Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                

Dijital Din ve Transhümanizm

2022, Dijital Din ve Transhümanizm

“Dijital Din” kavramı; dijital medya ve kültürü aracılığıyla ortaya çıkan din olgusunu ifade etmek için kullanılmaktadır.

Dijital Din ve Transhümanizm Müjdat GÖKÇE/Communication Expert-Radio&Tv Producer-Presenter/Writer Önsöz; Dijital çağ, toplum hayatının iletişim teknolojileri tarafından kuşatıldığı ve dönüştürüldüğü günümüz postmodern dünyasını ifade etmek için kullanılmaktadır. Dijitalleşmenin, günümüz insanını bütünüyle kuşattığı görülmektedir. Bir kişinin varlığı, neredeyse onun sosyal medyada var olup olmamasına bağlı olarak algılanmakta, dijital medya kullanımı ise toplumsallaşmanın belki de en önemli göstergesi ve aracı olarak görülmektedir. Son zamanlarda dini pratikleri online tanımlamak için yeni bir terim olarak “dijital din” çıkmıştır. “Dijital Din” kavramı; dijital medya ve kültürü aracılığıyla ortaya çıkan din olgusunu ifade etmek için kullanılmaktadır. Dijital din kavramı, teknolojik ve kültürel alanla ilgili çalışmaları vurgulamak için kullanılır. Dijital din, internetin toplum üzerinde etkisi, dinin internet ortamında temsili ve formu, dini grupların interneti kullanış şekli, sanal dinî cemaatlerin geleneksel cemaat yapısına katkıları, ritüel veya ibadetlerin internete aldığı haldir. Dijital Din çalışmaları, internetin ve diğer yeni medya formlarıyla eşsiz medyalaşmış bağlamlar, mekanlar ve tartışmaların olduğu yerde din uygulanır ve devreye girer. Dinî pratiklerin değişmesinde dijital teknoloji önemli bir vasıta haline gelmektedir. Son zamanlarda ortaya çıkan siber kilise bu örneklerdendir. Dijital din, terimi dini pratikleri online evrimini doğru biçimde ifade etmek için kullanılmıştır. Dinin, dijital medya ve alanların dinî pratikler tarafından nasıl şekillendiği ve oluştuğu ele alınmalıdır. Dijital Din; Dijital çağ, toplum hayatının iletişim teknolojileri tarafından kuşatıldığı ve dönüştürüldüğü günümüz postmodern dünyasını ifade etmek için kullanılmaktadır. “Dijital Din” kavramı; dijital medya ve kültürü aracılığıyla ortaya çıkan din olgusunu ifade etmek için kullanılmaktadır. Dijital din olgusuna zemin hazırlayan temel bileşenler bilgisayar ve akıllı telefon başta olmak üzere, taşınabilir mobil cihazlardır. Dinin, dijital dünya içerisinde yayıldığı bileşenler gittikçe çoğalmaktadır. Dijital ses kayıtları, videolar, PC oyunları, web siteleri, e-mail ve sosyal medya, dijital dinin bileşenlerinden birkaçını oluşturmaktadır. Dijital din, internetin toplum üzerinde etkisi, dinin internet ortamında temsili ve formu, dini grupların interneti kullanış şekli, sanal dinî cemaatlerin geleneksel cemaat yapısına katkıları, ritüel veya ibadetlerin internete aldığı haldir. Teknolojinin gelişimi ve nitelikleri, çok yönlü olarak dinin karakterini etkiler ve enformatik içerik yükler geleneksel biçimini dönüştürür. Bu yönüyle dijital din, yeni bir medya formunda e-paketlenmiş geleneksel din olarak tanımlanamaz. Kadimden farklı akışkan modern dünyanın kaygılarını, gündemini, meta-öyküleri içeren dijitali çevreleyen ideolojiyi bir araya getirmek için yeni medyanın teknolojik yönlerini kullanarak ele alan eşsiz bir dijital dindir. Dijital din, dijital kültürde dinin çeşitli bağlamlarda nasıl dönüştürüldüğünü ve ifade edildiğini keşfetmenin bir yoludur. Genellikle dijital uygulamalar, bireylerin yeni, elastik, geçici ve esnek formları aktif olarak keşfetmesi ve yaratması gereken geleneksel dini cemaatleri ve kurumları çözen akışkan modernliğin ürettiği streslerin ürünüdür. Modern dünyada medya ile dinin buluşması kaçınılmaz olarak gerçekleşen bir süreçtir. Topluma yön veren din ve medya gibi iki güç bir araya geldiğinde kaçınılmaz olarak bir güç mücadelesi de başlamaktadır. Bu mücadelenin can alıcı noktası ise, kimin kimi araç olarak kullandığıdır. Dinin araçsallaştığı durumlar medya dinini doğururken medyanın araçsallaştığı durumlar ise dini medyayı ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmanın temel meselesi ise din ve dijital medyanın buluştuğu noktada din ve değerler açısından hangi sorunların ortaya çıktığıdır. Dijital Din uzmanları hem dinî gruplar hem de kullanıcılar için dinî pratik ve inançları yeni bağlamlara dönüştürmek için medyanın nasıl kullanıldığını ve bu mekanda benzersiz ilişkiler tarafından sunulan dinin yeniden canlandırıldığını düşünmektedirler. Hakikatin yadsındığı bu dünyada dinî otorite (ulema veya teolog vs.) gerileyerek yerini internetin almasıyla birlikte ilişkiler farklılaşmış internet, verilerle-dindarın bir arada yaşama zemini olmuştur. Online veya dijital alanda, dinî ayinler için bedensel olarak “orada” olmanın gerekliliği, online ritüellerin hakikiliği ve maneviliği gelenek içinde kabulü tartışılır. Toplumsalı etkileyen medya, hem toplumsalı hem de onun belirleyici unsuru olan dini de etkilemektedir. Modern medya tarafından şekillenmiş olan medyalaşma süreci toplumun ve bireylerin gündelik hayatının dönüşümünü sağlar. Toplumsalı dönüştüren medya vasıtasıyla dinin buyrukları veya dindarın yaptıkları medya vasıtasıyla kamusal hale gelebilir. Böylesi bir durumun sakıncaları da vardır. Medya, dinî sembol ve değerlerin üretilmesinde ve dolaşımında araya girdiğinde ve medyalaşmış dinin “arz” piyasası gelişmeye devam ettikçe, bireysel dinin anlam ve otoriteleri daha az önem kazanmaktadır. Gazeteciler için dini kavramak zor olmuştur. Nitekim çoğu gazeteci tartışmalı bir alan olan din konusunda bilgili değildir. Din, soyut ve manevi alanken gazeteciler daha maddi, somut ve “burada ve şimdi”ye dair bir şey ararlar ve dini, mevcut yaklaşımlara yani önyargılara göre kavrarlar. Medya, dinî anlamda bir pencere veya çerçeve sunmaktadır. Habercilik ile ilgili medya ile onunla ilişkili olmayan eğlence medyası yani yeni dijital ve sosyal medya iki ayrı kategoridir. Sosyal medyanın dindar insanlar açısından en büyük tehlikesi gösterişçi dindarlıktır. Ejder Okumuş’a göre gösterişçi dindarlık dünyaya dair arzu ve isteklerine kavuşmak uğruna, insanların nezdinde bir makam veya konum elde etmek amacıyla kulluğa ilişkin ibâdet ve eylemleri insanlara göstermek; başka bir deyişle dinî fiil ve amelleri kullanarak insanlar katında bir mevki elde etmeye çalışmaktır. Gösterişçi dindarlıkta Allah için sergilenmesi gereken davranışlar kul görsün, takdir etsin diye sergilenir ve mükâfatı da insanlardan beklenir. İnsanların sahip oldukları inancı ve kültürü tanıtmak veya diğer toplumlara benimsetmek çabalarının eski dönemlere kadar uzandığı bilinmektedir. Bu noktada iletişim, bazen de dini amaçlarla, düşünce ve bilgiyi daha uzak mesafelere daha hızlı yayarak insanlar üzerinde etkili olmaya olanak sağlayan bir süreç olarak görülmüştür. Dijital dine dair çalışmalar; dinî toplulukların internette dindarlığın dijital uygulamalar yoluyla nasıl ifade edilme biçimleriyle bağlandıklarını, teknolojik angajmanın manevî bir işletme olarak ne ölçüde görülebileceği, dini toplulukların dijital pratiklerle açıklanmış dindarlığın internetle nasıl bağlantılı olduğunu ve dijitalleşmenin manevi teşebbüs olarak nasıl bir teknolojik angajman olduğu vb. konuları kapsar. Son yirmi yılda birçok isim tarafından atıfta bulunulan Dijital din çalışmaları siber din çalışması -yeni bilgisayar ağları yoluyla ortaya çıkan yeni dinî uygulamaların ifadelerini tanımlamanın bir yolu- sanal dine atıfta bulunur. Ayrıca teknolojideki bu muazzam ilerlemeler yeni teknoloji dinlerinin ortaya çıkmasına da sebep olacaktır. DNA çalışmalarıyla insan ömrünü uzatacak, hastalıkları tedavi edecek, insan klonlayacak, insana benzer robotlar üretecek olan insanoğlu kendini ya da teknolojiyi tanrı yerine koyarak ilahi dinlere alternatif din oluşumlarına yönelecektir. İnsanlık devasa bir data/veri dünyasıyla karşı karşıya. Bu veri dünyasında hastalığını nasıl tedavi edeceğini de, dini hakkında bilgilenmeyi de sağlar. Bu yapısıyla data âlemi veya siberalem, yol gösterici yani vahiy konumu edinmeye başlamıştır. Bu bağlamda Kapitalizm gibi Dataizm de yoluna tarafsız bir bilimsel teori olarak başlamış olsa da giderek doğruyu ve yanlışı belirleme iddiası taşıyan bir din olma yolunda ilerliyor. Bu dinin en yüce değeriyse “bilgi akışı”dır. Bu kozmik bilişim sistemi adeta Tanrı gibi her yerde olacak ve her şeyi kontrol edecek, insanlarınsa sisteme dâhil olup onunla kaynaşmaktan başka şansı kalmayacaktır. Geleneksel dinler; bireysel eylemlerin büyük kozmik bir planın parçası ve Tanrı tarafından izlendiğini, insanın duygu ve düşünceleriyle tek tek ilgilendiğini iddia ederken veri dini de her söz ve eylemi devasa veri akışının bir parçası olduğunu, algoritmaların insanı aralıksız izlediğini onun duygu ve düşünceleriyle tek tek ilgilendiğini buyurmaktadır. İnsanın memnun olduğu bu alemde, veri akışıyla bağlantının kopması inancı tam olanlar için yaşamın anlamını kaybetmeyi göze almak demektir (Harari, 2017, 403). Teknoloji insan kontrolünün sınırlarını uzatarak dinin işlevsel alanını azaltır. Online alanda toplumsal ve dinî kimlik dönüşmüş dolayısıyla din ve maneviyat yeniden şekillenmiştir. Rasyonelleşme, sanallaşma veya dijitalleşme yeni toplum ve yaşam biçimlerini ortaya çıkarmıştır. Değer anlayışlarını değiştiren dijitalleşme dinin ve dindarın da içeriğini değiştirmiştir. Din veri olarak artış gösterse de geleneksel dinî formların değişmesi ve farklılaşması doğal bir süreçtir. Hele ki bu süreç teknolojiyle tüketici olarak hemhal olan toplumlarda daha yıkıcı tesirlere yol çalmaktadır. Din-sanal-medya etkileşimi hem dinî kimlikleri aşındırdığı gibi hem de din sahiciliğini yitirme ve sanallaşma riskini yaşamaktadır. Transhümanizm; Transhümanizm, yüzünü hem genetik mühendislik ve bilgi teknolojisi gibi günün teknolojisine hem de moleküler nanoteknoloji ve yapay zeka gibi yeni nesil teknolojik çalışmalara çeviren interdisipliner bir yaklaşım olarak tanıtılmaktadır. Transhümanizm tartışmalarının can alıcı noktalarından birini insanın mükemmele yaklaştırılması bahsi oluşturmaktadır. Zira, daha önce sözü geçtiği üzere transhümanist hareket insan türünün değişen çevresel şartlara göre kendini uyarlaması, değişim ve gelişime açık olması gerektiği ön kabulüne sahiptir. Yani insan sürekli bir oluş hali içerisindedir.63 Hatta insanın çok uzun süredir evrimin aynı aşamasında olduğunu, artık her anlamda kendisini sınırlandıran bedeninden kurtulma ve yeni bir aşamaya geçme zamanının geldiği düşüncesi de yine transhümanist akım çatısı altında ileri sürülen düşünceler arasındadır. Ahiret inancı olmayan transhümanizm, ölüme son verme amacında olan sahte-dinsel bir dünya görüşüdür. Genetik veya başka türlü değiştirilmiş bir insan, Tanrının verdiği haklar ve görevlerle donatılmış bir insan, bu hakları ve görevleri aşmak isteyen insandır. İnsan ve yaratıcısının imtiyazını reddederek, insana Tanrı'nın, insanın fiziksel ve zihinsel sınırlamalarının üstesinden gelme ve bir ölümcül varlık olarak evrilme imkanı tanıyan transhümanizmin en çarpıcı özelliği, beden-zihin-ruh bütünlüğünün inkar edilmesidir. Transhümanist insan doğası vizyonu tamamen materyalisttir. Ebedi ruhun inkar edilmesi ve ebedi yaşamaya açılan bir kapı olarak ölüm, sınırlı bir fiziksel yaşamın gerekliliğinin inkar edilmesi ile ortaya çıkar. Transhümanizm; modern bilim ve teknolojinin güç ve imkanıyla ölümsüzlük veya hayatın uzaması ayartıcı vaadini aşkın kutsal bir varlıktan daha çok beşerî çabalarla başarmayı özetler. Cisme ruh/akıl yükleme, mekanik insan tasavvuru/android robotlar ve insanlar arasındaki melez yaratıklar/cyborgs; YZ ve insanlar arasında arayüz oluşturma yani beyni veri taşıyıcılarına yüklemek amacındadır. (İnsansız Dünya Transhümanizm, Ahmet Dağ, KETEBE YAYINEVİ) Transhümanistler bilgisayardan insana ve insandan bilgisayara bilgi aktarımı üzerinde çalışmalar yürütmektedirler. Özellikle insandan bilgisayara bilgi aktarımının, teknik ifadesiyle zihin aktarımının, insanlığa ölümsüzlüğün kapılarını aralayacak kilit bir teknolojik hamle olması beklenmektedir. Böylelikle insan bedeni öldüğünde makine olarak bir bilgisayar çipinde yaşamına devam edebilecektir. Transhümanizm, sonsuz hayat vaadidir, cenneti yeryüzüne indirme çabasının neticesidir. İnsan doğasının pay sahibi olmadığı bir iyiyi arayan fakat insan doğasının ötesine geçemeyen transhümanizm, insan doğasını yanlış algılar. İnsan doğasının basitçe bedensiz bir zeka olduğunu, bir bedenden bilgisayara aktarılabildiğini ve öngörülemeyen şekillerde yükseltilebileceğini varsayar. Dijital Din ve Transhümanizm; Teknoloji ve insan arasındaki ilişki kadim bir ilişkidir. İnsan pek çok tanımının yanı sıra homofaber, yani alet yapan canlı olarak da tanımlanmıştır. Aletle ilişkisinde bugün farklı olan, yani son dönem teknolojisini geçmiştekinden farklı kılan ise aletin insana galebe çalması olmuştur. Tarih boyunca görülmemiş yoğunlukta enformasyon hareketliliğine şahit olan modern insanın, bilim ve teknolojinin büyük bir hız kazanarak geldiği/gelmekte olduğu noktayı insani değerler ve etik sorumluluklar zaviyesinden değerlendirebileceği ölçütlerden yoksun olduğu görülmektedir. Hızlı teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği öngörülemezlik, belirsizliğe tahammülü olmayan insan için son derece endişe uyandırıcı bir durumdur. Modern bilimin yakaladığı bu ivmenin insanlığa ne kazandıracağı ve elbette beraberinde ondan ne götüreceği noktasındaki meçhuliyet, gelişmelerden haberdar olan insanları etik kaygılarla dolu bir yığın soruyla baş başa bırakmıştır. Öyle ki günümüz insanı, insan olma vasfını nereye kadar sürdürebileceği, bilim koşusunda geride kalmamak adına nelerden taviz vermek zorunda kalacağı ve bu koşunun neresinde artık kriterleri sağlayamadığı gerekçesiyle yarış dışı bırakılacağına kaygılanmaktan bilimin uzun ömür, acıdan arındırılmış bir dünya ve yüksek refahı müjdeleyen söylemlerine sevinememektedir. Büyük sıçrayışa hazırlanan bilim adamları için bu denli umut dolu olan yarınlar, gelmekte olanın ayak seslerini takip etmeye çalışan diğerleri için tereddüte sebep olmaktadır. İnternetin ortaya çıkışıyla hayatımıza giren interaktif iletişim ortamı aynı zamanda dinî iletişim için de bir dönüm noktası olmuş, bu gelişmeler dinsel yönelimin oldukça belirginleştiği bir döneme denk düşmüştür. (Menekşe, 2015: 153) İletişim araçlarının endüstrileşmesi ve de kitleselleşmesi ile popüler kültürde dinin görünürlüğü artmış (Arslan, 2016: 18), toplumsal olaylar, modernleştikçe dinin gerileyeceği ve zamanla toplumsal hayattaki etkisini kaybedeceği, dinî ritüellere katılımın azalacağı, dinin toplum için büyük bir anlam ifade etmeyeceği gibi beklentilerin gerçekleşmediğini göstermiş, aksine dinî eğilimler yükseliş göstermiştir. (Menekşe, 2015: 154) Postmodern bir toplumun oluşturucu gücü olan medyadan bahsedilirken sadece oldukça etkin bir araçtan değil aynı zamanda dijital çağı oluşturan dinamiklere sahip bir olgudan, yeni anlamlar, davranış tarzları ve semboller üreten bir yapıdan da bahsedilmektedir. Medya–din ilişkisi ise dinin medyada temsil edilişi, medyadaki dinî bilgilerin geçerliliği, güvenilirliği ve otantikliği, medyanın yeni iletişim teknolojileri ile etki alanını artırması, dinî ritüellerin dijital medyaya aktarılması, dinin dijital ortamlardaki varoluşu, medyanın dinî meselelerde bilgi kaynağı olması gibi çok çeşitli alanları içerisine dâhil eden bir ilişki biçimidir. (Arslan, 2015: 13) Transhümanizm, “proto hümanist” düşünceden aldığı güçle teknolojik müdahaleler aracılığıyla bedenin ve insan doğasının sınırlılıklarının aşılabileceğine, kendi evrimimizi artık kontrol edebileceğimize inanır. Bir başka ifadeyle transhümanistler bizim teknolojik yaratıcılığımıza inanırlar ve doğanın biyolojik olarak eski, tesadüfi tasarımına dair bağları çözebileceğimizi düşünürler (Doede, 2009, s. 40). Din ile transhümanizm insanı geliştirme çabası ve toplumsal meselelere eğilmesi gibi ortak değerlere sahip olması dolayısıyla aynı paralelde değerlendirilebilse de temel konulardaki çatışmaların görmezden gelinmesi mümkün görünmemektedir. Tanrı gibi olma (playing God) düşüncesi örneğin iki alanın çatıştığı önemli konulardandır. Playing God genellikle kimin yaşayıp kimin öleceğinin belirleneceği durumlarda Tanrı rolünü üstlenip karar veren kişi için kullanılmakla birlikte insan yaşamını değiştirecek bilimsel çalışmalar yapan bilim insanlarına atfen de kullanılmaktadır. Yapay zeka, nanoteknoloji, biyomühendislik, nörobilim, zihin yükleme, tekillik, siborglaşma gibi teknolojik hamleleler Tanrının planını bozmak olarak yorumlanabilmekte ve transhümanizme bu gelişmelere destek olmakla hem Tanrıya meydan okumakta hem de insanın hayatını anlamından arındırmaktadır şeklinde suçlamalar yöneltilmektedir. İnsanın Tanrı statüsüne geçme çabasını yansıtan transhümanizm, İnsanlık 2.0, Homo deus gibi tanımlamaların yanı sıra “üst-insan, süper insan, öte-insan” gibi ifadelerle de anlamlandırılmıştır. Söz konusu kavramın savunduğu ve iddia ettiği ana savlar ve kavramlar şöyle özetlenebilir: “yaşam kalitesini arttırma; yaşlanmayı yavaşlatma; sonsuz yaşam vaadi; duygudan yoksun insan; yapay organlar; biyolojik sınırlarını aşmış beyin; kaos yerine düzen; insan makine bütünleşmesi; robot, cyborg, android; yapay gerçeklik/sanal gerçeklik; nano teknoloji; yapay zekâ; kutsal teknoloji; omega noktası; insan için bulut bilişime/teknosisteme bağlı insan; ortak bilinç; tekillik” (Uğur, 2021, s. 32-33). Din ve transhümanizmin birbirinden bağımsız iki alan olarak görülmesi, birbirleriyle çatıştırılması ya da uzlaştırılması eylemleri dışında bizzat transhümanizmin dinleştirilmesi girişimleri de mevcuttur. Buna göre transhümanizmin diğer dinlerden değer, amaç ve anlam sunması dolayısıyla bir farkı yoktur. Transhümanizmin dinî bir dil geliştirmesi mesajlarını diğer insanlara aktarmakta yardımcı olacak araçlar sağlayabilir ve böylece transhümanist din posthuman’a geçişte insanlara yardımcı olabilir.49 Bu, Tanrının planını teknolojik gelişmeler aracılığıyla yerine getirme amacında olan teknoloji dini fikrinden farklı olarak insanın kendisini Tanrıya dönüştürmesini kapsıyor gibi görünmektedir. Transhümanizm, özgürlük, eşitlik, demokrasi kaygıları sebebiyle hümanizmle ortak paydada buluşmakta ve dahi hümanizmin uzamı olarak değerlendirilebilmektedir. Ancak transhümanizm insani gelişim için eğitim, kültürel iyileştirme gibi geleneksel hümanistik yöntemlerle kendisini sınırlamayacağını belirterek hümanizmden ayrılmaktadır.18 Buradan anlaşılacağı üzere transhümanizm teknolojik gelişimi temel alan bir harekettir ve iyileştirmeler yapmak adına doğaya müdahale etmekte bir sakınca görmez.19 Transhümanistik düşünce çatısında teknoloji alanında biyoteknoloji, moleküler nanoteknoloji, üstün zeka, sanal gerçeklik, canlı dondurma, zihin yükleme gibi konular üzerine çalışmalar yürütülmektedir. Modern ve postmodern dünya insan ile dışarı arasındaki sınırı belirsizleştirmek, silikleştirip ortadan kaldırmak için içeriden dışarıya, dışarıdan içeriye nüfuzu engelleyen duvarlar yerine cam teknolojisini getirmiştir. İnsan doğasının değişebilirliği transhümanizme göre onu bedensel sonluluğundan, kırılganlığından ve başarısızlığından arındırabilir. Böylelikle homo sapiens yerini gelecekte üstün bir insan sonrası türe bırakacaktır (Doede, 2009, s. 40). İnsan haddi zatında kendi sınırlılıklarını aşma çabasında olan bir varlıktır. Günümüzde biyoteknoloji bu çabayı sadece bedene teksif ediyor ve mükemmel bedenler vadediyor. Dijital teknolojiler ise bedenden azade, makinelere yüklenebilen, bedenden bedene ya da “bulut”a aktarılabilen zihinsel bir varoluşun peşinde. Verilerin, algoritmaların ve sayıların soluk aldığımız dünyayı tanımladığı, şekillendirdiği ve yönettiği bir “metrik kültür” içinde yaşıyoruz. İnsanların dijital desteklerle bedenlerini mükemmelleştirecekleri ya da zihinlerini/hafızalarını makinelere (küçücük bir çipe) yükleyerek bedensiz bir varoluşu tecrübe etme imkanı bulacakları bir gelecek tasavvuru, bilimsel tahayyüle de bilim kurgu dünyasına da şekil veriyor. İnsan, gerek kendisinin kadîm hikayesi ve gerekse tipolojik örgüsünde güçlü bir unsur olarak gördüğümüz inançlı olmak, ahlaklı olmak ve manevî hikayelere vasıl olmak motivasyonlarını formüle eden dinlerin tesirinden de kurtulmuş değildir. Ancak dinlerin sözünü ettiğimiz bu faaliyetlerinin yönü, şiddeti, öneri ve formülüzasyonuyla dijital evrenin bu alanla çakışan belirlenimleri arasında, çatışma, rekabet ve uyumsuzluk görülmektedir. Bunun yanında dijitalizmin dinlerin özgün önerilerini manipüle edip yeni durumlara eviren mistik bir tarafı olması da dikkat çekicidir. Bu cümleden olarak belki tüm dinler için olmasa bile İslam açısından yeni krizlerin mevcut olduğu tartışmaya açıktır. Yaşamın anlamı söz konusu olduğunda, modern öncesi İslâm mesajının olduğu kadar modern ve çağdaş İslâm düşüncesinin de transhümanizm ve posthümanizm bağlamında katkı sağlayıcı bir konumda bulunduğu saptanabilir. Bunun en önemli gerekçesi, Müslümanların yaşamın temel dini motivasyonları ve ona değer katma konusundaki çabalarıdır. Habil Şentürk ve Salahattin Yakut’a göre, stres, kaygı, dep-resyon, yalnızlık, yabancılaşma ve intihar gibi yaşama bir anlam katamamaktan kaynaklanan durum ve yönelimlerin öncesinde bireyde kozmik, sosyal ve bireysel seviyelerde bir anlam ve tat oluşturabilmesi bakımından İslâm dini önemlidir. Çünkü teknolojiyle yoğun ilişki ve rekabete dayalı ekonomik sosyal durum arasında yorulan ve bunalan insan için her zaman dönülebilecek bir güven ve garanti kaynağı olarak Allah’ın varlığı ciddi bir motivasyon ve manevi tatmin zemini temin etmektedir.59 Transhümanizm ve posthümanizmde eksik kalmış ve Hıristiyan teolojisi uzmanlarının yoğunlukla eleştirdikleri yaşamın anlamı boyutuna yönelik İslâm içinden yapılmış bu saptama ve katkı önemlidir. İnsanların dijital desteklerle bedenlerini mükemmelleştirecekleri ya da zihinlerini/hafızalarını makinelere, hatta küçücük bir çipe yükleyerek bedensiz bir varoluşu tecrübe etme imkanı bulacakları bir gelecek tasavvuru, bilimsel tahayyüle de bilim kurgu dünyasına da şekil veriyor. Böyle olunca, insan-makine birlikteliğini yeniden düşünmek kaçınılmaz. Dijital teknolojide yaşanan gelişmeler, yeni medya ortamlarının çeşitliliği, işlevselliği ve din ile etkileşiminin artması, zamanın ruhuna uygun yeni tanım ve kavramsallaştırmalar ortaya çıkarmıştır. Bu noktada son yıllarda, çevrimiçi dini pratiği ifade etmek üzere “Dijital Din” kavramının daha yaygın olarak kullanılmaya başladığı görülmektedir. Biyolojik, fizyolojik ve ekonomik gereksinimleri yeterince kar-şılandığında insanın tutku ve hırslarının biteceğini, onun yaşamdaki bütün mutluluğunun bu üç çerçe-veyle sınırlı olduğunu varsayan transhümanizm ve posthümanizm kavramlarının bu halleriyle insanın anlam sorusunu ihmal ettiğini belirten uzmanlar, kavramların bu çerçevede kendilerini geliştirmeleri gereğine işarette bulunmaktadırlar. Bu kapsamda dijital din ve online dinden söz eden bazı uzmanlar, Tanrı inancı ve dinsel inancın dijital çağ kapitalizm toplumunda yok olmayacağını, bunun yerine maddi bileşenler ve dünyevi ilişkiler görünümü bakımından bir değişim ve uyarlanma süreci yaşayacağını sap-tamaktadırlar. Bu meyanda Tanrı inancı ve dinsel inanca yönelik insani gereksinim hiçbir zaman bitmeyecektir. İslam ile paganizm arasında Tanrı tasavvuru bakımından hiçbir geçiş yoktur. Zira İslam imge-üstü inanç ve haber merkezli bir Tanrı tasavvuruna işaret ederken, diğer inanç biçimleri tanrının imge, simge ve deneyimsel izdüşümleri üzerinden bir inanç sistematiği geliştirmişlerdir. Bu başkalaşma Hıristiyanlık için öncelikle geçerlidir. Kuran-ı Kerim’de Tanrı, hiçbir şekilde imge ve epistemolojiye konu edilmezken, Hıristiyanlık Roma sistematiğinin de imkanlarıyla Tanrı tasavvurunu paganizme hayli yakınlaştırmış yahut en azından temsiliyet ve beşeri form sistematiğine uydurmuştur. Teknolojik gelişmelerin gelecek nesiller üzerinde ne gibi etkilerinin olacağını irdelemek son derece hayati öneme sahiptir ve diğer bütün dinlerin olduğu gibi, İslam’ın da geleceğin tasarlanmasında söz sahibi olması, söz konusu gelişim ve ilerleme faaliyetlerinin iyiye ve doğruya yönlendirilmesi için belirleyici bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Zira şu an gelinen noktada doğaya müdahale etmenin sakıncaları, insan olmanın neliği ve sınırları, hangi müdahaleye kadar insan kalınabileceği, insandan sonra gelecek olanın neliği, müdahaleyi kabul etmeyen insanların akıbetinin ne olacağı gibi pek çok sorunun gündemde olması söz konusu teknolojik gelişmelerin içerisinde şekilleneceği bir etik çerçevenin yokluğundan kaynaklanmaktadır. Bu sebeple yaşanan ve önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde yaşanması beklenen gelişmeler için ölçüt olabilecek etik prensiplerin en kısa sürede inşa edilmesi ve bu inşada İslami bakış açısının kritik bir rol ifa etmesi gerekmektedir. İnsan ile gelenek arasına duvar ören, insan ile Yaratıcısı arasındaki diyalogu pelteleştiren, insan ile doğa arasına geçişsizlik kipi ekleyen mekanik bir kımıltı var. Sonuç; İnsanın geliştirilmesi merkezinde ilerleyen transhümanizm tartışmaları, bir yönüyle nanoteknoloji, protez teknolojileri, robotik gibi yeniliklerle heyecan uyandırırken bir yönüyle insan ötesinin mahiyetinin ne olacağı hususundaki belirsizlik ve insan otoritesinin sarsılacağı endişesinin doğurduğu anlam yitimi sebebiyle kaygı vericidir. En yumuşak ifadeyle, öjeni, çip yerleştirme, zihin aktarımı gibi ileri teknolojik müdahaleler ile insan ömrünü uzatma, refahı artırma, acıdan ve yoksulluktan uzaklaşmayı müjdeleyen transhümanizmin üzerinde uzlaşılmış ve sınırları çizilmiş bir yapıya sahip olduğunu söylemek güçtür. Bununla birlikte genel olarak, insanın fiziksel, bilişsel ve psikolojik yetilerini güçlendirecek teknolojik gelişmelerle insanlığı daha iyiye taşımayı hedefleyen ve aynı zamanda bu teknolojilerle ilgili etik meseleleri inceleyen entelektüel ve kültürel bir hareket olduğu söylenebilir. Peki insanlık tarihinin, insana en büyük meydan okuyuşunun onu tehdit edişinin bu aşamasında ne yapmalı? Bütüncül bir çözümü yok elbette bunun. Bütün kolektif kültür akışlarında olduğu gibi, dijitaliteyi tümden yok etmenin veya ona gözlerini tamamen kapamanın faydası da yok. Burada belki de yapılması gereken şey öncelik sırasına koyup önce onunla hesaplaşmak, ardından araya belli bir mesafe koymak ve güncel yaşamda onun yerini doldurabilecek bir alternatif çıkınca da onu ya büsbütün hayatımızdan çıkarmak yahut da zaten hak ettiği yeri, kullanılacak bir aygıt payesi tanımak. Dijitalite, en genel anlamda görünmeyen güç olarak Tanrı’nın her yerde hazır ve nazır oluşunun, her şeye hükmedişinin, kaza ve kadere yön verişinin bir alternatifi olarak her şeyi gören, kendisi görünmeyen mikroçiplerin onun yerine bakması, hükmetmesi ve yön vermesinin genel adıdır. Transhümanist düşünce, “maddi olmayan, farklı bir zihin veya ruh” olarak tutulanların “bedensel, farklı bir zihin veya ruh” olarak tuttuğu şeyin sadece bedenin bir parçası olduğunu, yani fiziksel beynin içinde bulunduğunu ve tutulduğunu belirterek monist olarak sınıflandırılabilir. İslami dünya görüşü bu indirgemeye tabi değildir. Bu görüş, insanı Allah’a kul olma ve O’nun halifesi olmak gibi amaçları olan bir varlık olarak görür. İnsanlığın karşılaştığı şimdiki en büyük sorun doğu-batı uygarlık çatışması değil transhümanizm üzerinden geleneksel insan türünün değiştirilmesi meselesidir. Transhümanistler kusurlu olan homo-sapiens’in emekliliğini doldurduğunu tanrısının da emeklilik gününün yaklaştığını iddia ederler (Harari; 2017, 405). Dijitalleşme taraftarları ise online ilişkileri kurma ve sürdürme yeteneği, Tanrı ile anlamlı bir ilişki kurma ve sürdürme yeteneğine benzer olduğundan, Tanrı'nın bilgisayarı kutsaması gerektiğini iddia ederler (Brasher, 2001, 40). Dijital çağın en büyük açmazı, insanların geneline mükemmellik hissini yayarak mükemmelliğin kendisini yok etmesidir. Çivisi çıkmış çağların belirgin özelliği yoldan çıkmış insanların yola girmelerine vesile olan yetişmiş insanların çokluğudur. Bilge insanlar parçalanmaya doğru giden hız kültürünün doğal frenleyicileridir. Dijtal çağ ise herkesin meziyetini birbirine yaklaştırarak meziyeti değer olmaktan çıkarmış, zihinleri, duyguları ve eylemleri aynileştirerek özgünlüğü ortadan kaldırmıştır. Her dönemde, sahip olduğu şeylere kölelik yapan insanlar çıkmıştır. Nesne olarak dünya ile özne olarak insan arasındaki o hassas dengeyi yitirmek elbette an meselesi. Ama tarihin hiçbir döneminde sahip olmadığı bir şeye sahipmiş gibi davranıp sahip olduğu tarafından yönetilen insan tipi gelmemiş olmalı. Dijital dünya ile insan arasındaki ilişki tam da böylesi bir bağın eseridir. Toprak, hava, su ve ateş ile bağını bir tarafa bırakıp ansızın cam ekranın büyüsüne kapılan günümüz insanı farkında olmadan postmodern çağın en büyük batıl inancını yarattı: Görüntü fetişizmi. Dünyadaki hiçbir ibadet internet karşısında saatlerce yapılan ayinler kadar uzun süreli olmadı, hiçbir ibadethane çocukları, gençleri ve olgun yaştaki insanları bu kadar başına toplamadı. Hiçbir inanç, gençleri aynı mekanda ve böylesine huşuyla kendine ram eden bir buluşma ayarlayamadı. İnsanlık tarihinin kaydettiği en büyük mesafe kaybı budur ve bu noktada yapılması gereken ilk iş; internet başta olmak üzere dijital dünya ile aramıza belirgin bir mesafe koymak, her türlü tasarrufumuzda onun kölesi değil sahibi olduğumuzun farkına vararak yaşamaktır. Dijital din, geleneksel din teorisi iletişim modelinden bazı kritik unsurlarda ayrılır. Z kuşağı, temel eserler ile kişisel inançlar arasında kurumsallaşmış dinin ve din adamlarının, eğitim ve öğretimin girmediği bir dijital kültürü yaşıyorlar. İnternet tabanlı iletişim üçüncü milenyum gençliğinin kendi kişisel inançlarını kurma yönünde hızlı adımları atmasıyla başladı. Geleneksel din, tüm kişi ve kurumlarıyla birlikte dijital dinin genişleyen etki alanı içinde gittikçe küçülüyor. Çağdaş dönem Müslümanları açısından transhümanizm ve posthümanizme bakıldığında, İslâmiyet’in inançsal, hukuki ve ahlaki ilkelerini koruyarak bir dijital din ve online din özelliğini kazandığı, ayrıca yaşamın anlamı çerçevesinde Müslüman aydınların transinsanlık ve post-insanlık özelinde önemli potansiyellere sahip bulundukları teşhis edilebilir. Türk-İslâm düşüncesi ve felsefesinde geliştirilmiş çağdaş eleştirel düşünceler transhümanizm ve posthümanizmde yaşamın anlamı bakımından bulunan eksikliklerin giderilmesi ve iki kavramın birbiriyle argümantatif içeriklerinin bir entelektüel uzlaşmaya kavuşturulması sadedinde işe koşulabilir. Önümüzdeki çağda İslam medeniyetini bekleyen en büyük krizlerden birisi şudur: Müslüman akıl, steril bir dini hayat ve insan ilişkisine uyarlı bir akıl ile bilgiye ve kimi dertlere çare arayışlarına yönelmektedir. Oysaki ne tarih ne hayat ne de gelecek steril ve sınırları belli çıktılar üzerinden gelişmiyor. Son derece karışık ve kaotik ve aynı zamanda sürprizlere açık bir gerçeklik ya da sanal gerçeklikle, yenilenen başkalaşımlarla karşı karşıyayız. Bu yüzden steril teklifler üzerinden kurgulanan metotlardan çok, kaosa ve karmaşaya cevap arayan teorik, pratik ve model çıktılara ihtiyacımız var. Bu yüzden pür sistemli modellerin yanı sıra konjonktüre cevap bulan, dinamik söylem ve eylem işlerliğine de çok ihtiyaç var. Bu süreçte elbette değer, insanilik ve ahlaki kaygı temel motivasyon alanı olarak merkezi bir rol oynamalıdır. Transhümanizmin temel iddiası, insan sonrası yaşamların şu ankinden daha güzel olacağına yöneliktir. Transhümanistler insan sonrası bir sonsuzluğu hedeflerler. Artık ölmeyen, sınırsız zekâya sahip ve acı çekmeyen bir varlığı arzularlar (Ross, 2019, s. 9). İfade edilen ölümsüzlük ereği için hedeflenen tarih ise 2045’tir. Yaradılışın hikmetini sadece yaratan bilir. Çözüm insanı Tanrılaştırmak değil, insanı insanîleştirmektir. İnsanın, varlık ve Yaratıcı karşısındaki konumunu doğru anlamlandırmaktır. İslam ile gençlik, İslam ile kadın, İslam ile insan ve İslam ile tabiat arasındaki kopan bağı onaracak çalışmalar yapmaktır. İnsanlık yeni bir umuda, kalıcı bir anlam sistemine ve doğru değerlere ihtiyaç duyuyor. Sözün özü şu. Bu süreçte İslam inanç ve medeniyet değerleri insanlığa kurtuluş reçetesi olabilir. İslam gücü, ölümsüzlüğü, hırsı, rekabeti, kârı, kazancı, niceliği, eğlenmeyi ve “süper olmayı” merkezi değerler olarak görmez. İslam; adaleti, sabrı, takvayı, şükrü, hayayı, merhameti, tevazuyu, işarı, salih ameli, dünyayı imar etmeyi ve cömertliği öngörür. Müslümanlar yeryüzüne cenneti getiremeyeceklerini bilirler. Onlar yeryüzünde iyiliğin ve adaletin hakim olması için mücadele ederler. Yeryüzünde evrensel ve ilahi değerler ışığında bir dünya kurulduğunda, iyilik ve adaletin hakim olacağına inanırlar. Yapılması gereken bu değerleri yükseltecek ve bu değerlerle yükselecek nesiller yetiştirmektir. Çözüm yaşamı uzatmak değil, yaşamı doğru, iyi ve adil hale getirmektir. Kaynakça; * Doç. Dr. Ahmet Dağ, Kırklareli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü, Dijital ve Transhümanist Dünyada Din ve Dindarın Durumu, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 0405 Nisan 2019 * Doç. Dr., Ahmet DAğ, Kırklareli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü, YARATILIŞA MÜDAHALE VE YENİ BİR EVRİMCİ NEO-DARWİNİST BİR YAKLAŞIM OLARAK TRANSHÜMANİZM, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi FLSF 2019 Bahar, sayı: 27, ss. 153168 * Dr. Öğr. Üyesi Bilal Yorulmaz, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi ABD, Dijitalleşme Kavşağında Din ve Değerler, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 04-05 Nisan 2019 * Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Haberli, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Din Bilimleri ABD, Dijital Çağda Din ve Değişen Dindarlık, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 0405 Nisan 2019 * Yazar, Sosyolog, Nazife Şişman, Dijital/Biyo-Teknoloji Çağında Müslümanların Gelecek Tasavvuru Var mı?, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 04-05 Nisan 2019 * Doç. Dr. Ali Öztürk, Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Dijital İnsan ve Hakikatin Jenerikleşmesi Sorunu (Diji-Toplumsallaşma Bağlamında Mukayeseli Din Sorunu), Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 04-05 Nisan 2019 * Prof. Dr. İsmet Emre, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Polatlı Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Postmodern Süreçte Teknolojiyi Kullanmak, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları/DİJİTALLEŞME DEĞERLER VE DİN SEMPOZYUMU Bildiriler Kitabı 04-05 Nisan 2019 * Dr. Öğr. Üyesi, Büşra KILIÇ AHMEDİ, Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü, İslam ve Transhümanizm Bağlamında Süper Müslüman Kavramının Analizi, Kocatepe İslami İlimler Dergisi cilt / volume: 4 • sayı/issue: 2 •(Aralık/December 2021): 238-258 * Doç. Dr. Şevki IŞIKLI, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, DİJİTAL DİN TEORİSİ: DIJITAL DİN, GELENEKSEL DİNE KARŞI, ISBN: 978-625-435-142-6 * Hilal GÖKBAYRAK, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, DİJİTAL DİN TEORİSİ: DIJITAL DİN, GELENEKSEL DİNE KARŞI, ISBN: 978-625-435-142-6 * Uğur, S. (2018). Transhumanizm ve öğrenmedeki değişim. AUAd, 4(3), 58-74. * https://www.researchgate.net/publication/351233896 * Müjdat GÖKÇE, Communication Expert-Radio&Tv Producer-Presenter/Writer, https://www.academia.edu/70799961/Biyonik_%C4%B0nsandan_Makinala%C5%9Fan_ %C4%B0nsana_Transh%C3%BCmanizm