MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ SAYI: 31, OCAK - 2015, S.366-397
İSTANBUL – ISSN:1303-2429 E-ISSN 2147-7825 copyright ©2015
http://www.marmaracografya.com
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR
GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN GEREKSİNİM ANALİZİ
Requirement Analysis for Determining Hazard and Vulnerability in
Multiple Disaster Risk Management
Öğr. Gör. Bekir TAŞTAN
İstanbul Teknik Üniversitesi, Bilişim Enstitüsü, Coğrafi Bilgi Teknolojileri
Bölümü Doktora Öğrencisi, tastanb@itu.edu.tr
Doç. Dr. Arif Çağdaş AYDINOĞLU
Gebze Teknik Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi
aydinoglu@gyte.edu.tr
ÖZET
Afetler, insanlara, insanların sahip olduğu mal varlıklarına ve çevreye
büyük çapta yıkıma neden olurlar. Bu yıkımları ortadan kaldırmak veya
yıkımların etkilerini azaltmak için yapılacak çalışmalar afet yönetimi
çerçevesinde gerçekleştirilir. Afet yönetimi genel anlamda birbirini takip eden
dört aşamada gerçekleşmektedir. Afet gerçekleşmeden önceki dönemde zarar
azaltma ve hazırlık, afet gerçekleştikten sonraki dönem için müdahale ve
iyileştirme aşamaları etkileşim halindedir. Afet yönetiminin başarılı olması, afet
döngüsü içindeki aktivitelerin başarıyla yapılmasına bağlıdır. Afet risk yönetimi,
tehlike ve zarar görebilirlik ile risk analiz çalışmaları gibi unsurları
içermektedir.
Afet tehlikesi doğal veya insan kökenli bir olay iken, zarar görebilirlik
insanların veya malvarlıklarının tehlikelere maruz kalmasına sebep olan çeşitli
nitelikleridir. Tehlike ve zarar görebilirliğin bileşimi afet riskini ortaya
çıkarmaktadır. Bazı afet tehlikeleri bir arada görülebilmekte-depremi takip eden
heyelanlar, yangınlar ve seller gibi- afetler birbirini tetikleyebilmektedir. Buna
benzer şekilde bir alanda birden fazla afetin bir arada görülmesi çoklu afet riski
durumunu ortaya çıkarmaktadır. Afet risklerinin yönetilebilmesi için öncelikle
tehlike, zarar görebilirlik analizleri ve veri gereksinimi analizlerinin yapılması
gereklidir. Ayrıca bu afetlere bütüncül bir yaklaşım gerekmektedir. Böylelikle bu
çalışmada, Türkiye’de en çok görülen deprem, sel, heyelan, yangın, orman
yangını gibi afet türleri için tehlike ve zarar görebilirlik analizine yönelik veri
gereksinimi analizleri yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Afet riski, tehlike ve zarar görebilirlik, veri
gereksinimi analizi
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
ABSTRACT
Disasters cause great disruption for human, environment and assets. To
mitigate or reduce the impact of disasters; hazard, vulnerability, and risk
analysis are performed within the risk management activities. Disaster
management generally occurs in four successive stages. Damage mitigation and
preparedness stages for pre-disaster, response and recovery stages for postdisaster interact with one another. Success in disaster management depends on
successfully realization of the activities that are performed in the disaster cycle.
Disaster risk management contains activities such as hazard, vulnerability, risk
assessment, and analysis.
Disaster hazard is a natural or human originated event; vulnerability is
the features and situations of a society that cause exposure to the harming
impacts of a hazard event. The composition of the disaster hazard and
vulnerability expose the risk of disaster. Some disaster hazard such as following
the earthquake landslide, floods, and fire can occur together and can trigger each
other. Similarly more than one disaster can be seen together and that exposes the
multi-hazard risk situations. In order to manage the disaster risks data
requirement, hazard and vulnerability analysis must be performed first. Also an
integrated approach is required for disaster. For this purpose, in this study data
requirement analysis was performed for the analysis of very common disasters in
Turkey such as landslides, fire, forest fire, flood and earthquake.
Keywords: Disaster risk, hazard and vulnerability, data requirement
analysis
1.GİRİŞ
Günümüzde dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanlar farklı
tipteki afetlerle karşı karşıyadır. Bu afet türleri insanları olumsuz olarak
etkilemekte, can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır. Afet türleri doğal
etkenlerle ve insan kaynaklı etkenlerle ortaya çıkmaktadır. Afetlerin en
büyük özelliği toplumların iş görme kabiliyetlerini etkilemesi ve
toplumların kendi başlarına üstesinden gelememeleridir (UNISDR, 2009).
Afetlerin bazıları tahmin edilemezken bazıları çok hızlı gelişir ve çok
tehlikelidir (Singh, 2008).
Afetlerin olumsuz etkilerine karşı koyabilmek için yapılacak
faaliyetler belirli bir silsile ile gerçekleştirilir. Bu faaliyetler afet öncesi ve
sonrasında gerçekleştirilebilecek faaliyetlerdir ve afet yönetim sistemi
içerisinde gerçekleştirilirler. Afetlerin gerçekleşmesinden önceki
367
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
faaliyetler afet risk yönetimi olarak adlandırılırken, afetler gerçekleştikten
sonraki çalışmalar ise afet kriz yönetimi olarak adlandırılır (Kadıoğlu,
2011). Afet risk yönetimi hazırlık, önleme, azaltma gibi aktiviteler yoluyla
afetlerin kötü etkilerinden kaçınmayı ve onları azaltmayı hedefler
(UNISR, 2009). Afet risk yönetimi tehlikelerden kaynaklanan tehditleri
belirlemeyi, insanların zarar görebilirliğini anlamayı ve gelecekteki risk
azalımı için stratejiler geliştirmeyi içerir. Afet risk yönetiminin anahtar
elemanları; tehlike, risk ve zarar görebilirlik belirlemesi, risk analizi ve
değerlendirmesidir (Nirupama, 2013).
Kentleşme olgusu, doğanın hızlı biçimde değiştirilmesi, hızlı nüfus
artışı gibi nedenlerle bir bölgede birden çok afet tehlikesi
görülebilmektedir. Tehlikelerin bir arada görülebilmesi afetlerin
sonuçlarının tahmin edilmesini güçleştirmektedir. Aslında tehlikelerin
çoklu olarak ortaya çıkmasının yanında insanların zarar görebilirlik
nitelikleri de afetlerin boyutunu değiştirmektedir. Zarar görebilirlik,
herhangi bir topluluğu veya mal varlığını afet tehlikelerine karşı maruz
bırakan tüm nitelikleridir (UNISDR, 2009). Bu nitelikler zamansal ve
mekânsal olarak değişime uğramaktadır. Örneğin fakir bir insanın mali
durumu düzelince zarar görebilirlik seviyesi değişmektedir. Bir kişi bir
yerden diğer bir yere göç edince tehlikenin var olup olmama durumuna
göre zarar görebilirlik düzeyi farklılaşabilmektedir. Farklı tehlikeler ve
zarar görebilirlik bileşimi riskin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Afet riski, afet tehlikesinin gelecekte gerçekleşmesi ile insanlara
ve insanların çevresine zarar verme durumuna bağlı ortaya çıkabilecek
kayıp olasılığıdır (Kadıoğlu, 2008). Teknolojik gelişmelerle de birlikte
artık doğal afetler yanında teknolojik afetler görülebilmekte ve bir afet
diğer afeti tetikleyebilmektedir. Bu durum çoklu risk durumunun ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bu afetlerin yönetilebilmesi için afet
tehlikelerine neden olan ve zarar görebilirlik durumlarını ortaya koyan
faktörlerin ayrıntılı incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada, afetlere
bütüncül bir bakış içerisinde Türkiye’de en fazla görülen deprem, sel,
heyelan, yangın/orman yangını gibi afet türleri için tehlike ve zarar
görebilirlik veri gereksinimi analizi yapılmıştır. Veri gereksinimi analizi
çoklu afet risklerinin analiz edilebilmesinin ilk adımıdır ve afetlerin
doğasını ortaya koyabilmek açısından önemlidir.
368
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
2.TEHLİKE- ZARAR GÖREBİLİRLİK- RİSK KAVRAMI
Ülkemizde jeolojik, jeomorfolojik ve meteorolojik durumlara bağlı
olarak ilkçağlardan itibaren çeşitli afetler meydana gelmiştir. 1900 ve
2010 yılları arasında deprem, kaza, sel, heyelan ve yangın en fazla görülen
afet türleri olmuştur (URL 1). Bu afet türlerinin etkisinin çok fazla veya az
olması zarar görebilirlikle de alakalıdır. Yani toplumun sahip olduğu
nitelikler ve çevrelerindeki koşullar afetler karşısındaki zarar görebilirlik
durumlarını etkilemektedir. Zarar görebilirlik çok yönlü bir kavramdır.
Zarar görebilirlik ile tehlike durumunun etkileşimi risk durumunu ortaya
çıkarmaktadır. Risk belirli tehlikenin ileride yaşanması halinde insanlara
ve çevreye zarar veya hasar verebilme durumuna bağlı ortaya çıkabilecek
kayıp olasılığı (Kadıoğlu, 2008) ve tehlikeli olayın olumsuz sonuçlarının
toplamıdır (AFAD, 2012).
Tehlike yaşamı tehdit eden, çevreye ve sahip olunan varlıklara
zarar verme potansiyeli olan (AFAD, 2012), hizmet kayıplarına da neden
olmasının yanı sıra ekonomik ve çevresel yıkıntılara da yol açan tehlikeli
bir olgu veya maddedir (UNISDR, 2009). Tehlikelerin bir kısmı doğal
kökenli iken bir kısmı da insan kaynaklıdır. Değişik nedenlerden dolayı
ortaya çıkan kuvvetli rüzgârlar, fırtınalar, şiddetli yağışlar, uzun süreli
sıcak ve soğuk hava dalgaları, sel/taşkın, orman yangınları, çığ, yıldırım
gibi birçok olay doğrudan veya dolaylı olarak atmosfer kökenli doğal
afetlere neden olan tehlikeli doğa olaylarıdır (Şahin ve Sipahioğlu, 2002).
Tehlikelerin bir kısmı çok hızlı gelişirken bir kısmı yavaş gelişir.
Depremler, seller, volkan püskürmeleri, kasırgalar hızlı gelişen afetlere
örnek olarak gösterilebilirken, erozyon, kuraklık, küresel iklim değişikliği
yavaş gelişen afet tehlikelerine örnektir (Dickson vd., 2012). Bazı afet
türleri ise teknoloji kaynaklıdır. Bu afetlerin büyük bir bölümü kazalara
bağlı olarak ortaya çıkar; havayolu kazaları, tren çarpışmaları, gemi
kazaları gibi. Patlamalar, yangınlar, radyoaktif sızıntılar, bina çökmeleri
yangınlar ve bazı kimyevi maddelerin taşınması sırasında oluşan çeşitli
tehlikeler bunlara örnek olarak gösterilebilir (Smith, 2013).
Herhangi bir bölgede afet riskinin ortaya çıkması için tehlikelerin
bulunmasının yanında tehlikelere karşı zarar görebilirlik durumları da
etkilidir. Zarar görebilirlik bir topluluğun, sistemin ya da mal varlığının
tehlikenin zararlı etkilerine maruz kalmasına neden olan koşulları ve
özellikleridir (UNISDR, 2009). Bu nitelikler her bir tehlike türü için
369
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
belirlenmelidir (EUROPEAN COMMISSION, 2007). Zarar görebilirlik
çok yönlü bir kavramdır. Farklı durumlarda farklı zarar görebilirlik şartları
ortaya çıktığı için bu kavrama yönelik ortak bir yöntem bulunmamaktadır
(Birkman, 2006). Ancak zarar görebilirlik için ortak ifade edilen unsur,
insanların veya mal varlıklarının tehlike etkisine maruz kalabilen
özellikleridir (Wisner vd., 2003).
Zarar görebilirliği açıklayabilmek için maruziyet, dayanıklılık ve
esneklik kavramlarının açıklanması gereklidir (Şekil 1). Maruziyet, büyük
oranda doğal çevrenin, bina karakteristiklerinin ve fiziksel konumun bir
ürünüdür. Dayanıklılık (Direnç, karşı durma gücü), ekonomik, psikolojik,
fiziksel sağlık ve bakım sistemlerini yansıtır (Pelling, 2003). Çabuk
iyileşme gücü (Elastikiyet, zorlukları yenme gücü); tehlike baskısına uyum
sağlayabilme ya da başa çıkma gücüdür (Pelling, 2003). Esneklik ve başa
çıkma kapasitesi zarar görebilirlik için benzer anlamda kullanılan
kavramlardır (Birkman, 2006).
İnsan Zarar Görebilirliği
Maruziyet
Tehlikeye
bağlı konum
Yakın çevre
ortamları
Dayanıklılık
(Karşı durma
gücü)
Geçim
Esneklik (Çabuk
iyileşme gücü)
Sağlık
Uyum
sağlamalar
Hazırlık
Şekil 1: İnsan zarar görebilirliği bileşenleri (Pelling, 2003:48).
Tehlike ve zarar görebilirlik bileşimi afet riskini ortaya çıkarmaktadır.
Tehlike ile riski eşit tutmamak gerekir. Doğal ya da insan kaynaklı çeşitli
tehlikelerin bulunduğu yerlerde, insan ve insanlara ait olan çeşitli unsurlar
bulunmadığı müddetçe riskin varlığından söz etmek mümkün değildir.
Şekil 2’ye göre yapılaşmanın hiç olmadığı yerde risk=0 iken, kötü
yapılaşmanın bulunduğu yerde yüksek riskten söz edilebilir. İyi
yapılaşmanın bulunduğu yerde ise muhtemelen risk vardır ancak derecesi
düşüktür.
370
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
Şekil 2: Tehlike, yapılaşma ve insan faktörüyle risk arasındaki ilişki (AFAD,
2012).
Çevresel ve doğal konularda risk faktörleri, olacağı kesin bir olayın
olasılığının fonksiyonu olarak tanımlanabilir ve zararın boyutu da
insanlara, çevreye ve objelere bağlıdır. Böylece risk şu şekilde formüle
edilebilir (Marzocchi vd., 2012: 553):
R= H x L x V
Burada H olasılıklı tehlike, L risk altındaki değer ve V ise zarar
görebilirliği ifade etmektedir. Risk belirleme süreci tehlike kaynağının
belirlenmesiyle başlar. Tehlike kaynağının belirlenmesi ile tehlikenin
oluşum olasılığı ortaya konulur. Tehlike etkisine maruz kalacak
elemanların belirlenmesi ile zarar görebilirlik durumu ortaya konmuş olur.
Tehlike ve zarar görebilirliğin bütünleşik olarak değerlendirilmesi ile
kayıp ve risk tahmini ortaya konmuş olur (Şekil 3). Eğer toplum afet
tehlikesinden çok büyük şekilde etkilenirse kayıplar çok büyük olur ve
olay afet halini almış olur.
371
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Şekil 3: Risk bileşenleri (Özkul ve Karaman, 2007:253)
Tekli risk değerlendirme süreci ile sadece bir tehlikenin etkisiyle
ortaya çıkabilecek risk durumu ele alınırken çoklu risk sürecinde ise farklı
tipteki tehlikelere bağlı olarak ortaya çıkabilecek risk durumları ele alınır.
Çoklu risk durumu çoklu tehlike ve çoklu zarar görebilirliği ele almaktadır.
Çoklu risk durumunu ele alan iki yaklaşım mevcuttur. Birinci yaklaşımda
bir bölge için farklı tipteki tehlikeler ve zarar görebilirlik durumları ele
alınır. İkinci durumda ise farklı tehlikeli kaynaklardan ve zaman ve mekân
içinde rastlayan çoklu zarar görebilirlik elemanlarından kaynaklanan risk
durumunu ele almaktadır. Farklı tipteki tehlikelerin birbirini tetiklediği
durumda bir afet tehlikesi diğerinin öncüsü veya başlatıcısı olabilmektedir.
3.ÇOKLU AFET TEHLİKE ANALİZLERİ İÇİN VERİ
GEREKSİNİMİ
Son 25 yıl içinde dünya çapında 7.000 afet meydana gelmiş ve bu
afetlerde 2 milyondan fazla kişi yaşamını kaybetmiştir. Bu afetlerden
kaynaklanan ekonomik kayıp 1,2 trilyon dolar olmuştur. Bu afetlerin %
95’ini doğal afetler oluşturmaktadır (URL-2). Bu afetlerin ortaya
çıkmasında ülkemizin farklı iklim ve jeolojik koşulları etkili olmaktadır.
Bu afetlerin sonucu olarak önemli derecede can ve mal kayıpları
yaşanmaktadır (Ergünay, 2007). Teknolojik değişim ve gelişmelerin de
etkisiyle bir alanda birden fazla afet bir anda görülebilmekte veya bazı afet
türleri birbirinin tetikleyicisi olabilmektedir. Tabi bu durum afetlerin
372
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
boyutunu değiştirmektedir. Yalnızca bir afet türü için yapılan hazırlıklar
diğer afet türlerini kapsamadığı için insanlar afetlere hazırlıksız
yakalanmaktadır. Bu durum afetler karşısında etkilenen insan sayısının da
artmasına neden olmaktadır.
Afetler karşısında hazırlıklı olabilmek ve afetleri yönetebilmek için
afetlere neden olan faktörlerin karakteristiklerini bilmek gereklidir. Afet
risk analizlerini yapabilmek için gerekli veri grupları irdelenmelidir. Afet
risk yönetiminin anahtar elemanları; tehlike ve zarar görebilirlik
belirlemesi, risk analizi ve değerlendirmesidir (Nirupama, 2013). Bu
anlamda Türkiye’de en fazla görülen afet türleri için risk yönetimi
açısından gerekli olan veri türleri ortaya konmuştur.
3.1.Heyelan tehlikesi için veri gereksinimi
Heyelan envanteri: Heyelan envanteri heyelan fenomeninin
konumunu, tiplerini, göçme mekanizmalarını, başlatıcı faktörleri, oluşum
frekansını, hacimleri ve zarar gibi bilgileri verdiği için temel veri setleri
içerisinde en önemlisidir (Van Westen vd., 2011). Heyelan envanter
haritaları var olan heyelanların konumsal dağılımını sağlar (Yalcin vd.,
2011). Heyelan duyarlılığı ile ilgili bilgi oluşturur (Galli vd., 2008).
Litoloji: Heyelan süreçleri dâhil jeomorfolojik süreçlerin dizisi ve
doğası özellikle litolojiye bağlıdır (Dai vd., 2011; Yalcin vd., 2011).
Heyelan duyarlılığı paleosen-pliyosen kırıntılı, volkanik ve proklastik
kayaçlarda daha fazladır (Çan vd., 2013).
Eğim: Eğim derecesi durağanlık analizinde önemlidir. Ortalama
olarak heyelanların frekansı eğimli yamaçlarda az eğimli yamaçlara göre
daha fazladır (Daivd.,2001). Diğer parametrelerle birlikte eğim açısı
durağanlık durumlarını büyük ölçüde etkiler (Bednarik vd., 2012).
Bakı: Bakı heyelan başlatıcı bir faktördür. Nem tutma oranı ve
bitkiye bağlı olarak toprak direnci ve heyelan duyarlılığı etkilenir (Dai ve
Lee, 2002) Bakıya bağlı olarak günlenme, fön rüzgârları ve neme
doygunluk heyelan oluşumuna etki etmektedir (Çevik ve Topal, 2003).
Yükselti: Çok yükseklerde, kayma kuvvetinin yüksek olduğu
parçalanmış kayalarla karakterize edilen dağ zirveleri bulunur. Orta
yüksekliklerde heyelana meyilli ince kolüvyaller bulunur. Yükseltisi az
373
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
olan yerlerde ise kalın kolüvyaller bulunduğu için ve eğimin az olması
nedeniyle heyelan frekansı azdır (Dai vd., 2001).
Arazi örtüsü: Arazi örtüsü sığınak gibi vazife görür, toprak
erozyonu ve heyelan maruziyetini azaltır. Arazi örtüsü; terleme,
buharlaşma, infiltrasyon ve yağmur suyunun tutulması yoluyla toprak
hidrolojisini geniş bir şekilde değiştirir. Yağmur suyunun tutulması ve
infiltrasyon, toprağa ulaşan su miktarını azaltır ve onun toprakta
depolanmasını sağlar (Yalcin vd., 2011).
Akarsuya uzaklık: Akarsulara uzaklık, yamaçlardaki materyallerin
doygunluk derecesine ve durağanlığına etki eden önemli bir faktördür
(Özşahin, 2014). Akarsu yatağındaki su, kıyıların altında aşındırma yapar
ve tehlike yaratır. Akarsu yatağı su ile dolgun haldeyse eğim tabanını
keser. Eğer sulama amacıyla akarsu yatağından düzensiz olarak su alınırsa
o zaman arazi heyelana daha çok maruz hale gelebilir (Bhatt vd., 2013).
Yola uzaklık: Yol açma faaliyetleri sonucunda yamaç dengesi
bozulmaktadır. Yol segmenti bariyer olarak görev yapar. Yamaç
göçmeleri bazen yol üzerinden başlar, bazen yolla kesişir. Bu nedenlerden
dolayı yola uzaklık heyelan tehlike analizinde önemlidir (Ayalew ve
Yamagishi, 2005). Yol yoğunluğu heyelan için başlatıcı faktörlerden
biridir ve akarsuya uzaklık paralelinde etki gösterir (Yalcin vd., 2011).
Faya uzaklık: Faya uzaklık heyelan oluşumunda etkili olan bir
faktördür (Özşahin, 2014). “Heyelanların yarıdan fazlası aktif faylar
çevresindeki 60 km genişliğindeki kuşaklar içerisinde gözlenmektedir”.
(Çan vd., 2013:4).
Yağış: Yıllık ortalama yağış, heyelan için önemli bir faktör olarak
değerlendirilmektedir (Özşahin, 2014; Abella ve Van Westen, 2007).
Yağışın heyelan üzerindeki etkisine bağlı olarak her mevsim yağışlı
Karadeniz ve yüksek dağlık alanlara sahip Doğu Anadolu bölgesinde
heyelanlar yoğunluğa sahiptir (Çan vd., 2013).
3.2.Sel tehlike analizi için veri gereksinimi
Doğal afet türlerinden birisi olan sel, akarsuyun çeşitli nedenlerle
yatağından taşarak çevresindeki yerleşim alanlarına, altyapıya, arazilere ve
canlılara zarar vermesiyle ortaya çıkan insan faaliyetlerini akamete
uğratan bir akış büyüklüğüdür (Uşkay ve Aksu, 2002). Bütün dünyada
374
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
olduğu gibi ülkemizde en sık görülen ve en çok zarar veren doğal afetler
arasındadır. Doğal olarak görülen sel olayı afet boyutuna ulaşmakta,
özellikle yerleşim alanlarında büyük can ve mal kaybına yol açmaktadır
(Özcan, 2006). Bu denli önemli olan ve sonuçları afet boyutunda görülen
sel olayı için gerekli olan veriler aşağıda belirtilmiştir.
Yaşanan taşkın vakaları: Gelecekte yaşanması muhtemel sel afeti
için geçmişte yaşanan sel vakalarının kayıtlarını incelemek önemlidir
Gashaw ve Legesse, 2011). Tarihi sel kayıtları ileride olabilecek sellerin
incelenmesi açısından önemli bir imkân sunar.
Arazi kullanımı/Arazi örtüsü: Bitki, toprak örtüsünü korumakta ve
akımı düzenlemektedir (Stefanidis ve Stathis, 2013). Arazi örtüsünün yok
edilmesi akım hacmini artırmaktadır (Kandilioti ve Makropoulos, 2012).
Arazi örtüsünün kullanım biçimi ve özelliği sel vakalarını etkilemektedir.
Böylelikle çeşitli çalışmalarda sel tehlike analizi için veri seti olarak
kullanılmıştır (Gashaw ve Legesse, 2011: Wang vd., 2011).
Eğim: Eğim sayısal yükseklik modelinden ya da topografik
haritalardan elde edilebilmektedir. Eğimi az olan alanların su tahliye
potansiyeli düşüktür. Eğimi fazla olan alanlar yükseltisi az olan alanlara
doğru akış için büyük mekanizmadır (Kandilioti ve Makropoulos, 2012).
Eğim sel tehlikesinde büyük öneme sahiptir (Gashaw ve Legesse,2011).
Yağış: Kısa zamanda meydana gelen aşırı yağışlar sele neden olan
en önemli faktördür (Wang vd., 2009). Sel tehlike ve risk değerlendirmesi
için alan yağış yoğunluk verisi gerekmektedir (Gashaw ve Legesse, 2011).
Sel ve taşkın belirlemesi için uzun dönem yıllık toplam yağış değerleri
kullanılır (Öztürk, 2009).
Drenaj yoğunluğu: Drenaj yoğunluğu, toplam nehir uzunluğunun
drenaj havza alanına oranıdır. Drenaj yoğunluğunun fazla olduğu alanlarda
arazi üzerinde ve ağdaki su akışında karışık etkileşimler ortaya çıkar
(Kandilioti ve Makropoulos, 2012). Yıllar içinde ortaya çıkan sel
durumları için tampon analizi ve drenaj yoğunluğu sel tehlikelerinde farklı
derecelerdeki nehir etkilerini değerlendirebilmek için kullanılır (Wang vd.,
2009). Drenaj yoğunluğu ne kadar fazla ise infiltrasyon o kadar düşük olur
ve yüzey akışı o kadar hızlı olur. Böylelikle drenaj yoğunluğu haritasını
ortaya çıkarabilmek için birinci, ikinci ve üçüncü derece drenaj ağı hesaba
katılmalıdır (Yalcin, 2008).
375
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Toprak grupları: Toprak gruplarının hidrolojik özellikleri su
toplama havzasının hidrolojik analizinde kullanılan temel bir faktördür
(Özer, 1990’dan akt: Öztürk, 2009).
Bakı: Yeryüzünde güneşe bakan yamaçlar daha fazla güneşlenme
süresine sahiptir (Keskin, 2012). Güneşlenmeye bağlı olarak yamaçların
bakısına bağlı kar erimelerinde farklılıklar ortaya çıkar. Kar erimelerindeki
farklılıklar akım değerlerini etkilemektedir (Özcan, 2006).
3.3.Orman yangını tehlike analizi için veri gereksinimi
Orman yangını kavramı, fundalık alanlar, ormanlar veya çayırlarda
planlanmayan veya istenmeyen herhangi bir yangını ifade eder. Orman
yangını insanlık tarihinde bilinen en fazla yıkıcı doğal güç olarak bilinir
(Lu vd., 2010). Orman yangınlarının sonucunda çevresel ve ekonomik
yıkım, mal kaybı, tarım için zararlar ve bio-çeşitlilikte kayıplar
yaşanmaktadır. Çölleşme ve ormansızlaşma orman yangınlarının çok
önemli etkileri arasında yer alır. Genellikle yangınlar insan ya da yıldırım
gibi çeşitli etkilerin yol açtığı bir kıvılcımla başlar. Orman yangınları
sonucu insanlar, çevre, binalar ve tarımsal alanlar önemli ölçüde zarar
görmektedir (Adab vd., 2013). Orman yangınları tehlike analizi için
gerekli olan çeşitli veri grupları aşağıda belirtilmiştir.
Yükselti: Yükselti, sıcaklık, nem ve rüzgârla ilişkili önemli bir
fizyografik değişkendir (Xiangwei vd., 2011’den akt: Adab vd., 2013).
Yükselti arttıkça sıcaklık düşmektedir ve yangın olma olasılığı
azalmaktadır (Gai vd., 2011). Ancak nem oranı da yükseltiye bağlı olarak
azaldığı için yangın çıkma ihtimali artmaktadır (Özelkan, 2008).
Topografya: Hava akımını ve lokal mikroklima iklimi etkileyerek,
yangının yayılmasını ve oluşumunu etkilemektedir (Gai vd., 2011).
Yangın yamaç yukarısında hızlı ilerlerken aşağı yamaçlarda daha yavaş
ilerler (Vadrevu vd., 2010: Jaiswal vd., 2002).
Bitki örtüsü/arazi kullanımı: İğne yapraklı orman, geniş yapraklı
orman, çayır, sulak alanlar, bina yapılan alanlar, fidelik, kesme boşluklar,
su yapıları vb. bitki türleri yangının başlamasında ve yayılmasında değişik
katkılara sahiptir. Sulu gövdeye sahip olan türler orman yangınına karşı
376
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
azaltıcı faktöre sahiptir (Gai vd., 2011). NDVI1 bitki örtüsünün sağlıklı
olma ve nem içeriği özelliklerini verdiği için yangın risk haritalarında bitki
örtüsü yanabilme potansiyelini ortaya koymaktadır. NDVI değerleri fazla
olan alanlar sağlıklı ve nem içeriği fazla olan bitkileri gösterir. Düşük
değerler ise sağlıksız ve kuru olan bitkileri, çalılık ve samanlık tipi alanlar
ve en düşük değerler ise çıplak arazi, karla kaplı ve sulu alanları gösterir
(Özelkan, 2008).
Eğim: Eğimi fazla olan yerlerde yangının yayılma hızı fazladır
(Özelkan, 2010: Jaiswal vd., 2002). Eğim hem yangının oranını hem de
yönünü etkiler (Vadrevu vd., 2010). Ani eğim değişiklikleri hızlı yüzeysel
akışı sağlayarak yüzey yakıtını kurutmakta ve yangının yayılmasını
artırmaktadır (Gai vd., 2011).
Bakı: Güneye bakan yamaçlarda güneşlenme süresi fazladır.
Güneşlenme süresine bağlı olarak sıcaklık da fazladır. Buna bağlı olarak
yangın olma riski daha fazladır (Özelkan, 2010). Güneye bakan
yamaçlarda güneşlenme fazla olduğu için sıcaklığın bitkiye ve toprağa
etkisi bulunmaktadır (Vadrevu vd., 2010).
Yola uzaklık: Orman yangınlarının bir bölümü insan kaynaklı
olarak ortaya çıkmaktadır. Yola bağlı olarak insan kaynaklı yangın
olasılığı artar (Özelkan, 2010; Hernandez-Leal vd., 2006). İnsan, hayvan,
araç hareketi ve aktiviteleri, insan kaynaklı ortaya çıkan yangın kazalarına
neden olur. Bu yüzden ormana yakın yolların çevreleri yangına daha fazla
maruz kalır (Jaiswal vd., 2002).
Yerleşim yerlerine uzaklık: İnsan doğa üzerinde çok büyük
değiştirici güce sahiptir. İnsanoğlunun yapmış olduğu faaliyetler sonucu
yangın riski artmaktadır (Adab vd., 2013). Ormanlık alanlardaki
yerleşmeler, kazara yangına neden olmasından dolayı daha fazla yangına
maruz kalmaktadır (Jaiswal vd., 2002).
İklim ve rüzgâr davranışı: Nemli iklimlerde, toprakta ve bitkide
fazla su tutulması nedeniyle daha düşük düzeyde tutuşma olayı görülür.
Yüksek evapotranspirasyon, düşük bitki/toprak nem oranı orman
NDVI: Normalize edilmiş bitki örtüsü indeksi (Normalized difference vegetation index)
anlamına gelmektedir.
1
377
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
yangınının ortaya çıkmasına ve yayılmasına neden olmaktadır. Rüzgar
davranışı yangın parçalarını çevreye yaydığı için orman yangını riskini
artırmaktadır (Lu vd., 2010). Bağıl nem ile yangının yayılma hızı arasında
negatif korelasyon vardır (Gai vd., 2011). Sıcaklık, bağıl nem, rüzgar ve
yağış yangın riskinin iklim koşullarına bağlı coğrafi değişkenlerindendir
(Chuvieco vd., 1999).
Geçmiş orman yangınları: Tehlike oluşum olasılıkları geçmişteki
orman yangını tehlike olaylarının kayıtları kullanılarak hesaplanabilir
(Chen,vd., 2003).
Yıldırım: Orman yangınlarını başlatıcı etkenler arasında
yıldırımlar veya beşeri etkenler söylenebilir (Vilar vd., 2010; Amatulli vd.,
2007).
3.4.Kent yangını tehlike analizi için veri gereksinimi
Konutlardaki ve konut dışı yapısal yangınlar insan kaynaklıdır.
Endüstriyel veya kimyasal yangın afetleri, elektrik kısa devre, kazara olan
yangın ve mutfak yangınları bunların tümü insan kaynaklı nedenlerle
ortaya çıkmaktadır (Demir, 2011). İnsan kaynaklı olarak ortaya çıkan kent
yangını kentlerin büyümesiyle birlikte daha büyük sorunlara neden
olmakta ve afet halini almaktadır. Belirli bir noktada ortaya çıkan yangın
çeşitli faktörlerin etkisiyle yayılabilmekte ve büyük ölçüde can ve mal
kaybına neden olmaktadır. Bu afete karşı koyabilmek tehlike ve zarar
görebilirlik boyutlarının belirlenmesiyle mümkün olabilir. Aşağıda kent
yangını tehlikesini ortaya çıkaran faktörlerden bahsedilmiştir.
Doğal faktörler: Bağıl nem, rüzgâr hızı ve yağış yangının ortaya
çıkmasında etkili olan faktörlerdendir (Zhang, 2013). Meteorolojik
faktörler yangına müdahalede etkili olmaktadır. Sis, kar, yağmur görüşü
azalttığı için yangına müdahale gecikmektedir. Düşük sıcaklık
durumlarında ise yangına müdahale zorlaşmaktadır (Sarıkaya, 2011).
Çevresel faktörler: Sokak ve trafik koşulları, arazinin engebe
durumu, kentsel engeller, yangın musluğu ve su sistemi yangın için
çevresel unsurlardır (Sarıkaya, 2011).
Yapısal faktörler: Bina yaşı, yüksekliği, bina alanı, yangın üzerinde
etkilidir. Bina yapımında kullanılan malzemeler yangının yayılmasına
tesir eder. Bina kullanım şekli de bireylerin sosyo-ekonomik durumlarını
378
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
yansıtır. Mali kaynak yönünden sıkıntı çeken bireylerin kullandığı kötü
nitelikli ısınma kaynakları da yangınlara sebebiyet vermektedir (Sarıkaya,
2011).
3.5.Deprem tehlike analizi için veri gereksinimi
Oluşum süresi kısa, etkileri çok uzun yıllar devam eden doğal afet
türüdür. Dünyada tektonizma etkisine bağlı olarak depremlerin çok fazla
görüldüğü yerler bulunmaktadır. Bu yerlerin ortak özelliği jeolojik
bakımdan birbirine benzer yapıda bulunmalarıdır. Alp-Himalaya kıvrım
dağ sistemi üzerinde bulunan ülkemiz arazisinin çeşitli bölgelerinde kırık
hatlarına bağlı olarak depremler meydana gelmektedir. 1939-1992
Erzincan depremleri, 1999 Körfez depremleri Türkiye’nin yaşamış olduğu
depremlere örnektir. Depremler sırasında ortaya çıkan ani ve şiddetli
sarsıntılar nedeniyle binalar yıkılmakta, heyelan, tsunami, yangın gibi
ikincil tehlikeler de ortaya çıkmaktadır. Yapılar üzerindeki büyük hasarlar
da birçok insanın yaralanmasına veya ölmesine neden olmaktadır.
Depremlerin bir diğer özelliği ağır ekonomik kayıplara neden olmasıdır.
Sıvılaşma, heyelanlar ve tsunami genel olarak ikincil deprem tehlikesidir.
Nehirler, heyelanlar tarafından bloke edilip su birikintilerine neden
olmakta daha sonrasında ise su kütleleri de aşağı doğru boşalarak ani
sellenmeleri ortaya çıkarmaktadır (Van Westen vd., 2011).
Topografya: Belirli şartlar altında topografya etkisinden dolayı
sismik enerji artar (Çelebi, 1999). Topografya etkisi tepe eteklerinden
ziyade yükseklerde daha fazla olduğu, büyük depremlerden sonraki
gözlemlerde ortaya çıkmıştır (Le Brun vd., 1999). Bir bölgedeki
topografik koşulların deprem yer hareketini etkilediği yaygın bir şekilde
kabul edilmektedir (Gökkaya, 2014). Topografya yükselti ve eğime bağlı
amplifikasyon etkisi yaptığından dolayı deprem tehlikesi için önemli bir
faktördür (Erden ve Karaman, 2012).
Deprem merkezine uzaklık: Deprem merkezinden uzaklaştıkça
depremin etkisi azalmaktadır. Deprem merkezine yaklaşıldıkça tersine bir
etki ortaya çıkmaktadır (Erden ve Karaman, 2012). Geçmiş deprem
magnitüdü ve deprem kaynak merkezine kayıt merkezinin uzaklığı, azalım
modeline uzaklığın etkisi için belirleyici parametreleridir. Modeller
magnitüt ve uzaklık olarak sunulur. Bu yüzden magnitüt üzerindeki
uzaklığın etkisi, tehlike haritasının simülasyonunda çok önemli bir
faktördür (Karaman ve Erden, 2014).
379
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Toprak sınıfı: Deprem dalgalarının büyük değişimleri, yeryüzüne
yakın kesimdeki materyallerin değişiminden, yüzey ve gömülü
topografyadan kaynaklanmaktadır. Bu değişimler kaya benzeri sitelerden
daha çok toprak sitelerindeki büyük hareketlere neden olmaktadır. Zemin
büyümeleri zemin hareketlerinin niceliksel belirlenmesi için gerekli
mühendislik uygulamalarında önemlidir (Boore, 2004). Ayrıntılı toprak
haritalarına dayalı olarak toprak sınıflandırması Ulusal Deprem Tehlike
Azaltımı Programı (NEHRP) 2004 düzenlemelerine göre yapılmaktadır
(Karaman ve Erden, 2014). 30 metre kayma hızı değerleri sınıflandırmada
kullanılmaktadır (Gökkaya, 2014).
Sıvılaşma potansiyeli: Sıvılaşma potansiyeli haritalama için ideal
olan üç boyutlu olayın iki boyutlu görselleştirilmesine olanak sağlar (Luna
ve Frost, 1998’den akt: Erden ve Karaman, 2012). Sıvılaşma bölgesinin
uzanım ve derinliğinin bir fonksiyonu olarak beşeri yapılar üzerinde
sıvılaşma etkisinin bir göstergesidir (Toprak ve Holzer, 2003’ten akt:
Gökkaya: 2014).
Fay mekanizması/odak mekanizması: Herhangi bir bölge veya bir
alanın sismik tehlikelerini belirlemek için mümkün olan sismik aktiviteler
belirlenmeli ve onların gelecekte güçlü yer hareketi oluşturmaları
değerlendirilmelidir. Yüzeysel hatlar ve faylar alanın bölgesel
sismotektonik aktivitesini anlamaya yardımcı olur. Sismik tehlike ve riskin
niceliksel olarak incelenmesi için aktif fayların ve yüz hatlarının detaylı
bilgisi gerekmektedir (Sitharam ve Anbazhagan, 2008). Fay uzunluğu
önemli bir parametreyken derinliği önemli başka bir parametredir. Aktif
fayın kırığının her iki yakadaki ani hareketi depreme neden olur (Morales
ve Lorena; 2002).
4.ZARAR
GEREKSİNİMİ
GÖREBİLİRLİK
ANALİZİ
İÇİN
VERİ
Zarar görebilirlik, risk belirleme çalışmalarında kullanılan diğer bir
faktördür ve birçok faktöre bağlıdır. Literatürde zarar görebilirlik
durumunun değerlendirilmesinde farklı ölçütlerin esas alındığı
görülmektedir. Genel olarak incelendiğinde, sosyo-ekonomik, fiziksel ve
çevresel etkenlerin zarar görebilirliğe etki ettiği söylenebilir. Bu bölümde
deprem, heyelan, kent/orman yangını ve sel gibi afet türleri risk analizinde
kullanılabilecek zarar görebilirlik ölçütlerinden bahsedilmiştir.
380
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
4.1.Heyelan zarar görebilirlik veri gereksinimi
Sosyo-ekonomik zarar görebilirlik unsurları
Nüfus nitelikleri: Nüfus yoğunluğunun belirlenmesi sayesinde, afet
sonrasındaki çalışmalarda kimin kurtarılacağını belirlemek ya da acil
durum planları hazırlayabilme mümkün olur (Albano vd., 2013). Eidsvig
ve diğerlerine göre (2014) heyelan zarar görebilirliğini belirleyebilmek
için gerekli nüfus göstergeleri için: 1-Beş yaş altındaki ve 65 yaş
üzerindeki kişiler, 2- Kültürel ve dil bariyerleri olan kişiler, 3- Kırsal
alandaki doğal kaynaklardan geçimini sağlayan kişiler, 4- Yüksek nüfus
yoğunluğu olan bölgeler, 5- İlköğretimden sonra eğitim almayan kişiler
sayılabilir.
Fiziksel zarar görebilirlik unsurları
Bina karakteristikleri: Risk elemanlarının en önemli gruplarından
birisidir. Tehlike sırasında bina davranışı binanın içindeki insanların
yaralanma veya ölme durumunu belirler (Eidswig vd., 2014). Bina çevresi
ile ilgili veriler (Papathoma-Köhle vd., 2007); bina materyali ve bina yaşı,
binayı çevreleyen duvar varlığı, dağ eğimi yönüne karşı büyük
pencerelerin varlığı, kat adedi, yollar/demiryolları ve yaşam hatları
gereklidir. Yapı tipi ile inşaat malzemeleri bina direncini, yaş faktörü
binanın yaşlı veya genç olmasını, yaş ve bakım binanın güncel durumunu
belirtmekteyken, konstrüksiyon ve bina yüksekliği çok önemli bir
faktördür (Van Westen vd., 2011).
4.2.Deprem zarar görebilirlik veri gereksinimi
Kent alanlarında binalar, nüfus, altyapı sistemleri ve sosyoekonomik aktiviteler risk elemanlarını oluşturur. Binalar ve altyapı
sistemleri genel olarak bina çevresi olarak adlandırılır (Erdik vd., 2005).
Sismik risk sosyal maruziyete bağlıdır. Sosyal zarar görebilirlik
göstergeleri; sağlık durumu, sosyal ağlar, eğitim, iş, altyapı (medikal
servisler, acil durum yönetim kurumları), konut değerleri (kiracılar, ev
durumları), sosyal servislere bağımlılık, işsizlik, gelir, cinsiyet ve yaş
olarak sayılabilir (Armaş ve Gavriş, 2013).
Fiziksel zarar görebilirlik unsurları
381
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Bina: Güçlü depremler, fiziksel (binalara zarar), sosyal (ölümler ve
yaralanmalar) ve mali kayıplar gibi toplum yaşamının değişik yönlerini
etkiler. Konutlar bina stokları içerisinde baskın olduğu için onlar
üzerindeki zarar toplam deprem etkisinin bir göstergesidir (Tyagunov vd.,
2006). Yapı tipi, yapı malzemeleri, bina bakımı, yükseklik, alan, bina
biçimi, diğer binalara yakınlık, tehlike kaynağına yakınlık, çatı tipi ve yaş
gibi bina nitelikleri, deprem zarar görebilirlik değerlendirmesi için
önemlidir (Van Westen vd., 2011; Martins vd., 2012).
Yaşam hatları: Yaşam hatları, kişiler için iletişim ve taşımacılık
hizmeti sağlayan unsurlardır. Yaşam hatları, içme suyu, atık su ve enerji
sağladığı için önemlidir (Pitilakis vd., 2006). Avrupa Birliği tarafından
finanse edilen “RISK UE” projesi; yaşam hatları envanteri (su, atık su, gaz,
telekomünikasyon, elektrik gücü, yollar, demiryolları, liman ve
havalimanı), sismik tehlike değerlendirmesi, kent nitelikleri ve yaşam
hatlarına göre sismik risk hususlarını içerir (Pitilakis vd., 2006).
Sosyo-ekonomik zarar görebilirlik unsurları
Deprem riski; binaların, altyapının, ekonomik ve sosyal
aktivitelerin bulunduğu ve yoğunlaştığı yerlerde özellikle yüksektir.
Sosyal zarar görebilirlik, siyasi güce sınırlı erişim, inançlar ve gelenekler,
bina stoğunun niteliklerine bağlıdır (Duzgun vd., 2011). Martins ve
diğerlerine göre (2012); sosyal bağımlılık oranı, okuryazarlık oranı, eğitim
düzeyi (ilköğretim, ortaöğretim ve lisans eğitimini tamamlayan kişi
yüzdesi) deprem zarar görebilirlik alt ölçütleridir.
Nüfus: Nüfus bilgisi temel kaynaktır. Nüfus bilgisi toplam bina
sayısını, hacmini ve bazı tipolojik parametreler (materyal, bakım düzeyi,
kat adedi, yapısal bağlam) bakımından bilgi sağlar (Meroni ve Zonno,
2000). Nüfus zarar görebilirliği deprem gibi doğal afetlerden kaynaklanan
nüfus kayıplarının derecesi olarak ifade edilen zarar görebilirlik analizi
için temel bir kategoridir (Karimzadeh vd., 2014).
Martins ve diğerlerine göre (2012); deprem riski için sosyal zarar
görebilirlik ölçütleri içerisinde nüfus değişkenleri; yaş, cinsiyet, aile yapısı
ve nüfus yoğunluğu bulunmaktadır. Nüfus değişkenleri olarak 14 yaşın
altındaki kişi yüzdesi, 15-64 yaş arasındaki nüfus ve 65 yaş üzerindeki
nüfus yüzdesi temel olarak alınmıştır. Ayrıca hane halkı büyüklüğü için; 1
veya 2 kişi, 3-4-5 kişi ve 5 kişiden daha fazla kişi sayısı kategorize
382
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
edilmiştir. Nüfus yapısı değişken olduğu için zarar görebilirlik sürekli
insan aktiviteleri ile değişir, bu yüzden zamansal ve mekânsal olarak
çeşitlenir (Rashed ve Week, 2003).
Ekonomik zarar görebilirlik unsurları
İşsiz yüzdesi, düşük gelir oranına sahip olanların oranı, kişi başına
düşen oda alanı, her odanın kullanım derecesi, beş odadan fazla odaya
sahip özel konutlar ve hane başına düşen nüfus yoğunluğu (Armaş, 2012)
gibi kriterler ekonomik zarar görebilirlik için değerlendirilen kriterlerdir.
4.3.Sel zarar görebilirlik veri gereksinimi
Sel zarar görebilirliği, belirli bir tehlike tarafından ortaya çıkan
zarar derecesi olarak tanımlanabilir (Dang vd., 2011). Scheuer vd. göre
(2010) sel zarar görebilirliği; risk elemanlarının değeri, sayısı ve
maruziyetlerine bağlıdır. Risk altındaki elemanlar, (Ekolojik türler,
kültürel varlıklar, halk altyapısı, özel ve halk binaları, ekonomik üretim,
firmalar, ev halkı, kişiler) sistemler, ekolojik veya sosyo-ekonomik ünite
miktarını belirtir. Risk altındaki elemanlar az veya çok sel olayına maruz
kalacağından dolayı, maruziyet ve hassasiyet göstergeleri her zaman risk
göstergeleri ile bağlantılıdır ve zarar görebilirlik analizine önemli ölçüde
katkı sağlar (Messnet ve Meyer, 2005).
Sosyo-ekonomik zarar görebilirlik unsurları
Zarar görebilirlik için sosyal boyut; nüfusu, göçü, sosyal grupları,
eğitimi, sağlıklı olmayı, kültürü, kurumları ve yönetim bağlamını
içermektedir (Cardona vd., 2012). Nüfus indeksi olarak; yaş, cinsiyet
oranı, eğitim ve gelir gibi göstergeler zarar görebilirlik derecesini etkiler.
Hane halkı gelir düzeyi ve bölgesel ekonomik durumları içeren ekonomik
göstergeler ekonomik zarar görebilirlik için temel faktörlerdir (Zang ve
You, 2014).
Nüfusun nitelikleri yanında, yoğunluğu da sosyal zarar görebilirliği
belirlemek için kullanılan önemli göstergelerden biridir (Dewan, 2013;
Dang vd., 2011). Nüfusun yaş durumu kategorisi için; yaşlılar ve gençler
doğal tehlikeler karşısında daha fazla zarar görebilir durumdadır. Sosyoekonomik durum da zarar görebilirliği etkilemektedir (Wisner vd., 2004).
Gelir durumu gelişmeler karşısında halkı etkilediği için zarar görebilirliği
artırmaktadır. Fakirler yeni ev yapmaya güçleri yetmediği için sel zararına
daha fazla maruz kalmaktadır (Dang vd., 2011).
383
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Fiziksel zarar görebilirlik unsurları
Bina: Bina bilgisi, binayı tehlikelere karşı zarar görebilir durumda
bırakan çeşitli nitelikleri ihtiva etmektedir. Bina nitelikleri (bina tipleri,
yapı materyalleri, kat adedi, bakım düzeyi) fiziksel zarar görebilirliğin
dağılımından sorumludur (Thouret vd., 2014). Bu nitelikler için Kappes
vd. (2012); bina materyali, kat adedi, durumu, eğime doğru açıklıklar
(büyüklük ve durum), alçak açıklıkların yükseltisi, bodrum, nehre karşı
bina sırası, koruma önlemleri, su tarafından götürülebilir objeleri, bina ile
ilgili zarar görebilirlik göstergeleri olarak değerlendirmiştir. HAZUS sel
modeline göre, bina kullanım durumu (konut, ticari, tarımsal, dinsel/kar
gütmeyen, kamusal ve eğitim binaları) gibi nitelikleri envanter verisi
olarak ele alınmıştır (Nastev ve Todorov, 2013).
Altyapı/Yaşam hatları: Altyapı; yollar, yapılar, hizmetler,
demiryolları,
köprüler,
barajlar,
havaalanları,
limanlar
ve
tahliye/müdahale hizmetlerini içerir (Cutter vd., 2000). Zarar görebilirlik
faktörleri, bina standartları, altyapının sağlamlığı ve kalitesi, fakirlik
ölçeği ve gelir fırsatları gibi farklı nedenlerden kaynaklanabilir
(UK/GOVERNMENT,2014).
Ekolojik zarar görebilirlik unsurları
Zarar görebilirlik, fiziksel, sosyo-ekonomik ve çevresel zarar
görebilirlik olarak bölümlenebilir. Afetler nedeniyle birçok varlık zarar
görür. Bu zararların bir kısmı insanların yaşadığı binalara, insanlara ve mal
varlıklarına olmaktadır. Doğal afetlerden birisi olan sel olayı esnasında
zarar nedeniyle çevresel unsurlarda (ekosistemler, korunan alanlar,
çevresel duyarlı alanlar, ormanlar, sulak alanlar, flora, fauna,
biyoçeşitlilik, akiferler) zarar görebilmektedir (Van Westen vd., 2011).
4.4.Orman yangını zarar görebilirlik veri gereksinimi
Zarar görebilirlik değerlendirmesi, risk değerlendirmesinde önemli
bir aşamadır ve tehlikelere açık toplumlar için sosyal bir öneme sahiptir
(Chen vd., 2003). Orman yangınları, flora, fauna ve topluma önemli ölçüde
zarar verdiği için zarar görebilirlik niteliklerin risk değerlendirmesinde
önemli bir aşamadır. Orman yangınlarına karşı zarar görebilirlik unsurları
üç bölümde ele alınabilir.
384
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
Sosyo-ekonomik zarar görebilirlik unsurları
Nüfus: Nüfusun çeşitli nitelikleri zarar görebilirlik durumuna etki
etmektedir. Bu nitelikler arasında; yaş, ırk, sağlık, gelir, oturulan ev tipi ve
iş halkın bireysel özellikleridir (Cutter vd., 2003). Kırsalda okur-yazarlık
durumu, halkın ormanların sürdürülebilirliği hakkında bilinçli olmasını
sağladığı için (Vadrevu vd., 2010) zarar görebilirlik değerlendirilmesinde
ele alınması gereken başka bir nüfus niteliğidir. Nüfusun dağılımı,
insanların fakirlik ve işsizlik durumu ile yangın riski arasında ilişki
bulunmaktadır (Bühler vd., 2013).
Fiziksel zarar görebilirlik unsurları
Bina: Yangınlar binaları ciddi şekilde etkilemektedir. Binaların
yapısal tipi, yapım materyalleri, çatı tipi, bina yüksekliği, zemin genişliği,
bina hacmi, diğer binalara yakınlık, tehlike kaynağına yakınlık, bitkiye
yakınlık ve açıklıklar yangın tehlike için zarar tahmini için bina
karakteristikleridir (Van Westen vd., 2011).
Altyapı: Bir şehirdeki fonksiyonların icra edilebilmesi için gerekli
yol, su, elektrik, gaz, kanalizasyon, çevre ve ulaşım gibi bileşenlerdir. Bu
bileşenlerden biri veya birkaçı yangın esnasında hafif etkilenebilir veya
ciddi şekilde etkilenip bloke olabilir (URL 3).
Ekolojik zarar görebilirlik
Orman yangınlarında zarar görebilecek ekolojik risk değerleri;
endemik bitki, hayvan ve bitki toplulukları, ekosistem değerleridir (Tutsch
ve diğerleri, 2010).
4.5.Kent yangını zarar görebilirlik veri gereksinimi
Şehirleşme geçtiğimiz yüzyılın önemli kavramlarından birisi
olmuştur. Dünya nüfusunun önemli bir kısmı artık şehirlerde
yaşamaktadır. Şehirlerin maruz kaldığı insan kökenli afet türlerinden birisi
yangındır. Yangınlar önemli ölçüde can ve mal kaybı ortaya
çıkarmaktadır. Nisanci’ya göre (2010), yangından zarar görebilir
varlıkların maruziyetini azaltabilmek için büyük miktarda veriye ihtiyaç
duyulmaktadır. Bunlar arasında binalarda oturanlar, özel bakıma muhtaç
çocuklar, yaşlılar, fiziksel ve akıl sağlığı bozuk olanlar, yangın
musluklarının yeri ve su kaynaklarının yeri sayılabilir.
385
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Sosyo-ekonomik zarar görebilirlik unsurları
Bireysel, sosyal ve ekonomik niteliklere bağlı çeşitli faktörler
yangınlara karşı sosyal maruziyeti etkilemektedir. Bu faktörler arasında
eğitim, yaş yapısı, aile tipi, hane halkı sayısı (Sarıkaya, 2011), kişi başına
düşen milli gelir, nüfus yoğunluğu, geçici sakinlerin oranı (Wu ve Ren,
2009), eğitim, çalışanların yüzdesi (Yamashita, 2008) sayılabilir.
Binalarda oturanların sayısı ve akıl sağlığı gibi veriler veritabanına eklenip
erişilebildiğinde, birçok yaşam bu veriler sayesinde kurtulabilir (Nisanci,
2010).
Fiziksel zarar görebilirlik unsurları
Bina: Bina kapasitesi, yapıların yangın rezistansı, güç dağıtım
hatlarının ortalama servis ömrü, yangına dirençli malzeme oranı (Wu ve
Ren, 2009); bina yaşı ve bina kullanım biçimi (Spatenkova ve Stein, 2010;
Yamashita, 2008); konstrüksiyon tipi, ısı kaynağı, oturanların sayısı
(Yamashita, 2008); boş bina oranı (boş binalar suçluların sığınağı
olmaktadır), yangın detektörü eksikliği (Jenning, 1996); çatı tipi, bina
yüksekliği, diğer binalara yakınlık, bitkiye yakınlık, tehlike kaynağına
yakınlık ve bina hacmi (Van Westen vd., 2011) gibi nitelikler kent yangını
için ele alınan bina nitelikleridir.
Altyapı: Bir bölgedeki yaşamsal fonksiyonların icra edilmesi için
gereken yol, su, elektrik, gaz, kanalizasyon, çevre ve ulaşım gibi
bileşenlerdir. Yangın bilgi sisteminin önemli katmanı yangın
musluklarının konumudur. Yangın muslukları çok yüksek riskli yerlerde
50 metre, yüksek riskli yerlerde 100 m., orta riskli bölgelerde 125 metre
ve az riskli yerlerde ise 150 metre aralıklı olmalıdır (Nisanci, 2010).
Ekolojik/Çevresel zarar görebilirlik unsurları
Biyofiziksel ekolojik sistemlerin ve fonksiyonlarının zarar görme
potansiyelidir (Birkman vd., 2013). Diğer insani problemler gibi yangın,
çevreyle ilgili bağlamda yapısal ve sosyal faktörlerin ürünü olarak kabul
edilebilir.
5.SONUÇ ve ÖNERİLER
İnsanoğlu
yeryüzünü
kendi
ihtiyaçları
doğrultusunda
değiştirmektedir. Yeryüzünün kendi doğal yapısından kaynaklanan
faktörlerin de etkisiyle, insanoğlunun yapmış olduğu bu değişiklikler ve
386
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
kullanma farklılıklarından dolayı çeşitli yeryüzü olayları görülmektedir.
Bu olayların bir kısmı doğal etkenlerle ortaya çıkmakta bir kısmı da insan
kökenli olarak oluşmaktadır. İşte bu olayların bazıları afet tehlikelerine yol
açmaktadır. Yeryüzünde yaşayan insanların yapmış olduğu faaliyetler
yere, zamana göre değişmektedir. Geçim kaynakları çeşitlenmekte ve
ekonomik durumlarda farklılaşmaktadır. İster zengin ister fakir olsun her
insan tehlikelerle karşılaşabilir ancak tehlikeler karşısında insanların baş
edebilme güçleri birbirinden farklıdır. Yani zarar görebilirlik durumları ve
seviyeleri birbirinden farklıdır. Bu farklılaşma aslında afet anında daha
çok kendini göstermektedir. Afet sonrasındaki iyileşme süreci zengin,
fakir veya toplumun
farklı
seviyelerindeki
insanlar için
farklılaşabilmektedir. Bu duruma neden olan zarar görebilirlik
niteliklerinin irdelenmesi afet yönetimi açısından önemlidir.
Afet riski, afet tehlikesi ile zarar görebilirliğin bileşiminden
oluşmaktadır. Risk ile tehlikeyi ve zarar görebilirliği eşit tutmamak
gerekir. Tehlike vardır ancak zarar görebilirliğin fazla veya az olması
tehlikenin afet boyutunu almasındaki faktördür. Bazı afet tehlikelerideprem, tsunami gibi-ortadan kaldırılamayacağına göre zarar
görebilirlikle ilgili çalışmalar yapılmalıdır ki risk küçültülebilsin veya
ortadan kaldırılabilsin.
Günümüzde çarpık kentleşme, ormansızlaşma, doğal kaynakların
aşırı tüketilmesi vb. etkenlerle doğal tehlikelerin yanında insan kökenli
afetlerde görülebilmektedir. Üstelik bir afet diğer afeti tetikleyebilmekte
veya biri diğerinin öncüsü olabilmektedir. Bu şekildeki karmaşık tehlike
ilişkileri çoklu afet tehlikesi ve riskini ortaya çıkarmaktadır. Bu afet türleri
üzerindeki çalışmalar tekli tehlikelere değil çoklu/bütüncül yaklaşımlara
odaklanmalıdır (Kadıoğlu, 2011). Birbirini tetikleyebilen afetler için
afetlerin olumsuz olabilecek etkileri göz ardı edilirse zararın boyutu
büyüyebilir.
Afet risklerine çoklu/bütüncül yaklaşımda zarar görebilirlik
analizleri önemli bir unsurdur. Zarar görebilirlik için genel bir yaklaşım
bulunmamaktadır. Ancak genel olarak düşünüldüğü zaman fiziksel,
çevresel,
sosyo-ekonomik
zarar
görebilirlik
boyutlarından
bahsedilebilmektedir. Zarar görebilirlik zamansal ve mekânsal olarak
değişebildiği için toplumun veya kişilerin zarar görebilirlik boyutları da
değişmektedir.
387
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Çalışmada afet risklerine bütüncül olarak bakabilmek açısından
Türkiye’de en çok görülen çoklu afet türleri için tehlike ve zarar
görebilirlik veri gereksiniminden bahsedilmiştir. Veri gereksiniminden
bahsedilirken literatürdeki genel kabuller esas alınmıştır. Belirlenen
tehlike ve zarar görebilirlik veri gereksinimi temel alınarak Afet-Acil
Durum Yönetimi Sistemi için risk yönetimi coğrafi veri modeli
geliştirilebilir. Afet-Acil Durumu için gerekli olan coğrafi verinin
iletişimi, birlikte çalışılabilirliği destekleyen karmaşık teknolojilerin
kullanımını gerektirmektedir. Bu konuda otorite olarak ISO teknik
komitesi (ISO/TC 211) ve Açık Coğrafi Konsorsiyum (OGC) gibi
kurumlar gösterilebilir (Golodoniuc ve Cox, 2010). ISO/TC 211 komitesi
ile coğrafi bilginin üretimi ve kullanımı için standartlar geliştirilirken;
OGC coğrafi bilgi setlerinin web servisleri ile etkin kullanımı için
teknoloji geliştiricileri destekleyen standartları ortaya koymaktadır
(Aydınoğlu, 2009). Coğrafi verinin değişimi için çeşitli uygulama şema
dilleri kullanılmaktadır. Bu şema dilleri ile Afet Acil Durum Yönetim
Sistemi için Türkiye Ulusal CBS (TUCBS) ve Kent Bilgi Sistemi (KBS)
ile uyumlu afet risk yönetimi veri modeli geliştirilebilir.
KAYNAKÇA
Abella, E. C. ve Van VanWesten, C. J. (2007). Generation of a landslide
risk index map for Cuba using spatial multi-criteria
evaluation. Landslides, 4(4), 311-325.
Adab, H., Kanniah, K. D. ve Solaimani, K. (2013). Modeling forest fire
risk in the northeast of Iran using remote sensing and GIS
techniques. Natural hazards,65(3), 1723-1743.
AFAD (2012). Afet risk yönetimi. 5 Aralık Pazartesi, 2014 tarihinde
https://www.afad.gov.tr adresinden alındı
Albano, R., Pascale, S., Sdao, F. ve Sole, A. (2013). A GIS Model for
Systemic Vulnerability Assessment in Urbanized Areas
Supporting the Landslide Risk Management. In Landslide
Science and Practice (pp. 723-731). SpringerBerlin
Heidelberg.
Amatulli, G., Peréz-Cabello, F. ve de la Riva, J. (2007). Mapping
lightning/human-caused wildfires occurrence under ignition
388
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
point location uncertainty. Ecological modelling, 200(3), 321333.
Andreescu M. P. ve Frost D. B. (1998). Weather and traffic accidents in
Montreal,
Canada.
Clim
Res.9:225–230.
doi:
10.3354/cr009225.
Armaș, I. ve Gavriș, A. (2013). Social vulnerability assessment using
spatial multi-criteria analysis (SEVI model) and the Social
Vulnerability Index (SoVI model)–a case study for Bucharest,
Romania. Natural Hazards and Earth System Science, 13(6),
1481-1499.
Ayalew, L. ve Yamagishi, H. (2005). The application of GIS-based logistic
regression for landslide susceptibility mapping in the Kakuda–
Yahiko Mountains, Central Japan. Geomorphology 65, 15–31.
Aydınoğlu, A. Ç. (2009). Türkiye için Coğrafi Veri Değişim Modelinin
Geliştirilmesi. DoktoraTezi, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü,
Trabzon.
Bednarik, M., Yilmaz, I. ve Marschalko, M. (2012). Landslide hazard and
risk assessment: a case study from the Hlohovec–Sered
landslide area in south-west Slovakia. Natural hazards, 64(1),
547-575.
Bhatt, B. P., Awasthi, K. D., Heyojoo, B. P., Silwal, T. ve Kafle, G. (2013).
Using Geographic Information System and Analytical
Hierarchy Process in Landslide Hazard Zonation. Applied
Ecology and Environmental Sciences, 1(2), 14-22.
Boore, D. M. (2004) Can site response be predicted. Journal of Earthquake
Engineering 8(Special Issue 1):1–41.
Brodsky, H. ve A. S. Hakkert (1988). Risk of a road accident in rainy
weather. Accident Analysis & Prevention 20(3): 161-176.
Bühler, M., de Torres Curth, M. ve Garibaldi, L. A. (2013). Demography
and socioeconomic vulnerability influence fire occurrence in
Bariloche (Argentina). Landscape and Urban Planning, 110,
64-73.
389
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Cardona, O. D., Van Aalst, M. K., Birkmann, J., Fordham, M., McGregor,
G., Perez, R. ve Sinh, B. T. (2012). Determinants of risk:
exposure and vulnerability. Managing the risks of extreme
events and disasters to advance climate change adaptation, 65108.
Chen, K., Blong, R. ve Jacobson, C. (2003). Towards an integrated
approach to natural hazards risk assessment using GIS: with
reference to bushfires. Environmental Management, 31(4),
0546-0560.
Chuvieco, E., Salas, F. J., Carvacho, L. ve Rodriguez-Silva, F. (1999).
Integrated fire risk mapping.In. Remote Sensing of Large
Wildfires (pp. 61-100).Springer Berlin Heidelberg.
Cutter, S. L., Boruff, B. J. ve Shirley, W. L. (2003). Social vulnerability to
environmental hazards. Social science quarterly, 84(2), 242261.
Cutter, S. L. Mitchell, J. T. ve S., S. M. (2000). Revealing the vulnerability
of people and places: A case study of Georgetown County,
South Carolina. Annals of the Association of American
Geographers (90(4)), 713-737.
Çan, T., Duman, T. Y., Olgun, Ş., Çörekçioğlu, Ş., Karakaya Gülmez, F.,
Elmacı, H., Hamzaçebi, S. ve Emre, Ö. (2013). Türkiye
Heyelan Veri Tabanı. TMMOB Coğrafi Bilgi Sistemleri
Kongresi 2013.
Çelebi, M. (1999). Topographical and geological amplification: case
studies and engineering implications. StructSaf 10:199–217.
Çevik, E. ve Topal, T. (2003). GIS-based landslide susceptibility mapping
for a problematic segment of the natural gas pipeline, Hendek
(Turkey). Environmental Geology, 44, 949-962.
Dai, F.C., Lee, C.F., Li, J., Xu, Z.W., 2001. Assessment of landslide
susceptibility on the natural terrain of Lantau Island, Hong
Kong. Environ. Geol. 43 (3), 381–391.
Dang, N. M., Babel, M. S. ve Luong, H. T. (2011). Evaluation of food risk
parameters in the Day River flood diversion area, Red River
delta, Vietnam. Natural hazards, 56(1), 169-194.
390
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
Demir, E. (2011). Determining approaches for the management of
emergency services by Geographic Information Systems: Fire
Case. Master Thesis. Istanbul Technical University,
Geomatics Engineering. Istanbul.
Dewan, A. M. (2013). Vulnerability and Risk Assessment.In Floods in a
Megacity (pp. 139-177). Springer Netherlands.
Dickson, E., Baker, J. L., Hoornweg, D., & Tiwari, A. (2012). Urban risk
assessments. Washington: The World Bank.
Driss, M., Benabdeli, K., Saint-Gerand, T. ve Hamadouche, M. A. (2014).
Traffic safety prediction model for identifying spatial degrees
of exposure to the risk of road accidents based on fuzzy logic
approach. Geocarto International, (ahead-of-print), 1-15.
Duzgun, H. S. B., Yucemen, M. S., Kalaycioglu, H. S., Celik, K., Kemec,
S., Ertugay, K. ve Deniz, A. (2011). An integrated earthquake
vulnerability assessment framework for urban areas. Natural
hazards, 59(2), 917-947.
Eidsvig, U. M. K.;McLean, A.; Vangelsten, B. V.; Kalsnes, B.; Ciurean,
R. L.; Argyroudis, S.; Winter, M. G.; Mavrouli, O. C.; .
Fotopoulou S.; Pitilakis, K.; Baills, A.; Malet, J. P. ve Kaiser,
G. (2014). "Assessment of socioeconomic vulnerability to
landslides using an indicator-based approach: methodology
and case studies." Bulletin of Engineering Geology and the
Environment 73(2): 307-324.
Ergünay, O. (2007). Türkiye'nin afet profili . TMMOB afet
sempozyumu(s. 1-14). Ankara: TMMOB.
European Commission. (2007). Armonia (Assessing and Mapping
Multiple Risk For Spatial Planning approaches,
methodologies and tools in Europe. Aralık 04, 2014 tarihinde
http://ec.europa.eu/research/environment/pdf/publications/fp6
/natural_hazards/armonia.pdf adresinden alındı
Gai, C., Weng, W. ve Yuan, H. (2011, April). GIS-based forest fire risk
assessment and mapping. In Computational Sciences and
Optimization (CSO), 2011 Fourth International Joint
Conference on (pp. 1240-1244). IEEE.
391
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Galli, M., Ardizzone, F., Cardinali, M., Guzzetti, F. ve Reichenbach, R.,
(2008). Comparing landslide inventory maps. Geomorphology
94, 268–289.
Golodoniuc, P. ve Cox, S. (2010). Geospatial Information Modelling for
Interoperable Data Exchange - Application Schema
Modelling: From Concept to Implementation, IEEE Sixth
International Conference on e-Science, 102-105.
Gökkaya, M. A. (2014). Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve analitik
hiyerarşi yöntemi(AHY) ile üretilen deprem tehlike
haritalarının duyarlılık analizi.Yüksek lisans tezi. İstanbul
Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü. İstanbul.
Hernandez-Leal PA, Arbelo M. ve Gonzalez-Calvo A (2006) Fire risk
assessment using satellite data. Adv Space Res 37(4):741–
746. doi:10.1016/
Jaiswal RK, Mukherjee S, Raju KD. ve Saxena R. (2002). Forest fire risk
zone mapping from satellite imagery and GIS. Int J Appl
EarthObsGeoinf4(1):1–10.doi:10.1016/s03032434(02)00006-5
Kadıoğlu, M. (2011). Afet yönetimi, beklenilmeyeni beklemek en
kötüsünü yönetmek. İstanbul: Marmara Belediyeler Birliği.
Kadıoğlu, M., 2008: Sel, Heyelan ve Çığ için Risk Yönetimi; Kadıoğlu,
M. ve Özdamar, E., (editörler), “Afet Zararlarını Azaltmanın
Temel İlkeleri”; s. 251-276, JICA Türkiye Ofisi Yayınları No:
2, Ankara.
Kappes, M. S., Papathoma-Köhle, M. ve Keiler, M. (2012). Assessing
physical vulnerability for multi-hazards using an indicatorbased methodology. Applied Geography, 32(2), 577-590.
Karaman, H. ve Erden, T. (2014). Net earthquake hazard and elements at
risk (NEaR) map creation for city of Istanbul via spatial multicriteria decision analysis. Natural Hazards, 1-25.
Karimzadeh, S., Miyajima, M., Hassanzadeh, R., Amiraslanzadeh, R. ve
Kamel, B. (2014). A GIS-based seismic hazard, building
vulnerability and human loss assessment for the earthquake
392
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
scenario in Tabriz. Soil
Engineering, 66, 263-280.
Dynamics
and
Earthquake
Keskin, F. (2012). Quantitative flood risk assessment with application in
Turkey. Doctoral dissertation. Geodetic and Geographic
Information Technologies. Middle East Technical University.
Ankara.
Le Brun B., Hatzfeld D., Bard PY. ve Bouchon M. (1999). Experimental
study of the ground motion on a large scale topographic hill
at Kitherion (Greece). J Seismol 3:1–15
Lomnitzve W. (2012). Earthquake. In. Wisner, B., Gaillard, J. C., &
Kelman, I. (Eds.).(2012). Handbook of hazards and disaster
risk reduction.Routledge.
Lu, Y., Carter, L. ve Showalter, P. S. (2010). Wildfire Risk Analysis at the
Wildland Urban Interface in Travis County, Texas.
In Geospatial Techniques in Urban Hazard and Disaster
Analysis (pp. 203-227).Springer Netherlands.
Martins, V. N., e Silva, D. S. ve Cabral, P. (2012).Social vulnerability
assessment to seismic risk using multicriteria analysis: the
case study of Vila Franca do Campo (São Miguel Island,
Azores, Portugal). Natural hazards, 62(2), 385-404.
Marzocchi, W., Mastellone, M.L., Ruocco, A.D, Novelli, P., Romeo, E. ve
Gasparini, P. (2009). Principles of multi risk assessment.
Interaction amongst natural and man-induced risks. European
Commission Directorate General for Research. Brussels.
Meroni, F.ve Zonno G. (2000). Seismic risk evaluation. Survey in
Geophysics. 21: 257-267, Kluwer Academic Publishers.
Netherland.
Messner, F. ve Meyer, V. (2006). Flood damage, vulnerability and risk
perception–challenges for flood damage research (pp. 149167). Springer Netherlands.
Morales, M. ve Lorena, A. (2002). Urban disaster management: A case
study of earthquake risk assessment in Cartago, Costa Rica.
ITC.
393
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
National Earthquake Hazards Reduction Program (U.S.), United States.
Federal Emergency Management Agency, Geological Survey
(U.S.) (2004) 2003 NEHRP recommended provisions for
seismic regulations for new buildings and other structures and
accompanying commentary and maps.
Nastev, M. ve Todorov, N. (2013). HAZUS: A standardized methodology
for flood risk assessment in Canada. Canadian Water
Resources Journal, 38(3), 223-231.
Ng KS, Hung WT, Wong WG. (2002). An algorithm for assessing the risk
of traffic accident. JSaf Res. 33:387–410.
Nirupama, N. (2013). Disaster Risk Management. In P. Bobrowsky (Ed.),
Encyclopedia of Natural Hazards (pp. 164-170): Springer
Netherlands.
Nisanci, R. (2010). GIS based fire analysis and production of fire-risk
maps: The Trabzon experience. Scientific Research and
Essays, 5(9), 970-977.
Özcan, E. (2006). Sel olayı ve Türkiye. Gazi Eğitim ., Cilt 26, Sayı 1, 3650.
Özelkan, E. (2008). Uydu görüntüleri kullanarak yangın riski
değerlendirilmesi Kaş örneği. Yüksek lisans tezi. İstanbul
Teknik Üniversitesi Bilişim Enstitüsü. İstanbul.
Özkul, B. ve Karaman, E. (2007). Doğal afetler için risk yönetimi.
TMMOB afet sempozyumu bildiriler kitabı (s. 251-261).
TMMOB.
Özmen, S. (2010). İstanbul ili yangın riski analizi ve yangın riski
haritalarının oluşturulması. Yüksek lisans tezi.Yıldız Teknik
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Özşahin, E. (2014).Tekirdağ ilinde Coğrafi Bilgi Sistemleri ve analitik
hiyerarşi
süreci
kullanarak
heyelan
duyarlılık
analizi. Humanitas-Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, (03),
167-186.
Öztürk, D. (2009). CBS tabanlı çok ölçütlü karar analizi yöntemleri ile sel
ve taşkın duyarlılığının belirlenmesi: Güney Marmara havzası
394
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
örneği. Yayınlanmamış doktora tezi.Yıldız
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. İstanbul.
Teknik
Papathoma-Köhle, M., Neuhäuser, B., Ratzinger, K., Wenzel, H. ve
Dominey-Howes, D. (2007). Elements at risk as a framework
for assessing the vulnerability of communities to
landslides. Natural Hazards and Earth System Science, 7(6),
765-779.
Pelling, M. (2003). The vulnerability of cities natural disasters and social
resilience. London: Earthscan Publications.
Pitilakis, K., Alexoudi, M., Argyroudis, S., Monge, O. ve Martin, C.
(2006). Earthquake risk assessment of lifelines. Bulletin of
Earthquake Engineering, 4(4), 365-390.
Scheuer, S., Haase, D. ve Meyer, V. (2011). Exploring multicriteria flood
vulnerability by integrating economic, social and ecological
dimensions of flood risk and coping capacity: from a starting
point view towards an end point view of vulnerability. Natural
hazards, 58(2), 731-751.
Smith, K. (2013). Environmental hazards assessing risk and reducing
disaster. Sixth edition. Abingdon, Oxon: Routledge.
Singh, K. B. (2008). Handbook of disaster management techniques and
guidelines. New Delhi, India: Rajat Publications.
Sitharam, T. G. ve Anbazhagan, P. (2008). Seismic microzonation:
Principles, practices and experiments. EJGE Special Volume
Bouquet, 8.
Şahin, C. ve Sipahioğlu, Ş. (2002). Doğal afetler ve Türkiye. Ankara:
Gündüz.
Thouret, J. C., Ettinger, S., Guitton, M., Santoni, O., Magill, C., Martelli,
K. ve Arguedas, A. (2014). Assessing physical vulnerability in
large cities exposed to flash floods and debris flows: the case
of Arequipa (Peru). Natural Hazards, 1-45.
Tutsch, M., Haider, W., Beardmore, B., Lertzman, K., Cooper, A. B. ve
Walker, R. C. (2010). Estimating the consequences of wildfire
for wildfire risk assessment, a case study in the southern Gulf
395
ÇOKLU AFET RİSK YÖNETİMİNDE TEHLİKE VE ZARAR GÖREBİLİRLİK BELİRLENMESİ İÇİN
GEREKSİNİM ANALİZİ
Islands, British Columbia, Canada. Canadian journal of forest
research, 40(11), 2104-2114.
Tyagunov, S., Grünthal, G., Wahlström, R., Stempniewski, L. ve Zschau,
J. (2006). Seismic risk mapping for Germany. Natural Hazards
and Earth System Science, 6(4), 573-586.
UK/Government. (2014). Multi hazard disaster risk assessment (V2). 6
Aralık 2014 tarihinde https://www.gov.uk/government
adresinden alındı.
UNISDR. (2009). UNISDR (The United Nations Office for Disaster Risk
Reduction) terminolgy on disaster risk reduction. 5 Aralık
Pazartesi, 2014 tarihinde http://www.unisdr.org/ adresinden
alındı.
Uşkay, S. ve Aksu, S. (2002). Ülkemizde Taşkınlar, Nedenleri, Zararları
ve Alınması Gereken Önlemler. Türkiye Mühendislik
Haberleri, (420-421), 422.
Vadrevu, K. P., Eaturu, A. ve Badarinath, K. V. S. (2010). Fire risk
evaluation
using
multicriteria
analysis—a
case
study. Environmental monitoring and assessment, 166(1-4),
223-239.
Van Westen, C. J., Alkema, D., Damen, M.C. J., Kerle, N. ve Kingma, N.
C. (2011). Multi hazard risk assessment. Distance education
course guide book. United Nations University-ITC School on
Disaster Geo information Management (UNU-ITC DGIM).
Van Westen, C. J., Castellanos, E. ve Kuriakose, S. L. (2008). Spatial data
for landslide susceptibility, hazard, and vulnerability
assessment: an overview. Engineering geology, 102(3), 112131.
Vilar, L.; Nieto, H. ve Martin, M.P. (2010). Integration of Lightning- and
Human-Caused Wildfire Occurrence Models. Human and
Ecological Risk Assessment, 16: 340–364, Taylor & Francis
Group.
Wisner, B.; Blaikie, P.; Cannon, T. ve Davis, I. (2004). At risk: natural
hazard, people’s vulnerability and disasters, 2nd edn.
Routledge, Abingdon
396
BEKİR TAŞTAN - ARİF ÇAĞDAŞ AYDINOĞLU
Xin, J. ve C. Huang (2013). Fire risk analysis of residential buildings
based on scenario clusters and its application in fire risk
management. Fire Safety Journal 62, Part A(0): 72-78.
Yalcin, A., Reis, S., Aydinoglu, A. C. ve Yomralioglu, T. (2011). A GISbased comparative study of frequency ratio, analytical
hierarchy process, bivariate statistics and logistics regression
methods for landslide susceptibility mapping in Trabzon, NE
Turkey. Catena, 85(3), 274-287.
Yalcin, A. (2008). GIS-based landslide susceptibility mapping using
analytical hierarchyprocess and bivariate statistics in Ardesen
(Turkey): Comparisons of results and confirmations. Catena
72, 1–12.
Zhang, Y. L. ve You, W. J. (2014). Social vulnerability to floods: a case
study of Huaihe River Basin. Natural Hazards, 71(3), 21132125.
Zhang, Y. (2013). Analysis on Comprehensive Risk Assessment for Urban
Fire: The Case of Haikou City. Procedia Engineering, 52, 618623.
Zhenpeng, L., Baipo, Y. Yifan, Y. (1981). Effect of three-dimensional
topography on earthquake ground motion. Earthquake
Engineering and Engineering Vibration, 1(1), 56-77.
İnternet kaynakları
URL-1: www. mgm. gov.tr
URL-2: http://arifcagdas.com/adys
URL-3:http://www.eu-orchestra.org/TUs/Pilots/en/text/Pilots.pdf
21/11/2014
397