Kalu Bela
1 Follower
Recent papers in Kalu Bela
Dinin en önemli konusu varlığı çözebilmektir. Varlık nedir ne değildir, nereden başladı nereye kadar devam edecek gibi sorulara cevap getirmesidir. Bu sorular içinde en önemli nokta da; kader, zamansızlık ve kalû belâ meselesidir. Bu üç... more
Dinin en önemli konusu varlığı çözebilmektir. Varlık nedir ne değildir, nereden başladı nereye kadar devam edecek gibi sorulara cevap getirmesidir. Bu sorular içinde en önemli nokta da; kader, zamansızlık ve kalû belâ meselesidir. Bu üç nokta çözülünce varlık bir derece anlaşılıyor, zaman anlaşılıyor. İnsan kendi yerini anlıyor ve rahat ediyor.
“Kader” Arapça bir kelime olup, ölçü demektir. Türkçede de “miktar” kelimesi bu kökten gelir. Yani her şey ölçülüdür. Kur’anda bir ayet var: “Küllü şeyin bi kader.” Yani her şey, her olay ölçülüdür. Ölçüsüz hiçbir olay, hiçbir nesne yoktur. Belki sorabilirsiniz; bu dağlardaki engebeler, dikenler, taşlar nedir? diye. Diken, bizim için hoş bir şey değil ama onlardaki ölçü hiçbir şeyde yok. O kayaların, derelerin, dağların taşların hepsinin geometrik ve dijital yani matematiksel ölçüleri vardır. Matematikle ölçemeyeceğimiz, izah edemeyeceğimiz hiçbir varlık ve olay yoktur. Her olay fizik ilminin konusu olabilir, her olay kimya ilminin konusu olabilir, her olay özellikle geometri ilminin konusu olabilir. Geometri; olayların, hadiselerin, nesnelerin biçimlerini, ölçülerini kurala bağlayan bir ilimdir. Eğer bir ilim işi kurala bağlayamıyorsa o ilim, ilim değildir. İlim demek fen demek, kurallı saha demektir. Belirli bir sahayı taramış, binlerce yerden bilgi toplamışsın hepsinin ortak noktasını bulmuşsun, kanun bulmuşsun; diyorsun ki; bu işin kanunu kuralı budur. İşte buna biz ilim diyoruz. Kanun ve kural; ölçü ve düzen demektir. Dolayısıyla insan, özellikle müminler -aslında herkes için geçerli fakat özellikle müminler- kâinatı karışık, anlamsız, düzensiz, verimsiz görmemeli. Ki öyle değil zaten. Ben Müslümanlara şaşıyorum; nasıl böyle bedbin olurlar? “Bed” Farsça’da kötü demektir, “bîn” ise gören demektir. Yani kötü gören, kötü görüş. Evet, iman demek; her şey güzel demektir, her şey kanun demektir, her şey kural demektir. “Din” demek kural demektir, ölçü demektir. Bununla beraber insan bir de fen okumuşsa, fizik, kimya okumuşsa, üniversite mezunu olmuşsa ondan sonra halen o insanın kâinatta kaos var, kargaşa var deme hakkı yoktur. Kaos sadece bir kavramdır, düzenin anlaşılması için Cenab-ı Hakk’ın yarattığı bir kanundur. Geçici bir süre oluyor bazen. Mesela hastalık; ne için hastalanır insan? İnsan sıhhat ve sağlığın kıymetini, nimetini şükrünü bilmesi için, geçici bir süre hastalanır. Hastalık asıl değildir. Asıl olan sağlıktır, düzendir, hayattır.
Her şeyin ölçülü olduğunu hem bilim, hem ayetler gösteriyor bize. Özellikle geometri ilmi, baştan sona kadar ciltlerce kitap bu meselenin etrafını örüyor. Ama geometriyi bilmeyen bir insan sorabilir; dağdaki kayaların, tepelerin, ölçülebilir tarafı var mı, bir ucu sivri bir ucu yamuk bir ucu derin; düzen bunun neresinde? Oradaki düzen çok daha komplike olduğu için biz kuşatamıyoruz. Mesela bir fabrikanın içine girdiğimiz zaman eğer; mühendis değilsek oradaki düzeni ilk başta göremeyebiliriz. Karmakarışık çarklar, karmakarışık dolaplar, teller döner. İnsan rahatsız olur. Fakat mühendis gözüyle o fabrikaya bakabilirsek ne kadar müthiş bir düzen olduğunu o zaman anlarız. Yani bugün bir kürenin geometrisini çizmek bir karenin geometrisini çizmek kolaydır. Ama bir kayanın geometrisini çıkartmak doktora tezidir. Orada da geometrik bir kural ve kanun var. Fakat çok daha derin, yoğun ve yüksek olduğu için biz onu göremiyoruz. İnsan kırsal kesimlerde, dağda daha çok rahat eder. Şehirde biraz huzursuz olur. Çünkü şehir düzeni tam doğal bir düzen değildir. Asıl doğal düzen, yüksek düzen; kırsal hayattaki düzendir. Oradaki düzen daha komplike, daha canlı, daha aktif ve insanı daha çok rahatlatıcıdır. Yani bazı insanlar kırsal kesimden şehre gelince mutlu olduk sanmasınlar. Asıl mutluluk fıtrat içinde tabiat içindedir. Bugün peyzaj kültürü vardır, bahçe kültürü. Düzenli bahçe huzur vermez. Ne kadar engebeli taşlar, sular, dereler, kıvrak bitkiler olursa daha güzel olur. Sipsivri bitkiler güzel görünmez.
“Kader” Arapça bir kelime olup, ölçü demektir. Türkçede de “miktar” kelimesi bu kökten gelir. Yani her şey ölçülüdür. Kur’anda bir ayet var: “Küllü şeyin bi kader.” Yani her şey, her olay ölçülüdür. Ölçüsüz hiçbir olay, hiçbir nesne yoktur. Belki sorabilirsiniz; bu dağlardaki engebeler, dikenler, taşlar nedir? diye. Diken, bizim için hoş bir şey değil ama onlardaki ölçü hiçbir şeyde yok. O kayaların, derelerin, dağların taşların hepsinin geometrik ve dijital yani matematiksel ölçüleri vardır. Matematikle ölçemeyeceğimiz, izah edemeyeceğimiz hiçbir varlık ve olay yoktur. Her olay fizik ilminin konusu olabilir, her olay kimya ilminin konusu olabilir, her olay özellikle geometri ilminin konusu olabilir. Geometri; olayların, hadiselerin, nesnelerin biçimlerini, ölçülerini kurala bağlayan bir ilimdir. Eğer bir ilim işi kurala bağlayamıyorsa o ilim, ilim değildir. İlim demek fen demek, kurallı saha demektir. Belirli bir sahayı taramış, binlerce yerden bilgi toplamışsın hepsinin ortak noktasını bulmuşsun, kanun bulmuşsun; diyorsun ki; bu işin kanunu kuralı budur. İşte buna biz ilim diyoruz. Kanun ve kural; ölçü ve düzen demektir. Dolayısıyla insan, özellikle müminler -aslında herkes için geçerli fakat özellikle müminler- kâinatı karışık, anlamsız, düzensiz, verimsiz görmemeli. Ki öyle değil zaten. Ben Müslümanlara şaşıyorum; nasıl böyle bedbin olurlar? “Bed” Farsça’da kötü demektir, “bîn” ise gören demektir. Yani kötü gören, kötü görüş. Evet, iman demek; her şey güzel demektir, her şey kanun demektir, her şey kural demektir. “Din” demek kural demektir, ölçü demektir. Bununla beraber insan bir de fen okumuşsa, fizik, kimya okumuşsa, üniversite mezunu olmuşsa ondan sonra halen o insanın kâinatta kaos var, kargaşa var deme hakkı yoktur. Kaos sadece bir kavramdır, düzenin anlaşılması için Cenab-ı Hakk’ın yarattığı bir kanundur. Geçici bir süre oluyor bazen. Mesela hastalık; ne için hastalanır insan? İnsan sıhhat ve sağlığın kıymetini, nimetini şükrünü bilmesi için, geçici bir süre hastalanır. Hastalık asıl değildir. Asıl olan sağlıktır, düzendir, hayattır.
Her şeyin ölçülü olduğunu hem bilim, hem ayetler gösteriyor bize. Özellikle geometri ilmi, baştan sona kadar ciltlerce kitap bu meselenin etrafını örüyor. Ama geometriyi bilmeyen bir insan sorabilir; dağdaki kayaların, tepelerin, ölçülebilir tarafı var mı, bir ucu sivri bir ucu yamuk bir ucu derin; düzen bunun neresinde? Oradaki düzen çok daha komplike olduğu için biz kuşatamıyoruz. Mesela bir fabrikanın içine girdiğimiz zaman eğer; mühendis değilsek oradaki düzeni ilk başta göremeyebiliriz. Karmakarışık çarklar, karmakarışık dolaplar, teller döner. İnsan rahatsız olur. Fakat mühendis gözüyle o fabrikaya bakabilirsek ne kadar müthiş bir düzen olduğunu o zaman anlarız. Yani bugün bir kürenin geometrisini çizmek bir karenin geometrisini çizmek kolaydır. Ama bir kayanın geometrisini çıkartmak doktora tezidir. Orada da geometrik bir kural ve kanun var. Fakat çok daha derin, yoğun ve yüksek olduğu için biz onu göremiyoruz. İnsan kırsal kesimlerde, dağda daha çok rahat eder. Şehirde biraz huzursuz olur. Çünkü şehir düzeni tam doğal bir düzen değildir. Asıl doğal düzen, yüksek düzen; kırsal hayattaki düzendir. Oradaki düzen daha komplike, daha canlı, daha aktif ve insanı daha çok rahatlatıcıdır. Yani bazı insanlar kırsal kesimden şehre gelince mutlu olduk sanmasınlar. Asıl mutluluk fıtrat içinde tabiat içindedir. Bugün peyzaj kültürü vardır, bahçe kültürü. Düzenli bahçe huzur vermez. Ne kadar engebeli taşlar, sular, dereler, kıvrak bitkiler olursa daha güzel olur. Sipsivri bitkiler güzel görünmez.
Dinin en önemli konusu varlığı çözebilmektir. Varlık nedir ne değildir, nereden başladı nereye kadar devam edecek gibi sorulara cevap getirmesidir. Bu sorular içinde en önemli nokta da; kader, zamansızlık ve kalû belâ meselesidir. Bu üç... more
Dinin en önemli konusu varlığı çözebilmektir. Varlık nedir ne değildir, nereden başladı nereye kadar devam edecek gibi sorulara cevap getirmesidir. Bu sorular içinde en önemli nokta da; kader, zamansızlık ve kalû belâ meselesidir. Bu üç nokta çözülünce varlık bir derece anlaşılıyor, zaman anlaşılıyor. İnsan kendi yerini anlıyor ve rahat ediyor.
“Kader” Arapça bir kelime olup, ölçü demektir. Türkçede de “miktar” kelimesi bu kökten gelir. Yani her şey ölçülüdür. Kur’anda bir ayet var: “Küllü şeyin bi kader.” Yani her şey, her olay ölçülüdür. Ölçüsüz hiçbir olay, hiçbir nesne yoktur. Belki sorabilirsiniz; bu dağlardaki engebeler, dikenler, taşlar nedir? diye. Diken, bizim için hoş bir şey değil ama onlardaki ölçü hiçbir şeyde yok. O kayaların, derelerin, dağların taşların hepsinin geometrik ve dijital yani matematiksel ölçüleri vardır. Matematikle ölçemeyeceğimiz, izah edemeyeceğimiz hiçbir varlık ve olay yoktur. Her olay fizik ilminin konusu olabilir, her olay kimya ilminin konusu olabilir, her olay özellikle geometri ilminin konusu olabilir.
Geometri; olayların, hadiselerin, nesnelerin biçimlerini, ölçülerini kurala bağlayan bir ilimdir. Eğer bir ilim işi kurala bağlayamıyorsa o ilim, ilim değildir. İlim demek fen demek, kurallı saha demektir. Belirli bir sahayı taramış, binlerce yerden bilgi toplamışsın hepsinin ortak noktasını bulmuşsun, kanun bulmuşsun; diyorsun ki; bu işin kanunu kuralı budur. İşte buna biz ilim diyoruz. Kanun ve kural; ölçü ve düzen demektir.
Dolayısıyla insan, özellikle müminler -aslında herkes için geçerli fakat özellikle müminler- kâinatı karışık, anlamsız, düzensiz, verimsiz görmemeli. Ki öyle değil zaten. Ben Müslümanlara şaşıyorum; nasıl böyle bedbin olurlar? “Bed” Farsça’da kötü demektir, “bîn” ise gören demektir. Yani kötü gören, kötü görüş.
Evet, iman demek; her şey güzel demektir, her şey kanun demektir, her şey kural demektir. “Din” demek kural demektir, ölçü demektir. Bununla beraber insan bir de fen okumuşsa, fizik, kimya okumuşsa, üniversite mezunu olmuşsa ondan sonra halen o insanın kâinatta kaos var, kargaşa var deme hakkı yoktur. Kaos sadece bir kavramdır, düzenin anlaşılması için Cenab-ı Hakk’ın yarattığı bir kanundur. Geçici bir süre oluyor bazen. Mesela hastalık; ne için hastalanır insan? İnsan sıhhat ve sağlığın kıymetini, nimetini şükrünü bilmesi için, geçici bir süre hastalanır. Hastalık asıl değildir. Asıl olan sağlıktır, düzendir, hayattır.
“Kader” Arapça bir kelime olup, ölçü demektir. Türkçede de “miktar” kelimesi bu kökten gelir. Yani her şey ölçülüdür. Kur’anda bir ayet var: “Küllü şeyin bi kader.” Yani her şey, her olay ölçülüdür. Ölçüsüz hiçbir olay, hiçbir nesne yoktur. Belki sorabilirsiniz; bu dağlardaki engebeler, dikenler, taşlar nedir? diye. Diken, bizim için hoş bir şey değil ama onlardaki ölçü hiçbir şeyde yok. O kayaların, derelerin, dağların taşların hepsinin geometrik ve dijital yani matematiksel ölçüleri vardır. Matematikle ölçemeyeceğimiz, izah edemeyeceğimiz hiçbir varlık ve olay yoktur. Her olay fizik ilminin konusu olabilir, her olay kimya ilminin konusu olabilir, her olay özellikle geometri ilminin konusu olabilir.
Geometri; olayların, hadiselerin, nesnelerin biçimlerini, ölçülerini kurala bağlayan bir ilimdir. Eğer bir ilim işi kurala bağlayamıyorsa o ilim, ilim değildir. İlim demek fen demek, kurallı saha demektir. Belirli bir sahayı taramış, binlerce yerden bilgi toplamışsın hepsinin ortak noktasını bulmuşsun, kanun bulmuşsun; diyorsun ki; bu işin kanunu kuralı budur. İşte buna biz ilim diyoruz. Kanun ve kural; ölçü ve düzen demektir.
Dolayısıyla insan, özellikle müminler -aslında herkes için geçerli fakat özellikle müminler- kâinatı karışık, anlamsız, düzensiz, verimsiz görmemeli. Ki öyle değil zaten. Ben Müslümanlara şaşıyorum; nasıl böyle bedbin olurlar? “Bed” Farsça’da kötü demektir, “bîn” ise gören demektir. Yani kötü gören, kötü görüş.
Evet, iman demek; her şey güzel demektir, her şey kanun demektir, her şey kural demektir. “Din” demek kural demektir, ölçü demektir. Bununla beraber insan bir de fen okumuşsa, fizik, kimya okumuşsa, üniversite mezunu olmuşsa ondan sonra halen o insanın kâinatta kaos var, kargaşa var deme hakkı yoktur. Kaos sadece bir kavramdır, düzenin anlaşılması için Cenab-ı Hakk’ın yarattığı bir kanundur. Geçici bir süre oluyor bazen. Mesela hastalık; ne için hastalanır insan? İnsan sıhhat ve sağlığın kıymetini, nimetini şükrünü bilmesi için, geçici bir süre hastalanır. Hastalık asıl değildir. Asıl olan sağlıktır, düzendir, hayattır.
The Agreement of Fitrah One of the facts in Islamic thought, the event of misak or as an area for it, bezm-i elest is very important because of including interpretations and results interested human’s past, today and future. It has been... more
The Agreement of Fitrah One of the facts in Islamic thought, the event of misak or as an area for it, bezm-i elest is very important because of including interpretations and results interested human’s past, today and future. It has been two ways of interpretations about this matter. While the first one claims that the event became in a really form as notified in the texts; the second one put forward that the texts and the event has a metaphorical form. In this article both views were analyzed in context of fitrah and it was tried to find a result