Dijital Veri Tabanı by Samet Onur
https://middleturkic.lingfil.uu.se/manuscripts/khwarezmian-turkic/K1057, 2024
The earliest known falnama of the Turkish-Islamic literature. The language of the text represent... more The earliest known falnama of the Turkish-Islamic literature. The language of the text represents Early Eastern Middle Turkish of the 13th to 14th century, known as Khwarezmian Turkish. However, some linguistic features of the text (mostly lexical), which are close to Western Turkish, set it apart from all the other Khwarezmian Turkish sources. These features indicate that the work was probably composed by an Oghuz in Western Turkestan. In particular, the fact that the text contains many words peculiar to Old Anatolian Turkish, which do not appear in any Khwarezmian Turkish source, suggests that it was written by a member of an Oghuz tribe who had not participated in the migrations to Anatolia.
Kitap by Samet Onur
Kitap Bölümü by Samet Onur
Türk Diline Artzamanlı ve Eşzamanlı Bakışlar (Ed. Erkan Hirik, Neslihan Çelik, Seçil Hirik), Çanakkale: Paradigma Akademi, 2022
İdil boyunda yayılmış olan ve “Ay cihan baki-dür tegen kanı?” dizesiyle başlayan metinde, Hüsâm K... more İdil boyunda yayılmış olan ve “Ay cihan baki-dür tegen kanı?” dizesiyle başlayan metinde, Hüsâm Kâtib ismi ve H 770 tarihi geçse de bu metnin dil özellikleri, vezni ve üslubu onun XIV. yüzyılda oluşturulmadığına işaret etmektedir. Mezkûr metinde {-(y)IsAr} eki Eski Oğuz Türkçesiyle yazılmış manzum dinî destanlarda olduğu gibi oldukça sık kullanılmış, vezin olarak da yine Anadolu’da yazılan manzum dinî destanlarda kullanılan vezin tercih edilmiştir. Üstelik eserin üslubunda da Anadolu’da yazılmış eserlerle büyük benzerlikler dikkat çekmektedir. Kanaatimizce; gerek lisani karakteri gerek takip ettiği edebî gelenek bakımından Altınordu sahasında yazılan manzum eserlerden çok farklı olan bu eser, Eski Oğuz Türkçesiyle yazılmış metinlere hâkim bir şair tarafından genişletilip Hüsâm Kâtib ismi ve telif tarihi muhafaza edilerek yeniden yazılmıştır. Sondan eksik olduğu için müellif ismini göremesek de Kazan Devlet Üniversitesi Kütüphanesinde № 3706т arşiv numarasıyla saklanan Destân-ı Cümcüme Sultân mesnevisinin Sahip Giray Han’ın hazine kitapları arasında bulduğu Hüsâm Kâtib’in orijinal eserinin bir nüshası olma ihtimali, “Ay cihan baki-dür tegen kanı?” dizesiyle başlayan metne nazaran çok daha yüksek bir ihtimaldir. Altınordu şairlerinin manzum eserleri gibi Kutadgu Bilig vezniyle yazılmış olan bu eser, XIV. yüzyıla ait dil özellikleri göstermektedir. Bilhassa ma ~ me kuvvetlendirme edatının Kutb’un Hüsrev ü Şîrîn’inde ve Berke Fakih’in manzumesinde olduğu gibi sıkça kullanılmış olması, bu metnin XIV. yüzyılda Altınordu sahasında yazılmış olduğunu gösteren en mühim filolojik veridir.
Orta Türkçe Döneminin İlk Evresi: Sorunları ve Çözüm Önerileriyle Harezm Türkçesi. (Ed. Yaşar Şimşek). Ankara: Akçağ Yayınları, 2021
Harezm Türkçesi adı verilen tarihî Türk edebî dili, Türk dili tasniflerinde XIII-XIV. yüzyıllar a... more Harezm Türkçesi adı verilen tarihî Türk edebî dili, Türk dili tasniflerinde XIII-XIV. yüzyıllar arasına sıkıştırılmakta ve Hakaniye Türkçesi ile Nevâyî Türkçesi arasında bir geçiş dili olarak telakki edilmektedir. Yine benzer biçimde Mîr Ali Şîr Nevâyî tarafından standartlaştırılan edebî dilin XV. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar Batı Türklük sahası dışında kalan tüm Müslüman Türkler tarafından ortak yazı dili olarak kullanıldığı teorisi de ekseriyetle kabul görmektedir. Bu çalışmada mezkûr teoriler eleştirel bir bakış açısıyla gözden geçirilmiş ve Harezm Türkçesinin Türkistan’da ortak yazı dili olma vasfını yitirdikten sonra da bilhassa İdil boyunda varlığını sürdürdüğüne dikkat çekilmiştir. Harezm Türkçesinin İdil boyunda XV. yüzyıldan sonra bilhassa dinî-didaktik mensur eserlerde yazı dili olarak kullanılmaya devam ettiğini gösteren en mühim eser, XVI. yüzyılda Nehcü’l-Ferâdîs tesirinde yazılmış olan Nasîhatü’s-Sâlihîn’dir. Çalışmada Nasîhatü’s Sâlihîn’in dil özellikleri üzerinde de durulmuş ve eserden transkripsiyonlu metin örnekleri verilmiştir.
“Hôrezm veya Hârizm Kelimesi Üzerine” Prof. Dr. Osman Fikri SERTKAYA ● 1-2 “A Yearbook Written in... more “Hôrezm veya Hârizm Kelimesi Üzerine” Prof. Dr. Osman Fikri SERTKAYA ● 1-2 “A Yearbook Written in Khorezmian Turkic Language Which Describes the Characteristics of 12 Years of the Animals with 12 Zodiac Calendar” Prof. Dr. Ayşegül SERTKAYA ● 3-16 “J. Eckmann’ın Nehcü’l-Ferâdis’in Çeviri Yazısındaki Tercihleri” Prof. Dr. Gülden SAĞOL YÜKSEKKAYA ● 17-41 “Memlûk Sahasında Harezm-Altın Ordu Türkçesi Etkisinde Yazılan Eserler” Prof. Dr. Mustafa ARGUNŞAH ● 43-61 “Arap Harfli Türkçe Metinlerde Yazım Sorunları: Nehcü’l-Ferâdis Örneği” Prof. Dr. Ali AKAR ● 63-73 “Kur’ân-ı Kerîm Kaynaklı Rahip Barsîsâ Kıssasının Nehcü’l-Ferâdis’teki Farklı Bir Varyantı Üzerine” Prof. Dr. Funda TOPRAK ● 75-92 “Dîvânu Lugâti`t-Türk'te Oğuzca Kayıtlı Sözcüklerin İlk Türkçe Kuran Çevirilerindeki Görünümü Üzerine Değerlendirmeler” Prof. Dr. Serkan ŞEN ● 93-118 “Türk ve Moğol Dil Araştırmaları Açısından Mukaddimetü’l-Edeb” Prof. Dr. Ferruh AĞCA - Prof. Dr. Bülent GÜL ● 119-130 “Harezm Türkçesinde Çince Alıntılar” Doç. Dr. Hüseyin YILDIZ ● 131-165 “Harezm Türkçesi Bir Geçiş Dönemi Türkçesi midir?” Doç. Dr. Abdulkadir ÖZTÜRK ● 167-176 “Tarihî Diyalektoloji Araştırmalarında Yöntem Sorunları: Harezm Türkçesi ve ‘Kıpçakça’” Doç. Dr. Yaşar ŞİMŞEK ● 177-203 “Tarihsel Diyalektoloji Araştırmaları Açısından Harezm Türkçesi” Dr. Esin AĞCA ● 205-219 “Harezm Temas Lehçesi” Dr. Cihan DOĞAN ● 221-240 “Harezm Türkçesi Kur’an Tercümelerinde Kesinlik ve Kesin Dışılık İşaretleyicileri” Dr. Çiğdem USTA ● 241-263 “Ahmet Zeki Velidi Togan’ın Harezm Kültürü ve Dili ile İlgili Çalışmaları” Dr. Hanife ALKAN ATAMAN ● 265-308 “Ḫüsrev ü Şįrįn'de İkili Kullanımlar” Dr. Yaşar TOKAY ● 309-328 “Taŋsuḳnāme-i İlḫānī'nin Türk Dili Tarihi Araştırmalarındaki Yeri ve Önemi” Dr. Fatih KURTULMUŞ ● 329-337 “Mukaddimetü’l-Edeb’in Paris ve Yozgat Nüshalarının Söz Varlığı Üzerine Bazı Notlar” Dr. Gülşen ÖZÇAMKAN AYAZ ● 339-350 “Harezm-Altın Ordu Türkçesindeki Moğolca Kelimeler” Arş. Gör. Tümer KARAAYAK ● 351-372 “Harezm Türkçesinin İdil Boyunda Devamı ve Nasîhatü’s-Sâlihîn” Arş. Gör. Samet ONUR ● 373-404
Makale by Samet Onur
Dil Araştırmaları, 2023
Ali’nin Kıssa-i Yûsuf’u hem Doğu hem de Batı Türkçesi özellikleri göstermesi nedeniyle yaklaşık 2... more Ali’nin Kıssa-i Yûsuf’u hem Doğu hem de Batı Türkçesi özellikleri göstermesi nedeniyle yaklaşık 200 yıldan beri Türkologların ilgisini celbetmeye devam etmektedir. Bugüne dek eserdeki karışık lehçeliliğin nedeni üzerine birçok farklı yorum yapılmıştır. Araştırmacıların kahir ekseriyeti eserde görülen Harezm Türkçesi özelliklerine istinaden Ali’nin Harezmli bir Oğuz Türkü olduğunu ve eserini Türkistan’da yazdığını iddia etmişlerdir. Eserin Hakaniye Türkçesinden Eski Oğuz Türkçesine geçiş dönemini temsil ettikleri düşünülen “karışık dilli” eserlerden olduğunu savunan araştırmacılar da olmuştur. Bu çalışmada, Kıssa-i Yûsuf’ta görülen Doğu Türkçesi bilhassa da Harezm Türkçesi unsurlarının, XIII. yüzyıldan kalma eski unsurlar olmadığına işaret edilmiştir. Bu unsurlar, XVII ve XIX. yüzyıllar arasında İdil boyunda yazılan eserlerde görülen yani Eski İdil Türkçesinde muhafaza edilmiş olan Harezm Türkçesi unsurlarından ibarettir ve Kıssa-i Yûsuf’a müstensihler tarafından dâhil edilmişlerdir. Aslen Eski Oğuz Türkçesiyle yazılıp İdil boyunda müstensihlerin Harezm Türkçesi unsurları dâhil ettikleri Kėsikbaş Kitâbı ile Ana ve Ogul Destânı gibi karışık lehçe özellikleri gösteren başka metinler de mevcuttur. Ali’nin Kıssa-i Yûsuf’undaki karışık lehçeliliğin nedeni doğrudan doğruya İdil boyundaki müstensihlerdir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
‘Ali’s work called Qissa'i Jūsuf continues to attract the attention of Turcologists for nearly 200 years because it shows the linguistic features of both Eastern Turkish and Western Turkish. To date, many different interpretations have been made on the cause for the dialect mixing in the work. The majority of the scholars claimed that ‘Ali was an Oghuz from Khwarezm and wrote his work in Turkestan, based on the Khwarezmian Turkish features seen in the work. There were also scholars who argued that the work is one of the "mixed-language texts", which are thought to represent the transition period from the Karakhanid Turkish to the Old Oghuz Turkish. In this study, it has been pointed out that the Eastern Turkish elements seen in Qissa'i Jūsuf, especially the Khwarezmian Turkish elements, are not old elements from the 13th century. These elements are Khwarezmian Turkish elements that appear in works written in the Volga region between the 17th and 19th centuries and they were added in Qissa'i Jūsuf by copyists. There are other texts, such as Kisekbash and Ana ve Ogul, which were originally composed in the Old Oghuz language and show elements of Khwarezmian Turkish due to copyists from the Volga region. The dialect mixing in the ‘Ali’s Qissa'i Jūsuf was caused by the copyists.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi - C. Erap Alışık Anısına I, 2023
Harezm Türkçesi eserleri, Altınordu Devleti’nde İslamiyet’in yayılması noktasında son derece mühi... more Harezm Türkçesi eserleri, Altınordu Devleti’nde İslamiyet’in yayılması noktasında son derece mühim bir rol oynamışlardır. Bu eserlerin gayrimüslim Kıpçaklara İslamiyet’i öğretmeleri ve medrese eğitiminde ders kitabı olarak okutulmaları, Harezm Türkçesinin İdil boyunda “din dili” hâline gelmesine neden olmuştur. Böylece “değişmeyen bir yazı mektebi” ortaya çıkmış ve XVI. yüzyılda İdil boyunda lisani karakterleri bakımından XIV. yüzyılda Harezm Türkçesiyle yazılan eserlere çok benzeyen eserler yazılmıştır. Benzer bir durum “din dili” vasfı taşıyan Eski Uygur Türkçesi için de geçerlidir. XIII-XIV. yüzyıllarda yazılan Eski Uygur Türkçesi metinlerinde, IX-XII. yüzyıllar arasında yazılan metinlere çok benzer bir dil kullanılmıştır. Eski Uygur Türkçesi ile Hakaniye Türkçesi arasındaki ilişki ve Harezm Türkçesi ile Nevâyî (Çağatay) Türkçesi arasındaki ilişki de eş zamanlılık açısından benzerdir. Bu çalışmada tanıtılan Münebbihât Tercümesi gibi XVI. yüzyılda İdil boyunda Harezm Türkçesinin doğrudan devamı olan bir edebî dille yazılan eserler, Türk üst kimliği altında Coçi ve Çağatay olmak üzere iki alt kimliğe ayrılan Doğu Türklerinin yazı dili tarihinin de Çingizli ulus teşkilatı çerçevesinde şekillendiğini göstermektedir.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 2022
Bazı araştırmacılar, Sa'dî-i Şirâzî'nin Gülistân'ının ilk Türkçe tercümesi olan Kitâbu Gülistân b... more Bazı araştırmacılar, Sa'dî-i Şirâzî'nin Gülistân'ının ilk Türkçe tercümesi olan Kitâbu Gülistân bi't-Türkî adlı eseriyle tanınan XIV. yüzyıl Altınordu şairi Seyf-i Sarâyî'nin Süheyl ve Güldürsün adlı bir eserinin daha bulunduğunu iddia etmektedirler. Özbekistan'da yükseköğretim kurumlarının ders kitaplarında ve müfredatlarında Seyf-i Sarâyî'nin eseri olarak Süheyl ve Güldürsün mesnevisine de yer verilmektedir. Seyf-i Sarâyî'ye atfedilen bu kısa mesnevinin bir beytine istinaden dünyanın güneş etrafında döndüğü bilgisinin Kopernik'ten önce Altınordu'da mevcut olduğunu savunan makaleler de yazılmıştır. Bu çalışmada, Süheyl ve Güldürsün mesnevisinin filolojik tahlili yapılarak çok sayıda Özbek Türkçesi unsuru barındıran bu eserin XIX. yüzyıl sonu veya XX. yüzyıl başında yazıldığı ve Seyf-i Sarâyî'ye ait olamayacağı ortaya konmuştur.
Some researchers claim that the 14th century Golden Horde poet Saif-i Sarai, who is known for the first Turkish translation of Sadi's Gulistan, has another work called Suhail va Guldursun. Moreover, Suhail va Guldursun is included in the curriculums and textbooks of Uzbekistan universities as the work of Saif-i Sarai. Based on a couplet in this short mathnawi attributed to Saif-i Sarai, articles claiming that heliocentric theory had been developed in the Golden Horde before Copernicus were also written. In this study, based on the philological analysis of Suhail va Guldursun, it has been revealed that this mathnawi, which contains many Uzbek Turkish elements, was written in the late 19th or early 20th century and cannot belong to Saif-i Sarai.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, 2021
Harezm Türkçesi üzerine yapılan çalışmalarda bu tarihî Türk edebî dilinin XIII-XIV. yüzyıllar ara... more Harezm Türkçesi üzerine yapılan çalışmalarda bu tarihî Türk edebî dilinin XIII-XIV. yüzyıllar arasına sıkıştırıldığı ve bir geçiş dili olarak telakki edildiği görülmektedir. Yine benzer biçimde Mîr Ali Şîr Nevâyî tarafından standartlaştırılan edebî dilin XV. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar Batı Türklük sahası dışında kalan tüm Müslüman Türkler tarafından ortak yazı dili olarak kullanıldığı teorisi de ekseriyetle kabul görmektedir. Bu çalışmada hem mezkûr teoriler gözden geçirilmiş hem de az sayıdaki Harezm Türkçesi metinlerine kısa bir metin daha eklenmiştir. Çalışmamızın sonuç kısmında Harezm Türkçesinin Türkistan’da ortak yazı dili olma vasfını yitirdikten sonra da bilhassa Kazan’da varlığını sürdürdüğüne dikkat çekilmiş ve bu durum Çağatay ve Coçi ulusları çerçevesinde değerlendirilerek yeni bir teori ortaya konmuştur.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt 5, Sayı 2, 2020
Bugüne kadar bilinen tek Eski Oğuz Türkçesi Nehcü’l-Ferâdîs aktarımı Halit Holtacı’nın Kastamonu’... more Bugüne kadar bilinen tek Eski Oğuz Türkçesi Nehcü’l-Ferâdîs aktarımı Halit Holtacı’nın Kastamonu’daki şahsi kütüphanesinde bulunan metindi. Yaptığımız araştırmalar neticesinde Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki Kral Faysal Araştırma ve İslami Çalışmalar Merkezi Kütüphanesinde başka bir Eski Oğuz Türkçesi
Nehcü’l-Ferâdîs aktarımı bulunduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada, Riyad yazması olarak adlandırdığımız bu el yazması tanıtılmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde Harezm Türkçesi ve Altınordu Türkçesinden Eski Oğuz Türkçesine aktarılan eserler üzerinde durulmuş, ikinci bölümde Riyad yazmasının yazım ve dil özellikleri
incelenmiştir. Üçüncü bölümde Riyad yazması ile Kastamonu yazması mukayese edilerek bu metinlerin aynı aktarımın iki nüshası olmadığı gösterilmiştir. Son bölümde ise Riyad yazmasından transkripsiyonlu metin örneği verilmiştir.
Oğuz Türkçesi Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, 2020
Bu makalede, 14. yüzyılda Harezm Türkçesiyle yazılan ve tarafımızca yayıma hazırlanmakta olan Har... more Bu makalede, 14. yüzyılda Harezm Türkçesiyle yazılan ve tarafımızca yayıma hazırlanmakta olan Harezm Türkçesi Fal Kitabı'ndaki Oğuzca unsurlar incelenmiştir. Harezm Türkçesi Fal Kitabı olarak adlandırdığımız metin, 58 varaktan oluşmakta ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Koğuşlar Bölümü'nde 1057 arşiv numarasıyla kayıtlı bir mecmuanın içinde yer almaktadır. Metindeki Oğuzca unsurlar tespit edilirken öncelikle Divânu Lügâti't-Türk'te Oğuzca kaydı düşülen sözcüklerden ve gramer özelliklerinden faydalanılmıştır. Buna ek olarak Gürer Gülsevin ve Zeynep Korkmaz'ın Oğuzca olmayan tarihî Türk lehçelerindeki Oğuzca unsurları inceledikleri çalışmalarında kullandıkları kriterlerden de yararlanılmıştır. Metnin söz varlığı içerisindeki Oğuzca unsurlar tespit edilirken sözcüklerin tarihî ve modern Türk lehçelerindeki kullanımları da göz önüne alınmıştır. Çalışmamızda, ilk olarak metnin imlâsında Eski Oğuz Türkçesi metinleriyle ortaklaşan özellikler üzerinde durulmuştur. Bir sonraki bölümde Oğuzcayla ortak ses özellikleri incelenmiş, Oğuzca için karakteristik olan t-> d-/-G,-G-> Ø /-b- ,-b >-v- ,-v gibi ses değişimlerine örnekler verilmiştir. Şekil özelliklerini incelediğimiz bölümde ise metinde görülen ve Oğuzcayla ortaklaşan {-dUk} sıfat-fiil eki, {-DUKInçA} / {-DUGInçA} zarf-fiil eki, {-(y)IsAr} gelecek zaman eki, {-A} yönelme durum eki ve {-dAn} ayrılma durum eki gibi ekler üzerinde durulmuştur. Son olarak da metindeki Oğuzca söz varlığı ele alınmış; ak / ürüng, ak künlük, ayruk, belingle-, bitig, buġday englig / buġday engli, bul-, dodak, düşhar, el / el, et-, heykel, kapu, keç-, kendü / kendü, kibi, kizle, kolay, konşı, kova, kök, kuşluk, mezgit, ötünç, sag, sarplan-, savaş, tavşan, telü, turul-, unutsalık, ürper-, yas (bol-), yaz-/ yazu ve yüzerlik sözcükleri incelenmiştir. Bunlar arasından düşhar, heykel ve mezgit sözcükleri alıntı sözcükler olup bugüne değin Oğuzca olmayan tarihî lehçelerdeki Oğuzca unsurları inceleyen çalışmalarda alıntı sözcükler üzerinde durulmamıştır. Yaptığımız araştırmalar neticesinde bazı alıntı sözcüklerin yalnızca Oğuz lehçelerinde görüldüğü tespit edilmiştir. Yine bazı sözcüklerin de belirli anlamlarıyla kullanımlarının Oğuzcaya mahsus olduğu tespit edilmiştir. Mesela Oğuzcada "muska" anlamına gelen bitig sözcüğü metindeki tüm örneklerde bu anlamıyla tanıklanmaktadır. Metinde yer alan ak künlük, belingle-, kuşluk, sarplan-, unutsalık, ürper-gibi sözcükler ise tarihî Oğuz Türkçesi metinlerinde tanıklanırken Doğu Türkçesinde ya hiç görülmemekte ya da nadiren görülmektedirler. Metindeki en dikkat çekici Oğuzca unsurlardan biri de yas bol-birleşik fiilidir. Kaşgarlı Mahmud tarafından Oğuzca olduğu belirtilen bu birleşik fiil, şimdiye kadar Divânu Lügâti't-Türk dışında hiçbir metinde tanıklanmamıştır. "Ölmek" anlamına gelen bu hapaks, Harezm Türkçesi Fal Kitabı'nda sıkça kullanılmıştır.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 2020
Bu çalışmada, Batılılar tarafından hazırlanan ilk Doğu Türkçesi (Çağatay) sözlüğü olan Vocabular... more Bu çalışmada, Batılılar tarafından hazırlanan ilk Doğu Türkçesi (Çağatay) sözlüğü olan Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae (Lexico Ciagataico) adlı eser tanıtılmaktadır. Çalışmada; Avrupa'da hazırlanan Doğu Türkçesi sözlükleri, Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae'nin içerisinde yer aldığı yazma, Türkçenin Latin harfleriyle yazıldığı ilk eserler, Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae'nin transkripsiyon sistemi, içeriği ve kaynakları üzerinde durulmuştur. 468 madde başı içeren sözlükte Doğu Türkçesi madde başları, önce Arap sonra da Latin harfleri ile yazılmıştır. Madde başlarının karşısına yine önce Arap sonra da Latin harfleriyle Farsça ve Osmanlı Türkçesi karşılıkları yazıldıktan sonra Latince açıklama verilmiştir. Latince açıklamadan sonra da madde başı sözcüğün alındığı kaynak belirtilmiştir. Bazı madde başlarının ardından madde başı sözcüğün alındığı cümle veya beyit, önce Arap sonra Latin harfleriyle yazılmış ardından da Latinceye tercüme edilmiştir.
In this study, Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae (Lexico Ciagataico), the first Eastern Turkish (Chagatay) dictionary prepared by Europeans, is introduced. In the study, information is given about the Eastern Turkish dictionaries prepared in Europe, the manuscript containing Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae, the first works in which Turkish is written in Latin letters, the transcription system, content and sources of Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae. In the dictionary containing 468 headwords, Eastern Turkish headwords were written first with Arabic and then Latin letters. Opposite of the headwords, the Persian and Ottoman Turkish equivalents were written first in Arabic then Latin letters, and after that Latin explanations were given. The source from which the headword is taken is shown after the Latin explanation. In some examples, the sentence or couplet from which the headwords were taken was first written in Arabic, then in Latin, and then translated
into Latin.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 17, Sayı 1, 2020
Bu çalışmada, 14. yüzyılda Harezm Türkçesiyle yazılan ve tarafımızca yayıma hazırlanmakta olan bi... more Bu çalışmada, 14. yüzyılda Harezm Türkçesiyle yazılan ve tarafımızca yayıma hazırlanmakta olan bir fal kitabı tanıtılmakta, kitabın bazı dil özelliklerinden ve söz varlığından örnekler verilmektedir. Metinde /-b-/, /-b/ > /-w-/, /-w/ değişimine ve /-d-/, /-d/ > /-ḏ-/, /-ḏ/ ~ /-y-/, /-y/ değişimine çok sayıda örnek bulunmaktadır. Harezm Türkçesinin karakteristik gramer özellikleri de metinde tespit edilebilmektedir. Metin, Türkçe söz varlığı açısından oldukça zengin malzeme sunmaktadır. Harezm Türkçesinin karakteristik özelliklerinden olan aynı kavram için yakın anlamlı farklı Türkçe sözcüklerin kullanımına sıkça tesadüf edilmektedir. Bugün çeşitli Türk lehçe gruplarının ayırıcı özelliklerinden olan tap- / bul-, öt- / keç-, kéndü / öz gibi sözcükler, metinde bir arada görülmektedir. Günümüze ulaşabilen az sayıdaki Harezm Türkçesi eserlerinden biri olan bu metnin içerisinden bazı bölümler, ilk kez bu çalışmada yayımlanacaktır.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 16, Sayı 4,, 2019
Bu çalışmada, Hz. Ali ile yedi başlı ejderhanın mücadelesini anlatan Ejderha Destanı’nın şahsî ki... more Bu çalışmada, Hz. Ali ile yedi başlı ejderhanın mücadelesini anlatan Ejderha Destanı’nın şahsî kitaplığımızda bulunan bir nüshası neşredilmiştir. Söz konusu metin üzerine daha önce yapılan çalışmalar hakkında bilgi verildikten sonra çalışmamıza kaynaklık eden nüsha tanıtılmıştır. Yazmanın dil ve imlâ özellikleri gösterilmiş, transkripsiyonlu metni ve dizinli sözlüğü hazırlanmıştır. Notlar bölümünde Salur Kazan, Sarı Saltuk ve Hz. Ali’nin ejderha ile cenklerini anlatan metinler arasındaki benzerlikler ortaya konulmuş, Hz. Ali ve Sarı Saltuk’un ejderhayla cenklerini anlatan metinlerin Salur Kazan’ın ejderhayla cenginden ilham alınarak oluşturulduğu sonucuna varılmıştır.
Ansiklopedi Maddesi by Samet Onur
Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/harezm-turkcesi-fal-kitabi, 2022
İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatının ilk falnamesi
Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/sifatu-l-kiyamet, 2022
Harezm Türkçesi özellikleri gösteren kısa bir risale
Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü, http://tees.yesevi.edu.tr/madde-detay/ana-ve-ogul-destani, 2022
Eski Oğuz Türkçesinden Eski İdil Türkçesine aktarılmış bir manzum dinî destan.
A religious po... more Eski Oğuz Türkçesinden Eski İdil Türkçesine aktarılmış bir manzum dinî destan.
A religious poem translated from Old Oghuz Turkish to Old Volga Turkish.
Bildiri by Samet Onur
Dr. C. Eralp Alışık Türkoloji Konuşmaları III - Deşt-i Kıpçakta Türk Dili, Yeditepe Üniversitesi, 1 Mart, 2022
Türkiye ve Batı Türkolojisinde, Harezm Türkçesinin Hakaniye Türkçesi ile Nevâyî Türkçesi arasında... more Türkiye ve Batı Türkolojisinde, Harezm Türkçesinin Hakaniye Türkçesi ile Nevâyî Türkçesi arasında bir "geçiş dili" olduğu ve XV. yüzyıldan sonra yerini kendisinden çıkmış olan "Çağataycaya" bırakmak üzere sönüp gittiği kabul edilmektedir. Bu bildiride, İdil boyunda XVII-XIX. yüzyıllar arasında yazılan eserlerin dil özellikleri incelenerek esasen Eckmann'ın çalışmalarıyla kabul görmüş olan bu teorinin geçerliliği sorgulanmıştır.
Cevdet Eralp Alışık 1.Türk Dili ve Kültürü Okumaları, 2018
II. Türk Kağanlığı’nın kurucusu İltiriş Kagan’ın küçük oğlu Kül Tigin’in isminin ilk öğesindeki ü... more II. Türk Kağanlığı’nın kurucusu İltiriş Kagan’ın küçük oğlu Kül Tigin’in isminin ilk öğesindeki ünlünün nasıl okunması gerektiği, Türk tarihi ve Türk dili araştırmacıları arasında 19. yüzyılın sonlarından bu yana pek çok tartışmaya konu olmuştur. Henüz Köktürk yazı sistemi deşifre edilmeden önce başlayan tartışmalar bugüne dek süregelmiştir. Araştırmacıların bir kısmı bu ismin “Köl Tigin” şeklinde okunması gerektiğini savunurken diğer bir kısmı da “Kül Tigin” okunuşunu benimsemişlerdir. “Köl Tigin” okunuşunu öneren araştırmacıların temel dayanağı, Kaşgarlı Mahmud’un Divânu Lügati’t Türk’te konuya ilişkin yaptığı bazı açıklamalar olmuştur. “Kül Tigin” okunuşunu benimseyen araştırmacalar ise bu ismi Türk-Moğol kültüründeki ateş kültü ile ilişkilendirmekte ve Moğolcada görülen Otçigin yani “ateş prensi” ile Kül Tigin ismi arasında parallellik olduğunu düşünmektedirler. Bu çalışmada, Kül Tigin isminin ilk öğesi üzerine yapılan yorumlar kronolojik olarak sıralanıp açıklandıktan sonra Kül Tigin ismindeki kül unvan niteleyicisi, Türk-Moğol kültüründeki ateş kültü ekseninde değerlendirilmiş ve kül sözcüğü üzerine Türk kültür tarihi ve Türk dil tarihindeki veriler ışığında yeni bir etimolojik deneme yapılmıştır.
Tez by Samet Onur
Harezm Türkçesi üzerine yapılan çalışmalarda bu tarihî Türk edebî dilinin XIII-XIV. yüzyıllar ara... more Harezm Türkçesi üzerine yapılan çalışmalarda bu tarihî Türk edebî dilinin XIII-XIV. yüzyıllar arasında varlık göstermiş bir geçiş dili olarak telakki edildiği görülmektedir. Yine benzer biçimde Mîr Ali Şîr Nevâyî tarafından standartlaştırılan edebî dilin XV. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar Batı Türklük sahası dışında kalan tüm Müslüman Türkler tarafından ortak yazı dili olarak kullanıldığı teorisi de ekseriyetle kabul görmektedir. Bu çalışmanın iki temel gayesi vardır. Bunlardan ilki Harezm Türkçesinin bir geçiş dili olmadığını ve XV. yüzyıldan sonra yazılan bazı eserlerde de yazı dili olarak kullanıldığını göstermek, ikincisi de Harezm Türkçesinin İdil boyundaki kuvvetli tesirinin XIX. yüzyıla kadar devam ettiğini ve Harezm Türkçesi temelinde gelişen Eski İdil Türkçesinin XVII. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar bu coğrafyada ortak yazı dili olarak kullanıldığını ortaya koymaktır. XV. yüzyıldan sonra eser veren ve Harezm Türkçesinin doğrudan devamı sayabileceğimiz bir dil kullanan müelliflerin hepsi Coçi ulusuyla bağlantılı kişiler olduğu görülmektedir. Üstelik birçok Harezm Türkçesi unsurunu muhafaza eden Eski İdil Türkçesi, XVII. yüzyıldan XIX. yüzyıla kadar İrtiş Nehri ile İdil Nehri arasındaki geniş coğrafyada yaşayan Müslüman Türkler tarafından ortak yazı dili olarak kullanılmıştır. Bu coğrafya, güney kısımları hariç olmak üzere Çingiz Han tarafından Coçi Han’a verilen toprakları kapsamaktadır. Bu tarihî gerçeklik, Çingizlilerin ulus teşkilatının Türk tarihini olduğu gibi Türk dil tarihini de doğrudan şekillendirdiğini göstermektedir. Çalışmada, Harezm Türkçesi ve Doğu (Çağatay) Türkçesinin tarihî seyirlerini Çingizlilerin ulus teşkilatı çerçevesinde ele alan yeni bir teori geliştirilmiştir.
Harezmşahlar zamanında Harezm’de inkişaf eden Türk edebî dili, Çingiz Han’ın bu coğrafyayı fethederek oğlu Coçi’ye vermesiyle beraber Coçi ulusuna miras kalmıştır. Berke Han ve bilhassa Özbek Han zamanında Harezmli sufiler, din âlimleri ve sanatkârlar İdil boyuna akın ederek Harezm Türkçesini bu coğrafyaya taşımışlar ve Altınordu merkezindeki konar-göçer Kıpçakların İslamiyet’i öğrenmesinde mühim rol oynayan Harezm Türkçesi XIV. yüzyıldan itibaren İdil boyundaki Kıpçaklar tarafından da yazı dili olarak kabul edilmiştir. XIV. yüzyılda hem Türkistan’da hem de İdil boyunda ortak yazı dili olarak kullanılan Harezm Türkçesi, Emir Timür’ün XIV. yüzyıl sonlarındaki Harezm seferleriyle Türkistan’ın ortak yazı dili vasfını kaybetmiştir. Coçi ulusunu mağlup eden Timürlülerin saraylarında, esasen Fergana ağızlarına dayanan ve Farsçanın yoğun tesiri altında yeni bir edebî dil inkişaf etmiş ve Mîr Ali Şîr Nevâyî tarafından belli oranda standartlaştırılan bu edebî dil XVI. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar Türkistan Türklerinin ortak yazı dili olarak kullanılmıştır. Ne var ki Harezm Türkçesi, Eckmann’ın iddia ettiği gibi Timürlüler zamanında yerini kendisinden çıkmış olan “Çağataycaya” bırakmak üzere sönüp gitmemiştir. Türkistan’da dahi XV. yüzyıldan XVI. yüzyıl başlarına kadar lisani karakterleri bakımından Doğu Türkçesinden ziyade Harezm Türkçesine yaklaşan birkaç eser yazıldığı görülmektedir. İdil boyunda ise bilhassa dinî eserlerin yazı dili olarak XVI. yüzyıla kadar Harezm Türkçesinin doğrudan devamı kabul edilebilecek bir dil kullanılmış, XVII. yüzyılda da Harezm Türkçesi temelinde gelişen ancak farklı lehçelerin tesirinde kalarak Harezm Türkçesinden farklılaşan Eski İdil Türkçesi ortaya çıkmıştır.
Çalışmanın ilk bölümünde Harezm Türkçesiyle yazılan eserler hakkında yeni bilgiler sunulmuş ve birçok Harezm Türkçesi unsurunu muhafaza eden Eski İdil Türkçesiyle XVII ile XIX. yüzyıllar arasında yazılmış çok sayıda eser incelenmiştir. İkinci bölümde, Harezm Türkçesinin İdil boyunda XV. yüzyıldan sonra da bilhassa dinîdidaktik mensur eserlerde yazı dili olarak kullanılmaya devam ettiğini gösteren en mühim eserlerden biri olan Nasîhatü’s-Sâlihîn tanıtılmış ve eserde Kutadgu Bilig, Nehcü’l-Ferâdîs ve Miftâhü’l-Adl ile ortaklaşan kısımlara dikkat çekilmiştir. Üçüncü bölümde Nasîhatü’s-Sâlihîn’in dil ve imla özellikleri incelenerek eserin lisani karakteri bakımından Harezm Türkçesiyle yazılan eserlere yaklaştığına dikkat çekilmiştir. Dördüncü bölümde Nasîhatü’s-Sâlihîn’in transkripsiyonlu metni ve Türkiye Türkçesine aktarımı, beşinci bölümde de dizinler yer almaktadır.
Uploads
Dijital Veri Tabanı by Samet Onur
Kitap by Samet Onur
Kitap Bölümü by Samet Onur
Makale by Samet Onur
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
‘Ali’s work called Qissa'i Jūsuf continues to attract the attention of Turcologists for nearly 200 years because it shows the linguistic features of both Eastern Turkish and Western Turkish. To date, many different interpretations have been made on the cause for the dialect mixing in the work. The majority of the scholars claimed that ‘Ali was an Oghuz from Khwarezm and wrote his work in Turkestan, based on the Khwarezmian Turkish features seen in the work. There were also scholars who argued that the work is one of the "mixed-language texts", which are thought to represent the transition period from the Karakhanid Turkish to the Old Oghuz Turkish. In this study, it has been pointed out that the Eastern Turkish elements seen in Qissa'i Jūsuf, especially the Khwarezmian Turkish elements, are not old elements from the 13th century. These elements are Khwarezmian Turkish elements that appear in works written in the Volga region between the 17th and 19th centuries and they were added in Qissa'i Jūsuf by copyists. There are other texts, such as Kisekbash and Ana ve Ogul, which were originally composed in the Old Oghuz language and show elements of Khwarezmian Turkish due to copyists from the Volga region. The dialect mixing in the ‘Ali’s Qissa'i Jūsuf was caused by the copyists.
Some researchers claim that the 14th century Golden Horde poet Saif-i Sarai, who is known for the first Turkish translation of Sadi's Gulistan, has another work called Suhail va Guldursun. Moreover, Suhail va Guldursun is included in the curriculums and textbooks of Uzbekistan universities as the work of Saif-i Sarai. Based on a couplet in this short mathnawi attributed to Saif-i Sarai, articles claiming that heliocentric theory had been developed in the Golden Horde before Copernicus were also written. In this study, based on the philological analysis of Suhail va Guldursun, it has been revealed that this mathnawi, which contains many Uzbek Turkish elements, was written in the late 19th or early 20th century and cannot belong to Saif-i Sarai.
Nehcü’l-Ferâdîs aktarımı bulunduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada, Riyad yazması olarak adlandırdığımız bu el yazması tanıtılmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde Harezm Türkçesi ve Altınordu Türkçesinden Eski Oğuz Türkçesine aktarılan eserler üzerinde durulmuş, ikinci bölümde Riyad yazmasının yazım ve dil özellikleri
incelenmiştir. Üçüncü bölümde Riyad yazması ile Kastamonu yazması mukayese edilerek bu metinlerin aynı aktarımın iki nüshası olmadığı gösterilmiştir. Son bölümde ise Riyad yazmasından transkripsiyonlu metin örneği verilmiştir.
In this study, Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae (Lexico Ciagataico), the first Eastern Turkish (Chagatay) dictionary prepared by Europeans, is introduced. In the study, information is given about the Eastern Turkish dictionaries prepared in Europe, the manuscript containing Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae, the first works in which Turkish is written in Latin letters, the transcription system, content and sources of Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae. In the dictionary containing 468 headwords, Eastern Turkish headwords were written first with Arabic and then Latin letters. Opposite of the headwords, the Persian and Ottoman Turkish equivalents were written first in Arabic then Latin letters, and after that Latin explanations were given. The source from which the headword is taken is shown after the Latin explanation. In some examples, the sentence or couplet from which the headwords were taken was first written in Arabic, then in Latin, and then translated
into Latin.
Ansiklopedi Maddesi by Samet Onur
A religious poem translated from Old Oghuz Turkish to Old Volga Turkish.
Bildiri by Samet Onur
Tez by Samet Onur
Harezmşahlar zamanında Harezm’de inkişaf eden Türk edebî dili, Çingiz Han’ın bu coğrafyayı fethederek oğlu Coçi’ye vermesiyle beraber Coçi ulusuna miras kalmıştır. Berke Han ve bilhassa Özbek Han zamanında Harezmli sufiler, din âlimleri ve sanatkârlar İdil boyuna akın ederek Harezm Türkçesini bu coğrafyaya taşımışlar ve Altınordu merkezindeki konar-göçer Kıpçakların İslamiyet’i öğrenmesinde mühim rol oynayan Harezm Türkçesi XIV. yüzyıldan itibaren İdil boyundaki Kıpçaklar tarafından da yazı dili olarak kabul edilmiştir. XIV. yüzyılda hem Türkistan’da hem de İdil boyunda ortak yazı dili olarak kullanılan Harezm Türkçesi, Emir Timür’ün XIV. yüzyıl sonlarındaki Harezm seferleriyle Türkistan’ın ortak yazı dili vasfını kaybetmiştir. Coçi ulusunu mağlup eden Timürlülerin saraylarında, esasen Fergana ağızlarına dayanan ve Farsçanın yoğun tesiri altında yeni bir edebî dil inkişaf etmiş ve Mîr Ali Şîr Nevâyî tarafından belli oranda standartlaştırılan bu edebî dil XVI. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar Türkistan Türklerinin ortak yazı dili olarak kullanılmıştır. Ne var ki Harezm Türkçesi, Eckmann’ın iddia ettiği gibi Timürlüler zamanında yerini kendisinden çıkmış olan “Çağataycaya” bırakmak üzere sönüp gitmemiştir. Türkistan’da dahi XV. yüzyıldan XVI. yüzyıl başlarına kadar lisani karakterleri bakımından Doğu Türkçesinden ziyade Harezm Türkçesine yaklaşan birkaç eser yazıldığı görülmektedir. İdil boyunda ise bilhassa dinî eserlerin yazı dili olarak XVI. yüzyıla kadar Harezm Türkçesinin doğrudan devamı kabul edilebilecek bir dil kullanılmış, XVII. yüzyılda da Harezm Türkçesi temelinde gelişen ancak farklı lehçelerin tesirinde kalarak Harezm Türkçesinden farklılaşan Eski İdil Türkçesi ortaya çıkmıştır.
Çalışmanın ilk bölümünde Harezm Türkçesiyle yazılan eserler hakkında yeni bilgiler sunulmuş ve birçok Harezm Türkçesi unsurunu muhafaza eden Eski İdil Türkçesiyle XVII ile XIX. yüzyıllar arasında yazılmış çok sayıda eser incelenmiştir. İkinci bölümde, Harezm Türkçesinin İdil boyunda XV. yüzyıldan sonra da bilhassa dinîdidaktik mensur eserlerde yazı dili olarak kullanılmaya devam ettiğini gösteren en mühim eserlerden biri olan Nasîhatü’s-Sâlihîn tanıtılmış ve eserde Kutadgu Bilig, Nehcü’l-Ferâdîs ve Miftâhü’l-Adl ile ortaklaşan kısımlara dikkat çekilmiştir. Üçüncü bölümde Nasîhatü’s-Sâlihîn’in dil ve imla özellikleri incelenerek eserin lisani karakteri bakımından Harezm Türkçesiyle yazılan eserlere yaklaştığına dikkat çekilmiştir. Dördüncü bölümde Nasîhatü’s-Sâlihîn’in transkripsiyonlu metni ve Türkiye Türkçesine aktarımı, beşinci bölümde de dizinler yer almaktadır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
‘Ali’s work called Qissa'i Jūsuf continues to attract the attention of Turcologists for nearly 200 years because it shows the linguistic features of both Eastern Turkish and Western Turkish. To date, many different interpretations have been made on the cause for the dialect mixing in the work. The majority of the scholars claimed that ‘Ali was an Oghuz from Khwarezm and wrote his work in Turkestan, based on the Khwarezmian Turkish features seen in the work. There were also scholars who argued that the work is one of the "mixed-language texts", which are thought to represent the transition period from the Karakhanid Turkish to the Old Oghuz Turkish. In this study, it has been pointed out that the Eastern Turkish elements seen in Qissa'i Jūsuf, especially the Khwarezmian Turkish elements, are not old elements from the 13th century. These elements are Khwarezmian Turkish elements that appear in works written in the Volga region between the 17th and 19th centuries and they were added in Qissa'i Jūsuf by copyists. There are other texts, such as Kisekbash and Ana ve Ogul, which were originally composed in the Old Oghuz language and show elements of Khwarezmian Turkish due to copyists from the Volga region. The dialect mixing in the ‘Ali’s Qissa'i Jūsuf was caused by the copyists.
Some researchers claim that the 14th century Golden Horde poet Saif-i Sarai, who is known for the first Turkish translation of Sadi's Gulistan, has another work called Suhail va Guldursun. Moreover, Suhail va Guldursun is included in the curriculums and textbooks of Uzbekistan universities as the work of Saif-i Sarai. Based on a couplet in this short mathnawi attributed to Saif-i Sarai, articles claiming that heliocentric theory had been developed in the Golden Horde before Copernicus were also written. In this study, based on the philological analysis of Suhail va Guldursun, it has been revealed that this mathnawi, which contains many Uzbek Turkish elements, was written in the late 19th or early 20th century and cannot belong to Saif-i Sarai.
Nehcü’l-Ferâdîs aktarımı bulunduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada, Riyad yazması olarak adlandırdığımız bu el yazması tanıtılmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde Harezm Türkçesi ve Altınordu Türkçesinden Eski Oğuz Türkçesine aktarılan eserler üzerinde durulmuş, ikinci bölümde Riyad yazmasının yazım ve dil özellikleri
incelenmiştir. Üçüncü bölümde Riyad yazması ile Kastamonu yazması mukayese edilerek bu metinlerin aynı aktarımın iki nüshası olmadığı gösterilmiştir. Son bölümde ise Riyad yazmasından transkripsiyonlu metin örneği verilmiştir.
In this study, Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae (Lexico Ciagataico), the first Eastern Turkish (Chagatay) dictionary prepared by Europeans, is introduced. In the study, information is given about the Eastern Turkish dictionaries prepared in Europe, the manuscript containing Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae, the first works in which Turkish is written in Latin letters, the transcription system, content and sources of Vocabularium Linguae Giagataicae sive Igureae. In the dictionary containing 468 headwords, Eastern Turkish headwords were written first with Arabic and then Latin letters. Opposite of the headwords, the Persian and Ottoman Turkish equivalents were written first in Arabic then Latin letters, and after that Latin explanations were given. The source from which the headword is taken is shown after the Latin explanation. In some examples, the sentence or couplet from which the headwords were taken was first written in Arabic, then in Latin, and then translated
into Latin.
A religious poem translated from Old Oghuz Turkish to Old Volga Turkish.
Harezmşahlar zamanında Harezm’de inkişaf eden Türk edebî dili, Çingiz Han’ın bu coğrafyayı fethederek oğlu Coçi’ye vermesiyle beraber Coçi ulusuna miras kalmıştır. Berke Han ve bilhassa Özbek Han zamanında Harezmli sufiler, din âlimleri ve sanatkârlar İdil boyuna akın ederek Harezm Türkçesini bu coğrafyaya taşımışlar ve Altınordu merkezindeki konar-göçer Kıpçakların İslamiyet’i öğrenmesinde mühim rol oynayan Harezm Türkçesi XIV. yüzyıldan itibaren İdil boyundaki Kıpçaklar tarafından da yazı dili olarak kabul edilmiştir. XIV. yüzyılda hem Türkistan’da hem de İdil boyunda ortak yazı dili olarak kullanılan Harezm Türkçesi, Emir Timür’ün XIV. yüzyıl sonlarındaki Harezm seferleriyle Türkistan’ın ortak yazı dili vasfını kaybetmiştir. Coçi ulusunu mağlup eden Timürlülerin saraylarında, esasen Fergana ağızlarına dayanan ve Farsçanın yoğun tesiri altında yeni bir edebî dil inkişaf etmiş ve Mîr Ali Şîr Nevâyî tarafından belli oranda standartlaştırılan bu edebî dil XVI. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar Türkistan Türklerinin ortak yazı dili olarak kullanılmıştır. Ne var ki Harezm Türkçesi, Eckmann’ın iddia ettiği gibi Timürlüler zamanında yerini kendisinden çıkmış olan “Çağataycaya” bırakmak üzere sönüp gitmemiştir. Türkistan’da dahi XV. yüzyıldan XVI. yüzyıl başlarına kadar lisani karakterleri bakımından Doğu Türkçesinden ziyade Harezm Türkçesine yaklaşan birkaç eser yazıldığı görülmektedir. İdil boyunda ise bilhassa dinî eserlerin yazı dili olarak XVI. yüzyıla kadar Harezm Türkçesinin doğrudan devamı kabul edilebilecek bir dil kullanılmış, XVII. yüzyılda da Harezm Türkçesi temelinde gelişen ancak farklı lehçelerin tesirinde kalarak Harezm Türkçesinden farklılaşan Eski İdil Türkçesi ortaya çıkmıştır.
Çalışmanın ilk bölümünde Harezm Türkçesiyle yazılan eserler hakkında yeni bilgiler sunulmuş ve birçok Harezm Türkçesi unsurunu muhafaza eden Eski İdil Türkçesiyle XVII ile XIX. yüzyıllar arasında yazılmış çok sayıda eser incelenmiştir. İkinci bölümde, Harezm Türkçesinin İdil boyunda XV. yüzyıldan sonra da bilhassa dinîdidaktik mensur eserlerde yazı dili olarak kullanılmaya devam ettiğini gösteren en mühim eserlerden biri olan Nasîhatü’s-Sâlihîn tanıtılmış ve eserde Kutadgu Bilig, Nehcü’l-Ferâdîs ve Miftâhü’l-Adl ile ortaklaşan kısımlara dikkat çekilmiştir. Üçüncü bölümde Nasîhatü’s-Sâlihîn’in dil ve imla özellikleri incelenerek eserin lisani karakteri bakımından Harezm Türkçesiyle yazılan eserlere yaklaştığına dikkat çekilmiştir. Dördüncü bölümde Nasîhatü’s-Sâlihîn’in transkripsiyonlu metni ve Türkiye Türkçesine aktarımı, beşinci bölümde de dizinler yer almaktadır.