İçmimari, gerçeğin algı yoluyla illüzyonunu sunar ve gerçek olanı tekrar sorgulatır bireye. Gerçek olarak tanımlanan, kişinin kendi gerçeği ve mekânın ona sunduğu gerçeğin aynı zaman dilimindeki birleşimidir. Bireyin mekânla olan her...
moreİçmimari, gerçeğin algı yoluyla illüzyonunu sunar ve gerçek olanı tekrar sorgulatır bireye. Gerçek olarak tanımlanan, kişinin kendi gerçeği ve mekânın ona sunduğu gerçeğin aynı zaman dilimindeki birleşimidir. Bireyin mekânla olan her andaki ilişkisi mekânsal algıyı yönlendirmektedir. Bu bağlamda, ikinci bir kavram olarak ölçek, mekân algısındaki önemini ortaya koymaktadır. Mekâna yaklaşma, mekân içinde dolanım ve mekândan uzaklaşma anlarındaki ölçek değişimi, mekânın varlığıyla farklı biçimlerde biraraya gelmektedir. Mekânın bu algıdaki rolü ise, yaratıcısının istekleriyle ve kullanıcısının beklentileriyle belirlenmektedir. Sonuç olarak, mekân bu iki farklı ölçekteki beklentiyi kendi sosyal, psikolojik ve fiziksel varoluşunda eritmektedir. Algı ve ölçek kavramı, bireyin içinde bulunduğu her farklı mekânda, beklentiler ve mekânın sundukları bağlamında değişim göstermektedir. Örneğin, bireyin kendi yaşadığı konutla olan ilişkisi ya da çalıştığı ofis veya yemek yediği restoranla olan ilişkisi; beklentileri ve beklentilerine verilen cevaplarla orantılıdır. Bu bağlamda çalışmada; farklı sosyo-kültürel deneyimlere sahip bireylerin kendi ve yakınları için tedavi veya ziyaret amaçlı geldikleri hastaneler ele alınmıştır. Hastaneye gelen bireyler, kendilerine yapılacak medikal prosedürün belirsizliğinin yarattığı korku, gündelik hayatlarının dışında kalmanın verdiği gerginlik, tanıdık olmadıkları insanlarla olmanın yarattığı yalnızlık ve benzeri nedenlerle kaygı duymaktadır. Özellikle belirli süreler için hastanede yatmak durumunda kalan hastalar için bu kaygı seviyesi daha da üst düzeye çıkmaktadır. Yatan hastalarda, fiziksel kabiliyetin azalması ve başka birine bağımlı olma durumu, kontrol edilemeyen fiziksel çevre yanısıra sosyal çevrenin getirdiği olumsuzluklar bu kaygıyı büyük oranda strese dönüştürmektedir. Bu noktada tasarımcı, hastanın yaşadığı stresi azaltmak adına, mekânla olan ilişkisini psikolojik, fiziksel ve sosyal bağlamda düzenleyici rol üstlenmelidir. Ülkemizde hizmet vermekte olan devlet hastaneleri incelendiğinde, hasta odalarında oluşturulan mekânsal tasarımın daha çok fiziksel kullanıma yönelik minimum gereksinimleri karşılama düzeyinde olduğu görülmektedir. Hastanın psikolojik ve sosyal beklentilerini sağlamaya yönelik tasarım anlayışı ise geri planda kalmaktadır. Bu duruma neden olan birçok etken gözlemlenmektedir. Bunlar; tasarım sürecine hastaların ve yakınlarının yeterli düzeyde dahil edilmemesi, yerel verilerin göz önüne alınmaması, maliyet ve konforun birlikte yeterli düzeyde düşünülmemesi, konusunda uzman tasarımcıların sürece katkı sağlayamaması vb.dir.
Gözlemlenen bu sorunlar paralelinde, geleceğin içmimar ve mimar adaylarına bu konudaki eksikliği göstermek ve farkındalıklarını arttırmak üzere, 2015-2016 ve 2016- 2017 akademik yıllarında Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü bünyesinde, INAR 371 koduyla “İç Mekânda Algı” dersi açılmıştır. Ders kapsamında öncelikle algı kuramı, algıyı etkileyen bireysel, mekânsal ve işlevsel etkenler değerlendirilmiş; bireyin mekânla ilişkisinde duyularının ve mekânın verilerinin (zaman, plan ve mobilya yerleşimi, renk ve doku kullanımı, ışık ve gölge, doğa elemanları vb. ) rolü incelenmiştir. Dönem süresince, bu kavramların soyut varlıklarının gücü yanısıra mekâna aktarımlarının değerini görebilmeleri için öğrencilerden belirli okumalar yapmaları istenmiştir. Bu amaçla, “Questions of Perception (Algıdaki Sorular)” isimli kitaptaki bölümler, öğrenciler tarafından analiz edilmiş, ilgili kavramların hissedildiği örnek mekânlar üzerinden eşleştirmeler yapılarak algının farklı ölçeklerdeki ifadeleri sorgulanmıştır. Dönemin ikinci yarısında ise algının sağlık iç mekânlarındaki rolüne değinilmiştir.
Literatürde, hastanelerdeki stres kaynakları ve bu kaynaklara yönelik getirilebilecek mekânsal ve sosyal çözümler bağlamında belirli kavramlar belirtilmiştir. Bunlardan biri, hastanın fiziksel, psikolojik ve sosyal gereksinimlerini analiz etmek ve stresini azaltmak üzere Ulrich tarafından ortaya konan Destekleyici Tasarım Kuramıdır. Öğrenciler bu ve ders içerisinde ele alınan diğer kavramlar doğrultusunda öncelikle yurt içi veya yurt dışından seçtikleri bir hastane hasta odasını incelemiştir. Ardından, İzmir ili içinde kendi belirledikleri bir hastane hasta odası için, yine ders kapsamında konuşulan kavramların belirlediği değişkenler doğrultusunda araştırma formu oluşturmuşlardır. Gruplar halinde derste tartışarak hazırladıkları bu formlarla birlikte seçtikleri hastaneleri ziyaret ederek kendi özgün verilerini elde etmişlerdir. Dönem sonu çalışması olarak öğrencilerden, standart tek kişilik bir hasta odası planı üzerinden dönem boyunca konuşulan kavramlar doğrultusunda bir tasarım oluşturmaları istenmiştir. Bu çalışmanın tesliminde plan, iç mekân görünüşleri, perspektifleri, mobilya, renk, doku ve aydınlatma önerilerini içeren tasarım sunumu yanısıra; seçimlerinin nedenlerini açıklayan bir rapor teslimi de alınmıştır.
Bu çalışma, öncelikle algı, ölçek ve zaman kavramlarını insan- mekân ilişkisi bağlamında irdelemiş, sonrasında bu kavramları ele aldığı hasta odası mekânı üzerinden “İç Mekânda Algı” dersi süreciyle birlikte değerlendirmiştir. Değerlendirmede, hasta algısı ile ilişkili iki ayrı kavram daha sürece dahil edilmiş, öğrencilerden beklenen çıktılar bu doğrultuda analiz edilmiştir. Çalışmanın sonuç kısmında literatürden elde edilen verilere dayalı değerlendirmelerle birlikte, öğrenci çalışmaları paylaşılmıştır.
Sonuç olarak bu çalışma, konu edindiği İç Mekânda Algı dersi amacı paralelinde, farklı ölçeklerdeki insan-mekân kesişimlerinin içmimarlar tarafından oldukça geniş bir perspektifte ve çok boyutlulukta okunması gerekliliğini vurgulamış; içmimarlık eğitimine kültürel, psikolojik ve sosyolojik anlamda katkıda bulunmayı hedeflemiştir.