muhalifler-bin-parca-hangi-grupne-istiyor,242860, erişim tarihi 17.03.2016 http://outernationalis... more muhalifler-bin-parca-hangi-grupne-istiyor,242860, erişim tarihi 17.03.2016 http://outernationalist.net/?p=1927&page=4, erişim tarihi 17.03.2016 için tek, üstün ve ya hep ya hiç derecesinde gayret göstermiş, ancak bundan sonrasında Batı ülkeleriyle eşit düzeyde yakın bağlar kurmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderi. Araplar tam egemenlik uğraşlarında ve millet olarak seferberlik kapasitelerini sergilemek amacıyla Nasır'dan beri hiç bu kadar kararlı bir biçimde sınanmadı. Bu muhakkak Nasır örneğindeki gibi etnik-siyasi bir Arap birliği çağrısı değil, daha çok Arapların, içinde yaşamayı dilediği siyasi yapıları yaratacak bir ideal çevresinde toplanmasına yönelik köklü bir sorumluluk çağrısıdır. Bu uğraşta Araplar Faysal ve Kemal miraslarından birini seçmek üzere bir karar vermek zorundadır.
Children have always been a part of the war for millennia but child soldiering is often portrayed... more Children have always been a part of the war for millennia but child soldiering is often portrayed as something rather new, as a side product of the Post-Cold War in most of the fragile states in the world. Underdevelopment is a feature of the fragile state and especially political violence is a common figure in such states. This paper argues that, children's role changes in fragile states, and further focuses on children in Syrian war and their changing role in the society. While the conflict was turning into a war the role of the children both in the society and in the conflict of which increasing tension was turning it into a war. And when the country, one of the fragile states in the world, collapsed, the government lost control and the children took the sides as terrorists. Given the brief information about the changing roles of Syrian children in this dynamically violent environment, this article will examine the transformation of the role of the children in the fragile state Syria.
Bulut GÜRPINAR* ÖZET "Milli güvenlik" tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirs... more Bulut GÜRPINAR* ÖZET "Milli güvenlik" tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirsizliğin sonucunda Türkiye' de kavramın içeriğinin çok geniş tutulduğu, anlamının silikleştirildiği görülür. Türkiye' de milli güvenliğin anlamı, kavramı ismine taşıyan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) basın bildirileri yoluyla incelenebilir. MGK, milli güvenlik siyasetinin tayini ve tespiti ile ilgili tavsiye kararları alan bir kuruldur. MGK'nın görüştüğü ve basın bildirilerine yansıttığı konuların milli güvenlik siyasetine ve dolayısıyla milli güvenlik anlayışına ilişkin olduğu varsayılabilir. Çalışma, milli güvenlik söyleminin MGK basın bildirilerinde nasıl kurgulandığını araştırırken, MGK'nın dış politika algısını sergilemeyi amaçlamıştır. Çalışmanın yönteminde eleştirel söylem analizi kullanılarak, MGK basın bildirileri dış politika konuları açısından taranmış, MGK basın bildirilerine yansıyan konular sergilenmiştir. 1980'lerden itibaren üçlü bir tarihsel ayrımla MGK'nın dış politika algısına ek olarak, MGK'nın milli güvenlik tanımına ulaşılmaya çalışılmıştır.
This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious commun... more This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious communities in society, or to grant such existing places a specific status in law and thus entitle them to benefit from some public privileges. The study finds that international human rights law does not impose direct positive obligations on the state in this context. If, however, a state has granted such public privileges and statuses to some religious communities in the society, or has developed a concordat-type relationship with them, then it should base this differential treatment between religious communities on objective and reasonable justifications. Cemevis, which Alevis accept as their places of worship, do not have the status of a place of worship in Turkey. In the official discourse, the difference between Alevism and Sunnism is approached from a cultural, not religious, perspective. The study determines that practices of secularism in Turkey have atypical appearances in some issue...
The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on... more The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on the Foundation for Political, Economic, and Social Research (SETA), an organization that appears to dominate Turkish think thanks’ sphere of activity. Based on the general classifications accepted in the literature on think tanks, the study found that SETA is a “political party affiliation” and “advocacy” think tank. Since its establishment, SETA has been ideologically aligned with the Justice and Development Party (AK Party). It acts as a partner in the design of AK Party policies, provides human resources to the AK Party bureaucracy, and conducts public diplomacy to legitimize these policies in the public eye. According to the Think Tanks and Civil Societies Program’s (TTCSP) data for 2019, 48 think tanks exist in Turkey. The fact that SETA stands out so significantly from its peers suggests that pluralism has been lost in this field and that a monopolization policy is preferred. This...
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 2005
... 1994 tarihinde RF'nin Birlesmis Milletler'e verdigi Hazar&a... more ... 1994 tarihinde RF'nin Birlesmis Milletler'e verdigi Hazar'da uluslararasi hukukun uygulanmamasi gerektigini belirten notasi ile baslayan sorunda son gelismelerden biri, 2002 Temmuz ayinda Rusya ve Kazakistan'in ortak bir deklârasyon ... Caspian Crossroads Magazine ...
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, May 3, 2013
Özet: Küreselleşmenin etkisiyle dış politika-iç politika, siyasal alan, ekonomi ve askeri alan ay... more Özet: Küreselleşmenin etkisiyle dış politika-iç politika, siyasal alan, ekonomi ve askeri alan ayrımları silikleşmiş, soğuk savaşın sona ermesi ile birlikte yaşanan belirsizlik, ilk başlarda başat haber ileticisi konumundaki basının güçlenmesi sonucunu doğurmuştur. Basın haber ileticisi olma konumunun yanı sıra, kanaat oluşturma, yorumlama misyonuna da sahiptir. Dış politika özelinde düşünüldüğünde basının haber iletme konumunu tartışan bu makalede, ana akım medyanın temsilcilerinden Hürriyet Gazetesi'nin 2004 yılının başında Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi alma sürecindeki tutumu incelenmiştir. Bir yandan gazetenin dış politikaya yönelik bakışı ortaya konmaya çalışılırken bunun içerisinde özel olarak Avrupa Birliği'nin konumu tartışılmıştır. Acaba gazetenin Avrupa Birliği politikası gelişmelere duyarlı, günden güne değişen bir çizgide midir? Hürriyet en çok hangi konumda bulunmuştur: "Türkiye'nin sesi" mi, AB'deki gelişmelerinin takipçisi ve aktarıcı mı? Bu soruları yanıtlarken Hürriyet'in sözü geçen dönemde Avrupa Birliği'ne yönelik haber iletme politikasında genel bir eğilimin olup olmadığı incelenmiştir.
This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious commun... more This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious communities in society, or to grant such existing places a specific status in law and thus entitle them to benefit from some public privileges. The study finds that international human rights law does not impose direct positive obligations on the state in this context. If, however, a state has granted such public privileges and statuses to some religious communities in the society, or has developed a concordat-type relationship with them, then it should base this differential treatment between religious communities on objective and reasonable justifications. Cemevis, which Alevis accept as their places of worship, do not have the status of a place of worship in Turkey. In the official discourse, the difference between Alevism and Sunnism is approached from a cultural, not religious, perspective. The study determines that practices of secularism in Turkey have atypical appearances in some issue...
1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler artmaya başlamış, feminist uluslar... more 1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler artmaya başlamış, feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımları disipline katkıları ile bu alanda yer edinmeye başlamıştır. Toplumsal cinsiyetçi bakışın uluslararası ilişkilere katılması ile yüksek/alçak politika (high/low politics) ayrımı, devlet, savaş, güvenlik gibi cinsiyetçi yaklaşım içeren temel konularda tartışmaların artması sağlanmıştır. Özellikle güvenlik alanında kadının görünür kılınma çabası ve kadın deneyiminin katkısı uluslararası ilişkilerde güvenliğe bakışı derinleştirmiş, disiplindeki maskülen değerlerin sorgulanmasını sağlamıştır. Bu çalışma, feminizmin şiddet, güvenlik ve barış kavramlarına yaklaşımını ve uluslararası ilişkiler alanına getirdiği eleştirileri sergilemeye çalışacaktır. Teorinin ardından uygulama kısmında ise Suriye’deki içsavaş nedeniyle kadınların durumu, kadınların ifadeleriyle birlikte incelenecektir. Böylece çalışmada, güvenlik, şiddet ve barışın anlamı feminist uluslararası ilişkile...
İslam'ın doğuşundan itibaren, birçok İslam mezhebi, tarikatı, fraksiyonu ve örgütü ortaya çıkmışt... more İslam'ın doğuşundan itibaren, birçok İslam mezhebi, tarikatı, fraksiyonu ve örgütü ortaya çıkmıştır. Bu hareketler içerisinde önemli bir yere sahip olan İhvan (İhvan-ül Müslimin/ Müslüman Kardeşler), ilk olarak Mısır'da 1928 yılında İngiliz manda rejimine karşı kurulmuş, 1940'ların ortasında bu hareketten etkilenerek Suriye'de benzer bir örgüt oluşmuştur. Suriye İhvanı parlamentoda temsil edilmiş, bazı üyeleri Bakan olarak görev almış ancak Baas rejimi ile birlikte şiddet hareketleriyle anılarak yasaklanmıştır. Beşar Esad dönemi ve Arap isyanları ile birlikte yeniden gündeme gelen Suriye İhvanı, İslamcı örgütlenmeler arasında önemli bir role sahip olmasına, Suriye'de gelişimi ve siyasal etkinlikleri Türkiye'yi yakından ilgilendirmesine karşın Türkiye'de gereken akademik ilgiyi bulamamıştır. Bu eksiklikten yola çıkan çalışma, Suriye muhalefeti içerisinde hala etkin bir konumda olan Suriye İhvanı hakkında bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Bunun için öncelikle İslamcı örgüt tanımının içeriği tartışılacak, ardından İslamcı örgütler içerisinde Suriye İhvanı'nın kuruluşu, amaçları, geçirdiği değişim, politik konumu ve örgüt stratejisi, son gelişmelerle birlikte muhalefet içerisindeki konumu sergilenmeye çalışılacaktır.
The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on... more The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on the Foundation for Political, Economic, and Social Research (SETA), an organization that appears to dominate Turkish think thanks’ sphere of activity. Based on the general classifications accepted in the literature on think tanks, the study found that SETA is a “political party affiliation” and “advocacy” think tank. Since its establishment, SETA has been ideologically aligned with the Justice and Development Party (AK Party). It acts as a partner in the design of AK Party policies, provides human resources to the AK Party bureaucracy, and conducts public diplomacy to legitimize these policies in the public eye. According to the Think Tanks and Civil Societies Program’s (TTCSP) data for 2019, 48 think tanks exist in Turkey. The fact that SETA stands out so significantly from its peers suggests that pluralism has been lost in this field and that a monopolization policy is preferred. This study concluded that if a country’s NGOs are weak, this will lead to a democratic deficit. Utilizing Carl Schmitt’s theory of “the total state,” the study analyzed the way in which the post-2016 state-of-emergency regime and the new political regime that emerged following Turkey’s constitutional amendments in 2017 have narrowed the sphere of influence of think tanks and NGOs in Turkey.
Öz Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal y... more Öz Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal yaşam içinde bastırılmış İslâmcı akımlar gün yüzüne çıkmıştır. Temmuz 1945 sonrasında kurulan birçok siyasi partinin programında din, gelenek ve laiklik konuları geniş yer bulmuş, siyasi partilerin yanı sıra toplumsal hayatta da din görünür hale gelmiştir. 1950'lerde muhafazakâr fikirlerin geniş bir taraftar toplaması ile İslâmcı kesimin yönelebileceği alanlar artmış, birçok siyasal dergi ile yayılmış, Demokrat Parti ve Millet Partisi vasıtasıyla da siyasal alana taşınmıştır. Hilâl Dergisi, İslâmcı kamuoyunu oluşturma ve İslâmcı fikirlerin yayılmasını sağlama konumuyla bu dönemde dikkat çekicidir. Özellikle Hasan El Benna, Ebu'l A'lâ el-Mevdudi, Seyyid Kutub gibi 20. yüzyılın önemli İslâmcı figürlerinin eserlerinin tercüme edilmesi ile öne çıkan Hilâl Dergisi'nin kurucusu ve sahibi Salih Özcan'ın 1977 yılında Milli Selamet Partisi'nden milletvekili olması, dergi ile siyasal alanın yakınlığını gösterir. Ayrıca Özcan'ın Râbıtatü'l-Âlemi'l-İslâmî'nin kurucularından olması, yurtdışı faaliyetleri ve bunların dergide yansımaları Hilâl'i dünya siyaseti ile iç içe bir konuma getirmiştir. Bu çalışma, 1958 yılında yayın hayatına başlayan İslâmcı Hilâl Dergisi'nin dış politika anlayışını 1980'e kadar yayımladığı yazılarla çözümlemeye çalışacaktır. Çalışmada Hilâl Dergisi'nde yer alan yazılar dış politika açısından içerik analizi ile sınıflandırılarak, derginin dünya siyasetine bakışı, söylem açısından sergilenmeye çalışılacaktır. Çalışma, iki kutuplu sistemde Türkiye'de İslâmcılığın gün yüzüne çıkmaya başladığı dönemde kamuoyuna seslenen Hilâl Dergisi'nin dünya siyasetine bakışı ile Türkiye'de İslâmcılığın dış politika seyrine katkı yapmayı amaçlamaktadır. Abstract With the transition to multi-party politics in Turkey, the diversity in politics increased, and Islamic movements which were previously suppressed in social life emerged. In programs of many political parties established after July 1945, religion, tradition and secularism were widely discussed, and religion became apparent in political life as well as in political parties. In the 1950s, a large number of supporters of conservative ideas gathered, Islamic segmentation spread out with many political magazines, and it carried out to the political area through the Democratic Party and the Millet Party. ideas. Hilâl has a major role in translation of the works of important Islamic figures of the 20th century such as Hasan El Benna, Abul Ula Mawdudi and Seyyid Qutub. The fact that Hilâl's founder was a deputy from the National Salvation Party in 1977 shows the relationship between the magazine and the political scene. In addition, Özcan who was the founder of the Râbıtatü'l-Âlemi'l-Islami, and his activities abroad and reflection to Hilâl, had placed Hilâl in a position of being interwoven with world politics intensively. This study will try to analyse the foreign policy attitude of Islamist Hilâl by articles published in between 1958-1980 with the content analysis method. The aim of this study is to contribute to the foreign policy of Islamism in Turkey with the foreign policy analysis of Hilâl especially during the first years of the bipolar system in Turkey when at the time Islamism started to emerge.
Toplumsal hareket, iktidara ve mevcut düzene karşı
kolektif, organize bir karşı çıkış olarak tanı... more Toplumsal hareket, iktidara ve mevcut düzene karşı kolektif, organize bir karşı çıkış olarak tanımlanabilir. Toplumsal hareketler içerisinde İslamcı hareket, İslamcı bir devlet kurmaya çalışan ve İslam bayrağı altında birleşen grupları tanımlamak için kullanılmıştır. Muhalif hareketler içerisinde önemli bir yere sahip olan İhvan (İhvan-ül Müslimin/ Müslüman Kardeşler) örgütü, bu hareketler içerisinde önemli bir geçmişe sahiptir. Arap ayaklanmalarının ardından kimi ülkelerde iktidara geldikten sonra gücünü kaybederken, kimilerinde de muhalefetin önemli bir unsuru olmuştur. Çalışma, aynı ideolojik kökenden beslenen iki farklı yapı olarak karşımıza çıkan Suriye İhvanı ve HAMAS’ı toplumsal hareketler çerçevesinde amaçları, yapısı, şiddete yönelik tutumu, politik konumu, kamuoyu desteği açısından karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Örgütlerin pratiğinin birbirlerinden ne kadar farklı olduğu ve bu farklılığın altında yatan nedenlerin ne olduğu yanıtlanmaya çalışılmış anahtar sorular arasındadır. Çalışmada, öncelikle iki örgüt toplumsal hareket olarak tarihsel açıdan yaşadıkları dönüşümlerle karşılaştırılmış, politik tutumları ve konumları incelenmiştir. Ardından bugün gelinen noktada özellikle Arap ayaklanmalarının da etkisiyle iki örgütün politik konumlarındaki değişim ve farklılıklar ortak düşman algısı yaratma açısından ele alınarak değerlendirilmiştir
Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal yaşa... more Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal yaşam içinde bastırılmış İslâmcı akımlar gün yüzüne çıkmıştır. Temmuz 1945 sonrasında kurulan birçok siyasi partinin programında din, gelenek ve laiklik konuları geniş yer bulmuş, siyasi partilerin yanı sıra toplumsal hayatta da din görünür hale gelmiştir. 1950'lerde muhafazakâr fikirlerin geniş bir taraftar toplaması ile İslâmcı kesimin yönelebileceği alanlar artmış, birçok siyasal dergi ile yayılmış, Demokrat Parti ve Millet Partisi vasıtasıyla da siyasal alana taşınmıştır. Hilâl Dergisi, İslâmcı kamuoyunu oluşturma ve İslâmcı fikirlerin yayılmasını sağlama konumuyla bu dönemde dikkat çekicidir. Özellikle Hasan El Benna, Ebu'l A'lâ el-Mevdudi, Seyyid Kutub gibi 20. yüzyılın önemli İslâmcı figürlerinin eserlerinin tercüme edilmesi ile öne çıkan Hilâl Dergisi'nin kurucusu ve sahibi Salih Özcan'ın 1977 yılında Milli Selamet Partisi'nden milletvekili olması, dergi ile siyasal alanın yakınlığını gösterir. Ayrıca Özcan'ın Râbıtatü'l-Âlemi'l-İslâmî'nin kurucularından olması, yurtdışı faaliyetleri ve bunların dergide yansımaları Hilâl'i dünya siyaseti ile iç içe bir konuma getirmiştir. Bu çalışma, 1958 yılında yayın hayatına başlayan İslâmcı Hilâl Dergisi'nin dış politika anlayışını 1980'e kadar yayımladığı yazılarla çözümlemeye çalışacaktır. Çalışmada Hilâl Dergisi'nde yer alan yazılar dış politika açısından içerik analizi ile sınıflandırılarak, derginin dünya siyasetine bakışı, söylem açısından sergilenmeye çalışılacaktır. Çalışma, iki kutuplu sistemde Türkiye'de İslâmcılığın gün yüzüne çıkmaya başladığı dönemde kamuoyuna seslenen Hilâl Dergisi'nin dünya siyasetine bakışı ile Türkiye'de İslâmcılığın dış politika seyrine katkı yapmayı amaçlamaktadır. Abstract With the transition to multi-party politics in Turkey, the diversity in politics increased, and Islamic movements which were previously suppressed in social life emerged. In programs of many political parties established after July 1945, religion, tradition and secularism were widely discussed, and religion became apparent in political life as well as in political parties. In the 1950s, a large number of supporters of conservative ideas gathered, Islamic segmentation spread out with many political magazines, and it carried out to the political area through the Democratic Party and the Millet Party. ideas. Hilâl has a major role in translation of the works of important Islamic figures of the 20th century such as Hasan El Benna, Abul Ula Mawdudi and Seyyid Qutub. The fact that Hilâl's founder was a deputy from the National Salvation Party in 1977 shows the relationship between the magazine and the political scene. In addition, Özcan who was the founder of the Râbıtatü'l-Âlemi'l-Islami, and his activities abroad and reflection to Hilâl, had placed Hilâl in a position of being interwoven with world politics intensively. This study will try to analyse the foreign policy attitude of Islamist Hilâl by articles published in between 1958-1980 with the content analysis method. The aim of this study is to contribute to the foreign policy of Islamism in Turkey with the foreign policy analysis of Hilâl especially during the first years of the bipolar system in Turkey when at the time Islamism started to emerge.
Uluslararası ilişkiler teorileri içerisinde dış politika yapımında kamuoyunun rolü tartışmalı bir... more Uluslararası ilişkiler teorileri içerisinde dış politika yapımında kamuoyunun rolü tartışmalı bir konuma sahiptir. Ancak genel olarak dış politika çıktılarında kamuoyunun değerinin, siyasal sistemin demokratik yapısı ile paralel olduğu oydaşılan görüştür. Ülkelerin uluslararası alanda etkin dış politika yürütebilmeleri için kamuoyu desteğine sahip olmaları beklenir. Her ne kadar kamuoyunun tek ve türdeş kümelerden olmayabileceği farklı kitlelerden meydana geldiği kabul edilse bile kamuoyunu oluşturan en önemli aygıt olarak medya, aynı zamanda kamuoyunu yansıtma rolüne sahiptir. Bu çalışma Mavi Marmara krizi sırasında basında yer alan haberleri inceleyerek 2009-2013 yılları arasında Türkiye-İsrail ilişkisindeki iniş çıkışları ne kadar yansıttığını ortaya koymaya çalışacaktır. İlişkinin ekonomik ve sosyal boyutlarına da değinerek Türkiye-İsrail arasında yaşanan gerilimin boyutu ile basının ne kadar örtüştüğünü tartışacaktır. Bunun için öncelikle AK Parti'nin ilk yıllarında dış politika yapımına ve Türkiye-İsrail ilişkilerine değinilecek, ardından Mavi Marmara ile sonuçlanan krizli dönem incelenecektir. Bu süreçte hem Türkiye hem de İsrail basınında yer alan haberleri değerlendirdikten sonra iki ülke arasında ilişkilerin ekonomik ve sosyal göstergelerine bakılacaktır. Çalışma, bu süreçte basın ile iktidarların benzer söylemden hareket ettiği ancak ekonomik ve sosyal göstergelerle söylemin örtüşmediği düşüncesindedir. Anahtar Kelimeler: Uluslararası İlişkiler, Dış Politika, Kamuoyu, İsrail. Abstract The role of the public in the foreign policy decision making within the theories of international relations is controversial. It is generally agreed that the value of public opinion in foreign policy outputs is parallel to the democratic nature of the political system. Moreover, it is expected that countries should have public support in order to carry out effective foreign policy on the international scene. Even though public opinion may not be from single and homogeneous clusters, even if it is accepted that it has come from different masses, the most important device forming the public has the role of media reflection at the same time. On the other hand, it can be said that the media is mostly influenced by public opinion in the foreign policy making process. This study examines the news in the press during the Mavi Marmara crisis and will try to show how much it reflects the turbulence between Turkey and Israel between 2009-2013. It also discusses the economic and social dimensions of the relationship, the level of the tension between Turkey and Israel, and whether the public opinion overlaps with the media. With in this contex, the first ruling years of AK Party and foreign policy making, Turkey-Israel relations will be discussed, then Mavi Marmara and final crisis will be examined. After evaluating the news in both Turkey and the Israeli press in this process, the analyses of the economic and social indicators of relations between the two countries will be delivered. It is argued that though both the media and governments use the very similar discourse in negative approach towards each other, economic and social indicators do claim otherwise. 1. Giriş Dış politikanın oluşumunda kamuoyunun konumu ve etkisi tartışmaları, uluslararası ilişkiler yaklaşımlarının klasik ayrımından etkilenmiştir. Realist (gerçekçi) yaklaşımın geleneksel olarak devletleri aktör olarak öne çıkarırken, insan unsuruna güvensiz bakışı, kamuoyu değerlendirmelerinin önemini azaltmıştır. İdealist/Liberal yaklaşım ise, demokrasi ve insan odaklı değerlendirme ile kamuoyunun önemine dikkat çekmiştir. I. Dünya Savaşı ile uluslararası ilişkiler bir disiplin olarak ortaya çıkarken kamuoyuna yönelik algılar da tartışma konusu olmuştur. Holsti (1992: 440), gerçekçi okulun kamuoyu hakkındaki algısının kökenlerinin I. Dünya Savaşı sonrasındaki tartışmalarda aranması gerektiğini savunmuş ve Woodrow Wilson'ın kamuoyunun dış politika yapımına katılımını öneren sözlerini hatırlatmıştır. Wilson'ın bu demokrasiyi öne çıkaran görüşüne karşılık, yine aynı dönemde Walter Lippmann, Public Opinion (Kamuoyu) adlı kitabında, realist yaklaşımı destekleyen çıkarımlarda bulunmuştur. İnsanların sosyopolitik ve kültürel çevrelerini kavrayışlarında karşılaştıkları bilişsel kısıtlamalara dikkat çeken Lippmann'a göre (1922: 54), yeterli bilgi ve kanaate sahip olmayan vatandaşın düşünceleri, gerçek hayattan kopuk " stereotip " veya " kafamızdaki resim " lerden öteye geçemez. Bu sebeple, dış politika sıradan insanların değil, konunun gerektirdiği deneyim, bilgi ve birikime sahip uzmanların işi olmalıdır. Halkın sadece bir yanılsama, efsane ve kaçınılmaz olarak hayalet gibi varolduğunu savunarak demokratik sisteme olan inancının eksikliğini ifade eden Lippmann'ın kuramsal çıkarımları (1922: 137-72), daha sonraları Amerika'da git gide artan saha araştırmaları ile İSra. * Dr., Gebze Teknik Üniversitesi, Strateji Bilimi Bölümü.
1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler
artmaya başlamış, feminist ulusla... more 1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler
artmaya başlamış, feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımları
disipline katkıları ile bu alanda yer edinmeye başlamıştır.
Toplumsal cinsiyetçi bakışın uluslararası ilişkilere katılması
ile yüksek/alçak politika (high/low politics) ayrımı, devlet,
savaş, güvenlik gibi cinsiyetçi yaklaşım içeren temel
konularda tartışmaların artması sağlanmıştır. Özellikle
güvenlik alanında kadının görünür kılınma çabası ve kadın
deneyiminin katkısı uluslararası ilişkilerde güvenliğe bakışı
derinleştirmiş, disiplindeki maskülen değerlerin
sorgulanmasını sağlamıştır. Bu çalışma, feminizmin şiddet,
güvenlik ve barış kavramlarına yaklaşımını ve uluslararası
ilişkiler alanına getirdiği eleştirileri sergilemeye çalışacaktır.
Teorinin ardından uygulama kısmında ise Suriye’deki içsavaş
nedeniyle kadınların durumu, kadınların ifadeleriyle birlikte
incelenecektir. Böylece çalışmada, güvenlik, şiddet ve barışın
anlamı feminist uluslararası ilişkiler kavramsallaştırması
açısından teori ile uygulama birlikte değerlendirilerek
tartışılacaktır.
Relations between Turkey and the Syrian Muslim Brotherhood (SMB) have gained momentum in the ligh... more Relations between Turkey and the Syrian Muslim Brotherhood (SMB) have gained momentum in the light of post-Arab revolt developments. This study aims to present the historical background of the relationship between SMB and AKP and effects of this relationship on foreign policy. For the analytical discussion on the relationship between AKP and SMB integration to „particular‟ recent foreign policies of Turkey, first of all, it will be examined how the SMB is perceived in Turkey in social and political arenas. Thus, the socio-political dimensions of the process in which the SMB came to the fore and began to be known in Turkey will be explored along with its position in foreign policy during the Justice and Development Party (JDP) government and the Syrian crisis.
“Milli güvenlik” tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirsizliğin sonucunda Tür... more “Milli güvenlik” tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirsizliğin sonucunda Türkiye’de kavramın içeriğinin çok geniş tutulduğu, anlamının silikleştirildiği görülür. Türkiye’de milli güvenliğin anlamı, kavramı ismine taşıyan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) basın bildirileri yoluyla incelenebilir. MGK, milli güvenlik siyasetinin tayini ve tespiti ile ilgili tavsiye kararları alan bir kuruldur. MGK’nın görüştüğü ve basın bildirilerine yansıttığı konuların milli güvenlik siyasetine ve dolayısıyla milli güvenlik anlayışına ilişkin olduğu varsayılabilir. Çalışma, milli güvenlik söyleminin MGK basın bildirilerinde nasıl kurgulandığını araştırırken, MGK’nın dış politika algısını sergilemeyi amaçlamıştır. Çalışmanın yönteminde eleştirel söylem analizi kullanılarak, MGK basın bildirileri dış politika konuları açısından taranmış, MGK basın bildirilerine yansıyan konular sergilenmiştir. 1980’lerden itibaren üçlü bir tarihsel ayrımla MGK’nın dış politika algısına ek olarak, MGK’nın milli güvenlik tanımına ulaşılmaya çalışılmıştır.
muhalifler-bin-parca-hangi-grupne-istiyor,242860, erişim tarihi 17.03.2016 http://outernationalis... more muhalifler-bin-parca-hangi-grupne-istiyor,242860, erişim tarihi 17.03.2016 http://outernationalist.net/?p=1927&page=4, erişim tarihi 17.03.2016 için tek, üstün ve ya hep ya hiç derecesinde gayret göstermiş, ancak bundan sonrasında Batı ülkeleriyle eşit düzeyde yakın bağlar kurmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderi. Araplar tam egemenlik uğraşlarında ve millet olarak seferberlik kapasitelerini sergilemek amacıyla Nasır'dan beri hiç bu kadar kararlı bir biçimde sınanmadı. Bu muhakkak Nasır örneğindeki gibi etnik-siyasi bir Arap birliği çağrısı değil, daha çok Arapların, içinde yaşamayı dilediği siyasi yapıları yaratacak bir ideal çevresinde toplanmasına yönelik köklü bir sorumluluk çağrısıdır. Bu uğraşta Araplar Faysal ve Kemal miraslarından birini seçmek üzere bir karar vermek zorundadır.
Children have always been a part of the war for millennia but child soldiering is often portrayed... more Children have always been a part of the war for millennia but child soldiering is often portrayed as something rather new, as a side product of the Post-Cold War in most of the fragile states in the world. Underdevelopment is a feature of the fragile state and especially political violence is a common figure in such states. This paper argues that, children's role changes in fragile states, and further focuses on children in Syrian war and their changing role in the society. While the conflict was turning into a war the role of the children both in the society and in the conflict of which increasing tension was turning it into a war. And when the country, one of the fragile states in the world, collapsed, the government lost control and the children took the sides as terrorists. Given the brief information about the changing roles of Syrian children in this dynamically violent environment, this article will examine the transformation of the role of the children in the fragile state Syria.
Bulut GÜRPINAR* ÖZET "Milli güvenlik" tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirs... more Bulut GÜRPINAR* ÖZET "Milli güvenlik" tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirsizliğin sonucunda Türkiye' de kavramın içeriğinin çok geniş tutulduğu, anlamının silikleştirildiği görülür. Türkiye' de milli güvenliğin anlamı, kavramı ismine taşıyan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) basın bildirileri yoluyla incelenebilir. MGK, milli güvenlik siyasetinin tayini ve tespiti ile ilgili tavsiye kararları alan bir kuruldur. MGK'nın görüştüğü ve basın bildirilerine yansıttığı konuların milli güvenlik siyasetine ve dolayısıyla milli güvenlik anlayışına ilişkin olduğu varsayılabilir. Çalışma, milli güvenlik söyleminin MGK basın bildirilerinde nasıl kurgulandığını araştırırken, MGK'nın dış politika algısını sergilemeyi amaçlamıştır. Çalışmanın yönteminde eleştirel söylem analizi kullanılarak, MGK basın bildirileri dış politika konuları açısından taranmış, MGK basın bildirilerine yansıyan konular sergilenmiştir. 1980'lerden itibaren üçlü bir tarihsel ayrımla MGK'nın dış politika algısına ek olarak, MGK'nın milli güvenlik tanımına ulaşılmaya çalışılmıştır.
This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious commun... more This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious communities in society, or to grant such existing places a specific status in law and thus entitle them to benefit from some public privileges. The study finds that international human rights law does not impose direct positive obligations on the state in this context. If, however, a state has granted such public privileges and statuses to some religious communities in the society, or has developed a concordat-type relationship with them, then it should base this differential treatment between religious communities on objective and reasonable justifications. Cemevis, which Alevis accept as their places of worship, do not have the status of a place of worship in Turkey. In the official discourse, the difference between Alevism and Sunnism is approached from a cultural, not religious, perspective. The study determines that practices of secularism in Turkey have atypical appearances in some issue...
The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on... more The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on the Foundation for Political, Economic, and Social Research (SETA), an organization that appears to dominate Turkish think thanks’ sphere of activity. Based on the general classifications accepted in the literature on think tanks, the study found that SETA is a “political party affiliation” and “advocacy” think tank. Since its establishment, SETA has been ideologically aligned with the Justice and Development Party (AK Party). It acts as a partner in the design of AK Party policies, provides human resources to the AK Party bureaucracy, and conducts public diplomacy to legitimize these policies in the public eye. According to the Think Tanks and Civil Societies Program’s (TTCSP) data for 2019, 48 think tanks exist in Turkey. The fact that SETA stands out so significantly from its peers suggests that pluralism has been lost in this field and that a monopolization policy is preferred. This...
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 2005
... 1994 tarihinde RF'nin Birlesmis Milletler'e verdigi Hazar&a... more ... 1994 tarihinde RF'nin Birlesmis Milletler'e verdigi Hazar'da uluslararasi hukukun uygulanmamasi gerektigini belirten notasi ile baslayan sorunda son gelismelerden biri, 2002 Temmuz ayinda Rusya ve Kazakistan'in ortak bir deklârasyon ... Caspian Crossroads Magazine ...
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, May 3, 2013
Özet: Küreselleşmenin etkisiyle dış politika-iç politika, siyasal alan, ekonomi ve askeri alan ay... more Özet: Küreselleşmenin etkisiyle dış politika-iç politika, siyasal alan, ekonomi ve askeri alan ayrımları silikleşmiş, soğuk savaşın sona ermesi ile birlikte yaşanan belirsizlik, ilk başlarda başat haber ileticisi konumundaki basının güçlenmesi sonucunu doğurmuştur. Basın haber ileticisi olma konumunun yanı sıra, kanaat oluşturma, yorumlama misyonuna da sahiptir. Dış politika özelinde düşünüldüğünde basının haber iletme konumunu tartışan bu makalede, ana akım medyanın temsilcilerinden Hürriyet Gazetesi'nin 2004 yılının başında Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi alma sürecindeki tutumu incelenmiştir. Bir yandan gazetenin dış politikaya yönelik bakışı ortaya konmaya çalışılırken bunun içerisinde özel olarak Avrupa Birliği'nin konumu tartışılmıştır. Acaba gazetenin Avrupa Birliği politikası gelişmelere duyarlı, günden güne değişen bir çizgide midir? Hürriyet en çok hangi konumda bulunmuştur: "Türkiye'nin sesi" mi, AB'deki gelişmelerinin takipçisi ve aktarıcı mı? Bu soruları yanıtlarken Hürriyet'in sözü geçen dönemde Avrupa Birliği'ne yönelik haber iletme politikasında genel bir eğilimin olup olmadığı incelenmiştir.
This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious commun... more This study discusses the obligation of the state to provide places of worship to religious communities in society, or to grant such existing places a specific status in law and thus entitle them to benefit from some public privileges. The study finds that international human rights law does not impose direct positive obligations on the state in this context. If, however, a state has granted such public privileges and statuses to some religious communities in the society, or has developed a concordat-type relationship with them, then it should base this differential treatment between religious communities on objective and reasonable justifications. Cemevis, which Alevis accept as their places of worship, do not have the status of a place of worship in Turkey. In the official discourse, the difference between Alevism and Sunnism is approached from a cultural, not religious, perspective. The study determines that practices of secularism in Turkey have atypical appearances in some issue...
1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler artmaya başlamış, feminist uluslar... more 1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler artmaya başlamış, feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımları disipline katkıları ile bu alanda yer edinmeye başlamıştır. Toplumsal cinsiyetçi bakışın uluslararası ilişkilere katılması ile yüksek/alçak politika (high/low politics) ayrımı, devlet, savaş, güvenlik gibi cinsiyetçi yaklaşım içeren temel konularda tartışmaların artması sağlanmıştır. Özellikle güvenlik alanında kadının görünür kılınma çabası ve kadın deneyiminin katkısı uluslararası ilişkilerde güvenliğe bakışı derinleştirmiş, disiplindeki maskülen değerlerin sorgulanmasını sağlamıştır. Bu çalışma, feminizmin şiddet, güvenlik ve barış kavramlarına yaklaşımını ve uluslararası ilişkiler alanına getirdiği eleştirileri sergilemeye çalışacaktır. Teorinin ardından uygulama kısmında ise Suriye’deki içsavaş nedeniyle kadınların durumu, kadınların ifadeleriyle birlikte incelenecektir. Böylece çalışmada, güvenlik, şiddet ve barışın anlamı feminist uluslararası ilişkile...
İslam'ın doğuşundan itibaren, birçok İslam mezhebi, tarikatı, fraksiyonu ve örgütü ortaya çıkmışt... more İslam'ın doğuşundan itibaren, birçok İslam mezhebi, tarikatı, fraksiyonu ve örgütü ortaya çıkmıştır. Bu hareketler içerisinde önemli bir yere sahip olan İhvan (İhvan-ül Müslimin/ Müslüman Kardeşler), ilk olarak Mısır'da 1928 yılında İngiliz manda rejimine karşı kurulmuş, 1940'ların ortasında bu hareketten etkilenerek Suriye'de benzer bir örgüt oluşmuştur. Suriye İhvanı parlamentoda temsil edilmiş, bazı üyeleri Bakan olarak görev almış ancak Baas rejimi ile birlikte şiddet hareketleriyle anılarak yasaklanmıştır. Beşar Esad dönemi ve Arap isyanları ile birlikte yeniden gündeme gelen Suriye İhvanı, İslamcı örgütlenmeler arasında önemli bir role sahip olmasına, Suriye'de gelişimi ve siyasal etkinlikleri Türkiye'yi yakından ilgilendirmesine karşın Türkiye'de gereken akademik ilgiyi bulamamıştır. Bu eksiklikten yola çıkan çalışma, Suriye muhalefeti içerisinde hala etkin bir konumda olan Suriye İhvanı hakkında bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Bunun için öncelikle İslamcı örgüt tanımının içeriği tartışılacak, ardından İslamcı örgütler içerisinde Suriye İhvanı'nın kuruluşu, amaçları, geçirdiği değişim, politik konumu ve örgüt stratejisi, son gelişmelerle birlikte muhalefet içerisindeki konumu sergilenmeye çalışılacaktır.
The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on... more The present study analyzed the role of Turkey’s think tanks as NGOs and conducted a case study on the Foundation for Political, Economic, and Social Research (SETA), an organization that appears to dominate Turkish think thanks’ sphere of activity. Based on the general classifications accepted in the literature on think tanks, the study found that SETA is a “political party affiliation” and “advocacy” think tank. Since its establishment, SETA has been ideologically aligned with the Justice and Development Party (AK Party). It acts as a partner in the design of AK Party policies, provides human resources to the AK Party bureaucracy, and conducts public diplomacy to legitimize these policies in the public eye. According to the Think Tanks and Civil Societies Program’s (TTCSP) data for 2019, 48 think tanks exist in Turkey. The fact that SETA stands out so significantly from its peers suggests that pluralism has been lost in this field and that a monopolization policy is preferred. This study concluded that if a country’s NGOs are weak, this will lead to a democratic deficit. Utilizing Carl Schmitt’s theory of “the total state,” the study analyzed the way in which the post-2016 state-of-emergency regime and the new political regime that emerged following Turkey’s constitutional amendments in 2017 have narrowed the sphere of influence of think tanks and NGOs in Turkey.
Öz Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal y... more Öz Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal yaşam içinde bastırılmış İslâmcı akımlar gün yüzüne çıkmıştır. Temmuz 1945 sonrasında kurulan birçok siyasi partinin programında din, gelenek ve laiklik konuları geniş yer bulmuş, siyasi partilerin yanı sıra toplumsal hayatta da din görünür hale gelmiştir. 1950'lerde muhafazakâr fikirlerin geniş bir taraftar toplaması ile İslâmcı kesimin yönelebileceği alanlar artmış, birçok siyasal dergi ile yayılmış, Demokrat Parti ve Millet Partisi vasıtasıyla da siyasal alana taşınmıştır. Hilâl Dergisi, İslâmcı kamuoyunu oluşturma ve İslâmcı fikirlerin yayılmasını sağlama konumuyla bu dönemde dikkat çekicidir. Özellikle Hasan El Benna, Ebu'l A'lâ el-Mevdudi, Seyyid Kutub gibi 20. yüzyılın önemli İslâmcı figürlerinin eserlerinin tercüme edilmesi ile öne çıkan Hilâl Dergisi'nin kurucusu ve sahibi Salih Özcan'ın 1977 yılında Milli Selamet Partisi'nden milletvekili olması, dergi ile siyasal alanın yakınlığını gösterir. Ayrıca Özcan'ın Râbıtatü'l-Âlemi'l-İslâmî'nin kurucularından olması, yurtdışı faaliyetleri ve bunların dergide yansımaları Hilâl'i dünya siyaseti ile iç içe bir konuma getirmiştir. Bu çalışma, 1958 yılında yayın hayatına başlayan İslâmcı Hilâl Dergisi'nin dış politika anlayışını 1980'e kadar yayımladığı yazılarla çözümlemeye çalışacaktır. Çalışmada Hilâl Dergisi'nde yer alan yazılar dış politika açısından içerik analizi ile sınıflandırılarak, derginin dünya siyasetine bakışı, söylem açısından sergilenmeye çalışılacaktır. Çalışma, iki kutuplu sistemde Türkiye'de İslâmcılığın gün yüzüne çıkmaya başladığı dönemde kamuoyuna seslenen Hilâl Dergisi'nin dünya siyasetine bakışı ile Türkiye'de İslâmcılığın dış politika seyrine katkı yapmayı amaçlamaktadır. Abstract With the transition to multi-party politics in Turkey, the diversity in politics increased, and Islamic movements which were previously suppressed in social life emerged. In programs of many political parties established after July 1945, religion, tradition and secularism were widely discussed, and religion became apparent in political life as well as in political parties. In the 1950s, a large number of supporters of conservative ideas gathered, Islamic segmentation spread out with many political magazines, and it carried out to the political area through the Democratic Party and the Millet Party. ideas. Hilâl has a major role in translation of the works of important Islamic figures of the 20th century such as Hasan El Benna, Abul Ula Mawdudi and Seyyid Qutub. The fact that Hilâl's founder was a deputy from the National Salvation Party in 1977 shows the relationship between the magazine and the political scene. In addition, Özcan who was the founder of the Râbıtatü'l-Âlemi'l-Islami, and his activities abroad and reflection to Hilâl, had placed Hilâl in a position of being interwoven with world politics intensively. This study will try to analyse the foreign policy attitude of Islamist Hilâl by articles published in between 1958-1980 with the content analysis method. The aim of this study is to contribute to the foreign policy of Islamism in Turkey with the foreign policy analysis of Hilâl especially during the first years of the bipolar system in Turkey when at the time Islamism started to emerge.
Toplumsal hareket, iktidara ve mevcut düzene karşı
kolektif, organize bir karşı çıkış olarak tanı... more Toplumsal hareket, iktidara ve mevcut düzene karşı kolektif, organize bir karşı çıkış olarak tanımlanabilir. Toplumsal hareketler içerisinde İslamcı hareket, İslamcı bir devlet kurmaya çalışan ve İslam bayrağı altında birleşen grupları tanımlamak için kullanılmıştır. Muhalif hareketler içerisinde önemli bir yere sahip olan İhvan (İhvan-ül Müslimin/ Müslüman Kardeşler) örgütü, bu hareketler içerisinde önemli bir geçmişe sahiptir. Arap ayaklanmalarının ardından kimi ülkelerde iktidara geldikten sonra gücünü kaybederken, kimilerinde de muhalefetin önemli bir unsuru olmuştur. Çalışma, aynı ideolojik kökenden beslenen iki farklı yapı olarak karşımıza çıkan Suriye İhvanı ve HAMAS’ı toplumsal hareketler çerçevesinde amaçları, yapısı, şiddete yönelik tutumu, politik konumu, kamuoyu desteği açısından karşılaştırmayı amaçlamaktadır. Örgütlerin pratiğinin birbirlerinden ne kadar farklı olduğu ve bu farklılığın altında yatan nedenlerin ne olduğu yanıtlanmaya çalışılmış anahtar sorular arasındadır. Çalışmada, öncelikle iki örgüt toplumsal hareket olarak tarihsel açıdan yaşadıkları dönüşümlerle karşılaştırılmış, politik tutumları ve konumları incelenmiştir. Ardından bugün gelinen noktada özellikle Arap ayaklanmalarının da etkisiyle iki örgütün politik konumlarındaki değişim ve farklılıklar ortak düşman algısı yaratma açısından ele alınarak değerlendirilmiştir
Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal yaşa... more Türkiye'de çok partili hayata geçiş ile birlikte siyasal alanda çeşitlilik artmış, toplumsal yaşam içinde bastırılmış İslâmcı akımlar gün yüzüne çıkmıştır. Temmuz 1945 sonrasında kurulan birçok siyasi partinin programında din, gelenek ve laiklik konuları geniş yer bulmuş, siyasi partilerin yanı sıra toplumsal hayatta da din görünür hale gelmiştir. 1950'lerde muhafazakâr fikirlerin geniş bir taraftar toplaması ile İslâmcı kesimin yönelebileceği alanlar artmış, birçok siyasal dergi ile yayılmış, Demokrat Parti ve Millet Partisi vasıtasıyla da siyasal alana taşınmıştır. Hilâl Dergisi, İslâmcı kamuoyunu oluşturma ve İslâmcı fikirlerin yayılmasını sağlama konumuyla bu dönemde dikkat çekicidir. Özellikle Hasan El Benna, Ebu'l A'lâ el-Mevdudi, Seyyid Kutub gibi 20. yüzyılın önemli İslâmcı figürlerinin eserlerinin tercüme edilmesi ile öne çıkan Hilâl Dergisi'nin kurucusu ve sahibi Salih Özcan'ın 1977 yılında Milli Selamet Partisi'nden milletvekili olması, dergi ile siyasal alanın yakınlığını gösterir. Ayrıca Özcan'ın Râbıtatü'l-Âlemi'l-İslâmî'nin kurucularından olması, yurtdışı faaliyetleri ve bunların dergide yansımaları Hilâl'i dünya siyaseti ile iç içe bir konuma getirmiştir. Bu çalışma, 1958 yılında yayın hayatına başlayan İslâmcı Hilâl Dergisi'nin dış politika anlayışını 1980'e kadar yayımladığı yazılarla çözümlemeye çalışacaktır. Çalışmada Hilâl Dergisi'nde yer alan yazılar dış politika açısından içerik analizi ile sınıflandırılarak, derginin dünya siyasetine bakışı, söylem açısından sergilenmeye çalışılacaktır. Çalışma, iki kutuplu sistemde Türkiye'de İslâmcılığın gün yüzüne çıkmaya başladığı dönemde kamuoyuna seslenen Hilâl Dergisi'nin dünya siyasetine bakışı ile Türkiye'de İslâmcılığın dış politika seyrine katkı yapmayı amaçlamaktadır. Abstract With the transition to multi-party politics in Turkey, the diversity in politics increased, and Islamic movements which were previously suppressed in social life emerged. In programs of many political parties established after July 1945, religion, tradition and secularism were widely discussed, and religion became apparent in political life as well as in political parties. In the 1950s, a large number of supporters of conservative ideas gathered, Islamic segmentation spread out with many political magazines, and it carried out to the political area through the Democratic Party and the Millet Party. ideas. Hilâl has a major role in translation of the works of important Islamic figures of the 20th century such as Hasan El Benna, Abul Ula Mawdudi and Seyyid Qutub. The fact that Hilâl's founder was a deputy from the National Salvation Party in 1977 shows the relationship between the magazine and the political scene. In addition, Özcan who was the founder of the Râbıtatü'l-Âlemi'l-Islami, and his activities abroad and reflection to Hilâl, had placed Hilâl in a position of being interwoven with world politics intensively. This study will try to analyse the foreign policy attitude of Islamist Hilâl by articles published in between 1958-1980 with the content analysis method. The aim of this study is to contribute to the foreign policy of Islamism in Turkey with the foreign policy analysis of Hilâl especially during the first years of the bipolar system in Turkey when at the time Islamism started to emerge.
Uluslararası ilişkiler teorileri içerisinde dış politika yapımında kamuoyunun rolü tartışmalı bir... more Uluslararası ilişkiler teorileri içerisinde dış politika yapımında kamuoyunun rolü tartışmalı bir konuma sahiptir. Ancak genel olarak dış politika çıktılarında kamuoyunun değerinin, siyasal sistemin demokratik yapısı ile paralel olduğu oydaşılan görüştür. Ülkelerin uluslararası alanda etkin dış politika yürütebilmeleri için kamuoyu desteğine sahip olmaları beklenir. Her ne kadar kamuoyunun tek ve türdeş kümelerden olmayabileceği farklı kitlelerden meydana geldiği kabul edilse bile kamuoyunu oluşturan en önemli aygıt olarak medya, aynı zamanda kamuoyunu yansıtma rolüne sahiptir. Bu çalışma Mavi Marmara krizi sırasında basında yer alan haberleri inceleyerek 2009-2013 yılları arasında Türkiye-İsrail ilişkisindeki iniş çıkışları ne kadar yansıttığını ortaya koymaya çalışacaktır. İlişkinin ekonomik ve sosyal boyutlarına da değinerek Türkiye-İsrail arasında yaşanan gerilimin boyutu ile basının ne kadar örtüştüğünü tartışacaktır. Bunun için öncelikle AK Parti'nin ilk yıllarında dış politika yapımına ve Türkiye-İsrail ilişkilerine değinilecek, ardından Mavi Marmara ile sonuçlanan krizli dönem incelenecektir. Bu süreçte hem Türkiye hem de İsrail basınında yer alan haberleri değerlendirdikten sonra iki ülke arasında ilişkilerin ekonomik ve sosyal göstergelerine bakılacaktır. Çalışma, bu süreçte basın ile iktidarların benzer söylemden hareket ettiği ancak ekonomik ve sosyal göstergelerle söylemin örtüşmediği düşüncesindedir. Anahtar Kelimeler: Uluslararası İlişkiler, Dış Politika, Kamuoyu, İsrail. Abstract The role of the public in the foreign policy decision making within the theories of international relations is controversial. It is generally agreed that the value of public opinion in foreign policy outputs is parallel to the democratic nature of the political system. Moreover, it is expected that countries should have public support in order to carry out effective foreign policy on the international scene. Even though public opinion may not be from single and homogeneous clusters, even if it is accepted that it has come from different masses, the most important device forming the public has the role of media reflection at the same time. On the other hand, it can be said that the media is mostly influenced by public opinion in the foreign policy making process. This study examines the news in the press during the Mavi Marmara crisis and will try to show how much it reflects the turbulence between Turkey and Israel between 2009-2013. It also discusses the economic and social dimensions of the relationship, the level of the tension between Turkey and Israel, and whether the public opinion overlaps with the media. With in this contex, the first ruling years of AK Party and foreign policy making, Turkey-Israel relations will be discussed, then Mavi Marmara and final crisis will be examined. After evaluating the news in both Turkey and the Israeli press in this process, the analyses of the economic and social indicators of relations between the two countries will be delivered. It is argued that though both the media and governments use the very similar discourse in negative approach towards each other, economic and social indicators do claim otherwise. 1. Giriş Dış politikanın oluşumunda kamuoyunun konumu ve etkisi tartışmaları, uluslararası ilişkiler yaklaşımlarının klasik ayrımından etkilenmiştir. Realist (gerçekçi) yaklaşımın geleneksel olarak devletleri aktör olarak öne çıkarırken, insan unsuruna güvensiz bakışı, kamuoyu değerlendirmelerinin önemini azaltmıştır. İdealist/Liberal yaklaşım ise, demokrasi ve insan odaklı değerlendirme ile kamuoyunun önemine dikkat çekmiştir. I. Dünya Savaşı ile uluslararası ilişkiler bir disiplin olarak ortaya çıkarken kamuoyuna yönelik algılar da tartışma konusu olmuştur. Holsti (1992: 440), gerçekçi okulun kamuoyu hakkındaki algısının kökenlerinin I. Dünya Savaşı sonrasındaki tartışmalarda aranması gerektiğini savunmuş ve Woodrow Wilson'ın kamuoyunun dış politika yapımına katılımını öneren sözlerini hatırlatmıştır. Wilson'ın bu demokrasiyi öne çıkaran görüşüne karşılık, yine aynı dönemde Walter Lippmann, Public Opinion (Kamuoyu) adlı kitabında, realist yaklaşımı destekleyen çıkarımlarda bulunmuştur. İnsanların sosyopolitik ve kültürel çevrelerini kavrayışlarında karşılaştıkları bilişsel kısıtlamalara dikkat çeken Lippmann'a göre (1922: 54), yeterli bilgi ve kanaate sahip olmayan vatandaşın düşünceleri, gerçek hayattan kopuk " stereotip " veya " kafamızdaki resim " lerden öteye geçemez. Bu sebeple, dış politika sıradan insanların değil, konunun gerektirdiği deneyim, bilgi ve birikime sahip uzmanların işi olmalıdır. Halkın sadece bir yanılsama, efsane ve kaçınılmaz olarak hayalet gibi varolduğunu savunarak demokratik sisteme olan inancının eksikliğini ifade eden Lippmann'ın kuramsal çıkarımları (1922: 137-72), daha sonraları Amerika'da git gide artan saha araştırmaları ile İSra. * Dr., Gebze Teknik Üniversitesi, Strateji Bilimi Bölümü.
1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler
artmaya başlamış, feminist ulusla... more 1980’lerde uluslararası ilişkiler alanında eleştirel söylemler
artmaya başlamış, feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımları
disipline katkıları ile bu alanda yer edinmeye başlamıştır.
Toplumsal cinsiyetçi bakışın uluslararası ilişkilere katılması
ile yüksek/alçak politika (high/low politics) ayrımı, devlet,
savaş, güvenlik gibi cinsiyetçi yaklaşım içeren temel
konularda tartışmaların artması sağlanmıştır. Özellikle
güvenlik alanında kadının görünür kılınma çabası ve kadın
deneyiminin katkısı uluslararası ilişkilerde güvenliğe bakışı
derinleştirmiş, disiplindeki maskülen değerlerin
sorgulanmasını sağlamıştır. Bu çalışma, feminizmin şiddet,
güvenlik ve barış kavramlarına yaklaşımını ve uluslararası
ilişkiler alanına getirdiği eleştirileri sergilemeye çalışacaktır.
Teorinin ardından uygulama kısmında ise Suriye’deki içsavaş
nedeniyle kadınların durumu, kadınların ifadeleriyle birlikte
incelenecektir. Böylece çalışmada, güvenlik, şiddet ve barışın
anlamı feminist uluslararası ilişkiler kavramsallaştırması
açısından teori ile uygulama birlikte değerlendirilerek
tartışılacaktır.
Relations between Turkey and the Syrian Muslim Brotherhood (SMB) have gained momentum in the ligh... more Relations between Turkey and the Syrian Muslim Brotherhood (SMB) have gained momentum in the light of post-Arab revolt developments. This study aims to present the historical background of the relationship between SMB and AKP and effects of this relationship on foreign policy. For the analytical discussion on the relationship between AKP and SMB integration to „particular‟ recent foreign policies of Turkey, first of all, it will be examined how the SMB is perceived in Turkey in social and political arenas. Thus, the socio-political dimensions of the process in which the SMB came to the fore and began to be known in Turkey will be explored along with its position in foreign policy during the Justice and Development Party (JDP) government and the Syrian crisis.
“Milli güvenlik” tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirsizliğin sonucunda Tür... more “Milli güvenlik” tanımlanması güç, içeriği belirsiz bir kavramdır. Bu belirsizliğin sonucunda Türkiye’de kavramın içeriğinin çok geniş tutulduğu, anlamının silikleştirildiği görülür. Türkiye’de milli güvenliğin anlamı, kavramı ismine taşıyan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) basın bildirileri yoluyla incelenebilir. MGK, milli güvenlik siyasetinin tayini ve tespiti ile ilgili tavsiye kararları alan bir kuruldur. MGK’nın görüştüğü ve basın bildirilerine yansıttığı konuların milli güvenlik siyasetine ve dolayısıyla milli güvenlik anlayışına ilişkin olduğu varsayılabilir. Çalışma, milli güvenlik söyleminin MGK basın bildirilerinde nasıl kurgulandığını araştırırken, MGK’nın dış politika algısını sergilemeyi amaçlamıştır. Çalışmanın yönteminde eleştirel söylem analizi kullanılarak, MGK basın bildirileri dış politika konuları açısından taranmış, MGK basın bildirilerine yansıyan konular sergilenmiştir. 1980’lerden itibaren üçlü bir tarihsel ayrımla MGK’nın dış politika algısına ek olarak, MGK’nın milli güvenlik tanımına ulaşılmaya çalışılmıştır.
Işık Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünce düzenlenen Yeni Ortadoğu: Toplum, Ekonomi, Siy... more Işık Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünce düzenlenen Yeni Ortadoğu: Toplum, Ekonomi, Siyaset Konferansı bildiri kitabı
TOPLUM, TARİH VE SİYASET ÜZERİNE YAZILAR PROF. DR. CEMİL OKTAY’A ARMAĞAN, 2021
Bu çalışma güvenliğin dönüşümünü siyasal sistem ve modern devletin
anlatımı üzerinden açıklamayı ... more Bu çalışma güvenliğin dönüşümünü siyasal sistem ve modern devletin anlatımı üzerinden açıklamayı hedeflerken, öncelikle egemenliğin kaynağı olarak devletin oluşumuna, Orta Çağ’da egemenliğini kazanmasına, modern devlete ve onunla birlikte egemenliğin pekişmesine, günümüzdeki haliyle egemenliğin füzyonlaşmasına değiniyor. Böylece ben de Cemil Hocama bana katkıları için sonsuz teşekkür etme fırsatını, bize ilk derste anlattığı Max Weber ve Weber’in devleti meşru güç kullanma tekeline sahip birim olarak tanımlamasından yola çıkan bu çalışma ile yakalamış bulunuyorum. Devletin varlık sebeplerinden birincisinin güvenliği sağlamak olduğu, aynı zamanda kendisinin de güvenlik üreticisi/sağlayıcısı olarak monopolleşmesi ile güçlendiği saptaması ile devletin doğuşundan itibaren güvenlik ile birlikte var olduğu ve iki kavramın da birbirinden beslendiği, birbirini dönüştürdüğü görülmektedir. Tarih boyunca başta güvenlik konularında olmak üzere meydana gelen birçok olay, devletin değişimine, sivil/yurttaşın dönüşmesine, hak ve özgürlüklerin, katılma ve sorumlulukların (yeniden) tanımlanmasına, devlet ile toplum arasındaki ilişkinin (yeniden) kodlanmasına neden olmuştur. Uluslararası ilişkiler disiplini, bütün bu dönüşümleri, yaşanan olayları farklı teoriler çerçevesinde çözümlemeye çalışmıştır. Bu çalışma, güvenliği devlet ve egemenlik kavramları ile ilişkilendirerek ikisinin birbirine etkisini/katkısını ve zaman içerisinde dönüşümlerini uluslararası ilişkiler teorilerinin çözümlemelerine de değinerek açıklamayı amaçlamıştır.
Children have always been a part of the war for millennia but child soldiering is often portrayed... more Children have always been a part of the war for millennia but child soldiering is often portrayed as something rather new, as a side product of the Post-Cold War in most of the fragile states in the world. Underdevelopment is a feature of the fragile state and especially political violence is a common figure in such states. This paper argues that, children's role changes in fragile states, and further focuses on children in Syrian war and their changing role in the society. While the conflict was turning into a war the role of the children both in the society and in the conflict of which increasing tension was turning it into a war. And when the country, one of the fragile states in the world, collapsed, the government lost control and the children took the sides as terrorists. Given the brief information about the changing roles of Syrian children in this dynamically violent environment, this article will examine the transformation of the role of the children in the fragile state Syria.
Uploads
Papers by Bulut GURPINAR
kolektif, organize bir karşı çıkış olarak tanımlanabilir.
Toplumsal hareketler içerisinde İslamcı hareket,
İslamcı bir devlet kurmaya çalışan ve İslam
bayrağı altında birleşen grupları tanımlamak için
kullanılmıştır. Muhalif hareketler içerisinde önemli
bir yere sahip olan İhvan (İhvan-ül Müslimin/
Müslüman Kardeşler) örgütü, bu hareketler
içerisinde önemli bir geçmişe sahiptir. Arap
ayaklanmalarının ardından kimi ülkelerde iktidara
geldikten sonra gücünü kaybederken, kimilerinde
de muhalefetin önemli bir unsuru olmuştur.
Çalışma, aynı ideolojik kökenden beslenen iki farklı
yapı olarak karşımıza çıkan Suriye İhvanı ve HAMAS’ı
toplumsal hareketler çerçevesinde amaçları, yapısı,
şiddete yönelik tutumu, politik konumu, kamuoyu
desteği açısından karşılaştırmayı amaçlamaktadır.
Örgütlerin pratiğinin birbirlerinden ne kadar farklı
olduğu ve bu farklılığın altında yatan nedenlerin
ne olduğu yanıtlanmaya çalışılmış anahtar
sorular arasındadır. Çalışmada, öncelikle iki örgüt
toplumsal hareket olarak tarihsel açıdan yaşadıkları
dönüşümlerle karşılaştırılmış, politik tutumları ve
konumları incelenmiştir. Ardından bugün gelinen
noktada özellikle Arap ayaklanmalarının da etkisiyle
iki örgütün politik konumlarındaki değişim ve
farklılıklar ortak düşman algısı yaratma açısından
ele alınarak değerlendirilmiştir
artmaya başlamış, feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımları
disipline katkıları ile bu alanda yer edinmeye başlamıştır.
Toplumsal cinsiyetçi bakışın uluslararası ilişkilere katılması
ile yüksek/alçak politika (high/low politics) ayrımı, devlet,
savaş, güvenlik gibi cinsiyetçi yaklaşım içeren temel
konularda tartışmaların artması sağlanmıştır. Özellikle
güvenlik alanında kadının görünür kılınma çabası ve kadın
deneyiminin katkısı uluslararası ilişkilerde güvenliğe bakışı
derinleştirmiş, disiplindeki maskülen değerlerin
sorgulanmasını sağlamıştır. Bu çalışma, feminizmin şiddet,
güvenlik ve barış kavramlarına yaklaşımını ve uluslararası
ilişkiler alanına getirdiği eleştirileri sergilemeye çalışacaktır.
Teorinin ardından uygulama kısmında ise Suriye’deki içsavaş
nedeniyle kadınların durumu, kadınların ifadeleriyle birlikte
incelenecektir. Böylece çalışmada, güvenlik, şiddet ve barışın
anlamı feminist uluslararası ilişkiler kavramsallaştırması
açısından teori ile uygulama birlikte değerlendirilerek
tartışılacaktır.
kolektif, organize bir karşı çıkış olarak tanımlanabilir.
Toplumsal hareketler içerisinde İslamcı hareket,
İslamcı bir devlet kurmaya çalışan ve İslam
bayrağı altında birleşen grupları tanımlamak için
kullanılmıştır. Muhalif hareketler içerisinde önemli
bir yere sahip olan İhvan (İhvan-ül Müslimin/
Müslüman Kardeşler) örgütü, bu hareketler
içerisinde önemli bir geçmişe sahiptir. Arap
ayaklanmalarının ardından kimi ülkelerde iktidara
geldikten sonra gücünü kaybederken, kimilerinde
de muhalefetin önemli bir unsuru olmuştur.
Çalışma, aynı ideolojik kökenden beslenen iki farklı
yapı olarak karşımıza çıkan Suriye İhvanı ve HAMAS’ı
toplumsal hareketler çerçevesinde amaçları, yapısı,
şiddete yönelik tutumu, politik konumu, kamuoyu
desteği açısından karşılaştırmayı amaçlamaktadır.
Örgütlerin pratiğinin birbirlerinden ne kadar farklı
olduğu ve bu farklılığın altında yatan nedenlerin
ne olduğu yanıtlanmaya çalışılmış anahtar
sorular arasındadır. Çalışmada, öncelikle iki örgüt
toplumsal hareket olarak tarihsel açıdan yaşadıkları
dönüşümlerle karşılaştırılmış, politik tutumları ve
konumları incelenmiştir. Ardından bugün gelinen
noktada özellikle Arap ayaklanmalarının da etkisiyle
iki örgütün politik konumlarındaki değişim ve
farklılıklar ortak düşman algısı yaratma açısından
ele alınarak değerlendirilmiştir
artmaya başlamış, feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımları
disipline katkıları ile bu alanda yer edinmeye başlamıştır.
Toplumsal cinsiyetçi bakışın uluslararası ilişkilere katılması
ile yüksek/alçak politika (high/low politics) ayrımı, devlet,
savaş, güvenlik gibi cinsiyetçi yaklaşım içeren temel
konularda tartışmaların artması sağlanmıştır. Özellikle
güvenlik alanında kadının görünür kılınma çabası ve kadın
deneyiminin katkısı uluslararası ilişkilerde güvenliğe bakışı
derinleştirmiş, disiplindeki maskülen değerlerin
sorgulanmasını sağlamıştır. Bu çalışma, feminizmin şiddet,
güvenlik ve barış kavramlarına yaklaşımını ve uluslararası
ilişkiler alanına getirdiği eleştirileri sergilemeye çalışacaktır.
Teorinin ardından uygulama kısmında ise Suriye’deki içsavaş
nedeniyle kadınların durumu, kadınların ifadeleriyle birlikte
incelenecektir. Böylece çalışmada, güvenlik, şiddet ve barışın
anlamı feminist uluslararası ilişkiler kavramsallaştırması
açısından teori ile uygulama birlikte değerlendirilerek
tartışılacaktır.
anlatımı üzerinden açıklamayı hedeflerken, öncelikle egemenliğin kaynağı
olarak devletin oluşumuna, Orta Çağ’da egemenliğini kazanmasına, modern
devlete ve onunla birlikte egemenliğin pekişmesine, günümüzdeki haliyle
egemenliğin füzyonlaşmasına değiniyor. Böylece ben de Cemil Hocama
bana katkıları için sonsuz teşekkür etme fırsatını, bize ilk derste anlattığı
Max Weber ve Weber’in devleti meşru güç kullanma tekeline sahip birim
olarak tanımlamasından yola çıkan bu çalışma ile yakalamış bulunuyorum.
Devletin varlık sebeplerinden birincisinin güvenliği sağlamak olduğu, aynı
zamanda kendisinin de güvenlik üreticisi/sağlayıcısı olarak monopolleşmesi
ile güçlendiği saptaması ile devletin doğuşundan itibaren güvenlik ile birlikte
var olduğu ve iki kavramın da birbirinden beslendiği, birbirini dönüştürdüğü
görülmektedir. Tarih boyunca başta güvenlik konularında olmak üzere
meydana gelen birçok olay, devletin değişimine, sivil/yurttaşın dönüşmesine,
hak ve özgürlüklerin, katılma ve sorumlulukların (yeniden) tanımlanmasına,
devlet ile toplum arasındaki ilişkinin (yeniden) kodlanmasına neden
olmuştur. Uluslararası ilişkiler disiplini, bütün bu dönüşümleri, yaşanan
olayları farklı teoriler çerçevesinde çözümlemeye çalışmıştır. Bu çalışma,
güvenliği devlet ve egemenlik kavramları ile ilişkilendirerek ikisinin
birbirine etkisini/katkısını ve zaman içerisinde dönüşümlerini uluslararası
ilişkiler teorilerinin çözümlemelerine de değinerek açıklamayı amaçlamıştır.