Giresun University
Early Childhood
oyun, çocukların oyun hakkı, Gonca Uludağ
- by Gonca Uludağ
- •
Kavak, Y., Seferoğlu, S. S., Atalay-Kabasakal, K., Şen, Z. ve Uludağ, G. (2015). Eğitim alanındaki değişimler ve hukuk öğretimi: Bologna Süreci’ne dayalı örnek inceleme. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi/Journal of Higher Education and... more
Kavak, Y., Seferoğlu, S. S., Atalay-Kabasakal, K., Şen, Z. ve Uludağ, G. (2015). Eğitim alanındaki değişimler ve hukuk öğretimi: Bologna Süreci’ne dayalı örnek inceleme. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi/Journal of Higher Education and Science, 5(1), 1-13. DOI: 10.5961/jhes.2015.104. [Çevrim-içi: http://higheredu-sci.beun.edu.tr/pdf/pdf_HIG_1654.pdf, Erişim tarihi: 15.05.2015.]
Bu araştırmanın amacı, okul öncesi öğretmenleri, okul yöneticileri ve ebeveynlerin aile katılımı kavramına; ev ve okul temelli aile katılımına ve aile katılımını engelleyen etmenlere ilişkin algılarının belirlenmesidir. Çalışma, 2012-2013... more
Bu araştırmanın amacı, okul öncesi öğretmenleri, okul yöneticileri ve ebeveynlerin aile
katılımı kavramına; ev ve okul temelli aile katılımına ve aile katılımını engelleyen
etmenlere ilişkin algılarının belirlenmesidir. Çalışma, 2012-2013 eğitim öğretim yılında
Ankara ili Çankaya ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı anasınıfı/anaokullarında
görev yapan 30 okul öncesi öğretmeni, 21 yönetici ve 30 ebeveyn ile yürütülmüştür.
Araştırmanın verileri araştırmacılar geliştirilen “yarı yapılandırılmış görüşme formları”
aracılığıyla toplanarak betimsel analiz yöntemi ile çözümlenmiştir. Analizler sonucunda
ebeveynlerin aile katılımını çocuğun okuldaki eğitimini desteklemek, öğretmen ve
yöneticilerin ise çocuğun gelişimini/eğitimini desteklemek olarak algıladıkları
görülmüştür. Ebeveynlerin ev temelli aile katılımını engelleyen etmenler; ebeveynler,
öğretmen ve yöneticiler tarafından ebeveyn kaynaklı engeller olarak belirtilmiştir.
Ebeveynlerin okul temelli aile katılımını engelleyen etmenler; ebeveynler tarafından
okulun bu tür etkinliklere yer vermemesi olarak gösterilmiş, öğretmen ve yöneticiler ise
engellerin ebeveynlerden kaynaklandığını belirtmişlerdir.
The aim of this study was to identify the perceptions of preschool teachers, school
administrators, parents about parent involvement, and the barriers at home and schoolbased parent involvement. The study was conducted during the 2012-2013 school year in
Çankaya, Ankara with 30 preschool teachers working at the preschools/kindergartens
affiliated with the Ministry of Education, 21 administrators, and 30 parents. Data were
collected by the researchers by using “semi-structured interview forms” developed,
analyzed with the descriptive analysis method. The results showed that parents perceived
parent involvement as supporting children's school education, while teachers and
administrators perceived it as supporting children's development/education. The factors that prevented parents’ home-based involvement were judged as stemming from parents
by parents themselves, teachers and administrators. The factors that prevented parents’
school-based involvement were listed by parents as the failure of schools to include this
type of activities, by teachers and administrators as stemming from parents themselves.
katılımı kavramına; ev ve okul temelli aile katılımına ve aile katılımını engelleyen
etmenlere ilişkin algılarının belirlenmesidir. Çalışma, 2012-2013 eğitim öğretim yılında
Ankara ili Çankaya ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı anasınıfı/anaokullarında
görev yapan 30 okul öncesi öğretmeni, 21 yönetici ve 30 ebeveyn ile yürütülmüştür.
Araştırmanın verileri araştırmacılar geliştirilen “yarı yapılandırılmış görüşme formları”
aracılığıyla toplanarak betimsel analiz yöntemi ile çözümlenmiştir. Analizler sonucunda
ebeveynlerin aile katılımını çocuğun okuldaki eğitimini desteklemek, öğretmen ve
yöneticilerin ise çocuğun gelişimini/eğitimini desteklemek olarak algıladıkları
görülmüştür. Ebeveynlerin ev temelli aile katılımını engelleyen etmenler; ebeveynler,
öğretmen ve yöneticiler tarafından ebeveyn kaynaklı engeller olarak belirtilmiştir.
Ebeveynlerin okul temelli aile katılımını engelleyen etmenler; ebeveynler tarafından
okulun bu tür etkinliklere yer vermemesi olarak gösterilmiş, öğretmen ve yöneticiler ise
engellerin ebeveynlerden kaynaklandığını belirtmişlerdir.
The aim of this study was to identify the perceptions of preschool teachers, school
administrators, parents about parent involvement, and the barriers at home and schoolbased parent involvement. The study was conducted during the 2012-2013 school year in
Çankaya, Ankara with 30 preschool teachers working at the preschools/kindergartens
affiliated with the Ministry of Education, 21 administrators, and 30 parents. Data were
collected by the researchers by using “semi-structured interview forms” developed,
analyzed with the descriptive analysis method. The results showed that parents perceived
parent involvement as supporting children's school education, while teachers and
administrators perceived it as supporting children's development/education. The factors that prevented parents’ home-based involvement were judged as stemming from parents
by parents themselves, teachers and administrators. The factors that prevented parents’
school-based involvement were listed by parents as the failure of schools to include this
type of activities, by teachers and administrators as stemming from parents themselves.
This study aims to identify the perceptions of elementary school teacher candidates about the Community Service Practice course and establish whether these perceptions vary according to certain variables. The study group consisted of 315... more
This study aims to identify the perceptions of elementary school teacher candidates about the
Community Service Practice course and establish whether these perceptions vary according to certain variables. The study
group consisted of 315 third-year teacher candidates studying at Hacettepe University, Education Faculty, Department of
Elementary Education’s Division of Preschool Education, Elementary Education, Mathematics Education and Science
Education. Data were collected by using a Personal Information Form and the Teacher Candidates’ Perceptions of the
Community Service Practice Course Scale. The data gathered were analyzed by using t-test and one-way analysis of variance
(ANOVA). The results suggested that teacher candidates’ perceptions of the Community Service Practice course were
positive. A significant difference was found between the perceptions of candidates from different departments in the
institution and advising dimensions. On the other hand, teacher candidates’ perceptions of this course did not vary
significantly with respect to age, gender, being a member of an NGO or volunteering for one.
Community Service Practice course and establish whether these perceptions vary according to certain variables. The study
group consisted of 315 third-year teacher candidates studying at Hacettepe University, Education Faculty, Department of
Elementary Education’s Division of Preschool Education, Elementary Education, Mathematics Education and Science
Education. Data were collected by using a Personal Information Form and the Teacher Candidates’ Perceptions of the
Community Service Practice Course Scale. The data gathered were analyzed by using t-test and one-way analysis of variance
(ANOVA). The results suggested that teacher candidates’ perceptions of the Community Service Practice course were
positive. A significant difference was found between the perceptions of candidates from different departments in the
institution and advising dimensions. On the other hand, teacher candidates’ perceptions of this course did not vary
significantly with respect to age, gender, being a member of an NGO or volunteering for one.
- by Gonca Uludağ and +1
- •
- Community, Teacher Candidate, Community Services
Avrupa yüksekö¤retiminde bir reform niteli¤i tafl›yan Bologna süreci, ö¤renci ifl yükünü esas alan Avrupa Kredi Transfer Sistemine (AKTS) dayal› olup, uy-gulamalarda ö¤renci ifl yükünün hesaplanmas› ve ö¤renci baflar›s›n› de¤erlen-dirme... more
Avrupa yüksekö¤retiminde bir reform niteli¤i tafl›yan Bologna süreci, ö¤renci ifl yükünü esas alan Avrupa Kredi Transfer Sistemine (AKTS) dayal› olup, uy-gulamalarda ö¤renci ifl yükünün hesaplanmas› ve ö¤renci baflar›s›n› de¤erlen-dirme yöntemleri kritik önem tafl›maktad›r. Bu çal›flman›n amac›, Hacettepe Üniversitesi'nin Bologna süreci çal›flmalar› kapsam›nda güncellenen lisansüs-tü programlar›n›n ders bilgi paketlerindeki derslerin AKTS kredilerinin belir-lenmesinde etkili olan ö¤renci ifl yükü ile ö¤renci ders baflar›s›n›n de¤erlendi-rilmesinde dikkate al›nan görevlerin karfl›laflt›r›lmas›d›r. Çal›flma kapsam›nda Hacettepe Üniversitesi E¤itim Bilimleri Enstitüsü bünyesinde yürütülen, tez-li yüksek lisans düzeyindeki 12 program ele al›nm›flt›r. Söz konusu yüksek li-sans programlar›n›n her birinden, bilim dal›na özgü temel ders niteli¤i tafl›yan iki zorunlu, iki seçmeli statüde olmak üzere toplam 48 dersin bilgi paketleri in-celenmifltir. Araflt›rman›n sonuçlar›, de¤erlendirme sistemi tablolar›nda yer alan görevlerle ö¤renci ifl yükü tablolar›nda yer alan görevlerin genel olarak birbirleriyle örtüflmedi¤ini göstermifltir. Ayr›ca ders de¤erlendirme sistemi tablolar›nda yer alan görevlerin say›lar› ve ö¤renci baflar›s›n›n de¤erlendiril-mesine iliflkin katk› oranlar› ile ö¤renci ifl yükü görevlerinin say› ve saatleri de ço¤unlukla çeliflmektedir. Baz› derslerin toplam ifl yükünün yanl›fl hesapland›-¤› ve AKTS (ö¤renci ifl yükü) tablosu hesaplamalar› yap›l›rken toplam ifl yükü-nün göz ard› edildi¤i tespit edilmifltir. Araflt›rma sonuçlar›, ö¤retim elemanla-r›n›n ders bilgi paketlerinin doldurulmas›, ö¤renci ifl yükünün hesaplanmas› ve ders de¤erlendirme sistemi olufltururken dikkat edilmesi gereken hususlar ko-nusunda bilgilendirmeye ihtiyaç duydu¤unu düflündürmektedir. Ayr›ca, ders bilgi katalo¤u için kullan›lan bilgisayar yaz›l›m›ndan kaynakland›¤› düflünülen tablolar aras›ndaki görev farkl›l›klar›n›n nedenlerinin araflt›r›lmas›n›n önemli oldu¤u söylenebilir. Bu durumda da üniversitelerin yaz›l›m güncelleme çal›fl-malar›na gereken önemi ve önceli¤i vermesinin gere¤i vurgulanabilir. Anahtar sözcükler: AKTS, Avrupa Yüksekö¤retim Alan›, Bologna süreci, ders bilgi paketi, e¤itim bilimleri, Hacettepe Üniversitesi, ifl yükü, ö¤renci ifl yükü, ö¤renci de¤erlendirme yöntemleri, Türkiye, yüksekö¤retim. Bologna process as a reform at higher education is based on European Credit Transfer System that predicates student workload. Calculating student workload and defining student assessment methods are important issues in Bologna process. The aim of this study is comparing student workload which is effective in determining course ECTS to student tasks which affect the course assessment. Within the scope of the study, 12 masters programs with thesis at Hacettepe University Graduate School of Educational Sciences were investigated. Two compulsory and two elec-tive courses from each program which means 48 course catalogues in total were investigated. The results of the study showed that the tasks on course assessment system tables and the tasks on student workload tables do not match up in general. Moreover, the tasks' number and contribution rate on the tables conflict with each other. It's determined that total workload of some courses calculated incorrectly and when ECTS (student workload table) calculations were being done, total workload was ignored. The research results indicate that instructors need to be provided with training on how the course catalogues are developed, in particular how student workload is calculated and how course assessment system needs to be integrated with the rest of the course packages. In the meantime , it can be claimed that investigation of the reasons in the task differences observed in the tables, which might be a result of inaccurate performance of the software used for course catalogue, are very important. Thus, it could be emphasized the fact that that the universities need to give priority to software updates.
- by Gonca Uludağ and +1
- •
- Bologna Process
ÖZET Bu araştırmanın amacı, okul öncesi öğretmen adaylarının sürdürülebilir çevreye ilişkin davranış düzeylerini belirlemektir. Nicel paradigmaya sahip olan bu çalışma kesitsel tarama modelindedir. Araştırmanın evrenini Türkiye’deki... more
ÖZET
Bu araştırmanın amacı, okul öncesi öğretmen
adaylarının sürdürülebilir çevreye ilişkin davranış
düzeylerini belirlemektir. Nicel paradigmaya sahip olan bu
çalışma kesitsel tarama modelindedir. Araştırmanın
evrenini Türkiye’deki devlet üniversitelerinin okul öncesi
öğretmenliği lisans programlarına devam eden; örneklemi
ise, Ağrı İbrahim Çeçen, Anadolu, Ege, Kastamonu ve
Muş Alparslan Üniversitelerinde okul öncesi öğretmenliği
lisans programlarının 1., 2., 3. ve 4. sınıflarına devam
eden ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan toplam 1049
öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri 2014
yılının Mayıs ve Haziran aylarında, kişisel bilgi formu ve
Demirci Güler ve Afacan (2012) tarafından öğretim
elemanlarına uygulanmak üzere geliştirilen “Sürdürülebilir
Çevre Eğitimine Yönelik Davranış Ölçeği” kullanılarak
toplanmıştır. Bu ölçek üç alt boyut ve 29 maddeden oluşan
beşli likert tipinde bir ölçek olup Cronbach Alpha iç
tutarlılık katsayısı 0.94’tür. Ölçeğin öğretmen adaylarına
uygulanabilmesi için okul öncesi eğitimi alan
uzmanlarından alınan görüşler doğrultusunda hiçbir
maddede değişikliğe gidilmeden 493 adaydan alınan veri
üzerinden ölçeğin iç tutarlık güvenirliği yeniden
hesaplanmış ve 0.89 olarak belirlenmiştir. 556 adaydan
elde edilen veriler, uygun istatistiksel analizlerle
çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda, öğretmen
adaylarının sürdürülebilir çevreye ilişkin davranışlarının
cinsiyete ve devam ettikleri üniversiteye göre farklılık
gösterdiği; devam ettikleri sınıf düzeyine, sürdürülebilir
çevreyle ilgili ders almaya ve bir sivil toplum kuruluşuna
üye olma durumuna göre farklılık göstermediği
belirlenmiştir.
ABSTRACT
The purpose of this study is to determine
candidates of pre-school teachers’ behavior levels towards
sustainable environment. The cross-sectional survey was
employed in the present study, which was conducted
within the quantitative paradigm. The population of the
study consists of pre-school teachers attending the
undergraduate programs of pre-school education at state
universities in Turkey, and the sample of the study is
composed of 1,049 pre-service teachers studying at the
undergraduate programs of pre-school education at Ağrı
İbrahim Çeçen University, Anadolu University, Ege
University, Kastamonu University, and Muş Alparslan
University in their first, second, third, or fourth years and
were voluntary to participate in the study. The research
data were collected via personal information form and The
Behaviour Scale for Sustainable Environmental Education,
developed by Demirci Güler and Afacan (2012) for
administration to instructors, in May and June 2014. This
scale is a 5-point Likert-type scale consisting of three subdimensions
and 29 items. Its Cronbach’s alpha coefficient
is 0.94. Based on the opinions taken from the domain
experts specialized in pre-school education for the
administration of the scale to the pre-service teachers, no
modification was made in any item, and the internal
consistency of the scale was recalculated and found to be
0.89 over the data obtained from 493 pre-service teachers.
The data obtained from 556 pre-service teachers were
analyzed through appropriate statistical analyses. It was
found out that the pre-service teachers’ behaviors towards
sustainable environment vary by gender and the university
attended, but do not differ by grade, status of receiving a
course about sustainable development, and status of being
a member to a non-governmental organization
Bu araştırmanın amacı, okul öncesi öğretmen
adaylarının sürdürülebilir çevreye ilişkin davranış
düzeylerini belirlemektir. Nicel paradigmaya sahip olan bu
çalışma kesitsel tarama modelindedir. Araştırmanın
evrenini Türkiye’deki devlet üniversitelerinin okul öncesi
öğretmenliği lisans programlarına devam eden; örneklemi
ise, Ağrı İbrahim Çeçen, Anadolu, Ege, Kastamonu ve
Muş Alparslan Üniversitelerinde okul öncesi öğretmenliği
lisans programlarının 1., 2., 3. ve 4. sınıflarına devam
eden ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan toplam 1049
öğretmen adayı oluşturmuştur. Araştırmanın verileri 2014
yılının Mayıs ve Haziran aylarında, kişisel bilgi formu ve
Demirci Güler ve Afacan (2012) tarafından öğretim
elemanlarına uygulanmak üzere geliştirilen “Sürdürülebilir
Çevre Eğitimine Yönelik Davranış Ölçeği” kullanılarak
toplanmıştır. Bu ölçek üç alt boyut ve 29 maddeden oluşan
beşli likert tipinde bir ölçek olup Cronbach Alpha iç
tutarlılık katsayısı 0.94’tür. Ölçeğin öğretmen adaylarına
uygulanabilmesi için okul öncesi eğitimi alan
uzmanlarından alınan görüşler doğrultusunda hiçbir
maddede değişikliğe gidilmeden 493 adaydan alınan veri
üzerinden ölçeğin iç tutarlık güvenirliği yeniden
hesaplanmış ve 0.89 olarak belirlenmiştir. 556 adaydan
elde edilen veriler, uygun istatistiksel analizlerle
çözümlenmiştir. Araştırma sonucunda, öğretmen
adaylarının sürdürülebilir çevreye ilişkin davranışlarının
cinsiyete ve devam ettikleri üniversiteye göre farklılık
gösterdiği; devam ettikleri sınıf düzeyine, sürdürülebilir
çevreyle ilgili ders almaya ve bir sivil toplum kuruluşuna
üye olma durumuna göre farklılık göstermediği
belirlenmiştir.
ABSTRACT
The purpose of this study is to determine
candidates of pre-school teachers’ behavior levels towards
sustainable environment. The cross-sectional survey was
employed in the present study, which was conducted
within the quantitative paradigm. The population of the
study consists of pre-school teachers attending the
undergraduate programs of pre-school education at state
universities in Turkey, and the sample of the study is
composed of 1,049 pre-service teachers studying at the
undergraduate programs of pre-school education at Ağrı
İbrahim Çeçen University, Anadolu University, Ege
University, Kastamonu University, and Muş Alparslan
University in their first, second, third, or fourth years and
were voluntary to participate in the study. The research
data were collected via personal information form and The
Behaviour Scale for Sustainable Environmental Education,
developed by Demirci Güler and Afacan (2012) for
administration to instructors, in May and June 2014. This
scale is a 5-point Likert-type scale consisting of three subdimensions
and 29 items. Its Cronbach’s alpha coefficient
is 0.94. Based on the opinions taken from the domain
experts specialized in pre-school education for the
administration of the scale to the pre-service teachers, no
modification was made in any item, and the internal
consistency of the scale was recalculated and found to be
0.89 over the data obtained from 493 pre-service teachers.
The data obtained from 556 pre-service teachers were
analyzed through appropriate statistical analyses. It was
found out that the pre-service teachers’ behaviors towards
sustainable environment vary by gender and the university
attended, but do not differ by grade, status of receiving a
course about sustainable development, and status of being
a member to a non-governmental organization
Araştırmanın amacı, okul dışı öğrenme ortamlarının fen eğitiminde kullanılmasının okul öncesi dönemdeki çocukların bilimsel süreç becerileri üzerindeki etkisini incelemektir. Ön test-son test eşitlenmemiş kontrol gruplu yarı deneysel... more
Araştırmanın amacı, okul dışı öğrenme ortamlarının fen eğitiminde kullanılmasının okul öncesi dönemdeki çocukların bilimsel süreç becerileri üzerindeki etkisini incelemektir. Ön test-son test eşitlenmemiş kontrol gruplu yarı deneysel desendeki araştırmanın çalışma grubunda, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında, Ankara İli Çankaya ve Etimesgut İlçelerinde bulunan, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı üç farklı bağımsız anaokuluna devam eden, yaşları 60-72 aylar arasında değişen 80 çocuk yer almıştır. Çalışma grubunda yer alan çocukların 27’si deney grubu-1’i, 27’si deney grubu-2’yi, 26’sı ise kontrol grubunu oluşturmuştur.
Araştırma kapsamında, okul öncesi dönemde sınıf içi fen etkinliklerinin yanı sıra bilim merkezi, doğa (tabiat) tarihi müzesi, akvaryum, planetaryum, veteriner anatomi müzesi, okul bahçesi gibi okul dışı öğrenme ortamlarında gerçekleştirilen fen etkinliklerinin çocukların bilimsel süreç becerilerine etkisini ortaya koymak için, araştırmacı tarafından, sınıf içi fen etkinlikleri ve okul dışı öğrenme ortamlarında fen etkinlikleri olmak üzere iki bölümden oluşan “Okul Dışı Öğrenme Ortamlarında Etkinlikler İçeren Fen Eğitimi Programı” hazırlanmıştır. Programın deney gruplarında uygulanmasından önce ön test değerlendirmeleri yapılmış, gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı, her üç grubun da bilimsel süreç beceri düzeylerinin benzer olduğu saptanmıştır. Deney grubu-1’de “Okul Dışı Öğrenme Ortamlarında Etkinlikler İçeren Fen Eğitimi Programı”nın hem sınıf içi hem de okul dışı öğrenme ortamlarında gerçekleştirilen fen etkinlikleri, deney grubu-2’de ise programın yalnızca sınıf içi fen etkinlikleri yedi hafta süreyle araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Kontrol grubunda ise sınıf öğretmeni tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013 Okul Öncesi Eğitim Programı’nın uygulamasına devam edilmiştir. Araştırmada, çocuklar ve ebeveynleri hakkında bilgi edinmek üzere araştırmacı tarafından hazırlanan “Çocuk-Ebeveyn Kişisel Bilgi Formu”, çocukların bilimsel süreç becerilerini değerlendirmek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen “Bilimsel Süreç Becerileri Gözlem Formu (BSBGF)” ve “Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Bilimsel Süreç Becerilerini Değerlendirme Formu (BSBDF)” kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin betimsel olarak değerlendirilmesinde frekans, yüzde, ortalama, standart sapma, çarpıklık ve basıklık katsayıları; deney grupları ve kontrol grubunda yer alan çocukların BSBGF ve BSBDF’nin ön test ve son test uygulamalarından aldıkları puanların karşılaştırılmasında non-parametrik testlerden Kruskal Wallis; her grubun kendi içerisindeki ön test-son test ve son test-kalıcılık testi puanlarının karşılaştırılmasında Wilcoxon testi ve deney gruplarının kalıcılık testi puanlarının karşılaştırılmasında Mann Whitney-U kullanılmıştır.
Yapılan analizler sonucunda, sınıf içi fen etkinliklerinin yanı sıra okul dışı öğrenme ortamlarının da fen eğitiminde kullanılmasının çocukların bilimsel süreç becerilerini pozitif yönde desteklediği görülmüştür. BSBGF ve BSBDF’den elde edilen puanlara göre, grupların son test puanları arasında anlamlı farklılaşmanın olduğu, deney grubu-1’in son test puanlarının, deney grubu-2 ve kontrol grubunun, deney grubu-2’nin son test puanlarının ise kontrol grubunun puanlarından yüksek olduğu, BSBGF’den elde edilen puanlara göre, ölçme alt boyutu hariç diğer alt boyutlarda deney grubu-1’in kalıcılık testi puanlarının, deney grubu-2’nin kalıcılık testi puanlarından yüksek olduğu, BSBDF’den elde edilen puanlara göre ise, tüm alt boyutlarda deney grubu-1’in kalıcılık testi puanlarının, deney grubu-2’nin puanlarından yüksek olduğu görülmüştür. Bu bulguları doğrultusunda, araştırmacılara, uygulamacılara ve ailelere yönelik önerilerde bulunulmuştur.
This study aims to investigate the effect of using out-of-school learning environments for science education on preschool children's science process skills. The study group of the pretest-posttest control group unequalled quasi-experimental study consisted of 80 children aged between 60-72 months who were attending three independent kindergartens affiliated with the Ministry of Education and located in Çankaya and Etimesgut in the city of Ankara during the 2015-2016 school year. Of these children, 27 were assigned to experimental group-1, 27 to experimental group-2, and 26 to the control group.
The researcher designed a “Science Education Program With Out-of-School Activities” which included both in-class and out-of-school science activities in order to reveal the effects of activities carried out in out-of-school environments such as scientific centers, natural history museums, aquariums, planetariums, veterinary anatomy museum and the school garden on preschool children’s science process skills. Prior to implementing the program in the experimental groups, pretest evaluations were conducted and no significant difference was found between groups, meaning that all three groups had similar science process skill levels. Experimental group-1 followed both in-class and out-of-school science activities included in the “Science Education Program With Out-of-School Activities” whereas experimental group-2 followed only the in-class science activities taught by the researcher for seven weeks. The control group continued the Ministry of Education’s regular 2013 preschool curriculum by the class teacher. Information about the children and their parents were gathered by using the “Child-Parent Personal Information Form”, while children’s scientific process skills were evaluated by the “Science Process Skills Observation Form (SPSOF)” and “Preschool Children's Science Process Skills Evaluation Form (PCSPSEF)”, all of which were designed by the researcher. The descriptive analysis of the data were conducted with frequencies, percentages, mean scores, standard deviation, skewness and kurtosis coefficients. The scores of experimental and control group children from the pre and post implementations of the SPSOF and PCSPSEF were compared with the non-parametric Kruskal Wallis test. Each group’s pretest-posttest and posttest retention test scores were compared within themselves by using the Wilcoxon test, and the retention test scores of the experimental groups were compared with the Mann Whitney-U test.
The results showed that using out-of-school learning environments along with in-class science activities affected children’s science process skills positively. SPSOF and PCSPSEF scores showed that the posttest scores of the groups varied significantly; the posttest scores of experimental group 1 were higher than those of both experimental group-2 and the control group; and the posttest scores of experimental group-2 were higher than those of the control group. SPSOF scores revealed that the retention test scores of experimental group-1 were higher than those of experimental group-2 in all subdimensions other than the measurement subdimension, while PCSPSEF scores showed that the retention test scores of experimental group-1 were higher than those of experimental group-2 in all subdimensions. In line with these findings, the study makes recommendations for researchers, practitioners and families.
Araştırma kapsamında, okul öncesi dönemde sınıf içi fen etkinliklerinin yanı sıra bilim merkezi, doğa (tabiat) tarihi müzesi, akvaryum, planetaryum, veteriner anatomi müzesi, okul bahçesi gibi okul dışı öğrenme ortamlarında gerçekleştirilen fen etkinliklerinin çocukların bilimsel süreç becerilerine etkisini ortaya koymak için, araştırmacı tarafından, sınıf içi fen etkinlikleri ve okul dışı öğrenme ortamlarında fen etkinlikleri olmak üzere iki bölümden oluşan “Okul Dışı Öğrenme Ortamlarında Etkinlikler İçeren Fen Eğitimi Programı” hazırlanmıştır. Programın deney gruplarında uygulanmasından önce ön test değerlendirmeleri yapılmış, gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı, her üç grubun da bilimsel süreç beceri düzeylerinin benzer olduğu saptanmıştır. Deney grubu-1’de “Okul Dışı Öğrenme Ortamlarında Etkinlikler İçeren Fen Eğitimi Programı”nın hem sınıf içi hem de okul dışı öğrenme ortamlarında gerçekleştirilen fen etkinlikleri, deney grubu-2’de ise programın yalnızca sınıf içi fen etkinlikleri yedi hafta süreyle araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Kontrol grubunda ise sınıf öğretmeni tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013 Okul Öncesi Eğitim Programı’nın uygulamasına devam edilmiştir. Araştırmada, çocuklar ve ebeveynleri hakkında bilgi edinmek üzere araştırmacı tarafından hazırlanan “Çocuk-Ebeveyn Kişisel Bilgi Formu”, çocukların bilimsel süreç becerilerini değerlendirmek amacıyla araştırmacı tarafından geliştirilen “Bilimsel Süreç Becerileri Gözlem Formu (BSBGF)” ve “Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Bilimsel Süreç Becerilerini Değerlendirme Formu (BSBDF)” kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin betimsel olarak değerlendirilmesinde frekans, yüzde, ortalama, standart sapma, çarpıklık ve basıklık katsayıları; deney grupları ve kontrol grubunda yer alan çocukların BSBGF ve BSBDF’nin ön test ve son test uygulamalarından aldıkları puanların karşılaştırılmasında non-parametrik testlerden Kruskal Wallis; her grubun kendi içerisindeki ön test-son test ve son test-kalıcılık testi puanlarının karşılaştırılmasında Wilcoxon testi ve deney gruplarının kalıcılık testi puanlarının karşılaştırılmasında Mann Whitney-U kullanılmıştır.
Yapılan analizler sonucunda, sınıf içi fen etkinliklerinin yanı sıra okul dışı öğrenme ortamlarının da fen eğitiminde kullanılmasının çocukların bilimsel süreç becerilerini pozitif yönde desteklediği görülmüştür. BSBGF ve BSBDF’den elde edilen puanlara göre, grupların son test puanları arasında anlamlı farklılaşmanın olduğu, deney grubu-1’in son test puanlarının, deney grubu-2 ve kontrol grubunun, deney grubu-2’nin son test puanlarının ise kontrol grubunun puanlarından yüksek olduğu, BSBGF’den elde edilen puanlara göre, ölçme alt boyutu hariç diğer alt boyutlarda deney grubu-1’in kalıcılık testi puanlarının, deney grubu-2’nin kalıcılık testi puanlarından yüksek olduğu, BSBDF’den elde edilen puanlara göre ise, tüm alt boyutlarda deney grubu-1’in kalıcılık testi puanlarının, deney grubu-2’nin puanlarından yüksek olduğu görülmüştür. Bu bulguları doğrultusunda, araştırmacılara, uygulamacılara ve ailelere yönelik önerilerde bulunulmuştur.
This study aims to investigate the effect of using out-of-school learning environments for science education on preschool children's science process skills. The study group of the pretest-posttest control group unequalled quasi-experimental study consisted of 80 children aged between 60-72 months who were attending three independent kindergartens affiliated with the Ministry of Education and located in Çankaya and Etimesgut in the city of Ankara during the 2015-2016 school year. Of these children, 27 were assigned to experimental group-1, 27 to experimental group-2, and 26 to the control group.
The researcher designed a “Science Education Program With Out-of-School Activities” which included both in-class and out-of-school science activities in order to reveal the effects of activities carried out in out-of-school environments such as scientific centers, natural history museums, aquariums, planetariums, veterinary anatomy museum and the school garden on preschool children’s science process skills. Prior to implementing the program in the experimental groups, pretest evaluations were conducted and no significant difference was found between groups, meaning that all three groups had similar science process skill levels. Experimental group-1 followed both in-class and out-of-school science activities included in the “Science Education Program With Out-of-School Activities” whereas experimental group-2 followed only the in-class science activities taught by the researcher for seven weeks. The control group continued the Ministry of Education’s regular 2013 preschool curriculum by the class teacher. Information about the children and their parents were gathered by using the “Child-Parent Personal Information Form”, while children’s scientific process skills were evaluated by the “Science Process Skills Observation Form (SPSOF)” and “Preschool Children's Science Process Skills Evaluation Form (PCSPSEF)”, all of which were designed by the researcher. The descriptive analysis of the data were conducted with frequencies, percentages, mean scores, standard deviation, skewness and kurtosis coefficients. The scores of experimental and control group children from the pre and post implementations of the SPSOF and PCSPSEF were compared with the non-parametric Kruskal Wallis test. Each group’s pretest-posttest and posttest retention test scores were compared within themselves by using the Wilcoxon test, and the retention test scores of the experimental groups were compared with the Mann Whitney-U test.
The results showed that using out-of-school learning environments along with in-class science activities affected children’s science process skills positively. SPSOF and PCSPSEF scores showed that the posttest scores of the groups varied significantly; the posttest scores of experimental group 1 were higher than those of both experimental group-2 and the control group; and the posttest scores of experimental group-2 were higher than those of the control group. SPSOF scores revealed that the retention test scores of experimental group-1 were higher than those of experimental group-2 in all subdimensions other than the measurement subdimension, while PCSPSEF scores showed that the retention test scores of experimental group-1 were higher than those of experimental group-2 in all subdimensions. In line with these findings, the study makes recommendations for researchers, practitioners and families.
Araştırmanın amacı: Çocukların oyun hakkı, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmıştır. Bu sözleşmede çocukların yaşam, gelişme, korunma ve katılma hakları olmak üzere dört ana başlıkta 42 madde yer... more
Araştırmanın amacı: Çocukların oyun hakkı, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alınmıştır. Bu sözleşmede çocukların yaşam, gelişme, korunma ve katılma hakları olmak üzere dört ana başlıkta 42 madde yer almaktadır. Sözleşmede yer alan çocuğun gelişme haklarından biri de “oyun oynama hakkı”dır. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 31. maddesine göre “Çocuk, dinlenme, boş zaman değerlendirme, oyun oynama, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılma hakkına sahiptir”. Çocukların kendilerini özgürce ifade ettikleri oyun, evrensel bir etkinliktir. Öğretmenlerin, ailelerin, eğitimcilerin ve kanun koyucuların bilinçlenmesi ve duyarlılığın artması, çocukların oyun hakkı güvence altına alınabilir. Bu noktadan hareketle bu çalışmanın amacı, okul öncesi öğretmen adaylarının çocukların “oyun oynama hakkı”na yönelik görüşlerini ortaya koymaktır.
Yöntem: Araştırma nitel bir paradigmaya sahiptir. Nitel araştırma, disiplinler arası bütüncül bir bakış açısını esas alarak, araştırma problemini yorumlayıcı bir yaklaşımla incelemeyi benimseyen bir yöntem olup, araştırma yapılan olgu ve olaylar kendi bağlamında ele alınarak, insanların onlara yükledikleri anlamlar açısından yorumlanmaktadır. Araştırmanı çalışma grubunu 2016-2017 eğitim öğretim yılında Ankara’da bir devlet üniversitesinin okul öncesi öğretmenliği lisans programının ikinci sınıfa devam eden 55 öğretmen adayı oluşturmuştur. Çalışma grubu belirlenirken, öğretmen adaylarının daha önce çocuk hakları ve okul öncesi dönemde oyun dersi almamış olmaları ile çalışmaya katılmaya gönüllülük esası bir ölçüt olarak belirlenmiştir.
Araştırma kapsamında araştırmacılar tarafından öğretmen adaylarının “oyun oynama hakkı”na yönelik görüşlerini tespit etmek amacıyla altı açık uçlu sorunun yer aldığı yapılandırılmış bir form oluşturulmuş ve öğretmen adaylarından “hak” ve “çocuk hakları” kavramlarını tanımlamaları, “çocuk hakları”nın neler olduğunu önem sırasına göre sıralamaları, oyunun bir hak olup olmadığını açıklamaları, oyun oynama hakkını tanımlamaları istenmiştir. Ayrıca öğretmen adaylarına “Oyun …… gibidir, çünkü…..” cümlesi yöneltilmiş ve cümleyi tamamlamaları istenmiştir.
Verilerin toplanması: Araştırma verileri 2017 yılının Şubat ayında elde edilmiştir. Öğretmen adaylarına araştırmanın amacından söz edilerek, formda yer alan sorulara sırasıyla yanıt vermelerinin önemi belirtilmiştir.
Verilerin analizi ve bulgular: Elde edilen veriler içerik analizi yöntemi aracılığıyla çözümlenmiştir. Verilerin analizi sonucunda, öğretmen adaylarının hak kavramını yasalarla korunma, bir şeyi yapabilme yetkisi, uyum (toplumsal düzeni sağlama, başkalarını etkilememe) gibi ifadelerle “hak” kavramının literatür tanımına uygun olarak açıkladıkları belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının “çocuk hakları” kavramını ise çoğunlukla “18 yaşından küçük bireylerin sahip olduğu haklar” şeklinde tanımladıkları, “çocuk hakları”nı tanımlarken bu hakların çocuğun korunmasına ve gelişmesine yönelik oluşunu ve yasalarla güvence altına alınmış olma durumunu vurguladıkları görülmüştür. Öğretmen adaylarının önemli olduklarını düşündükleri en önemli çocuk hakları sıralamasında ilk sırada en sık yer verilen hakkın “yaşama hakkı” (n=43), ikinci sırada en sık yer verilen hakkın ise “barınma hakkı” (n=19) aldığı görülmüştür. Buna göre öğretmen adaylarının en önemli gördükleri çocuk hakları sıralamasında ilk iki sıranın Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin dört ana grubundan biri olan «yaşam hakları»na yönelik olduğu görülmektedir. Öğretmen adaylarının üçüncü sırada en sık yer verdikleri çocuk hakkı ise «gelişme hakları»ndan biri olan “eğitim hakkı” (n=27) olmuştur. Ayrıca öğretmen adaylarının çocukların korunma ve katılma haklarına ilişkin haklara sıralamada hiç yer vermedikleri de tespit edilmiştir. Öğretmen adaylarının tamamı oyunun çocuklar için bir hak olduğunu ifade etmiş, bunun nedenini çoğunlukla oyunun çocuğun kendini ifade etme biçimi olması, çocuğun ihtiyacı ve gelişiminin bir parçası olması şeklinde açıklamışlardır. Öğretmen adaylarının “oyun oynama hakkı”nı genellikle «çocuğa oyun oynama özgürlüğü sağlayan bir hak» olarak tanımladıkları ve oyun oynama hakkını “su, nefes almak, beslenmek, yaşamak, barınak” gibi metaforlarla, hayatta kalmak için ihtiyaç duyulan temel ihtiyaçlara benzeterek açıklamaya çalıştıkları görülmüştür. Bu bulgular doğrultusunda, öğretmen adaylarının Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan haklar konusunda bilgilendirilmesi, Okul Öncesi Eğitimi Lisans programlarında “Çocuk ve Hukuk”, “Çocuk Hakları” gibi derslere yer verilerek oyun oynamanın hak oluşuna ilişkin farkındalık yaratılması, “Okul Öncesi Dönemde Oyun», «Oyun ve Çocuk» gibi derslerde öğretmen adaylarının «oyun oynama hakkı»nın önemi ve gereğine ilişkin bilgi edinmelerine ve bu bilgilerini “Okul Deneyimi”, “Öğretmenlik Uygulaması” gibi staj uygulaması derslerde deneyimlemelerine olanak sağlanması önerilerinde bulunulabilir.
Anahtar Kelimeler: oyun oynama hakkı, çocuk hakları, okul öncesi öğretmen adayı
Yöntem: Araştırma nitel bir paradigmaya sahiptir. Nitel araştırma, disiplinler arası bütüncül bir bakış açısını esas alarak, araştırma problemini yorumlayıcı bir yaklaşımla incelemeyi benimseyen bir yöntem olup, araştırma yapılan olgu ve olaylar kendi bağlamında ele alınarak, insanların onlara yükledikleri anlamlar açısından yorumlanmaktadır. Araştırmanı çalışma grubunu 2016-2017 eğitim öğretim yılında Ankara’da bir devlet üniversitesinin okul öncesi öğretmenliği lisans programının ikinci sınıfa devam eden 55 öğretmen adayı oluşturmuştur. Çalışma grubu belirlenirken, öğretmen adaylarının daha önce çocuk hakları ve okul öncesi dönemde oyun dersi almamış olmaları ile çalışmaya katılmaya gönüllülük esası bir ölçüt olarak belirlenmiştir.
Araştırma kapsamında araştırmacılar tarafından öğretmen adaylarının “oyun oynama hakkı”na yönelik görüşlerini tespit etmek amacıyla altı açık uçlu sorunun yer aldığı yapılandırılmış bir form oluşturulmuş ve öğretmen adaylarından “hak” ve “çocuk hakları” kavramlarını tanımlamaları, “çocuk hakları”nın neler olduğunu önem sırasına göre sıralamaları, oyunun bir hak olup olmadığını açıklamaları, oyun oynama hakkını tanımlamaları istenmiştir. Ayrıca öğretmen adaylarına “Oyun …… gibidir, çünkü…..” cümlesi yöneltilmiş ve cümleyi tamamlamaları istenmiştir.
Verilerin toplanması: Araştırma verileri 2017 yılının Şubat ayında elde edilmiştir. Öğretmen adaylarına araştırmanın amacından söz edilerek, formda yer alan sorulara sırasıyla yanıt vermelerinin önemi belirtilmiştir.
Verilerin analizi ve bulgular: Elde edilen veriler içerik analizi yöntemi aracılığıyla çözümlenmiştir. Verilerin analizi sonucunda, öğretmen adaylarının hak kavramını yasalarla korunma, bir şeyi yapabilme yetkisi, uyum (toplumsal düzeni sağlama, başkalarını etkilememe) gibi ifadelerle “hak” kavramının literatür tanımına uygun olarak açıkladıkları belirlenmiştir. Öğretmen adaylarının “çocuk hakları” kavramını ise çoğunlukla “18 yaşından küçük bireylerin sahip olduğu haklar” şeklinde tanımladıkları, “çocuk hakları”nı tanımlarken bu hakların çocuğun korunmasına ve gelişmesine yönelik oluşunu ve yasalarla güvence altına alınmış olma durumunu vurguladıkları görülmüştür. Öğretmen adaylarının önemli olduklarını düşündükleri en önemli çocuk hakları sıralamasında ilk sırada en sık yer verilen hakkın “yaşama hakkı” (n=43), ikinci sırada en sık yer verilen hakkın ise “barınma hakkı” (n=19) aldığı görülmüştür. Buna göre öğretmen adaylarının en önemli gördükleri çocuk hakları sıralamasında ilk iki sıranın Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin dört ana grubundan biri olan «yaşam hakları»na yönelik olduğu görülmektedir. Öğretmen adaylarının üçüncü sırada en sık yer verdikleri çocuk hakkı ise «gelişme hakları»ndan biri olan “eğitim hakkı” (n=27) olmuştur. Ayrıca öğretmen adaylarının çocukların korunma ve katılma haklarına ilişkin haklara sıralamada hiç yer vermedikleri de tespit edilmiştir. Öğretmen adaylarının tamamı oyunun çocuklar için bir hak olduğunu ifade etmiş, bunun nedenini çoğunlukla oyunun çocuğun kendini ifade etme biçimi olması, çocuğun ihtiyacı ve gelişiminin bir parçası olması şeklinde açıklamışlardır. Öğretmen adaylarının “oyun oynama hakkı”nı genellikle «çocuğa oyun oynama özgürlüğü sağlayan bir hak» olarak tanımladıkları ve oyun oynama hakkını “su, nefes almak, beslenmek, yaşamak, barınak” gibi metaforlarla, hayatta kalmak için ihtiyaç duyulan temel ihtiyaçlara benzeterek açıklamaya çalıştıkları görülmüştür. Bu bulgular doğrultusunda, öğretmen adaylarının Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yer alan haklar konusunda bilgilendirilmesi, Okul Öncesi Eğitimi Lisans programlarında “Çocuk ve Hukuk”, “Çocuk Hakları” gibi derslere yer verilerek oyun oynamanın hak oluşuna ilişkin farkındalık yaratılması, “Okul Öncesi Dönemde Oyun», «Oyun ve Çocuk» gibi derslerde öğretmen adaylarının «oyun oynama hakkı»nın önemi ve gereğine ilişkin bilgi edinmelerine ve bu bilgilerini “Okul Deneyimi”, “Öğretmenlik Uygulaması” gibi staj uygulaması derslerde deneyimlemelerine olanak sağlanması önerilerinde bulunulabilir.
Anahtar Kelimeler: oyun oynama hakkı, çocuk hakları, okul öncesi öğretmen adayı
ÖZ Bu çalışmanın amacı, aile katılımlı sosyal beceri oyunlarının okul öncesi dönemdeki çocukların sosyal becerilerine etkisini ortaya koymaktır. Araştırma deneysel desende nicel bir çalışmadır. Araştırmada aile katılımlı sosyal beceri... more
ÖZ Bu çalışmanın amacı, aile katılımlı sosyal beceri oyunlarının okul öncesi dönemdeki çocukların sosyal becerilerine etkisini ortaya koymaktır. Araştırma deneysel desende nicel bir çalışmadır. Araştırmada aile katılımlı sosyal beceri oyunlarının çocukların sosyal becerileri üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla deneysel desen kapsamında ön test-son test kontrol gruplu desen kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu 2016-2017 eğitim-öğretim yılında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı bağımsız anaokullarına devam eden 60-72 aylık çocuklar oluşturmuştur. Araştırmada iki deney grubu ve bir kontrol grubu yer almıştır. Deney grubu-1'de 18, deney grubu-2'de 22, kontrol grubunda 18 çocuk olmak üzere toplam 58 çocuk araştırmaya katılmıştır. Araştırmada çocuk ve ebeveyn hakkında bilgi edinmek amacıyla " demografik bilgi formu " oluşturulmuş ve çocukların sosyal beceri düzeylerini belirlemek amacıyla da " Anaokulu ve Anasınıfı Davranış Ölçeği " kullanılmıştır. Çocukların sosyal becerilerinin geliştirilmesi amacıyla 24'ü sınıfta oynanan, 24'ü aile katılımlı olmak üzere toplam 48 sosyal beceri oyunu araştırmacılar tarafından planlanmıştır. Deney grubu-1 ve deney grubu-2'de sınıf içinde aynı oyunlar, 8 hafta, haftada üç gün ve her gün 45 dakika süreyle uygulanmıştır. Deney grubu-2'de sınıf içi oyunların yanı sıra aile katılımını içeren oyunlar da oynanmıştır. Yapılan analizler sonucunda deney grubu-1, deney grubu-2 ve kontrol grupları arasında aile katılımlı sosyal beceri oyunlarının oynandığı deney grubu-2 lehine p<0.05 düzeyinde anlamlı bir fark bulunmuştur.
ÖNSÖZ Çocuk… İçinde; umut, heyecan, gelecek ve yarınlar barındıran sihirli kelime… Çocuklar, umudumuz, heyecanımız, geleceğimiz ve yarınlarımız… Bir kavram olarak çocuk; tarihsel süreçte ekonomik, sosyal ve kültürel pek çok değişimden... more
ÖNSÖZ
Çocuk…
İçinde; umut, heyecan, gelecek ve yarınlar barındıran sihirli kelime…
Çocuklar, umudumuz, heyecanımız, geleceğimiz ve yarınlarımız…
Bir kavram olarak çocuk; tarihsel süreçte ekonomik, sosyal ve kültürel pek çok değişimden etkilenmiştir. Ancak değişmeyen bir gerçek vardır ki o da çocuğun toplumu oluşturan önemli parçalardan biri olduğudur. Bir toplumun çocuğa bakış açısı, çocukluk olgusunu etkileyen önemli etmenlerdendir. Bu kitapta edebiyattan eğitime, hukuktan kamu politikalarına, kentleşme sürecinden sosyal politikalara ve tarihe olmak üzere birçok disiplin açısından çocuk kavramına ilişkin araştırmalara yer verilmiştir. Burada dikkat çekilmek istenen nokta; çocukların, her disiplinin çalışma alanı içinde var olduğu ve her disiplin açısından dikkate alınması gerektiğidir. Bir diğer deyişle, tüm bilim dalları çocuklarla ilişkilidir ve tüm gelişmeler hem doğrudan hem de dolaylı yollarla çocukları etkilemektedir.
Multidisipliner bir çalışmanın ürünü olan bu eser; çocuk ve çocukluk üzerine araştırma yapan bilim insanlarına ve tüm okurlara katkı sunacaktır. Bu eserde yer alan tüm bölümlerde kullanılan kaynakların, görsellerin, bulguların, sonuçların, tablo, şekil, resim ve her türlü içeriğin sorumluluğu yazar ve yazarlara aittir. Kitapta farklı disiplinler tarafından çocuk kavramının ele alındığı dokuz bölüm bulunmaktadır. İlk bölümde, okul öncesi eğitimin çocuklar açısından önemine değinilmiş ve Türkiye’de okul öncesi eğitiminin durumu ele alınmıştır. İkinci bölümde, okul çağı çocuklarında görülen suç korkusu değerlendirilmiş; konu, sanat yapıtlarından örnekler ile konu desteklenmiştir. Üçüncü bölümde, kentlerin çocukların özgür olmalarına etkileri ele alınmıştır. Dördüncü bölümde, “Çocuk Dostu Kent” hareketinin Dünyadaki ve Türkiye’deki durumundan bahsedilmiştir. Beşinci bölümde, ekonomik, sosyal, psikolojik ve fiziksel açılardan dezavantajlı çocuklara yer verilmiştir. Altıncı bölümde, Dünyada ve Türkiye’deki çocuk işçiliği ile ilgili mevcut durum ve düzenlemelerden bahsedilmiştir. Yedinci bölümde, çocuk göçmenler konusu ve Avrupa Birliği’nin çocuk göçmenlere ilişkin uygulamaları ortaya konmuştur. Sekizinci bölümde, Dede Korkut Anlatıları örnekleminde eski Türk geleneğinde çocuğa bakış açısı değerlendirilmiştir. Dokuzuncu ve son bölümde ise çağının aynası hükmünde olan çocuk dergilerinden hareketle Türkiye’de çocukluğun izleri değerlendirilmiştir.
Kitabın hazırlanmasında emeği geçen ve değerli bilgilerini bizlerle paylaşan tüm yazarlarımıza; araştırmaları değerlendirerek dönütleri ile sürece katkı sunan hakemlere ve ayrıca kitabın yayımlanma aşamasında gösterdikleri ilgi ve destekleri için “Astana Yayınları”na çok teşekkür ederiz.
Yeryüzündeki tüm çocuklar için güzel bir dünya dileğiyle…
Çocuk…
İçinde; umut, heyecan, gelecek ve yarınlar barındıran sihirli kelime…
Çocuklar, umudumuz, heyecanımız, geleceğimiz ve yarınlarımız…
Bir kavram olarak çocuk; tarihsel süreçte ekonomik, sosyal ve kültürel pek çok değişimden etkilenmiştir. Ancak değişmeyen bir gerçek vardır ki o da çocuğun toplumu oluşturan önemli parçalardan biri olduğudur. Bir toplumun çocuğa bakış açısı, çocukluk olgusunu etkileyen önemli etmenlerdendir. Bu kitapta edebiyattan eğitime, hukuktan kamu politikalarına, kentleşme sürecinden sosyal politikalara ve tarihe olmak üzere birçok disiplin açısından çocuk kavramına ilişkin araştırmalara yer verilmiştir. Burada dikkat çekilmek istenen nokta; çocukların, her disiplinin çalışma alanı içinde var olduğu ve her disiplin açısından dikkate alınması gerektiğidir. Bir diğer deyişle, tüm bilim dalları çocuklarla ilişkilidir ve tüm gelişmeler hem doğrudan hem de dolaylı yollarla çocukları etkilemektedir.
Multidisipliner bir çalışmanın ürünü olan bu eser; çocuk ve çocukluk üzerine araştırma yapan bilim insanlarına ve tüm okurlara katkı sunacaktır. Bu eserde yer alan tüm bölümlerde kullanılan kaynakların, görsellerin, bulguların, sonuçların, tablo, şekil, resim ve her türlü içeriğin sorumluluğu yazar ve yazarlara aittir. Kitapta farklı disiplinler tarafından çocuk kavramının ele alındığı dokuz bölüm bulunmaktadır. İlk bölümde, okul öncesi eğitimin çocuklar açısından önemine değinilmiş ve Türkiye’de okul öncesi eğitiminin durumu ele alınmıştır. İkinci bölümde, okul çağı çocuklarında görülen suç korkusu değerlendirilmiş; konu, sanat yapıtlarından örnekler ile konu desteklenmiştir. Üçüncü bölümde, kentlerin çocukların özgür olmalarına etkileri ele alınmıştır. Dördüncü bölümde, “Çocuk Dostu Kent” hareketinin Dünyadaki ve Türkiye’deki durumundan bahsedilmiştir. Beşinci bölümde, ekonomik, sosyal, psikolojik ve fiziksel açılardan dezavantajlı çocuklara yer verilmiştir. Altıncı bölümde, Dünyada ve Türkiye’deki çocuk işçiliği ile ilgili mevcut durum ve düzenlemelerden bahsedilmiştir. Yedinci bölümde, çocuk göçmenler konusu ve Avrupa Birliği’nin çocuk göçmenlere ilişkin uygulamaları ortaya konmuştur. Sekizinci bölümde, Dede Korkut Anlatıları örnekleminde eski Türk geleneğinde çocuğa bakış açısı değerlendirilmiştir. Dokuzuncu ve son bölümde ise çağının aynası hükmünde olan çocuk dergilerinden hareketle Türkiye’de çocukluğun izleri değerlendirilmiştir.
Kitabın hazırlanmasında emeği geçen ve değerli bilgilerini bizlerle paylaşan tüm yazarlarımıza; araştırmaları değerlendirerek dönütleri ile sürece katkı sunan hakemlere ve ayrıca kitabın yayımlanma aşamasında gösterdikleri ilgi ve destekleri için “Astana Yayınları”na çok teşekkür ederiz.
Yeryüzündeki tüm çocuklar için güzel bir dünya dileğiyle…