İnsan, ilk hücrelerin teşekkülüyle başlayan ve son nefesini vermesiyle tamamlanan sürekli bir gelişim ve değişim hâlindedir. İnsanoğlu, fark etme-se bile hem fizyolojik hem de psikolojik yönden sürekli değişir ve yenilenir. İnsanın... more
İnsan, ilk hücrelerin teşekkülüyle başlayan ve son nefesini vermesiyle tamamlanan sürekli bir gelişim ve değişim hâlindedir. İnsanoğlu, fark etme-se bile hem fizyolojik hem de psikolojik yönden sürekli değişir ve yenilenir. İnsanın yaratılış amacı, yaratılış gayesine uygun olarak kendini sürekli ge-liştirmek ve olgunlaştırmaktır. Temel yapısını inanç, ibadet, ahlak ve mua-melâtın oluşturduğu din, insan için bu amaca ulaşmada bir kılavuz niteliği taşımaktadır. İnsanın sürekli olarak kendisini geliştirmesinde en önemli aracın eği-tim olduğunda ise şüphe yoktur. Zira eğitim, insanların davranışlarında bel-li amaçlar doğrultusunda değişiklik oluşturma sürecidir. Eğitimin istendik davranış değişikliği olarak tanımlanması ve eğitimin bir sistem olarak ele alınması program geliştirme (Aydın, 2007: 1) ve bu programa uygun ma-teryal oluşturma çabalarını da beraberinde getirmiştir. Böylece eğitimin ana gövdesini öğretim programları ve ders kitapları ile bunların uygulayı-cısı konumundaki öğretmen ve öğrenciler oluşturmaktadır. Nitekim eğitim sürecini bir yolculuğa benzeten Öcal, eğitimin temel unsurlarını oluşturan bu dörtlüyü öğretim sürecinde şu şekilde konumlandırmaktadır: Öğretim programı gidilecek yol/güzergâh, ders kitapları yolculuğun yapıldığı vası-ta, öğrenciler yolcu ve öğretmen ise sürücüdür (Öcal, 2009: 603).
Bu bildiride Belçika'nın Mons şehrinin Hensies ilçesinde 1989 yılında faaliyete başlayarak gelişim ve oluşumunu tamamlayan İbn-i Sina Enstitüsü ve Kız İmam Hatip Lisesi'nin tanıtımı yapılarak nasıl bir model olabileceği tartışılacaktır.... more
Bu bildiride Belçika'nın Mons şehrinin Hensies ilçesinde 1989 yılında faaliyete başlayarak gelişim ve oluşumunu tamamlayan İbn-i Sina Enstitüsü ve Kız İmam Hatip Lisesi'nin tanıtımı yapılarak nasıl bir model olabileceği tartışılacaktır. Avrupa'ya Göç Süreci ve İnsanımızın karşılaştığı Zorluklar 1963'ten sonra Türkiye'den Belçika'ya başlayan göç hikâyeleri çeşitli vesilelerle televizyon ve radyolarda anlatılmış, bazı yazarlar tarafında da kaleme alınmıştır. Kırsal kesimlerde yaşayan hatta birçoğu okuma yazma bilmeyen ve ekonomik durumu iyi olmayan insanımız, göç etmekten başka çare bulamadığı için Avrupa'nın çeşitli ülkelerine ve Belçika'ya göç etmiştir. Önceleri kısa bir zaman kalıp geri döneceklerini düşünürken, kalmak biraz uzayınca çocuklarını da yanlarına almış buna rağmen hala geri dönme fikri-ni hep içinde yaşatmıştır. Tek amaçları vardı bu insanların, para kazanıp kendi ülkelerinde daha rahat yaşayabilecekleri bir ortam oluşturmak. 50 yıl oldu bu ülkelere gele-li, biraz çalışıp geri döneceğiz şeklinde gelinen topraklar şimdilerde vatan oldu. Bu insanların birçoğu bir daha geri dönemediler. Aileleriyle Belçika'da bir düzen kurdular ve artık geçici geldikleri ülkelerin vatandaşları oldular.
Bu araştırmanın amacı, İmam Hatip Lisesi meslek dersleri kazanımlarının gerçekleşme düzeyine ilişkin öğrencilerin algılarını incelemektir. Bu temel amaçla birlikte kazanımların gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesinin etki eden unsurların... more
Bu araştırmanın amacı, İmam Hatip Lisesi meslek dersleri kazanımlarının gerçekleşme düzeyine ilişkin öğrencilerin algılarını incelemektir. Bu temel amaçla birlikte kazanımların gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesinin etki eden unsurların neler olabileceği tartışılmıştır.
İmam hatipler bir ara çözüm, olarak kuruldu. Cumhuriyet sonrası dö-nemde devlet din eğitimini yasaklamıştı. Burada belki din eğitimi ve dini eğitimi ikisini birbirinden farklı almak lazım. İkisinin birden yasaklandığı bir durumdan söz... more
İmam hatipler bir ara çözüm, olarak kuruldu. Cumhuriyet sonrası dö-nemde devlet din eğitimini yasaklamıştı. Burada belki din eğitimi ve dini eğitimi ikisini birbirinden farklı almak lazım. İkisinin birden yasaklandığı bir durumdan söz ediyorum. Yani hem dinle ilgili bir eğitim verilmesinin, hem de belli bir eğitimin belli bir dinin, inancın üzerinde şekillendirilmesi-nin, o yönde verilmesinin yasaklanması durumundan söz ediyorum. Din eğitimini de devlet ne kendisi veriyordu, ne de başkasına verdiri-yordu. Yani sivil topluma da bunu yasaklamıştı. Zaman içerisinde aşağıdan gelen basınçla, yeni bir karar verildi. Din eğitimi topluma yasak olmaya de-vam edecekti, yani sivil toplumun kendi dini eğitim ve din eğitimi veren kurumlarının yasak olması durumu devam edecekti, ama sivil toplum bu anlamda bir eğitim kurumu oluşturamayacaktı ama devlet din eğitimi de verecekti. Aslında cumhuriyet döneminde hem Müslümanların dini eğitim veren kurumları kapatılmıştı hem de gayri Müslimlerin Lozan ile birlikte elde ettikleri eğitim hakkı ile haklar aşındırılmıştı. Yani fiilen törpülenmiş-ti, geri alınmıştı. Ama geldiğimiz aşamada devlet böyle bir karar vermek durumunda kaldı. Verilen aslında dini eğitim olmayacaktı ama diğer ders-ler yanında din de öğretilecekti. İşte imam hatipler bu ara çözümün ürünü ortaya çıktı. Aslında yine de hep eğitim sistemi içinde egemen ideolojinin perspektifinden bakanlar açısından ayrı kutu gibi de görülmeye devam etti. Gel zaman git zaman imam hatipler içinde addedildikleri İslami kesimle be-raber aşağılandıkları durumdan çıkmaya yine içinde addedildikleri kadro ile beraber ülkenin politikasını belirleyen kadroların da yetiştiği, içinden çık-tığı kurumlar haline gelmeye başladılar. Bu durum özellikle imam hatiple-rin başarısı gibi algılanıyor ve özellikle son yıllarda özellikle imam hatipten gelen önemli bazı isimlerin ve siyasetçilerinde olmasından dolayı çok vur-gulanıyor. Kuşkusuz herkesin kendi içinde bulunduğu kimliği önemsemesi,