Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content

Feyzi Çelik

Çözüm süreci
Çözüm süreci
RADİKAL İSLAM’IN KÜRDİSTAN’A YÖNELİMİ  VE I ŞİD
GEZ İ DİREN İŞ İ AKPCEMAAT KAVGASI  VE ERDOĞAN
Parçalı Kürdistandan siyasal parçalar
Kürdistan ulusal bilinci ulusal birliğini arıyor
XVIII. yüzyılda ekonomik ve toplumsal hakimiyetini sağlayan burjuvazi, 1789 Fransız Devrimi ile birlikte siyasi ve hukuki kazanımlarla iktidarını pekiştirmiştir. Endüstrileşmenin burjuva sınıfına kazandırdığı bu üstünlük kuşkusuz salt bu... more
XVIII. yüzyılda ekonomik ve toplumsal hakimiyetini sağlayan burjuvazi, 1789 Fransız Devrimi ile birlikte siyasi ve hukuki kazanımlarla iktidarını pekiştirmiştir. Endüstrileşmenin burjuva sınıfına kazandırdığı bu üstünlük kuşkusuz salt bu sınıfın kendi çabasının bir sonucu değildir. Proleterleşen geniş halk kitleleri de bu süreci belirlenmesinde rol sahibidirler. Ancak proletarya bu gelişmenin sonuçlarından yararlanamamış, yaşam koşulları giderek kötüleşmiştir. Başlangıçta sosyalizm öğretisi bu olumsuz koşulları tartışılır kılmaya dönüktür. Marks ve Engels tarafından "ütopik sosyalizm" olarak adlandırılan öğreti endüstrileşmenin geldiği nokta dikkate alınarak, proletaryanın ihtiyaçlarına ne ölçüde cevap verebildiği açısından tartışılmaya başlanmıştır. İşte bu aşamada Karl Marks'ın devrimci çıkışı tarihsel bir anlam taşımaktadır. Bu çıkış o dönemde nasıl önemliyse daha sonraki yıllarda ve günümüzde de önemini korumaktadır. Dünyada hiçbir düşünür Marks kadar gündemde kalmamıştır. Bu durum Marks'ı ve Marksizm'i anlama ve değerlendirme sorunu da beraberinde getirmiştir. Bolşevik devrimi ile sosyalist/devrimci öğreti pratik bir alan bulmuş, böylece Marksizm tartışmaları da yeni ve farklı boyutlar kazanmıştır. Kapitalizmin yasalarını çözümlemeye çalışan Marks, sadece toplumcu kesimlerin değil, kapitalizm yanlısı düşünürlerin de önemle üzerinde durduğu bir düşünür haline gelmiştir. Tıpkı Marks'ın liberal kapitalizmin fikir babaları olan Adam Smith ve Ricardo'ya atfettiği önem gibi. Bir düşünce akımı olarak Marksizm'in ortaya koyduğu esaslar o dönemin toplum gerçeğinden ayrı düşünülemez. Hangi düşünce akımı olursa olsun, hiçbir zaman toplum üstü ve tarih üstü bir özellik gösterdiği düşünülemez. Bu nedenle düşünce akımlarının övgü kadar eleştiriye de açık olmaları şaşırtıcı değildir. İşte Marks'ın düşünceleri karşısında da övgü ve eleştiriler eşzamanlı ve yan yanadır. Bir taraf onu tamamen dışlanması gereken bir düşünür olarak görürken diğer taraf her koşulda dikkate alınması gereken biri olarak görmüştür. Bu durum, Marks'ı dışlayanların onu hiçbir zaman dikkate almayacakları, taraftarı olarak görünenlerin ise onu her zaman dikkate alacakları anlamına gelmez. İlgi çekici olan, asıl tartışmaların o düşünürü dışlayanlar arasında olmaktan çok o düşünürün yandaşları arasında yaşanmasıdır. Alex Callinicos'un kitabı Marks'ın Devrimci Fikirleri, Marks'ın yüzüncü ölüm yıldönümünde, 1983'te yayınlanmıştır. Bu yüzyıllık süre iki dünya savaşı, 1917 Sovyet devrimi, 1989'da bu devrimin nihai yıkılışı, Auschwitz, atom bombası ve nice olaylara sahne oldu. Fransız Devriminin iki yüzüncü yılına denk gelen 1989 yılı kapitalist küreselleşmenin de başlangıcı olarak kabul edilebilir. Bu dönemin en önemli özelliği, dünya düzeninin, başka deyişle Batı dünya egemenliğinin çift kutupluluktan çıkarak tekmerkezli hale gelmiş olmasıdır. Yeni dünya düzeni olarak adlandırılan bu dönemde Marksizm ideolojik olarak da hedef tahtasına konulmuş, her şey Marksizm'in çürütülmesi üzerinden tartışılmıştır. Marksizm, canlı canlı gömülmek istenilmiş, birçok Marksist liberalleşmeye doğru kaymaya başlamıştır. Yeniden biçimlenen yeni dünya düzenini adeta Marksizm'in bir gereği gibi yansıtmaya çalışmışlardır. İşte böyle bir dönemin öncesinde Callinicos Marks'ın devrimci fikirlerinin güncelliğini kaybetmediğini, hala etkili olduğunu eserleriyle ortaya koymaya çalışmıştır. Callinicos, Marks'ın, işçi sınıfının özgürleşmesine giden yolu göstererek dünyaya bakış açımızı kökten değiştirdiğini ileri sürer. Ancak Marks'ın fikirlerinin büyük bir çarpıtmaya maruz kalması sorunu da yazarın kitabında ele aldığı ana konulardan biridir.