Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content

    Birol Bulut

    Antolojiler ilk anlamları itibariyle seçilen edebî ürünlerin bir araya getirildiği ve kendine has özellikler barındıran eserlerdir. Türk edebiyatı içerisinde oluşturulan şiir antolojileri üzerine yapılmış incelemeler sınırlı düzeydedir.... more
    Antolojiler ilk anlamları itibariyle seçilen edebî ürünlerin bir araya getirildiği ve kendine has özellikler barındıran eserlerdir. Türk edebiyatı içerisinde oluşturulan şiir antolojileri üzerine yapılmış incelemeler sınırlı düzeydedir. Harf Devrimi’ne (1 Kasım 1928) kadar çıkmış Türk şiir antolojilerini ele alan iki çalışma bulunmaktadır. Bunlar biri 1996 yılında yapılmış yüksek lisans tezi diğeri ise 2000 yılında yayımlanmış makaledir. İki çalışma da genel olarak antolojilerin tanıtılmasını ve birbirleri ile karşılaştırmasını içerir. Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İnkılâplar Dönemi Türk Edebiyatı yahut Atatürk Dönemi Türk Edebiyatı olarak farklı isimlerle anılan bu dönemde neşredilen antolojiler üzerine herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Alandaki eksiklikten yola çıkarak bu makalede 1928-1940 yılları arasında yayımlanmış Türk şiiri antolojileri ele alınacaktır. Çalışmamız nazım-nesir örneklerinin bir arada verildiği 5, sadece şiirlerden oluşan 18, toplamda 23 adet antolojiyi kapsamaktadır. İncelememiz iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde bu yıllar arasında yayımlanan halk edebiyatı, divan edebiyatı ve yeni Türk şiiri antolojileri ayrı başlıklara ayrılarak bunların kronolojik sırayla genel bir tanıtımı yapılacaktır. İkinci bölüm zikredilen antolojilerin niteliklerine ve işlevlerine odaklanacaktır. Bu kısımda uygun başlıklandırmalar altında antolojilerin pedagojik işlevi, edebî bir kanon dâhilinde oluşturulup oluşturulmadıkları ve antoloji-okur ilişkisi irdelenecektir.
    Antolojiler ilk anlamları itibariyle seçilen edebî ürünlerin bir araya getirildiği ve kendine has özellikler barındıran eserlerdir. Türk edebiyatı içerisinde oluşturulan şiir antolojileri üzerine yapılmış incelemeler sınırlı düzeydedir.... more
    Antolojiler ilk anlamları itibariyle seçilen edebî ürünlerin bir araya getirildiği ve kendine has özellikler barındıran eserlerdir. Türk edebiyatı içerisinde oluşturulan şiir antolojileri üzerine yapılmış incelemeler sınırlı düzeydedir. Harf Devrimi’ne (1 Kasım 1928) kadar çıkmış Türk şiir antolojilerini ele alan iki çalışma bulunmaktadır. Bunlar biri 1996 yılında yapılmış yüksek lisans tezi diğeri ise 2000 yılında yayımlanmış makaledir. İki çalışma da genel olarak antolojilerin tanıtılmasını ve birbirleri ile karşılaştırmasını içerir. Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İnkılâplar Dönemi Türk Edebiyatı yahut Atatürk Dönemi Türk Edebiyatı olarak farklı isimlerle anılan bu dönemde neşredilen antolojiler üzerine herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Alandaki eksiklikten yola çıkarak bu makalede 1928-1940 yılları arasında yayımlanmış Türk şiiri antolojileri ele alınacaktır. Çalışmamız nazım-nesir örneklerinin bir arada verildiği 5, sadece şiirlerden oluşan 18, toplamda 23 adet anto...
    Türk edebiyatının takribî 1850’li yıllardan sonra değişim sürecine girdiği kabul edilmektedir. Sürecintemelini klasik şiirin duygu, düşünce ve hayal dünyasının yerine modern olanın ikâme edilmesiçalışmaları oluşturur. Bu dönüşümün kendi... more
    Türk edebiyatının takribî 1850’li yıllardan sonra değişim sürecine girdiği kabul edilmektedir. Sürecintemelini klasik şiirin duygu, düşünce ve hayal dünyasının yerine modern olanın ikâme edilmesiçalışmaları oluşturur. Bu dönüşümün kendi içerisinde sancılı olduğu gerçeği de karşımızdadurmaktadır. Döneme bakıldığı zaman edebî metinlerdeki değişim dönemin ruhuna uygun olarakgerçeklik ve bunun yanı sıra görsellik üzerinden kendini ifade eder. Bu aynı zamanda dünyagörüşünün ve zihnî yapının da başkalaşımı anlamını taşımaktadır. Edebiyat-ı cedide olarak karşımızaçıkan bu atılımın izlerini, klasik edebiyattan kendini ayıran hususları inceleyebileceğimizmecralardan biri de imgelerdir. Söz konusu çalışmada yeni edebiyat cihetinde şiirler yazan İsmailSafa’nın “Dağlara” başlıklı şiiri ile klasik şiir cenâhında eser veren Hâlid’in, İsmail Safa’nın zikredilenşiirine yazdığı nazireden yola çıkarak dağ imgesinin her iki şairdeki kullanımını veripkarşılaştırmasını yapmaya çalışacağız.Turkish Litera...
    Türk edebiyatının modernleşme serüveninin önemli evrelerinden biri olan Servet-i Fünûn neslinin önde gelen isimlerinde Cenap Şahabettin birçok edebî türde ürün vermiş; hem meydana getirdiği eserlerle hem edebiyat nazariyatı ile ilgili... more
    Türk edebiyatının modernleşme serüveninin önemli evrelerinden biri olan Servet-i Fünûn neslinin önde gelen isimlerinde Cenap Şahabettin birçok edebî türde ürün vermiş; hem meydana getirdiği eserlerle hem edebiyat nazariyatı ile ilgili yazdığı yazılarla etki alanı oluşturmuştur. Edebî tenkit ise bir tür olarak bu dönemde Batılı normlar etrafında kuramsal bir çerçeveye oturtulmaya çalışılmıştır. Cenap Şahabettin de edebî tenkit sahasındaki kuramsal boşlukla ilgili fikir beyan etmiş, Türk edebiyatında bu türün gelişimi ve bir sistem dâhilinde ilerlemesi hususunda çaba sarf etmiştir. Edebî tenkit mevzuu üzerinden gerek Cenap özelinde gerekse dönem olarak çalışmalar yapılmıştır. Lakin Cenap’ın çizdiği tenkit usulü hakkında etraflıca bir açıklamaya girişilmemiştir. Bu çalışma Cenap Şahabettin’in belirli dönemlerde tenkitle ilgili yayımladığı yazılardan yola çıkarak edebî tenkitte usul hakkındaki görüşlerini ve hangi tenkit tür/türlerinden beslendiğini ortaya koymaya çalışacaktır.Cenap Şah...
    Atasözleri toplumun kültürel bütünlüğünü, deneyimini, hayata karşı bakış açısını bir potada eritip ayrıca oluşturduğu sanatsal formla gelecek nesilleri aydınlatan bir kimlik niteliği taşır. Bu kimliğin içerisinde kullanılan bazı kavramlar... more
    Atasözleri toplumun kültürel bütünlüğünü, deneyimini, hayata karşı bakış açısını bir potada eritip ayrıca oluşturduğu sanatsal formla gelecek nesilleri aydınlatan bir kimlik niteliği taşır. Bu kimliğin içerisinde kullanılan bazı kavramlar bir şekilde cemiyetin hayatına dokunmuş ve ortak hafızasında yer etmiştir. Türk kültürü için dağlar bu kavramlardan biridir. Çünkü Türklerin tarih sahnesine çıktığı zamandan bugüne değin dağlar, yaşadıkları coğrafyanın bir gerçeği olmuştur. Bu gerçekle birlikte hayatlarını şekillendiren Türkler ayrıca dağları estetik bir değer olarak sanat ürünlerinde kullanmışlardır. Dağlar sadece atasözleri için değil gerek Türk halk edebiyatının, klasik Türk edebiyatın gerek yeni Türk edebiyatının yararlandığı imgelerden biri olmuştur. Peki, dağların imgesel değerini oluşturan sebepler nelerdir? Hiç kuşkusuz dağlar öncelikle göze hitap eder. Dolayısıyla insan bilincinde dağlar, mekânsal nitelikleriyle belirir. Şekli ve hacmi ile ön plana çıkan dağlar, görüntüsü ...
    Tanzimat sonrası Türk edebiyatında Namık Kemal’le başlayan edebiyatta gerçeklik arayışı kendini çeşitli şekillerde temsil etme olanakları bulur. Bu temsil biçimlerinden biri de görselliktir. Romantizmin sanatlarda tedahüle salık vermesi... more
    Tanzimat sonrası Türk edebiyatında Namık Kemal’le başlayan edebiyatta gerçeklik arayışı kendini çeşitli şekillerde temsil etme olanakları bulur. Bu temsil biçimlerinden biri de görselliktir. Romantizmin sanatlarda tedahüle salık vermesi ile birlikte edebî metinlerde ortaya çıkan gerçeklik/görsellik ve duyu/duygusallık anlayışı Türk edebiyatında modernliği tesis etme adına edebiyat-ı cedide taraftarlarınca takip edilir. Süreç içerisinde “resim gibi şiir” nazariyesi etrafında Türk ediplerince yeni farkına varılan görselliğin teknikleri kullanılarak şiirler yazılmaya çalışılır, hatta tablo altına şiir yazmak moda hâline gelir. Şunu belirtmek gerekir ki bir şairin eserinde resim ile şiirin tekniklerini mezcetmesi, kelimelere hükmetmenin yanı sıra resim sanatına da vakıf olmayı gerektirir. Bu sanata ait tekniklerden birisi olarak perspektifi zikredebiliriz. Perspektif basit bir tanımla nesnelerin gerçekteki görüntüsü ile uyumlu olarak üç boyutlu şeklinin bir düzleme aktarımıdır. Rönesans...
    Anthologies are pieces of literature that gather specifically chosen literary works. Anthologies of poetry in Turkish Literature are quite limited. There are only two published works regarding anthologies on Turkish poetry until the... more
    Anthologies are pieces of literature that gather specifically chosen literary works. Anthologies of poetry in Turkish Literature are quite limited. There are only two published works regarding anthologies on Turkish poetry until the alphabet reform (1 st November 1928). One of them is a Masters dissertation in 1996 while the other one is an article published in 2000. Both of the works R u m e l i D E / 4 7 3-1940) / Bulut, B.
    Research Interests:
    Türk edebiyatının takribî 1850’li yıllardan sonra değişim sürecine girdiği kabul edilmektedir. Sürecin temelini klasik şiirin duygu, düşünce ve hayal dünyasının yerine modern olanın ikâme edilmesi çalışmaları oluşturur. Bu dönüşümün kendi... more
    Türk edebiyatının takribî 1850’li yıllardan sonra değişim sürecine girdiği kabul edilmektedir. Sürecin temelini klasik şiirin duygu, düşünce ve hayal dünyasının yerine modern olanın ikâme edilmesi çalışmaları oluşturur. Bu dönüşümün kendi içerisinde sancılı olduğu gerçeği de karşımızda durmaktadır. Döneme bakıldığı zaman edebî metinlerdeki değişim dönemin ruhuna uygun olarak gerçeklik ve bunun yanı sıra görsellik üzerinden kendini ifade eder. Bu aynı zamanda dünya görüşünün ve zihnî yapının da başkalaşımı anlamını taşımaktadır. Edebiyat-ı cedide olarak karşımıza çıkan bu atılımın izlerini, klasik edebiyattan kendini ayıran hususları inceleyebileceğimiz mecralardan biri de imgelerdir. Söz konusu çalışmada yeni edebiyat cihetinde şiirler yazan İsmail Safa’nın “Dağlara” başlıklı şiiri ile klasik şiir cenâhında eser veren Hâlid’in, İsmail Safa’nın zikredilen şiirine yazdığı nazireden yola çıkarak dağ imgesinin her iki şairdeki kullanımını verip karşılaştırmasını yapmaya çalışacağız.
    Mehmet Âkif, ilk kitabı olan Safahat’ı (1911) yayımladığı günden itibaren edebiyat çevrelerinin ilgisini çekmiş, oluşturduğu etki neticesinde onun eserleri birçok kişi tarafından eleştiriye tabi tutulmuş hatta bu eserler üzerinden kalem... more
    Mehmet Âkif, ilk kitabı olan Safahat’ı (1911) yayımladığı günden itibaren edebiyat çevrelerinin ilgisini çekmiş, oluşturduğu etki neticesinde onun eserleri birçok kişi tarafından eleştiriye tabi tutulmuş hatta bu eserler
    üzerinden kalem kavgaları bile yaşanmıştır. Âkif’in şiirleri üzerine dönemin önemli eleştiri yazanlarından biri de Ali Ekrem’dir. Âkif’in üçüncü kitabı Hakk’ın Sesleri (1913) çıktıktan sonra Ali Ekrem, Âkif’in şiirlerinin değerini
    ortaya koymak amacıyla tenkit yazıları yazmıştır. Bu minvalde Sebilürreşâd dergisinin 7 Ağustos – 25 Aralık 1913 yılları arasında yayımlanan sayılarında
    “Sahâif-i Tenkid” başlığı altında toplam on yazı boyunca Mehmet Âkif’in altı şiirini incelemiştir. Bu çalışmada Ali Ekrem’in tenkit yazıları kronolojik sıra gözetilerek ayrı ayrı ele alınacaktır. Son kısımda da Ali Ekrem’in bu görüşlerinden yola çıkarak şiirlere yaklaşım biçimi değerlendirilmeye çalışılacaktır.
    Türk düşünce tarihinin önemli isimlerinden biri olan Ziya Gökalp; sosyolog, fikir adamı kimliğinin yanı sıra şair olarak da karşımıza çıkar. Manzumeleri estetik olmaktan ziyade zamanın meselelerine yönelerek fikri önceler. Dönemin... more
    Türk düşünce tarihinin önemli isimlerinden biri olan Ziya Gökalp; sosyolog, fikir adamı kimliğinin yanı
    sıra şair olarak da karşımıza çıkar. Manzumeleri estetik olmaktan ziyade zamanın meselelerine yönelerek
    fikri önceler. Dönemin öncelikli meselesi ise dağılan devleti kurtaracak fikrî bir mecraya sokmaktır. Ona
    göre milliyetçilik bu yollardan biridir. Ulusal bilinci inşa etmek için Orta Asya’ya uzanan Gökalp millî
    destanlara, efsanelere, menkıbelere, mitolojiye yönelir. Kaynağını anlatılardan alan mitik mekân, sahip olduğu değerlerin üzerine yeni anlamlar yüklenerek hatıra ve hafıza oluşturmanın temel bileşeni hâline gelir.
    Uzak geçmişin ritüellerini, sembollerini, zaferlerini, kültürünü ön plana çıkaran ve mitsel anlamlar ihtiva
    eden bu mekânlar yeniden üretilerek bugün ile bağlantısı kurulur. Ziya Gökalp özellikle 1911-1915 yılları
    arasında kaleme aldığı şiirlerde mitik mekânları ele alarak ulus tandanslı toplumsal hafıza oluşturmaya çalışır. Çalışmanın amacı Ziya Gökalp’in manzumelerinde milliyetçiliğin romantik söylemlerinden biri olan
    mitik mekân unsurlarını tespit etmek ve tespit edilen mitik mekânların hafıza ve kimlik üzerindeki işlevini incelemektir. İlgili manzumeler bütünlük arz ettiği için kronolojik okuma yapılmıştır.
    Türk edebiyatının takribî 1850’li yıllardan sonra değişim sürecine girdiği kabul edilmektedir. Sürecin temelini klasik şiirin duygu, düşünce ve hayal dünyasının yerine modern olanın ikâme edilmesi çalışmaları oluşturur. Bu dönüşümün kendi... more
    Türk edebiyatının takribî 1850’li yıllardan sonra değişim sürecine girdiği kabul edilmektedir. Sürecin temelini klasik şiirin duygu, düşünce ve hayal dünyasının yerine modern olanın ikâme edilmesi çalışmaları oluşturur. Bu dönüşümün kendi içerisinde sancılı olduğu gerçeği de karşımızda durmaktadır. Döneme bakıldığı zaman edebî metinlerdeki değişim dönemin ruhuna uygun olarak gerçeklik ve bunun yanı sıra görsellik üzerinden kendini ifade eder. Bu aynı zamanda dünya görüşünün ve zihnî yapının da başkalaşımı anlamını taşımaktadır. Edebiyat-ı cedide olarak karşımıza çıkan bu atılımın izlerini, klasik edebiyattan kendini ayıran hususları inceleyebileceğimiz mecralardan biri de imgelerdir. Söz konusu çalışmada yeni edebiyat cihetinde şiirler yazan İsmail Safa’nın “Dağlara” başlıklı şiiri ile klasik şiir cenâhında eser veren Hâlid’in, İsmail Safa’nın zikredilen
    şiirine yazdığı nazireden yola çıkarak dağ imgesinin her iki şairdeki kullanımını verip karşılaştırmasını yapmaya çalışacağız.
    Research Interests:
    Research Interests: