“Nietzsche'nin Dionysosları: 'Dionysosçu olan nedir?' Sorusunun Yanıtlanamayışı Üzerine", Ed. Toros Güneş Esgün ve Gülben Salman, İstanbul: Pinhan, 2020, s. 31-52., 2020
Feylesof Dionysos'un çömeziyim ben; ermiş olmaktansa, satir olmayı yeğ tutarım ... 2 1-Dionysos N... more Feylesof Dionysos'un çömeziyim ben; ermiş olmaktansa, satir olmayı yeğ tutarım ... 2 1-Dionysos Nietzsche'nin neredeyse bütün düşüncesini kat eden asli mitsel figürdür. Olympos Pantheon'unda yer almayan, aralarına kabul edildiğinde bile hep "öteki" kalan, kökeni belir siz, yerleşik bir tapınağı bulunmayan, esrik, coşkulu, hafif, neşeli, oyuncu, dansçı, yabanıl, çokluğa açık, tüm biçimlerin ve tanımla rın ötesinde, acılan dağıtan, bağlan çözen, fantazya ile gerçek
Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, sağlık, eğitim, çalışma yaşamı, karar verme mekanizmaların... more Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, sağlık, eğitim, çalışma yaşamı, karar verme mekanizmalarına katılım, ev içi yaşantı gibi her alanda bizleri çepeçevre sarmalamış durumda. Bizler, Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM)’ın çalışmalarına emek veren ve bilimin yol göstericiliğine inanan akademisyenler olarak toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırma amacına bilimsel bir kaynakla katkı sunalım istedik. Bu isteğimizi hayata geçirirken bilginin kalıcı olduğunda daha da değerlendiğinin ve daha çok kişiye eriştiğinin de farkındaydık. Bu nedenle okurlarımızın öncelikli olarak üniversite öğrencileri olması fikri bizlerin heyecanını daha da artırdı. Bu kitabın bölümleri, hazırlayan ekibin bilimsel bilgi dağarcıklarını bugüne kadarki yaşam deneyimleriyle birleştirmesi sonucunda ortaya çıktı ve kolektif bir emeğin ürünü olarak sizlere ulaşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu, yaşamın her alanında olsa da kitabın bölümlerini sınırlandırmak zorunluluğundan dolayı sağlık, eğitim, hukuk, çalışma yaşamı, medya, spor gibi farklı disiplinlerden belirli konulara odaklanarak çalışmamızı şekillendirdik. Dileğimiz, kitap içeriğinin siz değerli okurlarımızın katkılarıyla gelecekte genişletilmesi ve yenilenmesidir. Son söz olarak, elbette bu kitabın sizlere ulaşmasındaki amaç yalnızca doğrudan toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesine katkı sağlamak değildi. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği birçok iyileşmede sadece bir önkoşul. Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine temellenen ve bu eşitlikten yeşeren bütüncül bir umutla, bu kaynağın okur için yol gösterici, ufuk açıcı ve yaratımı özendirici olmasını diliyoruz
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2017
The most important issue of our era in terms of justice is "displacement of death", in ... more The most important issue of our era in terms of justice is "displacement of death", in other words the deprivation of mortal beings' right to die. What is meant here by "displacement of death" is not euthanasia; this phrase was chosen to emphasize the unseemliness of the termination of life either by force or accidentally, but in any case due to external reasons (such as war, genocide and accidents). In our time melancholy is the projection over the society of the increase of such unseemly deaths and of them not being properly situated in the hierarchy of mourning. Nonetheless, it is possible to handle melancholy, which is a result of unlikely deaths, as the requirement of the political actor. Presently, the relationship that can be actively associated with the remains of history is possible via an improper type of mourning and an improper testimony. In this study, the issues of "unseemly death", "mourning" and "testimony" in cla...
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2014
The most important issue of our era in terms of justice is “displacement of death”, in other word... more The most important issue of our era in terms of justice is “displacement of death”, in other words the deprivation of mortal beings’ right to die. What is meant here by “displacement of death” is not euthanasia; this phrase was chosen to emphasize the unseemliness of the termination of life either by force or accidentally, but in any case due to external reasons (such as war, genocide and accidents). In our time melancholy is the projection over the society of the increase of such unseemly deaths and of them not being properly situated in the hierarchy of mourning. Nonetheless, it is possible to handle melancholy, which is a result of unlikely deaths, as the requirement of the political actor. Presently, the relationship that can be actively associated with the remains of history is possible via an improper type of mourning and an improper testimony. In this study, the issues of “unseemly death”, “mourning” and “testimony” in classical tragedies will be analysed in relation to the theories of contemporary thinkers (Freud, Butler, Benjamin, Agamben, Derrida e.g.)
Necla Rüzgar'ın "Fauna"sı, ya da Tanıklık Üzerine 25/1/2014/ skopbülten / Nazile Kalaycı Bu metin... more Necla Rüzgar'ın "Fauna"sı, ya da Tanıklık Üzerine 25/1/2014/ skopbülten / Nazile Kalaycı Bu metin, Necla Rüzgar'ın 24 Ocak-1 Mart tarihleri arasında Ankara Galeri Nev'de görülebilecek "Fauna" başlıklı sergisi üzerinedir. I Ötekinin bakışı[1] "Fauna", eser ile izleyici arasındaki alışık olduğumuz ilişkiyi tersine çevirerek izleyicilerin eserler tarafından izlendiği, sorgulandığı bir sergi olması açısından dikkat çekici. Eser ile izleyici arasındaki keskin sınırları hedefleyen, istikrarsızlaştıran, izleyiciyi kendi dışına çıkartarak (ek-stasis) eserler tarafından ele geçirilmesine (enthusiasmos), hatta istila edilmesine vesile olan sergi, mazinin karanlığında yok olanlar ile biz-hayatta kalanlar arasında bir diyalog için kapı aralaması; dahası, irade sahibi ben'den hareket eden etik düşüncelerin temelden sarsıldığı günümüzde, öteki'nin bakışını ve bu bakışın ortaya çıkardığı etik imkânları akla getirmesi bakımından oldukça önemli. "Fauna", ister istemez, şu soruyu çağırıyor: Eserler bizde ne görüyor, bizim özelimizde ne tür bir varlığa bakıyor? Bu soruyla birlikte izleyicinin eserler hakkında ne düşündüğü önemini yitiriyor ve bizim-onların bakışı altında-kendimiz hakkında ne düşündüğümüz daha önemli hale geliyor.[2] Hesabı verilmemiş suçlarla, boğulanların[3] karşılanmamış adalet talepleriyle yüklü belleğimizi uyaran/uyandıran eserler, bizi, gerek tedirgin ederek gerekse sahip olduğumuz haysiyetin gereksiz bir gösteri olduğunu hissettirmek suretiyle utandırarak,[4] tarihin karanlık yüküne karşı tanıklık etmeye davet ediyor; çünkü kurtulanın görevi hatırlamak, unutturmamak ve bu imkânsız deneyimde sadece geçmişle değil, kendisiyle de yüzleşebilmektir.
Giriş: Aristoteles tarafından politikanın ereği olarak belirlenen eudaimonia'nın −her ne kadar bi... more Giriş: Aristoteles tarafından politikanın ereği olarak belirlenen eudaimonia'nın −her ne kadar bir anlamı mutluluk olsa da− günümüzde mutluluktan anlaşılan şeyle çok da fazla ilgisi yoktur. 1 Eudaimonia ne haz yaşamı, ne geçici bir ruh hali, ne de başımıza şans eseri gelen bir durumdur; dahası tanrı vergisi de değildir. Bir kişiye hayatı boyunca eşlik eden daimon'un yönünü iyi'ye çevirmesi anlamına gelen eu-daimonia, insanın "işini iyi yapması", "iyi yaşaması" ya da bu anlama gelmek üzere "ruhun erdeme uygun etkinliği"dir. Öte yandan bu etkinliği ruhu kaplayan bir duygulanım biçiminden büsbütün ayırmak da doğru olmayacaktır; eudaimonia hem bir tür etkinlik ve yaşam biçimi, hem de ulaşılmaya çalışılan bir erektir; hem sürece içkin bir durum, hem de süreç sonunda varılmak istenen hedeftir. Aristoteles eudaimonia'yı özelden çok kamusal bir mesele olarak belirlemiş ve yurttaşın politik tavrıyla ilgisinde ele almıştır. Politika ise insanın kendini gerçekleştirdiği bir etkinliktir. Bu yazıda amaçlanan Aristoteles'in mutluluğu nasıl ele aldığını incelemekten çok eudaimonia ile daimon arasındaki ilişkiye odaklanmaktır. Bu amaç doğrultusunda Aristoteles'in eudaimonia'ya dair düşünceleri klasik tragedyalardaki koronun 2 daimonik işleviyle ve felsefe tarihine "Sokrates'in daimonu" olarak geçen olguyla karşılaştırılarak ele alınacaktır; sonuç bölümünde ise hepsinde ortak olan politik tavır "kolektif bellek" ve "tanıklık" bağlamında yorumlanacaktır.
“Nietzsche'nin Dionysosları: 'Dionysosçu olan nedir?' Sorusunun Yanıtlanamayışı Üzerine", Ed. Toros Güneş Esgün ve Gülben Salman, İstanbul: Pinhan, 2020, s. 31-52., 2020
Feylesof Dionysos'un çömeziyim ben; ermiş olmaktansa, satir olmayı yeğ tutarım ... 2 1-Dionysos N... more Feylesof Dionysos'un çömeziyim ben; ermiş olmaktansa, satir olmayı yeğ tutarım ... 2 1-Dionysos Nietzsche'nin neredeyse bütün düşüncesini kat eden asli mitsel figürdür. Olympos Pantheon'unda yer almayan, aralarına kabul edildiğinde bile hep "öteki" kalan, kökeni belir siz, yerleşik bir tapınağı bulunmayan, esrik, coşkulu, hafif, neşeli, oyuncu, dansçı, yabanıl, çokluğa açık, tüm biçimlerin ve tanımla rın ötesinde, acılan dağıtan, bağlan çözen, fantazya ile gerçek
Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, sağlık, eğitim, çalışma yaşamı, karar verme mekanizmaların... more Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, sağlık, eğitim, çalışma yaşamı, karar verme mekanizmalarına katılım, ev içi yaşantı gibi her alanda bizleri çepeçevre sarmalamış durumda. Bizler, Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM)’ın çalışmalarına emek veren ve bilimin yol göstericiliğine inanan akademisyenler olarak toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırma amacına bilimsel bir kaynakla katkı sunalım istedik. Bu isteğimizi hayata geçirirken bilginin kalıcı olduğunda daha da değerlendiğinin ve daha çok kişiye eriştiğinin de farkındaydık. Bu nedenle okurlarımızın öncelikli olarak üniversite öğrencileri olması fikri bizlerin heyecanını daha da artırdı. Bu kitabın bölümleri, hazırlayan ekibin bilimsel bilgi dağarcıklarını bugüne kadarki yaşam deneyimleriyle birleştirmesi sonucunda ortaya çıktı ve kolektif bir emeğin ürünü olarak sizlere ulaşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu, yaşamın her alanında olsa da kitabın bölümlerini sınırlandırmak zorunluluğundan dolayı sağlık, eğitim, hukuk, çalışma yaşamı, medya, spor gibi farklı disiplinlerden belirli konulara odaklanarak çalışmamızı şekillendirdik. Dileğimiz, kitap içeriğinin siz değerli okurlarımızın katkılarıyla gelecekte genişletilmesi ve yenilenmesidir. Son söz olarak, elbette bu kitabın sizlere ulaşmasındaki amaç yalnızca doğrudan toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesine katkı sağlamak değildi. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği birçok iyileşmede sadece bir önkoşul. Toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine temellenen ve bu eşitlikten yeşeren bütüncül bir umutla, bu kaynağın okur için yol gösterici, ufuk açıcı ve yaratımı özendirici olmasını diliyoruz
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2017
The most important issue of our era in terms of justice is "displacement of death", in ... more The most important issue of our era in terms of justice is "displacement of death", in other words the deprivation of mortal beings' right to die. What is meant here by "displacement of death" is not euthanasia; this phrase was chosen to emphasize the unseemliness of the termination of life either by force or accidentally, but in any case due to external reasons (such as war, genocide and accidents). In our time melancholy is the projection over the society of the increase of such unseemly deaths and of them not being properly situated in the hierarchy of mourning. Nonetheless, it is possible to handle melancholy, which is a result of unlikely deaths, as the requirement of the political actor. Presently, the relationship that can be actively associated with the remains of history is possible via an improper type of mourning and an improper testimony. In this study, the issues of "unseemly death", "mourning" and "testimony" in cla...
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2014
The most important issue of our era in terms of justice is “displacement of death”, in other word... more The most important issue of our era in terms of justice is “displacement of death”, in other words the deprivation of mortal beings’ right to die. What is meant here by “displacement of death” is not euthanasia; this phrase was chosen to emphasize the unseemliness of the termination of life either by force or accidentally, but in any case due to external reasons (such as war, genocide and accidents). In our time melancholy is the projection over the society of the increase of such unseemly deaths and of them not being properly situated in the hierarchy of mourning. Nonetheless, it is possible to handle melancholy, which is a result of unlikely deaths, as the requirement of the political actor. Presently, the relationship that can be actively associated with the remains of history is possible via an improper type of mourning and an improper testimony. In this study, the issues of “unseemly death”, “mourning” and “testimony” in classical tragedies will be analysed in relation to the theories of contemporary thinkers (Freud, Butler, Benjamin, Agamben, Derrida e.g.)
Necla Rüzgar'ın "Fauna"sı, ya da Tanıklık Üzerine 25/1/2014/ skopbülten / Nazile Kalaycı Bu metin... more Necla Rüzgar'ın "Fauna"sı, ya da Tanıklık Üzerine 25/1/2014/ skopbülten / Nazile Kalaycı Bu metin, Necla Rüzgar'ın 24 Ocak-1 Mart tarihleri arasında Ankara Galeri Nev'de görülebilecek "Fauna" başlıklı sergisi üzerinedir. I Ötekinin bakışı[1] "Fauna", eser ile izleyici arasındaki alışık olduğumuz ilişkiyi tersine çevirerek izleyicilerin eserler tarafından izlendiği, sorgulandığı bir sergi olması açısından dikkat çekici. Eser ile izleyici arasındaki keskin sınırları hedefleyen, istikrarsızlaştıran, izleyiciyi kendi dışına çıkartarak (ek-stasis) eserler tarafından ele geçirilmesine (enthusiasmos), hatta istila edilmesine vesile olan sergi, mazinin karanlığında yok olanlar ile biz-hayatta kalanlar arasında bir diyalog için kapı aralaması; dahası, irade sahibi ben'den hareket eden etik düşüncelerin temelden sarsıldığı günümüzde, öteki'nin bakışını ve bu bakışın ortaya çıkardığı etik imkânları akla getirmesi bakımından oldukça önemli. "Fauna", ister istemez, şu soruyu çağırıyor: Eserler bizde ne görüyor, bizim özelimizde ne tür bir varlığa bakıyor? Bu soruyla birlikte izleyicinin eserler hakkında ne düşündüğü önemini yitiriyor ve bizim-onların bakışı altında-kendimiz hakkında ne düşündüğümüz daha önemli hale geliyor.[2] Hesabı verilmemiş suçlarla, boğulanların[3] karşılanmamış adalet talepleriyle yüklü belleğimizi uyaran/uyandıran eserler, bizi, gerek tedirgin ederek gerekse sahip olduğumuz haysiyetin gereksiz bir gösteri olduğunu hissettirmek suretiyle utandırarak,[4] tarihin karanlık yüküne karşı tanıklık etmeye davet ediyor; çünkü kurtulanın görevi hatırlamak, unutturmamak ve bu imkânsız deneyimde sadece geçmişle değil, kendisiyle de yüzleşebilmektir.
Giriş: Aristoteles tarafından politikanın ereği olarak belirlenen eudaimonia'nın −her ne kadar bi... more Giriş: Aristoteles tarafından politikanın ereği olarak belirlenen eudaimonia'nın −her ne kadar bir anlamı mutluluk olsa da− günümüzde mutluluktan anlaşılan şeyle çok da fazla ilgisi yoktur. 1 Eudaimonia ne haz yaşamı, ne geçici bir ruh hali, ne de başımıza şans eseri gelen bir durumdur; dahası tanrı vergisi de değildir. Bir kişiye hayatı boyunca eşlik eden daimon'un yönünü iyi'ye çevirmesi anlamına gelen eu-daimonia, insanın "işini iyi yapması", "iyi yaşaması" ya da bu anlama gelmek üzere "ruhun erdeme uygun etkinliği"dir. Öte yandan bu etkinliği ruhu kaplayan bir duygulanım biçiminden büsbütün ayırmak da doğru olmayacaktır; eudaimonia hem bir tür etkinlik ve yaşam biçimi, hem de ulaşılmaya çalışılan bir erektir; hem sürece içkin bir durum, hem de süreç sonunda varılmak istenen hedeftir. Aristoteles eudaimonia'yı özelden çok kamusal bir mesele olarak belirlemiş ve yurttaşın politik tavrıyla ilgisinde ele almıştır. Politika ise insanın kendini gerçekleştirdiği bir etkinliktir. Bu yazıda amaçlanan Aristoteles'in mutluluğu nasıl ele aldığını incelemekten çok eudaimonia ile daimon arasındaki ilişkiye odaklanmaktır. Bu amaç doğrultusunda Aristoteles'in eudaimonia'ya dair düşünceleri klasik tragedyalardaki koronun 2 daimonik işleviyle ve felsefe tarihine "Sokrates'in daimonu" olarak geçen olguyla karşılaştırılarak ele alınacaktır; sonuç bölümünde ise hepsinde ortak olan politik tavır "kolektif bellek" ve "tanıklık" bağlamında yorumlanacaktır.
Uploads
Books by Nazile Kalayci
Papers by Nazile Kalayci
Talks by Nazile Kalayci