Radyo Sinema Televizyon

Türk sineması, 1950'li yıllardan itibaren özgün dilini yaratarak içerik-hikâye anlatımı bakımından önemli bir gelişme sağlamıştır. Bunun yanında Türk sineması, uzun yıllar yetersiz teknik ve fiziki şartlarda varlığını sürdürmüş, çağdaşı dünya örneklerinden imkânları bakımından hep geride kalarak üstelik devletle ilişkilerinde siyasi ve iktisadi açıdan beklediği ilgiyi bulamayarak var olmaya çalışan bir çalışma alanı olmuştur. Günümüz sinema endüstrisinde finansman ve teknik olanaklar anlamında iyileşmelerden söz edebilmekteyiz. Ancak devletle ilişkiler, hukuki görünürlük, endüstrileşemeyen sektörün düzensiz koşulları; geçmiş koşulların sonuçlarıyla şekillenen bir sinema ortamının içinde olduğumuzu ortaya çıkarmaktadır. Atılan öncelikli adımlardan çok sonra tartışılır hale gelen çalışma koşulları ve çalışan hakları üzerinde durulmakta da bu nedenle gecikilmiştir. Bu çalışma; Türk Sineması'nın teknik altyapısı, içinde bulunulan politik-siyasi koşullar ve sektör bileşenleri arasındaki yapıyı tarihsel süreç içerisinde karşılaştırmalı olarak inceleme amacı taşımaktadır. Bu bağlamda Türk Sineması'nın farklı dönemlerinde üretimde bulunmuş sinemacılar ile yapılan derinlemesine görüşmelerde üretim yapısı ile çalışma koşulları arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Görüşmelerle elde edilen bilgi ve görüşler; devletle ilişkiler, ekonomik yapı, sektör yapılanması başlıkları altında yorumlanmıştır.

Sinemanın gerçeğin en etkili temsil yollarından biri olduğu düşünülürse, filmler toplumsal yaşantının birer küçük örneklem evrenini oluşturmaktadırlar. Çoğunluk filmi bu örnek temsili; farklı sınıfsal grupların kendi içerisinde ve diğer gruplarla kurduğu ilişkiler bağlamında toplumsal yapıda mevcut olan “eşitsizlikler” üzerinden çeşitli yaşantı örnekleriyle yansıtmaktadır. Toplumsal yapı içinde üstünlüğünü korumak ve sürdürmek isteyen egemen sınıfsal grupların, kendi sınıfının genç üyelerini ideolojik olarak biçimlendirmek ve diğer sınıfları baskılayarak ötekileştirmek için ortaya koydukları söylem ve tavırlar, ideolojik ve toplumsal bakışla ele alınan bir tematik çözümleme yöntemi ile incelenmektedir. Bu değerlendirme kapsamında film; aile, milliyetçilik, kentli orta sınıf ve toplumsal cinsiyet temaları altında değerlendirilmiştir. Toplumun mikrokozmosu sayabileceğimiz bu film, toplumsal yaşantımızı yansıtması açısından önemli bir örnektir.

Anahtar Sözcükler: Çoğunluk, aile, milliyetçilik, kentli orta sınıf, toplumsal cinsiyet.

THE REPRESENTATION OF SOCIAL INEQUALITIES IN CINEMA:
“THE MAJORITY”

ABSTRACT

If it is considered that cinema is one of the most efficient ways of representation of the reality, then movies constitute a small universe of sampling for social life. 'Çoğunluk' reflects this sample representation in the context of how different social groups both interrelate within themselves and also with other groups on the examples of life experiences that reveal 'inequalities' in social structure. Hegemonic class wants to maintain and preserve superiority in this social structure and in this class structure, persons educate their younger members for their ideology to sustain their existance. According to this point of view, film is examined by thematic analysis. The film was evaluated in these themes; family, nationalism, urban middle class and gender. This film is considered a microcosm of society and important for reflecting state of our social life.
Key Words: majority, family, nationalism, urban middle class, gender

DİJİTAL AKTİVİZM OLARAK VİDEO AKTİVİZM: REDHACK BELGESELLERİ

Zuhal AKMEŞE
Kemal DENİZ

“Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim”
Ulrike Meinhof

Öz
Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi iletişim yöntem ve tekniklerinin de gelişmesini beraberinde getirmiştir. İnternetin sosyal alanda kullanımının yaygınlaşması, bilginin kitlelere eş zamanlı ulaşmasını sağlamakta, zaman ve mekân engelini büyük ölçüde ortadan kaldırmaktadır. Bu bağlamda iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler toplumsal alanda da etkisini göstermekte ve özellikle internet ve sosyal ağlar aracılığıyla toplumsal hareketlerde önemli bir yere sahip olmaktadır. Toplumun farklı kesimleri, tepkilerini göstermek için yeni iletişim teknolojilerini kullanmaktadır. İnsanlar bu tepkiyi otoriteye karşı çıkmak, otoriteyi eleştirmek ve kendi düşünceleri dâhilinde örgütlenmek şeklinde ortaya koyabilmektedir. Bu çalışma hem bir dijital aktivizmin olarak video aktivizmin boyutunu incelerken, hacktivist eylemlerle adını duyurmuş olan RedHack hacker ve aktivist grubunun belgesellerini de video aktivizm bağlamında ele almaktadır.
Anahtar Kelimeler: video aktivizm, dijital aktivizm, belgesel, RedHack, yeni medya

Abstract
Today, the rapid development of technology has brought about the improvement of communication methods and techniques. Widespread use of the Internet in social area, provides the information to arrive to the people simultaneously, and largely eliminate the barriers of time and space. In this context, developments in communication technology show its effects in the social area, and it has an important place through the internet and social networks particularly in the social movements. Different social groups, use new communication technologies to demonstrate their reactions. People can show this reaction as to be opposed to the authorities, to criticize the authorities and also to organize within their own thoughts. This study examines the dimensions of the video activism as a digital activism and also considers the hacker and acktivist group RedHack's documentaries in the context of video activism.
Key Words: video activism, digital activism, documentary, RedHack, new media

Özet
Günümüzde kadına dair cinsiyetçi söylemler bütün medya mecralarında yer almaktadır. Kadını belirli kalıpyargılar içerisine sıkıştıran ve kadına belirli roller yükleyen bu söylem kitle iletişim araçları aracılığıyla meşrulaştırılmaktadır. Yeni teknolojilerin haber kaynaklarını çoğalttığı ve gazete, radyo-televizyon gibi geleneksel kaynaklar dışında kurumsal internet haber sitelerinin de günlük yaşama girdiği bir gerçektir. Ancak, bu yeni kaynakların da geleneksel medyanın söylemini takip ettiği ve cinsiyetçi bakış açısını devam ettirdiği söylenebilir. Ülkemizde toplumsal cinsiyet açısından kadına, erkeğe bağımlı ve kırılgan bir rol verilmesi ve bunun erkeğin egemenliğini pekiştiren yapının devamı olduğu düşünülebilir. Bu çalışmada, internet haber portallarında kadınların yer alma biçimleri incelenmiştir. Bu amaçla en çok izlenen haber portalının, kadınlarla ilgili yapılan haberlerinin konu, dil ve söylem incelemesi yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Cinsiyetçi Söylem, Kadın, Temsil, Haber Portalları, Kadın Haberleri.

ÖZET Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi iletişim yöntem ve tekniklerinin de gelişmesini beraberinde getirmiştir. İnternetin sosyal alanda kullanımının yaygınlaşması, bilginin kitlelere eş zamanlı ulaşmasını sağlamakta, zaman ve mekân engelini büyük ölçüde ortadan kaldırmaktadır. Bu bağlamda iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler toplumsal alanda da etkisini göstermekte ve özellikle internet ve sosyal ağlar aracılığıyla toplumsal hareketlerde önemli bir yere sahip olmaktadır. Toplumun farklı kesimleri, tepkilerini göstermek için yeni iletişim teknolojilerini kullanmaktadır. İnsanlar bu tepkiyi otoriteye karşı çıkmak, otoriteyi eleştirmek ve kendi düşünceleri dâhilinde örgütlenmek şeklinde ortaya koyabilmektedir. Bu çalışma hem bir dijital aktivizmin olarak video aktivizmin boyutunu incelerken, hacktivist eylemlerle adını duyurmuş olan RedHack hacker ve aktivist grubunun belgesellerini de video aktivizm bağlamında ele almaktadır. Anahtar kelimeler: video aktivizm, dijital aktivizm, belgesel, RedHack, yeni medya

Violence against women is a widespread and serious social problem in Turkey and in the
World. Violence emerges from different ways in the social sphere. Mass media reproduces the
representations of public issues. The connection between the reality and television is most seen
in news coverage. Television news reflects daily issues of a certain part of the world. Violence
against women is a social problem that is frequently used in news. For this reason, news is a
productive study area to get information how social roles, stereotypes and representations of a
certain group of people in society is constructed. The purpose of this research is to find out how
television news frames violence against women using representations and stereotypes.

Zuhal AKMEŞE was born in Mardin at 1982. After she was graduated from İzmir Girls High School, she continued Kocatepe University Faculty of Education Social Sciences Teaching. Later in 2010 she received her bachelor degree ranking first in class from Ege University Communication Faculty Radio-­‐‑ TV Cinema and then she gained Master of Arts degree with the thesis " After 2000 Representation of Youth in Turkish Cinema ". She began to her PhD İstanbul University Communication Faculty Radio-­‐‑ TV Cinema department. Besides this she is working as a research assistant at İstanbul University Communication Faculty Radio-­‐‑ TV Cinema department since 2013. She wrote many article about communication, documentary and photography. She produced eight short films and five documentaries. Kemal DENİZ was born in Istanbul in 1983. After his primary and secondary education, he completed his undergraduate degree in Beykent University, Faculty of Fine Arts, Department of Cinema-­‐‑ TV and Graphic Design (Double Major) in 2006. He accomplished his masters degree in 2009 at the Institute of Social Sciences, Cinema-­‐‑ TV Department of the same university. After working in some production companies and a news channel, he started his PhD education in Istanbul University, Institute of Social Sciences, Radio Television and Cinema Program in 2013. He continues to work as a research assistant at Istanbul University, Faculty of Communication, Department of Radio, Television and Cinema since 2014. Television studies, social media, framing, political communication and gender are amongst his research areas. Abstract Nowadays, social media networks can have serious effects in terms of communication, news circulation, construction of perspective and perception. The media, as its content, present the dominant ideology or social point of view through the arguments of power. The issue of our study constitutes the language and perspective used in social media for hate speech and social media for LGBTI individuals. In this context, LGBTI persons are exposed hate crimes, violence, even murders in or related to the sharings of facebook, twitter, blogs and so on in social media networks. In this context, the study aims primarily to analyze the negative effects of hate speech on LGBTI persons and hate crimes committed on LGBTI persons, by analyzing hate speech, the media'ʹs view of LGBTI persons and the discourse of LGBTI persons exposed to hate crime. HATE SPEECH IN SOCIAL MEDIA: LGBTI PERSONS Introduction Today, social media networks can have a very serious impact on communication, news circulation, building a social perspective and creating perception. Individuals share many things about social life through the profiles they create on facebook, twitter, instagram etc. and they continue to socialize by establishing their relations through these networks. Thus, social media platforms have become one of the indispensable elements of social life in recent times.

SELFIE: BENLİĞİ ÇERÇEVELEMEK Öz Özçekim, şüphesiz, bireylerin günlük yaşamının rutinleri arasına girdiğinden beri, sıradan bir fotoğraf çekme biçimi olmanın ötesinde, öz ya da benlik ile çekme ey-lemi arasındaki ilişkinin bir anı ölümsüzleştirmekten çok daha fazla anlamlar taşı-dığı hale geldi. Çerçevelenen öz/benlik (self/ego) ile çerçeveleyen ben arasındaki ilişki; kişinin, benliğini fiziksel bedeninin o an içinde yer aldığı kompozisyon ile varoluşsal bir etkileşim içine soktuğu veya böyleymiş gibi gösterdiği ve belki çoğu zaman buna kendisini de inandırdığı yeni bir gerçeklik algısı ortaya çıkarmakta. Kişinin, kendi bedeni ile fiziksel çevresinin dar bir bileşeninden oluşturduğu bu kompozisyon içindeki etkileşim, benliğini nasıl çerçevelediğinin de bir göstergesi. Bu ön değerlendirme bağlamında özçekim fenomeni üzerinden benliğin çerçeve-lenmesi, Goffman'ın etkileşimci sosyolojik yaklaşımı olan dramturjik teori ve per-formans bağlamında tartışılacaktır.

Medya ve sosyal medya araştırmaları konusunda, özellikle söz konusu haber oluğunda, biri diğerinden bağımsız ele alındığı takdirde elde edilecek bulgu ve çıkarımların toplumsal düzeyde kapsayıcılığının eksik kalacağı çok net bir gerçekliktir. Haber çerçeveleri haber anlatılarında vurgulanan anahtar kelimeler, metaforlar, kavramlar, semboller ve görsel imgelerde inşa edilmiş ve somutlaşmıştır. Çerçeveler, olay üzerine belli bir anlayış/kavrayış geliştirmek için onları algılama ve düşünmeyi teşvik eden haber anlatılarının belirli özelliklerinde bulunur. Tekrarlama, sıralama ve birbirleriyle ortaklığın katkısı sayesinde, çerçevenin içerdiği sözcükler ve imgeler diğerlerinden daha kolay fark edilebilir, anlaşılabilir ve akılda kalabilir olmasını sağlar. Çerçeveler ayrıca bizzat haberin özelliklerini ifade eder. Bu çalışmanın odak noktası ise televizyon haberlerinin sosyal medyada yayınlanırken nasıl çerçevelendiğini araştırmak; televizyonda yayınlanmış haberlerin, ilgili kanala ait twitterda kullandığı haber hesabının bu haberleri nasıl yeniden ürettiğini tespit etmektir.

ÖZET Stalk, son dönemlerde sosyal medya ağlarında iz sürme şeklinde kavramsal bir anlam kazanmıştır. İzi süren özne olan " Stalker " belki de en etkili ve sarsıcı şekilde bir Tarkovski filmiyle izleyicilerin hayatına girmişti. Stalker girilmesi yasak olan bölgeye giden izi süren bir rehberdir; bilinmeyene, merak edilene ve görülmek istenene ulaştıran bir vasıta. Bu bilinmeyen bölgenin (zone), günümüzde çevirim içi sosyal ağlar bir benzerini oluşturmuş ve gerçek dünyada, gerçek iletişimin izinden uzaklaşan birey sanal bir gerçeklik inşası arayışıyla hem kendi izinin sürüleceği bir benlik yaratma ihtiyacı edinmiş hem de bu bölgede başkalarının izini sürer hale gelmiştir. İzi sürülen özne bulunduğu bu bölgede, kendinin bilinmeyenler (stalkerlar) tarafından da izlendiğinin bilincinde olarak benliğini sürekli yeniden çerçeveler. Bu teşhir, gözetlendiğinin bilincine sahip olduğu sürece devam eder ve kişi benliğini, izini sürenlerin eline teslim eder. İzi sürülen özne olan ben bulunduğu bölgede temsil edilen/çerçevelenen imgesiyle, aslında artık stalker'a kendini sunmuş olan nesneye dönüşmüştür. Bu bağlamda çalışmamız, sosyal medyada kişinin kendini seyirlik bir imge/nesne olarak nasıl çerçevelediğini tartışmayı amaçlamaktadır. ABSTRACT Stalk has recently gained a conceptual meaning as tracing on social media networks. The "Stalker" as the subject who traces, has entered the audiences' life perhaps the most influential and shocking way with Tarkovsky's film. Stalker is a guide to trail to the forbidden area; a vehicle carries to not known, wondered, and delivers what is desired to be seen. This unknown zone constitutes a similarity to on-line social networks. In the real world, the individual who has moved away from the real communication, is in need of creating a new self to trace, and has become following others at the same time in this zone. Stalked subject constantly re-frames the self in the region in which s/he knows that s/he is also followed by stalkers. As long as the person has the consciousness of being watched, this exposition continues and s/he delivers her/his self to the fingertips of those who traces it. With the image of being represented/framed in the area where s/he is the subject of the stalking, it has actually turned into an object that has now presented her/his self to the stalker. Our aim, in this context, is to discuss how people in the social media framed themselves as a visual image/object.

Ana akım medya başta olmak üzere siyahların kitle iletişim araçlarında yer alan geleneksel ve modern temsilleri, belgesel ve kurmaca yapımlar üzerinden sıkça ele alınmakta ve çoğunlukla yetersizliği ve yanlışlığı üzerinden eleştirilmektedir. 2018 yılında gösterime giren Black Panther adlı kurmaca sinema filminde; Marvel evreninde geçen Avengers serisindeki süper kahramanlardan biri olan Kara Panter karakterinin, ülkesi Wakanda’nın başına geçme süreci anlatılmaktadır. Hayali bir evrendeki hayali Wakanda ülkesinde geçen filmin baş karakteri Kara Panter, popüler kültürde özellikle siyahi Amerikalılar arasında kısa sürede bir fenomen ve bir temsil haline gelmiştir. Bu çalışmada, popüler kültüre mal olmuş Kara Panter karakterinin ve ülkesi Wakanda’nın kültürel ve yapısal temsili; nitel araştırma yöntemiyle, Stuart Hall’un temsil kuramı yorumlayıcı çatısı ışığında incelenecek ve içerik analizi ile değerlendirilecektir. Kara Panter temsilinin kültürdeki karşılığını belirlemek üzere; geleneksel siyahi ve süper kahraman temsillerini incelemek için hiper-maskülinite, küresel sistem ve Afrika’nınsömürülüşünün gerçek ve hayali mekanlardaki karşılıklarını belirlemek için vatan, kültürel yapı ve dünya ile etkileşime girme durumlarını ele almak için toplum, deri rengi ve sosyal inşa bağlantısını araştırmak için ırk, mit yaratma ve özdeşleşmekodlarını filme uyarlamak için de temsil şeklinde kategoriler oluşturulmuştur. Bu kategoriler üzerinden analiz edilen filmdeki siyahi temsil, geleneksel mitlerle karşılaştırılmış ve yeni bir siyahi miti oluşturma sürecindeki rolü itibariyle ele alınmıştır. Analizi gerçekleştirirken, toplumsal cinsiyet, geçmişle yüzleşme, Black Panther siyasi hareketi, süper kahramanlık, sömürgecilik, kölelik, oryantalizm, popüler kültür gibi temalara başvurulmuştur.

The portrayal of black individuals in both traditional and contemporary mass media, particularly within mainstream platforms, has often been a subject of scrutiny due to perceived insufficiencies and inaccuracies. One case in point is the fictional film Black Panther (Coogler, 2018), which explores the narrative of the eponymous character from the Avengers series as situated in the Marvel universe. The film delves into the ascendancy of the Black Panther and his takeover of the fictional nation of Wakanda. Notably, this portrayal rapidly gained significance in popular culture and particularly resonated among black Americans. This study aims to scrutinize the cultural and structural depiction of the Black Panther character and his realm of Wakanda within popular culture. Employing a qualitative research methodology, the analysis will be guided by Stuart Hall’s interpretive framework of representation theory and further evaluated through content analysis. The investigation seeks to ascertain the correlative representation of the Black Panther within cultural contexts, incorporating categories such as hyper-masculinity to dissect traditional black and superhero depictions, homeland to identify reflections of global dynamics and the exploitation of Africa in real and imaginative settings, society to explore the cultural structure and interactions with the wider world, race to investigate the interrelation of skin color and societal constructs, and representation to adapt the tenets of myth formation and identification to cinematic artistry. This scrutiny involves the comparative examination of black representation within the film across these categories, drawing parallels to established traditional myths and discussing its role in shaping a fresh black mythos. The analysis incorporates themes encompassing gender, engagement with history, the Black Panther political movement, superheroism, colonialism, slavery, Orientalism, and their relevance within the broader spectrum of popular culture.

Türk devlet ve siyaset gelenekleri bağlamında incelendiğinde, liderlerin siyasi süreçlerdeki etkin konumu göze çarpmaktadır. Devlete ve liderlere yüklenen kutsaniyet, Orta Asya göçebe devletlerinden, yayılmacı bir imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğuna kadar siyasi aktiviteler üzerinde belirleyici olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte demokratik bir toplumsal formasyon içerisinde sürdürülen siyasi ilişkiler, bireyin edilgenliğinin ortadan kalktığı ve kutsaniyet etkisinin azalmaya başladığı bir siyasi anlayışı beraberinde getirmiştir. Ancak binlerce yıllık kutsanmış devlet anlayışının güçlü etkisi, köklerini henüz salmaya başlamış demokrasi odaklı siyasal ilişkilerin gelişmesini yavaşlatmıştır. Bu nedenle Türk siyasal kültüründeki geleneksel yapının başatlığında örüntülenen demokratik unsurlar, liderlerin ön planda olduğu siyasal bir sistemi inşa etmektedir. Nitekim post-modernizm etkisinde şekillenen yeni siyasal iletişim faaliyetleri de lider imajını ön plana çıkartan stratejiler içermektedir. Siyasal iletişim açısından önemli bir uzam olan Twitter’daki takipçi sayıları ve ilişkileri, liderlerin, bağlı oldukları partilerden daha fazla ilgi gördüklerini ortaya koymaktadır. Bu araştırmada yapılan içerik analiziyle, liderlerin siyasal kültür etkisinde şekillenen iletişim süreçlerindeki konumu, Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’nin Twitter’daki takip ilişkileri özelinde anlaşılmaya çalışılmıştır.