Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
ICHES ULUSLARARASI İNSANİ BİLİMLER VE EĞİTİM BİLİMLERİ KONGRESİ TAM METİN KİTABI, 2019
Ḥassân b. Sâbit, özellikle Sadru’l-İslam Döneminde, şiir sahasında gösterdiği üretkenliğiyle hatırlanmaktadır. Hz. Muhammed’in baş şairi olması, onun ismini İslam tarihinin en meşhur şairleri arasına yazdıracaktır. Ḥassân’ın hak edilmiş tanınırlığının ardında, methiye nazmında gösterdiği belirgin başarının son derece önemli bir rolü bulunmaktadır. Ömrünün yarısını İslamiyet’in doğuşundan önce geçirmiş olması hasebiyle, Hz. Muhammed’in Medine’ye gelmesinden evvel, övgü sahasında hatırı sayılır ölçüde deneyim kazanabilmiş, Arabistan’ın sayılı yöneticilerinin yanında, methiyeciliğini kullanarak saygın bir konum elde etmeyi başarmıştır. Hatta Suriye’de hüküm süren Ġassânîler için nazmettiği kasidelerinin, methiyeciliğinin zirvesi olarak değerlendirilmesi mümkündür. Ḥassân söz konusu kasidelerinde, muhatabını överken samimi duygularını ifade ediyormuş izlenimini, son derece başarılı şekilde vermektedir. Böylesine bir içtenlik hissiyatı uyandırabilmek, methiye nazmında önemli bir maharettir. Öte yandan Ḥassân’ın hakikaten de duygusal birisi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, hâlihazırda aralarında kan bağı bulunan bu yöneticileri överken gösterdiği samimiyetin, şairin gerçek duygularını yansıtıyor olma olasılığı son derece yüksektir. İslamiyet’in Medine’de kuvvet kazanması, Ḥassân b. Sâbit’in methiyecilik kariyerinde, yeni bir safhanın açılması anlamına gelmektedir. Artık olgunluk döneminin tadını çıkaran büyük usta, şairlik sanatının gelişmesi için gereken dinamizmi, Hz. Muhammed’in yanında çok geçmeden bulacaktır. Hz. Peygamberin, Ḥassân’ın şiirlerinden, genellikle Mekkeli Müşriklere ve Medineli Yahudilere karşı, İslam’ın müdafaa edilmesinde yararlandığı bilinmektedir. Öte yandan Ḥassân, “peygamber şairi” olarak üstlendiği bu birincil vazifesinin yanında, Hz. Muhammed’i öven kasideler de nazmedecektir. Ayrıca sahabenin diğer önemli isimlerinin methedilmesinde de faaliyet gösteren şair, medîḥ sahasında elde ettiği başarıları dolayısıyla, Hz. Peygamber tarafından takdir edilecektir. Ḥassân b. Sâbit’in övgü dizeleri, İslam geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Hatta İslâmî kaynaklarda, Ḥassân’ın Hz. Muhammed’i övmek için söylediği beyitlerden yetmiş tanesinin, baş melek Cebrail’in yardımıyla nazmedildiği dahi rivayet edilmektedir.
2019
Öz Hâtıb b. Ebî Belteʻa, Hz. Peygamber’in getirdiği dini tasdik ederek “sahâbî” olma bahtiyarlığını elde eden kimselerdendi. Üstelik o, ilk iman eden ve Mekke’nin zorlu yıllarında inancından taviz vermeden dimdik duranlardandı. Hayatının merkezine Allah ve Rasûlünün sevgisini yerleştirdiğinden Hz. Peygamber’in yanından ayrılmadı. Hicret emri verildiğinde Mekke’den Medine’ye göç ederek “muhacir” unvanını aldı. Medine döneminde de cesaret ve fedakârlıktan ödün vermeyerek birçok gazve ve seriyyeye iştirak etti. Bedir, Uhud, Hendek, Beni Mustalik Gazvelerine ve Mekke’nin fethine katıldı. O, savaşlarda Hz. Peygamber’in seçkin okçularından birisiydi. Hâtıb (ra), iyi bir savaşçı olduğu kadar iyi de bir elçiydi. Hz. Peygamber döneminde iki defa Hz. Ebû Bekir döneminde bir defa elçilik görevi yaptı. İlk elçiliği Hz. Peygamber ile Ümmü Seleme arasında meydana gelecek evlilik içindi. Daha sonra Hz. Peygamber onu Mısır kralı Mukavkıs’a yolladı. O elçilik görevini layıkıyla tamamladı ve döndü. Dönüşte Hz. Peygamber’e hediyeler getirdi. Bu hediyelerden birisi de Hz. Peygamber’in cariye eşi Mariye idi. Son elçiliği ise yine Mısır’a oldu. Hz. Ebû Bekir onu ikinci defa Mısır’a elçi olarak gönderdi. HÂTIB B. ABÎ BALTA’AH AND HER LİFE Abstract Hâtib b. Abî Balta’ah was one of the Holy Probhet’s Sahaba. He was also prominent Companion. He didn’t leave the side of the Holy Probhet after faith. As the Holy Probhet he emigrated from Makkah to Medina. He attended that occured to war the period of Medina. He joined Ghazwa Badr, Uhud, Ditch, Bani Mustaliq and the conquest of Makkah. He was one of the Probhet’s archers. But before the conquest Mecca he tried to give information to the enemy. Hâtib, was a good fighter and also good ambassador. He made embassy mission twice period of Holy Probhet and once Hazrat Abu Bakr. The first of these was that Umm Salamah occured in marriage with Holy Probhet. Afterward, Holy Probhet sent him to Egpytian king Muqawqis. He adequately completed the task of embassy and returned. He brought gifts in return to Holy Probhet. One of the gifts was Holy Probhet’s slave wife Mâriyah. His last embassy done to Egypt. Hazrat Abu Bakr sent him to Egypt second time as a embasyy.
Çinli komutan, filozof ve askeri bilge Sun TZU : " Savaşta ustalık, yenmek değil, kolaylıkla yenme becerisini göstermektir."; " Bütün savaşları çarpışarak kazanmak ustalık değildir; ustalık düşmanın direncini çarpışmadan kırmaktır. " diyor. Burada "Düşmanı kolaylıkla yenme becerisi ve onun direncini çarpışmadan kırmak" sözü yeni nesil savaş tekniklerinden biri olarak "Hibrit Savaş"ın doktrin olarak ortaya çıkmasının yolunu açmıştır. Aslında bu savaş modeli tamamen yeni bir savaş modeli değildir. Hibrit Savaş eskiden beri bizim “Topyekün Savaş” olarak dillendirdiğimiz fakat doktrin haline getirilerek modern teknoloji yöntemleriyle beraber çok çeşitli asimetrik uygulamaları ile ortaya çıkarılan bu yeni nesil savaş tekniği artık dünya devletlerinin başvurduğu yegane mücadele tekniğidir.
Dersim'in Şeceresi, 2005
Bu yazı, 2005 yılında yayımlanmış olan "Dersim'in Şeceresi" başlıklı dizi yazının 12. bölümüdür. "Dersim ve Zaza Tarihi-Sözlü Gelenek ve Tarihsel Gerçek" (2003) başlıklı kitap çalışmamdaki bulguların bir bölümü burada derli toplu bir şekilde özetlenmiştir.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi , 2023
Klasik Türk edebiyatı geleneğine ait sahilnamelerin şimdiye kadar tespit edilen örnekleri; Fennî (ö. 1745), İzzet Efendi (ö. 1797-98) ve Derviş Hilmî Dede (ö. 1183/1769-70) tarafından yazılmış manzumelerden ibarettir. Dolayısıyla türün özellikleri bu az sayıdaki örneklerden hareketle belirlenmiştir. Eldeki metinlerin tamamının 18. yüzyıla tarihlenmesi türün bu dönemde ortaya çıktığını düşündürmektedir. 18. yüzyıl şairlerinden Bursalı Mü’minzâde Ahmed Hasîb’in de kaynaklarda adı geçmeyen Sâhil-nâme isimli bir eseri mevcuttur. Hasîb’in eseri Sâhil-nâme adını taşımakla birlikte türün diğer örneklerinden bazı farklılıklar göstermektedir. Diğerlerinde olduğu gibi bu metinde de Boğaziçi sahillerinde bulunan bazı beldelerin adları anılmış ve tasvirleri yapılmışsa da eser, olay örgüsü çevresinde gelişen tahkiyeli bir anlatı olması yönüyle onlardan ayrılmaktadır. Mesnevi nazım şekliyle ve aruzun “mef‘ûlü mefâ‘ilün fe‘ûlün” kalıbıyla yazılmış olan manzumenin Mısır Millî Kütüphanesindeki mecmuada yer alan müsvedde olmayan metni 96 beyitten meydana gelmektedir. Ancak yazmadaki bazı ipuçları göz önüne alındığında Hasîb’in Sâhil-nâme’sinde 138 beyitlik bir eksiklik olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada biri müsvedde ve her ikisi de müellif hattı olan eserin eldeki kısmı şekil ve içerik özellikleri bakımından mümkün olabildiği ölçüde türdeş metinlerle karşılaştırılarak incelenecek, manzumenin gelenek içerisindeki yeri tespit edilmeye çalışılacak ve transkripsiyonlu metni verilecektir.
1. Yûsuf Hâs Hâcib Yûsuf'un hayatı hakkında bugüne kadar bilinenler Kutadgu Bilig'in mukaddimesinde yer alan kısa bilgiler ve eserin muhteviyatından yapılan çıkarımlarla sınırlıdır. Buna göre memleketi, Türk Hakanlığı (Karahanlılar)'nın baĢkenti olan Kuz Ordu'dur. Hakanların bastırdıkları sikkelerde ve diğer resmi kayıtlarda Kuz 1 Ordu 2 olarak anılan Ģehrin Ġslamî metinlerdeki Balasagun 3 Ģehri olduğu malumdur. Yûsuf'un hangi tarihte doğduğu tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte doğum tarihi kendi ihtiyarlığını anlattığı beyitlerden aĢağı yukarı tahmin edilmektedir: ―Elli yaĢım bana elini değdirdi, kuzgun tüyü gibi olan baĢımı kuğu tüyüne çevirdi. Ġmdi altmıĢ ‗Bana gel!' diye çağırıyor. Ecel pususuna düĢmezsem, Ģimdi oraya gideceğim. Kimin yaĢı altmıĢı doldurmuĢ ise, ondan hayatın tadı gitmiĢ, onun yazı kıĢa dönmüĢtür. Otuzun topladığını elli geri aldı. AltmıĢ elini değdirirse ne yapacağım. Ey elli, ben sana ne yaptım sanki neden bana Ģimdi böyle kin bağladın. Senden (Allah'tan) kuvvet isteyerek, bu söze baĢladım. Ey Rabbim, bunu tamamlamak için sen kuvvet ver (KB: 365-368, 380).‖ Buradaki bilgiler ile Yûsuf'un on sekiz ayda yani bir buçuk yılda eserini H. 462 / M.1069-1070 yılı ile itibarıyla tamamladığı dikkate alındığında, bu tarihte onun yaĢı 51,5 – 61,5 yaĢ aralığında olmalıdır (KB: 6623-6624). ġu halde Yûsuf'un en erken 1007-1008 ve en geç 1017-1018 tarihlerinde ya da daha geniĢ bir tahmin aralığı ile 1007-1018 tarihleri arasında doğduğu kabul edilebilir (Arat 1997: 1038; Yavuz 2008: 143). Yûsuf asil bir aileye mensuptur ve dili de buna göredir (KB: 57). Bu bilgi, ilk bakıĢta Kutadgu Bilig'de de iĢaret edildiği üzere ―hâcib‖ unvanını haiz kiĢilerin gulâm (köle) sınıfı mensubu Türkler arasından yükselerek bu unvanı elde ettikleri usulü ile çeliĢkili gibi gözükmektedir. Ancak bazı orta asır Ġslam devletlerinde hâs hâciblerin sarayda elde ettikleri nüfuz nedeniyle zamanla asil aile veya hükümdar soyundan gelen kimselere de hâcib unvanın verilmeye baĢlandığı düĢünüldüğünde (Taneri 1996: 509), eserin mukaddimesinde verilen bu bilgiyi doğru kabul edilebiliriz. Bununla beraber Müslüman olmamıĢ asil bir Türk ailesinin çocuğu iken esir alınarak Müslümanlığa döndürülmüĢ ve hakanlığın gulâm sınıfına dâhil edilmiĢ olabileceğini de göz ardı edemeyiz. Nitekim geçmiĢine atıf yaparak Allah'ı yüceltirken; ―Karanlıkta idim, gecemi aydınlattı. Zulmette idim, bana güneĢi doğurdu. Yolumu ĢaĢırmıĢ koĢuyordum, bana yol gösterdi. O korumasa idi ateĢte yanardım. O seçti, ayırdı, beni yükseltti. Beni yolunu ĢaĢırmıĢlar arasından uzaklaĢtırdı. Gönlümü aydınlık ile süsledi. Dilimi kelime-i Ģahadet ile bezedi (KB: 383-386).‖ sözleri sonradan ihtida etmiĢ veya ettirilmiĢ biri intibaını vermektedir. Yûsuf'un Kutadgu Bilig'de sık sık müracaat ettiği veya sözlerine dayanak olarak örnek verip atıf yaptığı kiĢiler, çoğunlukla idari ve bürokratik tecrübeyi temsil eden kiĢilerdir. Mesela, Ġla beyi, Ġla erkini, Ġl Kend beyi, Uluğ Kend beyi, öge buyrukı, Ötüken beyi, Türk buyrukı, Türk hanı, Üç Ordu beyi, Üç Ordu hanı ve Yağma beyi, Ġla'nın meĢhur Ģahsiyeti, düĢmanlarını mağlup etmiĢ tecrübeli yiğit, düĢmanın içine * Doç. Dr., Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, osonerhunkan@trakya.edu.tr 1 Türk Hakanlığının baĢkenti ―Kuz Ordu‖nun sıfatı olan ―Kuz‖ kelimesi de KaĢgarlı Mahmûd'un ifadesi ile, ―Kuz Dağ‖ yani ―güneĢ görmeyen dağ‖ manasında olup, oraya güneĢ ancak öğleden sonra vurmakta, dağ güneĢin solunda kalmakta, dolayısı ile kar ve soğuk çok olmaktadır ki, bu aynı zamanda ―Kuzda kar eksümes, koyda yağ eksümes (Kuzayda kar, koyunda yağ eksik olmaz)‖ sözünde olduğu gibi, kuzey (Doğu Türkçesinde kuzay) ciheti ifade etmektedir (KâĢgarî, I, 1992: 325-326). Buna göre ―Kuz Ordu‖, yön bakımından hükümdarlık alametine binaen, ―kuzey baĢkent‖ anlamına gelmektedir. Kuzeyin rengi kara (büyük) olduğundan Kuz Ordu kelimesini nümizmatların ―Kara Ordu‖ olarak okuması da ―büyük baĢkent‖e iĢaret eden kuzeyin anlamı ile çeliĢmemektedir (Vasmer 1930: 85; Togan 1997: 271). Kara'nın ―büyük ve baĢ‖ anlamı için bk. Dilâçar 2003:15; ―Kuzey‖ manası için bk. Pritsak, 1950-1955: 239-263; ―Kuvvet ve eskilik‖ için bk. Gömeç: 2010. 2 KâĢgarlı Mahmûd ―ordu‖ kelimesini, hakanın oturduğu Ģehir olarak açıklamaktadır. Ona göre, hakanların oturdukları KâĢgar Ģehrine "Ordu Kend‖ denilmesi bundandır (KâĢgarî, I, 1992: 124). Kuz Ordu ve Ordu Kend'den baĢka nümizmatik verilerde zikredilen Balasagun yakınlarındaki Ordu, Ġl Ordu ve Kutlug Ordu (Debusiye) Ģehirleri vardır. Bunlardan sonuncusu Mâverâünnehr'de Ali Tegin'in idarî merkezi idi. Türklerde ―ordu‖ geleneği hakkında bk. Esin, 1968:135-215; Hunkan 2015). 3 Orta asır Ġslam coğrafyacılarından Yâkût, ―Balâsâgûn maddesinde Ģöyle demektedir: ―Seyhûn ötesinde KâĢgara yakın Türk sugûrunda büyük bir beldedir.‖ Zeki Veli Togan, Semânî'nin el-Ensâb'ında ―Fârâbî‖ nisbesinde ―Bilâdu Sugûr‖ olarak kaydedilen ismin, Yâkût tarafından bitiĢik halde ―Balâsagûn‖ Ģeklinde okunması yüzünden karıĢmıĢ olacağını belirtir. Bk. Yâkût, I: 564; Togan: 1997: 269-270). Balasagun ile ona yakın çevredeki Argu Ģehirlerinde halk, Ģehir manasında ―uluĢ‖ kelimesi kullanırdı ki, Balasagun'a da ―Kuz UluĢ‖ demektedirler (KâĢgarî, I, 1992: 62). Balasagun adının anlamı hakkında ―Sagun‖ ismin hakanlığı kuran Karluk boyunun büyüklerine verilen bir unvan olduğunu, Türk doktorlarına da ―Atasagun‖ denildiğini hatırlamakta fayda vardır (KâĢgarî, I, 1992: 403). Balasagun ve Ak-beĢim tartıĢmaları hakkında bk. Esin 1961: 100-131.
Academia Green Energy, 2024
Rome 26-28 June, 2024
Die frühe Eisenzeit in Mitteleuropa, 2019
Ingeniería e Investigación, 1990
Mozaik: World Student Christian Federation Europe Region Ecumenical Journal, 2016
Cahiers du Centre de Linguistique et des Sciences du Langage, 2022
Journal of Consciousness Studies, 2011
2018
Work (Reading, Mass.), 2012
IEEE Transactions on Applied Superconductivity, 2017
Bioresources, 2023
Psikoislamika, 2023
Journal of Experimental Marine Biology and Ecology, 1996
Anais da Academia Brasileira de Ciências, 2015