Books by Devrim Sezer
Articles by Devrim Sezer
Cogito, 2023
Arendt’in kaleme aldığı üç ayrı metinde Sokrates’in önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz: “Felsefe ... more Arendt’in kaleme aldığı üç ayrı metinde Sokrates’in önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz: “Felsefe ve Politika” (1954), “Sivil İtaatsizlik” (1972) ve Zihnin Yaşamı’nın “Düşünme” başlıklı ilk bölümü (1976). Yalnızca metinlerin basım tarihlerine bakmak bile Arendt’in Sokrates’le olan düşünsel mesaisinin felsefi kariyerinin tamamına yayıldığını görmek için yeterli. Arendt her seferinde farklı bir problem bağlamında tartışmaya açar Sokrates’i. İlkinde felsefe ile politika arasındaki gerilim, ikincisinde ahlak ile politika arasındaki gerilim, üçüncüsündeyse düşünme ile yargılama arasındaki ilişki tartışmanın ana eksenini oluşturmaktadır. Arendt’in hem tartışmaya açtığı problemler hem de Sokrates hakkındaki yargıları değişir: Politika felsefesine Sokrates’in nasıl bir katkıda bulunduğu sorusuna verilen yanıtın bir metinden diğerine sürekli değiştiğine tanık oluruz. Bu nedenle Arendt’in eserinde farklı Sokrateslerle, daha doğrusu birbiriyle rekabet halinde olan üç farklı Sokrates yorumuyla karşılaştığımızı söylemek mümkün bana kalırsa. Öyleyse yanıtlanması gereken soru şu: Arendt’in politika felsefesinde Sokrates neden üç farklı biçimde görünmektedir? Bu yazıda Arendt’in Sokrates sorununu anlamaya ve bu hermeneutik bilmeceyi yorumlamaya çalışacağım.
Birikim Dergisi, 2021
Birikim Dergisi – "Yeni bir hatırlama kültürüne doğru”, n° 392, Aralik 2021. Editörler: Devrim Se... more Birikim Dergisi – "Yeni bir hatırlama kültürüne doğru”, n° 392, Aralik 2021. Editörler: Devrim Sezer & Adnan Çelik
Dosya Yazarları: Devrim Sezer & Emre Gönlügür, Özgür Sevgi Göral, Adnan Çelik, Nora Tataryan, Egemen Özbek, Göze Orhon, Duygu Taşalp, Nazlı Temir Beyleryan, Hıdır Temel
S:I.M.O.N. Shoah: Intervention. Methods. Documentation, 2020
Synthesising insights from political theory and Holocaust and genocide studies for a trans-discip... more Synthesising insights from political theory and Holocaust and genocide studies for a trans-disciplinary analysis, this article aims to explore a topic that has not been systematically investigated in the study of the Armenian genocide, despite its obvious importance and contemporary relevance: anxieties of naming and conceptual controversies around the Armenian genocide. More specifically, it assesses the scholarly and political implications of historiographical, ethical, and pragmatic anxieties regarding the concept of genocide. The fundamental argument of the article is that, although these anxieties expressed by scholars across the board need to be taken seriously, the alternative concepts proposed as substitutes not only seem much vaguer but also fail to capture the harm caused by the destruction of a people.
Memory Studies (https://doi.org/10.1177/1750698020921432), 2021
This article proposes to read the history of Izmir’s Kültürpark as symptomatic of Turkey’s troubl... more This article proposes to read the history of Izmir’s Kültürpark as symptomatic of Turkey’s troubled relationship with its political past and urban heritage. Combining insights from political theory, urban and architectural history, and memory studies for a transdisciplinary analysis, it problematizes the oblivion surrounding Kültürpark and explores the ways in which this collective amnesia is questioned by contemporary artists and civic initiatives. First, we examine how Kültürpark rose on a foundation of forgetting of the uprooting of Izmir’s non-Muslim communities from their homeland and the disappearance of their cultural traces from collective memory. Second, we explore how contemporary artistic and civic interventions that engage with the themes of remembrance and coming to terms with the past contest highly selective memory constructs. Third, we raise the question of whether the agonistic debates on the national narratives about the past might open up a new memoryscape and signal a relatively late ‘memory turn’ in Turkey. Finally, we argue that these artistic and civic interventions might shed new light on the theoretical disputes in memory studies, in particular on the debates about cosmopolitan and agonistic modes of remembering. More specifically, we suggest that the recent memory turn Turkey has been experiencing demonstrates that these two modes of remembering are not mutually exclusive.
felsefelogos, 2018
Cumhuriyetin kolektif hafızası var mıdır, varsa bu hafıza nasıl oluşur ve işler? Modern cumhuriye... more Cumhuriyetin kolektif hafızası var mıdır, varsa bu hafıza nasıl oluşur ve işler? Modern cumhuriyetçilik kuramı ve pratiğinde etkisi yirminci yüzyılın ilk yarasına kadar süren başat eğilim, cumhuriyetin hafızasını münhasıran halk-ulus ve ulus-devlet koordinatları çerçevesinde ele alıyor, halk-ulusun öz değer duygusunu pekiştirmeyi, duygu ve hafıza birliği yaratmayı ve yurtseverlik bilincini güçlendirmeyi amaçlıyordu. İlk kuramsal ifadesiyle Rousseau’nun siyaset felsefesinde, daha belirgin bir ulusallık veya millî aidiyet vurgusu taşıyan versiyonuyla ise Fichte’nin Alman Ulusuna Söylevler’inde karşılaştığımız bu yaklaşımı “romantik tahayyül” olarak adlandırmayı öneriyorum. Romantik tahayyül yalnızca cumhuriyetçi/ulusal geçmiş hakkında birleştirici ve abidevi bir resmi anlatı sunmakla kalmaz, aynı zamanda kamusal tartışmayı ve travmatik hatıraları bastırma eğilimi sergiler. Dolayısıyla daimî bir hatırlama-unutma salınımında seyreder. Makalenin öncelikli hedefi, birleştirici, seçici ve pozitif bir hafıza tasarımına dayanan romantik tahayyülün zaaflarını ve gelişim seyrini Rousseau ve Fichte’nin perspektiflerine atıfla göstermek. İkinci olaraksa, yirminci yüzyılda tanık olduğumuz travmatik deneyimler ve 1945 sonrasında ortaya çıkan geçmişle hesaplaşma dalgalarıyla birlikte romantik tahayyülden kozmopolit tahayyüle doğru bir kayma yaşandığını göstermeyi amaçlıyorum. Yazının son bölümünde bu radikal dönüşümün kuramsal köklerinin, Jaspers, Arendt ve Habermas’ın geçmişle hesaplaşma meselesini tartışmaya açan metinlerinde bulabileceğimize dikkat çekiyor ve kolektif hafıza kavrayışımızdaki bu dönüşümün doğurduğu siyasal sonuçları tartışmaya açıyorum.
History of Political Thought, 2015
This article explores the political implications of Euripides’ Medea. Drawing on Aristotle’s and ... more This article explores the political implications of Euripides’ Medea. Drawing on Aristotle’s and Nietzsche’s readings of Euripidean tragedy, I will show that Euripides’ play brings to the attention of its audience that the Greek democratic ideal of persuasion can also be used by a foreign woman in her demand for justice. Thus, Euripides at once advocates the civic ideals of the Athenian polis and points to its injustices, in particular with regard to women and ‘barbarian’ foreigners. But at the same time, Euripides emphasizes that Medea’s politics of violent revenge demonstrates not only the error in her judgment (hamartia) but also the deeply wounded moral psychology of the oppressed and marginalised people. The article finally examines the contributions of Euripides’ tragic storytelling to political theory and democratic citizenship with particular reference to the concepts of justice, hospitality, compassion and ‘enlarged mentality’.
History of European Ideas, 2010
The uneasy tension between ongoing disputes about Turkey’s Europeanisation and an emphasis on cul... more The uneasy tension between ongoing disputes about Turkey’s Europeanisation and an emphasis on cultural authenticity has characterised much of Turkish social and political thought over the last two centuries. This article explores conceptions of Europe, modernity and tradition contained in the writings of two twentieth-century Turkish writers, Ahmet Hamdi Tanpınar (1901–1962) and Peyami Safa (1899– 1961) whose writings express an anxiety of cultural authenticity. Varieties of communitarian thinking, coupled with an emphasis on a ‘synthesis’ between past and future, tradition and modernity, Turkey and Europe, had been invoked and advocated by many writers and scholars who sought to come to terms with the challenges surrounding Turkey’s Europeanisation throughout the nineteenth and twentieth centuries. Tanpınar and Safa are widely considered to be among the most influential representatives of this deeply rooted communitarian tradition in modern Turkish social imaginary. By drawing on Tanpınar’s and Safa’s essays on politics, society, culture and the East–West distinction, this article demonstrates the radical divergences between their perspectives and draws out the political implications of their views of Europe, modernity and tradition. Although he appears to be one of the advocates of Turkey’s Europeanisation and the idea of a civilisational synthesis, Safa’s conservatism is based on a sketchy theory of radical particularity and cultural essentialism that reflects a repudiation of universalism and cosmopolitanism, and which shows a tendency bordering on a celebration of all collectivist self-assertions and struggles against liberal democracy. Tanpınar’s communitarian vision, on the other hand, with its emphasis on ‘tradition’ and ‘continuity’, aims to reconcile the political ideals of European modernity with a restored cultural tradition. One of the primary purposes of this article is tofully work out the originality of Tanpınar’s thought by highlighting the intimations of a distinctively hermeneutical dimension that figure prominently in his writings, and which have largely gone unnoticed.
Translations/ÇEVİRİLER by Devrim Sezer
Critique/KRİTİK by Devrim Sezer
Toplumsal Tarih, 2024
Kanun ve Nizam Dairesinde başlıklı kitabı üzerine Ümit Kurt'la söyleşi.
Uploads
Books by Devrim Sezer
Articles by Devrim Sezer
Dosya Yazarları: Devrim Sezer & Emre Gönlügür, Özgür Sevgi Göral, Adnan Çelik, Nora Tataryan, Egemen Özbek, Göze Orhon, Duygu Taşalp, Nazlı Temir Beyleryan, Hıdır Temel
Translations/ÇEVİRİLER by Devrim Sezer
Critique/KRİTİK by Devrim Sezer
Dosya Yazarları: Devrim Sezer & Emre Gönlügür, Özgür Sevgi Göral, Adnan Çelik, Nora Tataryan, Egemen Özbek, Göze Orhon, Duygu Taşalp, Nazlı Temir Beyleryan, Hıdır Temel
Holokost ve hafıza çalışmaları alanında pek çok tartışmanın başlamasına öncülük eden, siyaset felsefesindeyse az sayıda ama özgün ve etkili yoruma esin kaynağı olan Levi ve Améry’nin iki temel argümanını mercek altına alacağız. Levi’nin argümanı şu: “Bizler, biz hayatta kalanlar gerçek tanıklar değiliz. En uç noktayı yaşayanlar, yaşadıklarını anlatmak üzere geri dönmediler ya da suskun döndüler. Onlar adına, onların yerine bizler konuşuyoruz.” Améry’ninki ise şu: “Benim için önemli olan, kurbanın öznel durumunu tasvir etmek. Hıncımızı iki ayrı kavramsallaştırma tarzına karşı koruma altına almam gerekiyor: Onu ahlaki olarak lanetleyen Nietzsche’ye ve yalnızca rahatsızlık doğuran bir çatışma hali olarak düşünebilen psikolojiye karşı.” Dersimizde bir yandan Levi ve Améry’nin argümanlarını nasıl temellendirdiklerini anlamaya çalışacağız, bir yandan da onların itirazlarındaki gri bölgeleri, muğlaklıkları ve zorlukları tartışmaya açacağız.