Bu makalenin amacı, Namık Kemal'in Akif Bey (1874) ve Gülnihal (1875) adlı oyunlarının, William Shakespeare'in Hamlet, Othello, Macbeth ve Fırtına'sıyla teknik, tema ve eleştirel bakış açılarıyla olan benzerliklerinin metinlerarasılık...
moreBu makalenin amacı, Namık Kemal'in Akif Bey (1874) ve Gülnihal (1875) adlı oyunlarının, William Shakespeare'in Hamlet, Othello, Macbeth ve Fırtına'sıyla teknik, tema ve eleştirel bakış açılarıyla olan benzerliklerinin metinlerarasılık kavramı çerçevesinde gerekçelendirilerek incelenmesi ve bu itibarla Kemal'in, kendi toplumundaki güç ilşkilerini ve muhalefet, itaatsizlik gibi konuları anlatabilmek ve eleştirebilmek adına, kendi oyun metinlerini Batı'nın en iyisi olarak nitelendirdiği Shakespeare'le zenginleştirdiğini göstermektir. Ancak bu durum, hiç şüphesiz Shakespeare'in Ondokuzuncu yüzyıl Osmanlı Türk Tiyatrosu üzerindeki etkilerinin ilk örneklerinin ve varlığının ispatlanması anlamına gelse de, bu işe Onyedinci yüzyılın sonlarında başlayan Avrupa'ya kıyasla belli bir geç kalmışlığa da işaret etmektedir. Bunun da nedenleri arasında Osmanlı'nın kendisini dünyanın merkezi olarak görmesi olabileceği gibi, dini çekinceler veya otoriteye karşı başkaldırının sergilenmesi kaynaklı tehlikeleri de saymak mümkündür. Bütün bunlara karşın Namık Kemal otoriter rejimlere karşı olan duygularını ilk oyunu Vatan Yahut Silistre (1872)'de korkusuzca sergilemekten çekinmemiştir. Ancak oyunun sahnelenmesi sonrasında vatan sevgisiyle çoşan halk sokaklara çıktığı için Kemal, halkı kışkırtmak suçuyla tutuklanarak Magosa'ya sürgüne gönderilmiştir. Daha sonra Shakespeare'den aldığı ilhamla sürgündeyken kaleme aldığı Akif Bey (1874) ve Gülnihal (1875)' de üstü kapalı olarak ifade ettiği eleştirileri ise onun ne birkaç sefer daha hapse girmesine, ne de tekrar sürgün edilmesine engel olabilmiştir; ki ölümü bile Sakız adasında sürgündeyken gerçekleşmiştir. Son olarak, Kemal'in kendi ülkesindeki mevcut otoriter devlet yönetimine karşı yaptığı tüm eleştirilere rağmen, ümidini hiç kaybetmeyip bunu vatanseverliği ile harmanlayarak yine de vurguladığını söylemek mümkündür: Gülnihal'de baskıdan uzak ve adil bir yönetimin mümkün olabileceğinden söz ederken, Akif Bey'de ise dilin gücüne başvurmak yoluyla, Shakespeare'in/Avrupa'nın o bilindik olumsuz Osmanlı Türkü ve Türk askeri imajını değiştirme gayreti içerisinde olduğunu söylemek mümkündür.