Bu yazıda Osmanlı Divan şiiri geleneğinde en temel bağlayıcı unsurlardan olan patronajın Divan şairi ve onun şiir üretim süreciyle ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Bir başka ifadeyle patronaj sisteminin Divan şiirinin üretim süreci... more
Bu yazıda Osmanlı Divan şiiri geleneğinde en temel bağlayıcı unsurlardan olan patronajın Divan şairi ve onun şiir üretim süreciyle ilişkisi üzerinde durulmaktadır. Bir başka ifadeyle patronaj sisteminin Divan şiirinin üretim süreci üzerindeki hâkimiyet alanı sorgulanarak şiirin içerdiği söz konusu sürece vurgu yapılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede ilk olarak Osmanlı sarayının edebî bir merkez olma serüvenine genel hatlarıyla yer verilmekte, ardından Osmanlı Divan şiirinin İran’ı aşma hedefinin şair açısından getirdiği yükümlülüklere değinilmektedir. Divan şiirinin mazmunları ve şairin şiirini oluştururken üstlendiği kimlikler de onun üretim sürecini doğrudan etkileyen unsurlar olarak öne çıkarılmaktadır. Kasidenin şair için en önemli edebî tür olarak öne çıkarılması bağlamında, şairle padişah arasındaki ilişkinin niteliği ve padişahın kimliğinin merkeziliğine paralel olarak şairin önüne konulan kıstaslar da aynı çerçevede bu çalışmada yer bulmuştur. Söz gelimi şaire musahiplik verilmesi ya da üretilen şiirin kıymet görmesi gibi noktalarda padişah kadar saray çevresi ve onların eğilimleri de önem kazanmaktadır. Divan şairini kuşatan (1) edebî ürüne dair kuralların ve (2) değerlendirmede bulunan çevrelerin şairin kendi üretim sürecine ilişkin ne ölçüde alan bıraktığı ve bu anlamda şiirin üretim sürecine yapılan vurgu çalışmanın temelini oluşturmaktadır.
Şüphesiz ki vatandaşların yönetime katılım sağlayamadığı bir demokratik düzen düşünülemez. Yönetime doğrudan katılımın ise istisnai haller dışında siyasi partiler vasıtası ile gerçekleşebildiği hesap edildiğinde, siyasi partiler... more
Şüphesiz ki vatandaşların yönetime katılım sağlayamadığı bir demokratik düzen düşünülemez. Yönetime doğrudan katılımın ise istisnai haller dışında siyasi partiler vasıtası ile gerçekleşebildiği hesap edildiğinde, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmezlerinden birisi haline gelmektedir. Bununla beraber, parti içi demokrasi ve disiplin kavramlarıyla ilgili tartışmalar göstermektedir ki siyasi partiler aynı zamanda demokrasinin istismar edilebildiği, anti-demokratik uygulamalara aracı olabilen yapılar halinde de tasavvur edilebilir. Bu çalışmada da söz konusu ikilemden yola çıkılmış ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) iki büyük siyasi partinin kendi içindeki disiplin uygulamaları incelenmiştir. Söz konusu disiplin uygulaması kavramı, parti liderlerinin parti üyelerini arzu edilen şekilde davranmaya zorlayan araçları kapsar şekilde kullanılmıştır. Siyasi parti üyeleri mefhumu ise Senato ve Temsilciler Meclisi gibi anayasal organlardaki seçilmiş üyeleri ifade ettiği gibi, parti örgütünde yer alan seçilmemiş üyeleri de içermektedir. Çalışmanın birinci bölümde siyasi parti ile disiplin kavramlarının çerçevesinin çizilmesini müteakip, ABD'deki siyasi iklim tarif edilerek partilerin ve halkın disiplin ile otorite kavramlarına bakışı özetlenmiştir. İkinci bölümde ise öncelikle parti örgütlenmelerinin disiplin uygulamalarına uygun bir hüviyette olup olmadığı değerlendirilmiş ve ardından bu partilerde uygulanan disiplin yöntemleri gösterilmiştir.
Özet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde faaliyet gösteren özel sektör çalışanlarını kapsayan bu araştırmada, patronaj ve yönetici ilişkilerinde güç algısı ile güven kavramları, çalışanlar perspektifinden gözlemlenmiştir. İşgörenlerin,... more
Özet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde faaliyet gösteren özel sektör çalışanlarını kapsayan bu araştırmada, patronaj ve yönetici ilişkilerinde güç algısı ile güven kavramları, çalışanlar perspektifinden gözlemlenmiştir. İşgörenlerin, algıladıkları güç ile işletmeye karşı duydukları güven, yöneticiye karşı duydukları güven, işyerine duydukları aidiyet ve işletmenin dürüstlüğüne dair ilişkileri incelenmiştir. Araştırmada KKTC' de bulunan 204 özel sektör çalışanlarına, 5' li Likert ölçeği kullanılarak 50 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Nicel araştırma yöntemleri kullanılarak tamamlanan analizler sonucunda; işletmeye duyulan güven ve yöneticiye duyulan güven faktörlerinin, algılanan güç ile anlamlı bir ilişkiye sahip olduğu; fakat işyerine aidiyet ve işyerinin dürüstlüğünün, algılanan güç arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ortaya çıkmaktadır.