International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
International Journal of Social, Political and Economic Research
ISSN: 2667-8810 (Online)
ijosper.uk
Original Article
Received Date: 19-11-2020
Accepted Date: 20-12-2020
https://doi.org/10.46291/IJOSPERvol7iss4pp1077-1089
Tarih Düşürme Ustası Kandî ve Manzum Tarihleri
Mehmet Nuri ÇINARCI
Doç. Dr. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi/TÜRKİYE,
mehmetnuricinarci@yyu.edu.tr (ORCID: 0000-0001-7493-3872)
Özet
Tarih düşürme, ebced hesabı denilen ve Arap harflerinin her birine sayısal bir değer verilerek oluşturulan
sistematikle tarihte meydana gelen önemli bir hadisenin kronolojik tespiti demektir. Elbette bu tespiti yapan bir
şair olunca rakamları kullanmak yerine temel enstrümanı olan şiire başvurur. Tarihte ilk tespitinin XV. yüzyılda
yapıldığı tarih düşürme geleneği, günümüzde de devam etmektedir. Klasik Türk edebiyatında tarih düşürme ustası
olarak anılan birçok şair mevcuttur. Bursalı Haşimî, Seyyid Osman Surûrî ve Antepli Aynî bu türün en güzel
örneklerini veren şairlerdendir. XVI. yüzyılda Osmanlı toplumunda yetişmiş olan Kandî de kaynakların tarih
manzumelerini övdükleri müverrihlerin başında gelmektedir. XVI. yüzyıl tezkirecilerinin aracılığıyla haberdar
olduğumuz Kandî’nin hayatı hakkında elimizde çok az bilgi vardır. Şiirleri ve tarihleriyle ilgili örnekler bugün
sadece şair tezkirelerinde ve şiir mecmualarında bulunmaktadır. Tezkirecilerin şair ile ilgili varmış oldukları ortak
kanaat onun şiirlerinden ziyade tarih manzumeleriyle bilindiği ve şöhretini bu yolla elde ettiği yönündedir. Bundan
dolayı Kandî için şair sıfatının yanı sıra müverrih ibaresi de sıkça kullanılır. Elbette Kandî dışında tarih düşüren
çoğu şairin tarih manzumeleri ile ilgili akademik çalışmalar yapılmıştır. Ancak hakkında çalışma yapılan şairlerin
bugün elimizde divanları ya da başka eserleri mevcutken Kandî’nin eserlerinden geriye kalmış kalıntıları sadece
başka kaynaklardan temin etmekteyiz. Bu çalışmada XVI. yüzyılda yazılan yedi adet tezkireden elde edilmiş kısıtlı
bilgilerden hareketle Kandî’nin tarih manzumeleri ile ilgili bilgi verilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Tarih Düşürme, Kandî Çelebi, Şair Tezkireleri
Page: 1077
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Chronograph Master Kandî and His Chronogram Poetics
Abstract
Chronogram means the chronological determination of an important event that occurred in history with a
systematic, called abjad calculus, created by assigning a numerical value to each of the Arabic letters. Of course,
when a poet makes this determination, he uses poetry, which is his basic instrument, instead of using numbers.
The tradition of dropping dates, which was first determined in the 15th century, continues today. There are many
poets known as the masters of making history in classical Turkish literature. Bursalı Haşimî, Seyyid Osman Surûrî
and Antepli Aynî are among the poets who gave the best examples of this genre. Kandî, who grew up in the
Ottoman society in the 16th century, is one of the most praised accounts of the sources. We have very little
information about the life of Kandî, which we know about through the 16th century biographers. Examples of his
poems and histories are found today in poet tezkires and poetry journals. The common opinion of the Tezkire
about the poet is that he is known for his historical poems rather than his poems and that he gained his reputation
in this way. Therefore, in addition to his title as a poet, the phrase muverrih is frequently used for Kandî. Of course,
academic studies have been conducted on the poems of most of the poets who dropped history, except Kandî.
However, while we have divans or other works of poets studied, we obtain the remains of Kandî's works from
other sources. In this study, it will be tried to give information about the historical poems of Kandî based on the
limited information obtained from seven tezkires written in 16th century.
Key Words: Chronogram, Kandi Chalabi, Poet Biographies
Giriş
Klasik Türk edebiyatında şairler yüzyıllar boyunca Arap harflerine sayısal değerlerin
yüklenmesiyle oluşturulan ebced sistemini kullanarak tarih düşürme sanatını icra etmişlerdir.
Esasen harflere sayısal değerler yükleyerek onlardan çeşitli manalar çıkarmak, geçmişte kimi
eski uygarlıkların kültürlerinde de görülür. Yahudilerin Kabalizmi ile Yunanlıların Kalde
alfabesinde buna benzer bir yöntemin varlığına şahit olmaktayız. Ebced ise her ne kadar Arap
harflerinden müteşekkil bir sistem olsa da ilk örneklerine Fars edebiyatında rastlanır. Türklerin
Farslardan almış oldukları bu gelenek daha sonra Türklerden Araplara geçmiştir. Tarih düşürme
Türk edebiyatında XIV. yüzyıldan itibaren gelişmeye başlamış ve özellikle XVIII. yüzyılda en
verimli dönemine ulaşmıştır (Karabey, 2011: 80). Ahmet Cevdet Paşa’nın verdiği bilgiye göre
Türk edebiyatındaki ilk tarih, Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı bir cami için Hızır Bey’in
söylemiş olduğu Hicri 850 (1446) yılını beyan eden Arapça tarihtir. Elbette ki yeni tarihlerin
tespitiyle bunu daha gerilere götürmek mümkündür. Klasik Türk edebiyatı şairleri de özellikle
divanlarında çeşitli sebeplerle yer verdikleri tarih manzumeleri ile bu geleneği devam
ettirmişlerdir. Tezkireciler ise tarih düşürme hususunda iki yönlü bir yol izlemişlerdir.
Page: 1078
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Bunlardan ilki tezkirecilerin de birer divan şairi oldukları şiarından hareketle sahip oldukları
divanlarında kendi düşürdükleri tarihlere yer vermeleri ikincisi ise tezkirelerinde şairlerin
biyografileri hakkında bilgi verirken onların düşürmüş oldukları tarihleri kullanmalarıdır.
Tezkirecilerin yer verdikleri bu tarih manzumelerinin varlığı, Kandî ve Kandî gibi tarih
düşürme konusunda usta olan ve eserleri hakkında yeterli bilgi bulunmayan birçok şairin
unutulmasının önüne geçmiştir. Tezkirecinin tarih manzumelerine yer vermesinin sebebi ise
onları şair biyografileri ile ilgili bir kaynak olarak kullanması ve şairin düşürdüğü tarih
manzumesindeki maharetini ortaya koyması ile ilgilidir. Bazı durumlarda düşürülen tarihler
hadiselere birinci dereceden kaynak teşkil eder (İspirli, 2000: 80).
İlk düşürülen tarih örneklerine bakıldığında bunların genellikle çok kısa oldukları ve
sanatsal bir yönlerinin bulunmadığı görülür. Bunun temel sebebi ise bu tarz tarihlerin
ezberlenme esnasında kolaylık sağlamasıdır. Ancak klasik Türk şairlerinin sanatsal
donanımlarının artışı ve Türk şiirinin artık Fars şiirini takip etmek yerine kendi estetik
normlarını oluşturması tarih manzumelerinin de edebi bir hüviyete kavuşmasını sağlamıştır.
Nitekim bir tür olarak tarih düşürmeler, belagat kitaplarında bedi’ bir sanat olarak geçmektedir.
Çünkü tarih manzumeleri de tıpkı şiir gibi ahenk unsurlarından vezin, kafiye ve edebi sanatları
barındırırlar. Bundan dolayı klasik Türk edebiyatındaki tarih manzumeleri, başta kıta olmak
üzere divan şiirindeki hemen hemen bütün nazım şekilleriyle yazılmıştır. Öte yandan hem divan
şairleri hem de tezkireciler vuku bulan bir hadiseye kronolojik tespit yaptıklarından kendileri
için tarihçi anlamına gelen müverrih ibaresini kullanmışlardır. Tarih manzumeleri kuruluş
itibariyle manileri andırır. Yani ilk dizelerde hazırlık, tarih düşürülen dizede ise verilmek
istenen mesaj aktarılır.
1. Tezkire-Tarih Düşürme İlişkisi
Ebced alfabesindeki her harfin bir sayıya karşılık gelmesi özelliğinden istifade edilerek
herhangi bir hadiseye, hesaplandığında o hadisenin meydana geldiği yılı verecek şekilde bir
kelime, bir cümle, bir mısra veya bir beyit söylemeye “tarih düşürme” denir (Yakıt, 2003: 66).
Klasik Türk edebiyatında tarih düşürmelerle ilgili çalışmalar genellikle divan şairlerinin
divanlarında yer verdikleri tarih manzumeleri ile ilgilidir. Tezkirelerde bulunan tarih
manzumeleri ile ilgili yapılan çalışmalar ise sınırlı sayıdadır. Türk edebiyatında yazılmış
tezkireler içerisinde ilk tezkireden son tezkireye kadar tezkireciler tarih manzumelerine sık sık
yer vermişlerdir. Bunun temel sebebi ise daha önce de ifade edildiği gibi ilk olarak tezkirecinin
tarih manzumesinden şairin biyografisi (vefatı, veladeti, kitabını itmamı vs.) için istifade
Page: 1079
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
etmesi, ikincisi ise şairin tarih düşürme konusundaki maharetini ortaya koymak içindir. Ancak
tezkireciler, tarih manzumelerinden çoğunlukla şairin biyografisine ışık tutmak için istifade
etmişlerdir. Çünkü geçmişte şairlerin biyografileri hakkında bilgi toplamak bugünkü şartlara
göre oldukça zordu. Temel gayesi şairlerin hayatları hakkında bilgi vermek olan tezkireci bu
nedenle yazılı ve sözlü birçok kaynağa müracaat etme gereği duymuştur. Tarih manzumeleri,
başta şairlerin vefatları olmak üzere tezkirecilere birçok hususta bilgi temini sağlamıştır. Bu
yüzden tezkireciler için tarih manzumeleri vazgeçilmez kaynaklar arasındadır.
Türk edebiyatındaki ilk tezkire olan Ali Şîr Nevâyî’nin Mecâlisü’n-nefâyis’ine
bakıldığında az da olsa tezkirecinin tarihlere yer verdiği görülür. Nevâyî’nin tezkiresinde yer
verdiği tarihler ilk dönem tarihleri olması münasebetiyle kısadır. Tezkirenin Hâce Hurd
maddesinde şairin vefatına “meczûb-i sâlik” ibaresinin düşüldüğüne dair şöyle bir açıklama
yapılır:
“Ve Baba Hudây-dâd kim dirler ki abdâldın irmiş, Semerkand’da fevt bolganda
fevtining târîhi “meczûb-i sâlik” tapkandur.” (Eraslan, 2001: 178).
Bilindiği gibi Ali Şîr Nevâyî Türk edebiyatının en kudretli ve en çok şiir yazmış
şairlerinden biridir. Nevâyî’nin şairlikteki bu mahareti, tarih düşürmeye de yansımış olacak ki
kendisi tezkiresinin Mevlana Tûtî maddesinde şairin vefatına “horus” ibaresini tarih olarak
düşürdüğünü şu ifadelerle açıklamaktadır:
“Fevtining târîhi Şeyh Âzerî zikride ötti kim fakîr “horûs” lafzı bile peydâ kılıp irdim.”
(Erslan, 2001: 39).
Anadolu’da 1538 tarihinde kaleme alınan ve Osmanlı sahasında yazılmış ilk tezkire olan
Sehî Bey’in Heşt Behişt adlı eserinde de yine tarih manzumelerine tesadüf edilir. Sehî
tezkiresindeki tarihler Nevâyî’nin tezkiresindeki tarihlere göre daha uzun ve daha sanatlı bir
tarzdadır. Diğer taraftan Sehî tezkiresiyle birlikte artık tezkireciler tarih düşürenler için
“müverrih” ifadesini kullanmaya başlamışlardır. Bu adlandırma XVI. yüzyıldan sonraki
yüzyıllarda yazılmış tezkirelerin çoğunda görülür. Heşt Behişt tezkiresinin Bahârî maddesinde
şairin iyi bir müverrih olduğu belirtilmiş ve onun arkadaşı Revânî’nin vefatına düşürmüş
olduğu edalı bir tarihe yer verilmiştir.
“Eyü müverrihdür. Revânî fevtine güzel târîh diyüpdür. ... Cümle didügi târîhlerden biri
Revânî fevtine yazduğı târîh budur. Târîh:
Cihânı ser-te-ser tutmışdı nâmı
Page: 1080
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Emîr-i nazm ya’nî kim Revânî
Ecel câmını içdi dehr elinden
Şu denlü kim düşüp mest oldı ânî
İşidüp rûh-ı kudsî didi târîh
Cinândan yana cân atdı Revânî” (İpekten, vd. 2017: 242)
Sehî Bey de tezkiresindeki şairlerin vefatlarına tarih düşürme hususunda Ali Şîr
Nevâyî’nin takipçisi olmuş ve kayınpederi olan Necâtî Bey’in vefatına şu tarihi düşürmüştür:
“Târîh-i fevt-i Necâtî: Nakl-ı Necâtî ‘âleme târîh olmagın
Târîhini Sehî didi gitdi Necâtî hây (İpekten, vd. 2017: 176)
Tarih düşürme hususunda en dikkat çeken tezkireci hiç şüphesiz Âşık Çelebi’dir. Âşık
Çelebi’nin tezkiresini taradığımızda çok olmasa da kendi tarafından söylenen ilginç tarihlerle
karşılaşırız (Kut, 2010: 27). Nitekim Âşık Çelebi diğer tezkirecilere göre tezkiresinde kendi
tarihlerini en çok kullanan tezkirecidir. Tezkireci, düşürdüğü her tarihin açıklamasını yapmış
hatta bütün kardeşlerinin veladetlerine birinin de vefatına tarih düşmüştür. XVII. yüzyıla
gelindiğinde tezkirecilerin XVI. yüzyıl tezkirecilerinden aldıkları bu mirası devam ettirdikleri
görülür. Devrin önemli tezkirecilerinden Riyâzî Muhammed Efendi, tezkiresi Riyâzü’şşu’arâ’da yer alan Basîrî maddesinde şairin vefatına Hâşimî’nin düşürdüğü tarihe şöyle yer
verir:
“Kanije seferinde mülk-i ‘ademe sefer idüp Hâşimî-i Burûsevî dimişdür:
Târîh: Didiler gitdi göz yumdı Basîrî Beg bu dünyâdan (1008) (Açıkgöz, 2017: 92).
XVIII. yüzyıla gelindiğinde tezkireler bir önceki yüzyıla göre şair biyografilerine daha
ağırlık vermiş; şiir örneklerini ise azaltmışlardır. Biyografilerin uzaması oranında tarih
manzumelerinden istifade de artmıştır. Devrin önemli ve hacimli tezkirelerinden Sâlim
Efendi’nin kaleme aldığı Tezkiretü’ş-şu’arâ’da da tarih manzumelerine sıkça yer verilmiştir.
Tezkirenin Hâfız-ı Diger maddesinde şairin kendi semtinde inşa edilmiş olan bir çeşmeye
düştüğü iki tarih şöyle aktarılır:
“Bu târîh-i âb-ı hayât-âsâ bin yüz dört târîhinde icra olunan çeşmelerden bir çeşme-i
zibâya etdikleri târîh-i ra’nâdır. Târîh:
Hasbeten li’llâh edip zemzem sebîl
Ka’be-veş ma’mûr kıldı bu yeri
Page: 1081
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Seyr edip oldı bu tab’ı Hâfız’ın
Bu târîhi su gibi ez-beri
Remz ile der lü’lü atsânına mâ
Gel için ‘ayn-ı ‘Alî’den kevseri (İnce, 2018: 169)
XIX. yüzyıl tezkireleri içerisinde en fazla tarih manzumesinin bulunduğu tezkire
Mehmed Tevfik Efendi’nin Mecmû’atü’t-terâcim tezkiresidir. Tezkiresinde şairlerin yanı sıra
seyyid ve tarikat şeyhlerinin de hayatlarına yer veren Mehmed Tevfik, tarih manzumelerinin
konu bakımından yelpazesini oldukça geniş tutmuştur. Tezkiresindeki şairlerin hemen hemen
hepsinin vefat tarihine yer veren Mehmed Tevfiki diğer tezkirecilerden farklı olarak azami
derecede şairlere ait kabirlerin nerelerde olduklarına dair bilgi de vermiştir. İdris Muhtefi
maddesinde şeyhin mezar taşından alıntıladığını belirttiği üç beyitlik bir tarih manzumesine
şöyle yer verir.
“Kabr-i şerîfleri tersâne verâsında Aynalı Kavak nâm mahalde ziyâret-gâh-ı erbâb-ı
intibâhdır. Seng-i mezârında mahkûk ve merkûm olan târîh-i manzûm budur:
Rıhlet etdi ol ‘azîz-i muhterem
Ravza-i Cennât-ı ‘adn ana hurem
Rahmet olsun dediler cümle ümem
Nâmıdır Hâcı ‘Alî ‘âlî-himem
Hem Rebî’ü’l-evvel ayın âhiri
Bin yirmi dört idi sâl-ı rakam (Zübeyiroğlu, 1989: 67)
2. XVI. Yüzyıl Tezkirelerinde Kandî
Kandî ile ilgili bilgi veren ilk kaynak 1538 tarihinde kaleme alınan Sehî Bey’in Heşt
Behişt adlı tezkiresidir. Şairin ismine eklenmiş “Bursevî” ibaresinden Bursalı olduğu
anlaşılmaktadır. Önceleri şekercilik mesleğini Bursa’da icra eden şair daha sonra İstanbul’a
gelmiş ve Bayezid Havlusunda bir şekerci dükkânı açmıştır (İsen, 2017:192). Latîfî’nin verdiği
bilgiye göre gençlik yıllarında Acem diyarına gidip Molla Camî ve Ali Şir Nevâyî gibi büyük
üstatların huzuruna varmasına rağmen yazmış olduğu gazel ve kasideler toplum katında pek
itibar görmemiştir (Canım, 2018: 431). Tezkire erbaplarının Kandî konusunda ittifak ettikleri
iki husus vardır. Bunlardan ilki şekercilikteki ustalığı ve tarih düşürmedeki maharetidir. Âşık
Çelebi’nin bildirdiğine göre Kandî, arkadaşı Resmî ile birlikte şairliğe heves ettiği yıllarda
Şehdî mahlasını kullanmaktadır. Yine bir gün Resmî ile birlikte şekercilikle uğraşırken devrin
sultânü’ş-şu’arâsı Ahmed Paşa, onların yanına gelir ve Kandî’nin şekercilikteki mahareti ve
sıfatının güzelliğini fark edince kendisine Kandî mahlasını uygun bulur (Kılıç, 2018: 582).
Bilindiği gibi XVI. yüzyıl şairlerinden Hayâlî Bey devrin bürokratlarından İskender Çelebi ve
Page: 1082
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Sadrazam İbrahim Paşa’nın iltifatlarına mazhar olmuş ve bir Kalenderi dervişi iken bu
bürokratların sayesinde Kanuni Sultan Süleyman’ın musahiplerinden biri olmuştur. Şairin bu
hızlı yükselişi başta Taşlıcalı Yahya olmak üzere birçok şair kıskandırmıştır. Kandî de bu
şairlerden biridir. Kandî’nin Hayâlî Bey’e hakaret babında söylediği:
“Ey Hayâlî halka geçmez oldı âh”
tarih mısrası nedeniyle Hayâlî, Kandî’nin şekerci dükkanını basar ve her tarafı alaşağı eder.
Bütün dükkânı ve dükkândaki eşyaları harap olan Kandî, durumunu devrin sadrazamı İbrahim
Paşa’ya arz eder ve paşa maddi anlamda kendisine yardımcı olur (Kılıç, 2018: 282). Dükkânı
dağılan Kandî, bir daha şekerci dükkânı açmaz ve civarında bulunan bir vakıf odasına
yerleşerek hayatının sonuna kadar burada kalır. Sadrazam İbrahim Paşa’nın idamı sonrasında
şairlerden pek haz almayan Rüstem Paşa’nın sadrazam olmasıyla birlikte tüm şairlerin
salyaneleri kesilmiştir. Ancak Rüstem Paşa, yanında sürekli köpek gezdirip onları besleyen
Kandî’nin bu yardımseverliğini işittiği için onu on akçe yevmiyesi olan bir vazifeye tayin
etmiştir. Âşık Çelebi tezkiresinde Rüstem Paşa’nın gerçek şairlerden yüz çevirip köpek
besleyen Kandî’yi taltif ettiğine dair kısmen eleştiri içeren şiir şöyledir:
“Dem-â-dem bikr-i mazmûn besleyenden oldı rû-gerdân
Bu it besler diyü Kandî’ye kıldı lutf-ı bî-pâyân (İsen, 2017: 192)
Şekerci dükkânının bertaraf olmasıyla birlikte Kandî, bütün mesaisini tarih söylemek
için harcar. Gelibolulu Mustafa Ali’nin tezkiresindeki bilgilere göre gece gündüz tarih
düşürmeyle ilgilenen Kandî, bunu meslek haline getirir ve sadece devrin büyük insanlarının
yaptırmış oldukları saray ya da köşkler için değil eşraftan herhangi bir zatın yaptırdığı mütevazi
bir ev yahut küçük bir dükkâna dahi sırf caize almak için tarih düşürmüştür (İsen, 191: 2017).
Hatta dönemin divan kâtiplerinden Kara Bâlîzâde, devrin şairlerine tamir edilecek bir helası
olduğunu ancak Kandî’nin tarih düşüreceği korkusundan bunu yapamadığını, çünkü Kandî’nin
düşüreceği tarih için isteyeceği paranın tamire verilen paradan daha fazla olacağı şeklinde dert
yanmıştır. 962 (1555) yılında vefat eden Kandî, Eyüp’te Nişancı Celalzade’nin yaptırdığı
caminin hareminde şairler için ayrılmış olan mezarlığa defnedilmiştir. Tezkirelerin bazılarında
şaire ait şiir örnekleri bulunmasına rağmen herhangi bir eserinin var olduğu bilgisi mevcut
değildir. Hatta Ahdî, tezkiresinde şaire ait vermiş olduğu iki beyitlik şiir dışında başka şiirine
tesadüf edemediğini belirtir (Solmaz, 2018:252). Aslında Ahdî’nin bu tespiti diğer
tezkirecilerin şair ile ilgili ortak kanaatlerini tasdikler niteliktedir. Yani Kandî, şiirleriyle değil
düşürdüğü tarihlerle kendisine beyne’ş-şu’arâda yer edinmiş bir kişidir. Tezkirelerde
Page: 1083
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
döneminin en önemli müverrihlerinden biri olduğu belirtilen Kandî’nin vefatına şair ve
tezkireciler de tarih düşürmüşlerdir. Sihrî’nin düşürdüğü tarih şöyledir:
“Âh hayfâ Kandî rıhlet eyledi (962)” (Sungurhan, 2017: 703)
Âşık Çelebi’nin tezkiresi Meşâ’irü’ş-şu’arâ’da Kandî’nin vefatına ve ölüm yıl
dönümüne düşürdüğü tarihler ise şöyledir:
“Dünyeden itdi çün sefer Kandî-i şekkerîn-beyân” (vefatı)
“Vây müverrih-i zamân” (ölüm yıl dönümü) (Kılıç, 2018: 584)
3. Kandî’nin Tezkirelerdeki Tarih Manzumeleri
Kandî’nin tarihleri ile ilgili en detaylı bilgi Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-şu’arâ
tezkiresinde yer almaktadır. Bunda hiç şüphesiz Âşık Çelebi’nin Kandî ile olan yakın
arkadaşlığının çok büyük bir etkisi vardır. Hatta Âşık Çelebi, şairin biyografisini anlatırken
“kendiden istimâ’ itdüm” şeklinde onunla birebir görüştüğünü ifade eder. Diğer taraftan Âşık
Çelebi, tezkiresinde Kandî’nin devrin büyük şairi Zâtî’yi eleştirmek için yazdığı tarihi Zâtî’ye
verirken orada hazır olduğunu belirtir. Yani bir bakıma Âşık Çelebi, Kandî ile ilgili birçok şeyi
diğer tezkirecilerden farklı olarak duymak yerine birebir Kandî’den öğrenmiştir. Bu yüzden de
Kandî’ye ait en fazla tarihin yer aldığı tezkire, Âşık Çelebi tezkiresidir. Tezkirelerde Kandî’nin
ilk tarih manzumesi olarak Hayâlî Bey için söylemiş olduğu tarih zikredilir. Bilindiği gibi XVI.
yüzyılın en önemli şairlerinden biri olan Hayâlî, önceleri Kalenderi şeyhlerinden Baba Ali
Mest-i Acemi’nin müritliğini yapmış, İstanbul’a geldiğinde ise İstanbul kadısı Sarı Gürz
Nureddin Efendi tarafından himaye görmüş ve devrin bürokratlarından Uzun Ali’ye emanet
edilmiştir. Şiirleriyle önce İskender Çelebi, akabinde Sadrazam İbrahim Paşa’nın himayesine
giren Hayâlî, Kanuni’nin nedimliğine kadar yükselmiştir. Kandî, bu ikbal sahibi şairin
yükselişini hazmedememiş olacak ki ona hakaret içerikli bir tarih düşer. Hayâlî, mensup olduğu
tarikattan ayrılışı ve saraya intisabı neticesinde boynundaki halka ve kollarındaki kancalardan
kurtulur. Kandî, Kalenderi ve Haydari dervişlerinin boyunlarına taktıkları halka ve kollarına
geçirdikleri bu kancalara Hayâlî Bey üzerinden farklı bir mana katar.
“Hayâlî Beg-i merhûma ‘ulûfe olup başdan ve gerdeninden tavk-ı Haydarî ve
kollarından kullâb-ı Kalenderî gitdükde Kandî hasedinden mısra’
Ey Hayâlî halka geçmez oldı âh
diyü târîh didükde... (Kılıç, 2010: 582)
Page: 1084
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Hayâlî’nin yanı sıra Kandî’nin sorun yaşadığı diğer bir şair de Zâtî’dir. Kandi şekerci
dükkânını kapatıp vakıf odasına yerleştikten sonra odanın hava alması ve sıcak havadan
kaynaklanan pis kokunun gitmesi için tahtadan bir balkon yapar. Durumu fark eden Zâtî,
yapılan bu balkon için dört kemerli tuvalet ifadesini kullanmıştır. Zâtî, şaire ait şekerci
dükkânının önünden geçince Kandî, argo öğeler içeren bir tarihi o esnada yazar ve Zâtî’nin
eline verir.
“Gidi pohın yüzine lâyık yidi” (Kılıç, 2018: 583)
Tezkirelerde en çok yer verilen tarih manzumelerinin başında vefatlara düşürülen
tarihler gelmektedir. Tezkireciler, vefatlara düşülen tarihlerin kimler tarafından söylendiğini
kimi zaman söylerken kimi zamanda sadece “bazılar, bazı şu’ara” gibi belirsizlik ifadeleri
kullanırlar. Tarih düşürme hususunda usta olan şairler daha çok devrin hükümdar, bürokrat, din
adamı veya varlıklı insanlarının hadiselerine tarih düşürmüşlerdir. Neticede tarih
manzumelerinin de tıpkı kasideler de olduğu gibi maddi bir beklenti sonucunda yazıldıkları
gerçeği unutulmamalıdır. Kandî’nin tarihleri içerisinde vefatlara düşürülmüş iki tarih
manzumesi mevcuttur. Bunlardan ilki devrin müftüsü Sadi Efendi ikincisi ise büyük şair
Zâtî’nin vefatına düşürülmüş tarihlerdir.
...ve müftî Sa’dî Efendi vefâtına:
Bekâya göçdi Sa’ded’dîn-i Sânî (İsen, 2017: 192)
“Dahı hüceste-sıfâtun Zâtî fevtine bu târîh dahı anlarındur.” Kıt’a:
Göçüp ‘ukbâya rıhlet itdi Zâtî
Ana rahm eyler ide Hayy-ı dâver
Behişt içinde câm-ı selsebili
O merhûma suna sâkî-i Kevser
Çü gördi Kandî anun irtihâlin
Didi târîhini göçdi suhenver” (Solmaz, 2018: 252-253)
Başta padişahlar olmak üzere şehzadelerin, sadrazamların, vezirlerin, kazaskerlerin,
tarikat şeyhleri ve âlimlerin kendileri ya da yakın çevrelerinde bulunan yakınlarının başlarından
geçen çeşitli hadiseler de tarih manzumelerine konu olmuştur. Sultanların tahta çıkışlarına,
şehzadelerin veladetlerine, devlet kademelerinde alınan yeni bir payeye şairler tarih
düşürmüşlerdir. Kimi zamanda devrin hükümdarının yapmış olduğu fetihlere tarih
Page: 1085
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
düşürülmüştür. Kandî’nin tarihleri arasında bu hususlarla ilgili üç adet tarih mevcuttur.
Bunlardan ilki Kanuni’nin 1534’te Bağdat’ı fethi sebebiyle İstanbul’un süslenmesi ikincisi ise
Kanuni’nin İstanbul’a dönüşü vesilesiyle şehrin ikinci kez süslenmesidir. Son tarih ise Celalzâde Mustafa’nın nişancı oluşuna düşülen tarihtir. Celâl-zade, bu tarihi aynı zamanda mührüne
kazıtmıştır.
“Bağdâd fethi haberi geldükde İstanbul tonandukda dimişdir. Mısra’:
Serîr-i pâdşâh oldı müzeyyen
Tekrâr pâdşâh gelüp tonandukda dimişdür. Mısra’:
Tonandı serîri pâdşâhun (941)” (Kılıç, 2018: 583)
Cümleden merhûm Koca Nişâncıya nişâncı oldukda didügi bu târîhdür ki hem beyt-i
mühri olmışdur. Mısra’
Mustafâ bin Celâl tevkî’i (941)” (Sungurhan, 2017: 701)
Gerek divan şairlerinin gerekse tezkirecilerin eserlerinde en çok yer verdikleri diğer bir
tarih manzumesi ise inşa edilen yapılara düşülen tarihlerdir. Tarih düşürülen bu yapılar
genellikle ya devlet ya da varlıklı kişiler tarafından inşa edilmiş yapılardır. Camiden çeşmeye,
köprüden kervansaraya, köşkten şadırvana kadar her türlü yapıya tarih düşürülmüştür.
Tezkirelerde Kandî’nin tarih düşürdüğü tek yapı bir cami minaresidir.
“Nesr: Bir menâr-ı ‘âlî-mikdâr ve bülent-iktidâr içün bu târîhi dahı hûb vâki’ olmışdur.
Târîh:
Ol menârun göricek kadd-i bülendini tamâm
Kandî anun didi târîhini hayr-ı ‘âlî (931)” (Canım, 2018: 431)
Kandî, Âşık Çelebi’nin yakın dostu olduğu için düşürdüğü tarihler itibariyle onu da
unutmamış ve çeşitli vesilelerle Âşık Çelebi’nin başına gelmiş kimi önemli olaylara tarih
düşürmüştür. Bunlardan ilki Âşık Çelebi’nin evliliğine ikincisi ise Silivri kadısı olup İstanbul’a
gelişine düşülen tarihlerdir:
“Tezevvüc itdügümde târîh:
Tezevvüc bâd ey ‘Âşık mü’ebbed
diyü târîh didi. Edirne’de Silivri kâzısı olup İstanbul’a varduğumda mısra’:
Page: 1086
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Geldi ol ‘Âşık Silivri hâkimi
dimişdür.” (Kılıç, 2018: 584)
Âşık Çelebi ile ilgili bilgi veren kaynakların ortak kanaati onun cömert, açık sözlü, rint
tabiatlı, güzellere ve şaraba düşkün, neşeli bir yaratılışa sahip olduğu yönündedir (Kılıç, 2018:
5). Tezkirecinin bu dünya hazlarını öncelleyen epiküryen dünya görüşünün izlerini tezkiresi ve
divanında görmek mümkündür. Özellikle aşka ve güzellere olan düşkünlüğünün özetini,
tezkirede yer verdiği aşağıdaki beyitte bulabilmek mümkündür.
Ezelden vasfı ismine muvafık
Güzeller mübtelâsı ya’ni ‘Âşık
Âşık Çelebi’nin güzellere ve aşka olan bu düşkünlüğü Kandî’nin tarihlerine de
yansımıştır. Âşık Çelebi’nin âşık olduğu Kurd namındaki sevgilisi onu terk edince Kandî
Âşık’ın çektiği acıyı ve sevgilisinin onu terk ettiği anı belgeleyen şu tarihi düşmüştür:
“Kurdı âh-ı Âşık alup kucdı âh” (Kılıç, 2018: 584)
Âşık Çelebi’nin aşka ve güzellere düşkünlüğünün Kandî için de geçerli olduğunu
söylemek mümkündür. Nitekim Kandî ve devrin diğer bir şairi olan Yahya Bey âşık oldukları
kişilerden yüz bulamazlar. Bayram gelip çattığında her iki âşık şair, maşuklarıyla
bayramlaşmayı düşünürler. Ancak önceden görmüş oldukları tepkiden dolayı bu fikirlerinden
vazgeçerler ve maşuklarının Âşık Çelebi ile aralarının iyi olduğunu duyarlar. Her iki şair, Âşık
Çelebi’den âşık oldukları kişilerle kendilerinin yerine bayramlaşmasını isterler. Âşık Çelebi bir
vesileyle her iki maşuku ziyaret eder ve her biriyle ikişer kez bayramlaşır. Talepleri yerine gelen
şairlerden Kandî, bu duruma şu tarihi düşer:
“Emânet merhabâmuz n’oldı cânâ” (İsen, 2017: 192)
Âşık Çelebi tezkiresinde yer alan âşıklık ilişkilerinde bazen erkekle kadın yerine erkeğin
erkeğe olan aşkına da tesadüf edilir. Kandî’nin tezkireye bahis edilen aşklarından biri de bu
yöndedir. Nitekim Kandî, yeniçerilerden Çeşmeli Ahmed adındaki birine vurulur ve bunu
duyan yeniçeri, Kandî’nin yolunu keser ve onu iyice bir döver. Kandî de yolunun kesilmesi ve
yediği dayaktan müteşekkil şu tarihi düşer:
“Basdı Kandî’nün yolını Çeşmeli Ahmed meded” (946) (Kılıç, 2018: 583)
Page: 1087
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
Tabi Kandî’nin yediği bu dayak onu Çeşmeli Ahmed aşkından vazgeçirmez. Tek taraflı
bir meyil olan Kandî’nin ilgisi hala devam ettiğinden şair, Çeşmeli Ahmed’in donanmayla
çıktığı ve uzun zaman süren seferden dönüşüne şu tarihi düşer:
“Geldi deryâdan cefâ kılıcı Ahmed Şâh âh” (Kılıç, 2018: 583)
Kandî, tarih düşürme hususundaki maharetini sadece çeşitli vesilelerle düşürdüğü
tarihlerde değil aynı zamanda devrin bazı şairlerinin tarihlerini düzelterek de göstermiştir.
Devrin şairlerinden Arifî Çelebi, İstanbul Yahudikapısı Arslanbaşı tekkesinin karşısında
yapılmış olan çeşmeye düştüğü tarihi üç eksik hesaplar. Durumu fark eden Kandî, tarihin üç
eksik yazıldığına dair şöyle bir tarih düşer:
“’Ârifî ‘arif oldun üçi yidün” (Kılıç, 2018: 583)
SONUÇ
Türk-İslam kültüründe geniş bir yer tutan ebced hesabı ve bunun paralelinde gelişen
tarih düşürme geleneği klasik Türk şairlerinin ilgisine mazhar olmuştur. Ahmed Paşa’dan
Necatî’ye, Keçecizade İzzet Molla’dan Leyla Hanım’a kadar birçok divan şairinin eserlerinde
tarih manzumelerine rastlamak mümkündür. Şairlerin düşürdükleri bu tarihler şairlerin vefatı,
sultanların tahta çıkışı, önemli bir şehrin fethi, büyük bir yapının inşası, bir âlimin eserini
itmamı gibi birçok farklı konu ile ilgilidir. İlk dönem Osmanlı sahası tezkirelerine bakıldığında
tezkirecilerin sık sık tarih manzumelerine yer verdikleri ve tarih manzumesi yazan şairleri de
müverrih olarak adlandırdıkları görülür. Ancak bu müverrihler içerisinde bazılarının özellikle
zikredildiği ve tarihlerinin övüldüğü görülür. Kandî de XVI. yüzyıl Osmanlı sahası
tezkirelerinin hemen hemen hepsinde övülen nadir müverrihlerden biridir. Kandî’nin en büyük
talihsizliği ise divanı ya da herhangi bir edebi eseri olmadığı için methedilen tarihleri sadece
tezkirelerde verilen örneklerle sınırlı olmasıdır. Bu çalışmada Kandî gibi bir tarih düşürme
ustasına ait tarih manzumelerinin XVI. yüzyıl tezkirelerinden hareketle bir dökümü yapılmış
ve biyografisi ile ilgili genel bir bilgi verilmiştir. Kandî’nin kaleme aldığı tarihler, şairlerle olan
ilişkileri, inşa edilen yeni yapılar, hükümdarın İstanbul’a gelişi, vefatlar ve aşk ilişkileri gibi
konular üzerine bina edilmiştir. Özellikle Kandî’nin yakın dostu ve tezkire sahibi olan Âşık
Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-şu’arâ’sında müverrihin toplumsal hayattaki samimi ilişkilerine tanık
olunur.
Page: 1088
International Journal of Social, Political and Economic Research, Volume 7, Issue 4, 2020, 1077-1089
KAYNAKÇA
Açıkgöz, N. (2017). Riyâzî Muhammed Efendi, Riyâzü’ş-Şu’arâ, Ankara: Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları.
Canım, R. (2018). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ, Ankara: Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları.
Eraslan, Kemal (2001). Ali Şîr Nevâyî, Mecâlisü’n-Nefâyis, Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
İnce, A. (2018), Sâlim Efendi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları.
İpekten, H., vd. (2017) Heşt Behişt, Sehî Beg, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları.
İsen, M. (2017). Gelibolulu Mustafa Ali, Künhü’l-Ahbârın Tezkire Kısmı, Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları
İspirli, S. A. (2000). “Türk Edebiyatında Tarih Düşürme Geleneği”, Atatürk
Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 14, s. 79-88
Karabey, T. (2011). “Tarih Düşürme Geleneği, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: S.
40, s. 80-82
Kılıç, F. (2018). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları.
Kut, G. (2010). Acâ’ibü’l-Mahlukât, Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul:
Simurg Yayınları.
Solmaz, S. (2018). Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâ’sı (İnceleme-Metin), Ankara: Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları.
Sungurhan, A. (2017). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ, Ankara: Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları.
Yakıt, İ. (2003). Türk-İslam Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih Düşürme, İstanbul:
Ötüken Yayınları.
Zübeyiroğlu, R. (1989). “Mecmû’atü’t-Terâcim, Mehmed Tevfik Efendi”, Doktora
Tezi, İstanbul Üniversitesi.
Page: 1089