Heidegger, felsefesine Varlık sorusu ile başlamıştır. Heidegger’in düşünsel derdi, uzun zamandır ... more Heidegger, felsefesine Varlık sorusu ile başlamıştır. Heidegger’in düşünsel derdi, uzun zamandır filozoflar tarafından hak ettiği değeri görmeyen Varlık’ın anlamını belirlemektir. Bundan dolayı O, geleneksel felsefenin Varlık sorusunu gündeme getirmekle işe koyulur. Ona göre geleneksel felsefe Varlık konusunda daha en başta hataya düşmüştür. Zira Aristotelesçi gelenek ve Descartes ontolojisi varlığı ihmal etmiştir. Bu ihmalkârlık Varlığın üstünü örtmüş ve böylece Varlık unutulmuştur. Heidegger’e göre özellikle Platon ve Aristoteles’ten sonra Varlık, var olanlar ya da var olan nesneler olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Yani “Varlık nedir?” sorusu “Var olan nedir?” sorusu ile yer değiştirmiştir. Heidegger, felsefenin konusunun Varlıktan ziyade, var olanlara dönüşmesi, filozofun da var olanlara yönelmesi ve onlarla haşir neşir olmasından dolayı felsefenin kendi alanından çıktığını filozofun da felsefe dışı bir etkinlik yaptığını ileri sürmektedir. Bu bağlamı ile Platon ve Aristoteles’ten beri süre gelen sözde felsefe; ona göre, metafizikten ibarettir. Zira ilk neden bizi varlıkların varlığına götürmektedir bu ise felsefe değil düpedüz teolojidir. Heidegger, buradan hareketle Platon ile başlayan tüm batı düşünce tarihinin salt bir metafizik olduğunu öne sürmektedir. Böylece ona göre felsefe, teoloji ve metafizik aynı şey olmakla birlikte aralarındaki fark ise farklı sözcüklerden oluşmalarıdır. Üstüne Heidegger, inanç ve düşüncenin birbirlerine indirgenemez iki durumu ifade ettiğini öne sürmektedir. Ona göre din, inanç ya da iman gibi aşkınlık ile ilgilidir. Filozof, Tanrı meselesinde bir düşünür olarak konuya yöneleceğinden dolayı Tanrısal konularda konuşma yeterliliğine sahip değildir. Bu bağlam ile Heidegger’e göre din felsefesi gibi bir şeyin var olma imkânı sorgulanması gereken bir düşünüş tarzını ifade etmektedir. Zira ona göre din bir hayat tarzı olup felsefenin alanından oldukça uzak bir yerde yer alır. Bu çalışmada Heidegger’in varoluşçuluk anlayışına değinilerek, bütün batı felsefe geleneği içinde hâkim olan felsefe ve teolojinin yakın ilişkisinin bir sonucu olarak ilan ettiği onto-teo-loji fikri irdelenecek ve din felsefesinin imkân temelleri sorgulanacaktır.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:2148-9963, 2018
ÖZET Tanrı, ruh gibi tabiatüstü kavramlar birçok alanın araştırma konusu olmasına karşın felsefe ... more ÖZET Tanrı, ruh gibi tabiatüstü kavramlar birçok alanın araştırma konusu olmasına karşın felsefe tarihinde bu kavramlar genellikler metafizik düşünce kapsamında tartışılmıştır. Bilimsel düşüncenin önem kazanmasıyla birlikte somut, deney ve gözleme tâbi olan şeyler pozitif bilimlerin çalışma alanı olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Buna karşın Heidegger, metafizik ve fizik için yapılan bu ayrıma farklı bir bakış açısı getirmektedir. Heidegger'e göre aslında bütün bir batı felsefe geleneği metafiziktir. Ona göre bu metafizik gelenek ilk defa Platon ve Aristoteles'in felsefeleri ile filizlenmeye başlamıştır. Dahası, Heidegger'e göre Descartes'in özneyi öne çıkaran projesi ile metafizik düşünce farklı bir boyut kazanmış ve modern teknoloji ile birlikte metafizik düşünce zirveye ulaşmıştır. Peki, modern teknoloji nasıl olup da metafiziğin " dünyevi resmi " olarak karşımıza çıkmaktadır? Heidegger'e göre metafizik düşünce felsefe tarihinde Varlık yerine varolanın sorgulanması ile gerçekleşmiştir. Burada Varlık, Heidegger'e göre ontolojinin ve felsefenin asli meselesi iken, varolan hep başka bir varlık ile açıklanmaya çalışılmış, böylece varlığın üstü örtülmüştür. Descartes felsefesi ile düşünen ben, özne olarak ortaya çıkmaya başlamış ve nesneyi karşısına konumlandırmıştır. Öznenin, dünyayı karşısına almasıyla beraber yeniçağda dünya, öznenin gözünde adeta bir resme dönüşmüştür. Modern teknoloji de bu özne merkezli düşünmenin bir sonucu olarak metafiziğin dünyevi resmi olmaya başlamıştır. Bu çalışmada, metafiziğe felsefe tarihinden farklı bir bakış açısı getiren Heidegger'in modern teknoloji ile birlikte metafiziğin nasıl dünyevileştiği ve bu süreçteki modern öznenin nasıl bir role sahip olduğu irdelenecektir.
Subclinical hypothyroidism (SH) occurs when serum thyroid stimulating hormone (TSH) concentration... more Subclinical hypothyroidism (SH) occurs when serum thyroid stimulating hormone (TSH) concentrations are raised and serum thyroid hormone concentrations are normal. The effect of SH on the proinflammatory adipose cytokine releasing visceral adipose tissue (VAT) is not clear. The aim of this study is to identify the difference between the pre and posttreatment levels of VAT, leptin, and resistin in SH patients. There were 51 SH patients and 43 age- and gender-matched healthy subjects included in the study. Thyroid functions, biochemical tests, leptin, resistin, and visceral and subcutaneous fat measurements were made. The measurements were repeated in the SH group in the third month following L-thyroxin treatment. Initially, high sensitivity C-reactive protein, carotid artery intima-media thickness (mm), leptin, and resistin levels were significantly higher in the SH group compared to the controls, while the other parameters were similar. While no correlation was observed between TSH l...
Heidegger, felsefesine Varlık sorusu ile başlamıştır. Heidegger’in düşünsel derdi, uzun zamandır ... more Heidegger, felsefesine Varlık sorusu ile başlamıştır. Heidegger’in düşünsel derdi, uzun zamandır filozoflar tarafından hak ettiği değeri görmeyen Varlık’ın anlamını belirlemektir. Bundan dolayı O, geleneksel felsefenin Varlık sorusunu gündeme getirmekle işe koyulur. Ona göre geleneksel felsefe Varlık konusunda daha en başta hataya düşmüştür. Zira Aristotelesçi gelenek ve Descartes ontolojisi varlığı ihmal etmiştir. Bu ihmalkârlık Varlığın üstünü örtmüş ve böylece Varlık unutulmuştur. Heidegger’e göre özellikle Platon ve Aristoteles’ten sonra Varlık, var olanlar ya da var olan nesneler olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Yani “Varlık nedir?” sorusu “Var olan nedir?” sorusu ile yer değiştirmiştir. Heidegger, felsefenin konusunun Varlıktan ziyade, var olanlara dönüşmesi, filozofun da var olanlara yönelmesi ve onlarla haşir neşir olmasından dolayı felsefenin kendi alanından çıktığını filozofun da felsefe dışı bir etkinlik yaptığını ileri sürmektedir. Bu bağlamı ile Platon ve Aristoteles’ten beri süre gelen sözde felsefe; ona göre, metafizikten ibarettir. Zira ilk neden bizi varlıkların varlığına götürmektedir bu ise felsefe değil düpedüz teolojidir. Heidegger, buradan hareketle Platon ile başlayan tüm batı düşünce tarihinin salt bir metafizik olduğunu öne sürmektedir. Böylece ona göre felsefe, teoloji ve metafizik aynı şey olmakla birlikte aralarındaki fark ise farklı sözcüklerden oluşmalarıdır. Üstüne Heidegger, inanç ve düşüncenin birbirlerine indirgenemez iki durumu ifade ettiğini öne sürmektedir. Ona göre din, inanç ya da iman gibi aşkınlık ile ilgilidir. Filozof, Tanrı meselesinde bir düşünür olarak konuya yöneleceğinden dolayı Tanrısal konularda konuşma yeterliliğine sahip değildir. Bu bağlam ile Heidegger’e göre din felsefesi gibi bir şeyin var olma imkânı sorgulanması gereken bir düşünüş tarzını ifade etmektedir. Zira ona göre din bir hayat tarzı olup felsefenin alanından oldukça uzak bir yerde yer alır. Bu çalışmada Heidegger’in varoluşçuluk anlayışına değinilerek, bütün batı felsefe geleneği içinde hâkim olan felsefe ve teolojinin yakın ilişkisinin bir sonucu olarak ilan ettiği onto-teo-loji fikri irdelenecek ve din felsefesinin imkân temelleri sorgulanacaktır.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:2148-9963, 2018
ÖZET Tanrı, ruh gibi tabiatüstü kavramlar birçok alanın araştırma konusu olmasına karşın felsefe ... more ÖZET Tanrı, ruh gibi tabiatüstü kavramlar birçok alanın araştırma konusu olmasına karşın felsefe tarihinde bu kavramlar genellikler metafizik düşünce kapsamında tartışılmıştır. Bilimsel düşüncenin önem kazanmasıyla birlikte somut, deney ve gözleme tâbi olan şeyler pozitif bilimlerin çalışma alanı olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Buna karşın Heidegger, metafizik ve fizik için yapılan bu ayrıma farklı bir bakış açısı getirmektedir. Heidegger'e göre aslında bütün bir batı felsefe geleneği metafiziktir. Ona göre bu metafizik gelenek ilk defa Platon ve Aristoteles'in felsefeleri ile filizlenmeye başlamıştır. Dahası, Heidegger'e göre Descartes'in özneyi öne çıkaran projesi ile metafizik düşünce farklı bir boyut kazanmış ve modern teknoloji ile birlikte metafizik düşünce zirveye ulaşmıştır. Peki, modern teknoloji nasıl olup da metafiziğin " dünyevi resmi " olarak karşımıza çıkmaktadır? Heidegger'e göre metafizik düşünce felsefe tarihinde Varlık yerine varolanın sorgulanması ile gerçekleşmiştir. Burada Varlık, Heidegger'e göre ontolojinin ve felsefenin asli meselesi iken, varolan hep başka bir varlık ile açıklanmaya çalışılmış, böylece varlığın üstü örtülmüştür. Descartes felsefesi ile düşünen ben, özne olarak ortaya çıkmaya başlamış ve nesneyi karşısına konumlandırmıştır. Öznenin, dünyayı karşısına almasıyla beraber yeniçağda dünya, öznenin gözünde adeta bir resme dönüşmüştür. Modern teknoloji de bu özne merkezli düşünmenin bir sonucu olarak metafiziğin dünyevi resmi olmaya başlamıştır. Bu çalışmada, metafiziğe felsefe tarihinden farklı bir bakış açısı getiren Heidegger'in modern teknoloji ile birlikte metafiziğin nasıl dünyevileştiği ve bu süreçteki modern öznenin nasıl bir role sahip olduğu irdelenecektir.
Subclinical hypothyroidism (SH) occurs when serum thyroid stimulating hormone (TSH) concentration... more Subclinical hypothyroidism (SH) occurs when serum thyroid stimulating hormone (TSH) concentrations are raised and serum thyroid hormone concentrations are normal. The effect of SH on the proinflammatory adipose cytokine releasing visceral adipose tissue (VAT) is not clear. The aim of this study is to identify the difference between the pre and posttreatment levels of VAT, leptin, and resistin in SH patients. There were 51 SH patients and 43 age- and gender-matched healthy subjects included in the study. Thyroid functions, biochemical tests, leptin, resistin, and visceral and subcutaneous fat measurements were made. The measurements were repeated in the SH group in the third month following L-thyroxin treatment. Initially, high sensitivity C-reactive protein, carotid artery intima-media thickness (mm), leptin, and resistin levels were significantly higher in the SH group compared to the controls, while the other parameters were similar. While no correlation was observed between TSH l...
Uploads
Papers by Murat Vural
Anahtar Kelimeler: Varlık, Teoloji, Metafizik
Anahtar Kelimeler: Varlık, Teoloji, Metafizik