Her toplum-devlet bir arada yaşamak için bir hikayeye ihtiyaç duyar. Türkiye Cumhuriyetinin kurul... more Her toplum-devlet bir arada yaşamak için bir hikayeye ihtiyaç duyar. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş hikayesi artık bu topraklarda yaşayan insanları bir arada tutmaya yetmiyor. Yeni bir Cumhuriyet için yeni bir hikaye şarttır. Ve bu hikaye, kurtuluş ve kuruluş yıllarında dışlanmış ve horlanmış olanları içermek zorundadır. Eski hikaye "bağımsızlık" ve "egemenli" üzerine şekillenmiş bir kahramanlık hikayesi idi. Yeni hikaye, vatandaş eşitliğini merkezine almış ve hemen her vatandaşın kendisini bulacağı bir hikaye olmak zorundadır.
Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored ... more Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored a comprehensive work called "Atatürk: An Intellectual Biography," which is approximately 1,020 pages long. His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research. Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography. While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey. The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor? Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity. this is the first part, second part follows in coming days.
Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored ... more Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored a comprehensive work called "Atatürk: An Intellectual Biography," which is approximately 1,020 pages long. His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research. Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography. While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey. The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor? Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity. this is the first part, second part follows in coming days.
Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı.
Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım.
Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek.
Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor.
Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor.
Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu.
Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar.
Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu...
İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
Hanioğlu'nun Atatürk - Entelektüel Biyografi'si üzerine (I): Mustafa Kemal’in tarihselleştirilmesi mi, geçmişimizin itina ile temizlenmesi mi?, 2024
(Türkçe aşağıda): Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Pa... more (Türkçe aşağıda): Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored a comprehensive work called "Atatürk: An Intellectual Biography," which is approximately 1,020 pages long. His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research. Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography. While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey. The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor? Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity. this is the first part, second part follows in coming days. TÜRKÇE Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı. Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım. Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek. Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor. Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor. Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu. Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar. Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu... İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
<p>Introducing new evidence from more than 600 secret Ottoman documents, this book demonstr... more <p>Introducing new evidence from more than 600 secret Ottoman documents, this book demonstrates in detail that the Armenian Genocide and the expulsion of Greeks from the late Ottoman Empire resulted from an official effort to rid the empire of its Christian subjects. This book goes deep inside the bureaucratic machinery of Ottoman Turkey to show how a dying empire embraced genocide and ethnic cleansing. Although the deportation and killing of Armenians was internationally condemned in 1915 as a "crime against humanity and civilization," the Ottoman government initiated a policy of denial that is still maintained by the Turkish Republic. The case for Turkey's "official history" rests on documents from the Ottoman imperial archives, to which access has been heavily restricted until recently. It is this very source that the book now uses to overturn the official narrative. The documents presented here attest to a late-Ottoman policy of Turkification, the goal of which was no less than the radical demographic transformation of Anatolia. To that end, about one-third of Anatolia's 15 million people were displaced, deported, expelled, or massacred, destroying the ethno-religious diversity of an ancient cultural crossroads of East and West, and paving the way for the Turkish Republic. By uncovering the central roles played by demographic engineering and assimilation in the Armenian Genocide, this book will fundamentally change how this crime is understood and show that physical destruction is not the only aspect of the genocidal process.</p>
Format: 5 minute introduction , 7 min per speaker, 1 hour discussion Moderator: Ken MacLean, Clar... more Format: 5 minute introduction , 7 min per speaker, 1 hour discussion Moderator: Ken MacLean, Clark University Debόrah Dwork, Strassler Center, Clark UniversityThomas Kühne, Strassler Center, Clark UniversityTaner Akçam, Strassler Center, Clark Universit
Barış Ünlü'nün, Türklük sözleşmesi, Oluşumu, İşleyişi ve Krizi (Ankara Dipnot Yayınları, 2018) ad... more Barış Ünlü'nün, Türklük sözleşmesi, Oluşumu, İşleyişi ve Krizi (Ankara Dipnot Yayınları, 2018) adlı önemli çalışmasına, Yüzyıllık Apartheid kitabımda referans vermedim. Niçin vermediğimi ise K-24 Kitap sistesine yazdığım uzun bir yazıda açıkladım. Fakat bu açıklama bir dipnot biçiminde idi. Söz konusu yazıya buradan ulaşabilirsiniz: https://www.k24kitap.org/tartisma/adnan-eksigilin-elestirisi-vesilesiyle-yuzyillik-apartheid-ve-otesi-4489 Konu önemli olduğu için, bu dipnotu burada ayrı olarak paylaşma gereğini gördüm. Aşağıdaki sayfa numaraları, Barış Ünlü'nün kitabının 12. baskısından (2022) alınmıştır. Barış Ünlü'nün çalışmasına kitabımda referans vermememin iki önemli nedeni vardı.
Yüz Yıllık Apartheid Kitabım Hakkında Adnan Ekşigil'in endişeleri ve eleştirilerine cevap vermeye... more Yüz Yıllık Apartheid Kitabım Hakkında Adnan Ekşigil'in endişeleri ve eleştirilerine cevap vermeye çalıştım. Ve Apartheid'ın dört önemli kaynağı üzerinde durdum: - Osmanlı Millet Sistemi ve Milleti Hakime zihniyeti - Kürt Bölgelerinin (ve Dersim'in) Sömürge olarak düşünülmesi ve örgütlenmesi (bir bölgeye ait Özel Hukuk anlayışı) - Vatandaş = Türk: Apertheid sisteminin temel taşı - Güvenlik kaygısı ve bir grup vatandaşa yönelik "özel tedbirler" zorunluluğu
Yazı, Adnan Ekşigil'in Yüz Yıllık Apartheid kitabım hakkında yazdığı tanıtım yazısı nedeniyle kal... more Yazı, Adnan Ekşigil'in Yüz Yıllık Apartheid kitabım hakkında yazdığı tanıtım yazısı nedeniyle kaleme alındı. Yazısında Ekşigil, Türkiye'deki rejimin Apartheid olarak adlandırılamayacağını savunuyor ve bazı endişelerini dile getiriyor. Ekşigil'in Türkiye'deki rejimin niçin Apartheid olarak adlandırılamayacağı konusundaki tezlerini ve endişelerini tartışabilmek için ama önce hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız Apartheid kavramı üzerinde durmak gerekiyor. Bu yazıda Uluslararası Hukuk ve Apartheid üzerinde durdum ve Apartheid konusunda bazı temel bilgilere yer verdim.
This chapter considers how the annihilation of the Armenians, as an outcome of a sequence of deci... more This chapter considers how the annihilation of the Armenians, as an outcome of a sequence of decisions, led to questions arising about the possible relationship between demographic policy and genocidal practice. It argues that there was such a causal relationship. Demographic anxieties shaped the Armenian deportations: the population ratios where Armenians were deported and where they remained were decisive, and the deportations were carried accordingly. Only three factors appear to have prevented the ethnic cleansing of the Ottoman Greeks from escalating into genocide: the Great War had not yet begun, there was a country to which the Greeks could be expelled, and the Armenian-inhabited regions to the east were potentially subject to Russian occupation and eventual Armenian statehood.
Her toplum-devlet bir arada yaşamak için bir hikayeye ihtiyaç duyar. Türkiye Cumhuriyetinin kurul... more Her toplum-devlet bir arada yaşamak için bir hikayeye ihtiyaç duyar. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş hikayesi artık bu topraklarda yaşayan insanları bir arada tutmaya yetmiyor. Yeni bir Cumhuriyet için yeni bir hikaye şarttır. Ve bu hikaye, kurtuluş ve kuruluş yıllarında dışlanmış ve horlanmış olanları içermek zorundadır. Eski hikaye "bağımsızlık" ve "egemenli" üzerine şekillenmiş bir kahramanlık hikayesi idi. Yeni hikaye, vatandaş eşitliğini merkezine almış ve hemen her vatandaşın kendisini bulacağı bir hikaye olmak zorundadır.
Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored ... more Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored a comprehensive work called "Atatürk: An Intellectual Biography," which is approximately 1,020 pages long. His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research. Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography. While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey. The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor? Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity. this is the first part, second part follows in coming days.
Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored ... more Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored a comprehensive work called "Atatürk: An Intellectual Biography," which is approximately 1,020 pages long. His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research. Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography. While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey. The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor? Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity. this is the first part, second part follows in coming days.
Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı.
Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım.
Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek.
Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor.
Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor.
Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu.
Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar.
Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu...
İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
Hanioğlu'nun Atatürk - Entelektüel Biyografi'si üzerine (I): Mustafa Kemal’in tarihselleştirilmesi mi, geçmişimizin itina ile temizlenmesi mi?, 2024
(Türkçe aşağıda): Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Pa... more (Türkçe aşağıda): Şükrü Hanioğlu, renowned for his work on the Committee of Union and Progress Party, has authored a comprehensive work called "Atatürk: An Intellectual Biography," which is approximately 1,020 pages long. His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research. Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography. While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey. The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor? Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity. this is the first part, second part follows in coming days. TÜRKÇE Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı. Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım. Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek. Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor. Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor. Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu. Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar. Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu... İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
<p>Introducing new evidence from more than 600 secret Ottoman documents, this book demonstr... more <p>Introducing new evidence from more than 600 secret Ottoman documents, this book demonstrates in detail that the Armenian Genocide and the expulsion of Greeks from the late Ottoman Empire resulted from an official effort to rid the empire of its Christian subjects. This book goes deep inside the bureaucratic machinery of Ottoman Turkey to show how a dying empire embraced genocide and ethnic cleansing. Although the deportation and killing of Armenians was internationally condemned in 1915 as a "crime against humanity and civilization," the Ottoman government initiated a policy of denial that is still maintained by the Turkish Republic. The case for Turkey's "official history" rests on documents from the Ottoman imperial archives, to which access has been heavily restricted until recently. It is this very source that the book now uses to overturn the official narrative. The documents presented here attest to a late-Ottoman policy of Turkification, the goal of which was no less than the radical demographic transformation of Anatolia. To that end, about one-third of Anatolia's 15 million people were displaced, deported, expelled, or massacred, destroying the ethno-religious diversity of an ancient cultural crossroads of East and West, and paving the way for the Turkish Republic. By uncovering the central roles played by demographic engineering and assimilation in the Armenian Genocide, this book will fundamentally change how this crime is understood and show that physical destruction is not the only aspect of the genocidal process.</p>
Format: 5 minute introduction , 7 min per speaker, 1 hour discussion Moderator: Ken MacLean, Clar... more Format: 5 minute introduction , 7 min per speaker, 1 hour discussion Moderator: Ken MacLean, Clark University Debόrah Dwork, Strassler Center, Clark UniversityThomas Kühne, Strassler Center, Clark UniversityTaner Akçam, Strassler Center, Clark Universit
Barış Ünlü'nün, Türklük sözleşmesi, Oluşumu, İşleyişi ve Krizi (Ankara Dipnot Yayınları, 2018) ad... more Barış Ünlü'nün, Türklük sözleşmesi, Oluşumu, İşleyişi ve Krizi (Ankara Dipnot Yayınları, 2018) adlı önemli çalışmasına, Yüzyıllık Apartheid kitabımda referans vermedim. Niçin vermediğimi ise K-24 Kitap sistesine yazdığım uzun bir yazıda açıkladım. Fakat bu açıklama bir dipnot biçiminde idi. Söz konusu yazıya buradan ulaşabilirsiniz: https://www.k24kitap.org/tartisma/adnan-eksigilin-elestirisi-vesilesiyle-yuzyillik-apartheid-ve-otesi-4489 Konu önemli olduğu için, bu dipnotu burada ayrı olarak paylaşma gereğini gördüm. Aşağıdaki sayfa numaraları, Barış Ünlü'nün kitabının 12. baskısından (2022) alınmıştır. Barış Ünlü'nün çalışmasına kitabımda referans vermememin iki önemli nedeni vardı.
Yüz Yıllık Apartheid Kitabım Hakkında Adnan Ekşigil'in endişeleri ve eleştirilerine cevap vermeye... more Yüz Yıllık Apartheid Kitabım Hakkında Adnan Ekşigil'in endişeleri ve eleştirilerine cevap vermeye çalıştım. Ve Apartheid'ın dört önemli kaynağı üzerinde durdum: - Osmanlı Millet Sistemi ve Milleti Hakime zihniyeti - Kürt Bölgelerinin (ve Dersim'in) Sömürge olarak düşünülmesi ve örgütlenmesi (bir bölgeye ait Özel Hukuk anlayışı) - Vatandaş = Türk: Apertheid sisteminin temel taşı - Güvenlik kaygısı ve bir grup vatandaşa yönelik "özel tedbirler" zorunluluğu
Yazı, Adnan Ekşigil'in Yüz Yıllık Apartheid kitabım hakkında yazdığı tanıtım yazısı nedeniyle kal... more Yazı, Adnan Ekşigil'in Yüz Yıllık Apartheid kitabım hakkında yazdığı tanıtım yazısı nedeniyle kaleme alındı. Yazısında Ekşigil, Türkiye'deki rejimin Apartheid olarak adlandırılamayacağını savunuyor ve bazı endişelerini dile getiriyor. Ekşigil'in Türkiye'deki rejimin niçin Apartheid olarak adlandırılamayacağı konusundaki tezlerini ve endişelerini tartışabilmek için ama önce hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız Apartheid kavramı üzerinde durmak gerekiyor. Bu yazıda Uluslararası Hukuk ve Apartheid üzerinde durdum ve Apartheid konusunda bazı temel bilgilere yer verdim.
This chapter considers how the annihilation of the Armenians, as an outcome of a sequence of deci... more This chapter considers how the annihilation of the Armenians, as an outcome of a sequence of decisions, led to questions arising about the possible relationship between demographic policy and genocidal practice. It argues that there was such a causal relationship. Demographic anxieties shaped the Armenian deportations: the population ratios where Armenians were deported and where they remained were decisive, and the deportations were carried accordingly. Only three factors appear to have prevented the ethnic cleansing of the Ottoman Greeks from escalating into genocide: the Great War had not yet begun, there was a country to which the Greeks could be expelled, and the Armenian-inhabited regions to the east were potentially subject to Russian occupation and eventual Armenian statehood.
This chapter examines how the policy followed against the Ottoman Greeks underwent an important c... more This chapter examines how the policy followed against the Ottoman Greeks underwent an important change in November 1914, when the use of widespread violence against the Greeks and their forcible expulsion to Greece were halted. Policies concerning the Greeks during the war years were restricted henceforth to sending some of those living in coastal areas to interior provinces for military reasons. This procedure, connected with Russian military victories at the end of 1916 and throughout 1917, was carried out in a systematic manner, particularly in the Black Sea region. In some areas, massacres of Greeks were observed, but in general the Greek population remained exempt from the policy of deportation and annihilation applied to the Armenians.
There was in fact an Ottoman officer named Naim Efendi; the original Ottoman documents that prove... more There was in fact an Ottoman officer named Naim Efendi; the original Ottoman documents that prove this exist! There is a memoir that belongs to Naim Efendi; the microfiche copies of this memoir, which he wrote in Ottoman in his own handwriting, are currently in my possession! The Naim Efendi memoir is genuine and the information it provides is correct.
Kitabın üçüncü baskısı vesilesiyle kitaba gelen tepkiler üzerine kısa gözlemler
Brief observation... more Kitabın üçüncü baskısı vesilesiyle kitaba gelen tepkiler üzerine kısa gözlemler Brief observations on the reactions to the book on the occasion of its third edition
Soykırımdan Kurtulanlar Halep Kurtarma Evi Yetimleri, 2019
Our new book in Turkish is out now: "Soykırımdan Kurtulanlar: Halep Kurtarma Evi Yetimleri" - "Ge... more Our new book in Turkish is out now: "Soykırımdan Kurtulanlar: Halep Kurtarma Evi Yetimleri" - "Genocide Survivors: Orphans from the Aleppo Rescue Home". The book, written by main author Dicle Akar Bilgin and co-authors Taner Akcam and Matthias Bjørnlund, is basically a thoroughly introduced, contextualized, and annotated collection of primary source material on the Armenian genocide and its aftermath as experienced by some 2000 survivors, mainly women and children, from all over the Ottoman Empire. In the 1920s, those forcibly assimilated survivors were rescued and cared for by the operation run by Danish relief worker and League of Nations commissioner Karen Jeppe in and around Aleppo, Syria. Immediately after their arrival at Jeppe's rescue home one of Jeppe's co-workers interviewed each survivor and briefly wrote down what they remembered from their life before, during, and after the genocide. Thus, a massive, unique, and compelling collection of victim testimonies was recorded and preserved in the archives. What awaits the reader of our book is first and foremost a large and representative selection of those condensed testimonies depicting life and death, extreme violence, slavery, altruism, and remarkable resilience.
https://www.iletisim.com.tr/kitap/soykirimdan-kurtulanlar/9737#.XIioCPZFw70 https://www.savaskitap.com/Soykirimdan-Kurtulanlar-Dicle-Akar-Matthias-Bjornlund-Taner-Akcam_44636.html?fbclid=IwAR1qzZ6_mdz14ycF_AFkReV30u5WcoN9r8e5aXsyo-3avJJYw6xFmqW3Jr8#0 https://www.goodreads.com/book/show/44297620-soyk-r-mdan-kurtulanlar?fbclid=IwAR3jSwg8FVNsURRtl-Kuh_S0y201kOmBDuaHITcjeq4ODFvKjzS0RfvIBVg In Turkish from the publisher:
Elinizdeki kitap Ermeni Soykırımı sırasında hayatta bırakılan Ermeni kadın ve çocukların 1918’den sonra kapatıldıkları evlerden kurtarılmalarını ele alıyor. Milletler Cemiyeti, 1921 yılında bu kadın ve çocukların bulunması ve yeniden hayata kazandırılmaları için Halep Kurtarma Evi’ni kurdu. Kurtarma Evi’ne gelen 1.700 civarında çocuk ve kadının kaydı tutuldu. Hayatta kalmayı başaran bu insanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun hemen her bölgesinden, çok farklı sosyal, politik ve ekonomik çevre ve koşullardan gelmişlerdi. Hepsi soykırım sırası ve sonrasında başlarından geçenleri anlatıyorlardı.
Kitabın ikinci bölümünde, bu tutanaklardan seçilmiş 300 civarında kayıt var. Birinci bölümde ise, Dicle Akar tüm kayıtların içeriklerinin genel dökümünü değerlendiriyor. Matthias Bjørnlund, arşivleri ve dönemin önemli yayınlarını tarayarak Halep Yetimhanesi’nin hikâyesini anlatırken, bu seçkinin bütününü ve arka planını aydınlatıyor. Taner Akçam da, Osmanlı belgelerine dayanarak, soykırım sırasında yetimlere yönelik izlenen politikaların esaslarını gösteriyor. Hafıza kaybı tehlikesine maruz kalmadan, soykırımın hemen sonrasında kayda alınan bu tanıklıklar İttihat ve Terakki’nin imha politikasını açık biçimde gözler önüne seriyor.
This is Turkish translation of one chapter in Killing Orders.
Aram Andonian tarafından yayınlana... more This is Turkish translation of one chapter in Killing Orders.
Aram Andonian tarafından yayınlanan orijinal belgelerin sahte olduğu iddia edilmişti. Bu belgelerin 5 tanesi şifreli ve çözümü yapılmamış 7 adedi de çözümü yapılmış ve altında Halep Valisi Mustafa Abdülhalik'in imzası olan belgelerdi. Şifreli belgelerin sahteliği konusunu Türkçe kitapta tartışmış ve belgelerin orijinal olduklarını göstermiştim. Çözümü yapılmış belgelerdeki tarihler ve imzalar meselesini ile İngilizce kitapta tartıştım.
Bu makale, İngilizce kitaptaki ilgili bölümün Türkçe okuyanlar için düzenlenmiş halidir.
The book represents an earthquake in genocide studies, particularly in the field of Armenian Geno... more The book represents an earthquake in genocide studies, particularly in the field of Armenian Genocide research. A unique feature of the Armenian Genocide has been the long-standing efforts of successive Turkish governments to deny its historicity and to hide the documentary evidence surrounding it. This book provides a major clarification of the often blurred lines between facts and truth in regard to these events. The authenticity of the killing orders signed by Ottoman Interior Minister Talat Pasha and the memoirs of the Ottoman bureaucrat Naim Efendi have been two of the most contested topics in this regard. The denialist school has long argued that these documents and memoirs were all forgeries, produced by Armenians to further their claims. Taner Akçam provides the evidence to refute the basis of these claims and demonstrates clearly why the documents can be trusted as authentic, revealing the genocidal intent of the Ottoman-Turkish government towards its Armenian population. As such, this work removes a cornerstone from the denialist edifice, and further establishes the historicity of the Armenian Genocide.
Turkish and English abstracts:
AGOS görüşmesinin ikinci bölüm: Ankara'nın nasıl İttihat ve Tera... more Turkish and English abstracts: AGOS görüşmesinin ikinci bölüm: Ankara'nın nasıl İttihat ve Terakki'nin devamı olduğu konusunda bazı yeni bilgiler. Cumhuriyet, çıkarttığı kanun ve kararnamelerle İttihat ve Terakki'nin politikalarına devam etti. Tekalifi Milliye Kanunu (1921-1923 ve 24) Soykırım suçlularının serbest bırakılması (8 Mayıs 1920) Soykırım suçlularını yargılayan mahkemelerin kapatılması (11 Ağustos 1921) Teşkilat-ı Mahsusa Birliklerine katılan Hapishane kaçkınlarına af (22 Ocak 1921) Kuvayı Milliyenin işlediği cinayetlere af (31 Ekim 1923) İttihatçıların, Ermeni Mallarını yağmalama Kanunu'nun (26 Eylül 1915) yeniden yürürlüğe sokulması 14 Eylül 1922 Ankara Hükümetinin kendi Emvali Metrukeleri yağma kanunu (14 Nisan 1923) - 1918 sonrası "yerlerini terkedenler için" gerekli idi. Bunun gibi, Hristiyanların ve Yahudilerin (ağırlıklı Ermeni ve Rumların) çalıştıkları şirketlerde işlerine son verilmesi. Ermenilerin yurt sathında tarama yapılarak belli bölgelere toplanması... Daha başka bir çok bilgi... Zannediyorum bu kısa görüşmede verdiğim sınırlı sayıda bilgi bile Apartheid rejimini gözlere sokmaya yeter. Second Part of my interview with Agos. I explained the foundation of Apartheid along with some laws and regulations: National Tax Law (1921 and 1923-24) Release of genocide perpetrators (May 8, 1920) Closure of the courts that tried genocide perpetrators (August 11, 1921) Amnesty for prison escapees who joined the Teşkilat-ı Mahsusa (murderers-perpetrators of the Armenian genocide,) (January 22, 1921) Amnesty for the murders committed by the Kuvayı Milliye (National Units for Liberation), (October 31, 1923) Re-enactment of the CUP's Law on the Looting of Armenian Properties, September 14, 1922 The Ankara Government's own Confiscated Properties law (April 14, 1923) - was necessary for those who "abandoned their homes" after 1918. Similarly, the dismissal of Christians and Jews (mainly Armenians and Greeks) from the companies they worked for. The search for the Armenians across the country and their concentration in certain areas... These are some examples of the establishment of the Apartheid regime.
There are two basic misperceptions regarding genocide denial and, especially, Turkish denialism, ... more There are two basic misperceptions regarding genocide denial and, especially, Turkish denialism, which creates major obstacle in fighting denialism and so to prevent further mass attrocities. Firstly, denial is often regarded as a mistaken but tolerable ideological attitude toward mass atrocities. The second misunderstanding is related to the first and assumes that confronting denial is about establishing a “moral” attitude towards a single crime that remains forgotten in the pages of history. Any connection with the present is effectively walled off. These misperceptions are a logical consequence of what I call temporal compartmentalization: namely, the tendency to place the past and present into different boxes and to ignore their interconnectedness. Denialism is a structure that cannot simply be relegated to past atrocities. The denialist structure produced and continues to foster policies in the present day. In this regard, it would be appropriate and reasonable to compare Turkish denialism with the racist apartheid regime of South Africa.
The following is a speech delivered to the Swedish parliament on the 103rd anniversary of the Arm... more The following is a speech delivered to the Swedish parliament on the 103rd anniversary of the Armenian Genocide.
Artık belli oldu ki, Bahçeli-Erdoğan ikilisinin hedefinde sadece HDP yok. Siyaseten toptan bir sa... more Artık belli oldu ki, Bahçeli-Erdoğan ikilisinin hedefinde sadece HDP yok. Siyaseten toptan bir saldırıya geçmiş durumdalar. Toptan saldırının nihai amacı 2023'e kesin iktidar olarak girmek. Seçimle veya seçimsiz bunu gerçekleştirmek istiyorlar. Seçim sistemi manipüle edilerek, "seçimin olup olmamasının" önemsiz bir ayrıntı haline geleceği bir strateji izliyorlar. Yanılıyor olabilirim ama gözüken o ki, Bahçeli-Erdoğan ekibinin elinde, "iktidarı seçimle kaybetmek" gibi bir seçenek bulunmuyor. Bu nedenle, HDP'ye karşı başlattıkları topyekûn saldırı siyasetinin, önümüzdeki aylarda diğer muhalefet partilerini de kapsamasına şaşırmayacağım. İktidarın seçimle el değiştirmesinin ortadan kalktığı bir sürece girilmiştir diyebiliriz. Bu yazıda ama sadece HDP üzerinde durulacak ve kapatılması durumunda ne yapılması gerektiği konusunda bazı önerilerde bulunulacaktır. Burada, gelişmeleri ABD'den izliyor ve siyasetin havasını doğrudan teneffüs etmiyor olmanın bir handikap olduğunu bildiğimin altını çizmek isterim. Önerilenlerin, fazla ayakları havada ve gerçeklikten uzak olma ihtimali elbette var. Ama bu durum, gene de düşünülenlerin söylenmemesi anlamına gelmiyor. HDP'ye karşı saldırının gösterdikleri: Önce noktalar halinde bazı tespitler yapmak isterim. • HDP'nin açık hedef seçilmesinin en önemli nedeni Kürtlerdir. Kürtler, Bahçeli-Erdoğan ekibinin 2023 planlarını bozabilecek en büyük kitlesel güçtür. Bu nedenle, Kürtlerin sivil siyasette temsil edilme imkanının tümüyle ortadan kaldırılması, tüm kanalların kapatılması gerekiyor. HDP'nin kapatılması, sivil siyasetin Kürtlere kapanmasının bir ön adımıdır. Bahçeli-Erdoğan ittifakının 2023 zaferi biraz buna bağlıdır. • HDP'nin sivil siyasetten silinmesi, "terörle bağlantı" üzerinden yapılıyor. Bu "bağlantı iddiasının" ciddi bir tez olduğunu düşünüyorum. Tez, hem diğer muhalefet çevrelerinin kapatmaya açıktan tavır almalarını engelliyor, hem de belli bir "söylem üstünlüğü" ile Türkler arasında destek buluyor. Tezin kuvvetli olmasının nedeni, karşı çıkacakları kolayca altından kalkamayacakları bir "açmaza" sokuyor olmasıdır.
Bahçeli-Erdoğan Koalisyonu Kürtlerin sivil siyasette temsil edilme imkanını ortadan kaldırmak ist... more Bahçeli-Erdoğan Koalisyonu Kürtlerin sivil siyasette temsil edilme imkanını ortadan kaldırmak istiyor. HDP'nin kapatılmak istenmesinin en önemli nedeni budur. Kürtlere yönelik bu yoğun bastırma politikaları karşısında ne yapılmalı? Sivil siyasetin yaygınlaştırılması mümkün mü? Bu ve benzeri bazı sorular ışığında acaba HDP ile Türk demokratik çevreleri arasında "yeni bir koalisyon mümkün mü" sorusuna bir cevap aramaya çalıştım. Önerim, böyle bir geniş koalisyonun imkanları üzerine kafa yormaktır. HDP'ye yönelik "terör" suçlamasına, oluşturlacak geniş bir koalisyonla cevap vermek gerekir, diye düşünürüm.
Uploads
Videos by Taner Akçam
Papers by Taner Akçam
Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı.
Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım.
Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek.
Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor.
Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor.
Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu.
Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar.
Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu...
İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research.
Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography.
While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey.
The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor?
Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity.
this is the first part, second part follows in coming days.
TÜRKÇE
Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı.
Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım.
Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek.
Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor.
Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor.
Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu.
Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar.
Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu...
İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
https://www.international.ucla.edu/media/files/My_Letter_to_UPenn_University_of_Pennsyl-kz-ge0.pdfhttps://www.international.ucla.edu/media/files/My_Letter_to_UPenn_University_of_Pennsyl-kz-ge0.pdf
Ve Apartheid'ın dört önemli kaynağı üzerinde durdum:
- Osmanlı Millet Sistemi ve Milleti Hakime zihniyeti
- Kürt Bölgelerinin (ve Dersim'in) Sömürge olarak düşünülmesi ve örgütlenmesi (bir bölgeye ait Özel Hukuk anlayışı)
- Vatandaş = Türk: Apertheid sisteminin temel taşı
- Güvenlik kaygısı ve bir grup vatandaşa yönelik "özel tedbirler" zorunluluğu
Bu yazıda Uluslararası Hukuk ve Apartheid üzerinde durdum ve Apartheid konusunda bazı temel bilgilere yer verdim.
Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı.
Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım.
Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek.
Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor.
Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor.
Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu.
Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar.
Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu...
İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
His book is expected to become a classic in its field due to its extensive and thorough research.
Hanioğlu's goal is to contextualize M. Kemal and present him as a historical figure, almost akin to a "prophet" or "demigod" in Turkey. He aims to outline the intellectual portrait of a state founder rather than write a traditional political biography.
While the focus is on the "intellectual biography," it also includes an evaluation of the unique social, intellectual, and political developments during the transition from the Ottoman Empire to the Republic of Turkey.
The burning question remains: Did Hanioğlu succeed in his ambitious endeavor?
Despite covering the late Ottoman and early Republic periods, the biography does not mention events related to Christians (Armenians, Greeks, and Assyrians), Kurds, and Alevites. These deliberate omissions and exclusions significantly diminish the book's academic quality, resulting in a lack of academic honesty and integrity.
this is the first part, second part follows in coming days.
TÜRKÇE
Şükrü Hanioğlu, Atatürk Entelektüel Biyografi başlığı ie 1020 sayfalık bir kitaba imza attı.
Kitabın, alanının klasikleri arasına gireceği kesin. Kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazdım.
Hanioğlu bu kitapta, Türkiye’de neredeyse bir “peygamber” veya “yarı Tanrı” haline sokulmuş M. Kemal’i tarihselleştirmeyi ve onu, tarihi bir kişilik olarak anlatmayı hedefliyor. Amacı politik bir biyografi yazmak değil, "bir devlet kurucusunun entelektüel portresinin ana hatlarını ortaya koymaya gayret” etmek.
Yani, dönemin siyasi olayları ekseninde M. Kemal biyografisi yazmıyor, onun “entelektüel biyografisinin ana hatlarını ortaya koyma(yı)” hedefliyor.
Elbette çalışma “entelektüel biyografi” ile sınırlı olsa da, kendi deyimiyle, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi kapsayan özgün, sosyal, entelektüel ve siyasal gelişmelerin değerlendirilmesi(ni)” de içeriyor.
Bu işi büyük bir başarı ile yaptı mı? Soru bu.
Hanioğlu, öyle bir M. Kemal anlatıyor ki tüm kitap boyunca, bıraktım Hristiyanları (Ermeniler, Rumlar, Süryaniler) ve Yahudileri, Kürtler ve Aleviler de BUHAR olup uçmuşlar.
Son derece bilinçli bir tercih olarak yapılan bu yok sayma ve dışarda bırakmalar, kanaatimce kitabın akademik kalitesine büyük darbe vuruyor. Bu boyutu itibarıyla, kitabın akademik dürüstlük ve güvenilirlik (saygınlık) kriteri açısından çok sorunlu...
İki bölümlük yazının hoşunuza gideceğini ümit ediyor.
https://www.international.ucla.edu/media/files/My_Letter_to_UPenn_University_of_Pennsyl-kz-ge0.pdfhttps://www.international.ucla.edu/media/files/My_Letter_to_UPenn_University_of_Pennsyl-kz-ge0.pdf
Ve Apartheid'ın dört önemli kaynağı üzerinde durdum:
- Osmanlı Millet Sistemi ve Milleti Hakime zihniyeti
- Kürt Bölgelerinin (ve Dersim'in) Sömürge olarak düşünülmesi ve örgütlenmesi (bir bölgeye ait Özel Hukuk anlayışı)
- Vatandaş = Türk: Apertheid sisteminin temel taşı
- Güvenlik kaygısı ve bir grup vatandaşa yönelik "özel tedbirler" zorunluluğu
Bu yazıda Uluslararası Hukuk ve Apartheid üzerinde durdum ve Apartheid konusunda bazı temel bilgilere yer verdim.
Brief observations on the reactions to the book on the occasion of its third edition
https://www.iletisim.com.tr/kitap/soykirimdan-kurtulanlar/9737#.XIioCPZFw70
https://www.savaskitap.com/Soykirimdan-Kurtulanlar-Dicle-Akar-Matthias-Bjornlund-Taner-Akcam_44636.html?fbclid=IwAR1qzZ6_mdz14ycF_AFkReV30u5WcoN9r8e5aXsyo-3avJJYw6xFmqW3Jr8#0
https://www.goodreads.com/book/show/44297620-soyk-r-mdan-kurtulanlar?fbclid=IwAR3jSwg8FVNsURRtl-Kuh_S0y201kOmBDuaHITcjeq4ODFvKjzS0RfvIBVg
In Turkish from the publisher:
Elinizdeki kitap Ermeni Soykırımı sırasında hayatta bırakılan Ermeni kadın ve çocukların 1918’den sonra kapatıldıkları evlerden kurtarılmalarını ele alıyor. Milletler Cemiyeti, 1921 yılında bu kadın ve çocukların bulunması ve yeniden hayata kazandırılmaları için Halep Kurtarma Evi’ni kurdu. Kurtarma Evi’ne gelen 1.700 civarında çocuk ve kadının kaydı tutuldu. Hayatta kalmayı başaran bu insanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun hemen her bölgesinden, çok farklı sosyal, politik ve ekonomik çevre ve koşullardan gelmişlerdi. Hepsi soykırım sırası ve sonrasında başlarından geçenleri anlatıyorlardı.
Kitabın ikinci bölümünde, bu tutanaklardan seçilmiş 300 civarında kayıt var. Birinci bölümde ise, Dicle Akar tüm kayıtların içeriklerinin genel dökümünü değerlendiriyor. Matthias Bjørnlund, arşivleri ve dönemin önemli yayınlarını tarayarak Halep Yetimhanesi’nin hikâyesini anlatırken, bu seçkinin bütününü ve arka planını aydınlatıyor. Taner Akçam da, Osmanlı belgelerine dayanarak, soykırım sırasında yetimlere yönelik izlenen politikaların esaslarını gösteriyor. Hafıza kaybı tehlikesine maruz kalmadan, soykırımın hemen sonrasında kayda alınan bu tanıklıklar İttihat ve Terakki’nin imha politikasını açık biçimde gözler önüne seriyor.
Aram Andonian tarafından yayınlanan orijinal belgelerin sahte olduğu iddia edilmişti. Bu belgelerin 5 tanesi şifreli ve çözümü yapılmamış 7 adedi de çözümü yapılmış ve altında Halep Valisi Mustafa Abdülhalik'in imzası olan belgelerdi. Şifreli belgelerin sahteliği konusunu Türkçe kitapta tartışmış ve belgelerin orijinal olduklarını göstermiştim. Çözümü yapılmış belgelerdeki tarihler ve imzalar meselesini ile İngilizce kitapta tartıştım.
Bu makale, İngilizce kitaptaki ilgili bölümün Türkçe okuyanlar için düzenlenmiş halidir.
AGOS görüşmesinin ikinci bölüm: Ankara'nın nasıl İttihat ve Terakki'nin devamı olduğu konusunda bazı yeni bilgiler. Cumhuriyet, çıkarttığı kanun ve kararnamelerle İttihat ve Terakki'nin politikalarına devam etti.
Tekalifi Milliye Kanunu (1921-1923 ve 24)
Soykırım suçlularının serbest bırakılması (8 Mayıs 1920)
Soykırım suçlularını yargılayan mahkemelerin kapatılması (11 Ağustos 1921)
Teşkilat-ı Mahsusa Birliklerine katılan Hapishane kaçkınlarına af (22 Ocak 1921)
Kuvayı Milliyenin işlediği cinayetlere af (31 Ekim 1923)
İttihatçıların, Ermeni Mallarını yağmalama Kanunu'nun (26 Eylül 1915) yeniden yürürlüğe sokulması 14 Eylül 1922
Ankara Hükümetinin kendi Emvali Metrukeleri yağma kanunu (14 Nisan 1923) - 1918 sonrası "yerlerini terkedenler için" gerekli idi.
Bunun gibi, Hristiyanların ve Yahudilerin (ağırlıklı Ermeni ve Rumların) çalıştıkları şirketlerde işlerine son verilmesi.
Ermenilerin yurt sathında tarama yapılarak belli bölgelere toplanması...
Daha başka bir çok bilgi...
Zannediyorum bu kısa görüşmede verdiğim sınırlı sayıda bilgi bile Apartheid rejimini gözlere sokmaya yeter.
Second Part of my interview with Agos. I explained the foundation of Apartheid along with some laws and regulations:
National Tax Law (1921 and 1923-24)
Release of genocide perpetrators (May 8, 1920)
Closure of the courts that tried genocide perpetrators (August 11, 1921)
Amnesty for prison escapees who joined the Teşkilat-ı Mahsusa (murderers-perpetrators of the Armenian genocide,) (January 22, 1921)
Amnesty for the murders committed by the Kuvayı Milliye (National Units for Liberation), (October 31, 1923)
Re-enactment of the CUP's Law on the Looting of Armenian Properties, September 14, 1922
The Ankara Government's own Confiscated Properties law (April 14, 1923) - was necessary for those who "abandoned their homes" after 1918.
Similarly, the dismissal of Christians and Jews (mainly Armenians and Greeks) from the companies they worked for.
The search for the Armenians across the country and their concentration in certain areas...
These are some examples of the establishment of the Apartheid regime.
Denialism is a structure that cannot simply be relegated to past atrocities. The denialist structure produced and continues to foster policies in the present day. In this regard, it would be appropriate and reasonable to compare Turkish denialism with the racist apartheid regime of South Africa.
Kürtlere yönelik bu yoğun bastırma politikaları karşısında ne yapılmalı? Sivil siyasetin yaygınlaştırılması mümkün mü?
Bu ve benzeri bazı sorular ışığında acaba HDP ile Türk demokratik çevreleri arasında "yeni bir koalisyon mümkün mü" sorusuna bir cevap aramaya çalıştım.
Önerim, böyle bir geniş koalisyonun imkanları üzerine kafa yormaktır. HDP'ye yönelik "terör" suçlamasına, oluşturlacak geniş bir koalisyonla cevap vermek gerekir, diye düşünürüm.