Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Research Interests:
Russian Studies, Ottoman History, Ottoman Studies, Turkish and Middle East Studies, Turkey, and 32 more
İstanbul Basın Tarihi Cilt 1, Belkıs Ulusoy ve Suat gezgin (ed.), İBB Kültür Yayınları, Ekim 2023, s. 702-723.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Editörler: Didem Ardalı Büyükarman ve Seval Şahin, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2023, s. 273-304. "Bu makalede, başta Muhsin Ertuğrul olmak üzere anılan isimlerin eserlerinden de yararlanmak suretiyle... more
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Editörler: Didem Ardalı Büyükarman ve Seval Şahin, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2023, s. 273-304.

"Bu makalede, başta Muhsin Ertuğrul olmak üzere anılan isimlerin eserlerinden de yararlanmak suretiyle (ve aynı zamanda onlarla tartışarak) ama esas itibariyle dönem süreli yayınları (gazeteler, dergiler) ve arşiv belgeleri gibi birincil kaynaklara dayanılarak Boğaziçi Esrarı filminin hikâyesi mümkün mertebe açığa çıkarılmaya çalışılacak, filmin kendi tarihsel bağlamında sinematik, siyasi, ideolojik ve kültürel yönleri irdelenecektir. Boğaziçi Esrarı özel bir dönemde üretilmiş özel bir filmdir. Tartışmalara yol açmış, etrafında siyasi, kültürel, ideolojik boyutlar taşıyan gerginlikler yaşanmıştır. O nedenle mümkün mertebe en geniş perspektifle ele alınması gereken bir yapıt ve dahası bir süreçtir."
İki yılı aşkın süredir küresel salgın COVID-19 ile beraber yaşıyoruz. Salgın gündelik hayatımıza karantina, seyahat sınırlamaları, sosyal mesafe, dezenfeksiyon ve maske kullanımı gibi alışkanlığa dönüşen yeni zorunlulukları dahil etti.... more
İki yılı aşkın süredir küresel salgın COVID-19 ile beraber yaşıyoruz. Salgın gündelik hayatımıza karantina, seyahat sınırlamaları, sosyal mesafe, dezenfeksiyon ve maske kullanımı gibi alışkanlığa dönüşen yeni zorunlulukları dahil etti. Hastalığın yayılma hızı ve ortamı, varyantların ortaya çıkışı, tedavi alternatifleri ve özellikle de aşı meselesi hala önemli bir gündem maddesi olarak zihinlerimizi meşgul etmekte. Esasen hayatlarımızda yaşadığımız bu değişim, tarihsel perspektiften değerlendirildiğinde hiç de yeni değil. Veba, cüzam, çiçek, kolera, frengi, sıtma, tüberküloz, influenza, trahom ve HIV gibi pek çok hastalık ortaya çıktığı ve yayılım gösterdiği zamanlarda, binlerce hatta milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine sebep olurken bir yandan da toplumsal ve bilimsel devrimlere öncülük etti. Toplumsal Tarih dergisinde yayınlanan özel sayıyı temel alan bu derleme, yeni yazı ilaveleriyle salgın hastalıklar tarihini kamu sağlığı pratikleri perspektifinden bütüncül bir şekilde ele alırken, salgını tecrübe eden 21. yüzyıl bireylerinin “bitmeyen hikaye”nin bir parçası haline nasıl geldiklerini gözler önüne seriyor.
Yayına Hazırlayan: Abdullah Öztop
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Türkiye’de kurumsal sinema eğitimi, sanılanın aksine, oldukça erken bir tarihte başlar. Tespit edilebilen ilk sinema okulu, yarı-resmî bir yardım cemiyeti olan Malul Gaziler Heyeti bünyesinde 1922’de İstanbul Vezneciler’de açılmıştır.... more
Türkiye’de kurumsal sinema eğitimi, sanılanın aksine, oldukça erken bir tarihte başlar. Tespit edilebilen ilk sinema okulu, yarı-resmî bir yardım cemiyeti olan Malul Gaziler Heyeti bünyesinde 1922’de İstanbul Vezneciler’de açılmıştır. Haftada dört gün olmak üzere üç aylık devreler halinde uygulamalı ve teorik eğitim veren Sinemacılık ve Fotoğrafçılık Mektebi’nde Fazlı Necip, Ali Fuat [Uzkınay], Kemalettin Beyler gibi isimler eğitmen olarak görev almışlardır. 30 kadar öğrenci diploma almaya hak kazanmıştır.
Bu makalenin amacı, şimdiye dek hakkında hiçbir bilgi bulunmayan söz konusu okul ve faaliyetleri, eğitmenleri ve öğrencileri hakkında bilgi vermek yanında, okuldaki eğitim süreciyle ilişkili olarak yapımına girişilen, erken sinema tarihimizin bilinmez yapıtları arasında yer alan Cariye isimli filmi gündeme getirmektir. Bugün sinema tarihimizin kayıp filmleri arasında yer alan Cariye’nin yapım sürecine, eğitimleri çerçevesinde Sinemacılık ve Fotoğrafçılık Mektebi öğrencileri de katılmışlardır.
Öz 8 Aralık 1923'te ünlü şair Nâzım Hikmet'in babası Hikmet Nâzım Bey'in yönetiminde İstanbul'da yayın hayatına giren Sinema Postası/Le Courrier du Cinéma, Cumhuriyet döneminin ilk sinema dergisidir. Bu dergi, Osmanlı Türkçesi ve... more
Öz 8 Aralık 1923'te ünlü şair Nâzım Hikmet'in babası Hikmet Nâzım Bey'in yönetiminde İstanbul'da yayın hayatına giren Sinema Postası/Le Courrier du Cinéma, Cumhuriyet döneminin ilk sinema dergisidir. Bu dergi, Osmanlı Türkçesi ve Fransızca olmak üzere iki dilli çıkan, haftalık ve resimli bir yayındır. Paris'te yayımlanmakta olan Fransız sinema dergisi Cinémagazine model alınarak çıkarılan Sinema Postası, Türkiye'de magazin tipi sinema dergiciliğinin öncüsüdür. Derginin Fransızca bölümünü Fransız gazeteci Roger Lavallette yönetmiştir. Derginin en aktif yazarı ve ilerleyen sayılarda başyazarı ise Vedat Örfi Bengü'dür. Daha evvel değişik çalışmalara konu olan ve üç sayısının tespit edilebildiği görülen Sinema Postası'nın bu makale kapsamında iki nüshası daha bulunmuş ve toplam beş sayısı incelenmiştir. Bu makale, Sinema Postası'nın kapsamlı bir incelemesini tarihsel bağlamı içinde sunmaktadır. Derginin yayımlanma motivasyonlarını ortaya koymayı, içeriğine ışık tutmayı ve kuruluşuna yol açan koşulları keşfetmeyi amaçlamaktadır. İkinci olarak bu makalede, Sinema Postası'ndan hareketle Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecinde sinemanın Türkiye'deki durumuna dair gözlem ve değerlendirmelerde bulunmak amaçlanmaktadır. Cumhuriyet'in ilk sinema dergisi kendi döneminin sinema hayatını açık şekilde yansıtır. Yerli yapımcılığın cılız, sinema piyasasının gösterim odaklı olduğu koşullarda Avrupa ve ABD yapımı filmler baskındır. Üstelik Hollywood ön plana çıkmakta ve yıldız sisteminin semptomları belirginleşmektedir. Makalede "sinema romanı" ve "sinema muharriri" gibi kavramların ön plana çıkıp sinema kültürünün ayrılmaz parçası haline geldiği; matbuat, popüler edebiyat ve sinema arasında kurulan karmaşık ilişkiler ağı incelenmektedir. Sinema Postası, yalnızca Türk sinemasının erken dönemine dair değerli bilgiler sunmakla kalmamakta, aynı zamanda bu dönüşüm dönemindeki daha geniş kültürel ve sinemasal değişimlerin projektörü olarak da hizmet etmektedir.
Ulusal bayramlarda televizyonlarda, Kurtuluş Savaşı belgesellerinde, internet ortamının değişik mecralarında İstiklal Savaşı içerikli sinema görüntülerine sık sık rastlanır. Milli Mücadele ve Cumhuriyet"in ilanı (1919-1923) sürecinde... more
Ulusal bayramlarda televizyonlarda, Kurtuluş Savaşı belgesellerinde, internet ortamının değişik mecralarında İstiklal Savaşı içerikli sinema görüntülerine sık sık rastlanır. Milli Mücadele ve Cumhuriyet"in ilanı (1919-1923) sürecinde çeşitli kurum ve kuruluşlarca İstiklal Savaşı içerikli kurmaca olmayan (belge/aktüel/mizansen) filmler alındığı iyi bilinen bir olgudur. Ancak, üzerlerine ayrıntılı bilimsel çalışmalar yapılmadığı gibi, bu filmlerin tam bir envanteri dahi henüz çıkarılabilmiş değildir. Söz konusu filmler hakkında bildiklerimiz bugün hâlâ çok sınırlıdır. Dahası, Türkiye"de 1940"larda başlayan sinema tarihi literatüründe bu konu gayet karmaşık bir görünüm de arz etmektedir. Çok sınırlı kalmış olan bu literatüre, kısacık olmasına rağmen belirsizlikler, tutarsızlıklar ve hatalar hâkimdir. Söz konusu filmlerin en tanınmışlarından biri Zafer Yollarında ismini taşır ve okumakta olduğunuz makalenin odağında da bu sinema filmi bulunmaktadır. Makalenin biri sinema tarihine diğeri sinema tarihyazımına ilişkin iki temel amacı mevcuttur: Birincisi, yaklaşık seksen senedir hakkında neredeyse hiçbir yeni şey söylenemeyen Zafer Yollarında filmini birincil kaynakların ışığında aydınlatmak ve hakkındaki anlatıyı, içerdiği yanlışlardan arındırarak yeniden kurmak. İkincisi, Zafer Yollarında"ya ilişkin historiyografinin 1940"lardan günümüze izini sürerek sinema tarihi içinde spesifik bir anlatının inşa sürecinin bir anlamda anatomisini çıkarmak. Bu mikro takip ve analiz, Osmanlı/Türk erken dönem sinemasını konu edinen tarihyazımının genel (makro) bir manzarasını vermek bakımından bir model işlevi de görecektir.
Ceterum censeo Carthaginem esse delendam.
1917 senesinin Ekim–Kasım aylarında gösterime giren ilk yerli kurmaca filmler basında ilgiyle karşılanmış, gazete ve dergilerde değerlendirmelere ve eleştirilere konu olmuştur. Osmanlı/Türk sinema tarihinin bu ilk sinema eleştirileri, söz... more
1917 senesinin Ekim–Kasım aylarında gösterime giren ilk yerli kurmaca filmler basında ilgiyle karşılanmış, gazete ve dergilerde değerlendirmelere ve eleştirilere konu olmuştur. Osmanlı/Türk sinema tarihinin bu ilk sinema eleştirileri, söz konusu filmler hakkında bilgi vermenin yanı sıra, Osmanlı’nın sinema hayatı hakkında değerli ayrıntılar da içermektedir.
Türk sinemasının ilk kurmaca (hikâyeli) filmlerinin yapımı ve seyirciyle buluşmasının üzerinden tam bir yüzyıl geçmiş olduğu hâlde, bu süreç hakkında bilinenler hâlâ fazlasıyla sınırlıdır. Üstelik ilgili anlatımlar maddi hatalar da... more
Türk sinemasının ilk kurmaca (hikâyeli) filmlerinin yapımı ve seyirciyle buluşmasının üzerinden tam bir yüzyıl geçmiş olduğu hâlde, bu süreç hakkında bilinenler hâlâ fazlasıyla sınırlıdır. Üstelik ilgili anlatımlar maddi hatalar da içermektedir. Bu makale, söz konusu sürecin biraz daha aydınlatılması ve kimi inatçı hataların düzeltilmesi yönünde bir girişimdir. Bu yapılırken kaçınılmaz olarak Osmanlı/Türk sinema tarihi çalışmalarının sorgulanması, eleştirel bir perspektifle değerlendirilmesi ve birincil/orijinal kaynaklara inilmesi gerekmektedir. Birincil kaynakların, sadece söz konusu filmler düzeyinde değil, toplumsal yapı içinde şekillenen genel sinema hayatı düzeyinde de alana kimi önemli katkılar sağladığı görülecektir. Böylece tarihinden söz edilebilecek denli “eski” ama 20. yüzyıl başlarının “yeni medya”sı olan sinemanın Osmanlı’daki erken görünümlerine biraz daha açıklık kazandırılabilir.
The nationalist movement appeared in Ottoman Empire's Selanik/ Thessaloniki by late 1910 and known as New Life (or New Language) group, represents a special phase in the history of Turkish nationalism. The New Life circle flourishing from... more
The nationalist movement appeared in Ottoman Empire's Selanik/ Thessaloniki by late 1910 and known as New Life (or New Language) group, represents a special phase in the history of Turkish nationalism. The New Life circle flourishing from the 1908 Young Turk Revolution and the explosion in the press it brought with, had played an important role in making and administering the ideology and cultural policy of the İttihat ve Terakki Cemiyeti (Committee of Union and Progress). Among New Life's collaborative and planned activities were publishing brochures, school books and periodicals. These publications are essential in analyzing the movement. These journals are Genç Kalemler (Young Pens) and Yeni Felsefe Mecmuası (New Philosophy Journal). Genç Kalemler is the successor of Hüsün ve Şiir (Beauty and Poetry) journal. Although the contents, policies and ideologies of these journals are examined in a number of studies, very little is known about their technical and managerial side, printing and distribution conditions, and their target and reader profiles. This study tries to elaborate on such issues.
Research Interests:
Research Interests:
Müteferrika, No: 32 (Kış 2007), s.195-217.
Research Interests:
Müteferrika, No: 31 (Yaz 2007), s.71-93.
Research Interests:
Bilim ve Ütopya, No: 152 (Şubat 2007), s.42-49.
Research Interests:

And 5 more

Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944), 1880’lerin sonlarından 1930’lara dek yaklaşık yarım asırda kırkın üzerinde roman kaleme almıştır. Halka yönelik popüler romanları realist ve natüralist çizgide... more
Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944), 1880’lerin sonlarından 1930’lara dek yaklaşık yarım asırda kırkın üzerinde roman kaleme almıştır. Halka yönelik popüler romanları realist ve natüralist çizgide olup, bilhassa İstanbul’un sosyal ve gündelik hayatını, kent ve insan panoramasını gözler önüne serer. Gürpınar, toplumu yansıtan eserlerinde sokağı ve sıradan insanı edebiyata taşırken, toplumsal ve siyasal eleştiriler de getirir. Belirgin bir özelliği de romanlarında sık sık roman kurgusunu bir yana bırakarak kendi felsefesini, dünya görüşünü ortaya koymasıdır.
Gürpınar, edebî yapıtlarının büyük kısmını sinemanın Osmanlı topraklarına girdiği ve yayıldığı yıllarda vermiştir. 1919’dan itibaren pek çok romanı sinemaya uyarlanan Gürpınar, edebî yapıtlarında sinemadan bahisler açmış, çeşitli değinmelerde bulunmuştur. Gündelik hayatı eserlerinde işlerken, giderek gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası ve modern bir rutin haline gelen sinemayı da yansıtır. Bu bildirinin amaçlarından biri önde gelen bir edebiyatçının sinemayı ne şekilde algılayıp değerlendirdiğini ortaya koymaksa, bir diğeri de yaşadığı toplumu her zaman derinden gözlemleyebilmiş, sinemanın da dahil olduğu gündelik hayatı edebiyata taşımış velut bir realist/natüralist yazarın prizmasından sinema tarihimize dair veriler elde etmektir.
Gürpınar’ın romanlarının sayısı haylice olduğundan, bu bildiride yalnızca Cumhuriyet (29 Ekim 1923) öncesi yayımlanmış 27 romanı değerlendirmeye alınmıştır. Böylelikle edebî eserlerine açıkça felsefe katmaktan çekinmeyen bir edebiyatçının sinemayı ne şekilde algılayıp değerlendirdiği görülecek olmaktan başka, Osmanlı’da ve Cumhuriyet’e geçilirken sinemanın Türkiye’deki durumu ve gelişimi hakkında da bir fikir edinilebilir.
Geçen sene (2022) Ağustos ayında sunulan (ve kitabı henüz basılan) bu bildiri metni, bir dizi çalışmamın başlangıcını teşkil ediyor. Nitekim yakınlarda yayımlanan "Fazlı Necip ve Ali Fuat [Uzkınay] Beylerin Aktüel İstiklal Savaşı... more
Geçen sene (2022) Ağustos ayında sunulan (ve kitabı henüz basılan) bu bildiri metni, bir dizi çalışmamın başlangıcını teşkil ediyor. Nitekim yakınlarda yayımlanan "Fazlı Necip ve Ali Fuat [Uzkınay] Beylerin Aktüel İstiklal Savaşı Filmleri" başlıklı makale bu başlangıcın uzantısı niteliğindeki çalışmalardan bir tanesi. Bu bildirinin üzerinden 10-11 ay gibi kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen kısmen eskidiğini belirtmem gerekiyor. Çünkü bu çalışmada muğlak kalan kimi meseleleri geçtiğimiz aylarda (bildiriler kitabı baskıdayken) büyük oranda çözdüm. O nedenle kısmen eskimiş bu bildiriyi paylaşmak noktasında biraz karasız kaldım. Yine de hem bir dizi çalışmanın nasıl başladığını tespit hem de sinema tarihinin ne denli hızlı değiştiğini görmek bakımından faydalı olur düşüncesiyle paylaşıyorum. Burada bahsi geçen, gerek "Zafer Yollarında" filminin gerekse 46 adet harp kurdelesinin yakında yayımlanacak müstakil makalelerde tam bir açıklığa kavuştukları görülecek. Yani pek yakında kendi yazdıklarımı büyük oranda revize edeceğim :) Bilim böyle bir şey...
INTERNATIONAL SYMPOSIUM
Culture an Communication in Anatolia: Past, Present and Future
June 15-17, 2016
Proceedings, pp.11-23.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Özet: Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli şehirlerinden olan Manastır, II. Meşrutiyet döneminde Balkanlar'da Selanik'ten sonra basının en çok geliştiği yerleşim birimi olmuştur. 1908 Jön Türk Devrimi'nden sonra Rumeli'nin Selanik,... more
Özet: Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli şehirlerinden olan Manastır, II. Meşrutiyet döneminde Balkanlar'da Selanik'ten sonra basının en çok geliştiği yerleşim birimi olmuştur. 1908 Jön Türk Devrimi'nden sonra Rumeli'nin Selanik, Manastır, Üsküp gibi değişik merkezlerinde yeni bir tür yayıncılığın doğduğu görülür. Mustafa Kemal Atatürk'ün sınıf arkadaşı Hasan Tahsin Bey'in (Silahçı Tahsin) yönetiminde Selanik'te yayımlanan Silah, bu tür gazeteciliğin ilk ve en tanınmış örneği olmuştur. Çoğunlukla bir silah adını başlık olarak taşıyan, gerek içeriği gerekse diliyle ajitatif bir nitelik gösteren, İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki gruplarla organik ilişkisi bulunan, içerde muhalefete ve dışta hasım devletlere karşı sert, kavgacı bir propaganda aracı olarak işlev gören, kitleleri mobilize etmeyi hedefleyen, dış politikada özellikle Balkanlar'a odaklanan bu siyasi gazetelerin öbeklendiği merkezlerin başında Manastır gelmiştir. 1911 yılında Manastır'da Süngü (daha sonra alacağı isimlerle İleri ve Kasatura) ve Kurşun (daha sonra alacağı isimle Vatan) gazeteleri, ajitatif gazeteciliğin en belirgin örnekleri olarak çıkmışlardır. Bu çalışmada Süngü ve Kurşun gazeteleri farklı boyutlarıyla incelenecektir. Anahtar kelimeler: Manastır, II. Meşrutiyet, ajitatif siyasi basın, Süngü gazetesi, Kurşun gazetesi.

Abstract: Political and Agitating Journalism during the Second Constitutional Era in Bitola As one of the most important cities of the Ottoman Empire, Bitola was the place in where press had been most developed after Salonica in Balkans. It is witnessed that a new kind of publishing after 1908 Revolution was appeared in different towns such as Salonica, Bitola, Skopye. Silah as a journal which was published under the directorship of Hasan Tahsin Bey (Silahçı Tahsin) who was a classmate of Mustafa Kemal Atatürk had become the first and most famous example of such kind. These kind of political newspapers that carried mostly a name of weapon as their title; were aggressive both in its content and language; had an organic relationship with the groups within Committee of Union and Progress; functioned as an aggressive propaganda tool against the opposition within the country and the enemy states outside; intended to mobilize the masses and particularly concentrate on the Balkans regarding foreign affairs were clustered more around Bitola than any other place. In 1911, the newspapers Süngü [Bayonet] (afterwards it was called as İleri [Forward] and Kasatura [Bayonet]) and Kurşun [Bullet] (afterwards Vatan [Homeland]) were the most distinguished examples of aggressive journalism in Bitola. In this paper, I will analyze the newspapers Süngü and Kurşun from various aspects.
Research Interests:
Research Interests:
Uluslararası Sempozyum: 2. Meşrutiyetin İlânının 100. Yılında Osmanlı Coğrafyasında Milliyetçilik Hareketleri ve Türk Milliyetçiliği Uluslararası Sempozyumu,  İstanbul, 24-25 Ekim 2008.
Research Interests:
Felsefe Ansiklopedisi Cilt 6, Ahmet Cevizci (ed.), Ankara: Ebabil Yay., Ocak 2009, s. 141-150.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Ceterum censeo Carthaginem esse delendam.
Research Interests:
Research Interests:
Türkiye'de sinema tarihinin incelenmeye başlaması sinema sektöründeki dönüşümlere paralel olarak 1940'larda başlar. Nijat Özön, 1960'lardan itibaren alana damga vurur. Ancak geleneksel sinema tarihi bugün dahi etkisini sürdürmektedir. Bu... more
Türkiye'de sinema tarihinin incelenmeye başlaması sinema sektöründeki dönüşümlere paralel olarak 1940'larda başlar. Nijat Özön, 1960'lardan itibaren alana damga vurur. Ancak geleneksel sinema tarihi bugün dahi etkisini sürdürmektedir. Bu seminerde sinema tarihçisi İ. Arda Odabaşı, Türkiye'de sinema tarihinin gelişimini ele alacak, alanın sorunları, sınırlılıkları, zorlukları ve potansiyelleri hakkında konuşacaktır. Sunumda erken dönem sinema tarihine, bu döneme ilişkin literatüre ve tarih yazımına odaklanılacaktır.

Özde Çeliktemel, Koordinatör/Moderatör
II. İstanbul Adaları Sempozyumu (25-27 Eylül 2023) Açılış Oturumu
Sinema tarihçiliği, sinema tarihi, sinema-tarih ilişkisi...
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests: