berna Sert 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |5 Ziya Gökalp ve Uygulamalı Mitoloji: Ala Geyik Şiiri Üzerine Bir İnceleme ....................................... 704 Dilanur Sipahi Güney Azerbaycan Türklerinde Tekemcilik Geleneği............................................................................. 713 Ahmet Şahin Dȋvânu Lugâti’t-Türk’teki Atasözlerinde Aklı Kullanma / Akılcılık Değeri ....................................... 724 Nazmi Şen Karapınar (Konya) Yöresi Halk Hekimliğinde Kısırlık Tedavisi ........................................................... 734 Ayşe Nur Şentürk Türkiye Türkçesi Ağızlarında Cinsiyete Bağlı Sıfat Kullanımı: Ankara, Rize, Kars Örneklemi ..... 743 Gürkan Şentürk - Burhan Şimşek - Abdurrahman Erin Eliyahu Ben Yosef Qılcı’s Anthology Bağlamında Kök Fiiller................................................................ 767 Metehan Şentürk M. F. Ahundzade`nin “Aldatılmış Kevakib” Eserinde Doğu ve Batı Karşılaştırılması Doğrultusunda Yazarın İleriçi Görüşleri ................................................................................................................................. 776 Vüsale Tağızade The Levant Herald Gazetesine Göre Afganistan Üzerinde Rus - İngiliz Rekabeti ............................. 783 Ebru Uygun Türk Folklor Çalışmalarında Bir Yerel Dergi: Çağrı Dergisi ................................................................... 792 Duygu Uysal Dursun Ali Akınet’ in Şiirlerinde Geçen Ek Kalıplaşması Yoluyla Oluşmuş Adlar .......................... 799 Fatma Hatun Ünlüyol Aganta Burina Burinata ile Yaşlı Adam ve Deniz Romanlarının Deniz Ortak Teması Üzerine İncelenmesi. ...................................................................................................................................................... 806 Meltem Yanık Dîvânu Lügati’t Türk’te Geçen Neŋ Kelimesinin Kullanım Özellikleri ............................................... 815 Mükremin Yıldırım Ali Şir Nevai’nin Sedd-i İskenderi Adlı Eserinde -GAn -GEn Sıfat Fiil Eki ........................................ 831 Talip Yıldırım - Pakize Yıldırım ..................................................................................................................... 831 Derleme Sözlüğü’nde Kadın Giyimi İle İlgili Fiiller ................................................................................ 844 Açelya Yılmaz Yunus Emre ve Şükrü Erbaş Şiirlerinde İnsan Kavramı........................................................................... 850 Erhan Yılmaz Çorum’da Yaşayan Halk İnanışı Olarak Memorat: Alkarısı ................................................................... 861 S. Sena Yiğit 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye II. Genç Türkologlar Çalıştayı – Bildiriler |6 TÜRKİYE SELÇUKLULARI DEVRİNDE BİR KURUM: İĞDİŞLİK Emine Kabakulak Gaziantep Üniversitesi, Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi Ali Gezginci Gaziantep Üniversitesi, Tarih Bölümü Lisans Öğrencisi Öz: XII.-XIV. yüzyıllar arasında, İğdişlik ve bu kurumun mensupları İğdişler, iktisadi bir kurum olarak Konya başta olmak üzere Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde etkin olmuşlardır. İğdiş kelimesinin köken bakımından Farsça’daki ikdiş kelimesinden geldiği bazı tarihçiler ve dilbilimciler tarafından savunulmakta ise de Eski Türkçe’de ‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’ manalarına gelen igid- fiilinden türediği ihtimali daha kuvvetle savunulmaktadır. Aynı zamanda iğdiş kelimesinin melez ve hadım edilmiş hayvan gibi birçok anlamda kullanıldığı ile de karşılaşmaktayız. Türkiye Selçuklu şehirlerinin ileri gelenlerinden olan İğdişlerin başlıca vazifeleri bulundukları şehirlerdeki mali işler ile ilgilenmekti. Ayrıca İğdişler sarayın, ordunun ve halkın her türlü yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak, güçsüz insanların emniyetini ve huzurunu sağlamak ile görevliydiler. İğdişlerin reislerine İğdişbaşı, Emîr-i İğdişan veya Emîrü’l Egâdişe denilmekte ve bu reisler Türkiye Selçuklu taşra teşkilatında şehir divanında yer almaktaydılar. Kutadgu Bilig’de şehir halkını oluşturan zümrelerin arasında İğdişçi adı verilen zümre de bulunmaktadır. Karahanlılar’da da İğdişlerin devletin en önemli görevlileri arasında sayılması, bu teşkilatın Türkistan’ın sosyal hayatında önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Bu çalışmada Türkiye Selçuklu Devleti’nin siyasi, iktisadi ve sosyal hayatında İğdişlik kurumunun konumu dönemin kaynakları doğrultusunda incelenecek ve bu kurumun muhtevası ana hatlarıyla belirlenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: İğdişler, İğdişlik kurumu, Türkiye Selçukluları Giriş Anadolu’da Türkiye Selçuklu Devleti devri Türk tarihinin önemli bir devresini oluşturmaktadır. Selçukluların önemli bir kolunu teşkil eden Türkiye Selçukluları döneminde, Anadolu Türk yurdu haline gelmiştir. Türk tarihinde en önemli dönüm noktalarından olan ve Türkiye Selçuklu Devleti ile Bizans Devleti arasında gerçekleşmiş olan Miryakefalon Savaşı ile birlikte de Anadolu’nun Türk yurdu olduğu kesinleşmiştir. Genel olarak Türk tarihine bakıldığında devamlılık esası olduğu görülür. Bu devamlılık sadece kültürel ögelerde olmayıp aynı zamanda devlet kurumlarında da görülmektedir. Türkiye Selçuklu Devleti’nde görülen İğdişlik kurumu bu duruma örnek teşkil etmektedir. Karahanlılar döneminde İğdişlik ve bu kurumun mensupları İğdişlerin devletin en önemli görevlileri arasında gösterilmesi bu durumun ispatı niteliğindedir. Bununla birlikte İğdişler, Türkiye Selçuklu ve Karahanlı Devleti’nin siyasi, sosyal ve iktisadi hayatında önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda İğdişlik kurumunun Türkistan’dan Anadolu’ya Türk devlet teşkilatında önemli bir rol oynadığını 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 400 söyleyebiliriz. Fakat bu konuda yapılmış olan nitelikli çalışmaların kâfi miktarda olmadığı görülmektedir. İğdişlik kurumu ve İğdişler hakkında müstakil olarak Faruk Sümer ve Tuncer Baykara tarafından yapılmış çalışmalar vardır. Bunların yanı sıra Türkiye Selçuklu Devleti idari kurumları ve sosyal hayatı ile ilgili yapılan çalışmalarda İğdişler hakkında bazı mülahazalar yapılmıştır.241 İğdişler hakkında kaynaklarda yeterli derecede mâlûmat bulunmasa da bu kurumun teşkilatı ve muhtevası hakkında bazı çıkarımlar yapılabilir. Bu çalışmada, İğdişlik kurumu hakkındaki bulgular verilmeden önce “İğdiş” kelimesinin etimolojik kökeni üzerinde durulacaktır. Bunun ardından Türkiye Selçuklu Devleti devlet teşkilatında İğdiş-başı ve İğdişlerin konumu ile görevleri hakkında malumatlar değerlendirilecektir. Aynı zamanda İğdişlik ve Ahilik arasında bir takım kıyaslamalar yapılarak, bu iki kurumun münasebetleri hakkında tespitlerde bulunulacaktır. Bu durumda, ana kaynaklar doğrultusunda, İğdişlik kurumunun ana muhtevasını belirlemek bu çalışmanın asıl amacı olacaktır. 1. “İğdiş” Kelimesinin Etimolojik Kökeni İğdiş kelimesi ile ilgili Türkçe Sözlüğe bakıldığında “Erkeklik bezleri çıkarılarak veya burularak erkeklik görevini yapamayacak duruma getirilmiş olan (hayvan ve özellikle at)” anlamı ile karşılaşırız. Sözlükte bu kelimenin köken olarak Farsça dilinde bulunan ve melez manasını karşılayan “ikdiş” (‫ )ﺍﮐﺪش‬sözcüğünden Türkçeye geçtiği belirtilmektedir (TDK, 1998: 1050; Şen, 2007: 124). Fakat burada Farsçadan dilimize geçmiş olarak gösterilen İğdiş kelimesi ile ilgili bazı itirazlar vardır (Şen, 2007: 124). Buna göre, Eski Türkçe’de ‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’ manalarında kullanılan igid- fiilinden türediği ihtimali daha kuvvetlidir (Çağbayır, 2007: 2101). Aynı zamanda Faruk Sümer, Kutadgu Bilig’de “terbiye edilmiş kişi” anlamı ile de kullanılan iğdiş kelimesinin bugün kullanılan “hadım edilmiş insan veya hayvan” manası ile bağlantılı olabileceğini savunmuştur (Sümer, 2000: 524). Bu bağlamda, kelimenin Türkçe Sözlükte verilen anlamını sonradan kazandığını düşünmek daha yerinde olacaktır. Kutadgu Bilig ve Divân-ı Lügati’t-Türk’te iğdiş kelimesi “igdiş” biçiminde kullanılmıştır. Bununla birlikte Divân-ı Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de “igdiş” olarak harekelenen kelimenin, yanlış seslendirildiği ifade edilerek, “ögdeş” biçiminde okunması şeklinde görüş beyan edilmiştir. Bu görüşü desteklediği görülen Reşit Rahmeti Arat, Kutadgu Bilig’in dizin kısmında, kelimeyi “anaları bir olan” şeklinde anlamlandırmış ve parantez içerisinde “ögdeş” olarak göstermiştir. Fakat, Divân-ı Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de aynı sözcüğün hatalı yazılması ihtimali oldukça zayıftır (Şen, 125: 2007). Divân-ı Lügati’t-Türk’te “igdiş” kelimesi “kanğdaş kuma urur igdiş örü tartar” ifadesinde geçmekte ve “Baba bir olanlar birbirini çekemedikleri için çok dövüşürler. Ana bir kardeşler aralarında sevgi olduğu için birbirine yardım ederler” olarak açıklanmaktadır (DLT III, 382: 1941). Serkan Şen ise bu durumu; babaları bir olan çocukların soydan gelen haklara sahip olabilme gayesi yatarken, sadece anası bir olan çocukların böyle haklara sahip 241 Türkiye Selçuklu Devleti hakkında yapılmış olan çalışmalara bakıldığında İğdişlik konusuna değinildiği, fakat yeterince üzerinde durulmadığı görülecektir. Bu konuda özellikle Osman Turan, Claude Cahen, Tuncer Baykara gibi tarihçileri sayabiliriz. (Bkz. Turan, 2014; Cahen, 2012; Baykara, 1985) 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 401 olmadıklarından dolayı bu gibi sıkıntılarının bulunmadığı şeklinde yorumlamaktadır. Yani eserin Karahanlılar döneminde yazıldığı göz önüne alındığında ve Karahanlı dönemi ailesi ataerkil bir yapıya sahip olduğundan dolayı, aynı babadan doğmayanların ikinci evlat ya da diğer bir deyişle evlatlık sayılmaları normal olarak karşılanmalıdır. Sonuç olarak, Divân-ı Lügati’t-Türk’te “anaları bir olan” manasında verilen “igdiş” kelimesinin, “beslemek, büyütmek, yetiştirmek” manalarına gelen igid- fiilinden türediğini düşünmek daha doğru olacaktır (Şen, 127; 2007). Kutadgu Bilig’de “igdiş” olarak kullanılan iğdiş kelimesine üç yerde rastlamaktayız. Bu kelime Kutadgu Bilig’in 2884. beyitinde “öz igdiş kerek ked sınamış yılın / köngül basmış erse könitmiş yolın” yani “Öz kardeşlerinden veya uzun yıllar iyice sınanmış, nefsine hakim ve doğru yolda yürüyen biri olmalı” olarak günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Bu beyitte Ögdülmiş hükümdara içkicibaşının nasıl olması gerektiğini anlatmaktadır. İğdiş kelimesinin bu beyitte “anaları bir olan” manasında olarak verildiği düşünülmüştür (KB, 2006: 535). Fakat, burada geçen “öz kardeşleri” ifadesi sakıncalıdır. Çünkü “anaları bir olan” manası ile anlatılmak istenen öz değil üvey kardeştir. Ayrıca hükümdarın öz veya üvey kardeşini içkicibaşı olarak tayin etmesi mantıklı değildir ve görülmemiştir. Bu yüzden 2884. beyitte “Öz kardeşlerinden veya uzun yıllar iyice sınanmış” yerine “Kendi beslemelerinden ya da uzun yıllar iyice tecrübe edilmiş” şeklinde anlaşılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır (Şen, 2007: 125-6). Kelimenin Kutadgu Bilig’de diğer kullanıldığı yer 1554. beyittir. Bu beyitte, Ögdülmiş hükümdara cevaben “men igdiş kulung men tapugçı sening / yulug bolsu canım iligke mening” yani “Ben senin himaye ettiğin bir kulunum hizmetkârınım; hükümdar için canım feda olsun” demektedir. Burada ise iğdiş kelimesinin “himaye etmek” manasında kullanıldığı anlaşılmaktadır (KB, 2006: 336337). İğdiş kelimesinin son olarak geçtiği yer ise 5590. beyittir. Bu beyitte ise toplumsal tabakaların görevleri anlatılırken “tarıgçı tarıgka irig bolsunı / yime yılkıçı igdiş öklütsüni” yani “Çiftçiler çiftlikte gayret etsin, hayvan besleyenler de onları çoğaltsın” olarak anlatılmaktadır. Kelime bu beyitte “beslemek” anlamı ile ilgili kullanılmıştır (KB, 2006: 932-3). Görüldüğü üzere “igdiş” kullanımlarının, Kutadgu Bilig dizininde verildiği üzere, “anaları bir olan” tanımlamasından uzaklığı anlaşılmaktadır (Şen, 2007: 125). Bununla birlikte, Kutadgu Bilig’de bu kelime temel olarak ‘besleme, büyütme, yetiştirme işi’ni anlatmaktadır. Bu sebeple, 1554. beyitte “men igdiş kulung men tapugçı sening” mısrasını “Ben senin himaye ettiğin bir kulunum hizmetkârınım” yerine “Ben senin besleyip büyüttüğün bir kulunum, senin hizmetkârınım” şeklinde anlamak daha doğru olacaktır. 5590. beyitte geçen “yime yılkıçı igdiş öklütsüni” mısrasını ise “hayvan besleyenler de onları çoğaltsın” yerine “hayvan besleyenler de hayvan yetiştirmeyi arttırsın” olarak anlamak daha yerinde olacaktır (Şen, 2007: 126). Görüldüğü üzere iğdiş kelimesine birden fazla anlam yüklenmiştir. Bu kelimeyi sadece “anaları bir olan” manasında tanımlamak doğru olmayacaktır (Şen, 2007: 126). Ayrıca kelimenin Farsça kökenli olması ihtimali zayıf olmakla birlikte Eski Türkçe’de ‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’ manalarında kullanılan igid- filinden türediği ihtimali daha kuvvetli olarak görülmektedir.242 Bu bağlamda, İğdiş kelimesinin kökeni ile ilgili İğdiş kelimesinin etimolojik kökeni ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Şen, S. (2007). İğdiş Sözcüğü Nereden Geliyor?. İlmî Araştırmalar Dergisi, 23: 123-130. 242 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 402 yapılan izahlardan yola çıkarak, İğdişlerin ve İğdişlik kurumunun sadece bir mana üzerinden açıklanamayacağı ortaya çıkmaktadır. 2. Türkiye Selçukluları Devrinde İğdişlik Kurumu Türkler, Anadolu’ya göçleri ile birlikte sadece kültürlerini değil aynı zamanda askeri, idari ve iktisadi kurumlarını da bu coğrafyaya taşımışlardır. Özellikle XII.-XIII yüzyıllarda Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde, Konya başta olmak üzere Sivas, Kayseri, Malatya’da iktisadi bir kurum olan İğdişlik ve bu kurumun mensubu İğdişlerin mevcut olduğu görülmektedir. Aynı zamanda, Kutadgu Bilig’in 4439. beyitinde “munıngda basa ol bu igdişçiler / kamug yılkılarla bular başçılar” yani “Bundan sonra hayvan yetiştirenler gelir; Hayvan sürülerinin başında bunlar bulunur.” (KB, 2006: 763) ve yine 4454. beyitte “bu yanglıg bolur emdi igdişçiler / katılmak tilese sözüm yolçılar” yani “İşte hayvan yetiştirenler böyle olurlar; Onlara katılmak istersen, bu sözüm sana yol gösterir” (KB, 2006: 765) igdişçi ifadesi geçmektedir. Görüldüğü üzere, Kutadgu Bilig’de igdişçi “hayvan yetiştiricisi” olarak tanımlanmaktadır. İgdişçiler şehir halkını oluşturan zümreler arasında zikredilmekte ve aynı zamanda şehir halkının en temel ihtiyacı yiyecek ve giyeceğin bu unsur tarafından temin edildiği anlaşılmaktadır (Sümer, 2000: 524; Baykara, 1996: 688-9). Bu kurumun Karahanlılar’da da mevcut olduğu görülmekte ve yine “iğdiş” devletin en önemli görevlilerine verilen unvanlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. 602/1205-6 yılında Benaket’te basılan bir sikkede görülen “Uluğ İğdiş (‫ )ﺍﻟغ ﺍﮐﺪش‬Çağrı Han” unvanı buna ispat niteliğindedir (Baykara, 2006: 689). Buna göre, İğdişlik kurumunun Türkistan sosyal hayatında önemli bir yer teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Bu izahlardan sonra, bu kurumun Türkistan’dan Anadolu’ya Türkiye Selçuklu Devleti’ne intikal ettiği sonucuna varabiliriz. Bir önceki bölümde bahsettiğimiz üzere, iğdiş kelimesinin Farsça kökenli olma ihtimalinin zayıf olduğunu ve Eski Türkçe’de ‘beslemek, büyütmek, yetiştirmek’ manalarına gelen igid- fiilinden türeme ihtimalinin daha doğru olacağı üzerinde durmuştuk. Kelimenin “melez” manasından yola çıkılarak iğdişlerin karışık soydan geldikleri iddia edilen birtakım tetkikler mevcuttur. İlk olarak İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal adlı eserinde iğdişin ‘Türk olmayan melez bir insan’ olduğunu söylemiştir. Aynı zamanda askeri bir teşkilat olması ihtimali üzerinde durmuştur (Uzunçarşılı, 1988: 105-6). Bu görüşü Osman Turan da desteklemiş ve Selçuklularda, iğdişin, ‘ana ve babası gayrimüslim ve kendisi Müslüman olan ve türlü kavimlere mensup bulunan’ ifadesini karşıladığını belirtmiştir. Buna ek olarak, Selçuklularda, Osmanlı Devleti’nde uygulanan devşirme sistemine benzer bir şekilde iğdişlerin Türk ve İslamlaştırıldığını savunmuş ve Hıristiyan çocuklardan oluşan ve şehrin düzeninin korunmasından sorumlu olan askeri bir sınıf olduğu hakkında görüş beyan etmiştir (Turan, 2014: 393-4). Fransız âlimlerinden Claude Cahen ise eserinde iğdiş kelimesinin Farsça kökenli olduğunu ve sonradan Türkçe ve Arapçaya geçtiğini belirterek özellikle İran-Türk topraklarında ‘melez insan’lara verilen isim olduğunu savunmaktadır. Ayrıca, iğdişlerin askeri bir sınıf değil de şehirlerde asayişi sağlamakla görevli ‘bir tür polis veya milis gibi’ olması ihtimalinin daha güçlü olduğunu düşünmektedir (Cahen, 2011: 154-5). İğdişler hakkında müstakil bir çalışma yapan Faruk Sümer, ‘Anadolu igdişlerinin babalarının Türk ve analarının da yerli kadınlar olduklarını’ açıklamasını yaparak iğdişlerin melez olduklarını kabul etmekte (Sümer, 1985: 18) ve çalışmasında iğdişlerin kesinlikle 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 403 askeri bir sınıf olmadığını vurgulamaktadır (Sümer, 1985: 21). İğdişlerin melez yani karışık soydan geldiğine dair iddiaların bir diğer dayanak noktası ise, İbn Bibi’de ismi geçen ve gayrimüslim olan Kayseri İğdiş-başısı Hacuk-oğlu Hüsâm’dır243 (İbn Bibi, 2014: 503). Fakat, kaynaklarda ismi geçen İğdiş-başı’lar arasında Hacuk-oğlu Hüsâm’dan başka gayrimüslim kimsenin olmadığını görmekteyiz. Nitekim elimizde bulunan kaynaklarda iğdişlerin melez olduğuna dair kanaati destekleyebilecek bir bilginin bulunmaması da bu iddiayı kesinlikle ortadan kaldırmaktadır244 (Baykara, 1985: 102). İğdişlerin karışık soydan geldiği ve askeri bir birlik olma ihtimalini değerlendirdikten sonra, Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde konumları ve vazifeleri üzerinde durmak gerekmektedir. Özellikle, XIV. yüzyılda Ahmed Eflâkî tarafından kaleme alınmış olan Menâkıbü’l-ʿârifîn adlı eserinde iğdişlerin şehirlerdeki konumları hakkında verdiği kayıt önemli bir niteliğe sahiptir. Mevlânâ, oğlu Bahaeddin Sultan Veled’e bir konuşması sırasında şöyle demektedir: “… Konya şehrine bak, kaç bin emîrin, büyüğün ve ileri gelenin evi, köşkü ve sarayı vardır. Tacirlerin ve iğdişlerin evleri zanaat erbabının evlerinden, emîrlerin sarayları tacirlerin, sultan ve meliklerin köşkleri ve takları bunların hepsinden yüzlerce derece yüksek ve büyüktür.” (Eflâkî, 1973: 267) Hiç şüphesiz burada Mevlânâ, Konya başta olmak üzere, Türkiye Selçuklu şehirlerinin sosyal ve iktisadi yapısını ifade etmiş bulunuyor. Buna göre, evlerinin büyüklük durumlarından yola çıkarak, Konya’daki sosyal sınıfları; 1- Sultanlar ve melikler, 2Emîrler, 3- İğdişler ve Tüccarlar, 4- Zanaat erbabı şeklinde sıralayabiliriz (Akdağ, 1979: 16-17). Kaynakların ihtivâ ettiği bilgilerden, iğdişlerin Türkiye Selçuklu şehirlerinde önemli bir konumda oldukları anlaşılmaktadır. Özellikle, XIII. yüzyılın sonlarında kaleme alınmış, Selçuklu devrine ait bir inşâ kitabına göre, iğdişlerin sözüne itibar edilen şehrin ileri gelenleri arasında sayıldığı belirtilmektedir (Turan, 1958: 178). Bununla birlikte, iğdişler ikâmet ettikleri şehirlerde eşraf ve ayanlar arasında zikredilmektedirler (Baykara, 1996: 686). Bu durumlarından dolayı, iğdişlerin mahalle başı olarak vazife yaptıkları ve bu vazifeleri gereğince mahalle halkını dönemin hükümeti nezdinde temsil ettikleri düşünülmüştür (Akdağ, 1979: 22). İğdişlerin Türkiye Selçuklu şehirlerindeki vazifelerine bakıldığında, kaynaklarda açıkça görüldüğü üzere, en başta vergi toplamak gelirdi. Bu konuda en önemli kaynaklarımızdan olan Hasan b. Abdül-mü’min el-Hoyî tarafından kaleme alınan Rusûm ur-Risâil adlı eserde, iğdişlerin halkın gelirine göre ödeyeceği avârız vergisinin dağıtımından sorumlu oldukları görülmektedir.245 Bu vazifelerini ifâ ederlerken adaletli davranmaları, zengin-yoksul arasında fark gözetmemesi, haketmeyen kimseyi himaye 243 Osman Turan Hacuk-oğlu Hüsâm hakkında ‘bir Ermeni mühtedisi olduğu görülmekte ve samimi bir müslüman olmadığı da anlaşılmaktadır.” ifadesini kullanmıştır (bkz. Turan, 2014: 393). 244 Buna ek olarak Tuncer Baykara, Altun-apa Vakfiyesi’nde Konya şehrinde dükkan sahibi olarak adı geçenler arasında hiç gayrimüslim olmadığı ve aynı zamanda, babasının adı Abdullah, yani yeni kimsenin bulunmadığını bu nedenle de XIII. yüzyılın başlarında Konya esnafı arasında Türk ve Müslümanların daha hakim konumda olduğunu belirtmektedir. (bkz. Baykara, 1996: 682) 245 Hoyî tarafından yazılan ve günümüze ulaşan vesikada, iğdişlerin vergi toplamak ile ilgili görevleri, ‘tefrikaî avâriz ve ta’yin-i vucûh’ olarak geçmektedir (Sümer, 1985: 19). 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 404 etmemesi, zanaat erbabı ve yoksulların adaletsizliğe uğramamaları emredilmektedir (Turan, 2014: 393; Turan, 1958: 178). Nitekim Türkiye Selçuklu şehirlerindeki vergi memurlarına iğdiş adının verildiği söylenebilir. Buna ek olarak, bu dönemde Selçuklu şehirlerinde Hıristiyan nüfusun kalabalık olmasından dolayı yerli Hıristiyanların da vergi işlerinde görevlendirildikleri söylenebilir (Sümer, 2000: 524). Yine Hoyî’den öğrendiğimize göre, ‘server-i hwâcegân ve mu’teberân’ yani tacirlerin ve eşrafın idaresinin İğdiş-başıya verilmesi iğdişlerin ticaretle de uğraştıklarını göstermektedir (Sümer, 1985: 19). İğdişler, Türkiye Selçuklu şehirlerinde halkın, ordunun ve sarayın her türlü yiyecek ve diğer eşya ihtiyaçlarını temin etmekle yükümlüydüler. Bazen de ihtiyaç gereği koyun ve at beslemek de iğdişlerin görevleri arasındaydı. Bu ihtiyaçları ise şehirlerarası ve daha büyük ölçekte milletlerarası ticaret yaparak karşılamaktaydılar (Baykara, 1996: 689-90). Bu sebeple İğdiş-başılar tarafından, Dokuzun Hanı örneğinde olduğu gibi, ticaret yolları üzerine hanlar inşa ettirdikleri anlaşılmaktadır (Konyalı, 1964: 1028). Bütün bu açıklamalardan sonra belirttiğimiz üzere kelimenin “beslemek, büyütmek, yetiştirmek” manalarını karşılayan igid- fiilinden türemesi ihtimalinin kuvvetli olması, Kutadgu Bilig’de igdiş kelimesinin temel olarak “besleme, büyütme, yetiştirme işi”ni anlatması ve iğdişlerin ‘şehirli halkın ve ordunun her türlü yiyecek ve öteki eşya ihtiyacını temin eden kişiler’ (Baykara, 1996: 689) olmasının tesadüf olmadığı kanaatindeyiz. 3. İğdiş-başı ve Görevleri Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde, Konya başta olmak üzere, önemli bir yer tutan iğdişlik kurumunun başında İğdiş-başı adı verilen bir görevli bulunmaktaydı. Kaynaklarda bu ismin Arapça ve Farsça şekilleriyle de verildiği görülmektedir: Emîrü’lEgâdişe ve Emir-i İğdişân.246 İğdiş-başı teriminin İbn Bibi’de “‫ ”ﺍﮐﺪش ﺑﺎﺷﯽ‬şeklinde aynen Türkçesi ile verilmesi ve inanç bilge, ulug bilge gibi unvanların verilmesi bu kurumun Türk menşeili olduğuna ispat niteliğindedir (Baykara, 1985: 101; Turan, 1958: 174-8). Kaynaklardan öğrendiğimize göre bilinen İğdiş-başlarını şu şekilde sıralayabiliriz: 1 - Hürremşah: “Sivas İğdiş-başı”sı, 1240 yılında Babaî isyanı sırasında Sivas’ı savunurken kendisiyle birlikte şehrin ileri gelenleri de öldürülmüştür (İbn Bibi, 2014: 480). 2 - Hacuk oğlu Hüsam: “Kayseri İğdiş-başı”sı olup babasının isminden de anlaşılacağı üzere İğdiş-başıları arasında bilinen tek gayrimüslimdir. Moğollar Kayseri şehrini Baycu Noyan öncülüğünde kuşattıklarında şehir halkı tarafından bir direnişle karşılaşmışlardır. Bunun üzerine Baycu Noyan, halkın uzun süre direnişinden dolayı, kuşatmayı kaldırıp bir sonraki yıla ertelemeyi düşünmüştür. Fakat, 1243’te Kayseri İğdiş-başısı Hüsam, Baycu Noyan’ın yanına giderek ona şehrin zayıf ve kuvvetli durumları üzerine detaylı bilgi vermiştir. Sonuç olarak Hüsam Kayseri’yi Moğollara teslim etmiş ve bunun üzerine Moğollar şehri ele geçirerek yağma etmişlerdir (İbn Bibi, 2014: 503-4). 3 - Muin: “Malatya İğdiş-başı”sı, Türkiye Selçuklu Devleti’nde Üç Kardeş Devri olarak adlandırılan dönemde, II. İzzeddin Keykavus ile IV. Rükneddin Kılıç Arslan arasında Konya civarında bulunan Dokuzun Hanı kitabesinde İğdiş-başı, ‘emir-i iğdişân’ (‫ )ﺍمﻴﺮ ﺍﮐﺪﺷﺎن‬adıyla anılmıştır (Konyalı, 1964: 1028). 246 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 405 vuku bulan mücadelede, 1253 yılında Keykavus’un kumandanı Ali Bahadur tarafından öldürülmüştür (Abû’l-Farac, 1987: 565). 4 - Hacı İbrahim bin Ebu Bekir: “Emîr-i İğdişân”, 607/ Temmuz 1210 tarihinde, I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, Konya’nın 24 km kuzeyinde Dokuzun Hanı’nı inşa ettirmiştir. Aynı zamanda Dokuzun Hanı’nda bulunan kitabeden anlaşıldığına göre bu yapının mimarı Osman bin Abdurrahman’dır (Konyalı, 1964: 1028). 5 - Fahreddin: “Emîrü’l-Egâdişe”, son “Konya İğdiş-başı”sı idi. Fahreddin, 1277 yılında Konya’yı Karamanoğullarına karşı savunmuş ve 20 Safer 678/ 2 Haziran 1279 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır (Sümer, 1985: 16; Baykara, 1996: 686). 6 - Şemseddin: Hoyî’nin eserinde “Emîr-i İğdişân” olarak gösterilmekte ve hakkında pek bir bilgi bulunmamaktadır (Baykara, 1996: 686). 7 - Said oğlu Hass Beğ: “Aksaray İğdiş-başı”sı, adına dikilen kitabeden anlaşıldığına göre Şevval 743 / Şubat-Mart 1343 tarihinde öldürülmüştür (Konyalı, 1974: 1549). Türkiye Selçuklu Devleti şehirlerinde bir teşkilat olarak öne çıkan İğdişlik kurumunun başı konumunda bulunan İğdiş-başı, bulunduğu şehrin halkını temsil eden en yüksek görevli idi. Bu özelliklerinden dolayı günümüz Belediye Başkanı makamına denk olduğu düşünülmüştür (Baykara, 1996: 687). İğdiş-başı, yine Hoyî’den öğrendiğimize göre, bir takrir ile görevlerine atanır ve Türkiye Selçuklu Devleti taşra teşkilatı şehir divanında yer alırdı. Aynı zamanda Hoyî’nin vermiş olduğu takrir-i emîr-i iğdişân vesikasına göre İğdişbaşılar, ‘server-i hwâcegân247 ve mu’teberân’ yani tacirlerin ve eşrafın idaresinden sorumlu idiler (Turan, 1958: 178). Bu bilgiden anlaşıldığına göre İğdiş-başı’nın ticaret ve tüccarlar ile yakından alakadar olduğu anlaşılmaktadır. Mevlana’nın Mektuplar’ına bakıldığında, ‘Sivas İğdişler Beyi, onlardan, onların hısımlarından para istemekte, vergi dilemekte pek ileri varmadaymış.’ ifadesinden anlaşıldığına göre, İğdiş-başının asıl vazifelerinden birinin de vergi toplamak ve yazmak olduğunu anlamaktayız (Mevlana, 1963: 138). Bunlara ek olarak, eski sultanları veya şehzadeleri evinde misafir edebildiği görülen İğdiş-başı ve iğdişlerin şehirdeki mevkilerinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir (İbn Bibi, 1941: 58). Görüldüğü üzere İğdiş-başılar olağanüstü bir tehlike vukuu bulduğunda, şehrin müdafaasında görev aldıkları anlaşılmaktadır. Lakin bunların aslında bir askeri birlik olmadığına yukarıda değinmiştik. Sivas İğdiş-başısı Hürremşah, Babailer isyanı sırasında şehri müdafaa ederken isyancılar tarafından şehrin ileri gelenleri ile birlikte öldürülmüştür. Ayrıca, Konya İğdiş-başısı Fahreddin’in yine 1277 yılında şehir halkı tarafında yer alarak Karamanoğullarına karşı şehir savunmasında büyük rol oynadığı görülmektedir (Baykara, 1996: 687). Nitekim Türkiye Selçuklu Devleti şehirlerinde İğdişlerin ve bunların başı konumundaki İğdiş-başıların bulunması ve göreve hükümet tarafından verilen bir takrir ile atanması İğdişliğin bir kurum olduğunu kanıtlar niteliktedir. Hwâcegân, ‘büyük tacirler olarak şehrin etkili kişiler arasında idiler. Özellikle ülkeler arası ticaretle uğraşırlar, “divan” için son derece mühim idiler’ (Baykara, 1985: 76). 247 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 406 4. İğdişlik ve Ahilik Esnaf teşkilatı denildiğinde akla ilk olarak ahilik gelmektedir. Oysaki ahilik Anadolu’da teşkil edilmeden önce esnafların bir teşkilat olarak Türkiye Selçuklu Devleti şehirlerinde mevcut olduğu görülmektedir (Baykara, 1985: 99). Yukarıda da bahsettiğimiz üzere İğdiş-başının tacirlerin ve eşrafın idaresini elinde bulundurması, esnaf teşkilatının iğdişlik kurumu aracılığıyla oluşturulduğu söylenebilir. İğdişlik ve ahiliğin münasebetleri hakkında kaynaklarda kesin ifadeler bulunmasa bile yine de bazı çıkarımlar yapılabilir. XIII. yüzyılda, siyasi ve sosyal açıdan bir bunalım içerisinde bulunan İslam dünyası, Abbasi halifesi Nâsır-Lidînillâh, sosyal huzurun yeniden sağlanabilmesi için fütüvvet birliklerini teşkilatlandırma gayretinde bulunmuştur. Türkiye Selçuklu Devleti’nde ilk defa fütüvvet birliklerinin görülmesi I. Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında olmuştur. Anadolu’da Ahiliğin tam olarak benimsenmesi ve kuruluşunun tamamlanması, I. İzzeddin Keykâvus ve I. Alâeddin Keykubad’ın fütüvvet teşkilatına girmeleriyle gerçekleşmiştir. Ahilik, İslami-tasavvufi düşünce yapısına ve fütüvvet ilkelerine bağlı kalmış ve iş yerlerinde usta, kalfa ve çırak münasebetlerini tanzim etmiştir. Bu bağlamda Ahilik, özellikle Anadolu’da ve Türkiye Selçuklu Devleti bünyesinde büyük nüfuza eriştiği, XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren iktisadi hayat açısından önemli bir kurum olmuştur (Kazıcı, 1988: 540). XIII. yüzyılın ortalarından itibaren iğdişlik kurumunun şehirlerde gücünü kaybettiği ve yerini ahiliğe bıraktığı görülmektedir. Fakat bu iki kurumun birbirinin devamı olduğu ile ilgili elimizde kaynak olmasa da ahiliğin iğdişlikten bazı unsurları aldığını söyleyebiliriz (Baykara, 1985: 105). İğdişler, şehir halkının, ordunun ve sarayın ihtiyaçlarını temin ederken ticaret yolunu kullanmaktaydılar. Buradan anlaşıldığına göre iğdişler büyük oranda satış işleriyle alakadar olurken, ahiler daha çok üretim ile ilgilenirlerdi. Ahilerin iğdişler ile birlikte şehir müdafaasında aynı safta mücadele ettikleri de görülmektedir.248 Bunlara ek olarak Hoyî, Selçuklu şehir divanında bulunan görevlilerden bahsederken “ehli fütüvvet” ismini de zikretmektedir. Bununla birlikte Ahiler ile İğdişlerin devlet işlerini ilgilendiren toplantılarda isimlerinin birlikte anıldığı görülmektedir (Baykara, 1985: 75-6). Sonuç İğdişlik kurumu, Konya başta olmak üzere Türkiye Selçuklu Devleti’ne bağlı şehirlerde siyasi, sosyal ve iktisadi açıdan büyük önem teşkil etmektedir. “İğdiş” kelimesinin etimolojik kökenine bakıldığında ise bu kelimenin Farsça ‘melez’ manasına gelen ikdiş kelimesinden gelmediği anlaşılmaktadır. Aksine iğdiş kelimesi Eski Türkçe’de kullanılan ve “beslemek, büyütmek, yetiştirmek” manalarını ihtiva eden igid- fiilinden türediği kuvvetle muhtemeldir. Bu sebeple, kelimenin ‘melez’ manasından yola çıkılarak İğdişlik kurumu ve bu kurumun mensupları olan iğdişler hakkında yorum yapmak doğru olmayacaktır. 248 1277 yılında Konya şehrinin üzerine yaptığı baskılar neticesinde Konya’nın son İğdiş-başısı Fahreddin ile Ahi Ahmed ve Ahi Ahmed Şah adlı iki ahinin şehrin müdafaasında birlikte hareket ettikleri görülmektedir (Sümer, 1985: 17). 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 407 İğdişler, Türkiye Selçuklu şehirlerinde etkin rol oynamışlardır. En önemli vazifelerinden birisi vergi toplamak ve yazmak idi. Selçuklu dönemine ait bir inşâ kitabından öğrendiğimize göre İğdişler, halkın gelirine göre avarız vergisinin dağıtımından da sorumlu idiler. Ayrıca şehirli halkın, ordunun ve sarayın yiyecek ve diğer eşya ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüydüler. Bu ihtiyaçların karşılanması için İğdişlerin, şehirlerarası ve hatta milletler arası ticaret ile uğraştıkları görülmektedir. Bununla birlikte, iğdişlerin başı konumunda bulunan “İğdiş-başı”ların atama beratı olan takrir-i emir-i iğdişân vesikasında belirtildiğine göre tacirlerin ve eşrafın idaresi İğdişbaşılarına verilmiştir. İğdiş-başı, şehir divanında bulunmakta ve şehir halkını temsil eden en üst görevli hüviyetine sahipti. Tehlike arz ettiği durumlarda ise şehri müdafaa etmek de bir başka görevleri arasındaydı. XIII. yüzyılın ortalarından itibaren iğdişliğin önemini kaybettiği ve ahiliğin ön plana çıktığı görülmektedir. Ahiler ve iğdişler devlet işlerini alakadar eden toplantılarda beraber bulunmuş ve aynı zamanda şehir müdafaalarında da birlikte hareket ettikleri görülmüştür. Bir başka husus ise iğdişler ve ahiler ticaret ile meşgul olurken, iğdişlerin daha çok satışla, ahilerin ise üretimle ilgilendikleri anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, iğdiş kelimesinin Türkçe kökenli olması ihtimalinin kuvvetli olması, Kutadgu Bilig’te İgdişçi adlı görevlinin halkın yiyecek ve diğer eşyalarını temin etmesi, aynı teşkilatın Karahanlılarda önemli bir unvan olarak kullanılması gibi bulgular, iğdişlik kurumunun Türkistan’dan Anadolu’ya, Türkiye Selçuklu Devleti ve diğer Anadolu beyliklerine intikal ettiğini ortaya koymaktadır. KAYNAKLAR Ahmet Eflâkî. (1973). Âriflerin Menkıbeleri I (Çev. Tahsin Yazıcı). İstanbul: Hürriyet Yayınları. Akdağ, M. (1979). Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi I. İstanbul: Tekin Yayınevi. Baykara, T. (1985). Türkiye Selçuklu Devrinde Konya. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Baykara, T. (1996). Selçuklular Devrinde İğdişlik ve Kurumu. Belleten Dergisi. LX/229: 681-693. Cahen, C. (2011). Osmanlılardan Önce Anadolu (Çev. Erol Üyepazarcı). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. Çağbayır, Y. (2007). Ötüken Türkçe Sözlük II. İstanbul: Ötüken Neşriyat. Gregory Abû’l-Farac. (1987). Abû’l-Farac Tarihi II (Çev. Ömer Rıza Doğrul). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. İbn Bibi. (2014). El-Evâmirü’l-Alâ’iyye Fi’l-Umûri’l-Alâ’iyye - Selçukname II. Tercüme (Çev. Mürsel Öztürk). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Kaşgarlı Mahmud. (1998). Divân-ı Lügati’t-Türk III (Çev. Besim Atalay). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Kazıcı, Z. (1988). Ahîlik. DİA, 1: 540-542. Konyalı, İ.H. (1964). Âbideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi. Konya: Yeni Kitap Basımevi. Konyalı, İ.H. (1974). Âbideleri ve Kitâbeleri ile Niğde-Aksaray Tarihi II. İstanbul: Fatih Yayınevi Matbaası. Mevlânâ Celâleddin. (1957). Dîvân-ı Kebîr I (Çev. Abdülbâki Gölpınarlı). İstanbul: Remzi Kitabevi. Mevlânâ Celâleddin. (1963). Mektuplar (Çev. Abdülbâki Gölpınarlı). İstanbul: İnkılap ve Aka Kitapevleri. Sümer, F. (1985). Selçuklu Tarihinde İğdişler. Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi. 35: 9-23. Sümer, F. (2000). İğdiş. DİA. 21: 524-525. Şen, S. (2007). İğdiş Sözcüğü Nereden Geliyor?. İlmî Araştırmalar Dergisi. 23: 123-130. TDK Sözlüğü (1998). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 408 Turan, O. (1958). Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar. Ankara: Türk Tarihi Kurumu Yayınları. Turan, O. (2014). Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi. İstanbul: Ötüken Neşriyat. Uzunçarşılı, İ.H. (1988). Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Yusuf Has Hacib. (2006). Kutadgu Bilig (Çev. Reşit Rahmeti Arat). İstanbul: Kabalcı Yayınları. AN ESTABLISHMENT IN THE TURKEY SELJUKS PERIOD: IGDISH (İĞDIŞLIK) Abstract: Between XII. and XIV. centuries, Igdish and members of castration these institutions, who are called Igdishs, as an economic institution, they were active in the cities of the Seljuks of Turkey, mainly in Konya. According to some historians and linguists, the word "Igdish" originated from the word of "İkdiş" in Persian. But in the old Turkish, Igdish ‘feeding, growing, raising' meaning that the act of Igid is claimed to be derived from the possibility. At the same time, we also encounter that the word "Igdish" is used in many ways, such as hybrids and castrated animals. The elders of Seljuks of Turkey, who are called Igdish, their main task was to deal with the financial affairs in the cities they were in. They were also tasked with meeting all kinds of food and other needs of the palace, the army, and the people, and ensuring the safety and well being of the weak. The chief of İğdiş is called İğdişbaşı, Emir-i İğdişan or Emirü’l Egadişe. These chiefs are located in the provincial organization in the city council of Seljuks of Turkey. In Kutagdu Bilig, there is a clan called İğdişci, which is among the groups that make up the people of the city. In Karahans, Igdishs are the most important officials of the state, which shows that this organization has an important place in the social life of Turkestan. In this study, Turkey Seljuk Empire of political, economic and social life, Igdish will be determined by examining the position of the institution in line with the sources of the period and to outline the contents of this institution. Keywords: Igdishs, Institution of Igdish, Turkey Seljuks. 04-05 Nisan 2019/ Ordu Türkiye I I . G e n ç T ü r k o l o g l a r Ç a l ı ş t a y ı – B i l d i r i l e r | 409