İslâm dünyasıyla 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında asker olarak ilk kez temas kuran Charles Mismer... more İslâm dünyasıyla 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında asker olarak ilk kez temas kuran Charles Mismer, daha sonraki yıllarda Osmanlı Devleti ve Doğu dünyasıyla olan ilişkilerini geliştirir. La Turquia gazetesinin Yazı İşleri Müdürü olarak tayin edilmesi üzerine 1867 yılında İstanbul'a gelir ve bunun yanı sıra Sadrazam Mehmed Emin Âli Paşa'nın Fransızca Kâtibi olur. Girit, Mısır ve Cezayir'e türlü amaçlarla seyahatler yapar. Fuad, Ali, Hüseyin Avni ve Mısır Hidivi İsmail paşalar gibi dönemin ünlü devlet adamlarıyla kurduğu ilişkiler onu gazeteciliğinin çok daha fevkinde bir yere taşır. İslâm'a ve Müslümanlara dair hatıralarını ve düşüncelerini kitaplaştırır. Ülkesi Fransa'da ve Doğu'da Osmanlı ve İslâm sempatizanı bir Fransız olarak telakki edilir. Ancak hakkında François Georgeon’ın Fransızca kaleme aldığı çalışmanın dışında biyografik bir çalışma bulunmamaktadır. Bu makale, yukarıdaki gerekçeyle Charles Mismer’in biyografisini sunmaya dair bir girişim olup alan yazındaki eksikliği gidermeyi amaçlamaktadır.
KAFKASYA HATTINDA OSMANLI HRİSTİYANLARINA YÖNELİK RUS POLİTİKALARI (1828-1878), 2021
19. yüzyılın başlarında Güney
Kafkasya’da nüfuz alanını genişleten Rusya, bilhassa 1828’den
itiba... more 19. yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’da nüfuz alanını genişleten Rusya, bilhassa 1828’den itibaren Osmanlı Devleti’nin bölgedeki en büyük rakibi haline gelmiştir. Rusya’nın ilk kez Anadolu topraklarına girdiği 1828- 1829 Savaşı, yüzyılın sonlarına değin Osmanlı-Rus mücadelesinin en önemli safhalarından biridir. Osmanlı-Rus hattındaki güç mücadelesi sadece sınır problemlerine değil, aynı zamanda bölgedeki nüfus hareketleri, kitlesel göçler, himaye sistemi, vatandaşlık meselesi gibi birçok siyasî, askerî ve malî sorunlara da neden olmuştur. Rusya’nın Kafkasya’da üstünlük elde etmek için dindaş nüfusu politize ve mobilize etmesi, Osmanlı Hristiyanlarını sadece politik olarak araçsallaştırmamış aynı zamanda yukarıdaki sorunların odağı haline getirmiştir.
Öz Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde Osmanlı merkez teşkilâtında ortaya çıkan bi... more Öz Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde Osmanlı merkez teşkilâtında ortaya çıkan birçok kurum, Padişah veya Sarayın danışma görevini, Bâbıâli'nin iş yükünün ise kurumlara dağıtılması işlevini üstlenmekteydi. Meclis-i Vâlâ, Dâr-ı Şûrâ-yı Bâbıâlî, Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî ve Meclis-i Vükelâ gibi yüksek dereceli kurumların yanı sıra alt komisyon şeklinde çalışan birçok meclis bu dönemde görev yapmıştı. Bilhassa merkezi idare yapılanmasının zaman zaman yetki karmaşasına neden olduğu, bu yüzden meclis türündeki oluşumların bir kısmının akamete uğradığı görülmektedir. Fakat Osmanlı ordusunun düzenlenmesi için Sultan II. Mahmud döneminde kurulan Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî, uzunca bir süre görevde kalmayı başarabilmişti. 1873 yılında ise orduda Tanzimat reformlarını gerçekleştirmek amacıyla yeni bir adım atıldı ve Meclis-i Tanzîmât-ı Askeriye adıyla bir meclis kuruldu. Bu, Osmanlı ordusunda ilk kez Tanzimat kelimesinin kullanıldığı bir kurumun oluşturulması anlamına geliyordu. Fakat bu teşebbüs, birtakım sebeplerden ötürü başarısızlığa uğramaktan kurtulamamıştır. Çalışmamızın amacı bu meclisin, yapısını ve başarısızlık nedenlerini irdelemektir.
Erzurum’da 1835 ile 1847 yılları arasında icra edilen nüfus ve temettü sayımları esas alınarak ha... more Erzurum’da 1835 ile 1847 yılları arasında icra edilen nüfus ve temettü sayımları esas alınarak hazırlanan bu çalışma, çeşitli amaçlarla şehir merkezinde bulunan Erzurumlu olmayanları konu edinmiştir. Erzurum, 1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra sosyo-ekonomik açıdan oldukça zayıf bir görünüme sahipti. Yöre Ermenilerinin Ruslar tarafından Ahıska ve çevresine yerleştirilme girişimi, şehrin ticari hayatında gerilemeye, demografik yapısında ise karmaşık bir sürecin yaşanmasına neden olmuştu. Sultan II. Mahmud’un emri gereği 1831 yılında ülke genelinde yapılan nüfus sayımları Erzurum’da ilk kez 1835 yılında gerçekleşebilmişti. Tarihi ipek yolunun kavşak noktalarından birisi olan Erzurum’un demografik yapısında şehre diğer yörelerden gelip yerleşenler veya ticari ve sair amaçlarla şehirde bulunanlar önemli bir yer edinmektedir. Sayısal verilere dayalı olarak hazırlanan bu çalışma şehrin 19. yüzyılın ilk yarısındaki sosyo-ekonomik durumuna katkı sağlamayı ve diğer kazalardan Erzurum’a gelenlerin ticari ve sosyo-ekonomik potansiyelini incelemeyi amaç edinmiştir.
ÖZET Bu çalışma, Bayburt'un tarihî nitelik taşıyan evleri hakkında tarafımızca yapılan bir saha a... more ÖZET Bu çalışma, Bayburt'un tarihî nitelik taşıyan evleri hakkında tarafımızca yapılan bir saha araştırmasına dayanmaktadır. Bu araştırma esnasında bahse konu olan evlerin bir çoğunda kitâbe bulunduğu tespit edilmiştir. Bayburt'a özgü olan taşın mimari eserlerde kullanılmasıyla kente özgü bir konut modelinin ortaya çıkması, aynı zamanda bu konakların kitabelerinin de Bayburt taşı ile yapılmasını sağlamıştır. Kitâbeler, genellikle ayet ve dua ihtiva eden bir mahiyet taşımakla beraber, ait olduğu konağın/evin hangi dönemde yapıldığına dair de bilgiler içermektedir. Bu vesileyle çalışmamızın amacı da ortaya çıkmaktadır ki bu kitâbelerin bilimsel olarak incelenmesi, Bayburt'un kent dokusuna mütevazı bir hizmet sunmakla beraber kitâbelerin kayıt altına alınmasını da sağlamış olacaktır. ABSTRACT Inscriptions on Historical Houses of Bayburt This study is based on a field survey conducted by us about the historical houses of Bayburt. In the course of this research, it was found that most of these houses had an inscription. The emergence of an indigenous housing model with the use of stone that is unique to Bayburt also enabled Bayburt stone to be used in the inscriptions of these mansions. These inscriptions, which generally have Koran verses and prayers, also contain information about the period in which the houses or mansions they belong were built. The scientific examination of these inscriptions will provide a modest service to the local colour of Bayburt and make their registration possible, which is the aim of our study.
Siyaset ve Modernleşme Karşısında İlmiye Ricâli Öz Bu çalışma, kalemiye (mülkiye) ve seyfiye (ask... more Siyaset ve Modernleşme Karşısında İlmiye Ricâli Öz Bu çalışma, kalemiye (mülkiye) ve seyfiye (askeriye) sınıfı ile birlikte devletin en önemli sacayaklarından birini oluşturan ve aynı zamanda Şeyhülislâm'dan talebeye kadar çok geniş bir yelpazeyi kuşatan ilmiye sınıfının merkezdeki temsilcilerinin devlet/siyasi erk ile münasebetini konu almaktadır. Bilhassa bu sınıfın ricâl-i ilmiyye olarak adlandırılan, devletle doğrudan temas halindeki üst düzey mensuplarının siyaset karşısındaki vaziyetine yoğunlaşmaktadır. Diğer taraftan Lale Devri'nde başlayan modernleşme süreci, 19. yüzyılda her alanda yapılan ıslah çalışmaları ile birlikte büyük bir ivme kazanmıştır. Geleneksel devlet ve toplum yapısında önemli değişiklikler meydana gelen Osmanlı Devleti'nde reformcu devlet adamları, bu her iki alanda da Batı'dan etkilenme sonucunda modernleşmek için üstün bir çaba sarf etmiştir. Özellikle Batılı çağdaşlarının kanunlarını uyarlama yöntemi ile devletin yönetim mekanizmalarını düzenlemeye çalışan siyasi erk karşısında üst düzey ilmiye temsilcilerinin pozisyonu da ilmiye ricalinin devlet yönetiminde işgal ettiği yer açısından ve bu zümrenin bireysel tavırları bakımından değerlendirilmeye çalışılmıştır. Abstract This study aims to narrate the relationship between the state, the political power of the day, and the central representatives of Ulema class including a wide range of people from Shaykh al-Islam to the disciples who constitute some of the most significant pillars of the state together with civil and military service. The study, more particularly, intends to focus on the political condition of high-ranking members of Ulema class, who have a direct contact with the state. On the other hand, it can be observed that the modernisation tendency beginning with Tulip period gained acceleration with the large-scale reformist arrangements in 19th century. Influenced from the Western principles, the reformist statesmen of Ottoman Empire in which significant changes happened in the traditional structure of the state and the society made a huge effort to be modernized. In this sense, the position of the high-ranking representatives of Ulema towards the governing power, who regulates the management mechanisms of the state by the way of adapting contemporary Western legislations, will be analysed in terms of Ulema's occupation in state governance and of the individual attitudes of this class.
Öz: Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nde mühürler, diplomatik bir unsur olarak incelenmektedir. Devle... more Öz: Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nde mühürler, diplomatik bir unsur olarak incelenmektedir. Devletin ilk dönemlerinden itibaren resmi evrakta kullanılan mühür, evrak sahteciliğinde taklit edilen veya sahtesi imal edilen bir meta olarak kullanılmıştır. Bu çerçeve içerisinde mühür kazıma sanatı olan hakkâklık mesleği ile tatbik defterleri konumuzla ilintili olarak ele alınmıştır. Hakkâklık mesleğinin tarihi seyrinin yanı sıra 19. yüzyıldaki problemleri sahte mühür kullanımı açısından, Osmanlı devlet dairelerinde tutulan mühür tatbik defterleri ise muhteva yönünden incelenmiştir. Ayrıca özellikle 19. yüzyıldaki hadiselerden örnekler verilerek evrak ve mühürde sahtecilik olayları irdelenmiştir. Osmanlı Devleti'nin sahtecilik olaylarına karşı uyguladığı cezai müeyyidelere de yer verilen çalışmamızda Tanzimat döneminin önemli devlet adamlarından Mehmet Emin Ali ve Mehmet Ali Paşaların isimlerinin karıştığı iki ayrı mühür davası değerlendirilmiştir. Abstract: In this work, seals in Ottoman Empire are studied as a diplomatic element. Seal, used in official documents from the earliest times of the empire, was used as a meta in forgery of documents by making imitations or producing counterfeits. Within this framework, profession of Hakkak, which is the art of engraving seals, and application books were studied in relation to the subject. Along with the historical process of the profession of Hakkak, its problems in 19th century were studied in terms of fake seal usage. Besides, application books kept in Ottoman Empire were analysed with regard to their contents. In addition, examples of forgery in documents and seals especially taken from incidents in 19th century were studied. In our study, which includes penal santions that the Ottoman Empire practised against forgery, two different cases of fake seal involving two prominent statesmen of Tanzimat Reform Era, Mehmet Emin Ali and Mehmet Ali Pasa were examined. Giriş Grekçe " diplóos " (διπλώος) ikiye katlanmış şey ve katlanmış kâğıt manasına gelen " diploma " (δίπλωµα) kelimelerinden türetilmiş olan diplomatik, kavram ve bilim dalı olarak 17. yüzyıl Avrupa'sında ortaya çıkmıştır. 1 Ortaçağ Avrupa'sında resmi evraklar için kullanılmayan diplomatik, daha sonraki dönemlerde Fransızca'ya girmesiyle birlikte şahadetname, berat ve imtiyaz manalarında kullanılmaya başlanmıştır. Bu kullanımı ile birlikte diplomatik, resmi belgeleri içerik ve şekil yönünden inceleyen bir ilim dalı olarak kabul edilmiştir. 2 Resmi muhtevası olan yazışmaların sistematik bir nesne olarak değerlendirilmesini sağlayan diplomatik ilminin ortaya çıkış gerekçesi ise Avrupa'da bir evrakta sahtecilik 1 Mübahat S.
İslâm dünyasıyla 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında asker olarak ilk kez temas kuran Charles Mismer... more İslâm dünyasıyla 1853-1856 Kırım Savaşı sırasında asker olarak ilk kez temas kuran Charles Mismer, daha sonraki yıllarda Osmanlı Devleti ve Doğu dünyasıyla olan ilişkilerini geliştirir. La Turquia gazetesinin Yazı İşleri Müdürü olarak tayin edilmesi üzerine 1867 yılında İstanbul'a gelir ve bunun yanı sıra Sadrazam Mehmed Emin Âli Paşa'nın Fransızca Kâtibi olur. Girit, Mısır ve Cezayir'e türlü amaçlarla seyahatler yapar. Fuad, Ali, Hüseyin Avni ve Mısır Hidivi İsmail paşalar gibi dönemin ünlü devlet adamlarıyla kurduğu ilişkiler onu gazeteciliğinin çok daha fevkinde bir yere taşır. İslâm'a ve Müslümanlara dair hatıralarını ve düşüncelerini kitaplaştırır. Ülkesi Fransa'da ve Doğu'da Osmanlı ve İslâm sempatizanı bir Fransız olarak telakki edilir. Ancak hakkında François Georgeon’ın Fransızca kaleme aldığı çalışmanın dışında biyografik bir çalışma bulunmamaktadır. Bu makale, yukarıdaki gerekçeyle Charles Mismer’in biyografisini sunmaya dair bir girişim olup alan yazındaki eksikliği gidermeyi amaçlamaktadır.
KAFKASYA HATTINDA OSMANLI HRİSTİYANLARINA YÖNELİK RUS POLİTİKALARI (1828-1878), 2021
19. yüzyılın başlarında Güney
Kafkasya’da nüfuz alanını genişleten Rusya, bilhassa 1828’den
itiba... more 19. yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’da nüfuz alanını genişleten Rusya, bilhassa 1828’den itibaren Osmanlı Devleti’nin bölgedeki en büyük rakibi haline gelmiştir. Rusya’nın ilk kez Anadolu topraklarına girdiği 1828- 1829 Savaşı, yüzyılın sonlarına değin Osmanlı-Rus mücadelesinin en önemli safhalarından biridir. Osmanlı-Rus hattındaki güç mücadelesi sadece sınır problemlerine değil, aynı zamanda bölgedeki nüfus hareketleri, kitlesel göçler, himaye sistemi, vatandaşlık meselesi gibi birçok siyasî, askerî ve malî sorunlara da neden olmuştur. Rusya’nın Kafkasya’da üstünlük elde etmek için dindaş nüfusu politize ve mobilize etmesi, Osmanlı Hristiyanlarını sadece politik olarak araçsallaştırmamış aynı zamanda yukarıdaki sorunların odağı haline getirmiştir.
Öz Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde Osmanlı merkez teşkilâtında ortaya çıkan bi... more Öz Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde Osmanlı merkez teşkilâtında ortaya çıkan birçok kurum, Padişah veya Sarayın danışma görevini, Bâbıâli'nin iş yükünün ise kurumlara dağıtılması işlevini üstlenmekteydi. Meclis-i Vâlâ, Dâr-ı Şûrâ-yı Bâbıâlî, Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî ve Meclis-i Vükelâ gibi yüksek dereceli kurumların yanı sıra alt komisyon şeklinde çalışan birçok meclis bu dönemde görev yapmıştı. Bilhassa merkezi idare yapılanmasının zaman zaman yetki karmaşasına neden olduğu, bu yüzden meclis türündeki oluşumların bir kısmının akamete uğradığı görülmektedir. Fakat Osmanlı ordusunun düzenlenmesi için Sultan II. Mahmud döneminde kurulan Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî, uzunca bir süre görevde kalmayı başarabilmişti. 1873 yılında ise orduda Tanzimat reformlarını gerçekleştirmek amacıyla yeni bir adım atıldı ve Meclis-i Tanzîmât-ı Askeriye adıyla bir meclis kuruldu. Bu, Osmanlı ordusunda ilk kez Tanzimat kelimesinin kullanıldığı bir kurumun oluşturulması anlamına geliyordu. Fakat bu teşebbüs, birtakım sebeplerden ötürü başarısızlığa uğramaktan kurtulamamıştır. Çalışmamızın amacı bu meclisin, yapısını ve başarısızlık nedenlerini irdelemektir.
Erzurum’da 1835 ile 1847 yılları arasında icra edilen nüfus ve temettü sayımları esas alınarak ha... more Erzurum’da 1835 ile 1847 yılları arasında icra edilen nüfus ve temettü sayımları esas alınarak hazırlanan bu çalışma, çeşitli amaçlarla şehir merkezinde bulunan Erzurumlu olmayanları konu edinmiştir. Erzurum, 1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra sosyo-ekonomik açıdan oldukça zayıf bir görünüme sahipti. Yöre Ermenilerinin Ruslar tarafından Ahıska ve çevresine yerleştirilme girişimi, şehrin ticari hayatında gerilemeye, demografik yapısında ise karmaşık bir sürecin yaşanmasına neden olmuştu. Sultan II. Mahmud’un emri gereği 1831 yılında ülke genelinde yapılan nüfus sayımları Erzurum’da ilk kez 1835 yılında gerçekleşebilmişti. Tarihi ipek yolunun kavşak noktalarından birisi olan Erzurum’un demografik yapısında şehre diğer yörelerden gelip yerleşenler veya ticari ve sair amaçlarla şehirde bulunanlar önemli bir yer edinmektedir. Sayısal verilere dayalı olarak hazırlanan bu çalışma şehrin 19. yüzyılın ilk yarısındaki sosyo-ekonomik durumuna katkı sağlamayı ve diğer kazalardan Erzurum’a gelenlerin ticari ve sosyo-ekonomik potansiyelini incelemeyi amaç edinmiştir.
ÖZET Bu çalışma, Bayburt'un tarihî nitelik taşıyan evleri hakkında tarafımızca yapılan bir saha a... more ÖZET Bu çalışma, Bayburt'un tarihî nitelik taşıyan evleri hakkında tarafımızca yapılan bir saha araştırmasına dayanmaktadır. Bu araştırma esnasında bahse konu olan evlerin bir çoğunda kitâbe bulunduğu tespit edilmiştir. Bayburt'a özgü olan taşın mimari eserlerde kullanılmasıyla kente özgü bir konut modelinin ortaya çıkması, aynı zamanda bu konakların kitabelerinin de Bayburt taşı ile yapılmasını sağlamıştır. Kitâbeler, genellikle ayet ve dua ihtiva eden bir mahiyet taşımakla beraber, ait olduğu konağın/evin hangi dönemde yapıldığına dair de bilgiler içermektedir. Bu vesileyle çalışmamızın amacı da ortaya çıkmaktadır ki bu kitâbelerin bilimsel olarak incelenmesi, Bayburt'un kent dokusuna mütevazı bir hizmet sunmakla beraber kitâbelerin kayıt altına alınmasını da sağlamış olacaktır. ABSTRACT Inscriptions on Historical Houses of Bayburt This study is based on a field survey conducted by us about the historical houses of Bayburt. In the course of this research, it was found that most of these houses had an inscription. The emergence of an indigenous housing model with the use of stone that is unique to Bayburt also enabled Bayburt stone to be used in the inscriptions of these mansions. These inscriptions, which generally have Koran verses and prayers, also contain information about the period in which the houses or mansions they belong were built. The scientific examination of these inscriptions will provide a modest service to the local colour of Bayburt and make their registration possible, which is the aim of our study.
Siyaset ve Modernleşme Karşısında İlmiye Ricâli Öz Bu çalışma, kalemiye (mülkiye) ve seyfiye (ask... more Siyaset ve Modernleşme Karşısında İlmiye Ricâli Öz Bu çalışma, kalemiye (mülkiye) ve seyfiye (askeriye) sınıfı ile birlikte devletin en önemli sacayaklarından birini oluşturan ve aynı zamanda Şeyhülislâm'dan talebeye kadar çok geniş bir yelpazeyi kuşatan ilmiye sınıfının merkezdeki temsilcilerinin devlet/siyasi erk ile münasebetini konu almaktadır. Bilhassa bu sınıfın ricâl-i ilmiyye olarak adlandırılan, devletle doğrudan temas halindeki üst düzey mensuplarının siyaset karşısındaki vaziyetine yoğunlaşmaktadır. Diğer taraftan Lale Devri'nde başlayan modernleşme süreci, 19. yüzyılda her alanda yapılan ıslah çalışmaları ile birlikte büyük bir ivme kazanmıştır. Geleneksel devlet ve toplum yapısında önemli değişiklikler meydana gelen Osmanlı Devleti'nde reformcu devlet adamları, bu her iki alanda da Batı'dan etkilenme sonucunda modernleşmek için üstün bir çaba sarf etmiştir. Özellikle Batılı çağdaşlarının kanunlarını uyarlama yöntemi ile devletin yönetim mekanizmalarını düzenlemeye çalışan siyasi erk karşısında üst düzey ilmiye temsilcilerinin pozisyonu da ilmiye ricalinin devlet yönetiminde işgal ettiği yer açısından ve bu zümrenin bireysel tavırları bakımından değerlendirilmeye çalışılmıştır. Abstract This study aims to narrate the relationship between the state, the political power of the day, and the central representatives of Ulema class including a wide range of people from Shaykh al-Islam to the disciples who constitute some of the most significant pillars of the state together with civil and military service. The study, more particularly, intends to focus on the political condition of high-ranking members of Ulema class, who have a direct contact with the state. On the other hand, it can be observed that the modernisation tendency beginning with Tulip period gained acceleration with the large-scale reformist arrangements in 19th century. Influenced from the Western principles, the reformist statesmen of Ottoman Empire in which significant changes happened in the traditional structure of the state and the society made a huge effort to be modernized. In this sense, the position of the high-ranking representatives of Ulema towards the governing power, who regulates the management mechanisms of the state by the way of adapting contemporary Western legislations, will be analysed in terms of Ulema's occupation in state governance and of the individual attitudes of this class.
Öz: Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nde mühürler, diplomatik bir unsur olarak incelenmektedir. Devle... more Öz: Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nde mühürler, diplomatik bir unsur olarak incelenmektedir. Devletin ilk dönemlerinden itibaren resmi evrakta kullanılan mühür, evrak sahteciliğinde taklit edilen veya sahtesi imal edilen bir meta olarak kullanılmıştır. Bu çerçeve içerisinde mühür kazıma sanatı olan hakkâklık mesleği ile tatbik defterleri konumuzla ilintili olarak ele alınmıştır. Hakkâklık mesleğinin tarihi seyrinin yanı sıra 19. yüzyıldaki problemleri sahte mühür kullanımı açısından, Osmanlı devlet dairelerinde tutulan mühür tatbik defterleri ise muhteva yönünden incelenmiştir. Ayrıca özellikle 19. yüzyıldaki hadiselerden örnekler verilerek evrak ve mühürde sahtecilik olayları irdelenmiştir. Osmanlı Devleti'nin sahtecilik olaylarına karşı uyguladığı cezai müeyyidelere de yer verilen çalışmamızda Tanzimat döneminin önemli devlet adamlarından Mehmet Emin Ali ve Mehmet Ali Paşaların isimlerinin karıştığı iki ayrı mühür davası değerlendirilmiştir. Abstract: In this work, seals in Ottoman Empire are studied as a diplomatic element. Seal, used in official documents from the earliest times of the empire, was used as a meta in forgery of documents by making imitations or producing counterfeits. Within this framework, profession of Hakkak, which is the art of engraving seals, and application books were studied in relation to the subject. Along with the historical process of the profession of Hakkak, its problems in 19th century were studied in terms of fake seal usage. Besides, application books kept in Ottoman Empire were analysed with regard to their contents. In addition, examples of forgery in documents and seals especially taken from incidents in 19th century were studied. In our study, which includes penal santions that the Ottoman Empire practised against forgery, two different cases of fake seal involving two prominent statesmen of Tanzimat Reform Era, Mehmet Emin Ali and Mehmet Ali Pasa were examined. Giriş Grekçe " diplóos " (διπλώος) ikiye katlanmış şey ve katlanmış kâğıt manasına gelen " diploma " (δίπλωµα) kelimelerinden türetilmiş olan diplomatik, kavram ve bilim dalı olarak 17. yüzyıl Avrupa'sında ortaya çıkmıştır. 1 Ortaçağ Avrupa'sında resmi evraklar için kullanılmayan diplomatik, daha sonraki dönemlerde Fransızca'ya girmesiyle birlikte şahadetname, berat ve imtiyaz manalarında kullanılmaya başlanmıştır. Bu kullanımı ile birlikte diplomatik, resmi belgeleri içerik ve şekil yönünden inceleyen bir ilim dalı olarak kabul edilmiştir. 2 Resmi muhtevası olan yazışmaların sistematik bir nesne olarak değerlendirilmesini sağlayan diplomatik ilminin ortaya çıkış gerekçesi ise Avrupa'da bir evrakta sahtecilik 1 Mübahat S.
Uploads
Papers by MUHAMMED YASİN TASKESENLİOGLU
Kafkasya’da nüfuz alanını genişleten Rusya, bilhassa 1828’den
itibaren Osmanlı Devleti’nin bölgedeki en büyük rakibi haline
gelmiştir. Rusya’nın ilk kez Anadolu topraklarına girdiği 1828-
1829 Savaşı, yüzyılın sonlarına değin Osmanlı-Rus mücadelesinin
en önemli safhalarından biridir. Osmanlı-Rus hattındaki güç
mücadelesi sadece sınır problemlerine değil, aynı zamanda
bölgedeki nüfus hareketleri, kitlesel göçler, himaye sistemi,
vatandaşlık meselesi gibi birçok siyasî, askerî ve malî sorunlara da
neden olmuştur. Rusya’nın Kafkasya’da üstünlük elde etmek için
dindaş nüfusu politize ve mobilize etmesi, Osmanlı
Hristiyanlarını sadece politik olarak araçsallaştırmamış aynı
zamanda yukarıdaki sorunların odağı haline getirmiştir.
Kafkasya’da nüfuz alanını genişleten Rusya, bilhassa 1828’den
itibaren Osmanlı Devleti’nin bölgedeki en büyük rakibi haline
gelmiştir. Rusya’nın ilk kez Anadolu topraklarına girdiği 1828-
1829 Savaşı, yüzyılın sonlarına değin Osmanlı-Rus mücadelesinin
en önemli safhalarından biridir. Osmanlı-Rus hattındaki güç
mücadelesi sadece sınır problemlerine değil, aynı zamanda
bölgedeki nüfus hareketleri, kitlesel göçler, himaye sistemi,
vatandaşlık meselesi gibi birçok siyasî, askerî ve malî sorunlara da
neden olmuştur. Rusya’nın Kafkasya’da üstünlük elde etmek için
dindaş nüfusu politize ve mobilize etmesi, Osmanlı
Hristiyanlarını sadece politik olarak araçsallaştırmamış aynı
zamanda yukarıdaki sorunların odağı haline getirmiştir.