Özet: Bu çalışmada laik bir liberal sistem içerisinde hukuki süreçte dini gerekçelerin sınırlandırılması gerektiği görüşü ile bu yöndeki girişimleri destekleyen görüşler ele alınmaktadır. Liberal bir laik sistemde devlet, tüm inançlar... more
Özet: Bu çalışmada laik bir liberal sistem içerisinde hukuki süreçte dini gerekçelerin sınırlandırılması gerektiği görüşü ile bu yöndeki girişimleri destekleyen görüşler ele alınmaktadır. Liberal bir laik sistemde devlet, tüm inançlar karşısında tarafsız olmalıdır. Bu tarafsızlık, devletin kararlarında, akıl ve bilim ile tüm toplum tarafından paylaşılan öncüllere dayanmasını gerekli kılar. Çünkü dini iddialar toplumun o dine mensup olmayan ya da dindar olmayan gruplarını ikna edemez, bu iddialar bu kişi grupları bakımından makul karşılanmaz. Bu durumda dini gerekçelerle kabul edilen yasalara bu kişilerin rıza göstermesi mümkün değildir. Rızaya dayanmayan bir yasanın dayatılması ise demokratik değildir. Diğer yandan özellikle semavi dinler günümüzde halen toplumları etkilemektedir. Bu nedenle dini kaideler doğrudan olmasa bile toplum üzerindeki etkileri nedeniyle hukuk ve politika ile ilişki içerisinde kalmaya devam etmektedir. Yasama ve yürütme üyeleri, belirli konulara ilişkin görüşlerini dini hassasiyetleri çerçevesinde şekillendirebilmektedir. Zaman zaman da bu hassasiyetlerini dini argümanlar ile de destekleyebilmektedir. Dindar politikacıların ya da dini gerekçeleri savunanların dini gerekçelerin sınırlandırılmasına yönelik itirazları ise dinin bir bütün olarak akıl ile çelişmediği, dini gerekçelerin dışlanmasının ayrımcılık ortaya çıkardığı, kamusal aklın tek başına kavramsallaştırmada dini gerekçeler kadar güçlü olmadığı, dinin çoğulculuğa katkı sağladığı ve insan haklarının genişlemesinde dindarların da katkısı olduğu şeklindedir.
Bu makale, medyanın tarafsızlığı söylemi ile medya etiği arasındaki ilişkiyi eleştirel bir çerçevede ele almaktadır. Bu çalışmanın temel tezi, medyada tarafsızlığın bir etik değer olarak kabul edilmesinin, medya kuruluşlarının kendileri... more
Bu makale, medyanın tarafsızlığı söylemi ile medya etiği arasındaki ilişkiyi eleştirel bir çerçevede ele almaktadır. Bu çalışmanın temel tezi, medyada tarafsızlığın bir etik değer olarak kabul edilmesinin, medya kuruluşlarının kendileri ve ürünleri ile ilgili olarak öne sürdükleri tarafsızlık iddialarının medya alanında sağlıklı ve işlevsel meslek etik kodları üretilmesinin önünde bir engel teşkil ettiğidir. Bu çerçevede makale üç bölüme ayrılmış, birinci bölümde “ahlak sosyolojisi”nin mümkün olup olmadığı sorgulanmış, ikinci bölümde tarafsızlık mitinin hangi süreç ve nedenlerle medya etiği alanına dahil edildiği ele alınmış ve son bölümde medya etiği alanında tarafsızlık ve objektiflik mitlerinin bir ideal olarak kurgulanmasının eleştirisi yapılmaya çalışılmıştır. ABSTRACT: This article discusses the relationship between media’s discourse of impartiality and media ethics in a critical perspective. The study argues that regarding impartiality in media as an ethical value, and media institutions’ claim to be impartial is a barrier to establish healthy and functional professional code of ethics. The article consists of three parts; the first part questions the feasibility of the sociology of morality, the second part discusses why and how the myth of impartiality is involved in the field of media ethics, and the third part critiques the idealization of impartiality and objectivity in media ethics.
Kitap İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinin 1. fıkrasına yoğunlaşmaktadır. Toplam dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, daha sonraki bölümlerde yer verilecek hak ve ilkelere girmeden önce, 6. md’nin 1. fkr’sının hangi... more
Kitap İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinin 1. fıkrasına yoğunlaşmaktadır. Toplam dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, daha sonraki bölümlerde yer verilecek hak ve ilkelere girmeden önce, 6. md’nin 1. fkr’sının hangi uyuşmazlıklar için koruma getirdiğini saptayacaktır. 6. maddenin yorumlanmasına ilişkin sorunlar da vardır. Hükmün İngilizce ve Fransızca metinlerindeki yapısı, kullanılan terimler ve sözcük dizimi arasındaki farklar Mahkemenin kararlarındaki yorumlarla kısmen aşılmakla birlikte, bu farklar yorum zorluğunu artırmaktadır. Mahkeme 6. maddenin koruma altına aldığı usulleri, ulusal usullerdeki tasnif sisteminin uygulanması ile değil, Sözleşme kurallarının uygulanması ile belirlemektedir. Birinci bölüm, özellikle 1. fkr’nın kapsamı açısından ortaya çıkan bu yorum problemleri ve bu problemleri Sözleşme organlarının çözme yöntemleri üzerinde durmaktadır.
İkinci bölümde ise, 6. md’nin zımni gereği olan mahkemeye başvurma hakkı ile tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılanma hakkı üzerinde durulmaktadır. Mahkemeye başvurma hakkı olmaksızın tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılanma hakkının anlamı kalmayacağı için, bu iki hak birlikte incelenmektedir.
Üçüncü bölüm, 6. md’nin 1. fkr’sında açıkça belirtilen “hakkaniyete uygun yargılanma hakkı” başlığını taşımaktadır, bu hakkın içinde kabul edilen silahların eşitliği, çelişmeli yargılama, gerekçeli karar, delillere ilişkin temel kurallar gibi çeşitli diğer hak ve ilkeler bu bölüm içinde ele alınmaktadır.
Son bölüm ise, “aleniyet ilkesi” ve “makul sürede yargılanma hakkını” incelemektedir. Kararlar ekseninde ele alınacak bu iki konudan özellikle ikincisine ilişkin karar yoğunluğu ve her somut olayın özelliklerine ilişkin farklı sonuçlara varılabildiği dikkate alınarak, sadece temel ilkeleri ortaya koyan kararlar üzerinde durulmaktadır.