Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
  • Moment Journal is a peer-reviewed, international online journal published twice a year by the Faculty of Communicatio... moreedit
it is not easy to reach comprehensive global data and analysis of the digital games industry. The first reason is the complex structure of the industry since it depends on many variables such as national and regional policies, cities,... more
it is not easy to reach comprehensive global data and analysis of the digital games industry. The first reason is the complex structure of the industry since it depends on many variables such as national and regional policies, cities, investments, incentives or the organizational strategies in political, economic, social and cultural aspects. The second reason, on the other hand, is related to finding an objective and independent statistics of the digital games industry. Apart from that, academic studies on the digital games industry mostly focus on the content of digital games and rarely on the structure of the industry or game workers' experiences. The absence of these studies in the literature is reasonably foreseeable considering the rapidly changing and transforming nature of technology and the difficulty to find long-term research funding for scholars.
Bu çalışmada atıf analizi yöntemi kullanılarak, iletişim bilimlerinde faaliyetlerde bulunan akademisyenlerin literatür kullanım örüntüleri üzerine çıkarsamalarda bulunulmuştur. Günümüzün değişen şartlarına bağlı olarak disiplinler... more
Bu çalışmada atıf analizi yöntemi kullanılarak, iletişim bilimlerinde faaliyetlerde bulunan akademisyenlerin literatür kullanım örüntüleri üzerine çıkarsamalarda bulunulmuştur. Günümüzün değişen şartlarına bağlı olarak disiplinler arasındaki sınırların ortadan kalmaya başladığı söylenebilir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin disiplinleri doğrudan etkilediği, hatta sosyal bilimlere yönelik yeni tanımlamalara neden olduğu da görülmektedir. Dijital İnsani bilimler, hesaplamalı sosyal bilimler, hesaplamalı dilbilimleri vb. gibi tanımlamalar da bu etkileşimin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gelişmeler doğrultusunda iletişim bilimlerindeki bilimsel kaynak kullanımını ölçebilmek için atıf analizinden faydalanılmıştır. 1990-2018 yılları arasında Web of Science'ın kitap indeksinde Communication alanında dizinlenen kitap ve kitap bölümlerine dair bibliyografik veriler incelenmiştir. Yıllık büyüme oranı bakımından iletişim bilimleri literatürünün üstel (exponential) büyüme eğrisine yakın seyrettiği gözlemlenmiştir. İletişim alanında yayımlanan kitap/kitap bölümlerinde dergi kullanımının dergi dışı materyal kullanımına oranla daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Dergi kullanımın diğer kaynak türlerine göre daha yoğun olduğu alt alanların "Audiology & Speech-Language Pathology", "Psychology" ve "Behavioral Sciences" olduğu gözlemlenmiştir. İletişim bilimleri alanında tüm yıllar ve tüm konu alanları için literatür yarı yaşamı 9 yıl olarak hesaplanmıştır. Yarı yaşamın en yüksek hesaplandığı alan 26 yıl ile tarih olurken, en düşük olduğu konu alanı ise kamu yönetimi olmuştur. Yazar(lar) (veya ilgili kurum(lar)) 2019. Atıf lisansı (CC BY-NC 3.0) çerçevesinde yeniden kullanılabilir. Ticari kullanımlara izin verilmez. Ayrıntılı bilgi için açık erişim politikasına bakınız. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yayınlanmıştır.
Üniversite kavramını birçok etmenin kesişim noktasında düşünmek gerekir. Çünkü üniversiteyi belirleyen ne sadece içindeki akademisyen ve öğrenciler ne de yerel veya neo-liberal politikalardır. Üniversiteyi bir mekân olarak... more
Üniversite kavramını birçok etmenin kesişim noktasında düşünmek gerekir. Çünkü üniversiteyi belirleyen ne sadece içindeki akademisyen ve öğrenciler ne de yerel veya neo-liberal politikalardır. Üniversiteyi bir mekân olarak değerlendirdiğimizde, mekân kavramının, akademisyenden öğrenciye, öğretim programına ve fiziki yapısına kadar belirleyici birçok unsuru kapsadığını görebiliriz. Bir mekân olarak üniversite tarihsel, kültürel, coğrafi, fiziki, politik ve pedagojik bir yapıdır. Mekânlar arasında belli benzerlikler olduğu gibi kendilerine has farklılıkları da vardır. Bu nedenle üniversiteyi tartışırken, nereden konuştuğumuz önemli hale gelmektedir. Taşrada yaşayan ve çalışan bir akademisyen olarak, bu yazıda, uzun zaman önce taşrada geçen sosyoloji lisans eğitimime dair deneyimlerimi eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutarak, üniversitenin ve sosyolojinin taşra halini tartışıyorum. Anahtar Terimler mekân, taşra, taşra üniversitesi, sosyolojinin taşrası, sosyoloji lisans eğitimi. Yazar(lar) (veya ilgili kurum(lar)) 2019. Atıf lisansı (CC BY-NC 3.0) çerçevesinde yeniden kullanılabilir. Ticari kullanımlara izin verilmez. Ayrıntılı bilgi için açık erişim politikasına bakınız. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yayınlanmıştır.
Bu çalışma, Türkiye'deki üniversitelerde lisans düzeyinde yeni medya eğitimi veren kurumlardaki müfredatlarda yer alan tüm zorunlu ve seçmeli dersleri sınıflandırmayı ve yükseköğretimdeki genel eğilimlerin niceliksel olarak... more
Bu çalışma, Türkiye'deki üniversitelerde lisans düzeyinde yeni medya eğitimi veren kurumlardaki müfredatlarda yer alan tüm zorunlu ve seçmeli dersleri sınıflandırmayı ve yükseköğretimdeki genel eğilimlerin niceliksel olarak değerlendirilmesini hedeflemektedir. Yaratıcı endüstrilerin bir parçası olarak kabul edilen dijital/yeni medya alanında, yükseköğretimdeki bu eğilimlerin sektördeki eğilimlerle ne kadar örtüştüğünü belirli bir açıdan ortaya koyabilmek amacıyla, sektördeki iş ilanları da incelenmiştir. Bu çalışma kapsamında iş ilanları, sektör beklentilerinin göstergelerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Araştırmada doküman inceleme ve içerik analizi teknikleri birlikte kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, dijital medya alanında istihdam edilmek üzere bireyler yetiştirme iddiasında olan belirli yükseköğretim kurumlarının müfredat geliştirme çalışmaları yaparken, sektörün beklentilerini de dikkate almalarının faydalı olacağı bulunmuştur. Ayrıca bir başlangıç olma iddiasındaki bu nicel çalışmaya ek olarak, ileride, yükseköğretimdeki ve sektördeki genel eğilimlerin daha ayrıntılı analizini sunmak için tüm paydaşlarla derinlemesine görüşme, anket gibi farklı teknikler kullanılarak nitel araştırmalar yapılmasının da gerekli olacağına inanılmaktadır. Anahtar Terimler yeni medya eğitimi, yükseköğretim, müfredat, yaratıcı endüstriler, dijital medya Yazar(lar) (veya ilgili kurum(lar)) 2019. Atıf lisansı (CC BY-NC 3.0) çerçevesinde yeniden kullanılabilir. Ticari kullanımlara izin verilmez. Ayrıntılı bilgi için açık erişim politikasına bakınız. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yayınlanmıştır.
Öz Bu çalışma, dünyada ve özelde Türkiye'de gerçekleşen doğa tahribatlarının ekonomik kriz ve kültürel egemenlik arzusu ile ilişkisini, siyasal iktidarın popülizmi bir araç olarak kullanarak nasıl meşrulaştırdığını göstermeyi amaçlar. Son... more
Öz Bu çalışma, dünyada ve özelde Türkiye'de gerçekleşen doğa tahribatlarının ekonomik kriz ve kültürel egemenlik arzusu ile ilişkisini, siyasal iktidarın popülizmi bir araç olarak kullanarak nasıl meşrulaştırdığını göstermeyi amaçlar. Son yıllarda dünyada popülist siyasetin yükselişi, popülizm ile demokrasi arasında kurulan ilişkiyi yeniden tartışmaya açar. Neoliberal politikaların uygulanmaya başlamasından sonra sıklaşan ekonomik krizler ve modern demokrasi anlayışında vuku bulan temsil sorunu, popülist liderlerin desteklenmesi için bir ortam hazırlar. Dünyanın birçok ülkesinde yükselen popülist otoriter siyasal dilin halk tabanında karşılık bulması, içinde bulunduğumuz kültürel ve toplumsal durumun açıklanmasını zorunlu kılar. Çalışmanın birinci bölümünde, popülizm ve demokrasi arasındaki ilişkiyi Türkiye üzerinden örnekleyip demokrasideki eksen kaymasının nedenlerini inceliyorum. İkinci bölümde, doğanın bir yatırım aracı olarak sermaye tarafından tahrip edilmesini ve bu tahribatın popülist söylemlerle meşrulaştırılmasını tartışıyorum. Yazar(lar) (veya ilgili kurum(lar)) 2019. Atıf lisansı (CC BY-NC 3.0) çerçevesinde yeniden kullanılabilir. Ticari kullanımlara izin verilmez. Ayrıntılı bilgi için açık erişim politikasına bakınız. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yayınlanmıştır.
Bağımsız sinemanın en büyük problemlerinden birinin dağıtım olduğu düşünülürse değişiklik yapılarak yeniden düzenlenen 5224 Sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun, bu probleme... more
Bağımsız sinemanın en büyük problemlerinden birinin dağıtım olduğu düşünülürse değişiklik yapılarak yeniden düzenlenen 5224 Sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun, bu probleme nasıl bir çözüm üretmektedir? Yapılan değişiklikler hangi sorunları temel almaktadır? Bu değişiklikler sinema endüstrisinin temel problemlerini ortadan kaldırmaya yeterli midir? Çalışma, 5224 Sayılı Kanun ile bağımsız sinemanın güçlendirilen sessizleştirme biçimlerini, üretim, dağıtım ve gösterim koşullarını genel olarak tartışmayı hedeflemektedir. Bu amaçla öncelikle sinema endüstrisinin dönüşümüne dair kuramsal çerçeveye yer verilmekte ve bu endüstrinin güçlenmesini sağlayan devlet desteği ve fon yapısı incelenmektedir. Çalışmada Türk sinema endüstrisine ilişkin kaynaklar literatür taraması yöntemi ile ele alınarak var olan sorunlar tanımlanmakta ve öneriler sunulmaktadır. Sinema endüstrisi ile ilgili nicel veriler, bağımsız sinema kuruluşu Antrakt, Avrupa Görsel İşitsel Gözlemevi'nin Raporu ve Kültür Bakanlığı resmi kaynaklarından elde edilmektedir. Bu veriler ışığında yapılan değerlendirmelerde; Türk Sinemasının yaşamış olduğu ekonomik büyümenin, bağımsız filmlerin perdeyle olan mesafesini daha da araladığı ve var olan üretim, dağıtım ve gösterim sorunlarına yenilerini eklediği görülmektedir. Yapımcıların daha çok pay alması sorununa indirgenerek değiştirilen yasanın sadece dengesiz ekonomik büyüme sorununa çözüm üreten bir niteliğe sahip olduğu ve dağıtım ya da gösterim sorunlarında yetersiz kaldığı söylenebilir. Anahtar Terimler bağımsız sinema, sinema politikaları, film endüstrisi, 5224 sayılı kanun, popülist söylem
Romanya doğumlu İsrailli şair ve bir Holokost sağ kalanı Dan Pagis'in (1930‐1986) en iyi bilinen eseri kısa, yoğun ve çok katmanlı bir Holokost şiiri olan " Mühürlü Bir Tren Vagonunda Kurşun Kalemle Yazılmıştır " şiiridir. Kutsal Kitaba,... more
Romanya doğumlu İsrailli şair ve bir Holokost sağ kalanı Dan Pagis'in (1930‐1986) en iyi bilinen eseri kısa, yoğun ve çok katmanlı bir Holokost şiiri olan " Mühürlü Bir Tren Vagonunda Kurşun Kalemle Yazılmıştır " şiiridir. Kutsal Kitaba, Havva ile Adem'e, Kabil ile Habil'e gönderme yapan ve evrensel bir mesaj taşıyan bu tamamlanmamış şiir, okuyucularını Havva'nın asılı kalan, ifade edilmemiş mesajını tamamlamaya ve bu mesajı başkalarına iletmeye davet eder. Sessizlik, Pagis'in söylenemez ve tarif edilemez olanı ifade etme yoludur. Bu sessizlik, sözden daha yüksek sesle konuşan, daha derin ve oldukça etkileyici bir sessizliktir. Bu yazı Adorno'nun " Auschwitz'den sonra artık şiir yazılamaz " ifadesi bağlamında Pagis'in şiirini incelemektedir.
Retorik teorisi, doğduğu Antik Yunan'da ikna teknikleri, güzel ve doğru konuşma yetisi gibi pedagojik ve işlevsel bir anlama sahip olmuştur. Antik Yunan'daki bu anlamıyla beraber uzun yıllar aynı yaklaşımla ele alınan retorik teorisi... more
Retorik teorisi, doğduğu Antik Yunan'da ikna teknikleri, güzel ve doğru konuşma yetisi gibi pedagojik ve işlevsel bir anlama sahip olmuştur. Antik Yunan'daki bu anlamıyla beraber uzun yıllar aynı yaklaşımla ele alınan retorik teorisi Klasik Retorik geleneği olarak bilinmektedir. 20. yüzyılda sosyal bilimlerde anti‐ pozitivizmin gelişmesi ve dil üzerine odaklanan çalışmaların artmasıyla beraber retorik teorisinin anlamı ve alanı dönüşmeye başlamıştır. Yeni Retorik olarak adlandırılmaya başlanan bu yönelimde retorik araştırmacıları retoriğin anlamını ikna tekniklerinden özdeşleşmeye kaydırmıştır. Retoriğin üretildiği anı ve bağlamı dikkate almanın gerekliliğine vurgu yapan yeni retorik geleneği ile birlikte retorik analizleri çok çeşitli alanlara yayılmıştır. Bu makalede, yeni retorik alanında nitel araştırma yöntemlerinin kullanılmasıyla, retoriği doğal ortamında incelemeyi mümkün kılan katılımcı eleştirel retorik yaklaşımının teorileştirilme aşamaları ve temel özellikleri anlatılmaktadır.
Bu yazı, video oyunlarında mekânın ve zamanın sunumunu, uygulamalarını ve tasarımını incelemekte ve konuya dair genel bir bakış sunmaya çalışmaktadır. Video oyunlarında mekân ve zaman sorusu farklı açılardan yaklaşılabilen son derece... more
Bu yazı, video oyunlarında mekânın ve zamanın sunumunu, uygulamalarını ve tasarımını incelemekte ve konuya dair genel bir bakış sunmaya çalışmaktadır. Video oyunlarında mekân ve zaman sorusu farklı açılardan yaklaşılabilen son derece kompleks bir sorudur; teknolojik, ludolojik, anlatısal, medya teorik, sosyolojik ve diğer türden boyutlarının hepsinin önemi vardır. Burada belirli bir yaklaşım benimsemiyorsam da ludolojik, anlatısal ve teknolojik boyutları vurgulayarak, Alman medya kuramcısı Friedrich Kittler’in kavrayışlarını analizime dâhil etmeye çalışıyorum. Yazı boyunca tekrarlayan iddiam, video oyunlarında zaman ve mekânın incelenmesinin bilgisayar donanımı ve yazılımıyla ilgili unsurları dikkate alması gerektiğidir
The work of François Laruelle is not often mentioned in the fields of communication and media studies. Those research notes propose to outline three points of the intersection. The first point is a short essay Laruelle wrote specifically... more
The work of François Laruelle is not often mentioned in the fields of communication and media studies. Those research notes propose to outline three points of the intersection. The first point is a short essay Laruelle wrote specifically about communication. Alongside a brief overview of this essay, it is suggested that a model already exists –shared by various authors– that could be for communication what non‐ philosophy is for philosophy. This model is dubbed " non‐standard communication ". The notes proceed to offer two additional ways in which this non‐standard communication intersects with Laruelle's non‐ philosophy. The first intersection is found in the fact that non‐standard communication does not communicate anything other than itself. The second intersection has to do with the fact that non‐standard communication does not take place between two agents but instead is how agency occurs in the first place.
It is within the context of thinking about the phenomenology and semiotics of the human experience of the world that this article explores the twin topics of sound and listening. The discussion is informed by Jean‐ Luc Nancy's recent... more
It is within the context of thinking about the phenomenology and semiotics of the human experience of the world that this article explores the twin topics of sound and listening. The discussion is informed by Jean‐ Luc Nancy's recent volume Listening, a philosophy of sound that, I argue, raises communication as a question of listening. The first part of the article draws out this question from Nancy. The second part connects it to Werner Hamacher's examination of the word as a gift of Being (Heidegger), which resonates, or can be heard, I argue, as an echo of being when taken up in communication. The perspectives on listening, word, and echo advanced in the article demonstrate how human communication may be understood philosophically, rather than theoretically, as a reversible semiotic and phenomenological relation.
Halkla ilişkilerdeki işlevsel/yönetsel yaklaşıma alternatif olarak konumlanan kültürel yaklaşım, son yıllarda halkla ilişkilerin bir yönetim işlevi olduğu savına meydan okumaktadır. Söz konusu yaklaşım, halkla ilişkilerin kültürel bir... more
Halkla ilişkilerdeki işlevsel/yönetsel yaklaşıma alternatif olarak konumlanan kültürel yaklaşım, son yıllarda halkla ilişkilerin bir yönetim işlevi olduğu savına meydan okumaktadır. Söz konusu yaklaşım, halkla ilişkilerin kültürel bir işlevi olduğu, dolayısıyla toplumda anlam yaratımıyla ilişkili olduğu fikri üzerinden temellenmektedir. Bu nedenle, kültürel bakış açısı, halkla ilişkilerin bir anlatı biçimi olduğu hatta bir hikâye anlatımı (storytelling) olduğu, halkla ilişkiler uzmanlarının ise hikâye anlatıcıları olduğunu savunmaktadır. Bu çalışma da halkla ilişkilerin günümüzün hikâye anlatıcılığı olduğu fikrinden hareketle, halkla ilişkilerin hikâye anlatıcılığı ile olan teorik bağlantısını kurmaktadır. Bu teorik çerçevede araştırma, popüler biyografilerin kurumlar için hikâye yaratımında nasıl bir rol oynadığını irdelemektedir. Bu doğrultuda, Koç Holding'in Bizden Haberler adlı kurumsal dergisinde yayımlanan Vehbi Koç biyografileri örneklem olarak seçilmiş ve belge çözümlemesi yöntemi ile incelenmiştir. Koç Holding'in halkla ilişkiler faaliyetinin bir parçası olarak okunan Vehbi Koç biyografilerinin, Vehbi Koç'u vatansever, çalışkan bir iş adamı ve girişimci, hayırsever, geleneklerine bağlı, tutumlu, mütevazı bir insan olarak temsil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiyeli göçmenlerin işledikleri namus cinayetleri Batı ve Doğu kültürleri arasındaki duvarı yükseltmekte ve cinsiyet rejimlerindeki farklılıklardan beslenen etnosentrik söylemi besleyerek desteklemektedir.... more
Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiyeli göçmenlerin işledikleri namus cinayetleri Batı ve Doğu kültürleri arasındaki duvarı yükseltmekte ve cinsiyet rejimlerindeki farklılıklardan beslenen etnosentrik söylemi besleyerek desteklemektedir. Namusu ve namus cinayetlerini tartışan feminist literatürün gözden geçirilmesine, çokkültürlülük ve kültürlerarası iletişimi toplumsal cinsiyet çerçevesinde ele alan kuramsal tartışmalara, Stockholm ve Uppsala'da yaşayan 30 Türkiyeli göçmenle yapılan derinlemesine görüşmelere dayanan bu çalışmada, namus kavramının kültürlerarası iletişime etkileri konu edilmektedir. Bu çalışma, göç ve çoktültürlülük etkisiyle beliren söylemsel ve işlevsel dönüşümlere rağmen Türkiyeli göçmenlerin namus algısını koruduğunu ve bu algının Türkiyeli göçmenlerle İsveçliler arasındaki iletişimi olumsuz yönde etkilediğini öne sürmektedir.
Iris Murdoch, a writer with a profound understanding of the importance of creating voices/selves, often explored human truths that are timeless in her novels. Bakhtin developed a frame of work in which he mainly aimed at describing a... more
Iris Murdoch, a writer with a profound understanding of the importance of creating voices/selves, often explored human truths that are timeless in her novels. Bakhtin developed a frame of work in which he mainly aimed at describing a democratic language which was " dialogical " or " carnivalesque ". A world of interchange, of a dialogue between many voices is what Bakhtin hoped for. One of the great contributions of Bakhtin is the concept of polyphony (multivocality or multi-voicedness). He suggests that " the polyphonic novel as a whole is thoroughly dialogical " (Bakhtin, 1973, p. 40). To Bakhtin the language of a culture is full of intersecting language uses-those of class, profession, activity, generation, gender, region and a rich variety of interacting significances. Iris Murdoch's novel Nuns and Soldiers has often been studied in relation to the ethical, moral and philosophical issues. However, it is also significant to explore how these issues are voiced for female characters. Therefore, the aim of this paper is to explore the voices of female characters in Iris Murdoch's Nuns and Soldiers on the basis of Bakhtinian theory of the novel.
Bu yazıda, Haziran-Ekim 2017 tarihleri arasında, Almanya'nın Berlin kentinde yürütülen Woman.Life.Story (Kadın.Yaşam.Hikâye) Projesi kapsamında, mülteci kadınların katılımıyla gündelik hayat, arkadaşlık, annelik, dans, doğa gibi çeşitli... more
Bu yazıda, Haziran-Ekim 2017 tarihleri arasında, Almanya'nın Berlin kentinde yürütülen Woman.Life.Story (Kadın.Yaşam.Hikâye) Projesi kapsamında, mülteci kadınların katılımıyla gündelik hayat, arkadaşlık, annelik, dans, doğa gibi çeşitli temalarda düzenlenen dijital hikâye anlatımı atölyelerinden gönüllü olarak katıldığım iki atölyeye odaklanıyorum. Türlü sebeplerle Berlin'e gelmek durumunda kalmış mülteci kadınların karşılaştıkları problemler ve bunlarla mücadeleleriyle örülü gündelik yaşamlarına atölyeler aracılığıyla bakmaya çalışıyorum. İlk olarak, dijital hikâye anlatımı ve Berlin'de mültecilerle yapılan çalışmalara dair zihnimde dolaşan sorulara değiniyorum. Sonra, hem Berlin'de mülteci kadınların gündelik yaşamını daha iyi anlamaya katkı sunacağını düşündüğüm hem de kaygılarımı dindirerek beni atölyelere katılmaya teşvik eden iki yerdeki-bir mülteci kampı (heim) ve mültecilere yönelik bir kadın merkezindeki-deneyimlerime değiniyorum. Son olarak, 2017'nin Ağustos ayında gerçekleştirdiğimiz iki atölyeye ve bu atölyelerde biri Afganistan'dan, diğeri de Kamerun'dan kadınların anlatılarını dolaşıma sokan iki dijital hikâyeye odaklanıyorum.

And 111 more

Elkin, L. (2018). Flanöz-Şehirde Yürüyen Kadınlar. (Doğacan Dilcun Doğan, Çev.). (2. Baskı). İstanbul: Nebula Kitap, 371 sayfa, ISBN-13: 978-605-81886-5-5. Bizim için hazır edilmiş patikalardan başka bir yola ne zaman sapar, kendi... more
Elkin, L. (2018). Flanöz-Şehirde Yürüyen Kadınlar. (Doğacan Dilcun Doğan, Çev.). (2. Baskı). İstanbul: Nebula Kitap, 371 sayfa, ISBN-13: 978-605-81886-5-5. Bizim için hazır edilmiş patikalardan başka bir yola ne zaman sapar, kendi alanlarımıza doğru hızla ne zaman yol almaya başlarsak, flanöz de o anda var olmaya başlar. Lauren Elkin Lauren Elkin'in Flanöz-Şehirde Yürüyen Kadınlar kitabı, 2018 yılında Doğacan Dilcun Doğan'ın çevirisiyle Nebula Kitap Yazar(lar) (veya ilgili kurum(lar)) 2019. Atıf lisansı (CC BY-NC 3.0) çerçevesinde yeniden kullanılabilir. Ticari kullanımlara izin verilmez. Ayrıntılı bilgi için açık erişim politikasına bakınız. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yayınlanmıştır.
Bu yazıda derleme kitabı Etnografik Hikâyeler: Türkiye'de Alan Araştırması Deneyimleri'nin (Metis, 2016) editörleri olarak kitabın yayımlanma sürecini anlatıyor ve kitapta detaylı olarak yer veremediğimiz, deneyime ilişkin bazı konuları... more
Bu yazıda derleme kitabı Etnografik Hikâyeler: Türkiye'de Alan Araştırması Deneyimleri'nin (Metis, 2016) editörleri olarak kitabın yayımlanma sürecini anlatıyor ve kitapta detaylı olarak yer veremediğimiz, deneyime ilişkin bazı konuları tartışma imkanı buluyoruz. Alanda araştırmacıların yaşadığı uyum sorunları, dil yeterliliği, tehlike ve güvenlik konuları, duygusal zorluklar ve araştırma etiğini Türkiye bağlamını göz önünde bulundurarak ele alıyoruz.
Research Interests:
In recent years' rising political strategy, populism, seems to continue to be discussed for a long time. Populist discourse, which has become the main rhetoric of the left and the right that is able to gather the masses around itself like... more
In recent years' rising political strategy, populism, seems to continue to be discussed for a long time. Populist discourse, which has become the main rhetoric of the left and the right that is able to gather the masses around itself like moths to a flame, puts especially the conservative right-wing parties into power in many countries of the world. Modi in India, Macron in France, Trump in the US are the most well known ones of this political movement. For this issue of Moment, Populism and Media, we discussed the latest book by emeritus professor of Lancester University, linguist Ruth Wodak, Politics of Fear. Wodak's book mainly focuses on the reasons and dynamics of the rise of right-wing populism in Europe. We've also talked with Wodak about whether the traditional media is able to maintain its fourth-pillar function and the impact of digital platforms on political participation that is becoming more and more effective. We invite you to read this pleasant and seminal interview.