Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Dr. Secil Sever Demir
  • İzmir Demokrasi Üniversitesi Rektörlük Binası,  Üçkuyular Mahallesi, Gürsel Aksel Bulvarı No:14 Karabağlar - İzmir.

Dr. Secil Sever Demir

  • İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Fakülte Sekreteri. Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar E... moreedit
Öz İranlı ünlü mutasavvıf ve şair Ferîdüddin Attâr’ın “Mantıku’t-Tayr” adlı mesnevisinin 1483 tarihli nüshası, Metropolitan Sanat Müzesi’nde (63.210) yer almaktadır. Bu nüshanın 1487 yılına tarihlendirilen minyatürleri 15. yüzyıl Herat... more
Öz
İranlı ünlü mutasavvıf ve şair Ferîdüddin Attâr’ın “Mantıku’t-Tayr” adlı mesnevisinin 1483 tarihli nüshası, Metropolitan Sanat Müzesi’nde (63.210) yer almaktadır. Bu nüshanın 1487 yılına tarihlendirilen minyatürleri 15. yüzyıl Herat minyatür sanatının başyapıtları arasındadır. Eser Herat’da Timurlu hükümdarı Sultan Hüseyin Baykara himayesindeki saray atölyesinde Sultan Ali Meşhedî tarafından istinsah edilmiştir. Vahdet-i vücûd kavramının ele alındığı eserde Attâr, tasavvufi yolculuk esnasında katedilmesi gereken merhaleleri, kuşların kahramanı olduğu hikâyeler aracılığıyla anlatmaya çalışmıştır. Mesnevi, Hüdhüd liderliğindeki kuşların, Kaf Dağı’nda yaşayan Simurg’u padişah olarak seçmek için zorlu bir yolculuğa çıkmalarını ve bu süreçte arayıştan vazgeçen kuşlara yönelik Hüdhüd’ün anlattığı öğretici hikâyeleri içermektedir. Bu çalışma, yazma eserin sayfaları arasında yer alan, Baş Nakkaş Kemaleddin Bihzâd’a atfedilen “Cenaze Alayı” ve “Suya Düşen Adam” konulu minyatürlerdeki resim metin ilişkisini ele almaktadır. Bu kapsamda çalışma, söz konusu minyatürlerinin kompozisyon düzeninin analizine ve ele alınan konunun gündelik yaşam sahneleri üzerinden semboller ile nasıl anlatıldığına odaklanmaktadır. Ele alınan minyatürlerin, tam sayfa hâlinde, ön plan ve arka plan olmak üzere iki ayrı bölümde konuyu işleyen tek kompozisyon şeklinde tasarlandığı; bu düzenlemenin bir parçası olarak, planın birinde mesnevi metnindeki olaylar, kişiler ve mekanların gerçekçi bir şekilde tasvir edildiği görülmüştür. Kompozisyonun diğer planında ise konunun inşaatçılar ve oduncular gibi halk figürlerinin gündelik yaşam sahneleri üzerinden, alegorik bir ifade tarzıyla anlatıldığı anlaşılmıştır. Tasavvuf kaynaklı alegorik anlatım tarzı, dengeli kompozisyonlar, figür ve mekân arasındaki uyum, figürlerin resmedilişindeki detaycılık gibi özellikleri ile bu minyatürlerin, 15. yüzyıl sonu Herat saray tarzını temsil eden önemli örnekler arasında olduğu düşünülmektedir.

Abstract The 1483 copy of the famous Persian Sufi and poet Farid al-Din Attâr’s “Mantiq alTayr” (The Conference of the Birds) is housed at the Metropolitan Museum of Art (63.210). The miniatures in this manuscript, dated to 1487, are considered masterpieces of 15th-century Herat Miniature Art. The work was transcribed by Sultan Ali Mashhadi in the palace workshop under the patronage of Sultan Hussein Bayqara, the Timurid ruler of Herat. In this work, which explores the concept of "Vahdet-i Vücûd" (the unity of existence), Attar narrates the stages that must be traversed during the Sufi spiritual journey through stories featuring birds as protagonists. The epic poem follows the journey of a group of birds, led by the hoopoe bird (Hudhud), as they embark on a perilous quest to choose the Simurgh, a mythical bird, as their king, who resides on Mount Qaf. Throughout their journey, Hudhud shares instructive allegorical stories with the birds who remain committed to the quest. This study examines the relationship between the text and the images in two miniatures attributed to the Chief Court Painter Kamal al-Din Bihzad: "The Funeral Procession" and "The Man Who Fell into the Water," which are found within the pages of the manuscript. The research focuses on the analysis of the composition and how the chosen themes are conveyed through symbols in everyday life scenes. The examined miniatures are designed as single compositions that cover entire pages, divided into two separate sections: the first section realistically portrays events, characters, and locations from the text. In the other section, the themes are represented through the daily life scenes of common people, such as construction workers and woodcutters, in an allegorical style. These miniatures are considered significant examples representing the late 15th-century Herat court style due to their Sufi-inspired allegorical storytelling, balanced compositions, and the harmony between figures and settings, as well as the attention to detail in rendering the figures.
ENTERTAINMENT SCENES AND INSTRUMENTS IN HAFT PAYKAR MASNAVI MINIATURES Seçil SEVER DEMİR1* Serenat İSTANBULLU** * Dr., İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi ** Doç. Dr., İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar... more
ENTERTAINMENT SCENES AND INSTRUMENTS IN HAFT PAYKAR MASNAVI
MINIATURES
Seçil SEVER DEMİR1*
Serenat İSTANBULLU**
* Dr., İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi
** Doç. Dr., İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Müzik Bölümü
Abstract
Haft Paykar is a detached work of Nıẓāmī Ganjavī which is in the Masnavi Khamsah dated 1197. Haft Paykar
is about the life of Bahrām V. (d.438), one of the Sassanid Kings, his hunter personality and the romantic life
story he lived with his princesses brought from the seven climates. In this study, seven miniatures related to
the subject in the manuscript Khamsah copy dated 1665, with the inventory number 6613, the miniatures of
which are signed by the Turkmen artist Ṭâlib Lâlâ, which is preserved in the British Library today, are
discussed. According to the story, Bahrām Gūr built a mansion in black, yellow, green, red, blue, sandalwood
and white for each princess and equipped the interior in the same color, and visited a different princess in her
mansion every day of the week in accordance with astrology. The names of the instruments in the miniatures,
the characteristics of the period in which they were used, the purpose of use, the reality in the design and the
sazendes were analyzed one by one.
Keywords: Haft Paykar, Khamsah of Niẓāmī, Miniature, Music, Enstrument.
HEFT PEYKER MESNEVİSİ MİNYATÜRLERİNDE EĞLENCE SAHNELERİ VE
ÇALGILAR
Özet
Heft Peyker, Nizamî-yi Gencevi’nin, 1197 tarihli Hamse adlı mesnevisinde yer alan müstakil bir eserdir. Heft
Peyker, Sasani Krallarından V. Behrâm’ın (ö.438) yaşamı, avcı kişiliği ve yedi iklimden getirttiği prensesleri ile
yaşamış olduğu romantik yaşam öyküsünü konu edinmiştir. Bu çalışmada, günümüzde British Library’de
muhafaza edilen 6613 Envanter numaralı, 1665 tarihli, minyatürleri Türkmen sanatçı Ṭâlib Lâlâ imzalı el yazma
Hamse nüshasındaki konu ile ilgili yedi minyatür ele alınmıştır. Hikâyeye göre Behrâm-ı Gûr, her prensese
siyah, sarı, yeşil, kırmızı, mavi, sandal ağacı ve beyaz renkte köşk yaptırarak içerisini de aynı renkte donatmış,
astrolojiye uygun şekilde haftanın her günü farklı bir prensesi köşkünde ziyaret etmiştir. İlgili minyatürlerin ele
alındığı ilk çalışma olan bu yayında her minyatür, metin ile resim ilişkisi, tasarım ve kompozisyon prensipleri
açısından değerlendirilerek ortak ve farklı yönleri ele alınmıştır. Minyatürlerde yer alan çalgıların, isimleri,
kullanıldığı döneme ait özellikleri, kullanım amacı, tasarımındaki gerçeklik ve sazendeler tek tek analiz
edilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Heft Peyker, Nizami’nin Hamsesi, Minyatür, Müzik, Çalgı.
The art of calligraphy, also known as "hüsn-i hat" in Islamic culture, involves writing Islamic script in accordance with aesthetic principles. Executed using Arabic letters, this art form emphasizes the aesthetics and meaning of writing.... more
The art of calligraphy, also known as "hüsn-i hat" in Islamic culture, involves writing Islamic script in accordance with aesthetic principles. Executed using Arabic letters, this art form emphasizes the aesthetics and meaning of writing. The calligraphers, known as "hattat," adhere to rules to create Imagely pleasing scripts. The essence of calligraphy lies in expressing the aesthetics and essence of writing. Influenced by Islam's emphasis on writing and avoidance of imagery, calligraphy has become one of the most valued forms of Islamic art. This study aims to examine the contributions of the prominent Calligrapher Shaikh Hamdullah (1436-1520), a pioneer of Turkish Calligraphy, to the art through the example of a "thuluth and naskh hadith and poetry panel" Conducted through a literature review, this research delves into the Ottoman calligraphy, aklâm-ı sitte (six scripts), and the Shaikh Hamdullah school, focusing on his muraqqa at the Metropolitan Museum of Art. During the Ottoman era, aklâm-ı sitte styles like thuluth and naskh; muhaqqaq and rihani; tawqi and riq'a, evolved under Hamdullah's influence. His style of naskh calligraphy became the preferred method for transcribing the Quran across the Islamic world, giving rise to the Shaikh Hamdullah School. His contributions encompass Qur'an manuscripts, calligraphic panels, and muraqqas, held in prestigious collections worldwide. The tradition of granting, or certification, has preserved Shaikh's style, allowing his teachings to endure. The discussed artwork, a part of Shaikh's muraqqa album, features thuluth headings and naskh text lines drawn with ink and reed pen on marbled paper. In the work, which represents one of the most ideal example of the thuluth and naskh styles in calligraphy, onyl gold-painted mini flowers and rulers were observed as elements of illumanition.
Research Interests:
The purpose of this study is to examine the tuğra form, an important element of Ottoman calligraphy, in terms of its place in Turkish calligraphy, historical development, usage areas, and design features. In this context, it is emphasized... more
The purpose of this study is to examine the tuğra form, an important element of Ottoman calligraphy, in terms of its place in Turkish calligraphy, historical development, usage areas, and design features. In this context, it is emphasized that the significance of the tuğra goes beyond its function in official documents, serving as an art piece reflecting the artistic sensibilities of its era. Tughras are typically designed in a curved form consisting of the sere, beyze, tuğ, and hançer parts, including the name of the sultan, his father's name, and the phrase "el muzaffer daima." The composition and ornamentation of this text depend on the skills of the artisans of the era and the opulence of the reign. The earliest curved tughra examples that can be found are seen in documents of the Great Seljuk Empire. Later, the use of tughras continued in the Anatolian Seljuks and the Ottoman Empire. Officially, the use of tughras ended on November 1, 1922, with the abolition of the monarchy. The tughra served as a title in official correspondence in the Ottoman state and represented the sultan's signature and the seal of the state. As such, tughras appeared on official documents such as orders, decrees, land deeds, diplomas, as well as on coins, stamps, registration books, dynastic emblems, flags, and official architectural monuments. Additionally, calligraphy works in the form of tughras were created with verses from the Quran, prayers, the Basmala, hadiths, aphorisms, and personal names. The tughra of Ottoman Sultan Orhan Bey, which included the names of "Orhan and his father Osman," laid the foundation for all Ottoman tughra designs. In this study, the tughra of Sultan Suleiman the Magnificent, produced in the Istanbul Palace Workshop during the 16th century, which is considered the brightest period of the Ottoman Empire, was examined. This tughra, currently on display at the New York Metropolitan Museum of Art, was analyzed in terms of its text, calligraphy design, composition features, and illumination patterns. The tughra's design features prominently include the use of gold and navy blue. Illumination patterns feature saz-style dagger leaves, double tahrir-style hatayi designs, stylized carnations, and cloud motifs. Due to these design characteristics, it is believed that the tughra was created in the style of Kara Memi, the chief illuminator of the era.As a result of the research, it was concluded that tughras were not limited to being merely official documents
Research Interests:
NEW YORK METROPOLİTAN SANAT MÜZESİNDEKİ MANTIKU’T-TAYR ÖRNEĞİNDE 15. YY. HERAT MİNYATÜR SANATINA BAKIŞ Dr. Seçil SEVER DEMİR İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Fakülte Sekreteri Geleneksel Türk Sanatları... more
NEW YORK METROPOLİTAN SANAT MÜZESİNDEKİ MANTIKU’T-TAYR ÖRNEĞİNDE 15. YY. HERAT MİNYATÜR SANATINA BAKIŞ

Dr. Seçil SEVER DEMİR
İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Fakülte Sekreteri
Geleneksel Türk Sanatları
sesevef@gmail.com
0000-0002-1506-2840

Metropolitan Sanat Müzesi'ndeki "Mantıku't-Tayr" örneği, 15. yüzyıl Herat Minyatür Sanatı üzerinden bir perspektif sunmaktadır. Minyatür sanatı, metin içerisine yerleştirilen iki boyutlu resimler vasıtasıyla el yazma kitaplar veya murakka albümlerinde anlatılan konuların görselleştirilmesini amaçlayan bir sanat formudur. Bu sanat formu, özellikle İran ve Osmanlı coğrafyasında üretilen eserlerle temsil edilen İslam minyatür sanatının öne çıkan bir örneğidir. Metropolitan Sanat Müzesi, İslam Sanatı alanında zengin bir yazma eser koleksiyonuna sahip dünyanın önde gelen kurumlarından biridir. Müzenin web sayfası üzerinden binlerce yazma eser sayısallaştırılarak erişime sunulmaktadır. Bu koleksiyonda yer alan nadir ve önemli örnekler arasında İranlı ünlü Sufi şair Ferîdüddin Attâr "Mantıku't-Tayr" adlı dünyaca tanınan tasavvufi mesnevisi nüshaları gelmektedir. Şair eserinde manevi arayışın, insanların kendi içlerine doğru bir yolculuk olduğunu kuşlar aracılığıyla dini ve dünyevi bağlamlarda anlatmaktadır. "Mantıku't-Tayr"ın konusu Hüdhüd kuşunun liderliğindeki kuşların, Kaf Dağı'nda yaşayan Simurg'u padişah olarak seçmek için giriştikleri zorlu yolculuktan ve bu süreçte arayıştan vazgeçen kuşlara yönelik Hüdhüd'ün anlattığı öğretici hikayelerden oluşmaktadır. Yazmanın Metropolitan Sanat Müzesi'ndeki 63.210 numaralı minyatürlü nüshası İslam minyatür sanatının dönemsel bir temsilcisidir. Bu nüsha, 1478 yılında Sultan Hüseyin Baykara döneminde Herat'taki saray atölyesinde görevli hattat Sultan Ali el-Meşhedî tarafından istinsah edilmiş, tezhipli ve minyatürlü sayfaları belirlenmiştir. Aynı zamanda bu çalışmanın odak noktasını oluşturan minyatürler de bu süreçte üretilmiştir. Esere daha sonra I. Şah Abbas döneminde İsfahan’da minyatürler ve tezhipli zahriye sayfaları eklenmiş eser ayrıca muhteşem bir kab ile ciltlenmiştir. Yenilenen eser, 1609 yılında Şah Abbas tarafından Erdebil'deki kraliyet ailesinin türbesine bağışlanmış olup 1963 yılında Metropolitan Sanat Müzesi'nin mülkiyetine geçmiştir. Bu çalışma kapsamında, söz konusu el yazmasında yer alan Nakkaş Kemaleddin Bihzâd (ö.1535) tarafından yönetilen Timurlu saray atölyesinde üretilen "Suya Düşen Adam" (63.210.44), "Bir Prense Olan Sevgisini İfade Eden Dilenci" (63.210.28), "Babasının Yasını Tutan Oğul" (63.210.35) ve "Horasan'lı Şeyh Ebu Sa'id Mihna'i ve Köylü" (63.210.49) adlı minyatürler, 15. yüzyılda Herat Sanat ekolü açısından analiz edilmiştir. Bu minyatürler, Herat Sanat ekolünün özelliklerini taşımakta ve dönemin sanat anlayışını yansıtmaktadır.
Anahtar Kelimeler: İran Minyatürü, Nakkaş Kemaleddin Bihzâd, 15. yüzyıl Herat Minyatür Sanatı, Ferîdüddin Attâr, Mantıku't-Tayr, Metropolitan Sanat Müzesi



A PERSPECTIVE ON 15TH CENTURY HERAT MINIATURE ART IN THE EXAMPLE OF "MANTIKU’T-TAYR" AT THE METROPOLITAN MUSEUM OF ART IN NEW YORK

PhD. Seçil SEVER DEMİR
Faculty Secretary in the Faculty of Fine Arts at Izmir Democracy University, Turkey
Traditional Turkish Arts
sesevef@gmail.com
0000-0002-1506-2840
The example of "Mantıku't-Tayr" at the Metropolitan Museum of Art provides a perspective on the 15th-century Herat Miniature Art. Miniature art is an art form that aims to visualize the topics depicted in illuminated manuscripts or Muraqqa albums through two-dimensional paintings integrated into the text. It represents a prominent example of Islamic miniature art, particularly represented by works produced in the Iranian and Ottoman regions. The Metropolitan Museum of Art is one of the world's leading institutions with a rich collection of manuscript works in the field of Islamic Art. Thousands of manuscripts have been digitized and made accessible through the museum's website. Among the rare and significant examples in this collection are the renowned Sufi poet Ferîdüddin Attâr's copies of "Mantıku't-Tayr," a widely recognized Sufi allegorical poem. In his work, the poet uses birds to depict the spiritual quest as a journey within oneself, exploring religious and worldly contexts. The subject of "Mantıku't-Tayr" revolves around the challenging journey of birds, led by the Hoopoe bird, to select the Simurgh, residing in the Mount Qaf, as their king. It consists of instructive stories narrated by the Hoopoe to the birds who give up on their search during the process. The manuscript's miniature-laden copy, numbered 63.210, at the Metropolitan Museum of Art is a representative of Islamic miniature art from that period. It was calligraphed and adorned with miniatures by the scribe Sultan Ali al-Mashhadi, who served in the palace workshop in Herat, during the reign of Sultan Husayn Bayqara in 1478. The miniatures that form the focal point of this work were also produced during this process. Later, during the reign of Shah Abbas I, miniatures and illuminated pages were added in Isfahan, and the work was magnificently bound. The renewed work was donated by Shah Abbas to the mausoleum of the royal family in Ardabil in 1609 and eventually became the property of the Metropolitan Museum of Art in 1963. Within this study, the miniatures "The Man Who Fell into the Water" (63.210.44), "A Beggar Expressing His Love to a Prince" (63.210.28), "A Son Mourning His Father's Death" (63.210.35), and "Shaikh Abu Said Mihran'i and a Villager from Khurasan" (63.210.49), produced in the Timurid court workshop led by Painter Kamal-ud-din Bihzad (d. 1535), have been analyzed in terms of the Herat Art School in the 15th century. These miniatures bear the characteristics of the Herat Art School and reflect the artistic understanding of that period.
Key Words: Iranian Miniature, Painter Kamal-ud-din Bihzad, 15th-century Herat Miniature Art, Feridüddin Attar, Mantıku't-Tayr, Metropolitan Museum of Art
MİNYATÜR METNİ NASIL ANLATIR: İNGİLİZ KÜTÜPHANESİ (BRITISH LIBRARY) NİZÂMİ-Yİ GENCEVÎ İSKENDERNAME ÖRNEĞİ Özet İslam minyatür sanatının günümüze ulaşan en önemli örnekleri Osmanlı ve İran coğrafyasında üretilmiş yazma eserlerde... more
MİNYATÜR METNİ NASIL ANLATIR: İNGİLİZ KÜTÜPHANESİ (BRITISH LIBRARY) NİZÂMİ-Yİ GENCEVÎ İSKENDERNAME ÖRNEĞİ
Özet
İslam minyatür sanatının günümüze ulaşan en önemli örnekleri Osmanlı ve İran coğrafyasında üretilmiş yazma eserlerde bulunmaktadır. Bu eserler dünyanın çeşitli koleksiyonlarında nadide eserler olarak korunmaktadır. Bu çalışmanın amacı İngiltere British Library Arşivinde yer alan Nizami-i Gencevi’nin Hamse adlı kitabının 1665 yılında İran’da yazılmış olan “Add MS.6613” envanter numaralı nüshasındaki İskendername bölümü 261v sayfasındaki “İskender, Hızır ve İlyas'ın Kurutulmuş Balıkları Hayat Suyuna Koymasını Gözlemleyen Bir Melek” adlı minyatürü kompozisyon düzeni açısından incelemektir. Araştırma soruları: Minyatür neyi anlatır? İskendername’nin konusu nedir? Çalışma konusu olan minyatürde kompozisyon nasıl kurulmuştur? Şeklinde sıralanabilir. Nizami’ye göre Kur’an-ı Kerim’in Zulkarneyn olarak tanımladığı kutsal kişilik olan İskender, ölümsüzlüğe kavuşmak için ab-ı hayatı büyük, zengin ordusu ve Hızır ile zorlu deniz yolculuğu sonrasında Karanlıklar Ülkesine ulaşarak aramıştır. İskendername’yi mesnevi şekline ilk yazan Nizami-i Gencevi olup daha sonra Fars ve Türk edebiyatında sıklıkla yazılan bir konu olagelmiştir. Bu çalışmanın yöntemi literatür tarama tekniğidir. Konu edilen minyatüre müzenin açık erişim sayfası vasıtasıyla orijinal eserden ulaşılmıştır. Elde edilen bulguların başında, minyatürün, yer aldığı metni açıklamak için yapıldığı, mesnevi metninde geçen ana karakterlerin minyatür resimleme kurallarına göre daha büyük ve merkezde resmedilerek tasvire bakıldığında kolaylıkla seçilebildiği, minyatürün perspektiften arınmış, iki boyutlu resimleme tekniğiyle tasarlanmış olduğu, figürlerin temsili karakterler olarak yöresel kıyafetleri ile tasvir edildikleri, minyatürün metni açıklayan resim olmanın yanında sanat eseri olma yönünü de ortaya koyduğu sonucuna varılmıştır.  Anahtar Kelimeler: Minyatür, Nizami’yi Gencevi, İskendername, İngiliz Kütüphanesi
HOW MINIATURE DESCRIBES THE TEXT: THE CASE OF THE ISKANDARNĀMAH BY NIẒĀMĪ GANJAVĪ IN THE BRITISH LIBRARY Abstract The most important examples of Islamic miniature art that have survived are found in manuscripts produced in the Ottoman and Persian geography. These works are preserved rare manuscripts in various collections of the world today. The aim of this study is to examine the miniature titled “Iskandar and an angel observing Khizr and Ilyās putting the dried fish into the Water of Life” on page 261v of the Iskandarnāmah chapter of the book numbered “Add MS.6613” in terms of composition. Research questions: What does the miniature tell? What is the subject of İskendername? How was the composition established in the miniature, which is the subject of the study? It can be sorted as According to Niẓāmī, Iskandar, the holy person whom the Qur'an describes as Zulkarneyn, sought immortality by reaching the Land of Darkness after a difficult sea voyage with his big, rich army and Khizr. Iskandarnāmah by 1 Bu çalışma, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından 28-30 Eylül 2022 tarihleri arasında düzenlenen “2. Uluslararası Kültür, Sanat ve Toplum Sempozyumu” nda bildiri olarak sunulmuştur. 72Niẓāmī Ganjavī was the first to write Iskandarnāmah in the form of masnavi, and later, it has been a frequently written subject in Persian and Turkish literature. The method of this study is literature review technique. The subject miniature has been accessed from the original work through the open access page of the museum. At the beginning of the findings, the miniature was made to explain the text it is in, the main characters in the masnavi text are larger than the miniature illustration rules and can be easily selected when looking at the depiction, the miniature is free from perspective, designed with a two-dimensional painting technique, the figures are dressed in local clothes as representative characters. It has been concluded that the miniature reveals the aspect of being a work of art as well as being a painting that explains the text. Keywords: Miniature, Niẓāmī Ganjavī, Iskandarnāmah, British Library
ICSSIET CONGRESS 1st INTERNATIONAL CONGRESS AND EXHIBITION ON ART AND DESIGN RESEARCH (ART & DESIGN 2022)
ISBN:978-605-2339-55-8
EGE UNIVERSITY FACULTY OF FINE ARTS DESIGN AND ARCHITECTURE INTERNATIONAL DESIGN & CINEMA SYMPOSIUM 17-18 June 2021 ABSTRACT BOOK, ss:43 BELGESEL FİLM ANLATISI BAĞLAMINDA NAKKAŞ LEVNİ’NİN HALİÇ’TE GECE GÖSTERİLERİ KONULU... more
EGE UNIVERSITY
FACULTY OF FINE ARTS DESIGN AND ARCHITECTURE
INTERNATIONAL DESIGN & CINEMA SYMPOSIUM
17-18 June 2021
ABSTRACT BOOK, ss:43
BELGESEL FİLM ANLATISI BAĞLAMINDA NAKKAŞ LEVNİ’NİN HALİÇ’TE GECE GÖSTERİLERİ KONULU MİNYATÜRLERİNİN KOMPOZİSYON TASARIMI AÇISINDAN İNCELENMESİ
Belgesel sinemanın kendine özgü bir sinematografik dili ve tasarımı bulunmaktadır. Bir sanat dalı olarak belgesel sinemanın ana gayesi insanlara bilgiyle birlikte duyguyu da aktarmaktır. Belgesel sinemada söylem oluşturma sürecinde yazılı kaynakların büyük öneme sahip olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda tarih yazımının görselleştirilmesinde büyük öneme sahip olan minyatür sanatı, yazılı metnin ve konuya göre gerçek olayların; zaman, mekân, karakterler ve söylem gibi pek çok açıdan kayıt altına alınmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada Osmanlı döneminde 18. yüzyıla damgasını vuran Lale Devri’ni konu alan belgesel anlatısında, tasarımın oluşturulma sürecine minyatür sanatının nasıl kaynaklık edebileceği, Osmanlı Padişahı III. Ahmed (1703-1730)’in dört şehzadesi için düzenlenen 18 Eylül 1720 tarihinde başlayan ve 15 gün boyunca süren sünnet şenliğini anlatan ‘Surname-i Vehbi’ (Şenlik Kitabı) yazma eseri üzerinden incelenerek aktarılmıştır. Bu kapsamda incelenebilecek en seçkin örneklerin başında gelen eser, sadece sünnet şenliğini anlatmakla kalmamış Lale Devrinin en önemli yazılı ve resimli tanığı olarak günümüze ulaşmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi’nde (A.3593) muhafaza edilen yazmada, Osmanlı saray şenliği 137 minyatür ve açıklayıcı metin ile kronolojik olarak kayıt altına alınmıştır. Eserin metnini dönemin saray şairi Vehbi (Ö.1736) yazmış, minyatürlerini dönemin saray baş nakkaşı Abdül Celil Çelebi (Levnî) (Ö.1733) yapmıştır. Nakkaş Levnî eserde alaylar, ziyafetler ve Haliç’te gece gösterileri olarak üç ayrı gurupta minyatür kompozisyonları yaratmıştır. Bu çalışmanın örneklemini ‘Haliç’te Gece Gösterileri’ konusunda yapılmış olan dört çift sayfa minyatür tasarımı oluşturmaktadır. Bu çalışmada amaç belgesel film anlatısı söylemini oluşturmada tarihsel yazın kaynağı olarak önemli yere sahip olan minyatürleri; metin ile minyatür arasındaki söylem ilişkisi, sahne düzeni, sahnede yer alan figürler, figürlerdeki hiyerarşik sıralama ve kullanılan renkler gibi farklı açılardan ele alarak görsel söylemi okumak üzerine bir çözümleme yapmaktır. Çalışmanın sonucunda her kompozisyonun gerçek tarihi akışında, gerçek olay ve kişilere sadık kalarak minyatürün kurallarına uygun şekilde, nakkaşın kendine özgü tasarım üslubuyla yaratılmış olduğu görülmüştür. Belgesel sinemanın anlatım tarzına uygun şekilde minyatür tasarımlarında da ana karakterler daha büyük resmedilerek kompozisyonun merkezinde konumlandırılmıştır. Levnî resimlerinde figürlerin kıyafetleri, aksesuarları, dekordaki diğer eşyalar ve diğer yan figürlerde gerçekte tercih edildiği gibi kırmızı, sarı, yeşil, turuncu gibi sıcak renkleri tercih etmiştir. Gerek kıyafet tasarımı gerekse mekân kurgusunda aslına sadık kalarak minyatürün belgeselci gücünü sonuna kadar kullanmıştır. Bu bağlamda belgesel sinemanın söylemini oluşturduğu gibi dönemin belgeleme tarzı minyatür sanatının da önemli bir yere sahip olduğunu söylemek, oldukça anlamlı bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Minyatür, Levnî, Surname-i Vehbi, Belgesel Sinema Söylemi, Lale Devri.
Giriş Koruma altındaki Kültür ve Tabiat varlıklarından El Yazmaları/Yazma Eserler: papirustan deriye, pamuk levhadan kâğıda kadar farklı malzemeler üzerine fen, din, edebiyat, tarih, vb. konularda el ile yazılmış eserlerdir (Sinan, 1987:... more
Giriş
Koruma altındaki Kültür ve Tabiat varlıklarından El Yazmaları/Yazma Eserler: papirustan deriye, pamuk levhadan kâğıda kadar farklı malzemeler üzerine fen, din, edebiyat, tarih, vb. konularda el ile yazılmış eserlerdir  (Sinan, 1987: 33-35; Derman, 1987:24-25), (http://www.yazmalar.gov.tr/sayfa/yazma-kitaplar/9). Yazma eserlerden süreklilik, tarihsellik, özgünlük gibi özelliklere sahip olanlar “kültürel değer” olarak tanımlanmışlardır. Bu eserler ülkemizde pek çok kütüphane, müze, özel koleksiyonda ve özellikle Kütüphaneler Genel Müdürlüğüne bağlı yedi adedi İstanbul’da olmak üzere toplam on üç yazma eser kütüphanesinde korunmakta, sergilenmekte ve araştırmacıların istifadesine sunulmaktadır. Bu kurumlarda yaklaşık olarak toplam yüz beş bin adet yazma eser mevcuttur  (http://www.yazmalar.gov.tr/sayfa/yazma-kitaplar/9).
Kültürümüzün maddi ürünlerinin en önemlilerinden olan yazma eserler; biyolojik, çevresel, kimyasal ve insanların verdiği zararlar gibi farklı sebeplerle tahrip olmaktadır. Yazma eserlerin Konservasyon (koruma) ve restorasyon(onarım) yöntemleri 18. yy’dan bu yana başlayan çalışmalar ile dünyada ve ülkemizde kanunlar ile güvence altına alınmıştır (Baydar, 2004:79).
Genel anlamda konservasyon ve restorasyon, insanların sahip oldukları nesnelerden elde ettikleri yararı olabildiğince uzatmak amacıyla yapılan çalışmalardır. Bugün bu kavramlar doğal ve kültürel varlıklarımızdan yazılı belge, basılı belge, dokuma ve el işleri gibi eserlerin bozulmadan ileriki kuşaklara aktarılması için yapılan çalışmaları kapsamaktadır (Ana Britannica 17, 1989: 112.-.114).
Yazma eserlerin korunması ile ilgili tüm işlemler, farklı meslek guruplarından pek çok uzmanın bir arada çalışmasını gerektiren uygulamaları içermektedir. Konservasyon kelimesi İngilizcede koruma kelimesiyle eş anlamlıdır ancak müzecilik alanında eserin bozulmadan korunması ve onarımı işlemlerinin her ikisini birden kapsamaktadır (Karavar, 2017: 104).

Birçok tanımı yapılan konservasyon aynı zamanda herhangi bir eser, nesne ya da olguyu elden geldiği kadar bozulmadan, o andaki durumunda tutma olarak da nitelendirilebilir. Bozulmayı yavaşlatıcı, mümkünse önleyici veya eserin bozulmaya direncini artırıcı eylem olarak da tanımlanan korumada (Müzelerde Koruma: Çevresel Koşulların Denetimi, 1987: 30) eser, nesne ya da olgunun; mümkün olabilen en az değişim ve müdahale ile saklanması gereği ön plandadır. Korumada amaç; çevre koşullarını kontrol altına alarak olabilecek yeni hasarları önlemek ve bozulma sürecini yavaşlatmaktır.
Eserlerin niteliklerine bağlı olarak değişen koruma uygulamalarının iki türü vardır.  Bunlardan ilki ve dünya müzecilerinin en çok gündeminde olanı “koruyucu konservasyon” (preventiva konservation, pasif koruma), diğeri ise “aktif konservasyon” ya da aynı anlamda kullanılan “restorasyon” dur. Günümüzde eserlerdeki bozulma nedenleri bilimsel yöntemlerle ortaya çıkarılabildiği için koruyucu Konservasyon uygulamaları etkin bir şekilde yapılabilmektedir (Enez, 1994:6).
Aktif Konservasyon/Restorasyon (Onarım) ise; bozulmuş, bütünlüğünü ve anlaşılabilir olma durumunu yitirmiş bir eserin belgesel niteliğine ve görsel oluşumuna zarar vermeden kaybettiği değeri geri kazandırma eylemidir (Müzelerde Koruma: Çevresel Koşulların Denetimi, 1987: 30). Başka bir kaynakta ise aktif konservasyon objenin eksik parçalarını tamamlayarak orijinaline mümkün olduğunca benzeyecek şekilde onarım yapma işlemi olarak da tanımlanmıştır (Anmaç ve Karavar, 2000: 166). Ülkemizde yazma eserlerin koruma ve onarımı "İstanbul Yazma ve Nadir Eserler Patoloji ve Restorasyon Araştırma Merkezi", “Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Yazma Eser Konservasyon ve Araştırma Merkezi”, "Konya Yazma ve Nadir Eserler Restorasyon Araştırma Merkezi" de yapılmaktadır.
İtalya, Fransa, Almanya ve Amerika olmak üzere birçok ülkede bu değerli kültür varlıklarını korumak amacıyla "Patoloji ve Restorasyon Merkezleri" kurulmuştur. Günümüzde bu merkezlerde her türlü koruma ve onarım uygulamaları yapılmaktadır (http://www.yazmalar.gov.tr/sayfa/yazma-kitaplar/9)(17.05.2019).
Konservasyon ve restorasyon işlemlerinde öncelikle eserin künyesi oluşturularak kayıt altına alınmakta, ön inceleme ve belgeleme çalışmaları yapılmaktadır. Belgeleme; aktif ve pasif konservasyon öncesinde ve konservasyonun tüm aşamalarında gerçekleştirilmesi zorunlu olan son derece önemli bir çalışmadır. Bir restoratör, esere müdahale etmeden önce eserle ilgili bilgileri doğru bir şekilde, yazılı ve görsel olarak kayıt altına almalıdır (Babaaslan, 2016: 3-5).
Belgeleme işleminde; eserin künyesi, restorasyona alınma nedeni, cilt ve metin kısmında meydana gelen bozulmaların açıklamaları, hammadde özellikleri ve tanımı, konservasyon aşamaları ve malzemeleri ayrıntılı bir şekilde kaydedilmelidir. Belgeleme kapsamında tutulan kayıtlar; hammadde ve fiziksel özelliklerinin tanımlanmasına bağlı olarak, eserin meydana getirildiği döneme dair farklı bilgilerin ortaya çıkmasını sağlayacak ve araştırmacılar için bir veri tabanı oluşturacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle, restorasyonu yapılacak eserde bulunan filigranlar ve mühürler tespit edilerek, metin kısmında kullanılan kâğıt ve cilt kısmında kullanılan deri ayrıntılı bir şekilde incelenip fotoğraflanarak kayıt altına alınmalıdır (http://www.suleymaniye.yek.gov.tr/Home/Index_?n_id=54), (İlden, 2009: 65).
Bu çalışmada esas olarak üzerinde durulacak konu; yazma eserlerin pasif konservasyonunda yapılması gereken işlemler ve yazma eserlerin ömrünü mümkün olduğunca uzatmak için gerekli olan ideal ortamların nasıl oluşturulacağının gösterilmesidir. Bu maksatla I. Bölümde “Yazma Eserlerin Bozulma Nedenleri” başlığında, biyolojik faktörler, çevre faktörleri, kimyasal istikrarsızlıklar ve insanların verdiği zararlar anlatılmış; II. Bölüm de ise bu zararlı etmenlerden korunmada yapılan işlemler “Yazma Eser Pasif Konservasyon Yöntemleri” başlığı altında açıklanarak çalışmamız sonuç bölümü ile tamamlanmıştır.
THE VISUAL IDENTITY OF THE ANGEL IMAGE IN ISLAMIC FAITH IN TERMS OF FINE ARTS EDUCATION ABSTRACT According to Islam, there are as many angels whose numbers can only be known by Allah. Angels live in a separate realm like spirits and in a... more
THE VISUAL IDENTITY OF THE ANGEL IMAGE IN ISLAMIC FAITH IN TERMS OF FINE ARTS EDUCATION
ABSTRACT
According to Islam, there are as many angels whose numbers can only be known by Allah. Angels live in a separate realm like spirits and in a separate dimension, unique to them (Gölcük-Toprak, 1992: 358). "According to what is recorded in the Quran and hadiths, angels are spiritual beings with subtle bodies that can enter into various forms with luminous structures, and they engage in worshiping and obedience to Allah and never go out of His command. Angels do not have masculinity and femininity and do not eat or drink (Hud, 69-70), they do not sleep, they are winged beings that are far from bodily desires and have no soulful desires. " (Colak, 2012: 30). The large number of wings of angels can be considered as indicators that will enable them to perform the tasks given by Allah more quickly and increase the rank and value of angels in the eye of Allah. Archangels: Gabriel, Michael, Israel, Azrael. Apart from these, there are Hafaza Angels, Hamele-i Arsh Angels, Spirit or Spirit Hand Confident Angel, Traveler Angels, Kerribiyun Angels, Munkar and Nekir Angels, Harut and Marut Angels, Ridvan.
The aim of this study is; The aim of this course is to reveal the visual identity of the angel image, which is the subject of numerous conceptual researches in the field of social sciences, in the education of fine arts. In this context, the concept of angel, the historical process of the depiction of the figure, the pattern analysis of the figures and the stages of producing original designs in the "Miniature Art" education given in the Department of Traditional Turkish Arts under fine arts education were discussed.
Keywords: Angel, Gabriel, Miniature, Fine Arts Education, Falname, Kısas-ı Enbiya, Cami'üt Tevarih, Mi'racname, Kitab El-Tiryak, Acaibü'l-Mahlukat ve Garaibu'l Mevcudat
18. yüzyılda Osmanlı sarayının ünlü Nakkaşbaşı Levnî (Abdülcelil Çelebi) (Ö.1732), o dönemde Osmanlı sarayında çalışmalar yapan Fransız ressam Vanmour’un yağlıboya resimlerinden de etkilenerek, Osmanlı minyatür sanatında apayrı bir çığır... more
18. yüzyılda Osmanlı sarayının ünlü Nakkaşbaşı Levnî (Abdülcelil Çelebi) (Ö.1732), o dönemde Osmanlı sarayında çalışmalar yapan Fransız ressam Vanmour’un yağlıboya resimlerinden de etkilenerek, Osmanlı minyatür sanatında apayrı bir çığır açmıştır. Levnî’nin eserleri arasında en ünlüleri, Sultan III. Ahmed (1703-1730)'in oğullarının sünnet düğünü törenlerini anlatan "Surname'i Vehbî"nin resimleri, "Kebir Musavver Silsilename" ve ayrıca murakka albümlerinde toplanmış tek yaprak halindeki; farklı din, etnik köken ve mesleklere sahip kişiler ve karakteristik pozlar içinde güzel giyinmiş kadın figürlerini içeren minyatürlerdir. Levnî’nin tasvir sanatına en önemli etkilerinden biri, saray içinden ve dışından kişileri minyatür tarzında resimleyerek minyatürleri kitabın dışına çıkartmış olmasıdır. Dönemin sanat anlayışında cesur girişimler olarak kabul edilebilecek bu resimler, bugün Osmanlı’nın sanat alanında Batı’yla olan ilk etkileşimlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Kitaplığındaki H.2164 Numaralı arşivde bulunan, Nakkaş Levnî’nin 1710-1720 yıllarında yapmış olduğu kadın ve erkek portre minyatürlerinden oluşan murakka albümünden seçilen kadın figürlü resimler ele alınmıştır.

AN EVALUATION OF WOMAN FIGURES IN NAKKAŞ LEVNÎ’S MINIATURE PAINTINGS
Abstract
The famous Head Nakkaş Levnî (Abdülcelil Çelebi) (D. 1732) of the Ottoman palace in the 18th century, also influenced by the oil paintings of the French painter Vanmour, who worked in the Ottoman palace at that time, broke new ground in Ottoman miniature art. The most famous of Levni's works are Sultan III. Pictures of "Surname'i Vehbi", which tells about the circumcision wedding ceremonies of Ahmed (1703-1730) 's sons, "Kebir Musavver Silsilename" and also in the form of a single leaf collected in murakka albums; These are miniatures containing people of different religions, ethnicities and professions and beautifully dressed female figures in characteristic poses. One of the most important influences of Levni on the art of depiction is that he took the miniatures out of the book by painting people inside and outside the palace in miniature style. These paintings, which can be considered as brave initiatives in the art understanding of the period, are today considered as one of the first interactions of the Ottoman with the West in the field of art. In this study, pictures with female figures selected from the murakka album consisting of female and male portrait miniatures made by Nakkaş Levni between 1710-1720, which are in the archive number H.2164 in the Treasury Library of Topkapı Palace Museum, are discussed.
THE ILLUSTRATIONS OF MIRAJ (ASCENSION) IN NÎSÂBÛRÎ’S (SA’LEBİ) KISAS-I ENBİYÂ MANUSCRIPTS Seçil SEVER DEMİR, Filiz ADIGÜZEL TOPRAK Abstract In this paper, five different illustrations with the theme of ‘Prophet Muhammed’s Miraj... more
THE ILLUSTRATIONS OF MIRAJ (ASCENSION) IN
NÎSÂBÛRÎ’S (SA’LEBİ) KISAS-I ENBİYÂ MANUSCRIPTS
Seçil SEVER DEMİR, Filiz ADIGÜZEL TOPRAK
Abstract
In this paper, five different illustrations with the theme of ‘Prophet Muhammed’s Miraj (Ascension)’ found in two
illustrated copies of Nîsâbûrî's literary work titled Kısas-ı Enbiyâ dated 16th century, are examined in terms of
composition and figures. Two of these illustrations are included in the Kısas-ı Enbiyâ, produced in Shiraz in the second
half of the 16th century, registered in the 'Diez A fol.3' collection of Staatsbibliothek zu Berlin (Berlin State Library).
The other three illustrations are included in the Kısas-ı Enbiyâ, produced in Kazvin between 1570-1580, registered in
the ‘Keir3’ collection of the Dallas Museum of Art (Dallas Art Museum). In the Islamic tradition, the ‘Miraj’
(Ascension) narrates the journey of Muhammad from Mecca to Jerusalem and from there to the skies. In Islamic book
arts, manuscripts with Miraj depictions produced between the 15th and 19th centuries show that Miraj is a popular and
accepted subject. In the illustrations examined within the scope of this study, the same composition setup was
followed. Due to the subject of Miraj, the common figures seen in illustrations are Muhammed, Burak, Gabriel and
other angels. These figures, which are defined as ‘Heavenly Servant Angels’ in the text of Kısas-ı Enbiyâ, can be
classified as the ones carrying incense burners; carrying the bowl of light filled with fire; carrying the beverage bowls
offered to Muhammad and the ones that prostrate and carry the Quran page. Accordingly, each figure is evaluated in
terms of its place in the composition, features of form and style; comparisons are made about the common and different
aspects of the figures. In addition, the figures are drawn individually, independent of the composition, in order to
present a detailed analysis of their form. The aim of this paper is to investigate the formal features of figures and other
visual elements in the depiction of the ‘Mi'raj’ and to evaluate the contribution of visual expression to cultural and
symbolic repertoire through illustrations.
‘Nîsâbûrî’nin (Sa’lebî) ‘Kısas-ı Enbiyâ’ Adlı Eserindeki Minyatürlerde Melek Figürü Ve Özgün Tasarımlar’ başlıklı Sanatta Yeterlik Tezi kapsamında Peygamber Hikâyeleri olarak tercüme edilen Kısas-ı Enbiyâ adlı (Kitābu’ara’isu’lmecālis fį... more
‘Nîsâbûrî’nin (Sa’lebî) ‘Kısas-ı Enbiyâ’ Adlı Eserindeki Minyatürlerde
Melek Figürü Ve Özgün Tasarımlar’ başlıklı Sanatta Yeterlik Tezi kapsamında
Peygamber Hikâyeleri olarak tercüme edilen Kısas-ı Enbiyâ adlı (Kitābu’ara’isu’lmecālis
fį ķıśaśu’l Enbiyâ) yazma eserin 16. yüzyılda Sâfevi devleti hâkimiyetinde olan
Kazvin ve Şiraz şehirlerinde istinsah edilmiş nüshaları incelenmiştir. Eserin orijinal
nüshası Nîsâbûrî (Sa’lebî) tarafından 11. yüzyılda Nişabur’da yazılmıştır. Eserde, Âdem
ve Havva’dan başlamak üzere Kur’an-ı Kerim’de geçen 25 peygamber ve önemli dini
kişilerin mucizelerine ait hikâyeler resimlenerek anlatılmıştır. Bu çalışma kapsamında
eserin günümüzde uluslararası koleksiyonlarda bulunan 6 istinsah nüshasındaki 49
melek figürlü minyatür incelenmiştir. Bu nüshalar, ‘Staatsbibliothek zu Berlin (SBB),
1577 tarihli Diez Fol A.3’; ‘Bibliothèque Nationale De France (BnF), 1581 tarihli
Persan 54’; ‘Bibliothèque Nationale De France (BnF), 1595 tarihli Persan 1313’; ‘The
New York Public Library (NYPL), 1577 tarihli Spencer Persian 1’; ‘The New York
Public Library (NYPL), 1580 tarihli Spencer Persian 46’ ve ‘Dallas Museum Of Art
(DMA), 1570/1580 tarihli Keir 3’te bulunan yazma eserlerdir. Bu yazmalar arasında
‘Meleklerin Hz. Âdem’e Secde Etmesi’, ‘Hz. Âdem ve Havva’nın Cennetten
Kovuluşu’, ‘Hz. İdris’in Öğrencileri ile Cennet Bahçesinde Sohbeti’, ‘Hz. İbrahim’in
Ateşe Atılması’, ‘Hz. Eyyûb ve Eşi Rahime’, ‘Hz. Musa’ya Cebrail’in Kutsal Kitabı
Getirmesi’, ‘Hz. Süleyman ve Kraliçe Belkıs’, ‘Hz. Süleyman’ın Ölümü’, ‘Hz.
Muhammed’in Mi’rac’a Yükselmesi’, ‘Peygamberlerin Cennet Bahçesinde Sohbeti’ vb.
konulardaki minyatürlerdeki melek figürleri incelenmiştir. Her bir Melek figürünün
mürekkep ve fırça ile aydınger kâğıda eskizleri çizilerek, biçim ve hareket özellikleri
daha anlaşılır hale getirilmiştir. Bu sayede meleklerin kompozisyonda bulunduğu yer ve
görevleri; tasarım özellikleri, genel fiziksel özellikleri, simaları, saç modelleri, giysi
tasarımları, başlıkları ve kanatları ayrı detaylar halinde analiz edilmiştir. Bu çalışmanın
amacı, incelenen yazmalar çerçevesinde, minyatürlü yazmalarda görülen melek
figürlerine ilişkin bir biçim, renk ve üslûp derlemesi yaparak, melek figürünün
geçmişteki anlam ve simgesel özelliklerini de göz önüne alarak günümüz sanat anlayışı
içinde değerlendirilmesine zemin oluşturmaktır.
ABSTRACT  The copied versions of Qisas Al-Anbiya (Kitābu'ara'isu'l-majālis fįiśaśu'l
Enbiyâ) which were written in the cities of Qazvin and Shiraz dominated by the Safavid
state in the 16th century were examined within the scope of the proficiency in art thesis
entitled ‘The Angel figure in the Illustrations of Nîsâbûrî’s (Sa’lebî) Qisas al-Anbiya
and Unique Designs’ which was translated as stories of the prophet. The original copy
of the work was written by Nishaburi (Sa’lebî) in Nisabur in the 11th century. In that
work, stories about the miracles of twenty-five prophets and significant religious people
in the Qur'an, commencing with Adam and Eve, are narrated with illustrations. As part
of this study, forty-nine angel-figure miniatures in six copies of the work, which are
currently in international collections, were examined. These copies, ' Staatsbibliothek zu
Berlin (SBB), Diez Fol A.3 dated 1577 '’ 'Bibliothèque Nationale De France (BnF),
Persan 54 dated 1581; 'Bibliothèque Nationale De France (BnF), Persan 1313 dated
1595'’’the New York Public Library (NYPL), Spencer Persian 1 dated 1577'; ’ The New
York Public Library (NYPL), Spencer Persian 46 dated 1580 ‘and ' Dallas Museum of
Art (DMA) are the manuscripts found in Keir 3 dated 1570/1580. Among these
manuscripts, angel figures in miniatures with the theme of ‘the Prostration of the Angels
To Prophet Adam’, ‘The expulsion of Adam and Eve from Heaven‘, ‘Idris’
Conversation with his disciples in the Garden of Eden', 'The story of Abraham Thrown
Into The Fire’, 'Abraham's Ascension', ‘Queen Belkis‘, 'Death Of Solomon’, '
Muhammad's Ascension to Miraj’, and ‘The Conversation of the Prophets in the Garden
of Eden’ were examined. By drawing sketches of each angel figure on tracing paper
with ink and brush, the shape and movement characteristics have been made more clear.
In this way, the place and duties of the Angels in the composition; design
characteristics, general physical characteristics, faces, hairstyles, clothing designs,
headdresses and wings were analysed in separate details. The aim of this study, within
the framework of the studied manuscripts, is to create the basis for the evaluation of the
angel figure in today's understanding of art by making a form, colour and style
compilation of the angel figures seen in illustrated manuscripts and by taking into
account the meaning and symbolic features of the past.
ÖZET Tezhip, el yazma eserlerin, altın ve çeşitli boyalar kullanılarak, geleneksel motiflerle ve belirli tasarım kuralları dahilinde süslenmesidir. “Tezhipleme” işine “Tezyinat”, tezhiplenmiş esere “Müzehhep Eser”, Tezhip sanatçılarına... more
ÖZET
Tezhip, el yazma eserlerin, altın ve çeşitli boyalar kullanılarak, geleneksel motiflerle ve belirli tasarım kuralları dahilinde süslenmesidir. “Tezhipleme” işine “Tezyinat”, tezhiplenmiş esere “Müzehhep Eser”, Tezhip sanatçılarına “Müzehhip ve Müzehhibe” adı verilir.
Tezhiplenmis eserler arasında; Kur’ an- ı Kerim’ler, hat levhaları (hilyeler, esma-i hüsna levhaları, ayetler, hadisler, özlü sözler, v.b.); dini, edebi, bilimsel kitaplar; beratlar, fermanlar ve tuğralar bulunmaktadır. Eskiden tezhip çalısmaları, çogunlukla saraya baglı nakkashanelerde; nadir olarak da, çesitli özel atölyelerde yapılmakta idi. Aynı zamanda bir saray sanatı olarak düsünebilecegimiz tezhip sanatı, döneminin sosyo-ekonomik ve politik ortamından da etkilenmistir. Türk Tezhip Sanatı’ nın tarihsel süreci; Selçuklu ve Beylikler Dönemi, Osmanlı Erken Dönem, Fatih Dönemi, Osmanlı Klasik Dönem, Osmanlı Batılılasma Dönemi ve günümüze gelerek Türkiye Cumhuriyeti’ nde devam etmektedir. Günümüzde, kitaplar el ile yazılmadıgından; tezhip çalısmaları daha çok duvara asılmak üzere yapılmış dekoratif amaçlı tasarımlar ve hat levhalarının tezyinatı seklinde devam etmektedir. Kur’ anlar sayıca, en fazla tezhiplenmis eserlerin basında gelmektedir. 7.yy.’ dan beri müslüman akınına ugrayan Anadolu’da,  slam etkisiyle gelisen hat sanatı ile beraber Kur’ an-ı Kerim’ lerin tezyinatı da baslamıstır. Kur’ anlara, kutsal kitap olması nedeniyle büyük önem verilerek, kagıdından, hattına, süslemesine ve cildine kadar her asaması itine ile hazırlanmıstır. Kur’ an-ı Kerim’ lerde ve diger yazma eserlerde ise; en yogun olarak süslenen alan zahriye sayfalarıdır. Zahriye, soldan saga dogru açılan eski kitaplardaki ön kapagın iç kısmındaki ilk sayfasıdır. Zahriye sayfalarında, her zaman aynı olamamakla birlikte; tezhipli alan, kitabın adı, müellifi, sahibi olan kisi yada kisilerin isimleri, alındıgı tarih, bir ya da birkaç beyitlik yazı ve mühürler bulunmaktadır. Zahriye sayfaları, bazen de tamamen bos bırakılmıstır. Yazmalarda, zahriye tezhibinin, dörtgen, daire, mekik ya da madalyon biçiminde farklı örnekleri görülmektedir.
Biz de arastırmamızda, en yogun tezhip örneklerinin zahriye sayfalarında bulundugundan yola çıkarak; zahriye kompozisyonlarının tasarım kuralları, desen, motif ve kompozisyon özellikleri hakkında bir analiz çalışması yapmayı hedefledik. Konumuzu, zahriye tezhibinin bir çesidi olan “madalyonlu zahriye sayfaları” yla sınırlanırdık. Çalısmamızda,  stanbul Türk ve  slam Eserleri Müzesi arşivinde bulunan 10 adet el yazma Kur’ an- ı Kerim’ in madalyonlu zahriye sayfası tezhipleri ele alınmıstır. Arastırmamız üç ana bölümden olusmaktadır. Birinci bölüm, iki alt baslık halinde sunulmustur. Bunlar; “Kur’ an-ı Kerim’ lerde Tezhipli Alanlar” ve “Zahriye Sayfalarının Özellikleri” dir. Kur’ an-ı Kerim’ lerde Tezhipli Alanlar baslıgında, serlevha, sure basları, duraklar, güller ve hatime sayfası tezhipleri ile diger tezhiplenen alanlar hakkında kısa bilgiler verilmistir.  kinci ana alt baslık olan “Zahriye Sayfalarının Özellikleri”nde, genel olarak Kur’ an’ lar ve diger yazmalarda zahriyelerin yeri, kompozisyon özellikleri ve dönemlerine göre desen özellikleri orjinal zahriye sayfalarından örneklerle birlikte anlatılmıstır.  kinci bölümde, Çalısmamızın konusuna dahil olan 10 adet madalyonlu zahriye sayfasını içeren Kur’ an-ı Kerim’ ler, envanter numarasına göre sıralanarak bir katalog olusturulmustur. Müze envanter defterinden edinilen bilgiler ile tarafımızca verilen, zahriyelerin desen özelliklerini anlatan açıklamalarla eserler tanıtılmıs; zahriye sayfalarının dijital fotograf makinesiyle çekilmis renkli baskıları verilmistir. Devamında, incelenen zahriyelerin desen analizleri eserlerin orjinal boyutlarına sadık kalınarak fırça ile eskiz kagıtlarına asamalar halinde çizilmistir. Bu zahriyelerin birer kesitleri de renklendirilerek gösterilmistir. Üçüncü bölüm iki adet uygulama çalışmasını içermektedir. Bunlardan ilki, 45 envanter numaralı eserin orijinal boyutlarına sadık kalınarak hazırlanan zahriye sayfası reprodüksiyonudur. Digeri uygulama çalısması ise; özgün tasarım olarak hazırlanan daire zahriye sayfası tezhibidir.
A PERSPECTIVE ON 15TH CENTURY HERAT MINIATURE ART IN THE EXAMPLE OF "MANTIKU’T-TAYR" AT THE METROPOLITAN MUSEUM OF ART IN NEW YORK PhD. Seçil SEVER DEMİR Faculty Secretary in the Faculty of Fine Arts at Izmir Democracy University,... more
A PERSPECTIVE ON 15TH CENTURY HERAT MINIATURE ART IN THE EXAMPLE OF "MANTIKU’T-TAYR" AT THE METROPOLITAN MUSEUM OF ART IN NEW YORK

PhD. Seçil SEVER DEMİR
Faculty Secretary in the Faculty of Fine Arts at Izmir Democracy University, Turkey
Traditional Turkish Arts
sesevef@gmail.com
0000-0002-1506-2840
The example of "Mantıku't-Tayr" at the Metropolitan Museum of Art provides a perspective on the 15th-century Herat Miniature Art. Miniature art is an art form that aims to visualize the topics depicted in illuminated manuscripts or Muraqqa albums through two-dimensional paintings integrated into the text. It represents a prominent example of Islamic miniature art, particularly represented by works produced in the Iranian and Ottoman regions. The Metropolitan Museum of Art is one of the world's leading institutions with a rich collection of manuscript works in the field of Islamic Art. Thousands of manuscripts have been digitized and made accessible through the museum's website. Among the rare and significant examples in this collection are the renowned Sufi poet Ferîdüddin Attâr's copies of "Mantıku't-Tayr," a widely recognized Sufi allegorical poem. In his work, the poet uses birds to depict the spiritual quest as a journey within oneself, exploring religious and worldly contexts. The subject of "Mantıku't-Tayr" revolves around the challenging journey of birds, led by the Hoopoe bird, to select the Simurgh, residing in the Mount Qaf, as their king. It consists of instructive stories narrated by the Hoopoe to the birds who give up on their search during the process. The manuscript's miniature-laden copy, numbered 63.210, at the Metropolitan Museum of Art is a representative of Islamic miniature art from that period. It was calligraphed and adorned with miniatures by the scribe Sultan Ali al-Mashhadi, who served in the palace workshop in Herat, during the reign of Sultan Husayn Bayqara in 1478. The miniatures that form the focal point of this work were also produced during this process. Later, during the reign of Shah Abbas I, miniatures and illuminated pages were added in Isfahan, and the work was magnificently bound. The renewed work was donated by Shah Abbas to the mausoleum of the royal family in Ardabil in 1609 and eventually became the property of the Metropolitan Museum of Art in 1963. Within this study, the miniatures "The Man Who Fell into the Water" (63.210.44), "A Beggar Expressing His Love to a Prince" (63.210.28), "A Son Mourning His Father's Death" (63.210.35), and "Shaikh Abu Said Mihran'i and a Villager from Khurasan" (63.210.49), produced in the Timurid court workshop led by Painter Kamal-ud-din Bihzad (d. 1535), have been analyzed in terms of the Herat Art School in the 15th century. These miniatures bear the characteristics of the Herat Art School and reflect the artistic understanding of that period.
Key Words: Iranian Miniature, Painter Kamal-ud-din Bihzad, 15th-century Herat Miniature Art, Feridüddin Attar, Mantıku't-Tayr, Metropolitan Museum of Art

NEW YORK METROPOLİTAN SANAT MÜZESİNDEKİ MANTIKU’T-TAYR ÖRNEĞİNDE 15. YY. HERAT MİNYATÜR SANATINA BAKIŞ

Dr. Seçil SEVER DEMİR
İzmir Demokrasi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Fakülte Sekreteri
Geleneksel Türk Sanatları
sesevef@gmail.com
0000-0002-1506-2840

Metropolitan Sanat Müzesi'ndeki "Mantıku't-Tayr" örneği, 15. yüzyıl Herat Minyatür Sanatı üzerinden bir perspektif sunmaktadır. Minyatür sanatı, metin içerisine yerleştirilen iki boyutlu resimler vasıtasıyla el yazma kitaplar veya murakka albümlerinde anlatılan konuların görselleştirilmesini amaçlayan bir sanat formudur. Bu sanat formu, özellikle İran ve Osmanlı coğrafyasında üretilen eserlerle temsil edilen İslam minyatür sanatının öne çıkan bir örneğidir. Metropolitan Sanat Müzesi, İslam Sanatı alanında zengin bir yazma eser koleksiyonuna sahip dünyanın önde gelen kurumlarından biridir. Müzenin web sayfası üzerinden binlerce yazma eser sayısallaştırılarak erişime sunulmaktadır. Bu koleksiyonda yer alan nadir ve önemli örnekler arasında İranlı ünlü Sufi şair Ferîdüddin Attâr "Mantıku't-Tayr" adlı dünyaca tanınan tasavvufi mesnevisi nüshaları gelmektedir. Şair eserinde manevi arayışın, insanların kendi içlerine doğru bir yolculuk olduğunu kuşlar aracılığıyla dini ve dünyevi bağlamlarda anlatmaktadır. "Mantıku't-Tayr"ın konusu Hüdhüd kuşunun liderliğindeki kuşların, Kaf Dağı'nda yaşayan Simurg'u padişah olarak seçmek için giriştikleri zorlu yolculuktan ve bu süreçte arayıştan vazgeçen kuşlara yönelik Hüdhüd'ün anlattığı öğretici hikayelerden oluşmaktadır. Yazmanın Metropolitan Sanat Müzesi'ndeki 63.210 numaralı minyatürlü nüshası İslam minyatür sanatının dönemsel bir temsilcisidir. Bu nüsha, 1478 yılında Sultan Hüseyin Baykara döneminde Herat'taki saray atölyesinde görevli hattat Sultan Ali el-Meşhedî tarafından istinsah edilmiş, tezhipli ve minyatürlü sayfaları belirlenmiştir. Aynı zamanda bu çalışmanın odak noktasını oluşturan minyatürler de bu süreçte üretilmiştir. Esere daha sonra I. Şah Abbas döneminde İsfahan’da minyatürler ve tezhipli zahriye sayfaları eklenmiş eser ayrıca muhteşem bir kab ile ciltlenmiştir. Yenilenen eser, 1609 yılında Şah Abbas tarafından Erdebil'deki kraliyet ailesinin türbesine bağışlanmış olup 1963 yılında Metropolitan Sanat Müzesi'nin mülkiyetine geçmiştir. Bu çalışma kapsamında, söz konusu el yazmasında yer alan Nakkaş Kemaleddin Bihzâd (ö.1535) tarafından yönetilen Timurlu saray atölyesinde üretilen "Suya Düşen Adam" (63.210.44), "Bir Prense Olan Sevgisini İfade Eden Dilenci" (63.210.28), "Babasının Yasını Tutan Oğul" (63.210.35) ve "Horasan'lı Şeyh Ebu Sa'id Mihna'i ve Köylü" (63.210.49) adlı minyatürler, 15. yüzyılda Herat Sanat ekolü açısından analiz edilmiştir. Bu minyatürler, Herat Sanat ekolünün özelliklerini taşımakta ve dönemin sanat anlayışını yansıtmaktadır.
The most important examples of Islamic miniature art that have survived are found in manuscripts produced in the Ottoman and Persian geography. These works are preserved rare manuscripts in various collections of the world today. The aim... more
The most important examples of Islamic miniature art that have survived are found in manuscripts produced in the Ottoman and Persian geography. These works are preserved rare manuscripts in various collections of the world today. The aim of this study is to examine the miniature titled “Iskandar and an angel observing Khizr and Ilyās putting the dried fish into the Water of Life” on page 261v of the Iskandarnāmah chapter of the book numbered Add MS.6613 in terms of composition. Research questions: What does the miniature tell? What is the subject of İskendername? How was the composition established in the miniature, which is the subject of the study? It can be sorted as According to Niẓāmī, Iskandar, the holy person whom the Qur'an describes as Zulkarneyn, sought immortality by reaching the Land of Darkness after a difficult sea voyage with his big, rich army and Khizr. Iskandarnāmah by Niẓāmī Ganjavī was the first to write Iskandarnāmah in the form of masnavi, and later, it has been a frequently written subject in Persian and Turkish literature. The method of this study is literature review technique. The subject miniature has been accessed from the original work through the open access page of the museum. At the beginning of the findings, the miniature was made to explain the text it is in, the main characters in the masnavi text are larger than the miniature illustration rules and can be easily selected when looking at the depiction, the miniature is free from perspective, designed with a two-dimensional painting technique, the figures are dressed in local clothes as representative characters. It has been concluded that the miniature reveals the aspect of being a work of art as well as being a painting that explains the text. 
Özet: İslam minyatür sanatının günümüze ulaşan en önemli örnekleri Osmanlı ve İran coğrafyasında üretilmiş yazma eserlerde bulunmaktadır. Bu eserler dünyanın çeşitli koleksiyonlarında nadide eserler olarak korunmaktadır. Bu çalışmanın amacı İngiltere British Library Arşivinde yer alan Nizami-i Gencevi’nin Hamse adlı kitabının 1665 yılında İran’da yazılmış olan Add MS.6613 envanter numaralı nüshasındaki İskendername bölümü 261v sayfasındaki “İskender, Hızır ve İlyas'ın Kurutulmuş Balıkları Hayat Suyuna Koymasını Gözlemleyen Bir Melek” adlı minyatürü kompozisyon düzeni açısından incelemektir. Araştırma soruları: Minyatür neyi anlatır? İskendername’nin konusu nedir? Çalışma konusu olan minyatürde kompozisyon nasıl kurulmuştur? Şeklinde sıralanabilir. Nizami’ye göre Kur’an-ı Kerim’in Zulkarneyn olarak tanımladığı kutsal kişilik olan İskender, ölümsüzlüğe kavuşmak için ab-ı hayatı büyük, zengin ordusu ve Hızır ile zorlu deniz yolculuğu sonrasında Karanlıklar Ülkesine ulaşarak aramıştır. İskendername’yi mesnevi şekline ilk yazan Nizami-i Gencevi olup daha sonra Fars ve Türk edebiyatında sıklıkla yazılan bir konu olagelmiştir. Bu çalışmanın yöntemi literatür tarama tekniğidir. Konu edilen minyatüre müzenin açık erişim sayfası vasıtasıyla orijinal eserden ulaşılmıştır. Elde edilen bulguların başında, minyatürün, yer aldığı metni açıklamak için yapıldığı, mesnevi metninde geçen ana karakterlerin minyatür resimleme kurallarına göre daha büyük ve merkezde resmedilerek tasvire bakıldığında kolaylıkla seçilebildiği, minyatürün perspektiften arınmış, iki boyutlu resimleme tekniğiyle tasarlanmış olduğu, figürlerin temsili karakterler olarak yöresel kıyafetleri ile tasvir edildikleri, minyatürün metni açıklayan resim olmanın yanında sanat eseri olma yönünü de ortaya koyduğu sonucuna varılmıştır.