International Journal of Economics, Politics, Humanities & Social Sciences
Vol: 3 Issue: 4
e-ISSN: 2636-8137
Fall 2020
TÜRKİYE’DE DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLAR İLE İŞSİZLİK ORANI
ARASINDAKİ İLİŞKİ (2005-2019)1
Özge KORKMAZ2, Barış DAŞTAN3
Makale İlk Gönderim Tarihi / Recieved (First): 12.06.2020
Makale Kabul Tarihi / Accepted: 10.10.2020
Özet
Doğrudan yabancı yatırımlar, ev sahibi ülke ekonomilerini sosyal ve ekonomik açıdan etkilemektedir. Doğrudan yabancı
yatırımların ev sahibi ülkeye teknoloji transferi sağlama, girişimcilik becerisini artırma, piyasayı daha rekabetçi hale getirme
ve ekonomik büyümeye pozitif katkı sağlayarak istihdam artışı sağlama gibi etkileri vardır. Bu çalışmada doğrudan yabancı
yatırımların iş gücü piyasası üzerinde bir etkisinin olup olmadığı araştırılmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’ye yapılan doğrudan
yabancı sermaye yatırımları ile Türkiye’deki işsizlik oranı arasındaki ilişki 2005:Q4-2019:Q1 dönemi için incelenmiştir.
Çalışmada ilk olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile işsizlik oranı arasındaki uzun dönemli ilişki yapısal kırılmaları
dikkate alan Maki eşbütünleşme testi ile araştırılmıştır. Eşbütünleşme testi sonuçlarına göre, iki değişken arasında uzun dönemli
bir ilişkinin var olmadığı gözlenmiştir. Ardından çalışmada değişkenler arasındaki nedensel bağın varlığı araştırılmıştır. Bu
amaçla Toda-Yamamoto nedensellik testinden yararlanılmıştır. Nedensellik analizi sonucuna göre, tek yönlü bir nedenselliğin
varlığı gözlenmiştir. Bir diğer ifadeyle, Türkiye’de işsizlik oranından doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına doğru tek yönlü
bir nedensel bağın var olduğu saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, İşsizlik Oranı, Maki Eşbütünleşme Testi, Türkiye, TodaYamamoto Nedensellik Testi
JEL Kodu: C5, E24, F21
THE RELATIONSHIP BETWEEN FOREIGN DIRECT INVESTMENT AND
UNEMPLOYMENT ON TURKEY (2005-2019)
Abstract
Foreign direct investment (FDI) affects socially and economically the economies of host countries. Foreign direct investments
can have positive effects such as providing technology transfer, increasing entrepreneurship skills, making the market more
competitive, increasing employment and economic growth. In this study, whether foreign direct investment have a significant
effect on labor market is investigated. In this perspective, the relationship between foreign direct investment and labor market
in Turkey is examined over the period of 2005:Q4-2019:Q1 in Turkey. We used Maki cointegration test which takes into
account structural breaks to analyze the relationship between foreign direct investment and unemployment rate. From the
cointegration result of the study, it follows that there is no long-term relationship between foreign direct investment and
unemployment rate in Turkey. Then, the study investigated the existence of a causal link between the variables. For this
purpose, Toda-Yamamoto causality test was used. According to the causality analysis result, the existence of a one-way
causality was observed. According to the results of the causality analysis, it was found one direction causality that
unemployment rate towards foreign direct investments.
Keywords: Foreign Direct Investment, Unemployment Rate, Maki Cointegration Test, Turkey, Toda-Yamamoto Causality
Test
JEL Codes: C5, E24, F21
Bu çalışmanın ilk versiyonu “International Conference on Applied Economy and Finance Extended with Social Science”
adlı sempozyumda 16-17 Kasım 2019 tarihinde Balıkesir’de sunulmuştur.
2 Dr. Öğretim Üyesi, Malatya Turgut Özal Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi, Yönetim Bilişim Sistemleri
Bölümü, ozgekorkmaz@gmail.com , ORCID: https://orcid.org/0000-0001-9275-1271
3 Yüksek Lisans Öğrencisi, Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi, İktisat Anabilim Dalı, barisdastann@gmail.com , ORCID:
https://orcid.org/0000-0001-8540-8459
1
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
1.
Vol: 3 Issue: 4
Fall 2020
Giriş
1980’lerden itibaren ekonomilerdeki serbestleşme hareketi ile ülkeler arası sermaye hareketliliği
ülke ekonomilerini birçok açıdan etkileyecek duruma gelmiştir. 1980’lerin başlarında serbest ekonomi
politikalarının işlemesi, piyasadaki değişimler ve uluslararası ticareti etkileyecek boyuttaki üretim
artışları, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının artmasına yol açmıştır. Genel olarak literatürde
sermaye yatırımları, firmanın üretimini, bulunduğu ülkenin sınırları dışına yaymak için gittiği ülkelerde
var olan üretim tesisini satın alması veya yeni bir üretim tesisi kurması olarak ifade edilir (Bal vd., 2016:
2). Sermaye yatırımlarının, bulunduğu ülkenin dışına çıkma nedenleri arasında kar elde etmek, ucuz
hammaddeye ulaşma kolaylığı, nitelikli ve ucuz iş gücü sağlamak ve kendine yeni pazarlar oluşturmak
yer almaktadır (Bal vd., 2016: 2). Vergi istisnalarının ve muafiyetlerin varlığı, hukuksal güvenin
sağlanması, gümrük ve kambiyo mevzuatlarının yatırım için uygun hale getirilmesi, ülkedeki diğer
firmalara karşı rekabet edebilir hale gelmek için rekabet düzenlemeleri, gelişmiş ulaşım ve sanayi
bölgesinin olması sermaye yatırımları ülkelere çeken önemli faktörlerdir (Sandalcılar, 2012: 275).
Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin kalkınma ve büyüme hedeflerini gerçekleştirme konusunda
yaşadıkları en büyük sıkıntılardan biri yetersiz sermaye birikimidir. Bu nedenle küreselleşmeyle beraber
ülkeler yabancı sermayeyi kendilerine çekmek için rekabet etmeye başlamışlardır (Ayhan vd,
2020:535). Çünkü küreselleşmenin yaygınlaşması ile birlikte doğrudan yabancı sermaye yatırımları
(DYY), ihtiyaç duyulan sermayenin karşılanması noktasında ülkeler için bir kaynak olmuştur (Ekinci,
2011: 72).
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları gittiği ülkeye girişimcilik ve piyasa mekanizmasına
uygun şekilde teknoloji transferi, risk taşıma ve organizasyon aktarımını sağlar. Ayrıca, doğrudan
yabancı sermaye yatırımcıları, girdiği piyasalarda rekabet koşullarını sağlamasının yanı sıra işletmecilik
bilgisini de götürmektedir. Bu özellikleri nedeniyle sermaye yatırımları sadece finansman kaynağı
olarak görülmemektedir (Yapraklı, 2006: 24) ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının makro
ekonomik etkileri de dikkate alınmaktadır. Örneğin, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yetersiz
ekonomik büyüme sermaye yatırımı aracılığıyla azaltılmak istenmekte ve yurt içi yatırımlarda
sağlanacak artışla birlikte tasarrufların da arttırılması hedeflenmektedir. Ülkeler daha fazla sermaye
yatırımının kendi ülkelerine gelmesi için hukuksal alanda iyileştirmeler yapmakta ve yatırım teşvikleri
ile sermaye yatırımları kendilerine çekmeye çalışmaktadır. Bu makroekonomik etkileri dikkate
alındığında, gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye için doğrudan yabancı sermaye yatırımlardaki artış
oldukça önemlidir. Bu nedenle, son on yılda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının arttırılmasına
yönelik birçok politika geliştirilmiş ve bunun sonucunda Türkiye yatırım çeken bir ülke haline gelmiştir.
Örneğin, Türkiye 2006 yılında en çok doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılan 20 ülke içinde 17.
sıradayken, 2007 yılına gelindiğinde 23. sıraya düşmüştür (Bulut ve Coşkun, 2015: 5). 2018’de ise
Türkiye dünyada en fazla doğrudan yabancı sermaye yatırımı çeken ülkeler içerisinden 21. ülke
olmuştur. Benzer şekilde gelişen ekonomiler arasında 10. ülke, Asya bölgesinde 8. ve Batı Asya
bölgesinde ise en çok doğrudan yabancı sermaye yatırımı çeken ülke olmuştur (UNCTAD, 2019). Sektör
bazında yatırımlar incelendiğinde, Türkiye için 2003-2013 döneminde imalat sektörüne yapılan
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının, toplam yabancı yatırımlar içindeki payı %25 olmuştur.
Hizmetler sektöründe bu yıllardaki payı %72 olmuştur. Tarım sektöründe ise yatırımların payı %0,36
olurken, madencilik sektöründe %2 olarak gerçekleşmiştir (Bulut ve Coşkun, 2015: 6). 2013 sonrası
dönemde de bu trend devam etmiş ve en fazla yatırım hizmetler sektörüne yapılmıştır.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları iş gücü piyasasını da etkilemektedir. Doğrudan yabancı
sermaye yatırım girişleri ile birlikte yeni yatırımlar, istihdam artışına yol açmaktadır. Aynı zamanda, iyi
işlemeyen firmalarda yeni düzenlemeler ile var olan istihdamı korumaktadır. Son olarak, sermaye
yatırımının ülkeyi terk etmesi durumunda istihdamı olumsuz etkilemesidir (Moosa, 2002: 77). Bu
261
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
bağlamda, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gerçekleştiği ülke için istihdam artışı gözlenirken,
yatırımı veren ülke için istihdam kaybı yaşanmaktadır (Vergil ve Ayaş, 2009: 3). İşgücünün maliyetine
bağlı olarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki istihdamın dağılımı farklı olmaktadır. Benzer
şekilde sermaye yatırımının istihdam yaratma durumu, ülkeye giriş miktarına, yatırımın gerçekleştiği
sektöre, hangi ülkeden geldiğine ve amacına bağlı olarak farklılık göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde
yatırımın ne tür olduğu önemliyken gelişmemiş ülkelerde yatırımın gerçekleşmesiyle beraber ülkeye
aktarılan üretim tekniği de önemlidir. Yerli firmaların rekabet gücü çok uluslu şirket ile rekabet
edebilecek düzeyde olduğunda, sermaye yatırımları istihdamı artırıcı yönde etki yapmaktadır (Ülgen,
2005: 42-43). Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde sermaye yatırımlarının istihdam üzerindeki
etkisinin pozitif olması beklenen bir sonuçtur (Bülbül ve Emirmahmutoğlu, 2010:208). İşsizliğin çok
yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir büyüme tarım sektöründen imalat sanayi ve
hizmet sektörüne geçiş yapan işgücüne bağlıdır. Bu nedenle önemli miktarda doğrudan yabancı sermaye
yatırımları çeken ülkelerde yatırım yapan firmanın istihdama etkisi toplam istihdam içinde önemli yer
kaplamaktadır (UNCTAD, 2006; Karagöz, 2007: 101). Dolayısıyla, doğrudan yabancı sermaye
yatırımının gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerin işgücü piyasaları için sağladığı en büyük kazanç,
istihdam yaratması ve işgücünün niteliğini artırmasıdır. Doğrudan yabancı sermaye yatırım girişlerinin
istihdamın niceliği, niteliği ve konumu üzerindeki potansiyel etkileri doğrudan olumlu / olumsuz ve
dolaylı olumlu / olumsuz şeklinde iki türlü olabilmektedir. Bu etkiler Tablo 1’de özetlenmiştir.
Tablo 1: DYY Girişlerinin İstihdam Üzerine Etkileri
Etki
Alanı
DOĞRUDAN
OLUMLU
OLUMSUZ
DOLAYLI
OLUMLU
OLUMSUZ
Nicelik
Net sermayeye
katkıda bulunur ve
genişleyen
sektörlerde istihdam
yaratır.
Şirket satın almaları
sonucu firmanın
üretimde
rasyonelleşmesi iş
kayıplarına neden
olabilir.
Yerel ekonomide ileri ve
geri bağlantılar çarpan
etkileri ile yeni istihdam
yaratır.
Mevcut firmaların
ithalatı veya yer
değiştirmeleri iş
kaybına neden olabilir.
Nitelik
Yüksek ücret
ödeyerek daha
yüksek verimliliğe
sahip olur.
Kiralama ve tanıtımda
istenmeyen
uygulamalara neden
olur.
Yerli firmalara en iyi
çalışma organizasyonu
üzerine aktarımlarda
bulunur.
Yerli firmalar rekabet
etmeye çalışırken ücret
seviyesini aşındırır.
Konum
Yüksek işsizlik
oranına sahip
bölgelerde yeni ve
daha iyi iş olanakları
sağlar.
Nüfusu kalabalık olan
bölgelerde daha fazla
artışa neden olabilir ve
bölgesel
dengesizliklerde
yükselişe neden
olabilir.
Tedarikçi firmaların
mevcut işgücü arzının
uygun olduğu bölgelere
kurulmasını teşvik eder.
Yabancı firmalar yerli
üretimin yerini alırsa
veya ithalata bağlı
kalırsa yerli üreticileri
yerinden ederek
işsizliğe yol açar.
Kaynak: UNCTAD, 1994: 167.
Tablo 1’den görüldüğü üzere, doğrudan yabancı sermaye yatırımının istihdam yaratıcı etkileri
doğrudan-dolaylı ve olumlu-olumsuz olarak gerçekleşebilmektedir. Yatırımın gerçekleştiği ülkede
sermaye tasarrufu yetersiz olduğundan yabancı yatırımcı yatırımı yapmış olduğu ülkenin net
sermayesini artırmakta ve büyüyen sektörlerde yeni iş imkânları oluşturmaktadır. Nitelik üzerinde
doğrudan olumsuz etki olarak yüksek ücretler daha çok iş imkânı yaratırken bölgesel dengesizliklere
yol açmakta ve kiralama ile tanıtımda istenmeyen uygulamalar oluşturmaktadır (Kılıç Görmezöz, 2007:
262
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
31). Nicelik üzerinde doğrudan olumsuz etkileri ise, şirket satın almalarında yeni yatırımların yarattığı
istihdam yaratma potansiyeli gerçekleşememekte ve iş kaybına neden olmaktadır. Ayrıca teknoloji
transferi ile birlikte verimlilik artışı sağlanırken, mevcut istihdamda kayıplar gözlenebilmektedir.
Türkiye için doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının etkilerinin farklı alanlarda araştırıldığı
gözlenmekle birlikte istihdama etkisini doğrudan araştıran bir çalışmanın var olmadığı gözlenmiştir. Bu
bağlamda çalışmada 2005:Q4-2019:Q1 döneminde Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımları
ile işsizlik oranı arasındaki uzun dönemli ilişki ve söz konusu değişkenler arasındaki nedensel bağın
varlığı araştırılmak istenmiştir. Bu amaç doğrultusunda Maki eşbütünleşme ve Toda-Yamamato
nedensellik testlerinden yararlanılmıştır. Çalışma yedi bölümden oluşmaktadır. İlk olarak konuya ilişkin
teori sunulmuş ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını belirleyen faktörler ele alınmıştır. Ardından
doğrudan yabancı sermaye yatırımları Türkiye özelinde incelenmiş, akabinde ampirik literatür
sunulmuştur. Sonrasında çalışmada kullanılan veri setine ve yönteme kısaca değinilmiş ve bulgulara yer
verilmiştir. Son bölümde ise, çalışmadan elde edilen bulgular değerlendirilmiştir.
2. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Teorileri ve Belirleyicileri
Bilindiği üzere klasik iktisatçılar, mükemmel piyasaların varlığından ve bilginin serbest mal
olduğu varsayımlarından hareketle teorilerini geliştirmişlerdir. Bu nedenle doğrudan yabancı sermaye
yatırımları ile ilgili teorilerin, geleneksel teorilerde ele alınmadığı söylenebilmektedir. Aynı zamanda
II. Dünya savaşı sonrasında çokuluslu şirketlerin var olması ve değişen ekonomik koşullarla birlikte
(Soydal, 2007:15), doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ilgili teorileri geliştirmek modern
iktisatçıların ilgi alanına dahil olmuştur. Modern iktisatçılar tarafından geliştirilen bu teoriler, Ürün
Yaşam Devreleri Teorisi, Tekelci Rekabet Teorisi, Eklektik Kuramı (O.L.I. Paradigması) Teorisi, Hirsh
Modeli, Farklı Para Bölgeleri Yaklaşımı, Genel Denge Yaklaşımı, Dikey ve Yatay Örgütlenme Teorisi
ve Firma Kuramı Yaklaşımı’dır. Bu başlık altında söz edilen teorilere kısaca değinilecektir.
Ürün dönemleri teorisine göre yeni bir ürünün ilk icadından itibaren üretim aşamasına gelinceye
kadar ürün geliştirme, olgunlaşma ve standartlaşma aşamalarından geçmektedir. İlk aşamada ürünün
eksiklikleri ve sorunları belirlenir. İkinci aşamada ürün artık diğer ülkeler tarafından da kopya edilebilir
hale geldiğinden yenilikçi firma düşük işgücü ile taşıma maliyetleri ve tarifelerden kurtulmak için diğer
ülkelerde üretim yapmak ister. Son aşamada ise o malın üretimi ucuz işgücü olan ülkeye kaymaktadır
(Atik ve Türker, 2011: 111-118). Tekelci rekabet teorisine göre, çok uluslu şirketin sahip olduğu
monopolistik avantajları ev sahibi firmalara karşı kullanarak, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına
gidilmektedir ve farklı bir ülkede yatırım yapmak isteyen firma sadece kendi ülkesinden daha fazla
kazanması durumunda doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılabilmektedir (Cantwell, 1991:18).
Oligopoistik Tepki teorisine göre, Oligopolistik piyasada firmalar az sayıda olduğundan karşılıklı olarak
birbirlerine bağımlıdırlar (Knickerbocker, 1973:44; Kurtaran, 2007: 370-371).
Dunning tarafından geliştirilen Eklektik Kuramı doğrudan yabancı sermaye yatırım teorileri
arasında en kapsamlı olanıdır. Bu teorinin işleyişi mülkiyet, yerleşim/konum ve içselleştirme
avantajlarına bağlıdır. Dunning’e göre, bir işletmenin doğrudan yabancı sermaye yatırım faaliyetine
girebilmesi için bahsedilen bileşenleri yerine getirmelidir (Kaymaz, 2013: 37). Bu avantajlardan
mülkiyet avantajı diğer firmaların sahip olamadığı tek bir firmanın elinde bulunan patent, ticari sırlar,
teknoloji üstünlüğü ya da nitelikli işgücü, etkin bir yönetim yeteneğine sahip olunmasına imkan sağlar.
Benzer şekilde ucuz girdi temini gibi bazı avantajlar firmaya yerli işletmeler karşısında pazar gücü ya
da maliyet avantajı sağlar (Dönmez, 2009: 18). Konum avantajı yatırımın gerçekleşeceği ülkedeki
hammaddeye olan mesafenin durumu, ucuz işgücü, pazar büyüklüğü tarife ve kotalar veya vergi
avantajının varlığı gibi durumları kapsamaktadır (Uzgören ve Akalin, 2016: 65). İçselleştirme avantajı
ise firma kendi elinde bulundurduğu özel bir ürünü ya da sahip olduğu özel üretim tekniği avantajını
kullanarak bazı maliyetler açısından yabancı bir ülkede üretmek daha karlı olmak koşuluyla elinde
263
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
bulundurduğu avantajları satmak ya da kiralamak yerine yerel piyasada faaliyet göstermesidir (Dönmez,
2009: 18).
Hirsh Modeli, firmaların bilgi birikimi ve teknoloji düzeylerine bağlı olarak doğrudan yabancı
sermaye yatırım stratejilerinin belirlenmesini açıklamaktadır (Hirsh,1976). Farklı Para Bölgeleri
Yaklaşımı’na göre, bir ülkenin yatırımcı ya da yatırım alan ülke olarak belirlenmesinde yerel para
biriminin istikrarlı ve güvenilir olması önem arz etmektedir (Aliber,1970). Örneğin, yerel para birimi
istikrarlı ve güvenilir olan ülkelerdeki yatırımcılar, kur oynaklığı yüksek olan yerel para birimine sahip
ülkeye yatırım yapmayı tercih edeceklerdir. Genel Denge Yaklaşımı’na göre, uluslararası piyasalarda
kazanç oranları kur kaynaklı, emek maliyetleri ve/veya yüksek teknoloji nedeniyle dengede değildir.
Böyle bir durumda firmalar başlangıçta farklı ülkelerde yatırım yapmakta ancak değişen koşullara bağlı
olarak ilerleyen aşamalarda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ev sahibi ülkeye geri döneceğini
ileri sürmektedir (Calvet, 1981:45). Dikey ve Yatay Örgütlenme Teorisi’ne göre, firmaların çok uluslu
olmasında ulusal piyasada kaliteli hizmet sunmak ve üretimi daha ucuza mal etmek etkilidir. Ulusal
piyasalara hizmet verildiğinde yatay DYY, daha düşük maliyet ile çıktı arayışında dikey DYY
gözlenmektedir (Batmaz ve Tekeli, 2009: 39). Firma Kuramı Yaklaşımı ise, doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarını firmanın davranışları, yapısı ve yönetim kadrosu ile ilişkilendirerek açıklamaktadır ve bu
teoriye göre, firmanın büyüme maksimizasyonu hedeflenmektedir (Soydal, 2007:24).
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hangi ülkede ne şekilde gerçekleşmesi gerektiğine
karar verilirken bazı kriterler dikkate alınmaktadır. Bu kriterler ile ilgili literatürde farklı görüşler
mevcut olsa da ülkenin mevcut ekonomik koşullarının durumu genel geçer bir kriterdir. Tablo 2’de
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının çekici ve itici güçleri özetlenmiştir.
Tablo 2: DYY Çekici ve İtici Güçleri
Yatırımcı Ülkenin İtici Güçleri
İç piyasanın yetersiz kalması
Üretim yapılan pazarları koruma endişesi
Üretilen malların uluslararası niteliği
Yatırım yapılan ülkede ücretlerin fazla olması,
diğer sosyal hakların (toplu iş sözleşmesi, grev
hakkı ve lokavt vb.) gelişmiş olması
Yatırımın yapıldığı ülkede vergi mevzuatının
yatırımcı için uygun olmaması
Yatırımcı ülkede ithalatın önünü açan
uygulamaların olması
Yatırımcı ülkede üretimin daha rasyonel
işletmecilik uygulamasına imkan vermemesi
Yeni teknolojinin keşfi, markalaşmanın avantajı
veya üretim yönteminin avantajı gibi firmaya
has avantajların var olması
İçselleştirme avantajları
Oligopolcü tepki
Dış ticaret politikası
Ev Sahibi Ülkenin Çekici Güçleri
Talep yaratan büyük bir piyasanın
varlığı
Ev sahibi ülkenin ithalata karşı
korumacı politikaları
Ülkede ucuz ve bol emek arzının
olması
Kamunun vergi muafiyeti, arazi tahsisi
vb. avantajlar sağlaması
Ev sahibi ülkenin coğrafi konumu,
ucuz enerji, hammadde gibi benzeri
avantajları
Yatırım, vergi, altyapı teşviklerinin ve
bazı politik bölgesel avantajların
varlığı/ sağlanması
Kaynak: Batmaz ve Tekeli (2009:19).
Tablo 2’den görüldüğü üzere, ev sahibi ülkenin çekici güçleri arasında ülkede yeni yatırım
yapılabilecek geniş bir pazarın olması, ucuz işgücü, kamunun sağladığı avantajlar ve ucuz girdiye sahip
olunması bulunmaktadır. Mevcut pazarın korunması, firmaya özgü avantajların varlığı, iç piyasadaki
yetersizlikler ve vergi mevzuatının etkisi yatırımcı ülkenin itici güçleri arasındadır. Doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarının hangi ülkede gerçekleşeceğine karar verilirken hem ev sahibi ülkeye ilişkin talep
yönlü faktörler hem de kaynak ülkeye ilişkin arz yönlü faktörleri dikkate alınması gerekir. Kaynak
ülkede yatırımcı için en önemli itici faktör yatırımın gerçekleşmesi durumunda karlılık durumunun ne
264
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
olacağıdır. Ancak yatırım kararı verilirken sadece karlılık seviyesine bakılmaz, karın dışındaki diğer
itici faktörlerde dikkate alınmaktadır. Bu faktörler; maliyetin düşürülmesi, ticaret yapılan ülkelerdeki
tarife ve kotalardan kaçınma, yeni piyasalar yaratılması / mevcut piyasaların korunması, monopolcü güç
yaratılması, rekabetçi gücün arttırılması / korunması, yatırımları uluslararası çeşitlendirme ve de üretim
esnekliğinden faydalanma isteğidir. Bunun dışında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hangi
ülkede yapılacağı ev sahibi ülkenin çekici faktörleri olarak nitelendirilen politik ve ekonomik
koşullarına bağlıdır (Candemir, 2009: 660-661). Literatürde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının
belirleyicileri olarak farklı değişkenleri ele alan çalışmalar da mevcuttur. Çalışmalarda genellikle ele
alınan değişkenler beklenen kar, pazar büyüklüğü, alt yapı, döviz kuru, iş gücü maliyeti, dışa açıklık,
yatırım teşvikleri, siyasi ve ekonomik istikrar, vergi politikası, özelleştirmeler, tarife ve kotalar, dış
ticaret açığı, ekonomik entegrasyonlara üyelik, coğrafi ve kültürel yakınlık ve politik risk
değişkenleridir:
Yabancı yatırımcı için yatırım yapılacak ülkede karın sürdürülebilir olması ve ülkede
istikrarın devamlılığı şarttır (Candemir, 2009: 661).
Ülkenin pazar büyüklüğüne bağlı olarak talep olacağından, tatmin edici bir satış
rakamına sahip ülkelere doğrudan yabancı sermaye yatırımları kayar (Emir ve Kurtaran, 2005).
Teknolojik altyapısı güçlü olan ülkelerde üretim kapasitesi daha verimli kullanılabilir.
Bu ülkelerde daha az maliyetle üretim kapasitesi ve ürün çeşitlendirmesi sağlanabilir. Benzer şekilde
taşıma ve ulaşım altyapısı bakımından güçlü olan ülkelerde, sağlam bir lojistik ortamının varlığı,
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekmektedir (Bayraktutan ve Tarı Özgür, 2016: 91).
İç pazarın talebini karşılamak amacıyla üretim yapan yabancı yatırımcı için döviz
kurları yatırım ve kar transferini gerçekleştirmek istediğinde önemli bir faktör olacaktır. Fakat ihracat
amacıyla üretim yapan firma ürünlerin satışında kar seviyesini gözeteceği için döviz kurlarına dikkat
etmek zorunda kalacaktır (Özağ, 1994: 66).
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları temel makroekonomik göstergelerdeki
dalgalanmanın fazla olması, politik ve sosyal sorunların artması halinde çekingen bir tavır sergileyebilir.
Ampirik bulgular göstermektedir ki yabancı sermaye girişini etkileyen temel belirleyicilerin başında
politik ve ekonomik istikrar yer almaktadır (Çinko, 2009: 121).
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının nereye yapılacağı konusunda araştırma
yapılırken, vergi oranları belirleyici olmaktadır. Örneğin düşük vergi oranına sahip ülkelere yatırımlar
yapılmaktadır (Ayhan, 2019: 56).
Özelleştirmeler ile yabancı yatırımcılar sabit olan yatırımı satın alabilir ya da yatırıma
ait menkul değerlere yatırım yaparak o kuruma sermaye katarak ortak olabilirler (Kar ve Tatlısöz, 2008:
447).
Çoğu ülke kendi yerli üretimini artırmak veya üreticisini korumak amacıyla ithalat
kısıtlamaları koyabilir bu durumda ihracat yapan firmalar o ülkedeki piyasayı kaybetme riskiyle
karşılaşırlar. Böyle bir durum karşısında firmalar tarife ve kotalardan ya da yeni korumacı politikalardan
kaçınma için, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile o ülkede üretime başlayarak piyasada varlığını
koruyabilmektedir (Candemir, 2009: 662).
Dış ticaret açığı, telafi edici bir akış olarak yabancı sermaye girişlerini teşvik edebilir.
Genellikle ihracatın çeşitlendirilmesi ve ithalat ikame politikalarına doğru kayma isteği olması
durumunda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını uyarabilir. Diğer yandan, ticaret fazlası olması
dinamik ve sağlıklı bir ekonominin göstergesi olabilir ve yeni doğrudan yabancı sermaye yatırımını veya
mevcut yabancı sermayeli tesislerin genişlemesini teşvik edebilir (Torissi, 1985: 35).
265
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Ekonomik entegrasyon, üye ülkeler arasında ticaret bölgesini genişleterek piyasa
hacminin genişlemesine ve bölgeye büyük oranda doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının çekilmesine
imkan sağlamaktadır (Çeştepe ve Mıstakçıoğlu, 2010: 94).
Yatırım yapan ülke ile yatırımın yapıldığı ülke arasında coğrafi yakınlığın olması taşıma
maliyetlerinde azalmaya neden olmakta ve böylelikle doğrudan yabancı sermaye yatırımları akışlarında
pozitif bir etki gözlenmektedir. Aynı şekilde yatırım yapılacak ülkeler arasında kültürel yakınlığın
olması ticari işlemleri kolaylaştırarak ve belirsizliğin derecesini azaltarak doğrudan yabancı sermaye
yatırım akışlarını artırmaktadır (Emir ve Kurtaran, 2005).
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının belirleyicileri arasında yatırımları nasıl
etkilediği konusunda görüş birliği sağlanamayan değişkenlerden bir diğeri de işgücü maliyetidir.
Emeğin bol ve ucuz olduğu gelişmekte olan ülkeler doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekmektedir
(Yapraklı, 2006: 28).
Yatırım yapılması düşünülen ülkede ithalat ve ihracat serbestliğinin olması yabancı
yatırımcının ihtiyacı olan ara mallarını ithal etme veya ürettiklerini ihraç etmesi durumunda önünde bir
engelin olmaması yatırımcıya hareket kolaylığı sağlayacaktır. Yatırımların ticaret edilebilir alanlara
yöneleceği varsayımı altında, dışa açık olan ülkeler daha fazla doğrudan yabancı sermaye yatırımını
çekebilmektedir (Karagöz, 2007: 938-939).
3. Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları
Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekmek için yapılan hukuksal
iyileştirmelere bakıldığında 1954 yılında “Yabancı Sermaye Kanunu” yürürlüğe konularak ülkenin
ihtiyaç duyduğu sermayeyi çekmeye çalıştığı görülmektedir. Ancak istenilen düzeyde sermaye girişi
sağlanamadığı için yeni tedbirlerin alınması zorunlu hale gelmiştir. Türkiye 1980’de başlattığı
liberizasyon hareketi, kambiyo mevzuatındaki düzenlemeler ve yabancı sermaye kararlarıyla beraber en
liberal düzenlemeye sahip ülkelerden biri haline gelmiştir. “24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Tedbirleri”
kapsamında uluslararası sermayeyi ilgilendiren bazı kararlar alınmıştır. Alınan kararlar çerçevesinde
yabancı ve yerli yatırımcılar aynı hakları kazanmıştır. Tekel oluşturmamak kaydıyla Türk girişimcinin
yatırım yapabildiği her alanda yatırım yapma hakkına sahip olmuştur (DPT, 2000: 8). Türkiye’de 19802001 yılları arasında onaylanan yabancı sermaye izinlerinin önemli bir kısmı ilk yıllarda diğer
ekonomilerde olduğu gibi imalat sektöründe yer almıştır. Sonraki yıllarda verilen bu izinler daraltılmış
ve ağırlıklı olarak imalat sanayinde deri ve ilgili ürünlerin imalatı, ağaç ve ağaç ürünleri imalatı, kağıt
ve kağıt ürünleri imalatı, kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması, kok kömürü ve rafine edilmiş
petrol ürünleri imalatı sanayileri dışında yabancı sermayeye izin verilmiştir. Hizmetler sektöründe ise
bilgi ve iletişim, gayrimenkul, faaliyetleri, mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler, idari ve destek hizmet
faaliyetleri, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri, kültür, sanat eğlence dinlence ve spor alt
sektörleri dışındaki sektörlerde yoğunlaşmıştır (Bayraktar, 2003: 54).
1990’lı yıllarda, Türkiye ile diğer gelişmekte olan ülkelere yapılan doğrudan yabancı sermaye
yatırım miktarları kıyaslandığında, gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye'nin aldığı yatırım miktarı
çok düşük düzeyde kalmıştır. 1993-2004 döneminde Türkiye'ye yapılan yatırımların payı gelişmekte
olan ülkeler ile kıyaslandığında oldukça düşük düzeyde gerçekleşmiştir (Karahan ve İpek, 2013: 310).
2003 yılında Türkiye’nin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından almış olduğu pay dünya genelinde
%0,28, gelişmekte olan ülkeler arasında %0,86 olmuştur. Türkiye’nin doğrudan yabancı sermaye
yatırımları çekme potansiyelinin arttırılmasına yönelik olarak, 17 Haziran 2003 tarihinde 4875 sayılı
“Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu” ile birlikte yatırım için gerekli izin ve onay uygulamasından
vazgeçilerek, bilgilendirme uygulamasına geçilmiştir. Bu kanunla yabancı sermaye yatırımı yapmak
isteyen çok uluslu şirketlerin önündeki bürokrasi engeli kaldırılmıştır (Lebe ve Ersungur, 2011: 323).
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aday olması ve siyasi istikrardaki devamlılığını sağlaması ülkeyi yatırım
266
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
için güvenilir kılmıştır. 2003 yılından sonra, Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlaması ve ekonomideki
olumlu gelişmelere bağlı olarak Türkiye’deki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında artış
yaşanmıştır. Bu bağlamda 2005 yılında 10,03 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım payı ile dünyada
%1 ve gelişmekte olan ülkeler içinde %2,93 paya sahip olmuştur (Bulut ve Coşkun, 2015: 5). Türkiye'ye
yönelik net doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişmekte olan ülkeler içindeki payı 2006 yılında
%6'lık oran ile ekonomideki serbestleşme sonrası dönemin en yüksek seviyesine ulaşmıştır (Karahan ve
İpek, 2013: 310). Şekil 1’de Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımların 2000-2019 dönemine
ilişkin seyri sunulmuştur.
Şekil 1: Türkiye’de DYY (2000-2019) Milyon ABD Doları
25.000,00
22.047,00
20.185,00
19.851,00
20.000,00
19.263,00
16.182,00
13.563,00
15.000,00
10.031,00
10.000,00
5.000,00
9.099,00
8.585,00
13.929,00
13.023,00
13.744,00
13.337,00
8.472,00
11.099,00
3.352,00
1.702,00
1.082,00
982,00
2.785,00
0,00
2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018 2019
Kaynak: T.C.M.B.’nin EVDS’den elde edilmiştir. (03.05.2020)
Şekil 1’den görüldüğü üzere, Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımları 2000 yılında
982 milyon dolar düzeyindeyken bu oran 2003 yılında 1 milyar 702 bin dolar olarak gerçekleşmiştir.
2003’ten itibaren artış eğilimine giren yatırımlarda en yüksek miktar 2017 yılında 11 miyar dolar olarak
gerçekleşmiştir. 2006-2019 döneminde doğrudan yabancı sermaye yatırım girişleri dalgalı bir seyir
izlemiştir. 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz ise yatırımların miktarını düşürmüştür. Özellikle son
dönemlerde dünyada ekonomik gelişmelerde yaşanan istikrarsızlığın ve ticaret savaşlarının başlaması,
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını etkilemiştir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yatırım
yapılacak ülkeyi belirleme kriterleri de ekonomik gerekçelerin dışında farklı boyutlara taşınmıştır.
4. Ampirik Literatür
Küreselleşmeyle beraber doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ilgili literatür araştırılırken,
çoğu çalışmanın uluslararası ticarete odaklandığı gözlenmektedir (Bakınız Pflüger vd. (2010). Ancak
şaşırtıcı bir şekilde az sayıda makale istihdamda doğrudan yabancı sermaye yatırımının neden olduğu
değişiklikleri ele almaktadır. Örneğin, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının işgücü piyasasına
etkileriyle ilgili çalışmalar verimlilik ve ücrete odaklanmaktadır (Aitken ve Harisson, 1999; Girma vd.,
2002) ya da istihdam konusu özelinde sadece marjinal etkileri ele almaktadır. Türkiye’de doğrudan
yabancı sermaye yatırım girişini etkileyen unsurlar üzerine yapılan çalışmalarda ise birçok değişkenin
etkili olduğu gözlenmiştir. Örneğin çalışmalarda piyasa büyüklüğü, işgücü maliyetleri, ticaret engelleri,
döviz kuru ve enflasyon, açıklık oranı, vergiler, yatırım teşvikleri, politik istikrar, altyapı durumu, eğitim
düzeyi gibi değişkenlerin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını etkilediği saptanmıştır.
Literatür incelemesinde bir sınırlamaya gidilmiş ve sadece Türkiye için DYY ile istihdam
arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar incelenmiştir. Türkiye özelinde doğrudan yabancı sermaye
yatırım girişi ile istihdam ilişkisini araştıran çalışmalar sınırlı sayıdadır. Mevcut çalışmalar çoğunlukla
DYY ile büyüme arasındaki ilişkiye bakarak istihdama etkisini dolaylı ortaya koymaktadırlar
267
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
(Sandalcılar, 2012:277). DYY ile istihdam arasındaki ilişkiyi inceleyen ampirik çalışmalara
bakıldığında ise farklı sonuçlara rastlanmaktadır. Çalışmalarda iki değişken arasında pozitif ya da
negatif ilişki olduğu ya da hiçbir ilişkinin var olmadığı ortaya konulmuştur.
Örneğin Karagöz (2007) çalışmasında, Türkiye için doğrudan yabancı sermaye yatırım girişleri
ile istihdam arasındaki ilişkiyi, GSYH'nin etkisini de hesaba katarak 1970-2005 dönemi için Johansen
eşbütünleşme ve Granger nedensellik testleri aracılığıyla araştırmıştır. Çalışmada DYY ile gayri safi
yurtiçi hasıla ve istihdam arasında uzun dönemli bir ilişki olduğu gözlenirken, DYY ile istihdam
arasında nedensel bir bağ bulunamamıştır. Koyuncu ve Çınar (2009) çalışmalarında, Türkiye özelinde
1980-2005 dönemine ait yıllık verileri kullanarak ticari dışa açıklığın ve doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının iş gücü verimliliği üzerindeki etkisini Johansen eşbütünleşme testi aracılığıyla
incelemişlerdir. Çalışmada ticari dışa açıklık ve DYY ile işgücü verimliliği arasında aynı yönde uzun
dönemli bir ilişki olduğu bulunmuştur. Vergil ve Ayaş (2009) çalışmalarında, 1992-2006 dönemini
kapsayan yıllık verileri kullanarak, imalat sanayi, mali aracı kuruluşlar, toptan ve perakende ticaret ve
madencilik ve taş ocakçılığı sektörlerinde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının istihdama etkisini
panel veri yöntemiyle analiz etmişlerdir. Çalışmada sektörler bazında doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının istihdamı negatif yönde etkilediği gözlenmiştir.
Bülbül ve Emirmahmutoğlu (2010) çalışmalarında, Türk bankacılık sektörüne yatırım yapan
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının istihdam yaratma durumunu araştırmıştır. Çalışmada panel
regresyon analizinden faydalanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, şube sayısı yıllık büyüme oranındaki
artışın yabancı ve Türk sermayeli bankalarda istihdamda yıllık büyüme oranını artırdığı görülmüştür.
Benzer şekilde çalışmada aktiflerdeki yıllık büyümedeki artışın yabancı ve Türk bankalardaki toplam
istihdamı artırdığı saptanmıştır. Saray (2011) çalışmasında, Türkiye’ye 1970-2009 döneminde giriş
yapan DYY ile istihdam arasındaki ilişkiyi ARDL sınır testi ile incelemiştir. Söz konusu dönemde
Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının istihdam üzerinde anlamlı bir etki
yaratmadığını tespit etmiştir. Çalışmasında Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının
genellikle istihdam yaratma kapasitesi sınırlı olan finans, haberleşme, ulaştırma sektörlerine yöneldiği
saptanmıştır. Ekinci (2011) çalışmasında 1980-2010 yıllarını kapsayan verileri kullanarak Türkiye’de
DYY ile ekonomik büyüme ve istihdam arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Analiz sonucunda DYY ile
ekonomik büyüme arasında uzun dönemde bir ilişki olduğu gözlenmiştir.
Sandalcılar (2012) ise çalışmasında, Türkiye’de doğrudan yabancı yatırım girişinin istihdam
üzerindeki etkisini 1980-2011 dönemine ait verileri kullanarak Johansen eşbütünleşme ve Granger
nedensellik testleri ile analiz etmiştir. Çalışmada, Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının istihdam üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bakkalcı ve Argın
(2013) çalışmalarında, DYY ile ücretler, gayri safi yurtiçi hasıla, büyüme, verimlilik ve istihdam
arasındaki ilişkileri 1991-2011 dönemine ait çeyreklik veriler kullanılarak incelemişlerdir. Çalışmada
Granger nedensellik testinden yararlanılmıştır ve DYY ile istihdam düzeyi arasında nedensel bir bağın
var olmadığı gözlenmiştir. Üçler vd. (2013) çalışmalarında, 1989:Q1-2011Q1 dönemi için doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye’deki istihdama etkisini ARDL sınır testi aracılığıyla
araştırmışlardır. Eşbütünleşme testi sonuçlarına göre, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile istihdam
arasında uzun ve kısa dönemde anlamlı bir ilişki olmadığı görülmüştür. Dalgıç ve Fazlıoğlu (2015)
çalışmalarında 2003-2012 dönemine ait sanayi ve hizmet istatistiklerine dayanan Türk imalat firmalarını
ele almışlardır. Firmaların doğrudan yabancı sermaye yatırımı alma durumunu gösteren uygulama
modelleri oluşturularak bu modellere Eğilim Skoru Eşleştirmesi (Propensity Score Matching) ile birlikte
Fark-içinde-Fark (Difference-in-Difference) teknikleri uygulanmıştır. Çalışmada doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarının istihdam düzeyini artırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
268
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Doğan ve Can (2016) çalışmalarında, Türkiye’de 1970-2011 dönemi için doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarının istihdam üzerindeki etkisini ARDL sınır testi ile araştırmışlardır. Analiz
sonucunda Türkiye’ye gelen DYY ile istihdam oranı arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olduğu
görülmüştür. Şahin (2016) çalışmasında, Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) ülkelerinde
doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile istihdam arasındaki ilişkiyi 1992-2013 yıllarını kapsayan
veriler ile Panel Dinamik En Küçük Kareler yöntemi ile araştırmıştır. Çalışmada işsizlik oranı ile DYY
arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Çolak ve Alakbarov (2017) çalışmalarında 9
Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri için 1995-2013 yıllarını kapsayan veriler ile Pedroni’nin (1999,
2004) ve Kao’nun (1999) eş bütünleşme testlerini uygulayarak DYY ile istihdam oranı arasındaki
ilişkiyi incelemişlerdir. Çalışmada DYY ile istihdam arasında uzun dönemli pozitif bir ilişki olduğu
tespit edilmiştir. Noyan Yalman ve Koşaroğlu (2017) yapmış oldukları çalışmada 1988-2016 verilerini
kullanarak doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının büyüme ve istihdama etkisini Toda-Yamamota
testi aracılığıyla araştırmışlardır. Çalışmada, Türkiye için 1988-2016 döneminde DYY, ekonomik
büyüme ve işsizlik arasında nedensel bir bağın var olmadığı saptanmıştır.
Oğuz (2018) çalışmasında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının istihdam üzerindeki etkisini
1990-2016 yılları için araştırmıştır. Çalışmada kısa vadede DYY ile istihdam arasında ilişki
bulunamazken, uzun dönemde ilişki tespit edilmiştir. Erçakar ve Güvenoğlu (2018) çalışmalarında
1980-2016 yıllarına ait verileri kullanarak Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırım girişinin
işsizlik üzerindeki etkisini Johansen eşbütünleşme testi aracılığıyla incelemişlerdir. Çalışmada
değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olduğu gözlenmiştir. Ayrıca uzun dönemde doğrudan
yabancı sermaye yatırımındaki artışın işsizlik oranını azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. Ümit ve Karataş
(2018) çalışmalarında Türkiye’de 2000: Q1-2013: Q4 dönemi için enflasyon, büyüme, doğrudan
yabancı sermaye yatırımı, reel efektif döviz kuru ile işsizlik oranı arasındaki ilişkiyi vektör otoregresif
regresyon (VAR) modeli ve Toda-Yamamoto nedensellik testi aracılığıyla incelemişlerdir. Çalışmada
işsizlik oranı ile doğrudan yabancı sermaye yatırımı arasında bir ilişkinin olmadığı tespit edilmiştir.
Ünsal (2019) ise çalışmasında, Türkiye özelinde 1987-2017 dönemine ait veriler kullanılarak finansal
kalkınma ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının istihdam üzerindeki etkisini Johansen
eşbütünleşme ve Granger nedensellik testleri aracılığıyla incelemiştir. Çalışmada değişkenler arasında
uzun dönemli bir ilişki ve nedensel bağın olmadığı gözlenmiştir.
5. Veri Seti ve Yöntem
Çalışmada Türkiye için 2005Q4-2019Q1 dönemine ait çeyreklik veriler kullanılarak doğrudan
yabancı sermaye yatırımları ile işsizlik oranı arasındaki ilişki araştırılmıştır. Çalışmada kullanılan
değişkenlerden doğrudan yabancı sermaye yatırımları verisi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın
Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS)’nden dolar cinsinden, işsizlik oranı verisi ise St. Louis Federal
Economic Data’dan alınmıştır. Çalışmada değişkenler TRAMO-SEATS yöntemi ile mevsimsellikten
arındırılmış ve değişkenlerin logaritmik formları kullanılmıştır. Çalışmada serilerin durağanlıkları
geleneksel birim kök testlerinden Genelleştirilmiş Dickey-Fuller (1979,1981) (ADF), Phillips-Perron
(1988) ve Kwiatkowski, Phillips, Schmidt ve Shin (KPSS) (2002) testleri ile araştırılmıştır. ADF birim
kök testi için regresyonlar aşağıdaki gibidir:
∆y
t
∆y
t
= 𝛼 + βT + 𝜙1 yt−1 + ∑𝑘𝑖=1 𝛿𝑗 ∆𝑦𝑡−𝑖 + 𝑢𝑡
= 𝛼 + 𝜙1 yt−1 +
∑𝑘𝑖=1 𝛿𝑗 ∆𝑦𝑡−𝑖
+ 𝑢𝑡
(1)
(2)
(1) numaralı denklemde T deterministik trendi ifade etmektedir ve bu denklemde y
t
değişkeninin trend durağan olduğu alternatifine karşı birim kökün olduğu temel hipotezi test
edilmektedir. (2) numaralı denklem ise y değişkenin ortalama etrafında durağan olduğu alternatifine
t
karşın birim kökün varlığını sınamaktadır. Philips-Perron (1988) birim kök testi ise ADF testinin
269
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
genişletilmiş halidir. Philips-Perron birim kök testi özellikle küçük örnekler için ADF testine göre daha
güvenilir sonuçlar vermektedir (Hallam ve Zanoli, 1993). Kwiatkowski, Phillips, Schmidt ve Shin
(KPSS) (2002) serilerin trend durağan veya düzey durağan olduğu sıfır hipotezine sahip olan LM testini
önermişlerdir. KPSS testi temel hipotez altında bir limit teorisi vermektedir ve fark durağan alternatif
hipotezi altında asimtotik gücü incelemektedir (Phillips ve Jin, 2002: 239). KPSS testinde, diğer
geleneksel birim kök testlerinden farklı olarak temel hipotez ile alternatif hipotez yer değiştirmektedir.
Bir diğer ifadeyle, KPSS testinde temel hipotez “seri durağandır”, alternatif hipotez ise “seri birim kök
içermektedir” şeklindedir.
Çalışmada ayrıca yapısal kırılmaları dikkate alan Perron (1989) birim kök testinden
yararlanılmıştır. Perron yapısal değişimin tarihinin bilindiği varsayımı altında bu kırılmanın modele
dahil edilerek birim kökün araştırılabileceğini ileri sürmüş ve temel hipotez altında aşağıdaki üç modeli
ele almıştır (Perron,1989: 1364):
Model A: y
Model B: y
t
t
Model C: y
t
= 𝜇 + 𝑦𝑡−1 + 𝑑𝐷(𝑇𝐵)𝑡 + 𝑒𝑡
= 𝜇1 + 𝑦𝑡−1 + (𝜇2 − 𝜇1 )𝐷𝑈𝑡 + 𝑒𝑡
= 𝜇1 + 𝑦𝑡−1 + 𝑑𝐷(𝑇𝐵)𝑡 + (𝜇2 − 𝜇1 )𝐷𝑈𝑡 + 𝑒𝑡
(3)
(4)
(5)
(3), (4) ve (5) numaralı denklemlerde 𝐷(𝑇𝐵𝑡 ) ve 𝐷𝑈𝑡 kukla değişkenleri ifade etmektedir.
Model A düzey değişimli yapısal kırılmayı içermektedir ve bu modelde 𝐷(𝑇𝐵)𝑡 kukla değişkeni t=𝑇𝐵 +1
zamanında 𝐷(𝑇𝐵)𝑡 = 1 değeri alırken, aksi durumda 0 değerini almaktadır. Model A’da temel hipotez
“düzeyde meydana gelen bir değişimle beraber seri birim köklüdür”, alternatif hipotez ise “seri düzeyde
bir değişimle birlikte trend durağandır”. Model B eğim değişimli yapısal kırılmayı içermektedir ve bu
modelde 𝐷𝑈𝑡 kukla değişkeni t>𝑇𝐵 zamanında 𝐷𝑈𝑡 = 1 değeri alırken, aksi durumda 0 değerini
almaktadır. Model B’de temel hipotez eğimde bir kırılmayla birlikte serinin birim köklü olduğunu,
alternatif hipotez ise eğimde bir değişimle birlikte seri trend durağan olduğunu ifade etmektedir. Model
C hem düzeydeki hem de eğimdeki değişimi içermektedir ve düzey ile eğimde meydana gelen değişimde
birim kökün varlığı, serinin düzey ve eğimdeki değişimle birlikte trend durağanlığına karşı
sınanmaktadır (Perron,1989: 1364).
Eşbütünleşme testi, ilgili değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin araştırılmasında
kullanılmaktadır ve eşbütünleşme testine yönelik geleneksel yaklaşımlar, örneğin, Engle ve Granger
(1987), Johansen ve Juselius (1990) ve Johansen (1991) bazı önemli sınırlamalara sahiptir. Bu
geleneksel eşbütünleşme testlerinde yapısal kırılmalar dikkate alınmamaktadır. Oysa ki ekonomik
verilerde genellikle yapısal kırılmaların var olduğu gözlenilmektedir ve bu kırılmaları göz ardı etmek
yanlış sonuçlara yol açabilmektedir (Westerlund ve Edgerton, 2007). Bu nedenle yeni nesil
eşbütünleşme yaklaşımlarında, yapısal kırılmalar dikkate alınmaktadır. Bu yaklaşımlardan biri olan
Maki (2012) tarafından önerilen eşbütünleşme testinde, temel hipotez değişkenler arasında
eşbütünleşmenin var olmadığını, alternatif hipotez ise sayısı model tarafından endojen olarak belirlenen
yapısal bir kırılma ile eşbütünleşmenin varlığını göstermektedir. Maki eşbütünleşme testi aşağıda yer
alan dört farklı modele dayanmaktadır:
Model 0: Sabit Terimde Kırılmanın Olduğu Trendsiz Model
′
𝑦𝑡 = 𝛼 + ∑𝑚
𝑖=1 𝛼𝑖 𝐷𝑖,𝑡 + 𝛿 𝑥𝑡 + 𝑒𝑡
Model 1: Sabit Terimde ve Eğimde Kırılmanın Olduğu Trendsiz Model
𝑚
′
′
𝑦𝑡 = 𝛼 + ∑𝑚
𝑖=1 𝛼𝑖 𝐷𝑖,𝑡 + 𝛿 𝑥𝑡 + ∑𝑖=1 𝛿 𝑥𝑡 𝐷𝑖,𝑡 + 𝑒𝑡
Model 2: Sabit Terimde Kırılmanın Olduğu Trendli Model
𝑚
′
′
𝑦𝑡 = 𝛼 + ∑𝑚
𝑖=1 𝛼𝑖 𝐷𝑖,𝑡 + 𝛾𝑡 + 𝛿 𝑥𝑡 + ∑𝑖=1 𝛿 𝑥𝑡 𝐷𝑖,𝑡 + 𝑒𝑡
Model 3: Sabit Terimde ve Eğimde Kırılmanın Olduğu Trendli Model
𝑚
𝑚
′
′
𝑦𝑡 = 𝛼 + ∑𝑚
𝑖=1 𝛼𝑖 𝐷𝑖,𝑡 + 𝛾𝑡 + ∑𝑖=1 𝛾𝑡𝐷𝑖,𝑡 + 𝛿 𝑥𝑡 + ∑𝑖=1 𝛿 𝑥𝑡 𝐷𝑖,𝑡 + 𝑒𝑡
(6)
(7)
(8)
(9)
270
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Burada 𝐷𝑖,t kukla değişkenleri göstermekte ve 𝑡 > 𝑇𝐵𝑖 iken 1 değerini almakta diğer durumlarda
0 değerini almaktadır. Yapısal kırılmalar altında seriler arasındaki eşbütünleşme ilişkisini test etmek için
gerekli olan kritik değerler Monte Carlo simülasyonu ile türetilmektedir (Maki, 2012). Çalışmada sadece
doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile işsizlik oranı arasındaki ilişki incelenmek istenmiştir. Bu
amaçla, uzun dönemli ilişki (10) nolu denklem çerçevesinde Maki (2012) yapısal kırılmalı eşbütünleşme
testiyle araştırılmıştır.
LNUNEMP=f (LNFDI)
(10)
Çalışmada nedensel ilişkilerin varlığı ise, Toda-Yamamoto nedensellik testi aracılığıyla
incelenmiştir. Toda-Yamamoto (1995) tarafından geliştirilen yöntemle değişkenlerin aynı dereceden
bütünleşik olma ve bu değişkenler arasında eşbütünleşme ilişkisinin var olma koşulu aranmamaktadır.
Bu testte, gecikme uzunluğu k olan VAR modelinin kısıtlanan parametrelerine ki-kare dağılımı gösteren
genişletilmiş Wald testi (MWALD) uygulanır. LNFDI ve LNUNEMP gibi iki değişkenli nedensellik
ilişkisinin varlığı denklem (11) ve (12) ile aracılığıyla araştırılmaktadır.
𝑘+𝑑𝑚𝑎𝑥
𝐿𝑁𝑈𝑁𝐸𝑀𝑃 = 𝛼0 + ∑𝑘𝑖=1 𝛼1𝑖 𝐿𝑁𝑈𝑁𝐸𝑀𝑃𝑡−𝑖 + ∑𝑖=𝑘+1
𝛼2𝑗 𝐿𝑁𝑈𝑁𝐸𝑀𝑃𝑡−𝑗 + ∑𝑘𝑖=1 𝛽1𝑖 𝐿𝑁𝐹𝐷𝐼𝑡−𝑖 +
𝑘+𝑑𝑚𝑎𝑥
∑𝑖=𝑘+1 𝛽2𝑗 𝐿𝑁𝐹𝐷𝐼𝑡−𝑗 +𝑒𝑡
(11)
𝑘+𝑑𝑚𝑎𝑥
𝑘
𝑘
𝐿𝑁𝐹𝐷𝐼 = 𝛾0 + ∑𝑖=1 𝛾1𝑖 𝐿𝑁𝐹𝐷𝐼𝑡−𝑖 + ∑𝑖=𝑘+1 𝛾2𝑗 𝐿𝑁𝐹𝐷𝐼𝑡−𝑗 + ∑𝑖=1 𝛿1𝑖 𝐿𝑁𝑈𝑁𝐸𝑀𝑃𝑡−𝑖 +
𝑚𝑎𝑥
∑𝑘+𝑑
𝑖=𝑘+1 𝛿2𝑗 𝐿𝑁𝑈𝑁𝐸𝑀𝑃𝑡−𝑗 +𝑢𝑡
(12)
Değişkenler arasındaki nedenselliğin varlığı araştırılırken temel hipotezler şu şekildedir:
𝐻0 : 𝛼1𝑖 = 0 ve 𝐻0 : 𝛾1𝑖 = 0 . Bu hipotezler MWALD test istatistiği kullanarak sınanır. Her iki
hesaplanan test istatistiği tablo değerinden büyük olması durumunda temel hipotezler reddedilir. Bir
diğer ifadeyle, işsizlik oranının doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının nedeni olduğu ve doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının işsizlik oranının nedeni olduğuna karar verilir.
6. Bulgular
Çalışmada ilk olarak değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin varlığı araştırılmak
istenmiştir. Bu amaçla değişkenlerin durağan oldukları seviye/farklar belirlenmelidir. Çalışmada
geleneksel birim kök testlerinden ADF, Philips-Perron, KPSS testlerinden yararlanılmıştır. Elde edilen
bulgular Tablo 3’te raporlanmıştır.
271
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Vol: 3 Issue: 4
Fall 2020
Tablo 3: Birim Kök Testi Sonuçları
Değişkenler
LNFDI
∆LNFDI
LNUNEMP
∆LNUNEMP
Değişkenler
LNFDI
∆LNFDI
LNUNEMP
∆LNUNEMP
ADF Testi
Philips-Perron Testi
KPSS Testi
Sabit Terimli Sabit Terimli Sabit Terimli Sabit Terimli Sabit Terimli Sabit Terimli ve
ve Trendli
ve Trendli
Trendli
-1.2561
-3.1637
-1.2513
-2.2884
0.9853
0.0642***
-7.6451***
-7.5986***
-7.6429***
-7.5968***
0.0618***
0.0345***
0.8385
-3.0999
-0.7602
-2.2884
0.8908
0.1387**
**
**
**
**
***
-4.0394
-3.9982
-4.0745
-4.0402
0.0547
0.0567***
Perron (1989) Yapısal Kırılmalı Birim Kök Test Sonuçları
MODEL A
MODEL B
MODEL C
Test
Kırılma
Test
Kırılma
Test
Kırılma Tarihi
İstatistiği
Tarihi
İstatistiği
Tarihi
İstatistiği
-3.8866
2009:Q1
-3.4264
2007:Q1
-3.7012
2007:Q4
-8.4508***
2008:Q1
-7.6891***
2008:Q2
-8.6860***
2009:Q2
-4.5397
2015:Q2
4.5688
2016:Q4
-4.0386
2011:Q1
-9.4736***
2016:Q4
-9.2221***
2017:Q1
-9.6643***
2016:Q4
Not: *, ** ve *** sırasıyla; %10, %5 ve %1 önem düzeyinde istatistiksel olarak anlamlılığı göstermektedir.
ADF ile Philips-Perron sabit terimli birim kök testlerinde %10, %5 ve %1 için kritik değerler sırasıyla -2.5972; -2.9187 ve
-3.5636’dır. ADF ile Philips-Perron sabit terimli ve trendli birim kök testlerinde %10, %5 ve %1 için kritik değerler sırasıyla
-3.1785;-3.4986 ve -4.1335’tir.
KPSS sabit terimli birim kök testinde %10, %5 ve %1 için kritik değerler sırasıyla, 0.347; 0.463 ve 0.739’dur. KPSS sabit
terimli ve trendli birim kök testinde %10, %5 ve %1 için kritik değerler sırasıyla, 0.119; 0.146 ve 0.216’dır.
Perron (1989) birim kök testinde Model A için %10, %5 ve %1 için kritik değerler sırasıyla, -4.6073; -4.8598 ve -5.3475’tir
Perron (1989) birim kök testinde Model B için %10, %5 ve %1 için kritik değerler sırasıyla, -4.2610; -4.5248 ve -5.0674’tür
Perron (1989) birim kök testinde Model C için %10, %5 ve %1 için kritik değerler sırasıyla, -4.8939; -5.1757 ve -5.7191’dir.
KPSS testinin sabit terimli ve trendli birim kök testi sonuçlarına göre, işsizlik ve doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının düzey değerinde durağan olduğu saptanırken, ADF ve Philips-Perron
birim kök testine göre düzey değerinde durağan olmadığı belirlenmiştir. Söz konusu testlerin farklı
sonuçlar sunması, değişkenlerin yapısal şokları dikkate alan birim kök testi ile araştırılması gerektiğine
işaret etmektedir. Bu amaçla çalışmada Perron (1989) birim kök testinden de yararlanmıştır. Perron
(1989) test sonucuna göre, işsizlik oranı ve doğrudan yabancı sermaye yatırım değişkenlerinin birinci
farkında durağan oldukları söylenebilmektedir. Birim kök analizinin ardından, yapısal kırılmalı
eşbütünleşme testi olan Maki eşbütünleşme testine geçilmiş ve eşbütünleşme testi sonuçları Tablo 4’te
sunulmuştur.
Tablo 4: Maki Eşbütünleşme Testi Sonuçları
Test istatistiği
%5 için Kritik değer
Kırılma tarihi
Model 0
-5.3632
-5.426
2007:Q2 ; 2008:Q1 ; 2011:Q4 ; 2015:Q1 ; 2016:Q2
Model 1
-4.9462
-5.196
2005:Q4 ; 2008:Q1
Model 2
-5.8778
-6.357
2007:Q3 ; 2008:Q4 ;2010:Q2 ; 2011:Q4 ; 2013:Q3
Model 3
-5.6635
-6.524
2012:Q2 ; 2014:Q3 ; 2016:Q4
Not: Kritik değerler Maki (2012:2013)’den alınmıştır.
Tablo 4’teki sonuçlara göre, Türkiye’de 2015-2019 dönemi için işsizlik oranı ile doğrudan
yabancı sermaye yatırımları arasında uzun dönemli bir ilişkinin var olmadığı söylenebilmektedir.
Çalışmadan elde edilen bulgudan hareketle, doğrudan yabancı sermaye yatırımların reel sektörde
istenilen düzeyde istihdam yaratmadığı söylenebilmektedir. Bilindiği üzere doğrudan yabancı sermaye
yatırım teorilerine göre, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının istihdamı anlamlı olarak etkilemesi
için gittiği ülkede yeni bir üretim tesisi kurması gerekmektedir. Çalışmada daha önce bahsedildiği üzere,
272
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımın girişini belirleyen etmenler (piyasa büyüklüğü, işgücü
maliyetleri vs.) üzerine yapılacak düzenlemeler reel sektöre yatırımı çekerek istihdamı artırıcı etki
oluşturacaktır. Oysaki, Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımların büyük bir
çoğunluğunun satın alma ve birleşme şeklinde gerçekleşmiş olması istihdam oranlarına etkisini sınırlı
düzeyde bırakmaktadır. Örneğin Deloitte’un Türkiye’de “2018 Yılı Birleşme ve Satın Almalar”
Raporu’na göre; değeri 12 milyar dolar olan 256 adet işlem yapılmıştır. Buna göre 2017’ye kıyasla
%17’lik bir artış yaşanmıştır. Uluslararası yatırımcıların toplam işlem hacmindeki payı %63’tür. 2015
yılından bu zamana kadar yapılmış en yüksek işlem hacmi olarak gerçekleşmiştir. Özelleştirmeler hariç,
uluslararası yatırımcıların işlem miktarı 2017 yılına kıyasla, 2018’de %38’lik bir yükseliş yaşanarak 7,6
milyar $ olarak gerçekleşmiştir. 2016’dan beri bu oranda 2 kat artış yaşanmıştır (YASED, 2018: 9).
Dolayısıyla çalışmadan elde edilen uzun dönemde doğrudan yabancı sermaye yatırımlar ile işsizlik oranı
arasında ilişkinin olmaması sonucu, beklenen bir durumdur.
Çalışmanın bu aşamasında işsizlik oranı ile doğrudan yabancı sermaye yatırımları arasındaki
nedensel bağ araştırılmak istenmiştir. Bu amaçla Toda-Yamamoto nedensellik testinden
yararlanılmıştır. Toda-Yamamoto nedensellik testi iki aşamalı bir yöntemdir. İlk olarak gecikme
uzunluğuna oldukça duyarlı sonuçlar veren VAR modelinin birinci aşamasında, bilgi kriterleriyle uygun
gecikme uzunluğu (k) belirlenir ve ardından modeldeki değişkenlerin maksimum bütünleşme seviyeleri
(dmax) birim kök testleriyle belirlenir. Çalışmada daha önce belirlendiği üzere, tüm değişkenler birinci
farklarında durağandır (Bakınız Tablo 3). Bu nedenle çalışmanın bu aşamasında VAR modeli için uygun
gecikme sayısının belirlenmesine geçilmiş ve ilgili bilgiler Tablo 5’te sunulmuştur.
Tablo 5: Uygun Gecikme Sayısının Belirlenmesi
Gecikme sayısı
1
2
3
4
5
6
7
8
LR
16.12921
14.82573
11.34647*
0.456888
4.123600
3.868664
9.175150
0.400875
FPE
0.000134
0.000112
0.000101*
0.000119
0.000127
0.000136
0.000123
0.000148
AIC
-3.243513
-3.422593
-3.532342*
-3.370452
-3.311084
-3.250955
-3.363765
-3.203215
SIC
-3.084500
-3.104569*
-3.055305
-2.734403
-2.516022
-2.296881
-2.250679
-1.931116
Not: * İlgili kriterlere göre belirlenen en uygun gecikme uzunluğunu göstermektedir.
LR: Olabilirlik Oranı
FPE: Son Öngörü Hatası Kriteri
AIC: Akaike Bilgi Kriteri
SIC: Schwarz Bilgi Kriteri
HQ: Hannan-Quinn Bilgi Kriteri
HQ
-3.183946
-3.303459
-3.353641*
-3.132184
-3.013249
-2.893553
-2.946797
-2.726679
Tablo 5’ten görüldüğü üzere, Schwarz bilgi kriteri hariç tüm bilgi kriterlerine göre uygun
gecikme sayısı 3 olarak belirlenmiştir. Aynı zamanda çalışmada 3 gecikme için VAR modelinin
diagnostik varsayımları sağlayıp sağlamadığı ve AR karakteristik köklerin birim çember içerisinde yer
alıp almadığı araştırılmıştır. Sırasıyla elde edilen bulgular Tablo 6’da ve Şekil 2’de verilmiştir.
Tablo 6: Uygun Gecikme Sayısı İçin Diagnostik Test Sonuçları
Testler
Breusch-Godfrey LM Test
Jarque-Bera Test
Breusch-Pagan Godfrey Test
Test İstatistiği
4.1145
0.2832
5.0341
Olasılık Değeri
0.4282
0.8679
0.2838
Not: Burada 3 gecikme için VAR modeline ait diagnostik test sonuçları verilmiştir. Breusch-Godfrey LM
testi, otokorelasyon testidir. Breusch-Pagan Godfrey testi farklı varyans testidir. Jarque-Bera testi hata
terimlerinin normal dağılım varsayımını araştırmaktadır.
273
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Vol: 3 Issue: 4
Fall 2020
Şekil 2: AR Karakteristik Polinomunun Ters Kökleri
Inverse Roots of AR Characteristic Polynomial
1.5
1.0
0.5
0.0
-0.5
-1.0
-1.5
-1.5
-1.0
-0.5
0.0
0.5
1.0
1.5
Tablo 6’dan görüldüğü üzere, VAR modelinde otokorelasyon ve farklı varyans sorunlarının
olmadığı, söz konusu testlerin olasılık değerlerinin %5 önem düzeyinden büyük olması nedeniyle,
söylenebilmektedir. Aynı zamanda bu modelde, hata terimlerinin normal dağılım gösterdiği
saptanmıştır. Benzer şekilde, VAR analizinden elde edilen AR karakteristik kökler (Şekil 2) birim
çember içerisinde yer aldığından, VAR analizinin istikrarlı olduğu sonucuna varılmıştır. Tablo 5, Tablo
6 ve Şekil 2‘den görüldüğü üzere Toda-Yamamoto nedensellik analizi için kullanılacak olan VAR
modeli için uygun gecikme sayısı 3’tür. Bu bağlamda çalışmanın bu aşamasında değişkenlerin
maksimum bütünleşme derecesi (dmax=1) ve optimal gecikme uzunluğu (k=3) belirlenmiş ve gecikmesi
k+dmax=4 olan geliştirilmiş VAR modeli seviyesinde tahmin edilmiştir. Ardından ise 3 gecikmeli VAR
modelinin kısıtlamalarına MWALD testi uygulanmıştır. Elde edilen Toda-Yamamoto nedensellik testi
sonuçları Tablo 7’de raporlanmıştır.
Tablo 7: Toda-Yamamoto Nedensellik Testi Sonuçları
Temel Hipotez
LNFDI ≠>LNUNEMP
LNUNEMP ≠> LNFDI
MWald İstatistik
Değeri
3.7269
11.1863
Olasılık
Değeri
0.2925
0.0108**
Karar
LNFDI ≠>LNUNEMP
LNUNEMP => LNFDI
Not: => nedenselliğin varlığını; ≠> ise nedenselliğin olmadığını göstermektedir.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile işsizlik oranı arasında tek yönlü bir nedenselliğin var
olduğu Tablo 7’den görülmektedir. Bir diğer ifadeyle, işsizlik oranının doğrudan yabancı sermaye
yatırımlara neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç, Türkiye ekonomisinde 2005:Q4-2019:Q1
döneminde işsizlik oranını azaltmaya yönelik teşvik edilen doğrudan yabancı sermaye yatırımların
varlığına işaret etmektedir.
7. Sonuç
1980’ler itibariyle dünyada yaşanan ekonomik anlayışın değişmesi sonucu serbestleşme
hareketleri başlamış ve ülkelerarası serbest sermaye dolaşımı hız kazanmıştır. Özellikle az gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerin sermaye ihtiyacı için doğrudan yabancı sermaye yatırımları zamanla önem
kazanmıştır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, yatırım yapılan ülkelere sermaye ile teknoloji
transferlerini ve yeni yönetim anlayışını götürmektedir. Dolayısıyla ülke ekonomisini birçok açıdan
etkilemektedir. Özellikle de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için işsizlikle mücadelede bir çözüm
aracı olarak görülmektedir. Ancak doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile işsizlik oranları arasında
kabul görmüş bir ilişkiden bahsedilememektedir. Bu bağlamda çalışmada 2005:Q4-2019:Q1 dönemi
Türkiye’sinde doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile işsizlik oranı arasındaki ilişki araştırılmak
istenmiştir. Bu amaçla Maki eşbütünleşme ve Toda-Yamamoto nedensellik testlerinden yararlanılmıştır.
Çalışma sonucunda doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile işsizlik oranı arasındaki uzun dönemli bir
ilişkinin var olmadığı tespit edilmiştir. Literatürde benzer sonuçlara ulaşan birçok çalışma mevuttur
(Bakınız Ekinci (2011), Saray (2011), Sandalcılar (2012), Üçler vd., Erçakar ve Güvenoğlu (2018)). Bu
274
Vol: 3 Issue: 4
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Fall 2020
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
sonuç beklenen bir bulgudur. Çünkü Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının reel sektörden
ziyade hizmet sektörüne yapıldığı bilinmektedir. Benzer şekilde, Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının hizmet sektörü içinde daha çok finans alt sektörüne yöneldiği görülmektedir. Doğrudan
yabancı sermaye yatırımların istihdam üzerindeki sınırlı etkisi, İçselleştirme Teorisi’nin hakim olduğu
düşüncesini akla getirmektedir. Bilindiği üzere, bu teori şubeleşme yoluyla sınırlı istihdam yaratmakta
ve doğrudan yabancı sermaye yatırımların reel sektör üzerindeki etkisinin istenilen düzeyde olmamasına
neden olmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcıların teşviklerden yararlanılmasını
sağlamak için yeni yatırım yapmaları koşulu getirilmelidir. Böylelikle doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının reel sektör üzerinde pozitif ve anlamlı bir etkisinin olması sağlanabilecektir. Türkiye’de
gerçekleşen yatırımların hizmetler alt sektörüne (finans gibi) yapıldığı ve istihdama etkisinin sınırlı
kaldığı bilinmektedir. Bu bağlamda, politika yapıcıların doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının reel
sektörde yapılmasına imkân sağlayan ve buna teşvik eden yeni politikaları geliştirmeleri önerilmektedir.
Çalışmada dikkat çeken bir diğer bulgu, işsizlik oranından doğrudan yabancı sermaye yatırımlara doğru
nedensel bir bağın var olduğudur. Bu sonuç, Türkiye’de istihdam politikalarında doğrudan yabancı
sermaye yatırımların arttırılmasına yönelik politikaların etkisi olduğuna işaret etmektedir.
Dolayısıyla çalışma sonuçları birlikte ele alındığında, politika yapıcıların hem doğrudan yabancı
sermaye yatırımları hem de istihdamı artırmaya yönelik politikalar geliştirmesi gerektiği
söylenebilmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının reel sektörde gerçekleşmesi için bazı
avantajların olması gerektiği bilinmektedir. Örneğin bir yabancı yatırımcının iş yapabilme kolaylığı
önemli bir etkendir. Basitçe iş yapabilme kolaylığı, yatırımcının sıfırdan üretim tesisini kurma
aşamasının ne kadar hızlı olduğuna işaret etmektedir. Bir diğer ifadeyle iş ile ilgili düzenlemeleri
izlemek için geliştirilen iş yapma kolaylığıdır ve bu endeks yatırımcı için önemli bir göstergedir. TÜİK
(2020) verilerine göre, Türkiye 2019 yılında 190 ülke arasında işe başlamada 77`nci, inşaat izinleri ile
uğraşmada 53`üncü, elektrik bağlamada 41`nci, mülk kaydında 27`nci, azınlık yatırımcıların
korunmasında 21`inci, vergilerin ödenmesinde 26`ncı, sınır dışı ticarette 44`üncü ve sözleşmelerin
uygulanmasında 24`üncü sırada yer almıştır. Bu bilgilere göre, inşaat izinleri, işe başlama ve mülk
kaydındaki sıralama yüksek görünmektedir ki bu durum yatırımcının sıfırdan üretim tesisini kurmadan
ya da vakit kaybetmeden kar elde edebileceği alanlara kaymasına imkan sağlamaktadır. Dolayısıyla
yapılacak düzenlemeler ile yabancı yatırımcı için gerekli şartlar sağlanmasında iş yapabilme kolaylığı
endeksi temel alınarak, politika yapıcıları doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının arttırılmasına
yönelik yeni politikalar geliştirmelidir. Böylelikle reel sektörde istihdam artıcı etki gözlenebileceği
düşünülmektedir. Benzer şekilde, yabancı yatırımcının ihtiyaç duyduğu düzenlemeler ile daha fazla
istihdam yaratabilecek sektörlere yatırımlar kaydırılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, yabancı yatırımcının
ihtiyaç duyduğu işgücünün niteliğine yönelik politikalar geliştirilmeli ve yatırımcının emek talepleri
karşılanabilir hale gelmelidir. İstihdamı arttırmaya yönelik yapılacak olan çalışmalarda ise, ulus ötesi
yatırımların kontrol edilebilir bir seviyede tutulması önem arz etmektedir. Bir diğer ifadeyle,
Türkiye’deki yerli yatırımcıların ulus ötesi yatırımları da politika yapıcılarının gözünden kaçmamalıdır.
Ülke içerisindeki yatırımların arttırılması ile birlikte, istihdam artışı sağlanmış olunacaktır. Ayrıca
ülkenin rekabet gücünü etkileyebilecek yerli yatırımcılara bulundukları faaliyet alanlarına göre
korumacı politikalarla da destek sağlanmalıdır. Son olarak, ulus ötesi yatırımların istihdam üzerindeki
etkisinin de araştırılması önerilmektedir.
Kaynakça
Aitken, B.J. & Harrison, A.E. (1999). Do Domestic Firms Benefit From Direct Foreign Investment? Evidence
From Venezuela. American Economic Review, 89(3), 605-618.
Aliber, R. Z. (1970). A Theory of Direct Foreign Investment, in the International Firm (ed. C. P. Kindleberger),
pp. 17–34. Cambridge, MA: MIT Press
275
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Vol: 3 Issue: 4
Fall 2020
Atik, H. ve Türker, O. (2011). Modern Dış Ticaret Kuramları. (1. Baskı). Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara.
Ayhan, F. (2019). The Effects of Political and Economic Risk on FDI: A Theoretical Survey (Ed. Denis Ushakov),
Global Trends of Modernization in Budgeting and Finance, ss.44-63, Published by IGI Global, United States of
America.
Ayhan, F., Balan, F., & Ünvan, Y. A. (2020). A Panel Analysis for Determining the Variables Affect FDI Inflows
Towards Fragile Five Countries, Business Management Studies: An International Journal, 8(1), 519–540.
Bakkalcı, A. C. ve Argın, N. (2013). Yabancı Yatırımların İşgücü Piyasalarını Uyarma Süreci Kapsamında Dış
Ticaretin İçselleştirilmesi. Çalışma İlişkileri Dergisi, 4(1), 71-97.
Bal, H., Algan, N., Akça, E.E. ve Fidangül, D. (2016). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve İktisadi Gelişme:
Türkiye Örneği. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 25(1), 1-16.
Batmaz, N. ve Tekeli, S. (2009). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyüme Üzerindeki
Etkileri Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Türkiye Örneği (1996-2006). (1. Baskı). Ekin Yayınevi, Bursa.
Bayraktar, F. (2003). Dünyada ve Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları. Türkiye Kalkınma Bankası
A.Ş. Genel Araştırmalar, Ankara.
Bayraktutan, Y. ve Tarı Özgür, M. (2016). Politik Riskler, İki Taraflı Yatırım Anlaşmaları ve Uyuşmazlıklar
Bağlamında Doğrudan Yabancı Yatırımlar. Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2(4), 87-104.
Bulut, E. ve Coşkun, Ç. (2015). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Yerli Yatırımlar Üzerine Etkileri:
Türkiye Uygulaması. Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8(4), 1-27.
Bülbül, O.G. & Emirmahmutoğlu, F. (2010). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının İstihdam Etkisi: Türk
Bankacılık Sektörü Örneği. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 12(1), 205-238.
Calvet, A.L. (1981). A Synthesis of Foreign Direct Investment Theories and Theories of The Multinational Firm,
Journal of International Business Studies.
Candemir, A. (2009). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarını Etkileyen Faktörler. Ege Akademik Bakış Dergisi,
9(2), 659-675.
Cantwell, A. (1991). Survey of Theories of Inetnationl Production, Ed. C.N. Pitelis ve R. Sugden, The Nature of
Transnationl Firm, New York.
Çeştepe, H. ve Mıstaçoğlu, T. (2010). Gelişmekte Olan Ülkelerde Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Ekonomik
Entegrasyon: Asean ve Mercosur Örneği. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 17(2), 93-106.
Çinko, L. (2009). Doğrudan Yabancı Sermaye Hareketlerinin Makroekonomik Etkileri. Marmara Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 26(1), 117-131.
Çolak, O. & Alakbarov, N. (2017). Does Foreign Direct Investments Contribute to Employment? Empirical
Approach for The Commonwealth of Independent States. Bilig Dergisi, 83, 147-169.
Dalgıç, B. & Fazlıoğlu B. (2015). Foreign Affiliated Fırms And Employment: Evidence From Turkey. Yönetim
ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 13(2), 365-374.
Dickey, D.A. & Fuller, W.A. (1979). Distributions of the estimators for autoregressive time series with a unit root.
Journal of the American Statistical Association 74,427-431.
Dickey,D.A. & Fuller, W.A.(1981). Likelihood ration statistics for autoregressive time series with a unit root.
Econometrica, 49,1057-1072.
Doğan, B. ve Can, M. (2016). Doğrudan Yabancı Yatırımlar İstihdamı Etkiliyor mu? Türkiye Örnekleminde
ARDL Sınır Testi Yaklaşımı. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 53(614), 9-20.
Dönmez, A. (2009). “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyüme ve Dış Ticaret Üzerine Olan
Etkileri: Türkiye Üzerine Bir Uygulama”, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Adana.
DPT. (2000). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Sekizinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı, Ankara.
276
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Vol: 3 Issue: 4
Fall 2020
Ekinci, A. (2011). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımların Ekonomik Büyüme ve İstihdama Etkisi: Türkiye
Uygulaması (1980-2010), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 6(2), 7196.
Emir, M. ve Kurtaran, A. (2005). Doğrudan Yabancı Yatırım Kararlarında Politik Risk Unsuru. Muhasebe ve
Finansman Dergisi, (28):1-11.
Engle, R. F. & Granger, C. W. J. (1987). Co-Integration and Error Correction: Representation, Estimation, and
Testing. Econometrica, 55(2): 251-276.
Erçakar M.E. ve Güvenoğlu, H. (2018) Doğrudan Yabancı Yatırımların İşsizlik Üzerine Etkisi: Türkiye
Uygulaması (1980-2016), Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6(ICEESS’18), 349-356.
Girma, S., Thompson, S. & Wright, P.W. (2002). Why are Productivity and Wages Higher in Foreign Firms?. The
Economic and Social Review, 33(1), 93-100.
Hallam, D. & Zanoli, R. (l993), Error-eorreetion models and agrieu1tural supply response, European Rewiev of
Agricultural Economics 20 (2), 151-166.
Hirsh, S. (1976). An International Trade and Investment Theory of the Firm. Oxford Economic Papers, 28:258–
270.
Johansen, S. (1991). Estimation and Hypothesis Testing of Cointegration Vectors in Gaussian Vector
Autoregressive Models. Econometrica, 59(6): 1551-1580.
Johansen, S. & Juselius, K. (1990). Maximum Likelihood Estimation and Inference on Cointegration–with
Applications to the Demand for Money. Oxford Bulletin of Economics and Statistics, 52(2): 169-210.
Kar, M. ve Tatlısöz, F. (2008). Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Hareketlerini Belirleyen Faktörlerin
Ekonometrik Analizi. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2008(1),
436-458.
Karagöz, K. (2007). Bir Sosyal Politika Aracı Olarak Doğrudan Yabancı Yatırımların İstihdama Etkisi, Sosyoloji
Konferansları, 0(36), 99-116.
Karahan, Ö. ve İpek, E. (2013). Türkiye’ye Yönelik Yabancı Sermaye Akımlarının Hacmi ve Kompozisyonundaki
Gelişmeler. Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 21, 299-316.
Kaymaz, Y. S. (2013). Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının İstihdam Üzerindeki Etkileri,
Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Kılıç Görmezöz, K. (2007). Türkiye’ye Doğrudan Gelen Yabancı Sermaye Yatırımlarının İstihdam Üzerindeki
Etkileri, Uzmanlık Tezi, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı/Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü,
Ankara.
Knickerbocker, F.T. (1973). Oligopolistic Resction and Multinational Enterprise, Division of Research Graduate
School of Business Administration, Harvard University, Boston.
Koyuncu, C. ve Çınar İ. T. (2009). Ticari Dışa Açıklık ve Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının İşgücü
Verimliliğine Etkisi: 1980-2005 Türkiye Uygulaması. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi,
23(1), 309-326.
Kurtaran, A. (2007). Doğrudan Yabancı Yatırım Kararları ve Belirleyicileri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 10(2), 367-382.
Kwiatkowski, D.: Philips, P.C.B.; Schmidt, P. & Shin, Y.(2002). Testing The Null Hypothesis of Stationarity
Aganist The Alternative Of A Unit Root. How Sure Are We That Economic Time Series Have A Unit Root?
Journal of Econometrics, sayı: 54, 159-178.
Lebe, F. ve Ersungur, Ş. M. (2011). Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımını Etkileyen Ekonomik
Faktörlerin Ampirik Analizi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 10. Ekonometri ve İstatistik
Sempozyumu Özel Sayısı, 25(0), 321-339.
Maki, D. (2012). Tests for cointegration allowing for an unknown number of breaks. Economic Modelling, 29(5),
2011-2015.
277
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Vol: 3 Issue: 4
Fall 2020
Moosa, I.A. (2002). Foreign Direct Investment Theory, Evidence and Pratice, New York USA: Palgrave.
Noyan Yalman, İ. ve Koşaroğlu Ş. M. (2017). Doğrudan Yabancı Yatırımların Ekonomik ve Büyüme İşsizlik
Üzerindeki Etkisi. Uluslararası Ekonomi, İşletme ve Politika Dergisi, 1(2), 191-205.
Oğuz, A. (2018). Makro Ekonomi Açısından Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve İstihdam. İnsan ve Toplum
Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 7(2), 671-683.
Özağ, F.E. (1994). Ev Sahibi Ülke Açısından Yabancı Sermaye Yatırımlarını Etkileyen Faktörler ve Türkiye
Üzerine Bir Uygulama. Ekonomik Yaklaşım Dergisi, 5 (12), 63-77.
Perron, P. (1989). The Great Crash, the Oil Price Shock, and the Unit Root Hypothesis, Econometrica, 57(6):13611401.
Pflüger, M., Blien, U., Möller, J. ve Moritz, M. (2010). Labor Market Effects of Trade and FDI: Recent Advances
and Research Gaps, IZA Instute of Labor Economics, Discussion Paper No: 5385.
Phillips, P. & Jin, S. (2002). The KPSS Test With Seasonal Dummies. Econometrics Letters, sayı: 77, 239-243.
Phillips, P.C. B & Perron, P. (1988), Testing for a Unit Root in Time Series Regression, Biometrika, 75(2), 335346.
Sandalcılar, A.R. (2012). Türkiye’de Yabancı Doğrudan Yatırımların İstihdama Etkisi: Zaman Serisi Analizi,
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26(3-4), 273-285.
Saray, M.O. (2011). Doğrudan Yabancı Yatırımlar-İstihdam İlişkisi: Türkiye Örneği, Maliye Dergisi, 161, 381403.
Soydal, H. (2007). Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye ve Yatırımlarının Verimlilik Analizi: Otomotiv
Sektörü Üzerine Bir Uygulama, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Doktora Tezi,
Konya.
St. Louis Federal Economic Data (2019). 27.10.2019,
https://fred.stlouisfed.org/series/LMUNRLTTTRQ647S
Şahin, L. (2016). Doğrudan Yabancı Yatırımların İstihdama Etkisinin Ampirik Analizi: SADC Ülkeleri. Çankırı
Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 6(2), 103-118.
TCMB. (2019), https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/serieMarket/#collapse_18, (27.10.2019)
Toda, H. Y. & Yamamoto T. (1995). Statistical Inferences In Vector Autoregressions With Possibly Integrated
Processes. Journal of Econometrics, 66,225‐250.
Torrisi, C.R. (1985). The Determinants of Direct Foreign Investment in a Small LDC, Journal of Economic
Development, 10(2), 29–45.
TÜİK (2020). 01.04.2020, https://biruni.tuik.gov.tr/secilmisgostergeler/metaVeriEkle.do?durum=
metaGetir&menu No=111,
UNCTAD (1994). World Investment Report Transnational Corporations, Employment and the Workplace,
29.10.2019, https://unctad.org/en/Pages/Home.aspx
UNCTAD (2006). World Investment Report FDI from Developing and Transition Economies: Implications for
Development, 29.10.2019, https://unctad.org/en/Pages/Home.aspx
UNCTAD
(2019).
World
Investment
Report
Special
Economic
Zones,
29.10.2019,
https://unctad.org/en/Pages/Home.aspx
Uzgören, E. ve Akalin, G. (2016). Doğrudan Yabancı Yatırımların Belirleyicileri: ARDL Sınır Testi Yaklaşımı.
Sosyal Bilimler Dergisi, 49, 63-77.
Üçler, G., Kızılkaya O. ve Bulut Ü. (2013). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ile İstihdam Arasındaki İlişki:
1989-2011 Dönemi İçin Türkiye Örneği. Ekonomi Bilimleri Dergisi, 5(2), 17-30.
278
Özge Korkmaz, Barış Daştan
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımlar İle İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki (20052019)
Vol: 3 Issue: 4
Fall 2020
Ülgen, G. (2005). Yabancı Sermayenin İstihdam Üzerindeki Etkileri, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, 20(1), 35-48.
Ümit, Ö. ve Karataş, Ö. (2018). Türkiye’de İşsizlik ve İşsizliği Etkileyen Makroekonomik Faktörlerin
Ekonometrik Analizi, Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, 14(2), 311-333.
Ünsal, M. E. (2019). The Relation Between Financial Development, Foreign Direct Investments And Employment:
Granger Causality Test For Turkish Economy, Ekonomi, İşletme ve Maliye Araştırmaları Dergisi, 1(3), 227-236.
Vergil, H. ve Ayaş, N. (2009). Doğrudan Yabancı Yatırımların İstihdam Üzerindeki Etkileri: Türkiye Örneği.
İktisat İşletme ve Finans Dergisi, 24(275), 89-114.
Westerlund, J. & Edgerton, D.L. (2007). New Improved Tests for Cointegration With Structural Breaks, Journal
of Time Series Analysis, 28(2), 188-224.
Yapraklı, S. (2006). Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımların Ekonomik Belirleyicileri Üzerine Ekonometrik
Bir Analiz, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 21(2), 23-48.
YASED. (2018). Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2018 Yıl Sonu Değerlendirme Raporu,
https://www.yased.org.tr/tr/yayinlar-ve-raporlar/yased-uluslararasi-dogrudan-yatirim-raporlari (17.12. 2019).
279