Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Esra SEMİZ
  • Turkey

Esra SEMİZ

Hastalıklar, birey ve toplum sağlığını tehdit eden önemli olaylardır. Osmanlı Devleti’nin son döneminde de birçok salgın hastalık ortaya çıkmıştır. XIX. yüzyılda Konya Vilayeti’nde görülen salgınlardan en şiddetlisi Kolera salgınlarıdır.... more
Hastalıklar, birey ve toplum sağlığını tehdit eden önemli olaylardır. Osmanlı
Devleti’nin son döneminde de birçok salgın hastalık ortaya çıkmıştır. XIX. yüzyılda
Konya Vilayeti’nde görülen salgınlardan en şiddetlisi Kolera salgınlarıdır. XIX.
yüzyıl süresince, koleranın yanı sıra kuduz, sıtma, tifo, frengi, çiçek, veba ve tifüs
hastalıkları da görülmüştür. Bu hastalıklar bazen birkaç vaka ile sınırlı kalmış, bazen
ise büyük salgınlar halini almıştır. Salgınların ortaya çıkması ile hem Konya Vilayeti
hem de Osmanlı Devleti çeşitli önlemler almış ve salgınların ortadan kaldırılması
amacıyla birçok uygulama yapmıştır. Bu uygulamalardan bazıları; kordon bölgesi
oluşturmak, tedavihaneler inşa etmek, karantina uygulamak ve aşılar yaptırmaktır.
XIX. yüzyılda salgınlar ile mücadele ederken Konya Vilayeti’nin yaşadığı en büyük
sorun doktor ve tıbbi malzeme eksikliği olmuştur. Bunun yanında salgınların
yaşanması, halk sağlığını bozmuş, devletin ekonomisini olumsuz yönde etkilemiş ve
toplumda huzursuzluk ortamı yaratmıştır.
Anahtar Kelimeler
Hastalık, Salgın, Kordon, Karantina, Aşı, Tedavi
Tarih boyunca insanlar sosyal, siyasal veya ekonomik gerekçeler ile yer değiştirmek durumda kalmışlardır. Bu yer değişiklikleri kimi zaman bireysel, kimi zaman da toplu halde gerçekleşmiştir. Toplu yer değişikliklerinin en büyük... more
Tarih boyunca insanlar sosyal, siyasal veya ekonomik gerekçeler ile yer değiştirmek durumda
kalmışlardır. Bu yer değişiklikleri kimi zaman bireysel, kimi zaman da toplu halde gerçekleşmiştir.
Toplu yer değişikliklerinin en büyük sebepleri; savaşlar, kıtlıklar, salgın hastalıklar ve doğal afetler
olmuştur. Özellikle Anadolu coğrafyasında, planlı yerleşimin olmadığı kırsal kesimlerde, doğal
afetlerin şiddetine ve sıklığına bağlı olarak ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Örneğin; yerleşim
bölgesinin göl kenarında bulunması, belli dönemlerde sel ve taşkınlara bağlı olarak ciddi
mağduriyetler oluşturmuştur. Bu durumun her yıl veya belli aralıklarla tekrarlanması, meskûn halka
maddi ve manevi zararlar vermiştir. Bu mağduriyetlerin sürekli tekrarlanmaması adına, zaman zaman
yerleşim bölgesinin, daha güvenli bir bölgeye taşınması gibi kararlar alınmıştır.
Konya Vilayeti, Beyşehir Kazası’na bağlı bazı yerleşimler de Beyşehir Gölü’nün taşkınlarından
ciddi oranda etkilenmektedir. Özellikle XIX. ve XX. yüzyılda yaşanan Beyşehir Gölü taşkınları ve
bunların etkileri nedeniyle bazı köyler yer değiştirmek durumunda kalmıştır. Göl kenarında bulunan
yerleşimlerden Akburun Köyü de taşkınlardan en fazla etkilenen yerleşimlerin başında gelmektedir.
Elimizdeki belge ve bilgilere göre Akburun Köyü, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde 50-60 yıl
aralıklarla iki defa yer değiştirmek durumunda kalmıştır. Bu çalışmada, arşiv belgeleri, kaynak şahıslar
ve alan araştırmalarından elde edilen bilgiler ışığında, Beyşehir Gölü taşkınları nedeniyle, iki ayrı
dönemde, Beyşehir Kazası’na bağlı Akburun Köyü’nün, daha güvenli bir bölgeye nakil ve iskân
ettirilmesi hadiseleri ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Beyşehir, Konya, Akburun, Osmanlı, Taşkın
Öz İnsan ve hayvan sağlığını tehdit eden, tedavi edilmediğinde veya tedaviye geç başlandığında ölümle sonuçlanan hastalıklardan biri de kuduzdur. Kuduz hastalığı, her ne kadar tarihin en eski hastalık-larından biri olsa da tedavisi ancak... more
Öz İnsan ve hayvan sağlığını tehdit eden, tedavi edilmediğinde veya tedaviye geç başlandığında ölümle sonuçlanan hastalıklardan biri de kuduzdur. Kuduz hastalığı, her ne kadar tarihin en eski hastalık-larından biri olsa da tedavisi ancak XIX. yüzyılın sonlarında yapılabilmiştir. Fransız tıp bilimci Louise Pasteur tarafından 1885 yılında bulunan kuduz aşısı, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit Han tarafından da ilgiyle takip edilmiştir. Öyle ki, Sultan II. Abdülhamit, aşının bulunmasından bir yıl sonra Osmanlı topraklarındaki kuduz illetiyle mücadele etmek amacıyla, Mirliva Alexander Zoeros Paşa önderliğindeki üç kişilik ekibi Paris'e göndermiştir. Paris'te kuduz aşısı üzerinde çalışmalar yapan bu ekip, İstanbul'a döndüklerinde, Daülkelp Tedavihanesi adında kuduz hastalığının tedavi-sinin yapıldığı ve aşısının üretildiği bir hastane açmışlardır. Daha sonraki yıllarda devletin çeşitli merkezlerinde de yeni Daülkelp Tedavihaneleri açılmaya başlanmıştır. XX. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti'nin Konya Vilayeti'nde çeşitli kuduz vakalarının oldu-ğu ve buradaki hastaların İstanbul Daülkelp Tedavihanesi'ne gönderildikleri tespit edilmiştir. Gönderilen hastaların çeşitli masraflarının mahalli idarelerce karşılandığı ve tedavisi yapılan hasta-ların Konya'ya geri döndükleri arşiv belgelerine yansımıştır. Tedavi süreci her ne kadar başarıyla sonuçlanmış olsa da memleketlerine geri dönen hastaların sağlık durumlarının, devlet tarafından titizlikle takip edildiği tespit edilmiştir.