PhD student in economics with a strong interest in international relations, history, foreign trade, development and political economy. BA in Economics, MA in EU Studies.
Gunumuzde Turkiye-Avrupa Birligi arasindaki goc diyalogu, Suriye Ic Savasi’nin kizismasiyla milyo... more Gunumuzde Turkiye-Avrupa Birligi arasindaki goc diyalogu, Suriye Ic Savasi’nin kizismasiyla milyonlarca Suriyelinin ulkesini terk ederek daha guvenli duraklar aramasi, Avrupa’nin icinde bulundugu, asiri sagin yukseldigi ve cesitli ekonomik sorunlarin sebebinin kimi zaman goc olgusunda arandigi siyasi konjonktur sebebiyle daha onemli hale gelmistir. Avrupa Birligi’nin giderek daha fazla guvenlik endiseleriyle goc politikasini sekillendirmesi, Turkiye ile bu alanda yaptigi isbirligini ve Turkiye’nin alana iliskin mevzuatinin gelisimini de etkilemistir. Turkiye, Avrupa Birligi aday ulkesi olarak, duzensiz gocun onlenmesi, goc alaninda AB mevzuati ve uygulamalarinin benimsenmesi, idari ve adli kapasitesinin gelistirilmesi ve bakanliklar arasi esgudumun saglanmasi konularinda politikalar gelistirmistir. Bu anlamda calisma, Turkiye-AB arasindaki goc diyalogu ve Suriye’de suregelen istikrarsizligin, Turk goc mevzuatinin evrimini nasil etkiledigini incelemektedir.
Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2020
The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade pol... more The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade policy and the principles such as peace, freedom, democracy, rule of law, and respect for human rights are interwoven. In this respect, the Union executes a comprehensive strategy that brings its commercial cooperation with third countries into compliance with normative values. Trade is one of the most important policy areas by which the EU expands its normative power throughout the world. The transforming trade strategy, in line with the normative approach, merged with the EU's rules, norms and principles. Trade agreements, sustainable development schemes, and the finance mechanisms the Union operates to fund such schemes, present important cases by which to analyze the Union's normative power. To this end, how the Union integrated a normative approach in its trade policy that is now classified as external action and on trade agreements and sustainable development in this context are evaluated. Whether the EU actually executes the trade policy practices merged with the normative values constitutes the central question of the paper. This study asserts that when it comes to trade policy, the EU can prioritize material interests, relatively making the promotion of values a secondary issue.
Öz
Avrupa Birliği (AB) dış eylemlerinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan h... more Öz Avrupa Birliği (AB) dış eylemlerinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkelerini, küresel ticaret politikası ile iç içe geçmiş normatif bir yaklaşımı benimsemektedir. Bu anlamda Birlik, üçüncü ülkelerle yürüttüğü ticari iş birliklerini normatif değerlere uyumlu hale getiren kapsamlı bir strateji izlemektedir. Birliğin normatif gücünün uluslararası alanda yayılması konusunda kullandığı en önemli politika alanlarından biri ticarettir. Yıllar içinde dönüşüm geçiren ticaret stratejisi normatif yaklaşıma paralel bir şekilde, AB kuralları, normları ve ilkeleri ile bütünlük kazanmıştır. Ticaret anlaşmaları, sürdürülebilir kalkınma programları ve bu kapsamda yürütülen finansman mekanizmaları, Birliğin normatif gücünün değerlendirilmesi için önemli örnekler sunmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, Birliğin dış eylemleri arasında sınıflandırılan dış ticaret politikasına normatif bir yaklaşımı nasıl entegre ettiği analiz edilmekte ve söz konusu kapsamda geliştirdiği ticaret anlaşması ve sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı değerlendirilmektedir. AB'nin, ticaret politikası bağlamında ortaya koyduğu normatif değerlerle bütünleşen pratikler uygulayıp/uygulamadığı değerlendirmenin merkezi sorusunu teşkil etmektedir. Buna göre çalışma, normatif değerleri ile öne çıkan AB'nin ticaret politikası söz konusu olduğunda maddi çıkarlarını önceliklendirebildiği ve değerlerin teşvikini ise göreli olarak arka planda tutabildiği tezini ileri sürmektedir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, küresel ticaret politikası, normatif güç, Herkes İçin Ticaret Stratejisi, sürdürülebilir kalkınma. Abstract The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade policy and the principles such as peace, freedom, democracy, rule of law, and respect for human rights are interwoven. In this respect, the Union executes a comprehensive strategy that brings its commercial cooperation with third countries into compliance with normative values. Trade is one of the most important policy areas by which the EU expands its normative power throughout the world. The transforming trade strategy, in line with the normative approach, merged with the EU’s rules, norms and principles. Trade agreements, sustainable development schemes, and the finance mechanisms the Union operates to fund such schemes, present important cases by which to analyze the Union’s normative power. To this end, how the Union integrated a normative approach in its trade policy that is now classified as external action and on trade agreements and sustainable development in this context are evaluated. Whether the EU actually executes the trade policy practices merged with the normative values constitutes the central question of the paper. This study asserts that when it comes to trade policy, the EU can prioritize material interests, relatively making the promotion of values a secondary issue
Göç Araştırmaları Dergisi - Journal of Migration Studies, 2018
Öz Günümüzde Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki göç diyaloğu, Suriye İç Savaşı'nın kızışmasıyla mi... more Öz Günümüzde Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki göç diyaloğu, Suriye İç Savaşı'nın kızışmasıyla milyonlarca Suriyelinin ülkesini terk ederek daha güvenli duraklar araması, Avrupa'nın içinde bulunduğu, aşırı sağın yükseldiği ve çeşitli ekonomik sorunların sebebinin kimi zaman göç olgusunda arandığı siyasi konjonktür sebe-biyle daha önemli hale gelmiştir. Avrupa Birliği'nin giderek daha fazla güvenlik en-dişeleriyle göç politikasını şekillendirmesi, Türkiye ile bu alanda yaptığı işbirliğini ve Türkiye'nin alana ilişkin mevzuatının gelişimini de etkilemiştir. Türkiye, Avrupa Birliği aday ülkesi olarak, düzensiz göçün önlenmesi, göç alanında AB mevzuatı ve uygulamalarının benimsenmesi, idari ve adli kapasitesinin geliştirilmesi ve bakanlıklar arası eşgüdümün sağlanması konularında politikalar geliştirmiştir. Bu anlamda çalışma, Türkiye-AB arasındaki göç diyaloğu ve Suriye'de süregelen istikrarsızlığın, Türk göç mevzuatının evrimini nasıl etkilediğini incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, Göç politikaları, Suriye krizi, düzensiz göç
Assessment of the Evolution of Turkey’s Migration Policy within the Context of Turkey-European Union Relations and Syrian Displaced Persons Özge BOZKAYA*, Ali KINCAL** Abstract The migration dialogue between Turkey and the EU is becoming more important as millions of Syrians are in search for safe havens and the far right is rising in Europe by blaming the migrants for the economic problems that the continent is facing. The fact that EU is increasingly shaping its migration policy in connection with its security concerns has also substantial impact on its cooperation with Turkey and the development of Turkey’s legal framework on migration. As a candidate country for the EU membership, Turkey committed to adopt the EU’s legislation and practices on migration (admission, readmission and expulsion), build administrative and judicial capacity and improve the coordination between the ministries on migration. In this sense, this study’s focus is to examine how the Turkey-EU migration dialogue and ongoing instability in Syria affected the evolution of Turkey’s migration policy. Keywords: Turkey-European Union Relations, Migration Policies, Syrian crisis, irregular migration
For reference: Journal of Migraton Studies, Volume: 4 • No: 2 • July - December 2018 • pp. 90 - 126
Özet:
Cari işlemler açığı, finansman imkânları vs. gibi ölçütlerden bağımsız olarak başlı başına... more Özet:
Cari işlemler açığı, finansman imkânları vs. gibi ölçütlerden bağımsız olarak başlı başına önemli bir kırılganlık göstergesidir. Türkiye’de cari açık, hem finansman kalitesinin pek çok kritere göre düşük olması, hem de dış ticaret yapısındaki derin dengesizliklere dayanması nedeniyle ayrıca kaygı vericidir. Bu makale çeşitli veriler, ampirik çalışmalar ve teorik çerçeveye dayanarak, cari açığın Türkiye açısından neden önemli bir problem olduğunu açıklamayı amaçlamaktadır.
İlk olarak 1950'lerde ABD'de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan teknoparklar bulundukları ülkeye ist... more İlk olarak 1950'lerde ABD'de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan teknoparklar bulundukları ülkeye istihdam, katma değerli ürünler tasarlama ve girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması konusunda yardımcı olmaktadır. Ayrıca bölgesel az gelişmişlik ve teknolojide dışa bağımlılıkla mücadelede de bir araç olarak dünya ülkeleri tarafından kullanılmaktadır. Bu çalışma, teknoparkların bu ve diğer bazı etkileri üzerine odaklanmaktadır.
Japonya'da ilk rekabet yasası sayılabilecek yasa, 1947'de Amerikan işgali döneminde Amerikan anti... more Japonya'da ilk rekabet yasası sayılabilecek yasa, 1947'de Amerikan işgali döneminde Amerikan anti-tröst yasalar referans alınarak çıkarılan anti-tekel yasasıdır. Günümüzde de görev yapan, Japonya Adil Ticaret Komisyonu bu yasa ile kurulmuştur. Kanunun amacı, "serbest ve adil rekabeti, yaratıcı girişimcileri teşvik etmek, girişimlerin iş faaliyetlerini cesaretlendirmek, istihdam düzeyini ve insanların reel gelirini arttırmak ve dolayısıyla millî ekonomide demokratik ve sağlık bir gelişmeyi teşvik etmek hem de tüketicilerin çıkarlarını temin etmektir." Yasanın yazılı olmayan amacı ise demilitarizasyondu. Bu yasa sayesinde, Japonya'nın askeri sanayisi neredeyse tamamen etkisiz hale gelmişti, Japonların zaibatsu dediği büyük aile şirketleri, küçüldü, sivilleşti ya da yok oldular. Bunlar, ilk olarak devlet tarafından kurulup kâra geçirilene kadar devlet tarafından işletilmiş, daha sonra İmparator Meiji'ye devrim sırasında yardım eden samuray ailelerine (Mitsui, Mitsubishi, Kawasaki gibi) düşük fiyatlarla satılmış firmalardı. Bugün beyaz eşyaları ve binek arabalarıyla tanınan Mitsubishi, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir uçak üreticisiydi, bugün motosikletleriyle meşhur Kawasaki de uçak üretiyordu. Günümüzde önemli bir fotoğraf makinesi markası olan Nikon da aslında Japon ordusunun dürbün ihtiyacını karşılamak için kurulmuştu.
İnsanlık tarihinin, 50.000 yıl önce insan atalarının taş aletler yapmaya başladığı andan itibaren... more İnsanlık tarihinin, 50.000 yıl önce insan atalarının taş aletler yapmaya başladığı andan itibaren başladığı kabul edilir. Bu insanlığın ilk "büyük sıçrama"sıdır. 1 Daha sonra tüm gelişmeler daha da hızlanmıştır: Bereketli Hilal'de tarıma başlanmasıyla, taş yerine madenleri kullanmasıyla, ticaret inkılâbı ve 19 yüzyılda sanayi devrimiyle insanlık çeşitli yeni sıçramalar yaşamış, bu sıçramalar kendilerine has toplumsal düzenleri gerektirmiştir. Nihayetinde insanoğlunun gelişim serüveni 1990'larda yaşanan iletişim devrimi ve bilgi teknolojilerinin gelişmesiyle yepyeni bir safhaya girmiştir ki bu küreselleşmedir. Diğer aşamalarda olduğu üzere bu yeni değişimlerin de dünyaya yeni ekonomik, sosyal ve siyasal biçimleri getirmesi söz konusudur. Ancak bu içinde bulunduğumuz ve dolayısıyla kendimizi soyutlayamadığımız bir süreçtir ve bu yüzden analizi çok daha zordur. Zaten literatürde bu konu hakkında fikir birliği olmamasının sebebi de budur.
Bu çalışma Japonya'nın bilgi toplumuna dönüşüm sürecini inceleyerek ülkenin kalkınma fonksiyonunu... more Bu çalışma Japonya'nın bilgi toplumuna dönüşüm sürecini inceleyerek ülkenin kalkınma fonksiyonunun farklı değişkenlerini ortaya çıkarmak gayesindedir. Japonya günümüzde teknoloji ve kalkınma açısından en üst sıralarda bulunan ülkelerden biridir. Ülkeyi bugünkü konumuna getiren süreç iktisat yazınında genelde İkinci Dünya Savaşı sonrasından başlatılmaktadır. Ancak Japonya, 20. yüzyılın başından itibaren sanayileşmiş bir ekonomidir ve kalkınmışlık sürecini ancak daha bütüncül ve tarihsel bir bakış açısıyla kavramak mümkündür. Bu çalışma temelde iki bölümden oluşmaktadır. "Japon Gelişmesinin Kökleri" isimli ilk bölüm 17. yüzyıldan başlayarak 1950'lere kadar uzanan geniş bir dönemin iktisadi gelişimini, iç ve dış siyasetini, eğitim politikalarını değerlendirmektedir. "Japon Gelişmesinin Etkenleri" ise ülkenin gelişim tecrübesini politikalar ve diğer dış ve iç etkenler açısından değerlendirmektedir ki bu etkenler sanayi ve teknoloji politikaları başta olmak üzere, Japon işletme yönetim sistemi ve şirket ağları (Keiretsu'lar), eğitimin rolü, Japon kültürü ve kendine has (sui generis) kapitalizmidir.
Mega-regional trade agreements (MRTAs), namely Transatlantic Trade and Investment Partnership (TT... more Mega-regional trade agreements (MRTAs), namely Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP), Transpacific Partnership (TPP) and Regional Comprehensive Economic Partnership (RCEP), are new generation trade agreements that could, when and if realised, create the world’s most important trading blocs. After the Doha Round collapsed, in order to get past the deadlock at the WTO and achieve more trade liberalisation, countries started to focus on bilateral trade agreements with deeper and more comprehensive provisions than the WTO’s multilateral rules. A mixture of global commercial ambitions, geopolitical concerns and pressures from certain subnational actors motivated the biggest trading countries to negotiate mega-regional trade agreements. MRTA negotiations were launched with great expectations. Yet because of the developments like Donald Trump’s election and rise of anti-free trade movements in various parts of Europe, TTIP negotiations effectively stopped and TPP lost the US leadership. RCEP negotiations, on the other hand, have been going slowly due to the complexity of South East Asian politics.
This chapter aims to explore whether MRTAs are still relevant policy tools by examining the drivers for MRTAs and the impediments against them, as well as the regional and global trade politics behind them. To that end, a two-tier analysis will be presented. The first tier is the drivers and impediments stemming from the non-state actors. The second is the trade politics at the international level (state actors). Most of the drivers are still at play today yet it is hard to foresee how lasting some of the impediments will be. This chapter argues that despite these impediments, MRTAs will continue to be relevant. Because drivers weigh more in terms of national interests and countries have a lot to gain from such arrangements. Also, these agreements represent a new level that liberalisation and cooperation efforts on trade reached. Even if they do not come into life, they will serve as sources of content for the future commercial deals.
For reference: Ali KINCAL and Utku UTKULU, 'The Political Economy of the Mega-Regional Trade Agreements and the Future of the Global Trading System', in Bedriye TUNÇSİPER and Ferhan SAYIN (eds), Critical Debates in Social Sciences, pp. 305-326.
Özet
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO/TTIP) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve ... more Özet Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO/TTIP) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) arasında 2013 yılında resmen müzakere edilmeye başlanmış yeni nesil ve mega bölgesel bir serbest ticaret anlaşmasıdır. Anlaşma gerçekleşirse küresel GSYH’nin, doğrudan yabancı yatırımın ve mal ve hizmet ticaretinin yaklaşık yarısını temsil edecek güçlü bir ticaret bloğu ortaya çıkaracaktır. TTIP’in tarifelerin yanı sıra tarife dışı engellerde de önemli indirim gerçekleştireceği ve küresel ticari sistem için yeni kurallar yaratacağı öngörülmektedir. Türkiye, ABD ve AB ile var olan güçlü siyasi ve ekonomik bağları sebebiyle anlaşmadan en çok etkilenecek ülkelerden biridir. Bu çalışmanın maksadı TTIP’in Türkiye’nin ticaretine etkilerini tartışmak ve Türkiye için en iyi TTIP senaryosunu saptamaktır. Bu amaçla, senaryo inşası, SWOT analizi ve geriye dönük tahmin gibi birbirini tamamlayan bazı uzgörü yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemler, küresel ticaret sisteminin merkantilizmden yeni nesil ve mega bölgesel anlaşmalarına kadar geniş bir tahlili, ABD, AB ve Türkiye’nin ticaretinin ve ticaret politikalarının değerlendirmesi ve TTIP hakkında yapılan etki analizi çalışmalarının derin incelemesi ile desteklenmiştir. TTIP’in hayata geçmesi durumunda, hem serbest ticaret anlaşmalarının yarattığı ticaret saptırıcı etkilerden dolayı hem de Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin bazı eksik yönleri yüzünden anlaşmanın dışında kalmak Türkiye’ye önemli maliyetler getirecektir. TTIP ne kadar derin ve geniş kapsamlı olursa, dışarıda kalmanın maliyetleri de o kadar artacaktır. Oluşturulan senaryolar doğrultusunda, Türkiye’nin en kazançlı olacağı durum hırslı bir TTIP’in gerçekleşmesi ve Türkiye’nin bu yapıya eklemlenmesidir. Bu Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, ABD ile paralel STA imzalama, kapsayıcı bir TTIP’e sonradan üyelik şartları gerçekleştirerek intikal etme ya da AB üyeliğini başarma yolları ile mümkündür.
The Possible Effects of the Proposed Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) on Turkey’s Trade Abstract Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) is a new generation and mega regional free trade agreement that officially began to be negotiated between the United States and the European Union (EU) in 2013. If realized, the deal will create a trading bloc representing nearly half of the global GDP, foreign direct investment and trade in goods and services. In addition to eliminating tariffs, TTIP is foreseen to significantly reduce non-tariff barriers and to set out new rules for global trading system. Turkey, because of its strong political and economic ties to U.S. and the EU, will be one of the countries most affected by transatlantic deal. The aim of this thesis is to discuss the possible effects of TTIP on Turkey’s trade and find out a TTIP scenario that is most favorable to Turkey. To this end, this study employs some foresight methods completing one another: scenario building, SWOT analysis and backcasting. These methods are backed up by a broad account of the evolution of the global trading system from mercantilism to new generation and mega trade deals, examination of trade and trade policies of U.S., the EU and Turkey and a deep examination of impact analyses about TTIP. When and if TTIP comes to life, being out of it is bound to bring about substantial costs for Turkey because of the agreement’s trade diversion effects and deficiencies of Turkey’s Customs Union arrangement with the European Union. The deeper and more comprehensive TTIP is, the costlier it will be for Turkey to be out of the deal. The most favorable scenario for Turkey is joining a TTIP that is as ambitious as possible. Turkey’s participation in such a deal could happen through updating the Customs Union, signing a parallel free trade agreement with U.S., applying to be a member of an inclusive TTIP and agreeing to comply with the membership criteria or achieving its long standing goal of becoming a member of the EU.
Gunumuzde Turkiye-Avrupa Birligi arasindaki goc diyalogu, Suriye Ic Savasi’nin kizismasiyla milyo... more Gunumuzde Turkiye-Avrupa Birligi arasindaki goc diyalogu, Suriye Ic Savasi’nin kizismasiyla milyonlarca Suriyelinin ulkesini terk ederek daha guvenli duraklar aramasi, Avrupa’nin icinde bulundugu, asiri sagin yukseldigi ve cesitli ekonomik sorunlarin sebebinin kimi zaman goc olgusunda arandigi siyasi konjonktur sebebiyle daha onemli hale gelmistir. Avrupa Birligi’nin giderek daha fazla guvenlik endiseleriyle goc politikasini sekillendirmesi, Turkiye ile bu alanda yaptigi isbirligini ve Turkiye’nin alana iliskin mevzuatinin gelisimini de etkilemistir. Turkiye, Avrupa Birligi aday ulkesi olarak, duzensiz gocun onlenmesi, goc alaninda AB mevzuati ve uygulamalarinin benimsenmesi, idari ve adli kapasitesinin gelistirilmesi ve bakanliklar arasi esgudumun saglanmasi konularinda politikalar gelistirmistir. Bu anlamda calisma, Turkiye-AB arasindaki goc diyalogu ve Suriye’de suregelen istikrarsizligin, Turk goc mevzuatinin evrimini nasil etkiledigini incelemektedir.
Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2020
The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade pol... more The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade policy and the principles such as peace, freedom, democracy, rule of law, and respect for human rights are interwoven. In this respect, the Union executes a comprehensive strategy that brings its commercial cooperation with third countries into compliance with normative values. Trade is one of the most important policy areas by which the EU expands its normative power throughout the world. The transforming trade strategy, in line with the normative approach, merged with the EU's rules, norms and principles. Trade agreements, sustainable development schemes, and the finance mechanisms the Union operates to fund such schemes, present important cases by which to analyze the Union's normative power. To this end, how the Union integrated a normative approach in its trade policy that is now classified as external action and on trade agreements and sustainable development in this context are evaluated. Whether the EU actually executes the trade policy practices merged with the normative values constitutes the central question of the paper. This study asserts that when it comes to trade policy, the EU can prioritize material interests, relatively making the promotion of values a secondary issue.
Öz
Avrupa Birliği (AB) dış eylemlerinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan h... more Öz Avrupa Birliği (AB) dış eylemlerinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkelerini, küresel ticaret politikası ile iç içe geçmiş normatif bir yaklaşımı benimsemektedir. Bu anlamda Birlik, üçüncü ülkelerle yürüttüğü ticari iş birliklerini normatif değerlere uyumlu hale getiren kapsamlı bir strateji izlemektedir. Birliğin normatif gücünün uluslararası alanda yayılması konusunda kullandığı en önemli politika alanlarından biri ticarettir. Yıllar içinde dönüşüm geçiren ticaret stratejisi normatif yaklaşıma paralel bir şekilde, AB kuralları, normları ve ilkeleri ile bütünlük kazanmıştır. Ticaret anlaşmaları, sürdürülebilir kalkınma programları ve bu kapsamda yürütülen finansman mekanizmaları, Birliğin normatif gücünün değerlendirilmesi için önemli örnekler sunmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, Birliğin dış eylemleri arasında sınıflandırılan dış ticaret politikasına normatif bir yaklaşımı nasıl entegre ettiği analiz edilmekte ve söz konusu kapsamda geliştirdiği ticaret anlaşması ve sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı değerlendirilmektedir. AB'nin, ticaret politikası bağlamında ortaya koyduğu normatif değerlerle bütünleşen pratikler uygulayıp/uygulamadığı değerlendirmenin merkezi sorusunu teşkil etmektedir. Buna göre çalışma, normatif değerleri ile öne çıkan AB'nin ticaret politikası söz konusu olduğunda maddi çıkarlarını önceliklendirebildiği ve değerlerin teşvikini ise göreli olarak arka planda tutabildiği tezini ileri sürmektedir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, küresel ticaret politikası, normatif güç, Herkes İçin Ticaret Stratejisi, sürdürülebilir kalkınma. Abstract The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade policy and the principles such as peace, freedom, democracy, rule of law, and respect for human rights are interwoven. In this respect, the Union executes a comprehensive strategy that brings its commercial cooperation with third countries into compliance with normative values. Trade is one of the most important policy areas by which the EU expands its normative power throughout the world. The transforming trade strategy, in line with the normative approach, merged with the EU’s rules, norms and principles. Trade agreements, sustainable development schemes, and the finance mechanisms the Union operates to fund such schemes, present important cases by which to analyze the Union’s normative power. To this end, how the Union integrated a normative approach in its trade policy that is now classified as external action and on trade agreements and sustainable development in this context are evaluated. Whether the EU actually executes the trade policy practices merged with the normative values constitutes the central question of the paper. This study asserts that when it comes to trade policy, the EU can prioritize material interests, relatively making the promotion of values a secondary issue
Göç Araştırmaları Dergisi - Journal of Migration Studies, 2018
Öz Günümüzde Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki göç diyaloğu, Suriye İç Savaşı'nın kızışmasıyla mi... more Öz Günümüzde Türkiye-Avrupa Birliği arasındaki göç diyaloğu, Suriye İç Savaşı'nın kızışmasıyla milyonlarca Suriyelinin ülkesini terk ederek daha güvenli duraklar araması, Avrupa'nın içinde bulunduğu, aşırı sağın yükseldiği ve çeşitli ekonomik sorunların sebebinin kimi zaman göç olgusunda arandığı siyasi konjonktür sebe-biyle daha önemli hale gelmiştir. Avrupa Birliği'nin giderek daha fazla güvenlik en-dişeleriyle göç politikasını şekillendirmesi, Türkiye ile bu alanda yaptığı işbirliğini ve Türkiye'nin alana ilişkin mevzuatının gelişimini de etkilemiştir. Türkiye, Avrupa Birliği aday ülkesi olarak, düzensiz göçün önlenmesi, göç alanında AB mevzuatı ve uygulamalarının benimsenmesi, idari ve adli kapasitesinin geliştirilmesi ve bakanlıklar arası eşgüdümün sağlanması konularında politikalar geliştirmiştir. Bu anlamda çalışma, Türkiye-AB arasındaki göç diyaloğu ve Suriye'de süregelen istikrarsızlığın, Türk göç mevzuatının evrimini nasıl etkilediğini incelemektedir. Anahtar Kelimeler: Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, Göç politikaları, Suriye krizi, düzensiz göç
Assessment of the Evolution of Turkey’s Migration Policy within the Context of Turkey-European Union Relations and Syrian Displaced Persons Özge BOZKAYA*, Ali KINCAL** Abstract The migration dialogue between Turkey and the EU is becoming more important as millions of Syrians are in search for safe havens and the far right is rising in Europe by blaming the migrants for the economic problems that the continent is facing. The fact that EU is increasingly shaping its migration policy in connection with its security concerns has also substantial impact on its cooperation with Turkey and the development of Turkey’s legal framework on migration. As a candidate country for the EU membership, Turkey committed to adopt the EU’s legislation and practices on migration (admission, readmission and expulsion), build administrative and judicial capacity and improve the coordination between the ministries on migration. In this sense, this study’s focus is to examine how the Turkey-EU migration dialogue and ongoing instability in Syria affected the evolution of Turkey’s migration policy. Keywords: Turkey-European Union Relations, Migration Policies, Syrian crisis, irregular migration
For reference: Journal of Migraton Studies, Volume: 4 • No: 2 • July - December 2018 • pp. 90 - 126
Özet:
Cari işlemler açığı, finansman imkânları vs. gibi ölçütlerden bağımsız olarak başlı başına... more Özet:
Cari işlemler açığı, finansman imkânları vs. gibi ölçütlerden bağımsız olarak başlı başına önemli bir kırılganlık göstergesidir. Türkiye’de cari açık, hem finansman kalitesinin pek çok kritere göre düşük olması, hem de dış ticaret yapısındaki derin dengesizliklere dayanması nedeniyle ayrıca kaygı vericidir. Bu makale çeşitli veriler, ampirik çalışmalar ve teorik çerçeveye dayanarak, cari açığın Türkiye açısından neden önemli bir problem olduğunu açıklamayı amaçlamaktadır.
İlk olarak 1950'lerde ABD'de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan teknoparklar bulundukları ülkeye ist... more İlk olarak 1950'lerde ABD'de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan teknoparklar bulundukları ülkeye istihdam, katma değerli ürünler tasarlama ve girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması konusunda yardımcı olmaktadır. Ayrıca bölgesel az gelişmişlik ve teknolojide dışa bağımlılıkla mücadelede de bir araç olarak dünya ülkeleri tarafından kullanılmaktadır. Bu çalışma, teknoparkların bu ve diğer bazı etkileri üzerine odaklanmaktadır.
Japonya'da ilk rekabet yasası sayılabilecek yasa, 1947'de Amerikan işgali döneminde Amerikan anti... more Japonya'da ilk rekabet yasası sayılabilecek yasa, 1947'de Amerikan işgali döneminde Amerikan anti-tröst yasalar referans alınarak çıkarılan anti-tekel yasasıdır. Günümüzde de görev yapan, Japonya Adil Ticaret Komisyonu bu yasa ile kurulmuştur. Kanunun amacı, "serbest ve adil rekabeti, yaratıcı girişimcileri teşvik etmek, girişimlerin iş faaliyetlerini cesaretlendirmek, istihdam düzeyini ve insanların reel gelirini arttırmak ve dolayısıyla millî ekonomide demokratik ve sağlık bir gelişmeyi teşvik etmek hem de tüketicilerin çıkarlarını temin etmektir." Yasanın yazılı olmayan amacı ise demilitarizasyondu. Bu yasa sayesinde, Japonya'nın askeri sanayisi neredeyse tamamen etkisiz hale gelmişti, Japonların zaibatsu dediği büyük aile şirketleri, küçüldü, sivilleşti ya da yok oldular. Bunlar, ilk olarak devlet tarafından kurulup kâra geçirilene kadar devlet tarafından işletilmiş, daha sonra İmparator Meiji'ye devrim sırasında yardım eden samuray ailelerine (Mitsui, Mitsubishi, Kawasaki gibi) düşük fiyatlarla satılmış firmalardı. Bugün beyaz eşyaları ve binek arabalarıyla tanınan Mitsubishi, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir uçak üreticisiydi, bugün motosikletleriyle meşhur Kawasaki de uçak üretiyordu. Günümüzde önemli bir fotoğraf makinesi markası olan Nikon da aslında Japon ordusunun dürbün ihtiyacını karşılamak için kurulmuştu.
İnsanlık tarihinin, 50.000 yıl önce insan atalarının taş aletler yapmaya başladığı andan itibaren... more İnsanlık tarihinin, 50.000 yıl önce insan atalarının taş aletler yapmaya başladığı andan itibaren başladığı kabul edilir. Bu insanlığın ilk "büyük sıçrama"sıdır. 1 Daha sonra tüm gelişmeler daha da hızlanmıştır: Bereketli Hilal'de tarıma başlanmasıyla, taş yerine madenleri kullanmasıyla, ticaret inkılâbı ve 19 yüzyılda sanayi devrimiyle insanlık çeşitli yeni sıçramalar yaşamış, bu sıçramalar kendilerine has toplumsal düzenleri gerektirmiştir. Nihayetinde insanoğlunun gelişim serüveni 1990'larda yaşanan iletişim devrimi ve bilgi teknolojilerinin gelişmesiyle yepyeni bir safhaya girmiştir ki bu küreselleşmedir. Diğer aşamalarda olduğu üzere bu yeni değişimlerin de dünyaya yeni ekonomik, sosyal ve siyasal biçimleri getirmesi söz konusudur. Ancak bu içinde bulunduğumuz ve dolayısıyla kendimizi soyutlayamadığımız bir süreçtir ve bu yüzden analizi çok daha zordur. Zaten literatürde bu konu hakkında fikir birliği olmamasının sebebi de budur.
Bu çalışma Japonya'nın bilgi toplumuna dönüşüm sürecini inceleyerek ülkenin kalkınma fonksiyonunu... more Bu çalışma Japonya'nın bilgi toplumuna dönüşüm sürecini inceleyerek ülkenin kalkınma fonksiyonunun farklı değişkenlerini ortaya çıkarmak gayesindedir. Japonya günümüzde teknoloji ve kalkınma açısından en üst sıralarda bulunan ülkelerden biridir. Ülkeyi bugünkü konumuna getiren süreç iktisat yazınında genelde İkinci Dünya Savaşı sonrasından başlatılmaktadır. Ancak Japonya, 20. yüzyılın başından itibaren sanayileşmiş bir ekonomidir ve kalkınmışlık sürecini ancak daha bütüncül ve tarihsel bir bakış açısıyla kavramak mümkündür. Bu çalışma temelde iki bölümden oluşmaktadır. "Japon Gelişmesinin Kökleri" isimli ilk bölüm 17. yüzyıldan başlayarak 1950'lere kadar uzanan geniş bir dönemin iktisadi gelişimini, iç ve dış siyasetini, eğitim politikalarını değerlendirmektedir. "Japon Gelişmesinin Etkenleri" ise ülkenin gelişim tecrübesini politikalar ve diğer dış ve iç etkenler açısından değerlendirmektedir ki bu etkenler sanayi ve teknoloji politikaları başta olmak üzere, Japon işletme yönetim sistemi ve şirket ağları (Keiretsu'lar), eğitimin rolü, Japon kültürü ve kendine has (sui generis) kapitalizmidir.
Mega-regional trade agreements (MRTAs), namely Transatlantic Trade and Investment Partnership (TT... more Mega-regional trade agreements (MRTAs), namely Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP), Transpacific Partnership (TPP) and Regional Comprehensive Economic Partnership (RCEP), are new generation trade agreements that could, when and if realised, create the world’s most important trading blocs. After the Doha Round collapsed, in order to get past the deadlock at the WTO and achieve more trade liberalisation, countries started to focus on bilateral trade agreements with deeper and more comprehensive provisions than the WTO’s multilateral rules. A mixture of global commercial ambitions, geopolitical concerns and pressures from certain subnational actors motivated the biggest trading countries to negotiate mega-regional trade agreements. MRTA negotiations were launched with great expectations. Yet because of the developments like Donald Trump’s election and rise of anti-free trade movements in various parts of Europe, TTIP negotiations effectively stopped and TPP lost the US leadership. RCEP negotiations, on the other hand, have been going slowly due to the complexity of South East Asian politics.
This chapter aims to explore whether MRTAs are still relevant policy tools by examining the drivers for MRTAs and the impediments against them, as well as the regional and global trade politics behind them. To that end, a two-tier analysis will be presented. The first tier is the drivers and impediments stemming from the non-state actors. The second is the trade politics at the international level (state actors). Most of the drivers are still at play today yet it is hard to foresee how lasting some of the impediments will be. This chapter argues that despite these impediments, MRTAs will continue to be relevant. Because drivers weigh more in terms of national interests and countries have a lot to gain from such arrangements. Also, these agreements represent a new level that liberalisation and cooperation efforts on trade reached. Even if they do not come into life, they will serve as sources of content for the future commercial deals.
For reference: Ali KINCAL and Utku UTKULU, 'The Political Economy of the Mega-Regional Trade Agreements and the Future of the Global Trading System', in Bedriye TUNÇSİPER and Ferhan SAYIN (eds), Critical Debates in Social Sciences, pp. 305-326.
Özet
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO/TTIP) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve ... more Özet Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO/TTIP) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) arasında 2013 yılında resmen müzakere edilmeye başlanmış yeni nesil ve mega bölgesel bir serbest ticaret anlaşmasıdır. Anlaşma gerçekleşirse küresel GSYH’nin, doğrudan yabancı yatırımın ve mal ve hizmet ticaretinin yaklaşık yarısını temsil edecek güçlü bir ticaret bloğu ortaya çıkaracaktır. TTIP’in tarifelerin yanı sıra tarife dışı engellerde de önemli indirim gerçekleştireceği ve küresel ticari sistem için yeni kurallar yaratacağı öngörülmektedir. Türkiye, ABD ve AB ile var olan güçlü siyasi ve ekonomik bağları sebebiyle anlaşmadan en çok etkilenecek ülkelerden biridir. Bu çalışmanın maksadı TTIP’in Türkiye’nin ticaretine etkilerini tartışmak ve Türkiye için en iyi TTIP senaryosunu saptamaktır. Bu amaçla, senaryo inşası, SWOT analizi ve geriye dönük tahmin gibi birbirini tamamlayan bazı uzgörü yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemler, küresel ticaret sisteminin merkantilizmden yeni nesil ve mega bölgesel anlaşmalarına kadar geniş bir tahlili, ABD, AB ve Türkiye’nin ticaretinin ve ticaret politikalarının değerlendirmesi ve TTIP hakkında yapılan etki analizi çalışmalarının derin incelemesi ile desteklenmiştir. TTIP’in hayata geçmesi durumunda, hem serbest ticaret anlaşmalarının yarattığı ticaret saptırıcı etkilerden dolayı hem de Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin bazı eksik yönleri yüzünden anlaşmanın dışında kalmak Türkiye’ye önemli maliyetler getirecektir. TTIP ne kadar derin ve geniş kapsamlı olursa, dışarıda kalmanın maliyetleri de o kadar artacaktır. Oluşturulan senaryolar doğrultusunda, Türkiye’nin en kazançlı olacağı durum hırslı bir TTIP’in gerçekleşmesi ve Türkiye’nin bu yapıya eklemlenmesidir. Bu Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, ABD ile paralel STA imzalama, kapsayıcı bir TTIP’e sonradan üyelik şartları gerçekleştirerek intikal etme ya da AB üyeliğini başarma yolları ile mümkündür.
The Possible Effects of the Proposed Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) on Turkey’s Trade Abstract Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) is a new generation and mega regional free trade agreement that officially began to be negotiated between the United States and the European Union (EU) in 2013. If realized, the deal will create a trading bloc representing nearly half of the global GDP, foreign direct investment and trade in goods and services. In addition to eliminating tariffs, TTIP is foreseen to significantly reduce non-tariff barriers and to set out new rules for global trading system. Turkey, because of its strong political and economic ties to U.S. and the EU, will be one of the countries most affected by transatlantic deal. The aim of this thesis is to discuss the possible effects of TTIP on Turkey’s trade and find out a TTIP scenario that is most favorable to Turkey. To this end, this study employs some foresight methods completing one another: scenario building, SWOT analysis and backcasting. These methods are backed up by a broad account of the evolution of the global trading system from mercantilism to new generation and mega trade deals, examination of trade and trade policies of U.S., the EU and Turkey and a deep examination of impact analyses about TTIP. When and if TTIP comes to life, being out of it is bound to bring about substantial costs for Turkey because of the agreement’s trade diversion effects and deficiencies of Turkey’s Customs Union arrangement with the European Union. The deeper and more comprehensive TTIP is, the costlier it will be for Turkey to be out of the deal. The most favorable scenario for Turkey is joining a TTIP that is as ambitious as possible. Turkey’s participation in such a deal could happen through updating the Customs Union, signing a parallel free trade agreement with U.S., applying to be a member of an inclusive TTIP and agreeing to comply with the membership criteria or achieving its long standing goal of becoming a member of the EU.
Uploads
Papers by Ali Kıncal
Avrupa Birliği (AB) dış eylemlerinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkelerini, küresel ticaret politikası ile iç içe geçmiş normatif bir yaklaşımı benimsemektedir. Bu anlamda Birlik, üçüncü ülkelerle yürüttüğü ticari iş birliklerini normatif değerlere uyumlu hale getiren kapsamlı bir strateji izlemektedir. Birliğin normatif gücünün uluslararası alanda yayılması konusunda kullandığı en önemli politika alanlarından biri ticarettir. Yıllar içinde dönüşüm geçiren ticaret stratejisi normatif yaklaşıma paralel bir şekilde, AB kuralları, normları ve ilkeleri ile bütünlük kazanmıştır. Ticaret anlaşmaları, sürdürülebilir kalkınma programları ve bu kapsamda yürütülen finansman mekanizmaları, Birliğin normatif gücünün değerlendirilmesi için önemli örnekler sunmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, Birliğin dış eylemleri arasında sınıflandırılan dış ticaret politikasına normatif bir yaklaşımı nasıl entegre ettiği analiz edilmekte ve söz konusu kapsamda geliştirdiği ticaret anlaşması ve sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı değerlendirilmektedir. AB'nin, ticaret politikası bağlamında ortaya koyduğu normatif değerlerle bütünleşen pratikler uygulayıp/uygulamadığı değerlendirmenin merkezi sorusunu teşkil etmektedir. Buna göre çalışma, normatif değerleri ile öne çıkan AB'nin ticaret politikası söz konusu olduğunda maddi çıkarlarını önceliklendirebildiği ve değerlerin teşvikini ise göreli olarak arka planda tutabildiği tezini ileri sürmektedir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, küresel ticaret politikası, normatif güç, Herkes İçin Ticaret Stratejisi, sürdürülebilir kalkınma.
Abstract
The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade policy and the principles such as peace, freedom, democracy, rule of law, and respect for human rights are interwoven. In this respect, the Union executes a comprehensive strategy that brings its commercial cooperation with third countries into compliance with normative values. Trade is one of the most important policy areas by which the EU expands its normative power throughout the world. The transforming trade strategy, in line with the normative approach, merged with the EU’s rules, norms and principles. Trade agreements, sustainable development schemes, and the finance mechanisms the Union operates to fund such schemes, present important cases by which to analyze the Union’s normative power. To this end, how the Union integrated a normative approach in its trade policy that is now classified as external action and on trade agreements and sustainable development in this context are evaluated. Whether the EU actually executes the trade policy practices merged with the normative values constitutes the central question of the paper. This study asserts that when it comes to trade policy, the EU can prioritize material interests, relatively making the promotion of values a secondary issue
Referans için: Göç Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4 • Sayı: 2 • Temmuz-Aralık 2018 • ss. 90-126
Assessment of the
Evolution of Turkey’s
Migration Policy within the
Context of Turkey-European
Union Relations and Syrian
Displaced Persons
Özge BOZKAYA*, Ali KINCAL**
Abstract
The migration dialogue between Turkey and the EU is becoming more important as millions of Syrians are in search for safe havens and the far right is rising in Europe by blaming the migrants for the economic problems that the continent is facing. The fact that EU is increasingly shaping its migration policy in connection with its security concerns has also substantial impact on its cooperation with Turkey and the development of Turkey’s legal framework on migration. As a candidate
country for the EU membership, Turkey committed to adopt the EU’s legislation and practices on migration (admission, readmission and expulsion), build administrative and judicial capacity and improve the coordination between the ministries on migration. In this sense, this study’s focus is to examine how the Turkey-EU migration
dialogue and ongoing instability in Syria affected the evolution of Turkey’s migration policy.
Keywords: Turkey-European Union Relations, Migration Policies, Syrian crisis,
irregular migration
For reference: Journal of Migraton Studies, Volume: 4 • No: 2 • July - December 2018 • pp. 90 - 126
Cari işlemler açığı, finansman imkânları vs. gibi ölçütlerden bağımsız olarak başlı başına önemli bir kırılganlık göstergesidir. Türkiye’de cari açık, hem finansman kalitesinin pek çok kritere göre düşük olması, hem de dış ticaret yapısındaki derin dengesizliklere dayanması nedeniyle ayrıca kaygı vericidir. Bu makale çeşitli veriler, ampirik çalışmalar ve teorik çerçeveye dayanarak, cari açığın Türkiye açısından neden önemli bir problem olduğunu açıklamayı amaçlamaktadır.
Books by Ali Kıncal
This chapter aims to explore whether MRTAs are still relevant policy tools by examining the drivers for MRTAs and the impediments against them, as well as the regional and global trade politics behind them. To that end, a two-tier analysis will be presented. The first tier is the drivers and impediments stemming from the non-state actors. The second is the trade politics at the international level (state actors). Most of the drivers are still at play today yet it is hard to foresee how lasting some of the impediments will be. This chapter argues that despite these impediments, MRTAs will continue to be relevant. Because drivers weigh more in terms of national interests and countries have a lot to gain from such arrangements. Also, these agreements represent a new level that liberalisation and cooperation efforts on trade reached. Even if they do not come into life, they will serve as sources of content for the future commercial deals.
For reference: Ali KINCAL and Utku UTKULU, 'The Political Economy of the Mega-Regional Trade Agreements and the Future of the Global Trading System', in Bedriye TUNÇSİPER and Ferhan SAYIN (eds), Critical Debates in Social Sciences, pp. 305-326.
Thesis Chapters by Ali Kıncal
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO/TTIP) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) arasında 2013 yılında resmen müzakere edilmeye başlanmış yeni nesil ve mega bölgesel bir serbest ticaret anlaşmasıdır. Anlaşma gerçekleşirse küresel GSYH’nin, doğrudan yabancı yatırımın ve mal ve hizmet ticaretinin yaklaşık yarısını temsil edecek güçlü bir ticaret bloğu ortaya çıkaracaktır. TTIP’in tarifelerin yanı sıra tarife dışı engellerde de önemli indirim gerçekleştireceği ve küresel ticari sistem için yeni kurallar yaratacağı öngörülmektedir. Türkiye, ABD ve AB ile var olan güçlü siyasi ve ekonomik bağları sebebiyle anlaşmadan en çok etkilenecek ülkelerden biridir. Bu çalışmanın maksadı TTIP’in Türkiye’nin ticaretine etkilerini tartışmak ve Türkiye için en iyi TTIP senaryosunu saptamaktır. Bu amaçla, senaryo inşası, SWOT analizi ve geriye dönük tahmin gibi birbirini tamamlayan bazı uzgörü yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemler, küresel ticaret sisteminin merkantilizmden yeni nesil ve mega bölgesel anlaşmalarına kadar geniş bir tahlili, ABD, AB ve Türkiye’nin ticaretinin ve ticaret politikalarının değerlendirmesi ve TTIP hakkında yapılan etki analizi çalışmalarının derin incelemesi ile desteklenmiştir. TTIP’in hayata geçmesi durumunda, hem serbest ticaret anlaşmalarının yarattığı ticaret saptırıcı etkilerden dolayı hem de Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin bazı eksik yönleri yüzünden anlaşmanın dışında kalmak Türkiye’ye önemli maliyetler getirecektir. TTIP ne kadar derin ve geniş kapsamlı olursa, dışarıda kalmanın maliyetleri de o kadar artacaktır. Oluşturulan senaryolar doğrultusunda, Türkiye’nin en kazançlı olacağı durum hırslı bir TTIP’in gerçekleşmesi ve Türkiye’nin bu yapıya eklemlenmesidir. Bu Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, ABD ile paralel STA imzalama, kapsayıcı bir TTIP’e sonradan üyelik şartları gerçekleştirerek intikal etme ya da AB üyeliğini başarma yolları ile mümkündür.
The Possible Effects of the Proposed Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) on Turkey’s Trade
Abstract
Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) is a new generation and mega regional free trade agreement that officially began to be negotiated between the United States and the European Union (EU) in 2013. If realized, the deal will create a trading bloc representing nearly half of the global GDP, foreign direct investment and trade in goods and services. In addition to eliminating tariffs, TTIP is foreseen to significantly reduce non-tariff barriers and to set out new rules for global trading system. Turkey, because of its strong political and economic ties to U.S. and the EU, will be one of the countries most affected by transatlantic deal. The aim of this thesis is to discuss the possible effects of TTIP on Turkey’s trade and find out a TTIP scenario that is most favorable to Turkey. To this end, this study employs some foresight methods completing one another: scenario building, SWOT analysis and backcasting. These methods are backed up by a broad account of the evolution of the global trading system from mercantilism to new generation and mega trade deals, examination of trade and trade policies of U.S., the EU and Turkey and a deep examination of impact analyses about TTIP. When and if TTIP comes to life, being out of it is bound to bring about substantial costs for Turkey because of the agreement’s trade diversion effects and deficiencies of Turkey’s Customs Union arrangement with the European Union. The deeper and more comprehensive TTIP is, the costlier it will be for Turkey to be out of the deal. The most favorable scenario for Turkey is joining a TTIP that is as ambitious as possible. Turkey’s participation in such a deal could happen through updating the Customs Union, signing a parallel free trade agreement with U.S., applying to be a member of an inclusive TTIP and agreeing to comply with the membership criteria or achieving its long standing goal of becoming a member of the EU.
Avrupa Birliği (AB) dış eylemlerinde barış, özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkelerini, küresel ticaret politikası ile iç içe geçmiş normatif bir yaklaşımı benimsemektedir. Bu anlamda Birlik, üçüncü ülkelerle yürüttüğü ticari iş birliklerini normatif değerlere uyumlu hale getiren kapsamlı bir strateji izlemektedir. Birliğin normatif gücünün uluslararası alanda yayılması konusunda kullandığı en önemli politika alanlarından biri ticarettir. Yıllar içinde dönüşüm geçiren ticaret stratejisi normatif yaklaşıma paralel bir şekilde, AB kuralları, normları ve ilkeleri ile bütünlük kazanmıştır. Ticaret anlaşmaları, sürdürülebilir kalkınma programları ve bu kapsamda yürütülen finansman mekanizmaları, Birliğin normatif gücünün değerlendirilmesi için önemli örnekler sunmaktadır. Bu doğrultuda çalışmada, Birliğin dış eylemleri arasında sınıflandırılan dış ticaret politikasına normatif bir yaklaşımı nasıl entegre ettiği analiz edilmekte ve söz konusu kapsamda geliştirdiği ticaret anlaşması ve sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı değerlendirilmektedir. AB'nin, ticaret politikası bağlamında ortaya koyduğu normatif değerlerle bütünleşen pratikler uygulayıp/uygulamadığı değerlendirmenin merkezi sorusunu teşkil etmektedir. Buna göre çalışma, normatif değerleri ile öne çıkan AB'nin ticaret politikası söz konusu olduğunda maddi çıkarlarını önceliklendirebildiği ve değerlerin teşvikini ise göreli olarak arka planda tutabildiği tezini ileri sürmektedir. Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, küresel ticaret politikası, normatif güç, Herkes İçin Ticaret Stratejisi, sürdürülebilir kalkınma.
Abstract
The European Union (EU) created a normative approach of external action in which global trade policy and the principles such as peace, freedom, democracy, rule of law, and respect for human rights are interwoven. In this respect, the Union executes a comprehensive strategy that brings its commercial cooperation with third countries into compliance with normative values. Trade is one of the most important policy areas by which the EU expands its normative power throughout the world. The transforming trade strategy, in line with the normative approach, merged with the EU’s rules, norms and principles. Trade agreements, sustainable development schemes, and the finance mechanisms the Union operates to fund such schemes, present important cases by which to analyze the Union’s normative power. To this end, how the Union integrated a normative approach in its trade policy that is now classified as external action and on trade agreements and sustainable development in this context are evaluated. Whether the EU actually executes the trade policy practices merged with the normative values constitutes the central question of the paper. This study asserts that when it comes to trade policy, the EU can prioritize material interests, relatively making the promotion of values a secondary issue
Referans için: Göç Araştırmaları Dergisi, Cilt: 4 • Sayı: 2 • Temmuz-Aralık 2018 • ss. 90-126
Assessment of the
Evolution of Turkey’s
Migration Policy within the
Context of Turkey-European
Union Relations and Syrian
Displaced Persons
Özge BOZKAYA*, Ali KINCAL**
Abstract
The migration dialogue between Turkey and the EU is becoming more important as millions of Syrians are in search for safe havens and the far right is rising in Europe by blaming the migrants for the economic problems that the continent is facing. The fact that EU is increasingly shaping its migration policy in connection with its security concerns has also substantial impact on its cooperation with Turkey and the development of Turkey’s legal framework on migration. As a candidate
country for the EU membership, Turkey committed to adopt the EU’s legislation and practices on migration (admission, readmission and expulsion), build administrative and judicial capacity and improve the coordination between the ministries on migration. In this sense, this study’s focus is to examine how the Turkey-EU migration
dialogue and ongoing instability in Syria affected the evolution of Turkey’s migration policy.
Keywords: Turkey-European Union Relations, Migration Policies, Syrian crisis,
irregular migration
For reference: Journal of Migraton Studies, Volume: 4 • No: 2 • July - December 2018 • pp. 90 - 126
Cari işlemler açığı, finansman imkânları vs. gibi ölçütlerden bağımsız olarak başlı başına önemli bir kırılganlık göstergesidir. Türkiye’de cari açık, hem finansman kalitesinin pek çok kritere göre düşük olması, hem de dış ticaret yapısındaki derin dengesizliklere dayanması nedeniyle ayrıca kaygı vericidir. Bu makale çeşitli veriler, ampirik çalışmalar ve teorik çerçeveye dayanarak, cari açığın Türkiye açısından neden önemli bir problem olduğunu açıklamayı amaçlamaktadır.
This chapter aims to explore whether MRTAs are still relevant policy tools by examining the drivers for MRTAs and the impediments against them, as well as the regional and global trade politics behind them. To that end, a two-tier analysis will be presented. The first tier is the drivers and impediments stemming from the non-state actors. The second is the trade politics at the international level (state actors). Most of the drivers are still at play today yet it is hard to foresee how lasting some of the impediments will be. This chapter argues that despite these impediments, MRTAs will continue to be relevant. Because drivers weigh more in terms of national interests and countries have a lot to gain from such arrangements. Also, these agreements represent a new level that liberalisation and cooperation efforts on trade reached. Even if they do not come into life, they will serve as sources of content for the future commercial deals.
For reference: Ali KINCAL and Utku UTKULU, 'The Political Economy of the Mega-Regional Trade Agreements and the Future of the Global Trading System', in Bedriye TUNÇSİPER and Ferhan SAYIN (eds), Critical Debates in Social Sciences, pp. 305-326.
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTYO/TTIP) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) arasında 2013 yılında resmen müzakere edilmeye başlanmış yeni nesil ve mega bölgesel bir serbest ticaret anlaşmasıdır. Anlaşma gerçekleşirse küresel GSYH’nin, doğrudan yabancı yatırımın ve mal ve hizmet ticaretinin yaklaşık yarısını temsil edecek güçlü bir ticaret bloğu ortaya çıkaracaktır. TTIP’in tarifelerin yanı sıra tarife dışı engellerde de önemli indirim gerçekleştireceği ve küresel ticari sistem için yeni kurallar yaratacağı öngörülmektedir. Türkiye, ABD ve AB ile var olan güçlü siyasi ve ekonomik bağları sebebiyle anlaşmadan en çok etkilenecek ülkelerden biridir. Bu çalışmanın maksadı TTIP’in Türkiye’nin ticaretine etkilerini tartışmak ve Türkiye için en iyi TTIP senaryosunu saptamaktır. Bu amaçla, senaryo inşası, SWOT analizi ve geriye dönük tahmin gibi birbirini tamamlayan bazı uzgörü yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemler, küresel ticaret sisteminin merkantilizmden yeni nesil ve mega bölgesel anlaşmalarına kadar geniş bir tahlili, ABD, AB ve Türkiye’nin ticaretinin ve ticaret politikalarının değerlendirmesi ve TTIP hakkında yapılan etki analizi çalışmalarının derin incelemesi ile desteklenmiştir. TTIP’in hayata geçmesi durumunda, hem serbest ticaret anlaşmalarının yarattığı ticaret saptırıcı etkilerden dolayı hem de Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin bazı eksik yönleri yüzünden anlaşmanın dışında kalmak Türkiye’ye önemli maliyetler getirecektir. TTIP ne kadar derin ve geniş kapsamlı olursa, dışarıda kalmanın maliyetleri de o kadar artacaktır. Oluşturulan senaryolar doğrultusunda, Türkiye’nin en kazançlı olacağı durum hırslı bir TTIP’in gerçekleşmesi ve Türkiye’nin bu yapıya eklemlenmesidir. Bu Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, ABD ile paralel STA imzalama, kapsayıcı bir TTIP’e sonradan üyelik şartları gerçekleştirerek intikal etme ya da AB üyeliğini başarma yolları ile mümkündür.
The Possible Effects of the Proposed Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) on Turkey’s Trade
Abstract
Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP) is a new generation and mega regional free trade agreement that officially began to be negotiated between the United States and the European Union (EU) in 2013. If realized, the deal will create a trading bloc representing nearly half of the global GDP, foreign direct investment and trade in goods and services. In addition to eliminating tariffs, TTIP is foreseen to significantly reduce non-tariff barriers and to set out new rules for global trading system. Turkey, because of its strong political and economic ties to U.S. and the EU, will be one of the countries most affected by transatlantic deal. The aim of this thesis is to discuss the possible effects of TTIP on Turkey’s trade and find out a TTIP scenario that is most favorable to Turkey. To this end, this study employs some foresight methods completing one another: scenario building, SWOT analysis and backcasting. These methods are backed up by a broad account of the evolution of the global trading system from mercantilism to new generation and mega trade deals, examination of trade and trade policies of U.S., the EU and Turkey and a deep examination of impact analyses about TTIP. When and if TTIP comes to life, being out of it is bound to bring about substantial costs for Turkey because of the agreement’s trade diversion effects and deficiencies of Turkey’s Customs Union arrangement with the European Union. The deeper and more comprehensive TTIP is, the costlier it will be for Turkey to be out of the deal. The most favorable scenario for Turkey is joining a TTIP that is as ambitious as possible. Turkey’s participation in such a deal could happen through updating the Customs Union, signing a parallel free trade agreement with U.S., applying to be a member of an inclusive TTIP and agreeing to comply with the membership criteria or achieving its long standing goal of becoming a member of the EU.