v
DOGU BAT|
DüŞüNcE DERcisi
l
YlL:11 ] SAYl:46
l
AĞUsTos, EYLüL, EKiM 2008
II. MnşRuTiyET
"100.
Glt
Yrr"
|l
l ıssN:
1303,7242
DOGUBAT|
ÜÇ AYLlK,DÜşÜNcE DERGlsi
Ycrel süreli yayın.
ISSN:13037242 Sayı: 46
Drığu Batı Yaynlart
adını şahibi
ve
Genel Yayın Yönctmeni: Taşkın Takış
Sorumlıı Yazı ]şIeri Miidiırii: Erhın AJpsııyı
I
lalkh lli$iler: Stınay Aksry
Dış Ilişkiler: Hanın
At
Savaş Köse
Yayın Kırnılu
Halil Inalcılq E Fııat Keyman, Mehmet Ali Kılıçba5
Etyen Mahçıtlryan, Şerif Ma«ün, Siideyman Scyff O$in
Doğan OzJcm, Ali Yaşar Sarıbıy'
Danışma Kuıulu
Cemai Bali A_kı],'fiiliı Bumin, Ufuk Coşkun, Nezih Eıdoğın,
Cem Devc.ci, Alımeı Inam, Ha§an Biıtent Kdıraman,
Yusuf Kaplan, _Kurtııluş Kayalı, Nuıay Men,
llber Ortaylı, Omeı Naci Soykan,llhaı Tckeli, Miıze Mehmet ZoıbAy
Doğıı Ban, yılda dön sayı olrnak üza,e Kasım,
Şubat, Mayı§ ve Ağustos
aylannda yaymlanır.
f)oğıı Bao ve yazarın ismi kaynak gösrerihııeden ahntı yıpılamaz.
Dergiyc grınderilen yazılaıın yayımlanıp yapmlanmamısı
;rayın kuruluııun kararına bağlıdıı.
Doğrı Batı hakcrrıJi bir dergidiı.
Reklam kabul edilmcz.
Doğu Batı Yayınlaıı
Sclanik Cad. 2318 Kızılay/AN KARA
Telı 425 68 64 l 425 68 65
Fals: 0 (312) 425 68 64
emıiJ: dogubati@dogubati.com
wııw.dogubati.com
Kapık'Iasaıım Uygıılama:
Aziz'funa
l]ıuliı:
cıntekin Matbaacük
1^ Baskr: 60@ adet
Ekim 2008
Dağıtım: Yaysat
Ön Kapak Resmi: Envcr Paşa
Arka Kapak Resmi: Foııımturka'dan allnmıştıf.
IÇINDEIilLER
'
Ooiış Monpıu 9
ve
fürlder
Eıtıpeıyalizme
Karşr
Jön
Direnen Gzli Örgüder
.
. Ktııeı Kaxpat
Bıııı
25
Bıtnııı Sov
Terakki Cemiyeti
Mart 1909 Ayrım Nokt.ısı ve
Cumhuriyet'e Mirası
1908
Aıııy Crıcizrn 33
Elem:
Ereıken
Ulusçuluk vc Kürt Ayrıl* çı
Nıviıı Yunosrvrn
Harckcti
117
Meşrutiyete
Cemiyetler: İllegal Yıpıdın
Legal Yapıya Geçiş
Arrş
l78
Ş,ürayı Ümmet Gazetesi'nin
Selanik Nüshai Fevkalidesi Işğında
31 Mart Hadisesi'ne Bir Bakış
69
MtnıvrrT Öznrı 107
Htirrlyet Çğında Milliyetçiük
Üırü Güısov
(İ".İc
207
Bir Değcrlcndiımc
Aorı,r
K.lnı
223
Meşrutiyetin Oluşumunda
AYdınların Etkisi
Mnııurr orun
Tanzimattan II.
143
JönTüt Dewimiiıe
İngilteretin Yaklaşıını
Tiim Zamanlar için Kayrılan
Eski Avnrpa Sona
Iınpaıatorluk için Direnen Jön fürklcr
Fariır ÜıcAL
133
İhnı Sııasında
İki Trrr, Siyaset Meıkeziyetçiler ile
Aaemi Merkeziyetçiler Mücadelesi
İttihad ve
31
Hoceo61ı,
II. Meşrutiyet'in
Anru
Err
243
II. Meşrutiyet Dönemi (19081925)
İslemcıları ve Çağdaşlaşma Görüşleri
Sürpyıııı Güıvcön
1908 Dewimi ve Mektebi
Mülkiye
273
lgos Jox Tünı< DpvniMi,NE,
IxcirTERE,NiN YarrAş IMI
Bayram Soy
> __..
Giniş
İttihad ve Terak]< i Cemiyeti, hüktim sürdüğü on yıll gibi kısa bir döneme
rağmen, bir imparatorluğun çöki.işünde ve bir cumhuriyetin kuruluşunda
oynadığı rolleri nedeniyle, çok ilgi görmüş ve çok tartışılmıştır.
İmparatorluktan cumhuriyete geçiş gıbi önemli ve sancrlr bir dönüm
noktaşrnda yönetimde olması, onu bu dönüşümdeki kaçınılmaz ideolojik
kavganın vazgeçi| mez bir parçası haline getirmiştir. Aslında İttihad ve
'l'erakki Cemiyeti ve dönemi hakkında yapılan
çalışmalar2 ne olup bittiği
hakkında oldukça bilgilendirici ve ufuk açrcıdır, ancak özellikle
Türkiye'deki tartışmalarda, bu çalışmalann dtieeyini ve ortaya serdikleri
bilgi birikimini görmek pek mümkiin olmamaktadır. Aynca Cemiyet
halııkrnda yapılan çalışmalar, genellikle onun ideolojisi, İkinci
Meşutiyet'in ilAnındaki rolü ve Birinci Dtinya Savaşı'nın sonuna kadar
' Dr. Bayram Soy, Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
' 1ııotıııa1. Elbette İttihad ye'Ierakki Ceıııiyeti kesintisiz olarak on yıl boyunca iktidarda
son sözi,in sahibi olmadı. Ancak burada Cemiyetın bir şekilde söz ve güç sahibi olduğu dönem
ka§tedilmektedir. Kıırtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk yılları bu tasnifiır dışındadır.
? E. E. Ramsaur, Jön Türkler ve l908 ihıildti, çev. Nuran Yavuz, istanbul, Sander Yaynlarr,
l982; Şerif Mardin, J.öıı Türklerİn Sğ,asi Fikirlei l8951908, istanbuı, ı983; M. Şükrü
Hanioğlu, 8ir.§ıyasal Örğı Olarak 'Osmanlı ]ııihad ve Terakki Ceıniyeti' ve 'Jön Türklük', C.
l (18391902). İstanbul, İletişim Yayınları, tarihsiz; Tarık Zafer Tunaya, Türkb,e'de Siyasal
Paııiler, İslanbııl, 1984; Feroz Ahmad, hıihaı ve Terakki 190819]4, çev. Nuran Yavuz,
İstanbul, Kaynak Yayınları, 1986; Ahmet Turan Alkan, II. Meşnıtğeı Devrinde Ordu ve
.§ıJ,asel, Ankara, Cedit Neşriyat, l992; Aykut Kansu, l908 Devrimi, Istanbul, lleıişim
Yaynlan, l995; Sina Akşin, Jöa Türkler ve İüıihaı Terakki, Ankara, İınge YayınIan, l998;
Mustafa Gencer, Jöı ı Türk Modernizmi ve 'Alınan /lulıı', İstanbul, İletişim Yaynlan, 2003.
Doğu Baıı
hükimetlerdeki yeri etrafinda dönmektedir. Cemiyet üyelerinin sahip
oldrıklan fikirler Avnıpa kaynaklıdır. ve muhalefet döneminde Fransa,
Almanya, İngiltere ve İsviçre gibi çeşitli Avnıpa ülkelerinde sığrnma
imkAnı bulmuşlardır. Buna rağmen. söz konusu devletlerin İttihad ve
Terakki'ye yaklaşımları ve Cemiyet üyelerinin de sığındıklan ülkelerin
otoriteleriyle, açıkian veya gizli, ne tiir ilişkiler kurduklan hakJ< ında
müstakil ve ayrınhlı çalışmalar maalesef yapılmamıştır. Osmanh
Devleti'nde meşruti bir idare kurmak için yola koyulan İttihad ve
'ferak]< i'nin, İngiliz ve Fransrz yönetimlerine öykiindükleri açıkhr.3 Bu
bağlamda Cemiyet'in, en azından bu iki ülke ile özellikle 1908 yılı
öncesiyle birlikte, sonıasınl da kapsayan temasları, üzerinde öncelikli
olarak durulmasr gereken konulardır.
Aslında İttitıaa ve Terakki Cemiyeti'nin Büyük
Devletlerle
ilişkilerinin, Osmanlı Devleti için ne derece hayati olduğunu, bu alanın
iki uzmanın, biri 1908 öncesine, diğeri de sonraslna ait, iki tespiti ortaya
koymaktadır. Sina A§in'e göre, Alnıanya'nın 1899'da demiryolu
imtiyazl,arı vesilesiyle Osmanlı Devleti ile ilişkileri yoğunlaşınca, bundan
rahatsız olan İngiltere ve onun yanlılan, Jön Ttlrk akımrnı canlandırma ve
destekleme ihtiyacını duymuşlaıdır. Çünkii özgürlükçü mücadele
Osmanlı Devleti'ndeki İngilizAlman emperyalist rekabetinin bir boyutu
haline gelmişti. Almanlar ağırlıklarını artırdıkları ölçüde, İngilizler ve
İngilizciler özgürlükçü harekete destek oluyorlardı.a Feroz Ahmad'a göre
ise, "Osman]ı İmparatorluğunu ilgilendiren konular [1908 sonrasında'| ,
çoğunlukla İngiltere ile Almanya arasındaki bir rekabet sorunu biçiminde
ortaya çıkrnaktaydı. Cemiyet İngiltere'ye, ordu ise Almanya'ya dönükti.i
ve Cemiyet'in yayın organlarında çıkan Almanya ilgili bir eleştiri aslında
ordunun eleştirilmesi demekti."' Yani mesele, sadece meşrutiyctiıı ilAnı
ve Osmanlr "vatandaşlarının" eşit ve özgür olmalan değildi. Sorrm aynı
zamanda bu "olgu"hun Büyük Devletlerin çıkarlan için nasıl manipüle
edileceğiydi aynı zamanda.
İşte bu çalışmada, yukarıda bahsedilen eksikliğe katkı olarak, İkinci
Meşrutiyet döneminde İngiltere'nin Osmanlı parlamenter yönetim
tecrübesine nasıl baktığına değinilecektir. Bu çerçevede belki sonda
belirtilmesi gereken üç noktaya burada dikkat çelanek yararlr olacaktır.
] Meşrutiyet olan nihai amaçlarına ulaşmak için. ironik bir
şekilde. l898'de Avıupa'nın
en
otokraı hiikümdarı olan II. Wilhelm'e bile yardım için başvurmuşlardır. Bu konu hakkında bkz.
Bayram Soy"'İttihad ve Terakki'nin ll. Wi| helm'e Sunduk| arı Bir Mektup". Cunıhuriyeı Tarihi
Araşıırınaları Dergisi (CTAD), S. 5 (Bahar 2007). s. l934.
4
Akşin. a.g.e.. s. 5254.
a.g.e., s. l04
' Ahmad,
l44
Bayraın Soy
Öncelikle, bir devletin diğer devletlere yönelik uyguladlğı siyasetin
eleştirilmesi, reel politiği göz ardı etmek demektir. Zaten tarih boyunca
biiyük ve güçlü olan, herhangi makul bir gerekçe olmaksızın, her zaman
çewesİne nİzam verme eğiliminde olmuştur. Bu mücadelede belİrleyİci
olan, müdahale edilen devletlerin yöneticilerinin tavrrlarrdır. Bu
bağlamda burada Osmanlı meşrutiyetine yönelik İngiliz siyaseti
eleştirilmemekte, sadece durum tespiti yapılmaktadır. İkinci olarak dikkat
çekilmek istenen husus, İngiliz yaklaşım ve yorumlarının doğruluğu veya
yanlışlığından ziyade, o dönemde İngiliz siyasi çewelerinde Osmanh
meşrutiyetiyle ilgili ne konuşulduğudur. Üçüncü nokta ise, l83O'lardan
itibaren yapılagelen Osmanlr reform hareketleri sürecinde, Dışişleri
Bakanı Grey (l9051916) hariç6 hiçbir İngiliz bakanrnın Osmanh
Devleti'nde_qayg;al yönetime taraftar olmadığıdır.
I . rNcirrBRE,NiN oSMANLI MEşRUTİvETİ, NE B AKJşI
Osmanlı reformlanna ve bilhassa parlamento tecrübesine İngiltere'de
nasıl bakıldığrnı anlamak için biraz gerilere gitmek gerekir. l833'te
Osmanlı Dev]eti ile Ruslar arasında Hünkör İske]esi Antlaşması'nın
imzalanmasıyla Rus gemilerinin Boğaziçi'nde görünmesi, İngilterc'de ve
Dışişleri Bakanı Palmerston'da' bir trarma etkisi yapmış ve Rus
düşmanlığmı kemikleştirmiştir.
Bu gelişme. Osmanlı
toprak
bütünlüğtinün korunması ve İstanbul' un savunulması dogmasrnrn prerrsip
olarak kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır ki, bu siyaset tam olarak
Pa]merston'un önce dışişleri bakanı, sonra da başbakan olduğu 1830
1865 yllan arasında ifadesini bulmuştur.8 Bu politika, Hindistan yolunun
korunmasryla temellendirilmişti. Fakat Kıta Avnıpası'nda sıkça
eleştirildiği şekliyle İngiltere, iş ve duygusallığı birleştirmeyi seviyordu.
İngiliz siyasetinin ihmal edilemez bir unsuru olan kendi kamuoyunun
tatn,ıini için, Osmanlı Devleti daha asil sebeplerle de desteklemeliydi. Bu
sebepten İngiltere, Türkiye'ye kendisini yenilemesi için reform
hareketlerinde de yardım edecekti.9
Palmerston, İngiliz siyasetinde söz sahibi olduğu dönemde Avnıpa'da
anayasal yönetimin yaygınlaşmasını destekledi ve İspanya, Portekiz,
Belçika ve Piyemonte gibi ülkeleri bu konuda teşük etti. 18481849
dewimlerinde Avnıpa'daki büttin despot monarşiler temellerinden
9 Harold Temperley, (l) "British Policy Towards Parliamentary Rule and Constitutinalism iıı
Tuıkey ( l830 19l 4)" C.ambridge Hisıorical Journal, vol. 4, No. 2 ( l933), s. l9l .
7
Palınerston'un Dışişleri Bakanlığı şu dönemlerdedir: l8301834, l835184t, l846ı85l.
8
Bıı konuda bkz. Bayram Soy, "Lord Palmerston'un Osmanlı Toprak Bütünlüğünü Koıuma
Siyaseti", Tütkiylt Araşıırmaları, S.7 (Ctn 2007), s. 141167.
9
lemperley, (l) a.g.m., s. l57.
| 45
Doğu Balı
sallandığında, bütiin at7zanın meşrutl idare olmamasrndan
kalmaklandığını ileri siirdü. Papalığa, Çara, Almanya despotlanna,
Avusturya'ya ve İtalya'daki devlet]ere tahtlarını kurtarmak için bir
anayasa kabul etmelerini tavsiye etti. Fakat Türkiye için bu konuda hiçbi1
girişimde bulunmadı. Gerçekte, Palmerston'dan Lansdown'a, Liberal
veya Muhafazakdr her İngiliz dışişlerj bakanı Türkiye'nin meşruti
yönetime sahip olması konusunda ilgisiz kaldılar. Palmerston'a göre
Ttirkiye için çare meşrutiyet değil, aydınlanmacl despotizmdi. Bu
çerçevede II. Mahmud tam da düşündükleri anlamda bir ıslAhatçı ve
gerçek bir reformcu idi.lo Fakat II. Mahmud'un ölümüyle bu düşünce de
tartışmalı hale geldi. İngilizlere göre ne Abdülmecid,'l ne de Abdi| aziz| z
reformcu Sultan çerçevesine ofuruyordu. İngiltere'den görüldüğü
şekliyle, AbdÇlmecid _ ve Abdülaziz karakterleri, reformlarrn Sultan
tarafindan;r# tlttlltlp, başarıya ulaşılacağı teorisİni çiirütmüşttı.13 Bu
arada, Istfnbul'da iki dönem büyükelçilik yapmış ve Osmanlı siyasetinde
önemli etkileri olmuş Stratford Canning'in (18251828, 18411858)
reform filıri de tamamen insan merkezliydi. O yalıızca, Hıristiyan ve
Yahudilerin, Müslümanlarla eşit haklara sahip olmasını istiyordu,la yoksa
bir parlamento değil.
Palmerston'un Osmanlı Devleti'ndeki temel amacr maliyeyi yeniden
yapılandırmaktı. Bundaki hedefinin de ordu ve donanmayı geliştirmek
olduğuna şüphe yoktur. Ona göre,'ordu ve donanmanrn
]l
"
bir
Türk
4 grn., s. l57 l58.
Ingilizler onu, canlı ve bağımsız lıaı,eket kabiliyetine salıip olmamakla itham ediyorlardı.
Bkz. A.g.nr.. s. l59.
l2
İngiltere'de Abdülaziz'in deli olduğuııa dair yorumlar dahi yapılnraktaydı. Bkz. A.g.m, s.
l67. ingilizlerin pejoratif bakışına bir örnek verınek gerekirse, ingiltere tiıiytlı< eıçisi c;anning
reformlar ve Abdülaziz hakkında şu değerlendirııeyi yapmaktadır: ..'...Gerçekte bütün bu
devrinıler sürekli baskı sonucu elde edilebilmişti. Geri kafalı grup hala memleket içinde ve.
Divan'da güçlü höldeydi. Fazla keskiu ve acele devrimler ihtilile yol açabilirdi ve sultan'ın .
geri kafalı kardeşi Abdülaziz taht için ciddi tehlikeydi" stan'ley Lanepoole, Lortt sıraıforrl
Canııing'üı Tiirkb,e Aıııları, çev. Can Yücel, Tarih Vakfi Yurt Yayınları, İstanbul, l999, s. l24.
'' Tenrperley. ( l ) a.g.nı.. s. l67.
'' A.g.r., s. l59. Canning'in amacı Hıristiyanların ı,ırahkeme| erde görev alması ve Hristiyan
askerlerin de orduda isıil,ıdam edilıne]erini sağlaırıaktı. Ayrıca onlann Türklerin maliye ve
idarelerini geliştirme| erinde de katkıda bulunmalarını arzu ediyordu. Bu diizenleııeleri de
padişah ve vezirleriyle birlikte çalışarak yaptınnak istiyordu, bir'fürk parlamentosu aracılığıyla
değil. Harold Temperley, (2) "British Policy in Reference to the Turks and Parli'amentary
Government from Disraeli 18768 to Grey l9089l', Congrös Inlernaıional des Scieııces
Hisıoriques,ll, Rösunıes des Communicatios Presentğes Au Congres, Warszawa, l933, s. 240.
Bu çalışma kısa, ancak öz olarak İngiltere'nin Osmanh meşrutiyetiııe bakışını çok iyi
vermektedir, Büyükelçinin Osnıanl ı Dev| eti'nde yapmak ıstedikleri hakkında ayrıca bkz. Lane
Poole, a.g.e., s. 90.
146
Bayram Soy
parlamentosunun kontrolünde gelişmbsi mümktln değildi.l5
Palmerston'un Osmanlı ordu ve donanmasrnı geliştirme amacının
Rusya'ya karşı güçlü bir set oluşfurma niyetini taşıdığı açıktır.| 6 Fakat bu
gelişmenin bir parlamento sayesinde yapılamayacağı inancı, aynı diğer
reformlarrn da bir Osmanlı parlamentosu tarafından yürütiilemeyeceği
düşüncesi gibi izaha muhtaçtır.
Palmerston'dan sonra İngiltere'de Osmanlı parlamentarizmi bir yana,
Osmanlı toprak bütiinlüğüne dahi bir kayıtsızlık söz konusu idi. Sayısız
Girit ayaklanmalanndan biri olan l867 ayaklanmasında, İngiliz Dışişleri
Bakanı Lord Stanley (Earl ofDerby, 18661868 ve 18741878) Osmanlı
Devleti'nin Girit'i terk etmesi gerektiğini söylerken samimiydi. Bakan,
"Tüırkiye'ye karşr ne yakı1{ ıkne de özel ilgi duyuyordu. Eğer [Osmanlı]
Aınııpaldan çekilirse, bt'bir kayıp olmazdı. Zor olan lıısrm, onun yerine
ne konulacağını bilmekti."'' 18681874 yrllan arası başbakanhk yapan
Gladstone da bu dönemde Lord Stanley'den farklı düşünmüyordu. Hattd
o, Osmanlı Devleti'ni muntazam olarak finansal bir batağa saplandığını
söyleyerek, İngiliz parasr ve çabalarının çürük bir finansal yapıya
yatınlmasına karşı çıloyordu. t8
19. yüzyılın son çeyreğinde İngiltere'de, Osmanlr padişahlannın
reformlan yürütebileceğine artık kimse inanmadığından, bu defa da
Midhat Paşa'ya bel bağlandığıru görüyoruz. Onun Tuna vilayetinde
başardıklan, I{ ıristiyanlar için eşitlik istemesi gibi yaklaşımlan dikkatleri
üzerine çehnişti. Fakat Büyük Güçlerin temsilcileri, Balkanlardaki
soruna çözüm bulmak amacryla İstanbul'da toplantı halindeyken Midhat
Paşa'nın anayasayı illn ettirmesine çok kızdılar ve kandınldıklannı
düşi.indüler. Lord Salisbury, Midhat Paşa'nın Avnıpa'nın en kötü
yalancısı olduğunu söyledi. Arhk onun düşmanı olmuşfu ve hep öyle
kaldı. Temperley'e göre 20 Ocak 1877 tarihi önemliydi. Konferansrn,
Avnıpa banşının ayrıca Midhat Paşa'nın sonuydu.lg Bundan sonraki
dönemde de meşrutiyet Salisbury, Lord 'fenterden (Dışişleri Daimi
Müsteşarı), Derby veya Disraeli gibi İngiliz devlet adamlarr tarafindan
destek görmedi.2o Bunun sebebini Salisbury'nin Osmanlı anayasasl
l5
Temperley, bunun Palnıerston'un anayasayı desteklememesinin bir gerekçesi olabileceğini
ileri sürmekt€
dir. Bkz. Temperley, (l) a.g.m., s. l65.
|6
Canning de tamamen aynı kanaatteydi. Osmanlı Devleti sadece Boğazları elinde tuttuğu için
İngiltere açısından faydalıydı. LanePoole, a.g.e., s. 89;
'' Wiene. Staats Archiv, Berichte aus London. VI , 75, from Apponyi, NO. 69 of 25
Septeıııber l867'den nakledeır Temperley. (l) a.g.m., s. l66.
'8 A.g.m., s. l66.
'o A.g.rn., s. 175176.
20
A.g.m., s. l83.
147
Doğu
Baıı
yorumunda bulmak mümkündiir. Ona göre anayasa, Türk üstiinlüğünü
perçinliyordu.'' Halbuki İngiltere'nin istediği Osmanlı tebaasrnrn her
alanda eşit haklara sahip olmasıydı.
İngiliz devlet adamlannın Osmanh anayasasrna nasıl baktıklan
konusunda Gladstone'un yorumundan bahsetmek de yerinde olacakhr.
Onun Osmanlı Devleti'ni nasıl gördüğüne yukanda değinilmişti. Birinci
Osmanlı meşrutiyetiyle ilgili 1878'de şöyle yazmıştır: Türk parlamentosu
"Hıristiyanlann Müslümanlara köleliğini ustaca, sinsi düzenleme]erle
çözümsüz olarak perçigleyecek bir entrikadır." Anayasa da, "Avıupa'nın
yüziine bir maskedi1 ve etkili reforma engeldir.;'22 Gladstone'un bu
bakışını sadece { plomaük şartlar değil, İngiliz siyasetinin karşı
konulamaz unsuru kamuoyunun fikri de etkilemiştir. Karpat, Osmanh
tebaası olan Hristiyanlann İngiltere'de bu derece ilgi görmesi konusuna
şu ifadeleriyle ışık futmaktadır: "İngiliz kamuoyu kuwetli bir Türk ve
Müslüman aleyhtan dönemece girnıişti. Nitekim, garip bir sekiilarizm,
popülizm
ve dinsel coşku
karrşımı büttin Arırııpalıları sarrnlş,
emperyalizın makinesini körüklüyordu. Sektilarizm, Avnıpa'da dini,
'medeniyetin' bir parçası yapmış ve bu sayede Avrupahlar Batılı
olmayanlara ve özellikle Müslümanlara karşı bir üstiinlük iddiasında
bulunmaya başlamışlarü. Paradoksal bir şekilde,'sektilarist' Avnıpa
ftadoğu Hıristiyanlannı sahiplenmek istemiş ve onlarrn Hristiyan
Avnıpa gıbi 'medeni' olmayan Müslümanlann tebaaları olmalanna karşı
çıl«nıştrr."33
İngiltere'nin meşruti bir yönetim peşinde koşan İttihad ve Terakki
Cemiyeti hakkında ne düşündüğüne de kısaca balorıak gerekir. İngilizler,
aşağıda da bahsedileceği iizere, onun gücü ve etkisi hakJ< ında çok fikir
sahibi olmasa| ar da, Cemiyet'in varlığından haberdardılar. Mesela,
Murad Bey Mizan'ı Mısır'da çıkarabilmek için Lord Salisbury ile
görüşmüş ve ondan izin almıştı.2a Mizan'ın yayın politikası ve hedefi
herkesçe biliniyordu. 1898 yılında ise, bazı siyasi tutuklular bir fırsatını
bularak İngiltere Kraliçesine bir mekfup yazmış ve yardım istemişlerdi.
Ancak bu konuda İngilizler tarafından, bilinçli olarak hiçbir girişimde
bulunulmadı, hattA içeriden bazı ufak teşebbüslerin önü de "bu konuda
Majesteleri Kraliçe'nin yapacak hiçbir şeyi yoktur" denilerek kesildi.2j
2l
"
A.g.m., s. l80.
Cladsıo,ıe in Nineteenlh Cenıuıy, March l878. pp. 6O34 v infra p.
A.g.ın., s. l85.
2r
Ken,ıal H. Karpat, İsl6ııı'ın Siyasallaşrrı.Llı, çev. Şiar Yalçın,
Istanbul, 2004, s. 384.
,2a
Mardin, rı.g.e., s. 9798.
25
Haııioglu. a.g.e.,
l48
s.3l0 ııot 7l0.
!
9l,
n 8l 'den nakledeıı
Bilgi Üniversitesi Yayınları,
Bayranı
So1,
Muhalefet ile İngiltere arasında bir başka temas da Boer Savaşlan
vesilesiyle sağlarımıştr. İkinci Boer Savaşı'nda (1 8991 902) İngilizlerin
başarı elde etmeleri üzerine İsmail Kemal Bey'in teşvikiyle tebrik
mahiyetinde İngiliz Büyükelçiliği ziyaret edilmek istendiğinde,
Büyükelçi Nicholas O'Conor (18991908) herhangi bir muhalif ve "Jön
Türk" heyetini kabul etmesinin mümktin olmadığını bildirmişti. Bu
görüşme ancak kendisine, muhalefete destek arama ziyareti olmadığı,
sadece kazanılan zaferle_ ilgili bir sempati ziyareti olduğu teminatı
verilince yapılabildi. lfglli, Büyükelçiliğine yapılan bu ziyaret II.
Abdülhamid nezdind/elbette hoş karşılanmadı ve ilk etapta İsmail Kemal
Bey hariç, diğerleri çeşitli yerlere sürüldü.26
İsmail Kemal Bey l903 yılında İngiltere ite tekrar temasa geçerek bu
defa bir darbe girişimi için İngiltere'de destek aradı. Bu darbe girişimi
çeşitli sebeplerden sonuçsuz kaldı.27 Fakat burada dikkat edilmesi
gereken nokta, II. Abdülhamid'i devirmek için düşünülen adaylar
arasrnda İngiltere'nin en makul aday olarak görülmesidir. Çünkü 1903
itibarıyla, Padişahın tahttan indirilmesiyle kaybedecek hiçbir şeyi
olmayan tek ülkeydi İngiltere.28
Bu dönemde Osmanlı Devleti'nin önde gelenlerinde İngiltere'ye karşı
büyük bir teveccüh vardı. Öyle ki, siyasi düşüncelerin şekillenmesinde
İngiliz tecrübesi tayin edici bir ro1 oynamrşn. Neredeyse bütün aydınlar,
devletin bekası için İngiliz dostluğunun kazanılmasınr vazgeçilmez bir
teminat olarak kabul ediyorlardı.2g Buna Ali Birinci "İngilizperestliK'
demekte ve durumu şöyle açıklamaktadır:. "Moskof ta:zylki alhnda
bulunan neslin, pek fazla düşiinme imkinı ve fırsatr bulamadan, bir
müddet sonra İngilizperestliği sadece dış değl, aynı zamanda iç
meselelerin de ktilli hAl çaresi olarak görmesi, halktaki muskacı
zihniyetin aydınlar seüyesinde tezahürü olarak diişiinülebilir. Kısaca
fikrin veya tefekktirün değil, hissiyatın semeresi olan bir reçete bahis
meviuudur."3o İlginç olan, ülkenin kendi iç dinamiğiyle bir şeyleri
başarabileceğine inanan neredeyse hiç kimsenin olmayışıydı.
26 Hanioglu, a.g.e..
s. 33633'l: Mardin, a.g.e., s.6364. Büyükelçiııin göıüşmeyi kendi
yazı
ve Osmanlı heyeıinin Büyükelçiye takdim ettikleri metin içiır bkz.
dışişlerine bildirdiği
Haııioğlu. aynı yer. s. 573575.
":8 Ranısaur,
29
a.g.e. .
s.9697.
.4.g.c., s. l63.
llu konuda geniş bilgi için bkz. Ali Birinci, Hürriyet ve hildf Fırkası, Dergih Yayınları,
İstanbul. l990, s. 5860.
Jo Ali Birinci, "Türk Siyasi Düşüncesinde İngilizperestlik", Philip P. Craves, İngilizler ve
Türkler, çev. Yılnıaz'| ezkan,2l. Yüzyıl Yayınları, Ankara, l999. s. l85.
| 49
Doğu Baıı
"İngilizperest" olmayanlar da başka ülkelerden medet umuyor, ancak
onların yardlmıyla tel«ar ayağa kalkılabileceğine adeta iman ediyorlardı.
II. iriNci
ME şRuTiyET, iN iıANn
ıa iNciırgnı, ııiN
YAKLAŞIMI
Burada İngiltere'nin İkinci Meşrutiyet'in ilinına yaklaşımı
değerlendirilirken, İkinci Meşrutiyet'in ilinından önceki süreç,
Meşrutiyet'in ilAnı
ve ondan sonraki
gelişmelerin ayrlntıslna
girilmeyecektir. Çünkti bunlarla ilgili yukanda adı geçen, dönemle ilgili
eserlerde yeterince bilgi valdır. Bu sebepten söz konusu stireçle ilgıli
olarak, ağırlıklı olarak y/ymlanmış belge koleksiyonlarındaki İngiliz
Dışişleri Bakanlığı ile .{ ngiltere'nin İstanbul Büyiikelçiliği arasrndaki
yazışma| ar tizerinden İkinci Meşrutiyet'e İngiltere'nin bakrşı verilmeye
çalışılacaktır.
İngiliz belgelerine yansıdığı kadanyla İngiltere'nin,
l908
Dewimi'nden önce varlığından haberdar olsa bile, İttihad ve Terakki
Cemiyeti'nin çapı ve gücü halıJ< ında çok ayrıntılı bilgisi yoktu.3' Nitekim
bu gerçek daha sonra Grey tarafindan da itiraf edilecektir.32 Cemiyetin
varlığından haberdar oldukları, fakat gücünü kestiremediklerine dair
başka delil de vardır. İkinci Meşrutiyet'in ilAnından önce. İngiliz
Büyükelçiliği Askeri Ataşesi Albay Chermside, Büyükelçi Philip
Currie'ye (l8931898) yazdığı bir raporda, liberal bir hükiimetin
kurulmasına çalışan üç cemiyet olduğundan bahsetmekte ve bunlardan
birinin de Ottoman Society of Union and Progress olduğunu
söylemektedir. Bunların arnaçlarr ve kurallarının, Cemiyet'in muhtelif
üyeleri (sürgündeki Murad Bey ve Ali Rıza Bey33) sayesinde, kendisi de
dahil olmak üzere, Büyükelçilik tarafından bilindiğini belirtmiştir. Ancak
bu ihtilAl örgühinün çapl ve gücü hakJ< ında ayrıntılı bilgisi olmadığını da
vurgulamıştır.3a
Bourne, K. ve D. C. Watt (Ed.). Brilish Documenls on Foreign Affairs: Reporls antl Peıpers
fronı ıhe Foreigıı Ofiice Caııfidential. Prinı (BDFA), c. l9, Doc, 39, 30 Mart l896, Univeriity
Publications of America, Inc., l985. s. l45. Eldeki kırık dökük bilgileri de İngiltere'nin Paıis
Büyükelçiliği sağlamışb. Bu raporlarda Cenıiyet'in Makedonya'daki endişelerindeıı
bahsedilnıemiş, aııcak onların İngiltere'yi Mısır'dan atmak ve buna beırzer Panİslimcı fikirleri
gündeme getirilmiştir. Bu konuda bkz. Joseph Heller, British Policy Towards the Ollomaıı
Enıpire l9081914, Frank Cass, London, l983. s. 67. Ayrıca Temmuz İhtilalinin herkes içiıı
sürpıiz olduğu hakında bkz. Ramsaur, c.g.e, s. l65.
32
Gooch, G. P. ve Harold Tenıperley (Ed.). Brilish Docunıents on the Origins of War l898
l9l4 (BD), c.5, No. 2l9, 30 Nisan l909, His Majesty's Stationary office, London, 'l928, s.
''
3l9.
3]
Burada herhilde Ahmed Rıza Bey'i kastetmektedir.
'o BDFA lg, Döc.
150
39. 30 Mart l896, s. l45.
Bayraııı Soy
9 Haziraı l908'de
Reval'de İngiltere Kralı ile Rus Çannın
buluşmasrnın Cemiyet'in ihdlali başlatması üzerinde ciddi etkisi
olmuştur. Çünkii zaten İngiltere'nin 3 Mart l908'deki Makedonya ile
ilgili genelgesi hayata geçirildiğinde, Makedonya'nrn bağrmsız olacağı ve
haliyle Arnavutluk'un da elden gidecek olma ihtimali Cemiyet'i
endişelendirmişti.3s Reval'deki bu buluşmada, Makedonya reformlan
meselesi, görüşmelerde kayda değer ölçüde yer aldı. İngiliz Dışişleri
Daimi Müsteşan Hardinge ile Rusya Dışişleri Bakanı Izvolski'nin
görüşmelerinde Bakan, Rusya'nın İngiltere ve Almanya ile olan genel
siyaseti hakkında kanaatlerinl belirtme fırsatı buldu. O bu görüşmede,
İngiltere'nin Makedonya ile ilgili plinını memnuniyetle kabul ettiğini,
fakat bunun diğer Güçler ve özellikle Padişah tarafrndan kabul
edileceğine dair en ufak bir umut taşrmadığını belirtti. En ciddi itırazın da
Almanya ve Avusfurya cenahından geleceğini bildiğini ekledi. Ancak bu
konuda belli bir anlaşma ve plan üzerinde müzakere edilmedi. Zaten
Hardinge, füey'in onayı olmadan, bu konuda bir teklif sunma ve
milzakere etme konusunda yetkili olmadığnı belirtti. Bıınun haricinde
İran işleri, Bağdat demiryolu meselesi ve Balkan demiryollan ile ilgili
konular müzakere edildi.36 Ancak bunun Avnıpa'da, tahmin edileceği
gibi özellikle Awsfurya ve Almanya basınrna yanslması tam tersi şekilde
oldu ve sanki iki ülke Makedonya'nın Osmanlı Devleti'nden
koparrlmasında anlaşmış gibi bir hava oluşfuruldu. Bu ise, zaten diken
üzerinde duran Makedonya'daki İttihatçıları faz| asıy| a tahrik etti.
Makedonya'nın kaybedileceği endişelerinin insanlann zihnini esir
aldığı ortamda, 3 Temmuz l908'de Resneli Niyazi dağa çıkarak bunu
engelleyecek tek çare olarak gördükleri meşrutiyetin il6nı için ilk
kıvılcrmı çaktı. İsyanın devam ettiği bu sırada Osmanlı ordusundan bir
yüzbaşı İngilteıe'nin Manastır Konsolosu Heathcote'a gelerek, "millet"
adına konuşfuğunu, sümıekte olan ayaklanmayı destekleyeceklerini ve
bı.ınun için, telgraihanenin işgali, isyanın bastrnlmasrnı engellemek için
demiryolunun tahribi vs. gibi bazı adımlar plAnladıklannı söyledi.
Hıristiyanlara karşı kötii bir niyetlerinin olmadığmı da özellikle
vurguladı. Konsolosa gelmesinin sebebi şuydu; yerel olarak anayasal
idare kurulmasr durumunda İngiltere'nin tawrnı merak ediyorlardı. Bu
arada, mensubu olduğu cemiyetin İngrltere ile dostluk siyasetine dönmeyi
arzuladığını önemle vurgulamış ve diğer ülkelerin konsolosluklannda
destek arayışına girmeyeceklerini de belirmişti. Bunun üzerine Heathcote,
]5
Akşin, a.g.e., s. 98.
'u.BD 5, No. l95, 12 Haziİan l9o8, s.239243.
t51
,
Doğu Baüı
bu sorulara cevap veremeyeceğini, hatti kanaat dahi belirtemeyeceğni
söyledi. Ayrıca, gereknesi durumunda harekefin liderine konsoloslukta
sığrnma hakJ< ının da sağlanamayacğnı özellikle belirtti.37
Yukarıda bahsi geçen subayın konsolosun yanından eli boş
dönmesinden sonra Heathcote'a, Cemiyet üyesi bir de sivil gelerek,
hareketin Hıristiyanlara karşı olmadığnı temin etti. Bu şahıs, Cemiyet'in
lıem hafife alınma, hem de yanlış anlaşılma endişelerini dile getirerek
koıısolosa, Comitö d'Union et de Progres mühürlü bir ewak verdi.
Kopyasını hazırlamak için zaman olmadığından bahisle Heathcote. ewakı
şöyle özetlemekiedir; birincisi, Cemiyet'in amacı 18]6 (| 292)
anayasastnl uygulamaktır. İmparatorluktaki kötti durumun nedeni mevcut
ve yolsuzluklarıdır. Avn:pa, bu durumun
ancak anayasal rejimle
i durumunda düzelebileceğini,
anlamalıdır. Büyük Güçler,iTürkiye insanrna yönelik iyi niyetlerini;
Sultanı tebaasının meşru taleplerini dikkate almasınr zorlama konusunda
gösterebilirler. Tebaası ona s6dık, fakat ülkenin içindeki utanç verici
duruma isyan halindedirler. İkincisi, Cemiyet, gayimüslimlere düşman
olmadığını teminen ilAn ediyor. Zaten meşrutiyet taraftarhğı hayatın
güvencesine, onur ve malın korunmasına zırnen de]alet etmektedir.
Üçüncüsü, Cemiyet, zamaı zaman "zinde (eııergetic) metotlar" uygulasa
da, bunlar sadece özgürlük düşmanlanna karşı icra edilen uç
ömeklerdir.38 Bu taahhütlere rağmen, isyanın sürdüğü bu ilk aşamada
Cemiyet'in, İngiltere'nin bekle gör politikası nedeniyle. destek alamadığı
açıktır.
Makedonya'da yakılan ateş, nihayet sonuç vermiş ve IL Abdülhamid
23/24Temmuz l908'de yeniden Meşrutiyet'i kabul etmiştir. Bu hararetli
olaylara İngiltere'nin hazırlıksız yakalandığı açıktır. Çünkti İstanbul'daki
en önemli İngiliz koltuğu bu sırada boştur. İngiliz Büyükelçisi Nicholas
O'Conor, 19 Mart 1908'de öldüğünden, Sir Gerard T,owther onun yerini
ancak 30 Temmuzda İstanbul'a gelerek alabilmiştir. Fakat İstanbul'da
Cemiyet'in zafer kazanacağına inanan iki İngiliz vardı; İngiliz Elçiliği
Birinci Tercümanr (dragoman) Fitzmaurice ve Duyünu Umümiye İngiliz
Delegesi Adam Block. Block, 25 Temmuzda dışişlerine yeni bir Osmanlı
yanhsı siyaset başlatmalarını ve Said ve Kömil Paşa'nın yapacağl
reformlarr desteklemelerini tavsiye etti. Aksi h6lde, yeni hareketin
" BDFA 19. Doc. ll7,
13 Temmıız 1908, s.505506. Ayrıca bkz. Ahmad, a.g.ıı., s. 307;
Kansu, a.g.e.. s. l27.
Doc. l l7, l3 ']'enımuz l908, s. 506. Burada Heathcote'a bulunulan taa} ıliütler ile
l898'de Il. Wilhelm'e sundukları nıektupıaki vurgular neredeyse tıpatp aynıdır. Bkz. Soy,
a.g.m.. s. 2830, 3334.
" BDFA lg,
| 52
Balu,anı Soy
Almanlara yöneleceğini de ihtar etti.39 Fakat İngiliz dışişleri, henüz
sonunun nereye varacağr belli olmayan bir gelişmede, ihtiyatlı
dawanmayı tercih edecektir.
Meşırıtiyet ilön edildiğinde İstanbul'da İngiliz Büyükelçiliği'ni
Mastahatgiiz6rı.Barclay teınsil ettiğinden, ona Sadrazam Said Paşa'ya
(Ağustosta KAmil Paşa bu makama getirilecektir) İngiliz hükümetinin
tebriklerini bildirmesi talimatı verildi.ao Ayrıca Makedonya ve
Ermenistan ile ilgili sorunlarda Osmanlı Devleti'ni bu zor anlarrnda
sıkıştımayacaklanna dair güvence verildi. İngiliz basınl anayasanın
ilAnına ilk birkaÇ gün şüphe ile yaklaştı. Fakat dewimin ülke genelinde
kabul gördüğü, Padişahın da anayasayr sahiplendiği görülünce her kesim;
Cemiyct'e ve yeni,hükümete desteklerini açıkladı. Taahhüt edildiği üzere,
Makedonya reformlarrna baskı yapmamayz karar verildi ve bu süreçte
orada gerökli ıslahatlann yapılacagına inanıldı. Aynca İngiltere ile
Osmanh tebaası arasrnda her zamarı yakınlık olduğu, eski şikAyetlerin
sadece Osmanlı idaresiyle sınırlr bulunduğu ile ilgili genel kanaat
vurgulandı.oI
Bu arada Meşrutiyet ile ilgili gelişmeler elçilik tarafindan İngiliz
dışişlerine aktarılıyor ve karşılığında talimatlar geliyordu. Grey'in
Meşrutiyetle ilgili ilk değerlendirmeleri şöyleydi: "...Kendi işleriyle ilgili
iyi icraatlar'yaparlarsa onlan [Cemiyeti] cesaretlendirme konusunda
desleğirniz güçlü olacaktır ve onlara [dışandan] başkalarının
müdahalesine de karşı koymalıyız. Bunu onlan korumaya, kadar
vardıracağız demiyorum, fakat diplomatik tavrrmız iyi niyetli olacaktrr ve
nüfuzumuz onlara 6dil bir şans sağlamalıdır. . . . Şunu vurgulamada açık
olmalıyrz: Bizim kavgamız Türk insanıyla değildi. Şu anda kendilerinin
de karşı koyduğu hükümet unsurlarıylaydı.o' ... Eger Türkiye gerçekten
meşrutiyeti kurar, ayaklan üzerinde tutar ve kendini güçlendirirse, bunun
sonuçları hiçbirimizin şimdiden tahmin edemeyeceği noktalara ulaşır.
]9
Block to Hardinge, 25.07.1908. Pte. Harulüıge Papeı:ş /,l'deıı naleden Heller, rı.g.e., s. l0.
'l7 Aralık l908'de de, İngiltere Kralı VII. Edward'ın, meclisin
Seçiırrler yapıldıktan sonra
açllışı | ]ıüı]asebetiyle, henı açılışı tebrik eden, henr de k6mil paşa,nın iktidar için liyakatini
ore,i telgrafı, Lowther taraf| ndan takdim edilmiştir. Ali Cevat, ikinci Meşrutiyeı,in ilanı ve
Oıuzbiı, M4ü Hadisesi, yay. haz. Faik Reşit Unat. TTK Yaynları. Ankara, l99l, s. 29.
53. Barclay'ıır Babıili'ye İeb| iğ ettiği tebrik için
" BDFA 20, Doc. 23" 17 Şubat l909, s..5l,
'tarihi,
c. ll2. TTK Yayınları, Ankara, l99l, s, 97.98,
bkz^ Yusuf Hikmet Bıyır, Türk İnkı!6bı
o' Haıbuki Almanya,nın İstanbul Büyükeıçisi Marschal| von Bieberstein; ingiltere,nin hiçbir
zanraıı yabancı bir ülkenin mutlakıyetle mi, yoksa anayasal bir ğinrle nıi . yönetildiğine
bakııadigını ve Abdülhamid ile de bir otokrat olduğu için değil, ingiliz aleyhtarı olduğu için
A[rchiv] _ Aluswiırtigen] A[mtes] Rl4o45,22
ınücadele ettiğini söyleıniştir. Bkz. P[olitisches]Soy,
g347,dan
Aliıanya,ıın Osınanh Devleıi Üzeriııde
nakleden Bayram
Kasım 1909, Al
İngitıere ile Nüfuz Mücadelesi (t89019l4),Phoenix Yayınevi, Ankara,2004, s. | 03, not l97,
ao
l53
Doğu Baıı
Mısır'daki etkisi çok büyük olura3 ve Hindistan'da4 da hissedilir.
Şimdiye kadar, yönettiğimiz Müslümanlara, Müslüman idareciler altında
yaşayanlann iyi niyetli olmayan bir despotizmle yönetildiklerini, halbuki
bizim idaremiz alhndaki Müslümanlann iyi niyetli bir despotizm altında
yaşadrğını söylüyorduk. Bunlardan bizim ileri sürdüğümüz kıyası
yapabilecek durumda olanlar, bizim lehimize farkı kabul ediyorlardı.
Fakat Türkiye şimdi bir meclis oluşturur ve idaresini geliştirirse, Mısır'da
da bir anayasa için talep büyük ivme kazaıır ve bizim buna direnme
gücümüz azalır. Eğer Türk anayasası iyi çalışır ve Türkiye'de işler yoluna
girerse, biz de Mısır'da anayasa talebiyle ayaklananlan zor kullanarak
bastırırsak, bu yakışık almayan bir durum halini alır. Mısır'daki tebaa ile
çatlşmaya girmemiz bizi Türk hükümeti nezdinde sıkıntıya sokrrıaz, fakat
Tiirklerin duygulannda [bize karşı zedelenme] olur. ... Bu arada
Türkiye'nin kendisi söz konusu olduğunda izJıeyeceğimiz yol açıktır; iyi
olanlara yardrm etmeliyiz, olaylan beklemeli ve gerektiğinde reform
hareketlerine ilgi ve destek göstermelriyiz."a5, Grey'in bu yorumlan,
İngilizlerin meşhur ihtiyatlı ve bekle gör siyaseünin manifestosu olacak
kadar tipiktir.
Meşrutiyet'in ilinıyla yaşanan sevinç zirve noktalanndayken, yeni
İnglliz Büyükelçisi Lowther (19081913) nihayet 30 Temmuzda
İstanbul'a ulaşh. Onun karşılanışı ve bugünlerde yaşanan bir olay
İstanbu]'da İngiltere'ye karşı duyulan teveccühü fazlasıyla yansıtacak
karakterdedir. Lowther'ı karşılayan kalabalık, arabasrnrn koşumlannr
sökerek elçilik binasına kadar kendileri çekrniş ve aşın sevgi
gösterilerinde bulunmuşlardır. Bu sıralarda İngiltere'ye karşı coşku had
o' Nitekim, Grey'in endişelerini haklı
çıkaracak şekilde bazı Mısırlı| ar İstanbul'a gelerek
anayasa talepteri için yardım aramışlar, fakat destek bulamamışlardır. Ontara. İngiliz vesayeti
bir idare ile muhatap olmadık| an, kaynaklarıırın
veya
insanların
sönıürülnıediği
baskı a| tında bulunmadığı ve daha önce bilmedikleri tarzda
yaşadıkları
ve
özgürlük
refahı
söylenmiştir. Aynca, onları cesaretlendirmek bir tarafa, etrafta
düşüncelerini söylemeleri dahi yasak| anmıştır. BDFA 20, No. 23, l7 Şubat l909, s. 5455.
Ayrıca bkz. Ahınad, a.g.m., s. 307308.
q
İngilterelrin bu endişeleri haksız değildi. Çünkü Hindistanlı Müs| üman entelektüelIerin zaten
Devriıı öncesinde de Cemiyetle tenıas| arı vardı, Mesela Abdul Kelam Azad bunlardan biriydi.
Nitekim Osmanlı Devleti'nde anayasanın tekrar ilinı, Hindistan'da Mu§frn League ve Al| India
Shia Conference tarafıııdaır çok olunılu kaşılanmıştı. Bu ülkedeki Müsliiman basın da olayı,
Doğu'nun ve İslim'ın ruhundaki demokrasinin uyanışı ve Müslüman Hindistan'a yeni bir ruh
aşılama ümidi olarak değerlendirmişti. Bkz. Azmi Özcan. PanIslamisnı. Indian Muslinıs, the
oııonıans aııd Biıaiıı (l8771924), Brill, Leideri, New York, Köln, 1997,s. 128129.
'o'
BD 5, No. 204, 3l Temmuz l9O8, s.2632(A. Ayrıca bkz. Feroz Ahınad, "Great Britain's
Relations with tlıe Young Turks '19081914", Middle Easıenı Studies, c. 2, S. 4 (Temmuz
l966). s. 303304; Orhan Koloğlu, İııihaıçılar ve Masonlar, Gür Yayınlan. İstanbul. l99t. s.
l l3; Bayur, a.g.e., s.99100; Özcan, rı.g.e., s. l3l.
alnnda olduklarından, yozlaşmış
| 54
Bal,rqn1
3,,
safhadadır. Oyle ki uyanlk bir seyyar satıcı, Galata köprüsünde düğme
satmaldadır ve bunlann İngiliz düğmeleri, özgürlük ülkesinin düğmeleri
olduğunu söyleyince, malı kapış kapış satılmrştır.a6
Iowther'm İstanbul'a geldikten sonra dışişlerine yazdığı ilk
izlenimleri elbette olayın aktörü Cemiyet hak]< ındadır: "Beni en çok
şaşırtan İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin, durumun gerektirdiği liderlerden
yoksun oluşuydu. Burada liderler ve gruplar var ve hepsi farkh fikirleri
savuııuyorlar. Şimdi hOrkes bir Genç Türk olsa da (hattA Padişahın bile
öyle olduğu söyleniyor), öyle görünüyor ki uzun süre özgürlük; eşitlik ve
kardeşlik sözleriyle yaşayıp, Müslümanlar da önyargılannr brrakarak
Hıristiyan ülkedaşlanyla yekvücut olarak el sıkışamayacaklardır, fakat bu
seçimlere kadar hissedilmeyebilir.'/7 Aşağı yukan yedi ay sonra İttihad
ve 'ferakki hakkında yaphğl bir başka yorumu da burada zikretmek
yerinde olacaktrr: "Cemiyetin esrarengiz gövdesi büıyük bir gizem içinde
çalışıyor. Kabul edilmiş bir liderleri yok. Biri lider olarak ön plAna
çıkıyor, fakat bir süre sorrra başkaları lehine gözden kayboluyor. Bir
zaman merkezin Selinik olduğu söyleniyor, bir başka zaman İstanbul, bir
başka defasında da Manashr. Hiç kimse kahcı başkanlık yapmıyor. Öyle
i,
gorunuyor Kı, Dır lsmln öne çrkmasından kaçınıyorlar."a8 Meşrutiyet ve
liberal bir ülke vaadiyle yapılan bir dewim somasrnda karşılaşılan
manzaranln, İngilizler için ilk anda anlaşılabilir olmadığı ortadadrr.
Meşrutiyet'in ilAn edildiği
ilk
dönemde Osmanlı Devleti'nin
İngiltere'ye baloş açrsı fevkalade olumludur. Bunu Lowther'rn raporunda
da görmek mümkiindür: "...Ttirkler, hiçbir zaman bizim onlarla omuz
omuza Kırım'da ğavaştığımlzl, Ruslar İstanbul sınırlanna kadar
gelmişken [18771878 OsmanlıRus Savaşı] onlan Ruslardan
kurtardığımrzı unutmadılar. Bu gerçeklere anayasanln ilk günlerirıde
atıflar yapıldı ve İngiltere'nin anayasal yönetimin temsilcisi olarak
gönlldüğü ifade edildi. . . [Osmanlı] Hükümeti, Maj esteleri Hükfimeti'nin
tavsiyesine baliı ve yapılan tavsiyeleri uyguladılar. Bunun böyle devam
edeceği de öngörülebilir. ... Meşruti hülııfimet iyi niyetli bir beklenti içine
girerek, kaybedilmiş yerleri geri almak yerine, eldekileri futmak
niyetindedir. Kendilerinin şu anda uygulamak istedikleri iyi yönetimin
Mrsrr ve Kıbns'ta İngilizlerce uygulandığına dair genel kanaat h6kim
olduğundan, bu bölgelerle ilgili şikdyet ve ağıtlar duyulmamaktadır."a9
ou
Arbr"y Herbert, Ben Kendiın, ()smanh Ülkesiııe Son Seyahatler, çev. Yılmaz Tezkafl,2l.
Yüzyıl Yayınları, Ankara, l999, s. l93.
u'BD 5, No.205,4 Ağustos l908, s. 264. Ayrıca bkz. Ahmad, a.g.m., s.310.
o"
BDFA 20, Doc.23,17 Şubat l909, s. 56.
on
BDFA 20. Doc. 23, 17 Şubat l909, s, 5657 . Ayncabkz. Ahmad, a.g.m., s. 307.
l55
Doğu Balı
Lowther Meşrutiyet'in ilinının topluma yansıması hakkında da ilginç
değerlendirmelerde bulunmaktadır. Ona göre, ilk günler atiatıldıktan
sonra, otuz yıl boyunca süren despotik rejimden krırfulmaııın verdiği
rahatlamayı hnparatorluğun her köşesinde hissetmek mümkiindü. Buna
rağmen çok güçlü bir güvensizlik de yayılmaya başlamıştı. Van,
Diyarbekir ve Musul gibi Cemiyet'in henüz ulaşamadığı yerlerdeki
insanlar adalet, kardeşlik ve eşitlik ilkelerine dayanan ortak vatan gibi
yeni fikirleri kendileriyle telif etmekte zorlanmaktaydılar. Ermenilere
karşı en çok şiddete başwran Kürtler olmuştu. Fakat Ermeniler, genel
anlamda, dindaşlannın beklenmedik özgürlüğünden memnundı.ılar. Yeni
yönetimden tabiatıyla Kürtler, ağalar ve beyler rahatsız oldular. Çünkii
Kürtler, yaşadıklan bölgedeki savunmasız Ermenilere ve ağalar ve beyler
de Kürt tebaasına istedikleri gibi baskı uygulayamayacaklardr. Hukuk ve
düzenin hüküm sürdüğü bir idare hiç işlerine gelmiyordu.so
Osmanlı Devleti'nde Meşrutiyet coşkusu yaşanırken, Londra'da
tedirgin bir bekleyiş hökimdi. Çünkü İstanbul'daki gelişmelerden
hareketle Mrsır'da ortaya çıkabilecek anayasa taleplerine karşı Grey
ihtiyatlıydı. Bu konuda Lowther'a şunlan yazdı: "Mısır içiıı anayasa
koııusunda Flidiv'e mümkün olduğunca az şey söylemeliyim. Eğer
Tiirkiye öz,gir ve aydınlanmış bir yönetim kurarsa. Mısır ve bizim
oradaki siyasetimize büyük etkisi olacaktır. Şu an için bütün
söyleyebileceğimiz, Türkiye'de ne olacağını görmek istiyoruz ve
Mısır'daki temsili kurumlar da gözetinİ altında tutulmaya devam
edilecektir."sl sonra tekrar osmanlı Devleti'ndeki duruma dönerekl
"Şinıdiye kadar Türkiye'de olanlar o kadar halnet verici ki, anayasayı
işletnıeleri mümkiin. Fakat idarenin reformlar karşısındaki kötü ve
yozlaşmış tabiatı çok dirençli olacaktrr ve ırklar ile dinler arasındaki
düşmanlık tekrar şiddet ve düzensizlik doğuracaktır. Veya güçlü ve etkili
bir askeri despotizme ewilecektir. Gtiçlü ve ıslah edilmiş bir Türkiye'nin
Awupa siyasetine etkisi çok büyük olacaktrr. , Fakat başanlıp
başarılamayacağı belli olmayan bir dunım hakkında yorum yapnıak için
çok erken. ... Bizim tavrımız açrktır. Biz umut olduğu sürece (Cemiyeti)
hoş karşılanıalıyız ve cesaretlendirmeliyiz. Fakat Ruslara da, Türkiye'yi
onlara set olarak destek]ediğimiz eski siyasetimize döndüğümüz izlenimi
vermene konusunda dikkatli olmahyız ve imkAn oldukça Rusya ile
BDFA zo, Doc. 23, l7 Şubat l909, s. 52.
'' ğD 5, No. 2l4, I l Ağustos l908, s. 309.
'o
156
Soy
.Bayraın
beraber çalışma arzumuzu göstermeliyiz."" dedi. Burada şu noktaya
dikkat çekmekte fayda vardır; Cemiyet'in dünyayı takip ettiği ve bildiği
açıktır. Fakat bir bilgiden siyaset üretmek ayrı bir maharettir. Grey'in
yukarıda Rusya ile ilgıli ifadesinden de açıkça anlaşılmaktadır ki, İngiliz
Rus ilişkileri arhk mahiyet değiştirmiştir ve İngiltere'nin Rusya'ya karşı
artık bir Osmanlı "seddi"ne ihtiyacı yoktur. Osmanlı Devleti ile Rusya
arasında tercih durumunda da Rusya'yı tercih edeceği açıktır. İşte İttihad
ve Terakki'nin İngiltere ile ilişkilerinde bu gerç'egi kawayamadığı, daha
sonraki yllarda ittifak teklifinde bulunmasından da anlaşılabileceği gibi
net bir şekilde ortadadır.
Lowther, KAmil Paşa'nın hül< iımeti kurmasından sonra onunla uzun
bir görüşme yapmıştr. Bu görüşmede edindiği intibaya göre, ülke bir
uçtan diğer uca İngiltere'nin tabii dostu,s3 Rusya'nın da tabii düşmanı idi.
Kimil Paşa Rusya'nın Bıılgaristan, Sırbistan ve Karadağ'ı birleştirerek
Osrrıanlı Devleti'ni tehdit edecek bir Slav l«alhğı kıırmasından
endişeliydi. Onun bu endişesini gidermek amacryla Büyükelçi, bunu
engellemenin en iyi yolunun müdahaleye lirsat vermeyecek reformlann
yapılması olduğunu, hattA bunu bütün Büyük Güçlerin destekleyeceğini
söylemiştir. Bu görüşmenin sonrasrnda da kendi dışişlerine ülkedeki
gidişat hakkında şunları yazmışhr: "Şartlar beklenebilecek en iyi
durumda ve Cemiyet'in çok iyi organizasyonu görünür hale gelmeye
başladı. Sadrazam [KAmil Paşa] bu şartlar altında yapılabilecek en iyi
şeyi yaptı ve hükOmeti kurarken Cemiyet'in isteklerine kulak verdi. ...
Alman Büyükelçi'ye [Marschall von Bieberstein] nasıl dawanılacağrnı
görmek ilginç olacak. Onrın büttin dostları şimdi hapiste ve kendisi zor
durtımda olacak. Fransızlardan da kurtulmanın bir imkAnı olmasını
diliyorum."sa Burada İngiiteı,e'nin. muhatap ülkenin yönetim tarzından
ziyade, kendi çıkarlannln ne durumda olduğuyla ilgilendiğinin adeta
itirafi söz konusudur. (İngiliz) Kimil Paşa'nın hüktimeti kurması
(Sadrazamlığı Ağustos 1908Şubat 1909) ve 189O'lardan itibaren gittikçe
artan Alman nüfuzunun sekteye uğaması büyükelçiyi fazlasıy| a merTmun
" 8r
5, No. 2O7, l l Ağustos l908. s. 266. Bu belge ile yukaı,ıda zikredilen 2l4 nuı,ııaralı belge
farklı numaralat| a ve farklı sayfalarda verilmiş olsa da. aynı evrakın parçalarıdır. Osmaı,ılı
Devleti bağlanründa İngilteıe'ııiıı Rusya'ya yaklaşııııı | ıakkında bkz. Akşin, ıı.g.e.. s. l92,244.
5r İttiI,ıatçılarııı İngilizRus ilişkilerinin okuyaınamaları ırdan dalra valıim olanı. bizzat
İngiltere'yi okuyaıııanıış olmalarıdır. Hanioğlu haklı olarak. Cemiyet'iır Gladstone ve
Salisbury'den, Disraeli gibi davranmalarını bekleıneleıini "garip" olarak nitelenıektedir. Bkz.
Haırioğlu. a.g.e.. s. 648.
'u ,8D 5, No. 206, l l AğUstos l908, s. 265. Devrinriır Alman nüfuzunu sekteye rısatmasınılı
İngiliz Dışişlerinde oluşturduğu memnuniyet hakkında bkz. Heller, a.g.e. s. l0| l.
| 57
Doğu Baıı
etn,ıiştir. İştah o kadar. kabarmıştır ki, müttefiki Fransa'nın dahi bertaraf
edilmesinin fırsatı beklenmelctedir.
Meşrutiyet'in ilAnıyla birlikte sürgündeki İttihatçılar da birer birer
ülkeye dönmeye başlamışlardr. Bunlardan biri olan Ahmed Rıza
İstanbul'a dönmeden önce Londra'ya giderek Grey ile görüşmek istedi.
Fakat Grey Londra'da olmadığı ve programı da uymadığ için bu
münıkiin olmadı. Buna ijzüldüğü açık olan Grey, Ahmed Rıza ile
görüşme ihtimaline binaen Lowther'a, ona söylemesi için bazı
tavsiyelerde bulunmuştrır. Bunlardan ilki, çok hızlı gitmemeleriydi. Eğer
hızlı giderlerse kanşıklığa veya tepkiye sebep olabilirlerdi. En önemli
nokta, hükimetin dürüst ve kabiliyetli insanların eline geçmesiydi. Bu
yapılırsa arkası kendiliğinden gelecekti. İkincisi, maliye düzeltilmeliydi.
Çiiırıkii bütiin iyi yönetimlerin temeli sağlam mali durumdu. Üçüncüsü.
Cemiyet işleri iyi yürüttiikçe İngiltere de bütün gücüyle onları
cesaretlendirmeli ve talepleriyle zor durumda bırakmamalıydı. Nasıl ki
yönetimin kötü olduğu dönemde Türk hüktimetine reformlar için baskı
yapıldıysa, şimdi de reformlar yürütiilürke4_ bütiln İngiliz nüfuzu dış
müdahaleleri engellemek için kullanılmahydı.ss
Grey'in yorumlannrn devamında aslında nihai olarak beklenenin
İngiliz ticaretinin canlanmasr ve Osmanl ı pazannda tekrar yer edinmesi
olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Grey şöyle demektedir: "İngil.iz
sermayesine iyi firsatlar verileceğini ümit etmeli ve beklemeliyiz. Fakat
kiilfet yükleyen ve gerçekçi olmayan şartlan da desteklememeliyiz. ...
Mese]a kilometre garantisi olmadan çalışan İzmirAydın demiryolu,
kilonretre garantisi ile çalışanlara kıyasla daha makuldür. ... Göreve
geldiğimde Türkiye'deki ticari yatınmlardan tamamen çıkarılmış
olduğumuzu görmekle çok üzülmüştiim ve burada yer edinmek ne kadar
ümitsiz görünüyordu. İngiliz teşebbüsünün tek başına bir umudu olmadığı
için Fransızlarla işbirliğini teşvik ettim. Zayıf İnglliz müteşebbislerin
Türkiye'de yatırlm yaptıklarını görmek beni ayrıca hayal kırıklığına
uğrattı. llerhalde, metotlan daha il yatırımcılan çekmekten uzak olan
eski rejimde, bu zaten kaçınılmazdı. Eğer Türkiye iç işlerini düzene
sokarsa, iyi yatınmcılar da oraya gider ve böylece İngiliz nüfuzunu da
güçlendirerek, en azından Fransızlarla eşit şartlarda hareket edebiliriz."56
Lowther'rn olumlu izlenimlerini bildirdiği raporlan da bu_ arada İngiliz
dışişlerine aloıaya devam ediyordu: "İyi niyetli çocukların bir araya
gelmesiyle oluşmuş Cemiyet'in ülkeyi yönettiği göz önünde tutulursa,
" 8r
'u
8D
l58
5, No. 208.23 Ağustos l908. s. 266. Ayrıca bkz. Bayur, a.g.e., s. 98_99.
5, No. 208, 23 Ağustos 1908, s.266267.
Bayranı
So1,
işler iyi gidiyor. ... Padişahın aleyhindeki di§ünceler daha da arttr:
Bunun sebebi sürgünde olan askerler ve yüksek memurlar. Bunlar
intikam istiyorlar, fakat Cemiyete ılımlılar hlkim. Şimdi Cemiyet
Avnıpa'nın takdirini kazaıma konusunda endişeli ve sürekli .neyin
gerekli olduğuna dair tavsiye arayışındalar. ,.. Rumlar ve Bulgarlar yeni
ğelişmelere sıcak bal«ruyo.İu., u* uk E .eniler tamamen taraftarlar."s7
İngiliz Büyükelçiliği Birinci Tercümanr (dragoman) Fitzmaurice'in bu
olaylarla ilgili yorumlan da önemlidir. Çünkti kendisi Osmanh siyasetine,
İngiliz dışişlerinin dikkatini çekecek kadar bağımsız müdahalelerde
bulunmuş ve kendi dışişlerinin dahi şüphesini çekerek, uyarılma ihtiyacı
hissedilmiştir." Bu uyu.r, 3l Mart Olayı ve Mahmud Şevket Paşa'ya
yapılan suikastta. parmağı olduğundan şüphelenilen Fitzmaurice'in
durumuna da ışık tutacak mahiyettedir. Talimatlann dışına çıl«na kanaati
Büyükelçi LoMher için de dile getirilmiştir. Öyle ki, 6 Şubat 1909'da
Lowther'ın da, sadece verileır talimatlann uygulanması konusunda
dikkati çekilmişti.59
İşte bu Fitzmaurice Meşrutiyet'le ilgili şunları yazmaktadrr:
"Gelecekte tarihçiler [Abdülhamid'in idaresini], özellikle 19. yüzyılın
sonunda [olması nedeniyle] istibdat idaresinin en slra dışı ömeği olarak
değerlendireceklerdir. Gelecekle ilgili spekiilasyon yapmaya gerek yok.
Zar| ar atıirdı ve en iyisi için ümit beslenmeli. Fakat bir dinler, diller ve
milletler mozaiğini, Osmanh milleti adı altında birleştirmeh demir gibi
bir irade ister ve en cesur yüreklerin bile enerjisini ttiketir. ... Ofuz yılhk
istibdattan sonra Türkler iki yaşındaki çocuk gibiler. Düzgün
yürüyemiyorlar ve dilsiz gibiler. Çok kabalar ve idare iarz| arı da güçlü
değil. ... Eski idarede Müslümanlar Hıristiyanlann sırtrndan geçiniyordu.
Yeni rejim ise, adalet, eşitlik ve ekonomide reforma dayanıyor. Bu
durumda Müslümanlar şaşkınlaşacaklar/serseriye dönecek]er ve tibari
yetenekten yoksun olduklanndan, Hıristiyanlar adrm adrm başanlı ve
zengin olacaklar ve Müslümanlar da bu drırumdan hoşnutsuz kalacaklar.
Kendi ülkelerinde açlıktan ölmeye razr olmayacaklarından, eğer durum
iyi idare edilemezse, İslAm için ölümcül bir darbe olacaktrr. Bu dırrumda
dinlerinin sembolü olan Hilafete sanlacaklar ve içeride kanşıklıklar
çıkacak ve gizlenen dış düşmanlardan Rusya, sistemi sekteye uğatmak
için fırsat elde edecektir. Başarıh olursa, Ayasofya'nın tepesine, haçı
ziynet glbi, daimi olarak koyabilecektir. ... Eğer işler yölunda giderse ve
anayasal yönetim sağlamlaşırsa, şu anda desteklerine ihtiyaç duydukları
"58 B,
5, No. 209, 25 Ağustos l908, s. 267.
Bu koııuda bilgi için bkz. Ahmad, a.g.m., s. 3l3.
59
Ahnıad, ag.m.. s. 3 t5.
l59
Doğu Baıı
yabancılara karşı cana yakın olan Türklerin, şovenist olmasa bile, yüksek
derecede milliyetçi eğilimler göstermesi muhtemeldir. ... Eğer işler
yolunda giderse, buradaki yabancı elçilikler, zamanla diğer ülkelerdeki
srradan konumlarına indirgenecektir. Üç nesildir yabancılann Osmanlı
ordustmda hizrnet ettikleri düşünülürse, bunurı ne demek olduğu anlaşılır.
... Hali hazırda "İngiliz KAmil" iktidardadır, fakat eski sadrazamlardan
Herr von Ferid Paşa'nın sadrazam olmasını isteyen güçlü bir grup var.
Bunlar, K6mil Paşa'yı ülke meseleleriyle u$aşmak için yaşlı, Ferid
Paşa'yı ise genç, eneıjik ve zek\ buluyorlar. . . . Gerçekte özgürlülç eşitlik
ve kardeşlik çığlıkları çok fazla Fransız İhtiüali kokuyor ve Türk
karakterine hiç uymuyor."60
Meşrutiyet'in ilAnından sorıra seçimler KasımAralık 1 908'de yapıldı.
İngilizler seçimlerin yapılışı ve hakJ< aniyeti konusunda tereddüt
içindeydiler. Fakat şimdilik her şey İngılizlerin lehine göründüğü için
bunu görmezden geline eğiliminde oldular. Fitzmaurice bu konuda şöyle
yazmaktadır: "Özgürlük dünyasına yerıi doğan bu çocuğa tavsiyelerde
bulunmalıyız ve rehberlik etmeliyiz. Her ne kadar kusurları varsa da,
seçimler zorluklara rağmen yapıldı, Hıristiyanlar aleyhine seçimlerde hile
yapıldı ki, bu yeni ilAn edilen eşitlik prensibine aykındır. Yıldız'ın yerini
alan ve aşamalı olarak despotik metotlar benimseyen slnırstz gücü olan
'Cemiyet'in, büyük güç istismarlan yaphğı gerçeğine rağmen, en iyisi bu
tiir kusurlan görmezden gelmektir. .., Kimil Paşa hayranlık boyutunda
İngiliz taraftarıdır. Almanlann yaptıg gibi aşın imtiyazlar talep
etmezsek, onun idareyi elinde bulundurması bizim iyi adımızı kirletmez.
İngiliz yanhsı duyguları desteklersek, ticaret de bunun faydasını
görecektir."6|
Meşrutiyet'in ilAnıyla içeride de tansiyon yükselmiş
ve
iktidar
mücadelesi kızışmıştı. Hem K6,nıil Paşa, hem de Cemiyet, Meşrutiyet il6n
edildikten sorıra baş gösteren BosnaHersek'in i]hakı ve Bulgaristan'ın
bağımsızhğı konusunda çıkan kriz atlatılana kadar birbirlerine tahammül
ettiler. Bundan sonra artık kozlarını paylaşrna zamanı gelınişti. Kömil
Paşa, Cemiyet'in perde arkasından hük0mete müdahalesinden
hoşlanmıyordu. Bu duruma müdahale için l0 Şubat 1909'da Harbiye
Nez6reti'ne Ali Rıza Paşa'nın yerine Nizım Paşa'yı, Bahriye Nezireti'ne
de Arif Paşa yerine Hüseyin Hüsnü Paşa'yı atadı. Bunun sonucunda
alevlenen mücadele, Kimil Paşa'nın düşüşüyle sonuçlandı. Bu, e]bette
İngiltere'nin melTmun olacağı bir durum değildi.
uo
o'
8D 5, No. 2l0, 25 Ağustos l908, s. 268270.
8D 5, No.2l l, tl ocak 1909, s. 271272.
160
Bal,ı,aııı Soy
İngilizler, I(ömil Paşa'nın dilşüşünü sadece İngiliz nüfuzuııa değil,
a)ml zamanda Türkiye'nin gelişmesine de ağır bir darbe < ılarak
nitelemişlerdi.62 Onlara göre Kdmil Paşa, dilrüstlüğüyle, guçlü
karakteriyle ve sebatıyla, Türklerde pek rastlanmayan vasrflara sahiptir.63
Onun düşüşü aynı zamanda Cemiyet'in despotizminin kuruluşu demekti.
Cemiyet, ülkeyi sorumluluk almadan yönetiyordu ve Abdülhamid'in
usullerini uygulamaya başlamakla suçlanıyorlardr.* Kamil Paşa'nrn
diişüşü, İngiliz Büyiikelçiliği ve Türkiye'de çıkarları olan İngilizlerce
itibarlarına indirilen bir darbe olarak yorumlandığından, İngiliz basını da
Cemiyet aleyhtan kampanyaya katlldı.65 Burada vurgulanmasr gereken
bir nokta daha vardrr. Lowther, İttihad ve Terakki üyelerinin devlet adamı
olmaktan nyade, bu rolü oynadığını düşündüğilnden, "eski Türklerle",
özellikle de K6mi1 Paşa ile temas hölinde olmayı tercih etmişti. Paşa
görevdeyken, Büyükelçi Cemiyet'e müsamahalı davranıyordu. Fakat
Cenıiyet, ona meydarr okuduğunda, sonra da görevden aldığında, onlara
karşı eleştirel, hattö düşmanca tavlr takrndı.66 Bu da aslında İngiltere'nin
meşrutiyetle çok ilgili olmadığ, fakat işlerini sorunsuz yürütecek bir
adam/mekanizma peşinde koşfuğunun bir başka delilidir.
KAmil Paşa'nın düşürülmesi Lowther açısrndan aslında işin tuzu biberi
oldu. Çılnktl Büyükelçi'nin İttihad ve'ferakki'ye karşı olan tavır Aralık
1908'de Kimil Paşa'ya yaptıkları saldınlarda değişmişti. Lowther bir
adım daha ileri giderek bu saldınların Alman Büyükelçisinin etkisi
altında yapıldığınr ileri stlırdü, fakat İngiliz dışişleri buna ilırıa olmadı.
Sonraki raporlannda da İttihatçılar aleyhindeki yaklaşımını sürdiirdü ve
K6mil Paşa'nın düşüşünden sonra da, 13 Nisan'daki (3l Maıt Olayı)
karşı dewime kadar, İttihatçılan devirmeleri için muhalefeti desteldedi.67
u' Kamil Paşa, içeride de İngiltere ile yakınlaşmayı ve onların dostluğunu kazanabi]ecek,
İngiliz siyaseti takip edebilecek yegAne insan olarak görülnıekteydi. Kömil Paşa'ya dokunnrak,
İngilteıe'ye dokuıınraktı. Bkz. Birinci, a.g.e., s. 60. Aynca bkz. Biı,inci, a.g.m., s. l77'l85.
6]
Bu yoruınlann yapıldığ belgecle. Kdmil Paşa'nın Yahudi kökenliolduğu belirtilnrektedir. Şu
aıı| ama getirmeye çalüşı]maktadlr ki, biri zaten bu vasıflara sahipse, muhakkak Türk'ten başka
bir şeydir, Türk olamaz. Aslında bu bakış açısını İngiliz belgelerinde Türk'ten bahis geçen
ııeredeyse her yerde görmek nıi'ınrkündür. Tiirk, liiçbir olumlu vasfa sahip olmadığı gibi, adeta
diiııyadaki bütıin olumsuzlukları Tiirk tenlsil etmektedir.
* BDFA z0, Doc. 24. l Man 1909, s. l07.
u5
Ahınad. a.g.e., s.73.
e Alrnrad.
u'
a.g.ın.. s. 3l0.
3 l l 3 l2.
A.g.,r,.. s.
161
,
Doğü Baıı
III. ıı MART ozırrNDAN
I.
DüNvA SAvAşI anirBsiıvıı
KADAR OSMANLI MEŞRUTiYETİ VE İNcİrrEnı
İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin perde arkasından yönetimini, yukanda
görüldüğü gibi, İngilizler sürekli vurguluyordu. Bundan K6mil Paşa'nın
rahatsız olduğunun da yukarıda altı çizilmişti. Ancak rahatsız olan
yalnızca o değildi, başka çeweler de vardı. İktidarlannı kaybeden
çeweler. İşte bunlar, bu rahatsızlıklann tetiklediği ortamdan
faydalanarak, 3l Mart L325 (l3 Nisan l909)'te 3l Mart Olayı denl| en
ayak'lanmayı başlattılar.
3] Mart Olayı, gerek İngiliz belgelerinde, gerekse çalışmanın başında
zikredilen bu dönemle alAkah büttin ciddi eserlerde, bir iktidar
mücadelesinin tetiklediği olay olarak ele alınmaktadır.u' Fakat yine bu
çalışmanın başında dikkat çekildiği üzere, ideolojik kavgada çok bereketli
bir ınalzeme olması nedeniyle, aleyhinde onca kanıt olmasına rağmen,
bunun bir iktidar mücadelesi olduğu ve dinin burada istismar edildiğini
belirtmek yerine bu olay, hil6 dini anlamda bir gerici/irticai olay olarak
lanse edilmekte ve bunu da II. Abdülhamid'in kışkııttığı
vurgulanmaktadrr. 3] Mart Olayı haVknda Lowther şu yorumu
yapmaktadır; söylentilere göre askeri birliklerin ayaklandırılması saray
tarafından plAnlanmıştı ve darbenin gerçek plAnlayıcısı Padişahın
kendisiydi. Askerlerin üzerinden çok miktarda para çıkması ve
isyancıların kısa sürede affedilmesi bunun delili olarak gösterildi. Ancak
askerlerde para çrkrnasr, bunun saraydan geldiği anlamınr taşımıyordu,
çünkü askerlere son zamaı| arda düzenli ödemeleri yapılmaktaydı ve
muhtemelen biriktirdikleri paraları üzerindeydi. Bu olaya Padişahın ne
ölçüde müdahil oldugu hala tartışmalıydı. (Dewimden)
meıTınun
olmayanlar yeni düzeni gözden düşürmek, Cemiyet yandaşları da anayasa
tehlikede diyerek kalabalıkların desteğini almak istemiş olabilirlerdi.69
İngiliz belgelerinde,, 1909 yılını değerlendiren bir başka raporda da
Abdülhamid aleyhinde belirgin bir delil ortaya çıkrnadığı belirtilmektedir.
Ayrıca ciddi ve yansız kişilerin, hatası ne kadar büyük olursa olsun, bu
hareketi Il. Abdülhamid'in organize etmediğine ve bundan faydalanmaya
da kalkmadığına inandıkları ifade edilmekte ve onun bu ayaklanmayı
uE
Mese| a bkz. Ahmad, a.g.e.. s. 8283; Akşin. rı.g.e., s. l76, l94195. O.dönemde İstanbul'da
görev yapan bir gazetecinin, bu konuda belgeler olduğu, ancak devlet çıkarları nedeniyle belki
de asla yayınlaıımayacağl. çünkü bunuı,ı o dönemdeki bazı devlet adamları ve diplomatları
yıkıma sürükleyebileceği ve bunun,bir iktidar mücade| esi olduğu hakkındaki yorun,ıları içiıı
bkz. Francis McCullagh, Abdüthanıid'in Diişüşü, çev. Nihal Önol, İstanbul Kitaplığı Yayınları,
İstanbul, l990, s. 5363.
uo
8D 5, No. 2l8, 20 Nisan l9O9. s. 3,15.
| 62
Bayraın Soy
kontrol altlna alıp a]amayacağının başka bir konu olduğu
vurgulanmaktadır.7o Yani tI. Abdülhamid'e karşı, şüpheler canh
tufulmakla birlikie, açık bir suçlama yapılamamaktadır. Olsaydı
muhakkak kullanılacağr ortadadır, çünkü aşağıda da görüleceği gibi,
İngiltere'de Abdülhamid aleyhine kullanılabilecek bir biücıyl
değerlendirmeyecek kimse yoktu. Ona hiç kimse yakınhk duymuyordu.
Bu ayaklanmada II. Abdülhamid'in rolü olduğu iddialan kadar, İngiliz
parmağ da tarhşılan konular arasrndadır. Ancak aynı Padişahın rolü gibi,
İngilizlerin etkisini tespit etmek zordur. Bu, yukarıda Lowther'ın karşı
dewim öncesi muhalefetle sıkı ilişki içinde olduğu gerçeğine rağmen
böyledir. Derviş Vahdeti'nin İngiliz Büyükelçiliği tarafindan satın
alındığı,. Fitzmaurice'in Cemiyet ve devrimi etkisizleştirmeye çalıştığı,
İngilizler tarafindan fmanse edilen Levant lterald gazetesinin Cemiyet
aleylrinde aktif rol oynadığı, iddialar arasrndadır7l ve hAlA aydınlatılmaya
muhtaçtır.
3l Mart Olayı sowasında Abdülhamid'in
tahttan indirilmesine (27
Nisan 1909) üzülmeyen çoğunluk arasında Grey de vardı. Grey bu olay
ve Cemiyet ile ilgili Lowther'a şu yorumu yapmlştır: "Abdülhamid'e
hiçbir yakınhk duymuyorum. Ülkesini maddi manevi çok kötii yönetti.
Hayatını korumak ve hüktimranlığını devam ettirebilmek için etrafinı.
ülkeyi sömürmelerine izin verdiği alÇak adamlar kliğiyle çevirdi ve iyi
adamları ya hüki.imetten, ya da ülkeden çıkardı. Karamsar olduğunu
görüyorum. Bozulmanın Cemiyet'e de nüfuz ettiğni duyduğumdan ben
de karamsarlığa itiliyorum. Fakat şu anda gücü ellerinde tutan ordu
liderlerinin kararlan, amaçlan, disiplini ve mukavemetlcrinden
etkilenmeden de edemiyorum. Çok açık ki Cemiyet'in emrindeki gücü
hafife aldık. ... Şilphesiz çok hata yaptılar. Fakat benim için çok açıktır
ki, Türkiye'deki en iyi adamlar onlann tarafinda ve' biz onlan
desteklemeli ve yakınlık göstermeliyiz. Kalıcı reformlann yapılma şansı
ne olursa olsun, şans olduğu sürece onlan desteklemeliyiz ve bütiin
gücünle en iyi adamlarla irtibat halinde olmanr ve onlann güvenini
kazanmanı istiyorum. ... Türkiye için ümit olduğu sürece onlann yanında
olmalı ve onlar için gerçekten önemli olan, yapacağımız tavsiyelerimize
yoğunlaşmalıyız."72
Özelde Grey, genelde de Avrupa liderleri II. Abdülhamid'i ve onun
idare tarzını yeriyorlardı ama bunda çok samimi olduklan söylenemezdi.
Çünkii onu eleştirmelerine rağmeır Saray'dan avanta koparma yarrşından
'o
7'
"
BDFA20, Doç.26,3t ocak l9l0,s.
lll.
Ahınad. a.g,m., s. 3l23l3.
8D 5. No. 2l9, 30 Nisan l9O9, s. 3t 9320.
163
Doğu Balı
da geri durmamışlardı.73 Abdülhamid'in saltanattnln devamı da böyle
sağlanmıştı. İktisadi alanda istedik]erini elde ettikleri sürece Osmanlı'nın
mevctıt durumunun devamı işlerine geliyordu. Bunun aksi,
sömürgecilerin birbirlerine girmelerine, bir genel savaşın çıkmasına
neden olabilirdi. Nitekim Meşrutiyet'in ildnından sonra Ylldız'da
imtiyazların dağıtılmasından sorumlu en meşhur iki kişinin ülke dışına
kaçmasında elçiliklerin oynadığı ro1 bu ikili oyunun en önemli delilidir.
Bunlardan | zzet Paşa, Alman ve İngiliz elçiliklerin yardımıyla
İngiltere'ye, Selim Melhame ise İtalyan elçiliğinin yardımıyla İtalya'ya
kaçmıştı.7a Böyle bir durumda, elbette ülkenin nasıl yönetildiğinin önemi
yoktu. Mühim olan çıkar bölgelerindeki imtıyaz| arıı sorunsuzca
alınabilmesiydi.
Meşrutiyet'in ilAnından itibaren sürekli ihtiyatlı iyimserlik sergileyen
İngilizler, zamanla umduklarınr bulamamanrn hayal kırıklığını
belgelerine de yansıtmaya başlamışlardı. 1909 yılının değerlendirildiği
raporda bu çerçevede şu ifadeler yer almaktadır: "Anayasa ve meclisi her
derde deva olarak görenler, sonuçlan itibarıyla hayal kırıklığına
uğradılar. ... Özgürlük haklonda çokfazla şey duyulmadı. Hükiimet bir
süre sonra Abdülhamid'in baskı yöntemlerini uygulamak zorunda kaldı.
... Dewimin ilk günlerinde sıkça duyulan eşitlik ilkesi, hükmü kalmamış
kanun mertebesindeydi. İlk gtlnlerdeki. aslan ile kuzunun beraber
tereddütlerim hili canlr. Entelektiiel zafiyetinin
tamamen farkında olan bir Müslümanın, devletin her kademesini ülkenin
vatandaşlarına, Türk, Rum veya Ermeni'ye, eşit şekilde açması tasawur
edilemez.7s ... Her kademede milliyetçi duygular hAkim. Sıklıkla,
şovenizme varan ve kapitlilasyon boyunduruğunu atarak Awupalı
yatmasıyla
ilgili
" Bunu yaparken de elbette rüşvet mekanizmasını kullanmışlardır. Bir İngiliz belgesinde bu
konu ile ilgili şöyle bir yoruın yapılmaktadır: "Çok eskiden beri. eır yüksek vezirderılııdzırdan
en düşük kazai yetkiliye kadar hemen hemen Türkiye'deki iünı memurlar rüşvet almaktaydı.
Herkesin biı, fiyatı vardı. Çok nadir olan diiriist şah| slar ise, kendi biriınlerinde dahi rüşveti
engelleyeıniyorlardı. Bu genel çürümüşlüğün suçunu lıükimet veya memurlara yüklenıek
adaletsizlik olur. Bu düzen yüzyıllar boyunca gelişmiştir ve Türk idaresine baştan ayağa sirayet
etmiştir. Ne Sultan, ne de onıın lrerhangi bir vezirilnlzın Avrupa'nın samimi desteği olmadan
rüşveti ortadan kaldıramaz. Çüııkü Türkiye'de yaşayan Avrupalı unsurlar çoktan beri durumu
kabullenmişler ve çıkarları için bunu desteklen,ıiş ve istismar etn,ıişl erdiı." BDF,4 l 6, Doc. 4, l
Haziran l895. s. l4.
'o Koüoglu, a.g.e., s. l09.
" Aslına bakılırsa, belgeleri okurkeır dikkatıen kaçmayan noktalardan biri de sürekli
Hıristiyanların elde edeceği lıakların ve eşitlik sağlanmasının vuıgulanmasıdır. İngilizlerin
meşruti yönetimden neredeyse tek beklentileri budur. MeselA Grey, Dışişleri Daimi Müsteşarı
Nicholson'a bir defasında şöy| e yazmışt!r: "Yeni rejime çok inanmıyorum ve genç, orta veya
yaşlı, herhangi bir Türk'ün Müsliinran ve Hıristiyanlara eşitlik vereceğini düşünmüyorum."
Gıey to Nicholsoıı, l 8.08.1 9l0. Pte. Grey Papers' den nakleden Hell er, a.g.e., s. 3435.
\
164
Bıqıran1 §6y
güçldrle aynı seviyeye ve saygınlığa ulaşmak arzusu yaygın.
İngiltere'deki her iki siyasi partinin ve İngiliz basınının büttin
dalkavukluğunu Türkiye'ye boşaltması nedeniyle buradaki insanlar
gerektiğinde İngiltere'nin sadece manevi değil, maddi desteğini de
alabilecekleri konusunda cesaret buluyorlar. HAlbuki onlann takdir
duygularının Türk insanına özel bir muhabbetten ziyade, istibdattan
kurtulan bir ülkeye gösterilen sempatiden ibaret olduğunu fark
edemiyorlar. Fakat bu gerçek giderek anlaşılıyor ve anayasanın ilk
günlerdeki koru, gittikçe sönme emareleri gösteriyor. ... Eğer hükümet
sivillerin elinde kalırsa, İngiltere ile iyi ilişkiler kurulabilecektir. Fakat
eğer askerlerin eline geçerse, o zamafl Alman yanlısı duyguların ağır
basmasr beklenebilir."76
Osmanh Devleti'ndeki yeni yönetimi genel anlamda değerlendiren
başka bir raporda şu yorum yapılmaktaydı: "Abdülhamid idaresinin
yıkılmasından sonra Cemiyet ile mevcut yasal htikümet araslnda
mücadele başladı. Reformlan yürütme sorumluluğu kimde olacaktı. Genç
Türkler yıkma işini tamamlamışlardl, ama yeniden inşa konusu
beklemekteydi. ... Sorumlu yürütmenin arkasrnda, sorumsuz bir yapının
o]ması ve Kabine üzerinde baskı kurması ve Kabine'yi yapmaya zorladığı
icraatlarla ilgili eleştiri tehlikesinden de uzak olması, bütiin siyasi olgular
içinde anayasaya en uygun olmayanrdrr. Knmil [Paşa]'in düşüşü bu tip bir
idare tarzını sürekli hale getirmiştir. Bundan sorıra Kabine onlann
amaçlannı gerçekleştirmek için bir araç haline dönüşmüş, böylece gücü
elde tutmak ilk hedef olunca, ıslah ve yenileşme hareketleri ikinci plana
düşmiiştiir. ... Ağustos 1909'da kayda değer bir memnuniyetsizlik gözle
görünür hale geldi.. Sıkıyönetimin 19l1'e kadar uzatılması şikiyetleri
artırdı ve mecliste 67 muhalif milletvekili ortaya çıkh. Gereğinden fazla
olduğu ileri siiıülerek görevinden alınan memur ve subaylar da yeni bir
muhalif kesim oluşfurmaya başladı."77
ve Terakki Cemiyeti
yönetiminin İngilizler tarafından
eleştirilmesinin sıklaştığ dönemde, Osmanlı llaınidiye ile hıgiliz Lynch
Şirketi'nin Fırat nehri üzerinde taşımacılık için biıleştirilmesi gündeme
İttihad
geldi. Bağdat mebusu Babanzade ismail Hakkı, İngiliz tekeli oluşacağı
iddiasıyla bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Fakat İngilizlere göre işin içinde
başka iş vardı. Özellikle Cemiyet'in asker üyeleri Lynch imtiyazına
karşıydılar ve onlar imtiyazı savunan Hilmi Paşa'ya da düşmandılar.
Cemiyet'teki bu aynşma Almanya tarafindan kullanıhyordu ve Paşa'nın
BDFA
BDFA
"
'u
20, Doc. 26,
20. Doc. 32.
l ocak l9l0. s. t l4. l l71 l8.
l6 Mays l9l l. s. z4z,z44,246.
165
Doğı Balı
düşüşii Almanya destekli askeri kanadın marifetiyle olmuştu. Yeni
rejimde bu olay Alman nüfuzunun iç işlerde kendisini ilk gösterişiydi.
Lynch tartışmalan, Alman ve İngiliz nüfuz gücünün tartıldığı bir olay
oldu ki, bundan sonra Cemiyetin askeri kanadındaki Alman bağlantısı
resmileşmiş gerçeklik haline geldi.78 Yani, fazla uzun olmayan bir aradan
sonra İngiltere, .Osmanlı Devleti'nde Almanya'ya karşı yine kaybetmeye
başlamıştı.
Hilmi Paşa, Lynch meselesinde İttihatçıların desteğiyle güvenoyu
almasına rağmen, Irak'ta bu imtiyaz| a ortaya çıkabilecek İngiliz nüfuzu
artışı aleyhine çalışan Araplar görmezden gelinemezdi. İttihatçıların
Mrsır'a benzeme ihtimalinden endişe ettikleri kak, ihmale gelemezdi. Bu
sebepten, Hilmi Paşa'nın istifasıyla onun yerini alan halefi Hakkı Paşa,
Lynch'e verilen imtıyaza sadık kalmadığı glbi, hak'ta İngiliz girişimciler
için aynlmış imtiyazları da vermeyi reddetti. Doğal olarak, Hakkı
Paşa'nın sadrazamlığı döneminde İngiltere ile Cemiyet'in arası soğuk
kaldı. Bunun bir sebebi Irak ise, diğeri de Fransa ile yapılan borç
görüşmeleri idi. Bu görüşmelerde Cavid Bey'in savsaklanmasl sonucu
borç ancak Almanya'dan sağlanabildi. Bu olay, bir defa daha
İngiltere'nin güçlü bir Üçlü İdlaf için Osmanh Devleti'ni nası] feda
edebileceğini gösterdi.7g İngiltere nihayet ihtiyath bekleyişini
sonlandırmış ve tavnnı belli ederek, Llmch olayına karşılık Fransa'dan
Osmanlr Devleti'nin uygun şartlarda borç almasını engellemiştir.
İngiltere'nin Osmanlı Devleti'nin nasıl yönetildiğyle çok da fazla
ilgili olmadığından yukanda bahsedilmişti. Onlaır esas rahatsız eden
nokia, bertaraf ettiklerini düşündükleri Alman nüfuzunun tekrar kendisini
hissettirmeye başlamış olmasıydı. Bunun etkisiyle l910 yılına ait
değerlendirmelerde Cemiyet'e karşı eleştiri dozunun alttığı
görülmektedir. Dikkat çeken bir başka nokta da, daha önce olmadığı
kadar, Cemiyet içindeki Yahudiler ve Masonlan gündeme getirerek, bu
grubun eleştirilmeye başlanmasıdır.
Bu çerçevede 1910 yıhna ait raporda şu değerlendirilmelet
yapılmalctaydı; Meşruti idare sözde sağlanmışh, fakat partiyi
eleştirenlerin çok kolayca hapsedilebildiği hukuki düzenlemelerin
yapıldığ bir sıloyönetim oluşfuruldu. Tuhaf olan, hükümet ve Cemiyet
dışında hiç kimsenin yapılanlar hakkında söyleyecek iyi bir şeyi yoktu.
Eleştirenler, hükümetin arkasındaki Cemiyet'in despotluğunu
Abdülhamid'in idaresiyle kıyashyor ve yeni idareyi tahammü] edilmez
'" BDFA zo, Doc. 32.
Akşin, c.g.e., s. 245.
79
l6 Mayıs l9l l.
Ahmad. a.g.m., s. 3l8.
166
s. 248. Bu konuda ayrıca bkz. Ahmad, a.g.e., s.
l05'l06;
Bayranı Soy
buluyorlardı. Gayrimüslimler
de eşitlik ilke'sinin
uygulanmadlğlnı
gördüler. Bütün bu gayrimemnunlar ancak sıkıyönetimle kontrol altında
tuhıluyorlardı ki, bu bile anayasal rejimde olması beklenen eleştiriye açık
değildi. Yıl ilerledikçe sertlik yanlılan nüfuz ve güç kazandılar. Açıkça
cunüuriyetçi olan Cemiyet'in Selinik kanadı hüktimdara gittikçe daha az
saygı ve ehemnıiyet gösteriyordu. Cemiyet'teki Yahudi ve Mason etkisi
de gün geçtikçe belirgin hAle geliyordu ve Cemiyet düzmece masonluğun
yardımıyla ağrna destekçiler düşürmeyi başanyordu. Birçok insana göre
bu yeni hareket sanki bir Türk dewimi değil, bir Yahudi dewimiydi. Bir
yıl içinde İstanbul'da ve Makedonya'nın birçok şehrinde 12 yeni loca
açılmıştı. Önemli, önemsiz bütiin memurlann mevkileri, yükselmeleri,
sonuçta nzkldnnın "birader" olmalarına bağlı olduğunu anlamalan
sağlandı. Bütün bu localar Yahudiler tarafindan yönetiliyor veya ilham
ahyordu. lluınlar, Ermeniler veya diğer yerel Hıristiyanlar neredeyse hiç
temsil edilmiyorlardı. Dihiliye NAzın 'falat Bey valileri, yardımcılarını
vs. masonlardan atamak suretiyle, masonluk açrsından çok büyük etki
sağlama imkönına sahipti. Bu bilgiler ışığında Genç Türk hareketi,
temelde Yahudi ve "Türk" görünüme sahipti ve Arap, Rum, Bulgar ve
Ermeni gibi diğer Osmanh unsurlannı dışlıyordu. Türk, esas olarak
askerdi ve anayasal yönetim adı altında ordu sayesinde rrkının
üstiinlüğtinü koruma mücadelesi vermekteydi. Türk'tin mali organizmasr
en zayıf türden olduğundan desteksiz, bir hafta bile dayanamazdı. Onun
için başlangıçta Ermenileri, Bulgarlan, Rumlan ve Osmanlı Yahudilerini
ekonomik dayanak olarak düşünmüşler. fakat pratikte sadece Osmanlı
veya yabancı uyruklu Yahudilerle ittifak ederek, diğerlerinin haklannı
çiğnemişlerdi. Cemiyet'in SelAnik şubesinin etki]i isimlerinden Nazrm
Bey ki dönme olduğu söylenmekteydi, Judaeo Colonisation
Association'ın Paris şubesini ziyaret etmiş ve 200.000 Rumen
Yahudisinin Makedonya'ya, birkaç milyon Rus Yahudisinin de
Mezopotamya'ya nakledilmesini tavsiye etmişti. Mezopotamya ve
liilistin, Yahudilerin nihai hedefiydi.8u Şimdilik amaçları, Türkiye'nin
ekonomisini ele geçirmekti. Türk ihtilAlinin bu yönü (Yahudi ve
Masonlarla irtibatı) Yakın Doğu meselelerinin siyasi boyufu ile çok
60
İngilizleriıı anlamakta zorlandıkları durumlardaır biri de, ittihad ve Terakki Cemiyeti'nin
Osmanlıcılık siyaseti ve daha fazla toprak kaybetme endişelerine rağınen, Siyonistlerle
bağlantılarıydı. BDFA 20, Doc. 32, l6 Mayıs l9l l, s. 270. Aslında Siyoniznı'iır Cemiyet'in
Müslliınaıı ve Yahudi üyeleri arasında ne kadar kabul gördüğü de sorgulanmalıdır. Çünkü,
Osnıanlı Yahudileri, özellikle Selanik'tekiler, yaşadıkları nispi huzur onanıındaıı memnundular
ve yoğun pıopagandaya rağnen l905_19I2 arası sadece l000 kişi göç etmişti. KoloğIu, c.g.e..
s.20.
l67
Doğu Baıı
ilgiliydi. Yahudiler Ruslardan ve yönetimlerinden nefret ediyorlardı. Ve
Rusya'nın artık İngiltere ile dost olduğu gerçeğinden yola çıkarak,
Cemiyet çewelerinde İngiliz karşıtı duygulan tahrik etmede önemli rol
oynamlşIardı. Anayasanın ilAnından sonra İstanbul'da kurulan bir İngiliz
locası, buradaki localann çoğunun Yahudiler tarafindan yönetildiğini ve
gerçek masonluğun karikattirü ve istismarı olduğunu görünce, hattö
Bültik İskoç Locası bunları galri meşru il6n edince, buradaki büti.in
masonlara, ndzırlar dahil, kapılannı kapatmıştı. Bu reddiye, tabiatıyla
İngilizlere gücenmeye yol açmış ve bir ölçüde İngilizlere karşı daha az
dostane hislerin duyulmasına sebep olmuş olabilirdi. Unutulmamalıydı ki,
Ttirkler İmparatorluğun 3O milyonluk nüfusundan sadece altı milyondu.
Gerçek bir anayasal rejimde bastınlabilirlerdi. Bunun sebebi daha ziyade.
çoğunluğa göre akılda, eğitimde, ticarette daha geri olmalarıydı. Bunlar
durumlarınr sadece orduya dayanarak ve yukarıda zil«edilen yöntemlerle
muhafaza edebilirlerdi. Ülke içindekilere sessizce boyun eğdirdikten
sonra, muhtemelen İran, Mısır, Yunanistan ve Bulgaristan söz konusu
olduğunda, daha şovenist bir siyaset izleyeceklerdi. Hö]ihazırda Bulgarlar
ve Rtımlar gibi, gerçek anayasal rejimden ümidini kesen Araplan da
kendilerindeıı uzaklaştırmayı başarmışlardı. Şu anda esas nokta,
Cemiyet'in aşrrıcı mt, yoksa ılımlı kanadının ııı üstiinlük sağlayacağıydı.
Aşrı kanat neoPanİslamcı politika izlemekteydi ve şüphesiz
Almanya'ya meyledecekti. Ilımlı kanat ise, İngiltere ve F'ransa ile iyi
ilişkiler kurma taraftanydı. Türlciye'yi gözlemleyen birisi rahatlıkla, Genç
Türk rejiminin başarılı olabilmesi için banş içinde 25 yıl geçirmesi
gerektiğini söylerdi. Şimdiye kadar biitün yoğunluk ordunun
nıükemııelleştirilmesine verilmişti ki, kayda değer gelişme de
sağlanmıştı. Fakat ekonomide çok az şey başarılabilmişti. Parlanıenter
yönetimle ilgili de çok fazla bir yetenek gösterilememişti. Yeni rejim,
Abdülhamid'in idaresine göre çok az liberal ve parlanıenter yönetinı
ruhuna sahipti. Y alnızca ınilliyetçi ve askeri karakterdeydi. Elbette İttihad
ve Teralçki Cemiyeti'nde, iyi olduğu kadar kötü unsurlar da vardı. Fakat
Türkiye'ye dost olan güçlerin bu iyi ve rlımlı kişilerin üstünlük
kazanması için şimdiye kadar harcadığı çabalar ümit kırıcı sonuçlar
vermişti.sl Yani İngiltere Osmanlı Devleti'ni umduğu gibi
kazananıamıştı.
İngilizlerin Cemiyet içindeki masonlara ve masonluğa niye bu kadar
karşı olduğuna dair Fransız masonlannın dergisi Acacia'da çıkan bir yazı
ışık tutnıaktadır. 'l'ürk masonlarının çoğunun İngiliz obediyanslı olduğuna
8'
BDFA z0, Doc. 28. l4 Şubat l9l l, s. l66168. l69170.
168
Bayıını Sov
dair yorumlar yaplhnca, adı geçen clergide bu iddia şöyle yalanlanmışür:
"Fransız Dewimi korkusu İngitizlerde bir sabit fikir halindedir. Jön
Türkler İngiliz masonluğundan olamaz, ç{ lnkti İngiliz masonluğu Fransız
Dewimi'nin fikirlerini öğetmez ve esasen Fransrz masonluğu bunları
öğrettiği için aralarındu çutrşu vardrr ve daima olmuştur.82 Demek ki
burada da, her ne kadar miittefikleri olsa da, Fransa ile sırf ticari değil,
masonik faaliyetlerde de bir rekabet söz konusuydu. Bıırada y"k".g:
belirtilen, Lowther'ın Jön Türk dewiminin faz| a Fraısız lhtilali
kokhığuna dair yorumunu da hatırlayınız.
İngiltere Cemiyet'in masonlukla , bağlantısını,
yönettikleri
Müslümanlar nezdinde, onlann itibarını zedelemek için de kullanmıştır.
Bunda amaç Panİslimcı siyasetin etkisini bertaraf etmekti.83 29 Mayıs
1910 tarihti Lowther'ın yazdığıbir raporda, İttihat ve Terakki'nin Büyük
Doğu Locası'nın, ki 31 Mart Olayı'nın bastırılmasıridan iki ay sonra
kurulmuştu, etkisi altında bulunduğu ve bunlann ilk amaçlarının İslöm
kanunlarını değiştirmek ve modernize etrnek değil, onlan çiirütmek ve
yok etmek olduğunu belirten ve bu mahiyette başka bilgileri de içeren
izlenimleri vardrr. Bu izlenimlerini aktardıktan sonra şu yorumu
yapmaktadır: "Bu sanrnm Kahire'yi de ilgilendirir ve herhAlde Grost'a da
gönderirsiniz. Aynı şekilde Tahran'a ve Flindistan'a da gönderilmesi
yararlı olur. Zira örıde gelen Hintli Müslümanlara el a]hndan Genç Türk
hareketinin ciddi şekilde Yahudiler ve dinsiz siyasal farmasonluk
tarafindan etkilendiği anlafilrrsa, aşırı şoven Genç Türkler tarafindan
yürütülen İngiliz aleyhtarı milliyetçi Panİsl6mcı propaganda
dengelenmiş olur."8a
Yukarıda da belirtildiği gibi, İngiliz belgelerinde sürekli Cemiyet'in
sivil ve asker kanat]anndan ve bunların etkisi altında olduklan ülkelerden
bahsedilmektedir. Ekim l9l0'da Harbiye NAzırı Mahmud Şevket Paşa ile
.
Kologüu. a.g.e.,s. | 23. Jön Türk devrimini, Masoıılann ve Yahudilerin hazırladıkları "d0nya
ilıtillli"nin bir parçası olarak değerlendiren eserlerin bir tartışması için bkz. Ramsaur, a.g.e.. s.
ı25_128.
8l
İngilizlbrin Panİslimcı hareketten ne kadar eırdişe ettikleri hakkında bkz. Karpat, a.g.e., s.
"
389'394. iııgilizler öııce ittihat ve Terakki,yi sapkın ilrti16| ciler ve ateistler olarak
vasıflaııdırııığlar. daha sonra da onları [I. Abdüllıan,ıid'< len daha tehlikeli Paıılsl6mcılar olarak
görmüşlerdir. Bkz. Özcan, a.g.e., s. l3013l. ll. Abdülhamid'in PanİslAmcılık anlamındaki
itkisi o kadar büyüktü ki, onun tahttan indirilııesi sonrasında, Hintli Müslümanlar arasında
İttihatçılara duyulan yakınlıkta biiyük bir azalma olmuş, tepkiler dile getirilmiş, lıatta boykotla
tehdit edilınişterdir. Bkz. Özcan, a.g.e.. s. 129_| 30. Ancak, daha sonra Cemiyet,in hilifetin
önemini kavramalanyla, tekrar İslAm dünyasıııda destek kazanmak için girişimlerde
bulunmıışlardır. Öyle ki, Trablusgarp Savaşı patlak verdiğiııde Türkiye Hint| i Müslümanlar
arasında yiiksek.itibara sahipti. Bkz. Özcan, a.g.e., s. l34137.
S.202207.
'n Plubıic] ll[ecord] o[ffice] } 'o 800/193'ten nakleden Koloğlu, a.g.e.,
169
Doğu Baıı
Maliye N6zın Cavid Bey arasındaki ordunun bütçesi ile ilgili tartışmanln
gerçek sebebi olarak da bu ayrışma gösterilmiştir. Bu gerginlik SelAnik'in
sivil unsurları ile Cemiyet'in askeri üyeleri araslndaki mücadelenin bir
parçasıydı. Sivil kanat, basına uyguladığı baskı, hatıA bazı yazarlann
öldürülmesi, Makedonya'daki sert si]Ahsızlandırma yöntemleri, başkentte
uygulanan siirekli sıkıyönetim ve Yahudilerin ,Cemiyet'e h6kim
olmalanna göz yumulması gibi suçlama]arla l«edisini tüketmişti. I{ albuki
Mahmud Şevket Paşa, hem meclis içinde hem de dışında daha fazla
itibara sahipti, ayrıca ordunun desteğine de güvenebilirdi.8s Mahmud
Şevket Paşa'nın tek bir fikri vardı; güçlü bir ordu. Güçlü bir ordunun her
sorunu halledebileceğine inanıyordu. Bunun için gerekli olan paranın
nereden sağlanacağıyla hiç ilgilenmiyordu. Bunun yanında aldığı askeri
eğitim nedeniyle Üçlü İttifaka eğilimliydi.86 Zaten ordunun eğitimi, silAh
ve mühimmat tedariki de gene tamamen Almanlara havale edilmişti. Bu
ise, İngiltere'nin hiç de menmun olacağı bir durum değildi.
Cemiyet'in 1910 yılında yaphğı Kongre (31 Ekiml3 Kasım) bildik
eşitlik, özgürlük ve kardeşlik gibi mesajların ağırlık taşıdığ bir bildiriyle
sonuçlanmıştı. Ancak İngiliz Büyükelçiliği Cemiyet'in asıl niyetlerinin
sergilendiği giz| i rapor| ann olduğundan emindi. İngilizlere göre, var olan
bu gizli raporların gerçekliğinden de şüphe duyulmuyordu. Bu raporlara
göre, ırklarla ilgili bütiin özgürlük ve eşitlikler iptal ediliyordu.
Müslüman üsttinlüğü korunuyor ve diğer ırklann, gerektiğinde güç
kullanılarak, gelişmesinin bastırılması savunuluyordu. Gİzli
gündemlerine göre İttihad ve ferakki Cemiyeti her şeyi kontrol edecekti.
H6kim dil Tiirkçe olacakı. Hıristiyanlar yüksek makamlara
gelemeyecekCi. Cemiyet bağımsız bir partiyi/grubu dahi nıeclise kabul
etmeyecekti. Bütiin önemli makamlar Cemiyet'in göstereceği Müslüman
adayl,ara tahsis edilecekti. Cemiyet'in Merkezi Umümisi'ne ancak
Türklerin girmesine izin verilecekti. Liberal fikirlere karşı konulacaktı.
Müslümanlann düşünceleri ve nüt'uzu hAkim olacaktı, diğer ciini
propagandalar bastırılacaktı. Cemiyet, Flindistan'da, İran'da, Orta
Asya'da, Mısır'da ve bütiin dünyadaki dindaşlarıyla yakın ilişki kurma
isteğini de kayda geçirmişti ki, bu yabancılann boyunduruğundan
kurtulma ve Türkiye liderliğinde büyük bir İslAm gücünü kurma fikrini de
içeriyordu.8i
BDFı| 20, Doc.32. I6 Mayıs l9ll. s. Z57.
"'
ru
BDFA 2,o, Doc. 28, l4 Şubaı l9| l, s. l70.
'' BDFA 20, Doc. 32. l6 Mayıs l9ll, s. 259. Cizli raporlar hakknıda ayrıca bkz. Heller, ıı.g.e..
s.3738.
110
.
Basu,anı Srry,
Lowther raporlannda yeri geldikçe Cemiyet kıyasıya eleştiriliyordu.
Ancak bir raporunda da İngiltere'nin Cemiyet'i kendisindeıı uzaklaştrran
icraatlanna da dilıC< at çekrniştir: "Türklere yaptıklarımız ya unutuldu, ya
da kasıtlı olarak görmezden geliniyor. Bizden uzaklaşmalarını
meşrulaştıracak şeyler var onlann ıazar.lnda, Mesela, Girit sorununda
İngiltere en etkili güç olarak görüldü ve alınan sonuç Türklerin
beklentilerini tatmiır etmedi. Babıöli'nin acilen talep ettiği zırhlı gemileri
lıemen sağlay afiamam| 4 kendileri aleyhine ve Yunanistan lehine bir
adımımız olarak yorumlandı. Gümrük vergilerinin şartsız olarak Vo 4'e
yükseltilmesine de onay vermedik. Aynca burada Hindistan, İrarü ve
Mısır
Müslümanlarının uyanmasınln İngiltere'de İslAm'a karşı
güvensizliği kışkırttiğına dair bir kanaat var. Ve şüphesiz, Türkiye'de
gizlice bu ülkelerdeki dindaşlarıyla temasa geçme çabalan var ki, bu
bizden başkası aleyhine kul]anılamaz. Türkiye'nin Fransa'dan almaya
çalıştığı borç meselesinde müdahil olmamamız ve daha ağır şartlarda
Alnıanya'dan borç alınması bize gücenmelerine neden olmuştur Bize
başvıırulduğunda, Türkiye'ye mali yardım konusunda her defasında
onları eli boş göndermemiz, onlara karşı yakınlığrmrzın lafta kaldığının
göstergesi olarak algılanmıştır. Büttin bunlann yanında, Basra
körfezi'ndeki ta\.rımlz ve Bağdat demiryoluna yaklaşımımız bize karşı
şüphe duyulmasının en önemli nedeni olmuşfur."88
191l yılma gelindiğinde İttihad ve Terakki Cemiyeti ve yeni idareye
eleştiriler büttin hızıyla devam ediyordu: "Meşruti idarenin başındaki
hatalar devam etti; bunlar Türk olmayanlann milli duygularını
mahvetmek, ırki olmayan suni bir vatanseverliği Osmanlıcık altında
dayatmaktı ... Irkların eşitliği sürekli vurgulandı, ama pratikte de sürekli
ihl6l edildi. ... Cemiyet'in İngiliz aleyhtarı duygulan İsmail Haklıı
Babanzade'nin T'anin'deki yazı| arıy| a sürekli canlı futuldu. . . . Anayasal
yönetimin geleceği düşünüldüğünde, şüphesiz sonuç bu konuda iyimser
olanlar için bile hayal kınklığrdır ve ülkesi adrna umutsuzluğa düştiiğünü
söyleyen bir Türk ile karşılaşmak sıradan bir durumdur. ... Yeni ğimin
çırakhk dönemi oldukça uzun süreceğe benziyor. Meclisin üyeleri
anayasal yönetimi benimseme konusunda fazla yetenekli değiller.
Mebuslar, ya bakanhk koltugu kapma ümidi, ya dabazı imtiyazlar elde
etme peşindeler. Gençler arasrnda da, önemli makamları dolduracak
adam çıkmamaktadr. ... Kabine, kesinlikle tarafsız kalmak istemesine
fağmen. hükümetin arkasındaki güç Almanya'ya eğilimlidir. ... İngiltere
ile ilişkilerin dostane olduğu söylenemez. Bizim şikiyetlerimizin de çok
'" BDFA z0. Doc. 28, 14 Şubat
l9l l, s. l72.
11l
Doğu Baıı
ciddi boyutu yok ... Gerçekie ismine yakışır bir hükiimet yok ve olan da
hiçbir şeyi temsil etmiyor, fakat arkasında terör uygulayan Cemiyet her
daim vardı. ... Bizim temel şikAyetleimiz, Bağdat ve Basra Körfezi ile
ilgili. Askerlerin Bağdat demiryolunu neye m6l olursa olsun tamamlama
istckleri onları Almanlara meyleffiriyor ve hattın bitiş noktasının
İngiltere'nin elinde olmasııa direnç, ciddi şüphe uyandrnyor. ... Alman
ajanlarının İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin Abdülhamid ile aynı sistemi
uyguladığını fark etmeleri uzun siirmedi. Alman Büyükelçi yeni sistemi
ve Genç Ttirkiye'nin idaıesini hiçbir şekilde övmediği hAlde, gittikçe
Cemiyet'in dostu ve destekçisi oldu. Cenriyet'in siyaseti Almanya'ya
açıkça yaklaşınak olduğu halde, hükümet sıkça bir tarafı tercih
etmodi]< lerini açıkladı. ... Almanya, başka dostun olmadığı yerde, eski
durumunu te| qar kazandı."" Bu yorumlar aslrnda mevcut durumu
kabullendikten sonra, izahından başka bir şey değildi.
İngiltere tarafindan yaprlan her tiirlü eleştiriye rağmen Osmanh
Devleti 'frablusgarp Savaşı patlak verdiğinde bu badireyi atlatabilmek
anacıyla 3l Ekim 191l'de İngiltere'ye ittifak teklifinde bulundu. Buna
Grey'in cevabı şöyleydi: "Majesteleri hükümeti Büyükelçinin [Tevfik
Paşa] dostane duygulannı takdir ediyor ve iki ülkenin candan samimi
olması gerektiğini söylüyor. Ayrıca Türkiye'nin refahı ve terakkisine dair
teııennilerini bildiriyor. Ancak Majesteleri hükümeti kesin bir tarafsızlık
siyaseti izlemekie ve bunu korumakta kararlı. Mevcut çatrşma devam
ederken, hü]< ümet tarafsızlığ bırakıp görüşmeler yapamaz. . . . Majesteleri
hükümeti §avaşan tarafların bir an ewel ilişkilerini normal ve barışçıl
seviyeye geldiğini görmekten mutlu olacaktır."'o İttifak teklifine olumsuz
cevap verilmesine rağmen. İngilizler kendileri açrsrndaıı bu olayda bir
olumlu yön görmtişlerdi. Onlara göre, bu ittifak teklifi neticesiz kalmış
olsa da, dururTı göstermişti ki, İngiltere hil1 Osmanlı Devleti'nde
seviliyor ve gelecekte de İngiltere'nin desteği umuluyordrı"9r
Balkan Savaşlan'na kadar Jön Türklerin Büyük Devlctler içinde, her
ne kadar bundan fıilen bir şey elde edememiş olsalar da, sırtlarını en faz| a
dayandıklan güç İngiltere idi.92 Fakat Balkan Savaşlan'nda Osmanlı
Devleti'nin uğradığı hezimet sonucunda, açıkçası dayanabilecekleri
hiçbir güç kalmamıştı. Bunun en bariz göstergesi, savaş patlak vermeden
önce, Osmanlı Devleti'nin Balkan ittifakına karşı savaşı kazanacağını
düşünen Arırııpalı Güçlerin, bundan kazanç sağlamamaları İçin
BDFA z0, Doc. 52,3l Ocak l9l2, s. 30030l, 304305, 307308.
8D 9, Memoranduın, 2 Kasım I9l l. s. 780.
"' BDFA z0, Doc. 52. 3I Ocak l9l2. s. 306.
"o
90
'2 Alrınad, a.g.e., s 67.
172
Bayranı Soy
stat[ikonun korunacağrnr vurgulamalan, ancak savaşl, birçoklanna göre
sürpriz bir şekilde, Osmanh Devleti kaybedince, statiiko vurgusuna artık
kimsenin kulak asmamasıydı. Çiinkii özellikle İngiltere'de birçoğunun
beklentisi olan Osmanlı'nın Awupa'dan atllmasr gerçekleşmişti.
İngilizlerin Osmanlı Devleti'nin bu dönemde yalnız kalmasıyla ilgili
yorumları şöyleydi; Tiirkiye. Büyük Güçleri birbiriııe karşı oynama
siyaseti olan geleneksel politikasına gilvenerek, Balkan devletlerinin
ittifak yapabileceği gerçeğine gözlerini kapayarak, iç huzursuzluklan ve
Güçlerin reformlarla ilgili meşru taleplerini ihm1l ederek, sonucun kötü
olacağrnı göremedi ve çok geç de olsa fark etti ki, Avnıpa'da desteksiz ve
dostsuz kalmıştı. Bu savaşta, İngiltere'nin Türkiye'ye karşı tawı
kayıtsızlık oldu ve bu durum Türkler arasrnda çok büyük hayal lonklığ
oluşturdu. Türkiye her zaman yaptlğl gıbi, sllontıya düştiiğiinde
İngiltere'ye başvurdu ve yardrm almak için gerekli şartları göz önünde
bulundurmadı. Berlin Antlaşması'ndan sonra, Rusya ile ilişkilerimizin
değiştiği gerçeğine gözlerini kapadı ve İngiltere ile olan siyaseti dostane
olsun veya olmasrn, destek için ümit besledi. Bize karşı herhangi bir
saldrrgan gırişim içinde olmadı, fakat BağdatBasra demiryolu hattı ve
Basra Körfezi ile ilgili düzenlemelerde de çok anlaşmaya hevesli
r
i. 93
.i
oeg1lo1.
İngiltere açrsrndan, Osmanlı Devleti'nin 1913 yıhna ait
değerlendirilmesinin yapıldığı raporda tekrar iyimser yorumlann
yapıldığı görülmektedir. Onlara göre; Genç Türklerin İngiltere'ye
düşman olduğu tahminleri doğu çıl«nadı. Geçmişte yaşananlar,
Osmanlılann belli ölçüde İngiltere'yi Rusya'ya karşı oynanırı
isteklerinderı de kaynaklanmış olabilirdi. Fakat Türkiye'de, İngiliz
kurumlarına ve idİri yeteneklerine olan inanç her zaman vardı. Il.
Abdtilhamid idaresinden sonra ' izlenen merkezileştirme ve bunun
beraberindeki Türkleştirme siyasetinden vazgeçilmiş gibi görünüyordu.
Mesela Viliyetler Yasasr, bu anlamda önemli bir adımdı. Cemiyet'in
yıllık kongresi Ekimde tamamlanmış ve giz| i bir cemiyetteır siyasi partiye
dönüşüm konusunda ciddi kararlar alınmıştı.''1 Bu çahşmada, sıkça
Osmanlı Devleti'ndeki gelişmelerin Büyük Güçler, öze]likle de Almanya
ve İngiltere açısından bir nüfuz yarışı olduğu vurgulandı. Mahmud
Şevket Paşa, bu mücadelede Alman taraftan olarak algılanıyordu ve
İngilizler açrsndan, 3] Marı Olayı'ndan sonra ülkeyi sıkryönetim altında
idare eden bir diktatör olarak vasıflandınhyordu. Paşa'nın uğadığı bir
o'
"o
BDFA 20 Doc.59, l7 Nisaıı l9l3, s.368,370.
BDFA 20, Doc. 6l, 4 Aralık | 9l4,s.421,43043l.
173
Doğu Bau
suikast sonucu öldürülmesi ve yönetimin İngiliz yanlısı olarak
vasrflandınlan Cemiyet'in sivil üyelerinin eline geçtiği yorumlannın
yapılması. İngilizlerin bu iyimser yorumlara geçmesindeki etkisi
hakkında soru işaretleri oluşfurmaktadır. Kaldı ki, Fitzmaurice ve Binbaşı
Tyrell, Osmanlı makamlannca bu suikastta sorumlu görüldüklerinden,
istenmeyen adam ilön edilmeleri üzerine üIkelerine geri çağılmışlardır.
Balkan Savaşları diplomasisi, İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni
Avnıpa'nın artık osmanlı Devleti'nin toprak bütiinlüğü için müdahale
etmeyeceğine ikna etmişti. Bu sorunun üstesinden tek başlanna
geleceklerdi. Onun için derhal orduyu modemleştirmeye giriştiler. Fakat
şunu da fark ettiler ki, bir büyük gücün desteği olmadan, imparatorluktan
kalan neysg onu korumak imkAnsızdı. Bunun için tekrar İngiltere'yc
döndülcros ve gene bir ittifak teklifınde bulundular.
.lngiltcre'de Osmanlı Devleti'nde olan bitenle ilgili olumlu yorumlara
rağmen, ittifak söz konusu olduğıırıda iyimserlik havası birden tereddüde
ve Avrupa savaşını
tetikleyeceğine dair korkuları
canlandırmaktaydı. İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi Mallet'ye (l913
1914) göre, Türk İmparatorluğu'ndan geriye kalanlann bütünlüSunü
korumak İngiltere'nin çıkarınaydı. Asya üliyetlerinin nüfuz alanlarına
bölünmesi kendilerine fayda sağlamayacağı gibi, Akdeniz'deki güç
dengesini de bozacaktı. Mısrr'a, Basra Körfezi'ne ve Hindistan'a etkisini
söylemeye bile gerek yolıtu. Böyle bir durum Arırı.ıpa savaşına sebep
olabilirdi. Mevcut şartlarda Ttirkiye ile bir ittifak Awupa'yı İngiltere'ye
karşı birleştirir ve zayıflık nedeni olarak, hem İngiltere, hem de Türkiye
için tehlike arz ederdi. Böyle bir siyaset Almanya, Avusturya ve
İtalya'nın düşmanlığını da tahrik eder ve bunu Üçlü İtilAiın Üçltl
İttifak'a meydan okuması olarak algılayabilirlerdi. Bununla beraber
neden olmakta
İngiltere'nin olumsuz tavnnın
da kendi işlerine
gelmeyeceğini
düşünüyordu, çünkti Osmanlıları Üçlü İttifak'ın kollanna atmış olurlardı.
Ttirk imparatorluğunun Asya topraklannın korunması hayati öneme
sahipti. Türkiye'nin bağımsızlığını koruması ya İngiltere ile ittifak
kurnrası, ya da Üçlü İtlal ile anlaşmasından geçerdi. Daha risksiz bir yol,
bir Deklarasyon antlaşmasıyla bütiin Güçlerin, Tüklerin mevcut
topraklannın bağımsızhğına ve bütünlüğüne saygı duyulduğunu taahhüt
etmeleri ve tarafsızlığa varan bir süreçte mali kontrol ve reformlann
yürüttilmesine bütün Büyük Güçlerin katılmasıydı.96 Tevfik Paşa'ya da 2
'femmuz 1913'te bu mahiyette bir cevap verildi.
9j
Alıınad, a.g.m.. s. 32l.
Memoraııdum, l9 Ha?iran
* BD10.
| 74
l9l3, s.901902. Ayrıca
bkz. Ahmad. a.g.m.. s.321323.
Bayram Soy
Mallet'nin bu yorumlan açıkça ortaya koymaktadır
ki,
19l3'te
İngiltere sadece Avnıpa'daki sorunlarla meşguldü. Bunun sonucıı İttihad
ve Terakki'ye karşı daha uzlaşmacıydı. Ayrıca Osmanh Devleti ile ilgili
diğer Büyük Güçlerin şüphelerini uyandrrmamak için de azami ölçüde
dikkatliydi. Artık Cemiyet'i İngiltere'derı yakınhk ve ilham beklemeleri
konusrında cesaretlenilirmiyordu. Siyasetinin amacr Osmanlr Devleti'ni
tarafsız futmaktı.97 Fakat ülkedeki neledeyse herkesin, yapacağı
reforrnlarda dahi yabancr bir devletin desteği olmadan ayakta
kalamayacağına inanan ve dev]etin bekasını bir Güçle ittifak yapmadan
sağlayamayacağı kanaatine sahip olan bir zihniyetin. tarafsız kalma
ihtimali yoktu. Nitekim öyle de oldu.
DBĞBnrpı.uıiRME
İttihad ve Terak]< i Cemiyeti, İngiltere ile Fransa'nm II. Abdülhamid
idaresine yaptığı hücumlann, onun liberal idealler doğultusunda bir
yönetim göstermemesinden kaynaklandığını düştinüıyordu. Hilbuki bu
devletleri ilgilendiren onun idare tarzrndan ziyade, Rusya'ya karşı durup
duramayacağıydı. Ancak 18921894 FransızRus, l 904 İngilizFransrz ve
1907 İngiirizRus antlaşma ve ittifaklanyla hem İngilteıe'nin hem de
Fransa'nın Rusya'ya karşı bir sete ihtiyacı kalmamıştı.98 Nitekim 1908
sonrasındaki gelişmeler söz konusu ülkeler açısından Osmanh
Devleti'nin nasıl yönetildiğinden ziyade, kendi çıkarlan açrsrndan ne vaat
ettiğiyle ilgili olduklannı açıkça ortaya koydu. Zaten l83O'lardan
itibaırn, Grey hariç hiçbir İngiliz devlet adamı, Osmanlı Devleti'nin
parlamenter yönetime ve anayasaya sahip olmasını istememişti.
İkinci Meşrutiyet'in ildnıyla BosnaHersek'in Avusfurya tarafindan
ilhak edilmesi, Bulgaristan'ın da bağmsızlığını illn etmesi Oşmanlı
Dev]eti'ni tekrar uluslararası güç mücadelesinin un§urlı haline getirdi ve
İngiltere de buradaki yerini almak durumunda kaldı. Çiinktl bu
gelişmelerle Avnıpa'daki statiiko değişmişti. Bu sırada İngilizlerin
Osmanlı lehindeki açıklamaları, yüzyılın ortasındaki eski siyasetine
döneceği anlamına gelmiyordu. Çünkti İngilizler, Rusları karşılanna
almadan Osmanh yanlrsı olamazdı ve İngiltere gün geçtikçe llusya ile
Fransa'ya daha faz| a ihtiyaç duyuyordu. İngilizlerin denge siyaseti ve
emperyal yaklaşımları, kararlannda belirleyici oldu ve Osmanlrnrn yeni
yönetimine yakınlık içeren, ama kaçamak açıklamalarda bulundular.ng
o'
Alrmad, a.g.nı., s. 323.
'§ Bkz. Niyazi Berkes, Türkiye'tle Çağdaşlaşnıa, yay. haz Ahmeı Kuyaş,
YKY Yayınlan.
İstanbul. 2005, s. 409.
'n Heller, a.g.e., s. l6.
| 75
Doğ,u
Baıı
İngilizler İkinci Meşrutiyet'e başlangıçta bekle gör siyasetlerinin bir
sonucu olarak hep olumlu, ama ihtiyatlı bir destek gösterdiler. Ancak
yukanda vurgulanan siyasi durumlar nedeniyle Osmanlı Devleti'ni fii]en
ve mali yönden kollayamayacaklan için, çaresiz kalan İttihatçılar
mecbureı Almanya ile iş yapmak zorunda kaldılar. Bu ise, bir kısır döngü
olarak, Ingiltere.'nin tepkisine neden oldu.
. Dışanda zaten Osmanlı Devleti üzerinde bir Almanİngiliz (buna Üçlü
İttifakÜçltl İtllat aa denilebilir) mücadelesi yaşanırken, Feroz Ahmadlın
isabetle belirttiği gibi, bu mücadele içeriye de OrduCemiyet mücadelesi
şeklinde yansıdı. Mahmud Şevket Paşa'ya düzenlenerı suikast sonrasrnda
kontrolü tamamen ele geçiren Cemiyet, devletin bekasrnı güven altına
almak için Üçlü İtilafa yanaşma imkAnlan aradı. Talat Bey Rusya'ya,
Cemal Paşa da Fransa'ya ittifak teklifinde bulundu. Fakat bu çabaİar
sonuçsuz kalınca., İngiliz Büyükelçisi Mallet'nin öngördüğü gibi,
Osmanlı Devleti Üçltl İttifak'a yanaşmak zorunda kaldı. Bu mtlcadelİde,
birçok unsur gibi, Meşrutiyet de bir dekor olmaktan öteye gidemedi.
Feroz Ahmad, Osmanlı Devleti'nin Almdnya yanında savaşa girmesinin
sonuç itibariyle yanhş ata o1mandığnı gösterdiğni, fakat gerçekte üzerine
oynanacak başka at da olmadığını söylemektedirloo ki, kesinlikle isabetli
bir yorumdur.
KayNarça
Yayımlanmış Belgeler
Bourne. K. ve D. C. WATT
(
Ed.). Briıish Documenıs oıı Foreign Affairs: Reporıs anıl Papers
fı,oın ıhe Foreign olJice Confiılenıial Print (BDFA),
l
6.. l9. ve 20. Ciltler! UniVersiry
Publications of America. lnc., | 985.
Gooch. G. P. ve Haro| d TEMPERLEY (EA.). British Docuüııeııls on ıhe origins of Wür t8g8
]9l4 (BD),5.,9. ve l0. Ciltleı His Majesty's stationary office, London, l928, l933 ve
l936.
Kitap ve Makaleler
Ahmad, Feroz. "Great Bıitain's Relations witlı the Young '| 'urks l90819l4", Midttle Easıern
Sıııdies, vo| . 2, no. 4 (July 1966), s.302329.
Alımad, Feroz. İııihaı ve Terakki ]908_/9./l, (Çev. Nuran Yavuz), Kaynak Yaynlan,
İstanbul, l986.
Akşin, Sina,
Jöı
Türkler ve İııilıaı ve Teıakki. İmge Yayınlan, Ankara, l998.
Ali Cevat, Jkiııci Meşıutiyeı'in İl6nı ve Oıuzbiı.Marı Hadisesi,yay. haz. Faik Reşit Unat,
Yayınları. Ankara, l99'l .
'00
Ahmad, a.g.m., s. 325.
| 76
TTK
Bayranı Soy
Bayur. Yusuf Hik meı. Türk jııkılcibı Tarihi, c.I/2. TTK Yayınları, Ankara, l 99l .
Berkes, Niyazi, Türkiye'de Çağdaşlaşnıa, yay. haz. Ahmet Kuyaş, YKY Yayınlhrı, İsıanbul,
2005.
Biünci, A1| , Hırriyet ve hildf Fırkası, Dergih Yayınları. İstanbul, l990.
Birinci, Ali, "TUrk Siyasi Dilşüncesinde lngilizperestlik", Philip P Graves, İngilizler ve
TürHer,2l. Yüzyıl Yayınları. Ankara, l999, s. l77185.
jııihad ve Terakki Cenıiyeıi' ve 'Jöıı
Hanioğlu, M. Şükrü, Bir Siyasal Öıgüı Olarak 'Osnıanlı
'türklük', c. t (l8891902), İletişim Yaynları, İstanbul, l986.
Helleı, Joseph. Briıish Potİq,ıowards ıhe otloman Enıpire l90819l4, Frank Cass,
Londoıı, l983.
Herbert. Aubrey, Ben Keııdim, Osmaıılı Ülkesiııe §oıı Seyahatler, çev. Yılnraz Tezkan.2l.
Yüzyıl Yayınları. Arıkara, l999.
Karpat, Kemal, ls lEın'ın Siyasallaşnıası, çev. Şiar Yalçın, Bilgi Üniveısitesi Yayınları,
İsıanbu1,200a.
Devriıni,Çev. Ayda Erbal, İletişiın Yayınlan, İstanbu| ,2002.
Koloğltı. Orhan, l ttihalçılar ve Masonlar, Ci)r Y ayınları, lstanbul. l99l.
LanePoolİ, Sianley, Lord Stralfurct Canning'iıı Türkiye Anılan, çev. Can Yücel, Tarih
Kansu,
Aykut,
l908
Vakfı Yurt Yayınları. İstanbul. l999.
McCullagh, Fnncis, Abdültıanı,id'in Diişüşü. çev. Nil,ıal Önol, İstanbul Kiıaplığ Yayınlan,
İstanbul, l990.
Özcan, Azmi. PanIslanıism. Inclian Mııslims, the Oııonnns and Briıaiıı (t8771924),Brillı,
Leiden. New York, Köln. l997.
Raınsaur, Ernest Edmondsoıı, Jön Türkler ve t 908 jhlildli,_çev. Nuran Yavuz, Saırder
Yayınları, lstanbul, l982.
Soy. .Bayram, Almanya'nın Osmanh Devleıi Üzerinde İngilıere ile Nüfuz Mücadelesi (l890,
I9l4), Phoeııix Yayınevi, Ankara, 2004.
Soy. Bayraın, 'İtİihad v; Terakki'nin lI. Wilhelm'e Sundukları Bir Mektup", C.unıhuriyeı
Tarilıi Araşnrınaları Dergisi (CTAD),S,5 (Bahar 2007). s. l934.
'leınperley. Haroıd, (ı) i'British Poıicy towards ottoman Parliamentary Rule and
Constitutionalism in Turkey (l830 1 914)"
(
l933). s. l56
.
Caınbridge Historical Journal, Vol. 4, No 2,
l9l.
' Temperley, Harold,
nlary
(2) "British Policy in Referbnce to the Turks and Parliam€
Government fıom Disraeli 18768 to Grey l9089", Congrös Inıernaıional des Scienc,es
Historiques.II, Rğsumğs des Commıınicatios Pr6sentğes Au Congres, Warszawa, l933. s,
24oz4z.
| 77