BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Bursa’nın Yunan İşgalinden Kurtuluşunun 100. Yılı
Editör: Behçet Kemal Yeşilbursa
Bursa’da Zaman, Mekân ve İnsan
Bursa’nın Yunan İşgalinden Kurtuluşunun 100. Yılı
© Editör: Behçet Kemal Yeşilbursa
Sentez Yayıncılık 2022
Bu kitabın yayın hakları Sentez Yayıncılık’a aittir.
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz,
hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz.
ISBN 978-625-7906-62-3
1. Basım: Sentez Yayıncılık
Bursa Eylül 2022
Kapak ve İç Düzen: Sentez
Baskı
STAR AJANS MATBAACILIK
Alaaddin Bey Mh. 634 Sk. Nilüfer Ticaret Merkezi
2. Bölge Ayaz Plaza No:24 Nilüfer / Bursa
Tel: 0. 224. 249 33 20 Faks: 0.224. 245 18 09
Sertifika No: 48334
SENTEZ
YAYIN VE DAĞITIM EĞİTİM ve
ÖĞRETİM KURUMLARI TİC.ve SAN. A.Ş.
Cumhuriyet Cad. Eski Tahıl İçi Sokak No:5 BURSA
Tel: (0 224) 225 11 80 (pbx) Faks: (0 224) 225 02 00
bilgi@sentezdagitim.com.tr www.sentezkitap.com
Sertifika No: 47510
BURSA’DA
ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Bursa’nın Yunan İşgalinden Kurtuluşunun 100. Yılı
Editör: Behçet Kemal Yeşilbursa
Yazıların sorumluluğu yazarlara aittir.
SENTEZYAYINCILIK®
İçindekiler
Takdim
............................................................................................................................ 11
Önsöz
............................................................................................................................ 13
1. BÖLÜM Zaman, Mekân ve İnsan Kavramlarına Semantik, Felsefi ve Teolojik
Yaklaşımlar ........................................................................................................ 17
YELDA AKILLIGÖZ
2. BÖLÜM Bursa’nın Doğal ve Kültürel Coğrafi Yapısı ................................................... 39
SERHAT ZAMAN - ALİ YİĞİT
3. BÖLÜM Bursa’nın Koloni Kentleri ................................................................................ 90
HAZAL ÇITAKOĞLU - MUSTAFA ŞAHİN
4. BÖLÜM Bursa’nın Eski Çağları: Prusa’dan Bursa’ya .................................................. 117
İLKNUR GÜRGEN
5. BÖLÜM Roma ve Bizans Döneminde Bursa ............................................................... 130
ŞAHİN KILIÇ
6. BÖLÜM Payitaht’tan Sancağa: Bursa ve Osmanlı ....................................................... 146
ORHAN KILIÇ
7. BÖLÜM Nasihat Heyeti Bursa’da (17-20 Nisan 1919) ............................................... 161
MEVLÜT ÇELEBİ
8. BÖLÜM İşgal ve Kurtuluş: Bursa’nın Yunan İşgalinden Kurtuluşu .......................... 186
CELİL BOZKURT
9. BÖLÜM Şehitler Diyarı Bursa: Çanakkale ve İstiklal Harbi Şehitleri ......................... 200
ZEKERİYA TÜRKMEN
10. BÖLÜM Atatürk’ün Bursa Gezileri (1922-1928) ...................................................... 256
MİNE ERSEVİNÇ
11. BÖLÜM Atatürk’ün Bursa Ziyaretleri (1929-1938) .................................................. 306
HACER KARABAĞ
12. BÖLÜM Bursa’nın Öncü Kadınları: Zehra Budunç ................................................. 336
MİNE DÖĞER ÇÖMEZ
13. BÖLÜM Edebiyata Yansıyan Bursa Tarihi ................................................................. 356
ALEV SINAR UĞURLU
14. BÖLÜM Savaş ve Bursa: İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Bursa................................. 380
GÖKÇE SÜZGÜN IŞIK
15. BÖLÜM Yabancı Seyyahların Gözüyle Bursa ............................................................ 413
FUNDA SONGUR
16. BÖLÜM Uludağ’ın Unutulmuş Manastırları ............................................................ 461
ERSOY SOYDAN
17. BÖLÜM İmparatorluktan Cumhuriyete Bursa Kent Tarihinde Gayrimüslümler .. 480
TURGAY AKKUŞ
18. BÖLÜM “Bursa Su’dan İbarettir”: İhsan Uzer’in Araştırmalarıyla Bursa Suları ..... 529
BETÜL BATIR
19. BÖLÜM Bursa ve Çevresinde Mülteci ve Mübadil İskânları .................................... 567
İBRAHİM ERDAL
20. BÖLÜM Bursa’nın Medâr-ı Serveti: İpekçilik ............................................................ 592
CAFER ÇİFTÇİ
21. BÖLÜM Tarihin Cansız Tanıkları: Bursa’nın Tarihi Mezarlıkları ve Hazireleri .... 616
HASAN BASRİ ÖCALAN
22. BÖLÜM Bursa’da Dinî Hayat ve Tasavvufî Kültür Üzerine Bazı Tesbitler............. 631
MUSTAFA KARA
23. BÖLÜM Kentleşme ve Ötesi: Nitelik Değiştiren Bursa............................................. 662
ALPER CAN
24. BÖLÜM Bursa’daki Kentsel Koruma Faaliyetlerinde Öncü Paydaş ve Aktörler
(1983-2003) ..................................................................................................... 684
SERMİN ÇAKICI ALP - MEHMET TUNÇER
25. BÖLÜM Bursa’nın Yunan İşgalinden Kurtuluşu (11 Eylül 1922) ........................... 711
BEHÇET KEMAL YEŞİLBURSA
26. BÖLÜM Osmanlı Sarayı’nın Buzcusu: Bursa’nın Kadim Ailelerinden Buzcubeyler
(Buzcular) Ailesi .............................................................................................. 724
BEHÇET KEMAL YEŞİLBURSA
27. BÖLÜM Bursa’da Zaman, Mekân ve İnsan ............................................................... 741
BEHÇET KEMAL YEŞİLBURSA
Son Söz
.......................................................................................................................... 760
Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır…
Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!
Ahmet Hamdi Tanpınar
Fotoğraf 1: Tophane Saat Kulesi, Fotoğraf: Mehmet Ali Özdemir
Bu kitabı başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere,
tüm gazi ve şehitlerimiz ile Bursalılara ve
Bursa severlere ithaf ediyoruz…
Fotoğraf 2: Atatürk Heykeli, Fotoğraf: Behçet Kemal Yeşilbursa
“Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir, ticaret memleketidir, sağlık memleketidir. Bursa sahip olduğu doğal uyum ve güzelliğiyle sevinç ve şenlik memleketidir.”
Atatürk, Üçüncü Bursa Gezisi
(31 Ağustos - 11 Eylül 1924)
“Bursa’yı ve Bursalıları seven ilk Türk ben değilim. Tarihte ve cihanda en büyük imparatorluk kurmuş olan Türkler de, evvela dikkat nazarlarını Bursa’ya, bu değerli
şehre çevirmişlerdir. Onun için değerini anlamış ve ifade etmişsem çok bahtiyarım…”
Atatürk, Son Bursa Gezisi (1-3 Şubat 1938)
“Bursa inkılap hayatımızda nice müşkül anlar geçirmiştir. Fakat Bursalılar, yetenek
ve güçleriyle bu zor zamanları kolaylıkla atlatmışlar, biz de kendilerine kavuşmak
bahtiyarlığına nail olduk. Bugün o bahtiyarlığın safhalarından birini idrak etmekle
mutlu olduğumu ifade edebilirim…”
Atatürk, Son Bursa Gezisi (1-3 Şubat 1938)
cxvC
Takdim
Medeniyetimizin kurduğu şehirlerin en önemli özelliklerinden biri insanı zaman tünelinden geçirerek bugüne getirmesidir. Müslümanlar tarih boyunca birçok şehir kurmuş veya birçok şehri başka milletlerden fethetmişlerdir. Ancak her
iki şekilde de tarih ile olan bağ kesilmemiştir. Kadim medeniyetlerden kalan şehirlerde her türlü tarihi unsur yerinde bırakılmış ancak şehrin yapısına Müslüman
Türk kimliği giydirilmiştir.
Bursa 1326 tarihinde Orhan Gazi tarafından fethedildiğinde bugünkü Tophane semtindeki surların içine sıkışmış küçük bir yerleşim yeri idi. Fetihle beraber
şehirde hem mimari, hem de ilmi ve ticari faaliyetlere büyük bir hız verilmiş ve kurulan hanlar, çarşılar, camiler, medreseler ve diğer kurumlarla Ortaçağ’ın önemli
gözde şehirlerinden biri olmuştur. Osmanlı Devleti’nin payitahtı olmanın yanı sıra
devrinin parlak şehirlerinden olan Bursa, İstanbul’un fethi ve başkent olmasıyla ile
beraber, kısmen bu özelliğini yitirmiştir. Ancak Osmanlı yönetimi tarafından kaderine terkedilmemiş, padişahlar tarafından ziyaret edilmiş ve şehzadeler buraya
defnedilmişlerdir.
Tanpınar’ın ifadesiyle;
Gümüş aydınlıkta serviler, güller
Serin hülyasıyla çeşmelerinin.
Başındayım sanki bir mucizenin,
Su sesi ve kanat şakırtılarından
Billûr bir âvize Bursa'da zaman.
insanı farklı hülyalara, farklı dünyalara götürür.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki mağlubiyetiyle birlikte Anadolu’nun birçok yerindeki işgallere Bursa da maruz kalmış ve şehir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bursa’nın işgali Büyük Millet Meclisi tarafından büyük bir
tepki ile karşılanmış ve Meclis kürsüsüne “Pûşide-i Siyah” örtülerek, Bursa’nın kaderi Türkiye’nin kaderi ile özdeş kabul edilmiştir. Diğer taraftan işgal haberi Ankara’ya ulaştığında bunu duyan Mehmed Âkif, Bursa’nın bu talihsiz durumunu
12
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
“Bülbül Şiiri” ile dile getirmiştir. Mustafa Kemal’in önderliğinde bütün topraklarımızda başlayan Milli Mücadele sonucunda Bursa’daki işgal kuvvetleri de şehri
terk etmek zorunda kalacaklar, ancak arkada büyük bir “Yunan Fecâyii” bırakacaklardır.
Tarihi hadiselerin doğru bir şekilde gün yüzüne çıkarılmasında üniversitelerin
büyük bir vazifesi vardır. Bu anlamda Bursa Uludağ Üniversitesi adını aldığı şehrin
tarihini bütün yönleriyle ortaya çıkarmak için oldukça büyük hizmetler yapmaktadır. Gerek bireysel akademik çalışmalar, gerekse yerel yönetimlerle bu anlamda
birçok çalışma ve proje yapılmaktadır.
Kurtuluşunun 100. yılı için hazırlanan “Bursa’da Zaman, Mekân ve İnsan”
başlıklı bu kitap dünden bugüne Bursa’nın tarihini özellikle kurtuluş yıllarını mercek altına almaktadır. Eserin hazırlanmasında büyük emek veren Tarih Bölümü
Öğretim Üyesi Behçet Kemal Yeşilbursa başta olmak üzere, yazılarıyla katkı veren
akademisyenlere, kitabın baskısını yapan yayınevine şükranlarımı sunarım.
Kitabın ilim âlemine hayırlı olmasını dilerim.
Prof. Dr. Ahmet Saim KILAVUZ
Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü
11.08.2022-Bursa
cxvC
Önsöz
Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır…
Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!
Ahmet Hamdi Tanpınar
Griye inat söylemiyorum, yeşilin gerçekten 50 tonu varmış! Mesela bunlardan
biri de Bursa’nın yeşilidir. Kelime olarak taze, diri anlamına gelen yeşil renk doğanın, yenilenmenin rengidir. Sessizlik simgesidir. Huzur veren, rahatlatan özelliği
vardır. Güveni simgeler. Murat demektir, ümit demektir yeşil. Öyle çeşitli adları
var ki; zümrüt yeşili, zeytin yeşili, çam yeşili, çimen yeşili, nane yeşili, orman yeşili,
dağ yeşili, fıstık yeşili, su yeşili gibi…
Ama tüm bu yeşil tonların içinde öyle özel bir yeşil vardır ki o da Bursa’nın yeşilidir. Bursa’nın yeşili öyle bir yeşildir ki; adlandıramazsınız hangi ton yeşil olduğunu; belki hissedersiniz ancak. Yeşil ile beyazın, geçmiş ile geleceğin buluştuğu ulu
bir şehirdir Bursa. Hatta öyle bir semti vardır ki orada Osmanlı’nın en güzel türbelerinden, yeşilin elli değil bin bir tonunu barındıran Yeşil Türbe size merhaba der
tarihin içinden.
Bursa, yeşil ile anılan ülkemizin tek şehridir. Bursa’ya gelen gezginlerin Bursa’da
en çok dikkat çektikleri özellik onun yeşil dokusu olmuştur. Şairlere, yazarlara, seyyahlara ilham veren, yeşil ve beyazın kucak kucağa yaşadığı şehirdir, Yeşil Bursa.
Bursa’yı tekrar tekrar görmek, dinlemek, anlamak ve yaşamak, görkemli bir
hikâyenin küçük bir kahramanı misali, bir duygu selidir Bursa sevdalıları için. Günlük detayların gölgesinde kalan büyük ve asıl hikâyeyi kaçırmaktan, yaşadığın
mekân ve zamana sıkışıp kalmaktan farksız bir duygudur bu.
Anladım ki bir şehirde yaşayıp da ona başka bir gözle bakmak için bir yol arkadaşları gerekli. Onlarla el ele vererek Bursa’ya başka bir gözle bakmak çok özel bir
deneyim. Sevgili dostlarıma bu yolculukta beni yalnız bırakmadıkları için çok teşekkür ediyorum.
Bursa anlatmaya, dinlemeye, keşfetmeye değer bir şehir. Bu benden, benim
14
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Bursa’ya karşı duyduğum gönül borcundan, doğduğum şehirle kurduğum ilişkiden çok daha büyük bir şey. İşte bu kitap benim için bu yüzden çok önemli. Bursalılara yaşadıkları şehre yeniden bakmaları için, Bursa’yı tanımayanlara ise tanımaları ve hayatlarına yeşil rengi, Bursa’nın yeşilini katmaları için bir fırsat.
Ancak öyle bir zaman gelmiş ki bu yeşil mekânın, cennet mekânın üzeri “Puşide-i Siyah/Siyah Örtü ile örtülmüştür. Yeşil Bursa 8 Temmuz 1920’de Yunan
kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Yunanlıların Osman Gazi türbesine hakarette
bulunmaları Bursalıları ve Türk milletini derinden üzmüştür. Öyle ki, Meclis’te
duygu dolu anlar yaşanmış ve Meclis kürsüsüne 10 Temmuz 1920’de siyah örtü
(Puşide-i Siyah) örtülmüştür. Türk Ordusu, işgalden 2 yıl 2 ay 2 gün sonra 11 Eylül
1922’de Bursa’yı Yunan işgalinden kurtarmış ve Bursa’nın işgali üzerine Meclis
kürsüsü üzerine örtülen siyah örtü de kaldırılmıştır.
Bursa’nın düşman işgalinden kurtarılmış olduğu, 11 Eylül günü tüm yurda,
“Yeşil Bursa, al sancağına kavuştu” içeriğindeki telgraflarla müjdelenmiştir.
İşgal günlerinin karamsarlığını üzerinden atan Bursalılar, 11 Eylül sabahı erken saatlerde Orhan Camisi’yle Belediye arasındaki alanda toplanmış, coşku içinde
Bursa’nın kurtuluşunu kutlamıştır.
İşte bu yıl (2022) Yeşil Bursa’nın Yunan işgalinden kurtuluşunun yüzüncü yılı.
Bir daha asla öyle karanlık günler yaşamaması, işgal görmemesi, üzerine siyah şah
örtülmemesi, yeşil renginin hiç solmaması, her zaman özgür ve bağımsız yaşaması
dileğimizdir.
Sırasıyla Bitinya, Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ev sahipliği yapmış, büyük dinlerin zaman yolculuğunda önemli bir dönüm noktası olmayı
başarmış, göçlerle zenginleşmiş, gelen herkese kucak açmış ve bereketini paylaşmış
binlerce yıllık bir şehrin elbette anlatacak çok fazla şeyi, bir kitabın ise sınırlı sayıda
sayfaları var. Bu yüzden bu kitabı hazırlarken keşfedeceklerinizi anlatmak yerine
yön göstermeyi tercih ettik. İçine değerli fotoğraf sanatçımız Mehmet Ali Özdemir’in fotoğraflarıyla küçük de olsa ipuçları ekledik.
Bursa için yapılan güzel şeylerin mutlaka karşılığını bulduğunu, takdir edildiğini biliyoruz. Bu yüzden bu kitabın da Bursa’ya duyulan ilgi ve sevginin büyümesine, katkıda bulunacağına gönülden inanıyoruz. Bense bu şehre duyduğum gönül
borcumu ödemek için çalışmaya devam edeceğim.
Bursa benim aşkım. Elinizde tuttuğunuz kitap da bu aşkın yeniden ilanı. Dünyaya gözlerimi açtığım, merhaba dediğim şehre bir armağan bu kitap. Yazarlarımız,
benim ve Yeşil Bursa’nın gönül dostları, şehrin fahri hemşerileri, birer kültür elçisi
onlar.
Daha önce gazetelerde, dergilerde, TV programlarında ve sosyal medya paylaşımlarında anlattım Bursa’yı. Ancak çok daha fazlasını hak ediyordu; o nedenle
Bursa sevgim bir kitaba dönüşsün istedim. Yanıma Bursa aşkı benden daha büyük
ÖNSÖZ
15
olan sevgili dostlarımı almak ise daha bir anlam kattı sayfalara. Geçmişten günümüze onlarca adrese uzandık hep birlikte.
Bursa’yı görünenleriyle, görünmeyenleriyle, tarihiyle, dünüyle, bugünüyle,
coğrafyasıyla, kültürüyle, en çok da koynunda sakladığı hazinelerle, yani zamanıyla, mekânıyla ve insanıyla anlatmaya çalıştık. Satırların arasına her rengi kattık.
Görmeye hazırsanız, biz de paylaşmaya hazırız. Bambaşka bir Bursa serüveni için,
haydi çevirin sayfayı…
Behçet Kemal YEŞİLBURSA
11 Eylül 2022-Bursa
cxvC
15. BÖLÜM
Yabancı Seyyahların Gözüyle Bursa
Funda SONGUR1
Giriş
Tarih biliminin kaynaklarından olan seyahatnameler ve her türlü seyahat notlarını içeren yazılı belgeler, önemli bilgi kaynaklarından olup gün geçtikçe daha
fazla tanınan ve kabul edilen bir özelliğe sahiptir. Bu eserler yalnızca gezip görülen
yerler ve bu kapsamda yaşanan maceraların anlatıldığı eserler değildir; aynı zamanda seyyahların kişilik özelliklerinden, ben ve öteki algısından, seyyahların anlatmak istediklerinden ya da özellikle anlatmak istemediklerinden hareketle bir takım önemli öğeler de taşır. Seyyahların notları tarih disiplinine yardımcı olan antropolojik, etnolojik, ekonomik ve sosyolojik unsurların metodolojik gözlemini
yansıtma girişimidir2. Dolayısıyla bu kaynaklarda sunulan demografik özellikler istatistiki anlamda incelenebilir, coğrafik özellikler detaylı olarak elde edilebilir ve
kültürel özellikler çeşitli perspektiflerden okunabilir. Elde edilen bilgiler, hali hazırda kaybolmuş kentsel ve kültürel öğeleri içerebileceği gibi devam edegelen özellikleri ya da diğer kaynaklarda bulunmayan bilgileri kapsıyor olabilir. Bu nedenle
kentlere ya da ülkelere yönelik seyahat notları, çok farklı disiplinlere kaynak olmayı
sürdürebilmektedir. Fakat tarih bilimi özelinde bakıldığında arşivlerin yıllar önce
araştırmaya açılmasıyla birlikte milyonlarca belgeden oluşan devletin resmi kayıtlarında yoğunlaşan akademik çalışmalar ve araştırmacıların bu yönde aşırı çabaları,
kaynak kullanımı arasındaki dengesizliği ortaya çıkarmış, bazı kaynakların ihmal
edilmesine neden olmuştur. Her dönemde imparatorluğu ziyaret etmiş ve ziyaretlerini yazıya aktarmış seyyahların anılarını ve gözlemlerini içeren seyahatnameler
1
Dr. Öğr. Üyesi, Pîrî Reis Üniversitesi, Denizcilik Meslek Yüksekokulu, Yönetim ve Organizasyon
Bölümü, fsongur@pirireis.edu.tr.
2
Loukia Droulia (Ed.), On Travel Literature and Related Subjects: References and Approaches, (Athens: Institute of Neoellenikon Research, 1993), s. 8.
414
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
bu ihmal edilen kaynaklar arasındadır3.
Seyahatnameler, sağladığı avantajlı hususların yanında, öznellik ve hayal gücü
unsurlarının ağır basması nedeniyle dikkatli kullanılması gereken bir kaynak özelliği de taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle, seyahatnamelerin avantajlı yönlerine rağmen dezavantajlı hususlara sahip olduğunu da belirtmek mümkündür. Seyahatname yazımında ilk çıkış noktası genellikle seyahatnameyi yazan seyyaha ilham kaynağı olan diğer seyyahların ifadeleri olabilmektedir. Bu nedenle daha önceki seyyahlara ait fikirlerin bir devamlılık arz etme riski yanında, çoğu seyyah bu yöntemle
elde ettiği bilgileri kendi fikirleri gibi kelimesi kelimesine eserine yansıtabilmektedir. Böylece seyyah tarafından ifade edilen bilgilerin farklı kaynaklarla teyit edilmesine ihtiyaç duyulabilir. Eserlerin dezavantajlardan bir diğeri de Türkçe konuşamayan yabancı seyyahların kendilerine yardımcı olarak yerel rehberlerden faydalanmış olmasıdır. Seyyahlar, bu yardımcı rehberlerin fikirlerine genel olarak güvenmiş
ve yorumlarını ciddi oranda yazılarına yansıtmışlardır4. Bu durum büyük ölçüde
seyyahların kendi gözlemlerini yeniden değerlendirmesine yol açabilir ve rehberlerinin önyargılarını kendi fikirleri olarak yansıtmaları söz konusu olabilir. Bir seyyah
ziyaret ettiği şehirde bulunan fiziksel bir eseri incelerken bir nebze öznellikten sıyrılabilir fakat kültürel değerleri ve sosyal hayatı resmederken kendi öznelliğinden
ya da çevirmeninin yargılarından uzaklaşamayabilir5. Bu çalışma için değerlendirilen seyahatnamelerde bulunan fiziksel yapı analizlerinde dahi bu konuda örnekler
görmek mümkündür. Seyahatnamelerin bir diğer dezavantajlı hususu içerik açısından düzensiz olmalarıdır. Her seyyahın değindiği konular birbirinden farklı olabileceği gibi belirli bir sırada ya da standartta verilmeyen bilgi yığını söz konusudur.
Bu durum bazı seyahatnamelerin yalnızca yapı merkezli bir şehir gözlemi içerir bir
şekilde tamamlanması sonucuna varır. O nedenle seyahatnamelerin bir kısmı genel
ve standart bilgi sunar. Burada bahsi geçen dezavantajlar dikkate alındığında, başka
bir belgeden elde edilemeyecek özellikte yeni bilgilerin seyahatnamelerde ulaşılabilir olması için ilgili araştırmalarda titiz ve dikkatli çalışmak, diğer kaynaklarla karşılaştırmak gerekebilmektedir.
Kentler üzerine tarih yazmak için bu amaca hizmet eden kaynakları kullanmak
3
Heath Lowry, Seyyahların Gözüyle Bursa, 1326-1923, Serdar Alper (çev.), (İstanbul: Eren Yayınları,
2004) s. 123.
4
Heath Lowry, “‘The Sword of Roland' and the 'Sword of Abdal Murad': A Note on the History of
Brusa (Bursa) in the Light of Six Centuries of Traveller's Accounts (1325-1925)", Essays in Honour of Aptullah Kuran, Ç. Kafesçioğlu, L. Thys-Şenocak (Eds.), (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,
2000), s. 233.
5
Bernard Lewis, “Some English Travellers in the East”, Middle Eastern Studies, Vol: 4, Issue: 3,
(1968), ss. 296-299.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
415
elzemdir. Seyahatnameler bu amaca hizmet eden sınırlı kaynaklardan biridir. Devlet kayıtları aranılan her bilgiyi vermez ya da devlet merkezli kaynaklar kullanıldığında ancak o kaynakların verdiği bilgilerden oluşan bir kent tarihi yazılır. Oysa
seyahatnameler, tahrir defterleri ya da kadı sicilleri gibi o kente özgü resmi kaynaklardan çok daha farklı alanları görünür kılar.
Seyahat etmek, içinde barındırdığı macera ve keşif duygusu nedeniyle her zaman çekici olmuştur. Fakat Yeni Çağ’da yaşanan dönüşüm ve ayrıca Coğrafi Keşifler itibarıyla özellikle Avrupa’da yaşanan gelişmeler, Batı devletlerini Doğu’ya
doğru hareketlendirmiştir. Bu hareketlenme gezginlerin güzergâhlarına da yön verirken Doğu coğrafyası için yazılan seyahatnamelerin artmasına neden olmuştur.
Diğer taraftan 15. yüzyılın sonları itibarıyla artmaya başlayan yayım ve basım faaliyetleri sonucu okuyucu kitlesini tatmin edecek yayın ihtiyacı da seyahatname yazımını hızlandırmıştır6. Seyahat etme duygusunun karşı konulmaz çekiciliği ile
görme ve anlama ihtiyacının birbirine kavuşması, literatür ihtiyacı ile birleştiğinde
kadın ve erkek gezginlerin sayısında artış kaçınılmazdır. İşte bu nedenle 16. yüzyıl
itibarıyla görülen seyahat artışı, peşinden gelen yüzyıllarda tarihsel döngü içinde ve
bu çalışmada da işlenen çeşitli nedenlerle birlikte süreklilik kazanmıştır.
Eski çağlardan bu yana Doğu’ya ve Akdeniz’e kıyısı olan kentlere karşı var olan
büyük bir ilgi vardır7. Zamanla da özellikle kutsal topraklar, Doğu ve burada yaşayan insanlar hakkında yazılmış eserler, popüler okuma grubu haline gelmiştir8. Kümülatif olarak gelişen bu ilgi dünya seyahatlerine de etki etmiş ve bahsi geçen coğrafyaya seyahatler artmıştır. Bu bölgede gerçekleştirilen ziyaretlerin arkasında türlü
motivasyonlar vardır. Öncelikle coğrafyayı belirleyerek o topraklardaki kentleri ziyaret etmek, bölgedeki tarihi kalıntıları görmek veya arkeolojik çalışmalar yapmak,
kültürlerarası farklılığı gözlemlemek, iktisadi ya da sosyal amaçlı raporlar kaleme
almak, ülkeleri için gerekli konularda raporlar hazırlamak, gezi rehberleri hazırlamak bunlardan akılda kalabilecek kadar önemli olanlarıdır. Dolayısıyla seyahatlerin motivasyonu; yapılan seyahatin zaman aralığı, zorluğu, seyahat araçlarının türü
başta olmak üzere seyahatleri çeşitli yönlerden etkilemiştir. Örneğin, seyahatler sırasında tanınmış şehirler veya seyyahların rotasında bulunan noktaların önceden
belirlenmesi, bu motivasyonlar neticesinde şekillenmiştir. Böylece seyahat için kullanılan yollar ve ayrılan süreler belirlenmiştir. Bu seyahatlerin çıktısı olan seyahatnameler de kendi konusu kapsamında hazırlanmış özellikli metinler halini almıştır.
6
Özgür Yılmaz, “Osmanlı Şehir Tarihleri Açısından Yabancı Seyahatnâmelerin Kaynak Değeri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: 28, Sayı: 2, (Aralık 2013), s. 590.
7
Fernand Braudel (Ed.), Akdeniz, Necati Erkurt ve Aykut Derman (Çev.), (İstanbul: Metis Yayınları,
2015). Bkz. Lionel Casson, Antik Çağda Seyahat, Nalan Özsoy (Çev.), (İstanbul: MB Yayınevi,
2008).
8
Bernard Lewis, a.g.m., s. 296.
416
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Küçük Asya’nın en önemli kentlerinden biri olan Bursa, çeşitli açılardan özel
bir kent olması nedeniyle seyyahların rotasında sıkça bulunmuş olan bir kenttir.
Tarihsel olarak çeşitli yönetimler altında güçlü bir kent olmuştur ve siyasal, sosyal
ve kültürel çeşitliliğe sahiptir. Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u fethedene kadar en
önemli kenti ve ilk başkenti, bir ticaret merkezi, zengin şehircilik anlayışının yerleştiği bir coğrafyayı ifade etmesi onun geçmişten gelen önemini devam ettiren bir
özellik taşımaktadır. Bursa, yeni kurulan devletin kendi kültürünü yaydığı, sahip
olduğu fauna ve florayla ticaret merkezi haline geldiği zamanla da sanayinin inşa
edildiği bir Osmanlı şehriydi. 1453 yılından sonra ise İstanbul’a yakın olması dolaysıyla ve bu çalışmada ortaya çıkarılan diğer nedenlerle bir uğrak yeri olmaya devam etmiştir. Bursa, Osmanlılar tarafından fethedildiği 1326 tarihinden devletin
yıkılışına kadar geçen süre zarfında, çok çeşitli milletten seyyahların ziyaret ettiği,
müstakil ya da başka eserlerin içerisinde izlenim ve gözlemlerin paylaşıldığı bir kent
olmuştur9. Dolayısıyla şehir hakkında seyahatname yazınının artması, seyyahlar
arasında ilgi çekiciliği artan kenti daha fazla seyyahın ziyaret etmesine vesile olmuştur. Zira seyahatnameler, tarih çağları boyunca popüler okuma fırsatı yaratmış ve
kitaplarda resmedilen yerlere seyahat etme arzusu oluşmasına katkı sağlamışlardır10.
Hudâvendigâr sancağının en kalabalık merkezi olan Bursa, bu sancağın önce
birçok nahiyesinden ve daha sonra kaza olarak zikredilen birimlerinden biriydi.
Bursa’yı ziyaret eden bazı seyyahlar sadece merkez kazayı değil Bursa’nın etrafındaki Mihaliç, Beypazarı, İnegöl gibi diğer kazalarını da ziyaret etmişlerdir. 19. yüzyıldaki idari düzenlemelerde eski büyük eyaletler ortadan kalkmış ve oluşturulan
Bursa mutasarrıflığı yine merkez olarak Hudâvendigâr eyaletine bağlı kalmıştır.
1867 yılı sonrasındaki idari alandaki yapısal değişimler kapsamında Bursa’nın da
nahiye ve köylere bölünerek geliştirildiği belirtilebilir11.
Seyahatnamelerde, Borsa, Bource, Bourse, Boursa, Boursia, Broosa, Brousa,
Broussa, Brouse, Brousse, Brouza, Brusa, Brussa, Brusse, Bruza, Bursia, Bursie,
Burtzia, Prusa, Prussa, Prusia, Prouso, Wursa, Wurssa gibi birbirinden farklı isimlerle yer alan Bursa şehri, Osmanlı Devleti için taşıdığı değer yanında payitaht İstanbul’a yakınlığı nedeniyle Osmanlı topraklarına seyahat eden birçok seyyahın da
ilgisini çekmiştir. Böylece yazılan birçok seyahatname, Bursa kent tarihini aydınla-
9
Hasan Basri Öcalan, “Tanzimattan Cumhuriyete Bursa Şehir Kitapları”, Osmanlı Modernleşmesi
ve Bursa Sempozyumu, (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2009), ss. 124-125.
10
Anna Stella Karlsdottir Stubseid, “Travelogues as Indices of the Past”, Journal of Popular Culture,
Vol: 26, Issue: 4, (1993), s. 89.
11
Feridun Emecen, “Hudâvendigâr”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 18, (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, 1998), ss. 285-286.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
417
tacak değerli bilgileri günümüze aktarırken günlük yaşamın daha görünür kılınmasına katkı sağlayacak değerleri de biriktirmiştir. Günlük hayatın akışını sunan bu
gözlemler, yabancı seyyahlar tarafından aktarılmış olacağı gibi Osmanlı Devleti
topraklarında yaşayan Osmanlı gezginleri tarafından da aktarılmış olabilir.
Bursa’nın seyahat literatürüne bakıldığında, özellikle yabancı seyahatnameler anlamında zengin bir yazına sahip olduğunu ifade etmek mümkündür. Kent tarihi ve
kentte sosyal hayatın işleyişi hakkında önemli bilgiler veren bu seyahatnameler sayıca fazla olduğundan aralarında karşılaştırma yapmak ve seyyahların tekrarlarından kaçınmak mümkün olabilmektedir. Bu seyyahların kente ulaşım için kullandıkları yollar her zaman birbirinin benzeri olmadığı12 için de Bursa’ya ulaşan farklı
yollar, bu yollar üzerinde kurulu köyler, burada devam eden hayatlar, birbirleriyle
ya da büyük şehirle kurulan etkileşim, civarda bulunan tarihi anıtlar gibi konular
hakkında da bilgi sahibi olmak mümkün olmaktadır.
Bu alanda önemli çalışmalar yapmış olan Heath W. Lowry, Seyyahların Gözüyle Bursa 1326-1923 adlı çalışmasında 1326 ile 1923 tarihleri arasında yüz seksen
seyyahın Bursa hakkında bilgi verdiğini ortaya çıkarmıştır. Seyyahların %70’e yakın
bir oranı 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın ilk dönemlerinde Bursa’yı ziyaret etmiştir. Yazılan seyahatnamelerde özellikle değinilen konular arasında fiziksel ve kültürel yapıların detaylı açıklamaları, ipekçilik başta olmak üzere kent ekonomisi, kaplıca ve
hamamların açıklamalı anlatımı, tekke ve dervişler ile ritüeller, Olympos/ Olimpos
Dağı (Keşiş Dağı, Uludağ) tırmanışı, bölgenin yerel flora ve faunası bulunmaktadır.
Bu alanda yapılmış bir başka önemli çalışma, Nurşen Günaydın ile Raif Kaplanoğlu tarafından Bursa’yı ziyaret etmiş kırk seyyahın Bursa hakkındaki gözlemlerinin aktarıldığı Seyahatnamelerde Bursa isimli eserdir13. Bu eserde, Bursa’yı ziyaret
eden gezginler içerisinden seçilen 40 gezginin Türkçeye çevrilmiş olan seyahat notları doğrudan aktarılmıştır.
Bir Bursa fahrî hemşehrisi olan Prof. Albert-Louis Gabriel, Anadolu’daki Türk
eserleri ve anıtlarına ilişkin çıkardığı yayınlarda Bursa’yı çalışmış ve Bursa anıtları
üzerine çeşitli makaleler yazmıştır. Bursa’nın kalesi, sarayı, evleri, çarşı ve pazarları,
cami ve türbeleri, hanları, hamam ve kaplıcaları gibi unsurlarını tanıtmış ve her biri
için çeşitli plan, kesit ve fotoğraflar sunmuştur. Şehir monografisi için önemli örnek teşkil eden Bursa eserlerini ortaya çıkardığı çalışmalarında Bursa seyahatnamelerini kullanmıştır14. Birçok seyahatnameyi kaynakları arasına alarak Bursa’yı sanat
12
Shirley Howard Weber (hzl.), Catalogues of the Gennadius Library I, Voyages and Travels in the
Near East Made During the XIX Century, (New Jersey: Princeton, 1952), s. ix.
13
Bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, Seyahatnamelerde Bursa, (Bursa: Bursa Ticaret Borsası Yayınları, 2000).
14
Semavi Eyice, “Prof. Albert-Louis Gabriel, 2.8.1883-23.12.1972”, Belleten, Cilt: XXXVII, Sayı:
418
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
tarihi alanından gezerek ve okuyarak araştırmış olan Gabriel’in, yapıların tam ve
detaylı envanterini vermek üzere yapmış olduğu çalışmasında da gösterdiği üzere
1326 yılında fethedilen Bursa’da Bizans’tan kalan nadir yapılar bulunmaktaydı. Fetihten hemen sonra yapılmış Orhan Gazi ile Osman Gazi ve yakınlarının defnedildiği Hisar Kalesi 1855 yılı depreminde yıkılmış, 1868’de ise yeni türbeler inşa edilmiştir. Bursa Ulu Camii eski bir katedral değil ve I. Murat Cami de bir Bizans yapısı
değildi. Seyyahların da görüp notlarına aktardığı yapıların büyük çoğunluğu 14.
yüzyılın ikinci yarısı ve 15. yüzyılın ilk yarısında Osmanlılar tarafından inşa edilmişti15.
Bu çalışma, seyahatlerine Bursa’yı dâhil etmiş ve Bursa üzerine notlar kaleme
almış olan seyyahlardan bazılarına, çalışmanın elverdiği ölçüde sayfa aralığına sadık
kalarak, değinmekte olup Bursa’nın bir gezginin gözünde dikkate değer yönlerini
ortaya çıkarmak üzere yapılmıştır. Kadim ve ulvi Bursa, zamanın mekânsal düzleminde sürekli dönüşmüştür ve Bursa’yı ziyaret eden gezginlerin bazıları gerçekten
bu dönüşümü önemseyerek incelemiştir. Bursa’nın Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dâhil olmasıyla ziyarete başlayan gezginler Bursa hakkında neler söylemişlerdir ve onların gözünde Bursa’nın özellikleri nelerdir sorularına cevap aramak
üzere yazdıkları gezi notları dikkate alınmıştır. 14. yüzyılda ilk seyyahını ağırlayan
Bursa, sonraki yüzyıllarda farklı milletlere mensup ve artarak devam eden sayıda
pek çok seyyah tarafından ziyaret edilmiş ve dikkate değer bir şehir olarak hem göz
doldurmuş hem de seyahatnamelerde yerini almıştır.
1. Seyyahların Gözüyle Bursa
Bursa’nın Osmanlılar tarafından fethedildiği ve kurulduğu 14. yüzyılda şehir
büyüktü, sakinleri arasında Müslüman olduğu kadar Hıristiyan ve Yahudiler de
vardı. Nüfus on bin civarında idi. Hastaneler ve vakıflar tarafından kurulan binalar
herkesin hizmetine açıktı16. Bu tarihten itibaren kent, seyyahların rotasında yer etmeye başlamış ve her ziyaretçi kentte gerçekleşen değişimi kendi bakış açısındaki
yansımalarıyla anlatmaya başlamıştır. Çalışmanın bu bölümünde 14. yüzyıl itibarıyla her yüzyılı kapsayacak şekilde Bursa’ya ilişkin gezi yazılarına örnekler verilmiş
olup şehirdeki ilgi çekici unsurlar seyyahların gözünden anlatılmaya çalışılmıştır.
Bursa’nın ilk seyyahı olan İbn-i Battûta, 1333 yılında Balıkesir’den Brouse’ye
15
147, (1973), ss. 321-363.
Albert Gabriel, Bir Türk Başkenti Bursa, C. I-II, Neslihan Er, Hamit Er, Aykut Kazancıgil (hzl.),
(Bursa: Osmangazi Belediyesi, 2008), s. 205.
16
Heath Lowry, a.g.e., s. 21.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
419
geçmiştir17. Seyyah, çarşılara, caddelere, bahçe ve meralar ile hamamlara vurgu yapmıştır. Bursa’yı ziyaret eden pek çok kişinin kaplıcalarda şifa bulmak amacı taşıdığını ve ziyaretçilerin de zaviyelerde kalabildiğini belirtmiştir. Bursa’dan sonra İznik’e gitmiş olan seyyah burada kırk gün kalmış ve kente ilişkin yapısal ve kültürel
detayları aktarmıştır.
İbn-i Battûta’dan sonra şehri ziyaret eden Şihabeddin El-Ömeri’nin Bursa ziyaret tarihi net olmamakla birlikte Bursa hakkında yazdıkları Osman ve Orhan Beyler
zamanına ilişkin tarih ile başlamakta, sultanlar ve askerleri, Osmanlı dirheminin
özellikleri ile pazarlarda eşyaların ucuza satılmasına ilişkin bilgi ile devam etmektedir. Bursa’da şifa dağıtan üç yüz ılıca olduğunu ve başka hiçbir yerde bu kadar çok
sayıda ve bir arada ılıcanın olmadığını özellikle ifade ettiği görülmektedir18.
Osmanlıların tutsağı olarak 1354-1355 yılında şehre getirilen Selanik Baş Piskoposu Gregory Palamas, 1380 civarında şehre gelen Gilles Le Bouvier, yine esir olarak 1397 yılında şehre gelen Bavyeralı Johann Schiltberger, 14. yüzyıl seyyahlarındandır19. Johann Schiltberger’in aktarımına göre Wurssa’da iki yüz bin ev ile fakirleri doyuran sekiz imaret ve hastane ile üç yüz kale vardı20. Ayrıca ipek üretimi ve
ticaretinin merkezi konumunda olan kentten ticari yollar geçmekteydi. Ev sayısı
burada abartılı ya da yanlış olsa da anlaşıldığı kadarıyla Bursa, 14. yüzyıl bitmeden
Batı Anadolu’nun muazzam kentlerinden biri haline gelmişti21.
15. yüzyılda Bursa’dan bahseden ilk gezgin aslında Bursa’ya ayak basmamış
olan Clavijo’dur22. Elçilik görevi ile Cadiz’ten yola çıkıp Semerkand’a giderken
Constantinople’da kalmış, kitabında Osmanlı ve Bizans tarihine geniş yer vermiştir. 1403 yılının Ekim ayında Çanakkale Boğazı istikametinden, Kapıdağ (Cyzicus)
ve Marmara adasından geçerek, Tirilye kıyılarını gördüğünde buranın, Türklerin
büyük şehirlerinden biri olan Brusa’ya bağlı olduğunu ifade etmiş ve seyahatnamesinde Bursa hakkında kısa tarihi bilgi vermiştir.
Bu yüzyılın önemli seyyahlarından Bertrandon de la Broquière, 1432 yılında
Kütahya üzerinden Bourse’ye ulaşmış ve on gün kalmıştır23. Ticarette ilerlemiş bu
17
İbn Battûta Seyahatnâmesi, A. Sait Aykut (Çev.), (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004, 2. Baskı),
s. 428-431.
18
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 22.
19
Heath Lowry, a.g.e., bkz.
20
Johann Schiltberger, The Bondage and Travels of Johann Schiltberger, a Native of Bavaria, in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427, J. Buchan Telfer (Çev.), Karl Friedrich Neumann (Ed.), (London: Hakluyt Society, 1879) s. 34, 40.
21
Halil İnalcık, “Bursa”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 6, (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
1992), ss. 446; Albert Gabriel, a.g.e., s. 3.
22
Clavijo, Embassy to Tamerlane 1403-1406, Guy Le Strange (Çev.), (London: George Routledge &
Sons Ltd., 1928), s. 59.
23
Bertrandon de la Broquière’in Denizaşırı Seyahati, Ch. Schefer (Ed.), İlhan Arda (Çev.), (İstanbul:
420
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
güzel ve büyük şehrin her türlü ve sayısız ürün çeşidinin bulunduğu pazarlarından,
ihtişamlı Olimpea Dağı’ndan, türbelerden, meskenlerden, ihtiyacı olan herkese kesintisiz yardım için kurulmuş darüşşifalar ve imaretlerden bahsetmiştir. Şehrin iktisadi yaşamına dair çarşılarında ucuza alınabilecek sabunlardan, ipekli kumaşlardan, inciler ve kıymetli taşlardan, köle satışından ve Ceneviz ve Venediklilerden
oluşan yabancı tacirlerden bahsetmiştir. İlk defa zeytinyağlı havyar yemiş ve saray
yaşamına ilişkin duyduklarını aktarmıştır. Çoğu seyyahtan farklı olarak saray yaşamına doğrudan şahit olmadığının ve aktardığı bilgiyi duyduğunun özellikle altını
çizmiş olduğu görülmektedir.
1437 yılında Brusa şehrine deniz yoluyla ulaşan Pero Tafur, Bursa’da bulunan
Cenevizli bir arkadaşıyla şehre gelmiştir24. Surları olmayan şehri ticaret merkezi olarak tanımlamış olup Türkiye’de bu kadar güzel, zengin ve iyi insanlarla dolu başka
bir şehrin olmadığını ifade etmiştir. Türkler tarafından fethiyle birlikte şehrin daha
da gelişmiş olduğunu belirtmiş, dört bin sakini olduğunu yazmış ve çarşısına gelen
bazı malların kara yoluyla İran’dan geldiğini ifade etmiştir.
Harff, 1499 yılında İstanbul’a giderken Bursa’yı ziyaret etmiş bir seyyahtır.
Burtzia’yı büyük ve iyi inşa edilmiş bir kent olarak tanımlamakla birlikte kalabalık
nüfusunu Köln ile karşılaştırıp buradaki nüfusun oradan on kat fazla olduğunu
yazmıştır. Ayrıca tacirlerin çokluğundan, neredeyse herkesin ipek üretimi ile meşgul olduğundan ve diğer bir iktisadi faaliyet olarak pamuk üretiminden bahsetmiştir25.
15. yüzyıl bitmeden Giovanni di Francesco Maringhi isimli Bursa’ya yerleşmiş
olan Floransalı bir tüccar, yanında Bonsignore Bonsignore ve Bernardo Michelozzi
ile Brusa’ya gelmiş, on gün kalmış ve gezi yazılarında özellikle İtalyan tüccarlarından bahsetmiştir. Maringhi 16. yüzyılın ilk yıllarında Brusa’yı yeniden ziyaret etmiş
ve kent ekonomisinin gelişmekte olduğunu açıklamıştır26. Tacir Maringhi Bursa’dan satın alınan ipliklerden yüksek kazanç sağlıyordu; fakat Avrupa’da ipek imalatının gelişmesiyle Bursa tezgâhları zor durumda kalmıştı27. Bu husus 16. yüzyılda
gelecek seyyahların da dikkatini çekecek ve daha sonraki yüzyıllarda Bursa’nın ipek
endüstrisi kayıplar vermeye başlayacaktır. Oysa 1502 yılına bakıldığında, çoğu özel
işletmelerin elinde olan 1000’den fazla dokuma tezgâhı vardı ve bu durum şehirde
Eren Yayıncılık, 2000), s. 199-205.
Pero Tafur, Travels and Adventures (1435-1439), Malcolm Letts (Ed. & Çev.), (New York, London: Harper & Brothers, 1926), bkz. 18. Bölüm.
25
The Pilgrimage of Arnold Von Harff Knight, Malcolm Letts (Çev.), (London: Halkluyt Society,
1946), s. 237.
26
Heath Lowry, a.g.e., s. 129-130.
27
Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye 1, Bizanstan Tanzimata, Babür Kuzucu
(Çev.), (İstanbul: Gözlem Yayınları, 1974), s. 340.
24
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
421
müreffeh bir grubun ortaya çıkmasını sağlamıştı. Orta ve yüksek seviye şehirli, nüfusun yaklaşık %70’i gibi önemli bir bölümünü ifade ediyordu28.
14. ve 15. yüzyıl seyyahlarının kenti görece büyük ve çok nüfuslu ifade etmelerinden hareketle, 1487 yılında Bursa merkez kazasının nüfusu 35.51529, 16.yüzyıl
başlarında 114 köyü ile 40.00030, 1530 yılında 42.72431, aynı yüzyılın sonlarında ise
76.000 olarak hesaplanmıştır32. 1530 yılı icmal tahrir defterlerinden elde edilen verilere göre Bursa’nın nüfusu 31.505 kişi olup bunun 860’ı gayrimüslimdi33. 16.
yüzyılda artmaya başlayan nüfus, 1573 yılında altmış bini geçmiş olup belirli mahallelerde yoğunlaşmış ve 4500’ü bulan gayrimüslim nüfusu vardı34. Hane sayısına
bakıldığında 1521-1530 arasında 6.351 hane varken 1571-1580 arasında 12.852
hane bulunmaktaydı35.
1548 yılında Bourse/Bource’da bulunan doğa bilimci Pierre Belon, buradaki
ipek sanayii ve oldukça canlı olan ipek ticaretini anlatırken kentin ekonomisinin ve
nüfusunun İstanbul’a eşit derecede olduğunu belirtmiş ve Fransa’nın Lyon kentiyle karşılaştırmıştır36. Ayrıca Roland’ın Kılıcı’nı gören ve kente gelen ipek kervanlarını anlatan ilk seyyahtır37.
Hans Dernschwam, 1553-1555 yılları arasında Brussa hakkında bilgi veren bir
başka seyyahtır38. Şehir hakkında tarihi bilgi vererek anlatısına başlayan seyyah,
Bursa’ya İznik üzerinden geçmiştir. Kaldıkları kervansarayı ve İznik’i detaylı bir şekilde anlatmış, dar ve çirkin sokaklı İznik’i yıkık bir harabe kent olarak resmetmiş,
civardaki anıtsal değeri olan yapılardan bahsetmiştir. Şehir ve insanlar hakkında
olumsuz gözlemlerini detaylıca verirken şehrin coğrafi güzelliğine ve verimine de
değinmeden edememiştir. On iki arabalı bir kervan olarak Bursa’ya doğru devam
eden yolculuğunda karşılaştığı doğa ve insan manzaralarından kesitler vermiştir.
Yenişehir, Akbıyık istikametinden ilerlerken Keşiş Dağı’nı görüp ihtişamına hayran olmuştur.
Ogier Ghiselin De Busbecq, 1550’li yıllarda Bursa civarında bulunmuştur39. İznik’e gitmek için Olympus Dağı’nın sırtlarından geçmiş, İznik’te konaklamış ve
28
Halil İnalcık, a.g.m., s. 448.
Heath Lowry, a.g.e., s. 43.
30
Feridun Emecen, a.g.m., s. 286.
31
Heath Lowry, a.g.e., s. 43.
32
Feridun Emecen, a.g.m., s. 286.
33
Heath Lowry, a.g.e., s.17.
34
Halil İnalcık, a.g.m., s. 447.
35
Stefanos Yerasimos, a.g.e., s. 320.
36
Halil İnalcık, a.g.m., s. 447.
37
Lowry, a.g.e., s. 130.
38
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 29-30.
39
A.g.e., s. 22.
29
422
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
burada iyi korunmuş sur ve kapıları ziyaret edip yazısına aktarmıştır. Yenişehir, Akbıyık ve Pazarcık’tan geçerek Bozüyük üzerinden yoluna devam etmiştir ve aynı
yıllarda seyahat eden Dernschwam ile karşılaştırıldığında İznik anlatısı daha
olumlu öğeler içermektedir.
1585 yılında Bursa’yı ziyaret eden ve burada üç aya yakın kalan Mehmed Âşık,
Bursa hakkında yazan ilk Osmanlı ilim adamıdır. Şehrin tarihi hakkında bilgi verdikten sonra, cami ve türbeleri, evliyaları, çokça ziyaret ettiği kaplıca ve hamamları,
Oylat ılıcaları, Keşiş Dağı, bedesten ve hanları, mesire yerlerini anlatmış, Bursa’da
bulunduğu sırada civar bölgelerinden İznik’i de ziyaret etmiştir40.
Reinhold Lubenau 1587-1589 yıllarında görevli olarak İstanbul’da bulunduğu
sırada ziyaret ettiği Bursa’yı tarihi detaylar da vererek kapsamlı bir şekilde anlatmıştır41. Mudanya ve İznik başta olmak üzere Bursa civarını ziyaret edip bu bölgeleri
anlatmanın yanında çarşılar, kervansaraylar, iktisadi yaşam, şehrin sur içi ve dışı,
cemaatler ve nüfus, anıtlar, cami ve türbeler, diğer ibadet mekânları, Olympos Dağı
başta olmak üzere kentin monografisini sunmaktadır.
16. yüzyıl anlatısı daha önceki yüzyıllara benzer şekilde devam etmiş olup bu
yüzyıllarda özellikle Uludağ ile kentin doğası, nüfusu, ipek endüstrisi, iktisadi yaşamı, kaplıcaları, şehrin sakinleri ile Bursa ve civarının özelliklerine ilişkin hususlara
değinilmiştir. 17. yüzyılda Bursa’yı ziyaret eden seyyahların sayısı artarken yazılan
eserler de daha fazla detay kazanmaya başlamıştır.
Simeon, 1609 yılında İstanbul’dan hareket ederek Mudanya’ya varmış, burada
beş gün kalarak Ermeni cemaatini incelemiş ve ardından Bursa’ya geçerek beğendiği bu şehirde bir ay kalmıştır42. Ermeni cemaatine ilişkin verdiği istatistiklere göre
üç yüz hane Ermeni, beş papaz ve bir kilise bulunmaktaydı. Zengin bağ ve bahçelerden, kubbeli camilerden, eski yapılardan ve Keşiş Dağı’ndan bahseden seyyah
özellikle kaplıcalara değinmiştir. Pak, berrak, temiz ve rahatlık veren kaplıcalarda
huzur bulan seyyah, bütün sıkıntı ve gurbet acılarını unuttuğunu belirtmiştir. Keşiş Dağı’nı tırmandıktan sonra izlediği manzarada Celaliler tarafından tahrip edilen
yerleri özellikle ifade ettiği görülmektedir. İznik’i ziyaret etmiş, Ermeni cemaatine
ilişkin araştırmalar yapmış ve İznik’i kendisinden önceki seyyahların belirttiği gibi
harap bir şehir olarak tanımlasa da burç ve kapılarının sağlamlığını dile getirmiştir.
Bursa’ya ilişkin en detaylı anlatımı yapmış olan seyyahlardan biri Evliya Çe-
40
Mahmut Ak, Menâzirü’l-Avâlim, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve
Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, (1997), bkz.
41
Reinhold Lubenau Seyahatnamesi, Osmanlı Ülkesinde 1587-1589, Türkis Noyan (Çev.), (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2012), bkz.
42
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 31-32.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
423
lebi’dir. Evliya Çelebi ziyaret ettiği her kentte verdiği detaylı bilgiler nedeniyle Osmanlı şehir tarihçiliğinde 17. yüzyıl için en önemli kaynak konumundadır43. Bu
nedenle eserleri araştırmacılar tarafından farklı şehirler kapsamında analiz edilmektedir44. Evliya Çelebi Bursa’yı çok kez ziyaret etmiş, 1640 yılında kırk gün süren
ziyareti sonrasında oldukça detaylı bir şekilde anlatmıştır. Mudanya’dan başlayarak
Bursa’nın tarihi, imaretleri, kalesi, cami ve türbeleri, mescitleri, tekkeleri, medrese
ve mektepleri, hanları ve kervansarayları, hamam ve kaplıcaları, Keşiş Dağı gibi diğer seyyahların değindiği konuları Evliya Çelebi kapsamlı bir şekilde anlatmıştır.
Bursa’da mesire yerleri ve köprüler seyyahın dikkatini çekmiş ayrıca kılık kıyafet,
gündelik yaşam, mahalleler, yiyecek içecekler gibi kente özgü kültürel özelliklere de
değinmiştir. İktisadi hayatı da anlatımına katmış olan seyyah, tarım ve sanayiden
bahsetmiştir. Burada yetiştirilen meyvelerin tadının başka hiçbir yerde bulunamayacağını belirtirken kestaneli kebaptan bahsetmiş, Bursa ipekçiliğini överken dut
ağaçlarının ününe değinmiştir. Seyahatnameyi yazma nedenini “geçmişin anlaşılması ve bilinmesinin gereği” olarak belirtmiş olduğundan seyahatnamesinde kente
ilişkin detaylı bir tarih bilgisi bulunmaktadır.
1647 yılında Mudanya üzerinden yeniden Bursa’ya gelen Evliya Çelebi, bu kez
kar mevsiminde seyahat ettiği için Sarayburnu’ndan bindiği bir buz gemisi ile doğrudan Mudanya’ya gelmiştir. Buradan Bursa’ya geçen Evliya Çelebi, Uludağ tırmanışını da içeren Bursa seyahatini tamamladıktan sonra aynı gemi ile geri dönmüştür45.
Jean Thévenot, Bourse’yi 1656 yılında İstanbul’da bulunduğu sırada kayıkla
geçtiği Mudanya üzerinden ziyaret etmiş ve burada bir haftadan fazla kalmıştır46.
Öncelikle çeşmelerinden, bol sıcak ve soğuk su kaynaklarından bahsederek şehir
anlatısına başlayan seyyah, kaplıcalardan, sayısı iki yüze varan çok güzel camilerden, türbelerden, muhteşem hanlardan bahsetmiştir. Müslümanların yaşadığı sur
ile çevrilmiş olan şehrin, geri kalan dış kısmı kadar büyük olduğunu, kervanların
geçiş noktasında olduğu için hanlarının her zaman dolu ve kalabalık olduğunu belirtmiştir. Fransız seyyah, Fransız asıllı bir sultana ait türbeden özellikle bahsetmiş,
Roland’ın kılıcını içeren derviş tekkesini gördüğünü yazısına yansıtmıştır. Bir kervan ile İzmir’e hareket etmeden evvel yolculukta rahat etmek için yiyecek ve içecek,
yatmak için açılır kapanır koltuk, mum ve çeşitli aletler tedarik etmek için zaman
43
Halil İnalcık ve Bülent Arı, “Türk-İslam-Osmanlı Şehirciliği ve Halil İnalcık’ın Çalışmaları”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Sayı: 6, (Eylül 2005), s. 35.
44
Hasan Basri Öcalan, Evliya Çelebi, Seyahatnâme’ye Göre Ruhaniyetli Şehir Bursa, (Bursa: Bursa İl
Özel İdaresi, 2008).
45
Behçet Kemal Yeşilbursa, “Osmanlı Sarayı’nın Buzcusu: Bursa’nın Kadim Ailelerinden Buzcubeyler (Buzcular) Ailesi”, Bursa Günlüğü, Sayı: 12, (Mart-Nisan-Mayıs 2021), s. 59.
46
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 58-61.
424
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
harcamıştır. Seyyah Türklerin seyahat öncesinde titiz olduklarını belirtmiş, ihtiyaç
duyabilecekleri her şeyi temin ettikleri için arazide dahi evlerindeki rahatlıkta yemek pişirebildiklerini gözlemlemiştir.
Josephus Grelot, yaklaşık olarak 1671 yılında küçük bir körfeze açılan güzel bir
ovada kurulu İznik’te bulunmuş olup gür ormanlarından, pınarlarından, kenti
çevreleyen surlarından, büyük kulelerinden, bazı kesimlerinde yıkıma terkedilmiş
kalesinden bahsederek anlatısına başlamıştır47. Diğer seyyahlardan farklı olarak, İznik’in büyük ve tarihi eserlerle dolu güzel sokaklara sahip olduğunu belirtmiş,
Montanya’da bulunmuş ve şehrin ticaretinden bahsetmiştir. Grelot, seyahatnamesinde Bursa’da karşılaştığı bir Fransız kölenin kendilerine yaptığı ilginç yemek davetinden bahsetmiştir. Seyyaha göre köle, özellikle onları ağırlayarak taşıdığı sıfata
rağmen her zaman mutsuz olmadığını gösterme gayesi taşımaktaydı. O, Fransız
mutfağından bildiği her şeyi pişirirken, “efendisi ise bizim gibi dört yabancıyı ağırlamanın sevincini temiz yüzü kadar, Türk yemeklerinin kendince en güzellerini hazırlatarak da ortaya koydu”. Böylece barbar diye ifade edilen insanların en soylu
insanlık görevlerini zevkle yerine getirdiklerini belirterek kentin gündelik yaşamına
ilişkin bir kesit aktarmıştır.
1675 yılında George Wheler, Dr. John Covel ve Jacop Spon Bursa’yı birlikte
ziyaret etmişlerdir. Wheeler’a göre Bursa’nın nüfusu 40.000 Türk, 12.000 Yahudi
ve az sayıda Rum ve Ermeni’den oluşmaktaydı48. Prusia, Bursia olarak isimlendirdiği şehre ilişkin seyahatnamesinde şehrin planı ve Yeni Saray hakkında bir tasvir
bulunmakta, Spon’un seyahatnamesi de şehir sakinleri hakkında bilgi vermektedir.
Covel’in Brusa hakkında izlenim ve deneyimleri ise bir yazma halinde olup
Bursa’nın yeşil özelliğini sıklıkla dile getirmiştir49.
Edmund Chishull, 1699 yılının haziran ayında yaptığı Bursa ziyaretine kiraladığı yedi çifte kayıkla Mudanya üzerinden başlamış, İpek Han’da konaklamıştır50.
Büyük ve güzel kentin bol suyundan, evlerin arasındaki güzel ağaçlardan, ipek böceklerini besleyen dut ağaçlarının bolluğundan, hamamların yapılarından, kaplıcaların şifalı suyundan, türbelerden ve kale harabesinden bahsetmiştir. Yaklaşık 5 gün
kaldıktan sonra bir kervan ile İzmir’e doğru yola çıkmış, Nilüfer bölgesinde, Uluabat’ta ve kadim Rhynadakos Çayı civarında gecelemiştir.
17. yüzyılda Bursa’yı ziyaret eden seyyahlardan bazıları önceki yüzyıllardan
farklı olarak daha cemaat merkezli ve benlik duygusu baskın olan gezginler olarak
ortaya çıkmaktadır ve bu durum ilerleyen yüzyıllarda daha net bir hal alacaktır. Diğer taraftan seyyahların şehirde hissettikleri huzura yaptıkları vurgu ile şifalı suyun
47
A.g.e., s. 61-63.
Halil İnalcık, a.g.m., s. 447.
49
Heath Lowry, a.g.e., s. 134-135.
50
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 63-65.
48
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
425
bolluğu, toprakların verimliliği ve şehir sakinlerinin gündelik yaşamlarına ilişkin
gözlemlerinin arttığı ifade edilmelidir.
18. yüzyılın ilk seyyahlarından olan Joseph Pitton de Tournefort 1701 yılında
Ankara istikametinden gelerek ziyaret ettiği Prusa için ayrıntılı tasvirler vermektedir51. Ormanlarla dolu bu memlekette birçok ağaç çeşidinden, verimli ovasından
ve insanların iyi oluşundan özellikle bahsetmiştir. Şehre yaklaşınca artan dut ve
meyve ağaçlarından, bağlardan, bol suyundan ve her evde bulunan çeşmelerinden
bahsederken bu bolluğu Granada ile karşılaştırmıştır.
Ara ara şehir tarihine değinerek şehrin surları, 300’den fazla minaresi, kubbeli
güzel camileri, medreseleri, türbeleri ve Orhan Bey’in türbesindeki davul gibi sergilenen simgeleri, kilise ve sinagogları, kaplıcaları, ucuz olan bedesten ve çok sayıdaki mağazaları, kaliteli işçiliğe sahip ipeği ve halıları, köprüleri, kervansarayları ve
Uludağ’ı yazısına aktarmıştır. Şehrin nüfusunu 40 bin olarak tahmin etmiştir.
“Mükemmel manzaraya sahip evlerle iç içe girmiş çınar ağaçları ilginç bir şekilde
güzel ve manzarayı hayranlık uyandıracak şekilde değiştirmekte” diyerek şehrin görüntüsünü ifade etmiştir. Şehirde dolaşırken duyduğu İspanyolcanın Madrid’te
konuşulan kadar güzel olduğunu yazmış olduğundan hareketle şehrin ticari ağının
genişlediğini söylemek mümkündür. Gezgin, Bursa’yı diğer Osmanlı kentleriyle
karşılaştırabileceği bir kent olarak benimsemiş olduğundan yolculuğu sırasında
vardığı şehirleri ve özelliklerini Bursa ile kıyaslamıştır.
Richard Pococke, 1738 yılında Mihaliç üzerinden Bursa’ya giriş yaptığı için buradaki ipek pazarından, Mihaliç halkından ve camilerinden, meyve ve buğday başta
olmak üzere iktisadi ürünlerinden, kadim Rhyndakos Çayı’ndan, Loupad kentinden, Apollonia kenti ve gölünden bahsetmiştir52. Bursa’ya varan seyyah, buradaki
kaleye, heybetli ağaçlara, şehrin içinden geçen ve yağmurlarla derinleşen derelerine,
köprülerine, mahalleleriyle cemaatlerine değinmiştir. Şehirde sayısız mescit ve aşağı
yukarı 300 cami olduğunu belirtmiş, türbeler ve içerdikleri objeler, medrese ve imaretler, hamam ve kaplıcalar, kervansaray ve bedestenler, hanlar ve çarşılar ile burada
satılan keten, bürümcük, ipek gibi kumaşlar seyyahın ilgisini çekmiştir. Uludağ’ın
zirvesine çıkan seyyah buradaki buzun şehirde kullanıldığını belirtmiş ve şehrin kurulu olduğu geniş ovası, çok çeşitli ve ulu ağaçlarıyla Bursa’nın dünyanın en güzel
görüntüsünü oluşturduğunu ifade etmiştir. Seyyah, Gürsu, Kestel, Menteşe, Yenişehir üzerinden İznik’e varmış, yol üzerinde kadife kumaş imalatından ve gördüğü cami ve kiliselerden, İznik’te ise dut ağaçlarından, surlardan ve kapılardan,
51
Joseph Pitton de Tournefort, A Voyage Into the Levant, Vol. III, Perform'd by Command of the
Late French King; Containing the Ancient and Modern State of the Islands of the Archipelago; As
Also Constantinople, the Coasts of the Black-Sea, Armenia, Georgia, the Frontiers of Persia, and
Asia Minor, (London: Midwinter et.al. 1741), s. 303-317.
52
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 65-71.
426
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
kiliseden, lahitlerden ve antik su kemerinden bahsetmiştir. Orhangazi yolu üzerinde gördüğü bir obeliskin yazıtlarını okumuş, Gemlik’te bir gece konaklayarak
buraya ilişkin istatistiki bilgi vermiş ve körfez boyunca yol alarak Mudanya’ya varmıştır. İhraç Limanı olarak buradan İstanbul’a, ipek, buğday, kumaş, halı, güherçile, beyaz şarap ve meyve gönderilmekte olduğunu yazmış ve Gelibolu’ya giden
bir gemiye binerek Bursa’dan ayrılmıştır.
Carsten Niebuhr 1767 yılının ocak ayında Brusa’ya seyahat etmiştir53. Kütahya
istikametinden Bursa’ya dut ağaçlarıyla örülü ovalardan yol alırken suyun Müslümanlar için değerinden, temiz tutulmasına ilişkin özveriden ve Bursa’daki su kullanımından bahsetmiştir. Mermerden inşa edilmiş muhteşem kurşun kaplı kubbeleriyle büyük ve çok sayıda camiler, sayısız mescit, kervansaraylar, bolluk bereket fışkıran pazarlar, taş döşeli sokaklar, kaynaklardan nakledilen bol su, Bursa kent manzarasına tamamlayan özellikler olarak sıralanmıştır. Şehrin gelişmiş ticareti gerek
Şam gerek Sanada ile karşılaştırılmış Bursa daha üstün tutulmuştur. Ayrıca buradaki güçlü ayan sınıfının Bursa yönetimine olası etkilerinden bahseden seyyah
Müslümanların 19.000 haneli, Ermenilerin 1.200 haneli, Rumların 700 haneli,
tam bir hürriyet sahibi Yahudilerin ise 400 haneli olduğunu yazmıştır. Diğer seyyahlardan farklı olarak Avrupalı tüccar ve misyonerin olmadığını belirtmiş olduğu
görülmektedir. Seyyah, burada camileri ziyaret etmenin İslam şehirlerinin aksine
zahmetsizce mümkün olduğunu belirtmiş ve kendisi de Ermeni rehberi eşliğinde
Çelebi Mehmet Camisini ziyaret etmiştir. Şehirde bulunduğu sırada, 30 Ocak’ta
ve 8 Şubat’ta deprem olmuş; aynı zamanda Ramazan ayı başlamıştır. Seyyah kaldığı
handa birtakım adetlerden bahsederek kültürel hayata dair gözlemlerde bulunmuş,
tecrübelerini oldukça nesnel bir şekilde yansıtmıştır. Ramazan dolayısıyla sokaklar
aydınlatılmış olduğundan sokaklarda lambasız gezmek mümkündü, kahvehaneler
çok kalabalıktı, pazaryerindeki dükkânlar açıktı, minarelere ve ev duvarlarına aydınlatmalar asılırdı, gündüzler ise sakin geçerdi. Seyyah Ramazan ayı dolayısıyla
gündüz saatlerinde gözaltında olmadan çalışmalarına devam edebildiğine memnun
olduğunu belirtmiştir. Muhteşem yapılara sahip şifalı sıcak su kaynağı kaplıcaların
mimari özeliklerini veren seyyah gözlemlerini girişte mermerden kocaman bir havuzda parası az olan müşteriler banyo edebilir, ufak giysilerini yıkayabilir, kurutulmuş su kabaklarıyla yüzme öğrenebilir, etraftaki küçük bölmelerde zenginler yalnız
başlarına yıkanabilir şeklinde aktarmıştır.
1779 yılında Brusse’yi ziyaret eden Domenico Sestini, kaplıcalar, cami ve türbeler, tekke, han ve bedestenler, Karagöz Hacivat gösterileri ve ipek üretimi başta
olmak üzere pek çok konuyu içeren bir seyahatname yazmıştır. Bursa’daki işçiliği
Avrupa ile kıyasladığında Bursa’nın gerek giyim kuşam özelliklerinin gerek sanatsal
53
A.g.e., s. 72-76.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
427
becerisinin daha üstün olduğunu ifade etmiştir. İpekçilik yanında kıyafet ve ayakkabıların yapımından kavuk ve sarık yapımına, bakır işlemeciliğinden kalaycılığa
kadar detaylı bir aktarım yapmış buradaki zanaatın üzerine zanaat icra olunamayacağını kaleme almıştır. Ayrıca bölgede üretilen çeşitli kumaş tiplerinden bahsederken ne kadar güzel işçilikle yapıldığının da altını çizmiştir. Ayrıca Bursa’da yetişen
tarımsal ürünler, flora ve fauna hakkında bilgiler verdiği ikinci bir eseri daha vardır54.
Ignatz von Brenner 1793 yılının mayıs ayında Brussa’da bulunmuş olup Fransız tüccarlar tarafından karşılanmıştır55. Bursa’nın doğa harikası özelliklerini tasvir
eden ve burada gördüğü manzaranın başka hiçbir yerde bu kadar romantik olmayacağını belirten seyyah, nüfusa ilişkin istatistikler vermiş ve asıl şehirde yalnızca
Türklerin yaşadığını belirtmiştir. Bursa halkını doğasever, konuksever ve alçakgönüllü olduğunu yazmıştır. Bursa ticaretinde ham ve işlenmiş ipeğin üretim miktarları, ihracat oranları, desen özellikleri gibi detayları aktaran seyyah bürümcük kumaşı, lületaşı satışı, kapasite altında üretilen şarap başta olmak üzere iktisadi bilgiler
de vermektedir. Seyyah kaplıcaların özelliklerini belirtmiş ve Avrupa hamamlarından farklı olarak romatizma başta olmak üzere çeşitli hastalıkları iyileştirmek için
kullanıldığının altını çizmiştir. Sıcak ve soğuk suyun birlikte olması, ayrıca birçok
kaplıcada farklı özelliklere sahip suyun olması buraya özgü nitelikler olarak sıralanmıştır.
18. yüzyıl seyahatnameleri bir önceki yüzyıllara benzeyen gezi yazıları olarak
ifade edilebilmekle birlikte bu yıllarda şehre gelen seyyahların şehir karşılaştırmaları
artmaya başlamış olup iktisadi detayların daha fazla yer aldığı ve gündelik yaşama
ilişkin daha fazla ayrıntı verildiği düşünülmektedir. 19. yüzyılda buharlı makinaların kullanıma girmesiyle birlikte seyahat kolaylaşmış ve yollar kısalmış olduğundan
seyahat faaliyetleri artmış seyahatnameler de önceki yüzyıllara nazaran artış göstermiştir. Diğer taraftan seyyahlar, isyanlar, Kırım Savaşı, Mısır ve Kıbrıs’taki gelişmeler başta olmak üzere heyecanlı olayların sahne aldığı bir dönemde seyahat etmişlerdi. 19. yüzyıl seyyahları diğer seyyahlardan farklı olarak artık daha hazırlıklıydı
ve bu nedenle daha donanımlıydı. Seyahate çıkmadan evvel gideceği bölge hakkında araştırmalar yapan bu seyyahlar, Bursa’daki sosyal ve iktisadi yapılar, anıtlar,
ziyaret yerleri, kültürel öğeler, doğal felaketler gibi konular ekseninde gerçekleştirdikleri gözlemlerini daha kapsamlı yazabilmişlerdi. Seyahatnamelerin İngilizce,
54
55
Heath Lowry, a.g.e., s. 137-138.
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 77-80.
428
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Fransızca, Almanca, Danca, Flamanca, İtalyanca, Bulgarca, Latince, Grekçe, Ermenice, Arapça ve Osmanlı Türkçesi dillerinde yazıldığı görülmektedir56. Seyahatnamelerde bu denli artış bazı zorlukların aşılmasıyla da bağlantılıydı. Zira önceki yüzyıllarda çoklukla görülen karantinada geçen zamanlar, veba nedeniyle seyahat rotalarının değişmesi, çölü aşmak için develere duyulan ihtiyaç, denizdeki yavaş ve fırtınalı seyirler geride kalmıştı57.
19. yüzyılın ilk ve en önemli seyyahlarından Joseph von Hammer Brussa’yı
1804 yılında ziyaret etmiştir58. A. Gabriel’e göre Hammer’ın kapsamlı Bursa seyahatnamesi basit bir seyahatname olmayıp şehir hakkında içerdiği detaylı ve doğru
bilgiler nedeniyle Bursa hakkında yapılacak her çalışmanın giriş bölümü olarak değerlendirilmelidir. Hammer seyahatnamesinde Bursa’nın kent özellikleri dışında
halkını da gözlemlemiş ve onları dini fanatizmden uzak ve yabancılara karşı misafirperver bir ruh sahibi olduklarını ifade etmişti59.
Lady Hester Stanhope, 1810 yılının şubat ayında İngiltere’den yola çıktığı seyahatinde Bursa’da bulunan sülfürlü kaplıcaların kendisine iyi geleceği söylenmiş
olduğundan rotasını Brusa’ya çevirmiştir60. 1 Mayıs 1811’de 4 kürekli ve tenteli
açık bir mavna aracılığıyla Mudanya’ya doğru yola çıkmıştır. Mudanya’dan posta
atları ve bir rehber eşliğinde Bursa’ya doğru giderken oldukça bereketli bu toprakları bolluk diyarı Asya’dan manzaralar olarak gezi yazısında betimlemiştir. Bir Fransız tacirin yardımını aldıktan sonra şehrin dışında ve kaplıcalara yakın üç tane kır
evi kiralamıştır. Şehir manzarasına karışan camiler, minareler ve selvi ağaçları tüm
seyyahlarda olduğu gibi Lady Stanhope’un da hemen dikkatini çekmiştir.
Seyyah, Küçük Asya’daki en büyük dağlardan biri olan Uludağ’ın eteklerindeki
bu şehri Türkler tarafından iskân edilmiş eski Bursa ve gayrimüslimler tarafından
iskan edilmiş yeni Bursa olarak ikiye ayırmak suretiyle detaylandırmıştır. Diğer
Türk kentlerindeki gibi ortalama sokaklar ve kötü evler olduğunu belirten seyyah,
kentte sadece birkaç güzel ev bulunduğunu yazmıştır. Diğer taraftan oldukça ünlü
ve bereketli Bursa vadisini kilometreler boyunca devam eden kestane, ceviz, incir,
kiraz, dut ağaçları; çitler içerisinde şeftali, kayısı, armut ve elma ağaçları ile örneklendirerek etraflı bir şekilde anlatmıştır. Uludağ’dan beslenen ve vadiyi her yönden
kuşatan dereleri, eğimli tepeleri, civar köyleri ve asma bahçeleri ile mısır tarlaları
56
Nevin Özkan ve Fatih Demirhan, “Seyahatnâmeler Işığında Modernleşme Dönemi Bursa’sı”, Osmanlı Modernleşmesi ve Bursa Sempozyumu, (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2009), s.
315.
57
Shirley Howard Weber, a.g.e., s. x.
58
Joseph von Hammer, Umblick Auf Einer Reise von Constantinopel Nach Brussa und Dem Olympos,
und von da Zurück Über Nicäa, und Nicomedien, (Pesth: Adolph Hartleben, 1818).
59
Albert Gabriel, a.g.e., s. III-IV.
60
Travels of Lady Hester Stanhope, Forming the Completion of Her Memoirs, Narrated by her Physician, Vol I., (London: Henry Colburn, 1846), s. 73-85.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
429
Bursa’nın özellikleri olarak ifade edilmiştir:
“Şimdiye kadar baktığım en güzel memleket. İhtişam kıyasında İtalya buraya
nazaran önemsiz… Zengin ve güzel büyük vadi üzerine kurulu manzara şimdiye
kadar gördüğüm her şeyden pek hoş… gezintiler büyüleyici, atlar İngiltere dışında
gördüklerim dışında en iyisi…”
Seyyah ve doktoru Charles Lewis Meryon, kenti gözlemleyerek kadın erkek ilişkileri, kıyafetler, konuşulan dili gibi kültürel konular üzerine çeşitli yorumlar yapmışlardır. 1 Temmuz 1811’de iki ay kaldıkları Bursa’dan ayrılmışlar ve Mudanya
üzerinden İstanbul’a geri dönmüşlerdir.
1815 yılında İzmir’den İstanbul’a giderken Brusa’yı ziyaret eden William Turner, Susurluk, Mihaliç ve kadim Ryndacus nehrini geçerek sakin bir kent olan Uluabat’a varmış, 10 saatlik yorucu yolculuk nedeniyle bir Yunan papazın yardımıyla
bulunan bir odada konaklamıştır61. Tekrar yola koyulduğunda uzaktan gördüğü
karlı tepeleriyle Olympus Dağı, yeşil bitki örtüsünün çeşitliliği ve dut ağaçlarının
sıklığı seyyahı etkilemiştir. Aynı gün büyük Olympus Dağının eteklerinde kurulu
ve dört koldan zengin bahçelerle çevrili Bursa’ya giriş yapmıştır. İlk intiba sokaklarının dar ve kirli olduğu ve nadiren büyük evler bulunduğudur.
Burada bir handa konaklayan seyyah ertesi gün hayli büyük olan bu kentin yeşil
güzelliğinden ve suyunun bolluğundan bahsetmiş, şehir nüfusuna ilişkin istatistik
vermiştir. Seyyaha göre 70.000 olan nüfus içinde 10.000 Türk evi, 1.500 Ermeni
evi, 800 Yunan evi ve 350 Yahudi evi bulunmaktaydı. Oldukça çok sayıda cami
bulunmasına karşın yalnızca 25 tanesinin büyük cami olduğunu diğerlerinin sıradan ve acemice inşa edilmiş taş binalar olduğunu belirtmiştir. Seyyah iyi yapılı çeşmelere, hanlara, bedesten ve pazarlara değinmiş, kapalı olduğu için ziyaret edemediğini belirtmiştir. Brusa’nın tek ticaret ürününün ipek olduğunu ifade eden seyyah bunun bir kısmının şehirdeki üretim için kullanıldığını ama çoğunun ihraç
edildiğini belirtmiştir. Burada şehir sakinleri ile tanıştığı ve ihracat vergileri hakkında bilgi topladığı görülmektedir.
28 Ocak programına dağın bir kısmına tırmanmayı dâhil etmiş ve bunun için
bir Ermeni rehber tutmuştur. Tırmanış boyunca azalan bitki örtüsü ve yabani hayvanların varlığından bahsetmiştir. Tam zirveye tırmanmak için 8 saate daha ihtiyaç
duyduklarını ama bu tırmanışın karların eridiği bahar ayları itibarıyla yapılmasının
daha uygun olduğunu belirten seyyah bulundukları yerden şehir manzarasını tarif
etmekten geri durmamıştır.
Şehrin rüzgârlarına da değinen seyyah, bir yangın olması durumunda bu rüzgârlar yüzünden şehrin tamamen yanmasının muhtemel olacağını ifade etmiş ve
61
William Turner, Journal of a Tour in the Levant, Vol. III, (London: John Murray, 1820), s. 148161.
430
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
son yangının 1801 yılında gerçekleştiğini belirtmiştir. Kısa zamanda Bursa’dan ayrılan Turner, 5 saat içinde Mudanya’ya varmış ve dönüş yolunun tarifsiz manzarasından özellikle bahsetmiştir. Mudanya’da Yunan piskoposun güzel evinde ağırlanmıştır. Hava şartları nedeniyle denizden ziyade Türk rehber alarak karadan İstanbul’a yola koyulmuş olan seyyah ve ekibi aynı gün Gemlik’e varmış ve bir kahvede
dinlenmişlerdir. Akşam yemeği için beyaz et bulmuşlar ve kahvede bulunan 15-20
Türk’e rağmen burada geceyi rahat geçirdiklerini belirtmiştir. 1 Şubat sabahında
asma bahçeleri ve zeytin ağaçlarıyla çevrili Gemlik’ten ayrılmışlar, gecelemek üzere
Pazarköy’de bir kahvede huzursuz bir şekilde gecelemişler ve ertesi gün yollarına
devam etmişlerdir.
1818 ile 1820 yılları arasında Türkiye’de bir seyahate çıkan John Fuller, İzmir
yönünden İstanbul’a doğru gitmekte olduğu bir ekim günü Mihaliç’e uğramadan
devam etmiş ve gün batımında evvel konaklamak üzere surları hala mükemmel durumda olan fakir ve küçük Uluabat’a ulaşmıştır62. Ertesi gün yoluna devam eden
seyyah, Brusa’ya yakınlaştıkça önce Olympus Dağı’nı, arkasından şehrin cami ve
minarelerini görmeye başlamış; bu güzel şehre girmeden evvel kaplıcaların önünden mola vermiş ve hamamı tecrübe etmiştir. Kaplıca tecrübesini çoğu seyyaha nazaran daha detaylı bir şekilde aktardığı görülmektedir. “Dağın eteğindeki orman
yatağında kurulu bu güzel şehrin bir kısmı ovaya doğru inmekte bir kısmı ise yükselen kayalıklarda kurulu, ayrıca gür bahçeleri göz alabildiğince devam etmekte”
olduğu seyyahın ilk izlenimi olmuştur.
İpek Han’da konaklayan seyyah burayı ve ticari hayatı seyahatnamesine aktarmış olup zanaatkârlar ve tacirler hakkında bilgi vermiştir. Bursa’da bulunduğu sırada Olympus Dağı’na tırmanmış, güzel inşa edilmiş bu büyük şehri dolaşmış, terkedilen camiler ve minareleri görmüş, türbeleri ziyaret etmiştir. Kentin nüfusunu
40.000 olarak tahmin eden seyyah, şehirde Ermeni, Yahudi, Rum ve az da olsa
Frank olduğundan bahsetmiş, bu cemaatlere ilişkin bazı özelliklere de değinmiştir.
Sosyal gözlem yapmak isteyen seyyah bir panayıra denk geldiğinden kadınları, erkekleri ve çocukları gözlemleme fırsatı yakalamış; insanların memnun ve mutlu olduğunu ifade etmiş; ayyaşlığın, gürültünün ve karışıklığın olmadığının altını özellikle çizmiştir. Seyyah Türk şehirlerinde dinginliğin bir özellik olduğunu ifade ettikten sonra, Bursa’nın da bu çarpıcı özelliğe sahip olduğunu belirtmiştir.
1830’lu yılların başında Charles Texier Bursa’yı ziyaret etmiş ve kente ilişkin
gravürler içeren detaylı iki seyahatname yazmıştır63. Seyahatnamesine Bursa’nın fiziksel durumunu anlatarak başlamış, daha sonra şehre açılan kapılardan ve şehir
62
John Fuller, Narrative of A Tour Through Some Parts of the Turkish Empire, (London: Richard
Taylor, 1829), s. 62-74.
63
Halil İnalcık, a.g.m., s.446.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
431
sakinlerinden bahsetmiştir64. Şehrin merkezinde Türklerin, kenar mahallelerde ise
Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerin yaşadığını belirtmiştir. Ayrıca İznik ve Mudanya gibi civar kentler hakkında bilgi vermiştir. Ilıcaları, maden suları, camileri,
ağaçları ve bahçelerinden kısaca bahsederek bu şehrin diğer şehirlere nazaran daha
latif bir gezinti olanağı sunduğuna dikkat çekmiştir. Emir Sultan mevkiini özellikle
anlatmış ve diğer seyyahlara muhakkak burayı ziyaret etmelerini öğütlemiştir.
Charles Texier’e göre çeşitli ağaçlara sahip derin ormanlarıyla Olympe en görkemli ve nadir çekiciliklerinden biri olmuştur. Bursa’nın sade ahşap evlerini İstanbul’un ev inşasıyla aynı gördüğünü belirterek üstü açık avlusu olan bu evlerin her
hâlükârda güzel bir manzaraya sahip olduğunu ifade etmiştir.
Richard Burgess, 1834 yılının temmuz ayında Balıkesir Bandırma üzerinden
Mustafakemalpaşa ve Uluabat’dan geçerek Bursa’ya varmıştır65. Seyyah, Bursa
yolu üzerinde gözlemlediği insanlardan; kale, tarihi kalıntılar, manastır gibi yapılardan bahsetmiş, buradaki kitabeleri okumuş ve yapıları inceleyerek açıklamıştır.
Bu yolu kullanan diğer seyyahlarda da gördüğümüz gibi, Ryndacus nehrini tahta
bir köprüyle geçmiş, Cenevizlilere ait olduğuna inanılan bazı yapılar görmüş, çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Gölyazı kasabasından, gölün zenginliğinden,
çevresindeki toprağın verimliliğinden ve uzaklaştıkça mükemmelleşen manzaradan
bahsetmiştir. Gün batımından biraz evvel Bursa’nın hüzünlü sokaklarına giriş yapan seyyah, kaplıcaları geçerek yarım saat boyunca kestane, incir ve dut ağaçları ile
asmalardan oluşan bereketli yeşilliklerin yanı başından yürümüş, saat 19.00 olmamasına rağmen dükkanların kapanmış olması nedeniyle şehrin bomboş göründüğünü yazmıştır. Seyyah, inşa özelliklerini detaylı olarak seyahatnamesine yansıttığı
İpek Han’da konaklamış, burada ipek ticaretine şahit olmuş ve aynı zamanda
Türklerin ve Ermenilerin sempatisini deneyimlemiştir.
Uludağ’a tırmanan seyyah, bitki örtüsüne hayran kalarak burada yetişen ağaçlardan ve ayrıca şehirden uzaklaştıkça gözler önüne serilen mükemmel manzaradan
bahsetmiştir. Zirveye varmadan gecelemek zorunda kalmışlar ve sabaha karşı çadırlarından çıkarak yollarına devam ederek bir Türkmen rehber eşliğinde zirveye ulaşmışlardır.
“Güneylerinde bereketli tepeler, batı ve Kuzeybatıda adalarıyla birlikte Uluabat
Gölü, onun ötesinde sonsuz bir ova, Kuzey batıda Marmara Denizi ve Kololimni
adası, onun ötesinde küçük adalar… Karşılaştırılamaz zenginlikte ovalar ve tepeler…
Kuzeyde Mudanya körfezi, Kuzeydoğuda bir başka bereketli ova, onun ötesinde
Nicomedia körfezinin bir ucu ve arkasında yükselen dağlar… Bir zamanlar sayısız
Haçlılar tarafından yağmalanan İznik… güneydoğuda Uludağ’ın uzantısı ve sis ile
64
65
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 80-81.
Richard Burgess, Greece and the Levant, Vol. II, (London: Longman, Rees, Orme, Brown, Green,
& Lonhman, 1835), s. 119-146.
432
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
kaplı bir coğrafya…”
Seyyah bu manzarayı anlatırken tarihe de atıfta bulunarak “tüm bu manzarayı
bir defada gözlemledim. Fevkalade bir sahnede ortaya çıkan birçok önemli olay
var” demiştir. İniş sırasında İsviçre Alpleriyle benzer bir manzara ile karşı karşıya
kaldığını belirtmiştir: aynı servi çamları, aynı bitki ve çiçekler… Türkmenler kahvaltı için yoğurt, kaymak ve süt getirmiş, ardından onlarla vedalaşan seyyah ve ekibi
inişe geçmiş, yol boyunca devam eden manzaranın muhteşemliğinden etkilenmeye
devam ederek şehre varmışlardır.
“Tüm şehir bir harita gibi ayaklarımızın ucunda. Dut ağaçları vadisi ile bahçelerin oluşturduğu manzara ne bir ressam ne de bir şairin tasvir edeceği şekildedir.
Bana öyle geliyor ki burası tasvir gücünü aşan ve dünya üzerindeki en güzel tek
memlekettir.”
Şehrin tarihini veren seyyah, ziyaret ettiği dönemde kentte yaşayanların çoğunluğunun 16.000 ev ile Türk olduğunu, ikinci sırada gelen Ermenilerin de bin civarı
evleri olduğunu belirtmiştir. Yunanların sayıca onlardan az olmasına rağmen kiliselerinin fazla olduğu dikkatini çekmiştir. Aşağı yukarı 300 Yahudi evi olduğunu
belirten seyyah 3 sinagog olduğunu yazmıştır. Cami sayısına ilişkin diğer seyyahlardan farklı olarak, çoğunun eski olduğu için kullanılmayan ama minaresi şehrin
gökyüzüne uzanan 200’e yakın cami istatistiği vermiştir. Seyyah, ayrıca dağdan gelen suyun bolluğunun Bursa’nın içini diğer birçok Türk kentinden daha hoş kıldığını özellikle belirtmiştir. Şehirde kaldığı diğer günlerde Tophane’yi, surları, eski
sarayı, cami ve türbeleri ziyaret etmiştir. Türbeleri hikâyeleriyle birlikte okurlarına
yansıttığı görülmektedir. Bu gezileri sırasında Ermeni bir rehberden faydalanmış
fakat onun bilgisini kendi gözlemleri eklemediğini özellikle belirtmiştir.
Seyyah Bursa ticaretinde ipeğin ve afyonun özellikli konumundan bahsederken
ayrıca ticaret için kentte yaşayan yabancıların olduğunu belirtmiş ve her birinden
şehir köprülerini de dâhil ederek kısaca bahsetmiştir. Seyyaha göre şehirdeki çamurdan yapılmış evlerin yapısal olarak nahoşluğuna rağmen bitki örtüsü, ağaçları ve
minareleri ile uzaktan bakıldığında manzarası oldukça etkileyiciydi. Dönüş için
Mudanya’ya doğru yola koyulan seyyah ve ekibi güzel bir köye uğramış ve bu
köyde bulunan antik kalıntıları ziyaret etmişlerdi. Ayrıca gördükleri ağaçların bir
Avrupalı tarafından tasavvur edilebilecek çeşitlilikten fazla olduğunu belirttikleri
dikkatlerden kaçmamalıdır. Sahile yayılmış büyük bir köy olan Mudanya’dan İstanbul’a geçmek üzere Yunanlardan kayık kiralamış oldukları görülmektedir.
1835 yılının mart ayında İstanbul’dan İzmir’e gitmek üzere ekibiyle yola çıkan
William Hamilton, Mudanya üzerinden Bursa’ya ulaşmıştır66. Seyyahın belirttiğine göre İstanbul’a sebze ve ikmal malzemeleri getiren Mudanya gemileri olmasına
66
William J. Hamilton, Researches in Asia Minor, Pontus, and Armenia with Some Account of Their
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
433
rağmen bunun yerine veya o zamanın diğer olanaklarına rağmen daha rahat seyahat
etmek üzere 150 kuruş ödedikleri 5 çifte kürekli geniş bir kayık ile yola çıkmışlardır.
Mudanya’dan Bursa’ya giderken yol manzaralarını ve duydukları yerleşik batıl
inançları yazısına yansıtmıştır. Toprağı bereketli bu şehirde tüm Küçük Asya’da
olduğu gibi hızla azalan nüfusundan dolayı köylerinin terkedildiğini belirtmiştir.
Nilüferin toprağını, bitki örtüsünü, Balat Köyü geçişlerini, Nilüfer nehrini, karlı
tepesi olan Uludağ’ın uzaktan görüntüsünü ve şehre yaklaştıkça önünden geçtikleri kaplıcaları kısaca yazmıştır. Çoğu seyyahın ifade ettiği gibi “Türkiye Asya’sında
Brusa’dan daha pitoresk nama ve şöhrete sahip başka bir şehir yoktur”. Zengin ve
bereketli ovası, oldukça çeşitli bitki örtüsü, yapıları, kubbe ve minareleri, hemen
şehrin bittiği noktadan başlayan ormanları, tepe ve sarp uçurumları ve etrafını saran sarmaşıkla örülmüş eski kale duvarları bu tablo benzeri görüntüyü tamamlayan
özellikler olarak sayılmıştır. Bursa’nın her köşesi, çoğu Türk kentlerinde olduğu
gibi, çeşmelerle donatılmış ve sokak içinden geçen dereler seyyahın dikkatini çekmiştir. Çarşısını fakir ve sağlıksız görse de ipek ticaretinin önemine değinmiştir.
Karın yoğunluğu nedeniyle dağa tırmanamayan seyyah ve ekibi, onun yerine
baharın ilk çiçeklerini açan çeşitli bitkilerle donatılmış şehri ve şehirdeki yapıları
gezmişlerdir. Bursa tarihine kısaca değinen seyyah, kentte yaşayanların batıl inançlarından, Bursalıların yabancılara bakış açısından, Bursa’da yaşayan Ermenilerden
ve İspanyolca konuşan Yahudilerden bahsetmiştir. 25 Mart’ta Apolyont Gölü’ne
gitmek üzere şehirden ayrılan seyyah, yine güzergâhı üzerinde gördüğü köyler, eserler, kaplıcalar, yollar ve bitki örtüsü hakkında bilgi vermeye devam etmiştir. Tahtalı
üzerinden Hasan Ağa Köyüne ulaşamamışlar ve bir köylünün evinde kalmışlardır.
Daha sonraki gün konaklamak için çoğunluğu Türk olan ve ipek satışı için panayır
kurulan Kirmasti’ya geçmişler ve bir handa konaklamışlardır. Bölgenin yöneticisi
Kirketli Yakup Paşa onları huzuruna çağırmış ve konaklamak üzere evine davet
edip civarda bulunan harabeleri gezmeleri için atlarını vermiştir. Buna rağmen seyyah konaklamak üzere hana dönmüş akşam yemeği için ise Ağa yemek göndermiştir.
27 Mart sabahı harabeleri görmek üzere Hamamlı’ya geçmişler, aynı gün şehirdeki camiyi ziyaret ederek civarındaki evlerin duvarlarında eski uygarlıklara ait taşlar görmüşlerdir. Aynı gün buradan ayrılıp 12 mil mesafedeki Kestelek’e gelmişler,
40 ya da 50 ev bulunan bu köyün Ağasının daveti üzerine onun konağında gecelemişlerdir. 28 Mart’a uyandıklarında Kurban Bayramının ilk günüdür ve erkenden
yola koyulmuşlardır. Rhyndacus ya da Adırnaz Çayı olarak geçen Mustafakemalpaşa Çayı’nı takip etmeye devam ederek doğuya doğru yol alırlarken küçük bir kaleye ait harabelerle karşılaşmışlar ve akşam saatlerine doğru oldukça ıssız bir bölgeye
Antiquities and Geology, Vol. I, (London: John Murray, 1842), s. 68-97.
434
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
gelmişlerdir. Burada insan hareketlerinin kanıtı olarak yalnızca reçine elde etmek
üzere Yörükler tarafından alazlanmış birçok çam ağacı görmüşlerdir. Kirmasti’den
itibaren ıssız yerlerde olmalarına rağmen İstanbul sokakları kadar güvenli bir dağ
geçidi gerçekleştirdiklerini ifade etmiş bölgedeki büyük beyaz akbabalardan, Çivili
ve Dündar Köyü’nde bayramlaşan insanlardan, kadın ve erkek grupların köy içi
davranışlarından bahsetmiştir. Çeşitli harabeler, eski hamam ve yapılar gördükleri
bölgede ilerlemeye devam eden seyyah ve ekibi, şaşkınlıkla karşılanmışlardır zira
buraları daha evvel hiçbir Frank ziyaret etmemiştir. Bir başka geceleme daha yapmışlar, halk ile kaynaşma fırsatı elde etmişlerdir.
29 Mart’ta, yok olma aşamasına gelen Adraneia/ Hadriani (Adranos) harabeleri
olduğuna inanılan bölgeyi gezmişler, yapılarla ilgili notlar almışlardır. Aynı gün
son derece sefil bir görünüşe sahip olan Ağaçhisar köyüne varmışlar ve köylülerin
de tavsiyesiyle orada kalmadan yollarına devam etmişlerdir. Haydar köyüne doğru
ilerlerken çeşitli kale kalıntıları görmüşler ve ahşap köprüden geçmişlerdir. Haydar
köyünde kirli bir odada gecelemiş olsalar da halkın pek misafirperver olduğunu ve
ekstra malzemeler getirilmiş olduğundan rahat ettiklerini ifade etmiştir. Akşam yemeğinde çorba, haşlanmış koyun eti, sebze, pilav ve şerbet yiyip içmişlerdir. Seyyahın köydeki tüm erkeklerin ısrarla odalarına gelip kendilerine baktıklarından yakındığını da belirtmek gerekmektedir. Yine de basit hayatlarına rağmen her birinin
ağırbaşlı duruşları onu etkilemiş ve bunu Türk köylüsünün ayrıcalıklı bir özelliği
olarak kaydetmiştir. 30 Mart’ta köyden ayrılmadan evvel camiyi ziyaret etmişler ve
buradaki taşların Yunanca yazılar içeren bazı parçalar olduğunu not etmişlerdir.
Seyyah yol boyunca karşılaştıkları yeşilin muhteşemliğinden, ovadan ve eşsiz manzaradan bahsetmeye devam etmiştir. Harmancık Ağasına ait konağa vardıklarında
kendilerine verilecek atları beklerken ağa ve köylü ilişkilerini gözlemlemişlerdir.
Seyyah Türklere has etkileyici özelliklere değinmeye devam etmektedir: yaşlılara
saygı, işlerin kolaylığı ve hızı, birbirilerine karşı nazik tavırlar. Seyyah, devlet yönetimindeki yozlaşmış durumu gördükten sonra ise her şeye şüpheyle yaklaşmaya
başladığını da ayrıca eklemekten geri durmamıştır. Öğleden sonra atlar geldiğinde
Tavşanlı için yola çıkmışlar fakat Harmancık’tan çok uzaklaşmadan bir köyde gecelemek zorunda kalmışlardır. Seyyahın Eschen Kieui olarak belirttiği köy, Ece
Köyü olsa gerektir. Diğer köylerde olduğu gibi bu köyde de seyyah odasında (Travellers’ oda) gecelemişler yemek için yalnızca yumurta ve süt temin edebilmişlerdir.
Seyyah ilk defa burada Acem tazısı denen güzel köpekleri gördüğünü belirtmiştir.
31 Mart sabahı da Tavşanlı için yola çıkıp seyahatlerine Kütahya üzerinden devam
etmişlerdir.
1800’lü yıllarda gezgin sayısının artışına ve Doğu’ya yol alacakların başlangıç
noktası olarak Malta’da bir araya gelerek buradan yola koyulduklarına dikkat çeken
Charles Addison’ın, 1835 yılında gerçekleştirdiği Bursa seyahatine ilişkin anıları,
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
435
eserinin birinci cildinde bulunmaktadır67. Malta’dan yola çıkan seyyah, birçok yeri
ziyaret ettikten sonra İstanbul’a varır. İstanbul’da bir süre kaldıktan sonra 20 Haziran’da Mudanya’ya doğru yol almak üzere bir gemiye biner. Prenses Adalarından
Gemlik Limanı’na altı saatte, buradan at üzerinde Brusa’ya beş saatte varır. Yol boyunca zirvelerinde hala kar olan büyük ve etkileyici Olympus Dağı’ndan bahseden
seyyah, Gemlik’ten dikkate değer bir kasaba olan birkaç bin nüfuslu Mudanya’ya
bir saatte varmışlardır. Bursa’ya doğru devam eden yolculuklarında yoğun dut
ağaçları, kentten yükselen minareler ve Uludağ, ilk dikkati çeken unsurlar olmuştur. Detaylı bilgiler verdiği kaplıcaları, tüm Doğuda ünlü ipekçiliği, kalesi, türbeleri, çok sayıda ağacı ve çeşmesi özellikle seyyah tarafından ifade edilen özellikler
arasındadır. Olympus Dağına tırmanan seyyah, zirvedeki manzara hakkında da
yazmıştır. Bursa’dan İznik’e geçmiş ve burada bulunan antik yapıları detaylı bir şekilde açıklamıştır. İznik’ten 4 saat mesafede ise bir dikilitaştan bahsetmiştir. 23 Haziran’da Bursa’dan Monhallick’e 7 saatte gitmişlerdir. Yolda karşılaştıkları uygarlaşmamış insanlardan, silahlı atlılarla yapılan taşımacılıktan ve bitki örtüsünden
bahsetmiştir. Büyük bir kent olan Monhallick’te birkaç cami olmakla birlikte manzarasını etkileyici bulan seyyah ve ekibi kadim Rhyndicus’tan da bahsetmişler ve
burada yemek yiyip gecelemişlerdir. 24 Haziran sabahı da Aboullona Gölünü ve
12. yüzyılda inşa edilmiş bir kaleyi arkalarında bırakarak Balıkesir’e doğru yol almışlardır.
1830’lu yıllarda birden çok kez Bursa’ya gelen Helmuth von Moltke standart
bir şehir anlatımı sunmakla birlikte 1836 yılının haziran ayında İstanbul’dan hareket eden küçük bir Türk gemisinin zorlu seyri ile başlayan yolculuğunu oldukça
geç vardığı Mudanya üzerinden yapmıştır68. Mudanya’dan Bursa’ya at üzerinde geçerken gördüğü yeşil manzarayı anlatmıştır: göz alabildiğince yayılan bağ ve dutluklar, ormanlar genişliğinde zeytin ağaçları, Olymp Dağı ile muhteşem Bursa
manzarası ve havayı saran çiçek kokusu… Burayı Lombardia ve Verona ile benzeştirmiştir. Seyyah İstanbul’da mavisiyle denizin Bursa’da yeşiliyle karanın insanı büyülediğini belirtmiştir. Beyaz minare ve kubbeleri, yaz kış farklı amaçlara hizmet
eden ve eksik olmayan kar ve buzu, şaşırtıcı derecede bol bulunan suyu, buna rağmen zarafet taşımayan evleri ve sokakları ama fevkalade yapıda camileri, han ve kervansarayları, çeşmeleri ve hamamları notlarında etkileyici unsurlar olarak adlandırılmıştır. “Yarım küre şeklinde, kurşunla kaplı kubbeler, muazzam çınarlar ve serviler üzerinden yükselen beyaz minarelerden daha göz alıcı bir şey bulunmaz” şeklinde aldığı not manzaranın gücünü göstermektedir. Bursa tarzı yemeğini ise kebap, tuzlu zeytin, helva ve buzlu şerbet olarak ifade etmiştir.
67
Charles G. Addison, Damascus and Palmyra, A Journey to the East, Vol I., (Philadelphia: E.L. Carey & Hart, 1838), s. 168-171.
68
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 100-103.
436
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Yine aynı yıllarda Bursa’da bulunan Julia Pardoe şehir hakkında oldukça zengin
bir anlatım sunmaktadır69. Mudanya üzerinden Broussa’ya gelen seyyah, bereketli
Bursa ovasından ve sunduğu zengin florasından büyük ölçüde etkilenmiş ve bunu
tüm seyahatnamesine yansıtmıştır. Ayrıca şehrin bol suyu ve çeşmeleri, kaplıcaları,
camileri, türbeleri ve mescitleri başta olmak üzere mimari yapılarından bahsetmiştir.
Olympus Dağı’ndan ve zirvedeki müthiş Bursa manzarasından detaylı bir şekilde bahsetmiş ve hafızasına kazındığını özellikle ifade etmiştir. Bursa’nın yeşili ile
mimarisinin karışımı neticesinde ortaya çıkan manzaranın asla sıradan bir hal almayacağını ve bu nedenle buralardan daha güzel bir yerin zor bulunacağını dile
getirmiştir. Bursa’nın özelliklerini anlatırken şimdiye kadar gördüğü her yerden
daha güzel olduğunu ifade ettiği görülmekle birlikte bazı özelliklerini yabancı şehirlerle karşılaştırdığı görülmektedir.
Seyyah şehrin iktisadi yapısına, özellikle ipekçiliği, çarşıları ve satılan ürünleri ile
tüccarı bağlamında değinmiştir. Ayrıca burada yaşayan Türklerin ve diğer cemaatlerin kadın ve erkek olarak karakteristik özelliklerinden, kılık kıyafetlerinden ve kültürlerinden bahsederek insan portrelerini de görünür kılmış olduğu söylenmelidir.
Bir kadın gözüyle izlediği sokaklarda şehrin Doğulu yapısına atıfta bulunmuştur.
Robert Walsh, 1836 yılında Bursa’yı ziyaret etmiş kente zindelik sağlayan ve tükenmek bilmeyen berrak ve bol suyu, inanılmaz yeşil ve bereketli toprakları, kaplıca
ve hamamları, türbeleri, çok sayıda cami ve minarelerine ilişkin yorumları seyahatnamesine aktarmıştır70. Bursa nüfusunu, on bir bini Hıristiyan olmak üzere yetmiş
beş bin olarak belirtmiş şehrin sokakları ve ahşap evleri kendisine oldukça basit görünmüştür. İpekböcekçiliğinden ve dut ağaçlarından kısaca bahsetmiş, Olympus
Dağı’ndan, muhteşem manzarasından, başkent için yüklenen kervanlardan söz etmiştir. Bursa ovasının verimli olması nedeniyle sahip olduğu üretim potansiyeli ve
üretilen ürünlerin taşınması sırasında buz veya kar olanağı sayesinde gıdanın taze
olarak taşınabilme fırsatı ve şehrin İstanbul’a yakın olması Bursa’yı önemli bir iaşe
kaynağı yapmıştır71. Saraydaki sebze, meyve ve et gibi gıdaların saklanması ve yaz
aylarında içeceklerin soğutulması ihtiyacına istinaden Uludağ’ın zirvelerinden baltalarla kesilen buz özel keçelere sarılarak katırlar üzerinde Mudanya İskelesi’ne ulaştırılıyor oradan da buz gemileriyle saraya gönderiliyordu. Bursa’dan Saray’a haftalık olarak 3-4 ton kar ve buz yollanmaktaydı72.
69
Miss Pardoe, The City of the Sultan; and Domestic Manners of the Turks in 1836, Vol. II, (London:
Henry Colburn, 1837), s. 1-106.
70
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 103-106.
71
Cafer Çiftçi, “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İâşesinde Bursa’nın Rolü”, Ankara Üniversitesi
Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 16, (Ocak 2004), s. 164.
72
Behçet Kemal Yeşilbursa, a.g.m., s. 56, 58.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
437
Edmund Spencer aynı yıllarda Bursa’yı ziyaret eden bir başka seyyahtır73. Burayı Türk İmparatorluğu’ndaki en kayda değer şehirlerden biri olarak ifade etmiş,
İstanbul’da kalan her gezginin muhakkak görmesi gereken yerler arasında birinci
sırada önerdiğini belirtmiştir. Bursa, Olympus Dağı’nın eteğinde büyüleyici manzarayla çevrili romantik ve doğa hayranlarını memnun eden mükemmel bir şehirdir.
“Şehrin uzaktan yarattığı şiirsel etkisi en müşkülpesent manzara ressamlarını
bile hayran bırakır. Minare ve kubbeleri zengin bitki örtüsü ile kaynaşır, karlı tepeleriyle Olympus Dağı bu manzarayı tamamlar.”
Aynı zamanda dağ tırmanışı sırasında tanıştığı Türkmenler başta olmak üzere
iyi niyetli sakinleri olan bir şehirdir. Böylece gündelik yaşamı bu iyi niyet sayesinde
korkusuzca inceleme şansı elde ettiğini belirtmiştir. Bu kentin Türk, Rum, Ermeni
ve Yahudi sakinlerinin, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki en zeki, en gayretli ve en nazik insanlar olup din ve kültür farklılığına rağmen barış ve dostluk içinde yaşadığını
seyahatnamesine aktarmıştır. Bursa ve çevresinin nüfusu neredeyse yüz bindir ve
çoğunluğu ipek ve pamuk üretimi ve ticaretiyle uğraşır. Yazar bu haliyle Bursa’yı
Türkiye’nin Lyons ve Manchester’ı olarak ifade etmektedir. Pazarları da göz doldurmakta ve İstanbul’a nazaran daha kaliteli ve ucuz mallarla dolu olduğunu belirtmektedir. Sokakları dar, evleri ahşaptan, çeşmeleri süslü ve Türk şehirlerine
özgü monotonluğu yıkan özelliklere sahip olduğunu ifade etmiştir.
Bereketli toprakları, sayısız membaı, özellikle zeytin, dut ve kestane ağaçları ile
asma bahçeleri, binlerce nadir bitkisi, meşe ve kayın ağaçları ile süslenen Bursa,
dünyada bir cennet olarak nitelendirilmiştir. Kaplıcaları ve suyunun hastalıkları
iyileştiren özelliklerine değinen seyyah yaz aylarında yüksek sosyete için Carlsbad’a
benzer özellikler taşıdığını belirtmiştir.
1837 yılında Bursa’yı ziyaret eden Baptistin Poujoulat burayı camileri, evleri ve
sokaklarıyla doğadaki tüm renklerin armonisine sahip bir kent olarak betimlemiştir74. Bin bir gece masallarındaki gerçek üstü şehir benzetimini yaparak İspanya’dan
sürgün edilen Yahudilerin ikinci bir Granada’ya kavuştuklarını belirtmiştir. Şehrin
nüfusunu doksan bin Türk, beş bin Rum, üç bin Ermeni, iki bin Yahudi olarak
belirtmiş ve dört ulusun dört farklı bölgede yaşadığını ifade etmiştir. Şehirdeki
süslü çeşmeleri, sayısız mallarla dolup taşan çarşıları ile her çeşit meyve ağacının yetiştiğinden bahsetmiştir. İpekböcekçiliğini anlatırken çok güzel kumaşlar dokuyan
yüzlerce tezgâhın olduğunu yazan seyyah, ipeğin Fransa’daki gibi dokunduğunu
ifade etmiştir. Şehirde 3 Rum, 2 Ermeni kilisesi ve sinagog ile 150 cami olduğunu
73
Edmund Spencer, Travels in the Western Caucasus Including a Tour Through Imeritia, Mingrelia, Turkey, Moldavia, Galicia, Silesia, and Moravia in 1836, Vol. II, (London: Henry Colburn,
1838), s. 156-162.
74
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 107-108.
438
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
belirterek özellikle Ulucami’den detaylı olarak bahsetmiştir. Birçok kervansaray,
medrese, imaret ve türbenin olduğunu ifade ederek birkaçını kaplıcalarla birlikte
detaylı olarak aktarmıştır.
İstanbul’da doktorluk yapan Carl Aubois Bernard, 1840 yılında gözünden
duyduğu rahatsızlık nedeniyle tedavi amacıyla kaplıcaları ziyaret etmiş ve şehre âşık
olmuştur75. Yirmi gün içinde hastalığının ortadan kalkmış olması nedeniyle seyahatini yazmaya karar verdiğini özellikle belirtmiştir. Kaplıcaların ancak usulüne uygun kullanılması durumunda faydalı olacağını ifade etmiş ve bu usulü de açık bir
reçete halinde sayfalarına yansıtmıştır. Ayrıca Bursa’nın gönül açan ovaları, hava
ve gıda değişikliği ve aynı zamanda tazeliği gibi ferahlıklarının da tedavide etkili olduğunu belirtmiştir. Oldukça detaylı bir anlatımla tedavi için gelinmesi gereken
mevsimleri ve gün içi ziyaret saatlerini yazmıştır. Hamamların fiziksel özellikleri
hakkında bilgi aktarırken, tedavinin tam olması için hastanın manzaralı yerlerde
gezinti yapmasının, gıda ve istirahatine özen göstermesinin gereği hastaları şehri
gezmeye yönlendirmektedir. Şehrin çok sayıda olan cami ve türbelerinin bazılarına
ait yapısal özelliklere değinmiştir. Ayrıca şehrin en güzel yerinde kurulu Bursa Kalesinden ve dört topu bulunan Tophane’den bahseden seyyah, buradan görülen
ova manzarasının tarife sığmaz güzelliğiyle hastalara ferahlık verdiğini belirtmiştir.
Birçok mesire yerlerine, çeşitli ağaçlardan oluşan ormanlarına, kentin ferahlığına,
billur sularına, doğasına değinmiş, İnkaya köyünden, Mıhaliç’ten, Abulyont gölünden, ulu çınar ağacından, Misi’den, Nilüfer’den ve daha birçok köyden bahsetmiştir. Seyyaha göre Bursa tabiatının zenginliği kelimelerle ifade edilebilecek türden değildir ve muhakkak gözle görmek gerektir. Çok teferruatlı hazırlanan bu yazı
tam bir gezi yazısıdır ve neredeyse şehrin hiçbir köşesini unutmadan hazırlanmıştır.
Madame Ida Pfeiffer, 1842 yılının mart ayında başladığı seyahatini kaleme aldığı seyahatnamesinin kısa bir bölümünde bir mayıs ayında yaptığı Brussa gezisinden bahsetmektedir76. Zorlu ve sıkıntılı geçen İstanbul ile Bursa arasındaki yolculuğuna rağmen Bursa’ya girerken karşılaştığı ilkbahar ışığındaki şehir manzarası
onu büyülemiştir. İsviçre’ye benzettiği manzara daha sonra ona sıradan gelmeye
başlamış ve hatta Olimpos Dağı’nın yüksek olmadığını yazılarına yansıtmıştır. Şehirdeki çok sayıda camiye ait minarelerin manzarasındaki görüntüsünü ve ipeğinin
kalitesini beğendiğini ifade eden anlatımına nazaran sokaklarının dar, evlerinin ahşap, taş veya çamurdan yapılı, koyu renkli ve çatılarının geniş olması nedeniyle şehrin fakir göründüğünü dile getirmiştir. Şehir sakinlerinden Türklerin on binden
fazla eve sahip olduğunu, buna karşın Hıristiyanların, Rumların ve Yahudilerin
75
76
A.g.e., s. 110-119.
Madame Ida Pfeiffer, Visit to the Holy Land, Egypt, and Italy, H.W. Dulcken (Çev.), Second Edition, (London: Ingram, Cooke, and Co, 1853), s. 69-74.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
439
toplamda dört bin evi olduğunu yazmıştır. Sokakları ve zengin olmayan çarşını gezmiş, camileri ziyaret etmiş, doğu şehirlerinin ortak bir özelliği olarak sokaklarının
köpek ile dolu olduğunu ifade etmiştir. Detaylı olmayan bir şekilde kaplıcalardan
ve Olimpos Dağı’ndan şehre ulaşan soğuk sulardan bahsetmiştir.
Charles James Monk, 1848 yılının haziran ayında İstanbul’dan Brusa’ya ulaşmak üzere bindiği bir buharlı gemi ile yaklaşık altı saat süren seyirden sonra Gemlik
Limanı’na varmıştır77. At üzerinde üç saat süren bir yolculuk sonrası geniş ve verimli Bursa ovasına ulaşan seyyah iki saat daha süren yolculuğun sonunda Hotel
d’Olympe’ye varmıştır. Kentin manzarasına hayran kalmış olan seyyah ihtişamlı
cami ve türbeler, hamamlar, geniş ve güzel binalardan bahsetmiş, şehrin bol suyuna
ve ferahlatıcı çeşmelerine değinmiştir. Eski kale, hapishane, Bursa sokakları, dut
ağaçları, ipek imalatı, Olympos Dağı kısaca değindiği konular arasındadır. Küçük
Asya’nın en iyi ipeğinin burada olduğu ve 30.000 kişinin bu işte çalıştığını belirterek kentin iktisadi yönünden bahsetmiştir.
18. yüzyılın ilk yarısında şehri ziyaret eden seyyahlar arasında birbiriyle zıt kalacak bilgiler verildiği okutucunun dikkatinden kaçmamalıdır. Her ne kadar seyyahlar Bursa’nın yeşil doğasına âşık olmuşsa da yapıları hakkında çelişik bilgiler vermişlerdir. Seyyahların bakış açısında bazı yapılar ihtişamlıyken bazıları basittir. Aynı
durum, 19. yüzyılın ikinci yarısında da söz konusu olmuştur.
1853 yılının haziran ayı başında Londra’dan ayrılan George William Frederick
Howard Carlisle, 24 Haziran’da Haliç’e demirleyen bir gemide bulunmaktaydı78.
28 Haziran’da ise dört kişilik bir grupla birlikte bir Türk buharlı gemisiyle 5,5 saatte Moodania’ya geçmiştir. Buradan Bursa’ya 6 saate yakın süren yolculuğunun o
zamana kadar tecrübe ettiği en güzel şeylerden biri olduğunu ifade eden seyyah,
bereketli topraklardan, Marmara Denizi’nin yol ile birleşen muhteşem görüntüsünden, her adımda güzelleşen ve her çeşit ağaçların arasında görülen beyaz minarelerden oluşan Bursa manzarasından büyük bir keyifle bahsetmiştir. Bursa’da kaldığı günlerde Olympus isimli bir otelde konaklamış, kaplıcaları ziyaret etmiş ve hizmet sektöründe bulunan çalışanların İstanbul’a nazaran daha uzman olduklarını
ifade etmiştir. Bursa çarşıları ziyareti sırasında yumuşak ve kaliteli olarak ifade ettiği
Bursa bezi satın almış, ipek üretiminden bahsetmiştir. Ayrıca Ramazan ayına rağmen yiyecek içecek servis edildiğini ve buradaki insanların misafirperver olduğunu
belirtmiştir. Camilerden birkaçını ziyaret eden seyyah, buradaki basit ama etkileyici olan camilerin İstanbul’daki camilere nazaran daha doğuya özgü bir mimaride
77
Charles James Monk, The Golden Horn and Sketches in Asia Minor, Egypt, Syria and teh Hauraan,
Vol. I, (London: Richard Bentley, 1581), s. 48-58.
78
George William Frederick Howard Carlisle, Diary in Turkish and Greek Waters, C.C. Felton
(Ed.), (Boston: Hickling, Swani and Brown, 1855), s. 34-37.
440
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
inşa edildiklerini belirtmiştir. Ramazan ayı dolayısıyla cami minarelerinin aydınlatmalarından etkilenmiştir.
1855 yılında yayımlanan seyahatnamesinde İstanbul’dan Gemlik’e buharlı bir
gemiyle geldiği gördüğümüz A. Ubucini, Bursa vadisinin güzelliğini ve verimliliğini ifade edecek kelime bulmanın zor olduğunu belirtmektedir79. Bursa’yı ziyaret
eden neredeyse tüm seyyahlar için karşılaşılan ilk manzara Ubicini için de nefes kesiciydi. İspanya’dan kovulan Yahudiler için buranın bir başka Granada olduğunu
düşünmüştür. Tarihsel bilgi aktardığı sırada Bursa için, ilk sultanların mezarları,
eski anıtları, çok sayıda camileri, tekkeleri, bilinen şahsiyetlerin türbeleri ve sayısız
abideleri ile Osmanlılar için bir tapınak benzetmesi yapmıştır. Kendinden önceki
seyyahların kent hakkında verdikleri bilgileri değerlendirdiğinde 1540’lı yıllarda
Belon’un Bursa’yı büyük bir şehir olarak ifade etmesine atıfta bulunarak sonraki
yıllarda sürekli gerilemenin yaşandığını yazmıştır. Şehre ilişkin verdiği istatistiklerde nüfusunun 4/5’ü Müslüman diğer kısmı Rum, Ermeni ve Yahudilerden
oluşmaktaydı; yalnızca İngiltere ve Fransa’nın temsilcilikleri vardı, 132 cami, 12-15
tekke, 14 çarşı, her mahallede bir mektep, belli başlı camilere bağlı medreseler, çok
sayıda hastane, çeşme ve hamam bulunduğunu belirtmiştir. İktisadi yaşama ilişkin
şarap ve ipek üretimini, dokuz iplik fabrikasını ve ihracat yapıldığını yazmıştır. Seyyaha göre, geniş kullanım ağıyla bol suyu ve hamamlardaki konforu nedeniyle
Bursa’yla kıyaslanabilecek bir şehir yoktur. Banyo mevsimi mayısta başladığı için
bu ayda Bursa ziyaretçilerle dolup taşmaya başlarken bunların içindeki Türkler reformcu Türklerdir zira eski kafalıların seyahat etmediğini belirtmiştir. Avrupa’daki
gibi ne balo ne tiyatro ne de konser vardır. Rumlar hariç herkesin karakterlerinde
ağırbaşlılık ve ketumiyet olduğunu belirtmiştir, hatta avazı çıktığı kadar bağıran bir
Türk çocuğuna dahi rastlamadığını, hayvanların bile sakin olduğunu yazmıştır.
“Burada dünyevi şeyleri unutursunuz, tabiatın güzelliği ve tarihi hatıraların ihtişamı ruhlara huzur verince dinginlik kaçınılmazdır.”
Georges Perrot, Bursa’ya birden fazla gelen gezginlere bir örnektir. Çok uzun
süre kalmadığı bu ziyaretlerinde şehrin nüfusu, şehrin sakinleri ve dervişler hakkında bilgi vermektedir80. Şehrin 1855 yılındaki depremden sonra oldukça büyük
zarar gördüğünü ve nüfusunun da 35.000’lerde olduğunu belirtirken, ipek sanayiine ilişkin olarak da şehirde buhar makinaları bulunan iplikhaneleri 35 adet olarak
ifade etmiştir81. Artan iplikhane sayısı üretimi de arttırmış ve baskın etki gösteren
Batı menşeli ipek ve pamuklular bir süre etkisini azaltmaya başlamıştır. Seyyah
79
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 123-130.
Heath Lowry, a.g.e., s. 147.
81
Halil İnalcık, a.g.m., s. 448.
80
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
441
ikinci ziyareti sırasında Bursa’nın bir haydut kenti olduğunu belirten paşa tarafından kendilerine altı asker verildiğini belirtmiştir82. İzmit körfezinin güneyinden
ilerleyerek İznik üzerinden Bursa’ya varmak üzere yola çıkmışlardır. Aylardan mayıstır ve seyyah gördüğü manzara karşısında medeni hayatı geride bırakıp maceraya
atıldığını özellikle belirtmiştir. İznik’te Rum başpiskoposunun evinde konaklamıştır. Kentte talan ve tecavüz olmadığını öğrenince halklar arasında sancılı da olsa
eşitliğin geleceğini belirtmiştir. İznik’ten Gemlik’e doğru yol alırken Boyarcık/Boyalıca köyünde imamın evinde konaklamıştır. Seyyah ve ekibi 7 Mayıs sabahı buradan ayrılırken bir miktar para vermişse de seyyah özellikle açıklama yapmıştır:
“vermeseydik kuşkusuz bizden istemezlerdi” oysa “para alacağından emin olmayan
bir Normandiyalı köylünün evinde yerleşmeye çalışın da ondan sonra bana haber
verin.” Aynı yıllarda burayı ziyaret eden bir başka seyyahın Türkler bahşiş almadan
hiçbir şey yapmaz diye yazdığı hatırlanırsa seyyahların bakış açılarındaki farkı görmek mümkün olabilir.
Yangında harap olmuş fakir kent Gemlik’te bir tacirin evinde kaldığı sırada kapitalizmin Osmanlı’da yarattığı etkiye, ipekböcekçiliğinde cemaatlerin payına ve
bölgesel endüstrilerin yıkımına özellikle değinmiştir. Ekip Mudanya için sahil istikametinde yola devam etmiştir ve Mudanya’da Roche isimli bir Fransız tüccarın
evinde konaklamışlardır. Burada ise Mudanya fabrikalarındaki işçi profili hakkında
bilgi vermiş, çalışma saat ve ücretlerinden bahsetmiştir. Mudanya’dan sonra
Bursa’ya ulaşan seyyah ve ekibi 3 gün burada kalmışlar ve Olimpos Otelinde konaklamışlardır. Türklerin doğayı, yeşili, gölgeyi ve duru çeşmeleri sevdiğini belirtmiş ve Bursa’nın onlar için en uygun kent olduğunu ifade etmiştir. Şehirde tüm
yapıları ve anıtları kapsayacak standart bir turistik gezi yapan seyyah, İstanbul’a
yolu düşen herkesin de muhakkak Bursa’ya gelmesini tavsiye etmiştir.
Seyyaha göre Bursa kıyas kabul etmez ölçüde yeşil güzelliğe sahiptir. Hala kar
olan dağa tırmanamadıysa da burada bulunan güzel ağaçların bölge halkının öngörüsüzlüğü nedeniyle azalmakta olduğunu belirtmiştir. 1855 depreminin yok edici
ağır etkilerine de değinen seyyah kaplıcaların çok güzel olduğunu ama şehirde yarattığı deprem etkisi nedeniyle pahalıya mal olduğunu ifade etmiştir. Türklerin ilk
dönemlerinde pek çok anıt yaptırdığını fakat artık anıt bile yapmadıklarını hatta
doğanın tahrip ettiği anıtlarını onarmadıklarını, onarılan birkaç tanesinin de usulüne göre onarılmadığını dikkatle betimlemiştir. Fakir görüntüsü olan şehrin nüfus
istatistiklerine değinmekle birlikte iktisadi yapı içindeki etkilerini de anlatmıştır.
Cami ziyaretinde bulunan seyyah Bursa Türklerinin Avrupalı görmeye alışkın oldukları için fanatik olmadıklarını belirtmiştir.
82
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 138-148.
442
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
İpekböcekçiliği sanayiine değinirken kullanılan makinaların bakım ve onarımlarının Bursa’da yapılmakta olduğunu ve burada buharlı makinaların imal edildiğini belirten seyyah, yine de fabrikaların ve çalışanların deneyimsiz olduğundan dolayı fazla fire verdiklerini ifade etmiştir. Bu nedenle iflaslar artmış; rekabet, üretim
ve işletme masrafları, gümrük ve taşıma masrafları yükselmiştir. Taşkömürü az olduğu için dikkatsizce odun kullanımı artmakta olduğundan Bursa ormanlarının
tehlikede olduğunu belirtmiştir. Çalışan tezgâhların sayısı azaldıkça endüstrinin
yok olmaya yüz tuttuğunu ve Doğunun artık kendine has bir endüstrisi olmadığından kalitesiz ve defolu ürünlerin arttığını yazmıştır.
1858 yılının sonuna doğru seyahat maksadıyla kız kardeşiyle birlikte İngiltere’den ayrılan Emily Anne Beaufort, 1860 yılının temmuz ayında bir süre kaldıkları İstanbul’dan Bursa’ya geçmiştir83. Broussa’yı görmek için oldukça heyecanlı olduğunu dile getiren seyyah bir buharlı gemiyle Mudanya’ya varmak üzere İstanbul’dan hareket etmiştir. Mudanya’dan Gemlik’e geçmiş yolun çevresine ilişkin
manzaranın güzelliğinden bahsetmiştir:
“Kahverengi, mor, koyu mavi ve leylak tonlarına sahip dağ ve tepelerle çevrelenmiş koyu kahverengi ve gölgeli yeşille bezenmiş sınırsız büyüklükteki zengin ovası,
buradan yükselen bulutsuz ve haşmetli Olympus Dağı’nın gökyüzüne karışmış çıplak tepeleri ve arkamızda bıraktığımız koyu mavi deniz hayran olunacak bir güzelliğe sahipti.”
Uzun bir seyahatten sonra ancak gece yarısı ulaştıkları şehirde bir Alman oteline
giriş yapabilmiş olan seyyah yorgunluğuna rağmen Bursa’nın görüntüsüne hayran
olmuştu:
“Ancak soğuk kalpli ve donuk gözler Bursa’nın etkileyici güzelliğinden büyülenmeyi başaramayabilir” ... “Aklım, Şam ve Beyrut’un, Antakya ve İzmir’in, Yunanistan’ın altın halesinin yakın ve canlı hatıralarıyla doluydu ama hepsi Bursa’nın
nadir güzelliği karşısında yok oldu”.
Fevkalade verimli ovasında akan parlak suları, yeşil meraları, zengin meyve bahçeleri ve azametli koruları içeren ormanları bir tarafta dağın eteğinde kıvrımlı şehrin küçük vadileri ve parlak renkli ilginç yüzlerce güzel evi şeklinde yaptığı şehir
betimlemesiyle okuyucuları da büyülediği söylenmelidir. Ona göre Bursa, romantik şekilde çekici bir şehirdi ve her özelliği detaylı olarak görüldükçe daha kıymetli
bir hal alıyordu. Bursa’nın şehir yapısı için şimdiye kadar gördüklerinin içerisine en
pitoresk yapıda olduğunu ifade etmiştir. Dik yokuşları, şehir esintileri, sürekli şekilde duyulan akan su sesi, dar ve temiz sokakları, evlerin sıralanma biçimleri bu
pitoresk yapıda etkisi olan unsurlardı. Evler İsviçre ve Flaman şehirleri gibi ahşap
83
Emily A. Beaufort, Egyptian Sepulchres and Syrian Shrines Including Some Stay in the Lebanon, at
Palmyra, and in the Western Turkey, Vol. II, (London: Longman, Green, Longman, and Roberts, 1861), s. 406-425
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
443
yapılı ve yüksek duvarlıydı. Nereye bakılırsa bakılsın kubbeli bir hamam ya da sayıları 360’ı bulan cami minaresinden birini görmek mümkündü. Bursa’nın ünlü
ve çoğunlukla Fransızlara ait çok sayıda güzel binalar olarak inşa edilmiş ipek ve
iplik fabrikaları bulunmaktaydı. Eğlenceli ve çekici bir unsur olarak ifade edilen
pazarlar, Avrupa ve Asya eşyalarıyla doluydu.
Bursa tekstil endüstrisi, pamuklu havluları, bornozları, ipeği, deve ve keçi kıllarından yapılan elbiseleri, ipek bürümcük/şilebezi kumaşlarıyla meşhurdu. Seyyahın hiçbir kumaşın daha güzel ya da burada kullanılan renklerden daha renkli olmadığını, şimdiye kadar gördüklerinin en iyilerinin burada olduğunu özellikle
ifade ettiği görülmektedir. Üç, dört yarda da bir lokanta ya da tatlıcı, iki dakikada
bir sokak satıcıları ile karşılaşmak mümkündü. Temiz havası olan Bursa’da, taze
sebze ve meyve, av eti, günlük et, süt, kaymak ve yoğurt gibi sağlıklı yiyecekler vardı.
Nüfus çoğunluğu Müslüman olan 75.000 kişiydi ve Hıristiyanlar nüfusunun ¼
dahi değildi. 20 yardada bir karşılaşılan camiler, depremlerde yıkılmış olanlarının
yeniden onarımı ya da kalıntıların tamamen kaldırılması yerine yenileri inşa edildiğinden çoğalmaktaydı. Birçok caminin, türbenin, şehir surlarının detaylı anlatımını yapan seyyah, özellikle depremsiz Bursa’nın tamamen bir cennet olacağını belirtmiştir.
Bursa, Doğuya özgü alışkanlık ve davranışların incelenebileceği Asyalı bir
kentti. Bu nedenle seyyah kadın ve erkeklerin günlük hayatlarından örnekler ve iktisadi yaşama katkılarına ilişkin kesitler de sunmuştur. Üç ya da dört gün kalmak
üzere Bursa’ya geldiklerini dile getiren seyyah, şehrin çekiciliği nedeniyle iki haftadan fazla kalmıştır. Hatta ev kiralayıp daha uzun bir süre kalmak istemişlerse de
çeşitli nedenlerle Avrupa’ya dönmeye karar vermek zorunda kalmışlardır. Dağa tırmanma tecrübesine ilişkin olarak dağın yolu, flora ve faunası ile sunduğu panoramik manzarayı oldukça detaylı olarak seyahatnamesine yansıtmıştır. Seyyahın
Bursa’ya âşık olduğunu ifade etmek mümkündür. Zira Mudanya’dan ayrılışlarını
kaleme alırken özellikle en nihayetinde kendilerini uzaklaştırmayı başarabildiklerini ve cennet Bursa’ya veda etmenin ne kadar zor olduğunun altını çizmiştir.
19.yüzyıl Bursa’sında sürekli bir değişiklik olmakta ve bu dönüşüm seyyahların
notlarında da kendini göstermektedir. 1844, 1851 ve 1863 yıllarında şehri ziyaret
eden Hayrullah bin Abdülhak Efendi her defasında bir öncekinden farklı bir Bursa
gördüğünü ifade etmiştir. Ahmed Vefik Efendi’nin şehre ilişkin imar ve tamir işlerinden, yollardan, köprülerden, evlerden, yıkılan abidelerin tamirinden ve burada
çalıştırılan işçilerden bahsettiği görülmektedir84. Ahmed Vefik Paşa, 19. yüzyılın
ikinci yarısında şehri ziyaret eden seyyahlar tarafından sıklıkla anılan bir validir.
1879 ile 1882 yılları arasında valilik yaptığı dönemde şehre büyük katkıları olmuş
84
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 120-122.
444
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
ve birçok mimari eser inşa ettirmiştir. Şehrin eksikliklerinden biri olan oteller başta
olmak üzere, çeşitli yapıların ve yolların modernleştirilmesinde etkili olmuştur85.
1865 yılında eşi ve arkadaşlarıyla seyahat eden Anna Vivanti, ısrarla onları davet
eden Alman bir çifti ziyaret etmek üzere İstanbul’da bulundukları bir sırada buharlı bir gemiyle Mudanya üzerinden Brussa’ya geçmişlerdir86. Seyyah burada geçen günlerini tüm seyahatinin en hoş günleri olarak ifade etmiştir:
“Oldukça verimli ova üzerinde ve Olympus Dağı eteklerinde bulunan Bursa,
tam anlamıyla Türk karakterini yansıtan bir kenttir. Evler ahşaptan, sokakları dar
fakat birçok Türk kentinden daha temiz, zarif minareleri olan güzel camileri var.
Her caminin önünde bulunan ağaçların gölgesindeki çeşmeler en hoş mekânlardır.
Gölgeli, serin ve büyük bir kenttir. Halkı hala geleneksel Türk kıyafetleri giyiyordu.”
Broussa hakkında çok kapsamlı bilgiler sunan bir diğer seyyah Mary T. Walker’ın yazdığı seyahatname 1886 yılında basılmıştır87. Seyyah, kentin tarihine, kaplıca ve hamamlarına, tarihi eserlerine, flora ve fauna özelliklerine, pazar ve çarşılarına, gayrimüslimlerin yaşantılarına, Olimpos Dağı’na, çeşmelerine, camilerine,
türbelerine, ipekböceği yetiştiriciliğine, ipek üretimine ve kalitesine ve fabrika hayatına oldukça detaylı olarak değinmiştir. Deprem sonrasında şehrin yeniden restore edildiğini belirtirken şehrin yollarının ve yapısının daha konforlu olarak düzenlendiğini belirtmiştir. Her seyyahı etkileyen havası temiz, suyu bol, verimli yeşil
Bursa, Mrs. Walker’ı da etkilemiştir. Ona göre Bursa, doğuya özgü kültürel değerleri hala fazla yaşatan bir özelliğe sahiptir, halkı genel kabul görmüş bir şekilde saygılı ve medenidir. Sosyal hayatın yaşandığı mekânlarda kahve, nargile ve muhallebiciler vardır. Seyahatnamesinde nadir olarak dikkatleri çeken olumsuz yorumlardan biri kentin kullanışsız yollarıyla alakalıdır. Genel olarak değerlendirildiğinde
aslında gayet çekici olan bu kentin ziyaretçi sayısının az olması seyyah tarafından
üzüntü verici olarak ifade edilmiştir.
1891 yılında İbnü’l-Celâl Sezâi’nin Bursa’ya gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin yazdığı gezi notları, bir Osmanlı seyyahı tarafından yazılan nadir eserlerden biridir88.
21 Nisan 1884 tarihinde Özel İdare’nin Gedikler vapuruyla Mudanya üzerinden
Bursa’ya geçen seyyah toprak bastı namıyla bir kuruş geçiş vergisi ödemiştir. İskele
sokağında bekleyen kadife kaplı arabalardan biriyle devam ettikleri yolda, zeytin ve
85
Neslihan Dostoğlu, “Bursa’nın Kentsel ve Mimari Gelişimi”, Payitaht Bursa’da Kültür ve Sanat
Sempozyumu, Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2006), s.272.
86
Anna Vivanti, A Journey to Crete, Constantinople, Naples, and Florence: Three Months Abroad,
(London: Printed for Private Circulation, 1865), s. 118-123.
87
Mary Walker, Eastern Life and Scenery with Excursions in Asia Minor, Mytilene, Crete, and Roumania, Vol II, (London: Chapman and Hall Limited, 1886), s. 93-197.
88
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 163-173.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
445
dut ağaçları, müthiş kokulu yabani çiçekler, taş köprüler, Misebolu/ Aydınpınar
Rum köyü, Bademlik, Fethiye köyleri başta olmak üzere yeşil renk elbiseye bürünmüş köyler gördüğünü belirtmiştir. Bursa’da hamamları kullanmış, cami ve türbeleri ziyaret etmiş, gündelik yaşamı incelemiş, meşhur Bursa kebapçılarında yemek
yemiştir. Setbaşı mesire yerine, Yıldız Kahvesine, Acemler panayırına ve Mevlevihane’ye gitmiş olan seyyah, “Ulvi hal içinde heybetli memleket” Bursa’ya geldikleri
ulaşım yoluyla veda etmişlerdir.
1894 dolaylarında şehri ziyaret eden Vital Cuinet, aktardığı detaylı bilgilerin yanında ayrıca şehre ilişkin istatistiki bilgi de vermiştir. Bunlardan birisi 5 sancak, 24
kaza, 61 nahiye ve 3058 köyden oluşan Hudâvendigâr vilayetinin 1.626.869’a ulaşan nüfusudur89. Bursa nüfusunu gayrimüslimler dâhil 76.303 olarak belirten seyyah, 1892 yılı salnamesinde bulunan rakamlara oldukça yakın bir sayı vermiştir. Bu
yıllarda Bursa’da 165 adet cami, 57 okul, 27 medrese, 7 imaret, 7 kilise, 3 sinagog,
49 kervansaray ve 36 fabrika bulunmaktaydı90.
Aynı yıllarda Bursa’yı ziyaret eden bir diğer Osmanlı Fatma Fahrünnisa Hanım’dır. 1895 yılında Fatma Fahrünnisa Hanım’ın Bursa’ya ilişkin gözlemlerini
içeren seyahatnamesi, Hanımlara Mahsus Gazete’nin 19 sayısında yayımlanmıştır91. İstanbul’dan yola çıkıp Mudanya’ya, oradan da birkaç yıl önce işlemeye başlamış ve oldukça yavaş yol alabilen bir trenle Bursa’ya geçmiştir. Bursa’daki ilk gününde karşılaştığı güzel manzarayı ifade etmek ve renk cümbüşü içinde Bursa Ovasını hakkıyla anlatabilmek için şair ya da ressam olmalı diye düşündüğü görülmektedir. Şehrin bereketli toprakları, rengârenk çiçekleri, çeşit çeşit ağaçları, dağ ve tepeleri seyyahı oldukça etkilemiştir. Hatta bazı çiçekleri köklerinden sökerek yetiştirmek üzere İstanbul’a götürmüştür. Öncelikle, suyun dünyada Bursa’daki kadar
çok olabileceği başka bir şehir olmadığına kanaat getirdiği anlaşılmaktadır. Fakat
bu suyun hepsinin kaba olduğundan içilemeyeceğini belirtmektedir ki içilecek suyun fıçılarla getirilip satıldığını ifade etmiştir.
Kısa bir kent tarihi bilgisinden sonra 1855 depremine değinmiş ve nüfusu kırk
bin olarak vermiştir. Şehirde bulunan cami ve türbeleri tarihi arka planıyla birlikte
detaylıca anlatmıştır. Şehirde bulunan kaplıcaları, suyunun özellikleriyle birlikte
tedavi edici yönüne de değinerek okurlarıyla paylaşmak istediği görülmektedir.
Numune Çiftliğini ziyaret eden seyyah, buradaki tarım ve hayvancılık üzerine geliştirilen üretim uygulamalarını anlatmıştır. Mesire yerlerini, Misi köyünü, Nilüfer’i, İnegöl’ü gezmiş; burada gündelik yaşamı ve insan manzaralarını, halkın misafirperverliği ve cömertliğiyle birlikte tasvir etmiştir.
1890’lı yıllarda Bursa’ya gelen Georgina Adelaide Müller, buraya İstanbul’da
89
Feridun Emecen, a.g.m., s. 286.
Halil İnalcık, a.g.m., s. 448.
91
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 185-202.
90
446
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
bulunduğu sürelerde gelmiş ve yazdığı seyahatnamesinde şehre ilişkin ayırdığı sayfa
sayısı az olsa da gözlemlerini detaylı bir şekilde aktarmıştır92.
Brûsa’ya Mudanya üzerinden ulaşan seyyah için ilk dikkat çeken özellikler
Olimpos Dağı’nın karlı tepeleri, kentin göz alıcı doğası, selviler başta olmak üzere
türlü ağaçları, zengin ovası ve temiz havası olmuştur. Seyahatnamesinde kent tarihi
hakkında bilgiler de sunmuş olan Mrs. Müller, kentin mevcut yapılarını değerlendirmiş ve özellikle Ulu Cami, Yeşil Cami, Bayezid Cami ve türbelerin iç detaylarıyla
bahçelerinin yapısal özelliklerine değinmiştir.
1855 yılı depreminin etkileri ve şehrin yeniden inşa süreci bu seyyahın da dikkatini çekmiş olduğundan gezi yazısına şehrin değişimini de aktarmıştır. Şehrin
Apollonia gölü başta olmak üzere çevresi, çarşıları, ticarete konu ürünleri, pazarlık
usulleri, ipekböcekçiliği ve kaplıcaları seyyahın değindiği diğer konular arasındadır.
Özellikle kaplıcalar ön plana alındığında romatizma hastalıklarına iyi gelen suyu,
bu kaplıca suyunun yerel halk tarafından kullanımı, suyun kalitesi ve ısısı, hamamların iç kısımlarına ait fiziksel detaylar ile kullanımı gibi hususlara değinirken seyyahın kişisel tecrübelerini de aktardığı görülmektedir.
1897 ve 1898 yıllarında Bursa’yı ziyaret eden Paul Lindau, ilk ziyaretindeki hava
muhalefeti nedeniyle şehri tam olarak algılayamadığını ikinci gidişinde karşılaştığı
güzel Bursa manzarası nedeniyle özellikle belirtmiştir93. Kötü bir ruh haliyle kaleme
aldığı ilk kitabını yayınlamamış olmanın ne kadar isabetli olduğunu ifade ettiği görülmektedir. “Havaya bağlı olarak değişen doğa görüntüsü, Bursa’nın en cezbedici
yanı” olduğu için Bursa’ya ilişkin gözlemler kötü hava koşullarında yazılırsa hataya
düşüleceğini belirtmiştir. Olymp’in karlı tepelerine yaslı denize uzanan yemyeşil
ovanın güzelliği ile başlayan seyyah, doğa manzarasının hiçbir yerde görülemeyecek
kadar güzel olduğunu belirterek devam etmiştir. Mudanya üzerinden trenle yaptığı
yolculuk sırasında ıssız yol manzarasından bahsetmiş fakat iktisadi olarak önemli
iki ürünün ağaçları dikkatini çekmiştir: zeytin ve dut ağaçları. Almanya ve İsveç’te
bulunan koca dağlar ile karşılaştırılan Olymp’i, Karlsbad ve Aix Les Bain ile karşılaştırılan kaplıcaları olmasına rağmen, ulaşım yollarının kolaylaştırılması, kaplıcaların bölümlere ayrılması, temizliğine önem verilmesi gibi gezginlere fayda sağlayacak uygarlık mertebesinde bir girişimin yapılmadığından yakındığı görülmektedir.
Yine de Bursa, Türk şehirleri arasında en sevimli olup yeşil örtüsü altında parıldayan güzel bir şehirdir. Seyyaha göre bu şehri sevimlilik açısından karşılaştıracak bir
başka şehir de yoktur. Osmanlı-Rus Savaşları nedeniyle göç alan şehrin nüfusunu
80 bin civarında tahmin etmiştir. Bursa’da pek de başarılı bulmadığı bir tiyatro
oyunu izlemiş ve günlük yaşamı gözlemlemiştir.
92
Mrs. Max Müller, Letters from Constantinople, (London-New York-Bombay: Longmans, Green,
and Co, 1897), s. 149-163.
93
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 211-214.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
447
Ziyaretinden çok kısa süre önce gerçekleşen küçük bir depremden bahseden
seyyah bunun insanlar üzerinde 1855 depremi etkisi yarattığını aktarmıştır. Kente
ilişkin iktisadi bir gözlem de yapmış ve mevcut durumun çok iç açıcı olmadığını
gözler önüne sermiştir: Fabrikalardan çıkan hatalı malların satıldığı çarşısı sevimsiz
ve kirli bir yer, esnaf ve fabrikatörlerin durumu oldukça kötü; o nedenle yakaladıkları müşteriye arsızca mal satma telaşı gözle görülür bir durumdaydı.
19. yüzyılda Osmanlıların da önceki yüzyıllara nazaran şehri daha fazla ziyaret
ettiği ve gezi yazıları kaleme aldığı görülmektedir. Bu ziyaretçilerden bir diğeri Ahmed Fuad Nafizade’dir. 1897 yılında arkadaşlarıyla birlikte Bursa’yı ziyaret eden
Nafizade, mayıs ayı başında İstanbul’dan hareket eden İdare-i Mahsusa vapurlarından Edremit ile Mudanya’ya varmıştır94. Mudanya İskelesinde tezkere işlerini hallettikten sonra trenle Bursa’ya geçerken zeytin ağacı ormanı, bereketli bağlar, Nilüfer çayı ve köprüsü, tren istasyonlarından insan manzaraları, Bursa şehir manzarası
seyyahın kaleminden dökülen ilk notlardır. Bursa’da kaldıkları günlerde Setbaşı’nda bulunan Nazlıyan Misafirhanesinde konaklamışlardır. Seyyah yolların oldukça düzgün olduğunu, kaplıcaların bakımlı ve temiz olduğunu, insanların itibar
göstererek yakın durduğunu özelikle belirtmiştir. Teferrüç, Molla Arab, Tatarlar
mahallesi, Kale mektebi üzerinden yol alarak cami ve türbeleri ziyaret etmişlerdir.
Seyyah, Bursa ovasının verimli görüntüsünün insanda çiftçilik yapma isteği uyandırdığını yazmıştır. Mesire yerlerini gezen seyyah ve arkadaşı, bayram dolayısıyla
kurulan panayırdan bahsetmiş ve burada Bursa’nın artık ünlenmiş yiyeceği olan
kebap yemişlerdir.
19. yüzyılda şehri ziyaret eden burada örneklendirilmiş seyyahlar ve daha onlarcası şehre ilişkin izlenimlerini yazılı olarak aktarmışlardır. Bazı notların, çarşılar ve
sergilenen emtialar, kaplıcalar ve temizliği, yapılar ve onarımları, sokaklar ve çevre
düzeni gibi konularda zaman zaman birbirine tezat yorumlar içerdiği görülmektedir. Diğer taraftan Bursa’nın yeşil güzelliği, verimli toprakları, Doğuya özgü özellikleri içermesine rağmen insanlarının medeni ve saygılı oluşu ortak yorumların en
dikkat çekici olanlarıdır. Gelişen makina kullanımı neticesinde ihtiyaç duyulan yakacak temini için ağaçların dikkatsiz tüketimi birkaç seyyahın dikkatini çekmiş olduğundan burada tekrar altını çizmek gerekmektedir. Yine aynı dönemde şehirde
görev almış İngiliz ve Fransız konsoloslar, konsolos vekilleri, askeri ataşeleri ve din
adamları vardı ve onların da şehir hakkında oldukça detaylı raporları bulunmaktadır. 19. yüzyılın son çeyreğinde Bursa’yı ziyaret edip şehri seyahat rehberlerinde ayrıntılı bir şekilde anlatan John Murray ve Meyers başta olmak üzere gezi rehberi
yazarları, şehrin turistik ziyaretine katkı sağlayan türden gezginler olmuştur95.
94
95
A.g.e., s. 202-211.
Funda Songur, "The Significance of Urban History for Urban Tourism Research and Practices:
448
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Bursa, 20. yüzyılda da ziyaretçi çeken bir şehir olmuştur. 1905 yılında Bursa
hakkında yazan Hasan Taib Efendi, Bursa’nın tarihine ve coğrafyasına değinmiş,
ardından şehrin türbe ve camilerinden, kaplıcalarından, fabrikalarından, mesire
yerlerinden, kalesinden, okullarından ve mahallelerinden bahsetmiştir96. 1896 yılı
verilerine göre şehir nüfusu 63.264 olup bunun 10.211’i gayrimüslimdi. Şehirde
10.468 ev, 165 cami ve mescit, 27 medrese, 36 tekke ve zaviye, 6 kilise, 3 havra, 10
otel, 49 han, 26 hamam, 41 fabrika, 37 tabakhane, 17 boyahane, 100 fırın, 10 eczane, 3 tiyatro, 1 ıslahevi, 1 hastane, 1 darülaceze, 1 umumi bahçe, birer askeri rüştiye ve mülkiye, 66 ilkokul, 1 vilayet matbaası, 2 özel matbaa, birer askeri ve mülki
lise, 263 kahve, 80 meyhane, 2.630 dükkân ve mağaza ile 29 değirmen bulunmaktaydı. Bursa’da el havlusu ve hamam takımı dokumasında kullanılan ipler Avrupa’dan getirtilmekteydi. Toplam 3.150 işçinin çalıştığı fabrikalarda ipek üretimi
yapılırdı.
1906 yılında Bursa’da bulunan Paul Fesch, özellikle sanayi, tarım ve hayvancılık
kapsamında iktisadi faaliyetler hakkında bilgi vermiştir97. Bu yıllarda nüfusu yüz
bini geçen şehir Türkiye’nin altı büyük kentinden biriydi. Buradaki ipekçiliğin büyük ölçüde Fransızların elinde olduğunu okuduğumuz bu notlarda, Mudanya limanına 3 Fransız gemi şirketinin düzenli olarak uğradığı belirtilmiştir. İki devlet
arası ticari faaliyetlere detaylı şekilde değinmiş, Bursa’nın iktisadi faaliyet içine girdiği diğer devletlerin ürünlerine ve özelliklerine dikkat çekmiştir. Bandırma Limanı, Bursa vilayetinde önemli bir diğer liman olarak tanıtılmıştır.
1909 yılında Bursa’da bulunan Ahmet Şerif, Bursa’nın tabiat güzelliğine vurgu
yapmış ama şehirlilerin geçmişlerine sıkı sıkıya bağlılığını gelişmenin önünde bir
engel olarak ifade etmiştir98. Daha ziyade siyasi bir metin olan bu notlarda ülkede
hâkim siyasi olayların Bursa’yı etkilemediği, bu nedenle insanlarının daha sade ve
temiz olduğu belirtilmiş; eskiye nazaran sokaklarının daha emniyetli oluşu Meşrutiyetin olumlu etkisi olarak görülmüştür. Yine siyasi alanda yozlaşma ve işlemeyen
bürokrasiye Bursa özelinde örnekler vermiştir.
L. De Launay, İstanbul’dan yola çıkarak Mudanya üzerinden Bursa’yı ziyaret
eden bir diğer bilim insanıdır99. Mudanya’dan, 1 mecidiye vererek binek beygiri ile,
yarım mecidiye vererek yük beygiri ile, 3-5 mecidiye vererek arabayla hareket edilebileceğini belirten seyyah yolun aşağı yukarı 4 saat sürdüğünü ifade etmiştir. 2 haf-
The Case of Bursa”, 1st International Tourism and Hospitality Management Conference, (Sarajevo: Faculty of Science, 2016), s. 97.
96
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 214-217.
97
A.g.e., s. 218-220.
98
A.g.e., s. 221-224.
99
A.g.e., s. 152-163.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
449
tadan fazla Bursa’da kalmış ve Olimpos Otelde konaklamıştır. Ulaşım yolları ve ücretleri gibi detaylı bilgileri barındıran gezi notları, Bursa tarihi ve bitki örtüsü hakkında bilgiler içermektedir. Tekke ve zaviyelere, buradaki ritüellere, türbelere, türbeler hakkında önceki seyyahların aktardığı yanlış bilgilere değindiği görülmektedir. Bursa pazarlarını gezen seyyah, sokaklarının geniş, uzun ve kubbeli yapılarıyla
birer küçük kent görüntüsünde olduğunu belirtmiş; burada satılan ürünlerden, kebapçılar başta olmak üzere kaymaklı baklava, kaymaklı kadayıf, gülsuyu kokulu
muhallebi, tatlıcı ve şekerci dükkânları, kahveler gibi çeşitli yiyecek içecek imkânlarından, satılan kumaşların kalitesinden, mağazaların seyre doyulmaz güzelliğinden bahsetmiştir. Seyyaha göre Avrupa’nın tekstil sanayinin burayı taklit etmesi
boşuna bir durumdur.
Bölge halkı ve yayladaki Türkmenler hakkında yazan seyyah onların karakterleri, kılık kıyafetleri ve Bursa’da ikamet eden gayrimüslimlerin kılık kıyafet özelliklerini ince ayrıntısına kadar tasvir etmiştir. Seyyah bölgenin tarım, ticaret ve sanayi
özelliklerini de vermekte ve yetiştirilen türlü tarım ürünlerinden ağaç çeşitlerine,
madenlerinden ipek fabrikalarına, pamuklu kumaş üretiminden sabun imalatına,
şarap üretiminden zeytin ve zeytinyağına, tütün üretiminden ipekböcekçiliğine oldukça detaylı istatistikler sunmaktadır. Türklerin ve cemaatlerin eğitim kurumları
ve bu kurumlardaki eğitim hakkında da bilgi verdiği görülmektedir. Olimpos Dağı
ve tırmanış yolları, dağda bulunan Türkmenler, yaylaların özellikleri, av hayvanları,
zirveden görülen manzaranın tüm detayını sunan seyyah, insanların ormandan gelişigüzel ağaç kesmesinden dolayı bu ormanların yok olacağını belirtmiştir. Aslında
bir süredir dikkatleri çeken bu hatalı kesimlerin farklı yıllarda şehri ziyaret eden
farklı seyyahlar tarafından özellikle yazılmaya devam edilmesi, hatalı kesimlerin de
devam ede geldiğinin kanıtı olarak görülmelidir.
Arkeolog F.W. Hasluck, 1899-1916 yılları arasında hayatının çoğunu Türkiye
ve Yunanistan’da geçirmiştir100. 1913 yılında Türk İmparatorluğu’nda Hıristiyanlık ile İslamiyet arasındaki ilişki ile ilgilenmiş olan Hasluck, bu ilgi neticesinde bazı
inançlar bağlamında Bursa’daki eserlerden bahsettiği görülmektedir. Eski kaplıcanın özellikle Türklere özgü bir inançla kısırlığa tedavi olarak kadınlar tarafından
kullanılması, şehrin ulvi kutsallığının şehirde bulunan ermiş türbelerine bağlanması, spiritüel çınar ağaçlarının etkisi, çeşitli inançlar çerçevesinde türbelerde tutulan davul ve kılıç gibi malzemelerin varlığı, Ulucami’de bulunan havuzda yüzen
balıkların kutsal görünmesi, geyik üzerinde savaşan Geyikli Baba’nın Hıristiyanlık
ile karşılaştırılması Hasluck tarafından incelenen konulara örnek teşkil etmektedir.
1927 yılının baharında Bursa’ya Mudanya üzerinden otomobil yerine trenle
100
F.W. Hasluck, Christianity and Islam Under the Sultans, Vol I, Margeret M. Hasluck (Ed.),
(Oxford: Clarendon Press, 1929), s.18, 106-109.
450
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
ulaşan Prof. Dr. Richard Hartmann, kalabalık bir seyahat rotası olmasına rağmen
karşılaştığı yeşile bürünmüş manzaradan etkilendiğini ifade ederek notlarına başlamıştır101. Madam Brotette’ye ait Hotel d’Anatoli oteline yerleşerek burada 12 gün
kalmıştır. Bursa şehir manzarasının şimdiye kadar birçok gezgin tarafından hayranlık dolu ifadelerle betimlendiğine ilişkin bilgi veren Hartmann, gerçekten de ormanlar ve karla kaplı dağlar arasındaki yeşil Bursa’ya ait şehir manzarasının harika
olduğunu ifade etmiştir. Olymp’in bol suyu sayesinde şehirde akan birçok dere,
ender rastlanan bir bitki örtüsü yaratarak şehre yeşil sıfatının verilmesinin nedeni
olarak görülmüştür. Çok çeşitli meyve ağaçları, serviler, akasyalar, kestane ağaçları
ve çınar ormanları ile zeytin ağacının gümüşi yaprağı ve dut ağacının sulu yeşilliğinin harika bir manzara oluşturduğunu belirten seyyah, İslam mimarisinin görkemli olmasa dahi Bursa’nın bu yeşil denizinin üstünden yükselen yapısının manzarayı daha da mükemmelleştirdiğini ifade etmiştir. “Nereden bakılırsa bakılsın değişebilecek bu manzaranın değişmeyen tek özelliği baştan çıkarıcı güzelliği olur.”
Seyyah kentin iktisadi yapısını analiz ederken yerli halkın ürettiği el işlerinin
Avrupa fabrikaları tarafından ortadan kaldırılmasını bir kayıp olarak gördüğünü
belirtmekte ve Bursa çarşılarını gezerken bu ürünlerin eksikliğinin hissedildiğini
ifade etmektedir. Gelişmenin hala sürdüğü bu şehirde mimari yapıların eksiksiz devam ettiğini değerlendirmenin henüz mümkün olmadığını özellikle satırlarına aktarmış ve doğu şehirlerine has şirinliğin bozulduğunu yazmıştır. Buna rağmen sağlıklı ve hijyenik bir gelişme yaşanmakta olduğuna atıfta bulunarak devletin kısıtlı
imkanlarına rağmen hükümetin her alanda yürüttüğü modernleşme çabalarının
Türkiye için büyük bir kazanım olduğunu belirtmiştir. Modernleşme çabası içinde
kadınlar için başlayan değişimin hiç kimse tarafından geri döndürülemeyeceğini
özellikle ifade ettiği görülmektedir.
Bu çalışmada verilen örneklerde de görüldüğü üzere, 19. ve 20. yüzyıl seyahatnamelerinde gezginler kendi vatandaşlarının ve bunun karşısında Osmanlının ticari faaliyetlerini, eğitim ve üretim faaliyetlerini inceleyerek raporlamıştır. Artan
ticari faaliyetlerde liberal akım sayesinde ortaya çıkan erken dönem küreselleşme,
seyyahların gözüyle Bursa’da net bir şekilde görülmektedir. Pazarlardaki ürünlerden, kentsel gelişime, iktisadi faaliyetlerin yapısından şehir sakinlerinde gerçekleşen
dönüşüme bu küreselleşme etkisini göstermiştir. 19. yüzyıldaki ekonomik gelişmeler ışığında Avrupa finans kapitalinin etkisi altına giren Bursa yatırımcılar için cazibe merkezi haline gelmiştir. Seyyahların da ifade ettiği gibi Fransızlar kente ipekçilik alanında yatırım yapan ilk sermaye sahipleri olmuş burada işlenen ham ipeği
101
Gezi notlarının tam metni için bkz. Nurşen Günaydın ve Raif Kaplanoğlu, a.g.e., s. 232-235.
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
451
ihraç eder hale gelmiştir. Bu durum Bursa’nın toplumsal hayatında sosyal ve ekonomik açıdan önemli değişiklikler getirmiştir102.
Ayrıca bu yüzyıllarda artan araştırma faaliyetleri neticesinde jeolog, coğrafyacı,
mağara bilimci ve arkeologlar Bursa’yı ziyaret etmiş kendi alanlarında yaptıkları incelemeleri seyahat notlarına aktarmışlardır. 19. yüzyıl seyahatnamelerinin çoğu
derleme ya da bir önceki çalışmaların tekrarı niteliği taşırken 1801 yılı öncesi seyahatnameler daha detaylı özellikler taşımasına rağmen doğruluğu tartışılır103 olduğu
düşünülse de bazı seyahatnameler bu genellemenin dışında tutulabilir ölçüdedir.
Zira bu çalışmada örnekleri verildiği üzere her seyahatname öncüllerinin devamı
olmadığı gibi kentlere ilişkin detaylı izlenimler de yansıtmaktadır. Burada görece
önemli olan husus, seyahatnamelerin bölgesel olarak incelenmesi durumunda elde
edilecek bilginin aslında ne kadar detay sunabileceğini görebilmektir.
Sonuç
Seyahatnameler, ziyaret edilen bölge hakkında tarih biliminin diğer kaynaklarından elde edilemeyecek özellikte bilgiler sağlayan önemli birer kaynak statüsündedir. Bu metinler, kent tarihini, merkez ve çevresini, dağ ve nehir gibi coğrafi özelliklerini, antik ve çağdaş yapılarının mimari özelliklerini, çizim, kitabe, gravür ve
fotoğraflarını, kentin devletle olan ilişkisini, yöre halkını, onların karakterlerini ve
fiziksel özelliklerini yansıtmaktadır.
Bursa’ya ilişkin seyahatnamelerde şehrin mimarisi ve anıtları, yolları ve sokakları, coğrafi özellikleri, doğal afetleri, ipek üretimi başta olmak üzere ekonomik yapısı, konaklama olanakları, siyasal yapısı ve yöneticileri, kültürel öğeleri, toplumsal
özellikleri ve gündelik yaşamı dikkate alınan konular olup her biri hakkında zengin
bilgiler bulunmaktadır. Bursa’nın sahip olduğu antik yapılarla birlikte cami, türbe,
han, bedesten, medrese, hamam ve kaplıcalar gibi çağdaş yapıları, seyyahların dikkatini yönelttiği mimari öğeler olmuştur. Örneğin Bursa kaplıcaları, kentin Osmanlılar tarafından fethi itibarıyla dikkat çekmeye başlamış ve birçok ziyaretçiyi
kente çekmiş önemli bir unsurdur. Diğer bir deyişle kente dair yapıların fiziksel
özellikleri ve kullanım şekilleri, bugünün turistlerinin ilgisini çektiği kadar o dönemin seyyahlarının da ilgisini çekmiştir. 14. yüzyıldan itibaren yangın, deprem,
yağma, salgın gibi çeşitli felaketlerle karşı karşıya kalan Bursa’da yapılar çeşitli zamanlarda tamir edilmiş, yenilenmiş ve yeniden inşa edilmiştir. Yeniden kurulan
102
103
Cafer Çiftçi, Bursa’da İpekçilik (1837-1990), (Bursa: Bursa Kültür A.Ş., 2017), s. 329-330.
Shirley Howard Weber (hzl.), Catalogues of the Gennadius Library II, Voyages and Travels: in
Greece, the Near East and Adjacent Regions Made Previous to the Year 1801, (New Jersey: Princeton, 1953) s. v.
452
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
mahalleler, yeniden inşa edilen yapılar ve bu kapsamda değişen nüfus, seyahatnamelerde gördüğümüz kadarıyla gezginlerin istatiksel bilgi vermesini sağlamıştır.
Ayrıca, şehri ziyaret eden yabancıların Bursa’yı anlatırken, diğer kentlerle kıyaslayarak okuyucuların aklında şehri resmetmeye çalışmış oldukları da görülmektedir.
Genel olarak bakıldığında seyyahların şehrin tarihsel arka planını vermeyi tercih
ettiği gözlemlenmiştir. Bazı seyyahlar için bu tarihsel anlatı yalnızca Osmanlılar ile
sınırlı kalmamış Osmanlı Devleti öncesi kent tarihi de anlatılmıştır. Bursa, Doğu
ile Batının bir sentezi olarak görülmüş, fakat İstanbul’a nazaran Doğu kültürünü
daha fazla yansıtan bir özelliğe sahip olduğu üzerinde durulmuştur. Bu yapısal
özellik içinde iktisadi yönü değerlendirilen Bursa’nın Osmanlı’nın eline geçtiği erken yıllarda ticaret merkezine dönüştüğü, ipek alım satımı ve ipekçiliğin en önemli
ve yaygın iş kolu olduğu, Avrupalı tüccarlar için iktisadi çekiciliği ve Müslümanlar
ile gayrimüslim tebaanın sayıca artışında ekonominin önemi seyyahların dikkat
verdiği konulardandır. Ticari ve siyasi nedenlerle nüfusun değişimi, böylece şehrin
zenginleşmesi detaylı olarak işlenmektedir.
Şehir, yalnızca ipek değil tekstil, baharat, gıda başta olmak üzere çeşitli ürünler
için Avrupa ile Asya arasında bir geçiş merkezi olduğundan yabancılara açık yapısını korumuştur. 14. ve 15. yüzyıllarda Ceneviz ve Venedikli tüccar sınıfı başta olmak üzere burada ticaret yapan yabancılar, şehrin ticari hayatında önemli bir yer
teşkil etmiş ve global konjonktürün etkisiyle Bursa ekonomisinde söz sahibi olan
ülkeler değişiklik arz etmiştir. Hem ticaret hem imalat merkezi olan şehre uğrayan
seyyahlar özellikle kendi ülkesinin mensuplarıyla tanışmış ve onlarla vakit geçirmişlerdir. Bu durum, şehrin yabancı tüccarlar için uğrak bir yer olmasına zemin hazırlarken buraya yerleşen Avrupalı tüccar ve banker sayısını da artırmıştır. Ekonominin daha durağan olduğu, veba ve yangın ile ayaklanmaların zarar verdiği dönemlerde nüfus ve ticari hareketlilik dönem dönem azalmıştır. Bu değişken durum şehrin mekân ve yapısal özelliklerine de etki etmiş, yerleşim yıllar içinde nüfus ile orantılı olarak değişim göstermiştir.
Bursa’nın kent nüfusu ile cemaatler hakkında bazı seyyahların oldukça detaylı
bilgi verdiklerini belirtmek gerekir. Yalnızca nüfuslar ya da ev sayıları değil, aynı
zamanda eğitim, ibadet, cemaatler arası ilişkiler, gündelik yaşam ve kültürel özellikler hakkında da bilgi verilmiştir. Büyük oranda Müslüman olan kentte ibadet yerlerinin sayısı ve durumu yabancı seyyahların sürekli takibinde kalmıştır. Genelde
bölge insanlarının yardımsever ve misafirperver olduğuna ilişkin kanı, aksini iddia
eden seyyahlara nazaran sayıca çok daha fazladır. Özellikle iktisadi yapısı nedeniyle
Bursa halkının yabancılara aşina olduğu ve bağnaz bir yapıda olmadığının altı çoğu
seyyah tarafından çizilmiştir.
Bu çalışmada ifade edildiği üzere seyyahlar Bursa ve çevresinin yeşil büyüsünden, bitki örtüsünün çok güçlü olmasından söz etmiş ve bu nedenle havasının çok
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
453
temiz olduğunu dile getirmişlerdir. İstisnasız olarak bu şehri gören herkesin en ihtişamlı bulduğu unsur kentin yeşil örtüsüdür ve bu hayranlık her birinin gözlerinde yansıma bulmuştur. Bursa’nın sınırsız yeşiline âşık olan ve manzarasının büyüsünde yeşilin dokusunu işleyen her bir seyyah, şehrin betimlemesini yaparken
kelime kullanımında ketum davranmamıştır. Seyahatnamelerin okurlarını da derinden etkilediğine inandığımız bu tasvir zenginliğini bu çalışmada yansıtmaya çalıştık. Bu özelliğe temiz ve gür suyun varlığı da eklenince seyyahların gözünde şehir
diğer Türk kentlerinden ve bazı seyyahlar için ise dünyanın geri kalan tüm kentlerinden ayrı bir çekicilik kazanmıştır.
Şehri ziyaret eden seyyahların büyük oranda şehri beğendiklerini belirtmek
mümkündür. Diğer taraftan şehir hakkında olumsuz yazan seyyahlar olsa da sayısı
azdır ve genel olarak eserinin tamamını olumsuz olarak yazan seyyah bulunamamıştır. Seyahatnamelerde çeşitli önyargılar ve abartılı anlatımlar da dikkat çekmektedir. Bursa’ya ilişkin seyahatnamelerin içinde klasik betimlemeler yaygın olsa da
ilginç bilgi içermeyen yayının sayıca az olduğu düşünülmektedir. Bazı metinlerin
aktarılan bilgi bağlamında birbirine oldukça benzer olması nedeniyle seyahatnamelerin aynı dönem seyahatnamelerle birlikte yeniden değerlendirilmesiyle birbirinden esinlenen eserler rahatlıkla ortaya çıkarılabilir. Diğer taraftan seyahatnamelerin
bazı konularda birbirlerine büyük ölçüde benziyor olması, tüm hususlarda bu benzerliğin olduğu anlamına gelmemelidir. Zira bir seyahatnamede başka hiçbir seyahatnamede olmayan bir bilgi okurun karşısına çıkabileceği gibi bu eserler içinde
birbirine tezat bilgiler de bulunabilmektedir. O nedenle seyahatnameler kaynak değeri açısından birbirine eşit olmadığından dönemin diğer kaynakları ile kontrol
edilmesi gerekmektedir.
Bursa ziyaretlerini arkadaşları, eşleri, hizmetçileri başta olmak üzere ekip olarak
gerçekleştiren seyyahlar, çevirmen veya yerel rehberleri eşliğinde kenti gezmiştir.
Bursa’yı ziyaret eden seyyahlarda görüldüğü üzere ziyaretlerin farklı amaçları olabilir. Bu nedenle eseri doğru değerlendirmek için seyyahın ne amaçla ve hangi yöntemle Bursa’yı ziyaret ettiği önem kazanabilmektedir. Bursa, Osmanlılar tarafından
ele geçirildiği günden itibaren gezgin ya da özel olarak görevlendirilmiş birçok kişi
tarafından ziyaret edilmiş olduğundan yazılan yazılar bazen birbirine benzer bazen
de farklı detaylar içerir şekilde kaleme alınmıştır. Birbirlerine çok yakın tarihlerde
gelen seyyahların dahi birbirine benzemeyen bilgiler verdiği örnekler vardır ki bazı
seyyahlar şehri beğenirken diğerleri basit gördüğü için yermiştir. Bu farklılıkta
şehre geliş amacının ve döneminin etkili olduğu düşünülmektedir.
Seyyahlar seyahatnamelerinin önsözünde gezileriyle ilgili motivasyonlarından
bahsetmektedir. Kimi daha önce ziyaret edilmemiş yerleri ziyaret ettiği için, kimi
elindeki bilgilerin özel ve daha önce açıklanmamış olduğuna inandığı için seyahatname kaleme almıştır. Bazı gezginler notlarını seyahatname olarak kitaba çevirmiş,
454
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
bazıları diğer kaynakların ya da süreli yayınların içinde yayımlatmış, bazıları gezi
rehberlerine dönüştürmüş, mektup halinde yazmış ya da rapor olarak görevlendirildiği kurumlara sunmuş olabilmektedir. Bu çalışmada özellikle seyahatnameler
kullanılmış olsa da seyyahların diğer yazı tiplerini kullanabildiğini özellikle belirtmek gerekmektedir. Bazı seyahatnameler yalnızca Bursa’ya adandığı gibi bazıları
Bursa’ya birkaç sayfanın ayrıldığı gezi notları olabilmektedir. Seyahatnameler standart bir format içermediğinden düzensiz olduklarını ifade etmek gerekmektedir.
Bursa’ya birden fazla kez gelmiş seyyahların gezi notları dahi birbirinden farklı olabilmektedir. Bu yazılar seyyahın doğrudan ve salt kendi gözlemleri olabileceği gibi
başka seyyahlardan ilham alması söz konusu olabilmiştir. Dolayısıyla henüz kente
gelmeden bir önyargı taşıma olasılığı yaratmakta ve bu önyargı seyyahın gördüklerini aktarırken fikirlerini olumsuz olarak etki altına alabilmektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla rehberlerin ve tercümanların seyyahlar üzerindeki etkisi o
dönemde de bir anlam ifade etmekteydi. Zira bazı seyyahların rehberleri hakkında
bilgi verdiği ve onların fikirlerini yazılarına yansıtmadığını özellikle ifade ettiği görülmektedir. Bu genel bir yaklaşım olmasa da uygulama alanı teşkil etmiştir. Ayrıca
bazı seyyahlar Doğu hakkında mevcut bilgilerin bir yalan ve uydurma üzerine kurulu olduğunu ve çoğunun doğruyu yansıtmadığını ifade etmiş olduğundan önyargılarından uzaklaşan bir grubun da var olduğunu ifade etmek gerekmektedir.
Bu seyyahlar için temel seyahat motivasyonunun özellikle doğruyu bulmak olduğu
anlaşılmaktadır.
Bursa’nın fethedildiği tarihten günümüze kadar Türklerin idaresi altında geçirdiği yüzyıllar içinde kentin değişimini izlemek, çeşitli kaynaklar aracılığıyla gerçekleşebilir. Bu çalışmanın ana kaynağı olan seyahatnameler, bu değişimin devlet kontrolü olmayan gözler aracılığıyla görüntüsünü yansıtmak için yapılmıştır. Geniş bir
zaman aralığında altmıştan fazla seyyahın Bursa’ya ilişkin gözlemlerinin aktarıldığı
bu çalışma, Bursa’nın zaman içinde değişen yönleri kadar değişmeyen yönleri olduğunu da bize göstermektedir. Ayrıca bu çalışma, Bursa’ya dair yazılan gezi notları ışığında yapılacak akademik çalışmaların kentin tarihi yanında, günümüzde
kentin gelişimi üzerine faydalı bilgiler de aktaracağını kanıtlama gayesi taşımaktadır.
Kaynakça
1. Kitaplar
ADDISON, Charles G., Damascus and Palmyra, A Journey to the East, Vol I., (Philadelphia: E.L. Carey & Hart, 1838).
BEAUFORT, Emily A., Egyptian Sepulchres and Syrian Shrines Including Some Stay in
the Lebanon, at Palmyra, and in the Western Turkey, Vol. II, (London: Longman,
Green, Longman, and Roberts, 1861).
Bertrandon de la Broquière’in Denizaşırı Seyahati, Ch. Schefer (Ed.), İlhan Arda (Çev.),
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
455
(İstanbul: Eren Yayıncılık, 2000).
BRAUDEL, Fernand (Ed.), Akdeniz, Necati Erkurt ve Aykut Derman (Çev.), (İstanbul:
Metis Yayınları, 4. basım, 2015).
BURGESS, Richard, Greece and the Levant, Vol. II, (London: Longman, Rees, Orme,
Brown, Green, & Lonhman, 1835).
CARLISLE, George William Frederick Howard, Diary in Turkish and Greek Waters,
C.C. Felton (Ed.), (Boston: Hickling, Swani and Brown, 1855).
CASSON, Lionel, Antik Çağda Seyahat, Nalan Özsoy (Çev.), (İstanbul: MB Yayınevi,
2008).
CLAVIJO, Embassy to Tamerlane 1403-1406, Guy Le Strange (Çev.), (London: George
Routledge & Sons Ltd., 1928).
ÇİFTÇİ, Cafer, Bursa’da İpekçilik (1837-1990), (Bursa: Bursa Kültür A.Ş., 2017).
DROULIA, Loukia (Ed.), On Travel Literature and Related Subjects: References and Approaches, (Athens: Institute of Neoellenikon Research, 1993).
FULLER, John, Narrative of A Tour Through Some Parts of the Turkish Empire, (London:
Richard Taylor, 1829).
GABRIEL, Albert, Bir Türk Başkenti Bursa, C. I-II, Neslihan Er, Hamit Er, Aykut Kazancıgil (hzl.), (Bursa: Osmangazi Belediyesi, 2008).
GÜNAYDIN Nurşen ve KAPLANOĞLU, Raif, Seyahatnamelerde Bursa, (Bursa: Bursa
Ticaret Borsası Yayınları, 2000).
HAMILTON, William J., Researches in Asia Minor, Pontus, and Armenia with Some Account of Their Antiquities and Geology, Vol. I, (London: John Murray, 1842).
HAMMER, Joseph von, Umblick Auf Einer Reise von Constantinopel Nach Brussa und
Dem Olympos, und von da Zurück Über Nicäa, und Nicomedien, (Pesth: Adolph Hartleben, 1818).
HASLUCK, F.W., Christianity and Islam Under the Sultans, Vol I, Margeret M. Hasluck
(Ed.), (Oxford: Clarendon Press, 1929).
İbn Battûta Seyahatnâmesi, A. Sait Aykut (Çev.), (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2004, 2.
Baskı).
LOWRY, Heath, Seyyahların Gözüyle Bursa, 1326-1923, Serdar Alper (çev.), (İstanbul:
Eren Yayınları, 2004).
MONK, Charles James, The Golden Horn and Sketches in Asia Minor, Egypt, Syria and
teh Hauraan, Vol. I, (London: Richard Bentley, 1581).
MULLER, Mrs. Max, Letters from Constantinople, (London-New York-Bombay: Longmans, Green, and Co, 1897).
ÖCALAN, Hasan Basri, Evliya Çelebi, Seyahatnâme’ye Göre Ruhaniyetli Şehir Bursa,
(Bursa: Bursa İl Özel İdaresi, 2008).
PARDOE, Miss, The City of the Sultan; and Domestic Manners of the Turks in 1836, Vol.
II, (London: Henry Colburn, 1837).
Pero Tafur, Travels and Adventures (1435-1439), Malcolm Letts (Ed. & Çev.), (New York,
London: Harper & Brothers, 1926).
PFEIFFER, Madame Ida, Visit to the Holy Land, Egypt, and Italy, H.W. Dulcken (Çev.),
Second Edition, (London: Ingram, Cooke, and Co, 1853).
456
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Reinhold Lubenau Seyahatnamesi, Osmanlı Ülkesinde 1587-1589, Türkis Noyan (Çev.),
(İstanbul: Kitap Yayınevi, 2012).
SCHILTBERGER, Johann, The Bondage and Travels of Johann Schiltberger, a Native of
Bavaria, in Europe, Asia, and Africa, 1396-1427, J. Buchan Telfer (Çev.), Karl Friedrich Neumann (Ed.), (London: Hakluyt Society, 1879).
SPENCER, Edmund, Travels in the Western Caucasus Including a Tour Through Imeritia, Mingrelia, Turkey, Moldavia, Galicia, Silesia, and Moravia in 1836, Vol. II,
(London: Henry Colburn, 1838).
The Pilgrimage of Arnold Von Harff Knight, Malcolm Letts (Çev.), (London: Halkluyt
Society, 1946).
TOURNEFORT, Joseph Pitton de, A Voyage Into the Levant, Vol. III, Perform'd by Command of the Late French King; Containing the Ancient and Modern State of the Islands
of the Archipelago; As Also Constantinople, the Coasts of the Black-Sea, Armenia, Georgia, the Frontiers of Persia, and Asia Minor, (London: Midwinter et.al. 1741).
Travels of Lady Hester Stanhope, Forming the Completion of Her Memoirs, Narrated by
her Physician, Vol I., (London: Henry Colburn, 1846).
TURNER, William, Journal of a Tour in the Levant, Vol. III, (London: John Murray,
1820).
VIVANTI, Anna, A Journey to Crete, Constantinople, Naples, and Florence: Three Months
Abroad, (London: Printed for Private Circulation, 1865).
WALKER, Mary, Eastern Life and Scenery with Excursions in Asia Minor, Mytilene,
Crete, and Roumania, Vol II, (London: Chapman and Hall Limited, 1886).
WEBER, Shirley Howard (hzl.), Catalogues of the Gennadius Library I, Voyages and Travels in the Near East Made During the XIX Century, (New Jersey: Princeton, 1952).
WEBER, Shirley Howard (hzl.), Catalogues of the Gennadius Library II, Voyages and Travels: in Greece, The Near East and Adjacent Regions Made Previous to the Year 1801,
(New Jersey: Princeton, 1953).
YERASIMOS, Stefanos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye 1, Bizanstan Tanzimata, Babür
Kuzucu (Çev.), (İstanbul: Gözlem Yayınları, 1974).
2. Makaleler
ÇİFTÇİ, Cafer, “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İâşesinde Bursa’nın Rolü”, Ankara
Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 16, (Ocak
2004), ss. 153-171.
DOSTOĞLU, Neslihan, “Bursa’nın Kentsel ve Mimari Gelişimi”, Payitaht Bursa’da Kültür ve Sanat Sempozyumu, (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2006), ss. 263-278.
EMECEN, Feridun, “Hudâvendigâr”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 18, (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1998), ss. 285-286.
EYİCE, Semavi, “Prof. Albert-Louis Gabriel, 2.8.1883-23.12.1972”, Belleten, Cilt:
XXXVII, Sayı: 147, (1973), ss. 321-363.
İNALCIK, Halil ve Bülent ARI, “Türk-İslam-Osmanlı Şehirciliği ve Halil İnalcık’ın Çalışmaları”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Sayı: 6, (Eylül 2005), ss. 27-56.
İNALCIK, Halil, “Bursa”, İslâm Ansiklopedisi, Cilt 6, (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
457
Yayınları, 1992), ss. 445-449.
LEWIS, Bernard, “Some English Travellers in the East”, Middle Eastern Studies, Vol: 4,
Issue: 3, (1968), p. 296-315.
LOWRY, Heath, “‘The Sword of Roland' and the 'Sword of Abdal Murad': A Note on
the History of Brusa (Bursa) in the Light of Six Centuries of Traveller's Accounts
(1325-1925)", Essays in Honour of Aptullah Kuran, Ç. Kafesçioğlu, L. Thys-Şenocak
(Eds.), (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2000), p. 233-252.
ÖCALAN, Hasan Basri, “Tanzimattan Cumhuriyete Bursa Şehir Kitapları”, Osmanlı
Modernleşmesi ve Bursa Sempozyumu, (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2009),
ss. 119-134.
ÖZKAN, Nevin ve Fatih DEMİRHAN, “Seyahatnâmeler Işığında Modernleşme Dönemi
Bursa’sı”, Osmanlı Modernleşmesi ve Bursa Sempozyumu, (Bursa: Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2009), ss. 315-356.
SONGUR, Funda, "The Significance of Urban History for Urban Tourism Research and
Practices: The Case of Bursa”, 1st International Tourism and Hospitality Management
Conference, (Sarajevo: Faculty of Science, 2016), ss. 93-106.
STUBSEID, Anna Stella Karlsdottir, “Travelogues as Indices of the Past”, Journal of Popular Culture, Vol: 26, Issue: 4, (1993), p. 89-100.
YEŞİLBURSA, Behçet Kemal, “Osmanlı Sarayı’nın Buzcusu: Bursa’nın Kadim Ailelerinden Buzcubeyler (Buzcular) Ailesi”, Bursa Günlüğü, Sayı: 12, (Mart-Nisan-Mayıs
2021), ss. 56-63.
YILMAZ, Özgür, “Osmanlı Şehir Tarihleri Açısından Yabancı Seyahatnâmelerin Kaynak
Değeri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: 28, Sayı: 2, (Aralık 2013), ss. 587-614.
3. Tezler
AK, Mahmut, Menâzirü’l-Avâlim, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk
Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1997.
458
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Ekler
Fotoğraf 31: Bursa’nın Ankara çıkışı
Fotoğraf 32: Ulu Camii civarı
YABANCI SEYYAHLARIN GÖZÜYLE BURSA
Fotoğraf 33: Muradiye civarı
Fotoğraf 34: Bursa Köprüleri
459
460
BURSA’DA ZAMAN, MEKÂN VE İNSAN
Fotoğraf 35: Ulu Cami civarı