TÜRK -HOLLANDA
2 3&8*'*91*7â3â3
'&Ă1&3,.(.
3URI'U+DOLOø1$/&,.
<D\ÕQD+D]ÕUOD\DQ'U0HKPHW7h7h1&h
Prof. Dr. Halil İNALCIK’ın Hollanda Arşivlerinde bulunan ve şimdiye kadar yayımlanmamış
bu makalesi Danışma Kurulu Üyemiz ve yazarımız Dr. Mehmet TÜTÜNCÜ tarafından bulunarak yayına hazırlanmıştır. Sayın Dr. Mehmet
TÜTÜNCÜ’ye teşekkür ederiz.
GİRİŞ
“Türk tarihçilerinin kutbu” olarak bilinen
Prof. Dr. Halil İnalcık, 25Temmuz 2016
günü vefat etti. 100 yıl kadar çok
bereketli bir ömür süren İnalcık
Hoca’yla ben çok geç tanıştım.
Kendisiyle 1994 yılının Mayıs ayında ata toprakları
Kırım’da karşılaşmıştım.
Kırım Sürgünü’nün 50.
yılını anma çerçevesinde
Türkiye’den gelmişti. Ben
de Hollanda’dan gelmiştim. Akmescit ve Bahçesaray’daki törenlerden
sonra beraber gezmiştik.
Yeni yeni açılan İsmail Gaspıralı adına Kırım Tatar Millî
Kütüphanesindeki1
Kırım
Hanlığı Kadı Sicillerini ilk defa
beraber incelemiş ve o bunların
önemine binaen yayımlanması gerektiğini söylemişti ve bunları tanıtıcı bir makaleyi
de Türk Tarih Kurumunun Belleten Dergisi’nde
yayımlamıştı.2 Daha sonra Bahçesaray’da Han
Sarayı’nı gezmiş ve babasının Han Saray Camisi’nde müezzin olduğunu anlatmıştı. Orada yıllar sonra okunan ilk ezanı beraber dinlemiştik.
Sohbetimizde benim sülalemi sormuş Kâzım
Karabekir Paşa’nın köylüsü olduğumu duyun-
ca heyecanlanmıştı. Dedemin köyde bir cami
hocası olduğunu söyleyince,“bu kadı ve hoca
torunlarının hepsinin akademisyen olduklarını
tespit ettiğini” söylemişti ve bolca gülmüştük.
Daha sonra Hollanda’da Haziran ayında yapılan
CİEPO toplantısına gelmişti. Amsterdam’daki
toplantıdan bir akşam ayrılarak Tuncer Baykara ve Mehmet Aydın Hocalarla ve Prof. Bernard
Lewis’le evimize kadar teşrif etmiş ve bir
çorbamızı içmişti. Bana basılan
kitaplarından imzalayarak
hediye etmişti. Daha sonra
sağlığı elverdikçe çeşitli
toplantı sempozyumlarda görüştük. Allah
rahmet eylesin, çok
çalıştı çok eser verdi. Dolu dolu Türk
milletine olan borcunu ödedi. Minnettar
kalacağız
kendisine.
Geçen yıl Hollanda arşivinde çalışırken Hollanda -Türkiye
İlişkilerinin
Başlangıcının 350. Yılı Kutlamaları adlı bir dosyaya rastladık.3
1962 yılına ait Hollanda Dışişleri
Bakanlığının dosyasını incelerken4 Halil İnalcık
Hoca’nın, Prof. Dr. Kemal Karpat ile Hollanda'ya
konferans vermek için davet edildikleri belgelerle karşılaştık. Kemal Karpat Hoca’nın Hollanda’ya gelmesi ve konferansları ile ilgili belgeleri
(varsa) görme şansımız olmadı.
Ama Halil İnalcık Hoca’nın 1962 Eylül ayın-
35
$ßXVWRV
da verdiği konferansları ile ilgili belgeler mevcuttur.
Hoca 15 Ekim’de Leiden, 17 Ekim’de Groningen ve 19
Ekim’de Amsterdam Üniversitelerinde konferanslar
vermiştir. Bu belgeler arasında 7 Temmuz 1962 tarihli 3 sayfalık bir makale ile karşılaştık. Halil Hoca’nın
muhtemelen kendisinin daktilo ettiği bu makalenin
başlığı “Türk Hollanda Münasebetlerinin Başlangıcı”idi. Muhtemelen 4 sayfa kadar olması gereken
makalenin Türkçesinin maalesef sadece ilk 3 sayfası
vardı. Bu makalenin Ankara Radyosunda verilen bir
konferans olduğu Ankara’daki Hollanda Büyükelçisi
tarafından Lahey’e yazılan bir notta belirtilmiş ve makalenin bir de Fransızca tercümesi yapılmıştır. Makalede bulunan bazı bilgiler ise gayet yeniydi. Osmanlı
sultanlarının ilk defa olarak (Sultan II. Murat veya
II. Selim tarafından) Hollanda’ya Muharrem adlı bir
elçi göndererek bir mektup yazdıkları anlatılıyor ve
bu mektuptan alıntılar veriyordu. Ben bu mektubu
bütün aramalarıma rağmen Hollanda arşivlerinde
bulamadım. Makaledeki bilgilerin herhangi bir yerde
yayımlandığını sanmıyorum. Halil Hoca’nın yazdığı
her satırdan bir şeyler öğrenebileceğimiz vesilesiyle
makaleyi burada yayımlıyorum. Kendisi de arşivden
çıkmayan Halil Hoca’nın Hollanda arşivlerinde çıkan
bu makalesi ve belgelerinin doğumunun 100. yılında
vefatının hemen ardından tarihe not düşmek üzere
yayımlamak borcumuzdu.
Ekte Hollanda arşivlerinde bulduğum Halil Hoca’nın bundan 54 yıl önce benim doğum yılım olan
1962 yılında Hollanda- Türkiye ilişkilerinin 350. yılı
için yazdığı ve konferanslarında kullandığı bu makalenin arşivde bulunan orijinal metinlerini ve transkriptini veriyorum. Mehmet Tütüncü
TÜRK HOLLANDA MÜNASEBETELERİNİN
BAŞLANGICI
Halil İNALCIK
7.7.1962
Bugün NATO ittifakı dâhilinde kader birliği yaptığımız Hollanda’nın en eski ve yakın dostlarımızdan
olduğunu söylemekle tarihî bir gerçeği ifade etmiş
olurum.
Hollanda’ya hâkim bulunan Burgonya dukaları
daha 1432’de Türkiye’nin durumu öğrenmek için de
la Broquiere (dö la Brokier) adlı bir adamlarını göndermişlerdi. De la Broquiere hatıratında Türkiye’yi
çok zengin ve kuvvetli bulduğunu yazar ve der ki:
“Şayet II.Murat barışsever bir hükümdar olmasa ve
elindeki zenginlik ve kuvveti fütuhat için kullansa Avrupa’nın büyük bir kısmını kısa zamanda fethedebilir.”
Daha sonra 1554’te Kanuni Süleyman Devri’nde Tür-
36
kiye’ye gelmiş olan Flandırlı Busbecq, iki memleket
tarihinde silinmez hatıralar bırakmıştır. O, Osmanlı sarayına, o zaman Hollanda ve Flandır’da hâkim
bulunan Habsburgların elçisi olarak geldi ve yüz yıl
önce de la Broquiere’in söylediklerinin gerçekleşmiş
olduğunu gördü: Kanuni’nin Türkiye’si Avrupa’nın
en kudretli devleti hâline gelmişti. Busbecq İstanbul’a
hayran kalarak şunları yazdı: “Tabiat burasını dünyanın payitahtı olmak için yaratmışa benziyor. Bundan daha güzel, daha iyi mevkide bir şehir tasavvur
edilemez. Türklerin teknik icatlara ilgisine de işaretle: “Türkler başka milletlerdeki her faydalı icada ilgi
göstermişlerdir. Mesela Türkler bizim büyük ve küçük
toplarımızı vesair icatlarımızı derhal benimsemişlerdir.” der. Süleyman’ı, ordusu başında Asya’ya geçerken
seyreden Busbecq onu gayet muhteşem bir at üzerinde, yüzünde sert bir ifade ile gördü. Busbecq, bugün
Hollanda’nın güzelliğine güzellik, servetine servet
katan Türk lalesini ilk defa oraya götürmüş olmakla
da şöhret sahibidir.
Hollandalı dostlarımız bundan iki yıl önce İstanbul’a gönderdikleri lale kervanı ile bu zarif hatırayı
değerlendirme nezaketini göstermişlerdir. Fakat bence çok daha önemli bir olay vardır ki, tarihin unutulan sahifeleri içinde kalmıştır. Hollanda’nın veya o
zamanki ismiyle Birleşik Nederland Eyaletleri Cumhuriyeti’nin doğuşunda ve bağımsızlık kazanmasında
önemli rol oynamış Osmanlı Türklerinden bahsetmek istiyorum. 1566’ya doğru İspanyol Habsburglarının kudretli hükümdarı II.Filip bütün Avrupa’yı
kendi hükümranlığı altında Katolikleştirmek emelinde idi. Babası Şarklen’den Nederland’ı tevarüs etmişti
ve buraya engizisyonu sokmak, şehirlerin hürriyet ve
imtiyazlarını yok etmek amacını güdüyordu. Çoğu
Kalvinist olan Hollandalılar bu rejime karşı ayaklandılar ve seksen sene süren bir ölüm kalım savaşına
girdiler. Bu modern Avrupa tarihinin millî bağımsızlık savaşı sayılır.
II. Filip’in Akdeniz’de amansız rakibi olan Osmanlılar, ayaklanan Hollandalıların tabii müttefiki hâline
geldiler. Osmanlı padişahı, onlarla ilgilendi ve “Flandra ve İspanya memleketlerinde Luteran mezhebi üzere
olan beğ ve beğzadelere”KLWDEHQELUPHNWXSJ|QGHUGL
%XQGDR]DPDQÕQGLOLLOHú|\OH\D]PDNWDLGL “Flandıra ve İspanya memleketlerinde nice yarar beğler ve
beğzadeler Papanın mezhebinden istikrah edip Hakk’ın
birliğin bilüp ‘isyan üzredirler.’ Muharrem nâm kulumuz ol tarafın dilin ve ahvâlin bilür kulumuz olmağın
irsâl olundu…. Ta’yin eyledüğünüz zamanda berrü
bahiren asakir-i mansuremiz gönderülüp gereği gibi
muâvenet olunan… Yüce âsitanemize adamlarımız
gönderüp dostluğumuzu vesair ahvalinizi i’lâmdan
hâlî olmayasız.” Gerçekten Türkler, Akdeniz’de İspanyalılara karşı deniz savaşlarıyla, Cezayir’den İspanya
ve İtalya sahillerine yaptıkları daimî akınlarla Hollandalı yurtseverlerin işlerini büyük ölçüde kolaylaştırdılar. 1571’de büyük İnebahtı Deniz Savaşı Osmanlılar aleyhine neticelenmiş olmakla beraber Batı Akdeniz’de Türk baskısı devam etti. Hollandalılar nihayet
1579’da bağımsızlıklarını ilan ettiler. Osmanlı sultanı,
II. Flip’e meydan okuyan İngiltere gibi Hollanda’yı da
dost memleket olarak kabul etti ve vaktiyle Fransızlara
verdiği ticaret imtiyazlarının aynını bu memleketlere
de tanıdı. O zaman Levant denilen bu ticaret bölgesi
Batı devletlerin Hindistan gibi son derece önem verdikleri bir bölge idi. Hollandalılar 1590’dan itibaren
ilkin İngiliz bayrağı altında olarak Türk limanlarına
gelmeye başladılar. Türkler o zamanları bu memlekete Nederlanda demekte idiler. Sonraları bunun yerini
Felemenk ve Hollanda isimleri almıştır. Hollandalıları kendi bayrakları altında ticaret yapmaya mecbur
etmek için Fransa ile İngiltere arasında şiddetli bir rekabet kendini gösterdi. Nihayet Osmanlılar, 1612’de
Nederlanda’ya aynı ticaret imtiyazlarını müstakilen
bağışlamakta tereddüt etmediler. Zira Nederlanda, bu
tarihte, Dünya deniz ticaretinde birinci mevkiye yükselmiş, Amsterdam Avrupa bankacılığının merkezi
hâline gelmiş bulunuyordu. İlk Hollanda Elçisi Cornelis Haga, 1612 Mart’ında İstanbul’a geldi ve 6 Temmuz 1612’de Sultan Ahmet bu memlekete ilk ticaret
imtiyazlarını bağışladı. O zaman kudretli Osmanlı
padişahının kapitülasyon adı verilen büyük ticaret
imtiyazını Hollanda’ya bağışlaması bu memleketin
dostluğuna önem verdiğinin en önemli delilidir. Padişah “Mabeynde mün’akid olan dostluk ve mevâlât
muktezasınca” işbu ahitnameyi bağışladığını belirtmiştir. Maddelerde “Nederlandavil ’ayetlerine tâbi…
Tüccar taifesi menâlik-i mahrûsemize gelüp ve gidüp
alış veriş edüp… Nederlandalılar dahi sadakatlerinde
sabitkadem oldukları” zikredilmiştir. Bu imtiyazname
1680 Eylül’ünde genişletilmiş ve yenilenmiştir.
Bununla Hollanda tacirlerine Osmanlı ülkelerinde
tam serbestlik ve emniyet içinde ticaret edebilmeleri için gereken müsaadeler ve garantiler sağlanmıştır. Mesela karadan ve denizden Osmanlı ülkelerine
gelip âdet ve kanuna göre resimleri ödedikten sonra
serbestçe ticaret yapabileceklerdir. Elçilere ve maiyetlerine muafiyet tanınmıştır. Bir Hollandalının bir
Osmanlı ile davası olursa kadı Hollandalıların tercümanı hazır bulunmadıkça davayı dinlemeyecekti.
Hollânda gemileri fırtına yüzünden kötü duruma düşerse padişahın donanmasına veya şahıslara ait Müslüman gemileri kendilerine yardımda bulunacaklar-
dır. Osmanlı ülkelerinde vârissiz ölenlerin eşyaları
konsolosları marifetiyle kendi vatandaşlarına teslim
edilecektir. Herhangi bir şekilde Türk kıyılarına sığınan Hollandalılar himaye edilecektir. Keza padişah,
Kuzey Afrika korsanlarının tecavüz etmeyeceklerine
dair garanti veriyor ve yağma edilen malların bedelinin ödeneceğini üzerine alıyordu. Birtakım teferruat
arasında şu da kayda değer: Osmanlı makamları Hollandalıların “sâkin oldukları evlerinde kendülerin ve
adamlarının kifâf-ı nesleriyçün şire sıkup hamr ettiklerinde kimse mâni olmaya” yani kısacası şarap yapmalarına mâni olunmayacak. Busbecq’in söylediği
gibi, o zamanlarda İstanbul’da çok şarap içildiği hâlde
padişahlar zaman zaman yasak çıkarırlar ve bu yasak
yeniçeriler elinde yabancıları tazyik etmek için vesile
olurdu.
Hülasa, bu ahidname ile Hollandalılara Türk ülkelerinde serbestçe yaşayıp ticaret etmek imkânları
sağlamış bulunuyordu. İstanbul’da, Galata’da, İzmir’de
Kordon boyunda kısa zamanda Hollandalı evleri ve
ticarethaneleri Fransız ve İngilizlerinki yanında yer
aldı. 1680 tarihine doğru Bruyn’e göre İzmir’de Hollandalılar İngilizler kadar kalabalık idiler. Evlerinin
cephesi şehir tarafına, arkası denize bakar ve gemiden
mallar doğrudan doğruya binaya alınırdı. Bu arada
kaçakçılık da eksik olmazdı. 1702’de İzmir’de 30 Fransız 20 kadar Hollandalı ticarethane vardı. Pouqeville’e
göre İstanbul’dan 1710 da Fransızlar 1,5 milyon, İngilizler 4 milyon Hollandalılar ise 3,5 milyon liralık
ihracat yapmakta idiler. Bu devirde Venedik ihracatı 250 bin liraya inmiş bulunuyordu. Bir kaynağımız
Hollandalıların üstünlüğünü kanaatkâr yaşamalarına
atfetmektedir. Hollandalıların Türkiye’den ihraç ettikleri başlıca mallar İran transit ipeği (bilhassa İzmir’den) pamuk, pamuk ipliği, deri, balmumu idi. Sof
için Ankara’dan külliyetli yün alıyorlardı ve bunun
için Ankara’da Hollandalı tüccarlar ve ajanları yerleşmiş idi. İthalata gelince, Orta Çağlardan beri Doğu’da
meşhur …. (metin burada bitiyor. Devam eden sonraki sayfa eksik)
Dipnotlar
1. O yıllarda yeni açılan ve çok perişan durumda olan bu kütüphane, benim teklifimle Hollanda Dışişleri Bakanlığının mali
yardımı ile daha sonra restore edilmiştir.
2. Halil İnalcık, “Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Bulundu”, Belleten, Cilt: LX., Sayı: 227(Nisan 1996), s. 165-190.
3. Hollanda Dışişleri Bakanlığı, Ankara Büyükelçiliği, Dosya:
Z178, Gömlek No: 189.
4. Bu arşiv incelemesinde beraber çalıştığımız Hollanda’ya
bir staj için gelen üniversite öğrencileri Sayın Zeynep Doğan,
Zeynep Öztürk, Aylin Semiz ve Ediye Kataman’a ayrıca teşekkür
ederim.
37
$ßXVWRV
Makalenin Hollanda arşivinde bulunan ve Halil İnalcık tarafından daktilo edilmiş hali
T.C/ Dışişleri Bakanı Kültür Dairesi Başkanı Hamid Batu’nun, Halil İnalcık ve Kemal Karpat’ı
Hollanda’da büyükelçiliğe konferanslar vermek üzere önerdiği 18 Temmuz 1962 tarihli Fransızca notu
38