Yanardağ
Yanardağ, U. (2020). Siyaset ve Sosyal Çalışma İlişkisini Türkiye İçin Düşünmek. Toplum ve Sosyal
Hizmet, 31(1), 261-278.
Derleme
Makale Geliş Tarihi: 01.10.2019
Makale Kabul Tarihi: 24.12.2019
SİYASET VE SOSYAL ÇALIŞMA İLİŞKİSİNİ TÜRKİYE İÇİN DÜŞÜNMEK
Thinking Relationship Between Politics and Social Work for Turkey
Umut Yanardağ*
* Dr. Öğretim Üyesi, T.C. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Sosyal Hizmet Bölümü, ORCID ID: 0000-0001-6854-1987
ÖZET
Sosyal çalışma mesleği ile siyaset arasında, bu mesleğin uygulanmaya başlanmasından bu
yana bir ilişkinin bulunduğunu söylemek mümkünse de bu ilişkinin bağlamının ve niteliğinin ne
olduğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte değişen sosyal ve
ekonomik koşullar çerçevesinde sosyal çalışma mesleğindeki dönüşüm, siyaset ve sosyal
çalışma arasındaki ilişkinin anlaşılmasını ve sosyal çalışma uygulamalarının siyasi bir
uygulama olarak nasıl gerçekleştirilebileceğinin ortaya konulmasını gerekli kılmıştır. Bu
doğrultuda sosyal çalışma ve siyaset arasındaki ilişki Türkiye’de siyasi sosyal çalışma
uygulamalarının nasıl tasarımlaştırılacağını ortaya koymak amacındadır.
Anahtar Kelimeler: siyaset, siyasi sosyal çalışma, radikal sosyal çalışma
ABSTRACT
Although it has been suggested that there is a relationship between social work and politics
since the emergence of the social work profession, there is a controversy as to the nature and
context of this relationship. The transformation of the social work profession, due to changing
social and economic conditions due to globalization, makes it necessary to understand the
relationship between politics and social work, and to demonstrate how social work could also
function in the political arena. In this context, this manuscript aims to demonstrate how social
work could also be conceptualized as a political practice in Turkey.
Key Words: Politics, political social work, radical social work
GİRİŞ
Türkiye’de sosyal politikalar ve bu politikalarla şekillenen sosyal çalışma
uygulamaları, genelde siyasi aktörler tarafından belirlenmektedir. Sosyal çalışmacılar,
261
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
politika yapmak ve siyasette söz sahibi olmak konusunda güçlü bir profile sahip
değildirler. Kısmen sosyal politika yapmak ve analiz etmek, süreçlerini anlamak
konusundaki eksiklikler, kısmen de sosyal çalışmacıların siyaset alanında etken bir
aktör olmaktan çok, uzlaştırıcı/aracı olarak eğitim almaları sonucundan kaynaklanan
bu durum (Hoefer, 1999: 75); neoliberal sosyal ve ekonomik ortamlarda sosyal
çalışmacılar için bir güçlük oluşturmaktadır.
Sosyal çalışmacıların sosyal politikaların belirlenmesinde etkili olabilmesi için
siyasetin, bir sosyal çalışma alanı olarak tanımlanması, sosyal çalışmacıların siyaset
yapmakta yetenekli olması ve siyasi mekanizmalara katılmaları gerekmektedir. Bu
gerekliliğe
karşın
gerçekleştirileceği
Türkiye’de
konusunda,
siyasi
sosyal
Çetingök’ün
çalışma
(2016)
uygulamalarının
“politik
sosyal
nasıl
hizmet”
sunumundan öte yeterli bilgi bulunmamaktadır. Sosyal çalışmacıların siyasi süreçlere
katılmasına dair bilginin edinilmesi için, bu alan ile ilgili global literatürden
faydalanarak, siyaset ve sosyal çalışma arasındaki ilişkinin ortaya konulması
gerekmektedir. Bu çerçevede; bu yazımızda önce siyaset ve sosyal çalışma
arasındaki ilişkinin boyutları, siyasi sosyal çalışma bilgisinin üretildiği Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki (ABD) uygulamalara bakılarak ortaya konulacaktır. Ardından,
Türkiye’de siyaset ve sosyal çalışma mesleği arasındaki ilişkinin nasıl olabileceği
tartışılacaktır.
Siyaset ve Sosyal Çalışma Mesleği Arasındaki İlişkinin Boyutları
Genelde hayatın her alanında kullanılan bir kavram olan “siyaset” farklı anlamlarda
kullanılabilmektedir. Bu kavram, devlet yönetimi olarak kullanılmasının yanında, siyasi
partilerin mücadelesi,
uzlaştırma,
birleştirme,
barıştırma,
ikiyüzlülük,
idare-i
maslahatçılık anlamında kullanılabilmektedir (Eroğul, 1974: 113). Türk Dil Kurumu
siyaset kavramını “devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş ve
anlayış” olarak (TDK, 2019) açıklamaktadır. Bir diğer kaynak ise siyaseti “en geniş
anlamda, insanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları yapmak, korumak ve
değiştirmek için gerçekleştirdikleri faaliyet” olarak tanımlanmaktadır (Heywood, 2006:
22).
Siyaset kavramına dair ortak bir tanım bulunmaması siyasi alanların ve süreçlerin
neler olması gerektiğine dair farklı görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Siyasi
alanlar; kamu işlerinin gerçekleştirildiği ve yönetme ile ilgili yerler olmak üzere iki yönlü
olarak tanımlanırken, siyasi süreçler; uzlaşma ve mutabakat sağlama, iktidar ve
kaynakların dağılımı ile ilgili süreçler olarak tanımlanmıştır (Heywood,2006:25).
262
Yanardağ
Siyaseti üç boyutta tanımlamak mümkündür. Bu boyutlar Gwirth’e (1969: 1) göre;
“Toplumun diğer bütün bireyleri, kurumları ve kuralları üzerinde en güçlü yetkiyle
donatılmış yönetime ve bunlarla ilgili kanunlara sahip olan devletle ortaya çıkan”
siyasi uygulamaların gerçekleştiği alanlara ve süreçlere dair farklı görüşler
doğrultusunda ortaya çıkmaktadır. Birinci boyut; siyaseti uzlaşma ve mutabakat olarak
gören, kamu işlerinin gerçekleştirilmesi olarak adlandıran “uzlaşmacı” düşüncedir. Bu
boyut, bireylerin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmede, odağında birey olan ve
liberal demokrasi kavramını içeren siyasi düşüncedir. İkinci boyut; iktidar olmak ve
kaynakların dağılımıyla ilgili çalışmaları içine alan “yönetim” düşüncesidir. Bu boyut;
bireylerin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmekte gerekli sosyal değişimi de içeren
sosyalist düşünce olarak da kavramlaştırılabilir. Üçüncü boyut ise; siyasete dair
olumsuz tutum sergileyen ve aslında siyasi olmamaya dair bir çabayı da beraberinde
getiren “siyaset karşıtı” düşüncedir.
Sosyal çalışma mesleği ortaya çıktığından bu yana; mesleğin tanımı, uygulamaları ve
nasıl algılandığına dair çıkmazlarla karşı karşıya kalınmıştır (Staniforth vd., 2011:
192). Bu gerçeğe rağmen, meslek siyaset ile bir ilişki içindedir. Bu ilişkinin, mesleğin
odağında insan hakları, sosyal adaletin gereklerinin yerine getirilmesi, baskı ve
eşitsizlikle mücadelenin bulunması ilkelerinden kaynaklandığı (Duarte, 2017) kuvvetli
bir görüştür. Yine de mesleğin tarihçesine bakıldığında; meslek-siyaset ilişkisinin, salt
bu görüşle açıklanmasının yetersiz olacağını söylemek mümkündür. Dolayısıyla,
daha kapsamlı bir yaklaşımla, sosyal çalışma-siyaset ilişkisi yukarıda belirtiğimiz üç
boyutla kavramlaştırılabilir.
Siyasi sosyal çalışmanın Amerika Birleşik Devletleri’nde başladığını varsayarak;
“uzlaşma, yönetim, ve siyaset karşıtı” boyutlarında açıklanan siyaset- sosyal çalışma
ilişkisini, mesleğin bu ülkedeki tarihçesine bakarak görmek mümkündür. ABD’de
sosyal çalışma tarihi, mesleğin ortaya çıkışı olarak kabul edilen bir dizi profesyonel
uygulamalara
dayandırılmaktadır.
Bu
uygulamalar
iki
kurumda
başlamıştır:
Hayırseverliği Örgütlenme Teşkilatı ve Yerleşim Evleri Hareketi. Bu kurumlar,
Polsky’nin (1991) de belirttiği gibi yoksulluk nedeniyle ortaya çıkan sorunların
çözülmesi ve burjuva sınıfı için bir tehdit oluşturmaması amacıyla burjuva sınıfı
mensupları tarafından kurulan ve kontrol mekanizması işlevi gören kurumlar olsa da
“iç savaş sonrası gelişen kontrolsüz kapitalizmin neden olduğu eşitsizlikleri ve sosyal
problemleri azaltmak” için gerçekleştirilen sosyal reformların, demokrasinin gelişmesi
ve kadın haklarının genişletilmesinin (Oğuz, 2017) ana hareket noktaları olduğu
ilerleyici dönemde, Yerleşim Evi Hareketi çocuk işçiliğiyle mücadele gibi toplumsal
263
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
eylemler (Brueggemann, 2014) gerçekleştirilmesine katkı sağlamıştır. Yerleşim Evi
Hareketine bakarak, sosyal çalışma mesleğinin siyasi bir geçmişinin bulunduğu
söylenebilse de Yerleşim Evi Hareketi, Hayırseverliğin Örgütlenme Teşkilatı gibi vaka
çalışmalarını tanımlamaya ve biçimlendirmeye yönelik normalleştirme tekniklerinin
yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara dâhil olmamış, sosyal çalışma mesleğinin
kamusal kurumsallaşmasında Hayırseverliğin Örgütlenmesi Teşkilatı gibi etkili
olmamıştır (Polsky, 1993: 54). ABD’de sosyal hizmetlerin kurumsallaşmasına dair bu
süreç, sosyal çalışma ve siyaset arasında mesafeli bir ilişki kurulmasına neden olmuş,
sosyal çalışma ve siyaset arasındaki ilişki sosyal çalışma mesleğinin kamu işlerini
yerine getirmesiyle sınırlı kalmıştır. Sosyal çalışma eğitiminde de görülebilecek
(Dunlap,1993) bu durum, sosyal çalışma uygulamalarının “siyaset karşıtı” bir
bağlamda gerçekleştirilmesine yönelik bir profesyonelleşmeyi beraberinde getirmiştir.
Sosyal çalışma mesleğinin siyasetle ilişkisi Büyük Buhran denilen ekonomik ve sosyal
içerikli krizle ikinci kez önem kazanmış ve canlanmıştır. Buhran; sosyal çalışmasiyaset ilişkisinin düşünülmesine yeniden yol açmış ve bu dönem, “Rank and File”
hareketinin ortaya çıkmasını gündeme getirmiştir (Leighninger ve Knickmeyer, 1976:
166). Sosyal çalışma uygulamalarında reform, sosyal çalışmacıların sendikalaşması
ve radikal sosyal çalışmacılar aracılığı ile gerçekleştirilen siyasi eylemler olmak üzere
üç yönü bulunan (Haynes, 2008: 97) Rank and File hareketi; sosyal çalışma
uygulamalarının odağına, siyasetin ikinci boyutu olan yönetimi enjekte etmiş ve sosyal
değişim olarak kavramlaştırılan bir mesleki duruşun ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Zaman içinde, radikal sosyal çalışmayı da içeren Rank and File Hareketi üyeleri,
aşağıdaki dört maddede özetlenen davranışlarından dolayı, ana akım sosyal çalışma
düşüncesine sahip meslek elemanları tarafından tenkit edilmişlerdir: danışanların
kimlikleri üzerinden çalışmalar gerçekleştirmek, geçerli mesleki standartlara
uymamak, grevler ve diğer profesyonel olmayan protesto ve siyasi eylem yöntemlerini
kullanmak, solcu siyasi ideolojiye ilgi duymak (Hunter, 1999: 20).
Rank and File hareketini savunan sosyal çalışmacıların yürüttüğü çalışmaların
güçlenmesi, ABD Başkanı Roosvelt’in; işçilerin adil ücret ve çalışma koşulları için
örgütlenme ve pazarlık yapmalarına olanak sağlayan, laissez-faire kapitalizmini sona
erdiren ticari faaliyetlerin düzenlenmesi, bankacılık reformu gibi bir dizi reformun
gerçekleşmesini sağlayan yeni anlaşma (New Deal) (Glicken, 2010: 31) ile
başlamıştır. Bu güçlenme, Dünya Savaşı sonrası, üyelerin sosyal adaleti
savunmalarından dolayı zarar göreceklerine dair korku ve baskılarla birlikte bir dönem
azalmaya başlamış (Reisch ve Andrews, 2001:85) ve/fakat, Vietnam Savaşı’nın etkisi
264
Yanardağ
ile 1960-1970’lerde, ortaya savaş karşıtı hareketlerin çıkması ve diğer sosyal
hareketlerle tekrar yükselişe geçmiştir. Günümüzde ise; halen Social Work Action
Network gibi radikal sosyal çalışma örgütlerinin varlığına rağmen, radikal sosyal
çalışma 1980’lerde popülaritesini yitirmiştir. Bu durumu radikal sosyal çalışmacılarla
ilgili yapılan araştırmalarda görmek mümkündür. 1980’lerin sonlarında yapılan bir
araştırma da katılımcılara radikal çalışmanın ne olduğu sorulmuş; katılımcılar radikal
sosyal çalışmayı “daha az hiyerarşik yönetim ilişkisi, cinsiyetçilik, ırkçılık,
heteroseksüelite, sınıfçılık, yaşlı ayrımcılığıyla mücadele, baskı görmüş, dışlanmış
danışanlar, işçilere karşı sempati ve öncelikli olarak sağaltım” (Wagner, 2009: 105)
olarak tanımlamıştır. 1990’larda yapılan bir başka araştırmada ise; geçmişte kendini
radikal sosyal çalışmacı olarak ilan eden grup, radikal sosyal çalışmayı 1970’lerdeki
gibi anlamadıklarını belirtmiştir (Andrews ve Reisch, 2002: 11).
Radikal sosyal çalışma değişik zamanlarda iniş ve çıkışlar yaşamasına ve bir siyasi
sosyal çalışma yöntemi olarak eski etkisini kaybetmesine rağmen günümüzde de
varlığını sürdürmektedir. Günümüz radikal sosyal çalışma uygulamaları, genelde
geçmişe benzer bir çizgiyi izlemektedir (Acar; 2001: 4). Bu bağlamda, Rank and File
hareketiyle başlayan, radikal sosyal çalışmayla devam eden sosyal çalışma hareketi;
siyaset ve sosyal çalışma arasındaki bağın, bireylerin sorunlarını çözmekte aslında
sosyal değişim yönteminin kullanılması gerektiğini göstermiştir. Bu hareketlerin,
siyaset ve sosyal çalışma arasındaki ilişkinin ikinci boyutunu oluşturduğunu söylemek
mümkündür.
Bu bağlamda, radikal sosyal çalışma hareketlerinin siyaset ve sosyal çalışma
arasındaki ilişkiye dair boyut kazandırdığı, buna bağlı olarak sosyal çalışma ve siyaset
arasındaki ilişkinin 1930’larda kurulduğunu belirtmek mümkün olsa da ana akım
sosyal çalışma düşüncesi ve siyaset arasında 1990’lara kadar bir ilişki kurulmamıştır.
Bir başka deyişle; her ne kadar dokuz sosyal çalışmacının federal düzeyde kongrede
(2 senatör, 7 temsilci)
temsilci olmasında
(NASW, 2008, akt: Lane, 2011:53)
görülebileceği üzere sosyal çalışmacıların 1990’lardan önce de siyasi alanda
bulunduğunun söylenmesi mümkün olsa da bireylerin karşı karşıya kaldığı sorunları
çözmede odağa bireyi alan düşüncenin hâkim olduğu sosyal çalışma uygulamaları
gerçekleştirilirken 1990’lara kadar siyasete karşı mesafeli bir duruş sergilenmeye
devam etmiştir.
Neoliberal ekonomi politikalarıyla, 1980’lerde sosyal çalışma alanlarında kamusal
uygulamalardan çok özel sektör uygulamalarına yönelimle kamusal hizmetlerin
daralması, sosyal çalışma uygulamalarında bireysel danışmanlığın odağa alınması,
265
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
ulusal ve yerel düzeyde neo-muhafazakar düşüncelerin hakim olmasıyla birlikte
sosyal çalışma mesleğinin politik bir meslek olduğu düşüncesi (Fisher,1995) sadece
radikal sosyal çalışmacılar tarafından değil aynı zamanda ana akım sosyal çalışma
düşüncesini savunan sosyal çalışmacılar için de kabul edilen bir düşünce olmuştur.
Bu durum, 1990’ların ortasında liberal demokrasi düşüncesi bağlamında siyasi sosyal
çalışma uygulamalarını gündeme getirmiştir.
1990’lardan sonra sosyal çalışmacılar, sosyal politika oluşturma süreçlerinin çeşitli
alanlarda gerçekleştiği ve çeşitli politika aktörlerinin yer aldığı liberal demokrasilerde;
politikaların oluşturulması veya yeniden düzenlenmesi için kritik öneme sahip olan
yasama organında (Weiss-Gal ve Gal, 2014: 19) bulunma veya yasama organına etki
etme amacıyla çeşitli çalışmalar yürütmeye başlamış, bu çerçevede siyasi sosyal
çalışma uygulamaları gelişmeye başlamıştır. Bu durumun, bireylerin karşı karşıya
kaldığı sorunları çözmede odağa bireyi alan ve sorunları çözmek için liberal
demokrasi araçlarıyla siyasete katılmayı gerekli gören düşünce çerçevesinde siyaset
ve sosyal çalışma arasında bir bağ kurulduğunu, kurulan bu bağın, sosyal çalışma ve
siyaset arasındaki ilişkiye dair ikinci boyutu oluşturduğunu söylemek mümkündür.
ABD’de sosyal çalışma mesleğinin tarihçesine bakıldığında görüleceği üzere sosyal
çalışma ve siyaset arasındaki ilişkinin üçüncü boyutu; apolitik düşüncedir. Sosyal
çalışma mesleğinin profesyonelleşmesiyle ortaya çıkan bu düşünce, sosyal çalışma
mesleğinin klinik düzeye indirgenmesiyle günümüzde de varlığını sürdürmektedir.
Rome ve Hoechstetter’ın (2010) ABD’de yapmış olduğu araştırmaya göre sosyal
çalışmacıların %62’si doğrudan uygulamalarda çalışmaktadır. Öte yandan 2015 yılı
Amerikan Çalışma İstatistiklerine göre ise; altı yüz yirmi bin civarında çalışan sosyal
çalışmacının yüz on bini ruh sağlığı alanında çalışırken, sağlık bakım ortamlarında
çalışanların sayısı yüz elli beş bindir (Zubaroğlu-Yanardağ ve Özmete, 2017: 208).
Sosyal çalışma alanında klinik odaklı uygulama gerçekleştirme eğilimlerin artması,
siyaset ve sosyal çalışma arasındaki ilişkinin kurulmasına olanak sağlayan makro
sosyal çalışma uygulamalarının gerçekleştirilmesinin uygulayıcılarının tercihine
bırakılmasına, klinik sosyal çalışmacıların siyasi sosyal çalışma uygulamalarına
katılmamalarına neden olmaktadır. Bu durumu Ostrander (2016: 17) tarafından klinik
sosyal çalışmacıların politik katılımına dair yapılan araştırmada görmek mümkündür.
Araştırma sonuçlarına göre klinik alanda çalışan sosyal çalışmacılar; düşük politik
etkinlik, toplumsal cinsiyet sosyalizasyonu ve iş-yaşam dengesi gibi çeşitli nedenlerle
siyasi faaliyetlerde katılmamaktadır.
266
Yanardağ
Siyaset ve sosyal çalışma arasındaki ilişkiye dair yukarıda açıklanan üç boyut
doğrultusunda; her ne kadar sosyal çalışma ve siyaset arasında bir ilişkinin kurulması
her sosyal çalışmacı için zorunluluk olarak kabul edilmese de ABD’de sosyal çalışma
mesleğinin tarihindeki görünümleriyle örneklendirildiği üzere siyasi alan sosyal
çalışmacılar tarafından bir uygulama alanı olarak tanımlanabilmekte, çeşitli siyasi
sosyal
çalışma
uygulamaları
gerçekleştirilebilmektedir.
Her
sosyal
çalışma
uygulamasında olduğu gibi siyasi sosyal çalışma uygulamaları da sosyal çalışma bilgi
temeline dayanmakta olup siyasi sosyal çalışma bilgi temelini siyasi sosyal çalışma
yaklaşımı ve radikal sosyal çalışma yaklaşımı olarak açıklamak mümkündür. Siyasi
sosyal çalışma uygulamalarının nasıl gerçekleştirilebileceğinin anlaşılabilesi için bu
yaklaşımların ne olduğunun açıklanması gerekmektedir.
Siyasi Sosyal Çalışma
Siyasi sosyal çalışma, sosyal çalışmacıların sosyal adalet ve insan hakları için sosyal
politik eylemde bulunmaları konusunda etik sorumluluklarını yerine getirdikleri, politik
katılımın genişletilmesi, politika gündemlerinin etkilenmesi, kampanyalarda seçim
bürolarında çalışmayı da içeren, toplumsal değişim için politika mekanizmalarına,
politika geliştirmede güç dinamiklerine katılmaya dair araştırma ve teoriden gelen
bilgiyle gerçekleştirilen sosyal çalışma uygulamalarıdır (Lane ve Pritzker, 2018: 4).
Lane ve Pritzker’e (2018) göre siyasi sosyal çalışma uygulamalarının iki aşaması
bulunmaktadır. Bu aşamaların ilki; değerlendirmedir. Sosyal çalışmacılar bu aşamada
siyasi değişim çabasının özel amacının belirlenmesi, değişimin iç ve dışsal
bağlamının değerlendirilmesi, değişim için enerjinin belirlenmesi, siyasi değişim
çabası için belirli hedeflerin seçilmesi, savunuculuğun bağlamının değerlendirilmesi,
hedefi etkileyecek taktiklerin belirlenmesi ve seçilmesine yönelik çeşitli çalışmalar
gerçekleştirmektedir. Siyasi sosyal çalışma uygulamalarının gerçekleştirildiği ikinci
aşama; politik müdahalenin planlanmasıdır. Seçim kampanyalarının düzenlenmesi ve
seçmenin oy vermesine yönelik müdahaleler olmak üzere iki boyutu bulunan bu
aşamada sosyal çalışmacılar mesleki rolleri çerçevesinde çeşitli mesleki çalışmalar
gerçekleştirirler.
Gray ve ark. (2002: 102) siyasi sosyal çalışma uygulamaları çerçevesinde sosyal
çalışmacıların gerçekleştirmesi gereken mesleki çalışmaları; yasama ve yürütmeye
dair kuruluşlarda ve siyasetçilere yönelik lobicilik çalışmaları gerçekleştirme, oy
verme, kampanya yürütme,
işbirliği mekanizmaları oluşturma,
savunuculuk
çalışmaları gerçekleştirme, siyasi mekanizmalara halkın yaşadığı sorunlar hakkında
bilgi verme, halka açık soruşturmalar ve komisyon soruşturmalarında tanıklık yapma,
267
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
protesto yapma, oy verme, bireylerin, hükümet politikalarındaki problemlere dair
görüşlerine etki ederek iknada bulunma ve iletişime dair mesleki çalışmalar
gerçekleştirme olarak açıklamaktadır.
ABD’de sosyal çalışmacıların politika süreçlerine katılımına dair prototipleri çıkartan
Domanski’nin (1998) yapmış olduğu araştırma çerçevesine göre ise sosyal
çalışmacıların siyasi alanda; iletişimci, savunucu, oy veren kişi, ikna edici, kampanya
çalışanı, tanıklık olmak üzere çeşitli rolleri bulunmaktadır. Bu rolleri Tablo 1’deki gibi
açıklamak mümkündür:
Tablo 1: Siyasi Sosyal Çalışma Uygulamalarında Sosyal Çalışmacıların Rol ve
Sorumlulukları
Rol
Sorumluluk
İletişimci
Savunucu
Oy Veren
İkna edici
Kampanya
Çalışanı
Tanıklık
İletişimci olarak sosyal çalışmacı; politikalar ve politik konular hakkında
bilgi sahibi olan ve bu konuları tartışan kişidir. Siyasi ve sosyal politika
hakkında bilgi sahibi olan sosyal çalışmacılar aile, arkadaş ve
meslektaşlarıyla seçim ve siyasete dair tartışmalarda bulunur.
Savunucu olarak sosyal çalışmacılar; danışanlar adına mikro ve makro
düzeyde savunuculuk yaparlar. Savunucu rolü çerçevesinde sosyal
çalışmacılar; bireyler, gruplar veya kuruluşlar adına savunuculuk
çalışmaları yaparlar. Kurumsal politika değişikliği ile ilgili birlikte çalıştığı
kişileri etkiler veya savunur.
Oy veren kişi olarak sosyal çalışmacı; yerel yönetimlerde ve genel
seçimlerde oy vererek politika süreçlerine katılır. Lobici olarak sosyal
çalışmacı; yerel ve ulusal düzeyde politika sorunlarına dair hükümeti etki
etmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirir, aynı zamanda bir dernek veya
kuruluşun lobicilik kampanyalarında bulunur.
İkna etme süreçleri çerçevesinde sosyal çalışmacılar; oy vermeye dair
başkalarını ikna ederler. Bir hükümet politikası hakkında kamuoyunu
etkilemek için mesleki beceri ve uzmanlığını kullanır.İşbirlikçi olarak
sosyal çalışmacı; hükümet ve kurum politikalarında karşı karşıya kalınan
problemlerin çözümü için bir kuruluşa veya bir gruba katılır.
Kampanya çalışanı olarak sosyal çalışmacı; bir siyasi parti veya aday
için aktif olarak çalışır. Düzenlenen toplantılara katılır. Bireysel olarak
sosyal çalışmacılar, kişisel olarak yerel ve uluslararası konularda
hükümet yetkililerini bilgilendir.
Tanıklık çerçevesinde; yerel ya da ulusal politika konularında kamuya
açık ya da kongre oturumlarına katılma ya da ifade verme ile ilgili işler
gerçekleştirir.Aktivist olarak sosyal çalışmacı; hükümet politikalarını
desteklemek veya protesto etmek amacıyla bir gösteriye katılır.
Kaynak: Domanski, 1998.
Bu görevleri gerçekleştirilebilmesi için sosyal çalışmacıların, ikna edici politik bir dil
kullanması, medya ve sosyal medya ile çalışma, stratejik iletişim kullanma, gönüllü ve
çalışan yönetimi, kaynakları anlama, geliştirme, bütçe yapma ve tahsis etme ve siyasi
sosyal çalışma uygulamalarının değerlendirilmesi konusunda bilgi sahibi olmaları
gerekmektedir (Lane ve Pritzker, 2018). Tüm bunlara ek olarak sosyal çalışmacılar;
katılım, değerlendirme, iletişim, problem çözme ve müzakere becerileri, ağ kurma ve
iş birliğine dair becerilere sahip olmalıdır. Sosyal çalışmacıların siyasi alandaki
268
Yanardağ
pozisyonu,
siyasi
sosyal
çalışma
uygulamasının
nasıl
gerçekleşeceğini
belirlemektedir.
Bu
bağlamda,
sosyal
çalışmacılar
siyasi
sosyal
çalışma
uygulamaları
gerçekleştirirken bulundukları yere göre çeşitli stratejiler izlemektedir. Lane ve
Pritzker’e (2018: 9) göre bu stratejiler; bireylerin ve toplulukların politik süreçlere
katılmalarıyla ilgili uğraşlar, politika gündemine ve karar verme sürecine etki, politik
ve profesyonel pozisyonda durma, seçim kampanyalarıyla ilgilenme ve seçim ofisi için
çalışmaktır (Lane ve Pritzker, 2018: 8). Her strateji çerçevesinde sosyal çalışmacıların
uğraşlarını Tablo 2’deki gibi tanımlamak mümkündür.
Tablo 2: Siyasi Sosyal Çalışma Stratejileri
Strateji
Çalışmalar
Strateji 1: Bireylerin ve
toplulukların politik
süreçlere katılmalarıyla
ilgili uğraşlar
Düşük temsil edilen grupların oy kullanımını artırmak için
çalışmalar gerçekleştirmek, az temsil edilen grupların siyasi
farkındalığını artırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirmek,
oy vermeye uygun danışanların sisteme kaydedilmesi, az
temsil edilen grupların, daha fazla oy hakkı, daha adil ve
duyarlı seçim süreçlerine dâhil etmek üzere genişletilmiş
siyasi gücü savunmak ile ilgili uygulamaları gerçekleştirir.
Seçilmiş çalışanların politika kararlarını ve politika
gündemlerini etkileme, adayların politika gündemlerini
etkileme, hükümet tarafından belirlenen politika gündemlerini
ve politika kararlarını etkilemeye yönelik çalışmalar
gerçekleştirir.
Strateji 2: Politika
gündemine ve karar
verme sürecine etki
Strateji 3: Politik ve
profesyonel pozisyonda
durma
Sosyal çalışmacılar, kamu çalışanı ve diğer profesyonel
olarak politikalar üzerine çalışır, siyasi olarak atanmış
hükümet çalışanı olarak çalışır, seçilmiş siyasilerin ofislerinde
çalışır.
Sosyal
çalışmacılar,
seçim
ofislerinde
çalışmalar
gerçekleştirir.
Strateji 4: Seçim
kampanyalarıyla
ilgilenme, seçim ofisi
için çalışmak
Kaynak: Lane ve Pritzker, 2018.
Radikal Sosyal Çalışma
Radikal sosyal çalışma yaklaşımı, “geleneksel sosyal çalışma olarak ifade edilen ve
temelde toplumsal uzlaşma teorilerinden şekillenerek ortaya çıkan sosyal çalışma
yaklaşımlarına bir tepki olarak ortaya çıkmış” (Acar, 2001, akt: Yanardağ,2014:68) bir
yaklaşımdır.
Radikal sosyal çalışma yaklaşımının çerçevesini Bailey ve Brake (1975: 55) dört
bağlamda açıklamaktadır. Bu bağlamların ilki; çelişkidir. Sosyal çalışma mesleğinin,
mesleki bağlam ve geniş baskılayıcı örgütsel yapısına rağmen insanların politik ve
ekonomik yapıları kontrol etme kapasitelerini artırma potansiyeli bulunmaktadır. İkinci
bağlam; insanlar ve sistemler arasındaki diyalektiktir. İnsanların sosyal çevrelerini
oluşturan çeşitli sistemler ve insanlar arasındaki ilişki diyalektiktir ve insanlar bu
269
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
diyalektik ilişki çerçevesinde dönüştürücü ve yaratıcı varlıklardır. Üçüncü bağlam;
baskılayıcı ve destekleyici sistemlerdir. Dördüncü ve son bağlam; bireysel bilinçtir.
İnsanlar ve sistemler arasındaki ilişkide, bireyler sosyal kurumların onlar için ne ifade
ettiği hakkında bireysel bilince sahip olmalıdır.
Radikal sosyal çalışma yaklaşımına dair çeşitli temalar vardır. Mullaly’ın (1997) sınıf
analizine dayalı olduğunu belirttiği bu temalar çerçevesinde radikal sosyal çalışma
uygulamalarını aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür:
1. Kapitalizm sosyalizm için reddedilir,
2. Liberal reformizm, sosyal sorunlarla baş etmenin bir yolu olarak kabul edilmez,
3. Kapitalist refah sistemi, kapitalizmi destekleyen siyasi ve ekonomik araçlarla
gerçekleştirilir,
4. Toplumsal bir norm olarak sosyal refah kapitalizmin karşıtıdır,
5. Geleneksel sosyal çalışma sosyal sorunları sürdürür,
6. Birey-toplum zıtlığı anlayışı, sosyal veya siyasi nedenlerden ayrı olarak
anlaşılamayacak özel sorunlara dair yanlış bir dikotomidir.
7.
Feminist bakış açısı, radikal sosyal çalışma için epistemolojik bir zorunluluk
olup bu bakış açısı yalnızca cinsiyetçiliği ve ataerkilliği deşifre etmez, aynı
zamanda kişisel olan ve politik olan arasındaki bağa dair dönüşümsel
politikalara daha iyi bir bakış açısı kazandırır.
8. Klasizm ve ataerkillik radikal sosyal çalışmacılara yönelik tek baskı unsuru
değildir, gittikçe yapısal olarak baskı gücü olarak görülen ırkçılık, yaşçılık,
heteroseksizm, engellilere yönelik ayrımcılık, emperyalizm de radikal sosyal
çalışmacılar için baskı unsurudur.
9. Profesyonellik, profesyonelleri danışanlardan uzaklaştırır ve danışanlara
hizmet vermemek pahasına profesyonelliğe hizmet etmeye yol açar.
10. Sendikalaşma, radikal sosyal çalışmacılar için tercih edilen örgütlenme
şeklidir (akt: Powell, 2001: 83).
Radikal sosyal çalışma yaklaşımına dair yukarıda belirtilen çerçeve ve temalar
doğrultusunda radikal sosyal çalışma uygulamalarıyla ulaşılmak istenen amaçları;
eğitim, insanlar ve sistemler arasında bağlantı kurma, mevcut sisteme karşıt sistemler
kurma ve mevcut sisteme bireysel ve yapısal tepki olarak tanımlamak mümkündür.
Eğitim çalışmalarıyla; baskı ve potansiyelleri ve baskıya karşı mücadeleye dair
eleştirel bilinç geliştirmesi amaçlanırken, insanlar ve sistemler arasında bağlantı
kurmayla sistemlerin insanların yararına çalışması, gücün adil bir şekilde dağıtılması
amaçlanmaktadır. İki amaç çerçevesinde karşıt sistemlerin kurulması, bireysel ve
yapısal tepkinin gelişmesi radikal sosyal çalışma uygulamalarıyla ulaşılmak istenen
diğer amaçlardır (Bailey ve Brake,1975).
270
Yanardağ
Radikal
sosyal
çalışma
uygulamalarıyla
ulaşılmak
istenen
amaçların
gerçekleştirilmesi için belirli yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemleri Bailey ve Brake
(1975) diyalogcu iletişim, grup bilincinin artırılması, örgütlenme ve planlama olarak
tanımlamaktadır. Radikal sosyal çalışma yöntemlerinin ilki; Paublo Freire’nin
yöntemlerinden biri olan diyalogcu iletişimdir. Söz söyleme hakkı bulunmayan
bireylerin, söz sözleme hakkını elde etmesi sağlanarak oluşturulan diyalog yoluyla
bilinçlenerek fenomenolojik özelliklerinin ve kendisinin toplum tarafından nasıl
biçimlendirildiğinin farkına varmasını sağlayan bir iletişim yöntemi olan diyalogcu
iletişim vasıtasıyla bireyler eleştirel bir göz kazanır ve özgürleşme olanağına sahip
olurlar (Freire, 2006). Bu çerçevede, radikal sosyal çalışma yöntemi olan diyalogcu
iletişim yoluyla sosyal çalışmacılar söz hakkı olmayan danışanların, söz söylemelerini
olanaklı kılıp bilinçlenerek, sınıfsal bir değişimin parçası olmalarını sağlarlar.
Radikal sosyal çalışma yaklaşımının ikinci yöntemi; grup bilinçlenmesidir. Freire’nin
yöntemlerinden biri olan grup bilinçlenmesi, Freire’nin toplum eğitimi yönteminin bir
çıktısı olup grup bilincinin artması, politik bilinçlenme, eleştirel düşüncenin
sağlanması, desosyalizasyonun gerçekleşmesi, öz örgütlenme ve öz eğitim
uğraşlarının gerçekleştirilmesiyle ilgilidir. Grup bilincinin artırılmasına yönelik
çalışmalarla topluma ilişkin eleştirel bir anlayışın geliştirilmesi, toplumun sosyal
değişimler için kendi kapasitesinin farkına varması hedeflenir (Pyles, 2009, akt:
Yanardağ, 2019:92).
Radikal sosyal çalışma yaklaşımının üçüncü yöntemi örgütlenmedir. Saul Alinsky
tarafından gerçekleştirilen toplum örgütlenmesi çalışmalarıyla örneklendirilebilecek
olan, elitler ve alt sınıflar arasındaki çıkarların farklı ve genellikle zıt olduğu, gücün
sosyal sorunların ortadan kaldırılmasını ve değiştirilmesini sağlamayla alakalı olduğu
varsayımına dayalı olan, insanlara kendi güçleri olduğu duygusunu veren, somut
iyileşmeyi talep eden ve sorunların gerçekten çözülmesini amaçlayan radikal toplum
örgütlenmesi yaklaşımının (Ohmer ve Brooks, 2013, akt: Yanardağ,2019: 71) radikal
sosyal çalışma yaklaşımının bir yöntemi olarak örgütlenmeyle ilgili olduğunu
söylemek mümkündür.
Radikal toplum örgütlenmesi yaklaşımı kullanan toplum örgütleyicilerinin; aracı,
eylemci, arabulucu, savunucu, uygulayıcı, baskı (rahatsızlık vermek amaçlı) işlevleri
bulunmaktadır. Bu yaklaşımla toplum üyelerinin içinde bulundukları duruma karşı
tepkili olmaları, iktidar sahipleri gibi belirlenen hedeflerle yüzleşmesi ve doğrudan
eylemler yoluyla değişim yaratılması amaçlanmaktadır (Ohmer ve Brooks, 2013, akt:
Yanardağ,2019:71 ). Öte yandan, sınıf temelli uygulamaları odağına alan radikal
271
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
sosyal çalışma yaklaşımı açısından örgütlenme alanlarını; sendikalar, danışan
örgütleri ve meslek örgütleri olarak tanımlamak mümkündür.
Dördüncü ve son radikal sosyal çalışma yöntemi olan planlama, toplumla sosyal
çalışma uygulama yaklaşımı olan toplum planlamasıyla ilgilidir. Toplumun, sosyal,
kültürel, ekonomik ve çevresel konularda ihtiyaçlarının giderilmesini ve toplum
çıkarlarını desteklemeyle (Rothman ve Zald, 1985, akt: Yanardağ,2019:84) ilgili olan
toplum planlaması, sınıfsal çatışmaların ortadan kaldırılmasına yönelik bir yöntemdir.
Türkiye’de Siyasi Sosyal Çalışmanın Olanağı
Türkiye’de sosyal çalışmacıların, siyasete katılımına dair tecrübelerine bakıldığında,
milletvekili, bakan ve yerel yönetimlerde belediye başkan yardımcılığı görevi almış
meslek elemanları, parti yöneticileri bulunuyor olsa da sosyal çalışmacıların siyasete
katılımı sınırlıdır. Bu durumun, Türkiye’de sosyal çalışma mesleğinin kamuda istihdam
aracılığıyla gelişmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Zira kamu çalışanlarının
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri çerçevesinde siyaset yapma yasağının
bulunması, kamu çalışanı sosyal çalışmacıların siyasi çalışmalara katılmasını
engellemektedir.
657 sayılı yasaya rağmen Türkiye’de siyasi sosyal çalışma uygulamalarının hayata
geçirilmesinin gerçekleşemeyeceğini söylemek mümkün değildir. Bu durumun üç
boyutu
bulunmaktadır.
Birinci
boyut;
kamu
istihdamının
daraldığı,
sosyal
çalışmacıların sivil toplum ve özel sektörde istihdam olanakları aradığı günümüzde,
siyasi alanın sosyal çalışmacılar için uygulama alanı olarak görülme olasılığıdır.
İkinci boyut Türkiye’nin refah rejimiyle ilgilidir. Türkiye’nin refah rejiminin dahil
edilebileceği klientalist faaliyetlerin, yerelciliğin ve siyasal patronaj faaliyetlerinin
yaygın olduğu, siyaset sistemiyle doğrudan bağlantılı bürokrat yapının bulunduğu
(Mingione, 2011: 270-271) Güney Avrupa Rejiminin sosyal hizmetleri politik bir araç
durumundadır. Sosyal çalışma faaliyetlerinin temel bir siyaset aracı haline getirilmesi
hem yerel düzeyde hem ulusal düzeyde siyasi faaliyetleri yönetmeye dair
profesyonellere de ihtiyaç duyulmasını beraber getirmektedir. Bu ihtiyaç sosyal
çalışmacıların siyasi sosyal çalışma uygulamaları çerçevesinde aktif görev almasını
olanaklı kılmaktadır.
Üçüncü boyut; siyasi eylemin sosyal çalışmacılar için bir mesleki sorumluluk
olmasıdır. Türkiye’de Sosyal Çalışma Mesleğinin Etik İlke ve Sorumlulukları
Belgesi’nin altıncı maddesine göre “sosyal çalışmacılar insanların temel ihtiyaçlarını
karşılamaları ve tam olarak gelişmeleri için kaynaklara, istihdam olanaklarına,
272
Yanardağ
hizmetlere ve fırsatlara eşit biçimde ulaşmalarını sağlamak amacıyla sosyal ve siyasal
aksiyonlara katılmalıdır” (SHUDER, 2004).
Siyasi sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirmek isteyen sosyal çalışmacılar için
çeşitli
siyasi
sosyal
çalışma
uygulama alanlarının
bulunduğunu söylemek
mümkündür. Bu uygulama alanları siyasi partiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Cumhurbaşkanlığı ve yerel yönetimler olarak tanımlanabilir.
Sosyal çalışmacıların siyasi sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirebileceği birinci
alan siyasi partiler olup siyasi partiler bağlamında siyasi sosyal çalışma alanlarını;
gençlik kolları, kadın kolları ve siyasi parti merkezleri olmak üzere üç boyutta
açıklamak mümkündür. Siyasi sosyal çalışma alanı olarak değerlendirilebilecek kadın
kolları, ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kurulmuş olup çeşitli partilerin kadın
kolları 12 Eylül askeri darbesine kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. 12 Eylül askeri
darbesinin ardından kapatılan kadın kolları, 1995 yılında 4121 sayılı yasada yapılan
değişiklikle tekrar resmi bir zemin kazmış olup kadın kolları siyasi partilerin gençlik
kolları gibi bir uzantısı olmuştur (Talaslı,1996, akt: Türk, 2010: 60).
4121 saylı kanunda yapılan değişikliklerle, 7. Madde çerçevesinde “siyasi partilerin
tüzüklerinde ayrıca kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri yan kuruluşlarla yabancı
ülkelerde yurtdışı temsilciliği” kurabilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede kadın kolları
parti tüzüklerinde belirtilen çalışma koşulları çerçevesinde siyasi partiler bünyesinde
çalışmalarını gerçekleştirmektedir.
Kadın kollarının temel işlevini, içinde bulundukları partiye kaynak sağlamak, özellikle
seçim
dönemlerinde
kampanya
çalışmalarına
katılmak
olarak
tanımlamak
mümkündür (Minibaş, 1996, akt: Özalp, 2018: 43). Kadın kolları, kadınların siyasette
üst kademelere çıkma ve temsilci olmaları noktasında partiyi etkileme gücüne sahip
olmamasına karşın (Pınarcoğlu, 2017: 14) özellikle seçim dönemlerinde siyasi partiler
için önemli bir araçtır. Bu bağlamda, kadın kolları siyasi sosyal çalışma uygulamaları
için etkili bir alandır.
Siyasi partiler bağlamında bir başka siyasi sosyal çalışma alanı gençlik kollarıdır.
Kadın kolları gibi gençlik kolları da 4121 sayılı kanunda yapılan değişikliklerle yasal
zemin kazanmış bir parti örgütlenmesidir. Gençlik kolları, kadın kolları gibi seçim
döneminde aktif rol oynayan parti organıdır. Gençlik kollarının günümüzdeki
görünümü aday için bayrak asan, afiş dağıtan, adayın alt hizmetlerini parti adına
gören gönüllü gençlerden oluşan, adayın ailesinin bile aday için yapamadığı
hizmetleri yapan yapı (Kösedağ, 2018: 118) olarak tanımlamak mümkündür. Gençlik
kolları, “çoğu zaman kendilerine atfedilen saflık, inanç ve sadakat niteliklerinin yanı
273
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
sıra alana yeni girenler, sermayesiz gelenler ve parti içi mücadelelerde üst yönetiminin
fedakâr hizmetkarlarıdırlar” (Caymaz, 2015: 58). Öte yandan gençlik kolları, partilere
üye kazandırma aracı olmasının yanında, gençlik kolları üyelerinin politik kariyerlerini
de kolaylaştırmaktadır (Gökmen, 2017: 34). Hem kadın kolları hem de gençlik kolları,
seçim kampanyalarının yürütülmesi, hem de parti içi diğer çalışmaların yürütülmesi,
siyasi sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirmek isteyen sosyal çalışmacılar için
bir zemin oluşturmaktır.
Ayrıca, sosyal çalışmacıların sadece kadın ve gençlik kollarında değil aynı zamanda
siyasi partilerin merkez yönetiminde de görev alması mümkündür. Sosyal çalışmacılar
bu bağlamda, sosyal politikalar ile ilgili partiye danışmanlık yapabilir, iş birliği ve ağ
becerileri ile çeşitli sivil toplum örgütlerinin siyasi partiyle kurduğu ilişkileri yürütmede
sekretarya işlerini yürütebilir, sosyal politikalara dair raporlama çalışmaları
gerçekleştirebilir.
Sosyal çalışmacıların siyasi sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirebileceği ikinci
alan; Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir (TBMM). TBMM’de sosyal çalışmacıların gerek
meslek örgütü gerekse diğer politikayı etkilemeye dayalı çalışmalar gerçekleştiren
sivil toplum örgütleriyle lobicilik çalışmaları gerçekleştirerek yasama süreçlerinin
mesleki ilke ve değerlere göre gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalar yürütmesi
mümkündür.
Öte yandan, sosyal çalışmacılar TBMM’de milletvekili danışmanı olarak da siyasi
sosyal çalışmacı olarak görev alabilirler. TBMM Milletvekili Danışmanı Çalıştırılması
Hakkında Hizmet Sözleşmesi Esaslarına dair divan kararına göre danışmanlar
milletvekillerinin yasama ve araştırma faaliyetlerini yerine getirmesine yönelik
çalışmalar gerçekleştirir. Danışman olarak sosyal çalışmacılar, seçmenlerle
ilişkilerinin
yönetilmesi,
seçmenlerin
taleplerinin
milletvekiline
ulaşmasının
sağlanması, soru önergeleri yoluyla hükümet veya kurumlardaki sorunlara dair
kamuoyunun oluşturulması ve çeşitli konularda bilgi notlarının hazırlanmasına yönelik
çalışmaları gerçekleştirebilir.
Sosyal çalışmacıların siyasi sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirebileceği
üçüncü
alan
Cumhurbaşkanlığı’dır.
Ülkemizde
yeni
bir
mekanizma
olan
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde kamu yönetiminde köklü
değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu değişikliklerle, sosyal çalışmacılar başta sosyal
274
Yanardağ
politika alanı olmak üzere çeşitli alanlarda yeni oluşturulan mekanizmalarda görev
alabilme olanağına sahip olmuştur1.
Sosyal çalışmacıların siyasi sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirebileceği son
alan; yerel yönetimlerdir. Gerek Kent Konseyleri gerekse diğer katılım mekanizmaları
olmak üzere yerel halkın katılımından, sosyal hizmetler ve sosyal yardımlardan
sorumlu başkan yardımcılığı görevlerine sosyal çalışmacılar gelebilmektedir.
Radikal sosyal çalışma yaklaşımı bağlamında siyasi sosyal çalışma uygulama
alanlarına bakıldığında, başta sınıf temelli sendikacılık yapan sendikalar olmak üzere
sosyalist örgütler ve feminist örgütler radikal sosyal çalışma uygulama alanı olarak
tanımlanabilir. Bu alanlarda gönüllü veya profesyonel olarak sosyal çalışmacılar
radikal sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirebilirler.
Yukarıda aktarılanlar doğrultusunda; Türkiye bağlamında siyaset ve sosyal çalışma
ilişkisi değerlendirildiğinde hem siyasi sosyal çalışma hem de radikal sosyal çalışma
yaklaşımı kullanılarak siyasi sosyal çalışma uygulamalarının gerçekleştirilmesi
mümkündür. Öte yandan, her ne kadar siyasi alan sosyal çalışmacılar için bir
uygulama alanı olarak tanımlanabilse de sosyal çalışma disiplini için yeni bir
uygulama alanıdır. Yeni bir uygulama alanı olmasının vermiş olduğu güçlüğün
aşılabilmesi için, Amerikan Ulusal Sosyal Çalışmacılar Derneği (NASW) tarafından
gerçekleştirilen çalışmalara benzer bir şekilde, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’nin
siyasi sosyal çalışma uygulamaları gerçekleştirmek isteyen sosyal çalışmacıların bu
alana özgü kapasitesini artırması ve siyasi partiler ile sosyal çalışmacılar arasında
ağların kurulmasını sağlama konusunda bir araç haline gelmesi; siyasi sosyal çalışma
yaklaşımlarının sosyal çalışma eğitiminin bir parçası haline getirilmesi sağlanarak
siyasi sosyal çalışmaya dair bilgi ve değerlerin lisans programlarında öğrencilere
aktarılmasının sağlanması, sosyal çalışma öğrencilerinin hem lisans hem de
lisansüstü programlarda siyasi alanlarda mesleki uygulamalar yaparak beceri
edinmelerinin olanaklı hale getirilmesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Acar, H. (2001) Sosyal Hizmete Radikal Yaklaşımlar. Prof. Dr. Nihal Turan’a Armağan İçinde,
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Yayını
Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu’na Prof. Dr. Vedat Işıkhan’ın seçilmesiyle
örneklendirebileceğimiz bu durum çerçevesinde sosyal çalışmacıların hem ihtisas kurullarına
üye olarak hem de teknik personel olarak politika süreçlerine dair çalışmalar gerçekleştirmesi
mümkündür.
1
275
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
Andrews, J., Reisch, M. (2002). The radical voices of social workers: Some lessons for the
future. Journal of Progressive Human Services. https://doi.org/10.1300/J059v13n01_02
Brueggemann, W. G. (2014). The Practice of Macro Social Work . England: Cengage
Learning.
Çetingök,
M.
(2016).
Politik
Sosyal
Hizmet.
Ankara:
SHUDER
https://doi.org/10.13140/RG.2.2.20279.88488 Erişim Tarihi: 10.08.2019
Caymaz, B. (2015) “Mücadele Alanı Olarak Parti Gençlik Kolları:AKP Gençlik Kolları ve Ülkü
Ocakları’nda “Gençlik”. İleti-ş-im. 22. 31-61.
Devlet Memurları Kanunu
(14 /7/1965). Remi Gazete (Sayı:12056
). Erişim Adresi:
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.657.pdf Erişim Tarihi: 10.08.2019
Duarte,F.(2017). Reshaping Political Ideology in Social Work. A Critical Perspective Aotearoa
New Zealand Social Work 29(2)
Dunlap, K. M. (1993). A History of Research in Social Work Education: 1915-1991. Journal of
Social Work Education, 29(3), 293-301.
Domanski, D. M. (1998). Prototypes of Social Work Political Participation: An Empirical Model.
Journal of Social Work. 43(2)
Eroğul, C . (1974). Siyaset Kavramı Hakkında Bir Deneme. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi ,
29 (02) , . DOI: 10.1501/SBFder_0000000983
Fisher, R. (1995). Political Social Work: Journal of Social Work Education. 31(2)
Freire, P.(2006) Ezilenlerin Pedagojisi, çev. Dilek Hattatoğlu-Erol Özbek, Ayrıntı Yayınları,
5.Basım, İstanbul
Glicken, M. D. (2010). Social work in the 21st century: An introduction to social welfare, social
issues, and the profession. Sage.
Gökmen, Y. C. (2017). Türkiye’de Gençlerin Siyasete Katılımı: Parti Gençlik Kolları Örneğinde
Bir İnceleme. Ege Üniversitesi
Gray, M. , Rooyen van C. , Rennie, G., Gaha, J. (2002). The Political Participation of Social
Workers: A Comparative Study. International Journal of Social Welfare 11(2)
Gwirth, Al. (2011). Siyaset Felsefesi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 52(1)
Haynes, J. E. (1975). The “Rank and File Movement’ in Private Social Work. Labor History.
https://doi.org/10.1080/00236567508584323
Heywood, A. (2006). Siyaset. İstanbul: Liberte Yayınları
Hunter, R.W.(1999).Voices of our past: the rank and file movement in social work, 1931-1950"
(1999). Dissertations and Theses. Paper 1602.
Hoefer, R. (1999). The Social Work and Politics Initiative. Journal of Community Practice.
https://doi.org/10.1300/j125v06n03_04
Kösedağ, E. (2018). Seçim Kazanma Stratejileri: Aday Adaylarına Altın Tavsiyeler. İstanbul:
Okur Kitaplığı
Lane,R.S (2011). Political Content in Social Work Education as Reported by Elected Social
Work. Journal of Social Work Education, 47(1)
276
Yanardağ
Lane, S. R., Pritzker, S. (2018). Political Social Work. Springer.
Leighninger,L. Knickmeyer, R.(1976). The Rank and File Movement: The Relevance of Radical
Social Work Traditions to Modern Social Work Practice. The Journal of Sociology &
Social Welfare. 4(2)
Mıngıone, Enzo. (2011). “Güney Avrupa Refah Modeli ve Yoksulluk ve Sosyal Dışlanmaya
Karşı Mücadele”, Sosyal Politika Yazıları, Der: Ayşe Buğra, Çağlar Keyder, İstanbul,
İletişim Yayınları, , s.261-286.
Oğuz, C. M. (2017) . ABD’de “Progressivism” Hareketi ve Woodrow
Wilson’un Kurcu
Babalar’a İtirazı. Amme İdaresi Dergisi 50(1)
Ostrander, J. (2017). To participate or not to participate, that is the question: A critical
phenomenological study of clinical social workers and their political participation (PhD
Doctoral Dissertation). University of Connecticut, West Hartford, CT.
Özalp, Z. (2018). Türkiye’de Muhafazakar Partilerde Kadın Örgütlenmesi ve Kadınların
Siyasal Süreçlere Katılımı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi.
Pınarcıoğlu, N . (2017). Eril Siyasette Kadın Temsili (Mi?). Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri
Dergisi, 7 (1/1), 12-24. Erişim Adresi:
Polsky, A. J., & Polsky, A. J. J. (1993). The rise of the therapeutic state. Retrieved from
https://ebookcentral.proquest.com
Powell,
F.
W.
(2001).
The
politics
of
social
work.
Retrieved
from
https://ebookcentral.proquest.com
Reisch, M., & Andrews, J. (20019.The road not taken: A history of radical social work in the
United States.Brunner-Routledge
Rome, S. H., & Hoechstetter, S. (2010). Social work and civic engagement: The political
participation of professional social workers. Journal of Sociology & Social Welfare, 37(3),
107-129.
SHUDER (2004).Sosyal Hizmet Mesleğinin Etik İlke ve Sorumlulukları. Ankara: Sosyal Hizmet
Uzmanları Derneği Genel Merkezi Yayınları
Staniforth, B., Fouché, C., & O’Brien, M. (2011). Still doing what we do: Defining social work
iin the 21st century. Journal of Social Work. https://doi.org/10.1177/1468017310386697
TBMM (2019). Milletvekili Danışmanı Çalıştırılması Hakkında Hizmet Sözleşmesi Esasları.
Erişim Adresi: https://www.tbmm.gov.tr/genser/e2.html Erişim Tarihi: 10.08.2019
TDK (2019). Siyaset. Erişim Adresi: http://sozluk.gov.tr Erişim Tarihi 10.08.2019
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Yürüklükten Kaldırılmış Hükümler (18/10/1982), Resmi
Gazete
(sayı:16863).
Erişim
Adresi:
http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/5.5.2709.pdf Erişim Tarihi: 10.08.2019
Türk, P. (2010). Kadın ve Siyaset İlişkisi Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Bursa’da AKP ve
CHP Kadın Kolları. Anadolu Üniversitesi.
Wagner, D. (2009). Radical Social Work as Conceit. Journal of Progressive Human Services.
https://doi.org/10.1080/10428230903301576
277
Toplum ve Sosyal Hizmet
Cilt 31, Sayı 1, Ocak 2020
Weiss-Gal, I., & Gal, J. (2014). Social workers as policy actors. Journal of Social Policy.
https://doi.org/10.1017/S0047279413000603
Yanardağ, U. (2014). Yoksulluk Sorununa Radikal Sosyal Çalışma Yaklaşımıyla Bakmak.
Polat, G., Çoban-İçağasıoğlu, A. (Eds). Yoksulluk ve Sosyal Hizmet: Yeni Zorluklar
Yaklaşımlar içinde. İstanbul: Sosyal Çalışma Yayınları
Yanardağ, U. (2019). Toplumla Sosyal Çalışmaya Giriş. Ankara: Maya Yayınları
Yanardağ-Zubaroğlu, M., Özmete, E. (2017). Bir Mesleki Uygulama Alanı Olarak Geçmişten
Geleceğe Klinik Sosyal Hizmet. Toplum ve Sosyal Hizmet, 28(1), 203-226.
278