Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

FELSEFE-EDEBİYAT SEMPOZYUMU

2015, FELSEFE EDEBiYAT SEMPOZYUMU (29-30 Nisan 2015, Van) Bildiri Kitabı

Çağımız, felsefe ve edebiyat arasında sıcak ilişkilerin kurulduğu bir dönem olmuştur. Bunun nedeni yalnız felsefenin edebiyat üzerindeki yönlendirici ve belirleyici etkisi değil, edebiyatın da giderek felsefe içinde bir söylem biçimi olarak görülmesidir. Varoluşçulukta filozof ve romancı, filozof ve şair, filozof ve denemecinin aynı kişilikte bütünleştiğine tanık oluruz. Bu durum, yeni bir söylem biçimi oluşturma çabası olarak görülebileceği gibi, farklı sorunları ele alma konusunda felsefenin yetersizliğinden de kaynaklanıyor olabilir. Edebiyat geleneği güçlü bir toplum olmamıza karşın felsefe dili ve kültürü açısından aynı şeyi söyleyemeyiz. Felsefe ve edebiyat arasında bir yol oluşturmak, bu ikisi arasındaki ilişkiyi farklı bir bakış açısıyla yeniden tesis etmek önemlidir. Zira köylerinde bile divan sahibi şairlerin bulunduğu bir kültür coğrafyasının insanları olarak edebiyat eserlerinin içindeki felsefeyi ve felsefe eserlerinin içindeki edebiyatı keşfettiğimizde sadece felsefe ve edebiyat arasında bir ilişki kurmuş olmakla kalmaz, aynı zamanda kendimize ait düşünme yollarını da tanımış oluruz.

9 789757 616597 (29-30 Nisan 2015, Van) Bildiri Kitabı ISBN 978-975-7616-59-7 FELSEFE EDEBiYAT SEMPOZYUMU Çağımız, felsefe ve edebiyat arasında sıcak ilişkilerin kurulduğu bir dönem olmuştur. Bunun nedeni yalnız felsefenin edebiyat üzerindeki yönlendirici ve belirleyici etkisi değil, edebiyatın da giderek felsefe içinde bir söylem biçimi olarak görülmesidir. Varoluşçulukta filozof ve romancı, filozof ve şair, filozof ve denemecinin aynı kişilikte bütünleştiğine tanık oluruz. Bu durum, yeni bir söylem biçimi oluşturma çabası olarak görülebileceği gibi, farklı sorunları ele alma konusunda felsefenin yetersizliğinden de kaynaklanıyor olabilir. Edebiyat geleneği güçlü bir toplum olmamıza karşın felsefe dili ve kültürü açısından aynı şeyi söyleyemeyiz. Felsefe ve edebiyat arasında bir yol oluşturmak, bu ikisi arasındaki ilişkiyi farklı bir bakış açısıyla yeniden tesis etmek önemlidir. Zira köylerinde bile divan sahibi şairlerin bulunduğu bir kültür coğrafyasının insanları olarak edebiyat eserlerinin içindeki felsefeyi ve felsefe eserlerinin içindeki edebiyatı keşfettiğimizde sadece felsefe ve edebiyat arasında bir ilişki kurmuş olmakla kalmaz, aynı zamanda kendimize ait düşünme yollarını da tanımış oluruz. FELSEFE EDEBiYAT SEMPOZYUMU (29-30 Nisan 2015, Van) Bildiri Kitabı Hazırlayanlar Vefa Taşdelen Zeki Taştan Ahmet Eyim Melih Erzen Eren Rızvanoğlu Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yayınları Yayın No: 59 © Yüzüncü Yıl Üniversitesi Felsefe - Edebiyat Sempozyumu (29 - 30 Nisan 2015, Van) Bildiri Kitabı Hazırlayanlar: Vefa Taşdelen Zeki Taştan Ahmet Eyim Melih Erzen Eren Rızvanoğlu Son Okuma: Ömer Faruk Taşdelen Grafik Tasarım: TAVOOS Cilt: Birinci Ciltevi Baskı: Hemers Ofset Ltd. Şti. İskitler / Ankara ISBN 978-975-7616-59-7 Sertifika no: 32205 1. Baskı: Aralık 2015 Adres: Yüzüncü Yıl Üniversitesi / Van FELSEFE EDEBiYAT SEMPOZYUMU (29-30 Nisan 2015, Van) Bildiri Kitabı Hazırlayanlar Vefa Taşdelen Zeki Taştan Ahmet Eyim Melih Erzen Eren Rızvanoğlu İÇİNDEKİLER AÇILIȘ KONUȘMALARI ............................................................ 9 PEYAMİ BATTAL .................................................................... 9 İBRAHİM TAȘYAPAN ........................................................... 11 TURAN KARATAȘ ................................................................ 13 VEFA TAȘDELEN ................................................................. 17 HERBST −GÜZ− ..................................................................... 24 RaIner MarIa RIlke Çev. Turan Oflazoğlu FELSEFE VE EDEBİYAT İLİȘKİSİ ÜZERİNE BAZI DÜȘÜNCELER ............................................................... 27 Sabri Büyükdüvenci YOL AĞRISI ............................................................................ 33 Vefa Tașdelen BİLDİRİ METİNLERİ ................................................................. 35 VAROLUȘ VE EDEBİYAT ......................................................... 37 A. Kadir Çüçen ABDÜLHAK HÂMİD YAHUT BİR ȘAİRİN FELSEFÎ PORTRESİ ... 57 Abdullah Uçman FELSEFE EDEBİYATA KENDİNİ NASIL EKLEMLER? ............... 67 Ahmet Sarı FELSEFE VE HAYAT ARASINDA EDEBİYAT ............................. 95 Ali Osman Gündoğan AYNANIN SIRRI : HİLMİ YAVUZ’UN DESCARTES-İBN SÎN BAĞLAMLI NEȘÂTÎ OKUMASI ÜZERİNE BİR SORUNLAȘTIRMA VE İBN ARABÎ-DERRİDA BAĞLAMLI BİR ALTERNATİF OKUMA ÖNERİSİ .................... 105 Ali Utku TÜRKİYE ÜNİVERSİTELERİNDE EDEBİYAT VE FELSEFE EĞİTİMİ ÜZERİNE DÜȘÜNCELER .................... 121 Besim F. Dellaloğlu İKİ FARKLI DÜȘÜNME VE VAROLMA TARZI: NESİR VE ȘİİR ...................................................................... 131 Burhanettin TATAR “HACE-İ EVVEL”İN FELSEFE İLE İMTİHANI ........................... 143 Fazıl Gökçek EDEBİYAT VE FELSEFEYE ARADAN BAKMAK ..................... 157 Hakan Poyraz HERMANN HESSE’NİN SİDDHARTHA VE RASİM ÖZDENÖREN’İN KUYU ANLATILARINDA MİSTİK/METAFİZİK YOLCULUKTA İKİ İNSAN: SİDDHARTHA VE YUSUF ..................................................... 165 Mehmet Güneș HÜSEYİN RAHMİ VE DELİLİK FELSEFESİ ............................. 181 Mehmet Narlı ERİNYSLER’DEN EUMENİDLER’E: ABJECT OLARAK KADIN ........................................................... 199 Nazile Kalaycı EDEBİYATIN VE FELSEFENİN DİLİ ÜZERİNE ......................... 221 Milay Köktürk AHMET ERHAN ȘİİRİNDE VAROLUȘSAL SORUNLAR BAĞLAMINDA İNSAN ........................................................... 239 Mustafa Günay EDEBİYAT VE FELSEFE: ÇAKIȘMALAR VE ÇATIȘMALAR .... 249 Nami Bașer FELSEFENİN EDEBİLEȘTİRİLMESİ, EDEBİYATIN FELSEFİLEȘTİRİLMESİ ......................................................... 259 Onur Bilge Kula İKİ KÜLTÜR’LÜ EPİSTEMOLOJİK DÜNYADA FELSEFE VE EDEBİYAT ........................................................ 295 Ömer Faik Anlı ȘAİR KİMDİR, FİLOZOF KİMDİR, NERELERDE BULUȘURLAR? ............................................... 317 Ömer Naci Soykan ANTİGONE’NİN EYLEMİ YA DA SİYASAL EYLEMİN ANATOMİSİ ÜZERİNE ........................................................... 323 R. Levent Aysever MİTOLOJİ, EDEBİYAT VE FELSEFE ....................................... 337 Sema Önal JEAN PAUL SARTRE ÖZGÜRLÜĞE TUTKUN BİR EDEBİYAT ........................................................... 347 Senem Kurtar ANTIGONE VE OTONOMİ ..................................................... 363 Solmaz Zelyut METAFİZİĞİ, LOGOSU, ETHOSU VE NOMOSU MİTHOSTA BULUȘTURAN ROMAN DELİ FİLOZOF ................................. 377 Șaban Sağlık EDEBİYAT VE MANTIK .......................................................... 421 Șafak Ural ÇEVRİLEBİLİRLİK KAVRAMI AÇISINDAN FELSEFE VE EDEBİYAT İLİȘKİSİ ........................................... 433 Vefa Tașdelen AÇILIȘ KONUȘMALARI PEYAMİ BATTAL YÜZÜNCÜ YIL ÜNİ. REKTÖRÜ Sayın Valim, Sayın Atatürk Kültür Merkezi Başkanım, Yüzüncü Yıl Üniversitesi olarak bugün çok önemli bir bilimsel etkinliğe daha ev sahipliği yapıyoruz. Felsefe-Edebiyat Sempozyumu ile çok önemli iki disiplini bir araya getiriyoruz. Bu vesile ile yapılacak sunumların ve tartışmaların bilim dünyası için oldukça önemli olduğu kanaatindeyim. Zira biri hayatın estetik zevkini diğeri de fikri cephesini oluşturan bu iki disiplin kendi açılarından çok önemli oldukları gibi bunlar arasındaki ilişki de bir o kadar önemlidir. Biri tabiri caizse ruhu diğeri ise aklı simgeleyen bu disiplinler, esasında tarih boyunca bir ilişki içinde olmuş ve birbirini zaman zaman besleyerek büyümüşlerdir. Özellikle sanatçı ruhlu filozoflarda bu ilişkinin daha da yoğunluk kazandığını söyleyebiliriz. Veya edebiyat tarafı ağır basan ve felsefeye yer veren yazarların da yarattıkları estetik dünya içinde zaman zaman hayatı sorguladıklarını söyleyebiliriz. Tabii bugün Türkiye’nin dört bir tarafından gelen ve her biri bu hususta uzman olan hocalarımızın karşısında bu kadar hassas meselede 10 • • FELSEFE EDEBİYAT SEMPOZYUMU yine de temkinli konuşmakta fayda olduğu kanaatindeyim. Bu yüzden felsefe ve edebiyat veya her iki disiplin arasındaki ilişkiler bağlamında sözü kendilerine bırakmak daha doğru olacaktır. Sevgili katılımcılar, Özellikle bu sempozyum davetimizi kabul ederek Türkiye’nin dört bir tarafından Van’a teşriflerinizden dolayı her bir hocamıza ayrı ayrı teşekkür ederim. İki gün boyunca yapılacak olan bu etkinliğin felsefe ve edebiyatla ilgili herkese ve bilim dünyasına büyük katkılar sunacağına inancım tamdır. Hepinize başarılar dilerim. Sevgili Öğrencilerim, Özellikle edebiyat ve felsefe bölümünde okuyan veya bu hususlarla ilgili olan herkese şunu hatırlatmak isterim. Bugün burada sayısı otuzu aşan bilim adamıyla bir arada bulunmak edebiyat ve felsefeyle ilgilenenler için büyük bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Bu iki gün boyunca Edebiyat-Felsefe Sempozyumunu iyi değerlendirmenizi öneririm. Unutmayın hayat sadece sizin aldığınız derslerden ibaret değildir. Eminim dikkatli bir öğrenci, bu iki gün boyunca bu etkinlikten bilgiye, düşünceye, estetik zevke ve hayata dair birçok çıkarımda bulunacaktır. Değerli Misafirler, Bu etkinliğin gerçekleşmesinde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun ve hasseten Atatürk Kültür Merkezi’nin önemli katkıları olmuştur. Bu vesile ile Kurum Başkanımız sayın Prof. Dr. Derya Örs’e ve Merkez Başkanımız Sayın Prof. Dr. Turan Karataş’a teşekkürlerimi sunmak isterim. Sempozyumun ortakları olarak Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı ile Felsefe bölümlerine de ayrıca şükranlarımı bildirmek isterim. Çünkü bizzat işin mutfağında çalışarak böylesine güzel bir organizasyonun oluşumuna büyük katkı sunmuşlardır. Konuşmama son verirken iki gün boyunca sürecek olan Edebiyat-Felsefe Sempozyumu’nun bilim dünyasına büyük katkılar sunmasını temenni ediyor; saygı ve sevgilerimi sunuyorum. İBRAHİM TAȘYAPAN VAN VALİSİ Sayın Rektörüm, Atatürk Kültür Merkezi’nin değerli başkanı, öğretim üyeleri ve değerli öğrenciler; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Felsefe ve edebiyat, hayatı anlamamızın ayrı ama aynı amaca hizmet eden iki farklı alanı olarak bizlere yol göstermektedir. Bu bakımdan gerek felsefe gerekse edebiyat insan hayatındaki en önemli mihenk taşıdır. Her iki alan da bize hayatımızı zenginleştirecek değerler üretmektedir. Nitekim geçmişte ünlü edebiyatçılar tarafından kaleme alınan eserler günümüze kadar tazeliğini korumuştur. Sözün gücünü şiir ve edebi metinlerde görmekteyiz. Eserlerdeki sözleri yazan şair ve edebiyatçılarımız, bunları hangi zaman diliminde söylerse söylesin, bu sözler güçlü şekilde zamanımıza kadar gelmiş ve bizden sonra da dile getirileceklerdir. Bu da sözün gücünü bizlere gösteriyor. Aynı zamanda geçmişte filozofların dile getirdiği görüşler de günümüze kadar gelebilmektedir. Sözün ve düşüncelerin bunca zaman boyunca eskimeyen gücü, bugün tartışılmakta olan yeni düşünceler ve dile getirilen yeni sözlerle artmaktadır. Bu artışın devamlılığını sağlayacak güç 12 • • FELSEFE EDEBİYAT SEMPOZYUMU ise bu yola kendilerini adamış bilim adamlarının, edebiyatçıların ve felsefecilerin göstermesi gereken iradede bulunur. Bugün burada felsefe ve edebiyat geleneği bir kez daha tazeleniyor, tazelenmekle de kalmıyor her ikisi arasında bir ilgi kuruluyor. Şahsım adına, Edebiya —Felsefe Sempozyumunun Van’da düzenlenmesinden çok memnunun ve bunun tam isabet olduğunu düşünüyorum. Çünkü Van, hem doğal, hem tarihi, hem de kültürel birikimiyle bunu hak ediyor. Sözlerime son verirken, bu toplantının tertip edilmesinde emeği geçe, başta Başbakanlık Atatürk Kültür Merkezi Başkanı Prof. Dr. Turan Karataş, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal olmak üzere emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyor, verimli ve bereketli bir toplantı olmasını diliyorum. TURAN KARATAȘ ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAȘKANI Sayın valim, sayın rektörüm; kıymetli meslektaşlarım, sevgili öğrenciler; Yanlış hatırlamıyorsam 1984 veya 85’te, demek ki otuz yıl önce, üniversite öğrencisi olarak bir sempozyuma götürüldüm. Kendi isteğimle gittiğimi sanmıyorum. Dinleyici olarak katıldığım bu etkinlik bir “Felsefe Sempozyumu” idi. Zihnimde, sahanın önemli hocalarının tatlı tatlı tartışmaları kalmış. Benim gibi alana uzak, hazırlıksız, bilgisiz bir dinleyiciyi bile konunun içine çekmişti konuşmacılar. Bozkurt Güvenç hocayı orada dinledim; etkilenmiş olmalıyım ki, bu ismi sonraki yıllarda unutmadım. Hocanın bilhassa cümlelerindeki sadeliği ve kibarlığını beğenmiştim. Bir de karşı görüştekilerin, tartışmayı nezaketlice nasıl ateşlendirdikleri aklımda kalmış. Bu katılım ve karşılaşmadan sonra, “sempozyum” kavramı, seçkin bir etkinlik olarak zihnimde yer etti durdu, yaklaşık yirmi yıl. Bir akademisyen-araştırmacı olarak ilk bildirimi sunmak üzere 2003’te katıldığım bu türden bir faaliyet, “sempozyum”un zihnimdeki yerini/karşılığını alt üst etti. O günden beri bu tür toplanışlardan soğudum doğrusu. Biraz 14 • • FELSEFE EDEBİYAT SEMPOZYUMU da görevim gereği, son yıllarda çokça iştirak ettiğim benzer bilimsel etkinliklerde seviyenin her geçen gün düştüğünü üzülerek izliyorum. Buna rağmen, yenilerini tertip etmekten geri durmuyoruz. Niye? Belki, bir tanecik de olsa, özgün bir fikrin yeşermesine, yeni bir düşüncenin üretilmesine vesile olur diye. Bu toplantıyı, zihnimdeki eski kadrine kavuşacak bir etkinlik olması arzusuyla, temennisiyle düzenlediğimizi belirtmek isterim. İnşallah umduğumuz gibi olur. Hayırlı sonuçlar elde ederiz. Kıymetli misafirler; Felsefe ve edebiyatın benzeşen ya da ayrılan yönleri, daha önce birçok yazıya, araştırmaya, konuşmaya, tartışmaya konu olmuştur. Bu iki disiplin ya da uğraş, çok yerde birlikte anıldılar. İnsanoğlunun zihin, akıl, zekâ, muhayyile yoluyla yapıp etmelerinin toplandığı üç kümeden biri felsefe, diğer ikisi ise sanat ve bilimdir. Sanatın bir şubesi olan edebiyatın son yıllarda bilime dâhil edilen bir cephesinden de söz edilmeye başlandı. Düşüncenin elmas ucuyla edebiyatı diri tutan felsefe, kelâmı kibarlaştıran ve güzelleştiren cehdiyle düşünüşü etkin kılan edebiyat, çok yerde birbirlerine yakın dururlar. İnsan varoluşunu sorgulayan, hakikati arayan ve kurcalayan; işaret ve ima eden özellikleriyle bir arada görünürler. Buna karşılık felsefenin doğru, iyi ve fayda ereğini önceleyen ilkeleri ile edebiyatın güzellik ve estetik haz ardında giden kaygıları birbirinden ayrılırlar. Ne var, felsefe hakikati tespit ve tahlil etme amacındayken, edebiyat da çok zaman mutlak hakikati aramayı ihmal etmemiştir. Her iki uğraşın da, yaratılan ilk insandan beri, bize bahşedilen/ bağışlanan “derd”in dermanını arama, bulma, bu derde derman olma yolunda sorular sorduklarını, yollar bulduklarını bilmekteyiz. Denebilir ki, iyi bir edebiyat yapıtının arka planında, özünde, çok zaman felsefî bir düşünüş bulunmaktadır. Beri yanda ilk çağ filozoflarından bir kısmının düşüncelerini şiir biçiminde dile getirmişlerdir. Bu nedenle bir sıfatları da “ozan”dır. Filozoflar, edebî bir dil ve üslup kullandıklarında düşünceleri daha çok yankı bulmuş, izler kitleleri artmıştır. VEFA TAŞDELEN • Şu kadarı bilinmelidir; şair Ziya Paşa’nın “Tercî-i Bend”de dile getirdiği manidar suali, aynı zamanda felsefenin de meselesidir: Bu kârgâh-ı sun’ aceb dershanedir Her nakş bir kitab-ı ledünden nişanedir. Değerli konuklar, Zihne sorular düşürmek, zihni uyandırmak endişesiyle her iki alanın ne kadar benzeştiklerini görmekteyiz. Beri yanda, felsefenin “düşünme” melekesine sıkça müracaatına karşılık, edebiyatın “yaratma” melekesini kullandığını bilmekteyiz. Her iki disiplinin de hedefe varmak için vasıtası “dil”dir. Başka bir deyişle her ikisi de dille inşa ediliyor. Lakin felsefede araç olan dil, edebiyatta daha çok amaç katına yükseliyor. Felsefe, sözü temellendirerek, akla vurarak bir sonuca götürmek için dili açık anlamıyla ‘kullanıyor’. Edebiyatta ise söz, estetik hazza vasıta oluyor. Diğer bir söyleyişle, edebiyat sözü kurgulayarak, dili estetik bir katmana yükselterek anlatıma malzeme yapıyor. Kelimelerin bütün çağrışımları devreye sokuluyor, yan anlamlara müracaat ediliyor. Salt içeriği önemseyen felsefeye karşılık; edebiyat, biçim-öz dengesini gözetiyor. Sonuç olarak, insanın ezelî ve ebedî sorunlarına el atma, insan üzerine eğilme ve onu anlatma, dille inşa edilme gibi ortak özellikleri olan bu iki disiplin; meseleleri ele alışları, amaçları, hedefleri, dili kullanma biçimleri, dayandıkları melekeler itibariyle bakıldığında ayrı gözüküyorlar. İki gün boyunca sunulacak olan bildirilerde, benim biraz da cahil cesaretimle işaret etmeye çalıştığım felsefe- edebiyat ilişkisinin birçok yönüne ışık tutulacak. Yeni bulgular sunulacak, farklı yaklaşımlar ışığında her iki alanın sorunları tartışılacak. Edebiyat ve felsefenin ufuklarında taze ışıkların doğacağını umut ediyorum. Faaliyetimizin bereketli, bilim dünyamız ve ülkemiz için yararlı sonuçlar doğuracak bir bilgi şöleni olmasını temenni ediyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. • 15 VEFA TAȘDELEN DÜZENLEME KURULU ADINA Değerli valim, rektörüm, Atatürk Kültür Merkezinin değerli başkanı, değerli akademisyenler, sevgili öğrenciler ve katılımcılar, hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Bugün burada felsefeyi, edebiyatı, felsefe ve edebiyat arasındaki ilişkiyi ve bu ikisini doğuran kültürü konuşmak için toplanmış bulunuyoruz. Sizlere düzenleme komitesi adına hitap etmekten mutluyum. Konu, öyle zannediyorum ki, ilk defa bu kadar geniş katılım ve kapsamlı bir içerikle ele alınacak. Bunun Van’da, Yüzüncü Yıl Üniversitesinde gerçekleşiyor olması, bu üniversitede yaklaşık on iki yıl görev yapmış ve kendini buraya ait hisseden birisi olarak benim açımdan gerçekten mutluluk verici. Doğa ve kültür açısından, felsefe ve edebiyat ilişkisinin tartışılabileceği ender yerlerden biri olan Van; binlerce yıllık tarihi, kültürel birikimi, onlarca bilim ve kültür adamı, edebiyatçı ve şair yetiştirmiş, onlarcasına ev sahipliği yapmış olması, dillere destan doğal güzellikleriyle felsefe ve edebiyat ilişkisinin tartışılabileceği uygun yerlerden biri olmalı. Tabii, edebiyat ve felsefe ilişkisi, iki gün boyunca çok farklı yönleriyle ele alınacak, tartışılacak. Bu nedenle şimdilik konuy- 18 • • FELSEFE EDEBİYAT SEMPOZYUMU la ilgili fazla bir söz söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum. Ancak, izin verirseniz, konuya giriş olması açısından birkaç noktaya değinmek istiyorum. *** İnsan, aklı, duyguları, maddi ve manevi yönüyle bir bütündür. O, bileşik bir varlıktır. Pek çok unsur, üstelik birbiriyle zıtlaşan unsurlar, onun varlığında bir araya gelir. İnsan bir yönüyle doğa bir yönüyle tarihtir, bir yönüyle madde bir yönüyle ruhtur, bir yönüyle akıl bir yönüyle gönüldür, bir yönüyle birey bir yönüyle toplumdur, bir yönüyle ideal bir yönüyle gerçektir ve bunlardan biri değil, hepsidir. Eğer insan tek bir unsurdan oluşmuş olsaydı, onun varoluş dünyası bu kadar farklı renkleri, farklı sesleri ihtiva etmezdi. İnsanın çok boyutlu bir varlık oluşu, hayatı farklı açılardan anlamayı ve anlamlandırmayı gerekli kılmıştır. İşte bu yaklaşımlardan ikisi, felsefe ve edebiyattır. Çağımız, felsefe ve edebiyat arasında sıcak ilişkilerin kurulduğu bir dönem olmuştur. Bunun nedeni yalnız felsefenin edebiyat üzerindeki yönlendirici ve belirleyici etkisi değil, edebiyatın da giderek felsefe içinde bir söylem biçimi olarak görülmesidir. Varoluşçulukta filozof ve romancı, filozof ve şair, filozof ve denemecinin aynı kişilikte bütünleştiğine tanık oluruz. Bu durum, yeni bir söylem biçimi oluşturma çabası olarak görülebileceği gibi, farklı sorunları ele alma konusunda felsefenin yetersizliğinden de kaynaklanıyor olabilir. Sözgelimi Kierkegaard, felsefi söylemin varoluşu ele almadaki yetersizliğini gördüğünden, hemen her eserinde farklı bir söylem tarzı denemiş, bu da felsefeyi edebiyata yaklaştırmış; böylece, “varoluş kavramı” edebiyat ve felsefe arasında bir ortak alan, denebilirse bir “köprü” oluşturmuştur. Kültürümüz açısından, edebiyat ve felsefe arasındaki ilişki ilgi çekici olabilir. Bizde felsefe ve düşünce hareketleri, genellikle edebiyat mahreçli olmuştur; görüşler, felsefi olsun ya da olmasın, çoğunlukla kültür ve edebiyat dergileri aracılığıyla ortaya çıkmıştır. Bir edebiyat dergisi, aynı zamanda bir düşünce ve dünya görüşünün taşıyıcılığını da yapmıştır. Geriye doğru gidildiğinde, düşüncenin aktarıcısının yine edebi dil olduğunu görürüz. Bu VEFA TAŞDELEN • aktarım araçlarının başında şiir gelir. Şiirle, bir insan anlayışı, bir dünya görüşü de sunulmuştur. Buna halk edebiyatına ait masalları, şiirleri, efsaneleri, fıkraları, türküleri, atasözlerini de kattığımızda, edebiyatın bir hikmet içeriği ile ortaya çıktığını görürüz. Edebiyat geleneği güçlü bir toplum olmamıza karşın felsefe dili ve kültürü açısından aynı şeyi söyleyemeyiz. Felsefe ve edebiyat arasında bir yol oluşturmak, bu ikisi arasındaki ilişkiyi farklı bir bakış açısıyla yeniden tesis etmek önemlidir. Zira köylerinde bile divan sahibi şairlerin bulunduğu bir kültür coğrafyasının insanları olarak edebiyat eserlerinin içindeki felsefeyi ve felsefe eserlerinin içindeki edebiyatı keşfettiğimizde sadece felsefe ve edebiyat arasında bir ilişki kurmuş olmakla kalmaz, aynı zamanda kendimize ait düşünme yollarını da tanımış oluruz. *** Sözlerime son verirken bu sempozyumun düzenlemesi konusunda bizleri destekleyen Atatürk Kültür Merkezi Başkanı sayın Prof. Dr. Turan Karataş’a, Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörü sayın Prof. Dr. Peyami Battal’a, organizasyonun her aşamasında görev alan Felsefe ve Edebiyat bölümlerinin değerli öğretim üyelerine, Prof. Dr. Zeki Taştan’a, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Eyim’e, Yrd. Doç. Dr. Melih Erzen’e, Yrd. Doç. Dr. Eren Rızvanoğlu’na, öğretim üyelerimize, öğrencilerimize ve tabii ki bildiri sunmak üzere sempozyuma katılan, bizlere onur veren değerli katılımcılara, bizi bugün burada yalnız bırakmayan siz değerli konuklarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hep denile geldiği gibi, baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş. Sempozyumun iyi geçmesi ve bereketli olması dileğiyle... • 19