Strategic
Public Management
Journal
ISSN 2149-9543
Article
Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum
Kuruluşlarının Etkisi
Influence of Non-Governmental Organizations on the
Determination of Public Policies
Strategic Public Management Journal
Volume 3, Issue 6, pp.23-38
DOI: 10.25069/spmj.341620
Received: 04.10.2017
Accepted: 25.12.2017
© The Author(s) 2017
For reprints and permissions:
http://dergipark.gov.tr/spmj
Yakup BULUT*
Soner AKIN**
Ömer Fuad KAHRAMAN***
Öz
Günümüz siyasal sitemlerinde kamu politikalarının belirlenmesi bir süreci ifade eder ki, bu süreci besleyen
birçok aktör vardır. Baş aktör, siyasal iktidarlar olmakla beraber, baskı grupları, sivil toplum kurumları,
gönüllü kuruluşlar, sendikalar gibi birçok hükümet dışı organizasyon, politika belirleme sürecinde rol
alabilmektedir. Bu politikaların şekillenmesinde başta Anayasa olmak üzere genel mevzuat göz önüne alındığı
gibi, değişen dünya şartları, artan ve çeşitlenen kamu hizmetleri ve bunlara ilişkin talepler, yeni politikaların
üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Üretilen kamu politikaların güçlü, etkin ve çözüm odaklı olması için
sorunların doğru tespit edilmesi gerekir. Bunun için de sorunları yaşayan paydaşların sürece dâhil edilmesine
ihtiyaç duyulur. Her ne kadar politika belirleme sürecinde tüm aktörler arasında zımni bir rekabetin varlığı
hissedilse de esas olan, sürecin tek boyutlu olamayacağının farkında olmaktır. Bununla beraber, ulusal ve yerel
siyasetten tutun da farklı düzeyde örgütlenmiş tüm organizasyonların politika yapma sürecine ne düzeyde etki
ettiklerinin araştırılması gerekmektedir. Bu çalışma işte mevcut çalışmalar çerçevesinde bu etki hakkında
birtakım değerlendirmeler yapmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kamu Politikası, Sivil Toplum, Siyasal İktidar.
Abstract
In recent years’ political systems, the determination of public policies refers to the process which has many
actors participated in. Even the most important actor is political governments, many non-governmental
organizations such as pressure groups, civil organizations, and trade unions can take a role in this public
policy process. In the shaping of these policies, changing world conditions, ascending and diversified public
services and related demands to them, as well as the legislation especially the Constitution, must be taken into
account in order to produce new policies. Problems must be located accurately for what public policies
developed strong, effective and solution-oriented. For that reason, stakeholders experiencing problems are
needed to be included in the process. Although the existence of silent competition exists among all actors in the
policy-making process the essential thing is being aware of the process that cannot be one-dimensional. From
national and local politics to all organization at all different levels, there is a necessity for research to the
Prof. Dr. Mustafa Kemal Üniversitesi, İBF, Kamu Yönetimi Bölümü, ybulut@mku.edu.tr
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Üniversitesi, İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü, sakin@mku.edu.tr
***
Arş. Gör. Mustafa Kemal Üniversitesi, İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü, kahraman.fuad@gmail.com
*
**
23
Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Etkisi – Yakup BULUT, Soner AKIN, Ömer
Fuad KAHRAMAN
extent that which actor have an impact on what. This study tries to make evaluations about this impact
regarding existing studies.
Key words: Public Policy, Civil Society, Political Power.
GİRİŞ
Kamu politikalarının belirlenme sürecinde sadece siyasal iktidarların etkin olduğunu söylemek, diğer bir
yaklaşımla hükümet dışı organizasyonların etkisini yok saymak, oldukça kısıtlı bir söylemdir. Karar alma
süreçlerinin toplumsal beklentileri karşılayacak politikalara dönüşmesi için ilgili paydaşların sürece dâhil
edilmesine ihtiyaç vardır. Bir yönüyle yönetişimci bir modelin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ancak,
kavramsal söylem olarak önemli bir anahtar kelime olan yönetişimin veya çok aktörlülüğün, uygulamada ne
kadar etkin olduğu tartışmalıdır. Son çeyrek yüzyılda, özellikle yeni kamu yönetimi anlayışının hayata geçmesi
süreciyle beraber, devletin topluma, toplumun da devlete bakış açısında önemli değişimler olduğu aşikârdır.
Bu değişimler toplum için üretilen politikalara da yansımaktadır. Geleneksel devlet yönetiminden farklı olarak
aktörel bir yönetim için STK’ların da sürece dâhil edilmesi öngörülmüştür. Çünkü artan devlet görevlerinin
artık devletçe tek başına yapılma imkânsızlığı ve devlet dışı örgütlenmelerin de sürece dâhil edilmesi gereği
bir ihtiyaç olarak belirginleşmiştir. Bu örgütlenmeler, teknik ve niteliksel olarak farklılık gösterse de katılımcı
yönetimin bir yönünü oluşturmada artık daha etkin olabilmektedir. Çünkü, devlet artık emreden bir devlet
olmadığına göre, ortakların iş yapabilmesi ve ortak çözümlerde bulunabilmesi için bir takım yatay ilişkilere
daha etkin girişebilmeleri gerekmektedir. Hatta hemen her politika yapma sürecinde devlet dışı aktörlerin yer
alması kadar, bu politikaları uygulayan kamu görevlilerinin halka karşı davranışları da politika yapma sürecinin
bir parçasını oluşturması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Diğer bir ifade ile kamu bürokrasinin yeni anlayışa
uygun hale getirilmesi, siyasi atamaların sorumluluğunun halka karşı da olabilmesi gerekmektedir.
Şunu da ifade etmek gerekir ki, üretilen veya üretilecek olan her politikaya tüm aktörlerin katılması ve etkisi
de beklenmemelidir. Özellikle doğrudan ilgili paydaşlar bu konuda daha yapıcı olabilir. Esasında sorun olan
alan, zaten tüm aktörlerin katılmasından ziyade ilgili aktörlerin ne derece katıldığı ile ilgilidir. Yapılan bazı
çalışmalar bu konuda ciddi sınırlılıkların olduğunu söylüyor (Bkz, Bulut-Kahraman, 2008: 735-741). Bununla
beraber bazen de gerek devlet gerekse özel sektörün el atmadığı veya farklı nedenlerden dolayı göz ardı ettiği
alanlarda ilgili STK’lar aktif bir rol oynayabilmektedir. Örneğin, devletin geleneksel, bürokratik ve hantal
yapısı, sorun olan alanlara yeterince duyarlılık gösterememesi, özel sektörün de kâr amacı nedeniyle bu tarz
konulara zaman ve para harcamaktan kaçınması, çevre kirliliği gibi konularda geliştirilen politikaların,
devletten ziyade sivil toplum örgütlerinin girişimiyle olduğu söylenebilir. İşte bu çalışma, kamu politikaların
belirlenmesinde STK’ların etkin olup olmadığını veya ne derece etkin olduğunu irdelemektedir. Çalışmada
kavramsal ve kuramsal boyutta değerlendirmeler yapıldıktan sonra, Türkiye üzerinden STK’ların politika
yapma sürecindeki etkisi tartışılacaktır. Bu bağlamda bir değerlendirme yapılarak birtakım öneriler geliştirmek
hedeflenmektedir.
1. KAMU POLİTİKASI NEDİR, NEYİ İFADE EDER, NELER ETKİ EDER?
Halkın ve halk örgütlenmelerinin karar alma süreçlerine katılması, modern devletin doğuşu ile kendini gösteren
bir süreci ifade etmektedir. Hemen her dönemde politika üreten siyasal mekanizmaların, toplumsal beklentileri
karşılamak üzere yine toplum tarafından oluşturulan örgütlenmeleri dikkate alması gerekliliği, günümüzde sivil
toplum olarak adlandırılan ve yeni birer kurumsal yapı olarak ortaya çıkan sivil toplum örgütlerini de kapsayan
bir yapıya dönüşmüştür. Toplumsal yapının önemli bir unsuru haline gelen STK, günümüz siyasal yapıları
24
Strategic Public Management Journal, Volume 3, Issue 6, 2017
açısından hem demokratikleşme çıtasının yükselmesine hem de kamu politikalarının oluşum sürecine etki
etmektedir (Baharçiçek, 2008; 299).
Kavram olarak “Kamu Politikası” nedir dendiğinde aslında üzerinde uzlaşma sağlanan ortak bir tanımlamadan
bahsetmek zordur. Literatürde farklı tanımlamalara rastlanmak mümkündür. Örneğin, Bardach, kamu
politikalarını “hükümetlerin yaptığı şeyler” (Things Governments Do) olarak kavramsallaştırmaktadır.
Hükümetler açısından da “Neden ve Nasıl Yapabiliriz? sorularına cevap aramaktır (Bardach, 2012; 141). Kamu
politikalarının sivil toplumla ilişkisi ise iki boyutta ele alınabilir: birincisi, toplumda ortaya çıkan çatışmaların
yönlendirilmesi, yönetilmesi ve karara bağlanması, ikincisi ise, toplumun yeniden şekillendirilmesi. Bu
çerçevede, hükümetlerin “yaptıkları şeyler” kadar “yapmadıkları şeyleri” (Dye, 2013; 3) de içine almaktadır.
Bu bağlamda, devletin tüm idarî iş ve işlemlerini ve bu işlemleri kamu politikalarına dönüştüren
mekanizmalarını birlikte düşünmek gerekir. Bu açıdan, Harold Lasswell, Abraham Kaplan, Carl Friedrick ve
Charles Jones gibi siyaset bilimciler karşısında Dye, idarenin yapmayı tercih ettikleri kadar, yapmamayı tercih
ettiği şeyler de toplumu şekillendirdiğini ileri sürmektedir (Dye, 2013; 3-5). Aslında kamu politikası
kavramının oldukça esnek ve geniş bir kavram olduğu, hemen her alanda üretilecek kamu politikalarının
zamana ve tecrübeye bağlı olarak gerçekte ne olduğunun ortaya çıkacağına Wildavsky de (1979; 281-283)
vurgu yapmıştır. Bununla beraber farklı tanımların unsurlarını içinde barındıran kapsamlı bir tanım Birkland
(2015; 8-9) tarafından yapılmıştır. Ona göre kamu politikaları;
Dikkat çeken problemlerin karşısında oluşturulan politikalar,
Kamu adına gerçekleştirilen politikalar,
Bir amaca veya istenen sonuca ulaşmak için gerçekleştirilen politikalar,
Nihai noktada –fikir diğer hükümet dışı örgütlerden gelmiş olsa bile– hükümet tarafından yapılan
politikalar,
Kamu ve özel aktörler tarafından yorumlanan ve uygulanan politikalar şeklinde tanımlanmalıdır.
Kamu politikalarının analizinde bir takım teori ve yaklaşımlara bakıldığında farklı aktörlerin süreç içerisinde
yer aldığı görülebilir. Kurumsal olarak resmi birim ve organlar (parlamento, hükümet, bakanlıklar, yerel
birimler vs.) politikaların belirlenmesinde temel aktörler olarak dikkat çekmektedir. Siyasal sistem içerisinde
var olan farklı grupların da (STK, baskı ve çıkar grupları gibi) politika belirleme sürecinde etkisi göz ardı
edilmemelidir. Bu siyasal grupların yanında elit seçkinlerin de düşünce ve tercihleri de politika sürecinde etkili
olabilmektedir. Ancak hangi aktörlerin sürece hangi ölçüde ve ne şekilde etki ettiği kadar üretilen politikaların
başarısı, sonucunda sağlanacak toplumsal faydayla doğru orantılı olacak şekilde ölçülebilmektedir. Diğer bir
ifadeyle kamu politikaları akılcı ve kapsayıcı olmak zorundadır (Çevik, 1998; 108-109). Öyle ise, hükümetlerin
aracı olarak kamu politikası, hükümetlerin amaçlarını gerçekleştirmelerinde olduğu gibi vatandaşların
taleplerini hayata geçirmek için de kullanılmalıdır. Hükümetlerin farklı noktalardan kimi zaman birbirleriyle
çelişen istek ve talepleri dengeleyerek bir uzlaşıya varması, etkin ve isabetli kamu politikaları ile mümkün
olacaktır.
2. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN KAMU POLİTİKALARINA OLAN ETKİSİ ÜZERİNE
DÜŞÜNCELER VE YAKLAŞIMLAR
Sivil toplum örgütlerinin kamu politikaları üzerindeki etkisi, zamana, mekâna ve politika türüne göre değişiklik
gösterebilmektedir. Özellikle yeni kamu yönetiminin anlayışının hayata geçmesiyle, insan hakları, kentli
haklar, çevre konuları, kültürel haklar gibi birçok konuda üretilecek politikalarda, hükümetler kadar hükmet
dışı organizasyonların da etkin olmaya başladığı söylenebilir. Sivil toplumun kamu politikası sürecine
25
Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Etkisi – Yakup BULUT, Soner AKIN, Ömer
Fuad KAHRAMAN
katılması, yönetişim tartışmalarını da beraberinde getirmiştir (Arts, 2002; 29). Bu kavram, devletle toplum
arasındaki ilişkiyi yeniden düzenlerken, hükümetlerin tekelinde olan siyaset yapma sürecine ortak olmaya
başlamış ve STK alanı genişlemiştir (Ateş ve Nohutçu, 2006; 255). Bu genişleme, politika yapımında çok
aktörlü bir sistemin habercisi olmuştur. Bu bağlamda politika belirlemenin devletin yukarından aşağıya
yönettiği bir süreç olmaktan çıktığı, içinde sivil toplum örgütleri, uluslararası ve ulus-üstü örgüt ve kuruluşlar,
hükümet dışı organizasyonlar gibi aktörlerin bulunduğu bir sürece dönüştüğü söylenebilir (Sabaiter ve JenkinsSmith, 1993; 2-4).
Bu örgütlenmelerin politika belirlemedeki etkisini birkaç dinamiğin tetiklediğini söylemek mümkündür ki,
bunları “neo-liberal düşüncelerin etkisi”, “yönetişimin katkısı” ve “uluslararası aktörlerin etkisi” şeklinde
belirtmek mümkündür. Özellikle, 90’lı yıllardan bu yana yaşanan politik ve ekonomik liberalizasyon,
teknolojik dönüşüm ve küreselleşme, yönetişimi tetiklemiş; bu da hükümetler ve uluslararası örgütlerin yanında
hükümet dışı aktörlerin de güçlenmesinin yolunu açmıştır (Babaoğlu, 2013; 168). Bu gelişme STK’ların bir
taraftan karar alma süreçlerine katılımını sağlarken, bir taraftan da onlara üretilen kamu politikalarının içinde
yer alma ve onları denetleme misyonunu yüklenmiştir (Beeson, 2001; 487). Böylece siyasal yapıların, bir kamu
politikasının uygulanmasında doğrudan ya da dolaylı olarak, özel sektör, sivil toplum, bürokratik mekanizmalar
gibi birçok aktörü muhatap alma zorunluluğu doğmuştur ki, bunlar da görüşleriyle politika sürecine etki
edebilmektedir (Ateş ve Nohutçu, 2006; 256). Diğer bir bakışla bu çok aktörlüğün sütunlarını oluşturan özel
sektör, STK’lar ve uluslararası örgütler ve ulus devlet, kendilerine ait güçlü ve zayıf yönleriyle birlikte bir
sistem içerisinde hareket etmekte, güçlü ve zayıf yönleriyle birbirlerinin faaliyetlerini etkilemektedirler.
Detomasi (2007; 325), bu aktörlerin aralarındaki belirsiz ilişki düzenini ve güçlü-zayıf yönlerini gösterir bir
şema hazırlamıştır:
Özel Sektör
Uluslararası Örgütler
Güçlü Yönler
Zayıf Yönler
Teknik Kapasite
Ekonomik Kaynak
İç Kontrol
Motivasyon
Meşruiyet
Deneyim/Bilgi
Kolektif Eylem
Sivil Toplum Örgütleri
Güçlü Yönler
Zayıf Yönler
Farkındalık
Yaratma
Uzmanlaşma
Yerel Bilgi
Meşruiyet
Konu Odaklılık
Güçlü Yönler
Zayıf Yönler
Kurumsal Güç
Net Talimatlar
Yaptırım Gücü
Ülke İçi
Meşruiyet
Konu Odaklılık
Ulus Devlet
Güçlü Yönler
Zayıf Yönler
Yolsuzluklar
Meşruiyet
Bürokratikleşme
Yaptırım Gücü
Ülke İçi Kurumsal Kaynak Kısıtlılıkları
Kaynak: Detomasi, 2007; 325
26
Strategic Public Management Journal, Volume 3, Issue 6, 2017
Şemada görüldüğü gibi her aktörün bir diğeri ile ilişkisi vardır ve bu ilişki çerçevesinde birbiriyle
işbirliğine giren aktörler, zayıf yönlerini giderici bir hamle yapabilmektedir. Örneğin özel sektör,
kendi meşruiyet problemlerini aşabilmek için uluslararası örgütlerle işbirliğine gitmekte (Detomasi,
2007; 330) veya çok uluslu şirketler yerel sivil toplum örgütleriyle benzeri bir işbirliği yürüterek
meşru temeller bulmak peşine düşmektedir. Buna karşılık STK’ların ekonomik zayıflıklarını bu tür
ilişkiler ağı sayesinde azaltabiliyor olmaları STK’ların neden sistemi yaygın olarak kullandıklarını da
belli ölçülerde açıklamaktadır. Kamu politikalarına ilişkin STK’ların etkisini gösteren bazı
yaklaşımlara yer verilebilir:
2.1. Savunuculuk Yaklaşımı
Bu yaklaşım, devletin baskın rolünün azaltılarak karar alma aşamasında farklı aktörler arası işbirliğini
mümkün kılmaktadır (Babaoğlu, 2013; 171). Bu işbirliği, sivil toplum örgütlerinin bir aktör olarak
kamu politikalarının üretim sürecine etki etme isteklerini doğurmaktadır. Özellikle, siyasal sitem
içinde tartışılan birçok konu, sorun ve taleplerin olgunlaşma sürecinde toplumsal önceliklerin
belirlenmesine ilişkin gündemlerin oluşmasında önemli bir aktör olarak devreye girebilmektedirler.
Bu açıdan, bu yaklaşıma göre bu işbirliği, demokratikleşmenin bir aracı olarak gelişen ve aynı
zamanda demokratikleşmeye de sebep olan aktörler arası etkileşim ve iletişimi artırmaktadır. Bu
yaklaşımın gelişebilmesi ve geçerli bir araç olarak görülebilmesi için hükümet politikalarının şeffaf
ve uzlaşı üzerinden fikirlerin değişebileceği yumuşak tavırlarının olması veya en azından aktörlerin
bir diğerinin fikirlerini değiştirebileceğine dair kanısının olması gerekmektedir (Sabatier, 1998; 120122). Çevre sorunları, yolsuzluk, insan hakları gibi uluslararası arenada karşılık bulan sorunlara karşı
STK’ların takındıkları tavrın, bu yaklaşımı beslediği ve desteklediği söylenebilir. Dünya Ticaret
Örgütü toplantılarına STK’lar tarafından son yıllarda giderek artan bir şekilde ilgi gösterilmesi bu
işbirliği ve duyarlılığa örnek gösterilebilir (Babaoğlu, 2013; 117). Diğer bir ifade ile bu işbirliği, devlet
ve devlet dışı aktörlerin ortak değerler paydaşlığında belirli bir amaç uğruna ortak hareket etmeleri
için oluşturulmaktadır (Sabatier and Jenkins-Smith, 1999; 120). Onun için öncelikle, değişmesi
gereken politika belirlenmeli, sonra da alt politikaların neler olabileceği araştırılmalıdır.
2.2. Politika Ağları Yaklaşımı
Ağbağ Yaklaşımı olarak da ifade edilen bu yaklaşım, bağımsız aktörlerin belirli politikalar veya
programlara etki edebilmek için geliştirdikleri düzenli ilişkileri ifade etmektedir (Babaoğlu, 2013;
173). Buna göre küreselleşme ve yönetişimin karar alma süreçlerindeki aktör sayısını artırması, karar
alma sürecini bir birlikte karar verme biçimine çevirmiştir. Önceden devletin tek başına tepeden aldığı
kararlar, artık sadece devlet merkezli olmaktan çıkmış, pek çok aktörün bu sürece dâhil olduğu,
zeminden yukarı ve yukarından aşağıya karşılıklı olan bir etkileşime dönüşmüştür. Farklı aktörlerin
kendi aralarındaki ilişkilerin de politika değişimine doğrudan etki edeceği savunulmaktadır. Ancak
sivil toplum örgütlerinin gücü, diğer ağbağlarla kurdukları ilişkilere de bağlı olduğu dikkate alınırsa
(Fioramonti and Heinrich, 2007; 27), STK’ların uluslararası STK’larla işbirliğine gitmeleri veya özel
27
Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Etkisi – Yakup BULUT, Soner AKIN, Ömer
Fuad KAHRAMAN
sektörle işbirliği içerisinde bulunmaları politikayı etkileyebilme seviyeleri açısından
değerlendirildiğinde kendi güçlerini artıran bir durumdur. Türkiye’de ağbağlarını tetikleyen farklı
faktörler (eğitim, mali imkanlar vs.) olsa da yapılan çalışmalarda bu ağbağlarının sınırlı düzeyde
olduğu görülmektedir. Örneğin, İzmir, Antalya bölgelerinde yapılan çalışmalarda STK’ların politika
ağının aktörleri arasında sayılmaması dikkat çekicidir (Şahin ve Yıldız, 2013: 167-169).
3. TÜRKİYE’DE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN KAMU POLİTİKALARININ
BELİRLENMESİNDEKİ ETKİSİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRME
Osmanlı döneminde loncalar, vakıflar, tekkeler gibi bir takım dini ve geleneksel kurumları STK bağlamında
değerlendirmek mümkündür. Bunların devletle toplum arasında aracılık rolünü üstlendiği de söylenebilir.
Cumhuriyet döneminde ise 1980’li yıllara kadar STK’ların varlık gösterdiği söylenemez. STK’ların hem
devletle hem birbirleriyle ilişki kuramamaları ve ağbağları oluşturamamalarında önlerindeki bazı
engellemelerin etkisi olduğu da söylenebilir (Akçadağ, 2011; 13). Bununla beraber 1980 sonrası, STK’ların
hükümet politikaları üzerinde etkili olmaya başladığı bir zaman dilimi olarak kabul edilebilir. Bugün toplumsal
değişimin önemli bir işareti olan STK’ların günümüz politik süreçlerinde bir şekilde yer aldığı açıktır. Özellikle
katılımcı demokrasi açısında etkin bir vatandaş tipinin gelişmesinde önemli rol alan STK’lar (Keyman, 2004;
5-8), farklı amaçlarla da olsa birçok farklı görüş, düşünce ve faaliyeti politik arenaya aktararak kamu
politikalarını etkileyebilmektedirler (Kapani, 2001; 193). Son yıllarda nitelik ve etkilerinde oldukça yüksek bir
artış görülen STK’ların, bir taraftan devletle toplum arasında aracı rolünü üstlendiği, diğer taraftan kamu
politikalarındaki ve toplumdaki değişikliklere aracılık ettiği görülmektedir. Özellikle yerel politika arenasında
profesyonel olarak savunucu yaklaşımlar ve koalisyonlar geliştiren STK’lar, kamu politikalarının
belirlenmesinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir (Ateş ve Nohutçu, 2006; 249-250). Bununla beraber,
uluslararası boyut kazanan gelişmiş bazı STK’ların kimleri temsil ettiği ve hangi amaçlar doğrultusunda hareket
ettikleri, kim tarafından denetlendikleri konusunda bazı kuşkular vardır. Örneğin bazı Alman Vakıflarının
uluslararası bir takım casusluk faaliyetlerinde bulunduğu iddia edilmiştir (Akşam Gaz. 30 Mart, 2017). Bu
açıdan STK’ların devletle ilişkilerinde, denetlemelerinde ve hesap verebilir olmalarında önemli faydalar vardır
(Benner, Reinicke ve Witte, 2001; 21; Fisher, 1997; 442-443).
Olumsuzluklar bir yana bırakılırsa politika belirleme sürecinde STK’ların etkin bir rolünün olması, hem
vatandaşın bilinçlenmesi ve katılımı açısından hem de yönetimi denetlemede etkin bir mekanizma olması
açısından önemlidir. Diğer bir ifade ile STK’lar, toplumsal talepleri gündeme taşıyacak politika tekliflerini
gündeme getirebileceği gibi üretilen politikaların şekillenmesinde de rol oynayabilecektir (Emini, 2013; 47).
Sivil toplum örgütleri Avrupa Konseyi tarafından 2009’da kabul edilen “Sivil Toplumun Karar Verme Sürecine
Katılımıyla İlgili İyi Uygulama İlkeleri” kararı uyarınca üstlendikleri: (1) politika paydaşlarının ihtiyaç ve
çıkarlarını savunmak, (2) bilgilendirme ve farkındalık oluşturmak, (3) uzmanlık bilgileri ve önerileri ile sürece
katkıda bulunmak, (4) yenilikçi girişimlerde bulunarak farklı çözüm önerileri geliştirmek, (5) hizmet sağlamak
ve son olarak (6) sürecin şeffaflığını kapsayıcılığını artıracak şekilde izleme görevinde bulunmak şeklinde
tespit edilmiş görevleri bulunmaktadır.
Avrupa Birliği’ndeki işlevselliğine bakıldığında STK’ların çok aktörlü siyasadaki yerinin daha sağlam olduğu
dikkat çekmektedir. Burada sivil toplum örgütleri, özellikle yoksulluk ve sosyal dışlanma ile mücadelede ve
toplumsal alanda önemli aktörler haline gelmiştir. AB ülkelerinde AB girişimleri ve politikalarının daha iyi
uygulanması konusunda bu aktörlerin çok daha etkindir. Diğer bir ifade ile Türkiye ile karşılaştırıldığında,
kamu yetkilerinin kullanımında bu aktörlerle daha düzenli diyalog kurulabilmektedir. Avrupa 2020 Stratejisi
28
Strategic Public Management Journal, Volume 3, Issue 6, 2017
metninde, STK’ların bulunduğu bu çok aktörlü yapıyı; AB kurumları, ulusal ve bölgesel hükümetler ve yeni
dâhil olacak Avrupa paydaşları arasında tarif etmektedir. AB Komisyonu, bu ortaklıkların Avrupa düzeyinde
daha çok güçlendirilmesine öncelik vermiştir. Burada bir stratejik etkinlik olarak örnek vermek gerekirse;
Yoksulluk ve Sosyal Dışlanmaya Karşı Avrupa Platformu çerçevesinde yer alan AB Paydaş Diyaloğu, bu
ortaklığın beraberinde getirdiği etkileşimin önemine vurgu yapmaktadır. Bu etkileşimin genel görünümüne
bakıldığında, yer alan aktörlerin tarifi de son derece nettir. İlk olarak; istihdam, sosyal meseleler ve dâhil olma
konularında AB seviyesinde etkinlik gören STK'lar ve sosyal ortaklar tarif edilmektedir. AB Kurumları ve
diğer uluslararası kuruluşların temsilcileri, ulusal, bölgesel ve yerel yetkililerin temsilcileri ise ikinci ve üçüncü
sırada gelen aktörler olarak kabul görmektedir. Başka bir deyişle sosyal politika alanında Avrupa Birliği’nde
diyaloğu başlatan taraf STK’lardır. Kimi düşünce kuruluşları ve sosyal bütünleşme ile ilgili konularda faaliyet
gösteren vakıflar ise aynı sahada, ilkine göre ikincil sırada yer alan yardımcı aktörler olarak tarif edilmiş ve
yine STK’ların önemine dikkat çekilmiştir (Ec.europa.eu, 2017)
Türkiye ile Avrupa Birliği gerçeğini STK’lar için tartışmaya başladığımızda, AB için STK’ların etkinliğinde
büyük manevra kabiliyeti yaratan strateji metinlerinin iç siyasadaki yerine değinmekle birlikte, yine AB’de
STK’lar arası işbirliği ve ortak hareket ve kurumsallaşma kültürünü de es geçmemek gerekir. Örneğin AB’de
bir diğer strateji paketi olan PROGRESS programı aracılığıyla Komisyon, kamu politikalarına etkinlik katacak
pek çok alanda Avrupa şemsiye STK ağının kurulumunu desteklemiştir. Buradaki temel amaç, kamu
politikalarının sosyal tanınırlığı ve halk tarafından benimsenme düzeyi ile desteğini, sivil örgütsel
hızlandırıcılarla arttırmaktır. Bu şemsiye kuruluşlar arasında; Caritas Europa, COFACE (Avrupa Birliği'nde
aile örgütleri konfederasyonu), Dinamo Uluslararası-Sokak İşçi Ağı, EAPN (Avrupa Yoksullukla Mücadele
Ağı), EMN (Avrupa Mikrofinans Ağı), ENSIE (Avrupa Sosyal Entegrasyon Ağı), ESN (Avrupa Sosyal Ağ),
Eurochild, Eurocities, Eurodiaconia, EuroHealthNet, FEANTSA (evsizlerle çalışan ulusal federasyonlar
Avrupa Federasyonu), MHE (Akıl Sağlığı Avrupa), PICUM (Belgesiz Göçmenler İçin Uluslararası İşbirliği
Platformu) gibi gerek sağlık, gerek göç ve barınma gerekse işbirliği ve dayanışma temalı yapılar dikkatleri
çekmektedir (Ec.europa.eu, 2017)
Avrupa Birliği, genel siyasal yapısı gereği AB vatandaşları arasında dayanışma, işbirliği ve özdeşliği bir kamu
politikası alanı olarak seçebilmektedir. Bu sebeple hem etnik ayrımlarla mücadele hem de toplumsal cinsiyet
eşitliği gibi alanlarda siyasal kurumların proaktif olması hedefi, STK yapılanmalarının sayıca fazla olmasına
sebebiyet vermiştir (Warleigh, 2001; 623). Bu sebeple Avrupa Kadın Lobisi, AGE, ENAR (Irkçılıkla Mücadele
için Avrupa Ağı), EDF (Avrupa Engelliler Forumu), ERIO (Avrupa Roman Bilgilendirme Ofisi) gibi başka
şemsiye örgütler de yine sosyal politika ayağında kamu siyasasına destek vermektedir (Ec.europa.eu, 2017).
Öte yandan, Türkiye gibi pek çok devlette kamu politikası, “devletin düzenini sürdürmesi ya da vatandaşlarının
ihtiyaçlarını anayasasında tanımlanan eylemler yoluyla ele alması”nda gerekli araçlara başvurması veya sessiz
kalması anlamına gelir (Erdut, 2004: 15). Avrupa Birliği’nde sağlanmak istenen düzen bütünleşme fikri ile
özdeş olduğundan ve kendi anayasası olmamasından mütevellit kurucu antlaşmalar ve strateji programları ile
kamusal araçları ve yardımcı ortakları harekete geçirme seyri vardır. Ulus devletlerde ise, farklı olarak hem
anayasal tanımlara başvurma ve hukuksal zeminde güvence sağlama olanağı; hem de kamu politikaları sahasını
devletin uzun dönemli menfaatleri için tematik olarak geniş tutma eğilimi mevcuttur. Başka bir değişle Türkiye
gibi ulus devletlerde göç, vize verme, ilaç, çevre, tarım, enerji politikası, iç ve dış politika gibi sahalar ilk akla
gelen tematik başlıklardır (Akgül vd., 2015; 11). Ancak Avrupa Birliği özelinde daha önce değinilen ortak
kültür yaratma gibi Birliğe özgü ve çok vurgulanan siyasal mesai alanlarının haricindeki başlıkları aramak
gerekmektedir. Nitekim yine ulus devlet geleneğinin benzeri olan ortak savunma ve güvenlik politikası, ortak
tarım politikası, enerji, iklim değişikliği ile mücadele, uzay ve deniz hizmetleri politikası gibi sahalar da AB’de
29
Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Etkisi – Yakup BULUT, Soner AKIN, Ömer
Fuad KAHRAMAN
kamu politikalarının en çok icra edildiği alanlar görünümündedir (Ec.europa.eu, 2017). Dolayısıyla bu
sahalarda yer alan STK’ların da kamu siyasasında politika üretmede büyük rol oynadığı rahatlıkla ifade
edilebilir. Öte yandan kamu siyasetinde STK’ların etkinliğini tartışılırken dikkat çekildiği gibi; STK’ların en
büyük katkısının halkın etkin hale getirilmesi ve yönetişime dahil edilmesinde olduğu unutulmamalıdır. Bu
sebeple üretme, işbirliği sağlama, ayrımcılıkla mücadele ve kamu sağlığında farkındalık oluşturma temalı
STK’ların; önceden de ifade edildiği üzere kamu politikalarına katkı sağlama nezdinde ilk sırada geldiği
bilhassa vurgulanmalıdır. Bu anlamda, Avrupa’da yukarıda sayılan STK’lar; kamu siyasasında rol alacak tüm
aktörlerin etkileşim, yönetişim ve işbirlikçi potansiyellerinin açığa çıkarılmasında kritik bir öneme sahiptir
(Ec.europa.eu, 2017). AB siyasası perspektifiyle, özel olarak tekrar ifade etmek gerekirse, paydaşların katılımı,
farkındalık, yenilikçilik, uzman bilgiyi kullanma, şeffaflığı gerçekleştirme gibi sahalarda; STK’lar eliyle gelen,
yönetimi denetleme ve uzun vadede kamu menfaatlerini hedefleyen politikaları, soyut anlamda
şekillendirmedeki bu potansiyel, kendini kolayca belli etmektedir.
Örneğin bu konuda Türkiye’de de TÜSİAD gibi derneklerin ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde potansiyellere
ilişkin değerlendirmeleri bir bakıma bu alanda oluşturulan kamu politikalarına yön verebilmektedir. Nitekim
derneğin faaliyet raporlarına (2011-2012) bakıldığında farklı faaliyet alanlarıyla ve saha çalışmalarıyla politika
yapma sürecinde rol aldığı görülecektir (Emini, 2013; 47-50). İdarenin aynı zamanda politik bir mesele olduğu
dikkate alınırsa, siyasal sistemin tüm aktörlerini uygun zeminlerde siyasi ve idari reform sürecine katmak
gerekecektir. Açık Toplum Enstitüsü gibi oluşumların politika yapıcıları ve karar makamlarını bilgilendirme,
onlara fikir verme ve kararların şekillenmesini sağlama gibi roller üstlenerek bir çeşit yönetişimi sağladığı
savunulabilir (Sobacı, 2011; 206)
Bununla beraber STK’ların bu alandaki etkisini sınırlayan birtakım sorunlara da dikkat çekilmektedir. Nitekim
TÜSEV’in (Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı), “Sivil Toplum Kamu İşbirliğinin Güçlendirilmesi Projeleri”
incelendiğinde, Türkiye’de Sivil toplum Örgütlerinin kamu politikalarının oluşum ve karar alma süreçlerine
katılımı öncelikle yasal mevzuat bakımından kısıtlılıklar içermektedir (Ayata ve Karan, 2015; 106). Avrupa
Konseyi tarafından 2009’da kabul edilen karar uyarınca sivil toplumun politika sürecine katılımının sağlanması
için hem STK’ların hem de kamu görevlilerinin aşağıda sayılan ilkelere asgari derecede uymasının gerekliliği
üzerinde durulmuştur (İyi Uygulama İlkeleri, 2009; 5-6):
Açık ve Erişilebilir Katılım Kanalları,
Güven,
Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık,
Bağımsızlık.
Karara göre katılım, açık ve erişilebilir kaynaklar çerçevesinde gerekli yasal usuller doğrultusunda karşılıklı
güven esasına dayalı bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Bunun yanında STK’lara gerekli mali kaynakların
sağlanması hususu da bağımsızlık açısından önem arz etmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda katılımın sağlandığı
kademeler kararda 4 aşamalı bir kriter şemasına göre analiz edilmektedir. Bu kademelerden ilki STK’ların
kamu politikalarında karar alma sürecine sadece bilgi edinme yoluyla katıldığı basamaktır. Bu basamakta
STK’lar karara herhangi bir etkide bulunamazken sadece karar hakkında bilgi edinebilmektedirler. Bu basamak
katılımın en düşük derecede sağlandığı yerdir. İkincisi ise istişare olarak adlandırılan ve kamu yetkililerinin
STK’ların alacakları karara dair görüş ve önerileri talep ettikleri seviyedir. Bu tek taraflı iletişimin sonraki
aşaması ise diyalog basamağıdır. Bu aşama karşılıklı olarak yürütülmekte ve karar alma süreçlerinin her
alanında ortaya çıkabilmektedir. Son aşama, katılımın en yüksek düzeyi olarak değerlendirilen ortaklık
seviyesidir ki, bu aşama karar alma sürecinin en başından itibaren uygulama alanındaki ortak faaliyetlere kadar
30
Strategic Public Management Journal, Volume 3, Issue 6, 2017
süren karşılıklı etkileşimi içermektedir (İyi Uygulama İlkeleri, 2009: 7-8). Ancak şunu da ifade etmek gerekir
ki, kamu politikalarının üretilmesi aşamalarında farkı siyasi dinamikler, farklı mekanizmalar ve farklı siyasi
aktörlerin bulunması, zaman içerisinde politikaların mecrasından çıkarak farklılaşmasına sebep olabilmekte;
bu da politikaya yönelik algıların değişmesine neden olabilmektedir (Ünal, 2013:202). Bununla beraber, bir
takım düşünce üreten kuruluşların yaygınlaştırılması, onların uzmanlıklarından ve faaliyetlerinden yararlanmak
suretiyle kamu politikalarının oluşturulması, politika yapım sürecini daha şeffaf ve etkin yapabilir. Yapılan bir
araştırmada (Yıldız, Çalık vd., 2013: 195-201), Türkiye’de farklı tarihlerde kurulan ve düşünce üreten on
kuruluş incelenmiştir. Bu kuruluşların amaçları ve siyasal yapılarla olan ilişkileri farklı olmakla beraber,
demokratikleşme, reformlar, anayasal değişimler, STK’ların güç kazanması, bilgi ve iletişim teknolojilerinin
(BİT) yaygınlaşması gibi birçok alanda veri toplanması ve analize dayalı karar verme ihtiyacının giderilmesini
ve bu tür düşünce üreten kuruluşlarının yaygınlaşmasını ve etkilerinin artırılmasını sağlayabileceğine vurgu
yapılmıştır.
Türkiye’deki uygulamalar değerlendirildiğinde STK’ların katılım basamaklarından istişare aşamasında ancak
bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Ayata ve Karan, 2015: 107). Karar alıcı kamu mekanizmalarının STK’ları
görüş ve deneyimlerini talep ettikleri durumların (İstişare basamağı) yanında STK’ları sadece danışman olarak
değerlendirip fikirlerine başvurmaları (diyalog basamağı) gibi daha alt kademelerin örnekleriyle de
karşılaşılabilmektedir. Yine de yasal olarak 2005 yılında kabul edilen Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelikte madde 7/2 ve 3’te belirtildiği üzere karar alıcı mekanizmaların karar alma
aşamalarında STK’ların görüşlerine başvurmaları gibi bir zorunluluk bulunmamakta; bunun yerine karar, takdir
yetkisi çerçevesinde karar alıcıya bırakılmaktadır. Dolayısıyla bu konuda ortaya konulan öncelikli sorunlar;
yasal düzenlemelerin yetersizlikleri, kamu-STK işbirliğine temel oluşturacak herhangi bir düzenlemenin
mevcut olmaması, yasal çerçevede STK’lara dair yapılan göndermelerin açık olmaması, yasada yer alan
ifadelerin genel nitelikli ve işbirliğinin şekli ve içeriğine dair bir hüküm içermemesi şeklinde sıralanabilir
(Ayata ve Karan, 2015: 118).
STK ile hükümetlerin birlikte kamu politikası üretmesi, son dönemlerde önemli bir gelişim göstermekle
beraber, STK-Hükümet işbirliği için mekanizmalar oluşturan ulusal ve özel stratejik değere sahip bir belge
metni hala eksiktir. 10 Aralık 2015 tarihinde 64. Hükümetin programı bu alanda yapılabilecekleri stratejik
manada geniş yer vermiştir. 2015 yılından günümüze değin son birkaç yıllık dönemde ise bu stratejik
hamlelerin cevap bulma olasılığı birtakım talihsizliklerle karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle sivil demokrasiye
ait darbe girişimi, etnik çatışmaları arttırmaya yönelik terör saldırıları ve gerginlikler, komşu Suriye'den gelen
göçmenlerin oluşturduğu belirsiz ortam, bir dizi terörist saldırı, artan mülteci akışı ve talepleri, siyasi
kilitlenme, kimi başlıklarda ekonomik gerileme ve daha birçok gündem oluşturan siyasal olay, ülkede sivil
toplum kuruluşlarına sağlanacak olumlu atmosferi ve onların politika yapma sürecinde etkin rol oynamalarını
önemli ölçüde sınırlandırdığı söylenebilir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Toplumsal taleplerin artması ve çeşitlenmesi, siyasal sisteme giren farklı girdilerin, çıktılara dönüşmesi
gereğine ilişkin talep, artık yönetimin tek başına alınacak kararlarla şekillenmeyeceği, diğer bir tabirle çok
aktörlü bir ortaklığı gerektireceği bugün çok daha güçlü vurgulanmaktadır. Hatta denilebilir ki, STK’lar, hem
toplumun ihtiyaçlarını derleyip örgütlü bir şekilde sisteme iletme, hem de siyasal alanda bu istemlerin
temsilciliğini üstlenerek söz sahibi olma ve bu şekliyle aktif bir siyaset oyuncusu haline gelme yolundadırlar.
Bu bağlamda STK’lar, devletin terk ettiği veya ihmal ettiği alanlar ile yeni yeni ortaya çıkan taleplerde
31
Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Etkisi – Yakup BULUT, Soner AKIN, Ömer
Fuad KAHRAMAN
toplumun ihtiyaçlarını belirleyerek siyasal sisteme iletmek, yönetimin hakkında politika geliştireceği alanlarda
yardımcı rolünde görev almak, bu politikalara rehberlik etmek ve politikaları yönlendirmek, geliştirilmesine ve
üretilmesine ciddi faydalar sağlamayı amaçlamaktadır. Bununla beraber Türkiye açısından bakıldığında
TÜSEV raporunda da öngörüldüğü gibi, STK-Kamu İşbirliğini düzenleyen bir mevzuat bulunmadığı için
işbirliği sağlanamamakta, bu durum da STK’ların politika yapım sürecinden kolaylıkla dışlanmasına veya
kamu kurumları tarafından bir paydaş olarak görülmemesine sebep olabilmektedir. Bunun giderilmesi için
yasal güvence sağlanarak STK’ların birincil aktör olarak görülmesine imkân tanınmalıdır. Sosyal politikalar
dışında STK’ların karar alma sürecine katılımındaki engeller kaldırılmalıdır. Bununla beraber, STK’ların
Türkiye’de değişik politikalar hakkında fikir beyan etmeleri, hatta belli ölçülerde siyasal süreçleri etkiledikleri,
kamuoyunda giderek daha fazla telaffuz edilmektedir. O zaman kamu yönetimlerine düşen en önemli rol ise
bu tür bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesini kolaylaştırmaktır. Özellikle düşünce üreten kuruluşlarının
kamuoyu ile paylaştıkları ve politik sürece etki ettiği varsayılan verileri ve analize dayalı politika üretilmesini
yaygınlaştırma yönünden adımlar atması önemli bir çözüm olacaktır.
32
Strategic Public Management Journal, Volume 3, Issue 6, 2017
KAYNAKÇA
Akçadağ, Emine, (2011), “Avrupa Birliği Sürecinde Kamu Diplomasisi Faaliyetlerinde Sivil Toplum
Kuruluşlarının Rolü”, Politika Dergisi, Sayı 24, ss. 1-15.
Akgül, Arif, Kapt Alican. ve Demir, Oğuzhan Ömer (2015), “Göç ve Kamu Politikaları: Suriye Krizi Üzerine
Bir Analiz”, Journal of Policy and Strategy, 1(2), ss.1-22.
Arts, Bas, (2002), “Green Alliences’ of Business and NGOs: Newstyles of Self Regulation or Dead-End
Roads?”, V.9, Corporate Social Responsibility and Environmental Management, pp. 26-36.
Ateş, Hamza ve Ahmet Nohutçu, (2006), “Kamu Hizmeti Sunumunda Gönüllü Kuruluşlar ve Devlet”, C.11,
Selçuk Üniversitesi, İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, ss. 245-276.
Avrupa Komisyonu Resmi İnternet Sayfası (2017), “Non-governmental organisations” [online] at
http://ec.europa.eu/social/main.jsp?catId=330 accessed on April 4th, 2017.
Babaoğlu, Cenay (2013) “Kamu Politikası Sürecinde Sivil toplum Kuruluşlarının Rolü”, Mete Yıldız ve
Mehmet Zahid Sobacı (ed.), Kamu Politikası Kuram ve Uygulama, Ankara: Adres Yayınları, ss. 166-187.
Baharçiçek, Abdülkadir, (2008), “Hükümet Dışı Örgütler (NGO’s) ve Demokratikleşme”, Cilt: 18, Sayı: 2,
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (Fırat University Journal of Social Science) ss. 297-308.
Bardach, Eugene, (2012), A Practical Guide For Policy Analysis: The Eighfold Path to More Effective Problem
Solving, Forth Edition. SAGE Publication.
Beeson, Mark (2001), “Globalization, Governance and The Political Economy of Public Policy Reform in East
Asia”, V.14/4, Governance: An International Journal of Policy and Administration, pp. 481-502.
Benner, Thorsten; H. Reinicke, Wolfgang and Jan Witte Martin (2003), “Global Public Policy Networks
Lessons Learned and Challenges”, V.21/2, The Brookings Review, pp. 18-21.
Birkland, Thomas A. (2015), An Introduction to the Policy Process: Theories, Concepts, and Models of Public
Policy Making, Third Edition, Routledge.
Bulut, Yakup (2003), “Sivil Toplum, Devlet Ve Yerel Yönetimler”, Türk İdare Dergisi, Sayı: 441, 217-231.
Bulut, Yakup ve Kahraman, M. (2008), “Türkiye’de Sivil Toplumun Sivilliği Üzerine Bir Tartışma”, V.
Uluslararası Sivil Toplum Kongresi Kitabı, ss. 335-341, 24-26 Ekim-2008, Çanakkale.
Çevik, Hasan Hüseyin, (1998), “Kamu Politikaları Analizi Çalışmaları Üzerine Türkiye Açısından Bir
Değerlendirme”, C.31, Amme İdare Dergisi, ss. 103-112.
Detomasi, David Antony (2007), “The Multinational Corporation and Global Governance: Modelling Global
Public Policy Networks”, V.71, Journal of Business Ethics, pp. 321-334.
Dye, Thomas R., (2013), Understanding Public Policy, Fourteenth Edition. Pearson Education.
Emini, Filiz Tufan (2013), “Sivil Toplum Kuruluşlarının Politika Belirleme Sürecindeki Rolü: TÜSİAD
Örneği”, Sayı 36, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, ss. 43-56.
33
Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Etkisi – Yakup BULUT, Soner AKIN, Ömer
Fuad KAHRAMAN
Erdut, Z. (2004), Liberal Ekonomi Politikalari ve Sosyal Politika. Çalışma ve Toplum, Birleşik Metal. Yay,
(2004/2), ss. 11-37.
Fisher, William (1997), “Doing Good? The Politics and Antipolitics of NGO Practices”, V.26, Annual Review
of Anthropology, pp. 439-464.
Fioramonti, Lorenzo and Finn Heinrich (2007), How Civil Society Influences Policy: A Comparative Analysis
of the CIVICUS Civil Society Index in Post-Communist Europe”, Research and Policy in Development,
Research Report, (web Access date: 20.11.16).
Kapani, Münci (2011), Politika Bilimine Giriş, Ankara Bilgi Yayınevi.
Keyman, Fuat (2004), “Türkiye ve Avrupa’da Sivil Toplum”, No.3, Sivil Toplum ve Demokrasi Konferans
Yazıları, İstanbul Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi.
Sabatier, Paul (1998), “The Advocacy Coalition Framework: Revisions and Relevance for Europe”, V.5/1,
Journal for European Public Policy, pp. 98-130.
Sabatier, Paul and Hank Jenkins-Smith (1999) “The Advocacy Coalition Framework: An Assessment”, in Paul
Sabatier (ed.), Theories of the Policy Process, ss.117-166.
Sivil Toplumun Karar Verme Sürecine Katılımıyla İlgili İyi Uygulama İlkeleri (2009), Conference of INGOs
of the Council of Europe, CONF/PLE(2009)CODE1.
Sobacı, Mehmet Zahid, (2012), “Politika Transferi Bağlamında Kamu Yönetiminde Neo-Liberal Reformların
Yayılması: Açık Toplum Enstitüsünün Rolü”, 2011-2012, Sosyo-Ekonomik (Temmuz-Aralık), ss. 191-209.
Şahin, Bahadır & Yıldız, Serdar (2013), “Kamu Politikasında Politik Ağlar”, Kamu Politikası Süreci içinde,
Seçkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, ss. 159-171.
TÜSEV (2013), Sivil Toplum Kuruluşları ile Kamu Sektörü İlişkileri Sorunlar-Beklentiler İstişare Sonuçları
ve Değerlendirme, TÜSEV, Aralık 2013.
Ünal, Mustafa Coşar (2013), “Kamu Politikasında Tipolojik Yaklaşımlar”, Kamu Politikası Süreci içinde,
Seçkin Yayınları, 2. Baskı, Ankara, ss. 189-202.
Warleigh, A. (2001), “Europeanizing’civil society: NGOs as agents of political socialization”, JCMS: Journal
of Common Market Studies, 39(4), ss. 619-639.
Wildavsky, Aaron (1979), The Art and Craft of Policy Analysis, MacMillian Press.
Yıldız, Mete, Çelik, Dilek, vd (2013), “Kamu Politikalarında Düşünce Üreten Kuruluşların Rolü”, Mete Yıldız,
M. Zahid Sobacı (ed.) Kamu Politikası, Kuram ve Uygulama, Liberte Yay. Ankara, ss. 188-207.
34