Dijital Din ve Transhümanizm
Müjdat GÖKÇE/Communication Expert-Radio&Tv Producer-Presenter/Writer
Önsöz;
Dijital çağ, toplum hayatının iletişim teknolojileri tarafından kuşatıldığı ve dönüştürüldüğü
günümüz postmodern dünyasını ifade etmek için kullanılmaktadır.
Dijitalleşmenin, günümüz insanını bütünüyle kuşattığı görülmektedir. Bir kişinin varlığı,
neredeyse onun sosyal medyada var olup olmamasına bağlı olarak algılanmakta, dijital
medya kullanımı ise toplumsallaşmanın belki de en önemli göstergesi ve aracı olarak
görülmektedir.
Son zamanlarda dini pratikleri online tanımlamak için yeni bir terim olarak “dijital din”
çıkmıştır.
“Dijital Din” kavramı; dijital medya ve kültürü aracılığıyla ortaya çıkan din olgusunu ifade
etmek için kullanılmaktadır.
Dijital din kavramı, teknolojik ve kültürel alanla ilgili çalışmaları vurgulamak için kullanılır.
Dijital din, internetin toplum üzerinde etkisi, dinin internet ortamında temsili ve formu,
dini grupların interneti kullanış şekli, sanal dinî cemaatlerin geleneksel cemaat yapısına
katkıları, ritüel veya ibadetlerin internete aldığı haldir.
Dijital Din çalışmaları, internetin ve diğer yeni medya formlarıyla eşsiz medyalaşmış
bağlamlar, mekanlar ve tartışmaların olduğu yerde din uygulanır ve devreye girer.
Dinî pratiklerin değişmesinde dijital teknoloji önemli bir vasıta haline gelmektedir. Son
zamanlarda ortaya çıkan siber kilise bu örneklerdendir. Dijital din, terimi dini pratikleri
online evrimini doğru biçimde ifade etmek için kullanılmıştır. Dinin, dijital medya ve
alanların dinî pratikler tarafından nasıl şekillendiği ve oluştuğu ele alınmalıdır.
Dijital Din;
Dijital çağ, toplum hayatının iletişim teknolojileri tarafından kuşatıldığı ve dönüştürüldüğü
günümüz postmodern dünyasını ifade etmek için kullanılmaktadır.
“Dijital Din” kavramı; dijital medya ve kültürü aracılığıyla ortaya çıkan din olgusunu ifade
etmek için kullanılmaktadır.
Dijital din olgusuna zemin hazırlayan temel bileşenler bilgisayar ve akıllı telefon başta
olmak üzere, taşınabilir mobil cihazlardır. Dinin, dijital dünya içerisinde yayıldığı bileşenler
gittikçe çoğalmaktadır. Dijital ses kayıtları, videolar, PC oyunları, web siteleri, e-mail ve
sosyal medya, dijital dinin bileşenlerinden birkaçını oluşturmaktadır.
Dijital din, internetin toplum üzerinde etkisi, dinin internet ortamında temsili ve formu,
dini grupların interneti kullanış şekli, sanal dinî cemaatlerin geleneksel cemaat yapısına
katkıları, ritüel veya ibadetlerin internete aldığı haldir.
Teknolojinin gelişimi ve nitelikleri, çok yönlü olarak dinin karakterini etkiler ve enformatik
içerik yükler geleneksel biçimini dönüştürür. Bu yönüyle dijital din, yeni bir medya
formunda e-paketlenmiş geleneksel din olarak tanımlanamaz. Kadimden farklı akışkan
modern dünyanın kaygılarını, gündemini, meta-öyküleri içeren dijitali çevreleyen
ideolojiyi bir araya getirmek için yeni medyanın teknolojik yönlerini kullanarak ele alan
eşsiz bir dijital dindir. Dijital din, dijital kültürde dinin çeşitli bağlamlarda nasıl
dönüştürüldüğünü ve ifade edildiğini keşfetmenin bir yoludur. Genellikle dijital
uygulamalar, bireylerin yeni, elastik, geçici ve esnek formları aktif olarak keşfetmesi ve
yaratması gereken geleneksel dini cemaatleri ve kurumları çözen akışkan modernliğin
ürettiği streslerin ürünüdür.
Modern dünyada medya ile dinin buluşması kaçınılmaz olarak gerçekleşen bir süreçtir.
Topluma yön veren din ve medya gibi iki güç bir araya geldiğinde kaçınılmaz olarak bir
güç mücadelesi de başlamaktadır. Bu mücadelenin can alıcı noktası ise, kimin kimi araç
olarak kullandığıdır. Dinin araçsallaştığı durumlar medya dinini doğururken medyanın
araçsallaştığı durumlar ise dini medyayı ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmanın temel
meselesi ise din ve dijital medyanın buluştuğu noktada din ve değerler açısından hangi
sorunların ortaya çıktığıdır.
Dijital Din uzmanları hem dinî gruplar hem de kullanıcılar için dinî pratik ve inançları yeni
bağlamlara dönüştürmek için medyanın nasıl kullanıldığını ve bu mekanda benzersiz
ilişkiler tarafından sunulan dinin yeniden canlandırıldığını düşünmektedirler.
Hakikatin yadsındığı bu dünyada dinî otorite (ulema veya teolog vs.) gerileyerek yerini
internetin almasıyla birlikte ilişkiler farklılaşmış internet, verilerle-dindarın bir arada
yaşama zemini olmuştur. Online veya dijital alanda, dinî ayinler için bedensel olarak
“orada” olmanın gerekliliği, online ritüellerin hakikiliği ve maneviliği gelenek içinde kabulü
tartışılır.
Toplumsalı etkileyen medya, hem toplumsalı hem de onun belirleyici unsuru olan dini de
etkilemektedir. Modern medya tarafından şekillenmiş olan medyalaşma süreci toplumun
ve bireylerin gündelik hayatının dönüşümünü sağlar. Toplumsalı dönüştüren medya
vasıtasıyla dinin buyrukları veya dindarın yaptıkları medya vasıtasıyla kamusal hale
gelebilir. Böylesi bir durumun sakıncaları da vardır. Medya, dinî sembol ve değerlerin
üretilmesinde ve dolaşımında araya girdiğinde ve medyalaşmış dinin “arz” piyasası
gelişmeye devam ettikçe, bireysel dinin anlam ve otoriteleri daha az önem kazanmaktadır.
Gazeteciler için dini kavramak zor olmuştur. Nitekim çoğu gazeteci tartışmalı bir alan olan
din konusunda bilgili değildir. Din, soyut ve manevi alanken gazeteciler daha maddi,
somut ve “burada ve şimdi”ye dair bir şey ararlar ve dini, mevcut yaklaşımlara yani
önyargılara göre kavrarlar. Medya, dinî anlamda bir pencere veya çerçeve sunmaktadır.
Habercilik ile ilgili medya ile onunla ilişkili olmayan eğlence medyası yani yeni dijital ve
sosyal medya iki ayrı kategoridir.
Sosyal medyanın dindar insanlar açısından en büyük tehlikesi gösterişçi dindarlıktır. Ejder
Okumuş’a göre gösterişçi dindarlık dünyaya dair arzu ve isteklerine kavuşmak uğruna,
insanların nezdinde bir makam veya konum elde etmek amacıyla kulluğa ilişkin ibâdet ve
eylemleri insanlara göstermek; başka bir deyişle dinî fiil ve amelleri kullanarak insanlar
katında bir mevki elde etmeye çalışmaktır. Gösterişçi dindarlıkta Allah için sergilenmesi
gereken davranışlar kul görsün, takdir etsin diye sergilenir ve mükâfatı da insanlardan
beklenir.
İnsanların sahip oldukları inancı ve kültürü tanıtmak veya diğer toplumlara benimsetmek
çabalarının eski dönemlere kadar uzandığı bilinmektedir. Bu noktada iletişim, bazen de
dini amaçlarla, düşünce ve bilgiyi daha uzak mesafelere daha hızlı yayarak insanlar
üzerinde etkili olmaya olanak sağlayan bir süreç olarak görülmüştür.
Dijital dine dair çalışmalar; dinî toplulukların internette dindarlığın dijital uygulamalar
yoluyla nasıl ifade edilme biçimleriyle bağlandıklarını, teknolojik angajmanın manevî bir
işletme olarak ne ölçüde görülebileceği, dini toplulukların dijital pratiklerle açıklanmış
dindarlığın internetle nasıl bağlantılı olduğunu ve dijitalleşmenin manevi teşebbüs olarak
nasıl bir teknolojik angajman olduğu vb. konuları kapsar. Son yirmi yılda birçok isim
tarafından atıfta bulunulan Dijital din çalışmaları siber din çalışması -yeni bilgisayar ağları
yoluyla ortaya çıkan yeni dinî uygulamaların ifadelerini tanımlamanın bir yolu- sanal dine
atıfta bulunur.
Ayrıca teknolojideki bu muazzam ilerlemeler yeni teknoloji dinlerinin ortaya çıkmasına da
sebep olacaktır. DNA çalışmalarıyla insan ömrünü uzatacak, hastalıkları tedavi edecek,
insan klonlayacak, insana benzer robotlar üretecek olan insanoğlu kendini ya da
teknolojiyi tanrı yerine koyarak ilahi dinlere alternatif din oluşumlarına yönelecektir.
İnsanlık devasa bir data/veri dünyasıyla karşı karşıya. Bu veri dünyasında hastalığını nasıl
tedavi edeceğini de, dini hakkında bilgilenmeyi de sağlar. Bu yapısıyla data âlemi veya
siberalem, yol gösterici yani vahiy konumu edinmeye başlamıştır. Bu bağlamda Kapitalizm
gibi Dataizm de yoluna tarafsız bir bilimsel teori olarak başlamış olsa da giderek doğruyu
ve yanlışı belirleme iddiası taşıyan bir din olma yolunda ilerliyor. Bu dinin en yüce
değeriyse “bilgi akışı”dır. Bu kozmik bilişim sistemi adeta Tanrı gibi her yerde olacak ve
her şeyi kontrol edecek, insanlarınsa sisteme dâhil olup onunla kaynaşmaktan başka
şansı kalmayacaktır. Geleneksel dinler; bireysel eylemlerin büyük kozmik bir planın
parçası ve Tanrı tarafından izlendiğini, insanın duygu ve düşünceleriyle tek tek
ilgilendiğini iddia ederken veri dini de her söz ve eylemi devasa veri akışının bir parçası
olduğunu, algoritmaların insanı aralıksız izlediğini onun duygu ve düşünceleriyle tek tek
ilgilendiğini buyurmaktadır. İnsanın memnun olduğu bu alemde, veri akışıyla bağlantının
kopması inancı tam olanlar için yaşamın anlamını kaybetmeyi göze almak demektir
(Harari, 2017, 403).
Teknoloji insan kontrolünün sınırlarını uzatarak dinin işlevsel alanını azaltır. Online alanda
toplumsal ve dinî kimlik dönüşmüş dolayısıyla din ve maneviyat yeniden şekillenmiştir.
Rasyonelleşme, sanallaşma veya dijitalleşme yeni toplum ve yaşam biçimlerini ortaya
çıkarmıştır. Değer anlayışlarını değiştiren dijitalleşme dinin ve dindarın da içeriğini
değiştirmiştir. Din veri olarak artış gösterse de geleneksel dinî formların değişmesi ve
farklılaşması doğal bir süreçtir. Hele ki bu süreç teknolojiyle tüketici olarak hemhal olan
toplumlarda daha yıkıcı tesirlere yol çalmaktadır. Din-sanal-medya etkileşimi hem dinî
kimlikleri aşındırdığı gibi hem de din sahiciliğini yitirme ve sanallaşma riskini yaşamaktadır.
Transhümanizm;
Transhümanizm, yüzünü hem genetik mühendislik ve bilgi teknolojisi gibi günün
teknolojisine hem de moleküler nanoteknoloji ve yapay zeka gibi yeni nesil teknolojik
çalışmalara çeviren interdisipliner bir yaklaşım olarak tanıtılmaktadır.
Transhümanizm tartışmalarının can alıcı noktalarından birini insanın mükemmele
yaklaştırılması bahsi oluşturmaktadır. Zira, daha önce sözü geçtiği üzere transhümanist
hareket insan türünün değişen çevresel şartlara göre kendini uyarlaması, değişim ve
gelişime açık olması gerektiği ön kabulüne sahiptir. Yani insan sürekli bir oluş hali
içerisindedir.63 Hatta insanın çok uzun süredir evrimin aynı aşamasında olduğunu, artık
her anlamda kendisini sınırlandıran bedeninden kurtulma ve yeni bir aşamaya geçme
zamanının geldiği düşüncesi de yine transhümanist akım çatısı altında ileri sürülen
düşünceler arasındadır.
Ahiret inancı olmayan transhümanizm, ölüme son verme amacında olan sahte-dinsel bir
dünya görüşüdür. Genetik veya başka türlü değiştirilmiş bir insan, Tanrının verdiği haklar
ve görevlerle donatılmış bir insan, bu hakları ve görevleri aşmak isteyen insandır. İnsan
ve yaratıcısının imtiyazını reddederek, insana Tanrı'nın, insanın fiziksel ve zihinsel
sınırlamalarının üstesinden gelme ve bir ölümcül varlık olarak evrilme imkanı tanıyan
transhümanizmin en çarpıcı özelliği, beden-zihin-ruh bütünlüğünün inkar edilmesidir.
Transhümanist insan doğası vizyonu tamamen materyalisttir. Ebedi ruhun inkar edilmesi
ve ebedi yaşamaya açılan bir kapı olarak ölüm, sınırlı bir fiziksel yaşamın gerekliliğinin
inkar edilmesi ile ortaya çıkar.
Transhümanizm; modern bilim ve teknolojinin güç ve imkanıyla ölümsüzlük veya hayatın
uzaması ayartıcı vaadini aşkın kutsal bir varlıktan daha çok beşerî çabalarla başarmayı
özetler. Cisme ruh/akıl yükleme, mekanik insan tasavvuru/android robotlar ve insanlar
arasındaki melez yaratıklar/cyborgs; YZ ve insanlar arasında arayüz oluşturma yani beyni
veri taşıyıcılarına yüklemek amacındadır. (İnsansız Dünya Transhümanizm, Ahmet Dağ,
KETEBE YAYINEVİ)
Transhümanistler bilgisayardan insana ve insandan bilgisayara bilgi aktarımı üzerinde
çalışmalar yürütmektedirler. Özellikle insandan bilgisayara bilgi aktarımının, teknik
ifadesiyle zihin aktarımının, insanlığa ölümsüzlüğün kapılarını aralayacak kilit bir
teknolojik hamle olması beklenmektedir. Böylelikle insan bedeni öldüğünde makine olarak
bir bilgisayar çipinde yaşamına devam edebilecektir. Transhümanizm, sonsuz hayat
vaadidir, cenneti yeryüzüne indirme çabasının neticesidir. İnsan doğasının pay sahibi
olmadığı bir iyiyi arayan fakat insan doğasının ötesine geçemeyen transhümanizm, insan
doğasını yanlış algılar. İnsan doğasının basitçe bedensiz bir zeka olduğunu, bir bedenden
bilgisayara aktarılabildiğini ve öngörülemeyen şekillerde yükseltilebileceğini varsayar.
Dijital Din ve Transhümanizm;
Teknoloji ve insan arasındaki ilişki kadim bir ilişkidir. İnsan pek çok tanımının yanı sıra
homofaber, yani alet yapan canlı olarak da tanımlanmıştır. Aletle ilişkisinde bugün farklı
olan, yani son dönem teknolojisini geçmiştekinden farklı kılan ise aletin insana galebe
çalması olmuştur.
Tarih boyunca görülmemiş yoğunlukta enformasyon hareketliliğine şahit olan modern
insanın, bilim ve teknolojinin büyük bir hız kazanarak geldiği/gelmekte olduğu noktayı
insani değerler ve etik sorumluluklar zaviyesinden değerlendirebileceği ölçütlerden
yoksun olduğu görülmektedir. Hızlı teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği
öngörülemezlik, belirsizliğe tahammülü olmayan insan için son derece endişe uyandırıcı
bir durumdur. Modern bilimin yakaladığı bu ivmenin insanlığa ne kazandıracağı ve elbette
beraberinde ondan ne götüreceği noktasındaki meçhuliyet, gelişmelerden haberdar olan
insanları etik kaygılarla dolu bir yığın soruyla baş başa bırakmıştır. Öyle ki günümüz
insanı, insan olma vasfını nereye kadar sürdürebileceği, bilim koşusunda geride
kalmamak adına nelerden taviz vermek zorunda kalacağı ve bu koşunun neresinde artık
kriterleri sağlayamadığı gerekçesiyle yarış dışı bırakılacağına kaygılanmaktan bilimin uzun
ömür, acıdan arındırılmış bir dünya ve yüksek refahı müjdeleyen söylemlerine
sevinememektedir. Büyük sıçrayışa hazırlanan bilim adamları için bu denli umut dolu olan
yarınlar, gelmekte olanın ayak seslerini takip etmeye çalışan diğerleri için tereddüte
sebep olmaktadır.
İnternetin ortaya çıkışıyla hayatımıza giren interaktif iletişim ortamı aynı zamanda dinî
iletişim için de bir dönüm noktası olmuş, bu gelişmeler dinsel yönelimin oldukça
belirginleştiği bir döneme denk düşmüştür. (Menekşe, 2015: 153) İletişim araçlarının
endüstrileşmesi ve de kitleselleşmesi ile popüler kültürde dinin görünürlüğü artmış
(Arslan, 2016: 18), toplumsal olaylar, modernleştikçe dinin gerileyeceği ve zamanla
toplumsal hayattaki etkisini kaybedeceği, dinî ritüellere katılımın azalacağı, dinin toplum
için büyük bir anlam ifade etmeyeceği gibi beklentilerin gerçekleşmediğini göstermiş,
aksine dinî eğilimler yükseliş göstermiştir. (Menekşe, 2015: 154)
Postmodern bir toplumun oluşturucu gücü olan medyadan bahsedilirken sadece oldukça
etkin bir araçtan değil aynı zamanda dijital çağı oluşturan dinamiklere sahip bir olgudan,
yeni anlamlar, davranış tarzları ve semboller üreten bir yapıdan da bahsedilmektedir.
Medya–din ilişkisi ise dinin medyada temsil edilişi, medyadaki dinî bilgilerin geçerliliği,
güvenilirliği ve otantikliği, medyanın yeni iletişim teknolojileri ile etki alanını artırması,
dinî ritüellerin dijital medyaya aktarılması, dinin dijital ortamlardaki varoluşu, medyanın
dinî meselelerde bilgi kaynağı olması gibi çok çeşitli alanları içerisine dâhil eden bir ilişki
biçimidir. (Arslan, 2015: 13)
Transhümanizm, “proto hümanist” düşünceden aldığı güçle teknolojik müdahaleler
aracılığıyla bedenin ve insan doğasının sınırlılıklarının aşılabileceğine, kendi evrimimizi
artık kontrol edebileceğimize inanır. Bir başka ifadeyle transhümanistler bizim teknolojik
yaratıcılığımıza inanırlar ve doğanın biyolojik olarak eski, tesadüfi tasarımına dair bağları
çözebileceğimizi düşünürler (Doede, 2009, s. 40).
Din ile transhümanizm insanı geliştirme çabası ve toplumsal meselelere eğilmesi gibi
ortak değerlere sahip olması dolayısıyla aynı paralelde değerlendirilebilse de temel
konulardaki çatışmaların görmezden gelinmesi mümkün görünmemektedir. Tanrı gibi
olma (playing God) düşüncesi örneğin iki alanın çatıştığı önemli konulardandır. Playing
God genellikle kimin yaşayıp kimin öleceğinin belirleneceği durumlarda Tanrı rolünü
üstlenip karar veren kişi için kullanılmakla birlikte insan yaşamını değiştirecek bilimsel
çalışmalar yapan bilim insanlarına atfen de kullanılmaktadır.
Yapay zeka, nanoteknoloji, biyomühendislik, nörobilim, zihin yükleme, tekillik,
siborglaşma gibi teknolojik hamleleler Tanrının planını bozmak olarak yorumlanabilmekte
ve transhümanizme bu gelişmelere destek olmakla hem Tanrıya meydan okumakta hem
de insanın hayatını anlamından arındırmaktadır şeklinde suçlamalar yöneltilmektedir.
İnsanın Tanrı statüsüne geçme çabasını yansıtan transhümanizm, İnsanlık 2.0, Homo
deus gibi tanımlamaların yanı sıra “üst-insan, süper insan, öte-insan” gibi ifadelerle de
anlamlandırılmıştır. Söz konusu kavramın savunduğu ve iddia ettiği ana savlar ve
kavramlar şöyle özetlenebilir:
“yaşam kalitesini arttırma; yaşlanmayı yavaşlatma; sonsuz yaşam vaadi; duygudan
yoksun insan; yapay organlar; biyolojik sınırlarını aşmış beyin; kaos yerine düzen; insan
makine bütünleşmesi; robot, cyborg, android; yapay gerçeklik/sanal gerçeklik; nano
teknoloji; yapay zekâ; kutsal teknoloji; omega noktası; insan için bulut
bilişime/teknosisteme bağlı insan; ortak bilinç; tekillik” (Uğur, 2021, s. 32-33).
Din ve transhümanizmin birbirinden bağımsız iki alan olarak görülmesi, birbirleriyle
çatıştırılması ya da uzlaştırılması eylemleri dışında bizzat transhümanizmin dinleştirilmesi
girişimleri de mevcuttur. Buna göre transhümanizmin diğer dinlerden değer, amaç ve
anlam sunması dolayısıyla bir farkı yoktur. Transhümanizmin dinî bir dil geliştirmesi
mesajlarını diğer insanlara aktarmakta yardımcı olacak araçlar sağlayabilir ve böylece
transhümanist din posthuman’a geçişte insanlara yardımcı olabilir.49 Bu, Tanrının planını
teknolojik gelişmeler aracılığıyla yerine getirme amacında olan teknoloji dini fikrinden
farklı olarak insanın kendisini Tanrıya dönüştürmesini kapsıyor gibi görünmektedir.
Transhümanizm, özgürlük, eşitlik, demokrasi kaygıları sebebiyle hümanizmle ortak
paydada buluşmakta ve dahi hümanizmin uzamı olarak değerlendirilebilmektedir. Ancak
transhümanizm insani gelişim için eğitim, kültürel iyileştirme gibi geleneksel hümanistik
yöntemlerle kendisini sınırlamayacağını belirterek hümanizmden ayrılmaktadır.18 Buradan
anlaşılacağı üzere transhümanizm teknolojik gelişimi temel alan bir harekettir ve
iyileştirmeler yapmak adına doğaya müdahale etmekte bir sakınca görmez.19
Transhümanistik düşünce çatısında teknoloji alanında biyoteknoloji, moleküler
nanoteknoloji, üstün zeka, sanal gerçeklik, canlı dondurma, zihin yükleme gibi konular
üzerine çalışmalar yürütülmektedir.
Modern ve postmodern dünya insan ile dışarı arasındaki sınırı belirsizleştirmek,
silikleştirip ortadan kaldırmak için içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye nüfuzu engelleyen
duvarlar yerine cam teknolojisini getirmiştir. İnsan doğasının değişebilirliği
transhümanizme göre onu bedensel sonluluğundan, kırılganlığından ve başarısızlığından
arındırabilir. Böylelikle homo sapiens yerini gelecekte üstün bir insan sonrası türe
bırakacaktır (Doede, 2009, s. 40).
İnsan haddi zatında kendi sınırlılıklarını aşma çabasında olan bir varlıktır. Günümüzde
biyoteknoloji bu çabayı sadece bedene teksif ediyor ve mükemmel bedenler vadediyor.
Dijital teknolojiler ise bedenden azade, makinelere yüklenebilen, bedenden bedene ya da
“bulut”a aktarılabilen zihinsel bir varoluşun peşinde. Verilerin, algoritmaların ve sayıların
soluk aldığımız dünyayı tanımladığı, şekillendirdiği ve yönettiği bir “metrik kültür” içinde
yaşıyoruz. İnsanların dijital desteklerle bedenlerini mükemmelleştirecekleri ya da
zihinlerini/hafızalarını makinelere (küçücük bir çipe) yükleyerek bedensiz bir varoluşu
tecrübe etme imkanı bulacakları bir gelecek tasavvuru, bilimsel tahayyüle de bilim kurgu
dünyasına da şekil veriyor.
İnsan, gerek kendisinin kadîm hikayesi ve gerekse tipolojik örgüsünde güçlü bir unsur
olarak gördüğümüz inançlı olmak, ahlaklı olmak ve manevî hikayelere vasıl olmak
motivasyonlarını formüle eden dinlerin tesirinden de kurtulmuş değildir. Ancak dinlerin
sözünü ettiğimiz bu faaliyetlerinin yönü, şiddeti, öneri ve formülüzasyonuyla dijital
evrenin bu alanla çakışan belirlenimleri arasında, çatışma, rekabet ve uyumsuzluk
görülmektedir. Bunun yanında dijitalizmin dinlerin özgün önerilerini manipüle edip yeni
durumlara eviren mistik bir tarafı olması da dikkat çekicidir. Bu cümleden olarak belki tüm
dinler için olmasa bile İslam açısından yeni krizlerin mevcut olduğu tartışmaya açıktır.
Yaşamın anlamı söz konusu olduğunda, modern öncesi İslâm mesajının olduğu kadar
modern ve çağdaş İslâm düşüncesinin de transhümanizm ve posthümanizm bağlamında
katkı sağlayıcı bir konumda bulunduğu saptanabilir. Bunun en önemli gerekçesi,
Müslümanların yaşamın temel dini motivasyonları ve ona değer katma konusundaki
çabalarıdır. Habil Şentürk ve Salahattin Yakut’a göre, stres, kaygı, dep-resyon, yalnızlık,
yabancılaşma ve intihar gibi yaşama bir anlam katamamaktan kaynaklanan durum ve
yönelimlerin öncesinde bireyde kozmik, sosyal ve bireysel seviyelerde bir anlam ve tat
oluşturabilmesi bakımından İslâm dini önemlidir. Çünkü teknolojiyle yoğun ilişki ve
rekabete dayalı ekonomik sosyal durum arasında yorulan ve bunalan insan için her
zaman dönülebilecek bir güven ve garanti kaynağı olarak Allah’ın varlığı ciddi bir
motivasyon ve manevi tatmin zemini temin etmektedir.59 Transhümanizm ve
posthümanizmde eksik kalmış ve Hıristiyan teolojisi uzmanlarının yoğunlukla eleştirdikleri yaşamın anlamı boyutuna yönelik İslâm içinden yapılmış bu saptama ve katkı
önemlidir.
İnsanların
dijital
desteklerle
bedenlerini
mükemmelleştirecekleri
ya
da
zihinlerini/hafızalarını makinelere, hatta küçücük bir çipe yükleyerek bedensiz bir
varoluşu tecrübe etme imkanı bulacakları bir gelecek tasavvuru, bilimsel tahayyüle de
bilim kurgu dünyasına da şekil veriyor. Böyle olunca, insan-makine birlikteliğini yeniden
düşünmek kaçınılmaz.
Dijital teknolojide yaşanan gelişmeler, yeni medya ortamlarının çeşitliliği, işlevselliği ve
din ile etkileşiminin artması, zamanın ruhuna uygun yeni tanım ve kavramsallaştırmalar
ortaya çıkarmıştır. Bu noktada son yıllarda, çevrimiçi dini pratiği ifade etmek üzere “Dijital
Din” kavramının daha yaygın olarak kullanılmaya başladığı görülmektedir.
Biyolojik, fizyolojik ve ekonomik gereksinimleri yeterince kar-şılandığında insanın tutku ve
hırslarının biteceğini, onun yaşamdaki bütün mutluluğunun bu üç çerçe-veyle sınırlı
olduğunu varsayan transhümanizm ve posthümanizm kavramlarının bu halleriyle insanın
anlam sorusunu ihmal ettiğini belirten uzmanlar, kavramların bu çerçevede kendilerini
geliştirmeleri gereğine işarette bulunmaktadırlar. Bu kapsamda dijital din ve online
dinden söz eden bazı uzmanlar, Tanrı inancı ve dinsel inancın dijital çağ kapitalizm
toplumunda yok olmayacağını, bunun yerine maddi bileşenler ve dünyevi ilişkiler
görünümü bakımından bir değişim ve uyarlanma süreci yaşayacağını sap-tamaktadırlar.
Bu meyanda Tanrı inancı ve dinsel inanca yönelik insani gereksinim hiçbir zaman bitmeyecektir.
İslam ile paganizm arasında Tanrı tasavvuru bakımından hiçbir geçiş yoktur. Zira İslam
imge-üstü inanç ve haber merkezli bir Tanrı tasavvuruna işaret ederken, diğer inanç
biçimleri tanrının imge, simge ve deneyimsel izdüşümleri üzerinden bir inanç sistematiği
geliştirmişlerdir. Bu başkalaşma Hıristiyanlık için öncelikle geçerlidir.
Kuran-ı Kerim’de Tanrı, hiçbir şekilde imge ve epistemolojiye konu edilmezken,
Hıristiyanlık Roma sistematiğinin de imkanlarıyla Tanrı tasavvurunu paganizme hayli
yakınlaştırmış yahut en azından temsiliyet ve beşeri form sistematiğine uydurmuştur.
Teknolojik gelişmelerin gelecek nesiller üzerinde ne gibi etkilerinin olacağını irdelemek
son derece hayati öneme sahiptir ve diğer bütün dinlerin olduğu gibi, İslam’ın da
geleceğin tasarlanmasında söz sahibi olması, söz konusu gelişim ve ilerleme
faaliyetlerinin iyiye ve doğruya yönlendirilmesi için belirleyici bir rol üstlenmesi
gerekmektedir. Zira şu an gelinen noktada doğaya müdahale etmenin sakıncaları, insan
olmanın neliği ve sınırları, hangi müdahaleye kadar insan kalınabileceği, insandan sonra
gelecek olanın neliği, müdahaleyi kabul etmeyen insanların akıbetinin ne olacağı gibi pek
çok sorunun gündemde olması söz konusu teknolojik gelişmelerin içerisinde şekilleneceği
bir etik çerçevenin yokluğundan kaynaklanmaktadır. Bu sebeple yaşanan ve önümüzdeki
birkaç on yıl içerisinde yaşanması beklenen gelişmeler için ölçüt olabilecek etik
prensiplerin en kısa sürede inşa edilmesi ve bu inşada İslami bakış açısının kritik bir rol
ifa etmesi gerekmektedir.
İnsan ile gelenek arasına duvar ören, insan ile Yaratıcısı arasındaki diyalogu pelteleştiren,
insan ile doğa arasına geçişsizlik kipi ekleyen mekanik bir kımıltı var.
Sonuç;
İnsanın geliştirilmesi merkezinde ilerleyen transhümanizm tartışmaları, bir yönüyle
nanoteknoloji, protez teknolojileri, robotik gibi yeniliklerle heyecan uyandırırken bir
yönüyle insan ötesinin mahiyetinin ne olacağı hususundaki belirsizlik ve insan otoritesinin
sarsılacağı endişesinin doğurduğu anlam yitimi sebebiyle kaygı vericidir. En yumuşak
ifadeyle, öjeni, çip yerleştirme, zihin aktarımı gibi ileri teknolojik müdahaleler ile insan
ömrünü uzatma, refahı artırma, acıdan ve yoksulluktan uzaklaşmayı müjdeleyen
transhümanizmin üzerinde uzlaşılmış ve sınırları çizilmiş bir yapıya sahip olduğunu
söylemek güçtür. Bununla birlikte genel olarak, insanın fiziksel, bilişsel ve psikolojik
yetilerini güçlendirecek teknolojik gelişmelerle insanlığı daha iyiye taşımayı hedefleyen ve
aynı zamanda bu teknolojilerle ilgili etik meseleleri inceleyen entelektüel ve kültürel bir
hareket olduğu söylenebilir.
Peki insanlık tarihinin, insana en büyük meydan okuyuşunun onu tehdit edişinin bu
aşamasında ne yapmalı? Bütüncül bir çözümü yok elbette bunun. Bütün kolektif kültür
akışlarında olduğu gibi, dijitaliteyi tümden yok etmenin veya ona gözlerini tamamen
kapamanın faydası da yok. Burada belki de yapılması gereken şey öncelik sırasına koyup
önce onunla hesaplaşmak, ardından araya belli bir mesafe koymak ve güncel yaşamda
onun yerini doldurabilecek bir alternatif çıkınca da onu ya büsbütün hayatımızdan
çıkarmak yahut da zaten hak ettiği yeri, kullanılacak bir aygıt payesi tanımak.
Dijitalite, en genel anlamda görünmeyen güç olarak Tanrı’nın her yerde hazır ve nazır
oluşunun, her şeye hükmedişinin, kaza ve kadere yön verişinin bir alternatifi olarak her
şeyi gören, kendisi görünmeyen mikroçiplerin onun yerine bakması, hükmetmesi ve yön
vermesinin genel adıdır.
Transhümanist düşünce, “maddi olmayan, farklı bir zihin veya ruh” olarak tutulanların
“bedensel, farklı bir zihin veya ruh” olarak tuttuğu şeyin sadece bedenin bir parçası
olduğunu, yani fiziksel beynin içinde bulunduğunu ve tutulduğunu belirterek monist
olarak sınıflandırılabilir. İslami dünya görüşü bu indirgemeye tabi değildir. Bu görüş,
insanı Allah’a kul olma ve O’nun halifesi olmak gibi amaçları olan bir varlık olarak görür.
İnsanlığın karşılaştığı şimdiki en büyük sorun doğu-batı uygarlık çatışması değil
transhümanizm üzerinden geleneksel insan türünün değiştirilmesi meselesidir.
Transhümanistler kusurlu olan homo-sapiens’in emekliliğini doldurduğunu tanrısının da
emeklilik gününün yaklaştığını iddia ederler (Harari; 2017, 405). Dijitalleşme taraftarları
ise online ilişkileri kurma ve sürdürme yeteneği, Tanrı ile anlamlı bir ilişki kurma ve
sürdürme yeteneğine benzer olduğundan, Tanrı'nın bilgisayarı kutsaması gerektiğini iddia
ederler (Brasher, 2001, 40).
Dijital çağın en büyük açmazı, insanların geneline mükemmellik hissini yayarak
mükemmelliğin kendisini yok etmesidir. Çivisi çıkmış çağların belirgin özelliği yoldan
çıkmış insanların yola girmelerine vesile olan yetişmiş insanların çokluğudur. Bilge
insanlar parçalanmaya doğru giden hız kültürünün doğal frenleyicileridir. Dijtal çağ ise
herkesin meziyetini birbirine yaklaştırarak meziyeti değer olmaktan çıkarmış, zihinleri,
duyguları ve eylemleri aynileştirerek özgünlüğü ortadan kaldırmıştır.
Her dönemde, sahip olduğu şeylere kölelik yapan insanlar çıkmıştır. Nesne olarak dünya
ile özne olarak insan arasındaki o hassas dengeyi yitirmek elbette an meselesi. Ama
tarihin hiçbir döneminde sahip olmadığı bir şeye sahipmiş gibi davranıp sahip olduğu
tarafından yönetilen insan tipi gelmemiş olmalı. Dijital dünya ile insan arasındaki ilişki
tam da böylesi bir bağın eseridir. Toprak, hava, su ve ateş ile bağını bir tarafa bırakıp
ansızın cam ekranın büyüsüne kapılan günümüz insanı farkında olmadan postmodern
çağın en büyük batıl inancını yarattı: Görüntü fetişizmi. Dünyadaki hiçbir ibadet internet
karşısında saatlerce yapılan ayinler kadar uzun süreli olmadı, hiçbir ibadethane çocukları,
gençleri ve olgun yaştaki insanları bu kadar başına toplamadı. Hiçbir inanç, gençleri aynı
mekanda ve böylesine huşuyla kendine ram eden bir buluşma ayarlayamadı. İnsanlık
tarihinin kaydettiği en büyük mesafe kaybı budur ve bu noktada yapılması gereken ilk iş;
internet başta olmak üzere dijital dünya ile aramıza belirgin bir mesafe koymak, her türlü
tasarrufumuzda onun kölesi değil sahibi olduğumuzun farkına vararak yaşamaktır.
Dijital din, geleneksel din teorisi iletişim modelinden bazı kritik unsurlarda ayrılır. Z kuşağı,
temel eserler ile kişisel inançlar arasında kurumsallaşmış dinin ve din adamlarının, eğitim
ve öğretimin girmediği bir dijital kültürü yaşıyorlar. İnternet tabanlı iletişim üçüncü
milenyum gençliğinin kendi kişisel inançlarını kurma yönünde hızlı adımları atmasıyla
başladı. Geleneksel din, tüm kişi ve kurumlarıyla birlikte dijital dinin genişleyen etki alanı
içinde gittikçe küçülüyor.
Çağdaş dönem Müslümanları açısından transhümanizm ve posthümanizme bakıldığında,
İslâmiyet’in inançsal, hukuki ve ahlaki ilkelerini koruyarak bir dijital din ve online din
özelliğini kazandığı, ayrıca yaşamın anlamı çerçevesinde Müslüman aydınların transinsanlık ve post-insanlık özelinde önemli potansiyellere sahip bulundukları teşhis edilebilir.
Türk-İslâm düşüncesi ve felsefesinde geliştirilmiş çağdaş eleştirel düşünceler
transhümanizm ve posthümanizmde yaşamın anlamı bakımından bulunan eksikliklerin
giderilmesi ve iki kavramın birbiriyle argümantatif içeriklerinin bir entelektüel uzlaşmaya
kavuşturulması sadedinde işe koşulabilir.
Önümüzdeki çağda İslam medeniyetini bekleyen en büyük krizlerden birisi şudur:
Müslüman akıl, steril bir dini hayat ve insan ilişkisine uyarlı bir akıl ile bilgiye ve kimi
dertlere çare arayışlarına yönelmektedir. Oysaki ne tarih ne hayat ne de gelecek steril ve
sınırları belli çıktılar üzerinden gelişmiyor. Son derece karışık ve kaotik ve aynı zamanda
sürprizlere açık bir gerçeklik ya da sanal gerçeklikle, yenilenen başkalaşımlarla karşı
karşıyayız. Bu yüzden steril teklifler üzerinden kurgulanan metotlardan çok, kaosa ve
karmaşaya cevap arayan teorik, pratik ve model çıktılara ihtiyacımız var. Bu yüzden pür
sistemli modellerin yanı sıra konjonktüre cevap bulan, dinamik söylem ve eylem
işlerliğine de çok ihtiyaç var. Bu süreçte elbette değer, insanilik ve ahlaki kaygı temel
motivasyon alanı olarak merkezi bir rol oynamalıdır.
Transhümanizmin temel iddiası, insan sonrası yaşamların şu ankinden daha güzel
olacağına yöneliktir. Transhümanistler insan sonrası bir sonsuzluğu hedeflerler. Artık
ölmeyen, sınırsız zekâya sahip ve acı çekmeyen bir varlığı arzularlar (Ross, 2019, s. 9).
İfade edilen ölümsüzlük ereği için hedeflenen tarih ise 2045’tir.
Yaradılışın hikmetini sadece yaratan bilir. Çözüm insanı Tanrılaştırmak değil, insanı
insanîleştirmektir. İnsanın, varlık ve Yaratıcı karşısındaki konumunu doğru
anlamlandırmaktır. İslam ile gençlik, İslam ile kadın, İslam ile insan ve İslam ile tabiat
arasındaki kopan bağı onaracak çalışmalar yapmaktır.
İnsanlık yeni bir umuda, kalıcı bir anlam sistemine ve doğru değerlere ihtiyaç duyuyor.
Sözün özü şu.
Bu süreçte İslam inanç ve medeniyet değerleri insanlığa kurtuluş reçetesi olabilir. İslam
gücü, ölümsüzlüğü, hırsı, rekabeti, kârı, kazancı, niceliği, eğlenmeyi ve “süper olmayı”
merkezi değerler olarak görmez. İslam; adaleti, sabrı, takvayı, şükrü, hayayı, merhameti,
tevazuyu, işarı, salih ameli, dünyayı imar etmeyi ve cömertliği öngörür.
Müslümanlar yeryüzüne cenneti getiremeyeceklerini bilirler. Onlar yeryüzünde iyiliğin ve
adaletin hakim olması için mücadele ederler. Yeryüzünde evrensel ve ilahi değerler
ışığında bir dünya kurulduğunda, iyilik ve adaletin hakim olacağına inanırlar. Yapılması
gereken bu değerleri yükseltecek ve bu değerlerle yükselecek nesiller yetiştirmektir.
Çözüm yaşamı uzatmak değil, yaşamı doğru, iyi ve adil hale getirmektir.
Kaynakça;
* Doç. Dr. Ahmet Dağ, Kırklareli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü,
Dijital ve Transhümanist Dünyada Din ve Dindarın Durumu, Dicle Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 0405 Nisan 2019
* Doç. Dr., Ahmet DAğ, Kırklareli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü,
YARATILIŞA MÜDAHALE VE YENİ BİR EVRİMCİ NEO-DARWİNİST BİR YAKLAŞIM OLARAK
TRANSHÜMANİZM, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi FLSF 2019 Bahar, sayı: 27, ss. 153168
* Dr. Öğr. Üyesi Bilal Yorulmaz, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi ABD,
Dijitalleşme Kavşağında Din ve Değerler, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 04-05 Nisan
2019
* Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Haberli, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi
Din Bilimleri ABD, Dijital Çağda Din ve Değişen Dindarlık, Dicle Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 0405 Nisan 2019
* Yazar, Sosyolog, Nazife Şişman, Dijital/Biyo-Teknoloji Çağında Müslümanların Gelecek
Tasavvuru Var mı?, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME
DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 04-05 Nisan 2019
* Doç. Dr. Ali Öztürk, Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Dijital
İnsan ve Hakikatin Jenerikleşmesi Sorunu (Diji-Toplumsallaşma Bağlamında Mukayeseli
Din Sorunu), Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE
DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 04-05 Nisan 2019
* Prof. Dr. İsmet Emre, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Polatlı Fen Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü, Postmodern Süreçte Teknolojiyi Kullanmak, Dicle Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler
Kitabı 04-05 Nisan 2019
* Dr. Öğr. Üyesi, Büşra KILIÇ AHMEDİ, Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Psikoloji Bölümü, İslam ve Transhümanizm Bağlamında Süper Müslüman
Kavramının Analizi, Kocatepe İslami İlimler Dergisi cilt / volume: 4 • sayı/issue: 2
•(Aralık/December 2021): 238-258
* Doç. Dr. Şevki IŞIKLI, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, DİJİTAL DİN TEORİSİ:
DIJITAL DİN, GELENEKSEL DİNE KARŞI, ISBN: 978-625-435-142-6
* Hilal GÖKBAYRAK, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, DİJİTAL DİN
TEORİSİ: DIJITAL DİN, GELENEKSEL DİNE KARŞI, ISBN: 978-625-435-142-6
* Uğur, S. (2018). Transhumanizm ve öğrenmedeki değişim. AUAd, 4(3), 58-74.
* https://www.researchgate.net/publication/351233896
* Müjdat GÖKÇE, Communication Expert-Radio&Tv Producer-Presenter/Writer,
https://www.academia.edu/70799961/Biyonik_%C4%B0nsandan_Makinala%C5%9Fan_
%C4%B0nsana_Transh%C3%BCmanizm