Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Skip to main content
Türk halk müziğinin toplumsal icra alanları, medya araçlarının çeşitlenmesi ve kültürel içeriğin yaygınlaştırılmasıyla paralel bir şekilde genişlemiştir. Birincil sözlü kültür ortamı olan yerel kültür sahalarından basılı nota, ses kaydı;... more
Türk halk müziğinin toplumsal icra alanları, medya araçlarının çeşitlenmesi ve kültürel içeriğin yaygınlaştırılmasıyla paralel bir şekilde genişlemiştir. Birincil sözlü kültür ortamı olan yerel kültür sahalarından basılı nota, ses kaydı; radyo yayınları, plak-kaset kayıtları, televizyon yayınları ve internet medya platformları aracılığıyla bağlamsızlaştırılarak ayrılan müzik yeni dolayım (mediation) süreçlerinde topluluklar tarafından öğelerine ayrılmış, yeniden birleştirilmiş ve yeni tanımlara, sınırlamalara, biçimlere, türlere, anlamlara ve yeni bağlamlara kavuşmuştur. Halk müziğini görece sabit toplumsal yapılar ve yalnızca "sözlü kültür" üzerine kurgulanmış klasik kültür, tür, anlam, topluluk ve bağlam tanımları ile ele almak günümüzde onu özgün bir ifade aracı olarak tanımlamak için yeterli değildir. Dolayısıyla halk müziği ortak paydasında ortaya çıkan bu yeni icra pratiklerini toplum bilimsel olarak ele almamızı sağlayan kavram ve teoriler önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın konusu, sözlü iletişimden internet çağına kadar kullanılan medya biçimlerinin sağladığı iletişim kanalları aracılığıyla şekillenen, Türk halk müziğinin temel çalgılarından bağlamanın eğitiminde kullanılan etütlerin dönemsel görünümlerini incelemektir. Diğer bir deyişle, bu çalışma, bağlama çalgısı eğitiminin dönemsel olarak değişen medya araçlarına göre nasıl şekil aldığı; öğretenlerin, öğrencilere ne aktardığıyla ilgilenmektedir ki genel anlamda bu aktarılan bilgiyi çalışmanın sınırları içinde "etüt" olarak adlandıracağız.
ÖZ Sözlü gelenek çevresinde oluşan ve 20. Yüzyıldan itibaren üzerine yöneltilen dikkatler nedeniyle önce yazılı medya ve sonra diğer medya araçlarıyla tanışan geleneksel müzikler, geçmişin en önemli miraslarından biri olarak... more
ÖZ Sözlü gelenek çevresinde oluşan ve 20. Yüzyıldan itibaren üzerine yöneltilen dikkatler nedeniyle önce yazılı medya ve sonra diğer medya araçlarıyla tanışan geleneksel müzikler, geçmişin en önemli miraslarından biri olarak görülmektedir. Temelde uluslaşma, kurumsallaşma gibi ideolojik; kentleşme, küreselleşme gibi toplumsal gelişmeler nedeniyle bu süreçler içerisinde yer alsa da geleneksel müzikler için değişim olarak görülebilecek asıl nokta, bu süreçler içerisinde karşılaştığı yeni aktarım ortamlarıdır. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte Türk halk müziği yazılı kültürün nesnesi haline gelerek önce notayla sabitlenmiş; gelişen ses kayıt ve yayın cihazlarının sağladığı imkânlar neticesinde de ses kaydı haline getirilmiştir. Bilginin, her yeni aktarım ortamında yeni toplumsal ve kurumsal görünümler, fonksiyonlar ve estetik biçimler kazanması, iletişim bilimlerinin kültürün aktarımına dair temel postülatlarından biridir. Sözlü, yazılı ve elektronik olarak temel kısımlara ayrılan bu aktarım ortamları toplumsal iletişim içerisinde yalnızca mesajın, sözün, müziğin aktarım biçimini etkilemekle kalmayıp aynı zamanda bilginin kullanım yollarını ve toplumların bilgiye yönelik algılarını da çeşitlendirmiştir. Geleneksel müzik özelinde düşünüldüğünde bu, müziğin önce metalaşması, bağlamsızlaşması, alışıldık kullanımlarından sıyrılması ve sonrasında yeniden üretimi esnasında yeni bağlamlara kavuşarak yeni toplumsal görünümlere kavuşması anlamına gelmektedir. Halk müziği özelinde tüm bu olguları Cumhuriyetin kuruluşunun da öncesinden başlayan yeni medya ortamlarına aktarım süreçleriyle birlikte ele almak mümkündür. Böyle bir uluslaşma-kültürel kurumsallaşma paralelliğini, kültürel ve toplumsal görünümleriyle beraber ele almak, halk müziğinin günümüzdeki zengin medyatik görünümünü ve toplumsal sahada halk müziğinin yeni görünümlerini anlamak için önemlidir. Türkiye'de halk müziğinin medyatikleşme (medyatizasyon) ve dolayımlanma (medyasyon) süreci, derleme metinlerin arşivlenmesi ve tek kanallı kamu yayıncılığı döneminde halka (alımlayıcıya) müzikle ilgili büyük anlatıların sunulmasından; gelişen medya ortamlarında yapısal olarak parçalara ayrılabilen daha küçük sanatsal öğelerin içerik olarak farklı medya araçlarında yaygınlaşması ve tüketimine doğru parçalanarak ilerlemiştir. Sanatçının hayat hikâyesi, sanatı ve medyada içerik olarak sunulabilecek performatif diğer birçok unsur, medya araçlarının belirlediği yapısal ve toplumsal sınırlara göre değişip dönüşerek varlığını sürdürmektedir. Bu çalışmada örneklem olarak "Neşet Ertaş" ve onun sanatını medya aracılığıyla öğrenen sanatçıların hikayesi ele alınmaktadır. Neşet Ertaş, yüz yüze iletişim ortamlarının iletişim sınırını çizdiği aktarım çerçevesinin dışına çıkarak ülke düzeyinde tanınırlığa sahip olan "medyatik kaynak kişi" kuşağının ilk dönem örneklerinden biridir. Medyadaki Neşet Ertaş, bir anlatı bütünlüğünden ziyade, kendi müzikal hayatının parçalarını oluşturan ustalık, yerel tavır, etnografik kimlik, yaşam hikâyesi, eşiktelik gibi çeşitli anlatı öğeleriyle varlık göstererek kendini örnek alan sanatçıların kimliklerinin bir parçası haline gelmiştir. Bu makalenin amacı, yukarıdaki anlatı doğrultusunda Neşet Ertaş'ı medyatik bir sanatçı karakteri olarak ele alıp onun hayatının görünümlerini ve sanatının anlamlarını kullanan sanatçılar üzerinden halk müziği ve medya ilişkisini sorgulamaktır.
ÖZ Kırat; Anadolu sahası Köroğlu hikâyelerinde başkahraman Ruşen Ali'nin atıdır. Ruşen Ali'nin, Köroğlu (körün oğlu) adını almasına neden olan olayların başlangıcı, Kırat'a dayanmaktadır. Köroğlu'nun babası meşhur bir seyistir ve padişah... more
ÖZ Kırat; Anadolu sahası Köroğlu hikâyelerinde başkahraman Ruşen Ali'nin atıdır. Ruşen Ali'nin, Köroğlu (körün oğlu) adını almasına neden olan olayların başlangıcı, Kırat'a dayanmaktadır. Köroğlu'nun babası meşhur bir seyistir ve padişah kendisi için yetiştirilmesi üzere ona at bulmasını emretmiş, atın henüz olgunluğa kavuş-mamış halini görenlerin ihbarlarıyla padişah, seyisi kör ettirmiş ve seyisin oğlu da Köroğlu olarak anılmaya başlanmıştır. Köroğlu anlatılarında Kırat'ın dâhil olduğu bir değil birden çok tema mevcuttur ve Köroğlu'nun Kırat'la olan maceralarının çoğu, sözlü kültürün doğası gereği, şiirler ve temalar halinde anlatıcıların hafıza-sında icra ortamlarının gerekliliklerine göre icra edilir. Kırat'a ait şiirler, geleneksel anlatım çevresinden bağım-sız türküler olarak da icra edilir ki bu durumu şiirlerin Türk halk müziğinin sözlü ve sözsüz repertuvarındaki yaygınlıklarına bakarak anlamak mümkündür. İncelememizin konusu, Köroğlu hikâyelerinde icra edilen Kırat şiirlerinin, dini bir topluluk olan Alevilerin ve kültürel belleklerinin ve inançlarının odak noktası sayılan Cem ritüellerinde de icra edilmesi ve böylece şiirin dini bir bağlama kavuşmasıdır. Bu bağlamsal değişim, hikâyecilik geleneğinde olağanüstü yönleriyle öne çıkan ancak dinî anlatılarla organik bağlantısı bulunmayan Kırat'a ait şiirlerin semahlaştırıldığı düşüncesini ortaya çıkarmaktadır. Semahlaştırılan Kırat'ın icrasına ve dolayısıyla metnine yansıyan simgeleşmiş söz ve deyimler şiirin icra bağlamındaki mevcudiyetini anlamlı kılmakta; Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'nin ve Hızır'ın kutsiyet atfedilen atlarıyla kurulan metinlerarası bağlantı şiirin metnini aşarak icra esnasında davranışa, sözlere ve açıklamalara yansımaktadır. Bu çerçevede, Kırat şiiri, halk edebiyatı çalışmalarında metne dökülerek bağlamsızlaştırılan ve edebi türlere ayrılarak tasnif edilen bağlamsız bir şiir değil; belirli bir metin üzerinden gerçekleştirilen kültürel icranın toplumsal alandaki eş zamanlı mevcudiyetine ve her icranın kendi kültürel dinamizmine vurgu yapan örneklerden biridir. İnceleme sonunda kültürel ifadeleri metin merkezli olarak ele alan çalışmaların eksik kalan bir yanına, metinlerin toplumsal yaşamdaki mevcudi-yetlerine bağlamsal olarak yaklaşmanın gerekliliğine vurgu yapılmaktadır. Anahtar Kelimeler Kırat Semahı, Alevi kültürü, halk hikâyeleri, Cem ritüeli, Türk halk müziği. ABSTRACT Kırat is the horse of the protagonist Ruşen Ali in Köroğlu folk stories. The events leading to the name change from Rusen Ali to Koroglu (the son of the blind) originate from Kırat. Köroğlu's father was a famous groom and the sultan ordered him to find a horse to be raised for him. With the notice of those who saw that the horse had not yet reached maturity, the sultan made the groom blind and the son of the groom was called Köroğlu. Köroğlu's narratives include not one but several themes including Kırat, and most of Köroğlu's adventures with Kırat are performed according to the nature of oral culture through poems and themes in the memory of the narrators according to the requirements of the performance environment. Kırat's poems are performed as folk songs independent from the traditional narrative environment, which can be suggested by looking at the prevalence of the poems in the verbal and non-verbal repertoire of Turkish folk music. The subject of our study is that when Kirat poems performed in Cem rituals which are considered as the focal point of Alevi faith and cultural memory, poem obtains a religious context. This contextual change reveals the idea that Kirat's poems, which have come forward with their extraordinary aspects in the tradition of storytelling but have no organic connection with religious narratives, have been turned into semah. Symbolized words and idioms reflected in the performance and thus the text of the Kirat semah make the existence of poetry meaningful in the context of execution. The intertextual connection of Kırat with prophet Muhammed and prophet Ali's sacred horses transcends poetry and is reflected in behavior, words and explanations during performances. Within this framework, Kırat Semah is one of the examples that emphasizes the simultaneous existence of folk poems in the social
Research Interests:
ÖZ Bu çalışma, Anadolu sahası âşık tarzı hikâye geleneğinde dogmatik bilgi hâline gelen " hikâyenin manzum kısımlarının gelenekten alındığı gibi korunması gerekliliği " fikri üzerine yapısal bir tartışma-dır. M. Fuat Köprülü, Pertev Naili... more
ÖZ Bu çalışma, Anadolu sahası âşık tarzı hikâye geleneğinde dogmatik bilgi hâline gelen " hikâyenin manzum kısımlarının gelenekten alındığı gibi korunması gerekliliği " fikri üzerine yapısal bir tartışma-dır. M. Fuat Köprülü, Pertev Naili Boratav, Şükrü Elçin, Umay Günay, Ali Berat Alptekin gibi alanın önemli isimlerine ait çalışmaların bu algının gelişip sabitleşmesinde büyük rol oynadığı; üzerine bir bibliyografya oluşturulabilecek takipçi çoğunluğun ise bu fikri hâlen savunmakta olduğu görülmekte-dir. Âşıklık geleneği üzerinden şekillenen bu algının halk edebiyatı çalışmalarında ele alınan türkü, destan, ninni, mani gibi türler ile halk müziği çalışmalarında ele alınan otantiklik ve çeşitlenme gibi kavramlar üzerine ortaya konan genel kabullerle akademik fikirleri şekillendirdiği iddia edilebilir. Bahsedilen problematiğin ele alınışında bu çalışmanın örneklemi, ülkemiz halk edebiyatı araştırma-ları alanında yoğun akademik mesainin harcandığı ve akademik geleneğin anlaşılması için zengin bir önerme havuzu sunan Anadolu sahası Köroğlu anlatılarından oluşmaktadır. Çalışmada araştırmacı-ların gerek yalnızca Köroğlu anlatma geleneği üzerine söyledikleri ve gerekse halk edebiyatı incele-melerinde tüm âşık tarzı hikâyeler için genelleme yaparak elde ettikleri tanımlar incelenmektedir. Bahsedilen metinlerin ve araştırmacıların fikirlerinin incelenmesi sırasında sözlü kompozisyon teori-sinin temel kavramı olan formül kavramı ele alınacaktır. Köroğlu anlatılarının birden fazla varyantı kullanılarak, geleneğe atfedilen değişmezlik teorisi nedeniyle ortaya çıkan açmazlar ve bu teorinin kabulünün yarattığı dogma fikirler irdelenecek ve netice olarak bahsi geçen sözlü kompozisyon teorisi aracılığıyla akademinin kuralları değil, âşıkların devam ettirdikleri âşıklık geleneğinin kendi işleyiş biçimi anlatılmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler Köroğlu, destan şiiri, sözlü kompozisyon teorisi, formül, yapısal çözümleme. ABSTRACT This study is a structural debate on dogmatic idea of " poems of minstrel tales should be and is preserved as inherited from traditional heritage " developed in Anatolian minstrel tale tradition studies in the course of time. Studies of pioneers of area such as M. Fuat Köprülü, Pertev Naili Boratav, Şükrü Elçin, Umay Günay, Ali Berat Alptekin are said to have an affective role on developing and fixing of this perception, while a mass of followers, even could be considered in a bibliographic study are still defending. It can easily be said that the perception rooted in minstrel tradition still forms the approaches toward other folk literature products such as folk song, epic, mani etc. and specially some polemical concepts of Turkish folk music studies like authenticity, variation etc. In treatment of the problematic, this study contextualizes Anatolian Köroğlu narratives, on which extensive research labour was given and serves as a proposal repository to understand academic tradition. The study examines definitions of researchers on both Köroğlu narrating tradition and generalizations in folk literature researches paying attention to all minstrel tales. The texts and personal ideas will be examined through formula conceptualization of Oral Composition Theory. Using more than one version of Köroğlu narratives, dilemmas and dogmatical compliances stemming from inalterability theory will be examined; in other words, using the Oral Composition Theory, self rules of minstrelsy and not the academic ones will be explained.