Location via proxy:   [ UP ]  
[Report a bug]   [Manage cookies]                
Yeni Devrim Dinamikleri Prof.Dr.Sait Yılmaz 02 Aralık 2023 Giriş “Devrim” denilince akla önce bir ülkedeki rejimin ayaklanma veya şiddet yolu ile değiştirilmesi gelir. Devrim aslında toplum hayatında köklü ve hızlı değişimleri ifade eder. Bu yüzden, sadece rejim değişikliği için değil, toplum hayatına köklü etkileri bakımından teknoloji, bilgi, yapay zekâ gibi kavramların arkasına da devrim kelimesini ekliyoruz. Bir toplumsal hareket, çeşitli reformlar yapmak ve devletin bir ölçüde kontrolünü ele geçirmek isteyebilir, ancak “belirli” bir kontrolü amaçlamadığı sürece üyeleri devrimci değildir. Sosyal hareketler daha radikal ve devrimci hale gelebilir veya “tersi” olabilir - devrimci hareketler taleplerini küçültebilir ve güçlerini başkalarıyla paylaşmayı kabul ederek, sıradan bir siyasi parti haline gelebilir. Bazen rejim değişikliği, Mahatma Gandhi örneğinde olduğu gibi şiddet içermeden de olabilir. Nitekim günümüzde bazı rejim değişiklikleri artık sessiz sedasız, yönetim içinde anayasal değişikliklerle de olmaya başladı. Ülke rejimini değiştirmek için, devleti içten içe ele geçiren, sinsi ağların ülke demokrasilerini işlemez hale getirdiği ve gittikçe otokratik hale dönüşen rejim örnekleri ortaya çıkıyor. Rejim değişiklikleri sadece otokrat ülkelerin kaçınılmaz kaderi değildir. Örneğin ABD’de Teksas, Vermont gibi eyaletler, federal sistemden ayrılmak için kendi kaderini tayin hakkını yani özerk bir devlet rejimi bekliyor 1. Günümüzde devlet yönetimleri ile ilgili en tehlikeli gelişme, demokrasilerin gittikçe sessizleşmesi ve açık birer diktatörlüğe dönüşmesidir. Sırada büyük ayaklanmalar var2. Gerçekçi olmayan fikirler yobazlığı, yobazlık ise peşine taktığı cehalet ile isyanları doğurur. Bunların arkasında inanç sömürüsü ile güç peşinde olan kanun tanımaz insanlar vardır. Bu kişiler gücü elde etmeyi bilirler ama kullanmayı bilmezler. Döngü hep aynıdır; sistem zamanla yozlaşır, dışarıda şantajcılar içeride rüşvetçiler, aç gözlülük, işsizlik, borçlar ülkeyi sarar. Böyle bir yolda toplumsal ilerleme büyük zorluklarla gelişir hatta geriler. Politikacı gereğinden fazla zorlanmaya başlar. Diktatörlükle çıkış yolu arar. Sonra diktatörlük bir muhalefet doğurur3. Muhalefet dışarının da yardımıyla bir darbe örgütler. Diktatör ya kurduğu baskı rejimi ile ya da muhaliflerin bir kanadı ile anlaşarak kendini kurtarmaya çalışır. Sonunda yeni bir rejim ve düzen gelir ama döngü yeniden başlar. Her devrim, bir devrimci durumun sonucudur. Ama bir devrimi öngörmek zordur. 1789 Fransız Devrimi öncesi de durum böyleydi. Devrim öncesi Fransa’yı ziyaret eden pek çok siyasi düşünür, ülke yönetimi ile ilgili sıkıntıları tespit etmiş ama bunun bir devrim rüzgârı olduğunu yazmamıştı. Rus Devrimi öncesi Ocak 1917’de Bern’de bir konferans veren Vladimir Lenin, kitlelerin toplanacağına ilişkin oldukça kötümserdi ve çevresinde kendisi kadar heyecanlı biri yoktu. Ama bir ay sonra her şey Şubat Devrimi ile değişmeye başladı ve yıl sonunda Bolşevikler iktidarı ele geçirdi. Bugün de dünyanın hemen her yerinde yeni devrimci durumlar doğru zamanı bekliyor. Devrimci durum nedir? Devrime giden yol nasıl açılır? İşte bugün bunları anlatacağız; yeni devrimler nerede saklı ve devrimin yeni yolu ne? 1 Greg Guma, Peaceful Revolutions and the Power of Disobedience, Vermont Council for Democracy, (December 01, 2017). 2 Rudolf Hansel, Civil Disobedience: As Long As I Breathe, I Hope, (November 25, 2021). 3 Crane Brinton, The Anatomy of Revolution, Norton, (New York, 1938), 106. 1 Devrim ve Rejim Değişikliği Rejim değişikliği hedefleyen devrim pratiği düşüncesi yeni değildir. Basit anlamı ile devrim, eski rejimin yasal olmayan yollarla devrilmesi ve yerine yeni siyasi ve belki de sosyoekonomik düzen kuracak yeni bir rejim kurulmasıdır4. Devrimler; sistematik krizler, yapısal sorunlar ve uluslararası, ekonomik, siyasi ve sembolik faktörlerin tetiklediği kolektif eylemler ile ortaya çıkarlar5. Ancak, bütün devrimler rejim değişikliğini hedeflemez. Devrimler, normal olarak toplumsal hayattaki evrimsel değil, hızlı değişimleri temsil eder. Rejim değişikliği; devletin hâkim elitini, onun idari araçlarını veya kurumsal yapısını büyük ölçüde değiştirerek, siyasi liderliğinin yerini almayı, egemenliği ele geçirmeyi hedefler6. Rejim değişikliği şiddeti de içeren bir olaylar dizisidir ve genellikle aşağıdaki durumlar içinde ortaya çıkar7; (1) Ortak bir muhalif siyasi referans çerçevesi oluşması (demokrasi isteği, ideoloji vb.). (2) Sevilmeyen bir yönetimin çaresizlik içinde olması. (3) Elitlerin yozlaşması ve yetersizliği. (4) Yeni bir rejim gerektiren yapısal koşulların ortaya çıkması. Pek az devrimci durum, devrimci sonuç doğurur: Birçok durumda, devlet iktidarının mevcut sahipleri kendilerine meydan okuyanları yenilgiye uğratır; çoğunlukla iktidar sahipleri, yeni taleplerle ortaya çıkan bazı kesimlerle işbirliğine girip denetimleri altına alırlar. Şekil 1: Devrimci Durumların Sonuçlarının Bir Fonksiyonu Olarak Devrim Tipleri Kaynak: Charles Tilly, European Revolutions, 1491-1992, Basil Blackwell, (Oxford, 1993), 34. Bazen de iç savaş, yönetimin kalıcı biçimde bölünmesine yol açar. Ayaklanmalar büyük devrimlere dönüşebilir. Darbeler, iktidarın önemli ölçüde el değiştirmesine neden 4 Mark N. Katz (Ed.), Revolution: International Dimensions, CQ Press, (Washington D.C., 2001), 5. George Lawson, Within and Beyond the ‘Fourth Generation’ of Revolutionary Theory, Sociological Theory 34, No. 2 (June 16, 2016), 106. 6 Lindsey A. O’Rourke, The Strategic Logic of Covert Regime Change: U.S.-Backed Regime Change Campaings During the Cold War, Security Studies 29, No. 1 (January 1, 2020), 95. 7 Henry E. Hale, Regime Change Cascades: What We Have Learned from the 1848 Revolutions to the 2011 Arab Uprisings, Annual Review of Political Science 16, No. 1 (May 11, 2013), 331. 5 2 olabilir. Yukarıdan aşağıya devlete el konması, iktidarın önemli ölçüde el değiştirmesi (devrimci sonuç) doğurabilirse de, yönetimde esaslı bir bölünme (devrimci durum) yaratmaz. Ancak, bütün bu durumlar öyle ya da böyle devrimci özellikler taşır. Devrimci durumlar ve ittifaklar, her zaman devrimci sonuçlar doğurmaz ya da başka devrimler doğurur. Örneğin 1826’da Osmanlı’da Yeniçerilerin elde ettikleri muazzam gücü kısıtlamaya çalışan Sultan’a karşı direniş, Yeniçerilerin kıyımdan geçirilip, dağıtılması sonucunu vermiştir. Öte yandan, 1991’de Sovyetler Birliği’nin parçalanması da, eski bürokratik devleti savunan merkezi güçlerin darbe girişimi ile başlamış ama birbirini izleyen ulusal devrimlerle sonuçlanmıştır. İngiltere’de kapitalistlerin iktidarı gibi birkaç örnekte devrimci durum oluşmadan devrimci sonuç ortaya çıkmış, devrimci durum olmaksızın iktidar geniş çapta el değiştirmiştir. Devrim’i devlet iktidarının kuvvet yoluyla el değiştirmesi olarak ele alırsak; bu süreçte çekişme halinde iki ayrı blok devlet egemenliğini ele geçirmek için uzlaşmaz talepler içinde iken, devlet egemenlik alanı içinde yaşayan nüfus da blokların taleplerini benimseyerek kendi içinde bölünür. Yöneticiler ve meydan okuyanlar arasındaki ayrımlar ve ittifaklar zamanla değişim geçirir. Egemenliğin birden çok odağa dağılmış olduğu dönemin başlangıcından bitimine kadar geçen mücadeleyle yaşanan değişim, devrim sürecini oluşturur. Büyük devrimlerde; bölünmeler derin, mücadeleler kitleseldir. İktidar kapsamlı bir şekilde el değiştirir, bunu izleyen toplumsal hayatta dönüşümler geniş ölçekli ve kalıcıdır. Ancak, geleneksel alt sınıfın dışarıda bırakılması veya unutulması bir sonraki devrimin kaynağını barındırır. Rejim Değişikliğinin Tarihsel Arka Planı Tarihçiler yüzyıllardır devletlerle devrimler arasındaki ilişkileri incelemektedir. Rol oynayan başka süreçler ne olursa olsun, devrimlerde devlet iktidarının kuvvet yoluyla el değiştirmesi söz konusudur. Bu yüzden, devrimler analiz edilirken, başka şeylerin yanında, devletlerin ve kuvvet kullanma biçimlerinin zamana, yere, toplumsal ortama göre nasıl değişiklik gösterdiği üzerinde durulmalıdır. İbni Haldun’a göre; siyasi tarih, ekonomik değişim ve sosyal dayanışma çürümesi ülke rejimlerinin katalizörüdür. Elitlerin üretimi ve zenginliğin sınıflaşması, ülkenin dış politikaya bakışını (ulusal çıkar, yaptırımlar, müdahalecilik, askeri güç oluşumu vb.) etkiler. Ancak, bu durum sonu gelmeyen savaşlara ve içeride sosyal istikrarsızlıklara da yol açabilir. Osmanlı İmparatorluğu gibi tarihte pek çok ülke aşırı genişlemenin tehlikelerini göremediler. 1905 ve 1917’deki Rus devrimlerinde, devlet, her ikisinde de savaşı kaybettiği için bütün kredisini kaybetmiş, devletin iflası siyasal çöküşü getirmişti. 1905’de Japonya, Rus ordusunu yenmekle devrime katkıda bulunmuştu, tıpkı 1917’de Almanya’nın yaptığı gibi. 1905 yılında da Lenin ve arkadaşları devrim için pusudaydı ama oluşturdukları ittifak Çar’ın ordusuna üstün gelemedi. Lenin, bundan büyük ders almış ve devrimin ancak şiddetle yani silahlanmış devrimci güçle geleceğini öğrenmişti. 1917’de Troçki’nin Kızıl Ordusu bu sefer fırsatı iyi kullanacaktı. Ancak, bugünün devletleri ve içinde yaşadıkları devrim koşulları oldukça farklıdır. Devrimci bir ağın oluşturulması zaman alır. Öncelikle halka doğrudan etki edecek dinamik yapılar seçilir; işçi sendikaları, öğrenci federasyonları, NGO’lar, sivil toplum örgütlenmeleri, belediye konseyleri vs. Bunlar genellikle uluslararası güçler ve şirketler tarafından kolayca fonlanacak yapılardır. 3 Bir devrimin önünde iki en büyük engel vardır8; (1) Halkın devrimle uğraşamayacak kadar müreffeh ve kendi çıkarını düşünür hale gelmesi, (2) Hükümetlerin devrime izin vermeyecek kadar baskıcı, yurttaşların ise fazla parçalanmış durumda olması. Bunlara örnek olarak birincisi için Soğuk Savaş döneminde Batı Avrupa’yı, ikincisi için ise aynı dönemde Doğu Avrupa’yı verebiliriz. Bu halkların devrimci potansiyeli ile ilgili bir çalışma alanıdır. 1989 yılına gelindiğinde Polonya, Macaristan, Çekoslovakya ve Doğu Almanya’da bu potansiyel yaklaşık on yıldır oluşmaya başlamıştı. Polonya’da Dayanışma adaylarının halkın oyuyla üst meclislere seçilmesi ve Komünist olmayan bir başbakanın seçilmesi, Macaristan’da Komünist Parti’nin benzer bir süreçle iktidarı kaybetmesi, Çekoslovakya’da güç kullanılmasına rağmen kitlesel gösterilerin devam etmesi, Doğu Almanya’da ise Batı’ya göçlerin kan kaybettirmesi ama her bir örnekte Sovyetlerin seyirci kalmayı tercih etmesi, halkın devrimci potansiyeli sonucu Komünizmin yani eski rejimin sonu oldu. Kısa bir süre içinde Romanya, Bulgaristan ve Arnavutluk’ta da değişik tarzlarda ve derecelerde baş gösteren halk ayaklanmaları, Komünist liderlerin iktidardan uzaklaşmasıyla sonuçlandı. Bunları bağımsızlık ve özerklik talepleri izledi ve 1991 yılının sonuna kadar Sovyetler Birliği tümüyle ortadan kalktı. Avrupa dışında ise Moğolistan’dan Etiyopya ve Somali’ye birçok önemli yerde önemli değişimler yaşandı. Soğuk Savaş döneminde buzlaşmış birer tiranlığa dönüşmüş olan Afrika devletleri demokrasi veya anarşi doğrultusunda erimeye başladı. Bunların hepsi uzun zamandır dağınık ve uysal olduğu düşünülen halkların devrimci potansiyelini ortaya koyuyordu. Devrim ve Halk Devrim, çekişme halindeki taraflardan oluşan en az iki ayrı blokun, devletin denetimini ele geçirmek üzere birbiriyle uzlaşması imkânsız taleplerde bulunduğu ve devletin egemenlik alanı içinde yaşayan nüfusun önemli bir bölümünü bu blokların talepleri doğrultusunda böldüğü bir süreç sonucunda, devlet iktidarının el değiştirmesidir. Bir diktatörü devirmek için genellikle devlet ve güvenlik aparatında kırılma aranır. Bunun oluşması için söz konusu aparatların sokaktaki halk gücüne ikna olması gerekir. Ancak, diktatörün devrilmesi ve rejimin değişmesi sonrası göstericilerin talepleri Tunus ve Mısır’da olduğu gibi daha problematik olabilir çünkü yeni gelenler geçiş döneminde kendi güçlerini test etmek isteyebilirler. Kendini ifade edemeyen, dışlanan halk, eğitimden polise ve hukuka gittikçe siyasilerin keyfi kontrolüne giren rejim içinde kendilerini çıkmazda hissetmeye başlarlar. Sonuçta halk, mutsuz ve huzursuzdur. Halkın gücü aşağıdaki kesimlerden meydana gelir9; - Kurucu ideoloji ve kurumları savunanlar, - Muhafazakârlar ve dini gelenekleri savunanlar, - Köylüler, - İşçiler, 8 9 Crane Brinton, The Anatomy of Revolution, Norton, (New York, 1938), 16. April Carter, People Power and Political Change, Key issues and Concepts, Routledge, (Abingdon, 2012), 12. 4 - Sosyal gruplar (Kadınlar, hayvan severler, LBGT vb.), - Etnik ayırımcı hareketler. Rejim içinde iki siyasi faaliyet birbirine meydan okur; rejim değişikliği talepleri ve anayasal düzen. Bu yüzden, rejimi korumak ve anayasaya karşı olmak bir madalyonun iki yüzüdür. Halkın gücünün kaynakları şunlardır; - Toplum içinde pek çok insan siyasi rejimi değiştirmek için protestoları sürdürme ve günlük yaşamlarını riske atmaya hatta yaralanma ve ölümü göze almaya eğilimlidir. - Genel olarak belirli bir tırmanmadan sonra barışçı yöntemler yerine şiddet ve hatta silahlı mücadele eğilimi ağır basar. Halkın gücünü ölçmekte bazı kriterler kullanılabilir; - Gösterilere veya diğer direniş (grev vb.) yöntemlerine katılanların miktarı, - Toplumun hangi kesimlerinin katıldığı ve konu ile ne kadar ilgi kurduğu, - Direnişçilerin sürekliliği, - Direnişi geliştirmek için kurulan yapılanmanın büyüklüğü ve kapasitesi. Halk protestosu veya isyanı son elli yılda genellikle anayasal değişim ve (ertelenen) seçimlere zorlamak için yapıldı (Tablo 2). Tablo 2: 1975’den Beri Siyasi Baskıya Karşı Önemli Halk Gücü Hareketleri Ülke Tarih Açıklama Ülke Tarih Açıklama İran 1977-1979 Şahın devrilmesi Kosova 1990-1998 Bağımsızlık Bolivya 1977-1982 Askeri yönetime son Sırbistan 1996-2000 Miloseviç’in devrilmesi Polonya 1980-1990 Dayanışma Zambiya 2001 Otokrasi ile mücadele Uruguay 1980-1984 Gülümse Devrimi Madagaskar 2001-2001 Hileli seçimler Filipinler 1983-1986 Marcos’un devrilmesi Gürcistan 2003 Gül Devrimi Güney Kore 1979-1987 Demokrasi İsteği Ukrayna 2004-2005 Portakal Devrimi Şili 1983-1988 Pinochet’i devirmek Lübnan 2005 Sedir Devrimi Tayvan 1977-1989 Demokrasi İsteği Nepal 2006 Monarşinin Yıkılması Filistin 1987-1990 İlk İntifada Burma 2007 Otokrasi ile mücadele Myanmar 1988-1900 Cuntaya direniş Zimbabwe 2000-2008 Otokrasi ile mücadele Çin 1989 Tiananmen Meydanı Maldivler 2004-2008 Otokrasi ile mücadele Doğu Avrupa 1989 Kadife Devrimler İran 2009-2010 Yeşil Hareket Baltık Ülkeleri 1988-1991 Bağımsızlık-Demokrasi Kırgızistan 2010 Bakiyev’in devrilmesi Moğolistan 1989-1990 Çok Partili Hayat Arap Baharı 2011 Otokrasi ile mücadele Nepal 1990 Demokrasi ABD 2011 Occupy Wall Street Sahra-Afrika 1989-1992 Demokrasi Türkiye 2013 Gezi Parkı Tayland 1992 Generallere Direniş Yunanistan 2017 Kötü ekonomi. Güney Afrika 1952-1994 Irkçılığa Son Ermenistan 2018 Kadife Devrim Endonezya 1987-1988 Suharto’nun devrilmesi Fransa 2018 Sarı Yelekliler Doğu Timor 1991 Bağımsızlık Venezüella 2019 Renkli Devrim Girişimi Kaynak: April Carter, People Power and Political Change, Key issues and concepts, Routledge, (Abingdon, 2012), Ek-1’den yararlanılmıştır. 5 Halk gücü ve halkın savaşının (özellikle uzun vadeli mücadelede) beş genel stratejik amacı vardır10; - Çoğunluğun desteğini sağlamak, - Nüfusun diğer kesimlerini de harekete geçirmek, - Asker ve polisi yanına çekmek, - En alttan itibaren alternatif kurumlar inşa etmek, - Dayanışma ve korkusuzluğu geliştirmek. Bunlara ilave olarak, sivil direniş özgün stratejisini zamanla aktif şiddete dönüştürmek ister. Bu aktif direniş eğer uygun şartları sağlarsa şiddeti gittikçe artan illegal şiddet olaylarından gerilla savaşına kadar ileri gidebilir. Ayaklanmalar genellikle önemli bir adaletsizliğe ya da reform isteğinin suiistimal edilmesine karşı başlar, isyancılar birleşir ve radikal yollara başvurur. Bazı ayaklanmalar (Rusya’daki köylü ayaklanması gibi) en başından radikal eşitlik haklar ve rejim değişikliği ister. Maskeli ve saklı direniş açık isyana dönüşebilir yani fazla su alan bir baraj patlayabilir. Arap Hareketlerinin bu kadar hızlı yayılmasının arkasında da böyle bir patlama vardı. Hükümetler de ayaklanmalar karşısında farklı yöntemler izlemişlerdir. Örneğin Arap Baharı’nda Fas ve Ürdün’deki monarklar reform sözü vererek, ayaklanmayı boşa çıkardılar. Bahreyn’de ise Suudi Arabistan’ın desteği ile ayaklanma potansiyeli acımasız bir şekilde şiddet kullanılarak bastırıldı. Tunus ve Mısır’da ayaklanmalar başarılı olup, otokrat liderler devrilse de, geçici hükümetler güven sağlayamadı ve eski rejime dönüldü. Libya, Yemen ve Suriye’de ise halkın kendi mücadelesi değil vekil devletlerin arkasında olduğu mezhep savaşları ve bölücülük yaşanıyor. Değişen Devrim Koşulları Avrupa devletlerinde, ekonomilerinde ve kültürlerinde meydana gelen uzun vadeli dönüşümler, devrim de dâhil olmak üzere ülke içi siyasi güç mücadelesinin karakterini derinden etkiledi. Örneğin halkın taleplerini ifade biçimleri değişti; taleplerin açık bir şekilde dile getirilmesi, tehdit, rica, saldırı ve başka eylem biçimleri ya da teslimiyet. Taleplerin ifade biçimleri de değişti; ihtilaflı (bir başkasının çıkarları için tehdit oluşturan talepler), kolektif (bireylerin talepleri arasındaki uyum) ve nispeten “güçsüz” durumdaki kişiler ve onlar adına dile getirilen talepler. Halkın taleplerinin ifade edilişinin karakterini ve sıklığını etkileyen çeşitli yapısal değişimler de söz konusudur. Bunlar 1800’lerden sonra hız kazanan kentleşme, ticari kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçiş, hem kırsal hem de kentli işgücünün hızla proleterleşmesi, geniş ölçekli nüfus artışı, büyük göçler, büyük ve hırslı bürokratik devletlerin hâkim duruma gelmesidir. Bu süreçler, taleplerin kolektif olarak dile getirilmesindeki değişimlerin ve çeşitlenmelerin bağlamını sağlamıştır. Avrupa’daki temel süreçlere bakıldığında, hem devletlerin geçirdiği dönüşüm hem de Kapitalizmin gelişmesi, bazı temel çatışmaları beraberinde getirmiştir. Bu çatışma konuları içinde; zorunlu askerlik, vergilendirmeye karşı direnç, krallarla feodal beyler arasındaki mücadeleler yatar. Bunların yanında, Kapitalizmin gelişmesi ile şu üç temel çatışma şekli ortaya çıktı; 10 Carter, ibid, (2012), 23. 6 - Sermaye ile emek arasında, - Kapitalistlerle toprak, işgücü ve diğer üretim araçları üzerinde hakları bulunan diğer kesimler arasında ve - Aynı pazarda (emtia pazarı, işgücü pazarı, sermaye pazarı) birbirine rakip olanlar arasında. Bu türden çatışmalar da aynı şekilde talepler doğurdu; grevler ve işçilerin uyanışı, ortak kullanıma ait arazilerin çitle çevrilip kapatılmasına karşı verilen mücadeleler, dışarıdan gelenlere karşı şiddet uygulayarak iş tekelini koruma çabaları. Karşı koyma, direnme, çatışma ve ayaklanma kalıpları yüzyıllar içinde çarpıcı değişimler geçirdi. Kapitalizmin gelişimiyle devletlerdeki dönüşüm iç içe geçerek taleplerin ifadesindeki hâkim repertuarları ifade edilen taleplerin niteliğini, talep sahiplerini ve taleplerin hedeflerini değişime uğrattı. Ulusal toplumsal hareketler ancak Napolyon Savaşlarından sonra taleplerin ifadesinde standart bir yol haline geldi. Ulusal toplumsal hareket, siyasal otoritelere örgütlü biçimde meydan okumada uygulanan eski yöntemlerden gelişti. Devletler, kendilerine tabi olan halka savaşa (vergi, asker ve malzeme) daha da fazla katkıda bulunması için baskı yaptıkça, siyasal girişimciler de temelde muhafazakâr nitelik taşıyan eski bir düşüncenin, halkın hakları düşüncesinin, “halk egemenliği” şeklinde ilerici bir doktrin haline getirilebileceğini keşfettiler. Bu nedenle, Amerikan ve Fransız Devrimleriyle, Napolyon Savaşları, yeni talep oluşturma biçimleri için ileri bir önemli bir itici güç oldu. Ulusal Meclis, polisin, askerin ve mahkemelerin, sokağa dökülerek talep etme formlarına sınırlamalar getirmede kendisiyle işbirliği yapabilmesi için yasalar hazırladı. Oysa aslında yetkililer bastırma, pazarlık, sınırlama ve yasama eylemleriyle amaçlarının tersine hareketin pratikte birbirine kenetlenmesine yardımcı oldular. Üstelik denetim altına alma çabaları yetkililerin kendi örgütlenmelerinde de değişim yarattı. Örneğin polisin yanında siyasi muhbirliğin de verimli kullanılması önem kazandı. Demokratik ülkelerde siyasi çekişmeler tarafların sözcüleri arasında olur ve siyasi partilerin temsilcileri bu konuda öne çıkar. Halkın karakteristik eylem yöntemleri arasında yürüyüş, toplantı, gösteri, miting, dilekçe verme ve broşür dağıtma vs. yer alır. Bütün bunlar siyasi aktörleri seçim kampanyasına yaklaştıran yöntemlerdir. Çoğu zaman da eylemlerinin büyük bölümünü toplumsal hareket örgütleri aracılığıyla gerçekleştirir; bunlar, belirlenmiş bir çıkarın ve (bazen değişime uğrasa da) açık biçimde tanımlanmış bir programın etrafında örgütlenen birliklerdir. Bu örgütlenmeyi yapan sözcüler, sanki tüm hareket kendisinin kontrolündeymiş yanılgısına düşer. Toplumsal hareket, çoğunlukla örgütlenmeden uzun sürer. Ulusal toplumsal hareketler, çoğu zaman örgütler arasında ittifaklar ve eylemci ağları aracılığıyla gerçekleştirilir. Halkın taleplerini dile getirmek üzere seferber etme çabasının sonucu olarak ortaya yeni ve yalancı (Sovyetlerin tuzak amaçlı ön cephe örgütleri gibi) örgütler ortaya çıkar. Toplumsal hareket örgütlenmeleri son 150 yılda Avrupa’da belli sınırlar içinde etkili oldular. Böylece oy hakkının genişlemesi, refah yardımlarının artması ve yeni siyasi aktörlerin ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Devrimlerin karakteri de önemli değişimler geçirdi. On altıncı yüzyıl Avrupa’sında sık sık devrimler oluyordu ve yirminci yüz yıl Avrupa’sında da devrimlere yine oldukça sık rastlandı. Ama yirminci yüzyıl devrimlerinin karakterinde çok önemli değişimler ortaya çıktı. On altıncı ve on yedinci yüzyılda toprak-çıkar, himaye eden-edilen tarzı devrimci durumlarda 7 kraliyet ve ona bağlı feodal beyler arasındaki mücadeleler yaşandı. On sekizinci yüzyılda bu mücadele geçerliliğini yitirdi. On dokuz ve yirminci yüzyılda, İber Yarımadası, Balkanlar ve Avrupa’nın başka birkaç yerinde askeri cuntalar daha yaygın hale geldi. Genellikle bunlar, hanedan içindeki bir hiziple ya da burjuvazinin ilerici veya muhafazakâr bir kesimiyle ittifak halinde iktidar için mücadele veriyordu. Burada bağlantılı bir çıkar söz konusuydu ama iktidara el koymaya ilişkin kirli işleri gören askeri birimler arasındaki bağlantılar hırslı subaylar arasında dolaylı yoldan kurulmaktaydı. Hanedan düzeyinin dışında sınıf, yerel ya da ulusal düzeyde ittifaklara dayalı devrimler de oldu. Sınıf ittifakına dayalı devrimlere klasik Marksist modeller daha iyi uysa da İngiliz, Fransız ya da Felemenklerin İspanya’ya karşı ayaklanmaları da bu kategoriye girer. Ulusal devrimler, aynı bölgede yaşayanların yerel devrimlerine benzerlik göstermekle birlikte, daha geniş ölçekte ve aydınlar, siyasal girişimciler, askerler ve varsayılan bir milliyetin sıradan üyeleri arasında daha karmaşık bir işbirliğiyle gerçekleşmişlerdir 11. Zamanla sınıf ittifakına dayalı ve ulusal devrimler, daha yaygın hale geldi ve daha çok başarı sağladı. Bunun nedeni, devlet örgütlenmesi ve devlet sisteminin, bunların işini kolaylaştıracak bir değişim geçirmesiydi. Rejim Değişikliği, Yıkıcı Faaliyetler ve Bilgi Savaşı Bugünkü rejim değişikliği ve bilgi savaşı anlayışının kökleri Soğuk Savaş dönemine dayanmaktadır. Soğuk Savaş’ın ideolojik kapsamlı rejim değişikliği gayretleri, iki kutuplu dünyada kendi tarafını yeni ülkelerle tahkim etme amacını taşıyordu. 1983 yılında ABD Ulusal Demokrasi Vakfı’nın (NED12) kurulması rejim değişikliklerini dışarıdan silah zoru ile değil, içerinden “demokrasi projeleri” ile yerine getirme yöntemini doğurdu. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra ABD, yeni dünya düzeninde kendini müzahir rejimler yaratmak için “renkli devrimler” kurgusuna geçti13. Soğuk Savaş’ta daha çok sert güce dayalı rejim değişiklikleri artık yumuşak güçle yapılıyordu. Özellikle Sırbistan (2000), Kırgızistan ve Özbekistan (2005) ilk örnekleri oldu. 2011’de başlayan Arap Hareketleri ise içinde kamu diplomasisi ve sosyal medyanın (akıllı güç14) da olduğu “diktatörü kovma” oyunu ile melez savaşlar (vekil güçler ve konvansiyonel unsurların birlikte yer aldığı) ile yeni tür rejim değişikliklerini (Ukrayna, Suriye, Libya vb.) getirdi. Savaş, siyasi bir hareket tarzıdır ve devrim veya rejim değişikliği politikası zorlayıcı ve bozucu yöntemlerle desteklenir. Bu maksatla, siyasi ve sosyal ortamın hedef ülkeyi zorda bırakacak şekilde önceden hazırlanması gerekir. Bozguncu faaliyetlerin üç genel özelliği vardır15; (1) Bu devam eden bir savaşa ya da beklenen bir siyasi sonuca yönelik yardımcı faaliyettir. (2) Kesin sonuçlu dış bozgunculuk, coğrafi olarak daima düzensiz bir ortamdadır. (3) Belirli bir ülkeye yöneltilen bozgunculuk normal olarak fırsatçı yöntemlerle icra edilir. 11 Brinton, ibid, (1938), 70 NED: National Endowment for Democracy. 13 Greg Simons, The Corona Virus Pandemic and Global Transformations: Making or Breaking International Orders? Outlines of Global Transformations: Politics, Economics, Law 13, No.5 (November 27, 2020), 20-37. 14 Bakınız; Sait Yılmaz, Akıllı Güç, Kumsaati Yayınları, (İstanbul, 2011). 15 Lawrence. W Beilenson. Power Through Subversion, Public Affairs Press, (Washington D.C., 1972), 90. 12 8 Tarihsel olarak rejim değişikliği; siyasi, ekonomik ve saygınlık üzerindeki hasarı azaltmak için örtülü yöntemleri seçmiştir16. Bozucu faaliyetlerin bu yönü Soğuk Savaş döneminde de yirmi birinci yüzyılda da çok az değişti. Çağdaş rejim değişikliği ve bilgi savaşı, halkın bilişsel alanında saldırarak, siyasi ve uygulayıcıların fiziksel tehdide yeterinde reaksiyon göstermesini engellemeye çalışırken, rejim değişikliği aktörlerinin enerjisini artırmaya çalışmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojileri, bilgi savaşı yöntemleri ile rejim değişikliği için kullanılmaktadır. Bilgi savaşının en önemli güç çarpanı, karşı tarafın bilişsel alanını hızla doldurmasıdır. Savunan bilgi savaşına ne kadar uzun direnirse, rejimin yaşama şansı da o kadar artar ve saldırganın finansal, siyasi ve imaj hasarı arttıkça meşruiyetini de yitirir. Rejim değişikliği için öncelikle bir halk hareketi başlatmanız, bunu ulusal seviyede kitlesel hale getirmeniz ve uluslararası destek sağlamanız gereklidir. Böylece ülkedeki siyasi ve askeri aktörlerin, onların arkasındaki güçlerin meşruiyetini tartışmalı hale getirip, koltuklarını bırakmaları için aşındırmaya hedeflersiniz. Ancak, bu kolay bir iş değildir; öncelikle yeni rejimin tarafları arasında bir ortak anlayış ve sonra sağlam bir karşı-propaganda kurgusu gerekir. “Gerçek”, her zaman en güçlü silah haline gelir. George Orwell’in söyleşi ile yalanı “gerçek” yaparak, rejimi değişikliğini özgürlük için yaptığını söylemek ve kendi hareketinin “demokrasi” istediği savını kullanmak stratejisi izlenir. Rejim değişikliğini “demokrasi” yalanına oturtmak, halkın gerçeklerden çok ümidin peşinde olmasındandır17. Siyasi elitlerin özel planları ve niyetleri saklanırken, halkın duygusal ümitlerine hitap edilir. Bilgi savaşı, bilgi alanında izleyenlerin algılarını ve gerçek anlayışını belirlemeyi, böylece fiziksel alanda anlama yön vermeyi ve bilişsel alanda ise müteakip değerlendirmeleri şekillendirmeyi amaçlar18. Konu, sosyo-politik dünyada gücün iletişimle birlikte kullanılma becerisidir19. Bu gündem, kitlesel medya yanında, NGO’lar, düşünce merkezleri ve popüler kültür ile birlikte ikna edici iletişimin manipülatif şekillerini kullanmayı içerir. Kalabalıkların ateşlenmesi ve sokağa dökülmesi elinizdeki bilginin kalitesi ve niceliğine bağlıdır. Doğru aktörlerin, doğru tonda kalabalıkların duygularını ve bilincini yönlendirmesi gerekir20. Bundan dolayı, yirmi birinci yüzyıl savaşlarında teknoloji ve bilgi, siyasi beklentiler ve askeri operasyonlarla birlikte hayati ve paralel roller oynayacaktır21. Sosyal bilimciler çatışmalara bilgi savaşına yardımcı olmak ve devletin meşruiyetini korumak için üç şekilde yardımcı olur22; (1) Kanıt toplamak, (2) Devlet aldatmasını desteklemek için işbirliği yapmak, O’Rourke, ibid, (2020), 94. Henry E. Hale, Regime Change Cascades: What We Have Learned from the 1848 Revolutions to the 2011 Arab Uprisings, Annual Review of Political Science 16, No. 1 (May 11, 2013), 349. 18 John Arquilla and Douglas A. Borer (Eds.), Information Strategy and Warfare: a Guide to Theory and Practice, Routledge, (New York, 2007). 19 Piers Robinson, Expanding the Field of Political Communication: Making the Case for a Fresh Perspective Through ‘Propaganda Studies, Frontiers in Communication 4, No.26, (July 2, 2019). 20 Chris Edmond, Information Manipulation, Coordination, and Regime Change, The Review of Economic Studies 80, No.4, (October 2013), 1435. 21 Oleg Karpovich and Andrey Manoylo, Colour Revolutions: Techniques in Breaking Down Modern Political Regimes, Author House, (Bloomington-IN, 2015). 22 Narzanin Massoumi, Tom Mills, David Miller, Secrecy, Coercion and Deception in Research on ‘Terrorism’ and ‘Extremism’, Contemporary Social Science 15, No.2, (April 2, 2020), 141. 16 17 9 (3) Devletin zorbalıklarını (insan hakları ihlalleri, diğer zorlayıcı teknikler) örtmek. Bilgi ortamına hâkimiyetiniz, fiziksel ortamdaki gerçeklerin nasıl algılanacağına etki eder. Bu da bilişsel ortamda hedef kitleyi kontrol altına almanız demektir. Bilgi savaşının iki ana amacı vardır23; (1) Kendi askeri/yarı-askeri güçlerinin hedef üzerindeki girişimlerini meşru hale getirmek ve böylece onların saldırganlıklarında hareket özgürlüğünü artırmak. (2) Hedef hükümetin faaliyetlerini gayri-meşru kılarak ve sınırlayarak, kendini savunamaz hale getirmek. En işe yarar devrimci propaganda temaları “insan hakları” ve “savaş karşıtlığı”dır. Propagandanın diğer bir yönü; yalanları ortaya çıkarmak, ezberleri bozmak görüntüsü altında ortak kimliğe zarar vermek ve halkı gittikçe bilinçsizleştirmektir. Devrimcilerle mücadelenin temelinde aralarındaki ittifakı bozmak ve propaganda ağını kırmak vardır. Devrimci Durum ve Devrimci Sonuç İmparatorlukların, ittifakların ve federasyonların dağılması devrimci durumlarla ortak özellikler taşır. Gözle görülür tek bir üyenin ayrılması cezasız kaldığında, hızla birbirini izleyen sinyaller yayılır. Bunlar, ayrılma olanağının kendisi, merkezi yönetimin taahhütlerini yerine getirme ve diğerlerini tutma konusundaki yetersizliği, eskiden merkezin denetiminde bulunan varlıkları ele geçirme fırsatı, diğer ayrılanlarla işbirliği yapma şansı ve merkeze bağlı kalmanın giderek yükselen maliyetidir. Yüzlerce yıldır rakip güçlerin tezgâhıyla ve çoğu durumda bu güçlerin çıkarları doğrultusunda kendi denetimindeki toprakları kaybeden Burgonya, Habsburg, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve yakın zamanda (Baltık ve Doğu Avrupa ülkelerini kaybeden) Sovyetler Birliği için durum böyleydi24. Tarihte devrimci sonucu getiren üç aşama şu şekilde idi; (1) Savaş, (2) Siyasal çöküş ve (3) Devrim. Devrimin iki bileşeni vardır25; (1) Devrimci durum; (Lev Troçki’nin ikili iktidar kavramına dayanır) egemenliğin birden çok odağa dağılmasını içerir. Devletin denetimini ele geçirmek veya devlet olmak için iki ya da çok sayıda blok, birbiriyle uzlaşmayan taleplerde bulunur. (2) Devrimci sonuç; iktidarın yeni bir yönetici ittifaka geçmesiyle oluşur. Bu yeni ittifak eski iktidardan bazı kesimleri yanına çekmiş, geniş bir silahlı kuvveti denetimine almışsa devrimci sonucun ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir. Bütün bunlar, hızla olup bittiğinde, iktidar devrimci yolla el değişirmiş demektir. Kendisi devrimci nitelik taşımadığı halde devrimci sonuç doğuran beş durum söz konusudur; (1) Mevcut bir devletin, ondan çok farklı bir devlet tarafından istila edilmesi (Moğol baskınları). 23 Greg Simons, The Evolution of Regime Change and Information Warfare in the 21st Century, Journal of International Analytics, 11:(4), 2020, 72. 24 Charles Garvais, People’s Revolution, Novalis, (2014), 30. 25 The American Revolution Institute, People’s Revolution, Basic Principles, (March 2021). 10 (2) Genel bir savaşın anlaşmalarla sona ermesi (1815 Viyana Kongresi ile Fransa’da monarşi ve aristokrasinin yeniden kurulması). (3) Büyük güçlerin ulusal dış siyasete müdahalesi (İtilaf devletlerinin koruması altında 1919’da başlayan Yunan işgali dönemi). (4) Bir yöneticinin çok kısa zamanda, planlı ve köklü biçimde devleti yeniden düzenlemesi (1920’lerde Mustafa Kemal’in Türkiye’de başlattığı laikleşme ve Batılılaşma). (5) Hâkim ittifak ile sınıf ittifakının devletten desteğini çekmesi (İtalyan ve Alman burjuvazilerinin faşistlerin yasal yollardan iktidarı ele geçirmelerine göz yummaları). Devrimler, kolektif mücadelenin bir parçası ve bütünüdür. Kolektif mücadeleyi değiştiren koşulların aynısı, devrimci durumların ve aynı zamanda devrimci sonuçların koşullarını da değiştirmiştir. Devrimci durumlar; - Rejim veya iktidar değişikliği arayışı, - Devlet içinde toprak veya özerklik/bağımsızlık talebi, - Ulusal devrim (yeni devlet kurma), - Karşı devrim arayışı. Devrimci durumlar en çok şu koşullardan birinde ya da bir kaçında gelişmiştir26; (1) Devletlerin, en iyi örgütlenmiş durumdaki yurttaşlarından talep ettikleriyle bu yurttaşlardan alabildikleri arasındaki uyuşmazlığın kesin ve belirgin artış göstermesi, (2) Devletlerin, yurttaşlarına karşı güçlü kolektif kimlikleri tehdit eden veya bu kimliklerle ilişkili hakları çiğneyen talepler öne sürmesi ve (3) Kendilerine rakip önemli güçler ortaya çıktıkça, yöneticilerin gücünün gözle görülür biçimde azalması. Kimi dönemlerde ve yerlerde devrimci durumlar yaygın biçimde oluşurken, ender olarak devrimci sonuçlar doğurmuş, devrimci durumların sık gelişmediği dönemler ve yerlerde ise devlet iktidarının geniş ölçekte el değiştirmesi nispeten yaygın (devrimci nitelikte olmadan) nispeten yaygın görülmüştür. Yeni gelişen yaklaşıma göre, sıradan insanlar27; - Ortak çıkarları, - Ortak bir örgütlenmeleri, - Harekete geçirilebilen kaynakları ve - Baskıya karşı bir derece güvenceleri olduğunda, - Ortak çıkarlarını gerçekleştirebilecekleri bir fırsat ya da bu çıkarlara yönelik bir tehdit sezerlerse, kolektif taleplerde bulunurlar. Ancak, bunları karşılamaya niyeti olmayan ve karanlık gündemleri olan baskı rejimleri; 26 Tilly, ibid, (1993), 315-316. Derry Nairn, Viva La Revolution!: The Story of People Power in 30 Revlutions, Elliot & Thompson, (2012), 59. 27 11 - Medyayı kontrol ederek, - Adaleti siyasileştirerek, - Silahlı kuvvetleri paralize ederek, - Demokrasi ve seçimleri sonuç alamaz hale getirerek, çok sesliliğin ve kolektif örgütlenmenin önüne geçer, illegal yapılanma ve yöntemlerin (ayaklanma, darbe, iç savaş vb.) ve bazen dış destekli yollara başvurulmasının önünü açarlar. Ancak, oluşan devrimci potansiyel bir akış yolu bulamadığında sele dönüşür ve yaşanan despotizm, büyük bir halk devrimine yol açar. Bununla beraber, bu şiddete dayalı bir yöntem olduğu için iç savaşın öngörülemeyen sonuçları da olabilir. Devrimci sonuç özellikle üçüncü durumda yani devletin, taleplerini zorla dayatma gücünü önemli ölçüde ve gözle görülür bir biçimde yitirdiği koşullarda ortaya çıkar. Savaşta alınan yenilgi, silahlı kuvvetlerin devlete karşı koyması veya maliyetinin çökmesi de, devletin taleplerini dayatma gücüne çok ağır darbeler indirebilir. Devrimci sonuç; - Yönetimdeki kişilerin çekilmesi, - Devrimci ittifakların silahlı kuvvetleri ele geçirmesi, - Rejimin silahlı kuvvetlerin saf dışı edilmesi ya da dağıtılması, - Devlet aygıtının, devrimci bir ittifakın eline geçmesi ile meydana gelir. Sokrates’in söylediği gibi “Devrimci değişim, eski ile mücadele ederek değil, yeni bir şeyler yaparak ortaya çıkar.” Bu da muhafazakâr ya da ideolojik çevrelerle ittifakı zaman kaybedici ve devrimi yoldan çıkarıcı bir hale getirdiğinden, devrimci lider cesur ve kararlı olmalıdır. Bu sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci durumu değil, örneğin Sovyet, Çin ya da Doğu Avrupa’da rejimler değişirken, yeni devletleri başka bir rotaya sokarken muhalefetle de ittifak yapmanın mümkün olmadığı durumları da içerir. Devrimler sonucu yeni kurucu devleti kuran lider, kendi projesinin bazı merkezi unsurlarını kurumlaştırırken, uygulamada projenin tamamına ya da bazı kurumlarına karşı çıkanlar ile ittifak kurmak mümkün olmaz ve bu odaklar karşı ayaklanmalar için fırsat kollar28. Devrime Giden Yol Devrimci sürecin gelişmesinde, geniş anlamda yönetimde açık bir bölünmenin meydana gelmesi ve son bulmasıyla devrimci duruma uygun bir potansiyel ortaya çıkmıştır. Böylece yurttaşların önemli bir kesimi, bağlılık ve itaat konusunda rakip hak iddiaları arasında seçim yapmak zorunda kalır, birçok mevcut hak tehlikeye düşer. Ancak, bu devrimci süreçlerin nasıl bir gelişme gösterdiği, devletin o anki karakterine, taleplerin dayatılmasında zorlamanın nasıl düzenlendiğine, hâkim inançlara, devletin ve uluslararası sistemin dışındaki siyasal örgütlenmelere tabidir. Devrimin sonucu olarak yurttaşların hayatında meydana gelen değişimin karakterini ve derecesi temelde üç etkene bağlıdır; (1) Devrim başlamadan önce yönetimde bulunanlarla sona erdiği andan itibaren yönetime gelenler arasındaki toplumsal farklılıklar (1789-1799 Fransız Devrimi’nde 28 Shumel. N. Eisenstadt, Breakdown of Communist Regimes, Duedalus, 12(2), 1992, 33. 12 soyluluğun ve ruhban sınıfının ortadan kaldırılması, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde Sultanlığın ve Hilafetin kaldırılması toplum hayatında çok kapsamlı sonuçlar doğurmuştur). (2) Devrim sırasında ortaya çıkan bölünmenin ne kadar derin olduğu; yönetici kadroların tam anlamıyla parçalanması, ortalama olarak sonraki iktidarı güç paylaşımında büyük değişimler getirir. (3) Devrimci sırasındaki mücadelelerin toplumsal hayata getirdiği düzenlemelerin ölçüsü, sonraki toplumsal hayatta da köklü etkiler yaratmıştır. Bir devletin çevresindeki toplumsal süreçler, devrim beklentisini ve devrimin karakterini derinden etkiler. Ama bu, dolaylı biçimde, esas olarak üç yoldan gerçekleşir29; (1) Devletin yapısını ve yönetimindeki halkla ilişkisini şekillendirerek, (2) Her bir politikada baş aktörlerin kimler olduğunu, aynı zamanda siyasal mücadeleye nasıl yaklaştıklarını belirleyerek ve (3) Devlet üzerindeki baskının miktarını ve geldiği yönleri etkileyerek. Örneğin herhangi bir tarım ekonomisinden sanayi ekonomisine geçiş, hem devletin karakterini değiştirir, hem de toprak sahiplerinin, köylülerin iktidar mücadelesindeki önemini azaltır. Diğer bütün şartlar eşit olduğunda zayıf bir devlet, güçlü bir devlete göre devrime daha açıktır. Tablo 3: Devrimin Yedi Aşaması Aşama 1 Durum Normal Gündem İktidar geleneksel yollarla gücünü geliştirmektedir. 2 Statükonun Sorgulanması Mevcut rejimde memnuniyetsizliklerin elitler tarafından eleştirilmesi 3 Şikâyetlerin halka yansıması Orta sınıfın memnuniyetsizliklerini örgütlenerek dile getirmeye başlaması 4 Güç kayması Muhalefetin güç kazanması, reform ve değişimlerin dayatılması 5 Sivil Savaş 6 Terör 7 Devrim Eski ve yeni rejimi destekleyenler arasında çatışmalar Kazanan tarafın diğerini sindirmesi ve kontrol sağlamsı için şiddete başvurması Devrimi yapanların gücünü pekiştirmeleri ve kendi normallerini hayata geçirmeleri Devrim, trafik sıkışıklığına benzer. Biçimi ve derecesi büyük değişiklik gösteren trafik sıkışıklığı anlaşılmaz bir şekilde rutin araç akışını etkisi altına alır, bu akıştan gelişir ve çok çeşitli nedenlerle, çok çeşitli koşullar altında meydana gelir. Yine de trafik sıkışıklığı rastgele olmaz; trafik zamanlamasının, sürücülerin hava koşullarına gösterdiği tepkinin, yolların bakım ve onarım tarzlarının, otomobillerin kaza yaptığı veya bozulduğu noktaların ve her biri diğerlerinden bağımsız olan ama yine de kendi başına bir dereceye kadar öngörülebilen başka pek çok faktörün belli bir düzen içinde ortaya çıkmasından ötürü olur. Bu faktörler o kadar karmaşık bir biçimde bir araya gelir ki, iş neredeyse şansa kalır. Sözgelimi, bazen yoğun sis, trafik sıkışıklığı için muhtemelen yeterli bir koşulken, bazı durumlarda yolda motoru stop etmiş bir araba veya bir köprünün gemilere yol vermek üzere açılması da trafik sıkışıklığına neden olabilir. Trafik bir kez sıkıştı mı, kenardaki otomobillerin yan yollara kaçması, ortadakilerin de küçük avantajlar uğruna birbirleriyle kıyasıya çekişmesi şeklinde tekrarlanan 29 Wael Ghonim, Revolution 2.0, Houghton Mifflin Harcourt, (2012), 21-22. 13 davranış kalıpları ortaya çıkar. Trafik sıkışıklığına neden olan sürücülerin hava koşullarına gösterdiği tepki, yolların bakımı, trafik polislerinin yerleştirileceği noktalar gibi unsurların her biri tek tek ele alındığında çok anlamlı ve gözle görülür düzenlilikler gösterir. Ancak, ne trafik sıkışıklığı ne de devrimler için bütün durumlara cevap verecek bir genel teori ortaya koymak mümkün değildir. Çünkü her ikisinde de pek çok nedensel mekanizma, birçok farklı bileşim bir araya gelmiştir. Genel bir devrim teorisi formüle etmek mümkün olmadığı gibi, bütün dönemler ve yerler için gerekli ve yeterli devrim koşullarını değişmez biçimde belirlemek de imkânsızdır ancak bazı genellemeler yapılabilir. Devrimlerde rol oynayan kritik nedensen mekanizmalar, üç başlık altında toplanmıştır; (1) Devlete rakip iddiaların ortaya atılmasına neden olanlar, (2) Bu iddiaların benimsenmesine neden olanlar, (3) Devlet iktidarını elinde tutanların, muhalif ittifaklarla onların iddialarını bastırma konusunda hazırlıksız yakalanmasına neden olanlar. Bu mekanizmalar, birbiriyle bağlantılı olan ve ortak (etnik, dini vb.) kimlikleri devletin tehdidi altında olan nüfus gruplarının seferber olmasıyla devletin artık savunmasız bulunduğu inancının yaygınlaşmasına neden olur. Aynı mekanizmalar, bazı koşullarda birleşip devrimci nitelik taşımayan iktidar çekişmeleri yaratırken, bazı koşullarda da devrimci durumlar doğurur. Büyük devrimlerde genellikle tek bir devrimci durum değil, birbirini izleyen devrimci durumlar söz konusudur. İktidara meydan okuyanlar değişir, yöneticiler değişir, iddialar değişir, yurttaşların iddialara bağlılığı değişir ve yöneticilerin kendilerine meydan okuyanları susturma yeteneği değişir. Uzun ve karmaşık devrimlerde, devrimci durumların derinliğiyle karakteri aynı şekilde değişkenlik gösterir. Bir an yurttaşların çoğu ittifaklardan birinin yanında yer almış ve her iki taraf da devletin üzerinde rutin bir denetim kuramaz durumdayken, başka bir an gelir, ittifaklardan biri bütün bir devlet aygıtını ele geçirir. Örneğin 1789’dan 1799’a uzanan Fransız Devrimi’nin, kesintisiz bir dizi halindeki devrimci durumlardan mı oluştuğu, yoksa devlet iktidarının geçici olarak pekiştirildiği dönemlerle birbirinden ayrılmış yarım düzine kadar devrimci durum mu içerdiği hala tartışma konusudur. Günümüz Dünyasında Devrimci Durumlar Nerede Saklı? İçinde yaşadığımız on yıllar bir geçiş dönemi; Soğuk Savaş’ın hala mirasının devam ettiği ama insan hayatından aile ve toplumsal yaşama ve dünya düzenine kadar çok önemli değişikliklerin eşiğindeyiz. Bu yüzden, gelecekle ilgili devrimci beklentiyi iki ana gruba ayırıyoruz; (1) Üçüncü Dünya Savaşı’na kadar olan ve ardından yeni bir dünya düzenine geçilecek 2050 yılına kadar olan dönemde, devlet düzenli dünyanın başarısızlıklarının neden olduğu, rejim değişikliği amaçlı devrimler devam edecek. (2) 2050 sonrasında ise bizi başka bir dünya düzeni, muhtemelen tek dünya devleti ve tekno-diktatörlük düzeni bekliyor. Devrimciler şimdiden önemli çalışmaların yapıldığı bu dünya için de hazırlık yapmadığı takdirde, insanlığın tamamen köleleştirildiği bir hayata mahkûm olacağız. Bu iki kategoriden ilkini yani günümüz devrimci durumlarının nerelerde saklı oldukları ile ilgilini anlatalım, tekno-diktatörlük senaryosunu başka bir makaleye bırakalım. 14 Başarısız Devletler. Günümüz devletlerinin yalnızca on altısı, yüzyıllara uzanan yapıda tarihi bir devlet yapısı göstermektedir. Devletler ebedi değildir; oluşumun, değişimin ve de zamanın geçişindeki tarihi olaylara yenik düşerler. Dünya genelinde göreceli olarak genel refah seviyesi artıyor gözükse de otoriter eğilimler artıyor, halklar mutsuz. Modern dönemin devletleri; güçlü, zayıf, kırılgan ya da başarısız gibi kategorilere ayrılıyorlar. Soğuk Savaş’tan bu yana, zayıf ya da başarısız devletler, uluslararası düzen için en önemli sorun haline geldi30. Zayıf ya da başarısız devletler, insan hakları ihlallerinde bulunur, insanlık felaketlerine yol açar, kitlesel göç dalgaları yaratır ve komşularına saldırırlar. Bu devletler, diğer gelişmiş ülkelere ciddi zarar verebilen uluslararası teröristlerin barınmasına uygun ortam sağlarlar31. Bunlar kendi topraklarını kontrol edemeyen ve başta güvenlik olmak üzere temel işlevlerini yerine getiremeyen devletlerdir. Şiddet yaygındır. Dünya devletlerinin ve dünya insanlarının gelirleri ve yaşam standartları arasında önemli farklılıklar var. Demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin uygulamaları dünya genelinde yetersizdir. Yolsuzluk, küresel olarak ciddi bir problem, ekonomilerin kanseridir. Dünya genelinde ahlaki çöküş yaşanmakta, diğer yandan köktencilik, dini fanatizm ve terörizm yükselmektedir. Başka devletlerin ve silahlı grupların koalisyon halinde saldıracağı bir av haline gelen bu devletlerin toprakları yirmi birinci yüzyılın savaş alanları ve kriz bölgeleridir. Bunlar içinde Pakistan, Meksika, Afganistan, Lübnan, Somali, Yemen ve Türkiye en dikkati çekenler arasındadır32. Tablo 4: Günümüzde Devrimci Durum Potansiyeli Yüksek Devletler Ülke Rusya Federasyonu Devrimci Durum Ulus-devlet hapishanesi Potansiyel 83 cumhuriyet/özerk bölgenin ayrılması Çin Halk Cumhuriyeti Tampon devletler ve iç istikrarsızlık Doğu Türkistan, Hong-Kong, İç Moğolistan’ın bağımsızlığı, 56 eyaletin bölünmesi Amerika Birleşik Devletleri İç Bölünme Irk ve eyalet esasına dayalı olarak federe devletlerin ayrılması Birleşik Krallık Gevşek konfederasyon İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’in ayrılması İran İslam Cumhuriyeti Baskı Yönetimi Teokratik devlet düzenine son verilmesi Türkiye Rejim Krizi Teokratik devlet kurma (karşı-devrim) gayretleri Yirmi birinci yüzyıl dünyasında zayıf ve başarısız devletlerin sayısı güçlü olanlardan daha fazladır. Daha zayıf, başarısız olmakta olan ve başarısız devlet sayısı yüzyıl öncesine göre iki katına çıktı. Bu hassas devletler, dünya nüfusunun çoğunluğunu temsil ediyor. Aynı zamanda pek çok fırsatçı devletin, devlet dışı aktörün (silahlı gruplar, özerk bölgeler, siyasi akımlar) hedefindedirler33. ABD Barış Fonu’nun 2008 yılı Başarısız Devletler Endeksi’ne göre; 178 devletin 35’i alarm, 92’si ise uyarı bölgesindedir34. Aynı yıl, Brooking Institution’ın Devlet Zayıflığı Endeksi’ne göre ise 28 devlet kritik zayıf, diğer bir 28 devlet zayıf, üçüncü grup 28 devlet ise 30 Chester Crocker, Engaging Failing States, Foreign Affairs, 82-5, (2003), 32-45. Francis Fukuyama, Devlet İnşası, Çev. D.Çetinkasap, Remzi Kitabevi, (İstanbul, 2005), 111-112. 32 Arch Puddington, Freedom in the World 2009: Setbacks and Resilience, Freedom House, (January 2009), 21. http://www.freedomhouse.org/uploads/fiw09/FIW09_OverviewEssay_Final.pdf. 33 Sait Yılmaz, Başarısız Devlet, academia.edu.tr, (12 Nisan 2019). 34 Fund for Peace, Fragile States Index, (2009). http://www.fundforpeace.org/web/index. 31 15 uyarı bölgesindedir. 144 devletin 92’si başarısız, zayıf veya başarısız olmakta şeklinde sınıflandırılmıştır35. ABD ve İngiltere, başarısız ve kırılgan devletler konseptini 2000’li yıllar ile birlikte dış müdahalelerin meşru temeli haline getirdiler ve çoktaraflı örgütlerin gündemine soktular. 11 Eylül saldırıları sonrası ABD dış politikası “Terörle Küresel Mücadele” sloganı ile askerileştirirken, başka ülkelere doğrudan askeri müdahale hakkı olduğunu iddia etti. Ancak, askeri müdahaleler halkın desteğini almıyordu. Bu yüzden, liberal müdahaleciler, neo-con’lar ve dış işleri bakanlığı, diğer ülkelerde devrim yapmanın yeni yollarını aramaya başladılar. Sadece askeri değil, demokrasi projeleri ile de ülkelerde rejimlerin değiştirilmesini (demokratik realizm) yani devrimleri öngören bir politika izlemeye başladı. Ancak, BM Şartnamesi, ülkelerin iç işlerine ve toprak bütünlüğüne saygı üzerine kurulduğundan 2000’li yıllarda yeni bir konsept yaratıldı; Koruma Hakkı (R2P; Right to Protect)36. Böylece sözde halkına eziyet eden diktatörlere karşı diğer ülkelerin müdahale hakkı olduğu iddia edildi. Arap Hareketleri, hiçbir hukuksal geçerliliği olmayan “diktatörü kovma” oyununa dönüştürüldü. Yeni gelişmekte olan sosyal medya ve kamu diplomasisi (akıllı güç) çalışmaları bu senaryolara entegre edildi. ABD, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini demokrasiye saldırı olarak görüyor ve Biden Doktrini’ne göre; dünyada demokrat ve otokrat ülkeler arasında yeni bir Demirperde ortaya çıkıyor. Ukrayna fay hattının üzerinde bir şekillendirme alanıdır. ABD. Amerikan Devrimi öncesi, Amerikan Kolonileri 1400’den 1820’ye kadar bir tür yakınlık içindeydi. İngiliz kökenliler (Yankiler) sadece bu halkın bir parçası idi; Fransız, İspanyol, Hollandalı, Portekizli ve pek çok yerli toplumu iç içe geçti ve birlikte hareket etti. Devrim ve sonrasında George Washington, Thomas Jefferson, John Adams, James Madison ve Alexander Hamilton gibi isimler öne çıksa da merkez bir sahne yoktu, pek çok aktör rol oynadı37. Devrimi tetikleyen yeni İngiliz vergileri olmuştu ama bu tüm toplumları birlikte reaksiyon göstermeye yöneltti. Devrim esnasında halk Vatanseverler (Patriots) ve Kralcılar (Loyalists) olarak ikiye bölünmüş ve İngilizler ikinci gruptakiler ile işbirliği yapıyordu. Dışarıdan destek kadar, göçmenlere toprak verme, yerliler ve köle ticareti ile ilgili değişen tutumları devrimin başarısında belirleyici oldu. Bölünme isteği ya da teşebbüsleri ABD kurulduğu günden beri ülke siyasetinin bir unsuru oldu. ABD Anayasa Mahkemesi ise tek taraflı ayrılma kararını anayasaya aykırı bulmakta ve diğer devletlerin (eyaletlerin) onayı ya da bir devrim sonucu ayrılmanın mümkün olacağını söylemektedir. Amerika'yı yönetenlere göre zaten bu hak 1776’da kullanılmış ve Sivil Savaş döneminden beri bölücülük (secession) ABD’de yasaklanmıştır. Bunu gündeme getiren herhangi bir grup basın ve hükümet tarafından hemen militan aşırı grup olarak hedef tahtasına oturtulmaktadır. ABD tarihindeki en meşhur bölünme girişimi güneydeki on üç eyaletin Konfederal bir yapı oluşturarak ayrılmak istemesi idi. Bu istek Amerikan İç Savaşı’na (1861-1865) yol açtı. Eyaletlerin bağımsız olma istekleri Teksas, Cascadia, Hawaii, Vermont gibi eyaletlerde öne çıkmaktadır. ABD’nin en büyük sorunlarından birisi yasama-yargı-yürütme arasındaki dengenin uzun yıllardır erimeye devam etmesidir. Hükümet ve yargı gerçek bir bağımsızlığa sahip 35 Susan E. Rice, Stewart Patrick, Index of State Weakness in the Developing World, The Brookings Institution, (Washington, DC, 2008). 36 David C. Hendrickson, Revolution and Intervention: A Delicate Balance, Destroyed, Colorado College, (August 28, 2014). 37 Alan Taylor, American Revolutions: A Continental History, 1750–1804 W. W. Norton, (New York, 2016), 204. 16 değildir. Ülkenin polisi canınıza, özgürlüğünüze ve mülkiyetinize suçlulardan daha büyük bir tehdittir. Amerika’da dünyanın herhangi bir ülkesinden çok daha fazla siyasi mahkûm vardır. Hapishaneler gelişen bir endüstridir ve özel şirketler evlerden daha fazla toplama kampı inşa etmektedir. Amerika’da demokrasi sadece bir masaldır ve gerçekten demokratik olarak adlandırılabilecek tek bir kurum dahi yoktur. Amerika anayasası nedeni ile daha doğarken edindiği hayati bir hastalığa sahiptir ve bu yüzeysel bazı tedavilerle iyileşemez yani hastanın hayatını kurtaracak derin bir ameliyata ihtiyaç bulunmaktadır. Bugünkü Amerikan anayasası ise imparatorluğun vicdanı değil vasıtasıdır. Amerikan yönetim sistemi bir demokrasi değil, zengin bir sınıfı öncelikle ve en iyi bir şekilde temsil eden bir düzen yani plutokrasi’dir38. Amerikan sistemindeki problemin temelinde para, güç ve etki döngüsü yatmaktadır. Amerika için problem hangi partinin hükümette olduğu değil, yönetimin dizaynında, çalışmasında ve güçler dağılımındadır. Seçim sonuçları her zaman adaletsiz bir toplum düzeni, ekonomik olarak iyi kesimin yükün çoğunu taşıyan alttaki kesim tarafından sürekli olarak sübvanse edildiği, kısır değişmez bir yazgı yaratmaktadır. Temsilciler tüm nüfusu değil onlara en çok çalışan zenginleri öncelikle ve en iyi şekilde temsil eder. Yoksulluk, suç, şiddet, sağlık güvencesi olmamak, işsizlik, evsizlik, hırsızlık, fazla çalışma, boşanma, göç, uyuşturucu kullanımı, fahişelik, yalnızlık, rüşvet, ahlaksızlık gibi aklınıza gelebilecek tüm sosyal hastalıkların nedeni plutokrasinin sonuçlarıdır. Diğer bir bakış açısı ile görülen tüm bu semptomlar gerçekte daha derin bir hastalığın belirtileridir. Avrupa. 2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizden beri Atlantiğin iki yakasında artan bir siyasi ayaklanma atmosferi var ve bu durum aşırı sağ gibi (Almanya, Fransa, Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerde) liberal demokrasi karşıtı hareketlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Devrimler, milliyetçiler ve halkçıların işi mevcut düzen ile sorunların arkasında ulus-devlete daha çok yetki vermek, istenmeyen göçleri engellemek ve ekonomik olarak eski günlere dönmek var39. Hedefte ise daha çok sosyal demokratlar ve sosyalistler gibi geleneksel siyasi partiler var ama ılımlı sağ partilerden de memnun değiller. Avrupa’da milliyetçi-halkçı devrim 1930’larda ortaya çıktı ve sahneyi Komünistler ve Faşistler alırken, liberal demokrasi geriledi. Sorun sadece ekonomik çalkantı değildi. Güç mekanizmasının arkasındaki elitler, devletin meşruiyeti, ideolojik ayrılıklar ve derin kültürel bölünmeler üzerinden kitlesel siyasi hareketleri tetiklediler. Batı demokrasileri bugün de tıpkı 1930’lardaki gibi bir dönüm noktasına yakın. Rusya Federasyonu. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgal kararı başlangıçta ideolojik görüşleri ne olursa olsun Rus elitlerini savaşı destekleme yönünde bir araya getirmişti. Rus şahinler, bir yandan askeri bir başarısızlığın Moskova etkisini azaltmasından ve bunun ülkeyi istikrarsızlaştırmasından korkuyordu. Rus liberal blokun çoğu üyesi bu endişeleri taşımamakla beraber, Batı yaptırımlarının kaldırılması için masada güçlü olmak beklentisindeydi. Ancak, Ukrayna’da savaş kötüye giderken, çarenin Putin’in gitmesi olduğu sık sık gündeme gelmeye başladı. Rusya’daki siyasi aktörlerle ilgili pek çok sınıflandırma yaptık. Ancak, ideolojik olarak iki kamp var; liberaller ve şahinler. Bu kampların elitleri arasında aile ilişkileri, iş Sait Yılmaz, ABD Halkına Ne Oluyor? academia.edu.tr, (04 Mayıs 2014). Scott B. MacDonald, Reflections on the 'Revolution' in Europe and America, Smith’s Research and Gradings, (October 29, 2017). 38 39 17 dünyası çıkarları, kişisel dostluklar ve paylaşılan rekabet kaynaklı bağlar var. Bu eliti, rolleri ve sorumlulukları bakımından üç kategoriye ayırabiliriz; siloviki, teknokratlar ve oligarklar40; - Siloviki; kolluk kuvvetleri ve güvenlik teşkilleri üyelerinden meydana geliyor ve aralarında yoğun bir rekabet var. Kendi ittifaklarını korurken; rakiplerini izliyor, araştırıyor ve kovuşturuyorlar. - Teknokratlar; bürokratik etki sağlıyor ve özellikle devlet sözleşmeleri ve yardımlarında etkili oluyorlar. Bu kategorideki birinin kariyerinde ilerlemesi güvenli teşkilleri ile ilişkilerine bağlı. - Oligarklar; rüşvet veya şirket payları ile finansal çıkarlarını koruyan ittifakları temsil ediyorlar. Çoğu güvenlik teşkilleri ile yakın çalışmak zorunda. Bunların başında Rosneft’in başkanı Igor Sechin, savunma holdingi Rostec’in CEO’su Sergei Chemezov var. Bütün bu klanlar, yoğun gözetleme ve yolsuzluk ortamında kendi içinde küçük güç çatışmaları yaşıyorlar. Putin, bunları kendi amaçları için kullanırken, birinin diğerlerinden çok daha güçlü olmamasına dikkat ediyor. Ukrayna Savaşı ile birlikte Putin, benzer manevralara girişti, özellikle Silahlı Kuvvetler ve Savunma Bakanlığı içinde bazı atamalar yaptı. Bu manevraların içinde Wagner Grup’un başkanı Yevgeny Prigojin ve Çeçen lider Ramazan Kadirov da vardı. Savaş aleyhine konuşan Mikhail Friedman ve Oleg Deripaska gibi üyeler etkisini kaybetti. Prigojin’in sonunu biliyoruz. Rusya başkanını korumakla görevli Federal Koruma Kuvveti (FSO), aynı zamanda etraftakilerin sadakatini de takip ediyor. Putin’e karşı bir darbe, savaşın kaybedilmesini ve ülkenin bölünmesini getirebilir. Eğer Putin giderse onun yerini Siloviki ile yakın bağları olan bir teknokratın alması bekleniyor. Çin. Mao Zedong’un 16 Mayıs 1966’da başlattığı Kültür Devrimi, Eylül 1986’da sona erdiğinde Çin toplumu parçalara ayrılmış ve yaklaşık bir milyon kişi öldürülmüş ya da hayatını kaybetmişti. Çin hala bu dönemin hasarını tedavi edemedi ve etkileri hala toplumu zehirliyor, benzer bir trajedinin yeniden gelmesinden korkuyorlar. Komünist Parti de 1981’de Kültürel Devrim’in teori ve pratik olarak tamamen yanlış olduğunu kabul etmişti. Ama Çin Komünist Partisi’nin bugünkü lideri Şi Cinping, Mao dönemine ilişkin açıklamaları ile endişe yaratıyor. 2013 yılında Mao dönemine ilişkin şöyle demişti; “Bizim kızıl ülkemiz asla rengini değiştirmeyecek41”. Mao’nun Kültür Devrimi’nde yaptığı gibi Şi Cinping de muhaliflerini tasfiye etmekte usta, yolsuzluklar konusunda sadece siyasi rakiplerini cezalandırıyor. Son Komünist Parti Kongresi’nde muhaliflerini tasfiyeye devam etti ve konumunu kalıcı hale getirdi. Çin aslında bilgiç, kendine güvenen, enerjik ve ihtiraslı halkı ile dünyada bir değişimin en hızlı yaşanabileceği bir ülke. Ancak, otoriter tek parti yönetimi bu halka göz açtırmıyor. Ancak gene de Çinliler, hükümetin engellerinin arasından bir yol buluyor, polis devletine rağmen bu deli-dolu insanlar evlerinin tehlikeye atmayı ve kolluk güçleri ile karşı karşıya gelmeyi göze alıyorlar. Özellikle fabrikalar kapandığı zaman işçi protestoları dalgası başlıyor. Çin halkı korkusuz değil ama zamanı geldiğinde, Komünist Parti izin vermese de, kendileri için düşünüp hareket etmeyi biliyorlar. Eğer bir gün Çin’de devrim olacaksa bu yeni devrimi Mao ya da Şi Cinping değil, Komünist Parti’ye ve onun diktatör liderlerine rağmen Çin halkı yapacak. Hong-Kong. 40 41 Kelly Alkhouli, The False Promise of Regime Change in Russia, CPFA, (February 18, 2023). Gordon G. Chang, China's Coming Revolution, (May 21, 2016). 18 Hong Kong’da bir devrim olup olmayacağı belirsiz. Ama Nisan 2019’da olduğu gibi ne zaman beklenemeyen büyük bir gösteri olsa, talepler demokrasi, Çin’den bağımsızlık ve Komünizme son vermek oluyor. Kimse bunların olacağını beklemiyor ama Çin’de ayaklanma ve devriler hep çevrede başlamış sonra merkezi vurmuştur42. Son Çin İmparatorluğu olan Mançuların Sing hanedanı da, diğerleri gibi kenarlarından çökmüştü. Hong-Kong’daki protestolar hükümet şeklini değiştirmeyi hedeflediği için bazen Şemsiye Devrim olarak da adlandırılıyor. Gösteriler sürekli ve bazen milyonlarca insan bir araya gelebiliyor. Kırgızistan. Günümüzde en yakın rejim değişikliği Kırgızistan’da bekleniyor. ABD Dış İlişkiler Komitesi başkanı senatör Bob Mendez, Ağustos 2023’de Kırgız Hükümetine bir mektup yazarak; hapisteki renkli devrimcilerin serbest bırakılmasını, Batılı NGO’lara dokunulmamasını ve Batılı medya organlarının yayınlarına engel olunmamasını istedi43. Aynı tür mektubu Mart 2022’de Pakistan’a da göndermişti ve bir ay sonra post-modern darbe gerçekleşti. ABD rejim değişikliği çalışmalarının arkasında jeopolitik kapsamın dışında, bu ülkelerin Çin ve Rusya ile yakın ilişkileri ya da Washington’un uyarılarını dikkate almayan eylemleri yatıyor. Kırgızistan, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar konusunda üç büyük ülkenin arasında kalmış durumda. Kırgızistan’da renkli bir devrimden çok melez savaş bekleniyor. Komşusu Kazakistan, Rusya konusunda ABD’nin yakın markajında ve denge politikası ile çıkarlarını maksimize etme peşinde. En başından beri Rusya’nın kıskacındaki Kırgızistan’ın ise Kazakistan kadar manevra alanı yok. Türk Cumhuriyetlerinin tamamı Rusya’nın melez savaşı ile Amerikan renkli devrimleri arasında bir ikinci cephe olmaya aday. İran. Adı İran İslam Cumhuriyeti olsa da ne İslam, ne Cumhuriyet, ne de İran; İslam’ın genel kabul görmeyen bir versiyonunu teolojik temel yapan rejim birkaç seçilmemiş kişinin zorbalığı ile yürüyor ve buna Cumhuriyet diyorlar. Üstelik ülke İran’ı, kültür ve tarihini temsil etmiyor. Nüfusun çoğu İranlı olmadığı gibi Ahameniş İmparatorluğu’ndan44 son İran Şahı’na 2.500 yıllık bir tarih iddiasındadır45. Ve bugünkü rejim bu yüzden İran değil, anti-İran işgal kuvveti olarak görülmektedir. Bu işgal kuvveti, ne halkı temsil etmekte hem de onun isteklerine kulak vermektedir. Tahran’da işgal kuvveti gençliği öldürmekte, kadınlara vahşice davranmakta ve en küçük bir muhalefeti dahi ezmeye çalışmaktadır. 1979’daki İran Devrimi’nin getirdiği teokratik tiranlık tam bir başarısızlık içinde ve bugünkü durumu değiştirmek için ikinci bir devrim kaçınılmaz ve uygun zamanı bekliyor. Batılılar, son 20 yılda İslam’ı ehlileştirmek için Ilımlı İslamcıları iktidara getirmek üzere laik rejimleri hedef aldılar. Ama radikal İslamcı bir rejim olan İran tam bir çelişki içinde ve ılımlı İslamcıların çok çabuk radikal hale geldiği ve Batılı değerlerle uyuşmalarının mümkün olmadığı görüldü. İran halkı, halk tarafından, halk için ve halkla beraber ülkeyi yönetecek yeni bir sistem istiyor. Uzun bir zamandır Batılılar, İran’daki rejimi değiştirmek için halk ayaklanmaları ile testler yapıyorlar ve sona oldukça yaklaştılar. Devrime Giden Yolda Yeni Dinamikler Devrim, kendine özgü bir kavramdır; kimi onu isyan, kimi darbe, ayaklanma, kalkışma ya da benzeri toplumsal kargaşa ile eş anlamlı tutar. Ancak genel olarak, gerçek bir devrimin birkaç önkoşulu vardır. 42 Gordon C. Chang, How the Hong Kong Movement Is Now a Major Revolution, (August 27, 2019). Andrew Korybko, Kyrgyzstan Is the US’ Next Regime Change Target, (August 15, 2023). 44 Ahameniş İmparatorluğu ya da Hehamenişiler (Eski Farsça), İmparatorluk), MÖ 6. yüzyılda Büyük Kiros tarafından kurulan, tarihteki ilk Pers devletidir. 45 Arash Aramesh, Daniel Khalessi, Is the Second Iranian Revolution Here? (October 13, 2022). 43 19 - İlk olarak, ayaklanma için bir kıvılcım, ateşleyici gerekir. 1830’da romantik bir tiyatro oyununda (La Muette de Portici) yukarıdan düşen bir şemsiye gürültüsünü insanların silah sesi zannetmesi ayaklanmayı tetikledi. Bir balıkçının İspanya Kralı’nın kendisine kötü davrandığı dedikodusu, 1843’te Hollanda ve Belçika’nın ayrılmasına yol açtı. 1917’de Petrograd’ta başlayan grevi devrimi tetikledi. 2011 yılında Tunus’ta bir pazarcı olan Muhammed Bouazizi’ye 46 yaşındaki bir kadın polisin (Fedia Hamdi) tokat atması rejimi değiştirdi. - Bir devrimin başarılı olması için devrimci bir yapıya ve halk desteğine ihtiyaç vardır. Devrimciler iktidarı ele geçirene kadar, gücünü ve halk desteğini kaybetme tehlikesi vardır çünkü otoriter rejim onlara manevra alanı bırakmamaya çalışacaktır. Ancak, devrim ihtiyacı bulaşıcıdır ve mutlaka yeniden bir yerde patlayacaktır. Rusya’da 1905’de ortaya çıkan 2 milyon kişinin ölümüne neden olan devrim girişimi Çar tarafından bastırıldı ama kaçınılmaz son 1917’de geldi. - Devrimlerin ana nedeni birilerinin iktidarda çok uzun süre kalmaları ve diktatörce eğilimlerin ve yozlaşmanın iyice belirgin hale gelmesidir. Örneğin Tunus’taki Ben Ali ya da Mısır’daki Mübarek rejimleri böyleydi. Bu tür eski moda otoriter devletler, halkına geçmişin özlemini satarken, dış etkilere karşı oldukça hassastırlar. Cemal Nasır da ekonomiyi harap etmiş, pek çok insanı hapse atmış, devrimci durum oluşmuştu. Eğer hastalıktan ölmeseydi, Mısır’da devrim çok daha önce olabilirdi. - Devrimler istenmeyen güçler tarafından çalınabilir. Rusya ve İran’daki devrimler bir süre sonra kendileri ile yola çıkanları yok ettiler. Mısır Devrimi’nde ise Müslüman Kardeşler seçimle işbaşına gelse de kısa bir süre halk her şeyin çok daha kötüye gideceğini anladı46. Devrim sonrası iş başına gelen Mursi’nin anayasa değişikliği gayretleri ile belirginleşen niyetleri, başta ordu olmak üzere laik kesimler tarafından erkenden önlendi. - Devrimler artık teknolojiyi kullanıyor; Facebook ve Twitter’ın Arap Devrimlerinde tetikleyici ve yönlendirici etkisi test edildi. Sosyal medyadaki paylaşımların çeşitli ülkelerdeki halkların devrimci duruma ne kadar yakın olduklarını, nasıl tetiklenebileceği ve organize edilebileceğini analiz etmek için de kullanılıyor. Bu konuda Batılı ülkelerde çeşitli araştırma merkezleri istihbarat teşkilleri ile işbirliği yapıyorlar. Günümüz Türkiye’sinde Sol kesimlere göre; bugün, profesyonel devrimcinin görevi, yirminci yüzyıldaki gibi kurumları, mesleki mevzileri ve doğrudan proleter olmayan mücadeleleri partinin uzantısı haline getirmek değildir. Net bir rota, program ve hedef etrafında bunların arasındaki köprüleri kurmak gereklidir47. Bu kesim, yepyeni bir profesyonel devrimci kuşağına ihtiyaçları olduğunu düşünüyor. İşinin ehli kadroların yokluğunda, hâkim sınıflar en ciddi krizlerden bile güçlenerek çıktığı değerlendiriliyor. Sol hala, dünyayı sınıf çatışması merkezli görüyor ama sadece Lenin ve Gramsci okumaktan da somut bir rota çıkarılamayacağını kabul ediyor. Sol’a göre, henüz bir reçete yok ama reçete yolda oluşacak. Hâlbuki içinde bulunduğunuz şartların dünyası Marx’ın yaşadığı dönemden çok farklı. Yeni ortaya çıkmakta olan teknolojiler, kimliklerimizi, ilişkilerimizi, işimizi ve dünya düzenini belirleyecek ve tıpkı küresel iklim değişikliğinin sonuçları gibi küresel bir varoluş sorunu içindeyiz. Yeni toplumsal yapının kodlarını yazacak entelektüel bir tabakaya ihtiyacımız var. Bunu biz kendimiz yazamazsak, başkalarının yazdığına uymak zorunda bırakılacağız. 46 Walter Laqueur, Another Revolution Betrayed, (May 16, 2011). Cihan Tuğal, 2023 Seçimleri Işığında: 21. Yüzyılda Profesyonel Devrimcilik Nedir? (I) Evrensel, (2 Ağustos 2023). 2023 seçimleri ışığında: 21. yüzyılda profesyonel devrimcilik nedir? (I) - Cihan Tuğal - Evrensel 47 20 Modern bilimsel devrim bize üç temel ders öğretti48; - Dünyanın doğası, genellikle gizemli ve sezgi ile anlaşılamaz, onu anlamamız bulmacayı çözmek için ne kadar istekli olduğumuza bağlıdır. - Bulmacayı çözmek için istekli olmak, dünya ile ilgili sezgisel algılardan şüphe etmek, doğru seçimler yapmak. - Bu seçimleri entelektüel biçimde sınırları belirlenmiş bir süreç içinde kabul etmek, zaman içinde zorlukları yenmek. Dördüncü Sanayi Devrimi’nin problemleri artık geçmişte olduğu gibi sadece zeki insanlar, yeni bir ulusal güvenlik teorisi ile çözülemez. Sorunlarımız o kadar karmaşık ki her disiplinden geniş bir entelektüel kapasiteye, yeni bir toplum mühendisliğine ihtiyacımız var. Çözümler artık eskilerin dahi bilim adamlarından çok, daha büyük bir ortak aklın çabası ile gelecek. Yeni bilimsel devrim, ancak tartışmaya ve rekabete açık liberal toplumlarda yani fikir ve girişim özgürlükleri ile gelebilir. Yirminci yüzyılda teknolojilerin sağladığı üstünlükler ile beşinci nesil rejim değişikliklerinin esasları belirleniyor. Rejim değişikliği ile bilgi savaşı arasında yakın ilişki var. Fiziksel, bilgi ve bilişsel ortamlar birbiri ile yakından alakalı olarak algıları ve reaksiyonları etkilemeyi hedefliyor. Yirminci yüzyılda rejim değişiklikleri için bilgi savaşı çok daha önemli hale gelecek. Bu yüzden, melez savaşların içine bilgi savaşı ve siber savaş çoktan eklendi. Bugün iletişim teknolojilerinin etkili olduğu bir kültürel devrim yaşıyoruz. Ama bu devrim sosyal düzenlemelerle desteklenmediği takdirde duracaktır49. Daha kötüsü bencil yönetici sınıfa kendi toplumlarını kontrol imkânı verecektir. Peki devrim, nasıl gelecek? Her devrimin koşulları kendi devrimci durumu içinde saklı ama bilgi savaşını kazanmadıkça devrimin gerçekleşmesi çok zor. Şimdi yeni bir isyan tipi çağındayız. Dünya genelinde protestoları takip eden Carnegie Endowment for International Peace’e göre, sivil hareketler son yıllarda oldukça arttı 50. Eski CIA analizcisi Martin Gurri’ye göre, İran’da son örneği görüldüğü gibi, akıllı telefon kullanan halkın bilgi akışına ülke yönetimi engel olamamakta ve öndersiz hareketler halindeki sivil protestolar durmaksızın tekrarlanmaktadır51. Yeni dünya konjonktüründe ısrarlı muhaliflerin protestolarının arkasında artık istismar edilmemek, aptal yerine konmamak var; yolsuzluklara ve hırsızlıklara tepki var, daha çok özgürlük isteği var. Ancak, sivil liderlerin bu yozlaşmış oligarklarla mücadele edecek gücü yok ama teknoloji çağında iktidarın faaliyetlerini daha iyi izleyebilir ve başarısızlıklarını deşifre edebilirler. Bu isyanlar demokratik formda olabilir ama süratle şekil değiştirilebilir. Bu yeni isyan çeşidine Biden yönetimi, Ukrayna’da olduğu gibi, hala Soğuk Savaş gözlüğü ile bakmakta ve bunun bir demokrasi-otokrasi mücadelesi olduğunu düşünmektedir. ABD, başka ülkelerde demokrasiyi geliştirmek için siyasi partilere, parlamentolara ve seçimlere odaklanırken; Zbigniew Brzezinski, demokrasinin dışarıdan dayatma ile değil içeriden ve safhalar halinde gelişeceğini belirtmektedir. Başka ülkelerin iç aktörlerine müdahil olarak, onların siyasi şereflerine ve onlara olan güvene zarar verirken, halk ta derin şekilde bölünmektedir. Şerefli olmak, demokrat ve otoriter liderleri birbirinden ayıran bir çizgidir52. Şeref, seçimle gelmez, halkın gözünde bir anda oluşur ve sonra halkı peşine takar, onu meşru 48 Vincent J. Cardichi, Can the World Tame 21st-Century Technology? AI & Society, (October 19, 2022). Christopher Mott, Elite Overproduction and Foreign Policy, National Interest, (August 19, 2023). 50 Carnegie Endowment for International Peace, 51 Martin Gurri, Revolt of Public and the Crisis of Authority in the New Millenium, Stripe Press, (2018), 98. 52 Jennifer Brick, Toward a Global Revolution of Dignity, Founding Director of the Center for Governance and Markets, (July 7, 2022). 49 21 kılar ve bu sel durdurulamaz. Batı propaganda mekanizmasının “değer yüklü” dünyasında “bilgi sınıfı”, “üretim sınıfı” ile ayrışıyor. Neo-liberallerin hayali olan milliyetsiz, vatansız, ulus-devletsiz dünya, pek çok devlet tarafından tehdit olarak algılanıyor. ABD’nin finansal ve teknolojik monopolünü hegemonya mücadelesinde gittikçe daha çok kullanması, karşı cepheyi bir araya getiriyor. Geleneksel sağ ve sol ideolojiler artık işe yaramaz hale gelirken, yeni teknolojik materyalizm siyaseti yönlendiren elit manipülasyonu ile kriz tsunamileri yaratıyor53. Bu kriz dalgaları tüm dünyayı veya geniş kıtasal alanları saracak, büyük ayaklanmaların habercisi olabilir. Pandemi, yiyecek ve su kıtlığı, savaşlar, başarısız devlet yönetimleri ve ekonomik çıkmazlar pek çok ülkede ortaya çıkan toplumsal hareketler ile birlikte, yayılgan hale gelebilir ve beklenmedik bir devletler üstü durum ve hatta yeni bir ideolojinin doğuşuna neden olabilir. Sonuç Devrim, tarihsel ve toplumsal değişiklikler getirir ama bu her zaman rejim değişikliği demek değildir. Devrim, bir devlet eylemi değil, örgütlü halk eylemidir. Devrimci durum; devrimci örgütlenme ve ortak amaç gerektirir. Devrimi terk eden ve çürüyen devlet yöneticilerine karşı çözüm, gene devrimdedir. Devrimi yapacak kuvvet de halkın ve gençliğin kendisidir. Yirmi birinci yüzyılda devrimci durum, bilgi savaşında devletin zayıf olduğu durumu bekleyecektir. Gözetleme ve takip, bilgi karartma imkânı olanlar, devletin bu araçları çöktüğü zaman, devrim yapmaya daha yakın olacaklardır. Örgütlenme, devrim bilinci, kararlılık, profesyonellik ve çok çalışmak yirmi birinci yüzyılda da devrimlerin anahtarı olacaktır. Dünya yeni devrimlere oldukça yakındır, yaklaşan devrimlerin bölgesel ve kıtasal yayılganlık seviyesi yüksek olacak, fırsatçı ayaklanmalara da imkân sağlayacaktır. Türkiye’de “devrim” kelimesi öncelikle ve doğru olarak Mustafa Kemal Atatürk ile özdeşleştirilir. Türk halkı devrimcidir; kötü yönetim ve adaletsizliğe karşı her fırsatta ayaklanmıştır. Anadolu coğrafyasının uzun bir ayaklanma ve devrim tecrübesi var. Anadolu’dan ilk Türk sosyalist Şeyh Bedrettin örneğinde olduğu gibi devrimci düşünceler ve “Ferman padişahınsa dağlar bizimdir” diyen Dadaloğlu gibi devrimciler ortaya çıktı. Modern dönemin ilk devrimcileri Jön Türklerdi ama onların devrim anlayışı yeni bir devlet kurma vizyonuna ulaşamadı. 1960 Anayasa Devrimi sonrası gelişen Türk Solu içinde 1968 olaylarından etkilenen bir grup genç Küba’daki silahlı devrimi örnek aldı. Son iki yüzyılda dünyadaki tüm devrimciler içinde yirmi birinci yüzyıla da rehberlik eden tek önder Atatürk’tür. Ancak, Atatürk devrimleri yarım kalmıştır ve bir karşı-devrim tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu konuyu bir sonraki makalede detaylı bir şekilde ele alacağız. 53 Brian Patrick Bolger, Is the West Ready for the Second Russian Revolution? The European Conservative, (October 18, 2022). 22