ALEVÎ İNANÇ BİRLİĞİ VAKFI
Yayın: 4
ULUSLARARASI
GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK
SEMPOZYUMU
8–10 Aralık 2018
ANKARA
SEMPOZYUM BİLDİRİLERİ
Editörler
Hüseyin DEDEKARGINOĞLU
Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN
Uluslararası Geçmişten Geleceğe
Alevîlik Sempozyumu
Matbaa Sertifika No: 19371
Birinci Baskı: Aralık 2018
Bu kitap Alevî İnanç Birliği Vakfı Yayınıdır.
ISBN : 978-605-81010-0-5
© Copyright 2018
Bu kitabın hakları Alevî İnanç Birliği Vakfı’na aittir. Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden kitaptan alıntı yapılamaz; Alevî İnanç Birliği
Vakfı’nın yazılı izni olmadan radyo ve televizyona uyarlanamaz; oyun,
film, elektronik kitap, CD ya da manyetik bant haline getirilemez; fotokopi ya da herhangi bir yöntemle çoğaltılamaz, yayınlanamaz ve dağıtılamaz.
Basım Yeri:
İşkur Matbaacılık Kâğıtçılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Ağaç İşleri San. Sitesi 1370. Sokak No:5
İvedik OSB / ANKARA
Sempozyuma Destek Veren Kurumlar
ONUR KURULU
Mehmet Nuri ERSOY (Kültür ve Turizm Bakanı)
Ankara Valiliği
Prof. Dr. Refik TURAN (Türk Tarih Kurumu Başkanı)
Dr. Serdar ÇAM (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanı)
DÜZENLEME KURULU
Faruk Ali YILDIRIM
Hüseyin DEDEKARGINOĞLU
Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN
Prof. Dr. Ali YAMAN
Prof. Dr. Armağan COŞKUN ELÇİ
Doç. Dr. Erdal AKSOY
Doç. Dr. Özcan GÜNGÖR
DANIŞMA KURULU
Ali Ekber TOMBAKOĞLU
Aydın İPEK
Başak ASLAN
Behzat DEMİRHAN
Celal Abbas BEKTAŞOĞLU
Celal BAŞARAN
Cemal AĞDAĞLI
Erdal ÖZYOL
Erdoğan ÜNVERDİ
Ferhat DURMUŞ
Fevzi SOYLU
Feyzullah YILMAZER
Gürsel ÇALIT
Hasan NESİMİOĞLU
Haydar ŞAHİN
Hüsnü MERDANOĞLU
Kadim TOPTAŞ
M. Duran ÖZKAN
Mazlum HALİSÇELİK
Müslüm ERTEKİN
Nusret KAYA
Resul GÖZÜTOK
Sadık GÖKGÖZ
Sadık ŞİMŞEK
Satı YILDIRIM KALKAN
Seyfullah KOÇ
Teberik DÜZGÜN
Veli KARGIN
Yakup ATASITÜRK
Zeynep KAÇMAZ
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN
Prof. Dr. A. Hussein ABDULAMEER
Prof. Dr. Ali YAMAN
Prof. Dr. Armağan COŞKUN ELÇİ
Prof. Dr. Cenksu ÜÇER
Prof. Dr. Frances TRIX
Prof. Dr. Fuat BOZKURT
Prof. Dr. Fuzuli BAYAT
Prof. Dr. Gıyasettin AYTAŞ
Prof. Dr. Güray KIRPIK
Prof. Dr. Harun YILDIZ
Prof. Dr. Hasan ONAT
Prof. Dr. Irene MARKOFF
Prof. Dr. Krasimira MUTAFOVA
Prof. Dr. Mehmet AKKUŞ
Prof. Dr. Mehmet ÖZ
Av. Prof. Dr. Necdet BASA
Prof. Dr. Nilgün ÇIBLAK COŞKUN
Prof. Dr. Refik TURAN
Prof. Dr. Rıza AYHAN
Prof. Dr. Şahin FİLİZ
Prof. Dr. Tufan GÜNDÜZ
Prof. Dr. Yusuf TEKİN
Doç. Dr. Caner IŞIK
Doç. Dr. Cenk GÜRAY
Doç. Dr. Erdal AKSOY
Doç. Dr. Hiroki WAKAMATSU
Doç. Dr. Marcello MOLLİCA
Doç. Dr. Murat Cem DEMİR
Doç. Dr. Namıq MUSALI
Doç. Dr. Özcan GÜNGÖR
Doç. Dr. Özlem BAYRAK CÖMERT
Doç. Dr. Iurii AVERIANOV
Dr.Öğr.Üyesi Abdülkadir YELER
Dr.Öğr.Üyesi Fahri MADEN
Dr.Öğr.Üyesi Zekeriya IŞIK
Necmettin Erbakan Üniversitesi
Bağdat Üniversitesi (IRAK)
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi
İstanbul Üniversitesi
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Indiana University (ABD)
Akdeniz Üniversitesi
Milli Elmler Akademi(AZERBAYCAN)
Gazi Üniversitesi
Türk Tarih Kurumu
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Ankara Üniversitesi
York University (KANADA)
Tarnovo University (BULGARİSTAN)
Ankara Üniversitesi
Hacettepe Üniversitesi
Türkiye Barolar Birliği
Mersin Üniversitesi
Türk Tarih Kurumu
Başkent Üniversitesi
Akdeniz Üniversitesi
Milli Savunma Üniversitesi
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
Hacettepe Üniversitesi
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
Toros Üniversitesi
Pisa Üniversitesi (İTALYA)
Munzur Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Gazi Üniversitesi
Rusya Bilimler Akademisi (RUSYA)
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Hitit Üniversitesi
Dr. Metin ÖZASLAN
Dr. Nevena GRAMATİKOVA
Dr. Seda DÜZYOL YILMAZ
Ali Rıza ÖZDEMİR
Elvan SEVİM
Eşref DOĞAN
Hamza AKSÜT
Hüseyin DEDEKARGINOĞLU
Hüseyin ÖZCAN
İbrahim BAHADIR
Mehmet DEMİRTAŞ
Mustafa DÜZGÜN
Mustafa TİMİSİ
Namık Kemal ZEYBEK
Ankara Kulübü Derneği
Liberal Enteg.Vakfı (BULGARİSTAN)
İstanbul Üniversitesi
Araştırmacı-Yazar
TRT (Türk Halk Müziği)
Cem Vakfı Malatya Şb.
Araştırmacı-Yazar
Dede Garkın Ocağı
El Mustafa Üniversitesi (İRAN)
Araştırmacı-Yazar, Tarihçi
Sücaaddin Veli Ocağı
Araştırmacı-Yazar, Dede (İSVEÇ)
Eski Siyasetçi
Eski Kültür Bakanı
İÇİNDEKİLER
SAFEVÎ HANEDANININ KÖKENİ:
TARİKATTAN SALTANATA GİDEN YOL............................................................19
Doç. Dr. Namiq MUSALI
DİNİ MEKÂNDA KUTSALIN TASFİYESİ: TEKKEDEN CEMEVİNE GEÇİŞ ..43
İbrahim BAHADIR
İTALYA’DA ALEVÎ VARLIĞI: TOKAT’TAN YİRMİ BEŞ TÜRK .......................58
Doç. Dr. Marcello MOLLICA
ALEVÎLERİN İLK SİYASİ PARTİSİ (Türkiye Birlik Partisi) .................................59
Mustafa TİMİSİ
BULGARİSTAN DELİORMAN ve DOĞU RODOPLARDA
ZAKİRLİK GELENEĞİ: NEFESLER ve YENİ GÖRÜŞLER..................................72
Prof. Dr. Irene MARKOFF
OTMAN BABA VELÂYETNAMESİNDE İNSAN ve TANRI ..............................73
Dr. Nevena GRAMATİKOVA73
TARİHİ KAYNAKLAR IŞIĞINDA BEKTAŞİLİK...................................................75
Dr. Öğr. Üyesi Fahri MADEN
DÜNYAYA EVRENSEL BİR MİRAS OLARAK
HACI BEKTAŞ VELİ HOŞGÖRÜSÜ ......................................................................137
Prof. Dr. Gıyasettin AYTAŞ
SEMAH GELENEĞİNİN İSLAM ORTA ÇAĞI SONRASI
ANADOLU'DAKİ KÖKLERİ: VAHDET-İ MEVCUT GELENEĞİ
VE TANRISAL BİLGİNİN BİR TEZAHÜRÜ OLARAK HZ. ALİ......................155
Doç. Dr. Cenk GÜRAY
15
ALEVİ İNANCINDA MÜZİĞİN CAN BULMASI
ve BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜ ..........................................................................................182
Elvan SEVİM
ANADOLU’DA ALEVÎ İSMİYLE NİTELENDİRİLEN GRUPLAR
ÜZERİNDE AHMED YESEVÎ VE YESEVÎLİĞİN ETKİLERİ..............................183
Prof. Dr. Cenksu ÜÇER
HORASAN MARİFETİ ve SAFEVİLER: ALEVİLERİN SAFEVİLEŞTİRİLMESİ,
DEDE GARKIN HALİFESİ ŞEYH OSMAN ve HATIRLATTIKLARI...............223
Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN – Öner ATAY
SOSYAL ANTROPOLOJİ AÇISINDAN ALEVİLİKTE EVLİYA İNANCI ......241
Doç. Dr. Hiroki WAKAMATSU
XIX. YÜZYILIN EHL-İ HAK ŞAİRİ SEYİD EBÜL KASIM NEBATÎ.................243
Prof. Dr. Fuzuli BAYAT
TÜRK İNANCI, AHMET YESEVİ ALEVÎLİK İNANCI.......................................271
Namık Kemal ZEYBEK
ALEVÎ-BEKTAŞÎ VELÂYETNAMELERİNİ NASIL OKUMALI?......................285
Ali Rıza ÖZDEMİR
GELENEKSEL ALEVİ KAYNAKLARINDAN MODERN LİTERATÜRÜNE
ALEVİLİĞİN KÖKENİ TARTIŞMALARI..............................................................307
Prof. Dr. Ali YAMAN
BALKAN COĞRAFYASINDA ALEVÎLİK-BEKTAŞÎLİK:
FARKLI OCAK VE SÜREKLER...............................................................................325
Prof. Dr. Harun YILDIZ
TAHTACI YOL ve ERKÂNINDA DÖRT KAPILI AHİRET KARDEŞLİĞİ.....351
Prof. Dr. Nilgün ÇIBLAK COŞKUN
ALEVİLİK ARAŞTIRMALARINDA YARATTIĞI PROBLEMLER ...................353
Hamza AKSÜT
16
19. YÜZYILDA ZAVİYELERİN DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMLERİ
ÜZERİNDEN BEKTAŞÎLİK: ÇORUM ÖRNEĞİ..................................................363
Dr. Öğr. Üyesi Zekeriya IŞIK
ALEVÎ ÖRGÜTLENMESİ.........................................................................................381
Hüseyin DEDEKARGINOĞLU
ALEVÎ TEOLOJİSİNE GÖRE ALEVÎLER...............................................................393
Doç. Dr. Caner IŞIK
ALEVÎLİKTE YOL, ERKAN, EDEP.........................................................................419
Mustafa DÜZGÜN
CEM RİTÜELLERİNİN KUR’AN’SAL DAYANAĞI...........................................421
Mehmet DEMİRTAŞ
ALEVÎLİK KAVRAMI ve ALEVÎLİĞİN ÖZÜ.......................................................439
Hüseyin ÖZCAN
KURAM-EYLEM BAĞLAMINDA TÜRK AYDINLANMASI:
AHİ EVREN ve AKILIK (AHİLİK)..........................................................................451
Prof. Dr. Şahin FİLİZ
KUTSAL ANMALAR BAĞLAMINDA GADİR HUM’U”
BİRBİRİNE GEÇME” OLARAK OKUMANIN İMKÂNI ....................................467
Doç. Dr. Özcan GÜNGÖR
MODERNLEŞEN ALEVİLİKTE SİYASALLAŞMA
ve SİYASİ PARTİLERLE İLİŞKİLER.....................................................................485
Dr. Öğr. Üyesi Abdülkadir YELER
17
SAFEVÎ HANEDANININ KÖKENİ: TARİKATTAN
SALTANATA GİDEN YOL
Doç. Dr. Namiq MUSALI
Özet
Her ne kadar modern tarihçilikte Safevî hanedanı ataları farklı etnik kökenlere
dayandırılmaya çalışılmışsa da, “Safvetü’s-Safâ”, “Fütûhât-ı Şâhî”, “Şeyh Safi Tezkiresi”, “Târîh-i ‘Âlemârâ-yı ‘Abbâsî”, “Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye”, “Târîh-i
‘Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl”, “Cihângüşâ-yı Hâkân-ı Sâhib-kırân”, “Huld-i Berîn”, “Kutub-nâme” vs. gibi birinci el kaynaklarda Safevîlerin Türk oldukları belirtilmektedir. Bunun yanı sıra daha Şeyh Safi döneminden itibaren bu ailenin seyitlikle
bir bağlantısının bulunduğuna vurgu yapılmaktadır. Çalışmamızda bir taraftan
Safevî sülalesinin kökeni üzerinde dururken, diğer taraftan da onların tarikattan
saltanata giden yolunu ele alacak, bu süreci engelleyen ve destekleyen faktörleri
belirlenmeye çaba göstereceğiz.
Anahtar Kelimeler: Şeyh Safi, Şah İsmail, Safeviyye, Erdebil, Kızılbaş
Kastamonu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Kastamonu/Türkiye
19
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
Giriş
Gerek Azerbaycan ve Anadolu Türkleri üzerindeki derin etkileri, gerekse de Yakın ve Orta Doğu’nun politik, sosyal ve kültürel hayatında
üstlendiği mühim roller göz önünde bulundurulduğu zaman Erdebil
Tekkesi’nin Türk-İslâm tarihinde özel bir yere sahip olduğu görülmektedir. Safevî şeyhlerinin kökeni ve faaliyetleri üzerine Doğu’da ve Batı’da çok sayıda çalışmalar yapılmış ve bu problem, tarihçilerin gündemini daha uzun süre meşgul edecek gibi gözüküyor. Bildirimizde, özellikle ana kaynaklardaki bilgileri inceleyerek, konu ile ilgili kendi bakış
açımızı ortaya koymaya çalışacağız1.
1. Hanedanın Nesebiyle İlgili Görüşler
Safevî hanedanı kendi adını Şah İsmail Hatâyî’nin altıncı kuşaktan
ceddi olan ve Güney Azerbaycan’ın Erdebil şehrinde büyük bir sufi tarikatının temellerini atan Şeyh Safiyeddin İshak’ın (1252–1334) adından
almıştır. İsmi geçen ünlü şeyhin menkıbevi biyografisi İbn Bezzâz lakabıyla tanınan Tevekkülî b. İsmail b. Hacı Muhammed el-Erdebîlî tarafından “Safvetü’s-Safâ” isimli eserde (M. 1358) geniş bir biçimde anlatılmıştır2. Orijinalde Farsça olan bu eser I. Şah Tahmasb zamanında, H. 949
/ M. 1542–43 yılında Mevlânâ Muhammed b. Hüseyin Kâtip Neşâtî tarafından “Şeyh Safi Tezkiresi” adıyla Azerbaycan Türkçesine tercüme edilmiştir3. Safevî hanedanının nesebi için diğer önemli bir kaynak Şeyh Safi’nin mürşidi Şeyh Zâhid’in soyundan gelen Pîrzâde Şeyh Abdal oğlu
1
2
3
Bu çalışmamızın müsveddesi, daha yayın aşamasına girmeden önce araştırmacı-yazar
A. R. Özdemir’in ricası üzerine benim tarafımdan kendisine iletilmiş ve o, Şah İsmail’den bahseden kitabında benim bildirime atıfta bulunarak, kendime de şükranlarını
sunmuştur (A. R. Özdemir. Türk Hakanı Şah İsmail, Ankara, 2018, s.57, dipnot No. 75).
Bildirimizde bazı kaynaklardan yapılan alıntıların A. R. Özdemir’in eserindeki alıntılar
ile benzerlik göstermesi, bu sebeptendir.
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ der tercüme-i ahvâl ü akvâl ü kerâmât-ı Şeyh
Safiyeddîn İshâk Erdebîlî (mukaddime ve tashîh: G. R. Tabâtabâyî Mecd). Tebriz, 1373.
Serap Şah, ismi geçen eser üzerine kapsamlı bir doktora çalışması yapmış ve bu kaynağı Türkçeye kazandırmıştır (S. Şah. Safvetü’s-Safâ’da Safiyyüddîn-i Erdebîlî’nin hayatı,
tasavvufî görüşleri ve menkıbeleri. Yayınlanmamış doktora tezi. I. ve II. ciltler. İstanbul:
Marmara Üniversitesi, 2007).
Şeyh Safi Tezkiresi (Safvetü’s-Safâ’nın XVI. asır Türk tercümesi). Tertipçiler ve neşre hazırlayanlar: M. Nağısoylu, S. Cabbarlı, R. Şeyhzamanlı. Bakü, 2006.
20
Namıq MUSALI
Şeyh Hüseyin Zâhidî’nin Şah Süleyman döneminde (1666–1694) kaleme
aldığı “Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye” isimli eseridir4.
Gerek “Safvetü’s-Safa”da, gerekse de birçok diğer Safevî kaynaklarında bu hanedanın atalarının hayat hikâyelerinin anlatımı Şeyh
Safiyeddin’in yedinci kuşaktan ceddi olan Firuzşah Zerrinkülah’la başlar. Safevî müellifleri hanedanın nesebini anlatırken bu zatın yedinci Şii
imamı Musa el-Kâzım hazretlerinin soyundan geldiğini belirtir ve bu
konuda şecerelere yer verirler. “Safvetü’s-Safa”da yer almış bilgilere göre,
Şeyh Safiyeddin’in kendisi seyit olduğunu belirtmesine rağmen şeceresinin nasıl olduğu konusunda bir fikir sahibi değildi5. Kimi araştırmacılar bu yüzden Safevîlerin seyitliğini şüphe altına alarak, bu hanedanın
hâkimiyete geldikten sonra kendi iktidarına güç katmak için seyitlikle
ilgili şecerelere yer verdiklerini ifade etmişler6. Örneğin, M. Mazzaoui,
“Firuzşah’tan Şeyh Safi’ye kadar uzanan nesepname genelde sahih olsa
da, Firuzşah’ı yedinci imam Musa el-Kâzım’a bağlayan şecere sonralar
Safevî sarayında yaşamış müelliflerin işidir” şeklinde açıklama yapmaktadır7. İran’da Fars milliyetçiliğine dayanan Pehlevî hanedanının hâkimiyeti döneminde A. Kesrevî Safevîlerin seyitliğini inkâr etmeye ve bu
hanedanı İranî gruplara bağlamaya yönelik bir çalışma yaptığı hâlde8,
İslâmî yönetimin var olduğu çağdaş İran’da Safevîlerin seyitliğini ispat
eden araştırmaların yürütüldüğünü görmekteyiz9.
4
5
6
7
8
9
Zâhidî, Şeyh Hüseyin peser-i Şeyh Abdâl Pîrzâde. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye. Berlin,
1924.
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.71-72; S.Şah, a.g.e., s.224–226.
Bkz.: M. Abbaslı. “Safevîlerin Kökenine Dair”, TTK: Belleten, Sayı: 158, Ankara, 1976,
s.287–329.
M. Mazzaoui. Peydâyeş-i devlet-i Safeviyye (tercüme: Y. Âjend). Tahran, 1363, s.126.
A. Kesrevî. Şeyh Safi ve Tebâreş. Tahran, 1323.
A. Haydarî, N. B. Bîdhendî. “Nigâhî be mevzû-yi siyâdet-i Şeyh Safiyeddîn-i Erdebîlî”,
Târîh der âyine-i pejûheş, Tâbestân-ı 1390, şomâre-i 30, s.59–82. Bu iki araştırmacı Britanya Müzesi’nde bulunmuş “Erdebil şeyhlerinin nesepnamesi” isimli bir şecereyi yayımlamışlar. Onların görüşüne göre, bu nesepname Safevîlerin günümüze ulaşmış en
eski şeceresi olup, 1460’lı yıllarda Ali b. Kasım b. Hamza b. Ali b. Muhsin el-Hüseyin
el-Musevî en-Necefî tarafından tertip edilmiştir. Bu şecerede Erdebil şeyhlerinin soy
ağacı İmam Musa el-Kâzım’ın oğlu Hamza’ya dayandırılmaktadır.
21
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
Safevî kaynaklarında yer almış şecerelerde çelişkilerin olduğu gözlemlenmektedir. Birçok kaynaklarda10 Firuzşah’ın nesebi İmam Musa elKazım’ın oğlu Ebû’l-Kasım Hamza’ya kadar götürüldüğü hâlde, bazı
kaynaklarda11 onun soyağacı ismi geçen imamın diğer bir oğlu İbrahim’e dayandırılmaktadır. Fakat Safevîlerin seyitliğiyle ilgili kaynaklarda yerini almış en meşhur şecere Ebû’l-Kasım Hamza’ya ulaşan şeceredir: Şeyh Safiyeddin İshak b. Emineddin Cebrail b. Salih b. Kutbuddin b.
Salaheddin Reşid b. Muhammed el-Hafız b. Ivâz el-Havâs b. Firuzşah
Zerrin Külah b. Muhammed b. Şerefşah b. Muhammed b. Hasan b. Muhammed b. İbrahim b. Cafer b. Muhammed b. İsmail b. Muhammed b.
Ahmed A’râbî b. Ebû Muhammed el-Kasım b. Ebû’l-Kasım Hamza b.
İmam el-Hümâm Musa el-Kazım12.
Bazı araştırmacılar Safevî hanedanının kökeni meselesini Firuzşah’ın
nereden geldiği sorusu üzerinden çözümlemeye teşebbüs etmiş, bu vesile ile Safevîleri Arap, Kürt ve Fars kökenlerine bağlamaya çalışmışlardır.
Tarih biliminde Firuzşah’ın Güney Arabistan’dan (Yemen’den)13, Kürdistan’dan14, Fars’tan15 ve Horasan’dan16 göç ederek Azerbaycan’ın Erdebil bölgesine geldiği yönünde iddialar ortaya atılmıştır.
10
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.70; Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî (tashîh ü ta’lîk ü tevzîh ü izâfât: M. R. Nesîrî). Tahran, 1383, s.1-2; Hândemîr,
Gıyâseddîn b. Hümâmeddîn el-Hüseynî. Târîh-i Habîbü’s-Siyer fî Ahbâr-ı Efrâd-ı Beşer
(bâ mukaddime-i C. Hümâyî). IV. c., Tahran, 1333, IV. c., s.409-410; Kazvînî, Budak
Münşî. Cevâhirü’l-Ahbâr (mukaddime yü tashîh ü ta’lîkât: M.Behrâmnejâd). Tahran,
1378, s.102-103; el-Kumî, Kâdı Ahmed b. Şerefeddîn el-Hüseyin el-Hüseynî. Hulâsatü’tTevârîh (tashîh: İ. İşrâkî). I.c. Tahran, 1383, s.8; Türkman, İskender Bey. Târîh-i
‘Âlemârâ-yı ‘Abbâsî (müellif-i mukaddime ve gerdâverende-i fihrist: İ. Afşar). I. c. Tahran, 1382, s.7; İsfahânî, Muhammed Yusuf Vâlih. Huld-i Berîn (be kûşiş-i M. H. Muhaddis). Tahran, 1372, s.15-16.
11 Kazvînî, Mirzâ Muhammed Tâhir Vahîd. Târîh-i Cihânârâ-yı ‘Abbâsî (mukaddime,
tashîh ve ta’lîkât: Seyyid Sa’îd Mîr Muhammed Sâdık). Tahran, 1383, s.21; Şamlu,
Velikulu Bey. Kısâsü’l-Hâkânî. İran İslâmî Şûrâ Meclisi Kütüphanesi, 2155 No’lu yazma nüsha, s.13; Târîhçe-i Safeviyân (ez nüsha-i kitâbhâne-i Asgar Mehdevî), Defter-i târîh: Mecmua-yı esnâd ve menâbe-i târîhî be kûşiş-i İ. Afşar, II. c., Tahran, 1380, s.11.
12 Zâhidî, Şeyh Hüseyin. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye, s.10–11.
13 W. Hinz. Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd. Ankara, 1992, s.5,109; F. Musevî. Târîh-i Erdebîl ve
Dânişmendân. I. c. Necef, 1347, s.277.
14 A. Kesrevî. Âzerî yâ zebân-ı bâstân-ı Âzerbâygân. Tahran, 1304, s.26; Z.V.Togan. “Sur
l’origines des Safawides”, Melanges Louis Massignon, t. III, Damascus, 1957, p.345-357;
22
Namıq MUSALI
Azerbaycanlı bilim adamı M. Abbaslı “Safvetü’s-Safâ” üzerinde yürüttüğü kapsamlı araştırmaların sonucunda Firuzşah’ı Türk olmayan topluluklara bağlamanın yanlışlığına vurgu yapmış ve Safevîlerin Türk kökenli olduğunu tespit etmiştir17. Ayrıca O. Efendiyev, V. V. Barthold, İ.
P. Petruşevsky, Y. Rypka, D. Ayalon, J. R. Walsh, B. Lewis, R. Nur, A.
Caferoğlu, İ. H. Uzunçarşılı, H. Algar, F. Başar, M. Yaman, S. Şah vd. gibi araştırmacılar Safevîlerin Türk olduğu görüşünü savunmuşlardır18.
B. Cevanşir ve E. Necef, Firuzşah’ın aslen Horasan Türklerinden olup,
Erdebil’e yerleştiğini öne sürmüşlerdir19.
C. E. Bosworth. Musulmanskiye dinastii: spravoçnik po xronologii i geneologii
(perevod s angliyskogo i primeçaniya P.A.Gryazneviça). Moskva, 1971, s.266.
15 R. Ghirshman, V. Minorsky and R. Sanghvi. Persia – the Immortal Kingdom. London,
1971, p.140.
16 G. Server. Târîh-i Şâh İsmâ‘îl (terc: M. B. Ârâm ve A. Gaffârîferd). Tahran, 1384, s.23.
17 M. Abbaslı. “K voprosu o proisxojdenii Sefevidov”, İzvestiya Akademii Nauk
Azerbaydjanskoy SSR (seriya literaturı, yazıka i iskusstva), Bakü, 1973, No. 2, s.36-53;
M. Abbaslı. “Safevîlerin kökenine dair”, TTK: Belleten, Sayı: 158, Ankara, 1976, s.287329.
18 O. Efendiyev. Azerbaydjanskoye gosudarstvo Sefevidov v XVI veke. Bakü, 1981, s.3941; V. V. Barthold. İran: istoriçeskiy obzor. Taşkent, 1926, s.45; V.V.Barthold.
Soçineniya. Tom II, çast I. Moskva, 1963, s.748,780; İ. P. Petruşevsky. “Gosudarstva
Azerbaydjana v XV veke”, Sbornik statey po istorii Azerbaydjana, I vıpusk, Bakü, 1949,
s.205; J. Rypka. İstoriya persidskoy i tadjikskoy literaturı (perevod s çeşskogo K. A.
Kondraşeva i P. A. Kleyner). Moskva, 1970, s.275; D.Ayalon. Gunpowder and firearms
in the Mamluk Kingdom. London, 1956, p.109; J. R. Walsh. “The Historiography of Ottoman-Safavid Relations in 16-th and 17-th Centuries”, Historians of the Middle East,
Oxford University Press, 1962, p.204; B. Lewis. Ortadoğu. Çev. S. Kölay. Ankara, 2003,
s.130; R. Nur. Türk Tarihi, V. c., İstanbul, 1923, s.114; A. Caferoğlu. “Azerbaycan tarihine umumî bir bakış”, Azerbaycan Yurt Bilgisi. I c., Sayı: 1. İstanbul, 1932, s.13; İ. H.
Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi. II. c. Ankara, 1988, s.225; H. Algar. İslâm Devriminin kökleri (çeviren: M. Ç. Demirhan). Ankara, 1990, s.22; F. Başar. “Safevîler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, IX. c. İstanbul, 1992, s.543; M. Yaman. Erdebilli Şeyh Safi ve
Buyruğu. İstanbul, 1994, s.18; E. Güngör. Tarihte Türkler. İstanbul, 1995, s.259; S. Şah,
a.g.e., I c., s.26-33. Cambridge Üniversitesi’nde yayınlanmış “İran Tarihi”nin müelliflerinden olan X. De Planhol da Safevîleri Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi Türk hanedanı olarak görmektedir (bkz.: R. A. Muganlinsky. Azerbaydjanskiye gosudarstva
XV-XVI vv. v angliyskoy istoriografii. Avtoreferat kandidatskoy dissertatsii. Bakü,
1997, с.16,21).
19 B. Cevanşir, E. Necef. “Giriş: Türk Halk İslam Anlayışına Göre Kızılbaşlık ve Şah İsmail
Hatâ’î”, Şah İsmail Hatâ’î Külliyatı, İstanbul, 2006, s.99-103.
23
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
Başta “Safvetü’s-Safâ” olmak üzere birçok Safevî kaynaklarında hanedanın ulu atası Şeyh Safi’nin Türk olmasıyla ilgili somut bilgiler bulunmaktadır. “Safvetü’s-Safâ”da ve onun Türkçe tercümesi olan “Şeyh Safi
Tezkiresi”nde Şeyh Safi defalarca “Türk pîri” diye anılmaktadır. İsmi geçen kaynaklarda bu yönde yer almış bazı bilgilere göz atmanın faydalı
olacağı kanaatindeyiz:
1. olgu: “Bir gün Şeyh (k.s.), oturmuştu ki mihrabın duvarı çatladı. Biri oradan çıkıp, Şeyh’i çağırdı: “Ey Türk pîri!” Şeyh (k.s.)’e Türk pîri derlerdi”20.
“Bir gün Hazret-i Şeyh oturur iken gördi kim mihrâbun dîvârı
yarılub bir kimse çıhub Hazret-i Şeyh’e hitâb etdi kim “Ey Türk pîri!” ve
ol çağ Şeyh’e “Türk pîri” derlerdi”21.
2. olgu: “Şeyh o adamı dinlemeye başladığı zaman (Şeyh’e) şöyle dedi: “Türk pîri! Hazır ol ki üç günden sonra asla namaz kılamayacaksın.
Öğlen namazında ölecek ve bu dünyadan göçeceksin. Senin ömrün sona
ermiştir”22.
“Nâgâh bir kişi hem böyle dîvârdan çıhup dedi: Ey ibâdetlü Türk pîri! Neşün melûl-hâtır oturubsan ve gönlün neden ötürü meşgûldür?”23.
3. olgu: “Şeyh (k.s.), kendi ahvâl, vâkıa ve makâmâtını ona anlattı.
Emîr Abdullah (rh.a.), uzun bir süre sessiz kaldı, başını eğdi. Sonra başını kaldırdı ve dedi: “Ey Türk pîri! Bizim himmet kuşumuz bu yere kadar uçmamıştır”24.
“Hazret-i Şeyh kendünün ahvâli ve vâkıât ile mukaddemâtı ana arz
etdi. Emîr Abdullah (rh.a.) bir saat dinc olub, susub, başını aşağı salub,
pes mübârek başını kaldırub, yukarı eyleyüb dedi: Ey Türk pîri! Bizim
himmetimizin kuşı buraya dengic uçmayubdur”25.
4. olgu: “Emîr Abdullah, onun bu hâlini gördüğünde: “Ey Türk pîri!
Şark âleminden garp âlemine kadar, senin bu rüyanı ve hâlini halledebi-
20
21
22
23
24
25
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.100; S.Şah, a.g.e., I. c., s.253.
Şeyh Safi Tezkiresi, s.67.
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.100; S.Şah, a.g.e., I. c., s.254.
Şeyh Safi Tezkiresi, s.68.
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.105; S.Şah, a.g.e., I. c., s.259.
Şeyh Safi Tezkiresi, s.71.
24
Namıq MUSALI
lecek kişi, Şeyh Zâhid-i Gîlânî (k.r.)’den başkası değildir. Senin derdinin
dermanı ancak onun irşat şifahanesindedir” dedi”26.
“Emîr Abdullah çün Şeyh’ün iztirâbı gördi, dedi: “Ey Türk pîri! Âlemin şarkından garba dekin kimse kim senin vâkıalarunun ta’bîrin eyleye, müşkül işlerüni hall kıla, kimse yohdur, Şeyh İbrâhîm Zâhid
Gîlânî’den özge hâsıl olmaz”; “Pes Emîr Abdullah dedi: Ey Türk pîri!
Sen oraya varmak gereksen kim meşrikden mağribe dekin kimse ki bu
ma’nîden haberdar ola, andan özge yohdur”27.
5. olgu: “Pes veda sebebi ilen anun huzûruna vardı. Şeyh Sa’dî öz ashâbına dedi: Bu Türk pîri sefere varur, teberrükler ilen hediyyeler hazretine îsâr etmek vacibdür”28.
6. olgu: “Ona Türklerin Pîri diyorlardı”29.
7. olgu: “Pîre Ahmed Pernîkî Germrûdî, Mevlânâ İsmâ‘îl (rh.a.)’den
anlattı ki o dedi: Mevlânâ İzzeddîn Merâğî (rh.a.) ile Şeyh (k.s.)’in huzurundaydım. Güzel sözlerle meşguldü. O sırada buyurdu ki “Ey halifeler
topluluğu! Hâce Sadreddîn’e dua edin ki Şeyh Zahîd’in tahtı ve ben
Türkoğlu Türk’ün tahtını o kendi gücü ile kendisi için aldı ve herkese
galip geldi”30.
“Bernîklü Pîre Ahmed rivâyet kıldı Mevlânâ İsmâ‘îl’den kim ol dedi:
Marâğâlu Mevlânâ İzzeddîn ilen Hazret-i Şeyh’in (k.s.) kulluğunda idük
ve Hazret-i Şeyh (k.s.) dil-pezîr kelimâta meşgûl idi. Sözün ortasında
dedi: Halifeler! Hâce Sadreddîn’e duâ kılınız kim Şeyh Zâhid’in tahtı ile
menüm yerimi bir Türk’ün oğlı aparmış idi”31.
I. Şah Abbas’ın ünlü saray tarihçisi İskender Bey Münşî (1560–1634)
de kendi eserinde Şeyh Safi’nin Şiraz gezisi sırasında Fars şeyhleri tarafından “Türk genci” adlandırıldığının altını çizmektedir: “Hazret-i Şeyh
Safiyeddin kendi durumunu ona söyledi. Emîr Abdullah biraz düşünceye daldıktan sonra başını kaldırdı ve dedi: Ey Türk genci! Çalışkanlık,
26
27
28
29
30
31
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.105; S.Şah, a.g.e., I. c., s.260.
Şeyh Safi Tezkiresi, s.72.
Şeyh Safi Tezkiresi, s.73.
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.961-962; S.Şah, a.g.e., II c., s.344.
Erdebîlî, İbn Bezzâz, Safvetü’s-Safâ, s.1122; S.Şah, a.g.e., II. c., s.497.
Şeyh Safi Tezkiresi, s.826.
25
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
riyazet ve yüksek ahvâl sâyesinde senin için hâsıl olanlar şimdiye kadar
bizim basiret gözümüze ulaşmamıştır”32.
Doktora tezimizin konusunu teşkil eden, H. 1086 / M. 1675–76 yılında
Farsça kaleme alınmış anonim “Târîh-i ‘Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl” isimli
eserde de Şeyh Safi ve babası Emineddin Cebrail Türk olarak hatırlatılmaktadırlar33:
“Diyorlar ki, Seyit Cebrail de halkı doğru yola davet etti ve şerefli
ömründen otuz yıl geçtikte sefere çıkmayı karara alarak, Şiraz semtine
hareket edip, derviş kılığında kendisini Şiraz’a dâhil etti. Dervişlerin gözü onu aldığında öyle bir Türk dervişini gördüler ki Tanrı’nın nurunun
parlaklığı onun cemâlinden parlıyor ve ışıldıyordu”34.
“Mevlânâ’nın zaviyesinin kapısına vardığında ve Mevlânâ’nın gözü
Hazret-i Şeyh’in (Şeyh Safi’nin – N.M.) cemâline baktığında onun bir
Türk oğlu olduğunu gördü”35.
“Şeyh Zâhid’in âdeti şöyleydi ki mübarek Ramazan ayı başladığında
kendi çilehanesine gider, bayram gününe kadar hiç kimse onu görmezdi
ve orada ibadetle meşgul olurdu. O zaman anladı ki Şeyh Safi gelmiştir.
Kendisinin Şeyh Cemâleddîn isimli büyük oğluna dedi: Zaviyenin ortasına git! Orada böyle bir giyside, böyle bir özellikte bir Türk genci vardır
ki ömründe ilk kez buraya gelmiştir ve namaz kılmaktadır. Ona selam
verip söyle ki babam Şeyh Zâhid seni çağırıyor”36.
“Bayram günü müritler gördüler ki Şeyh (Zâhid – N. M.) Türk gencin
(Şeyh Safi’nin – N. M.) elinden tutup evden çıktı. Müritleri kıskançlık
bürüdü, onların her biri bazı sözler söylediler. Şeyh (Zâhid – N. M.) marifet nuruyla anlayıp dedi ki bu gencin hakkında aklınızda şüpheye yer
bırakmayınız!”37.
I. Şah İsmail’in saray tarihçisi olan Heratlı İbrahim Emînî’nin “Fütûhât-ı Şâhî” isimi eserinde, Bicen isimli bir müellif tarafından yazıldığı
tahmin edilen “Cihângüşâ-yı Hâkân-ı Sâhib-kırân” isimli kaynakta ve Mir32
Türkman, İskender Bey. Târîh-i ‘Âlemârâ-yı ‘Abbâsî, s.12.
N. Musalı. I. Şah İsmail’in Hâkimiyeti (“Târîh-i ‘Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl” eseri esasında).
Bakü, 2011, s.91–92.
34 Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl (bâ mukaddime yü tashîh ü ta’lîk-i A.M. Sâhib), Tahran, 1349, s.6.
35 Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.8.
36 Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.9; Âlemârâ-yı Safevî (be kûşiş-i Y.Şükrî), Tahran, 1350, s.11.
37 Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.10; Âlemârâ-yı Safevî, s.12.
33
26
Namıq MUSALI
za Muhammed Yusuf Vâlih Kazvînî’nin “Huld-i Berîn” isimli kitabında
da Şeyh Safi “Türk pîri” ve “Türk genci” diye anılmaktadır38. Şeyh Safi’nin mürşidi Şeyh Zâhid’in soyundan gelen Pirzâde Şeyh Abdal’ın oğlu Şeyh Hüseyin Zâhidî, Şah Süleyman döneminde (1666–1694)
Safevîlerin nesebi üzerine yazdığı “Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye” isimli
değerli eserinin iki yerinde Şeyh Safi’yi “Türk pîri” olarak tanıtmıştır39.
Şeyh Safi’nin mürşidinin soyundan geldiği ve ailesiyle Safevîler arasındaki bağlantılar yüzyıllara dayandığı için Safevî atalarının hikâyesini iyi
bilen Şeyh Hüseyin’in sunduğu bu bilgiler çok manidar ve dikkate değer bilgilerdir. Safeviyye tarikatının ana kitaplarından sayılan “Kara
Mecmua”da Şeyh Safi’nin öz dilinin Türkçe olduğu ve müritlerine bu
dilde konuşma yaptığı açık bir şekilde belirtilmektedir40.
Kendi zamanında Şeyh Safi “Türk pîri” olarak anıldığı gibi Safevî
döneminde Ehl-i Hakk topluluğuna bağlı olan Azerbaycanlı şair ve ozan
Dede Sâil de “Kutûb-nâme” isimli manzum eserinde Şah İsmail Hatâyî’yi
“Türkistan’ın piri” olarak tanımlamaktadır41.
Fakat ne ilginçtir ki Safevîlerin atalarını Türk diye tanımlayan bu
müelliflerin hiçbirisi onların seyitliğini inkâr etmiyor, hatta bu konuda
şecerelere yer veriyorlar. Bu duruma açıklık getirmeye çalışan Y.
Küçükdağ ve B. Dedeyev, Safevîlerin seyit olması görüşünün doğruluğunu savunmakla beraber Şeyh Safi zamanında bu ailenin tamamen
Türkleşmiş olduğu ve bu yüzden kaynaklarda Türk olarak anıldığı şeklinde yorum yapmışlardır42. Şecere ile ilgili ortaya çıkan tüm çelişkilere
ve tartışmalara rağmen “Safvetü’s-Safâ”ya göre daha Şeyh Safi zamanında Safevîlerin seyitliğiyle ilgili rivayetlerin olduğu inkâr edilemez bir
gerçektir. Fakat Safeviyye tarikatının siyasallaşması sürecinin bir sonucu
olarak hanedanın atalarının seyit soyundan geldiği yönünde bilgilerin
siyasi bir mahiyet kazandığı ve sonradan ortaya çıktığı tahmin edilen
seyitlik şecerelerinde Şeyh Safi ve İmam Musa el-Kazım arasında kuru38
Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî, s.16; Cihângüşâ-yı Hâkân (Târîh-i Şâh İsmâ‘îl). Mukaddime ve peyvesthâ: A.Muztarr. İslâmâbâd, 1986, s.15-16;
İsfahânî, Muhammed Yusuf Vâlih. Huld-i Berîn, s.27.
39 Zâhidî, Şeyh Hüseyin. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye, s.19-20.
40 Erdebîlî, Şeyh Safiyeddîn. Kara Mecmua (tedvîn eden: H.Düzgün). Tahran, 1380, s.108.
41 N. Musalı. Rus oryantalistlere göre Ehl-i Haklar. İstanbul, 2013, s.302.
42 Y. Küçükdağ, B. Dedeyev. “Safevîlerin nesebine farklı bir bakış”, Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 2009, Sayı: 2/6, s.415–424.
27
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
lan soy bağlantısının Safevîlerin iktidarı ele geçirerek Şiiliği devlet politikası hâline getirmesiyle beraber siyasi amaçlarla kullanıldığı da başka
bir gerçektir. Çünkü “Şiilik hiçbir zaman sadece dinî bir öğreti olarak
kalmamış ve daima Hz. Ali soyunun önderliğinde bir devlet kurulması
idealiyle sıkı bir biçimde bağlantılı olmuştur”43.
Böylece, Şah İsmail’in 6. ve 7. kuşaktan olan ataları – Emineddin
Cebrail ve Şeyh Safiyeddin’le ilgili çok sayıda kaynaklarda yer almış bu
bilgiler hanedanın Türk kavmine mensup olduğunu ve yüzyıllar boyunca Azerbaycan’ın Erdebil bölgesinde yaşadıklarını göstermektedir.
Şecerelerinin sonraki dönemlerde ortaya çıkmasına rağmen daha Şeyh
Safi zamanında bu ailenin seyit olduğu söylenmekteydi.
Hanedanın kökenini oluşturan bu iki temel Şah İsmail’in siyasî ve
edebî yaşamında da hissedilmektedir. Nitekim Şah İsmail seyit soyunu
esas almakla Hz. Ali hilafetinin devamı ve mirasçısı olarak düşündüğü
saltanatını tamamen Türk oymaklarının askerî gücüne dayanarak kurmayı başarmıştı. Belki bu sebeptendir ki bir şiirinde “Şâh-ı Merdân’ın,
Ali’nin âlîyem, evlâdiyem” diyerek Hz. Ali soyundan geldiğiyle övünen
Şah Hatâyî diğer bir şiirinde kendisinin Türk savaşçılarının beş asır boyunca Abbasî hanedanından olan Arap halifelerinin başkenti olmuş
Bağdad’ı fethetmesini bu şekilde vasıflandırmıştır:
Yettikçe tükenir Arab’ın kûy-ı meskeni,
Bağdad içinde her nice kim Türkman kopar”44.
Şah’ın bu beytine dayanan M. Kasımlı, “Hatâyî kendisinin manevî
kökünü Hz. Ali’ye bağlasa bile Arap kökenli olmayı kabullenmiyor ve
Araplara taassup hissiyle yaklaşmıyor” diye bir tespitte bulunuyor. Adı
geçen bilim adamına göre, az önce zikrettiğimiz “mısralar onun yalnız
Türk-Türkman oymaklarından gurur duyduğunu açık bir şekilde göstermektedir”45.
43
P. İ. Petrov. “Dannıye istoçnikov o sostave voinskix kontingentov şaxa İsmaila I”,
Narodı Azii i Afriki, 1964, No. 3, s.78.
44 Hatâyî, Şah İsmail. Eserleri (tertip, mukaddime, lugat ve izahlar: A.H.Memmedov). I. c.
Bakü, 1975, s.154.
45 M. Kâsımlı. Şah İsmail Hatâyî’nin poeziyası. Bakü, 2002, s.63.
28
Namıq MUSALI
2. Firuzşah Zerrinkülah ve Halefleri
Daha önce belirttiğimiz gibi hanedanın tarihini yazan birçok müellifler kendi anlatımlarına Zerrinkülah (“Altın külahlı”) lakabına sahip
Firuzşah’ın hayatıyla başlarlar. Onun XI. yüzyılda yaşadığı tahmin
edilmektedir46. Kimi yazarlarca Firuzşah’ın Safevî atalarından Erdebil
bölgesine gelen ilk kişi olduğu ifade edilmişse de47, diğer bazı kaynaklarda Erdebil bu zatın vatanı olarak gösterilmiştir48.
Firuzşah hem maddi, hem de manevi açıdan zengin ve saygın birisi
olarak anılmaktadır. Bu özellikleri sayesinde ünlü mutasavvıf İbrahim
Edhem’in soyundan gelen bir padişah tarafından Erdebil hâkimi tayin
edildiği ve altın külahla ödüllendirildiği belirtilmektedir49. Fakat araştırmacılar bu rivayetin gerçekle bir ilgisi olmadığı görüşündedirler50. Bol
servete ve büyük bir hayvan sürüsüne sahip olan Firuzşah bir süre sonra
Erdebil’le Gilan arasında orman kenarında bulunan Rengin adlı yere göç
edip ömrünü orada sona erdirmiştir51. Onun ölümünün ardından oğlu
Ivâz el-Havâs Erdebil’in Esferencân köyüne yerleşmiş, hem serveti, hem
de bilgisiyle halka hizmet etmiş, büyük saygı görmüştür52.
Ivâz el-Havâs’ın oğlu Muhammed el-Hafız daha çocuk yaşlarındayken Kur’an-ı Kerim’i hıfzetmiş, güçlü bir iman sahibi olarak tanınmıştır53.
46
R. Savory. Iran under the Safavids. Cambridge, 1980, p.2.
Bidlîsî, Şeref Hân b. Şemseddin. Şeref-nâme (be ihtimâm-ı V.Velyaminov-Zernov). II. c.
Tahran, 1377, s.132; Kazvînî, Budak Münşî. Cevâhirü’l-Ahbâr, s.103.
48 Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.1; Âlemârâ-yı Safevî, s.3.
49 Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî, s.3-4; Şeyh Safi Tezkiresi, s.48;
Cihângüşâ-yı Hâkân, s.5-6; Zâhidî, Şeyh Hüseyin. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye, s.11;
Türkman, İskender Bey. Târîh-i ‘Âlemârâ-yı ‘Abbâsî, s.9-10; Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.1-2;
Âlemârâ-yı Safevî, s.3-5.
50 E. G. Browne. A History of Persian Literature in Modern Times (A. D. 1500-1924).
Cambridge, 1924, p.36; R. M. Savory. Iran under the Safavids, p.3-4.
51 Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ, s.72; Şeyh Hüseyin. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye,
s.11.
52 Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî, s.4; İsfahânî, Muhammed Yusuf
Vâlih. Huld-i Berîn, s.18.
53 Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ, s.73; Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî, s.5; İsfahânî, Muhammed Yusuf Vâlih. Huld-i Berîn, s.18-19; Târîhçe-i
Safeviyân, s.12; Hândemîr, Gıyâseddîn. Târîh-i Habîbü’s-Siyer, IV c., s.411.
47
29
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
Muhammed el-Hafız’ın oğlu Salaheddin Reşid, Esferencân’dan Erdebil şehri yakınlarındaki Kelhûrân köyüne göç etmiş, ayrıca ailesinin
geleneksel olarak hayvancılığa bağlı yaşam tarzını tarım ekonomisine
dayalı bir hayata dönüştürmüştür54.
Salaheddin Reşid’in oğlu Kutbeddin, Gürcülerin Erdebil bölgesine
gerçekleştirdikleri yıkıcı bir akın yüzünden ailesiyle beraber geçici olarak Kelhûrân’dan Erdebil şehrine sığınmak zorunda kalmıştır55. Ana
kaynaklar, Gürcülerin Erdebil bölgesine saldırısının M. 1210 yılında gerçekleştiğini ifade etmektedirler56. Safevî tarihçilerinin bazıları Gürcülerin
saldırısı sonucunda Kutbeddin’in ağır yaralandığını belirtirken57, bazı
kaynaklar Kutbeddin’in oğlu Salih’in de bu olaylar sırasında aldığı yaradan şehit düştüğünü anlatmaktadırlar58.
Gürcülerin saldırısı esnasında Salih’in oğlu Emineddin Cebrail sadece bir aylık bebekti59. Büyüdüğünde dervişlik yolunu seçmiş olan
Emineddin Cebrail, Hoca Kemâleddin Arabşah Erdebîlî’nin müritlerinden olmuştur60. O, Erdebil’in Baruk köyünden olan Devletî Hanım’la evlenmiş, bu hanımdan altı oğlu ve bir kızı doğmuştur. Safevî hanedanına
ismini vermiş olan Şeyh Safiyeddin İshak onların beşinci evladı ve dördüncü oğludur61.
Böylece Şeyh Safi’nin ataları, Firuzşah’tan itibaren yaklaşık iki yüz
yıllık bir süre zarfında Erdebil bölgesinde gerek maddi varlıkları, gerekse de manevi seviyeleri nedeniyle itibar görmüşlerdir. Fakat Şeyh Safi
54
Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî, s.5-6; Hândemîr, Gıyâseddîn.
Târîh-i Habîbü’s-Siyer, IV c., s.411.
55 Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ, s.73-74; S. Şah, a.g.e., I. c., s.228.
56 Vardan Velikiy. Vseobşaya istoriya (perevel s primeçaniyami i prilojeniyami N. O.
Emin). St. Petersburg, 1861, s.171.
57 Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî, s.6–8; Hândemîr, Gıyâseddîn.
Târîh-i Habîbü’s-Siyer, IV c., s.412; Zâhidî, Şeyh Hüseyin. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye,
s.12–14. Kutbeddin yara alsa da, bu olaydan sağ kurtulmuş ve Şeyh Safi’nin çocukluk
zamanına kadar hayatta kalmıştır (Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ, s.75; S.Şah,
a.g.e., I. c., s.230).
58 Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.5-6; Âlemârâ-yı Safevî, s.7-8.
59 Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ, s.74; S.Şah, a.g.e., I. c., s.228.
60 S. Muvahhid. Safiyeddîn-i Erdebîlî: çehre-i ‘asîl-i tasavvuf-i Azerbaycan. Tahran, 1381,
s.123.
61 Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ, s.80; S.Şah, a.g.e., I. c., s.233.
30
Namıq MUSALI
hayatı boyunca elde ettiği başarılarla ecdadının hepsinden daha çok
şöhret bulmuş ve Erdebil’de yeni bir sufi tarikatı tesis etmiştir.
3. Safeviyye Tarikatının Oluşumu ve Gelişimi
Safeviyye tarikatının kurucusu olan Şeyh Safi veya tam adıyla Şeyh
Safiyeddin İshak, 1252 yılında Erdebil’in Kelhûrân köyünde doğmuştur.
Safi daha altı yaşındayken babası Emineddin Cebrail vefat etmiştir. Çocukluğundan itibaren inançlı bir insan olan Safi gençliğinde Şeyh
Necibeddin Bozguş’un müridi olmak üzere Şiraz’a doğru yola çıkar. Fakat oraya ulaştığında şeyhin Hakk’a yürüdüğünü öğrenir. Şiraz’ın ünlü
âlimleriyle buluşup konuşan Safi sonda Mevlânâ Abdullah’ın önerisiyle
Şeyh Zâhid Gîlânî’nin hizmetine girmeye karar vererek Erdebil’e döner.
Birkaç yıl sonra Şeyh Zâhid’in tekkesinin bulunduğu ve bugün Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Lenkerân ilçesine bağlı olan Hilyekerân köyüne giden Safi orada kabul edilir. Zamanla Safi kendi mürşidi Şeyh
Zâhid’in en yakın adamlarından biri olur ve Zâhid onu kendi kızı Bibi
Fatıma ile evlendirir. 1301 yılının Mart ayında Şeyh Zâhid hayata veda
eder. Vefatı öncesinde yaptığı vasiyete uygun biçimde Şeyh Safi mürşit
olur ve Erdebil Dârü’l-İrşâdı’nda tarikat önderi olarak faaliyete başlar62.
Gerek halk, gerekse de İlhanlı Devleti’nin ileri gelenleri tarafından büyük bir saygı gören Şeyh Safi’nin nüfuzu İslâm âleminin çeşitli yerlerine
yayılır, müritlerinin ve vakıflarının sayısı zaman içinde büyük bir artış
gösterir. Şeyh Safi’nin kurduğu tekke ve yürüttüğü propaganda sayesinde Erdebil İslâm coğrafyasının ve tasavvuf âleminin önemli maneviyat merkezlerinden biri hâline gelir. Kendisi de Erdebil ocağının müritlerinden olan Azerbaycanlı şair Seyit Kasım Envâr bir şiirinde Şeyh Safi’yi şöyle övmüştür:
Onun ile oldu meşhur Erdebil,
Cemâlinden buldu bir nur Erdebil63.
Şeyh Safi 12 Eylül 1334 tarihinde vefat edince onun postuna oğlu
Şeyh Sadreddin Musa oturur. Şeyh Sadreddin, Şeyh Safi’nin Bibi
Fatıma’dan doğma üç oğlundan ikincisiydi ve 26 Nisan 1305 tarihinde
62
63
R. Savory. Iran under the Safavids, p.5-6; G.Server. Târîh-i Şâh İsmâ‘îl, s.26-28.
el-Kumî, Kâdı Ahmed. Hulâsatü’t-Tevârîh, I. c., s.11.
31
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
dünyaya gelmişti64. Dönemin politik olaylarına karışan Şeyh Sadreddin
altmış yıla yakın bir zaman içinde tarikata mürşitlik yapar. Bu dönem
içinde tarikatın gerek ekonomik zenginliği, gerekse de manevi gücü
durmadan artar. Meşhur evliyalardan Somuncu Baba adıyla tanınan
Şeyh Hamideddin-i Veli onun halifesi olarak Anadolu’ya dönmüştür65.
Şeyh Sadreddin, Çobanî emirlerinden olan ve halka karşı zulmüyle bilinen Melik Eşref’in iktidarının (1344–1357) son döneminde problemler
yaşasa da, Celayirlilerin Azerbaycan’daki hâkimiyeti sırasında yönetimle iyi ilişkiler içinde bulunmuştur. Celayirli hükümdarı Sultan Üveys,
Azerbaycan tahtını ele geçirdikten az sonra, H. 761 / M. 1360 yılında iki
dilde (Uygur Türkçesinde ve Farsça) verdiği bir fermanla Şeyh Safi vakıflarının yeni yönetim tarafından tanındığını, Şeyh Sadreddin’in ve ondan sonra evladının bu vakıfların mütevellileri olarak kabul gördüğünü
beyan etmiştir66.
H.794 yılının Fitre Bayramı gününde (21.08.1392)67 Şeyh Sadreddin’in
vefat etmesinin ardından onun üç oğlundan68 en büyüğü olan Hoca Ali
Siyâhpûş mürşitlik makamına yükseldi. Hoca Ali’nin 1371 yılı civarında
doğduğu tahmin edilmektedir69. Onun döneminde vuku bulmuş en
önemli olay, hiç kuşkusuz, ünlü Türk hükümdarı ve fatihi Emir Timur’un Erdebil’i ziyaret etmesi ve Safevî şeyhiyle buluşmasıdır. Anadolu’ya yaptığı askerî seferden dönen Emir Timur 1404 yılının Nisan ayında Erdebil’e gelmiş ve burada Hoca Ali’nin ricası üzerine Anadolu’dan
64
G. Server. Târîh-i Şâh İsmâ‘îl, s.28. Şeyh Safi’nin ikinci eşi, Ahi Süleyman’ın kızıydı.
Şeyh’in bu kadından da iki oğlu ve bir kızı vardı (Zâhidî, Şeyh Hüseyin. Silsiletü’nNeseb-i Safeviyye, s.36).
65 Bu konuda bkz.: A. Akgündüz. Arşiv belgeleri ışığında Somuncu Baba ve neseb-i âlîsi
(yüce nesebi). İstanbul, 2009, s.61-62.
66 E. Şeyhü’l-Hükemâyî. Fihrist-i esnâd-ı büka-yı Şeyh Safiyeddîn-i Erdebîlî. Tahran,
1387, s.120–121 (478 sayılı belge).
67 Bkz.: Semerkandî, Kemâleddîn Abdürrezzâk. Matlaü’s-Sa’deyn ve Mecmaü’l-Bahreyn
(be ihtimâm-ı A. Nevâyî). II. c. Tahran, 1383, s.649.
68 Fakat XVI. asır tarihçisi Hayatî Tebrîzî, Şeyh Sadreddin’in sekiz oğlu olduğunu öne
sürmektedir (K. Ghereghlou. “Chronicling a Dynasty on the Make: New Light on the
Early Safavids in Hayati Tabrizi’s Tarikh”, Journal of American Oriental Society, 137/4
(2017), p.815).
69 N. Azamat. “Erdebîlî, Alaeddin”, TDVİA, XI. c., s.279. Hoca Ali imamlar için yas tutup
siyah elbise giydiği için Siyâhpûş lakabıyla tanınmıştır (Zâhidî, Şeyh Hüseyin.
Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye, s.48).
32
Namıq MUSALI
getirdiği binlerce esiri serbest bırakmıştır. Ayrıca Timur, Safevî ocağına
yeni vakıf toprakları bahşetmiştir70. Bu olaydan sonra çok popüler bir
hâle gelen Hoca Ali özellikle de Şeyh Safi zamanından Anadolu Türkleriyle Erdebil tekkesi arasında var olan bağlantıları daha da kuvvetlendirmeyi başarmıştır. Timurlulara rakip olan Karakoyunluların Azerbaycan’da iktidar olması bile Erdebil Tekkesi’nin nüfuzunu zedeleyememiştir. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un H. 816 / M. 1413 tarihinde
verdiği fermanla Şeyh Safi vakıfları vergiden muaf kılınmıştır71. Hoca
Ali’nin hem Timurlular, hem de Karakoyunlularla iyi ilişkiler sürdürmesi dikkate değer bir olaydır. Emir Timur’un oğlu Şahruh, Karakoyunlular aleyhine düzenlediği bir askerî sefer sırasında, 1420 yılının Aralık
ayında kendi babası gibi Erdebil’i ziyaret ederek Hoca Ali ile buluşmuştur72. Osmanlı padişahlarının da her sene Hoca Ali’ye “çerağ akçesi”
gönderdikleri bilinmektedir73.
Ömrünün sonunda Hac seferine çıkan Hoca Ali geri dönüşü sırasında H. 832 yılının Rebiyülahir ayında (08.01-05.02.1429) Kudüs şehrinde
vefat ediyor74. Oğlu Şeyh İbrahim babasını orada defnederek Erdebil’e
dönüyor ve irşat postuna oturuyor. Şeyh İbrahim, Hoca Ali’nin üç oğlundan en küçüğüydü75. O, etrafa halifeler göndererek propagandayı artırıyor76 ve Erdebil tekkesi tarihinde ilk kez kâfirlere karşı cihat adıyla
1440 yılında Karakoyunlu Cihanşah’ın Gürcistan üzerine askerî seferinde aktif rol alıyor77. Aslında Safevî tarikatının geleneksel bir sufi akımı
70
Türkman, İskender Bey. Târîh-i ‘Âlemârâ-yı ‘Abbâsî, I c., s.15-16; Zâhidî, Şeyh Hüseyin.
Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye, s.47-48; ‘Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.19-21; ‘Âlemârâ-yı
Safevî, s.23-26; B.Seferî. Erdebîl der güzergâh-ı târîh. I. c. Tahran, 1353, s.73; O.
Efendiyev. “Timur i sefevidskiy şeyx Xadje Ali”, İzvestiya Akademii Nauk
Azerbaydjana (seriya istorii, filosofii i prava), Bakü, 1997, No. 1-4, s.98-102; N.Musalı. I.
Şah İsmail’in hâkimiyeti, s.98.
71 E. Şeyhü’l-Hükemâyî, a.g.e., s.126 (505 sayılı belge).
72 Semerkandî, Kemâleddîn Abdürrezzâk. Matlaü’s-Sa’deyn, III. c., s.282; Hândemîr,
Gıyâseddîn. Târîh-i Habîbü’s-Siyer, III. c., s.607.
73 N. Azamat. “Erdebîlî, Alaeddin” // DVİA, XI. c., s.279.
74 el-Kumî, Kâdı Ahmed. Hulâsatü’t-Tevârîh, I. c., s.33.
75 Zâhidî, Şeyh Hüseyin. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye, s.50. Hayati Tebrîzî’ye göre ise
Hoca Ali’nin altı oğlu vardı (K. Ghereghlou, a.g.m., p.815).
76 Türkman, İskender Bey. Târîh-i ‘Âlemârâ-yı ‘Abbâsî, I c., s.17.
77 F. Metsopski. Timurlenk’in ve onun haleflerinin tarihi. Bakü, 1957, s.38-39.
33
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
olmanın çerçevesinden öteye çıkıp askerî güce sahip olan siyasi bir harekete dönüşmesinin temelleri bu dönemde atılıyor. İbrahim ilk kez
Şeyhşah lakabını kabul ederek, hem dinî, hem dünyevi hâkimiyet unvanını kendi lakabında birleştirmeye çalışıyor. Safevî tarihçileri, Şeyh İbrahim’in “padişahlara özgün tavırlar sergilediğini” yazmaktalar78.
4. Safevî Şeyhleri Harp ve Siyaset Meydanında
1447 yılında babasının ölümünden sonra posta oturan Şeyh Cüneyd,
Şeyh İbrahim’in altı oğlundan en küçüğüydü79. Babasının vasiyeti üzerine irşat postuna oturmuştu80. Henüz 20 yaşında genç ve hareketli bir delikanlıydı81. Babasının Karakoyunlularla ilişkileri zedelemeyecek şekilde
çok ihtiyatlı bir yaklaşımla sürdürdüğü siyasallaşma süreci Şeyh
Cüneyd’in zamanından itibaren daha cesaretli bir aşamaya dönüşerek
hız kazanıyor. O zamana kadar Safeviyye tarikatı mezhepler üstü bir tavır sergileyen sufi tarikatı olarak bilinmesine rağmen Şeyh Cüneyd’in
döneminde açık bir şekilde “siyasal Şiilik” ideolojisi benimseniliyor ve
bu ideolojiye dayalı olarak devlet kurma çabaları içine giriliyor. Bu
amaçla Şeyh Cüneyd’in Erdebil’de kendi yandaşları olan Türk oymaklarından silahlı güç oluşturmaya yönelik faaliyetlerine Karakoyunlu
Cihanşah sert tepki veriyor ve şeyhten Erdebil’i terk etmesini talep ediyor. 1449 yılında Cihanşah’ın baskısıyla Erdebil’den çıkmak zorunda kalan Şeyh Cüneyd, kendi müritlerinin yoğun olarak yaşadıkları Anadolu’ya yüz tutuyor. Yıllar boyunca Anadolu’da yaşadığı gerilim dolu maceraların ardından Cüneyd, 1456 yılında Diyarbakır’da hüküm süren ve
Karakoyunluların rakibi olan Akkoyunlu Uzun Hasan Bey’in huzuruna
gidiyor. Karakoyunlu’ya karşı aldıkları tavır bu iki önderi doğal müttefikler hâline getiriyor. Uzun Hasan kendi kız kardeşi Hatice Hanım’ı
Şeyh Cüneyd’e nikâhlayarak bu ittifakı daha da kuvvetlendiriyor82.
Cüneyd’in Erdebil’den uzakta olduğu bu yıllarda amcası Şeyh Cafer
78
Şamlu, Velikulu Bey. Kısâsü’l-Hâkânî, s.20; Târîhçe-i Safeviyân, s.8.
Zâhidî, Şeyh Hüseyin. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye, s.66.
80 Bu vasiyetin metni için bkz.: Herevî, Emîr Sadreddin İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî,
s.36.
81 ‘Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.21; ‘Âlemârâ-yı Safevî, s.26.
82 W. Hinz. Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, s.16–22, 26–27; H. M. Yınanç. “Cüneyd b. İbrahim”, İslâm Ansiklopedisi, III. c., 1988, s.242-244.
79
34
Namıq MUSALI
tekkenin başına geçiyor83. O, Cihanşah’ın kızlarından birini kendi oğlu
Seyit Kasım’a almıştı84. 1449–1470 yılları arasında irşat makamına oturmuş bu zatı Erdebil tekkesinde geleneksel tasavvufun son gerçek postnişini adlandırabiliriz. Şeyh Cafer’le Şeyh Cüneyd arasındaki anlaşmazlığın sadece politik bakış açısıyla değil, aynı zamanda dinî-ideolojik düşünce tarzıyla ilişkili olduğu kanaatindeyiz85.
1459 yılında Şeyh Cüneyd Erdebil’e dönmeye çalışmışsa da, amcası
Şeyh Cafer’in ve ona destek veren Karakoyunlu Cihanşah’ın muhalefeti
yüzünden orada tutunmayı başaramamıştı. Ömrünün sonunda Şirvan’a
sefer eden Şeyh Cüneyd 3 Mart 1460 tarihinde Taberseran vilayetinde,
Samur ırmağının sol kıyısında yerleşen Kıpçak köyü civarında vuku
bulmuş olan savaşta Şirvan Şahı I. Halilullah’ın ordusuna yenilerek öldürüldü86. Bu savaşta Karakoyunlu Cihanşah’ın da Şirvanşah’a askerî
yardım yaptığı bilinmektedir87.
Şeyh Cüneyd’in ölümünden yaklaşık bir ay sonra Diyarbakır’daki
Akkoyunlu sarayında Hatice Hanım’dan Haydar isimli oğlu dünyaya
geldi88. Şeyh Cüneyd’in Hoca Muhammed ve Seyit Cemşid isimli iki oğlunun daha olduğu bilinmektedir89. Şeyh Haydar, babası taraftan kökeni
Peygamber Ehl-i Beyt’ine ulaştırılan meşhur bir şeyh soyundan geldiği
83
O. Efendiyev. Azerbaydjanskoye gosudarstvo Sefevidov, s.42.
Rumlu Hasan Bey.Ahsenü’t-Tevârîh (tashîh o tahşiyye: A.Nevâî). II.c. Tahran,1389, s.601.
85 Şeyh Cüneyd’in yolunu izleyen oğlu Şeyh Haydar’ın Erdebil tekkesinin başına geçişinin ve Şeyh Cafer’in mürşitlikten uzaklaştırılmasının ardından geleneksel tasavvuf erkânına sadık kalan bazı Safevî halifeleri Erdebil Tekkesi’nden yüz çevirmişlerdi (bkz.:
A. Taşğın. Klasik Kaynaklarda Heterodoks Dervişler ve Heterodoksi. İstanbul, 2012, s.103–
105).
86 Rumlu, Hasan Bey. Ahsenü’t-Tevârîh, II. c., s.603-604; O.Efendiyev. Obrazovaniye
azerbaydjanskogo gosudarstva Sefevidov v naçale XVI veka. Bakü, 1961, s.72. Şeyh
Cüneyd bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Kusar ilçesinin Hazra köyünde defnedilmiş, H. 951 / M. 1544–45 yılında Şah Tahmasp onun mezarı üzerinde bir türbe yaptırmıştır (M. Nemet. Azerbaycan’da pirler. Bakü, 1992, s.54).
87 Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.25. Aslında Karakoyunlular da Ehl-i Beyt sevdasına dayanan
heterodoks bir inanca sahiplerdi (V.A.Gordlevsky’nin Karakoyunluların inançları üzerine yazdığı makaleye bakılabilir: N.Musalı. Rus oryantalistlere göre Ehl-i Haklar,
s.371–429). Cihanşah’ın gerek Cüneyd’e, gerekse de Huzistan’daki Muşaşa harekatına
karşı aldığı tavır siyasi endişelerden kaynaklanıyordu.
88 W. Hinz. Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, s.35-36.
89 Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ, s.1239; S.Şah, a.g.e., II. c., s.604.
84
35
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
gibi annesi tarafından da şeceresi Oğuz Han’a dayandırılan ünlü bir
Türk hanedanı (Akkoyunlular) ile bağlantılıydı. Şeyh Cüneyd’in ölümünden sonra onun diğer iki oğlunun değil de Şeyh Haydar’ın mürşitliğe geçişinde bu faktörün büyük etkisi olmuştur. Sadık müritlerinin ve
dayısı Uzun Hasan’ın himayesi altında büyüyen Şeyh Haydar,
Akkoyunluların Karakoyunlu Devleti’ni ortadan kaldırarak Azerbaycan
tahtını ele geçirmesinin ardından Erdebil Tekkesi’ne yerleşti ve orada
mürşit postuna oturdu. Dayısı Uzun Hasan’ın kızı Alemşah (Halime)
Begüm’le evlenen Şeyh Haydar bu vasıtayla siyasî nüfuzunu daha da
artırdı. O, ilk kez kendi müritleri için 12 dilimli Kızılbaş tacı tesis etti90.
XV. yüzyılda Erdebil’de manevî iktidarın Safevî şeyhlerinin elinde
bulunmasına rağmen siyasî iktidar resmî olarak Cakirlü oymağı emirlerinin elindeydi. Onlar gerek Karakoyunlu, gerekse de Akkoyunlu Devleti zamanında Erdebil bölgesinin yönetimini kendi ellerinde tutmuşlardır. Fakat Safevî şeyhlerinin manevi gücünün Cakirlü beylerinin siyasi
yetkisini birçok hâllerde gölgede bıraktığını söyleyebiliriz. Önceleri Karakoyunlu’ya hizmet eden Cakirlüler, Akkoyunluların Azerbaycan’a sahip olmasından sonra onlara itaat ettiler91. Fakat 1474 yılında Cakirlü
oymağından olan Erdebil hâkimi Muhammed Bey Cakirlü, Uzun Hasan’a karşı isyan kaldırdı ve üzerine gönderilmiş olan Akkoyunlu ordusunu yenilgiye uğrattı. İsyan büyük bir zorlukla bastırıldı92. Uzun Hasan, Karakoyunlu’dan kalan ve on yıllar boyunca Erdebil’de hüküm süren Cakirlü aşiretinin bölgeden kaldırılmasının ve onun yerine başka bir
aşiretin oraya yerleştirilmesinin zor olacağını anladığı için Erdebil’i
Cakirlülerden arındırmamış, fakat onları kontrol altında tutmak için yerel unsurlardan dengeleyici bir güç arayışı içine girmişti. Bu güç, hiç
kuşkusuz, Şeyh Cafer döneminde savaşçı zırhını soyunup tekrar sufi
hırkasına bürünen ve bu nedenle de bölgedeki askerî varlığı ortadan
kalkan Erdebil Tekkesi olabilirdi. Uzun Hasan’ın dengeleyici politikası
yüzünden olmalıdır ki Erdebil’de Cakirlü isyanının bastırılmasının ar90
Hândemîr, Gıyâseddîn. Târîh-i Habîbü’s-Siyer, IV. c., s.426-427; Türkman, İskender
Bey. Târîh-i Âlemârâ-yı ‘Abbâsî, I. c., s.19; Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.26; ‘Âlemârâ-yı Safevî,
s.30; O. Efendiyev. Obrazovaniye, s.73.
91 Tehrânî, Ebû Bekr. Kitâb-ı Diyârbekriyye (Fars dilinden tercüme edeni, önsöz, şerhler ve
göstericilerin müellifi: R. Şükürova). Bakü, 1998, s.278.
92 Mer’aşî, Seyyid Zahîreddîn b. Seyyid Nesîreddîn. Târîh-i Gîlân ve Deylemistân (bâ tashih ü tahşiyye-i M.Sütûde). Tahran, 1364, s.353–356.
36
Namıq MUSALI
dından bölge âdeta Safevî müritlerinden oluşan savaşçı birliklerin üssü
hâline getirilmiştir. Şeyh Haydar’ın bu fırsatı iyi kollaması, Cakirlü beylerinin Erdebil’deki hâkimiyetini neredeyse sembolik bir statüye dönüştürmüş, dengeler bu kez Safevîlerin lehine değişmiştir. İşte bu sebepten
dolayı Uzun Hasan’ın ölümünü takip eden yıllarda tedricen Akkoyunlu
saltanatı bu kez de Safevî tehlikesine karşılık Cakirlü oymağını dengeleyici bir güç olarak kullanmaya başlayacaktır.
Dayısı oğlu Sultan Yakub’un hâkimiyeti döneminde (1478-1490) birkaç kez kendi ordusuyla Çerkesler yani Kuzey Kafkasya üzerine akınlar
düzenleyen Şeyh Haydar, bol bol ganimetlerin ele geçirilmesiyle biten
başarılı operasyonları, siyasi nüfuzu ve iyi eğitim görmüş, tecrübe kazanmış ordusu sayesinde Akkoyunlu iktidarını tehdit edebilecek noktaya ulaşması nedeniyle Sultan Yakub’un gazabına uğradı. Kuzeye doğru
son askerî seferi sırasında, 9 Temmuz 1488 tarihinde Şeyh Haydar, Sultan Yakub’un görevlendirdiği Akkoyunlu komutanı Bicenoğlu Süleyman Bey’in ve Şirvanşah Ferruh Yesâr’ın birleşik kuvvetleri tarafından
yenilgiye uğratılarak öldürüldü93. Şeyh Haydar, Sultan Yakub’un halası
oğlu ve eniştesi olduğu gibi Ferruh Yesâr da Sultan Yakub’un kayın pederiydi94.
Şeyh Haydar’ın on oğlunun olduğu bilinmektedir95. Bunların üçü
Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Begüm’den doğmuşlardı: Sultan Ali, İbrahim Mirza ve İsmail Mirza. Şeyh Haydar’ın ölümünün ardından onun
büyük oğlu Sultan Ali, Erdebil’de postnişin oldu. Fakat çok geçmeden
Sultan Yakup, Şeyh Haydar’ın oğullarını tutuklayıp kendi kız kardeşi
93
İsfahânî, Fazlullah b. Ruzbihân Huncî. Târîh-i Âlemârâ-yı Emînî (tashîh: M. E. Aşîk).
Tahran, 1382, s.289–294; Rumlu, Hasan Bey. Ahsenü’t-Tevârîh, II. c., s.866-869; O.
Efendiyev. Obrazovaniye, s.73–76. Şeyh Haydar önce bugünkü Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Hızı ilçesinin Tıhlı köyü yakınında defnedilmiş (M. Nemet. Azerbaycan’da pirler, s.56), fakat üzerinden 22 sene geçtikten sonra onun cesedi oğlu Şah İsmail tarafından Erdebil’deki Safevî Türbesi’ne intikal ettirilmiştir (Türkman, İskender Bey. Târîh-i
Âlemârâ-yı ‘Abbâsî, I. c., s.20-21). Böylece bugün Şah İsmail Erdebil’deki Safevî Türbesi’nde kendi ecdadından Şeyh Safiyeddin, Şeyh Sadreddin, Şeyh İbrahim ve Şeyh
Haydar’la beraber uyuyor (bu türbe hakkında bkz.: M.Gülmuğânîzâde Asıl, H.Yusifî.
Bâstânşinâsî ve târîh-i hüner-i buka-yı Şeyh Safiyeddîn-i Erdebîlî. Erdebil, 1384). Daha
önce belirttiğimiz gibi Hoca Ali’nin mezarı Kudüs’te, Şeyh Cüneyd’in türbesiyse
Hazra’dadır.
94 S. Aşurbeyli. Şirvanşahlar Devleti. Bakü, 1997, s.302.
95 K. Ghereghlou. “Chronicling...”, p.820.
37
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
Alemşah Begüm’le birlikte Şiraz bölgesindeki İstahr kalesine hapsetti.
Dört buçuk yıl boyunca hapiste kalan Şeyh ailesi Akkoyunlu saltanatı
dâhilinde ortaya çıkan bir karmaşadan faydalanarak hapisten kurtuldu.
Akkoyunlu hükümdarı Sultan Rüstem, 1493 yılında kendi rakibi olan
Sultan Yakub’un oğlu Baysungur Mirza’ya karşı mücadelede Safevî müritlerinin gücünden yararlanmak için Şeyh Haydar’ın ailesini hapisten
çıkardı96. Baysungur Mirza, Sultan Yakub’un oğlu olmakla beraber hem
de Şirvanşah Ferruh Yesâr’ın torunuydu. Şeyh Haydar’ın oğullarını hapisten çıkaran Sultan Rüstem onlara kendi babalarının intikamını almak
için fırsat veriyordu. Bu fırsatı iyi değerlendiren Safevî müritleri Sultan
Ali’nin komutası altında Baysungur’a ve ona destek veren Ferruh
Yesâr’ın kuvvetlerine karşı Sultan Rüstem’in ordusuyla birlikte cesurca
savaştılar ve galip geldiler97.
1494 yılının ilkbaharında Sultan Rüstem kendi hâkimiyeti için tehlikeli gördüğü Sultan Ali ile kardeşlerini ortadan kaldırmayı karara aldı.
Erdebil civarındaki Şemâsî köyünde vuku bulmuş olan savaşta Sultan
Ali hayatını kaybetti98. O, savaş meydanında öldürülen üçüncü Safevî
şeyhiydi. Ölümü öncesinde babasından miras kalmış tacını küçük kardeşi İsmail’in başına koyarak, Kızılbaş hareketinin yönetilmesini ona
havale etti99. XV. yüzyılın ikinci yarısında kendi devletlerini kurmak
adına yaptıkları üç ayaklanmada başarısız olarak kendi önderlerini kaybeden Safevî ailesinin siyasi iktidara giden yolunu İsmail açacak ve 1501
yılında Tebriz’de Azerbaycan tahtına oturarak kendini şah ilan edecekti.
Sonuç
Şeyh Safi’nin Erdebil’de postnişin olduğu 1301 yılından Şah İsmail’in
Tebriz’de tahta geçtiği 1501 yılına kadar iki yüz yıllık bir süre zarfında
Erdebil’de tarikat mürşitliği yapmış olan Safevî ailesi ister manevi, ister
ekonomik, isterse de politik alanlarda yoğun bir faaliyet yürüterek büyük tecrübe kazanmıştı. Safevîler zamanla maneviyat alanında elde ettikleri nüfuzu siyaset meydanına taşımaya yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır. Özellikle de XV. yüzyılın ortalarından, Şeyh Cüneyd döne96
97
98
99
R. Sayory. Iran under the Safavids, p.21; O.Efendiyev. Obrazovaniye, s.81.
N. Musalı. I. Şah İsmail’in Hâkimiyeti, s.106-108.
W. Hinz. Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, s.82.
Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl, s.31-34; Âlemârâ-yı Safevî, s.35-38.
38
Namıq MUSALI
minden itibaren Safevî şeyhlerinin manevi iktidarla yetinmeyerek maddi hâkimiyet peşine düştükleri görülmüştür.
XVI. yüzyılın ba9şlarında genç Şah İsmail, ailesinin iki yüz yıllık zengin teorik ve pratik birikiminin temelleri üzerinde iktidara yükselmişti.
Kendi müritleri için hâlâ mürşid-i kâmil olmaya devam eden Şah İsmail,
hükmettiği halkın büyük çoğunluğu tarikat veya marifet ehli değil, şeriat ehli olduğu için onları şeriat üstü öğretilerin erkân ve adabı ile değil,
Şii Caferi fıkhının kuralları ile yönetecekti.
Böylece gerek manevi, gerekse de siyasi iktidarın zirvesine ulaşan ve
hem mürşit, hem de padişah olarak her iki gücü ellerinde bulunduran
Safevîler, daha sonraki aşamada işin siyasi boyutunu ön planda tutmak
suretiyle maneviyat sahasındaki otoritelerini kaybetmeye başlamışlardır. Safevî Devleti’nin çöküşüyle birlikte siyasi güçlerini de kaybeden
Safevîler hem siyaset, hem de tarikat meydanından çekilmiş ve tarih
sahnesini terk etmişlerdir. Buna rağmen Erdebil Tekkesi’nin ve Safevî
Devleti’nin geride bıraktığı izler, bulunduğumuz coğrafyanın gerek dinî-ideolojik yapısında, gerekse de politik dengelerinde kendisini hâlen
hissettirmektedir.
Kaynaklar
Abbaslı M. “K voprosu o proisxojdenii Sefevidov”, İzvestiya Akademii Nauk
Azerbaydjanskoy SSR (seriya literaturı, yazıka i iskusstva), Bakü, 1973, No. 2,
s.36–53.
Abbaslı M. “Safevîlerin kökenine dair”, Türk Tarih Kurumu: Belleten, Sayı: 158,
Ankara, 1976 (Nisan), s.287–329.
Akgündüz A. Arşiv belgeleri ışığında Somuncu Baba ve neseb-i âlîsi (yüce nesebi).
İstanbul, 2009.
Âlemârâ-yı Safevî (be kûşiş-i Y. Şükrî). Tahran, 1350.
Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl (bâ mukaddime yü tashîh ü ta’lîk-i A. M. Sâhib), Tahran,
1349.
Algar H. İslâm devriminin kökleri (çeviren: M. Ç. Demirhan). Ankara, 1990.
Aşurbeyli S. B. Şirvanşahlar Devleti. Bakü, 1997.
Ayalon D. Gunpowder and Firearms in the Mamluk Kingdom. London, 1956.
Azamat N. “Erdebîlî, Alaeddin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, XI. c.,
1995, s.279.
39
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
Barthold V. V. İran: istoriçeskiy obzor. Taşkent, 1926.
Barthold V. V. Soçineniya. Tom II, çast I. Moskva, 1963.
Başar F. “Safevîler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, IX. c., İstanbul, 1992,
s.537-556.
Bidlîsî, Şeref Han b. Şemseddîn. Şeref-nâme (be ihtimâm-ı V.VelyaminovZernov). II. c. Tahran, 1377.
Bosworth C. E. Musulmanskiye dinastii: spravoçnik po xronologii i geneologii
(perevod s angliyskogo i primeçaniya P.A.Gryazneviça). Moskva, 1971.
Browne E. G. A History of Persian Literature in Modern Times (A.D.1500-1924).
Cambridge, 1924.
Caferoğlu A. “Azerbaycan tarihine umumî bir bakış”, Azerbaycan Yurt Bilgisi,
Cilt: I., Sayı: 1. İstanbul, 1932, s.5-16.
Cevanşir B., Necef E. “Giriş: Türk halk İslam anlayışına göre Kızılbaşlık ve Şah
İsmail Hatâ’î”, Şah İsmail Hatâ’î Külliyatı, İstanbul, 2006, s.23-148.
Cihângüşâ-yı Hâkân (Târîh-i Şâh İsmâ‘îl). Mukaddime ve peyvesthâ: A.
Muztarr. İslâmâbâd, 1986.
Efendiyev O. A. Azerbaydjanskoye gosudarstvo Sefevidov v XVI veke. Bakü,
1981.
Efendiyev O. A. Obrazovaniye azerbaydjanskogo gosudarstva Sefevidov v
naçale XVI veka. Bakü, 1961.
Efendiyev O. A. “Timur i sefevidskiy şeyx Xadje Ali”, İzvestiya Akademii Nauk
Azerbaydjana (seriya istorii, filosofii i prava), Bakü, 1997, No. 1-4, s.98-102.
Erdebîlî, İbn Bezzâz. Safvetü’s-Safâ der tercüme-i ahvâl ü akvâl ü kerâmât-ı Şeyh
Safiyeddîn İshâk Erdebîlî (mukaddime ve tashîh: G.R.Tabâtabâyî Mecd). Tebriz, 1373.
Erdebîlî, Şeyh Safiyeddîn. Kara Mecmua (tedvîn eden: H. Düzgün). Tahran, 1380.
Ghereghlou K. “Chronicling a Dynasty on the Make: New Light on the Early
Safavids in Hayati Tabrizi’s Tarikh”, Journal of American Oriental Society,
137/4 (2017), p.805–832.
Ghirshman R., Minorsky V. and Sanghvi R. Persia – the Immortal Kingdom.
London, 1971.
Gülmuğânîzâde Asıl M., Yusifî H. Bâstânşinâsî ve târîh-i hüner-i buka-yı Şeyh
Safiyeddîn-i Erdebîlî. Erdebil, 1384.
Güngör E. Tarihte Türkler. İstanbul, 1995.
Hândemîr, Gıyâseddîn b. Hümâmeddîn el-Hüseynî. Târîh-i Habîbü’s-Siyer fî
Ahbâr-ı Efrâd-ı Beşer (bâ mukaddime-i C.Hümâyî). III-IV. c., Tahran, 1333.
Hatâyî, Şah İsmail. Eserleri (tertip, mukaddime, lugat ve izahlar: A. H.
Memmedov). I. c. Bakü, 1975.
Haydarî A., Bîdhendî N.B. “Nigâhî be mevzû-yi siyâdet-i Şeyh Safiyeddîn-i
Erdebîlî”, Târîh der âyine-i pejûheş, Tâbestân-ı 1390, şomâre-i 30, s.59-82.
40
Namıq MUSALI
Herevî, Emîr Sadreddîn İbrâhîm Emînî. Fütûhât-i Şâhî (tashîh ü ta’lîk ü tevzîh ü
izâfât: M. R. Nesîrî). Tahran, 1383.
Hinz W. Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd (çeviren: T.Bıyıklıoğlu). Ankara, 1992.
İsfahânî, Fazlullah b. Ruzbihân Huncî. Târîh-i ‘Âlemârâ-yı Emînî (tashîh: M. E.
Aşîk). Tahran, 1382.
İsfahânî, Muhammed Yusuf Vâlih. Huld-i Berîn (be kûşiş-i M.H.Muhaddis).
Tahran, 1372.
Kâsımlı M. Şah İsmail Hatâyî’nin poeziyası. Bakü, 2002.
Kazvînî, Budak Münşî. Cevâhirü’l-Ahbâr (mukaddime yü tashîh ü ta’lîkât: M.
Behrâmnejâd). Tahran, 1378.
Kazvînî, Mirzâ Muhammed Tâhir Vahîd. Târîh-i Cihânârâ-yı ‘Abbâsî (mukaddime, tashîh ve ta’lîkât: Seyyid Sa’îd Mîr Muhammed Sâdık). Tahran, 1383.
Kesrevî A. Âzerî yâ zebân-ı bâstân-ı Âzerbâygân. Tahran, 1304.
Kesrevî A. Şeyh Safi ve tebâreş. Tahran, 1323.
el-Kumî, Kâdı Ahmed b. Şerefeddîn el-Hüseyin el-Hüseynî. Hulâsatü’t-Tevârîh
(tashîh: İ.İşrâkî). I. c. Tahran, 1383.
Küçükdağ Y., Dedeyev B. “Safevîlerin nesebine farklı bir bakış”, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2009, Sayı: 2/6, s.415-424.
Mer’aşî, Seyyid Zahîreddîn b. Seyyid Nesîreddîn. Târîh-i Gîlân ve Deylemistân
(bâ tashih ü tahşiyye-i M.Sütûde). Tahran, 1364.
Mazzaoui M. Peydâyeş-i devlet-i Safeviyye (tercüme: Y.Âjend). Tahran, 1363.
Metsopski F. Timurlenk’in ve onun haleflerinin tarihi. Bakü, 1957.
Muganlinsky R. A. Azerbaydjanskiye gosudarstva XV-XVI vv. v angliyskoy
istoriografii. Avtoreferat kandidatskoy dissertatsii. Bakü, 1997.
Musalı N. S. Rus oryantalistlere göre Ehl-i Haklar. İstanbul, 2013.
Musalı N. S. I. Şah İsmail’in hâkimiyeti (“Târîh-i ‘Âlemârâ-yı Şâh İsmâ‘îl” eseri
esasında). Bakü, 2011.
Musevî F. Târîh-i Erdebîl ve dânişmendân. I c. Necef, 1347.
Muvahhid S. Safiyeddîn-i Erdebîlî: çehre-i asîl-i tasavvuf-ı Azerbaycan. Tahran,
1381.
Nemet M. Azerbaycan’da Pirler. Bakü, 1992.
Nur R. Türk Tarihi. V. c., İstanbul, 1923.
Özdemir A. R. Türk hakanı Şah İsmail. Ankara, 2018.
Petrov P. İ. “Dannıye istoçnikov o sostave voinskix kontingentov şaxa İsmaila
I”, Narodı Azii i Afriki, 1964, No. 3, s.76–81.
Petruşevsky İ. P. “Gosudarstva Azerbaydjana v XV veke”, Sbornik statey po
istorii Azerbaydjana, I vıpusk. Bakü, 1949, s.153–213.
Rumlu, Hasan Bey. Ahsenü’t-Tevârîh (tashîh ve tahşiyye: A.Nevâyî). II. c. Tahran,
1389.
41
ULUSLARARASI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ALEVÎLİK SEMPOZYUMU
Rypka J. İstoriya persidskoy i tadjikskoy literaturı (perevod s çeşskogo K. A.
Kondraşeva i P. A. Kleyner). Moskva, 1970.
Savory R. M. Iran under the Safavids. Cambridge, 1980.
Seferî B. Erdebîl der güzergâh-ı târîh. I. c. Tahran, 1353.
Semerkandî, Kemâleddîn Abdürrezzâk. Matlaü’s-Sa’deyn ve Mecmaü’lBahreyn (be ihtimâm-ı A. Nevâyî). II-III. c. Tahran, 1383.
Server G. Târîh-i Şâh İsmâ‘îl (tercüme: M. B. Ârâm ve A. Gaffârîferd). Tahran,
1384.
Şah, Serap. Safvetü’s-Safâ’da Safiyyüddîn-i Erdebîlî’nin hayatı, tasavvufî görüşleri ve menkıbeleri. Yayımlanmamış doktora tezi. I. ve II. ciltler. İstanbul:
Marmara Üniversitesi, 2007.
Şamlu, Velikulu Bey. Kısâsü’l-Hâkânî. İran İslâmî Şûrâ Meclisi Kütüphanesi,
2155 No’lu yazma nüsha.
Şeyh Safi Tezkiresi (Safvetü’s-Safâ’nın XVI. asır Türk tercümesi). Tertipçiler ve
neşre hazırlayanlar: M. Nağısoylu, S. Cabbarlı, R. Şeyhzamanlı. Bakü, 2006.
Şeyhü’l-Hükemâyî E. Fihrist-i esnâd-ı büka-yı Şeyh Safiyeddîn-i Erdebîlî. Tahran, 1387.
Târîhçe-i Safeviyân (ez nüsha-i kitâbhâne-i Asgar Mehdevî), Defter-i târîh:
Mecmua-yı esnâd ve menâbe-i târîhî be kûşiş-i İ.Afşar, II. c., Tahran, 1380,
s.1-147.
Taşğın A. Klasik Kaynaklarda Heterodoks Dervişler ve Heterodoksi. İstanbul, 2012.
Tehrânî, Ebû Bekr. Kitâb-ı Diyârbekriyye (Fars dilinden tercüme edeni, önsöz,
şerhler ve göstericilerin müellifi: R. Şükürova). Bakü, 1998.
Togan Z. V. “Sur l’origines des Safawides”, Melanges Louis Massignon, tome
III, Damascus, 1957, p.345–357.
Türkman, İskender Bey. Târîh-i ‘Âlemârâ-yı ‘Abbâsî (müellif-i mukaddime ve
gerdâverende-i fihrist: İ. Afşar). I. c. Tahran, 1382.
Uzunçarşılı İ. H. Osmanlı Tarihi. II. c. Ankara, 1988.
Vardan Velikiy. Vseobşaya istoriya (perevel s primeçaniyami i prilojeniyami N.
O. Emin). St. Petersburg, 1861.
Walsh J. R. “The Historiography of Ottoman – Safavid Relations in 16-th and 17th Centuries”, Historians of the Middle East, Oxford University Press, 1962,
p.197–211.
Yaman M. Erdebilli Şeyh Safi ve Buyruğu. İstanbul, 1994.
Yınanç M. H. “Cüneyd b. İbrahim”, İslâm Ansiklopedisi, III. c., İstanbul, 1988,
s.242-245.
Zâhidî, Şeyh Hüseyin peser-i Şeyh Abdâl Pîrzâde. Silsiletü’n-Neseb-i Safeviyye.
Berlin, 1924.
42