Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
To Cite This Article: Erbay, M. and Ulusoy, S. (2021). Sences in the Interiors: An Example of Entrance Spaces at
Hospitals. Journal of Interior Design and Academy, 1(2), 62-81.
DOI: 10.53463/inda.2021vol1iss2pp62-81
Submitted: 21/09/2021
Revised: 21/11/2021
Accepted: 28/11/2021
SENCES IN THE INTERIOR: AN EXAMPLE OF ENTRANCE SPACES AT HOSPİTALS
İç Mekânda Duyular: Hastane Giriş Mekânı Örneği
Muteber ERBAY1, Serenay ULUSOY2
Öz
Mimari bir yapının duyular aracılığı ile algılanması görme ile başlar. Ancak yapı ve iç mekân arasındaki ilk ilişki giriş
mekânı ile kurulur. Giriş mekânları sadece görme ile değil diğer duyularla da algılanabilir ve kullanıcı belleğinde izler
bırakabilir. Örneğin bir konser salonunu işitme duyusu, bir restoran koklama duyusu üzerinde bıraktığı izlerle
hatırlanabilir. Bu çalışmada iç mekânda duyu kavramını incelemek için öncelikle mimaride duyu kavramı ele alınmış,
daha sonra giriş mekânlarının önemi ve mekânın duyularla nasıl algılanabileceği üzerinde durulmuş, son bölümde de iç
mekânda duyular kavramı, bir sağlık yapısının giriş mekânı özelinde incelenmiştir. Örnek olarak seçilen sağlık yapısı
İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi’dir. Bu amaçla hastane yönetimi ve proje ekibi ile iletişime geçilmiş, alan
ziyaretleri yapılarak alınan izin çerçevesinde fotoğraflanmıştır. Çalışmada giriş mekânı tasarımının, görme, dokunma,
işitme, koklama ve tatma duyularına nasıl hitap ettiği; konsept, ışık, renk, malzeme, mobilya, sanatsal ögeler,
enstalasyonlar gibi tasarımsal ve yapısal özellikleri bağlamında ele alınmıştır. Çalışanın sonucunda incelenen örnek
üzerinden genel tasarım ilkelerine varılmaya çalışılmış, iç mekânda duyulara hitap edebilecek tasarımsal araçların neler
olabileceği üzerinde durulmuştur. Ayrıca iç mekânın duyular ile nasıl algılanabileceği üzerinden de çıkarımlar yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Duyular ve mimari, etkili giriş, giriş mekânları, hastane girişi, Memorial sağlık grubu
Abstract
Perception of an architectural structure through the senses begins with seeing. However, the entrance spaces, which are
the first spaces that the building establishes a relationship with, are perceived not only by sight but also by other senses
and can leave traces in the memory of the user. For example, the sense of hearing a concert hall can be remembered by
the traces it leaves on the sense of smell of a restaurant. In this study, in order to examine the concept of sense in the
interior space, firstly the concept of sense in architecture was discussed, then the importance of entrance spaces and how
the space could be perceived by the senses were emphasized, and in the last section, the concept of senses in the interior
was examined specifically for the entrance space of a health building. The health structure chosen as an example is
Istanbul Memorial Bahçelievler Hospital. In the study, how the design of the entrance space appeals to the senses of sight,
touch, hearing, smell and taste; concept, light, color, material, furniture, artistic elements, installations are discussed in
the context of their design and structural features. The general design principles were tried to be reached through the
sample examined as a result of the employee, and the design tools that should be able to appeal to the senses of the interior
space were emphasized. In addition, inferences have been made on how the interior can be perceived by the senses.
Keywords: Senses and architecture, effective entrance, entrance spaces, hospital entrance, Memorial health group
1
Correspondence to: Assoc. Prof. Dr., Karadeniz Technical University, Trabzon, merbay@ktu.edu.tr, ORCID No: 0000-
0002-8649-4069
2
Res. Assist., Maltepe University, İstanbul, serenayulusoy@maltepe.edu.tr, ORCID No: 0000-0002-3264-1019
RESEARCH ARTICLE / ARAŞTIRMA MAKALESI
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
1. GİRİŞ
İnsanın fiziksel ihtiyaçlarının yanı sıra duyusal ihtiyaçları da vardır. Fiziksel ihtiyaçlar benzer
özellikler gösterirken duyusal ihtiyaçlar değişkendir. İnsandan insana farklılaşan haz ve güzellik
kavramları, duyularla algılanan dünya ile doğru orantılıdır (Salvan, 1999). Bu anlamda iç mekânda
da estetik açıdan haz alınması duyularla ilişkilidir. Çünkü bir iç mekâna ilk kez girildiğinde mekân
duyularla algılanır ve görülen bir nesne, duyulan bir müzik, koklanan bir koku ile akılda kalır ya da
hiç fark edilmeden sıradanlaşır. Mekânın algılanması süreci, mimarlık ve iç mimarlık alanı dışında
insan psikolojisi ve hareketlerini inceleyen birçok disiplin için üzerinde durulan temel konular
arasında yer almaktadır. İnsan ve mekân arasında duyularla kurulan ilişkinin biçimi tasarımcılar için
önemli veriler içermektedir. Bu ilişki mekân üzerinden incelendiğinde, mekân ögelerini işlevden
bağımsız olarak ele almak ve insanların algılama araçları olan duyuları ile ilişkilendirmek
gerekmektedir. Aslında insan çevresini duyuları ile algılar (Nalbantoğlu, 1997). Aynı şey sanat,
mimari ve iç mekân için de geçerlidir. Öymen Gür (1998) bu durumu bütünlük duyumu ile
açıklamakta, bir eseri parçadan bütüne zihinde canlandırırken duyuların bir sonucu olduğundan
bahsetmektedir. Örneğin bir camii bütün olarak hatırlanabilir ancak kubbesiyle ya da bir süslemesi
ile akılda kalabilir. Aynı şekilde bir fırın da orada pişen özel bir yiyeceğin kokusuyla hatırlanabilir
ya da sokakta duyulan bir ekmek kokusu yakınlardaki bir fırının varlığını çağrıştırabilir. Gombrich
(1983) bu durumu güzellik ya da estetiğin duyulara bağlı bir olgu olması ile açıklamaktadır. Kant’ın
estetik teorisinde de estetik, duyularla ve algılanan hazla ilişkilendirilmiştir (Akcan, 1994). Yani
kullanıcının bir mekânı hatırlaması, güzel ya da estetik bulması, o mekândan haz alması duyuları ile
ilişkilidir.
Mekânda özellikle duyulara hizmet etmek amacıyla oluşturulan iç mekân tasarımları ve bu
tasarımların kullanıcıda uyardığı duyular bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Çalışma
kapsamında kullanıcı, duyu, mekân ve giriş mekânlarına yönelik yapılan literatür taraması ve
gözlemler sonucunda alan çalışması için uygun bulunarak seçilen örnek mekânın kullanıcının
duyularıyla ilişkisini incelemek ve düzeyini belirlemek amaçlanmıştır. Giriş mekânı örneğinin
seçilme nedeni ise yapı ile iç mekân arasındaki ilk algılanan yer olmasıdır. Bu nedenle çalışmada
mekân, giriş mekânı, duyusal algılama ve kullanıcı gereksinimleri üzerine literatür taramaları
yapılmıştır. Mekânsal olarak değerlendirilmesi gereken kriterleri barındıran İstanbul Memorial
Bahçelievler hastanesi örnek mekân olarak seçilmiş ve bu mekânda yer alan kullanıcı ile ilişkili
mekânsal ögeler gözlemlenmiştir. Yapılan gözlemler neticesinde mekânın kullanıcı algısına ve
duyularına yönelik özellikleri tespit edilmiştir. Bu tespit mimari yapıların iç mekân tasarımlarında
kullanıcıların duyularına yönelik geliştirilen tasarımların mekâna katkısını belirlemek ve insan63
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
mekân ilişkisindeki rolünü vurgulamak açısından önemlidir. Sonuç olarak mimari planlamada giriş
mekânına ait plan şemasının formunun, malzeme seçimlerinin, tercih edilen donatıların ve tasarım
ögelerinin tümünün insan mekân ilişkisini doğrudan sağlayan etkili parametreler olarak insan
duyularına ve algılarına hitap eden özellikler barındırdığı gözlemlenmiştir.
2. MİMARİDE DUYU KAVRAMI
Duyu, insanların ve hayvanların, çevrelerini anlamlandırmak için kullandığı çevresel uyaranlar ile
harekete geçen görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarına ait algılama yeteneğidir.
Günal (2006), duyu organları tarafından iletilen işlenmemiş bilgiyi duyu olarak tanımlamaktadır. Bu
anlamda duyuların fiziksel gerçeklerle doğrudan bir ilişkisi yoktur (Sennett, 1999). Kullanıcının
mekân ile ilişkisi bu duyu organları ve mekânların bu duyulara hitap eden özellikleri aracılığıyla
sağlanmaktadır (Erkan Yazıcı ve Çakıcı Alp, 2017). Kullanıcının mekân ile ilişkisi kullanıcı
gereksinimlerini sağlamak için kurulması gereken bir bağdır. İnsan gereksinimleri olarak bilinen
fizyolojik, toplumsal ve psikolojik gereksinimler, mekân düzenlemelerinde mekânın kullanıcısı
açısından değerlendirildiğinde kullanıcı gereksinimleri olarak adlandırılmaktadır (Arcan ve Evci,
1987). Mekân düzenlemesinde fizyolojik gereksinimler ve onları karşılayan mekân donanımları
belirli materyaller ile sağlanabilmektedir. Bu materyaller genellikle mekânsal gereksinimlere yönelik
işlevsel çözümlerin karşılığı olup kullanıcının ergonomik şartlara uygun olarak mekânı aktif
kullanması ve şekillendirmesini sağlamaktadır. Ancak mimaride duyu ile algılama devreye girdiğinde
kullanıcı gereksinimlerini sağlamak açısından bu mekân donanımlarının bir bölümü kısmen, bir
bölümü ise tamamen yetersiz kalmaktadır. Çünkü mekân kullanıcılarının bulundukları yerdeki konfor
koşulları kullanıcıların doğrudan duyusal algılamaları ile ilgilidir (Şenkal Sezer, 2015). Bu nedenle
mekân tasarımında duyuların uyarılma ve algılanma biçimini dikkate almak oldukça önemlidir.
Mekânın kalitesi ihtiyaçlara cevap verme gücü ile ölçülmekte olup kullanıcı bu cevapları duyuları ile
aramaktadır (Çakır, 2012).
Fizyolojik gereksinimlerden ısısal gereksinimler, işitsel gereksinimler, görsel gereksinimler ve sağlık
gereksinimleri; psiko-sosyal gereksinimlerden mahremiyet, davranışsal gereksinimler, estetik
gereksinimler ve toplumsal gereksinimler farklı duyular ile algılama gerektiren gereksinimler olarak
ifade edilebilmektedir. Kullanıcıların psikolojik gereksinimlerini karşılayabilmek için, algılamadavranış sürecini bilmek gerekmektedir (Günal, 2006). Bu açıdan mekânın tüm özellikleri ve
kullanıcının tüm duyuları mekân kalitesini belirlemek açısından önemli parametrelerdir. Kullanıcı
mekânı deneyimlerken duyusal algılamasını bir sağlık problemi söz konusu olmadığı sürece sürekli
olarak durduramamaktadır. Bu açıdan mekânın tüm duyuları ile dengeli ve olumlu ilişki sağlaması
hem mekân hem de kullanıcı açısından oldukça önemlidir.
64
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
Mekân ile ilişki kurabilen kullanıcı dâhil olmayla mekânı sahiplenir, mekâna duyarsızlaşmaz, aksine
onunla bütünleşir (Ellialtıoğlu, 2007). Mekânın beş duyu ile etkileşim halinde olduğunu ve duyusal
bir deneyim alanı içerdiğini belirten Pallasmaa’ya göre duyular arasındaki aktarımlar mekân
deneyimini artırmaktadır (Gümüş, 2019). Bu da ancak duyuların tasarıma ve algılamaya dâhil olması
ile olur.
Mimari anlamda en yaygın uyarılan duyu görme duyusu olup renk, ışık, denge, ritim, oran, orantı gibi
birçok tasarım ilkesi ve ögesi tarafından uyarılmaktadır. Buna rağmen görme duyusu her zaman açık
ve tetikte olan bir duyu değildir. Odaklanabilen veya engellenebilen bir duyudur. Ancak işitme
duyusu daima açık ve uyaranlara karşı savunmasızdır ve bu nedenle mekân deneyiminde oldukça
etkilidir (Eroğlu, 2018). Yapının fiziksel özellikleri tarafından en çok uyarılan bir başka duyu ise
dokunma duyusudur. Pallasmaa’ ya (2018) göre dokunma duyusu sayesinde mekân kullanıcısı temas
ettiği yüzeyin dokusunu, yoğunluğunu, sıcaklığını ve hatta ağırlığını dahi algılayabilmektedir.
Mimarlık disiplininde oldukça az rastlandığı söylenebilecek olan tatma duyusu ise diğer duyular ile
arasındaki hassas bağlar sayesinde duyusal aktarımlar ile uyarılabilmektedir. Renk kullanımı veya
ince detaylar, mekânı deneyimleyen kişilerin tatma duyusunu uyarmaktadır (Pallasmaa, 2018).
Kullanıcı algısına etkisi olan son duyu olarak koku, mekân konusunda bellekte en kalıcı etkiye ve
anıya sahip uyarandır (Pallasmaa, 2018). Günümüzde mekân tasarımlarına dâhil edilme oranı oldukça
artan koku faktörü tasarım sürecinin ve mekânın bir parçası olarak hem mekân bütünlüğü hem de
insan mekân ilişkisinin etkili bağlayıcılarından biridir.
Mekân kullanıcısı mekânın mimarinin ilettiği mesajı önce duyumsar, algılar, yorumlar, belleğine
kaydeder, üzerinde düşünür, daha önceki deneyimleri ile karşılaştırır ve bu yolla elde ettiği
değerlendirmeler sonucu tepkide bulunur (Günal, 2006). Mimar yalnızca çağımızın görüntü ve imaj
üretme çabasına takılıp kalmamalı, çok yönlü düşünebilmeli ve görsel dışında işitsel, yazınsal,
sanatsal tüm üretimlerle ilişki kurarak algı dünyasına yönelik tüm anlamları anlamaya çalışmalıdır
(Aydınlı, 2015). Mimar işaretler sistemi içerisinde bilgi ve haber vericisi olarak bu bilgi ve haberlerin
alıcısı olan mekân kullanıcısına değerlendirilmek üzere iletim yapar (Aksoy, 1972). Mimari bir yapı
taşıdığı ve aktardığı anlam ile bir ilişki kurarak herhangi bir nesne olmaktan çıkmaktadır (Erarslan,
2014).
Duyuların yapı ve mekân ile olan ilişkisinin önemi birçok farklı kültür ve coğrafyada keşfedilmiş
olup, farklı mimarlık akımları ve felsefeler ile ilişkilendirildiği bilinmektedir. Mimarlıkta duyuları ön
plana alan tasarım yaklaşımları ve tasarımcılar bulunmaktadır. Örneğin Zumthor mekânı duyusal
çağrışımlarla deneyimletmeyi ön planda tutmaktadır (Özel, 2017). Çünkü O’na göre mekân tasarımı
doğrudan duyulara dayanmakta ve duyuları harekete geçirmek için kurgulanmaktadır. Kendi
65
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
tanımıyla mekânla kurulan ilişkiyi güçlendirecek olan bu dokuz etken; mimari beden, malzeme
uyumluluğu, mekânın sesi, mekânın ısısı, nesneler, sakinlik ve cazibe dengesi, içerisi ve
dışarısı arasındaki gerilim, samimiyet seviyesi ve nesnelerin sahip olduğu ışıktır. (Kesin, 2020;
Öktem Erkartal & Öktem, 2015).
Duyulara ilişkin en yaygın bilinen tasarım öğretilerinden biri de Feng Shui felsefesidir. İnsan ve
mekân arasındaki enerji akışını sağlamayı ve düzenlemeyi amaçlayan Çin öğretisinin adı rüzgâr ve
su anlamına gelmektedir ("Feng Şui", 2021; Koyuncu, 2012). Çevremizdeki eşyalar ile aramızda
sürekli bir iletişim olduğunu savunan felsefe, elementler ile objeler arasında ilişki kurmaktadır.
Koyuncu (2012)’ya göre kurulan bu ilişki ile mekândaki nesneler bağlantılı oldukları elementlerin
insan bedeni ve ruhundaki karşılığına yönelik etkilerde bulunmaktadır. Benzer şekilde nesnelerin
biçimleri, yönleri, renkleri ve dokuları da Feng Shui felsefesinde duyularda tetiklediği etkiler ile
kullanıcı algısına yönelik öneriler barındırmaktadır.
Ruhsal ve zihinsel olarak iyileşme ve iyi kalma halini hedefleyen bütünsel sağlık yaklaşımı Wellbeing de mekânsal ögelere önem veren ve insan mekân ilişkisinin insan psikolojisine etkisini dikkate
alan felsefelerden biridir. Mekân donanımı olarak biyofilik tasarımı ve biyofilik tasarım içerisinde
yer alan 14 kriteri yalnızca iç mekânda değil şehir planlaması ölçeğinde dahi ele almaktadır (Erkmen,
2019).
Kusurlu güzelliği kabul eden ve benimseyen Japon felsefesi Wabi Sabi’de mekânsal boyutta
parametreleri olan felsefelerden biridir. Wabi Sabi felsefesini benimsemiş birçok kişi için kişisel
alanlarında dekorasyon önerileri getirilmektedir. Genellikle mekânlarda geri dönüştürülmüş,
onarılmış, kusurlu fakat sevilen ve beğenilen ürünlerin kullanılması, ahşap ve doğal dokunuşlu
nesnelerin tercih edilmesi, doğal görüntüleri ve özellikleriyle canlı bitkilerin mekânda kullanılması
gibi kullanıcının duyularına yönelik düzenlemeler önerilmektedir (Akyüz, 2019).
Görüldüğü gibi mimaride duyu kavramı çok farklı bakış açıları ile alınabilmektedir. Mimari bir
yapıda iç mekâna ait duyuları harekete geçiren ilk temas noktası ise giriş mekânlarıdır. Bu nedenle
mimari yapıda mekân, giriş mekânı ve mekânın duyularla algılanması daha detaylı bir açıklanmaya
ihtiyaç duymaktadır
3. MİMARİ YAPIDA MEKÂN, GİRİŞ MEKÂNI VE MEKÂNIN DUYULARLA
ALGILANMASI
Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü’nde Hasol (2012) mekânı; insanı fiziksel çevreden belirli ölçüde
ayıran, içerisinde oluşturduğu sınırlandırılmış boşlukta kullanıcının algı ve izlenimine açık eylem
66
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
alanı, yaratılan ortam olarak tanımlamaktadır. Taşçı (2014) ise mekânı; toplumsal iletişimin
gerçekleştiği, geçirgenliğin sağlandığı ve fiziksel olarak erişimin herkes tarafından sağlanabildiği yer
olarak tanımlamaktadır. Mekân; kullanıcılar tarafından duyular aracılığıyla algılanan, deneyimlenen
ve hissedilebilen bir yerdir (Aslan Dinçay, 2019). Bu açıdan bakıldığında mekânın fiziksel bütünlüğü
ve kullanıcı ile ilişkisi dikkat çekmektedir. Kullanıcı davranışlarının şekillenmesinde mimari mekân
oldukça güçlü bir etkendir ve kullanıcılar üzerinde kalıcı etkiler bırakmaktadır. (Roth, 2006; Gezgin
ve İralı, 2017). Mekânın oluşturulması ve sınırlandırılması süreci kullanıcılar göz önünde
bulundurularak ilerletilmeli ve mekân kullanıcıları ile bir bütün olarak algılanıp değerlendirilmelidir.
Mimarlık ve iç mimarlık disiplinleri için ortak amaç, kullanıcıların fiziksel ve psikolojik
gereksinimlerine cevap vermek, mutlu ve sağlıklı olabilecekleri koşulları sağlamaktır (Arcan ve Evci,
1987; Taşçı, 2014).
Psikoloji alanındaki bilimsel gelişmeler mekân algısında da farklılaşmalara neden olmakta ve mekân
olayın arka planında yer almanın ötesinde kullanıcısının ruhsal dünyası ve mekânla kurduğu ilişkiye
göre şekillenmektedir (Taşçı, 2014). Kullanıcı ile mekân ilişkisinin sağlanması mekânın ve
kullanıcının bir bütün olarak kabul edilmesini sağlamaktadır. Mekân çoğunlukla yalnızca fiziksel
olarak var olan bir yerin ötesine geçmektedir. Bu durum Lefebvre (2008) tarafından fiziksel mekân
ile algılanan mekân arasında olarak yorumlanmış bir temsili mekân ile ifade edilmektedir. Bu yönüyle
temsili mekân soyut ve somutu iç içe almakta ve bu karmaya mimari yapı kadar kullanıcı da algıları
ve duyuları ile dâhil olmaktadır. Böylece mekân, kullanıcısını ve onun iç dünyasını açık eden detaylar
içermektedir (Taşçı, 2014).
Mimari yapı, temelde eylem alanlarının bir araya gelerek oluşturduğu bir bütündür ve önceden
tanımlanmış programlar çerçevesinde tasarlanır (Sennett, 1999). Her hangi bir eylem alanı tek başına
tüm mekâna yayılabileceği gibi tek mekânda birden fazla eylem alanı ile karşılaşmak da mümkündür.
Birden fazla mekâna sahip olan bir mimari yapıda, eylem alanlarındaki işlevlere uygun olarak
gruplandırılmış yapı bölümleri bulunmaktadır.
Yapıların ortak bölümlerinden olan giriş mekânları; mekâna girişi, çıkışı, mekânlar arasındaki ilişkiyi
ve geçişi sağlayan alandır (Arcan ve Evci, 1987). Bulunduğu konum ve üstlendiği görev itibariyle ara
mekân ve hizmet alanı rolü üstlenen giriş mekânları çok sayıda kullanıcıya hitap eden kamusal
alanlarda yapının iç mekânına dair ilk ve en etkili izlenimi sağlamaktadır. Yapının iç mekânının
kullanıcı ile ilk temasını sağladığı için özellikle bazı işlevlerde ticari kaygı ve kullanıcı
memnuniyetine yönelik hassasiyeti bulunan mekânlarda taşıdıkları önem nedeniyle özel olarak
tasarlanmaktadır. Bu tip mekânlar arasında kurumsal kimliğe sahip olanlar ise bu tasarım kaygısında
bir adım öne çıkmaktadır. Giriş mekânları, kullanıcıların binayı işlevine uygun olarak
67
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
deneyimlemeden önce ilk algı noktasında özel olarak tasarlanan ve buna uygun olarak
işlevlendirilmiş alanlardır. Bu alanlarda tercih edilen tüm iç mekân ögelerinin binanın geri kalanı ile
ilişkili olması kullanıcının binayı somut olarak tanımasını kolaylaştırmaktadır.
Mimari yapı, kullanıcı için fiziksel ve zihinsel tüm ögeleri bir araya getirerek birbiriyle
ilişkilendirmektedir (Pallasmaa, 2018). Kullanıcı bir mekâna ilk defa girdiğinde giriş yaptığı mekâna
karşı tüm duyularıyla mekânı algılamaya çalışır. Mekânı değerlendirme ve zihinsel olarak çözümleme
sürecini başlatan duyular ile algılama durumu genellikle giriş mekânlarında başlamakta ve
kullanıcının zihninde güçlü ve kalıcı izler bırakabilmektedir. Bu kalıcılık ve güçlülük ise mekânın
duyulara hitap biçiminin başarısı ile doğru orantılıdır. Böylece giriş mekânlarının tasarımı günümüz
mekân tasarımlarında oldukça önemlidir.
Görme duyusu; mimarlık ve iç mimarlık mesleğinin estetik kaygı barındıran disiplinler olması
nedeniyle hemen hemen tüm mekân tasarımlarında önceliklidir. Bunun beraberinde yapısal
malzemelerin ve sonuç ürünün özellikleri nedeniyle tatma duyusu mekân deneyimleme sürecinde
doğrudan kullanımına sıkça rastlanan bir duyu değildir. Diğer duyular olan işitme, koklama ve
dokunma duyuları genellikle görme duyusu ile birlikte kullanıcıda etkili bir izlenim bırakmaktadır.
Ancak yapıların işlevleri ve tasarımcının şahsi kararları neticesinde yapının öncelikli olarak hitap
ettiği duyular ve duyular arası aktarımlar günümüzde birçok yapıda karşımıza çıkmaktadır. Bu
nedenle mimarlık ve iç mimarlık disiplinini tek bir duyu ile ilişkilendirmek veya duyuları önem ve
kullanım yoğunluğu açısından sıralamak doğru değildir. Duyular arası aktarımlar tasarımcının yaptığı
tasarım ile gerçekleşebileceği gibi malzeme, kullanıcı ve kullanıcı algısının özelliklerine bağlı olarak
da kendiliğinden meydana gelebilmektedir. Tarihsel mimarlıkta görme duyusundaki bilinçdışı
dokunsallık yoğun bir biçimde bulunmaktadır (Pallasmaa, 2018). Bu ve buna benzer duyular arası
bilinçdışı aktarımlar günümüz mimarlığında da bulunması gereken, mimari yapıya değer katan
önemli unsurlar olarak tanımlanabilmektedir.
Duyular ile iç mekân ilişkisi üç boyutta ele alınabilir. Mekânın işlevsel özelliği nedeniyle duyularla
özdeşleşen iç mekânlar, işlevsel bir gereklilik olmamasına rağmen farklı kullanıcılar için farklı
duyularla algılanabilen iç mekânlar ve işlevden bağımsız, tasarıma özel duyularla algılanan iç
mekânlar olabilir.
İlk boyut; mekânın işlevsel özelliğinden dolayı duyular ile özdeşleşen iç mekânlardır. Örneğin yeme
içme mekânlarında koku, temsil mekânlarında işitme duyusu ön plana çıkmaktadır. Yine bir
havaalanında yapılan anonslar kullanıcının işitsel duyusuna hitap eder ve bu duyu ile hatırlanmasını
68
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
sağlar. Bu tür mekânlarda işlevsel bir gereklilik de olsa mekânın bellekteki izi duyular aracılığı ile
sağlanmaktadır.
İkinci boyutta; işlevsel bir gereklilik olmamasına rağmen bir mekân farklı kullanıcılar için farklı
duyularla algılanabilir. Kullanıcı bir mekânı belleğinde hangi duyu ile özdeşleştirmiş ve
özelleştirmişse işlevinden bağımsız olarak o duyu ile hatırlayabilir. Çocukluğunun geçtiği bir eve
yıllar sonra gelen birisi mekânı annesinin yaptığı bir yemek kokusu ile hatırlayabilir. Ya da tam tersi,
başka bir mekânda duyumsadığı bir yemek kokusunu çocukluğunun geçtiği ev ile bağdaştırabilir.
Oysa bir başka kullanıcı için böyle bir duyu ya da uyarıcı söz konusu olmayabilir. Yani anılarımızı
hatırlatan duyular, dolaylı olarak o anın geçtiği mekânı da zihnimizde canlandırabilir.
Üçüncü boyutta ise; işlevden bağımsız, tasarıma özel duyularla algılanan iç mekânlardır. Bu tür
tasarımlarda mekân tasarımı yapılırken duyulardan biri veya birkaçı üzerinde özellikle çalışılmakta,
mekânın işlevinden bağımsız olarak kullanıcı ile duyular üzerinden bağ kuran özelleşmiş mekânlar
yaratmak mümkün olmaktadır. Tasarımcılar, mekânı dolayısıyla mekânın sahibi kurum veya
kuruluşu mekân kullanıcısıyla yakınlaştırmak ve tanıdıklık hissini artırmak için duyulara yönelik
işlevsel çağrışımlar yapmak yerine, mekânın kimliğini oluşturmak için duyulara yönelik olarak
tasarımlar yapabilmektedir. Örneğin kurumsal logolar ve iç mekânda yapılan kurumsal tasarımlar
görme duyusuna hitap etmekte aynı işleve sahip diğer kurumlardan ayrılmaktadır. Yine günümüzde
mekânlar için özel olarak tasarlanan kokular, donatılar, renkler ve biçimler bu tür tasarım ögeleridir.
İşlevden bağımsız olarak tasarlanan ve mekânın kullanıcısına benzer işleve ve biçime sahip diğer
mekânlardan daha farklı bir deneyim sunan bu tasarım ögeleri doğrudan duyulara yönelik olarak
kurgulanmaktadır.
Görüldüğü gibi, yapının karakterini ve kullanıcının zihnindeki yerini pekiştirmeye yarayan giriş
mekânları, duyular dikkate alınarak tasarlandığında etkili olabilmektedir. Bu durumda, tasarım
aşamasında detay çözümlemesi ve malzeme seçimleri üzerinde düşünmek ve uygulama aşamasında
tasarımdan ödün vermeden projeyi tamamlamak son derece önemlidir. İşte bu tür tasarımlara örnek
olarak bir sağlık yapısının giriş mekânı incelenmiştir.
4. İSTANBUL MEMORİAL BAHÇELİEVLER HASTANESİ GİRİŞ MEKÂNININ
DUYULAR ÜZERİNDEN İRDELENMESİ
Çalışmanın konusunu oluşturan kavramların literatürdeki yeri ve birbirleriyle olan ilişkisi
değerlendirildiğinde, iç mekânda duyular aracılığı ile mekânın algılanmasına yönelik tasarımlarla
işlevden bağımsız duyulara yönelik yapılan tasarımların mümkün olduğu görülmektedir. Bu
çalışmada da duyular ile ilişkilendirilmiş tasarımlara yer verilen bir kamusal alan örneği olarak
69
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi incelenmektedir. Erbay (2021) biyofilik tasarım açısından
aynı hastaneyi incelediği çalışmasında, iç mekândaki tasarım ilkelerinin deneyimlerle yoğun ilişkisini
gözlemlemiş doğal ve fiziksel uyaranların yanı sıra duyusal uyaranların da etkili olduğunu
belirtmiştir. Bu nedenle çalışmada etkili giriş örneği olarak İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi
irdelenmiştir.
İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi USGBC (United States Green Building Council-Amerikan
Yeşil Binalar Konseyi) tarafından yürütülen sertifikasyon programları arasında en yüksek
derecelendirme anlamına gelen, enerji ve çevre dostu tasarımda lider konumdaki kurumlara verilen
ve en prestijli yüksek yeşil bina sertifikası olan “LEED Platinum” belgesini dünyada ve Türkiye’de
tam donanımlı hastaneler arasında ilk kazanan hastanedir ("Memorial", 2019). Hastanenin tamamı
sadece yeşil bina sertifikası için tasarlanmanın ötesinde birçok alanında uzman ekip tarafından özel
olarak düşünülüp tasarlanmış birimlere sahip bir hastanedir. Giriş mekânı ise bu amaçla diğer
birimleri ile hem ilişkili olup hem de çok daha yoğun duyusal göndermeler ile özelleştirilmiş bir
tasarıma sahiptir.
İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi, yeşil hastane konseptiyle tasarlanmış bir ekolojik
mimarlık yapısıdır. Memorial Proje Ekibi tarafından hazırlanan mimari projeyi, tasarımcıları yapıyı
“zamansız tasarım” olarak nitelendirmektedir (Yüksel, 2018). Yapının ekolojik olması ile hastane
işlevini birleştiren nokta ise iç mekân tasarımında yeşilin ve sanatın iyileştirici gücünü kullanma
hedefidir. Bu özellik yalnızca çalışma kapsamında incelenecek olan ana giriş mekânı için değil
binanın tamamı için geçerli bir tasarım yaklaşımıdır ve konsepti oluşturmaktadır.
Memorial Proje Ekibi iç mekân tasarımı için hastane iç mekân tasarımında uzmanlaşmış olan
Zoom/TPU ile iş birliği içerisinde projenin tamamlanmasını sağlamıştır (Ulusoy, 2021). Konsept,
hastane yönetmelikleri ve yeşil bina sertifikasyon sistemine ait yönetmeliklerin gerekliliklerini aynı
anda sağlamakta olan yapıda konseptin güçlü etkisi, iç ve dış mekânda bol miktarda yeşil alan
kullanımı ve canlı bitki kullanımı ile sağlanmaktadır.
Mekânda yapılan ön incelemeler ve gözlemlemeler sonucunda, giriş mekânında yer alan yapı
elemanları ve iç mekân donatılarının tümünde kullanıcıların duyularına hitap eden birçok tasarımsal
öge tespit edilmiştir. Bu özellikleri ile çalışma alanı olarak seçilen hastanenin yönetimi ve proje ekibi
ile görüşülmüş, alan incelemesi yapılarak, giriş mekânının görme, dokunma, işitme, koklama ve tatma
duyularına nasıl hitap ettiği; konsept, ışık, renk, malzeme, mobilya, sanatsal ögeler, enstalasyonlar ve
mekânsal ilişkiler bağlamında ele alınmıştır. Çalışma alanı olarak seçilen giriş mekânına ait kısmi
plan Şekil 1’de verilmiştir.
70
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
Şekil 1. İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi lobi katı ve giriş mekânına ait plan ve kısmi
plan (Ulusoy, 2021)
4.1. Görme Duyusu ile İlişkisi
Hastane yönetmelikleri gereği tıbbi işlem gerçekleştirilen ve malzeme seçiminde esneklik
tanınmayan mekânlar dışında yapıda doğal malzemelerin kullanılmasına son derece önem verilmiştir.
Bu açıdan bakıldığında giriş mekânının malzeme seçiminde özgür olunan mekânlardan biri olduğunu
söylemek mümkündür. Giriş mekânında doğal kaplama malzemelerinden ahşap ve mermer yoğun
olarak duvar yüzeyi, zemin ve yer yer tavanda karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra mimari formda
ve donatısal boyutta organik formlara sıkça rastlanmaktadır. Giriş alanında yüzeylerin neredeyse
tümünde toprak tonları tercih edilmiştir. Tavan yüzeyinde renk ve malzeme açısından genel konsept
ile tezat oluşturan beyaza alçıpan malzeme ile yapılmış dekoratif asma tavan uygulamasında
rastlanmaktadır. Bu uygulama toprak tonlarındaki mesh tavan panellerine yalnızca çerçeve
oluşturmakta olup tavan yüzeyindeki oranı mesh tavan panellerine göre oldukça azdır (Şekil 2).
Şekil 2. İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi ana girişi malzemeler, formlar ve renkler
(Ulusoy, 2019)
71
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
Giriş mekânında tercih edilen donatılar genelde yapının yüzeyleri ile uyumlu, taş ve toprak
tonlarındadır. Giriş mekânındaki en baskın donatı elemanı olan karşılama/danışma bankosu fiberglas
malzemeden üretilmiştir. Banko tamamen organik forma sahip olup özel olarak tasarlanmıştır.
Toprak tonlarının hâkim olduğu bankonun yüzey ile olan ilişkisinde renk algısı zemin ve duvar
yüzeyleri açısından dengededir.
Giriş mekânında en sık tekrar eden mobilya mekân kullanıcılarının bekleme alanlarında kullandığı
oturma elemanlarıdır. Genellikle gri rengin yoğunlukta olduğu, deri kaplamalı ve metal ayaklı
modern mobilyalardan oluşan oturma elemanları, bu özellikleri ile mekânın geri kalanı ile uyum
içerisindedirler. Bekleme alanı girişin sağ tarafında konumlandırılmış olup bankonun arkasına kadar
uzanmaktadır (Şekil 3). İyileştirici dijital yüzey tasarımı, piyano ve sirkülasyon alanları ile doğrudan
bağlantılıdır. Bu alanlarda oturma alanlarını ana sirkülasyondan ayırmak ve zemin yüzeyini
yumuşatmak amacıyla halılar kullanılmaktadır.
Şekil 3. Giriş mekânı; ana giriş kapısı, bekleme alanı, banko ve kafeterya ilişkisi ("Memorial", t.y.)
Dekoratif öge olarak tercih edilen sanatsal ögelere yapının genelinde ve özellikle giriş mekânında
sıkça rastlanmaktadır. Ana girişte ilk olarak giriş kapısının sol tarafında konumlandırılmış ve
konferans salonuyla ilişkilendirilmiş sanat galerisi isimli bölüm dikkat çekmektedir. Duvar
yüzeylerine uygulanmış üç boyutlu yüzey çalışması ve işlevledirilmiş bölücü elemanlardan oluşan
sergi yüzeylerine sahip olan galeri alanı görsel sanatlar alanındaki eserlerin sergilenmesine uygun
biçimde tasarlanmıştır. Bu alanda ikinci olarak karşılama bankosunun sol tarafında konumlandırılmış
olan biyofilik heykel bulunmaktadır. Ödüllü bir eser olan heykel, özel sipariş üzerine binanın tasarım
anlayışıyla birebir örtüşecek biçimde yapıya özel olarak yeniden uyarlanmıştır. Giriş alanındaki
üçüncü sanat ögesi ise; iyileştirici dijital yüzey tasarımıdır. Bu yüzey tamamen teknolojik bir alt
yapıya sahip olup dijital yüzeyde gösterilmek üzere tasarlanmış olan görseller hastane konsepti ile
örtüşen özel olarak hazırlanmış hareketli doğa manzaraları içermektedir. Üç katlık geniş galeri
72
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
boşluğu boyunca devam eden tasarım, Ab-ı Hayat olarak adlandırılmaktadır. Doğanın iyileştirici
gücünü ifade eden ve bu imkânı kullanıcılara giriş mekânından başlayarak sunan tasarımın mekân
kullanıcılarında psikolojik olarak pozitif etkiler yaratması hedeflenmiş olup kullanıcılardan olumlu
dönüşler alınmıştır. Yüzeyde birden fazla içerik sunulmaktadır. Ana girişteki son sanatsal öge ise hem
işitsel hem de görsel olarak duyulara hitap eden piyanodur. Biyofilik heykel tasarımı ile görsel ilişkisi
bulunan piyano karşılama bankosunun hemen arkasında bulunmaktadır (Şekil 4).
Şekil 4. Giriş mekânı; sanat galerisi, merdiven, biyofilik heykel, dijital sanat, piyano ve banko
ilişkisi ("Memorial", t.y.).
Giriş mekânı sahip olduğu sirkülasyon alanının genişliği nedeniyle birçok mekân ile doğrudan
bağlantılıdır. Görsel ve fiziksel bağların çok fazla olduğu giriş mekânında en geniş çaplı ilişki galeri
boşluğu ile sağlanmaktadır. Girişin hemen üzerinde oldukça büyük bir alanı kaplayan boşluk, girişin
üzerindeki iki kat boyunca devam etmekte ve üç katın sirkülasyon alanlarını doğrudan
ilişkilendirmektedir. Bu alanlarda benzer işlevli mekânların benzer yüzeyleri veya devamlılık
gerektiren tekrarlarda kaplamalar, bariyerler, parapetler, dijital yüzeyler, donatılar ve malzemeler
giriş ile aynı olacak şekilde kullanılmaktadır. Giriş alanındaki dijital ekranlarda yer verilen Ab-ı
Hayat isimli iyileştirici yüzey tasarımında kullanılan doğa görselleri ile ilişkilendirilebilecek 3D cam
görselleştirmeler ve konsepte yönelik olarak hazırlanan tablolar bulunmaktadır. Giriş alanında yer
alan karşılama/danışma bankosunun daha küçük boyutlu olanı hastane yapısının diğer girişinde de
yer almaktadır. Poliklinik biriminin bekleme alanlarında, duvar yüzeylerinde, oturma donatılarının
malzemelerinde ve biçimlerinde giriş alanındaki kararlara benzer kararlara rastlanmaktadır.
Giriş mekânın geneline yayılmış olan konsept ile ilişkili renk seçimleri ve bitkilendirme, mevcut
donatı ve yüzey kaplamalarındaki estetik kaygı ve dekoratif ögelerin tümü görme duyusuna hitap
etmektedir. Sanat öğelerinden sanat galerisi ve heykel, piyano, özel tasarlanmış olan
karşılama/danışma bankosu, tavan tasarımı, aydınlatma tasarımları, plan çözümlemesi ve
73
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
yönlendirme tabelaları insanların görme duyuları ile algılanmaktadır. Giriş mekânında günışığından
maksimum düzeyde faydalanılmakta olup yapay aydınlatmalar hem görsel kirliliğe yol açmamak
adına hem de enerji etkin tasarım yaklaşımını desteklemek için optimum düzeyde tutulmuştur. Bu
açıdan değerlendirildiğinde görme duyusuna hitap eden donanımların giriş mekânının geneline
homojen olarak yayıldığını söylemek mümkündür.
4.2. Dokunma Duyusu ile İlişkisi
Giriş mekânında yapı yüzeylerinde tercih edilen malzeme yüzeylerin büyük bir bölümü parlak ve
pürüzsüzdür. Bu açıdan dokunma duyusunu yormayan yüzeylerin oluşturulduğunu söylemek
mümkündür. Ancak bu yüzeylerin büyük bölümünde birden fazla malzeme kullanılarak dokular arası
farkların hissedilmesi sağlanmıştır. Yüzeyler arasındaki dokusal farklar birbirleriyle uyum sağlayan
renk farklılıkları ile görme yoluyla da hissedilebilir hale getirilmiştir. Farklı işlevli donatılar ve
yüzeylerde farklı malzemelerin kullanıldığı ve bu farklı malzemelerin dokunma duyusu ile
algılanabilir olduğu tespit edilmiştir. Bekleme salonu koltuklarında kullanılan tekstil, yerde kullanılan
halı, giriş bankosunun kaygan yüzeyi ve malzeme açısından farklılaşarak özelleşen biyofilik heykel
de malzemeleri ile mekân kullanıcılarının dokunma duyularına hitap etmektedir (Şekil 5).
Şekil 5. İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi bekleme alanı donatılar, biyofilik heykel ve
karşılama/danışma bankosu (Erbay, 2019; Ulusoy, 2019)
4.3. İşitme Duyusu ile İlişkisi
Giriş mekânında işitme duyusuna yönelik en güçlü algı piyano ile sağlanmıştır. Günün farklı
saatlerinde seçilen besteleri kendi kendine çalan piyano, mekân kullanıcıları tarafından da
çalınabilmektedir. Piyanonun iki şekilde kullanılabilmesi, hem kullanıcıların mekânı işitsel olarak
deneyimleme biçimlerine katkı sağlamakta hem de mekânın deneyimlenmesine imkân vermektedir.
Mekânda tavan ve duvar yüzeylerinde akustik kaygılar ile tercih edilen malzeme ve tasarımlar
mekânın işitme duyusuna olan ilişkisini olumlu yönde etkilemek amacıyla tasarlanmıştır. Bir başka
işitsel duyu giriş mekânında galeri boşluğunca devam eden dijital sanat Ab-ı Hayat içinde özel olarak
74
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
tasarlanan müziktir. Döngüsünü üç dakikada tamamlayan beste, içinde suyun akışkanlığını hissettiren
doğal sesleri de içermektedir (Şekil 6). Giriş salonunda bekleyen ya da yanından geçen kullanıcılar
için son derece dikkat çekici ve sakinleştirici etkisi rahatlıkla gözlemlenebilmektedir. İşitme
duyusunu etkilemeye yönelik yapılan uygulamaların tümünün mekânda görme duyusu açısından
tehdit yaratmayacak biçimde kurgulandığı gözlemlenmektedir.
Şekil 6. Giriş mekânından Ab-ı Hayat, Ab-ı Hayat’tan detay ve piyano (Erbay, 2019; Ulusoy, 2019)
4.4. Koklama Duyusu ile İlişkisi
Genellikle mekân tasarımlarına görme, işitme ve dokunma duyularına oranla daha az dâhil edilen
koklama duyusu İstanbul Memorial Bahçelievler hastanesi için giriş mekânı kokusu ile ön plana
çıkmaktadır. Günümüzde kurumsallaşmış olan marka ve firmaların sıkça tercih ettiği kurumsal koku
tasarımları alışıldık bir konumdadır. Ancak İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi’nin bir özelliği
olarak yapının giriş mekânında tercih edilen koku Memorial Sağlık Grubu’na ait hastaneler için ortak
olarak kullanılan bir koku değildir. Bu koku, yalnızca İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi için
giriş mekânında kullanılmak üzere konsept ile uyumlu olması hedeflenerek tasarlanmıştır. Koku
tasarımının varlığı herhangi bir görselleştirme yöntemi ile ifade edilememekle birlikte mekânın
kokusu kullanıcılar tarafından deneyimlendiğinde görsel, işitsel, dokunsal ve tatsal veriler ile
ilişkilendirilerek bellekte yer etmektedir. Mekânda kullanılan kokuya başka bir mekânda rastlamak
mümkün olmayacağı için koku farklı ortam veya koşullarda İstanbul Memorial Bahçelievler
hastanesini anımsatma görevinden çok, mekâna tekrar gelindiğinde önceki deneyimleri ve mekâna
dair kullanıcının belleğindeki anıları anımsatma görevi görmektedir.
Giriş mekânında sağ tarafta bekleme alanı ile ilişkilendirilmiş bir büfe alanı bulunmaktadır. Bu alanda
sıcak/soğuk içecekler ve atıştırmalıklar yer almaktadır (bkz. Şekil 3). Giriş mekânı bu bölümden
75
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
yayılan kokular ile de kullanıcının algısında ilişkilendirilebilmektedir. Son olarak hastane girişinde
yer alan canlı bitkiler ile koku duyusu da uyarılabilmektedir.
4.5. Tatma Duyusu ile İlişkisi
Mimaride yapılar için çok tercih edilmeyen tatma duyusuna yönelik bir tasarım, İstanbul Bahçelievler
Memorial Hastanesi’nin fiziki yapısında da bulunmamaktadır. Ancak iç mekânda giriş alanında ve
yapının geri kalanlarında farklı birimlerde sıkça rastlanılan büfe ve kafeteryalar kullanıcıların mekânı
tatma duyusu ile deneyimleme imkânı sunmaktadır. Kullanıcı deneyimleri ve diğer duyuların yaptığı
aktarımlar farklı kullanıcılar için farklı oral deneyimler ile ilişkilendirilebilmektedir. Çalışma
kapsamında incelenen verilerde böyle bir bulguya rastlanmamış, yapılan görüşmelerde de yapının
tasarımcıları tarafından bu amaç ile uygulanmış bir tasarımdan söz edilmemiştir. Dolayısıyla tatma
duyusu ile kullanıcının belleğinde mekâna ait iz bırakacak bir tasarımsal öge bulunmamaktadır.
Yapının bir sağlık yapısı olması nedeniyle, işlevinden kaynaklı olarak tatma duyusuna yönelik bir
tasarım yapılmadığı düşünülmektedir.
İstanbul Bahçelievler Memorial Hastanesi’nin beş duyu organı ve tasarımsal deneyimlerle ilişkisinin
irdelendiği bu bölümde tatma duyusu hariç diğer tüm duyulara hitap eden tasarımların bulunduğu
gözlemlenmiştir. Bütün duyular toplu olarak değerlendirildiğinde giriş mekânının büyük bir boşluk
içinde tasarlandığından üst katların galerilerinden de bu boşluk rahatlıkla algılanmaktadır. Bu nedenle
sadece giriş mekânında değil yapının bütününde yer alan tasarımsal deneyimler duyularla
ilişkilendirilebilir.
5. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
İç mekânda duyular üzerine yapılan bu çalışmada İstanbul Bahçelievler Memorial Hastanesi’nin giriş
mekânı örneklem olarak incelenmiştir. Alan çalışmasında elde edilen veriler iki açıdan
değerlendirilebilir. Bunlardan ilki literatür taramasında kabul edilen ve üç boyutta ele alınan duyular
ve iç mekân ilişkisidir. İkincisi ise bu ilişkinin kuruluş biçimidir. Yani tasarımsal olarak karşılığıdır.
İlk değerlendirme sonucu; duyular ve iç mekân ilişkisinin güçlendirilmesine yönelik çıkarımlardır.
Alan çalışmasında ve literatür taramasında karşılaşılan veriler göz önünde bulundurulduğunda iç
mekân ve duyu ilişkisinin üç şekilde gerçekleşebildiği görülmektedir. Birincisi: Mekân, işlevsel
olarak duyulara hitap edebilir. İkincisi: Mekân, bellekteki izi nedeniyle duyular yolu ile hatırlanabilir.
Üçüncüsü: İşlevden bağımsız olarak mekân, duyulara hitap edecek şekilde tasarlanabilir. Bu tür
mekânlara örnekler Tablo 1’de verilmiştir.
76
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
Tablo 1
İç Mekânın Duyularla Algılanmasına Ait Örnekler
İç Mekân ve Duyu
Örnek
İşlevsel duyu ile algılanan
mekân
Restoran (koklama/tatma), fırın (koklama/tatma), pastane
(koklama/tatma), hastane (koklama), sinema (işitme), tiyatro (işitme),
havaalanı (işitme), vb.
Bellekteki duyu ile algılanan
mekân
Mekânda algılanan bellekteki duyular ya da duyularla algılan bellekteki
mekân (ev, okul, vb.)
Tasarımsal duyu ile algılanan
mekân
Tasarım yolu ile iken kullanıcının duyularına hitap eden, duyuları
harekete geçiren ve bu sayede mekânın bellekte iz bırakmasını sağlayan
tasarımları içeren mekânlar (Kurumsal logolar, kurumsal iç mekân
tasarımları, özel koku tasarımı, özel donatılar, sanat eserleri,
enstalasyonlar, vb.)
Bu açıdan değerlendirildiğinde örneklem alanının işlevsel ve tasarımsal duyu ile ilişkisinin güçlü bir
şekilde kurulduğunu söylemek mümkündür. İşlevsel duyu olarak görme, dokunma, işitme ve koklama
duyularının direkt olarak hastane işlevi ile ilişkisi kurulmasa da tasarımsal duyu aracılığı ile mekânın
bellekte kalmasını sağlayacak tasarımların bulunduğu görülmektedir. Bellekte duyu ile algılanan
mekân özelinde hastane işlevinin ambulans sesi (işitme), hastaların ya da hasta yakınlarının endişeli
bekleyişleri (görme ve dokunma) ya da bağırışları (işitme), keskin ilaç kokusu (koklama) gibi
duyumlarla hatırlanmaması için özen gösterildiği, bunların yerine işlevsel ve tasarımsal duyu ile
algılanan bir mekân yaratma çabası görülmektedir.
İkinci değerlendirme sunucu ise; duyulara yönelik tasarımların iç mekândaki uygulama biçimlerinin
neler olabileceğine yönelik çıkarımlardır. Bu sonuçlar literatürde yer alan mekân ve duyu arasındaki
ilişkiye dair bilgileri ve alan çalışmasında gözlemlenen uygulanış biçimlerini temel alarak hem
teoride hem de pratikte elde edilen verileri içermektedir (Tablo 2).
Tablo 2
Duyular ve İç Mekândaki Uygulama Biçimleri
Duyular
İç Mekândaki Uygulama Biçimleri
Görme Duyusu
Renk, ışık, doku, malzeme, yüzey tasarımı, yönlendirme levhaları, tavan tasarımı,
aydınlatma tasarımı, döşeme, duvar, form, sanat, enstalasyon, vb.
Dokunma Duyusu
Renk, doku, malzeme, tekstil, halı, bitki, sanat, vb.
İşitme Duyusu
Müzik, görsel müzikli enstalasyonlar, enstrümanlar, canlı performanslar, anonslar,
vb.
Koklama Duyusu
Koku tasarımı, bitki, içecek ve yiyecek, vb.
Tatma Duyusu
İçecek ve yiyecek, vb.
77
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
Bu açıdan değerlendirildiğinde de örneklem alanında tatma duyusu hariç diğer tüm duyulara hitap
eden tasarımsal deneyimlerin oldukça yoğun kullanıldığını söylemek mümkündür. Duyuların iç
mekândaki uygulama biçimlerinin işlevsel ve tasarımsal duyu ile algılanan bir mekân yaratmada nasıl
kullanılabileceğine iyi bir örnek teşkil eden İstanbul Bahçelievler Memorial Hastanesi’nin giriş
mekânı, özellikle yaygın olarak bellekte yer eden hastane algısı üzerinde önemli bir deneyim
yaşatmaktadır.
Görüldüğü gibi bir yapının insan mekân ilişkisini başarılı bir şekilde kurabilmesi, kullanıcının
belleğinde yer etmesi ve mekânsal özellikleri ile ön plana çıkan yapılar arasına girmesi için tasarımın
duyularla ilişki kurması gereklidir. Bu açıdan mekânın kamusal veya özel olması gözetilmeksizin tüm
kullanıcıların yapının kendisi ile ilgili olmayan işlevlerinden bağımsız olarak kullandığı ve yapıyı
tanıdığı mekân olarak giriş mekânları en önemli bağ kurma mekânıdır. Bu amaçla kamusal alanlar
arasında insan psikolojisinin önemsendiği en geniş kullanıcı kitlesine sahip yapı türlerinden biri olan
sağlık yapıları arasından seçilen İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi giriş mekânı, duyular
açısından incelenmiştir. Giriş mekânının yapı ve yeşil bina konsepti ile uyumlu olarak tasarlandığı ve
mekânlarda duyulara göndermeler yapılarak kalıcılık kazandırıldığı gözlemlenmiştir. Çalışma
kapsamında duyular; konsept, ışık, renk, malzeme, donatılar, mobilya, sanat öğeleri, enstalasyonlar,
kurumsal kimlik öğeleri, güvenlik elemanları, yönlendirme elemanları üzerinden değerlendirilmiş ve
genel sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.
Sonuç olarak, iç mekân tasarımı yapılırken birden fazla duyuya hitap etme ihtimali oldukça yüksektir.
Ancak hangi duyuya hitap edeceği konusunda tasarımcı tasarımını özelleştirebilir. Duyulara yönelik
olarak yapılan tasarımlar kullanıcı üzerinde olumlu bir psikolojik etki sağlamanın yanı sıra estetik bir
algı uyandırmak, gizlemek, bütünlük sağlamak veya pekiştirmek gibi amaçlara hizmet
edebilmektedir. Ayrıca mekânı duyularla deneyimlerken, bellekte yer etmesi ve bu özellikleri ile
hatırlanması da tasarım amaçlarından biridir. Bu sayede kullanıcı kalıplaşmış algı duyumlarının
dışına çıkarak mekânı deneyimleme şansı elde edebilir ve mekân ile ilişki kurabilir. İç mekân tasarımı
yapılırken duyuları merkeze alan tasarım yaklaşımlarının bu anlamda her zaman bir adım önde olduğu
söylenebilir.
Teşekkür ve Bilgi Notu
Bu çalışma İstanbul Memorial Bahçelievler Hastanesi Yönetiminin bilgisi dâhilinde, Memorial Proje
Grup Müdürü Mimar Fulden Baran Toz’un eşliğinde ve gözetiminde yapılan alan ziyaretleri ve
fotoğraf çekimleri doğrultusunda, tasarım ekibi ile konu hakkında görüşleri alınarak hazırlanmıştır.
Çalışma, 5. European Confecance on Science, Art and Culture (ECSAC)’da sunulmuştur. Makalede,
78
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
ulusal ve uluslararası araştırma ve yayın etiğine uyulmuştur. Çalışmada Etik Kurul izni
gerekmemiştir.
Çıkar Çatışması Beyanı
Yazarlar herhangi bir çıkar çatışması olmadığını beyan etmektedir.
Araştırmacıların Katkı Oranı Beyan Özeti
Yazarlar makaleye eşit oranda katkı sağlamış olduklarını beyan etmektedirler.
KAYNAKÇA
Akcan, E. (1994). Sanatın ve Mimarlığın Göreli Özerkliği / Özgürlüğü Üzerine. Mimarlık, 32(2),
21-22. Erişim Adresi: http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/428/6147.pdf
Aksoy, E. (1972). Mimarlık Anlayışları ile İnsan İhtiyaçları Arasındaki İlişkiler. Mimarlık, 10(8),
24-25. Erişim Adresi: http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/422/6615.pdf
Akyüz, Ş. (2019). Listelist. Erişim Adresi: https://listelist.com/wabi-sabi-nedir/
Arcan, E. F. ve Evci, F. (1987). Mimari Tasarıma Yaklaşım 1 Bina Bilgisi Çalışmaları. İstanbul:
İstanbul Yıldız Üniversitesi Yayınları.
Aslan Dinçay, D. (2019). İç Mekana Taşıdığı Anlam İle Doğal Taş. Natura. Erişim Adresi:
http://www.naturadergi.com/anasayfa/ic-mekana-tasidigi-anlam-ile-dogal-tas/
Aydınlı, S. (2015). Meslek Etiği. Mimarlık(384). Erişim Adresi: http://www.mimarlikdergisi.com/
index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=398&RecID=3700
Çakır, O. (2012. Kamusal Mekân. Mimarlık(367). Erişim Adresi: http://mimarlikdergisi.com/
index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=381&RecID=2996
Ellialtıoğlu, B. (2007). Mekanda Kişiselleşme ve Kendileme. (Yüksek Lisans Tezi) İstanbul:
İstanbul Teknik Üniversitesi.
Erarslan, A. (2014). Mimaride Anlam; Yapıdaki "Sembolik Dil" üzerine bir değerlendirme.
Tasarım+Kuram, 10(18), 18-35. Erişim Adresi: https://www.tasarimkuram.com/TR/
jvi.aspx?un=DTJ-29974&volume=10&issue=18
Erbay, M. (2019). Kişisel fotoğraf arşivi
Erbay, M. (2021). İç Mekânda Biyofilik Tasarım ve Uygulama Alanı Olarak Bir Sağlık Yapısı:
Memorial Bahçelievler Hastanesi. Mimarlık ve Yaşam, 6(2), 529-551. Erişim Adresi:
https://dergipark.org.tr/tr/pub/my/issue/64389
Erkan Yazıcı, Y. ve Çakıcı Alp, N. (2017). Duyuların Mekânsal Deneyimleri Şekillendirmesi:
Sagrada Familia Kilisesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Art-e Güzel Sanatlar Fakültesi
Sanat Dergisi, 10(19), 55-77. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/sduarte
Erkmen, A. (2019). Mimarizm Mimarlık ve Tasarım Yayın Platformu. Erişim Adresi:
https://www.mimarizm.com/mimarlik-ofisleri/mimaristudio_130199
79
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
Eroğlu, F. (2018). İşitme Duyusunun İç Mekan Bağlılığının Artırılmasına Yönelik
Kullanımı.(Yüksek Lisans Tezi) Erişim adresi: https://polen.itu.edu.tr/handle/11527/18080
Feng Şui. (2021, 15 Eylül). Vikipedi içinde. Erişim adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/
Feng_%C5%9Eui
Gezgin, S. ve İralı, A. (2017). Gelişen Teknoloji Değişen Mekan. İstanbuş: Eğitim Yayınevi.
Gombrich, E. (1983). Hegel ve Sanat Tarihi. Mimarlık, 21(7), 22-27. Erişim Adresi:
http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/489/7181.pdf
Gümüş, İ. (2019). Duyular Mimarlığı ve Zumthor. Yapı(449). Erişim Adresi: https://yapidergisi.
com/duyular-mimarligi-ve-zumthor/
Günal, B. (2006). İnsan-Mekan İletişim Modeli Bağlamında Konutta Psiko-sosyal Kalitenin
İrdelenmesi. (Doktora Tezi) Erişim adresi: https://polen.itu.edu.tr/handle/11527/8502
Hasol, D. (2012). Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü (12. b.). İstanbul: Yem Yayın.
Koyuncu, E. (2012). Feng Shui Pusula İçinizde (1. b.). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Lefebvre, H. (2008). The Production of Space. London, Blackwell Publishing.
Memorial. (2019). Erişim Adresi: https://www.memorial.com.tr/
Memorial. (t.y.). Erişim Adresi: https://sanalgezinti.com/yeni/memorial/bahcelievler/index.html
Nalbantoğlu, H. (1997). Teknoloji Sorununa Bazı Felsefi Yaklaşımlar Üzerine. Mimarlık, 35(4), 2431. Erişim Adresi: http://dergi.mo.org.tr/dergiler/4/506/7426.pdf
Öymen Gür, Ş. (1998). Eleştirel Yorumlarda Mimari Kavramlar-2. Yapı(197), 65-80.
Özel, M. (2017). Zumthor Mimarlığında Kutu Fikri. Mimarlık(398). Erişim Adresi: http://www.
mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=412&RecID=4314#
Pallasmaa, J. (2018). Tenin Gözleri: Mimarlık ve Duyular (4.b.). İstanbul: YEM Yayınları.
Roth, L. (2006). Mimarlığın Öyküsü. (Ö. Erduran, Çev.) İstanbul: Kabalcı.
Salvan, S. (1999). Archıtectural Theories of Design (3.b.). Quezon City: JMC Press.
Sennett, R. (1999). Dokunma Duyusu. Mimarlık, 37(5), 7-10. Erişim Adresi: http://dergi.mo.org.tr/
dergiler/4/534/7868.pdf
Şenkal Sezer, F. (2015). Kullanıcı Memnuniyetinin Konfor Koşulları Açısından Değerlendirilmesi:
Bir Eğitim Binası Örneği. Trakya University Journal of Engineering Sciences, 16(1), 11-19.
Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/tujes/issue/21550
Taşçı, H. (2014). Bir Hayat Tarzı Olarak Şehir, Mekan, Meydan (1.b.). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Ulusoy, S. (2019). Kişisel fotoğraf arşivi
Ulusoy, S. (2021). Üst yüzey kaplamaları özelinde iç mekân yapısal detayları üzerine bir
sınıflandırma önerisi. (Yüksek Lisans Tezi) Erişim adresi:
https://www.ktu.edu.tr/fbeicmimarlik-tgyukseklisanst3857
80
Journal of Interior Design and Academy
INda 2021, 1(2):62-81
e-ISSN: 2791-7436
Yüksel, H. Z. (2018). Memorial Bahçelievler Hastanesi Zoom / TPU Mimarlık. Natura, 100-107
Erişim Adresi: http://www.naturadergi.com/online-dergi/eski-yayinlar-old-magazines/.
81