Cilt: 25 Sayı: 62
Ocak - Haziran 2022
Ali ÇETİN
The Way of Truth and Principles of Logic in Parmenides
Ali ÇETİN
Parmenides’te Hakikat Yolu ve Mantık İlkeleri
Hatice Merve ÇALIŞKAN BAŞER
Ottoman Scholar from Kastamonu Ahmed Mâhir(1860-1925) Efendi and
his Tafsir Methodology
Hatice Merve ÇALIŞKAN BAŞER
Kastamonu Osmanlı Âlimi Ballıklızade Ahmed Mâhir Efendi (1860-1925) ve Tefsirciliği
Şahin KIZILABDULLAH
Afro-American Jews
Şahin KIZILABDULLAH
Afro - Amerikalı Yahudiler
Furkan ERBAŞ
Fatimid-Ihshidi Relations (323-359/935-970)
Furkan ERBAŞ
Fâtımî-İhşîdî İlişkileri (323-359/935-970)
Yasemin İPEK - Ali ÖNCÜ
A Mixed Methods Study on Technology Competencies of 4-6 Age Quran
Course Instructor
Yasemin İPEK - Ali ÖNCÜ
4-6 Yaş Kur’an Kursu Öğrencilerinin Teknoloji Yeterlilikleri Hakkında
Bir Karma Yöntem Araştırması
Nilüfer ÖZTÜRK KOCABIYIK
Qadî Sirâj Al-Din Urmawi’s Understanding of Metaphysics and His Approach
to Metaphysical Concepts
Nilüfer ÖZTÜRK KOCABIYIK
Kadı Siraceddin el-Urmevî’nin Metafizik Anlayışı ve Metafizik Kavramlara Yaklaşımı
Nesim ASLANTATAR
Paul Draper, Agnosticism and the Problem of Evil
Hamit ARBAŞ
An Unknown Miniature in Hâverânnâme: Ali’s Battle with a Dragon
Hasan Rıza ÖZDEMİR
The Relationship with the Qur’an Fıtrat and the Values of Managing Humanity
Nesim ASLANTATAR
Pauh Draper, Agnostisizm ve Kötülük Problemi
Hamit ARBAŞ
Hâverânnâme’ye ait Bilinmeyen bir Minyatür: Hz. Ali’nin Ejderha ile Mücadelesi
Hasan Rıza ÖZDEMİR
Kur’an-Fıtrat İlişkisi ve İnsanı Yöneten Değerler
Mizanur RAHMAN
The Role of Delawar Hossain Sayedee in The Qur’an Studies of Bangladesh
Mizanur RAHMAN
Bangladeş’ deki Kur’an Çalışmalarında Delawar Hossain’in Rolü
Ahmet ERKAN
Design Argument Based on Spatial Regularities: William A. Dembski Example
Ahmet ERKAN
Mekânsal Düzenliliklere Dayalı Tasarım Argümanı: Willia A. Dembski Örneği
Kemal COŞKUN
Sociological Overview of the Ijtihads of the Rashid Caliphs
Kemal COŞKUN
Râşid Halifelerin İctihadlarına Sosyolojik Bir Bakış
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR
Two Women, One Pain: Al-Khansā and Antigone
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR
İki Kadın, Tek Acı: Ḫansā ve Antigone
Muhammet Sacit KURT
A Quantitative Analysis and Evaluation of Articles Written on the Qur’an in
Turkey (1930-2015)
Muhammet Sacit KURT
Türkiye’de Kur’an Üzerine Yazılmış Makalelerin Sayısal Olarak İncelenmesi ve
Değerlendirilmesi (1930-2015)
Vol: 25 Num.: 62
January - June 2022
Cilt: 25 Sayı: 62
Ocak - Haziran 2022
Ocak - Haziran 2022, Cilt: 25, Sayı: 62
ISSN: 1301-966-X
DİNİ ARAŞTIRMALAR
Tübitak/Ulakbim, TR Dizin tarafından dizinlenmekte olan
Dini Araştırmalar Dergisi, 31.10.2017 tarihinden itibaren
INDEX COPERNICUS INTERNATIONAL, ERIH PLUS,
PHILPAPERS: Bibliography of Philosophy,
BROWZINE Academic Journal Collections,
CROSSREF, İSAM Articles on Theology Database ile 11.11.2018
tarihinden itibaren ATLA Religion Uluslararası
indeksleri tarafından da dizinlenmektedir.
DİNÎ ARAŞTIRMALAR
Cilt: 25 Sayı: 62
Ocak - Haziran 2022
Altı ayda bir çıkar
Yayın Türü
Yaygın ve Süreli
Dizgi
Leyla TAŞKESEN
Baskı
Uzun Dijital Matbaacılık
Zübeyde Hanım Mah. İstanbul Cad. İstanbul Çarşısı 48/48
06070 İskitler / ANKARA
Tel: (0312) 341 36 67
Basım Tarihi
Haziran 2022
ANKARA
Yönetim Yeri
Cihan Sk. No: 37/1 Sıhhıye/ANKARA
İletişim
Dr. Fatma Çapcıoğlu
Adres: A.Ü. İlahiyat Fakültesi Beşevler/ Ankara
E posta: diniarastirmalar98@gmail.com
Web: dergipark.gov.tr/da
Posta Çeki Hesabı
Şahin Kızılabdullah adına 5791754
Bahçelievler/ANKARA
DİNÎ ARAŞTIRMALAR
Hakemli Bilimsel Dergi
Altı ayda bir çıkar.
İmtiyaz Sahibi
Motif Yayıncılık Rek. Paz. ve Tic. Ltd. Şti. adına
Oğuzhan KUZUCU
Editör
Prof. Dr. Cemal TOSUN
Editörler Kurulu
Prof. Dr. Recai DOĞAN/Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi, Din Bilimleri Bölümü, Kırgızistan
Prof. Dr. Ahmet Nedim SERİNSU/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Tefsir ABD, Ankara, Türkiye
Prof. Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Dinler Tarihi ABD, Ankara, Türkiye
Prof. Dr. Abdulkadir DÜNDAR/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü, Ankara/
Bozok Üniv. İlahiyat Fak. Yozgat Türkiye, Prof. Dr. Kamil ÇAKIN/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Hadis
ABD, Ankara, Türkiye, Prof. Dr. Ş. Şule ERÇETİN/Hacettepe Üniv., Eğitim Fak., Eğitim Yönetimi ABD,
Ankara, Türkiye Prof. Dr. İhsan ÇAPCIOĞLU/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Din Sosyolojisi ABD, Ankara,
Türkiye, Prof. Dr. Yıldız KIZILABDULLAH/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Din Eğitimi ABD, Ankara,
Türkiye, Doç. Dr. Halide ASLAN/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü, Ankara,
Türkiye, Doç. Dr. Tuğrul YÜRÜK/Çukurova Üniv., İlahiyat Fak., Din Eğitimi ABD, Adana Türkiye
Doç. Dr. Rabiye ÇETİN/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Kelam ABD, Ankara, Türkiye
Doç. Dr. Cemil KUTLUTÜRK/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Dinler Tarihi ABD, Ankara, Türkiye
Doç. Dr. Ali ÇETİN/Kırıkkale Üniv. İslami İlimler Fak. Mantık Bilim Dalı, Kırıkkale, Türkiye, Dr. Carrie
York AL-KARAM/University of Iowa, Department of International Studies, Department of Religious
Studies, Iowa, US, Dr. Öğr. Üyesi Hüsamettin KARATAŞ/Fırat Üniv., İlahiyat Fak., Dinler Tarihi ABD,
Elazığ, Türkiye, Dr. Öğr. Üyesi Şahin KIZILABDULLAH/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Dinler Tarihi
ABD, Ankara, Türkiye, Öğr. Gör. Dr. Fatma ÇAPCIOĞLU/Ankara Üniv., İlahiyat Fak., Din Eğitimi
ABD, Ankara, Türkiye, Dr. Emre ÜRER/Ankara Üniv., Tıp Fak., Çocuk Ergen Psikiyatrisi ABD, Ankara,
Türkiye, Ar. Gör. Dr. Vahdettin ŞİMŞEK/Kırıkkale Üniv., İslami İlimler Fak., Din Eğitimi, Kırıkkale,
Türkiye, Öğr. Gör. Adem ÇETİN, Ankara Üniv. İlahiyat Fak. Türk İslam Sanatları Tarihi ABD,
Ar. Gör. Mehmet Enis SERİNSU, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, Din
Bilimleri ABD, Ankara, Türkiye
Yazı İşleri Müdürü
Kaya KUZUCU
Danışma Kurulu
Prof. Dr. Abdurrahman Küçük (Ankara Üniv.), Prof. Dr. Ahmet İnam (ODTÜ), Prof. Dr. Ali İsra Güngör
(Ankara Üniv.), Prof. Dr. Ali Rafet Özkan (Kastamonu Üniv.), Prof. Dr. Asım Yapıcı (ASB Üniv.),
Prof. Dr. Baki Adam (Ankara Üniv.), Prof. Dr. Durmuş Arık (Ankara Üniv.), Prof. Dr. Hüsnü Ezber
Bodur (Sütçü İmam Üniv.), Prof. Dr. Kazım Sarıkavak (Hacı Bayram Veli Üniv.), Prof. Dr. Kemal
Polat (Anadolu Üniv.), Prof. Dr. Mehmet Katar (Ankara Üniv.), Prof. Dr. Mehmet Özdemir (Ankara
Üniv.), Prof. Dr. Mustafa Erdem (Ankara Üniv.), Prof. Dr. Niyazi Akyüz (Ankara Üniv.), Prof. Dr.
Niyazi Usta (19 Mayıs Üniv.), Prof. Dr. Ömer Faruk Harman (İbn Haldun Üniv.), Prof. Dr. Ramazan
Buyrukçu (Süleyman Demirel Üniv.), Prof. Dr. Ramazan Uçar (Süleyman Demirel Üniv.), Prof. Dr. Sönmez
Kutlu (Ankara Üniv.), Prof. Dr. Talat Sakallı (Süleyman Demirel Üniv.), Prof. Dr. Yunus Apaydın (Erciyes
Üniv.), Prof. Dr. İbrahim Maraş (Ankara Üniv.), Prof. Dr. Yahya Michot “(Hartford Seminary Üniv.),
Prof. Dr. Hans-Georg Babke (Hildesheim Üniv.), Prof. Dr. Ebrahim Moosa (Notre Dome Üniv.), Prof. Dr.
Martin Thurner (Ludwig Maximillian Univ.), Prof. Dr. M. Nazif Mohib Shahrani (Indiana Univ.), Prof.
Dr. John Hare (Yale Üniv.), Prof. Dr. John Valk (New Brunswick Üniv.), Prof. Dr. Jules Janssens (Leuven
Catholic Üniv.), Prof. Dr. Frank Grifell (Yale Üniv.), Prof. Dr. Erdal Toprakyaran (Tübingen Üniv.), Doç.
Dr. Zuhdija Hasanović (Sarajevu Üniv.), Doç. Dr. Yusuf Gökalp (Manas Üniv.), Doç. Dr. Cengiz Çuhadar
(Kastamonu Üniv.), Dr. Öğr. Üyesi Hakan Coşar (Kastamonu Üniv.), Doç. Dr. İbrahim Kaplan (Katip Çelebi
Üniv.), Dr. Öğr. Üyesi Murat Gökalp (Fırat Üniv.), Dr. Öğr. Üyesi Önder Bilgin (Akdeniz Üniv.)
221 • Hasan Rıza ÖZDEMİR
KUR’AN-FITRAT İLİŞKİSİ VE İNSANI YÖNETEN DEĞERLER
The Relationship with the Qur’an Fıtrat and the Values of Managing Humanity
245 • Mizanur RAHMAN
THE ROLE OF DELAWAR HOSSAIN SAYEDEE IN THE QUR’AN STUDIES OF
BANGLADESH
Bangladeş’ deki Kur’an Çalışmalarında Delawar Hossain’in Rolü
269 • Ahmet ERKAN
MEKÂNSAL DÜZENLİLİKLERE DAYALI TASARIM ARGÜMANI:
WILLIAM A. DEMBSKI ÖRNEĞİ
Design Argument Based on Spatial Regularities: William A. Dembski Example
291 • Kemal COŞKUN
RÂŞİD HALİFELERİN İCTİHADLARINA SOSYOLOJİK BİR BAKIŞ
Sociological Overview of the Ijtihads of the Rashid Caliphs
315 • Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR
İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
Two Women, One Pain: Al-Khansā and Antigone
335 • Muhammet Sacit KURT
TÜRKİYE’DE KUR’AN ÜZERİNE YAZILMIŞ MAKALELERİN SAYISAL OLARAK
İNCELENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ (1930-2015)
A Quantitative Analysis and Evaluation of Articles Written on the Qur’an in Turkey
(1930-2015)
355 • Melek DEMİRDÖĞEN
KİTAP TANITIMI
Kitab-ı Mukaddes’in Batı Dil, Edebiyat, Kültür, Düşünce ve Medeniyet Tasavvuruna Etkisi
359 • Vahdeddin ŞİMŞEK
PROJE DEĞERLENDİRMESİ
Sharing Worldview: Learning in Encounter for Common Values in Diversity (WEL)
Erasmus+ KA220-HED- Yükseköğretim Alanında İşbirliği ve Ortaklık Projesi
• 315
Gönderim Tarihi: 14 Nisan 2022
Kabul Tarihi: 12 Haziran 2022
Yayımlanma Tarihi: 15 Haziran 2022
İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
Nilüfer TOPAL* – Ömer ACAR**
Öz
Bir tarafta ağıtlarıyla Cahiliye ve İslami dönemde adından çokça söz ettirmiş el-Ḫansā, diğer tarafta Sofokles’in ünlü tragedyasında karşımıza çıkan
Antigone; bu iki kadının hayat hikâyeleri ve karakterlerine şekil veren trajik
olaylar incelenmeye değer olduğu kadar ilginç benzerliklere de sahiptir. Her
ikisi de kardeşlerini trajik bir şekilde kaybetmiş ve akabinde yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle hüzün ve trajedinin timsali haline gelmişlerdir. Ḫansā kendi
döneminde ve daha sonraki dönemlerde adından kadın Arap şairlerin en büyüklerinden biri olarak söz ettirirken; Antigone ise Thebai kralı karşısındaki
sağlam duruşu, kararlılığı ve kralın ona karşı olan söylemleriyle güçlü bir kadın figürü çizmiştir. Antigone bir tragedya kahramanı, Ḫansā ise bir nevi onun
gerçek hayattaki yansımasıdır. Hikâyelerindeki bu tesadüfî benzerliğin yanı
sıra kendilerinden sonrakiler üzerindeki etkileri de onları incelemeye değer
kılmıştır. Antigone güçlü karakteriyle bir sembol olarak dünya edebiyatında
kendine yer edinmiş, feminizm başta olmak üzere bazı akımlara esin kaynağı
olmuştur. Ḫansā ise kadın şair kimliği ve ağıtlarıyla Arap edebiyatında önemli
bir yer edinmiştir. Tarihe mal olmuş bu iki kadının dünya edebiyatı, sosyal ve
kültürel alandaki katkılarını tam olarak tespit edebilmek için böyle bir çalışma
gerekli görülmüştür. Makalemizin ana konusunu teşkil eden bu iki kadının
* Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı.
e-posta: nilufertpl.61@gmail.com ORCID: 0000-0001-6838-8513
** Doç. Dr., Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belagati Anabilim
Dalı. e-posta: oacar@ankara.edu.tr ORCID: 0000-0002-5266-4840
Atıf/Cite as: Topal, Nilüfer-Acar, Ömer. “İki Kadın, Tek Acı: Ḫansā ve Antigone”,
Dini Araştırmalar, 25/62 (Haziran 2022), 315-333,
https://doi.org.10.15745/da.1103762
316 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
hayat hikâyeleri genel hatlarıyla ele alınmış, ayrı başlıklar altında benzer ve
farklı yönlerine işaret edilmiş, son olarak da iki karakter arasında karşılaştırma yapılarak çalışma nihayete erdirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Edebiyat, Arap Edebiyatı, Ağıt, Tragedya, Sofokles,
Antigone, el-Ḫansā.
Two Women, One Pain: Al-Khansā and Antigone
Abstract
al-Khansā, made a name for herself in the Jahiliyyah and Islamic period
with her laments and Antigone, appeared in the famous tragedy of Sophocles.
The life stories of these two women and the tragic events that shaped their
characters have interesting similarities as well as worth viewing. Both
have tragically lost their siblings and have become the epitome of sadness
and tragedy due to the hardships they have endured. While al-Khansā was
mentioned as one of the greatest female Arab poets in her own time and later
periods; Antigone, conversely, drew a strong female figure with her firm
stance, determination and the king's discourses against the king of Thebes.
Antigone is a tragic hero, and Khansā is a reflection of her in real life. In
addition to this coincidental resemblance in their stories, their effects on the
people after them also made them worth viewing. Antigone has gained a place
in world literature as a symbol with her strong character and has inspired some
movements, especially feminism. al-Khansā has an important place in Arabic
literature with her female poet identity and laments. Such a study was deemed
necessary in order to fully determine the contributions of these two women,
who have made history, in the world literature, social and cultural fields. The
life stories of these two women, which constitute the main subject of our
article, were discussed in general terms, their similar and different aspects
were pointed out under separate titles, and finally, the study was concluded by
comparing the two characters.
Keywords: Literature, Arabic Literature, Lament, Tragedy, Sophocles,
Antigone, al-Khansā.
Summary
The similarity of life stories and the characters of Antigone, the last of
Sophocles' three plays and the immortal work of the same name, and Khansā,
the poet of elegies, who was born in the Jahiliyya period and grew up in the
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 317
Islamic period and became a Muslim, is remarkable. Not so heartwarming life
stories of the two characters and the tragic losses they experienced and the tears
they shed for them are among the most striking elements. Antigone and Ismene
are two sisters whom their father, the King Oedipus, entrusted to their uncle
Creon while he was going into exile by gouging out his own eyes. Her brothers
Eteocles and Polyneikes, on the other hand, undertook the administration of
Thebes after their father's departure. After the administration that they took
over alternately continued stable for a while, Eteocles did not want to hand
over the administration to Polyneikes, but it was the turn of him to take over,
and this situation caused a bloody conflict started between them. He attacked
Eteocles to take the government that was his right with the support of the king
of Argos. As a result of this attack, both brothers died. In fact, we witness the
active role of Antigone after this event. After the death of the two brothers,
their uncle Creon took over the management, he buried Eteocles' funeral with
a ceremony, but he commanded Polyneikes to be punished because of his
attack on his brother to take over the administration. Therefore, Creon forbade
the burial of his dead body, and left his corpse in the open so that his soul
could remain in the world and suffer. He declared that anyone who opposes
this situation will be punished. Antigone, on the other hand, opposed Creon
and in secret she achieved the burying of her brother but then she was caught
and brought to Creon. She stated that her opposition the laws of the state by
the way of burying her brother in order to obey the laws of God. She stated
that she would not prefer the laws of mortals to the laws of the gods. Antigone
came to Creon as both her niece and her son Haimon's fiancée. However, Creon
sent Antigone to prison, despite his son's invitation to be discreet. Although
he later abandoned his decision and ordered the reease of Antigone, Antigone
committed suicide before this decision reached her. Antigone, with her efforts
to fulfill religious rituals, with her firm stance against the King of Thebes, with
her determination and the king's discourses against her, even became one of
the mainstays of the feminist view and continued her influence.
al-Khansā is from Sulaym, one of the tribes that is famous for the poets it
has she is a poet known for the elegies she composes. She has a diwan almost
entirely composed of elegies. All of her elegies are composed of what she
says about her own losses, as opposed to imaginary situations. The loss of her
father, and two brothers, one of whom is a half-brother, her four children who
were martyred in the war, and the death of her husband were the reasons that
prompted her to compose these poems. More precisely, while the total of the
poems she composed before did not exceed two or three couplets, she became
318 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
famous with the elegy she composed first with her own brother Mu'āwiya,
and especially after the death of her half-brother Sakhr, and continued to say
elegies in the same way. She generally started her poems by begging her eyes
to cry profusely and to shed tears for her brothers, continued by praising her
brothers and finished by praying for them. She encouraged her tribesmen to
avenge her brothers. In her poems, she made us to witness the war scenes
and used the war depictions abundantly. al-Khansā also reflected her style in
his poems to her life. She never stopped mourning and crying throughout her
life. Despite her Muslim identity, she continued to mourn without abandoning
the customs of Jahiliyyah. Despite the warnings of Āisha (PBUH) and Omar
(PBUH), she did not give up mourning by continuing the ignorant customs,
and even sang poetry again upon her warning.
Despite the acceptance of the society she lived in, al-Khansā was a
woman who was valued by her family and asked for her opinion. Her father
and brothers also valued her. Her half-brother Sakhr had always been her
supporter, even in the negativities she experienced in her first marriage. She
was appreciated by the poets who were accepted as the authority of the period,
thanks to the poems she said. Later scholars also spoke highly of her. She was
mentioned as one of the greatest female poets in her own period and later
periods.
These two women came to the fore with their different but similar traits in
the patriarchal system they grew up in. Although in different ways, they took
an upright stance in the face of the situation they were in. Both of them wept
and grieved for their families, but their family caused Antigone's death. While
Antigone struggled to enforce the laws of the gods, al-Khansā's laments, which
were almost rebellious, although not religiously appropriate, it’s something
that makes them different.
Giriş
Ölünün arkasından ağlamak ve onu hüzünle yâd etmenin insanoğlunun
varlık sahnesine çıktığı zamanlara kadar dayandırılması mümkündür. Zira ölen
kişinin iyi hasletlerini hatırlayıp ağlama ve ağıt yakma geleneğinin, Kâbil’in
Hâbil’i öldürmesi üzerine Hz. Âdem’e kadar geri gittiği kaydedilmiştir.1 Sümerlerde, eski Çin’de ve daha birçok kültürde ölünün arkasından yas mera1
M. Faruk Toprak, "Mersiye", TDV İslām Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/
mersiye#1 (Erişim 5 Nisan 2022).
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 319
simleri düzenlenmiş ayrıca Yunan ve Roma sanatında da cenaze törenlerine
geniş yer verilmiştir. Eski Türklerde de ölüler için cenaze ve yas törenleri
düzenleyip feryat ederek ağlayıp ağıt yakmak, elbiselerini parçalamak, yüzünü yırtmak gibi çeşitli âdetler mevcuttu.2 İslâm öncesi Cahiliye devrinde de
ölen kişinin arkasından mersiyeler söylemek, saçını tıraş etmek, çıplak bedene
kıldan yelek giymek, yüzünü tokatlamak gibi âdetler mevcut olmakla birlikte
İslâm’ın gelişiyle bu aşırı tutumlar yasaklanmıştır.3 Ancak aşırıya kaçmadan
inleyip ağlamak mubah kabul edilmiştir. Bu bilgilere dayanarak Doğu’da ve
Batı’da ölünün arkasından yas tutmanın ve ağıt yakmanın ortak bir olgu temelinde, kültürel ve dini inanışlara göre farklı şekillerde uygulandığı söylenebilir.
Bu perspektiften bakıldığında farklı kültürlere mensup Antigone ve
Ḫansā, yaşamları ve davranış biçimleri içinde bulundukları toplumun kültürel
yapısında şekillenmekle birlikte, alışılmışın dışında bir yönelim sergileyerek
tarihte iz bırakan birer tipolojiye dönüşmüşlerdir. Edebiyatın toplumların aynası olduğu düşünülürse, bu iki tipolojinin yakından incelenmesi, ait oldukları
kültürel arka planın aydınlatılmasına katkı sağlayacaktır.
1. Antigone’un Trajedisi
Antigone M.Ö. 496-406 yılları arasında Atina’da yaşamış olan Sofokles’in
en ünlü tragedyasıdır. Kral Odipus, Odipus Kolonos’ta ve Antigone adlı üç
oyun Sofokles’in Thebai Üçlemesi’ni oluşturmaktadır. Antigone, Thebai
Üçlemesi’nin son oyunu olarak bilinse de bu üçlemenin ilk oyunudur ve M.Ö.
411 yılında kaleme alınmıştır.4 Sofokles’in bu oyunu diğer iki oyunun devamı niteliğindedir. Hikâyeye göre Kral Odipus, Laios adındaki kişiyi babası
olduğunu bilmeden öldürmüştür. Yine annesi olduğunu bilmeden İokeste ile
evlenmiş, bu evlilikten Polyneikes ve Eteokles adında iki erkek; Antigone ve
İsmene adında iki de kız çocukları olmuştur. Gerçeği çok sonra öğrenen Odipus bu trajik olay karşısında yıkılmış ve gözlerini kör ederek kendini cezalandırmıştır. İokeste ise gerçeğin ortaya çıkmasının ardından kendini asarak
yaşamına son vermiştir. Odipus, gözleri kör bir halde iki yıl daha hükümdarlık
2
3
4
Süleyman Şenel, "Ağıt", TDV İslām Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/agit#2
(Erişim 4 Nisan 2022).
‘Abdulkādir b. Ömer el-Bağdādî, Hizānetu’l-Edeb ve Lubbu Lubābi Lisāni’l-‘Arab, thk:
‘Abdu’s-Selām Muhammed Hārûn,( Kahire: Mektebetu’l-Hāncî, 1996), I/435.
Dilek Zerenler, “Antigone’nin İki Farklı Yorumu”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 18 (Konya, 2005), 264.
320 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
yapmıştır. İki oğlunun yetkisini elinden almaya çalışması üzerine ikisine de
lanet etmiştir. Akabinde Odipus hükümdarlık yaptığı Thebai’den sürülmüş ve
kızı Antigone’un yardımıyla Kolonos’a gelmiş ve orada ölmüştür.5 Antigone
babasına her zaman destek olmuş ve onu hiç yalnız bırakmamıştır. Sofokles
bu dramatik olayı Kral Odipus tragedyasında işlemiştir. Odipus Kolonos’ta
tragedyasında ise Sofokles okuyucuya Antigone karakterinin ipuçlarını vermiştir.
Babası Kolonos’ta öldükten sonra Antigone Thebai’ye dönmüştür. Polyneikes ve Eteokles babalarının lanetinden kurtulmak için ülkeyi dönüşümlü
bir şekilde yönetme kararı almışlardır. Fakat babalarının laneti onların üzerinde bir gölge gibi durmaktadır. Eteokles sıra onda olduğu halde yönetimi
kardeşine devretmek istememiş onu Thebai’den kovmuş, bunun üzerine Polyneikes de Argos kralına sığınmıştır. Thebai’deki yönetimi tekrar ele geçirebilmek için Argos kralı Adaratos’un kızı Adreia ile evlenmiş ve kralı Thebai’ye
saldırmak için ikna etmiştir.6 Polyneikes kralın altı kumandanını yanına alıp
savaşmak için Thebai’ye gelmiş, hakkı olan tacı istediğini söyleyerek kardeşi
Eteokles’i savaşa davet etmiştir. Aiskhylos’un Thebai Önünde Yedi Kumandan adlı tragedyasına konu olan bu savaşta iki kardeş birbirini öldürmüştür.7
Böylece Odipus’un çocukları üzerindeki laneti gerçekleşmiş geriye sadece,
annesi İokeste ile olan lanetli evliliğinden doğan kızları Antigone ve İsmene kalmıştır. İki kardeşin ölümüyle Thebai’nin yönetimi İokeste’nin kardeşi
Kreon’a kalmıştır. Antigone’un karakterini net olarak göreceğimiz olaylar da
iki kardeşinin ölümünden sonra cereyan etmeye başlamıştır.
Kardeşlerin ölümünden sonra ülke yönetimini devralan Kreon, Eteokles’in
devleti uğruna can verdiğini savunmuş ve tüm ritüellere uygun olarak kahramanlara yaraşır bir şekilde cenazesini kaldırmıştır. Polyneikes’i ise kendi ülkesine saldırmasından dolayı vatana ihanetle suçlamış, cenazesinin gömülmesini yasaklamış ve cesedinin yabani hayvanlara yem edilmesini emretmiştir.8
Bu davranışıyla Kreon ölülere saygı göstermeyi emreden tanrısal yasalarla zıt
düşmüştür. Çünkü antik Yunan’da ölülerin kutsal olduğuna inanılmış ve ruhlarının huzura kavuşması için görkemli cenaze merasimleri düzenlenmiştir.
5
6
7
8
9
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü (İstanbul: Remzi Kitabevi, 2002), 226.
Sophokles, Antigone, çev. Ari Çokona (İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2013), ix.
Düşündüren Sözler, “Antik Yunan’da Bir Tragedya Örneği Olarak Antigon”, (Erişim 3 Şubat 2022).
Sophokles, Antigone, ix.
Derman Bayladı, Tanrıların Öyküsü (İstanbul: Say Yayınları, 2002), 231.
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 321
Kreon takındığı bu anlamsız tavırla, toplumda yer etmiş âdet ve inanışlara sırt
çevirmiştir. Halk bu karardan memnun değildir ancak Kreon’a memnuniyetsizliklerini ifade edecek cesaretleri de yoktur.9 İşte Sofokles’in tragedyasında
karşımıza çıkan Antigone karakteri devlet otoritesine karşı çıkan, Tanrıların
kurallarını devletten ve insanların belirlediği yasalardan üstün tutan bir karakterdir. İnandığı değerler uğruna tek başına savaşacak cesareti göstermiştir.
Cezası ölüm dahi olsa kardeşine karşı vazifesini yerine getirmek konusunda
kararlıdır; çünkü ona göre her ölünün gömülme hakkı vardır. Bu düşüncelerini
destekler nitelikteki şu sözleri oldukça anlamlıdır: “Bir ölümlünün emirleri,
tanrıların hatasız, yazıya geçirilmemiş, değişmez yasalarından daha önemli
olamaz.”10
2. Yansımalar
Sofokles’in oyununda can bulan Antigone ve onun dramı, yüzyıllar
geçmesine rağmen canlılığını yitirmemiştir. Jean Cocteau, Holderlin, Jean
Anouilh ve Bertolt Brecht gibi birçok Batılı yazar yanında Kemal Demirel
gibi Türk yazarlar da Antigone’u eserlerine konu etmişlerdir. Mesela Fransız
yazar Anouilh, II. Dünya savaşı esnasında yazdığı Antigone adlı oyununda
Antigone’un güçlü ve isyancı karakteri ile Hitler’e karşı oluşan direnişi işlemiştir.11 Antigone’un devlet otoritesine karşı gelerek kardeşini gömmek için
gösterdiği çaba Hitler’e ve onun diktatörlüğüne karşı gelişen bir eylem olarak
yorumlanmıştır.12
Sofokles’in tragedyasında Antigone ile Kreon arasındaki çatışma tematik
açıdan genellikle devletin talepleri ile din, aile ve vicdanın talepleri arasındaki
bir çatışma olarak ele alınmıştır.13 Antigone tanrısal yasaları her şeyin üstünde
tutmuş, aslında Kreon’a karşı çıkarken de bu yasalardan güç almıştır. Burada
Antigone karakter bakımından kendisiyle tamamen zıt olan kız kardeşi İsmene ile birlikte işlenmiş ve bu sayede onun güçlü karakteri daha net bir şekilde
ortaya çıkarılmıştır. Antigone, erkek kardeşlerinin ölümünü öğrendikten sonra
kız kardeşi İsmene ile konuşmak için onu yanına çağırmış, Kreon’un gömülmesini yasakladığı kardeşini gömmek istediğini İsmene’ye iletmiştir. Kardeşi
10 Sophokles, Antigone, 18, (450-465).
11 Özdemir Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi 2 (İstanbul: Remzi Kitabevi, 1985), 242.
12 Dilek Zerenler, “Antigone’nin İki Farklı Yorumu”, 265.
13 Bernard, J. Paris, Imagined Human Beings (New York: NYU Press, 1997), 105.
14 Sophokles, Antigone, 2.
322 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
ise “Zavallı ablam, durum dediğin gibiyse ne gelir ki benim elimden?”14 diye
cevap vermiştir. Antigone da “Düşün! Bana katılabilir, bana yardım edebilirsin.”15 demiştir. Kararını veren İsmene Antigone’a devlet kurallarına karşı
gelemeyeceğini şu ifadelerle açıklamıştır: “…Kralın buyruklarını hiçe sayar,
yasalara karşı çıkarsak yapayalnız kalan bizleri nasıl bir son bekler, bir düşünsene! Aklından çıkarma sakın, kadınız biz, altından kalkamayız erkeklerle
mücadelenin. Bizi yönetenler bizden güçlü, şimdikinden acı bile olsalar boyun
eğmeliyiz emirlerine. Şartlar beni mecbur ediyor, anlayış dileyerek ölülerimizden, itaat edeceğim efendilerin emirlerine. Bayağı deliliktir boyundan büyük işlere kalkışması insanın.”16 Antigone kız kardeşinin sarf ettiği bu sözler
üzerine kardeşine şu şekilde cevap vermiştir: “Sana yalvarmayacağım. Artık
istesen de kabul etmem yardımını. Nasıl doğru buluyorsan öyle yap, ben hayatım pahasına da olsa gömeceğim ağabeyimi. Tanrıların onayladığı bir suçu
işleyerek, yanına uzanacağım sevgili ağabeyimin. Toprağın üstündekilerden
çok altındakileri memnun etmeliyim sonsuza dek onlarla kalacağıma göre.
Sen de çiğnemeye devam et tanrıların yasalarını!”17 Polyneikes’i gömme teklifi kız kardeşi tarafından reddedilen Antigone artık mücadelesinde tek başına
kalsa da her ne pahasına olursa olsun vazgeçmeyi düşünmemiştir. Kardeşini
gömüp hem kardeşine hem de tanrıya kaşı görevini yerine getirmek konusunda kararlıdır; gece gizli bir şekilde kardeşini gömmüştür. Öleceğini bile bile,
inandığı değerleri sonuna kadar savunmaktan geri durmamıştır.
Antigone ve Kreon’un şahsında eşit değerler olan aile sevgisi ve devlet
yasaları karşı karşıya gelmiştir. Ayrı ayrı kendi içlerinde haklı olsalar da bu değerler yan yana geldiğinde çatışmaları kaçınılmazdır. Antigone devletin baskısına karşı kişisel özgürlüğü savunmuştur ve sonunda ölüme gitmesi kaçınılmaz olmuştur. Kreon, Antigone’u tutuklatmış ve ölüme mahkûm etmiştir. Her
ne kadar Kreon daha sonra kâhin Teiresias tarafından ikna edilip kararından
vazgeçse de geç kalmış, Antigone kutsal bildiği yolda ‘şerefli bir ölüm’ü seçip hayatına son vermiştir. Babası Kreon’u defalarca kararından döndürmeye
çalışan Haimon -aynı zamanda Antigone’un nişanlısıdır- ve annesi Euryidike
de canına kıymıştır. Tragedyanın sonunda Antigone kendi yıkımı ile inandığı
değerleri yüceltmiştir. Kreon ise iktidarını ve hayatını korumuş olsa da karısını ve çocuğunu kaybederek trajik bir sona varmıştır. Antigone ile aralarında
15 Sophokles, Antigone, 2.
16 Sophokles, Antigone, 3.
17 Sophokles, Antigone, 3.
18 Sophokles, Antigone, 19.
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 323
geçen aile ve devlet çatışmasında bir nevi denge sağlanmış, kendi açılarından
kazanmış görünseler de aslında her iki taraf da bir şeyler kaybetmiştir.
Antigone’un inandığı değerler uğruna Kreon ve onun kararları karşısındaki sağlam duruşu aslında örnek bir tavırdır. Kreon’un kararı ise ilk başta
kendi otoritesini sarsmamak ve iktidarını güvence altına almak maksadıyla olmuştur. Ancak onu asıl öfkelendiren, verdiği hükmün aksinin yapılmasından
ziyade hükmün bir kadın tarafından çiğnenmesi olmuştur: “...İktidarımı hiç
ceza görmeden çiğnerse bana değil ona erkek diyecekler.”18 tiradı otoritesinin bir kadın tarafından sarsılmış olmasını kabullenemediğini göstermektedir.
Kreon “…Kent kimi başa getirdiyse büyük küçük, haklı haksız her kararında
ona itaat etmeliyiz…”19 derken kendi otoritesini kabul ettirme ve gücünü ispat
etme çabası içinde olduğunu hissettirmiştir. Bir yönetici olarak ülkesindeki
disiplini ve düzeni sağlama çabası içinde olması yadırganacak bir husus değil,
aksine yöneticiden beklenen bir tutumdur. Ancak devamında “…Bir kadına
teslim olmamalıyız, yasaları ve düzeni savunmamız gerekir. Bir kadına yenildi
diyeceklerine yüz defa bir erkeğe yenilmeyi yeğlerim.”20 diyerek kendi içinde
çelişkiye düşmüştür. Kreon’un tutumu aslında Antigone’a karşı değildir çünkü aldığı kararlarda onu hesaba katmamış ya da hedeflememiştir.21
Tragedya boyunca Kreon’un ağzından sunulan bu vb. söylemlere feminist argümantasyonda sıklıkla atıf yapılmıştır.22 Dietz’e göre “Antigone toplumun feminist yüzüdür.”23 Diğer bir yaklaşıma göre ise o, düzene başkaldırısı
sebebiyle tarihin ilk feminist kadınlarındandır.24 Kreon karşısındaki sağlam
duruşu bu bağlamdaki ilk örneği teşkil etmiştir. Yasalara karşı çıkmış ve onun
gibi düşünen ancak cesaret gösteremeyenlerin sesi olmuştur. Kreon: “Böyle
düşünen sadece sen varsın koca Thebai’de.” demiş, Antigone ise “Diğerleri
düşüncelerini söylemeye cesaret edemiyor” diyerek hem kendi düşüncesini
hem de halkın korkup söyleyemediklerini dile getirmek suretiyle asırlar sonra
bile adından cesaret timsali olarak söz ettirmiştir.
19 Sophokles, Antigone, 27.
20 Sophokles, Antigone, 27.
21 Burcu Dabak Özdemir, “Yasın Yurtsuzlaştırdığı Kadınlar: Antigone”, Folklor-Edebiyat
Dergisi 2/102 (Ankara, 2020), 334.
22 Düşündüren Sözler, “Antik Yunan’da Bir Tragedya Örneği Olarak Antigon”.
23 Fanny Soderback, Feminist Readings of Antigone (New York: State University, 2006), 30.
24 Öznur Doğan, “Düzene Karşı Medaa ve Antigone” (Erişim 2 Mart 2022).
25 Sophokles, Antigone, 18.
26 Sophokles, Antigone, 34.
324 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
Antigone’nun cesurca yasalara karşı koymasının altında onun şu vicdani
muhasebesi yatıyor gibidir: “Bir ölümlünün emirleri, tanrıların hatasız, yazıya geçirilmemiş, değişmez yasalarından önemli olamaz… Bir ölümlünün
emrinden korktum diye suç işleyemem tanrıların nezdinde… Böyle bir ölümle
ölmek hiç acı vermez bana. Oysa toprağa vermeden bıraksaydım anamın ölen
oğlunu, içim parçalanırdı. Başka hiçbir şey acı vermez bana…”25 Antigone bu
sözleriyle manevî yönü kuvvetli, vicdan sahibi bir karakter portresi çizmiştir.
İlahî ve dünyevî yasaların çatışması sonucunda oluşan anarşi ortamında kendi
vicdan muhasebesiyle ilahî tarafı seçmiş ve o dönemin dünyevî yasalarının
onu mahkûm ettiği ölüme bile bile gitmiştir. “…Nasıl bir yasadır bu, beni sevdiklerimin gözyaşından bile mahrum, kayaların içindeki benzeri görülmemiş
mezarıma gönderen? Ah kadersiz başım; ne ölülerin ne sağların arasında, ne
sağ ne de ölüyüm.”26 “…Atalarımın toprağı, Thebai şehri ve soyumun kadim
tanrıları, götürülüyorum, sonum yaklaştı. Thebai’nin soyluları bakın! Tanrılara saygı gösteren son prensesinize kimler neleri reva görüyor?”27 diyerek
ölüme yürümüştür.
Antigone hem akrabalık bağları hem de siyasi hiyerarşi gereği Kreon'un
yetkisi altına girmek durumunda kalmıştı. Ancak Antigone, kardeşini toprağa
verme meselesinde Kreon'un buyruklarının yargısal nitelik taşımadığı, kardeşini gömme görevinin kutsal bir vazife olduğu yönündeki söylemiyle onun
otoritesini reddetmiştir. Ataerkil yapıya ve devlet otoritesine meydan okuyan; şehirde, yönetim ve ailede erkek egemenliğini reddeden bir figür olarak
Antigone'un feminist söylem üzerindeki etkisi şaşırtıcı değildir. Antigone’un
direnişi feminizm için güçlü ve çok katmanlı bir miras niteliğindedir. Temsil
ettiği bu eğilimle, kadınların devlete veya otoriteye meydan okuması, akrabalık ile devlet arasındaki ilişki ve etik konusundaki tartışmalara canlılık getirmiştir. Feminist bakış açısı, kadınların deneyimlerini, onları dışlayan kamusal alanı dönüştürmede kullanılabilecek bir bilgi kaynağı olarak görmüştür.28
Bazıları, ölen kardeşinin haysiyeti için kendi hayatını feda eden Antigone’un
eylemini bir şehitlik olarak değerlendirirken, feminist psikanalitik teorisyenler, Antigone'un ihlalini dişil etiği ve farklılığı hakkında bir şeyler ilettiği şeklinde anlama eğiliminde olmuşlardır. Feministler genellikle Antigone'un kral'a
meydan okumasını cesur bir aile sevgisi eylemi olarak da övmüşlerdir.29
28 Sarah Bracke, “The Arena of Knowledge: Antigone and Feminist Standpoint Theory”, Doing Gender in Media, and Culture (London: Routledge, 2009), 39-53.
29 Sheila L. Cavanagh, “Antigone’s Legacy: A Feminist Psychoanalytic of an Other Sexual
Difference”, Studies in the Maternal 9 (2007), 1-4.
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 325
3. Ḫansā’nın Tarifsiz Acısı
el-Ḫansā, Suleym kabilesinden olup Cahiliye devrinden günümüze Arapların en tanınmış mersiye şairlerinden biridir. Asıl adı Tumâḑır bint ‘Amr olmakla birlikte, basık burunlu veya burnunun ucu kalkık anlamlarına gelen
Ḫansā30 lakabıyla meşhur olmuştur. Bu kelime aynı zamanda Araplar nezdinde kadın güzelliğini simgeleyen yaban sığırı anlamında da kullanılmaktadır.31
Miladi 575 dolaylarında dünyaya geldiği kabul edilen Ḫansā’nın doğumundan gençlik çağına kadar güzelliği, ailesine ve kardeşlerine duyduğu sevgi
ve şefkatten başka dikkat çeken ya da göze çarpan bir özelliği yoktur. Ḫansā,
küçüklüğünden itibaren kendisinin, kabilesinin ve akrabalarının şerefine çok
düşkün biridir. Hatta bu duyguların onda kibir ve gurura sebep olduğu da söylenebilir. Aslında içinde bulunduğu şartlar dikkate alındığında bu duyguları
anlamak mümkündür. Nitekim varlıklı ve nüfuzlu bir aile, saygın ve şerefli bir
baba, babalarının ve Arapların övündüğü iki yiğit kardeş…32 Kimse onlar için
sarf edilen bu sözlerin aksini söylemeye cesaret edemezdi. Bir genç kız için
de güzelliği ve ailesi dışında övünülecek başka bir şey yoktu. Cahiliye Arap
algısına göre bu özellikler kişinin içinde yaşadığı toplumda saygın ve şerefli
kabul edilmesi için elzemdi. İşte Ḫansā’nın hayatında ve kişiliğinin şekillenmesinde bütün bu şartlar etkili olmuştur.
Sayılan özelliklerinden dolayı, Araplar nezdinde süvariliği ile meşhur,
aynı zamanda Benî Cuşem kabilesinin reisi olan olan şair Dureyd b. Ṣımme
ona evlilik teklifinde bulunmuştu. Dureyd ile evlenmek isteyen birçok genç kız
varken o Ḫansā’yı tercih etmiş ancak Ḫansā onu reddetmişti. Ailesi Ḫansā’nın
zeki ve gururlu biri olduğunu bildiği için, kendisi onaylamadığı sürece evlilik
tekliflerini geri çevirirdi. Ama o dönemdeki her genç kızın aynı şansa sahip
olduğunu söylemek zordur. Dikkat çekici güzelliği ve mensup olduğu ailenin
sosyal konumu Ḫansā’yı özel kılmıştı. Ḫansā akıllı, sağduyulu ve kararlı yapısıyla meşhur olmuş bir kadındı ve kadınlara aşk şiirleri yazanlar, bu tür kadınlardan çekinirlerdi. Hiç kimse onun hakkında konuşmaya ya da kötü sözler
sarf etmeye cüret edemezdi. Dureyd b. Ṣımme ile olan durumu bu anlamda
bir istisna olmuştur.
30 Ebu’ț-Ṭāhir Mecduddīn b. Ya‘kūb b. Muḥammed el-Fīrūzābādī,. el-Ḳāmūsu’l-Muḥīț, 2.
Baskı, (Beyrut: Dāru İhyāi’t-Turāsi’l-‘Arabī, 2003), 502.
31 Ḫalīl b. Aḥmed, Kitābu’l- ‘Ayn, thk. ‘Abdulḥamīd Hindāvī (Beyrut: Dāru’l-Kutubi’l-’İlmiyye, 2003), I, 447; İbn Dureyd, Cemheretu’l-Luġa, thk. Remzī Munīr el-Ba’albekī (Beyrut: Dāru’l-’İlm li’l-Melāyīn, 1987), I/ 599.
konuşmaya ya da kötü sözler sarf etmeye cüret edemezdi. D
Ṣımme
bir istisna olmuştu
Ḫansā
özellikleriyle öne çıkmakla birlikte, hayatının büyük bir kısmını
326 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
etkileyen pek çok
Mu‘â
de yaşamıştır Anne ve babasını
sonra öz kardeşi
ve ona her durumda destek olan, ondan hiçbir yardımı esirgemeyen, baba
kardeşi
Ḫansā bahsedilen özellikleriyle öne çıkmakla birlikte, hayatının büyük
Ṣ ḫ ’ı
kaybetmiştir.
Kardeşi pek
Mu‘āviye
‘Ukāẓ panayırında
kadını
çok beğenmiş
bir kısmını etkileyen
çok talihsizlikler
de yaşamıştır.birAnne
ve babasını
kaybettikten
öz kardeşi
Mu‘âviye
ve ona herölmüştü
durumda destek
olan,
on- Ṣ ḫ
durum kabile
savaşına sonra
yol açmış
ve bu
savaş sonunda
Üvey
kardeşi
dan hiçbir yardımı esirgemeyen, baba bir kardeşi Ṣaḫr’ı da kaybetmiştir. KarMu‘āviye deşiintikamını
için katıldığı
birinde yaralanmıştı
Mu‘āviye almak
‘Ukāẓ panayırında
bir savaşlardan
kadını çok beğenmiş,
bu durum kabile ölümcül
33
savaşına yol açmış
ve sonra
bu savaş sonunda
ölmüştür. Üvey kardeşiḪansā
Ṣaḫr ise
bir süre
vefat etmiştir.
kardeşlerin
Mu‘āviye ’nin intikamını almak için katıldığı savaşlardan birinde yaralanmış34
vefatına çoktır.
üzülmüş
olsa yaradan
onun kurtulamayarak
şairliğini besleyen
yaşadığı
üzüntüler
olmuştur.
Öyle ki
Bu ölümcül
bir süre
sonra bu
o da
vefat etmiştir.
Her neetmekten
kadar Ḫansā
kardeşlerinin
vefatına
çok üzülmüş
olsa da onun
şairliğini
ağlamak ve feryat
başka
bir şey bilmez
olmuştu.
Kardeşlerinin
başına
gelen musibete
besleyen yaşadığı bu üzüntüler olmuştur. Öyle ki ağlamak ve feryat etmekten
çok üzülen başka
Ḫansābir şey
ağıtbilmez
yakmaya
başlamış
ve bubaşına
durum
onun
mersiyelerle
olmuştu.
Kardeşlerinin
gelen
musibete
çok üzülenünlenmesin
Ḫansā,
ağıt yakmaya
başlamış
bu durum
ünlenmesinietkilemiştir.
sağlamıştı. Öz
kardeşinden
ziyade
üveyvekardeşi
Ṣ ḫonun
’ın mersiyelerle
ölümü
sağlamıştı. Öz kardeşinden ziyade üvey kardeşi Ṣaḫr’ın ölümü onu derinden
Kardeşlerinin
ölümünden
önce söylediği
birkaçönce
beyitsöylediği
şiir bulunsa
asılşiir
şiirlerini
etkilemiştir.
Kardeşlerinin
ölümünden
birkaçda
beyit
bulunsakardeşleri
asıl kardeşi
şiirlerini Ṣkardeşleri
-özellikle
de inşâd
üvey kardeşi
Ṣaḫrsonra
özellikle de daüvey
ḫ öldükten
sonra
etmiştir.
Şiiröldükten
onun için
bir kaçış ve
inşâd etmiştir. Şiir onun için bir kaçış ve rahatlama aracı olmuş, bir beyitte de
rahatlama aracı olmuş, bir beyitte
şöyle dile getirmiştir
bunu şöyle dile getirmiştir:
ريض
ِّ َصدري ِّبالق
َ أُفَ ِّر ُج َه َّم
35
35
سلَيم
ُ فَقَد أَص َبحتُ َبعدَ فَتى
Kaybettikten sonra Suleym’in gencini
Şiirle ferahlatır oldum yüreğimin derdini
Ḫansā, şiirlerini büyük oranda yaşadığı acılar doğrultusunda şekillendir-
‘Āişe Bintu’ş Şātî, Ḫansā, (Kahire: Dāru’l Ma’ārif,1963), 30; Nilüfer Topal, Sahabe Şair el Ḫansā ve Divanı
miştir. Şiirlerinde sadece klasik bedevi kadın portresi çizmemiş, iç dünyasını
(Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2021), 11.
ve İsfehānî,
hayat serüvenini
de dizelerine
yansıtmıştır.
Ebu’l
Eğānî, tahkik:
İhsān ‘Abbās,
İbrāhîmKaybettiği
es Se’āfin, yakınlarının
Bekr ‘Abbās, sebep
(Beyrut: Dār Sāder,
olduğu derin acı ve onlara yönelik bitmeyen özlem, şiirlerine damga vurmuş-
Ömer Faruk tur.Ṭ Üzüntüsünü
bbā’, Dīvānu’şiirlerinde
Ḫansā (Beyrut:
2000), 73.günlük hayatında da
ifade Dāru’l
etmekle ḳām,
yetinmemiş,
bu hüznü açıkça göstermekten geri durmamıştır. Öyle ki, Müslüman olduktan
sonra cenaze adetlerinden olan çıplak beden üzerine ṣıdār36 giyme ve saçları
32 Taceddin Uzun, “Ağlama ve Ağıt Yakma Şairi Olan Hanım Sahabi”, Mehir Aile Dergisi 1
(Konya, 2001), 13.
33 ‘Āişe Bintu’ş-Şātî, el- Ḫansā, (Kahire: Dāru’l-Ma’ārif,1963), 30; Nilüfer Topal, Sahabe
Şair el-Ḫansā ve Divanı (Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, 2021), 11.
34 Ebu’l-Ferec el-İsfehānî, el-Eğānî, tahkik: İhsān ‘Abbās, İbrāhîm es-Se’āfin, Bekr ‘Abbās,
(Beyrut: Dār Sāder, 2008), XV/55.
35 Ömer Faruk et-Ṭabbā’, Dīvānu’l-Ḫansā (Beyrut: Dāru’l-Erḳām, 2000), 73.
36 Ṣıdār, Cahiliye döneminde kadınların giydiği baş kısmı örtü gibi olan, aşağısı göğsü ve
omuzları örten bir kıyafettir. Bir kadın çocuğunu ya da sevdiği birini kaybettiğinde matem
yansıtmıştır. Kaybettiği yakınlarının
ğu derin acı
onlara yönelik
günlük hayatında
üznü açıkça göstermekten geri durmamıştır. Öyle ki Müslüman
bitmeyen özlem şiirlerine damga vurmuştur Üzüntüsünü şiirlerinde ifade etmekle yetinmemiş,
çıplak beden üzerine ṣıdā
saçları kazıtma
günlük hayatında
üznü açıkça göstermekten geri durmamıştır. Öyle ki Müslüman
âdetini terk etmemiştir Bir gün Hz. Ayşe Ḫansā’yı üzerinde ṣıdār olduğu halde gör
TOPAL
çıplak beden Nilüfer
üzerine
ṣıdā- Ömer ACAR • 327
saçları kazıtma
geleneğin İslam’da yasaklandığını söyley
Vallahi Allah Resulü vefat ettiğinde bile
âdetini terk etmemiştir Bir gün Hz. Ayşe Ḫansā’yı üzerinde ṣıdār olduğu halde gör
ṣıdār
” demişti Hiç kuşkusuz onu böyle davranmaya iten, kardeşi Ṣ ḫr’ın
kazıtma âdetini
terk etmemiştir.
Bir gün Hz.Vallahi
Ayşe Ḫansā’yı
ṣıdār olgeleneğin İslam’da
yasaklandığını
söyley
Allah üzerinde
Resulü vefat
ettiğinde bile
duğu halde
görüp
ona bu geleneğin İslam’da yasaklandığını söyleyince: “Valaşağıdaki beyitte
yer alan
sözleriydi
ṣıdār
” demişti
Hiç kuşkusuz
onu
böyle
davranmaya
iten,
37 kardeşi Ṣ ḫr’ın
lahi Allah Resulü
vefat ettiğinde
bile üzerime
ṣıdār
giymedim.”
demiştir.
Hiç
َ وهللا ال أbeyitte yer
kuşkusuz
böyle
iten, kardeşi
ْوهي حِّ صا ٌن قدْ َكفَت
ع
ِّرارها
ْمنَ ُحها شaşağıdaki
aşağıdaki beyitte
yer onu
alanارها
sözleriydi
َ نيdavranmaya
َ Ṣaḫr’ın
alan sözleriydi:38
عارها
ٌن قدْ َكen
صاkötüsünü
ِّرارها
منَ ُحها شAllah’a
ِّ وهي حyemin
ْ َ وهللا ال أ
َ فَتْنيona
َ olsun
Vermem
kötüsünühayâsı
yeminyeter
olsunbana
Allah’a
İffetliona
bir en
kadındır,
ona
en
kötüsünü
yemin
olsun
Allah’a
İffetli bir kadındır, hayâsı yeter bana
İffetli bir kadındır, hayâsı yeter bana
ْ
ْ ولو هلكتُ خر
صدارها
قت خِّ مارها
ِّ واتخذت من شَعر
Örtüsünü parçalardı ölseydim eğer
ْ
ْ giyer
ُولو هلكت
صدارها
واتخذت من ش
خر
dı مارهاde
eğer
Kıldan
(yapılmış)
yeleğini
ِّقت خ
ِّ َعر
Kıldan (yapılmış) yeleğini de giyer
Yine bir gün Hz. Ömer onu üzerinde
elbise ve ağlamaktan
dı ṣıdār denilen
eğer
yüzünde çizgiler olduğu halde görmüş ve “Göz pınarlarındaki bu yaralar neKıldan
yeleğini
de giyer
bir gün
Ömer
üzerinde
ṣıdār
ağlamaktan
yüzünde
den?”
diye Hz.
sormuştu.
Ḫansā(yapılmış)
da:
“Muḑar’ın
efendilerine
ağlamaktandır.”
diye
cevap
vermişti.
Hz. Ömer
“Ey Ḫansā onlar
artık cehennemde.”
demişti;
çizgiler olduğu
halde
görmüş
Gözdepınarlarındaki
bu yaralar
neden?” diye
sormuş Ḫansā
bir gün
Ömer acımı üzerinde
ṣıdār Önceden intikamlarını
ağlamaktan
yüzünde
Ḫansā
“İşteHz.
bu benim
daha da artırdı.
almak
da: “ ḍar’ın
efendilerine
ağlamaktandır.”
diye
cevap
vermişti.
Hz.
Ömer
de
“
Ḫansā
için ağlıyordum, bugün ise cehennemde oldukları için ağlıyorum.” diye cevap
çizgiler olduğu halde39 görmüş
Göz pınarlarındaki bu yaralar neden?” diye sormuş Ḫansā
vermişti.demişti; Ḫansā İşte bu benim acımı
artık cehennemde.”
artırdı. Önceden intikamlarını
da: “ ḍar’ın efendilerine
ağlamaktandır.”
cevap
Hz.Nitekim
Ömer de
“ günḪansā
Hz. Ömer
Ḫansā’yı
bu konudadiye
bir
kez
dahavermişti.
uyarmıştır.
bircevap
almak için ağlıyordum
bugün
ise cehennemde
oldukları
için
ağlıyorum.”
diye
vermişti.
Kâbe’ye demişti;
girmiş veḪansā
Ḫansā’yı
tıraşlı olduğu
vururken
gör-intikamlarını
artık cehennemde.”
İştebaşı
bu benim
acımı halde yüzüne
artırdı.
Önceden
müştü. Ayrıca kardeşi Ṣaḫr’ın çarıklarını da peçesine asmıştı. Ḫansā: “Ben bir
süvariyi kaybettim ve kimse onun gibi birini kaybedemez.” demişti. Hz. Ömer
de: “İnsanlar
seninbaş
yaşadığın
musibeti
yaşayabilir?
Amaveİslam
Ṣıdār, Cahiliye
dönemindearasında
kadınlarınkim
giydiği
kısmı örtü
gibi olan,
aşağısı göğsü
omuzları örten bir
kendinden
öncekileri
açıp yüzünümatem
tokatlaman
uygun
kıyafettir. Bir
kadın çocuğunu
ya da örttü.
sevdiğiBaşını
birini kaybettiğinde
elbisesisenin
olarakiçin
üzerine
yünden yapılmış
bu kıyafeti değil.”
giyerdi. demişti.
Krş.: el Ḫansā
Ezherī,bu
Muḥ
ḥ
ẕību’lMu‘āviye
Luġa, thk. ve
ʿAbdusselām
konuşmadan sonra
kardeşleri
Ṣaḫr için Muḥ
Ṣıdār, Cahiliye
döneminde
kadınların
giydiği
kısmı örtü Mıṣriyyeti’l
gibi olan, aşağısı
ve omuzları
örten
bir
Hārūn
ḥammed
ʿAlī en
Neccār
(Kahire:
el baş
Muʾessesetu’l
ʿĀmmegöğsü
li’t Teʾlīf
ve’l Enbāʾ
ve’n
40
birkadın
mersiye
söylemiştir.
kıyafettir. Bir
çocuğunu
ya da sevdiği birini kaybettiğinde matem elbisesi olarak üzerine yünden yapılmış
almak için ağlıyordum bugün ise cehennemde oldukları için ağlıyorum.” diye cevap vermişti.
Neşr
Dāru’l Mıṣriyye li’t Teʾlīf ve’t
bu kıyafeti
el Ezherī,
Muḥ Edeb ve Lubbu
ḥ Lubābiẕību’l
Luġa,
thk. ʿAbdusselām Muḥ
ḳādir giyerdi.
b. Ömer Krş.:
Bağdādî,
Ḫizānetu’l
Lisāni’l
‘Arab
elbisesi
olarak
üzerine (Kahire:
yünden yapılmış
bu kıyafeti giyerdi.
Krş.: el-Ezherī,
Muḥammed
b. Enbāʾ ve’n
Hārūn
ḥammed
ʿAlī
enū‘ī,
Neccār
el Muʾessesetu’l
Mıṣriyyeti’l
ʿĀmme
li’t Teʾlīf ve’l
Eb Luis
Şeyḫ
Enīsu’l
Culesā
fī
Mulaḫḫ
ṣi
Şerḥ
Dīvāni’l
Ḫansā
ṭba‘atu’l
Aḥmed,
Tehẕību’l-Luġa,
thk. ‘Abdusselām Muḥammed Hārūn–Muḥammed ‘Alī en-Neccār
Neşr
Dāru’l
Mıṣriyye
li’t
Teʾlīf
ve’t
Kā ̠ ū
(Kahire: el-Mu’essesetu’l-Mıṣriyyeti’l-’Āmme
li’t-Te’līf ve’l-Enbā’
ve’n-Neşr–ed-Dāru’lb. Ömer
Bağdādî,Nisā
Ḫizānetu’l
Edeb ‘Arab
ve Lubbu
Lisāni’l Muessesetu’r
‘Arab
Ömer ḳādir
Rıza Kehhāle
A‘lāmu’n
fī ‘Ālemeyi’l
ve’lLubābi
İslām (Beyrut:
Risāle, 1977), I/ 368.
Mıṣriyye
li’t-Te’līf ve’t-Terceme,
1964), XII/133.
Eb Luis Şeyḫ
ū‘ī, Enīsu’l Culesā fī Mulaḫḫ ṣi Şerḥ Dīvāni’l Ḫansā
ṭba‘atu’l
37 Abdulḳādir b. Ömer el-Bağdādî, Ḫizānetu’l-Edeb ve Lubbu Lubābi Lisāni’l-‘Arab, I/435.
Kā ̠ ū
38 el-Eb Luis
ŞeyḫuNisā
el-Yesū‘ī,
Enīsu’l-Culesā
Mulaḫḫaṣi
Şerḥi Dīvāni’l-Ḫansā
Ömer Rıza Kehhāle
A‘lāmu’n
fī ‘Ālemeyi’l
‘Arab fī
ve’l
İslām (Beyrut:
Muessesetu’r (Beyrut:
Risāle, 1977), I/ 368.
el-Mațba‘atu’l-Kā s ūlikiyye,1895), 8.
39 Ömer Rıza Kehhāle, A‘lāmu’n-Nisā fī ‘Ālemeyi’l-‘Arab ve’l-İslām (Beyrut: Muessesetu’rRisāle, 1977), I/ 368.
40 Ömer Faruk et-Ṭabbā’, Dīvānu’l-Ḫansā, 73.
328 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
Ḫansā evlilikleri konusunda hayal kırıklığına uğramış bir kadındı. İlk evliliğinde yaşadığı hüsrandan sonra, amcaoğlu dışında gelen teklifleri reddetmişti. Ḫansā’nın babasının, her durumda ona karşı koruyucu bir tavrı vardı.
Ḫansā’nın tekrar bir sıkıntı yaşamaması için onu hiçbir şekilde zorlamamıştı.
Babasının bu tutumu Ḫansā’nın ölen annesinin ruhu için de bir teselli olmuştu. Kaynaklarda Ḫansā’nın er-Revāḥa es-Sulemī, ‘Abdu’l-‘Uzzā ve Mirdās ile
olmak üzere üç evlilik yaptığı kaydedilmekle birlikte bu konuda görüş ayrılığı
vardır. Aynı ihtilaf evliliklerinin sırası konusunda da mevcuttur.41
Ḫansā, öz kardeşi Mu‘āviye tarafından en yakın arkadaşı Dureyd ile evlenmeye zorlandığında yardımcı olması için üvey kardeşi Ṣaḫr’a sığınmıştı.
Kumarbaz eşi yüzünden düştüğü maddi sıkıntıda da Ṣaḫr’dan başka sığınacak
kimse bulamamıştı. Öz kardeşi Mu‘āviye öldüğünde yine Ṣaḫr’dan başka sığınacak, dayanacak kimsesi kalmamıştı. Ṣaḫr öldükten sonra tamamen yalnız
kalmış, onu hayata bağlayan en güçlü bağı kaybetmişti. Nitekim koruyucusu,
sığınağı, sırdaşı ve yoldaşı Saḫr ölmüştü. Ona karşı yüreğinde çok büyük bir
sevgi besliyordu. O öldüğünde kabrinin başından uzun süre ayrılmamış; onun
için saatlerce ağlamış, feryat etmiş ve ağıtlar yakmıştı.42 Ṣaḫr, öldükten sonra
bile Ḫansā için bir sığınak olmaya devam etmişti. Onun hatırasıyla göz yaşı
dökmek, özlem dolu sözlerle onu yad etmek acılarını ve çektiği sıkıntıları bir
nebze de olsa hafifletirdi.
Ḫansā’nın evlilikleri hakkında var olan farklı rivayetler çocukları konusunda da mevcuttur.43 Genel kabule göre yaptığı evliliklerden ‘Abdullah,
Zeyd, Mu‘āviye ve ‘Amr adında 4 oğlu ve ‘Amra adında bir kızı olmuştur.
Kaynaklara göre Ḫansā, Hz. Ömer zamanında dört oğlu ile beraber Kadisiye
savaşına katılmış ve onlara İslam uğrunda ölene kadar savaşmalarını tavsiye
etmiştir.44 Dört oğlunun da savaşta şehit olduğu haberi gelince “Onların şahadetiyle beni şereflendiren Allah’a hamdolsun. Yüce Rabbim, beni de onlarla
rahmetinin gölgesinde birleştirsin!” diye dua etmiştir.45
41 Hamdū Ṭammās, Dīvānu’l-Ḫansā (Beyrut, Dāru’l-Ma‘rife, 2004), 9.
42 ‘Īsā İbrāhīm es-Sa’dī, el-Ḫansā Binti ‘Amr er-Rāsiyetu’l-Bākiye (Ürdün: Dāru’l-Mu‘tezz,
2012), 83.
43 Nilüfer Topal, Sahabe Şair el-Ḫansā ve Divanı, 34.
44 Aḥmed b. ‘Alī b. Ḥacer el-Askalānī, el-İsābe fī Temyīzi’s-Ṣaḥābe, thk. eş-Şeyḫ ‘Ādil Aḥmed
‘Abdu’l-Mevcūd- eş-Şeyḫ ‘Alī Muḥammed Mu’avvad (Beyrut: Dāru’l-Kutubi’l-’İlmiyye,
1995), 8/111.
45 Rıza Savaş, İslam’ın İlk Asrında Kadın (İstanbul: Siyer yay., 2017), 243.
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 329
‘Kraliçe’ (meliketu’r-risā) unvanıyla şairler tabakasının ikinci sırasına
yerleştirilen Ḫansā’nın, kardeşi Ṣaḫr için söylediği ağıtlar, duygusal yoğunluğu ve ifade gücü bakımından çok beğenilmiş ve asırlar boyunca mersiye
edebiyatının şaheserleri arasında anılmıştır. Öte yandan ‘Ukāẓ panayırında
Nābiġa ez-Zubyānī’nin başkanlığında düzenlenen şiir yarışmalarından birinde Ḫansā -bir rivayete göre de Nābiġa- Ḥassān b. Sābit’in okuduğu şiirdeki
bazı hataları düzelterek Cahiliye Arap edebiyatının ilk eleştirmenleri arasına
girmiştir. Bazı edebiyat otoriteleri ilgili rivayeti çeşitli yönlerden tenkit etmişlerse de46 Ḫansā’ya böylesine büyük bir şiir panayırında şiir okuma ve şiir tenkidi yapma fırsatının verilmesi, çağdaşları tarafından onun şiir yeteneğine ne
derece değer verildiğini göstermektedir.47 İbn Sellām el-Cumaḥī de Ḫansā’yı
mersiye şairleri arasında Mutemmim b. Nuveyre’den sonra ikinci sırada zikretmektedir.48
Hayatının neredeyse tamamı kayıplarla dolu olan Ḫansā, bu kayıpların
onda bıraktığı izlerle melankolik bir kişiliğe sahip olmuştur. Neredeyse bütün
divanı, şairliğini besleyen bu kayıpların etkisiyle söylediği hüzünlü kalbinin
haykırışları niteliğindeki ağıtlarından oluşmaktadır. Kaynaklarda farklı görüşler bulunmakla birlikte genel kabule göre 24/645’te Hz. Osman’ın halifeliğinin ilk yıllarında çölde iken vefat etmiştir.49
Gerek şairliği gerekse özgüveni ile tarihi süreçte pek çok kadına örnek
olmasının yanı sıra, batıdaki feminist hareketin de etkisiyle günümüz Arap
dünyasında çeşitli kadın girişimlerinde Ḫansā’nın daha belirgin bir etkisinden
söz edilebilir. Üniversitelerdeki öğrenci kulüplerinden ticarî oluşumlara, çeşitli sivil toplum kuruluşlarından DAEŞ’in kadın savaşçılar tugayına50 kadar
geniş bir yelpazeden örnek vermek mümkündür.
Karşılaştırma ve Sonuç
Kökeni insanlığın ilk varoluşuna kadar götürülebilen yas tutma ve ağıt
olguları, hemen her toplum ve kültür havzasında belli bir yere sahip olmuş;
inanç şekilleri, yaşam biçimleri ve kültürel yönelimler doğrultusunda şekillenmiş ve sonraki nesillere aktarılmıştır. Antigone ve Ḫansā yaşadıkları top46 Ḳudāme b. Ca‘fer, Naḳdu’ş-Şi‘r, thk. Muḥammed Mun‘im el-Ḫafācī (Beyrut: Dāru’lKutubi’l-’İlmiyye, t.y.), 93.
47 Ömer Acar, “el- Ḫansā”, Tarihte Müslümanlar (Ankara: Otto Yayınları 2020), I/152.
48 Muhammed b. Sellām el-Cumaḥī, Tabakātu Fuḥūli’ş-Şu’arā şerḥ: Maḥmûd Muḥammed
Şākir, (Cidde: Dāru’l-Medenî), 1,203.
49 Ömer Rıza Keḥḥāle, A‘lāmu’n-Nisā, I/369.
50 el-Meyādīn (el-Meyādīn), “Nisāu Dā‘iş”, (Erişim 1 Nisan 2022).
330 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
lum içinde mersiye ve ağıt geleneğinin en bariz sembolleri olmuşlardır. İki
kadın da içinde bulundukları toplumun vizyonunu, anlayış ve yaşayışlarını
resmedebileceğimiz ipuçları sunmuşlardır.
Antigone ve Ḫansā yaşadıkları dönemden başlamak üzere tarihe damga
vurmuş iki güçlü kadın karakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki kadını
öne çıkaran, onları benzerlerinden farklı kılan özelliklerin başında kardeşlerine duydukları derin sevgi ve bu uğurda sergiledikleri kararlı duruşun geldiğini
söylemek yanlış olmayacaktır.
Antigone, ailesine bağlı, sahip olduğu değerler ve inançlar doğrultusunda
yaşamak isteyen, bu uğurda canını feda eden bir kadındır. İnancının gereğini
yerine getirmek uğruna yasalara korkusuzca karşı çıkmış ve geri adım atmamıştır. Onun gibi düşünen ancak korkudan görüşlerini dile getiremeyenlere de
örnek olmuştur. Ölüme gideceğini bilmesine rağmen doğruları söylemekten
vazgeçmemiştir. Ölümlülerin koyduğu yasaların Tanrı’nın yasalarından üstün
olamayacağını söyleyerek kralın yasalarına boyun eğmeyi reddetmiştir.
Kral Kreon ise Antigone’un haklı olduğunu bilmesine rağmen, otoritesinin sarsılacağı korkusuyla adım atmaktan geri durmuştur. Dahası otoritesinin
bir kadın tarafından sarsılmasından korktuğu için gelinini korumaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmamış, oğlunun bu yöndeki ısrarlarını duymazdan gelmiştir. Aslında güç mücadelesinde Antigone’u bir adım daha öne
çıkaran durum da bu olmuştur. Zira ataerkil bir toplumda bir kadın olarak
çıkıp hakikati korkusuzca, tek başına söyleyebilmiş olması dikkatlerin onun
üzerine çevrilmesini sağlamıştır. Kız kardeşi İsmene onunla aynı düşünse de
Antigone’un yanında duramamış, korkusundan susmuş ve Antigone’u yolundan döndürmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Kreon daha sonra
kararından dönse de Antigone için çok geç olmuş, o, ölümü kendi isteğiyle
seçmiştir.
Cahiliye döneminde şairleriyle ünlü Suleym kabilesine mensup olan
Ḫansā ise, kardeşleri için söylediği ağıtlarıyla öne çıkmıştır. Saygın bir ailede
yetişmesi, güzelliği, özgüveni vb. özellikleri ile gerek yaşadığı dönemde gerekse daha sonraki dönemlerde adından çokça bahsettirmiştir. Bir kadın şair
olarak ataerkil yapı içinde kadınlara biçilen rolün dışına çıkabilmiş; evlenmek
istemediği kişiye -soylu bir kabile reisi olmasına rağmen- ret cevabı verebilmiş, şiir yarışmalarında dönemin önde gelen şairlerine meydan okuma cesaretini göstermiştir.51 Ne var ki Ḫansā’yı literatürde öne çıkaran durum onun
51 M, Akif Özdoğan, “Klasik Arap Edebiyatında Edebi Tenkidin Ortaya Çıkışı”, Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi 7, (2002), 143.
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 331
aykırı duruşundan ziyade dönemin kadınlara biçtiği rollerden biri olan ağıt
söylemede sergilediği başarıdır.
Ḫansā’nın mersiyeleriyle öne çıkmasındaki temel sebep hiç kuşkusuz hayatında yaşadığı kayıplardır. Öz kardeşi Mu‘âviye, özellikle de hiçbir zaman
maddi manevi desteğini ondan esirgemeyen üvey kardeşi Ṣaḫr’ın ölümü onu
mersiye söylemeye itmiş ve hayatı boyunca da buna devam etmiştir. Mersiye
söylemek onun için toplumsal misyonun bir parçası olmaktan ziyade, halini
arz edeceği, kayıplarına duyduğu özlemi ifade edebileceği bir araç olmuştur.
Mersiyeleri sadece satırlarda kalmamış onları yaşamına da yansıtmıştır. Mersiyelerinde kardeşlerinden övgüyle bahsetmiş, intikamlarının alınması için
kabilesindekileri galeyana getirmiştir. Hz. Ayşe ve Hz. Ömer’in uyarılarına
rağmen Müslüman olduktan sonra da başını tıraş etmiş, çıplak vücuda kıldan yelek giyip yüzünü tokatlamak gibi Cahiliye âdetlerini bırakmamıştır. Öte
yandan bizzat katıldığı Kādisiye savaşında çocuklarının İslam için savaşmalarını, gerekirse bu uğurda şehit olmalarını emretmiştir. Şahadet haberleri ona
ulaştığında ise onlarla cennette bir araya gelmek için Allah’a dua etmiştir.
Antigone ve Ḫansā ataerkil yapıya sahip, birbirinden farklı iki kültüre
mensup olsalar da yaşadıkları acı tecrübeler karşısında takındıkları tavır, onların ortak paydası olmuştur. Bu anlamda hem yaşadıkları dönemde hem de
sonraki dönemlerde etkileri devam etmiştir. Efsanevî karakter olan Antigone,
içinde bulunduğu toplum düzenine ve yasalara kararlılıkla karşı çıkarak; tarihsel bir şahsiyet olan Ḫansā ise yaşadığı toplum içinde kendine biçilen misyonu
sıradanlaşmadan en iyi şekilde yerine getirerek tarihe mal olmuşlardır. Her
ikisi de kendi kültür havzasında feminizm başta olmak üzere farklı ağırlık ve
nitelikte çeşitli akımlara ve sosyal oluşumlara ilham kaynağı olmuştur.
Çıkar Çatışması / Conflict of Interest: Yazarlar çıkar çatışması olmadığını beyan etmiştir. / The authors declared that there is no conflict of interest.
Finansal Destek / Grant Support: Yazarlar bu çalışma için finansal destek almadıklarını beyan etmiştir. / The authors declared that this study has
received no financial support.
Yazar Katkıları / Author Contributions: Nilüfer TOPAL %60 – Ömer
ACAR %40
332 • İKİ KADIN, TEK ACI: ḪANSĀ VE ANTIGONE
Kaynaklar/ References
Acar, Ömer. “el- Ḫansā”. Tarihte Müslümanlar. Ankara: Otto Yayınları, 2020.
‘Allūş, Muḥammed. “Nisāu Dā‘iş”. el-Meyādīn. Erişim 1 Nisan 2022. https://www.almayadeen.net/articles/opinion/830285/%D9%86%D8%B3%D8%A7%D8%A1%D8%AF%D8%A7%D8%B9%D8%B4
el-Askalānī, Aḥmed b. ‘Alī b. Ḥacer. el-İsābe fī Temyīzi’s-Ṣaḥābe. thk. eş-Şeyḫ ‘Ādil Aḥmed
‘Abdu’l-Mevcūd-eş-Şeyḫ ‘Alī Muḥammed Mu’avvad. Beyrut: Dāru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1995.
el-Bağdādī, ‘Abdulḳādir b. Ömer. Ḫizānetu’l-Edeb ve Lubbu Lubābi Lisāni’l-‘Arab. 1 cilt. thk.
‘Abdu’s-Selām Muḥammed Ḫārūn. Kahire: Mektebetu’l-Ḫāncī, 1996.
Bayladı, Derman. Tanrıların Öyküsü. İstanbul: Say Yayınları, 2002.
Bintu’ş-Şātī, ‘Āişe. el- Ḫansā, Kahire: Dāru’l-Ma’ārif,1963.
Boyraz, Hacı Murat, “Antik Yunan’da Bir Tragedya Örneği Olarak Antigon”, Düşündüren Sözler. Erişim 3 Şubat 2022. https://dusundurensozler.blogspot.com/2014/12/antik-yunanda-bir-tragedya-ornegi_5.html
Bracke, Sarah. “The Arena of Knowledge: Antigone and Feminist Standpoint Theory”, Doing
Gender in Media, and Culture. London: Routledge, 2009.
Cavanagh, Sheila L. “Antigone’s Legacy: A Feminist Psychoanalytic of an Other Sexual
Difference”. Studies in the Maternal 9/1 (2017). https://doi.org/10.16995/sim.223
el-Cumaḥī, Muḥammed b. Sellām. Tabakātu Fuḥūli’ş-Şu’arā şerḥ: Maḥmūd Muḥammed Şākir.
1. cilt, Cidde: Dāru’l-Medenī.
Dabak Özdemir, Burcu. “Yasın Yurtsuzlaştırdığı Kadınlar: Antigone”. Folklor-Edebiyat Dergisi 2/102 (2020).
Doğan, Öznur, “Düzene Karşı Medaa ve Antigone, Öznur Doğan. Erişim 2 Mart 2022. https://
oznurdogan.com/2012/02/09/duzene-karsi-medaa-ve-antigone/
Erhat, Azra. Mitoloji Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2002.
el-Ezherī, Muḥammed b. Aḥmed. Tehẕību’l-Luġa. thk. ‘Abdusselām Muḥammed Hārūn–
Muḥammed ‘Alī en-Neccār, Kahire: el-Mu’essesetu’l-Mıṣriyyeti’l-’Āmme li’t-Te’līf
ve’l-Enbā’ ve’n-Neşr–ed-Dāru’l-Mıṣriyye li’t-Te’līf ve’t-Terceme, 1964.
el-Fīrūzābādī, Ebu’ț-Ṭāhir Mecduddīn b. Ya‘kūb b. Muḥammed. el-Ḳāmūsu’l-Muḥīț. 2. Baskı.
Beyrut: Dāru İhyāi’t-Turāsi’l-‘Arabī, 2003.
el-Ḫalīl b. Aḥmed. Kitābu’l-’Ayn. thk. ‘Abdulḥamīd Hindāvī. Beyrut: Dāru’l-Kutubi’l-’İlmiyye, 2003.
İbn Dureyd. Cemheratu’l-Luġa. thk. Remzi Munīr Be’albekī. Beyrut: Dāru’l-’İlmi li’l-Melāyīn,
1987.
İbn Manẓūr. Lisānu’l-’Arab. thk. ‘Abdullāh ‘Aliyyu’l-Kebīr, Muḥammed Aḥmed Ḥasbullāh,
Hāşim Muḥammed eş-Şāẕelī. Kahire: Dāru’l-Me’ārif, t.y.
el-İsfehānī, Ebu’l-Ferec. el-Eğānī. thk. İhsân ‘Abbās, İbrāhīm es-Se’āfīn, Bekr ‘Abbās. 8 cilt.
Beyrut: Dār Sāder, 2008.
Keḥḥāle, Ömer Rıza. A‘lāmu’n-Nisā fī ‘Ālemeyi’l-‘Arab ve’l-İslām. Beyrut: Muessesetu’rRisāle, 1977.
Ḳudāme b. Ca‘fer. Naḳdu’ş-Şi‘r. thk. Muḥammed Mun‘im el-Ḫafācī. Beyrut: Dāru’l-Kutubi’l’İlmiyye, t.y.
el-Li‘āzerī, Ferīd Cebr. “el- Ḫansā ve Antigūne”. es- S ekāfe 684. Kahire, 1952.
Nilüfer TOPAL - Ömer ACAR • 333
Nutku, Özdemir. Dünya Tiyatrosu Tarihi 2. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1985.
Özdoğan, M, Akif. “Klasik Arap Edebiyatında Edebi Tenkidin Ortaya Çıkışı”. Nüsha Şarkiyat
Araştırmaları Dergisi 7 (2002).
Paris, Bernard, J. Imagined Human Beings. New York: NYU Press, 1997.
es-Sa’dī, ‘Īsā İbrāhīm. el-Ḫansā Binti ‘Amr er-Rāsiyetu’l-Bākiye. Ürdün: Dâru’l-Mu‘tezz,
2012.
Savaş, Rıza. İslam’ın İlk Asrında Kadın. İstanbul: Siyer Yayınları, 2017.
Soderback, Fanny. Feminist Readings of Antigone. New York: State University, 2006.
Sofokles. Antigone. çev: Ari Çokona. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2013.
Şenel, Süleyman. "Ağıt", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/agit#2.
Erişim 4 Nisan 2022.
Şeyḫu, el-Eb Luis el-Yesū‘ī. Enīsu’l-Culesā fī Mulaḫḫaṣi Şerḥi Dīvāni’l-Ḫansā. Beyrut: elMațba‘atu’l-Kāsūlikiyye,1895.
et-Ṭabbā’, Ömer Faruk. Dīvānu’l-Ḫansā. Beyrut: Dâru’l-Erḳām, 2000.
Ṭammās, Ḥamdū. Dīvānu’l-Ḫansā. Beyrut: Dāru’l-Ma‘rife, 2004.
Topal, Nilüfer. Sahabe Şair el-Ḫansā ve Divanı. Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2021.
Toprak, M. Faruk. "Mersiye", TDV İslâm Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/mersiye#1. Erişim 5 Nisan 2022.
Uzun, Taceddin. “Ağlama ve Ağıt Yakma Şairi Olan Hanım Sahabi”. Mehir Aile Dergisi 1
(2001), 13-16.
Zerenler, Dilek. “Antigone’nin İki Farklı Yorumu”. Türkiyat Araştırmaları Dergisi 18 (2005),
263-272.