Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014, p. 207-223, ANKARA-TURKEY MYANMAR’DAKİ MEİKTİLA TÜRK ŞEHİTLİĞİNİN KİTÂBESİNE DÂİR BİR KEŞİF* Ömer ÇAKIR** ÖZET I. Dünya Savaşı’nda (1914-1918) Osmanlı ordusu birçok cephede savaşmıştır. Savaş sırasında Osmanlı ordusundan iki yüz binden fazla asker, çeşitli cephelerde Fransız veya İngiliz askerlerine esir düşmüştür. Bunlardan İngilizlere esir düşenlerin bir kısmı uzak doğuya, Hindistan’a ve bugünkü ismi ile Myanmar’a götürülmüştür. Myanmar’da esirler birkaç esir kampında tutulmuştur. Bu kamplarda esarette iken hayatını kaybedenler, kampın yakınlarında oluşturulan bir yere defnedilmişlerdir. Bugün Myanmar’da iki tane Türk şehitliği bulunmaktadır. Söz konusu şehitlikler, zamanında o kamplarda bulunan Osmanlı askerleri tarafından yapılmış ve etrafı duvarla çevrilmiştir. Öyle ki, bunlardan Meiktila’daki şehitliğin girişine bir de şehitlik kitâbesi konulmuştur. Zaman içinde özellikle II. Dünya Savaşı sırasında bu şehitlik büyük ölçüde tahrip edilmiş; mezar taşları sökülmüş, girişteki kitâbe de yıkılmıştır. Bugün yerinde olmayan ve şehitliğin bir bakıma kimlik kartı hükmünde olan söz konusu kitâbenin metnini araştırmalarımız sırasında 1922 yılında çıkan bir dergide keşfettik. İşte yazımızda, aruz vezni ile yazılmış altı beyitlik bu kitâbe üzerinde durulacak ve böylece bilim dünyası ile de paylaşılmış olacaktır. Söz konusu manzume vasıtasıyla kabristanın nasıl yapıldığını, esirlerin nasıl bir duygu ve düşünce içinde olduklarını öğrenmek mümkündür. Günümüzdeki fotoğraflarına bakıldığında neredeyse boş bir tarla görünümünde olan şehitliğin bir an önce orijinal haliyle yeninde imar edilmesi ve kitabenin de eskiden olduğu gibi giriş kapısının üzerine konulması en büyük temennimizdir. Zira böylece şehitlerin ruhunun şad olacağı kanaatindeyiz. Anahtar Kelimeler: Türk Şehitliği, Kitâbe, Myanmar, Meiktila, Esir * Bu yazı, 25 Ocak 2014 tarihinde Kamboçya’da yapılan “İnternational Symposium on Turkey-East and South East Asia Relations (Past-Present)” isimli sempozyumda sunulan aynı adlı bildirinin genişletilmiş halinden oluşmaktadır. Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Doç. Dr. Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, El-mek: ocakir2000@gmail.com Ömer ÇAKIR 208 AN EXPLORATION REGARDING TO THE EPITAPH OF THE MEIKTILA TURKISH CEMETERY IN MYANMAR ABSTRACT Ottoman army had fought on many fronts in World War I (19141918). During the war, more than two hundred thousand soldiers from the Ottoman army have been captured bythe French or British soldiers on various fronts. Among these, some of them who were captured by the British were taken to Far East, India and today with the name Myanmar. The captives were kept in a few prisoner camps in Myanmar. The ones who died in captivity in these camps were buried in a place which was created near the camp. Today, there are two Turkish Cemeteries in Myanmar. These subject matter cemeteries were constructed by the Ottoman soldiers who were in those camps in those days and surrounded by the walls. Indeed, an epitaph was placed in the entrance of the Turkish cemetery in Meiktila as well. Over time, especially during the World War II, this cemetery was highly destroyed, tombstones were removed, and the epitaph in the entrance was demolished. We have discovered the text of the subject matter epitaph, which is not there today and in a way the identity card of the cemetery,in a journal publishedin 1922 during our researches. In this article we will focus on this six couplet epitaph which was written in prosody and thus share it with the world of science as well. It is possible to learn how the cemetery was built and how the feelings and thoughts of the prisoners were by means of the subject matter poem. When we look at the recent pictures of the cemetery, it seems like almost an empty field. We wish to see it reconstructed in the original way and have the epigraph put on the entrance hatch immediately. Thus we think that the souls of the fallen will rest. Key Words: Turkish Cemetery, Epitaph, Myanmar, Meikhtila, Captive Giriş Eğil huşû ile zâir makâm-ı kudsîde Bu yer hatıra-i gam meşhed-i hamiyettir I.Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Osmanlı ordusu, üç kıtada 10 farklı cephede savaşmıştır. Bu sırada Osmanlı ordusu, düşman güçlerden aldığı esirleri daha çok Anadolu’nun iç bölgelerinde; Afyon, Ankara, Çankırı gibi şehirlerde tutmuştur. İngiliz ve Fransızlar tarafından esir alınan Osmanlı askerleri ise Anadolu coğrafyasından kilometrelerce uzakta, dünyanın değişik yerlerinde oluşturulan kamplara götürülmüşlerdir. Kesin bir sayı verilememekle beraber, I.Dünya Savaşı’nda esir düşen Osmanlı askerlerinin sayısının iki yüz binin üzerinde olduğu belirtilmektedir. Taşkıran, esir sayısı için “esirlerimizin yaklaşık 202000 dolayında olduğunu” söylemektedir.1 Ne acıdır ki, bunların büyük bir kısmı bir daha memleketlerini göremeyeceklerdir. Bugün dünyanın birçok yerinde Türk esirlerinin mezarları bulunmaktadır. Ancak bunların birçoğu tahrip olmuş durumdadır. Tıpkı, Myanmar’daki şehitlikler gibi. 1Cemalettin Taşkıran, I.Dünya Savaşı’nda Türk Esirleri, İş Bankası Yay., 4.bsk., İst., 2011, s. 353. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 209 Yukarıda belirtildiği üzere, I. Dünya Savaşı’nda binlerce Osmanlı askeri düşman güçlere esir düşmüştür. Bunlardan, Fransızlara esir düşenler; Korsika Adası’ndaki ve Fransa’daki kampların dışında Boujan, Pradelaine, Mas du Ministre ve Motte çalışma kamplarında tutulurken, İngilizlere esir düşen Osmanlı askerleri ise başta Hindistan ve Burma olmak üzere Mısır, Kıbrıs, Malta, Yunanistan ve Irak gibi yerlerdeki kamplara hapsedilmişlerdir. Gerek Hindistan gerekse Birmanya, o sırada İngiltere’nin sömürgesi altında bulunan yerlerdir. İngilizler; Sumerpur, Belgaum, Bellary kamplarını Hindistan’da oluştururken, o yıllarda Hindi Çin olarak anılan Burma, Birmanya’da denilen şimdiki adı ise Myanmar olan bölgede de bazı kamplar kurmuşlardır.2 1.Myanmar’daki Esir Kampları ve Kamplarda Hayat Bugünkü adıyla Myanmar olan coğrafyada kurulan esir kampları şunlardır: BurmaThatmyo Esir Kampı, Schwebo Nekahet Kampı, Meiktila Kampı ve Rangoon Karantina Kampı. İngilizler ilk önce, Basra’yı işgal ettikleri sırada Irak Cephesinden Ekim 1914’te esir aldıkları askerleri bir süre bölgede tuttuktan sonra, gemilerle önce Hindistan’a, oradan da yine gemilerle Burma’da bulunan söz konusu kamplara nakletmişlerdir. Bu kamplara zamanla değişik cephelerden de esir alınan binlerce asker getirilmiştir. 1914-1918 arası bu bölgeye 20.000 civarında esirin getirildiği tahmin edilmektedir. Zira, 1916 yılı itibariyle sadece Burma-Thatmyo Esir Kampı’nda bulunan esirlerin sayısı 3664’tür.3 Bu noktada kamplardaki gündelik hayata biraz daha yakından bakmak faydalı olacaktır. Myanmar’da bulunan esir kamplarındaki hayata; kalınan yerler, yeme-içme, giyim-kuşam, dini ve kültürel faaliyetler, çalışma ve dinlenme, sağlık, haberleşme açısından baktığımızda genel olarak şunlar söylenebilir: Etrafı tel örgülerle çevrili olan kampta yerleşme rütbe esasına göre yapılmıştır. O sebeple, esir subaylar ayrı, erler ayrı barakalarda kalmışlardır. Erler, hazır yataklarda yatarken subaylara demir karyola, masa ve sandalye verilmiştir. Bölgenin iklimi genellikle sıcak ve yağmurludur. Barakaların aydınlanması gaz lambaları ile yapılmıştır. 2I.Dünya Harbi’nde Türk esirleri hakkında geniş bilgi için bkz. Taşkıran, a.g.e.;Cemil Kutlu, I. Dünya Savaşı’nda Rusya’daki Türk Savaş Esirleri ve Bunların Yurda Döndürülmeleri Faaliyetleri, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkerleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Erzurum, 1997, 472s.; Cemil Kutlu, “ Krasnoyarsk’ın Ölüm Kampından Yatılı Üniversiteye Dönüşmesi”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 32 Erzurum 2007 , s. 245-267.; Mahmut Akkor, I. Dünya Savaşı’nda Çeşitli Ülkelerdeki Türk Esir Kampları, ( Basılmamış yüksek lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2006, 239s. 3Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 138-165. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Ömer ÇAKIR 210 Şekil 1: Myanmar’daki esir kampından üç fotoğraf(Harp Mecmuası, Sayı:16, Şubat 1916, s. 254): “Düşmanlarımızın Osmanlı üseraya Hindi Çini’de “Tatmeyo”da tahsis ettikleri yerler ve hizmetler” başlıklı yazının üstündeki fotoğrafların alt yazıları ise şöyle (sağdan sola): “İngiliz memur useramıza odun tarttırırken”, “Tel örgü dahilinde bir ihtiyar mütekâid Yüzbaşı”, “Tel örgü dahilinde Baytar Mehmed Bey, Gani Bey ve refiki.”4 Myanmar bol yağmur alan bir yer olduğu için kamplarda su sıkıntısının olmadığı anlaşılmaktadır. Nehir veya göl suyunun dışında kuyu suyundan da yararlanılmıştır. Yemeklerde et verilmiştir. Zaman içinde şikayetler sebebiyle bir Türk doktorun her gün yemekleri incelemesi sağlanır. Esirler hep aynı yemeklerin verilmesinden şikayet etmişler, hiç olmazsa Ramazan ayında farklı yemekler verilmesini beklemişlerdir. Ayrı bir yemekhane yoktur. Yemekler genelde barakalarda yenilmektedir. Her esire haftada bir kutu kibrit ile 40 sigara verilmesi dikkati çekmektedir. Temizlik için ise ayda ancak bir kalıp sabun verilir. Kamplardaki temizlik ve sağlık şartları çok iyi değildir. Kampta esirlerin kendi paraları ile alabilecekleri çeşitli yiyeceklerin olduğu bir de kantin bulunmaktadır. Esirler kendilerine ücretsiz olarak verilen giyecekleri kullanmışlardır.5 Zira zaten ihtiyaçlarını parayla karşılamaları neredeyse imkânsızdır. Kendilerine verilenler şunlardır: Fes, pamuklu gömlek, beyaz elbise, terlik, çorap, iç çamaşırı, yüz havlusu, ceket ve mendil. İçlerinde çarık giyenler de potin giyenler de olmuştur. Esirler Latin ve Arap harfli künye numaralarını gömleklerinin içinde ceplerinde bulundurmaktaydı. Giyim-kuşam konusunda subaylar daha rahat gözükmektedir. İsteyenler kampın terzisine elbise diktirebilmiştir. Onların kıyafetleri daha düzgündür. Elbiselerin temizliği kamptaki çamaşırhane olarak kullanılan yerlerde yapılır. Türk esirlerin esaret hayatında en dikkat çekici olan yönlerinden biri, dini hayatları ve kamplardaki kültürel faaliyetleridir. Esirler, önceleri namazlarını kaldıkları barakalarda kılarken zaman içinde ahşap bir cami yapılmıştır.6 Esirlerin içlerinden biri de imamlık yapmıştır.7 Dünyanın Harp Mecmuası, Sayı: 16, Şubat 1916, s. 254. İlk zamanlarda böyle olmadığı anlaşılmaktadır. Zira, esir subaylardan Suphi Bey 17 Aralık 1914 tarihli mektubunda şöyle der: “Dışarıyla temasta bulundurmadıklarından eşya ve çamaşır tedarik olunamıyor. Velhasıl âlemden habersiz bulunuyoruz.”, Murat Bardakçı, “Müslümanların katledildiği Burma’daki şehitliklerimizde şimdi fasulye ekiliyor”, http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/762868-muslumanlarin-katledildigi-burmadakisehitliklerimizde-simdi-fasulye-ekiliyor, 04.04.2014. 6 Bir kaynakta, yörede yaşayan ve 1998 yılı itibariyle 94 yaşında olan Hacı Settar isimli bir zatın verdiği bilgiye göre söz konusu cami zamanla yapılan onarımlarla biraz değişmekle beraber halen ayakta olup camide ibadet edilmektedir. Evi 4 5 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 211 değişik yerlerindeki kamplarda olduğu gibi Myanmar’daki kamplarda da esir gazeteleri çıkarılmıştır. Zira esirler buradaki kamplarda, İrravadi ve Ne Münasebet adlı iki gazete çıkarmışlardır. İrravadi esir kampının yakınındaki nehrin adıdır. Elle yazılan ve çoğaltılan bu gazetelerin içeriğine baktığımızda, “şiirlerin, coğrafi ve sosyal yazıların ve karikatürlerin yer aldığı” görülmektedir. Esirler kampta bir de müzik topluluğu kurmuşlardır. Özellikle subaylar kitap okuyor, resim ve müzikle meşgul oluyordu. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, kampta Türkçe kitap bulunmuyordu. Şekil 2: Myanmar’daki esir kamplarında çıkarılan gazetelerden “İrravadi” gazetesinin 12. sayısından örnek sayfalar8 Esirler; zaman zaman güreş, koşu, atlama, yürüyüş ve futbol gibi sportif faaliyetler de yapmışlardır. Özellikle futbolun erler arasında büyük rağbet gördüğü ifade edilmektedir.9 Kamptaki subaylardan “Mülazım (Teğmen) Gani Efendi, bir hatırasını şöyle anlatıyor: “… İngilizler bize maç teklif ettiler. Bari şu İngilizleri burada yenelim dedik… Ama ilk üç maçı kaybettik. Sonraları topun sadece tepilmeyeceğini, paslaşıp yardımlaşarak kaleye havale edilmesi gerektiğini anladık…”10 caminin hemen yanında olan Hacı Settar, hatırladıklarını şöyle anlatır: “Burada 6 yıl kaldılar. Yaklaşık 2 bin 500 kadardılar, ama sayı sürekli değişiyordu. Kırmızı renkli, siyah püsküllü şapka giyiyorlardı. İngilizler, kamptan ayrılmalarına ve yerlilerle münasebet kurmalarına izin vermiyordu. Sadece güvendikleri birkaç tanesini haftalık alışveriş için çıkartıyorlardı. Kamp içinde deterjan ve ekmek üretiyorlardı; biz de bazan alışverişe gidiyorduk. Çok cana yakın insanlardı ve çocukları çok seviyorlardı. Yanlarına gidebilen çocuklara değişik hediyeler veriyorlardı. Bana da bir tane altın para verdilerdi, sonradan onu kaybettim. Onları çok sevmiştik.", Hacı Settar, esirler hakkında ayrıca şu malumatı da vermektedir: "Burada evlenip kalan olmadı; ama kuzeydeki Meiktila esir kamplarında olmuş. Hatta çocukları doğmuş ve esir kaldıkları süre içinde aileleriyle yaşamışlar. Ama İngilizler savaş sonunda hiçbirinin burada kalmasına müsaade etmedi ve hepsini toplayıp Türkiye'ye gönderdi. Fakat ben onların sağ salim Türkiye'ye döndüklerini sanmıyorum. Çünkü gemilerinin yolda batırıldığını duyduk. Bugün hâlâ onların torunlarının renkli gözlü ve açık renkli saçlı doğduğunu duyuyoruz.", http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-3476-34-biz-burmada-10-bin-sehittik.html, 04.04.2014. 7 Esir subaylardan Suphi Bey bir kandil günü ve kampta nasıl vakit geçirdikleri hakkında eşine yazdığı mektupta şöyle der: “Kandil günü mevlid ve gecesi Kur’an okundu, tekbirlerle, tehlillerle vatanın selâmeti için dualar edildi. İbadet ve duayla vakit geçiriyoruz.”, Murat Bardakçı, “Müslümanların katledildiği Burma’daki şehitliklerimizde şimdi fasulye ekiliyor”, http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/762868-muslumanlarin-katledildigi-burmadakisehitliklerimizde-simdi-fasulye-ekiliyor, 04.04.2014. 8 http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/list1.html#Ī, Nu.1095., 03.04.2014. 9Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 146-154. 10 Ergün Hiçyılmaz’dan nakleden Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 152-153. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Ömer ÇAKIR 212 Esirler başta kampın temizlik işleri olmak üzere, çeşitli işlerde çalıştırılmışlardır. Ağaç kesimi, marangozluk, taş kırma, bahçe işleri, terzilik, ayakkabı tamirciliği vs. bunlardan bazısıdır. Bu işlere karşılık bir miktar para kazanma imkânı olmuştur. Bunlara ilave olarak bazı esirlerin kamp yakınında tavuk yetiştiriciliği işiyle meşgul oldukları belirtilmektedir.11 Kampta bulunan Türk doktorlar, esirlere ücretsiz bir şekilde yardımcı olmuşlardır. Bu durum İngilizlerin de işine gelmektedir. O sebeple İngilizler onların bu davranışlarına karşılık doktorlara bölgede serbest dolaşma izni verirler. Esir kamplarının olduğu bölgede iki ayrı hastane bulunmaktadır. Hastanelerde bazı ameliyatlar yapılabiliyordu. Esirler arasında en yaygın hastalık ishal ve yaralanma idi. İkinci olarak ise zihinsel ve sinirsel rahatsızlıklar geliyordu. Esirler fiziken iyi olsa da moralmen iyi değillerdir. Esir kamplarında görülen ve tel örgü hastalığı denilen psikolojik rahatsızlığın esirleri çok etkilediği anlaşılmaktadır. Bu hastalık çok çabuk kızma, alıngan olma, içe dönüklük gibi davranışlarla kendini göstermiştir. Öyle ki esaret hayatından bıkıp az da olsa içlerinde intihara kalkışanlar dahi olmuştur.12 Dolayısıyla, kamplarda esirlerin sağlık ve moral durumlarının pek de iyi olduğunu söylemek zordur. Esaretin en zor taraflarından biri, yakınları ile iletişimdeki güçlüklerdir. Zira kimi zaman mektup gelmez, kimi zaman da gönderilen mektup adrese ulaşmaz. Ne var ki, her iki taraf da bir haber alamamaktan yakınır. O yıllarda en yaygın haberleşme aracı mektup olması hasebiyle, esirler de geride bıraktıkları yakınları ile mektupla haberleşmeye çalışmışlardır. Ancak bu pek de kolay olmayacaktır. Mesela, Myanmar’daki Thatmayo kampındaki Türk esirleri ayda ortalama 10.000 mektup gönderirken, kampa 2.000-3.000 mektup gelir. Kamp idaresi her esire haftada iki mektup yazma izni verir. Mektuplar ya Londra üzerinden yahut da doğrudan Hilal-i Ahmer (Kızılay) genel merkezine gönderilir. İstanbul’dan gönderilen cevaplar 5-6 hafta, Irak bölgesinden gelenler ise 4-5 ay sonra esirlere ulaştırılır. Esirlerin gönderdiği mektuplar ise adres değişikliği, taşınma veya bulunmama gibi sebeplerle bazen yerine ulaştırılamamıştır. Esirlerle yakınları arasında sağlıklı ve hızlı bir haberleşmenin olmaması, her iki taraf için de büyük üzüntüye sebep olmuştur. Özellikle esirler arasında bundan mütevellit zihinsel ve psikolojik rahatsızlıklar belirir.13 Bir vakit gelir ki İngilizler, dört satırdan fazla yazılmış mektupları esirlere vermeme kararı alır. Albay Suphi Bey bu durumu ailesine yazdığı mektupta şöyle haber verir: “Allah’a hamdolsun, sıhhatteyim. Birkaç ay kadar mektubunuzdan mahrum kalacağım. Sonradan getirilen bir usule göre, dört satırdan fazla yazılmış mektuplar sahiplerine verilmeyecek. Bundan önce yazdığım gibi, mektuplarınız dört satırdan fazla olmasın. 2 Mayıs 1916.”14 Bütün güçlüklere rağmen yerine ulaşan mektuplardan haberleşmenin zorluğuna, mektup gelmemesinden mütevellit sitemlere rastlamak mümkündür. Hasret, özlem yahut sitem dolu mektuplardan birkaçını aşağıya alıyoruz.: “Birmanya’nın Mektila Esir Kampı’nda Bulunan Koşikavaklı İsmail Tarafından Annesine Yazılan Mektup Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 153-156.; Dedesi, 1940’lı yıllarda Türkiye’nin fahri konsolosluğunu yapmış olan Davud Ginwalla’nın verdiği bilgiye göre ise esirler başka amaçla da çalıştırılmışlardır. Mesela, Myanmar’da “Myamno kentinde Türk esirler tarafından yapılmış bir botanik bahçesi ve büyük bir krater göl” vardır. Böylece “İngilizler, esir Türklere, Myamno'daki krater gölünün kenarına bir golf sahası yaptırmış ve golf zevklerini Britanya'dan binlerce mil uzakta da tatmin etmişler”dir. http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-3476-34-biz-burmada-10-bin-sehittik.html, 04.04.2014. 12Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 156-157. 13Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 157-158. 14 Murat Bardakçı, “Müslümanların katledildiği Burma’daki şehitliklerimizde şimdi fasulye ekiliyor”, http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/762868-muslumanlarin-katledildigi-burmadakisehitliklerimizde-simdi-fasulye-ekiliyor, 04.04.2014. 11 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 213 Valideciğim, Öncelikle en samimi arzularımla hatırını sorar, iki ellerinden öperim. Bu tarafta sıhhatteyim. Sizin de sıhhatte olmanızı ümit ediyorum. Valideciğim, hemen hemen üç seneyi geçen esaretimde sizlere birçok mektuplar gönderdim. Kat’iyen hiçbirinin karşılığını göndermediniz. Esir evladınızı böyle yabancı bir memleketlerde, esarette bulunduğumu biliyorsunuz. Niçin bir kuru mektubunuz gelmesin… Sebebi nedir? Gözden uzak olduysak, gönülden de mi uzak olduk? Herkesin anasından, babasından mektuplar geliyor. Ben de yollara bakıyorum. Mahzun oluyorum. Bunları takdir edersiniz ki, tabii insanlıktır. Sizler benim anam, babam değil misiniz?. Bu ana kadar mektupsuz kaldım. Anneciğim, şimdi ve sonra sakın beni cevapsız bırakmayınız. Herhâlde sizlerden mektup isterim. Valideciğim, iki ellerinden öperim. Böylece mektubuma son verir. Mektuplarınızı gözlemekteyim. Ağustos 1920 Evladınız İsmail15 Hû Hâk-i Pây-i Âlîlerine Veliyy-i Nimetim Pederim Beğ Arz-ı ihtirâmla selâm olunup ellerinden öperim. Gice gündüz duâlarını talep ederim. Birâderim Halil Efendi'ye ferâde olarak selâm ederim. Dîğeri İbrâhim Efendi'ye hayât ü memat hayr ile gözlerinden öperim. Dâ'imler oğlu Mustafa Ağa'ya diğer Hacı Hüsnü Efendi'ye mahdûmu İbrahim Beğ'e cümlesine 'arz-ı ihtirâmla selâm ederim ve Akarbalı Ahmed Efendi'ye dîğer Ehrâce Ahmed Beğ'e selâm eder ellerinden öperim. Sıhhatde dâim olmalarına du'â ile meşgûlüm. El-hâsıl hısım akraba-yı ta'allukâtın büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim. Bâki du'â efendim. Fî 24 Mayıs Sene 335 Mahdûmunuz Jandarma Nefer-i İtfâiyye Ahmed Lütfî Onbaşı16 Mektubun eski ve yeni yazılı hali için bkz. Cepheden Mektuplar, Millî Savunma Bakanlığı, Ank., 1999, s. 162-163. Mustafa Arıkan, Asker Mektupları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 1990, s.60. 15 16 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Ömer ÇAKIR 214 Pederciğim bunun ile dört adet mektûb tahrîr etdim. Cevâbına nâ'il olamadım. Ziyâdesiyle merâk ve endîşe içindeyim. Ricâ ederim. İkinci esârete mahkûm oluyorum. Mektûblarıma cevâb ile Müdîr Beğ'den havâlesi(ni) dilemeniz ricâ olunur. Pederciğim başlıca mürâca'âtım Mekdale Userâ Karargâhında mevcûd olan Bursa'nın Dâvud Kadı Mahallesi'nde Tırnovalı Keçeci Mustafa oğlu İsmâ'il nâm kimse tevellüd 98 duhûlü esâsı sıhhıye efrâdından olup oraca ahz-ı askeriyesinden kâydı olmadıkca buraca maâş almakdan mahrûmdur. Rakam mürâca'âtı serbest. Gâyet fazlalığından oradan ahz-ı askeriyeden tahkîkle künye şehâdet-nâmesi gönderilmesini. Ellerinden birlikde öperiz. Bursa'nın Dâvud Kadı Mahallesi'nde Tırnovalı Keçeci Mustafa oğlu İsmâil Userâ Numrosu5353, Tevellüd 97 Üçüncü Fırka Sıhhiye Efrâdından olup tasdikle serian şehâdet-nâmesi gönderilmesi 'arz-ı istirhâmdır. Efendim. 17 Hû İki kıt'â mektûb gönderdim. Ma'lûmunuz olsun. Huzûr-ı Pederime Mermahetlû Pederim İbrahim Ağa'ya Evvelâ mahsûsan selâm edüp sâniyen du'ânızı taleb ederim. Pederim hamd olsun vücûdum âfiyetdedir. Sizlerin de vücûdunuzun âfiyetde olmanızı Cenâb-ı Mevlâ'dan rûz-ı şeb du'â ederim. Vâlidem'e selâm edüp hâtırını suâl ederim. Birâderim Ağa'ya selâm ederim. Dayım Hamza Ağa'ya selâm ederim. Nâim'e Ali Ağa'ya Mustafa'ya hâneleri taraflarına selâm ederim. Bu tarafdan arkadaşların cümlesi cümlenize selâm ederler efendim. Bâki âfiyetde dâ'im olunuz. Fî 10 Temmuz Sene 335 El-ma'lûm Mahdûmunuz Ali tarafından Cevâbını muntazırım Pederim. Hasan Dedeme Amucam Ali Ağa'ya selâm ederim.18 Hû Huzûr-ı 'Âlîlerine Birâderim Veli Çavuş Bu kerre 'arz-ı hulûs üzere selâm edüp mubârek hatırınızı gün-be-gün sorup su'âl eylemekdeyim. Eğerçe bendegânımdan zerre mikdar su'âl-i şerif ve erzân-ı latîf buyurulur ise hamd olsun sıhhatdeyim ve siz birâderimin de sıhhat(de) olmasını Cenâb-ı Hakk'dan niyâz eylerim. Birâderim iki Mart'da bir mektubunuza nâil oldum. Hamd olsun ben de sağım. Sen beni unutma. 17 18 Mustafa Arıkan , a.g.t., s. 60. Mustafa Arıkan , a.g.t., s. 62. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 215 Hâl bu ki ben senin nerde olduğunuzu bilmedim. Memlekete yazmış olduğum mektûbların cümlesinde suâl ediyorum. Adresini istiyorum. Hiçbir cevâbını almadım. Hamd olsun şimdi mektûbunuz gelince dünyalar benim oldu. Enişdem Hasan'dan suâl ediyorsunuz. Altıncı Fırka'nın Onaltıncı Alayı'nda birâderim Ali ile berâber bir yerdeler idi. Ben de bî-haberim. Ne olduklarından haberimiz yoktur. Birâderim nerde olduğunuz(u) beyân ediniz. El-bâki du'â. Fî Ağustos Sene 335 Hindistan'da Birmanya Eyâletinde Mektela Kazâsında Türk Userâ Karargâhında / 5730 / numrolu Birâderiniz Ömer Onbaşı diye tahrîr edesiniz.19 2.Ölen Esirler ve Meiktila Türk Şehitliği Genelkurmay ATASE belgelerine göre Hindi Çin (Burma/Myanmar’da) bulunan esir kamplarındaki şehit kabristanları şöyledir: 1.Thatmyo kasabasında 2.Meiktila kasabasında 3.Şivepar kasabasında(Scwebo) 4.Yanpu(?) kasabasında 5.Cenub (güney)cephesi mıntıkasında –Yanguyen’de.20 Myanmar’daki kamplarda bulunan esirlerin bir kısmı zaman içinde çeşitli rahatsızlıklar sebebiyle vefat etmişlerdir. Thatmyo kampında ölenler için belirtilen şu hastalıklar Meiktila kampı için de farklı olmasa gerektir. Bu hastalıklar şunlardır: Tifo, dizanteri, sıtma, yüksek ateş, felç, kalp krizi, trombosisi, kalp zarı iltihabı, bronşit, göğüs zarı iltihabı, böbrek iltihabı, bağırsak iltihabı, fıtık, yaralanmalar.21 Ölen esirler, arkadaşları tarafından oluşturulan şehitliğe İslâmî usullerle ve askeri törenle erler ayrı, subaylar ayrı yere şeklinde defnedilmişlerdir. Esirlerden Hıristiyan ve Yahudi olanlar da ayrı bir bölüme defnedilmiştir. Ölenlerin tabutu tören sırasında Türk bayrağına sarılmıştır.22 Mezarların başına vefat edenin ismini ve vefat tarihini belirten bir baştaşı dikilmiştir. Mezarlara esirler tarafından iyi bakılmıştır. Bazı verilere göre, Myanmar’daki şehitliklerde medfun esirlerin sayısının subay ve er toplam 1600 civarında olduğu tahmin edilmektedir.23 Sadece Thatmyo şehitliğinde isimleri tespit edilen kabir sayısı 221’dir.24 Bununla beraber Genelkurmay ATASE Başkanlığı arşivinde bulunan krokilerdeki bilgiye göre “Meiktila kampında vefat eden şehitlerin defnedildiği yerde 1050 Türkün mezarı vardır”. Thatmyo’daki esir kampının yanında ise 260 Mustafa Arıkan , a.g.t., s. 63. Taşkıran, a.g.e., s. 333. 21Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 160. 22Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 160-162. 23 http://sehityakinlari.aile.gov.tr/tr/5050/Myanmar-Turk-Sehitlikleri-Yapim-Projesi, 03.04.2014 24Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s.159. Taşkıran bu konuda ayrıca şunları söyler: “Londra’daki savaş esirleri bilgi bürosu, 1920 yılı Şubat ayında İstanbul’da Kızılay cemiyetine gönderdiği bir yazının ekinde, 1012 kişilik vefat eden Osmanlı esirleri listesi göndermiştir. Ancak bu listede vefat eden esirlerin hangi kampta, nasıl ve ne zaman vefat ettikleri bildirilmiyor. Sadece esirlerin isimleri ve numaraları var. Bu listeden Thatmyo kampında ölenlerin listesini çıkarmak, Londra’daki arşivde çalışma yapmadan mümkün görünmüyor.( A.g.e., s. 159.) 19 20Cemalettin Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Ömer ÇAKIR 216 şehidin kabri bulunmaktadır. Meiktila şehitliği; “aralıklı on bir sıra halinde düzenlenmiş, her sıraya 100 şehidin defnedildiği, etrafı çevrili, giriş kapısı olan bir şehitlikt[ir]”.25 Yukarıda verilen bilgilere göre Myanmar’da beş yerde esir mezarlığı bulunmak lazım gelir. Ancak hâlihazırda daha önce belirtildiği üzere yeri tespit edilen Thayetmo Şehitliği ve Meikhtila Şehitliği adıyla iki Türk şehitliği bulunmaktadır.26 Şekil 3: Albay Suphi Bey’in cenaze töreni. 1916 yılında esir kampında beyin kanamasından vefat etmiştir. Kamptaki Türk esirler üzerinde önemli bir otoritesi vardır. Fotoğraf: Dr. Arif Gömleksiz arşivi, bilgi ise Taşkıran, a.g.e., s. 160-161. Osmanlı dağıldıktan sonra söz konusu şehitliklere Türkiye Cumhuriyeti uzunca bir zaman maalesef gerekli ilgiyi göster(e)memiştir. II. Dünya Savaşı sırasında, Japonlar bölgeyi işgal ettiğinde taş bulamayınca şehitliğin duvar taşlarını kırıp siper yapmakta kullanmışlardır. O sebeple özellikle Meiktila şehitliği daha fazla zarar görmüştür. Ancak, bölgedeki Müslüman halk, şehitlerin mezar taşlarının bir kısmını koruma altına almayı başarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti 1960’lı yıllarda söz konusu şehitliklere sahip çıkmaya çalışmış ve nihayet 1996 yılında ise Thayet Türk Şehitliği’ne mermer bir kitâbe dikilmiştir.27 Son yıllarda ise Türkiye Cumhuriyeti söz konusu şehitliklere ciddi anlamda sahip çıkarak iki şehitliği de birer proje ile imar çalışmalarına başlamıştır. Myanmar’daki şehitliklerin uzun süre ilgisiz kalması zaman içinde büyük ölçüde tahrip olmasına sebep olmuştur. Öyle ki vaktiyle, bazı kaynaklar 105028, bazıları ise 700 esirin yattığını haber verdiği Meiktila şehitliğinin, duvarının ve eski harfli bir kitâbesinin olduğunu haber vermektedir.29 Oysa, günümüzde bölgedeki Müslümanlar tarafından yakınlardaki bir caminin avlusuna taşınmak suretiyle mezar taşlarından 180 adedinin korunabildiği bilinmektedir.30 25Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 331-333. 26http://www.msb.gov.tr/Birimler/personel/arsivmd/html/Sehitlikler/Yurtdisi/yurtdisi.html 27http://sehityakinlari.aile.gov.tr/tr/5050/Myanmar-Turk-Sehitlikleri-Yapim-Projesi, 03.04.2014 Taşkıran, a.g.e., s. 331. 29 Genç Anadolu, C.1, Sayı:2, 15 Kanun-ı sâni 1338, s. 10. 30http://sehityakinlari.aile.gov.tr/tr/5050/Myanmar-Turk-Sehitlikleri-Yapim-Projesi, 03.04.2014 28Cemalettin Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 217 Şehitliğin kitâbesinden ise hiç söz edilmemektedir. Şehitliğin değil kitâbesi, mezar taşları, duvarları dahi yok olmuştur. Günümüzde adeta bir tarla görünümündedir. Şekil 4: Günümüzde adeta bir tarla görünümünde olan Meiktila Türk Şehitliği ve bir kısmı yakınlardaki Cami duvarının kenarına toplanan mezar taşları. Foto: Dr. Arif Gömleksiz arşivi. 3.Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesi Genelkurmay ATASE arşivindeki krokide verilen bilgiye göre, Meiktila şehitliğinin bir giriş kapısı vardır.31 Ancak burada giriş kapısının özelliklerine dair bir bilgi verilmemektedir. Şehitliğin duvarları gibi giriş kapısı da günümüze ulaşmamıştır. Ancak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesi Başkanlığı’nın internet sayfasında bir fotoğraf ve altında “Meiktila Şehitliği Girişi”, “Meiktila Şehitlik Giriş Yazısı” ifadesi yazılıdır.32 Dolayısıyla söz konusu şehitliğin giriş kapısı günümüze ulaşmasa da giriş kapısının fotoğrafı ulaşmıştır. Kapının üzerinde bir kitâbenin olduğu hemen fark edilmektedir. Fotoğraf karesinde, kapının önde 9’u çocuk olduğu anlaşılan 14 kişi de bulunmaktadır. Söz konusu fotoğraf şöyledir: Şekil 5: Meiktila Türk Şehitliği giriş kapısı ve kitâbesi. Önünde oturanlar ise evlenip orada kalanlar ve çocukları. Foto: Dr. Arif Gömleksiz arşivi 31Cemalettin Taşkıran, a.g.e., s. 331. 32http://sehityakinlari.aile.gov.tr/tr, 03.04.2014 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Ömer ÇAKIR 218 Fotoğrafta görüldüğü üzere kitâbenin en üstünde Kur’an-ı Kerim’de geçen (bk. Âl-i İmran, 3/185) "Külli nefsin zâikatü'l-mevt", yani "Her nefis ölümü tadacaktır" âyeti yazılıdır. Hemen altında ise sağdan sola doğru “Türk(?)33 Kabristanı”, “Türk Mezarlığı”, “Turkish Cemetery” yazılıdır. Bundan da anlaşılacağı üzere, buranın Türk mezarlığı olduğu Arapça, Türkçe ve İngilizce olarak üç dilde yazılmıştır. Kitâbenin altına ise Hicrî, Rûmî ve Miladî olarak sırayla; 1338, 1336, 1920 yılı yazılmıştır. Bundan da anlaşıldığına göre bu kitâbe oraya 1920 yılında konulmuştur. Bu bilgiden hareketle şehitliğin 1920 yılında yapıldığı sonucuna da varılabilir. Bakanlık sayfasındaki fotoğraf ile bizim Dr. Arif Gömleksiz’den internet aracılığıyla aldığımız fotoğraf aynıdır. Fotoğraf biraz uzaktan çekildiği için her ikisinde de kitâbe güç okunmaktadır. İşte biz araştırmalarımız sırasında bu kitâbenin vaktiyle Trabzon’da çıkan bir dergide yayımlandığını tespit ettik.34 Ancak hemen belirtmek gerekir ki, söz konusu fotoğraflardan kitâbe metnini tespit ettikten sonra bildirimizi sunmak üzere Kamboçya’ya gidince orada sempozyum sırasında haberdar olduk. Genç Anadolu dergisinde “Bir Kitâbe” başlığı altında yayımlanan söz konusu metne bir de not düşülmüş ve şu bilgi verilmiştir: “Hind-i Çini’de Rankon [ Yangon/Rangon] Vilayetinin Mektile [ Meiktila] kasabasının yarım saat cenub-ı şarkında[ Güneydoğusunda} bir nehir kurbunda[ yakınında] kahraman Osmancık taburundan yedi yüz esirimizi âğûşuna alan Türk mezarlığının kitâbesidir. 225 metre arz [ eninde], 275 metre tûlunda [ uzunluğunda ] bulunan mezkur mezarlığın mimarı Oflu Alemdar oğullarından Mehmed Oğlu Dursun Çavuş’tur.” Buradan anlaşıldığı üzere Meiktila Türk şehitliği, aynı adlı kasabanın güneydoğusunda o günkü imkânlarla yarım saatlik bir yolculuk mesafesindedir. Şehitlik 225 metre genişliğinde, 275 metre uzunluğunda olup bir de kitâbesi vardır. Söz konusu mezarlığın mimarı da Oflu Alemdar Oğullarından Mehmed Oğlu Dursun Çavuş’tur.35 İşte daha önceki kaynaklarda zikredilmeyen kitâbe ve şehitliğe ilişkin bu bilgiler, önce sunduğumuz ve yayımlanmamış bildiri ile şimdi de bu yazı ile bilim âlemine duyurulmuş olmaktadır. Öncelikle, dergide yayımlanan metni incelediğimizde söz konusu kitâbenin kıt’a nazım şekli ile yazıldığı ve altı beyitten oluştuğu anlaşılmaktadır. Son beyitte herhangi bir ismin bulunmadığı manzumenin kime ait olduğu şimdilik meçhulümüzdür.36 Metinde vezin olarak aruzun “Mefâilün feilâtün mefâilün feilün / fa’lün” kalıbının kullanıldığı görülmektedir. Kitâbenin metni Genç Anadolu dergisinde aşağıdaki şekilde yayımlanmıştır. Ancak şehitliğin girişindeki fotoğrafa baktığımızda aşağıda numaralandırdığımız beyitlerin, kitâbede üç sütün halinde her sütuna iki beyit yerleştirilmek suretiyle tertip edildiği görülmektedir. Buna göre ilk sütunda 1. ve 3. beyit; ikinci sütunda; 2. ve 4. beyit; üçüncü sütunda ise 6. ve 5. beyit yer almaktadır. Fotoğrafta ilk kelime tam olarak görünmediği için diğerlerindeki ilk kelimeyi göz önüne aldığımızda “Türk” olması kuvvetle muhtemeldir. Bununla beraber ihtiyaten soru işareti koyduk.(Ö.Çakır) 34 “Bir Kitâbe”, Genç Anadolu, C.1, Sayı:2, 15 Kanun-ı sâni 1338, s. 10. 35 Dursun Çavuş hakkında torunlarından İhsan Yalçıntaş’tan 27.05.2014 tarihinde telefonla görüşmemiz sırasında edindiğimiz bilgi şöyledir: Dursun Çavuş, 1 Temmuz 1878 tarihinde doğmuştur. Babasının adı Mehmet, dedesinin adı Hasan, annesinin adı Hatice’dir. Myanmar’dan, esaretten döndükten sonra Files ( yeni adıyla Günbuldu olup Bayburt ili Aydıntepe ilçesine bağlıdır) köyünde yaşamıştır. Soyadı kanununa göre Bayraktar soyadını alır ki bu soyadı, sülalesinin adı olan “Alemdar”dan gelir ve bayrağı veya sancağı taşıyan anlamındadır. Dursun Çavuş’un ilk eşinin adı Hediye, ikinci eşinin adı ise Asiye’dir. Emine, Lütfiye, Hasan ve Hasan Basri isminde dört çocuğu olur. Köyde uzun süre muhtarlık yapan Dursun Çavuş, babayiğit, köylülerin hürmet ettiği mütevazi kişiliği ile bilinen, yüksek ahlaklı bir zattır. Dursun Çavuş’un mezarı Günbuldu( Files) köyündedir. 36 Kitâbedeki manzumenin kime ait olduğu şimdilik meçhulümüz olmakla beraber Myanmar kamplarında çıkan İravadi ve Ne Münasebet adlı esir gazetelerinde şiirler yayımlayanlardan biri tarafından kaleme alınmış olması kuvvetle muhtemeldir. Esir subaylardan Gani Murat Efendi’nin şiirlerine baktığımızda kendisinin böyle bir kitâbeyi yazabilecek edebî birikim ve kuvvete sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bir şiiri için bkz. ( Cemil Kutlu, a.g.t., s.202.) 33 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 219 1. Eğil huşû ile zâir makâm-ı kudsîde Bu yer hatıra-i gam meşhed-i hamiyettir 2. Fakat batan bu güneşler ki başka matladan Kamaştırır nazarı nûru nur-ı millettir 3. Fezâ-yı Harb-i Umûmî’de parlayan ecram Gömüldüler ne hazîn levha-i esârettir 4. Yeter ki düşmesin ahfâdı nâ-ümîdiye Vatan binâsını tahkim eden felâkettir 5. Uzakta dalgalanan bir ketîbe-i emel Bu ordu nâmına bir yâdigâr-ı himmettir. 6. İâne toplanarak yaptırıldı etrâfı Bu türbe türbe-i dil kıble-i hamâsettir37 Dergide yayımlandığı şekliyle baktığımızda metnin kâfiye örgüsü; ab cb db … şeklinde olup ilk mısralar farklı, ikinci mısralar kendi aralarında kafiyelidir. Mısra sonlarındaki kelimelerde “et”ler tam kafiye, “tir”ler ise rediftir. Vezin, kafiye ve redif metnin okunuşuna bir ahenk katmaktadır. Kapıdan girenlere, ziyaretçilere gür bir sesleniş, hatta bir istek yahut emir ifadesi sayılabilecek “Eğil” nidasıyla başlayan kitâbede; bir şahıs kadrosundan ve bunların özelliklerinden, şehitlikten ve bu şehitliğin özelliklerinden bahsedilmektedir. Şahıslar şunlardır: Zâir yani ziyaretçi(ler), bu şehitliği ziyaret edecek olan herkestir. O sırada hayatta olan esirler, yahut çevrede bulunan başka insanlar ve o yıllardan günümüze kadar ziyaret eden herkesi ifade etmektedir. Üçüncü tekil şahıs ağzından yazılan kitâbede ziyaretçilerden şehitliğe girerken büyük bir saygı ve huşu içinde olmaları istenmektedir. Şehitlikte yatan şehitler ise güneşe ve yıldızlara benzetilerek “Güneşler” ve “ecram” ifadesi kullanılmıştır. İkinci beyitteki “batan bu güneşler” ifadesi Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitleri ile ilgili şiirindeki şu mısraını hatırlatmaktadır. “Lekesiz, tertemiz alnından vurulmuş yatıyor / Bir hilal uğruna, yâ Rabb, ne güneşler batıyor!” Dikkat edileceği üzere kitâbede tıpkı Akif’in şiirinde olduğu gibi İslam yani hilâl uğrunda ölenler, toprağa gömülen askerler batan güneş(ler)e benzetilmiştir. Aynı şiirde Akif, “ecram” kelimesini de şirin sonlarında kullanarak şöyle der: Sen ki İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsrân, O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın: 37“Bir Kitâbe”, Genç Anadolu, C.1, Sayı: 2, 15 Kanun-ı sâni 1338, s. 10. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Ömer ÇAKIR 220 Sen ki ruhunla beraber gezer ecrâmı adın; Sen ki a‘sâra gömülsen taşacaksın..Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihad.. Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.38 Akif, şehit olanların ruhlarının Allah katına yükseldiğini, adlarının ruhları ile beraber yıldızları gezdiğini, semada dolaştığını belirtir. Böylece onların aslında ölmediğini de belirtmiş olur. Kitâbede ise şehitlikte yatanların aslında I. Dünya Savaşı’nda birer yıldız gibi parladıkları ifade edilir. Ancak “ne hazin”dir ki şimdi onlar bu kabristana gömülmüşlerdir. “Fakat batan bu güneşler ki başka matladan/ Kamaştırır nazarı nûru nur-ı millettir” denilerek tıpkı Akif gibi aslında bu güneşlerin batmadığı, şehitlerin ölmediği ima edilir. Güneş bir yerde batarken nasıl ki, başka yerde doğuyorsa bu güneşler yani şehitler de başka yerlerde yeni bir hayata başlamaktadır; aslında ölmemektedir. Burada Türk askerinin şehit edilerek, esir alınarak, esarette ölerek bitmeyeceğini, bir taraftan şehit olanlar, ölenler olurken diğer taraftan yenilerinin ordu saflarına katılmasının da kastedilmiş olabileceği düşünülebilir. Öyle ki ışığını, gücünü milletten alan, kaynağı millet olan bu ordu bir güneş gibi bir taraftan batarken bir taraftan da yeniden doğmaktadır. Şehitler ölmediği gibi bu milleti bitirmek, yok etmek mümkün değildir. Güneşin dünyayı aydınlatması, dünyaya hayat vermesi gibi yüzyıllardır dünyaya, hak, adalet, insanlık, huzur vermeye çalışan bu millet de dünya için bir güneş kadar kıymetlidir. Dünya için güneş kadar önemli olan bu milleti yok etmeye çalışmak güneşin yok edilebileceği hayaline kapılmak kadar anlamsız görülebilir. Metinde geçen “ketîbe” kelimesi, “asker, alay, birlik”39 manasına gelmektedir. Bunun yanında kelimenin “asker bölüğü, ordudan ayrılmış toplu alay”40 anlamı da vardır. O sebeple esaretteki Osmanlı askerlerinin bir esir olarak değil de asıl ordudan uzak, onlardan ayrı kalmış uzak diyarlarda bulunan “asker bölüğü, ordudan ayrılmış alay” şeklinde zikredildiği de düşünülebilir. Şahıs kadrosunda son olarak “ahfâd” kelimesi ile kastedilenleri de belirtmek gerekir. Bu kelimenin anlamı “torunlar” yani “oğul oğulları” demektir. Bunların esirlerin geride bıraktıkları, torunları, ordunun insan kaynağı olan genç erkekler olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü “ahfâd” erkek torun için kullanılmaktadır. İşte devletin, milletin, ordunun geleceği olan bu gençlerden şehitlikte yatanların bir isteği vardır ki o da asla ümitsizliğe düşmemeleridir. Çünkü ümidini yitiren her şeyini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalır. İşte bu ümit sayesindedir ki, Türk milleti milli bir mücadele ile kurtuluş savaşını gerçekleştirmiş ve yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. O sebeple ümitsizlik nasıl ki bir felaket ise onun zıttı olan ümit de vatan binasını tahkim eden, güçlendiren bir özelliğe sahiptir. Kitâbede şehitlik hakkında bazı bilgilerin verilmesi yanında bir mekân olarak şehitlikle ilgili tanımlamalar, tasvirler de yapılmıştır. Her şeyden önce, son beyitte belirtildiği üzere söz konusu şehitliğin etrafı yardım toplanarak yapılmıştır. Yardımın kimden toplandığı belirtilmemiş olmakla beraber kuvvetle muhtemel yardımı, esirlerin kendi aralarına topladıkları düşünülebilir. O sebeple kimi haberlerde belirtildiği gibi bu şehitlik İngilizler tarafından yaptırılmamıştır.41 38Mehmet Akif, “Asım’dan Bir Parça”, Sebilürreşad, C.24, Nu.608, 10 Temmuz 1340. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lügat, 8.bsk., Aydın Kitabevi, Ank., 1988, s. 613. 40http://www.osmanlicaturkce.com/?k=ketibe&t=%40 41Maalesef bir haberde şöyle denilmektedir: “Burma'da şehit olan esirler için İngiliz hükümeti bir mezarlık yaptırır.” http://www.timeturk.com/tr/2012/08/10/myanmar-daki-osmanli-sehitliginin-hazin-hikayesi.html, 03.04.2014 39 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 221 Kitâbede şehitlik için şu kelime ve tamlamalar kullanılmıştır: “makâm-ı kudsî”; “bu yer hatıra-i gam”, “meşhed-i hamiyettir”; “levha-i esarettir”; “yâdigâr-ı himmettir” ; “bu türbe türbe-i dil kıble-i hamasettir”. Anlaşılacağı üzere kitâbede ziyaretçilere her şeyden önce daha ilk beytin ilk mısraında bu şehitliğin kutsal bir mekân ve makam olduğu uyarısında bulunulur. Her ne kadar şehitlerin yattığı topraklar bir İslam ülkesinin elinde değilse de İngiliz işgali altındaki o mekânın kutsal bir mekân olduğu vurgulanır. Mekâna kutsiyet kazandıran elbette orada şehitlerin yatıyor olmasıdır. Şehitlerin yattığı yerlere, artık sıradan bir toprak parçası olarak bakılmadığı, şehitlerin kabirlerinin olduğu yerlere bir kutsiyet atfedildiği başka şiirlerde de karşımıza çıkar. Mesela, Mehmet Emin, Çanakkale’de binlerce şehidin yattığı yerlere büyük bir kutsiyet izafe ederek daha önce öyle bakılmayan bu topraklar için şöyle diyecektir. Bundan sonra Gelibolu Bize yeni bir hac yolu. Her İslâm’ın bu yüce yer Bir ikinci Kâbe’sidir; Her tepede kanlı siper Sahâbeler türbesidir. Selam sana, şanlı ordu; Sen kurtardın, aziz yurdu!...42 Dolayısıyla şehitlikler, kaynağını dini değerlerden alan kutsal bir mekan olarak önemsenir. Kitâbede şehitlik için yine İslamî açıdan en kutsal mekan olarak sayılan Kâbe benzetmesinin, Mehmet Emin’de olduğu gibi ortak bir benzetme olarak kullanılması dikkati çekmektedir. Kâbe, bilindiği üzere Mekke’de bulunan, Müslümanların namaz kılarken yöneldiği kutsal yapıdır. Mekke bir mekan olarak kutsal olduğu gibi o şehre kutsallık özelliği veren de oradaki Kâbe’dir. Müslümanlar hac ibadetini yerine getirmek için oraya gitmek zorundadır. O sebeple İslam dini açısından böylesine önemli bir mekânın şehitlik için bir benzetme unsuru olarak kullanılması son derece önemlidir. Böylece şehitliklerin ziyaret edilmesinin de ne kadar önemli olduğu, mekân olarak ne kadar kutsal bir mekan olduğu vurgulanmış olmaktadır. Ancak kitâbede şehitliğin bir kahramanlık kıblesi olarak nitelendirilmesi, kahraman askerlerin yattığı bir yer olarak gösterilmesi de ayrı bir öneme sahiptir. Burada esaret kelimesinin hareketsiz, olumsuz çağrışımından ziyade güç, kahramanlık ve hareketi, yiğitliği ifade eden “hamâset” kelimesinin tercihi dikkati çekmektedir. Sadece bir yerde “esaret levhası” olarak nitelendirilen şehitlik üç yerde ise “hamiyyet”, “himmet”, “hamâset” kelimeleri ile tamlama yapılarak “meşhed-i hamiyyet”, “yâdigâr-ı himmet”, “kıble-i hamâset” olarak tanımlanmıştır. Buna göre söz konusu şehitlik; hamiyyet sahibi yani “milli onur ve haysiyet sahibi” insanların yattığı bir “meşhed”, şehitlik olup, orada bulunan esirlerin büyük bir himmeti, gayreti ve çabasının yadigarı olarak yapılmış, cesaret sahibi, kahraman, yürekli kişilerin yattığı bir türbedir. Bununla beraber elbette “esaret levhası” olan “bu yer”, aynı zamanda bir gam, keder, hüzün hatırası olan bir yer özelliğine de sahiptir. Kitâbe, bugün bir Türk ve Müslüman toprağı olmasa da uzak diyarlarda ecdadın yattığı söz konusu şehitliğin milletimiz için ne kadar kıymetli olduğunu da göstermektedir. Demek ki sadece yurt içindeki şehitlikler değil yurt dışında bulunan şehitlikler de Türk milleti için Kâbe gibi kutsal 42 Mehmet Emin, “Orduya Selam”, Harp Mecmuası, Yıl:1, Sayı: 4, Kanûn-ı sâni 1331, s.52. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Ömer ÇAKIR 222 yerler olarak görülmektedir. Bu bakış açısı ve değerlendirmelerin cephe gerisinde bulunanlar değil, askerler tarafından da benimsenmesi asker sivil ortak bir dini kabulden kaynaklandığını göstermektedir. Bu durum kültür mutfağımızın şehitlere ve şehitliğe verdiği millî ve dini kabullerden gelen önemden kaynaklanmaktadır. Bütün bu anlayışı Meiktila şehitliğinin kitâbesinde bulmak hiç de şaşırtıcı olmasa gerektir. Sonuç I.Dünya Savaşı’nda İngilizler, esir aldığı Türk askerlerinin bir kısmını o yıllarda Hindi Çini, Burma/Birmanya denilen bir bölgeye, günümüzdeki ismiyle Myanmar’a, götürmüşlerdir. Orada çeşitli kamplarda tutulan esirlerden zaman içinde vefat edenler, kampların yakınlarındaki uygun yerlere defnedilmişlerdir. Kaynakların verdiği bilgiye göre Myanmar’da beş ayrı yerde Türk esirlere ait kabristan bulunmaktadır. Ancak günümüzde bunlardan Thatmyo ve Meiktila şehitlikleri bilinmektedir. Özellikle Meiktila şehitliğinin giriş kapısı, kapının üstündeki kitâbesi, duvarı ve mezar taşları zaman içinde tahrip olmuş söz konusu şehitlik, günümüze adeta boş bir tarla halinde ulaşabilmiştir. Araştırmalarımız sırasında bu şehitliğin giriş kapısının üstünde yer alan kitâbe metnine rastladık. İşte bu yazı ile söz konusu kitâbe metni bilim dünyasına tebliğ edilmiş olmaktadır. Kitâbe aruz vezni ile yazılmış yedi beyitlik bir manzumedir. Bu manzume vasıtasıyla kabristanın nasıl yapıldığını, esirlerin nasıl bir duygu ve düşünce içinde olduklarını öğrenmek mümkündür. Uzun zaman ihmal edilen Myanmar’daki şehitlikler 2013 yılı itibariyle Türkiye Cumhuriyeti tarafından yeniden inşa edilmektedir. Dileğimiz bu kitâbenin aslına uygun bir şekilde yeni yapılan Meiktila şehitliğinin giriş kapısının üstüne konulmasıdır. Bunun gerçekleşmesi ümidiyle, uzak diyarlarda ebedi uykularını uyuyan, bir daha vatanlarını göremeyen askerlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. KAYNAKÇA "Biz Burma'da 10 bin şehittik", http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-3476-34-bizburmada-10-bin-sehittik.html, 04.04.2014. “Bir Kitâbe”, Genç Anadolu, C.1, Sayı:2, 15 Kanun-ı sâni 1338. AKKOR, Mahmut, I. Dünya Savaşı’nda Çeşitli Ülkelerdeki Türk Esir Kampları, ( Basılmamış yüksek lisans tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya, 2006. ARIKAN, Mustafa, Asker Mektupları, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı, (Basılmamış yüksek lisans tezi), Konya, 1990. BARDAKÇI, Murat, “Müslümanların katledildiği Burma’daki şehitliklerimizde şimdi fasulye ekiliyor”, http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/762868muslumanlarin-katledildigi-burmadaki-sehitliklerimizde-simdi-fasulye-ekiliyor, 04.04.2014. Cepheden Mektuplar, Millî Savunma Bakanlığı Yay., Ank., 1999. DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lügat, 8.bsk., Aydın Kitabevi, Ank., 1988. Harp Mecmuası, Sayı:16, Şubat 1916. http://sehityakinlari.aile.gov.tr/tr http://sehityakinlari.aile.gov.tr/tr/5050/Myanmar-Turk-Sehitlikleri-Yapim-Projesi, 03.04.2014 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014 Myanmar’daki Meiktila Türk Şehitliğinin Kitâbesine Dâir Bir Keşif 223 http://www.msb.gov.tr/Birimler/personel/arsivmd/html/Sehitlikler/Yurtdisi/yurtdisi.html, 03.04.2014 http://www.osmanlicaturkce.com/?k=ketibe&t=%40, 03.04.2014 http://www.timeturk.com/tr/2012/08/10/myanmar-daki-osmanli-sehitliginin-hazinhikayesi.html, 03.04.2014 http://www.tufs.ac.jp/common/fs/asw/tur/htu/list1.html#Ī, Nu.1095., 04.04.2014. KUTLU, Cemil, “Krasnoyarsk’ın Ölüm Kampından Yatılı Üniversiteye Dönüşmesi”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı: 32, Erzurum, 2007. KUTLU, Cemil, I. Dünya Savaşında Rusya’daki Türk Savaş Esirleri ve Bunların Yurda Döndürülmeleri Faaliyetleri, Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkerleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Erzurum, 1997. Mehmet Akif, “Asım’dan Bir Parça”, Sebilürreşad, C.24, Nu.608, 10 Temmuz 1340 Mehmet Emin, “Orduya Selam”, Harp Mecmuası, Yıl:1, Sayı: 4, Kanûn-ı sâni 1331. TAŞKIRAN, Cemalettin, I.Dünya Savaşı’nda Türk Esirleri, İş Bankası Yay., 4.bsk., İst., 2011. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/6 Spring 2014