Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

FÜZÚNÍ VE GÜL-İ SAD-BERG'İ

FÜZÚNÍ VE GÜL-İ SAD-BERG’İ Doç. Dr. ‹.Çetin Derdiyok Ç.Ü. Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü cderdiyok.cu.edu.tr ÖZET Bu çalışmada edebiyat tarihimizde pek bilinmeyen XVII. yüzyılda yaşamış şair Füzúní ve Gül-i Sad-berg adlı 167 beyitlik mesnevisi tanıtılmakta; ayrıca Arap kökenli eski Türk harfleriyle yazılmış eserin yeni Türk harfleriyle transkripsiyonlu metni verilmektedir. Anahtar Sözcükler: Füzúní, Gül-i Sad-berg, mesnevi, XVII. yüzyıl, Eski Türk Edebiyatı, divan. ABSTRACT This paper focused on Fuzuni and his work Gül-i Sad-berg which consists of 167 couplets. In this work written by Arabic lettters. Here, we transcripted to new Turkish letters, original text from old Turkish letters. Key words: Fuzuni, Gül-i Sad-berg, mesnevi, XVII. Century, Classical Turkish Literature, divan. GİRİŞ Füzúní, edebiyat tarihçilerimiz ve eleştirmenlerimiz tarafından pek bilinen bir şair değildir. Füzúní’nin eserine 1989-1990 yıllarında Gül-i Sad-berglerle ilgili katalog ve kütüphane taraması yaptığımız zaman Nuruosmaniye Kütüphanesinde rastlamıştık. Daha sonra Füzúní’nin eserinden ilk kez TDV İslám Ansiklopedisi’nin XIV. Cildinde yer alan Gül-i Sad-berk maddesinde söz etmiştik. 1 Burada kaynaklardan da yararlanarak Füzúní ve eseri hakkında kısaca bilgi vermeye çalışacağız. Ayrıca başka bir nüshasını tespit edemediğimiz eserin yeni Türk harfleriyle yazılmış transkripsiyonlu metnini vereceğiz. FÜZÚNÍ 1 Derdiyok, İ. Çetin, “Gül-i Sad-berk” mad., TDV, İslám Ansiklopedisi, C. XIV, İstanbul 1997, s. 225, 226. 181 Safáyí Tezkires, 2 Vekáyiü'l-Fudalá, 3 Sicill-i Osmání 4 ve Tuhfe-i Náilí’de 5 verilen bilgiye göre Füzúní’nin as›l ad› Mehmet’tir ve memleketi Göynük’tür. Yine ad› geçen kaynaklara göre Saray-› Ámire-i Sultání’de, yani Yeni Saray veya Topkap› Saray›’nda eğitim gördükten sonra müteferrikal›k 6 görevi alm›şt›r. Mesnevinin Şeyhülislam Yahya’ya ithaf niteliği taşıyan 56 ve 60. beyitleri arasındaki kısmı, şairin bu durumuyla ilgili görünmektedir. Nitekim şair, menekşe gibi boynu eğik, zayıf ve güçsüz durumdayken bu durumdan kurtulma arzusunu 58. beyitte dile getiriyor. Kendisini bu durumdan kurtaracak mevki ve makamı sunabilecek kişi olan Şeyhülislam Yahya’nın huzurunda kendisini aşağılıyor, köpeklerle bir tutuyor: ‹mdi çün böyledür iy nûr-› ba§ar Eyle ben bende-i dil-tenge na@ar Nice bir πonce-i dil-teng olay›n Ya benefşe gibi boynum egeyin Nef«a-i lu†fuñ› dem-sâz eyle Ser-bülendâne ser-efrâz eyle Seg-i kûyuñla √isâb eyle beni Cebhe-fersûde-i bâb eyle beni Yo… «a†â eyledüm oldum ma√cûb Seg-i der-gâhuña eyle mensûb 2 Safáyízáde Mustafa, Tezkire-i Safáyí, T.Y. Nu. 3215, Üniversite Kütüphanesi, v. 231; Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad Efendi, Nu. 2549, v. 259b - 260a. 3 Şeyhí Mehmed Efendi, Şakaik-i Nu’maniye ve Zeyilleri, Vekáyiü’l-Fudalá, C. I, (Neşre Haz›rlayan : Doç. Dr. Abdülkadir Özcan) Çağrı Yayınları, İstanbul 1989, s. 685. 4 Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmání yahud Tezkire-i Meşáhir-i Osmání, (The Ottoman National Biography) ‹stanbul 1308/18901351/1897, C. IV, Gregg International Publishers Limited 1971, s. 21. 5 Tuman, Mehmet Náil, Tuhfe-i Náilí, C. II, Bizim Büro Yayınları, Ankara 2001, s. 771. 6 “Müteferrika: Hükümdarla vezirlerin ve diğer hizmet sahiplerinin maiyyetinde hademe nevinden olan bir k›s›m hizmet erbab› hakk›nda kullan›l›r bir tábirdir.” Bkz. Mehmet Zeki Pakal›n, Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. II, MEB, Yayınları, İstanbul 1993, s. 637. 182 Safáyí, 7 Mehmet Süreyya 8 ve Náil Tuman 9 onun yeşil bayrak kátibi 10 olduğunu bildirirken, Şeyhí Mehmet Efendi ulúfeciyán-› yemín kátipliğine getirildiğini belirtiyor. Ulúfeciyán-› yemín, “sağ ulúfeciler” anlamına gelir.11 Safáyí, Füzúní'nin yeşil bayrak kátipliğinden sonra tan›nd›ğ›n› ve meşhur olduğunu belirtiyor. Füzúní'nin şairliği konusunda Mehmet Süreyya, “Şairdür.”12 demekle yetinirken, Safáyí, asr›n şairlerinden olduğunu belirttikten sonra iki beytini örnek olarak vermektedir.13 Şeyhí Mehmet Efendi, herhangi bir yorumda bulunmadan Füzúní'nin bir beytini, sonra üç beyitlik bir naz›m parçasını örnek olarak vermiştir.14 Yukarda ad› geçen üç kaynak ve Müstakimzade Sadeddin’in Mecelletü’nNisáb’ı 15 herhangi bir fark göstermeden Füzúní'nin ölüm tarihi konusunda birleşerek hicrí 1068 (miládí 1657-1658) yılını vermektedirler. Füzúní hakk›nda Safáyí Tezkiresi’ne özet olarak yaz›lm›ş bir zeyl olduğu bilinen Safvet Tezkiresi’nde de bilgi bulunmaktadır. Yalnız bu bilgi Safáyí Tezkiresi’ne göre daha azdır.16 Yeni kaynaklardan Tezkirelere Göre Divan Edebiyat› ‹simler Sözlüğü 17 ile Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi’nde18 yukarda ad› geçen kaynaklardan alınan kısa bilgiler bulunmaktadır. Osmanlı Müellifleri’nde ve günümüz ansiklopedik eserlerinin pek çoğunda Füzúní hakkında bilgi bulunmamaktadır. Kısacası Göynük’te doğan Füzúní, devlet hizmetinde bulunmuş, kátiplik yapmış, şairliğiyle tanınmıştır, fakat kaynaklarda ne divanından ne de başka bir eserinden söz edilir. Şimdilik tezkirelerdeki beyitleri dışında bilinen tek eseri, Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde 4966 numarayla kayıtlı olarak tespit ettiğimiz bir mecmuanın 72-74 varakları arasında yer alan, ta’lik yazıyla yazılmış Gül-i Sad-berg adlı 167 beyitlik mesnevisidir. 7 bk. age., v. 231. 8 bk. . age., s. 21. 9 Bkz. . age. s.771. 10 Yeşil bayrak : Sağ Ulúfeciler. Kapıkulu süvari askerlerinin üçüncü bölüğü Sol Ulúfecilerle orta bölükler diye anılırdı. Sağ Ulúfeciler, yirmi bölüktü. Bayrakları yeşil olduğu için yeşil bayrak diye de anılırlardı. Yürüyüşlerde hükümdarların sağında yürüyen Sipah bölüğün sağ gerisinde giderdi. Konaklarda da padişah sancağının sağında yer alırlardı. Seferlerde ve ordugahlarda hazineyi beklemek görevleri vardı. Bkz. Midhat Sertoğlu, Osmanl› Tarih Lügat›, (Düzeltilmiş ve ilaveli ikinci baskı), Enderun Kitabevi, ‹stanbul 1986, s. 295. 11 bk. age., s. 350. 12 bk. dipnot 4.. 13 bk. age., v. 231. 14 bk. age., s. 685.. 15 Müstakimzade Süleyman Sadedin, Mecelletü’n-Nisáb fi’n-Nisbi ve’l-Küná ve’l-Elkáb, Süleymaniye Kütüphanesi, Hálet Efendi Bölümü, Nu. 628; TDK Kütüphanesi, Fotokopi Nu. 37; TDK Kütüphanesi, Mikrofilm Nu. 8, v. 339a. 16 Safvet, Zeyl-i Tezkiretü’ş-Şuará Es-Safáyí (Nuhbetü'l-Ásár), Üniversite Kütüphanesi, TY. 1253, v. 91b. 17 Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, (Hazırlayanlar: Doç.Dr. Haluk İpekten, Doç.Dr. Mustafa İsen, Doç. Dr. Recep Toparlı, Doç. Dr. Naci Okçu, Yrd.Doç.Dr. Turgut Karabey), KTB Yayınları, Ankara 1988, s. 154. 18 Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi, Dergáh Yayınları, C. III., Şubat 1979, s. 264. 183 GÜL-İ SAD-BERG Gül-i Sad-berg, tevhit, na’t, ciháryár-› güzín, Şeyhülislam Yahya Efendi’ye methiye, bahç›van›n hikáyesi, hátime olmak üzere başlıca altı bölümden meydana gelir. Bir kuş ile bahçıvan arasında geçen olayların anlatıldığı hikáye, mesnevinin asıl bölümünü oluşturur. Özetleyecek olursak hikáyede olay, bir bahçıvanla serçe büyüklüğündeki bir kuşun arasında geçer. Bahçesini özenle yetiştirip düzenleyen bahçıvan, bir gün yetiştirdiği meyveleri bir kuşun yediğini görür. Bahçıvan tuzak kurarak bu kuşu yakalar. Kuş, bahçıvanla anlaşarak, şu üç öğüdü verir: 1. Boş söze güvenme, 2. Bütün mal›n, işin elinden gittiğinde üzülme, 3. Gücünün yetmeyeceği bir işle boş yere uğraşma. Anlaşma gereği üç öğüdü alan bahçıvan kuşu bırakır. Bahçıvanın elinden kurtulan kuş, bahçıvana bu kez karnında ördek yumurtası büyüklüğünde bir inci olduğunu söyler. Saf bahçıvan bu boş sözlere inanır, kuşu yakalamak için yalvarır. Kuş onunla dalga geçer, verdiği öğütleri hatırlatır. Burada bir bakıma öğütlerin gerçekliği vurgulanır. Eserdeki hikáyenin konusunun eski mesnevi kitaplarında olabileceği düşüncesiyle yaptığımız araştırmada hikáyenin benzerine Mevlana’nın Mesnevi-i Manevisinde rastladık.19 Hatta daha eski sayılabilecek Kelile ve Dimne’de de hikáyenin bir varyantını gördük.20 Gül-i Sad-berg ile bu mesnevileri karşılaştırıp değerlendirmenin bu araştırmanın sınırlarını aşacağı düşüncesiyle bu konudaki araştırmamızı devam niteliğindeki bir başka çalışmaya bırakıyoruz. ESERİN YAZILIŞ TARİHİ Füzúní, eserin yaz›l›ş tarihi hakk›ndaki ipuçlar›n› 165 ve 166. beyitlerde veriyor. 165. beyit, daha çok hazırlık niteliğindedir. Şair burada Gül-i Sad-berg adl› eserine güzel bir tarih söylediğini belirtiyor: Gül-i ~ad-bergüme târµ«-i melµ√ ‹derin tâze ¡ibâretle §arµ√ 166. beyitte ise tarih yer alıyor. Şair burada tarihin nasıl bulunacağını anlat›yor. Şairin belirttiğine göre “∏once” sözcüğünden “heft” varak, yani yedi sayısının çıkarılması gerekiyor. ∏onceden heft vara… perrân it ~oñra târµ«in anuñ i≠¡ân it 19 Mevláná, Mesnevi, C. IV, (Çeviren: Veled İzbudak, Gözden geçiren : Abdülbaki Gölpınarlı), Şark İslám Klásikleri, MEB Yayınları, İstanbul 1991, s. 181-183. 20 bk. Filozof Beydebá, Kelile ve Dinme, Mütercim: Saláhaddin Alpay, 3. Baskı, Bedir Yayınevi, İstanbul 1973, s. 84, 85. 184 Bu durumda Arap harfleriyle yazılmış "∏once" sözcüğünün ebced hesabına göre her harfinin say› değerinin toplam›, (1000+50+3+5+ = 1058) bin elli sekiz yapar. Bundan da yedi say›s› ç›kar›lırsa, (1058-7 = 1051) bin elli bir kal›r. Bu sayı, hicrí takvime göre eserin yaz›l›ş tarihidir; miládí takvime göre de 1641/1642’ye karşılık gelir.21 Elde edilen bu tarih, H. 1068 / M. 1657-58’de vefat ettiği bildirilen Füzúní’nin yaşadığı zamana da uygun düşmektedir. Bu duruma göre Füzúní, eserini vefat etmeden 16 y›l kadar önce 1641/1642’de yazmış olmalıdır. ESERİN YAZMA NÜSHASI Yaptığımız kütüphane ve katalog taramaları sonucu başka bir nüshasını bulamadığımız Gül-i Sad-berg’in yeni Türk harflerine transkripsiyonunu Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde 4966 numarayla kayıtlı bulunan nüshasından yaptık. Mecmuanın 72-74 varakları arasında bulunan, çok küçük harflerle ve ta’lik yazıyla yazılmış metinde bazı yazım özellikleri dikkati çekmektedir. Örneğin “πonce” ve “nice” sözcüklerindeki c sesleri çim harfiyle “πonçe” ve “niçe” okunacak şekilde yazılmıştır. Biz transkripsiyonlu metinde c sesiyle yazmayı tercih ettik. Ayrıca yazma nüshada bazı yazım yanlışları da bulunuyor. Örneğin dipnotlarda da gösterdiğimiz gibi “tu√fe” sözcüklerinin √ harfiyle yazılması gerekirken « harfiyle yazıldığı görülmektedir. Yine 120. beyitte yer alan “sa…a†” sözcüğünün yazmada “sa«a†” şeklinde yazıldığı görülüyor. SONUÇ Sonuç olarak Füzúní, iyi eğitim görmüş, eli kalem tutan, devlet hizmetinde bulunmuş bir şairdir. Tezkirelerde birkaç beyit de olsa şiirlerinin bulunması zamanında tanınan bir şair olduğunu gösteriyor. Bildiğimiz tek eseri Gül-i Sad-berg adlı mesnevisidir. Bu nedenle çok üretken bir şair olmadığı düşünülebilir. Dil ve anlatımı klásik şiir tarzımıza uygundur. Bilhassa bahçenin anlatıldığı kısımdaki tasvirlerin gerçeğe uygunluğu ve canlılığı onun iyi bir gözlemci olduğunu gösteriyor. Anlatımındaki denizle ilgili benzetmelerin çokluğu şairin denizle yakın ilgisi olduğunu düşündürmektedir. Şiirinde yer yer görülen bazı vezin ve anlatım güçlükleri Füzúní’nin şiire yeteri kadar zaman ayırmadığını da akla getirmektedir. 21 Unat, Faik Reşit, Hicrí Tarihleri Miládí Tarihe Çevirme K›lavuzu, TTK Yayınları, Ankara 1988, s. 72. 185 GÜL-‹ ~AD-BERG-‹ FÜZÛNÌ ÌNEST Fe ¡i lâ tün Fe ¡i lâ tün Fe ¡i lün Gül-i ~ad-berg-i sipâs [u] müte¡âl Lâ™i… olsa çemen-ârâ-y› ma…âl ¢alem-i √amdele-i mµve-i ter Yeridür olsa &enâdan mü&mer Kâπ›d-› çâr-şebe düşse beri Nu…a†-› şükr ü &enâ mµveleri Terbiyet-sâz-› riyâ≥-› ceberût Âferµnende-i bâπ-› melekût 5 ¡Âfiyet-ba«ş-› bahâr-› bustân Mara≥-efzâ-y› d›ra«tân-› «azân »ande-ba«şâ-y› dehân-› rümmân Girye-âmûz-› se√âb-› bârân ¢a†re ber-dâde-i tâk-i engûr ‰a¡m-› şµrµn-dih-i her πûre-i şûr Kird-gârâ gül-i §ad-berg-i çemen Şemmedür micmere-i lu†fuñdan Old›lar nergis ile πonce-i ter Çeşm [ü] gûş-› çemenistân-› ¡iber 10 Gül-i tev√µd-i çemenzâr-› «ayâl Çün ider bülbüli naπmede lâl Bu gülüñ §af√a-i bergine meger Kâtib-i …udreti «âmûş yazar Bu gülüñ bergine dest-i ceberût Urd› her sa†r›na bir mühr-i sükût Olsa mecrâ-y› zülâl-i ma¡nâ ¢alemüm itmeye şükri icrâ 186 Olalum iy …alem-i tu√fe-«ırâm22 Mµve-i na¡t-› nebµden «oş-kâm DER-NA¡T-I ◊A≤RET-‹ R‹SÂLET ~allâ’llâhu ¡aleyhi ve sellem23 15 Gül-i bûyende-i ¡adn-i ¡Adnân Zµb-i destâr-› ser-i kevn ü mekân Mµve-i «aste-dil-i renc-i günâh Ârzû-y› dil ü cân-› güm-râh Ser-i ser-cedvel-i bâπ-› şüfe¡â Terbiyet-sâz-› güneh-kâr u «a†â ‰ahra [vü] 24 tµπ-› şefâ¡atle eger Bâπ-› √aşri dilese pâk eyler Bâπ-› …udretde nihâl-i ‰ûbâ ¢alemüm Sidre-i va§l› gûyâ 20 ޵şe-i fânûs› çar«-› a«≥ar Şem¡i pervânesi Cibrµl-i se√er Ru«lar› şem¡-i şebistân-› cemâl Nüh felek şem¡ine fânûs-› «ayâl Nâme-i ¡izz ü şefâ¡at ol›ca… ªahr›na mühr ur›lma… elya… Nâme-i emr-i şefâ¡atdür o ≠ât ªahr›na çekdi »udâ §a√√-› berât Aş›lasun bu …alem va§§âli Bir güle çâr nihâl-i ¡âlµ 25 Ya¡ni kim ol güli ≠ikr eyleyicek 22 tu√fe : Metinde tu«fe. 23 Alláh’›n salat ve selám› üzerine olsun. 24 Yazma nüshada “†ahra” sözcüğünün sonunda kesireli okunacağ›n› gösteren hemze bulunmaktad›r. ”‰ahra (dahra): Bağ ve ağaç budamakta kullan›lan orağa benzer bir ayg›t.” (Bkz. Tarama Sözlüğü); “Tíg (F): K›l›ç ve k›l›ca müşâbih álát-› káti’a." (Bkz. Kámús-› Türkí). Kesici álet anlam›na gelen bu iki sözcüğün at›f vav›yla ayr›lmas› kan›m›zca daha uygun görünmektedir. 187 Çâr bülbülleri yan›nca gerek DER-MED◊-‹ ~IDDÌ¢-‹ ¡IŞ¢ Ra∂iya’llâhu ¡anh25 Bülbül-i rav≥a-i şâ«-› ta§dµ… Yûsuf-› √üsn-i §adâ…at ~›ddµ… Dil-i billûr-› nebµ içre o ≠ât Yir idindi nite kim …and-i nebât O gülüñ şeb-nem-i dil-dâdesidür ◊⧛l› bende-i üftâdesidür DER-MED◊-‹ ◊A≤RET-‹ ¡ÖMER Ra∂iya’llâhu ¡anh26 Yâr-› &ânµ-i resûl-i şâri¡ ¡Ömer-i §â√ib-i seyf-i …â†i¡ 30 ¢alem-i √a…… idi aπz›nda zebân Buyruπ› üzre olurd› Fur…ân ±erresi esb-i √arûn gibi hemân Nµl’e itdürdi şitâb u cereyân DER-MED◊-‹ ◊A≤RET-‹ ¡O¿MÂN Kerrema’llâhu vecheh27 ¿âli&-i yâr-› resûl-i Mevlâ Ya¡nµ ¡O&mân› şeh-i mülk-i √ayâ Ne …adar pâk gerekdür şân› Ki ola ma√fa@a-i ¢ur'ânµ O …adar old› mu√ibb-i ¢ur'ân Mu§√af’uñ üstine cân virdi hemân 25 Allah ondah raz› olsun. 26 Bkz. dipnot 20. 27“Allah kendisini aziz k›ls›n.” Bu sözler daha çok Hz. Ali için kullan›l›r, fakat burada Hz. Osman için de kullan›ld›ğ›n› görüyoruz. Bkz. Doç.Dr.Recep Toparl›, Doç.Dr.M.Sadi Çögenli, Osmanl›cada Kullan›lan Arapça ve Farsça Edat Zarf Deyim ve Terkipler, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›n›, Erzurum 1990, s. 79. 188 DER-MED◊-‹ ◊A≤RET-‹ ¡ALÌ Kerrema'llâhu vecheh28 35 Ejder-i heft-ser-i ¢âf-› …ader ~af-der-i …al¡a-güşâ-y› »ayber Rav≥a-ârâ-y› riyâ≥-› Necefµ Bülbül-i naπme-keş-i s›r-keşefµ Sâ…i-i teb-zede-i teşne-lebân ~â√ib-i kev&er-i √aşr-i a†şân Bunlara pey-rev olan olmaya güm Ra∂iya'llâhu te¡âlâ ¡anhüm29 DER-MED◊-‹ ¢IDVE-‹ FU≤AL ŞEY»Ü'L-‹SLÂM YA◊Y EFEND‹ Bâπbân-› çemenistân-› ¡ilm Gülşen-ârây-› gülistân-› ¡ilm 40 ~af√a-pµrây-› riyâ≥-› ta√…µ… Âb-› leb-rµz-i √›yâ≥-› ta√…µ… Lâle-i dâniş ü Nu¡mân-› ≠ekâ Nergis-i bµniş-i bustân-› zekâ Şeb-nem-i gül vara…-› bâπ-› ¡ulûm Dür-feşânende-i deryâ-y› rüsûm Misk-i Rûmµ-i arâ≥µ-ta¡yµn Semen-i râyi√a-ba«şende-i dµn Şem¡-i şu¡le-fiken-i metn-i menâr Çâr tekbµr-zen-i metn-i menâr 45 Mû≥i√-i müşkil-i her cins ü fi™e Gül-i ~ad-berg be-her re™s-i mi™e 28 Bkz. dipnot 27.. 29 Yüce Allah onlardan razı olsun. 189 ~â√ib-i kev&er-i «uld-› tefsµr Menba¡-› âb-› √ayât-› ta¡bµr Kâşif-i mu…ni¡a-i sûre-i Nûr Dâvud-› naπme-ger-i sûr-› Zebûr ¢›dvet-i müctehidµn-i fu≥alâ ◊a≥ret-i müftµ-i ¡âlem Ya√yâ Olsa Cürcânµ idüpdi da¡vâ Tâ ola aña emµn-i fetvâ 50 Zinde olsayd› olurd› râπ›b »a†t-› fetvâya Ferµd-i Kâtib Lây›…› olsa deri derbân› Âfitâb-› felek-i Şirvânµ Mâye-i sµne [vü] §adr-› fetvâ ‰â…-› mi√râb [u] imâm-› mervâ ~arf-› yek-rûze «a† olmaz aña Müşg-i ǵn kâπ›d-› ›…lµm-i »›†â »â§§a-i nergisi bû itse eger ∏once-i teng ü benefşeye na@ar30 55 ∏once olmaz idi dil-teng ¡âciz31 Boy›n egmezdi benefşe hergiz ‹mdi çün böyledür iy nûr-› ba§ar Eyle ben bende-i dil-tenge na@ar Nice bir πonce-i dil-teng olay›n32 Ya benefşe gibi boynum egeyin Nef«a-i lu†fuñ› dem-sâz eyle Ser-bülendâne ser-efrâz eyle Seg-i kûyuñla √isâb eyle beni 30 πonce : Metinde πonçe. 31 Bkz. dipnot 30. 32 nice: Metinde: niçe; Bkz. dipnot 30. 190 Cebhe-fersûde-i bâb eyle beni 60 Yo… «a†â eyledüm oldum ma√cûb Seg-i dergâhuña eyle mensûb ◊‹KÂYET-‹ MERD-‹ BÂ∏BÂN Berg-i va§§âle-i eşcâr-› su†ûr Mµve-i na…şa virür böyle @uhûr Bu kühen-bâπ-› cihân içre meger Var idi bir †ama¡ issi ebter Zinde-ten pµl-beden zûr-âver Sâ¡idi şâ«-› çenâra beñzer Bir bâπ› var idi πâyet ra¡nâ Niçe bâπ bâπ-› ‹rem'den a¡lâ33 65 Sâye-dâr olm›ş idi her şeceri Âfitâbuñ yo… idi anda yeri Fürce-yâb olsa vara…dan gâhµ Şemsi eyler idi şest-i mâhµ Ru«-fürûz idi çerâπ-› lâle Söndüremez idi âb-› jâle Cân virür idi dimâπa her dem ¡İsµ-veş anda bu«ûr-› Meryem Şâne-i bâd-› se√erden her-bâr ¢at› âşüfte idi zülf-i nigâr 70 ¢›†¡a-i «ûb idi √a……â o ma√al Lâle pervâz› vü m♵ cedvel ¡Aks-i ezhâr ile √av≥›ndaki mâ Mâ™i çiçeklü bir a†las gûyâ34 33 nice: Metinde: niçe. 34 “M♵” sözcüğündeki “µ” sesi vezin gereği kısa yazılmıştır. 191 Ba√&-i le≠≠etde ol emrûd ol âb Dâ™im olurd› ikisi şeker-âb Bâπbân egmez idi kimseye ser ‰ayanurd› beline şâm u se√er Tµşesin §almada üstâd idi Bâπ-› şµrµnine Ferhâd idi 75 Düşse bir …ay›s› √av≥ içre eger ~uya düşmiş idi §an tenk-i şeker Göremezdi ¡inebin ¡ayn-› §afâ ¢oruπ›n eylemiş idi tûtyâ Bozdoπan ile teni olsa kebûd Alamazlard› elinden emrûd Bih içün olsa nigûn-sâr-› belâ Dimek olmaz idi ol «âm ayvâ Bir gün ol merdek-i bâπ-› hünerµ Güneş ile bile doπd› se√erµ 80 Der-i bâπ›na şitâbân geldi Rav≥a-i cennete R›∂vân geldi Cüst ü cû eyledi pes âb gibi Bâπ› devr eyledi dûlâb gibi Güllere düşdi mu…addem na@ar› Jâle-bâr old› §afâdan ba§ar› Gördi kim bâkire-i πonçe-i ter 35 Şevher-i bâd ile olmış hem-ser Ru«›na jâle-i sµm-gûn …onm›ş Sµnesi üzre bir altun …onm›ş 85 Ba√r-› gülden geçüp ol zevra…-ber Sünbülistân[a] b›ra…d› lenger 35Bkz. dipnot 30. 192 Gezdi ol …ulzüm-i mevvâc› birez Old› ol sünbüle yaπmac› birez Oradan da«› o keştµ âheng ‹tdi aπaç deñizi üzre direng Na§b-› ¡ayn› gücünen mµveleri ‹tdi ta¡dâd [u] √isâb[ı] na@ar› Mµve-i pu«te vü «âm-› eşcâr Gördi kim nâ…›§› bµ-√add ü şümâr 90 Bu elem kendüyi bµ-tâb itdi Atd› destâr›n› pertâb itdi Urd› her sa«t-› d›ra«t üstine ser ~and› cân u seri bustânda biter Çenber old› …adi çeşmi pür-âb36 Devr-i bâπ eyledi mânend-i dûlâb Bed-du¡â eylemege merd-i »udâ Eyledi dest ü serin çün be-hevâ Gördi bir şâ«çede bir mürπek Şecerüñ mµvesin eyler münfek 95 Gerçi kim cüssede güncişk …adar Mµve-rµz olmada ¡an…â-y› …ader Pençe-derrende vü gizlik- min…âr Bâz-› perrende vü şâhin-kirdâr Bul›ca… «a§m›n› merd-i dil-teng ‹tdi âπâze-i §ayda âheng Şiddet-i buπz›n› …›ld› i¡lân Tele [vü] mekrini itdi pinhân Çünki dâm-› tele der-kâr old› 36“…addi” vezin gereği “…adi” okunmuştur. 193 Mürπ-› âzâde giriftâr old› 100 Merd-i pür-kµne yitişdi o ma√al Old› ol mürπa çü ¡a……âb-› ecel37 Bâd-veş tµz ü şitâbân old› Mürπa √ükm itdi Süleymân old› Dem ü la√m itmek içün «ançerini Kesmek isterdi o mürπuñ serini Mürπ ol demde güher-pâş old› Âferµn-gûyi vü şâbâş old› Didi iy merd-i †ama¡kâr [u] fu≥ûl ¢atlüme olma √arµ§âne ¡acûl 105 Ben Hümâ-y› ser-i devlet-mendem Ma¡den-i gevher-i nu§√ u pendem Gerçi güncişk-i √a…µrem ammâ Gevher-i gevheri deryâ deryâ ~adef-i pend-i dür-efşân olay›n Emelüñ bâπ›na bârân olay›n Saña üç pend ideyüm gûş eyle Güher-i pendümi mengûş eyle Birisi ol ki sü«an ola mu√âl ‹¡timâd eyleme aña fµ'l-√âl 110 Biri da«› gide elden pür kâr Fevtine πam yime anuñ zinhâr Biri de yetmeyesin bir kâre Aña irişmege olmaz çâre 37 Yazmada şeddeli yazılmış görünen bu sözcük “¡u…âb, ¡a…âb” gibi çeşitli biçimlerde okunabiliyordu, fakat vezin ve anlam gereği “¡ı… âb” ¡I…âb ‫َََ¡ عقاب‬a…abe ‫ عقاب‬sözcüğünün çoğulu olup “sarp geçit” anlamına gelir. Bkz. el-Müncid Fi’l-A¡lâm, 26. Baskı, Dáru’l-Meşrí…, Beyrut 1960, s. 518; İbrahim Mustafa, Ahmed Hasan ez-Zeyyát, Hámid Abdülkádir, Muhammed Ali en-Neccár, el-Mu¡cemü’l-Vasít, Çağrı Yayınları, İstanbul 1986, s.613. 194 Old› bu üç güher-i rif¡at ü şân Felek-i √ikmete necm-i mµzân Pendüm ile dil ü cânuñ şâd it An› √›f@ eyle beni âzâd it Ol›ca… mürgek-i güncişk-i hevâ Böyle bir nâdire-ger nâπme-serâ 115 Merd-i bâπµ an› itdi i≠¡ân Pend ile bendi bile ald› hemân Çün «al⧠old› o mürπ-› †annâz ‹tdi ol şâ«çede yine firâz Naπmesi perdesini tµz itdi ¢ah…aha-i fera√-âmµz itdi Merd-i bâπa didi iy sâde-nihâd Böyle a√ma…l›… ider mi §ayyâd Gerçi kim mürπ-› dilüm şâd itdüñ Dâma düşdüm beni âzâd itdüñ 120 Şikemümde benüm iy gûl u sa…a†38 Bir güher var idi çün «âye-i ba† Ne güher kevkeb-i dürrµ-i sipihr Meh-i ra«şende vü «ûrşµd-i çihr Genc-i bâd-âver-i Nûşirvânµ ¢›ymet olmaπa degül erzân› Gûş idicek an› merd-i meyyâl Gevher-i eşkini itdi seyyâl Tâb-› gevher dilini eyledi nerm Diledi kim ide bâzâr›n› germ 38 Sa…a† : Metinde sa«a†. 195 125 Didi iy pâdişeh-i cins-i †uyûr ◊üsn-ba«şâ-y› hümâ-y› mestûr Kerem it ben …uluña me™nûs ol Cennet-i bâπuma gel †âvûs ol Âşiyâne ideyin dµdemi ben Ben …uluñla …on›ş iy mürπ-› çemen Merd-i bâπµ ol›ca… lâbe-künân Didi ol mürπek-i bâπ-› ¡irfân »âr-zârumuzuñ iy merd-i denµ ~anki …uş…onmaza beñzer dikeni 130 Teng-çeşmânuñ› itme baña câ O yuvanuñ …uş› uçd› zµrâ ◊ayf ol pend-i dür ise dâne Gitdi bµ-hûde ¡abe& yabane ~ad dirµπ olsa …ade« âb-› revân İtmemiş «uş…-› giyâh› reyyân Dimedüm mi saña söz k’ola mu√âl İ¡timâd eyleme aña fµ'l-√âl ~adr-› güncişke niçe …âbil ola Ki aña «âye-i ba† dâ«il ola 135 Dür olur dürcüñ içinde pinhân ¡Aksini niçe idersin nihân Bu degül mi idi pend-i &ânµ K'olmaz elden gidenüñ dermân› Çün elüñden senüñ itdüm pervâz Ne içün §ayduma itdüñ âπâz Ser-i şâ« üzre olan mürπ-› be-…âm Bir da«› ola m› hµç beste-i dâm 196 Pend-i &âli& bu idi iy bed-«ûy Kâr-› refte içün itme tek u pûy 140 Mürπ-› perrende olur m› saña râm Girih-i bâdih olur m› i…dâm Gerçi yo… bende güher olsa hele ¢atlüme itmeyesin mi ¡acele Gevheri bilmedüñ ejder olduñ ¢atlüme dest be-«ançer olduñ Bilicek gevher-i pµrây› eger Nic’olurduñ baña sen teşne-ciger Bâ-«u§û§ ola o mürπ-› dil-gµr Sen †ama¡kâra mu…addem na«çµr 145 Mâ-§ada… şânuña fermân-› nebµ Nu†…-› dür-pâş-› resûl-i ¡Arabµ Ki buyurm›ş bülehâdur ek&er Cennet içinde †utan câ vü ma…ar39 Sen πabµ bâπuñ ise hem-çü cinân Seni âdem ide belki devrân Didi iy ebleh-i merd-i nµgû Seni vü bâπ› du¡âlar yâ-hû DER-»ÂT‹ME-‹ GÜL-‹ ~AD-BERG Minnet Allâh'a ki bu tu√fe şecer40 Ya¡ni kilk-i hüner-i bâr-âver 150 Mevsiminde bitürüp mµvelerin Ter-dimâπ eyledi M›§r’uñ şekerin 39 Gazálí’nin Ceváhiru’-Kur’an’ında geçen ve el-Kárí’nin el-Esráru’l-Merfú’a adlı esrinde uydurma dediği “Cennet ehlinin çoğu ahmaktır. İlliyyún ise, akıl sahiplerine aittir.” mealinde, bilhassa sofilerin çeşitli biçimlerde yorumladığı ve sıkça kullandığı bir hadis vardır. Bkz. Mustafa Öztürk, Kur’an ve Aşırı Yorum, Tefsirde Bátınilik ve Bátıni Te’vil Geleneği, Kitabiyat, Ankara 2003, s. 346. 40 Bkz. dipnot 22.. 197 Gerçi her rav≥ada ço… mµve biter Böyle nev-bâve …at› az düşer ‰ab¡-› «â…istere ta√sµn-i hezâr Gül-i ~ad-bergi’ni itdi i@hâr ¡Ar≥-› √üsn itse n’ola dil-cûdur Reng u bû virse gül-i «od-rûdur Bu gülüñ neşv ü nemâs›na eger Virmese «âr-› ciger-dûz› ≥arar 155 Da«› ra¡nâ bitürüpdi gülini Naπme-senc eyler idi bülbülini Umar›n Sidre-i bâπ-› ef∂âl Ola §âye-şiken-i rav≥a-i √âl ‹dicek bu √arem-i bâπa gü≠er Bâπbân bendesine eyle na@ar Gâh gül-çµn ola geh mµve-rübâ ‹de rû√ânµ vü cismânµ §afâ Olmaya dest bµ-ceyb [ü] in¡âm Ola √a……umda hemân √a……-› kelâm 160 Ola kim §adr-nişµn-i devlet ‹de bir pâre-i nâna himmet Gül-i ~ad-berg-i fa§µ√ü'l-ma¡nâ Bülbülin itse n’ola naπme-serâ Bü’l-¡aceb kâr-› fu≥ûlâneyi gör ¡Ar≥-› ¡a…l u dil-i dµvâneyi gör ¢anda ben …anda sü«an iy heyhât Bâm-› çar«a …on›lur m› mer…ât ‰urfe va≥¡-› revişin dµvâna ‹tti√âf-› gül ider R›∂vân'a 198 165 Gül-i ~ad-bergüme târµ«-i melµ√ ‹derin tâze ¡ibâretle §arµ√ ∏onceden heft vara… perrân it ~oñra târµ«in anuñ i≠¡ân it ‹y Füzûnµ yeter ›†nâb-› ma…âl Ço… uzatma ki bilindi a√vâl KAYNAKÇA Beydebá, Kelile ve Dimne, (Mütercim: Saláhaddin Alpay), 3. Baskı, Bedir Yayınevi, İstanbul 1973. Derdiyok, İ. Çetin, “Gül-i Sad-berk” mad., TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XIV. İstanbul 1997. Dilçin, Cem, Yeni Tarama Sözlüğü, TDK YAYINLARI; Ankara 1983. İpekten, (Haluk, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu, Turgut Karabey), Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, KTB Yayınları, Ankara 1988. 199 Kut, Günay, “Metin Tespitinde Dikkat Edilecek Hususlar” IX. M‹LL‹ TÜRKOLOJ‹ KONGRES‹, ‹stanbul 15-19 Eylül 1997. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmání yahud Tezkire-i Meşáhir-i Osmání, (The Ottoman National Biography) ‹stanbul 1308/1890-1351/1897, C. IV, Gregg International Publishers Limited 1971. Müstakimzade Süleyman Sadedin, Mecelletü’n-Nisáb fi’n-Nisbi ve’l-Küná ve’l-Elkáb, Süleymaniye Kütüphanesi, Hálet Efendi Bölümü, Nu. 628; TDK Kütüphanesi, Fotokopi Nu. 37; TDK Kütüphanesi, Mikrofilm Nu. 8. Öztürk, Mustafa, Kur’an ve Aşırı Yorum, Tefsirde Bátınilik ve Bátıni Te’vil Geleneği, Kitabiyat yayını, Ankara 2003, Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. II, MEB, Yayınları, İstanbul 1993. Safáyízáde Mustafa, Tezkire-i Safáyí, T.Y. Nu. 3215, Üniversite Kütüphanesi; Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad Efendi, Nu. 2549. Safvet, Zeyl-i Tezkiretü’ş-Şuará Es-Safáyí (Nuhbetü'l-Ásár), Üniversite Kütüphanesi, T.Y. Nu. 1253. Şemseddin Sami, Kámús-› Türkí, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1998. Sertoğlu, Midhat, Osmanl› Tarih Lügat›, (Düzeltilmiş ve ilaveli ikinci baskı), Enderun Kitabevi, ‹stanbul 1986. Şeyhí Mehmed Efendi, Şakaik-i Nu’maniye ve Zeyilleri, Vekáyiü’l-Fudalá, C. I, (Neşre Haz›rlayan: Doç. Dr. Abdülkadir Özcan) Çağrı Yayınları, İstanbul 1989. Toparl›, Recep, Sadi Çöğenli, Osmanl›cada Kullan›lan Arapça ve Farsça Edat Zarf Deyim ve Terkipler, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›n›, Erzurum 1990. Tuman, Mehmet Náil, Tuhfe-i Náilí, “3249 Füzúní” mad. C. II, (Hazırlayanlar: Cemal Kurnaz, Mustafa Tatcı), Bizim Büro Yayınları, Ankara 2001, s. 771. Türk Dili ve Edebiyat› Ansiklopedisi, Dergáh Yayınları, C. III, Şubat 1979. Unat, Faik Reşit, Hicrí Tarihleri Miládí Tarihe Çevirme K›lavuzu, TTK Yayınları, Ankara 1988. 200